You are on page 1of 15

1449

6 Kasım 2019 Çarşamba Sayı: 2019/44 5 TL. K.K.T.C.: 6 TL.

İSTANBUL VE TEKİRDAĞ’DA ISPANAK ZEHİRLENMESİ ŞİKAYETİYLE


çok sayıda kişi HASTANELERE BAŞVURDU...
Meteorolojiye güven yüzde 58.5 olurken Cumhur-
LAFIN DİBİ başkanlığına yüzde 48.8’de kaldı...
! İnsan büyüyüp si-
yasetçi olunca
sorun oluyor..
! Alışveriş arabası
cebindeki paraya
göre yönünü belir-
ler.
! O güzel atlara
binip gitti bazı şe-
refsizler.
! Sen balık tuttum
sanıyorsun oysa
balık kendini ası-
yor.
! Doğma büyüme
şiddetliyiz.
! Zayıflamak istiyor-
san asgari ücertli
bi iş bul.
! Aptallığımızın
burçlarla bi ilgisi
yok.
! İhmal edeceğimiz
bişeyde kalmadı.
! Şarkı bitmeden
gündem değişiyor.
! Herkesin bir has-
talığı övdüğü bir
ilacı vardır. ULAN NE OLDU
! Kasın da aşk BANA? YILLARDIR
ISPANAK YERİM
paran varsa baş- BEN!

kadır.
! Eskiden istanbul
boğazı hep dut-
luktu.
! Duvar yazılarıyla
ülke daha iyi yöne-
tilir.
! Zaten toksunuz
bari resepsiyon- MUTLULUĞUN FORMÜLÜ ÇOK AÇIK: Dolduruşlara gelmiyoruz..
larda yiyip içmeyin. (Emperyalistler Türk-Kürt, dindar-laik, Alevi-Sünni tanımazlar.)
! Efendi kalmadıki
seslenelim.
! Trafik derbi maç-
larına kilitleniyor.
! Başın akılda olma-
ması.
! Zamları daha
büyük zamlarla te-
lafi ediyorlar.
! Ispanak yiyemiyor-
sanız pasta yiyin.
Salih Salı
2
Çukur dizisini “çocukları zehirliyor” diye çok
sert eleştiren Soylu, İstanbul’un seçilmiş
belediye başkanı İmamoğlu’nu kast ederek
“Ahmak” dedi.
ABD Temsilciler Meclisi, Tür-
kiye’ye heyet gönderdi...

İstanbul Bağcılar’da TEM otoyolunda


motorsiklet sürücüsü tarafından 13
kurşunla öldürülen Serdar Çekiç’in
ailesi adalet istiyor.

#BİREYSELSİLAHLANMAYAHAYIR
#SERDARÇEKİÇİÇİNADALET

Yeni vergi paketinde dijital hizmet, konak-


MEB devamsızlık yapan öğrenciden para cezası alacak. lama, değerli konut gibi vergiler yer alıyor.
OKUL VER ŞUNU! SEN DE
VERGİNİZİ ÖDEDİNİZ
HARÇLI- DEVAMSIZLIK YAP-
Mİ MİTAT BEY?
ĞIM! MASAYDIN!

GÜNLERDİR BİR
GRUL
ŞEY YEMEDİM NE
VERGİSİ!
VERGİSİ?

3
Aynil (Kapris dolu
MANTIKTAN MUAF MUAFFAK ABİ Behiç Pek
bir kadın.) Veysel
(Az bön bir erkek.)
Ve onların MEGA
aşkı. Yazarı meçhul
dev bir roman.

AYNİL İLE
VEYSEL
Fötür şapkalı Veysel, anata-
rıyle kendi kapısını açarken,
karşı komşusu da kendi ka-
pısını hafifçe araladı. Kom-
şusu: “Sizde tadilat mı var?”
Veysel: “Evet.” Komşusu:
“Ne zaman biter?” Veysel:
“Hiç ümidim yok.” komşusu,
hayda deli midir nedir gibi-
lerden baktı, kapısıni ka-
pattı. Veysel evine girdi,
fötür şapkasıni duvara asdı.
Duvarlardan yer yer sıvalar
dökülmüş idi. Yerdeki spor
papucunu aldı. Papucun ka-
vukçuk tabanına dişlerni
geçirdi, gözlerni yumdu,
içinden “Ben komşularma,
ah nasıl derim Aynil beni
terketti. Ah nasıl, ah nasıl?”
diye geçirdi. Sonra doom!
doom! doom! kafasıni du-
varlara vurmiye başladı. On
beş, yirmi defa vurduktan
sonra durdu, parmaklariyle
kafasını yokladı. Kafasındaki
ceviz, fındık, yer fıstığı irili-
ğinde çeşit çeşit şişiklerin
zonklaması eşliğinde, bey-
ninin taa içersinde Aynil ile

münakaşaları, Aynil’in kah-


reden cümleleri yankılanı-
yor idi. Aynil (yankılı): “Ver
ver şu kumandayı.. yı.. Ayh
salak.. lak lak lak. Bitmiş
bile programramram. Suna
mı kazandı eda mı mı mı?
Kim giriyur potaya izlettir-
medin din.. Ayrılıyuruz Vey-
sel, ayrılıyuruz.. ruz.. uz!”
Veysel, beynindeki yankılar
dinince bir an bekledi. Vey-
sel: “Ah ne yapdım ben?
Bakmaz olaydım Keçiören-
Siit İl Özel İdaresi maçına.”
dediten sonra, duvarına
daha bir şevkle devam
etdi...

4
SUAT
ÖZKAN

5

 
 
obahadirboysal@gmail.com
& TUMER’L!, VAC!P’L!
YAKUP’LU GECELER
"İSTANBUL'UN, HER-
KESİN BİLDİĞİ 'GİZLİ'
KAYYIMININ PARA
İHTİYACI BİTER Mİ?"
Selim Yalçıner
Bu 'Büyük Abi'ler var ya,
bunlarla fazla muhabbet
de, muhabbetsizlik de iki
ucu şeyli değnek.
Adam yalvardı 'gel bura­
ya n'olursun' diye, 'iyi ta­
mam' falan dedik ama, ya
gittiğimizde kürsüden kü­
für zifir suratımıza tükü­
rürse? Ne yaparız o za­
man? Bütün dünya görecek
vaziyeti, itibardan tasarruf
olmaz noktasındayken, elde
avuçta itibar filan kalmaya­
cak. Ya bir de aynı anda mal
varlığı konusunu gündeme
getirirlerse, milyarlarca do­
lar avro altın havalarda uçu­
şursa? Şimdi, içerde mehter
falan durumu idare eder gi­
biyiz ama, o zaman, yani
milyarlar dünyanın diline
düşerse, içerdekileri kahra­
manlıkla şunla bunla tutma
noktasında metal yorgunlu­
ğuna giriveririz be! İçim ka­
rardı içim. Güzel şeyler
düşünmeye çalışmam lazım
biraz: Boğaziçi'ni şöyle be­
tona çevirip satsak? Ne para
gelir ama ha, bütün mes'e­
lelerimiz biter! Bizim inşa­
atçılar da gülerler biraz,
komisyonlar vesaire derken
eski tas eski hamam de­
vam... Muhalefet? Bak o ol­
maz işte. Şimdi cezaevlerini
boşaltacak ­af değil­ infaz
yasası değişikliği yapacağız
ya, içerde kimse kalmaya­
cak. O boş koğuşların, hüc­
relerin örümcek kaplama­
sına gönlümüz el verir mi?
Bak güzel şeylerden bahse­
dince yüreğim rahatlama
noktasına geldi, be!
"İstanbul'un, herkesin
bildiği 'gizli' kayyımının
para ihtiyacı biter mi?" İs­
mail, gırtlağını paralarca­
sına bağırdı.
"İstanbul'a kayyım?" de­
miş oldum.
"Kayarsın kayamazsın
bilmem ama, İstanbul bir
rını yine engelle, Demirtaş­ korkuyu ortadan kaldırmak Faşizme karşı, ancak birleşik
yerlere kaydı çoktan," dedi
ları Kavalaları içerde tutma­ için toplumların bulduğu çö­ cephe kurularak savaşım ve­
Hakan, "Çok istiyorsan dün­
ya devam et, bütün güzellik­ zümler var. Haberleri bir ta­ rilebilir. Başka bir yolu yok.
yanın en güzel kentinin ca­
leri betona dönüştür, ören rayın, dünyanın birçok Siyasal toplumsal konuları
nına biraz daha okuyabi­
yerlerini imara aç; sonra ülkesinde kitlelerin hareket en iyi bildiği sanılan kişiler
lirsin ama sonunda pişman
düşün, ülkenin en güvenilir ha­ linde olduğunu görecek­ ve çevrelerden öyle işaretler
olmaya bile vaktin kalmaya­
kurumu neden Meteoroloji siniz. Her şey, çok küçük bir geliyor ki, bu gerçeğe yaklaş­
bilir, haberin olsun!"
olmuş diye..." eşiğin aşılmasına bağlı ka­ tıklarını düşünmek çok zor.
"Vakit nakittir," diye baş­
Doktor Özgür, "Epicuros, nımca. Tabii, Bugay üstadı­ Aydınlığın faşizme karşı bir­
ladı Hasan efendi de, "Dur­
'Kim çevresine korku yayı­ mız çok daha ayrıntılı bilir," leşik cephesi kurulacak ki bu
mak yok. Halt etmeye de­
yorsa, kendisi de korkuyor dedi. gerici karanlık tarihin çöplü­
vam. Halt ettikçe sonun yak­
demektir' demiş. Nietzsc­ "Sizlerden neler öğrendi­ ğüne atılsın. Böyle de olacak;
laşacak!"
he'ye göre de, 'Dünyadaki ğimi bilemezsiniz," diye baş­ ancak dogmatik olmakta
Selen, "Suçsuz insanları tık
tek suç korkaklık.' Hekimli­ ladı Bugay, "Şu sıralar dü­ ısrar edenlerin yol göster­
içeri, yıllar sonra bırak, bir
ğimden biliyorum, korkaklık, şüncelerim, faşizme neden mesiyle değil, kadınların
halt ettiğini san!" dedi, "Cu­
insanın bütün rahatsızlıkla­ faşizm denilemediği üzerine gençlerin gericiliğin boynuz­
martesi Anneleri'nin 762.
rının nedenleri arasında as­ yoğunlaşmış durumda. Yapı­ larını toprağa gömmesiyle
hafta buluşmalarını Galata­
lında. Korkakların yaydığı lanlar faşizm işte, çok açık. faşizm yenilecek..."
saray Meydanı'nda yapmala­

7
TEZ
ANTİTEZ

Güneri İ"oğlu
CEVİZ MÜCEVHERİ
Hep geçerken görürüm...
Karaköy’de bir mücevharat
ve takı dükkanının vitri-
ninde oldukça güzel işçi-
likle yapılmış takı ve
ziynetlerin alt tarafında bir
sepet içinde “özel üretim”
yazan siyah etiketiyle ceviz-
ler sergilenmektedir... Ki-
losu yıldan yıldan değişen
fiyatıyla satışa sunulan ce-
vizler birbirinden değerli
mücevharatın bulunduğu bu
vitrinin nadide eserlerinden
biridir ve durduğu bu mani-
dar yeri ince kabuğuyla la-
yığıyla hak etmiştir...
Seneye 3 karatlık pırlan-
tayla denkleşir...

POŞET YUVA
Zeytin hasadı zamanı
bizim buralara erken
geldi bu sene, zira
kurtlanan zeytinler dö-
külmeye başlayınca bir
an evvel toplamaya
koyulduk... Sıkılınca az
çıkar amma yemyeşil
ilaçtır erken hasadın
yağı, lezzeti ruha
dahi şifadır... Hâsılı,
zeytini ağacın dallarını
incitmeden pürneşe top-
larken doğa ötesi bir şeye
tanık oldum... Dallar ara-
sında gayet özenle yapıl-
mış bir kuş yuvası...
Yaklaşıp yakından bakınca
bir de ne göreyim... İnce
ince dallarla örülmüş yu-
vanın etrafı yer yer naylon
poşet parçalarıyla sarıl-
mış... Küçük yuvayı çevre-
leyen dalların arasına
sıkıştırarak ısı yalıtımı
yapmayı öğrenmiş minik
kuş... Çok şaşırdım önce,
sonraysa bir sızı kapladı
bünyemi... Yüzbinlerce yıl-
dan uçup gelen evrim
sakil bir poşete takılıp kal- TEKNO SAYKO Ancak her ne olursa olsun şurası bir gerçek, yeni son
mış... Daha biz öğreneme- Sevgilisi olan bir el sanatları ustasının çalışma tezga- model telefon teknolojisi hemen her şeyi kolaylaştırı-
dik ki, şimdi bu zavallı hını toz alıp temizlerken her şeyi nasıl yerli yerine ko- yorsa da bu tezdeki doğru sentezi bulmamızı kolaylaş-
kuşa poşetsiz yuva yap- yarım diye düşünmemenin yolunu şöyle bulmuş titiz tırmıyor...
mayı nasıl öğreteceğiz... kadın... Temizleyeceği yerin önce detaylı bir resmini Konuya ek olarak kedileri çok sevip besleyen, sahip
Kuşla alakalı durmuyor çekiyormuş, daha sonra da resme baka baka her nesneyi çıkan çiftin yeni açtıkları butik otellerine yerleştirdikleri
gibi görünse de filozofun aynı yerine koyuyormuş... Sürekli FBI dikkatiyle te- güvenlik kameralarından hırsızları değil de kedilerin fa-
şu sözleri geliyor nedense mizlik yapan bu kadının durumu, sabırlı bir özveri mi, releri nasıl yakaladıklarını gece evlerinden gurur ve
aklıma; “İnsan ne güzeldir takıntı mı yoksa bir an önce evlenmek için adamın gö- çoşkuyla izlemeleri de teknoyla sayko döngüsünde her
insan olduğu zaman” züne girmek mi, bu uzun bir araştırmanın konusudur. türlü analizi zorluyor...
10
sine anlaşılır.

üvey elma Atilla Atalay - Siyami diye isim yok mu? Ay-
rıca sizinle iddiaya girerim, halk Si-
yami’yi ekranda görünce kedi
- Şimdi güzel kardeşim; elit beyler - İşte. Şu meyhane sahnesinde. zannetmiycek.
artık aramasın lütfen. Şu elitis tavır- "Siyam kedisini kaybetmiştir" yazı- - Nerden biliyosun? Kamuoyu
larınız bi bitsin. Bizim halkımıza, yor. Ayrıca niye meyhane? Niye bir yoklaması mı yaptırttın? Hep böyle
benim Ayşe Teyzem'e, Aleyna'ma holding bünyesi değil? Tee Dallas'tan bir halka tepeden bakmalar, halkı
Büşra'ma Siyam kedisi kavramı ya- beri halkımız bu "holding bünyesi" tanımamalar.
bancıdır. Ben seksen iki milyon in- konusunu çok benimsedi. Misal, - Uzattın ama abi. (Lafı uzatıyor)
sana (Türkiye nüfusu) dizi Telat Bulut'un baş rol oynadığı Üvey Sırf sen "Halk anlamaz" dedin diye
yapıyorum. Bu işe o kadar para bağ- Elma dizisi reyting rekorları kırıyor. ilk bölümde bazı sahneleri üç kere
ladık, Siyam kedisi bir anlaşılmazsa Neticeler ortada. Halk holding bün- üst üste kullandık. Siyami, karısını
her şey güme gider. Hiç olmazsa An- yesi- entrikacı kadın dizisi arzuluyor. üç kez üst üste bıçakladı, karısı üç
kara kedisi oynatalım... Cık... Yok Bi de bizim senaryoya bak, meyha- kere öldü. Üstelik her üçünde de öl-
ama o da olmaz. Bilmem bilir misi- nede siyam kedisi... Peh... düğü anlaşılsın diye, bağıra bağıra
niz, Ankara kedisinin bir gözü mavi, - Yanlış okuyorsunuz, "Siyami "Aaah.. Ölüyorum, elveda hayat"
bir gözü yeşil olur. Şimdi halk bunu kendisini kaybetmiştir" yazıyor. dedi. Sen "Halk karıyı yaşıyor zan-
(Bakınız: Kedi) ekranda böyle gö- Yani meyhanede çok içki içip sız- neder" dedin diye bölümün çeşitli
rünce, (yani bir göz mavi, bir gözü mış.. (Sarhoş) yerlerinde durmadan kadının (Siya-
yeşil) bunun altında (kedinin altında - Yanlış okumuşmuşum. Herifin mi’nin karısı) mezar taşını göster-
değil) bir manâ arar. Der ki; ‘Ulan bu adını Siyami korsanız öyle okurum dik. Ayrıca, daha dizinin başında
oyuncu isimlerinden hemen
sonra koca puntolarla (Harf-
lerle) yazı yazıp "Bu dizide
başroldeki adamın karısı ilk
bölümün ortasında ölmekte-
dir" dedik. Şimdi de, Siyami’yi
kedi zannedicekler diye tut-
turdun. Tamam. Unutkan bir
halkız. Her şeyi hemen unu-
tuyoruz, ama af buyrun, geri
zekâlı da değiliz yani. Tutup
yeniden ve yeniden Jet Fadıl'a
filan para yatırabiliriz, ezbere
oy verebiliriz ama dizinin ba-
şında ölen karakteri unutup
yaşıyo zannetmeyiz herhalde.
- Nerden biliyosun? Ka-
muoyu yoklaması mı yaptırt-
tın? Hep böyle bir halka
tepeden bakmalar, halkı tanı-
mamalar. (Bu herif, bu lafı
daha önce de etti. Bakınız yu-
kedinin bir gözü başka, öbürü başka. tabi. Adı Siyami olunca orijinallik karıki satırlar)
Acaba yönetmen ne demek istemiş?’ oluyo, sanat yapıyonuz dey mi? - Uzatmayalım abi, tamam.
Hepimiz biliyoruz ki gözler çok şey Bokum. Geçen gün bir film gördüm Sahne yüz kırk dört çekim bir. Si-
söyler. Halk, mavi ve yeşil gözlerin esas çocuğun (Erkek başrol oyun- yami’nin karısının ebediyete intikal
bir şey söylediğini sanabilir. cusu) adı Zebercet’ti. Sen biraz daha edişinin birinci yıldönümünde oku-
- Dizide kedi yok ki abi. düşün, daha anlaşılamayanını da nan mevlidi çekicez. Figüranlar
- Hayır canım. Kedi olsun, ben bulursun. Tebelleş, Çetrefil filan. sete... Prova...
"olmasın" demiyorum. Ama anlaşıla- Nasıl, iyi mi? Ulan, Ferit isminin cılkı Yazı burada bitiyor. Bu yazıda an-
bilir bir kedi olsun. Halkın anlayabi- mı çıktı? latılmak istenen (Ana fikir) halka hiç
leceği, içinden biri olarak - Biz bu diziyi romandan uyarla- mi hiç güvenmeyen, ama onların
benimsiyebileceği, bağrına basacağı, dık. Romandaki ismi kullandık. "cahilliğini" gidermek için hiçbir şey
samiğmiğ bir kedi olsun. Yoksa, ben - Halk biliyo mu peki? Halk, Siya- yapmadığı gibi bu durumu ısrarla
kedi olayına karşı değilim. mi’den ne anlar. Ayrıca kendisinin besleyip semirten kimselerdir. Anla-
- Abi bir yanlış anlama var. Siz Roman olması bi nevi ırkçılıktır. mayanlar için telefon: İş saatlerinde
senaryonun neresinde kedi gördü- Sanki bütün Romanlara "haşarı ke- 912 61 74
nüz. diler sizi" demek istiyormuşuz gibi-

HASANCAN ERSÖZ

11
YAPMAM
LAZIM!
Biranın e!ke!ni soy-
malı, muhabbe!n güzel
ama boş olduğu bir ak-
şamdı. Lise arkadaşım
Berk yüzüme uzun uzun
bak$. “Arda sen bilmez-
sin, bayadır Mersin’de
yaşamıyorsun. Mer-
sin’de bazı şeyleri yap-
maman lazım...” Sarhoş
mu olmuştu? 1.90’a
yakın boyuyla yaklaşık
90 kilo arkadaşım bir bi-
radan sarhoş olmazdı,
nasihat veriyordu. “Ne
yapmamam lazım?”
dedim. Verdiği es yal-
nızca es değil, topu
sana a%m şimdi de sen
bana at ki muhabbet
yürüsün pasıydı. Bira-
sından bir yudum daha
aldı. “Mersin’de… bir
yaz günü… klimasız bir
evde… Sevişmeyecek-
sin!”. Ne diyon amın-
yüm demek istedim.
Diyemedim. Lisenin ilk
senesinde ona ayarladı-
ğım kızdan daha yeni
ayrılmışlardı. Nereden
baksan 7 senelik iliş-
kiydi. 7 senelik ilişkisi
yeni biten arkadaşınız
ne derse desin “Ne
diyon amınyüm” diye-
mezsiniz. Beklediğin-
den daha abar$ bi tepki
verdim, “Evee& ağbii,
oğlum çok kötü olur
ha… Eee van!latörde
mi yok?” diyerek ko-
nuya devam etsin kafa-
sını dağıtsın istedim.
“Yok o da yok” dedi.
Sade sodamdan iç!m
“olmaması daha iyi
zaten terli terli rüzgar
çarpar sonra kötü olur-
sun” dedim. Biranın e!-
ke!ni soymaya devam
ediyordu.
Berk birasını bi!rmiş
benim sade sodama ku-
ruluyordu. “Sen ne nu-
mune bi !psin Arda ya,
eskiden böyle değildin
oğlum sen. Sade soda
içmek ne lan?”. Şişeyi
hırsla eline aldı, “Şuna
bak Beypazarı sipariş
etmiş ya…”. Şişeyi elin-
den aldım. Üsteleme-
dim. Belki de haklıydı.
Yan masamda insanlar
tekila shot atarken ben
sodama limon sıkıyor-
dum. “Yapmaman gere-
ken bir şey daha var
Arda” dedi. “Birisi için
şehir değiş!rmeyecek- arkadaşımın omzuna koydum ERKEKÇE bir te- o kelimelerdeki sesli harfleri çıkar$n, hah işte o
sin...”. Evet dertli bölüme geçmiş!k. “Bak selli verdim. “İkame!ni sikeyim Berk… Tansiyo- kadar hızlı konuştu garson ve Berk sadece son
bana… bana bak… halime bak amınakoyim… numuz düştü açlıktan ikimiz de gerildik hadi söylenenei ha$rladı. “Yoğurtlu tantuni”. “Her
Mersin’den Çorlu’ya gi(m Çorlu’ya… Ben hari- tantuniye düşelim” dedim. “Ben de sikiyim ika- şey olsun mu abim, soğan, maydonoz, doma-
tada gösteremem ha Çorlu’nun yerini. Şimdi metgahı muhtarına kodumunun” diyerek kalk- tes?” “Olsun.” Garson tantuni ustalarına bağı-
ikametgahım orda amınakoyim ya. Sevdiğim kız $k. rarak siparişlerimizi söylerken Berk rokalara
için ikame!mi Çorlu’ya aldırdım. Mersin’den Tantuniciye oturduk. Hızlıca önümüze servis limon sıkıyor çatalın ucuyla limon çekirdeklerini
gitmesem kraldım açıldı ve garson abimiz geldi. “Ne vereyim abim, kenara ayırıyordu. Tantunim geldi. Açık ekmeğe
lan. Kuruyemişçide aynından mı sana?”. Bir erkeğin seksten daha tantuni. Berk’e nasihat sırası bendeydi. “Berk
oturacak$m, paşalar çok zevk aldığı bir şey varsa o da budur, müda- bu da benim sana nasiha!m olsun...” Berk ka-
gibi okuluma gidip ge- vimi olduğu mekanda o söylemeden istediğinin fasını kaldırdı. “Tantuniyi katlayarak yiyeceksin,
lecek!m. Bölümüm masasına gelmesi ve buna şahitlik eden birisi iki ucu da havaya bakacak. Neden? Al&an yağı
de iyiydi.” Bazen ben olması. Ağzımı açmadım. Kafamı yukarı aşağı akmasın diye. Fazla da sıkmayacaksın ortadan
demiş!m demek is- sallayarak onayladım. Garson, Berk’e döndü. kırılır her şey dökülür… Tantuni kadın gibidir çok
tersiniz ama diyemez- “Abim sana? Bi*ek var tantuni var, tavuk tan- sıkarsan kırılır, gevşek bırakırsan akar gider.
siniz ya… Tam da o
konumdaydım. Elimi
tuni var yoğurtlu tantuni var. sana ne yap$ram
abi”. Siz okurken hızı anlayamazsınız belki ama
Afiyet olsun.
Arda Kaan Özcan
12
13
mehmet ersoy

İLİŞKİLER AH, CİĞERİM PATLI-


YOR SANKİ. VİRÜS
Selam. kendimizi sevgilide ERKEN YAKALADI
BU YIL.
aramak zaaftır. Kendimiz
zaten bizde. Biz aşkı bulmak
zorundayız. Derinlerden çı-
kartmak, şaşır-
mak, onu tanı-
maya doyma-
maktır aşk.
Kendimizden
sıkılmadık mı
daha?

HINF! OLACAĞI BUYDU NE VAR SEDAT?


İŞTE. SABAHLARA KADAR BAK SIKILMAYA
İÇKİ SİGARA. BEYNİME BAŞLADIM TAMAM
KADAR İLTİHAPLANMIŞ MI! BENDEN SANA
GİBİYİM. EKMEK ÇIKMAZ
ARTIK. BU SALAK
TELEFONLARI
KES.
ŞU MORUĞU
AÇAYIM DA BİRAZ
GÜRÜLTÜ HAHA HAA!
OLSUN. ESKİDEN DE
ÇALIŞACAK MI SİNİRLİYDİN SEN
BAKALIM. BÖYLE. GEL Bİ
BULUŞALIM, SAKİN-
LEŞTİRİRİM SENİ
BEN. RAHAT OL,
KOLLARIMDA DÜZE-
LECEKSİN GENE.

OH BE! YAŞAMASAM BİLE OLUR.


“BANA ACIDIĞIN
GERÇEK BİR AŞKI İZLEMEK BİLE
İÇİN BURADA OL-
BOKTAN BİR İLİŞKİ YAŞAMANIN
MANI İSTEMİYO-

Yalnızlık özlenmeyi hak eder hep.


UTANCINDAN DAHA
RUM.”
YÜKSEK. EV GÜZEL-
MİŞ MEĞER YAA!

HERİFE BAK YA, İKİ SENE


ÖNCE İYİ Kİ Bİ MEVZU YAŞA-
DIK YANİ! SONSUZA KADAR
“ÇÜNKÜ SANA
CANI SIKILDIKÇA YAPACAK
DAİR HERŞEYİ
İLLA. ÖLSEK GELİP MEZARA SEVİYORUM.
BİLE TECAVÜZ EDER BUNLAR. SEN BİR
MUCİZESİN.”

Joker, Antalya Film Festivali'nde


Zeki Demirku- ‘’Hiç eyyam yapmadık, para pul ko- nerlik hocası Hukuk Fakültesi dekanlı-
buz, ülkemiz si- nuşmadık. Ulufe dağıtmaya çalışıp ğına atanabiliyor. TÜBİTAK proje des-
neması için bir kimseye saygısızlık yapmadık’’… teklemelerini ‘’bizim çocuk’’ kriterine
yönetmenden Bu ifadeler ne anlama geliyor? İşin göre veriyor. Ve her ne kadar mevcut
çok daha fazlası- içinde olan birinin, sinemamızın perde iktidarın tek başına ve güçlü oluşu ne-
dır. Şahsına münhasırdır, sağlam bir arkasında neler döndüğüne dair tes- deniyle çok daha güçlü şekilde hisse-
entelektüeldir, sinema ile ilgilenen pitleri bunlar! Bu durum sinemamızda dilse bile bunlar her dönemde
ciddi bir kitlesi vardır. Ancak havarile- dahil her alanda yok mu? Üniversite- böyleydi.
rini yaratmış bir İsa olmadığından da lerimizde bilim neden üretilmiyor? Ülkemizde liyakat kavramının L’si
sinemanın merkezinde yer alanlarca Neden sinemamız dünyada söz sahibi yok! Birinci kaynaktan bildiğim festival
hafiften deli muamelesi görür, medya- olan kurumsal bir yapıya sahip değil? rezillikleri var. Jüri başkanı üyelerin
tik olmayı sevmez, filmeri çıkacağı İşte bu açıklamada bunu nedenini gö- hepsinin hemfikir olduğu filme kesin-
zaman ya da gençlere bir şeyler aktar- rebiliyoruz. Çünkü Ahmet Necdet likle en iyi film olması konusunda karşı
mak için arada söyleşilere katılır, Sezer de üç oy alanı rektör atıyor, Tay- çıkıyor, peki gerekçe ne? Daha önce
bunun dışında pek davetlere katılmaz. yip Erdoğan da... (Hatta daha da ile- benim filmim yarışırken bana ödül ve-
İşte sinemamızın dününde, bugü- riye götürüp, doğrudan kendisi atıyor rilmesini engelledi o yönetmen jüri-
nünde yer alan ve yarınında da yer son 3 yıldır) deyken... Sebep bu. Çürümüşlük,
alacak olan ustanın son Antalya Film Bir kürsüde bilimsel bir yayın yapıla- çapsızlığı ve kendi ligine mahkum ol-
Festivali'nde Jüri başkanı olarak En İyi cağı zaman, hiç alakası olmadığı halde, mayı getiriyor.
Yönetmen Ödülü verirken yaptığı ko- kürsüde başkanın ismi kesin olarak yer ‘’Sinemanın devlet ve hükümet tara-
nuşması üzerinden sinemamızın halini alıyor. TÜBİTAK yönetimine hayvanat fından değişik yöntemlerle evcilleştiri-
tartışalım. bahçesi müdürü atanabiliyor, veteri- lip ehilleştirilmeye…’’

14
Atasözü misali ‘’Parayı veren dü-
düğü çalar’’... Yıllardır, ülkemizde si-
nema kurumsal bir yapıya
kavuşamadı. En büyük yapımcı Kül-
tür Bakanlığı ve TRT yani hükümet-
ler oldu. Bu yapılar da eş dost,
bizim çocuklar çapsızlığına mahkum
oldular. İktidara yakın olmayanlara
su bile yok ötekileştirmesi yaygın-
laştı. Hal böyle olunca da iktidarla-
rın sansür uygulamalarından daha
beteri olan otosansür sinemacıları-
mızın ruhuna işledi. Sinemamız ör-
gütlenemedi, finansmanı,
yapımcılık konusunda devamlı bir
yapı oluşmadı. Hatta kendini muha-
lif sayanlarımız bile devlet bize des-
tek vermedi diye ağladı. Yılmaz
Güney’in yapacağı işlerde iktidar-
dan isteyeceği tek şey, Diyojen’in İs-
kender’e dediği söz olurdu
herhalde: ‘’Gölge etme başka ihsan
istemez’’
Şimdilerde ise işler iyice değişmiş
ve eski Ankara valisi Nevzat Tando-
ğan’ın ‘’Komünizm gerekirse onu da
biz getiririz’’ sözünü şiar edinmiş gi-
biler. Muhaliflik gerekirse onu da ik-
tidardan onay alarak yapmayı
düşünmek gibi çarpık bir durum.
Zaten başka türlü bir muhalefet
olsa iktidar nasıl bu kadar istikrarlı
bir şekilde yerini sağlamlaştırabi-
lirdi!
‘’Muhalif olduğunu söyleyen bazı
güruhlar tarafından ucuz eleştirinin
gündelik siyasetin destesi haline ge-
tirilmeye çalışıldığı, kısacası sanatın
ve sinemanın tutanın elinde kaldığı
şu günlerde…’’
Ülkemizde ağır bir iktidar baskısı
mevcut. Ve sürekli dost sohbetle-
rinde söylediğim bir tespitim var.
Bu iktidarın en büyük kötülüğü, mu-
halif düşünceleri de yapısal olarak
kendisine benzetip, çiğleştirmek,
dönüştürmek. Burada yazılamaya-
cak kadar inanılmaz çiğlikler var. Bir
festivale b.k atmak için, sabah ço-
cuklar için olan seansa, okullardan
davet edilen çocukların servisinin
geç gelmesini fırsat bilip, festivale
kimse katılmıyor diye paylaşım
yapan ilkesiz, kendince muhaliflik
yapan çapsızlar da gördüm.
Yönetmenin dili olan filmi ile ko-
nuşma fırsatı varken, anlatacakla-
rını filmi ile anlatmayı beceremeyip
sadece konuşan sinemacılar da var.
Sonuç olarak, Joker misali Antalya
Film Festivali’nde sinema sektörüne
kızgınlığını (ki belli seviyede de
haklı olarak) belirten Demriku-
buz’un bu sözlerine katılmamak
mümkün değil. En iyi film seçilen
Bozkır filmine karşı heyecanı artırsa
da hakkaniyetli olup olmadığına
karar vermek için vizyonu bekleye-
ceğiz.
Heyecanlı ülkeyiz ve her an uç- Yayımcı: LM Basın Yayın Ltd.Şti. • İmtiyaz Sahibi ve Genel Yönetmen: Tuncay
AKGÜN • Yazıişleri Müdürü: Zafer AKNAR • Aslan ÖZDEMİR • Müessese
larda olaylar yaşıyoruz. Bundan do- Müdürü: Ali YAVUZ • Grafik: Cebrail Okcu • Renk: Fikret Özdemir • Satış
layı da güzellikleri geçikmeli yazmak Müdürü: Şener Küçükkaptan • Adres: İstiklal Cad. İmam Adnan Sok. No:14
Haftalık yerel
zorunda kalıyorum. Yılın en iyi filmi süreli yayındır Beyoğlu/ İstanbul. •Tel: 0.212.292 95 65 (4 Hat) • Fax: 0.212.245 38 06
‘’Parazit’’ vizyona girdi. Haftaya in- Sayı: 1449
• Abonelik için Tel: 0.212.292 95 65 • Baskı: LeMan Matbaası • Adres:
celeriz artık. 6 Kasım 2019 Aliminyumcular Sanayi Sitesi C-5 Blok No: 7-8 Hadımköy /İST. • Tel: 0212 -
858 00 93 (Pbx).• Genel Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş.

15
1449
6 Kasım 2019 Çarşamba Sayı: 2019/44 5 TL. K.K.T.C.: 6 TL.

Onlarca gazeteciyi işten atan, istifalarla sarsılan Türk basınının amiral gemisi(!)
diye nitelenen Hürriyet gazetesine Ahmet Hakan yayın yönetmeni oldu.

TUNCAY

You might also like