You are on page 1of 19

PEYGAMBERLİK

KONU:
1- Allah niçin peygamber göndermiştir?
2- Peygamberlerin insan olmasının sebepleri
3- Hz. Muhammedin hayatı, Şahsiyeti
4- Hz. Muhammed’in insani ve peygamberlik yönü
KAZANIM:
Dinde peygamberlik kurumunu anlar
Hz. Muhammed’in örnek şahsiyetini tanır
Hz. Muhammed’in peygamberlikle ilgili görevlerini açıklar
Hz. Peygamber’e bağlılık ve itaati ayet ve hadislerden hareketle
yorumlar
Allah Niçin Peygamber Göndermiştir?
• Dersin İşlenişi
• 1- İnsanlar yüce Allah’ın varlığını ve birliğini daha iyi kavrasın diye,
(Tevhid bilincini vermek)
• 2- Metafizik alemle ilgili soyut konuları insanlara açıklasın diye,
• 3- Başta ibadet olmak üzere, dinin pratiğinin nasıl yapılacağını göstersin
diye
• 4- Özellikle ahlaki konularda örnek davranış kodlarını göstersin diye.
• 5- Peygamberler, dinde ortalama bir uygulama çeşitliliği ve imkanı sunar.
Dolayısıyla aynı dine inanlar arsında bir uygulama birliği ortaya çıkar.
• Peygamberler, dinin yaşam haline gelmesi sorumluluğunu yüklenmişlerdir.
K. Kerim’in anlaşılması, teoriden pratiğe uygulanması için öncülük
etmişlerdir. Peygamberler, K. Kerim (vahiy) ile ilk defa yüzleşen insanların
metafizik gerilimlerinin ve ne ile karşı karşıya olduklarının stresinin
giderilmesinde büyük rol oynamışlardır. Peygamberler, dinin pratik
olduğunu, hayatın içinde ve yaşamla birlikte oluştuğunu göstermişlerdir.
Peygamberlerin insan olmasının sebepleri
• 1- İnsanların ihtiyaç, beklenti ve özelliklerini, Allah’tan sonra en iyi bilen yine
başka bir insandır. İnsanlar birbirlerinin, istek, ihtiyaçlarını, beklentilerini,
eksikliklerini, kuvvetli ve zayıf yönlerini daha iyi bilirler. İnsanlar arasından seçilen
peygamberler bu sebeple dini insanlara daha iyi anlatırlar. Yapı ve özellik olarak
farklı varlıkların, din gibi soyut içerikler taşıyan bir olguyu birbirine anlatmaları
imkansız gibidir.
• 2- Peygamberlerin farklı bir varlık olmaları halinde, putperestliğe eğilimli toplumlar
onu Tanrılaştırabilirlerdi.
• 3- Eğitim-öğretim yöntem ve teknikleri açısından da, peygamberlerin insan
olması, iletişimi, karşılıklı anlayışı kolaylaştırmıştır. Dinin uygulanması konusunda
diğer insanlara cesaret vermiştir.
• 4- Peygamberler insan dışında bir varlık olsa idi insanlar, dinin uygulanması
konusunda sorun yaşayabilirlerdi. Dinin pratiğini insanların yapamayacağını,
insan özelliğine sahip bir varlığın bu sorumluluğun altından kalkamayacağı
düşünülebilirdi. Dinin uygulanmasının insana göre olmadığı iddia edilebilirdi.
Peygamberlerin insan olması, insanların dini daha çabuk ve kolayca
anlamalarına yardımcı olmuştur.
• 5- Yeni bir yaşam, insan ve inanç modeli sunan dinin, dünya için, yaşayan
insanlar için olduğu, ancak bir insan tarafından açıklanabilirdi. Aksi takdirde
insanlar onun öte alem için olduğunu düşünebilirlerdi.
• PEYGAMBERLİĞİN İNSANİ VE ELÇİLİK YÖNÜ
• Peygamberler, insan olma bakımından diğer insanlardan
farkları yoktur. Yani insani tüm zaaflara, eksiklere potansiyel
olarak sahiptir. Oda üzülür, başarısız olabilir, sevinir, çalışır,
uyur, yer içer, bilemediği konular olabilir. Nihayet
peygamberimizin hayatında bunları görüyoruz.
• Peygamberler bir insan için muhtemel olan tüm durumlarla
yaşarken yüzleşebilmektedir. Hatta peygamberler en ağır
imtihanlara muhatap olmuşlardır. Peygamberlik, hayatın toz
pembe olduğu bir görev değildir.
• Bazı insanlar peygamberliğin, her türlü nimetlerin en üst
düzeyde verildiği, istenilen her şeyin anında olduğu, olup
biteceklerin önceden bildirildiği, her gün neler yapılması
gerektiği kendisine haber verildiği, her türlü tehlikeden uzak
yalıtılmış bir hayat olduğunu zannetmektedirler.
• Peygamberlerin hayatına baktığımızda durumun böyle
olmadığını rahatlıkla görebiliriz. Peygamberlerin hayatının insan
olmak bakımından diğerlerinden farklı olmaması, dinin
yaşanmasını ve anlaşılmasını kolaylaştırmıştır. Eğer
peygamberler insanların içinde ve onların yaşadığı bir yaşamı
sürdürmeseler ve insanlar bu şekilde şahit olmasalardı, inanç
sistemlerinin insanlar tarafından kabulü ve yeryüzünde dinlerin
sistemleşmesi mümkün olmazdı. Kalıcı olamazdı. İnsanlar dinin
pratiği konusunda bir insanın uygulamalarına şahit oldukları
için, onun yeryüzü şartlarında yaşanılabilirliğini görmüşlerdir.
Çünkü peygamberler, insani tüm özelliklere sahip olarak
karşılarındadır.
• PEYGAMBERLERİN ELÇİLİK YÖNÜ;
• De ki: "Ben de sadece sizin gibi bir beşerim; bana tanrınızın tek tanrı olduğu
vahyedilmiştir, doğruca O’na yönelin, O’ndan bağışlanma dileyin. Allah’a ortak koşanların
vay haline!»
• Bu ayet aslında her şeyi anlatmaktadır. Peygamberler, insan olmakla birlikte, vahye
muhatap olmaktadırlar. Bizim vahye muhatap olmak nedir tam olarak bilmemiz ve tecrübe
etmemiz mümkün değildir. Ancak vahye muhatap olmanın çok kolay olmadığı
anlaşılmaktadır. Çünkü peygamberimizin vahiy aldığı esnada, terlediği, yüzünün renginin
değiştiği, üzerinde ağır bir yük varmış gibi bir görüntünün olduğu rivayet edilmektedir.
Anlaşılıyor ki, vahiy anında peygamberler, insani tüm eksikliklerden sıyrılarak vahye
muhatap olmaktadırlar. Yani onlar, vahiy esnasında, Allah ile iletişime geçtikleri için,
normal insani zaaflarından kurtulmaktadırlar. Allah ile iletişime geçmek, insani eksikleri
aradan kaldırmayı gerektirir. Aslında buradaki insani zaaftan asıl kasıt, vahyi
anlayamama, kavrayamama, unutma gibi eksikliklerdir. Eğer bu zaaflar vahyi alma anında
olursa, peygamberlik görevinin yapılması mümkün değildir. Bu sebeple peygamberler,
vahiy alma anında korunmuşlardır. Onların vahyi anlamamaları, söylenenleri unutmaları
mümkün değildir.
• O halde hayatı yaşarken, insanların içinde olma hali ile, vahiy alma hali aynı değildir.
• Buradan kesinlikle şöyle bir sonuç çıkarılmamalıdır. Peygamberler, vahye muhatap
olmadığı zamanlarda ayıplı, değersiz davranışlar sergileyebilirler. Asla böyle bir şey
olmamıştır. Peygamberler peygamberlik görevi kendilerine verilmeden önce de toplumun
sevdiği, saygı duyduğu, güvendiği, insanlardır. Nitekim peygamberimiz Hz. Muhammed'e
«güvenilir Muhammed» denildiği bilinmektedir.
• Burada özellikle üzerinde durulması gereken bir başka husus,
peygamberlerle ilgili Müslüman toplumlardaki yanlış algılardır.
Yukarıda insani yönünü ve peygamberlik yönünü açıklarken
vurguladığımız gibi, peygamberleri anlamada aşırı uçlardan
kaçınmak gerekir. Peygamberleri insan olmanın dışına çıkarıp
örnek alınamaz hale getirmemeliyiz. Onları ne insan olmanın
üzerine çıkarmalıyız, ne de sıradan bir insanmış gibi
davranmalıyız. Peygamberlerin her iki yönünün hakkını vermeli
ve bunun hikmetini, söylenenler çerçevesinde anlamaya
çalışmalıyız.
• Peygamberlerin en önemli görevlerinin «üsve-i hasene» (en
güzel örnek) olmak olduğunu unutmamalıyız. İnsan ancak kendi
cinsinden bir varlığı örnek alabilir.
• Peygamberlerin Sıfatları
• 1- Tebliğ: Allah’tan aldığı vahyi insanlara bildirmek, açıklamak ve uygulamak
• 2- İsmet: Günahsız olma
• 3- Fetanet: Zeki olmak
• 4- Emanet: Emanete ihanet etmemek
• 5- Sıdk: Doğruluk
• Peygamberlerin şu görevleri vardır:
• Tebliğ: Allah’tan aldığı vahyi insanlara bildirmek, açıklamak ve uygulamak
• Tebyin : Açıklamak, beyan etmek, gerçeği ortaya çıkarmak,
• Temsil: Peygamberlik sorumluğunu hakkıyla yerine getirmek, dinin emirlerini ve ahlaki
davranışları uygulamak
• Teşri: kanun koymak, hüküm koymak anlamındadır. Peygamberler Kur’an’da belirtilenlerin
dışında, dini hükümler koyma yetkisine sahiptir.
• «…Peygamber onlara iyiliği emreder ve onları kötülükten meneder; yine onlara temiz
şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını kaldırır, üzerlerindeki zincirleri çözer. O
peygambere inanan, onu koruyup destekleyen, ona yardım eden ve onunla birlikte
gönderilen nura uyanlar, işte bunlardır kurtuluşa erenler.»
Peygamberlere İtaat
• «Andolsun, size içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin
sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir, size çok düşkündür,
müminlere karşı şefkat ve merhamet doludur.»
• «Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, resule itaat edin ve
yaptıklarınızı boşa çıkarmayın.»
• «Resûlullah’a itaat eden Allah’a itaat etmiş olur, yüz çevirenlere
gelince seni onlara bekçi olarak göndermedik.»
• «Bilmiyorlar mı ki Allah ve resulüne karşı çıkanı, içinde
ebediyen kalacağı cehennem ateşi beklemektedir! İşte büyük
rezillik de budur.»
• Kim de Allah’a ve peygamberine itaatsizlik eder ve sınırlarını
aşarsa Allah onu, devamlı kalacağı bir ateşe sokar, onun için
alçaltıcı bir azap vardır.
• Yukarıdaki ayetler peygamberlere itaatin emredildiğini
göstermektedir. Dinin hayata ilk uygulayıcısı olan ve
peygamberlik görevinde Allah’ın koruması altında olan
peygamberlere itaat etmek, onların söylediklerine bağlılık
göstermek inanan insan için bir görevdir.
• Ancak sahabe, uygun bir dille ve nezaket ölçülerinde, -Allah
böyle davranmayı emrediyor- peygamberimizin dünyalık bazı
konulardaki şahsi görüşlerine karşı itirazlarını ortaya koymuşlar
ve peygamberimiz bu itirazları dikkate almıştır.
• PEYGAMBERİMİZİN HAYATI
• 20 nisan 571 tarihinde Mekke’de doğdu. 8 Haziran 632
Medine'de vefat etti.
• Anne: Amine
• Baba: Abdullah
• Süt Anne: Halime
• Dede: Abdulmuttalip
• Amca: Ebu Talip
• 0-4 yaş arası süt anne
• 4-6 yaş arası anne
• 6-8 yaş arası dede
• 8- yaşından evlenene kadar amcası Ebu Talip’le birlikte
yaşamıştır.
• 610 tarihinde peygamberimiz 40 yaşında iken ilk vahiy gelmiştir.
(Alak suresinin ilk 5 ayeti). Vahiy Hira mağarasında inzivaya
çekildiği bir zamanda gelmiştir.
• Peygamberimiz peygamber olmadan önce de güvenilir ve
sevilen bir insandır. Bunun için ona «Muhammedü’l emin»
(güvenilir Muhammed) deniliyordu.
• Peygamberimiz toplumun bu güven duygusundan dolayı,
tebliğde başarılı olmuştur. Bundan dolayı Müslüman için en
önemli özellik güvenilir olmaktır.
Peygamberimizin doğduğu ortamın;
• A- Siyasi yapısı: Zengin ve soylu olanlar toplumu kendi çıkarları
doğrultusunda yönetiyordu. Halkın ve kölelerin söz hakkı yoktu. Herkesi
bağlayan bir hukuk ve siyasi sistem yoktu.
• B- Sosyal Ortam:
• 1- Toplum köleler ve efendileri diye ikiye ayrılmıştı
• 2- Kabileler arasında üstünlük yarışı ve kabile taassubundan kaynaklanan
savaşlar vardır
• 3- Kadınların değeri yoktu. Kız çocukları diri diri gömülüyordu. Erkekler
istedikleri kadar kadın ile evlenebiliyordu. Kadınlar pazarlarda bir eşya gibi
satılıyordu.
• 4- İçki, kumar, yağmacılık, adam öldürme yaygındı.
• C- Ekonomik Durum: Genel olarak ticaretle geçiniliyordu. Zengin ve
soylular faiz yoluyla fakirleri kendilerine bağlamışlar ve onları
sömürüyorlardı. Faizcilik, tefecilik çok yaygındı.
• D- Dini Durum: Putperestlik yaygındı, az da olsa Hanifler (tek Tanrı inanışı)
vardı. Yahudiler de vardı.
• Hakem Olayı;
• Mekke’de, Kabe’nin onarıldığı bir zamanda, kabileler arasında
«Hacerü’l Esved» (siyah taş) taşının yerine konulması konusunda
ciddi bir anlaşmazlık çıkmıştır. Bu anlaşmazlık sürerken konunun
çözümü için olay yerine gelen ilk kişinin hakemliği konusunda
uzlaşılmıştır. O sırada peygamberimiz olay yerine gelmiştir.
Peygamberimiz hırkasını çıkarıp kendisi taşı hırkanın üzerine
koymuş, tüm kabilelerden bir kişinin hırkanın bir tarafından tutmasını
sağlamıştır. Sonra kendisi taşı yerine yerleştirmiştir. Bu olaya tarihte
Kâbe hakemliği olayı denir. Çözüm çok basit olmakla birlikte, o
dönemde kabile taassubunun ileri boyutta olduğunu düşünürsek,
böyle bir çözüm o insanların aklına gelmemiştir.
• Kabe hakemliği olayı peygamberimizin;
• A- Problemleri akılcı bir şekilde çözdüğünü
• B- Kabile taassubu içerisinde olmadığını
• C- Adalet ilkeleri çerçevesinde hareket ettiğini göstermektedir.
Hicret Olayı
• Hicretin Sebepleri: 622 yılında Mekke’den Medine ‘ye
gerçekleşmiştir.
• 1- Müslümanlara yapılan zulüm dayanılmaz düzeye ulaşmıştı.
• 2- Müslümanlar dinlerini gerçek manası ile uygulayamıyorlardı.
• Muhacir: Mekke’den Medine’ye göç edenlere denir.
• Ensar: Medine’de muhacirlere yardım edenlere denir.
• Hicretin Sonuçları:
• 1- Müslümanlar sığınacakları bir yer buldular, zulümden kurtuldular
• 2- Dinlerini özgürce uygulamaya başladılar
• 3- İslam'ın yayılma süreci hızlandı.
• 4- Müslümanlar arasında birlik beraberlik pekişti,
• 5- Devlet kurmaya ilk adım atıldı.
Medine’de Yapılan İlk Faaliyetler
• 1- Kardeşlik ilan edildi, (ensar-muhacir arasında)
• 2- Mescid-i Nebi yapıldı. Burada;
• A- Eğitim-öğretim faaliyetleri yapıldı. (suffa)
• B- Toplumsal sorunlar konuşulur, çözüme kavuşturulurdu.
• C- Devletler arsı görüşmeler yapılır, konuklar ağırlanırdı.
• D- İbadet ediliyordu
• 3- Toplumsal barış sağlandı. Beni Nadir- Beni Kaynuka- Beni
Kureyza kabileleri arasındaki anlaşmazlıklara son verildi.
• Peygamberimiz, Medine’de ilk İslam devletinin tohumlarını atmıştır.
Bu çerçevede ilk yaptığı iş, Yahudilerle, özgürce birlikte yaşama
anlaşması yapmasıdır. Herkes özgürce kendi dinini yaşayacak, fakat
Medine’ye bir saldırı olduğunda hep beraber savunulacaktı.
Bütün peygamberlere karşı çıkan toplum
kesimi kimlerden oluşuyordu?
• Bütün peygamberlerin ortalama aynı kaderi paylaştığı
söylenebilir. Tüm peygamberlere;
• 1- Toplumun siyasi ve ekonomik gücünü elinde bulunduranlar,
toplumda itibar görenler
• 2- Toplumda var olan düzenden nemalananlar ve toplumu
sömürenler
• Yukarıda belirtilen toplum kesimleri, ellerindeki gücü, itibarı ve
imkanı kaybetmemek için peygamberlere karşı gelmişledir.
Hılfu’l Fudul Cemiyeti (Erdemliler Topluluğu)
• Kuruluş Amacı: İslam'dan önce Mekke, zayıf, köle ve dışarıdan
ticaret için gelenler için pek güvenli bir yer değildi. Bunun için
güçlü olanlar toplumda zayıf olanları eziyor, ticari alış verişlerde
haksızlık yapıyorlardı. Bazen mal almak için para ödeyenler,
malını alamıyor, mal alanlar parasını ödemeyebiliyorlardı. Bu
haksızlıkları sonlandırma, bir güven ortamı sağlamak için bu
cemiyet kurulmuştur. Peygamberimiz de bu derneğe 20
yaşlarında katılmıştır. Artık bir haksızlığa uğrayanlar bu
cemiyete başvuruyordu.
ARSLAN BALTA

•BAŞARILAR DİLERİM

You might also like