You are on page 1of 30

‫اﻟﺮ ْﺣ َﻤﻦ ﱠ‬ ّ ْ

‫اﻟﻠ ِﮫ ﱠ‬
‫اﻟﺮ ِﺣ ِﻴﻢ‬ ِ ‫ِ�ﺴ ِﻢ‬
Rahmân ve Rahîm Olan Allah’ın Adıyla…

İmâm Müslim Ebû Hureyre (Radîyallahu Anh)’dan Rasûlullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’in
şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

َ َ ّ ‫﴿ إِ َذا َقات ََل أ َ َح ُد ُكمْ أَخَ ا ُه ف َْل َيجْ َت ِن ْب ْال َوجْ َه فَإِ َّن‬
﴾‫ا� خَ لَ َق آ َد َم َعلَى ُصو َر ِت ِه‬
“Biriniz kardeşiyle kavga ederse yüzden kaçınsın! Çünkü Allah (Teâlâ)
Âdem (Aleyhisselam)'ı kendi suretinde yaratmıştır.”
3 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

“Allah Âdem’i Kendi Sûretinde Yarattı”


Hadisi Hakkında

Müellif

Abdulhakîm Hanif
&
Ebû Muhammed Selefy

MUVAHHİD YAYINLARI
www.almuwahhid.org
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Başta İmam Buhari'nin ve İmam Müslim'in
nakledip birçok İmamın (Rahîmehumullah) da
naklettiği ve hadisin muhtelif lafızlarının bulunup
farklı sahabilerden rivayet edilen “Allah (Celle
Celâluhû) Âdem’i (Aleyhisselâm) kendi suretinde
yarattı” hadisi hakkında çok çeşitli açıklamalar
bulunmaktadır. Ehl-i Sünnetin sıfatlar konusunda
genel tutumu ma’lum olduğu üzere bu hadiste bu
kaideye girer mi? Ehli Sünnetin Allah Râsulü'nün
(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bu hadisine yaklaşımı
nasıldır?
Bismillâhirrahmânirrahîm.
Bu hadisle alakalı âlimlerin birçok açıklamaları mevcuttur.
Biz bu hususta İmam İbnu Kuteybe'nin açıklamalarını nakle-
deceğiz inşaAllah. Açıkça görüleceği üzere İbn Kuteybe Rahîme-
hullâh, hadisin zahiri üzere olduğunu kabul ederek bu hususta
tevile gidenleri kınamış ve Allah hakkında suret sıfatını ispat
etmiş, ayrıca buradaki zamirin Allah’a değil Âdem’e raci oldu-
ğunu dolayısıyla Allah’ın suretinden değil Âdemin suretinden
bahsedildiğini iddia eden ve başka teviller getiren kelamcıları
da reddetmiştir. Aynı zamanda insanların anladığı manada
mahlûkatın sureti gibi bir sureti de Allah hakkında kabul et-
memiş ve tıpkı diğer sıfatlarda olduğu gibi bu sıfata da keyfiyet
vermeden iman etmiştir. Bu hadisi zahiri üzere aldıklarından
dolayı vahhabileri (!) tekfir edenler aynı tekfiri İbn Kuteybe ve
hadisi onun gibi açıklayan âlimlere karşı da uyguluyorlar mı
acaba?
İbnu Kuteybe Rahîmehullâh “Tevil'u Muhtelif'il Hadis” adlı ese-
rinde konuyla alakalı şu açıklamaları yapmaktadır:
İddia: Rasûlullah’tan (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem), Allah'ın (Celle
Celâluhû) Âdem'i kendi suretinde yarattığını rivayet ettiniz. 1
Allah Tebâreke ve Teâlâ ise, kendisinin sureti veya benzeri bu-
lunmaktan münezzehtir.
Cevap: Biz de onların dedikleri gibi, Allah'ın -hamd
O'na mahsustur- sureti veya benzeri bulunmaktan mü-
nezzeh olduğunu kabul ediyoruz. Şu kadar var ki, insanlar
bazen bir şeye alışırlar ve ona bir şey demezler de, ona
benzer (alışmadıkları başka) bir şeyi inkâr ederler.

1
Krş, Buhari: 79, İmam Ahmed: 2/244,251.
6 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

Görmüyor musun? Allah (Celle Celâluhû) kendini vasfeder


şöyle buyurmaktadır:
“O'nun misli gibi (O'na benzer) hiçbir şey yoktur. O
Semî’dir. Basîr’dir.” 2
Bu ayetin zahiri, O'nun mislinin hiçbir şeye benzeme-
diğine delâlet etmektedir.
Bir şeyin misli, onun - kendisinden başka bir şeydir.
Binaenaleyh âyetin bu zahirine göre Allâh-u Teâlâ için bir
misil (benzer) vardır gibi gelir.
Bunun lûgatta manası şudur ki: Bir şeyin misli, o şeyin
kendisinin yerine ikame edilir. Bu yüzden bir kimse: "Be-
nim gibi birisine bu söz söylenmez! Ve benim gibi birinin
emri olmadan hiçbir şey yapılamaz!" der. Bu sözüyle, “Be-
nim nazîrime (benim gibi birine) bu söz söylenmez ve
onun emri olmadan hiçbir şey yapılamaz.” manasını kas-
detmez. Sadece: "Bizzat bana bu söz söylenmez." demek
ister.
İşte Allâh-u Teâlâ: “O'nun misli gibi hiçbir şey yoktur.”
Derken "O'nun gibi hiçbir şey yoktur." demek istemiştir.
Böylece bu söz Arapların ifade tarzına tamamen uygun
olur.
(…)
İnsanlar Rasûlullah’ın (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem): “Allah
Âdem'i kendi suretinde yarattı." sözünün tevilinde müş-
kilât çekmişlerdir.
Kelâmcılardan bir grup: "Allah, Âdem’i Âdem sure-
tinde yarattığını murad etti ve buna bir şey ilâve etmedi."

2
eş-Şûrâ: 11
7 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

dediler. Eğer bu sözden murad bu olsaydı, bu sözün söy-


lenmesinde hiçbir fayda olmazdı. Allah'ın insanı, kendi
suretinde, yırtıcı hayvanları ve diğer hayvanları da kendi
suretlerinde yarattığından kim şüphe edebilir?
Başka bir grup ise: "Allah, Âdem'i, kendi katında mev-
cud bir suret üzere yarattı" demiştir.
Bu mümkün değildir. Çünkü Allah yarattıklarının hiç-
birini bir modele göre yaratmaz.
Bazıları: “Yüzü çirkinleştirmeyin! Muhakkak ki Allah,
Âdem'i kendi suretinde yaratmıştır." hadîsi hakkında
Rasûlullah’ın (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Allah'ın Âdem'i yüz sure-
tinde yarattığını kasdettiğini söylemişlerdir.
Bu da aynen birinci tevil mesabesindedir. Bu tevilde
de fayda yoktur.
İnsanlar Allah'ın Âdem'i, çocuklarının yaratılışında;
yüzünü de onların yüzü gibi yarattığını bilirler.
Bazıları hadise şu ilâveyi yaptılar: "Rasûlullah (Aleyhis-
selâm) birinin yüzüne vuran bir adama rast geldi ve: "Yü-
züne vurma! Muhakkak ki Allah Âdem'i onun suretinde
yaratmıştır." (Yani, yüzüne vurulan adamın suretinde)
buyurmuştur.
Bu sözde de birincisindeki gibi tutarsızlık vardır.
Vaktâ ki, hoş olmayan bu teviller yapılıp, bu hususta
münakaşa çoğalınca bu meseledeki husûmetleri bazı kim-
seleri, hadise bir ilâve yapmağa zorladı. Ve dediler ki:
İbnu Ömer, Rasûlullah’tan (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) onun,
“Allah Âdem'i Rahmanın suretinde yaratmıştır.” dediğini riva-
yet etmiştir.
8 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

Onlar "kendi suretinde (sûretihi)." kelimesindeki za-


mirinin Allah'a ait olmasını istiyorlar ki, böylece onların
"h" zamiri yerine "er-Rahmân" kelimesini koymaları(nın
sebebi) de anlaşılmış oluyor. Bu, senin "Rahman Âdem'i
kendi suretinde yarattı" demen gibidir. Böylece onlar çir-
kin bir hata işlemiş oldular.
(Onların bu hataya düşmelerinin) sebebi şudur ki, bi-
zim; “Allah gökyüzünü Rahmân'ın meşîeti (dilemesi) ile
yarattı” veya "Rahman'ın iradesi ile yarattı" dememiz caiz
değildir. Bu ancak, ikinci isim, birinci isimden farklı ol-
duğu zaman caizdir.
Veya rivayet, “Yüz'ü çirkinleştirmeyin. Çünkü o,
Rahmân'ın suretinde yaratılmıştır." şeklinde olsaydı,
Rahmân, "Allah"dan başkası veya "Allah", "Rahman"dan
başkası olurdu.
Eğer İbnu Ömer'in Rasûlullah’tan bu şekilde bir hadis
rivayet ettiği doğru ise, o takdirde hadis, Rasûlullah’ın de-
diği gibidir. Hadisin tevil edilmesine veya hadis hakkında
münakaşa edilmesine lüzum yoktur.
Ebû Muhammed: Bu teviller içersinde gördüğüm, tu-
tarlılığa en yakın ve beğenilmemekten en uzak tevîl, Ehl-i
nazar’dan (akılcılar) birinin şu tevilidir. O, şöyle demiştir:
Allah (Celle Celâluhû) Âdem'i Cennette, yeryüzündeki sure-
tinde yarattı."
Sanki bazıları: -Cennetteki şeyler dünyadakilerden
farklı olduğu için- "Âdem'in boyu Cennette şu kadardı,
nûru (yüzünün parlaklığı, güzelliği) şöyleydi. Güzel ko-
kusu böyleydi." demişler de Rasûlullah da: "Allah Âdem'i
yaratmıştır" sözüyle onu Cennette yarattığını; "...kendi su-
retinde." sözüyle de "...dünyadaki suretinde" yarattığını
söylemek istemiştir...
9 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

Ben bu şekilde bir tevili ne kabul ederim, ne de bu te-


vilin Rasûlullah’ın kasdettiği mâna olduğuna hükmede-
rim. Çünkü ben Tevrat'ta şunu okudum: "Allah (Celle
Celâluhû) göğü ve yeri yarattığında, "Biz kendi suretimizde
bir beşer (insan) yaratacağız." dedi ve yeryüzünün topra-
ğının alt tabakasından Âdem'i yarattı ve onun yüzüne ha-
yat rüzgârını üfledi. 3 Yukarıdaki tevil ise, buna uymaz.
İbnu Abbas'ın şu hadisi de böyledir: "Mûsâ (Aleyhisselâm)
İsrail oğulları için kayaya (asâsıyla) vurdu ve su fışkırdı.
(Mûsâ da): "Ey merkepler, içiniz!" dedi. Bunun üzerine Al-
lah (Celle Celâluhû) ona şöyle vahyetti: "Sen (bu sözünle) benim
yarattıklarımdan kendi suretimde olan insanları kasdet-
tin ve onları merkeplere benzettin. "Çok geçmedi (Mûsâ)
cezalandırıldı. 4 Hadis bu mânadadır.
Ebû Muhammed: Benim kanaatim odur ki-Hiç şüphe-
siz en iyi bilen Allah’tır- suret; iki el, parmaklar ve göz'den
daha çok şaşılacak bir şey değildir. Bunlara olan alışkan-
lığımız, sadece bunların Kur'an'da zikredilmesi sebebiy-
ledir.
Sûret kelimesinden ürkülmesi ise, bu kelimenin
Kur'an 'da bulunmayışındandır.
Biz, bütün bunların (eller, parmak, göz ve suret) hep-
sine inanır, onlardan hiçbirinin ne keyfıyyeti, ne de haddi
(sınırı, şekli) olduğu hakkında herhangi bir şey söyleriz. 5
Buhari ve Müslim Ebu Hureyre Radîyallahu Anh’dan Rasûlullah
(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir:

3
Tekvîn I / 25; II / 7.
4
Bütün nüshalarda "cezalandırıldı" şeklindedir. İhtimal ki doğrusu "ıtâba uğradı" olacak-
tır.
5
İbn Kuteybe, Te’vilu Muhtelifi’l Hadis, sf. 317-322 Türkçesi için bkz. Hadis Müdâfaası,
Kayıhan Yayınları: 338-342.
10 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

َ ‫ﺻ‬ُ ��َ ‫اﻟﻠ ُﮫ َآد َم َﻋ‬ ‫َ ْ َ ُ َْ َ َ َ ْ ﱠ ّ َ ﱠ ﱠ ُ َ َ ْ َ َ ﱠ َ َ َ َ َ َ ﱠ‬


‫ﻮر ِﺗ ِﮫ‬ ‫ ﺧﻠﻖ‬: ‫ﻋﻦ أ ِ�ﻲ هﺮ�ﺮة ﻋﻦ اﻟﻨ ِ� ِي ﺻ�� اﻟﻠﮫ ﻋﻠﻴ ِﮫ وﺳﻠﻢ ﻗﺎل‬
ُ
ٌ ‫اﳌﻼ ِﺋﻜ ِﺔ ُﺟﻠ‬ َ َ ْ َ ‫ُ ُ ُ ﱡ َن َ ً َ َ ﱠ َ َ َ ُ َ َ ْ َ ْ َ َ ّ ْ َ َ ُ َ َ ﱠ‬
ْ
‫ﻮس‬ ‫ﻃﻮﻟﮫ ِﺳﺘﻮ ِذراﻋﺎ ﻓﻠﻤﺎ ﺧﻠﻘﮫ ﻗﺎل اذهﺐ ﻓﺴ ِﻠﻢ ﻋ�� أوﻟ ِﺌﻚ اﻟﻨﻔ ِﺮ ِﻣﻦ‬
ُ ‫اﻟﺴ‬ ُ
‫ﻼم َﻋ َﻠ ْﻴ ُﻜ ْﻢ ﻓﻘﺎﻟﻮا ﱠ‬
َ َ ُ ‫اﻟﺴ‬ ‫ﺎل ﱠ‬ َ ‫ﺎﺳ َﺘﻤ ْﻊ َﻣﺎ ُﻳ َﺤ ﱡﻴ َﻮﻧ َﻚ َﻓﺈ ﱠ� َ�ﺎ َﺗ ِﺤ ﱠﻴ ُﺘ َﻚ َو َﺗ ِﺤ ﱠﻴ ُﺔ ُذ ّرﱠ� ِﺘ َﻚ َﻓ َﻘ‬ ْ َ
‫ﻼم‬ ِ ِ ِ ‫ﻓ‬
ََ
‫ﻮر ِة َآد َم ﻓﻠ ْﻢ َﻳ َﺰ ْل‬ َ ‫ﺻ‬ ُ ��َ ‫اﻟﻠﮫ َﻓ ُ� ﱡﻞ َﻣ ْﻦ َﻳ ْﺪ ُﺧ ُﻞ ْا� َج ﱠﻨ َﺔ َﻋ‬ ‫ََْ َ ََ ْ ُ ﱠ َ َ ُ ُ ََ ْ ُ ﱠ‬
ِ ‫ﻋﻠﻴﻚ ورﺣ َﻤﺔ اﻟﻠ ِﮫ ﻓﺰادوﻩ ورﺣ َﻤﺔ‬
‫ﺺ َ� ْﻌ ُﺪ َﺣ ﱠ�ى اﻵن‬ ُ ‫ْا� َخ ْﻠ ُﻖ َﻳ ْﻨ ُﻘ‬

Allah (Teâlâ), Âdem (Aleyhisselâm)'ı kendi suretinde yarattı.


Boyunun uzunluğu altmış zira' idi. (Yaratılması tamamlandık-
tan) sonra Allah (Teâlâ), Âdem (Aleyhisselâm)'a: Haydi, Melek-
ler'den şunların yanlarına git de onlara selam ver! Ve onların
senin selamını nasıl karşıladıklarını iyi dinle, işit. Çünkü bu,
hem senin, hem de senden sonra zürriyetinin selamlaşmasıdır,
buyurdu. Bunun üzerine Âdem (Aleyhisselâm), Melekler'e: es-Se-
lamu aleykum, dedi. Onlar da: es-Selamu aleyke ve rahmetul-
lahi, diye karşıladılar. Ve selamlarına "ve rahmetulllahi" kıs-
mını ziyade ettiler (ki, bu selamlaşmanın ilk meşru'iyyeti ve bu
sözle söylenişidir). Âdem (Aleyhisselâm), beşerin büyük atası ol-
duğu için, Cennet'e her giren kişi Âdem (Aleyhisselâm)'ın bu güzel
suretinde girecektir. Âdem (Aleyhisselâm)'ın (sonra gelen) torun-
ları, onun güzelliğinden ve uzunluğundan eksilmeye devam
eder. Nihayet (bu eksiliş) şimdi (bu Ümmet'te) sona erdi.
Müslim Ebu Hureyre Radîyallahu Anh’dan Rasûlullah (Sallallâhu
Aleyhi ve Sellem)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
‫َ َ َ َ َ َ ُ ُ ْ َ َ ُ ََْ ْ َ ْ َْ ْ َ َ ﱠ ﱠ‬
ُ ��َ ‫اﻟﻠ َﮫ َﺧ َﻠ َﻖ َآد َم َﻋ‬
َ ‫ﺻ‬
‫ﻮر ِﺗ ِﮫ‬ ‫ِإذا ﻗﺎﺗﻞ أﺣﺪﻛﻢ أﺧﺎﻩ ﻓﻠﻴﺠﺘ ِنﺐ اﻟﻮﺟﮫ ﻓ ِﺈن‬
“Biriniz kardeşiyle kavga ederse yüzden kaçınsın! Çünkü Al-
lah (Teâlâ) Âdem (Aleyhisselam)'ı kendi suretinde yaratmıştır.”
İbni Ebi Asım, İbni Ömer (Radîyallahu Anhum Ecmain)’den Rasu-
lullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’in şöyle buyurduğunu rivayet et-
miştir:
11 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

‫ ﻻ ﺗﻘﺒﺤﻮا اﻟﻮﺟﻮﻩ ﻓﺈن‬: ‫ ﻗﺎل رﺳﻮل ﷲ ﺻ�� ﷲ ﻋﻠﻴﮫ وﺳﻠﻢ‬: ‫ﻋﻦ اﺑﻦ ﻋﻤﺮ ﻗﺎل‬
‫اﺑﻦ آدم‬.‫ﺧﻠﻖ ﻋ�� ﺻﻮرة اﻟﺮﺣﻤﻦ‬
“Yüzü kötülemeyin. Çünkü Âdemoğlu Rahman’ın suretinde
yaratılmıştır.”
İbni Hacer el-Askalani, bu rivayetin Zayıf olduğunu iddia
edenlere karşı çıkmış ve İbni Ebi Asım (Sünne) ile Taberani
(Kebir)'de bunu Sahih bir senetle rivayet etmiştir, demiştir. İs-
hak ibni Rahaveyh ve Ahmed ibni Hanbel’den de bu rivayetin
Sahih olduğu yönünde açıklamalara yer vermiştir. 6
İbni Kuteybe de Hadis hakkında bazı mülahazalara yer ver-
dikten sonra şöyle demektedir: Eğer İbni Ömer (radiyallahu
anhum ecmain)'in Rasûlullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’den bu şe-
kilde bir Hadis rivayet ettiği doğru ise, o takdirde Hadis,
Rasûlullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’in dediği gibidir. Hadis'in
Te'vil edilmesine veya Hadis hakkında münakaşa edilmesine
lüzum yoktur. 7
İbni Ebi Asım, Ebu Hureyre Radîyallahu Anh’dan Rasûlullah (Sal-
lallâhu Aleyhi ve Sellem)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

‫ إذا ﻗﺎﺗﻞ أﺣﺪﻛﻢ‬: ‫ﻳﻀﺎ ﻋﻦ أ�ﻲ هﺮ�ﺮة ﻗﺎل ﻗﺎل رﺳﻮل ﷲ ﺻ�� ﷲ ﻋﻠﻴﮫ وﺳﻠﻢ‬
‫ﻓﻠﻴﺠﺘﺐ اﻟﻮﺟﮫ ﻓﺈن ﷲ �ﻌﺎ�� ﺧﻠﻖ آدم ﻋ�� ﺻﻮرة وﺟهﮫ‬
“Sizden biriniz dövdüğü zaman yüze vurmaktan sakınsın zira
Allah (Teâlâ) Âdem (Aleyhisselâm)’ı kendi yüzünün suretinde ya-
rattı.”
Bu Hadislerde görüleceği üzere, suret ifadesi Aziz ve Celil
olan Allah Teâlâ’ya işaret etmektedir.
Tirmizi, İbni Abbas Radîyallahu Anh’dan Rasûlullah (Sallallâhu

6
İbni Hacer, Fethu’l-Bari 5/183
7
Te’vilu Muhtelif'ul Hadis
12 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

Aleyhi ve Sellem)’in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

‫ أﺗﺎ�ﻲ ر�ﻲ �� أﺣﺴﻦ ﺻﻮرة‬: ‫ﻋﻦ اﺑﻦ ﻋﺒﺎس أن اﻟﻨ�ي ﺻ�� ﷲ ﻋﻠﻴﮫ وﺳﻠﻢ ﻗﺎل‬
…��‫ﻓﻘﺎل ﻳﺎ ﻣﺤﻤﺪ ﻗﻠﺖ ﻟﺒﻴﻚ ر�ﻲ وﺳﻌﺪﻳﻚ ﻗﺎل ﻓﻴﻢ ﻳﺨﺘﺼﻢ اﳌﻸ اﻷﻋ‬
“Rabbim bana, en güzel surette geldi. Ya Muhammed, bu-
yurdu. Ben de: Ey Rabbim buyur emrine amadeyim dedim. Şöyle
buyurdu: Büyük ve ileri gelen Melekler topluluğu hangi konuda
tartışıyorlar?”
Şefaat'le alakalı uzunca bir Hadis’te ise şöyle geçmektedir:
“ ‫”ﻓﻴﺄﺗ��ﻢ ا�جﺒﺎر �� ﺻﻮرة ﻏ�� ﺻﻮرﺗﮫ اﻟ�ي رأوﻩ ﻓ��ﺎ أول ﻣﺮة‬

“el-Cebbar (olan Allah), onlara evvelki geldiğindeki suretin-


den başka bir suretle gelecek...”
Bütün bu hadislerde, Allah’ın –kendi Zatı'na ve Şanı'na ya-
kışır- suret sahibi olduğu açıkça ortaya çıkmaktadır. Allah’ın
sureti -tıpkı sahip olduğu el, ayak ve gözün mahlûkatın el, ayak
ve gözüne benzemediği gibi- mahlûkatın suretinden ayrı ve
farklıdır.
Şeyhûlislâm İbni Teymiyye şöyle demektedir:
‫ اﻟ�ي ﻗﺪ �ﺴ�ى‬، ‫ﻟﻔﻆ اﻟﺼﻮرة �� ا�حﺪﻳﺚ ﻛﺴﺎﺋﺮ ﻣﺎ ورد ﻣﻦ اﻷﺳﻤﺎء واﻟﺼﻔﺎت‬
‫ ﻣﺜﻞ اﻟﻌﻠﻴﻢ‬، ‫ وإذا أﻃﻠﻘﺖ ﻋ�� ﷲ اﺧﺘﺼﺖ ﺑﮫ‬، ‫ ﻋ�� وﺟﮫ اﻟﺘﻘﻴﻴﺪ‬، ‫ا�خﻠﻮق ��ﺎ‬
‫ وﻧﺤﻮ‬، ‫ واﺳﺘﻮاءﻩ ﻋ�� اﻟﻌﺮش‬، ‫ وﻣﺜﻞ ﺧﻠﻘﮫ ﺑﻴﺪﻳﮫ‬، ��‫واﻟﻘﺪﻳﺮ واﻟﺮﺣﻴﻢ واﻟﺴﻤﻴﻊ واﻟﺒﺼ‬
‫ذﻟﻚ‬
Hadiste geçen suret lafzı (kelimesi), tıpkı; rivayet edilen
sair -mahlûkat için de sınırlı manada kullanılan- İsim ve Sıfat-
lar gibidir. Lafız Allah için kullanıldığında; el-Âlim (her şeyi bi-
len), el-Kadir (her şeye kadir olan), er-Rahim (en şefkatli), es-
Semi (her şeyi işiten), el-Basir (her şeyi gören) ve eliyle yarat-
13 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

ması, Arşı'na İstiva edişinde olduğu gibi özgün bir manada kul-
lanılır. 8
Var olan her şey suret sahibidir. Şeyh'ul İslam bu hususta
şöyle demektedir:
‫ ﻓﻼﺑﺪ ﻟ�ﻞ ﻗﺎﺋﻢ ﺑﻨﻔﺴﮫ ﻣﻦ‬، ‫وﻛﻤﺎ أﻧﮫ ﻻﺑﺪ ﻟ�ﻞ ﻣﻮﺟﻮد ﻣﻦ ﺻﻔﺎت ﺗﻘﻮم ﺑﮫ‬
‫ و�ﻤﺘﻨﻊ أن ﻳ�ﻮن �� اﻟﻮﺟﻮد ﻗﺎﺋﻢ ﺑﻨﻔﺴﮫ ﻟيﺲ ﻟﮫ ﺻﻮرة ﻳ�ﻮن‬، ‫ﺻﻮرة ﻳ�ﻮن ﻋﻠ��ﺎ‬
‫ﻋﻠ��ﺎ‬
Mevcud olan herşeyin sıfatları bulunduğu gibi, varolan
herşeyin de bir nefsi ve sureti olması gerekir. Mevcud olan bir-
şeyin nefs ya da suret sahibi olmaması imkânsızdır.
Sonra İbni Teymiyye şöyle demektedir:
��‫ﻟﻢ ﻳﻜﻦ ﺑ�ن اﻟﺴﻠﻒ ﻣﻦ اﻟﻘﺮون اﻟﺜﻼﺛﺔ ﻧﺰاع �� أن اﻟﻀﻤ�� �� ا�حﺪﻳﺚ ﻋﺎﺋﺪ إ‬
‫ وﺳﻴﺎق‬، ‫ ﻋﻦ ﻋﺪد ﻣﻦ اﻟ�حﺎﺑﺔ‬، ‫ ﻓﺈﻧﮫ ﻣﺴﺘﻔﻴﺾ ﻣﻦ ﻃﺮق ﻣﺘﻌﺪدة‬، ��‫ﷲ �ﻌﺎ‬
‫ وﻟﻜﻦ ﳌﺎ اﻧتﺸﺮت ا�جهﻤﻴﺔ �� اﳌﺎﺋﺔ اﻟﺜﺎﻟﺜﺔ ﺟﻌﻞ ﻃﺎﺋﻔﺔ‬... ‫اﻷﺣﺎدﻳﺚ �ﻠهﺎ ﺗﺪل ﻋ�� ذﻟﻚ‬
‫ ﺣ�ى ﻧﻘﻞ ذﻟﻚ ﻋﻦ ﻃﺎﺋﻔﺔ ﻣﻦ اﻟﻌﻠﻤﺎء اﳌﻌﺮوﻓ�ن‬، ��‫اﻟﻀﻤ�� ﻓﻴﮫ ﻋﺎﺋﺪا إ�� ﻏ�� ﷲ �ﻌﺎ‬
‫ ﻛﺄ�ﻲ ﺛﻮر واﺑﻦ ﺧﺰ�ﻤﺔ وأ�ﻲ اﻟﺸﻴﺦ اﻷﺻﻔهﺎ�ﻲ‬، ‫ﺑﺎﻟﻌﻠﻢ واﻟﺴﻨﺔ �� ﻋﺎﻣﺔ أﻣﻮرهﻢ‬
‫ وﻟﺬﻟﻚ أﻧﻜﺮ ﻋﻠ��ﻢ أﺋﻤﺔ اﻟﺪﻳﻦ وﻏ��هﻢ ﻣﻦ ﻋﻠﻤﺎء اﻟﺴﻨﺔ‬، ‫وﻏ��هﻢ‬
Selef’te ilk üç nesil arasında, Hadisteki zamirin Allah
Teâlâ’yı işaret ettiği hususunda ihtilaf yoktur ve bu; birçok Sa-
habe'den müteaddid tarikle (birçok isnadla) rivayet edilmiştir.
Hadis'in siyakı tamamıyla buna işaret etmektedir: (...) Hicri
üçüncü asırda Cehmiyye yaygınlaştığında, bir taife (Hadis'de
geçen) zamirin Allah Teâlâ’dan başkasına işaret ettiğini söyle-
meye başladılar. Bu, -İlim'le şöhret bulmuş olan ve genel an-
lamda Sünnet’e İttiba eden (tabi olan) aralarında Ebu Sevr,
İbni Huzeyme, Eb'uş Şeyh İsfehani ve diğerlerinin bulunduğu–

8
Nakd'ut-Tesis, 3/396
14 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

bir grup Âlim’den de nakledildi. Bundan dolayı, Din İmamları


ve diğer Sünni Âlimler onları inkâr etmişlerdir (yani Hadis'i
Te'vil eden Alimler'in sözleri kabul edilmeyip bundan dolayı
kınanmışlardır). 9
İbni Kuteybe, -yukarıda da nakledildiği üzere- bu konu
üzerine sözlerine şu şekilde son verir:
‫ وإﻧﻤﺎ وﻗﻊ اﻹﻟﻒ ﻟﺘﻠﻚ‬، ‫اﻟﺼﻮرة ﻟيﺴﺖ ﺑﺄ�جﺐ ﻣﻦ اﻟﻴﺪﻳﻦ واﻷﺻﺎ�ﻊ واﻟﻌ�ن‬
‫ وﻧﺤﻦ ﻧﺆﻣﻦ‬، ‫ ووﻗﻌﺖ اﻟﻮﺣﺸﺔ ﻣﻦ هﺬﻩ ﻷ��ﺎ ﻟﻢ ﺗﺄت �� اﻟﻘﺮآن‬، ‫�جﻴ��ﺎ �� اﻟﻘﺮآن‬
‫ وﻻ ﻧﻘﻮل �� ��يء ﻣﻨﮫ ﺑﻜﻴﻔﻴﺔ وﻻ ﺣﺪ‬، ‫ﺑﺎ�جﻤﻴﻊ‬
Suret; iki el, parmaklar ve göz'den daha çok şaşılacak bir
şey değildir. Bunlara olan alışkanlığımız, sadece bunların
Kur'an'da zikredilmesi sebebiyledir. Suret kelimesinden ür-
külmesi (acayib karşılanması) ise, bu kelimenin Kur'an'da bu-
lunmayışındandır. Biz, bütün bunların (eller, parmak, göz ve
suret) hepsine inanır, onlardan hiçbirinin ne keyfıyyeti, ne de
haddi (sınırı, şekli) olduğu hakkında herhangi bir şey söyle-
riz. 10
Bütün bu açıklamalardan –şüpheye yer bırakmaksızın- an-
laşılan, Teşbih'e ve Temsil'e yer olmadığıdır. Ulema’ya göre
‘Suret’ ile kasdedilen; Allah Teâlâ’nın Âdem (Aleyhisselâm)’ı,
işitme, görme ve konuşma yetilerine sahip olarak yaratmış
oluşudur. Bütün bunlar da aynı zamanda Allah Teâlâ’nın sıfat-
larıdır ki, Allah; es-Semi, el-Basir ve el-Mutekellim’dir, Vech sa-
hibidir.
Şüphesiz Allah Teâlâ bütün Sıfat ve İsimleriyle, mahlûka-
tından farklıdır. Yaratıcı ile mahlûkat arasında ne Temsil ne de
Teşbih söz konusudur. Zira Allah Teâlâ kendi Celaline, Azame-
tine ve Şanına yakışır sıfatların sahibidir. İnsanın sahip olduğu,
9
Nakd el-Tesis, 3/202
10
İbni Kuteybe, Te’vilu Muhtelifu’l-Hadis, 221
15 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

işitme, görme gibi hususlar Allah’ın işitmesinden ve görmesin-


den farklıdır. Yine Allah Teâlâ’nın sahip olduğu el, yüz gibi şey-
ler de kulun sahip olduğu el ve yüzden farklıdır. İnsanın sahip
olduğu bütün bu sıfatlar nakıs ve sınırlıdır. Oysa Allah
Teâlâ’nın sıfatları –nakıs, sınırlı ve son bulacak olmayıp- en
mükemmel şekildedir. Allah Teâlâ, şöyle buyurmaktadır:
ْ َ ‫َﻟ ْي‬
‫ﺲ َﻛﻤ ْﺜ ِﻠ ِﮫ َ�� ْي ٌء َو ُه َﻮ ﱠ‬
��ُ ‫اﻟﺴ ِﻤ ُﻴﻊ اﻟ َﺒ ِﺼ‬ ِ
O'nun benzeri gibi olan hiç bir şey yoktur. O, İşiten'dir,
Gören'dir. 11
َ ً ُ َ ُ َ
‫َوﻟ ْﻢ َﻳﻜ ْﻦ ﻟ ُﮫ ﻛ ُﻔﻮا أ َﺣ ٌﺪ‬

“Ve hiç bir şey O'nun dengi değildir.” 12


Rasûlullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Sahihayn’da yer alan bir
Hadiste şöyle buyurmaktadır:
‫إن أول زﻣﺮة ﺗﺪﺧﻞ ا�جﻨﺔ ﻋ�� ﺻﻮرة اﻟﻘﻤﺮ‬
“Cennet’e girecek ilk zümre ay suretinde olacaktır.”
Bu Hadis'de, saflıklarından ve yüzlerin güzellik ve nurun-
dan insan olmalarına rağmen ay gibi görünecekleri söylen-
mektedir. Burada da görüldüğü gibi aya benzeme söz konusu
olsa da Teşbih söz konusu değildir. Hiçbir aklı başında kimse
onların hakiki manana ay olup ay gibi görüneceklerini düşün-
mez zaten. İki şey arasında kısmi bir benzerliğin olması bütü-
nüyle birbirlerinin benzeri oldukları anlamına gelmez.
Rasûlullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’in, Allah (Teâlâ) Âdem (Aleyhis-
selâm)’ı kendi suretinde yarattı, demesinin manası, Allah
Teâlâ’nın kendi Şanı'na yakışır yüzü, gözü, eli olduğu gibi,
Âdem (Aleyhisselâm)’ın da yüzünün, gözünün ve elinin olduğudur.

11
eş-Şura 42/11
12
İhlas 112/4
16 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

İkisinin aynı olduğu söylenemez. Bütün bu açıklamalar, Ehli


Sünnet’in; Allah Teâlâ’nın Sıfatları Tahrif, Ta’til, Tekyif ve Tem-
sil’e başvurmaksızın kullarının sıfatlarına benzetilemez görü-
şünün doğruluğuna işaret etmektedir. Velhamdulillah.
***
Yukardaki nakillerden anlaşılacağı üzere Allah Subha-
nehu’nun Âdem Aleyhisselam’ı kendi sureti üzere yarattığına dair
nakledilen hadislerde kasdedilen, onu Rahman’ın suretinde
yaratmış olduğudur. Yani, hadisteki zamir Allah’a racidir.
“Kendi suretinde” ifadesinden kasıt kendisinin yani Rabb
Teâlâ’nın suretidir. Selef-i salihinin mezhebi budur. Bazıları
zayıf olduğunu iddia etse de –yukarda geçtiği üzere- İmam Ah-
med, İshak ve başkaları hadisin “Allah Âdem’i Rahman’ın sure-
tinde yarattı” şeklindeki lafzının sahih olduğunu beyan etmek-
tedir ki buna göre Sünnet de açık bir şekilde zamirin Allah’a ait
olduğunu beyan etmiş olmaktadır. Cehmiye ve tabileri, hadis-
teki zamiri Âdem’e raci kılmak suretiyle tevil etmişler ve böy-
lece hadisi “Allah, Âdem’i Âdem suretinde yaratmıştır” şek-
linde tuhaf bir hale sokmuşlardır. Allah ve Rasûlü, iftiracıların
iftirasından münezzehtir. Hadisin bu şekilde izahının –vicdan-
ları tatmin edecek- hiçbir anlamı olmadığı halde, sırf hadisi za-
hiri üzere almanın teşbih ve temsile yol açacağı vehmiyle bu
tevili yapmışlar ve maalesef, selef neslinin son dönemlerindeki
bazı Ehli sünnet’e müntesip âlimler de bu kanaate meyletmiş-
tir.
Zehebi’nin naklettiğine göre Taberani, şöyle demiştir:
‫ﺳﻤﻌﺖ ﻋﺒﺪ ﷲ اﺑﻦ أﺣﻤﺪ ﻳﻘﻮل ﻗﺎل رﺟﻞ ﻷ�ﻲ إن ﻓﻼﻧﺎ ﻳﻘﻮل �� ﺣﺪﻳﺚ رﺳﻮل‬
‫ﷲ ﺻ�� ﷲ ﻋﻠﻴﮫ وآﻟﮫ وﺳﻠﻢ أن ﷲ ﺧﻠﻖ آدم ﻋ�� ﺻﻮرﺗﮫ ﻓﻘﺎل ﻋ�� ﺻﻮرة اﻟﺮﺟﻞ‬
‫ﻓﻘﺎل أ�ﻲ ﻛﺬب هﺬا ﻗﻮل ا�جهﻤﻴﺔ وأي ﻓﺎﺋﺪة �� هﺬا‬
“Abdullah bin Ahmed’i şöyle derken işittim: Birisi babama
17 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

dedi ki: Falan kişi, Rasûlullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’in ‘Allah


Âdemi kendi suretinde yarattı’ hadisi hakkında ‘adam sure-
tinde yarattı’ diyor. Bunun üzerine babam şöyle dedi: Bu, Ceh-
miye’nin kavlidir. Bunda ne gibi bir fayda vardır ki?” 13
Yukarda İbn Teymiye’nin bu hadisi tevil eden âlimler ara-
sında ismini zikrettiği Ebu Sevr’in bu tevilini İmam Ahmed ve
ashabı şiddetle reddetmişlerdir. İmam Ahmed’in öğrencilerin-
den Ebu Talib, Ebu Sevr’in bu kanaatini İmam’a sorduğunda
ona şu cevabı vermiştir:
َ ‫ﱠ‬ َ ‫�ح اﻷﻣﺮ َﻋ َ�� أ�ﻲ ﺛﻮر ﻣﻦ َﻗ‬
‫ إن اﻟﻠﮫ ﺧﻠﻖ آدم َﻋ�� ﺻﻮرة آدم ﻓهﻮ ﺟه�ي وأي‬:‫ﺎل‬
‫ﺻﻮرة �ﺎﻧﺖ ﻵدم ﻗﺒﻞ أن ﻳﺨﻠﻘﮫ؟‬
“Ebu Sevr’e olanlar olmuş. Her kim, Allah Âdem’i Âdem su-
retinde yarattı derse o Cehmi’dir. Allah Âdem’i yaratmadan
önce Âdem’in sureti hangisiydi?” 14
İmam Ahmed’in seçkin ashabından Abdulvehhab el-Verrak
ise bu görüşünden dolayı Ebu Sevr’in Cehmi olduğunu ve hecr
edilmesi yani terk edilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Başka bir
rivayette de bu suret hadisi hakkında şöyle demiştir:
َ ‫ﱠ‬
‫ﻣﻦ ﻟﻢ ﻳﻘﻞ إن اﻟﻠﮫ ﺧﻠﻖ آدم َﻋ�� ﺻﻮرة اﻟﺮﺣﻤﻦ ﻓهﻮ ﺟه�ي‬
“Her kim Allah, Âdem’i Rahman’ın suretinde yaratmıştır,
demezse o Cehmi’dir.” 15
Kadı Ebu Ya’la 16 ve Necd diyarının müftüsü Eba Batin 17
Rahîmehumullah da bu tarz nakiller yaparak, suret hadisinin zahiri
üzere olduğunu ve de burada bahsedilenin bizzat Rahman’ın

13
Mizan’ul İtidal, 1/603. Aynı rivayeti Ebu Ya’la da İbtal’ut Tevilat, 1/88’de Taberani’den
naklen zikretmiştir.
14
Nakleden: İbnu Ebi Ya’la, Tabakat’ul Hanabile, 1/309
15
Nakleden: İbnu Ebi Ya’la, Tabakat’ul Hanabile, 1/212
16
İbtal’ut Te’vilat, 1/77-102
17
ed-Durer’us Seniyye, 3/260- 264
18 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

sureti olduğunu ifade etmişlerdir. Ebu Ya’la (v. 458), ilgili


yerde Ebu İshak bin Şaküla, Ebu’l Hasen ibnu Beşşar gibi âlim-
lerden de bu kavli nakletmiştir.
Görüldüğü üzere Ehli sünnetin önde gelen imamları, suret
hadisine yapılan bu fasid tevilleri reddetmişler ve bu tevilleri
Cehmiye’nin görüşü olarak kabul etmişlerdir. Ehli sünnet ara-
sındaki faziletli bazı kimselerden dahi bu görüş sadır olsa onu
reddetmekten geri durmamışlardır. Yani, bazı kimselerin zan-
nettiği gibi mesele, Ehli sünnet arasında ihtilaflı bir konu de-
ğildir. Selefin son dönemlerinde bazı âlimlerin Cehmiye’nin es-
tirdiği rüzgârdan etkilenerek bu tevilleri benimsemesi, bunu
ihtilaflı bir mesele yapmaz. Nasıl ki Hammad bin Ebi Süleyman
ve öğrencisi Ebu Hanife’nin Mürcie’den etkilenerek ameli
imandan saymaması, amelin imandan olduğuna dair icmayı
bozmuyorsa veyahut da İbn Abbas Radîyallahu Anhuma’nın muta
nikâhını helal addetmesi, mutanın haramlığına dair icmayı
nakzetmiyor ve mutanın bir Rafizi görüşü olduğunu gerçeğini
değiştirmiyorsa bu mesele de böyledir. Bu imamlar ve suret
meselesinde yanılan imamların kendilerine göre mazeretleri
ve tevilleri olabilir, bu babta durumları Allah’a kalmıştır. An-
cak bu, onlara bu hatalarında uymayı gerektirmediği gibi, on-
ların bu zelle sayılacak görüşlerini muteber bir ihtilaf olarak
saymayı da gerektirmez. İhtilaf fıkhını bilen hiç kimse, âlimle-
rin bu tarz açık hatalarını itibara almaz.
Tıpkı Ebu Sevr Rahîmehullâh gibi suret hadisini tevil eden
âlimlerden birisi de İbnu Huzeyme Rahimehullah’tır. Bu âlim,
“İmamlar imamı” sayılmasına ve Ehli sünnetin büyüklerinden
olup, Cehmiye’ye karşı çetin bir mücadele vermiş olmasına
rağmen maalesef yanılarak suret hadisini tevil cihetine gitmiş-
tir. O, Cehmiye’ye karşı Allah Subhanehu’nun sıfatlarını isbat etme
gayesiyle telif ettiği “Kitab’ut Tevhid” adlı eserinde bu hususu
zikretmiştir. Konuyla ilgili yerde şöyle demektedir:
19 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

‫ َﻋ ْﻦ‬،‫ﻴﺪ‬ ُ ‫َُْ ﱠ‬
ٍ ‫ ﺛﻨﺎ اﳌﺜ�ى ْﺑﻦ َﺳ ِﻌ‬:‫ﺎل‬ َ ‫ َأ ْﺧ َ� َ�ِ�ﻲ َأ�ﻲ َﻗ‬:‫ﺎل‬ َ ‫ َﻗ‬،‫ﻀ ِ� ﱡي‬ َ ‫ﺼ ُﺮ ْﺑ ُﻦ َﻋ� ّ� ْا� َج ْه‬ ْ ‫َﺣ ﱠﺪ َﺛ َﻨﺎ َﻧ‬
ِ ٍ ِ
َ َ َْ َْ َْ َ ‫ َﻋ ْﻦ َأ�ﻲ َأ ﱡﻳ‬،‫َﻗ َﺘ َﺎد َة‬
‫ َر ِ�� َي‬،‫ َﻋ ْﻦ أ ِ�ﻲ ُه َﺮْ� َﺮة‬،�‫ َو ُه َﻮ اﻷ ْز ِد ﱡي َﻋ ْﺒ ُﺪ اﳌ ِﻠ ِﻚ ْﺑ ُﻦ َﻣ ِﺎﻟ ٍﻚ اﳌ َﺮ ِا� ﱡ‬،‫ﻮب‬ ِ
َ َ ْ ُ ُ َ َ َ َ َ َ َ َ َ ‫ُ ََْ َ َ ﱠ‬ ‫ﱠ َﱠ‬ ‫ﱠ‬
‫ » ِإذا ﻗﺎﺗﻞ أﺣﺪﻛﻢ ﻓﻴﺠﺘ ِن ِﺐ‬:‫ َﻋﻦ رﺳﻮ ِل اﻟﻠ ِﮫ ﺻ�� ﷲ ﻋﻠﻴ ِﮫ وﺳﻠﻢ ﻗﺎل‬،‫اﻟﻠ ُﮫ َﻋ ْﻨ ُﮫ‬
ْ َ ُ َ ْ
ْ ْ
‫ﺾ َﻣ ْﻦ ﻟ ْﻢ َﻳ َﺘ َﺤ ﱠﺮ اﻟ ِﻌﻠ َﻢ‬
َ ُ ‫ َﺗ َﻮ ﱠه َﻢ َ� ْﻌ‬:‫ﺎل َأ ُﺑﻮ َﺑ ْﻜﺮ‬
َ ‫ﻮر ِﺗ ِﮫ« َﻗ‬ َ ‫ﺻ‬ ُ ��َ ‫اﻟﻠ َﮫ َﺧ َﻠ َﻖ َآد َم َﻋ‬ ‫َْ ْ َ َ ﱠ ﱠ‬
‫ ﻓ ِﺈن‬،‫اﻟﻮﺟﮫ‬
ٍ
َ َ ُ َ ‫ﻮر َة ﱠ‬ ُ ��‫ » َﻋ‬:‫َأ ﱠن َﻗ ْﻮ َﻟ ُﮫ‬
َ
‫اﻟﺮ ْﺣ َﻤ ِﻦ َﻋ ﱠﺰ َرﱡ� َﻨﺎ َو َﺟ ﱠﻞ َﻋ ْﻦ أ ْن َﻳ�ﻮن َهﺬا َﻣ ْﻌ َ�ى‬ َ ‫ﺻ‬ ُ ‫ﻮرﺗﮫ« ُﻳﺮ ُ�ﺪ‬
ِ ِ ِ
َ ‫ﺻ‬
ٌَ َ َْ َ َ ُ َ ْ ََ َ َ َ ََ َ َ ْ
‫ اﻟهﺎء ِ�� هﺬا اﳌﻮ ِﺿ ِﻊ ِﻛﻨﺎﻳﺔ ﻋ ِﻦ اﺳ ِﻢ‬، «‫ »ﺧﻠﻖ آدم ﻋ�� ﺻﻮر ِﺗ ِﮫ‬:‫ َﺑ ْﻞ َﻣ ْﻌ َ�ى ﻗ ْﻮِﻟ ِﮫ‬،�ِ �َ ‫ا�خ‬
ْ َ ْ َ ُ
َ َ ُ ََ َ َ َ ََ َ ‫ُ ََْ َ َ ﱠ َ َ ﱠ ﱠ‬ ‫َ َْ ْ ُ َ َ َ َ ﱠ‬ ُ ْ َْ
‫ﻮر ِة َهﺬا‬ ‫ﺻ�� ﷲ ﻋﻠﻴ ِﮫ وﺳﻠﻢ أن اﻟﻠﮫ ﺧﻠﻖ آدم ﻋ�� ﺻ‬ ‫ أراد‬،‫ﻮم‬ ِ ‫ واﳌﺸﺘ‬،‫وب‬ ِ ‫اﳌﻀﺮ‬
��‫ﺻ‬
‫ﱠ ْ َ ﱠ َﱠ َ َ ْ َ َ َ َ َ َ َﱠ‬
‫ ﻓﺰﺟﺮ‬،‫ واﻟ ِﺬي ﻗﺒﺢ وﺟهﮫ‬،‫ﺎب َو ْﺟ ِه ِﮫ ِﺑﺎﻟﻀﺮ ِب‬ َ ْ َ ‫ﱠ ََ َ ﱠ‬ ُ ْ َْ
ِ ‫ اﻟ ِﺬي أﻣﺮ اﻟﻀﺎ ِرب ِﺑﺎﺟ ِﺘﻨ‬،‫وب‬ ِ ‫اﳌﻀﺮ‬
،‫ﻮﻩ َﺑ ِن ِﻴﮫ‬ ُ ُ ُ َ َ َ َ ْ َ ‫َﱠ‬ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ ََ َ َُ ْ َ َ ‫ُ ََْ َ َ ﱠ‬
ِ ‫ ِﻷن وﺟﮫ آدم ﺷ ِبﻴﮫ وﺟ‬، «‫ »ووﺟﮫ ﻣﻦ أﺷﺒﮫ وﺟ َهﻚ‬:‫ﷲ ﻋﻠﻴ ِﮫ وﺳﻠﻢ أن ﻳﻘﻮل‬
َ َ َ َ َ ْ َ َ َ ْ َ ْ َ َ ْ ‫َ َ َ َ ﱠ ُ َ ْ َ َ َ َ ﱠ َ ﱠ ُ َ ْ َ َ َ َو‬
‫ﺎن ُﻣﻘ ِّﺒ ًﺤﺎ‬ � ،‫ ﻗﺒﺢ اﻟﻠﮫ وﺟهﻚ و ﺟﮫ ﻣﻦ أﺷﺒﮫ وﺟهﻚ‬:‫ﺾ ﺑ ِ�ي آدم‬ ِ ‫ﻓ ِﺈذا ﻗﺎل اﻟﺸ ِﺎﺗﻢ ِﻟﺒﻌ‬
َ َ ٌ َ ‫ﱠ‬ َ َ ‫َ ْ َ َ َ َََ ُ ﱠ‬
‫ ﻓ َﺘ َﻔ ﱠه ُﻤﻮا‬،‫ﻮﻩ َﺑ ِن ِﻴﮫ ﺷ ِﺒ َ��ﺔ ِﺑ َﻮ ْﺟ ِﮫ أ ِﺑ ِ�� ْﻢ‬ ُ ‫ اﻟﺬي ُو ُﺟ‬،‫اﻟﻠﮫ َﻋﻠ ْﻴﮫ َو َﺳﻼ ُﻣ ُﮫ‬
ِ ِ ِ ‫وﺟﮫ آدم ﺻﻠﻮات‬
ُ َ
‫ َوﺗ ْﺤ ِﻤﻠﻮا‬،‫اﻟﺴ ِب ِﻴﻞ‬ ‫ َﻻ َ� ْﻐ َﻠ ُﻄﻮا َوَﻻ َ� َﻐ َﺎﻟ ُﻄﻮا َﻓ َﺘﻀ ﱡﻠﻮا َﻋ ْﻦ َﺳ َﻮ ِاء ﱠ‬،��َ ‫اﻟﻠ ُﮫ َﻣ ْﻌ َ�ى ْا� َخ‬ ‫َ َ ُ ُ ﱠ‬
‫ر ِﺣﻤﻜﻢ‬
ِ ِ
ََ َ ُ ‫ﱠ‬ ْ ‫ﱠ‬ َْ َ
‫ﺿﻼ ٌل‬ ‫َﻋ�� اﻟﻘ ْﻮ ِل ِﺑﺎﻟتﺸ ِب ِﻴﮫ اﻟ ِﺬي هﻮ‬

Bize Nasr b. Alî el-Cahdamî tahdîs etti, dedi ki: Bana babam
haber verdi, dedi ki: Bize el-Müsennâ b. Saîd tahdîs etti. Onun
Katâde’den, onun Ebû Eyyûb -ki o el-Ezdî’dir-Abdulmelik b.
Mâlik el-Merâğî’den, onun Ebû Hureyre (Radîyallahu Anh)’tan,
onun da Rasulullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)’den rivâyet ettiğine
göre O şöyle buyurmuştur: “Biriniz dövüştüğü zaman yüzden
sakınsın. Çünkü Allah Âdem’i onun sûreti üzere yaratmıştır.”
Ebû Bekr (İbn Huzeyme) dedi ki: İlmi araştırmayan bazı
kimseler “onun sûreti üzere...” buyruğunun “Rahmân’ın sûreti
üzere” anlamına geldiği vehmine kapılmışlardır. Rabbimiz ha-
berin manasının bu olmasından münezzehtir, çok yücedir. Ak-
sine “Âdem’i onun sûreti üzere yaratmıştır” buyruğunun ma-
nası şudur: Buradaki hâ (zamiri) ile kastedilen, kendisine vu-
rulan ve sövülen kimsedir. Nebî (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Allah’ın
20 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

Âdem’i -dövene kendisinin yüzüne vurmaktan sakınmasını


emrettiği- dövülen kimsenin sûreti üzere yarattığı manasını
kastetmiştir. Yine O (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) onun (kendisine sö-
vülen kimsenin) yüzünü çirkinleştiren kimseyi “senin yüzüne
benzeyen yüzü de...” demekten sakındırmıştır. Çünkü Âdem’in
yüzü oğullarının yüzlerine benzemektedir. Dolayısıyla söven
kimse âdemoğullarından birine “Allah senin yüzünü de senin
yüzüne benzeyen kimsenin yüzünü de çirkinleştirsin!” dediği
zaman Âdem’in -Allah’ın salavâtı ve selâmı onun üzerine ol-
sun-yüzünü çirkinleştirmiş olmaktadır. Oğullarının yüzleri ba-
balarının yüzüne benzemektedir. Allah size rahmet etsin, ha-
berin manasını iyi anlayın! Hataya düşmeyin ve birbirinizi ha-
taya düşürmeyin. Sonra doğru yoldan saparsınız ve (insanları)
bir dalâlet olan teşbih görüşüne sevk edersiniz!” 18
Görüldüğü üzere –Allah onu da bizi de affetsin- İbnu Hu-
zeyme, açık bir şekilde hadisteki zamirin Allah’a değil, insana
raci olduğunu ifade etmekte ve buradan Rahman’ın suretinin
kasdedildiğini söyleyenlerin hata ettiklerini hatta teşbihe düş-
tüklerini ileri sürmekte, böyle söyleyenlerin “ilmi araştırma-
yan kimseler” olduğunu iddia etmektedir. Bu ise yukarda
İmam Ahmed ve ashabından nakledilenlere tamamen zıttır.
Onlar, hadisi İbn Huzeyme gibi tevil edenlere “Cehmi” derken,
İbn Huzeyme ise hadisi onlar gibi açıklayanlara “Müşebbihe”
demektedir, hatta cehaletle vasıflamaktadır! Yani İbn Hu-
zeyme ile Ehli sünnetin diğer imamlarının sözü birbirine taban
tabana zıttır. Bazılarının zannettiği gibi, burada İbnu Hu-
zeyme’nin tek itirazı “Rahman’ın suretinde yarattı” şeklindeki
lafzın sıhhatine yönelik değildir. Zira İbn Huzeyme sözlerinin
devamında hadisin bu lafzının sahih olmadığını ileri sürdük-
ten sonra, “eğer bu haber müsned olarak sahihse” diye başla-

18
Kitab’ut Tevhid, 1/84. Türkçesi için bkz. Kitab’ut Tevhid, sf 55 ve devamı, Nesaim Yay.
21 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

yarak, hadisin sahih sayılması halinde yapılacak tevilleri sıra-


lamaktadır. Sonra şöyle demektedir:
َ ُ َ ‫� ﱠح ﻣ ْﻦ َﻃﺮ�ﻖ ﱠ‬
��‫ ﻓ ِﺈ ﱠن ْاﺑ َﻦ َآد َم ﺧ ِﻠ َﻖ َﻋ‬،‫اﻟﻨ ْﻘ ِﻞ ُﻣ ْﺴ َﻨ ًﺪا‬ َ ‫َﻻ َ� َﻐ َﺎﻟ ُﻄﻮا َﻓ َﻤ ْﻌ َ�ى ْا� َخ َ�� إ ْن‬
ِ ِ ِ ِِ
‫ ُﺛ ﱠﻢ َﻧ َﻔ َﺦ ِﻓ ِﻴﮫ ﱡ‬،‫ﺻ ﱠﻮ َر َآد َم‬
َ‫اﻟﺮوح‬
ِ ‫ﻮر ِة ﱠاﻟ ِ�ي َﺧ َﻠ َﻘ َهﺎ ﱠ‬
َ ‫ ﺣ َ�ن‬، ‫اﻟﺮ ْﺣ َﻤ ُﻦ‬ َ ‫اﻟﺼ‬ ‫ﱡ‬

“Hataya düşmeyin, zira haberin manası- eğer nakil yönün-


den müsned olarak sahihse- şudur: Âdemoğlu, Âdem’e suret
verip ruh üflediği zaman Rahman’ın yarattığı suret üzere yara-
tılmıştır.” 19
Buna göre hadis, “Rahman’ın sureti üzere yarattı” şeklinde
gelmiş olsa dahi buradaki suret yine Allahu Teâlâ’nın kendi su-
reti olmamaktadır. Bilakis “Allah’ın devesi” “Allah’ın evi” tabir-
lerinde olduğu gibi izafet-i teşriftir, yani o sureti şereflendir-
mek için Allah’a izafe etmiş olmaktadır.
İbn Huzeyme’nin bütün bu teviller hususunda yanıldığı çok
açıktır. Zira o, selefin öncülerinden nakledilmeyen muhdes bir
tevili zikretmiş ve bu surette kendisinin sözkonusu kitapta çü-
rütmeye çalıştığı tevilcilere de kapı açmıştır. Çünkü teşbihe
düşüleceği gerekçesiyle suret hadisi tevil edilebiliyorsa, ben-
zeri diğer sıfat hadisleri de aynı gerekçeyle tevil edilebilir.
Bundan dolayı İmam Zehebi, İbnu Huzeyme’nin bu kavli hak-
kında şöyle demiştir:
ُ ْ َ َ ‫ُ َ ﱠ ٌ َ ْ ٌ َ َ ْ َ َ ﱠ َل َ َ َ ْ َ ﱡ‬ ‫ﱠ‬ ُ َ َ
‫ﻮر ِة ﻓﻠ َﻴ ْﻌﺬر َﻣ ْﻦ‬ ‫ وﻗﺪ ﺗﺄو ِ�� ذ ِﻟﻚ ﺣ ِﺪﻳﺚ اﻟﺼ‬،��‫ﻮﺣﻴﺪ( ﻣﺠﻠﺪ ﻛ ِﺒ‬ ِ ‫و ِﻛﺘﺎﺑﮫ ِ�� )اﻟﺘ‬
ُ ‫ َو َﻓ ﱠﻮ‬،‫ َﺑ ْﻞ َآﻣ ُﻨﻮا َو َﻛ ﱡﻔﻮا‬،‫اﻟﺘ ْﺄو ْ�ﻞ‬
‫ﺿﻮا‬ ‫ﱠ‬ ُ َ َ َ ُ َ ‫ََﱠ ﱠ‬ َّ ‫ﺾ‬ َ ‫َﺗ َﺄ ﱠو َل َ� ْﻌ‬
ِ ِ ��ِ ‫ ﻓﻤﺎ ﺧ َﺎﺿ َﻮا‬،‫ وأﻣﺎ اﻟﺴ َﻠﻒ‬،‫ﺎت‬ ِ ‫اﻟﺼﻔ‬ِ
‫ َﻣ َﻊ‬- ‫اﺟ ِ� َ� ِﺎد ِﻩ‬ْ �� ‫ َو َﻟ ْﻮ أ ﱠن ُ� ﱠﻞ َﻣ ْﻦ أ ْﺧ َﻄﺄ‬،‫ﻠﻢ َذﻟ َﻚ إ َ�� ﷲ َو َر ُﺳ ْﻮﻟﮫ‬ َ
ِ ِ ِ ِ ِ ‫ِﻋ‬
َ َ َ َ َ ‫َ ّ َ ْ َ َْ ُ َ َ ﱠ‬ ّ ْ ّ َََ
‫ ﻟﻘ ﱠﻞ َﻣ ْﻦ َ�ﺴﻠ ُﻢ ِﻣ َﻦ اﻷ ِﺋ ﱠﻤ ِﺔ‬،‫ﻋﻨ ُﺎﻩ‬ ‫ و�ﺪ‬،‫ أهﺪرﻧﺎﻩ‬- ‫ﻻﺗ َﺒ ِﺎع ا�ح ِﻖ‬ ْ ‫ﱠ‬
ِ ‫ وﺗﻮ ِﺧﻴ ِﮫ‬،‫ِ�ح ِﺔ ِإﻳ َﻤﺎ ِﻧ ِﮫ‬
َ ُ ‫ َرﺣ َﻢ‬،‫َﻣ َﻌ َﻨﺎ‬
‫ا�ج ِﻤ ْﻴ َﻊ ِﺑ َﻤ ِّﻨ ِﮫ َوﻛ َﺮ ِﻣ ِﮫ‬
َ ‫ﷲ‬
ِ
“Onun Tevhid hakkındaki kitabı büyük bir cilt halindedir.
19
Age sf 92, Türkçede sf 58
22 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

Orada “suret” hadisini tevil etmiştir ki buna göre (başka) bazı


sıfatları tevil edenleri de mazur görmesi icab eder. Selefe ge-
lince; onlar tevile dalmamışlar, bilakis iman edip bu konular-
dan uzaklaşmışlar ve ilmini Allaha ve Râsulüne havale etmiş-
lerdir. İmanının sıhhati ve hakka tabi olmayı hedeflemesiyle
beraber içtihadında hata eden herkesi heder edip bidatçı ad-
dedersek elimizde imamlardan kurtulan çok az kimse kalır. Al-
lah hepsine lütf-u keremiyle merhamette bulunsun. (Âmin) 20
Zehebi’nin de zikrettiği gibi İbn Huzeyme Rahimehullah’ın bu
tevili, muhaliflerine malzeme niteliğindedir ve onun genel
usulüne de terstir. Bu sebeble bazı âlimler, kitaptaki bu ifade-
lerin ona ait oluşunda dahi şüpheye düşmüşlerdir. İbn Tey-
miye’nin naklettiğine göre Şafii âlimlerinden Ebu’l Hasen el-
Kerci (v. 532), “el-Fusul” adlı eserinde bu hususta şöyle de-
mektedir:
‫ﻓﺄﻣﺎ ﺗﺄو�ﻞ ﻣﻦ ﻟﻢ ﻳﺘﺎ�ﻌﮫ ﻋﻠﻴﮫ اﻷﺋﻤﺔ ﻓﻐ�� ﻣﻘﺒﻮل وإن ﺻﺪر ذﻟﻚ اﻟﺘﺄو�ﻞ ﻋﻦ‬
‫إﻣﺎم ﻣﻌﺮوف ﻏ�� ﻣﺠهﻮل ﻧﺤﻮ ﻣﺎ ﻳنﺴﺐ إ�� أ�ﻲ ﺑﻜﺮ ﻣﺤﻤﺪ ﺑﻦ ﺧﺰ�ﻤﺔ ﺗﺄو�ﻞ ا�حﺪﻳﺚ‬
‫ﺧﻠﻖ ﷲ آدم ﻋ�� ﺻﻮرﺗﮫ ﻓﺈﻧﮫ ﻳﻔﺴﺮ ذﻟﻚ ﺑﺬﻟﻚ اﻟﺘﺄو�ﻞ وﻟﻢ ﻳﺘﺎ�ﻌﮫ‬
‫ﻋﻠﻴﮫ ﻣﻦ ﻗﺒﻠﮫ ﻣﻦ أهﻞ ا�حﺪﻳﺚ ﳌﺎ رو�ﻨﺎ ﻋﻦ أﺣﻤﺪ رﺣﻤﮫ ﷲ �ﻌﺎ�� وﻟﻢ ﻳﺘﺎ�ﻌﮫ‬
ً
‫أﻳﻀﺎ ﻣﻦ �ﻌﺪﻩ ﺣ�ى رأﻳﺖ �� ﻛﺘﺎب اﻟﻔﻘهﺎء ﻟﻠﻌﺒﺎدي اﻟﻔﻘﻴﮫ أﻧﮫ ذﻛﺮ اﻟﻔﻘهﺎء وذﻛﺮ ﻋﻦ‬
‫�ﻞ واﺣﺪ ﻣ��ﻢ ﻣﺴﺄﻟﺔ ﺗﻔﺮد ��ﺎ ﻓﺬﻛﺮ اﻹﻣﺎم اﺑﻦ ﺧﺰ�ﻤﺔ وأﻧﮫ ﺗﻔﺮد ﺑﺘﺄو�ﻞ هﺬا ا�حﺪﻳﺚ‬
‫ﺧﻠﻖ ﷲ آدم ﻋ�� ﺻﻮرﺗﮫ ﻋ�� أ�ﻲ ﺳﻤﻌﺖ ﻋﺪة ﻣﻦ اﳌﺸﺎﻳﺦ رووا أن ذﻟﻚ اﻟﺘﺄو�ﻞ ﻣﺰور‬
ُ
‫ﻣﺮ�ﻮط ﻋ�� اﺑﻦ ﺧﺰ�ﻤﺔ وإﻓﻚ اﻓ��ى ﻋﻠﻴﮫ ﻓهﺬا وأﻣﺜﺎل ذﻟﻚ ﻣﻦ اﻟﺘﺄو�ﻞ ﻻ ﻧﻘﻴﻠﮫ وﻻ‬
‫ُﻳﻠﺘﻔﺖ إﻟﻴﮫ ﺑﻞ ﻧﻮاﻓﻖ وﻧﺘﺎ�ﻊ ﻣﺎ اﺗﻔﻖ ا�جﻤهﻮر ﻋﻠﻴﮫ‬
“İmamların kendisine tabi olmadıkları kimselerin teviline
gelince, bu makbul değildir. İsterse bu, meçhul olmayan, tanın-
mış bir imamdan gelmiş olsun… Tıpkı, Ebubekr Muhammed
bin Huzeyme’ye nisbet edilen ‘Allah Âdem’i kendi sureti üzere

20
Siyeru A’lam’in Nubela, 14/376
23 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

yarattı’ hadisinin tevili gibi… Zira o, bunu bu teville açıklamış


ve Ahmed’den Rahîmehullâhu Teâlâ bize nakledilen rivayette söz ko-
nusu olduğu üzere, kendisinden önceki hadis imamlarından
hiç kimse ona tabi olmamış, keza kendisinden sonra da ona
tabi olunmamıştır. Öyle ki ben, fakih el-Abbadi’nin ‘Kitab’ul
Fukaha’sında fakihleri zikrettiğini ve her birinden tek kaldık-
ları bir meseleyi zikrettiğini, İmam İbnu Huzeyme’yi de zikret-
tiğini ve onun bu hadisi tevil etme hususunda tek kaldığını zik-
rettiğini gördüm. Ben de birçok meşayihten bu tevilin İbn Hu-
zeyme’ye yalan olarak atfedilmiş, iftira ile nisbet edilmiş oldu-
ğunu rivayet ettiklerini işitmişimdir. İşte biz, bu ve benzeri te-
villeri kabul etmeyiz. Bunlara iltifat edilmez, bilakis biz cum-
hurun üzerinde ittifak ettiği şeylere muvafakat edip tabi olu-
ruz.”
İbn Teymiyye daha sonra İbnu Huzeyme’ye yönelik olarak
başka bir âlimin, Kıvam’us Sunne el-Asbahani’nin (v. 535) ten-
kidini şu şekilde nakletmektedir:
‫ﻓﻘﺪ ذﻛﺮ ا�حﺎﻓﻆ أﺑﻮ ﻣﻮ�ىى اﳌﺪﻳ�ي ﻓﻴﻤﺎ ﺟﻤﻌﮫ ﻣﻦ ﻣﻨﺎﻗﺐ اﻹﻣﺎم اﳌﻠﻘﺐ ﺑﻘﻮام‬
‫اﻟﺴﻨﺔ أ�ﻲ اﻟﻘﺎﺳﻢ إﺳﻤﺎﻋﻴﻞ اﺑﻦ ﻣﺤﻤﺪ اﻟﺘﻴ�ي ﺻﺎﺣﺐ ﻛﺘﺎب اﻟ��ﻏﻴﺐ واﻟ��هﻴﺐ ﻗﺎل‬
‫ﺳﻤﻌﺘﮫ ﻳﻘﻮل أﺧﻄﺄ ﻣﺤﻤﺪ ﺑﻦ ﺧﺰ�ﻤﺔ �� ﺣﺪﻳﺚ اﻟﺼﻮرة وﻻ ﻳﻄﻌﻦ ﻋﻠﻴﮫ ﺑﺬﻟﻚ ﺑﻞ ﻻ‬
‫ﻳﺆﺧﺬ ﻋﻨﮫ هﺬا ﻓﺤﺴﺐ ﻗﺎل أﺑﻮ ﻣﻮ�ىى أﺷﺎر ﺑﺬﻟﻚ أﻧﮫ ﻗﻞ ﻣﻦ إﻣﺎم وإﻻ وﻟﮫ زﻟﺔ ﻓﺈذا‬
‫ﺗ��ك ذﻟﻚ اﻹﻣﺎم ﻷﺟﻞ زﻟﺘﮫ ﺗﺮك ﻛﺜ�� ﻣﻦ اﻷﺋﻤﺔ وهﺬا ﻻ ﻳنﺒ�� أن ﻳﻔﻌﻞ‬
“Hafız Ebu Musa el-Medini, Kıvam’us Sünne lakaplı, İmam
Ebu’l Kasım ibnu Muhammed et-Teymi’nin ki –Tergib ve Ter-
hib kitabının sahibidir- menkıbelerini derlediği eserde şöyle
demektedir: Ben onu şöyle derken işittim: ‘Muhammed bin
Huzeyme suret hadisi konusunda yanılmıştır. Bununla bera-
ber bundan dolayı ona dil uzatılmaz. Bilakis onun bu görüşü
alınmaz, bu yeterlidir.’ Ebu Musa diyor ki: O bununla, şu hu-
susa işaret etmiştir: Kendisinden zelle sadır olmayan azdır.
24 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

Eğer bu imam da zellesinden dolayı terkedilecek olursa imam-


lardan birçoğunun terkedilmesi gerekir ki bu yapılması uygun
olmayan bir şeydir.” 21
İbnu Huzeyme’nin “Kitab’ut Tevhid” adlı eserinin muhak-
kiki, kitabın Mısır’daki Teymuriye kütüphanesinde bulunan
bir nüshasında el-Asbahani’nin bu sözlerinin müstensihler ta-
rafından haşiyeye eklendiğini ifade ederek bu sözleri naklet-
miştir. Öyle anlaşılıyor ki ümmetten bazıları, Tevhid kitabını
çoğaltırken dahi kitaptaki bu hataya dikkat çekmişlerdir.
İbn Teymiye’nin, İbn Huzeyme ve emsali âlimlerin suret
hadisine yaptıkları tevilin Cehmiye’den etkilenerek yapılan bir
tevil olduğu yönündeki değerlendirmesi yukarda geçmişti. Bü-
tün bunlar gösteriyor ki İbn Huzeyme’nin kitabında geçen bu
ifade, eğer ona iftira yoluyla nisbet edilmiş bir şey değilse ve
onu kaleminden çıkmışsa, tam manasıyla bir zelleden ibarettir
ve selefin yoluna da, İbn Huzeyme’nin hayatı boyunca uğrunda
mücadele ettiği akideye de muhaliftir. Bununla beraber -âlim-
lerin de ifade ettiği üzere- buradan yola çıkarak bu imama dil
uzatmak, onu tenkidde ileri gitmek doğru değildir. Zira böyle
yapılırsa imamlardan tenkid edilmeyecek hiç kimse kalmaz.
Bu ve benzeri meselelerde söylenecek en fazla söz, bu imam-
ların sözkonusu hususta Cehmiye’ye muvafakat ettiğini ifade
etmektir. Bu ise çoğunlukla onlardan kasıtsız bir şekilde gaflet
eseri meydana gelen hatalardır. Genel usul olarak selefin yo-
luna bağlılığıyla tanınan imamları sıradan bidatçilerle aynı ke-
feye koymak doğru bir tavır değildir. Bundan dolayı İbn Hu-
zeyme’yi “Cehmi” olarak vasfeden Mısırlı İmad Ferrac gibi
Haddadi meşrepli sapıkların tavrı da yanlıştır, keza İbn Hu-
zeyme’ye bu hususta tabi olan veya onun bu sözünden dolayı
söz konusu meseleyi ihtilaflı meseleler kategorisine sokmaya

21
Nakleden İbn Teymiye, Beyanu Telbis’il Cehmiyye, 6/404-411. El-Asbahani’nin sözünü
Zehebi de Siyeru A’lam’in Nubela, 20/88’de nakletmiştir
25 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

çalışan cahillerin tavrı da yanlıştır. Her meselede olduğu gibi


bu meseleye de adaletli yaklaşmak icab eder. Bu hususta sözü
İbn Huzeyme’yi tenkid eden âlimlere bırakmak ve onların söz-
lerinin ötesine taşmamak gerekir.
Son söz olarak, Kitab’ut Tevhidi tahkiksiz olarak düz tercü-
meyle basan Nesaim yayınları bu şekilde büyük bir yanlışa
kapı açmıştır. Bu tahkik işini kendileri yapamasalar bile –ki ya-
pamazlar ve uzmanlık gerektiren böyle bir işe de yeltenmeme-
leri gerekir- en azından kitabın Arap dünyasında neşredilmiş
tahkikli basımlarından düzgün olan bir tanesini esas alsalar ve
onu tercüme etseler bu da yeterli olacaktı. Mesela, kitabın Ab-
dulaziz bin İbrahim eş-Şehvan tarafından yapılan tahkikli nüs-
hasında –ki Mektebet’uş Şamile’deki nüsha da buradan alın-
madır- ilgili yerde yani sf. 81 ve devamının dipnotlarında ko-
nuyla alakalı lehteki ve aleyhteki görüşlere yer verilerek me-
sele açıklanmaya çalışılmıştır. Umarız ikinci baskıda bu durum
düzeltilir ve bundan sonra da bu tarz ilmi eserler tahkiksiz ola-
rak basılmaz. İbn Huzeyme’nin yaptığı hatanın aynısını mu-
haddis âlim İbn Mendeh’in de ( v. 395) yaptığını görüyoruz. O
da aynı ismi taşıyan “Tevhid” adlı eserinde “Allah Âdemi kendi
suretinde yarattı” hadisinin, “Âdem suretinde yarattı” mana-
sında olduğunu ileri sürmekte ve bununla da Ademoğlu’nun
yüzüne söven kimsenin aslında Adem’e sövmüş olduğunun
kasdedildiğini iddia etmektedir. (sf 223-224) Bu da tıpkı İbnu
Huzeyme’nin iddiası gibi merdud bir iddiadır. İbn Mendeh’in
kitabının muhakkiki Nasır el-Fakihi, maalesef dipnotta İbnu
Huzeyme’nin açıklamalarını naklederek İbnu Mendeh’in bu
hususta İbnu Huzeyme’ye tabi olduğunu ortaya koymaktan
başka bir açıklama yapmamıştır. İbnu Mendeh’in Kitab’ut Tev-
hid adlı eserinin başka bir tahkikli nüshasında ise muhakkikler
dipnotta mevzuyu kısa da olsa selefin menhecine uygun bir şe-
26 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

kilde izah etmişlerdir. Kitabın bu baskısı Muhammed bin Ab-


dillah el-Vuheybi ve Musa bin Abdilaziz el-Gusn ismindeki zat-
lar tarafından tahkik edilmiştir. İşte bütün bunlar, bu tarz eser-
lerin tahkikli neşirlerini okumanın ve tercüme edilecekse an-
cak bu tahkikle beraber tercüme edilmesinin önemini, hatta
rasgele herkesin tahkikinin de uygun olmayacağını, az çok işin
ehli olan kimselerinin neşirlerinin esas alınması gerektiğini
bir kez daha ortaya koymaktadır. Tabi bütün bunlar, yani bir
kitabın hangi baskısının, hangi tahkikinin daha iyi olduğunu
tesbit etmek de başlı başına bir ehliyet ister! Kısacası yayınevi
açıp birkaç tane kitap basmakla gerçek anlamda yayıncı olun-
muyor, yayın sahası gerçekten mesuliyetli bir iştir ve ehil ol-
mayanların bu işe girmemesi, illa gireceklerse de ehil olan
kimselerle istişare etmesi, yardımlaşması gerekir.
Son olarak, söz konusu suret hadisi hakkında İmam Malik’e
atfedilen bir kıssanın değerlendirmesini yaparak bu konuyu
noktalamak istiyorum. İmam Zehebi’nin naklettiğine göre Ma-
lik’in öğrencisi İbn’ul Kasım şöyle demiştir:
َ ‫ )إ ﱠن‬:‫ﺎ�حﺪ ْﻳﺚ ﱠاﻟﺬي َﻗ ُﺎﻟﻮا‬
ُ ��َ ‫ﷲ َﺧ َﻠ َﻖ َآد َم َﻋ‬
، ‫ﺻ ْﻮ َر ِﺗ ِﮫ‬ َ ‫َﺳ َﺄ ْﻟ ُﺖ َﻣﺎﻟ ً�ﺎ َﻋ ﱠﻤ ْﻦ ُﻳ َﺤ ّﺪ ُث ﺑ‬
ِ ِ ِ ِ ِ ِ ِ
ٌ‫ َو َﻧ َ�ى َأ ْن َﻳ َﺘ َﺤ ﱠﺪ َث ﺑﮫ َأ َﺣﺪ‬،‫ﺪا‬ً ْ َ ً َ ْ َ َ َ ََْ
‫ﻓﺄﻧﻜﺮ ذ ِﻟﻚ ِإﻧ�ﺎرا ﺷ ِﺪﻳ‬
ِِ
َ ُ ْ َ ً َ َ
‫ ِإ ﱠن ﻧﺎﺳﺎ ِﻣ ْﻦ أ ْه ِﻞ اﻟ ِﻌﻠ ِﻢ َﻳ َﺘ َﺤ ﱠﺪﺛ ْﻮن ِﺑ ِﮫ‬:‫ﻓ ِﻘ ْﻴ َﻞ‬
‫ َﻣ ْﻦ ُهﻢ؟‬:‫ﺎل‬ َ ‫َﻗ‬
َّ َ ْ َ ََ ْ َ ُ ْ َ ْ
‫اﻟﺰﻧ ِﺎد‬
ِ ِ ‫ ﻋﻦ‬،‫ اﺑﻦ �جﻼن‬:‫ِﻗﻴﻞ‬
‫ﻲ‬� ‫أ‬
َْ َ ُ ُ َ َ ََ
‫ ﻟ ْﻢ َﻳﻜ ْﻦ َ� ْﻌ ِﺮف ْاﺑ ُﻦ َ� ْجﻼ َن َه ِﺬ ِﻩ اﻷﺷ َﻴ َﺎء‬:‫ﺎل‬‫ﻓﻘ‬

“(İbn’ul Kasım diyor ki) İmam Malik’e ‘Allah Âdem’i kendi


suretinde yaratmıştır’ hadisini nakledenler hakkında sordum,
O bunu şiddetle reddetti, başkalarına nakletmeyi de yasakladı.
27 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

Bunu ilim sahibi insanların naklettiğini söylediklerinde, ‘kim


onlar?” diye sordu, İbn Aclan’ın Ebu’z Zinad’tan naklettiği ha-
ber verilince de ‘İbn Aclan bu gibi şeylerden anlamaz’ dedi.”
Zehebi bunu naklettikten sonra diyor ki:
َّ َُ َ َ ْ َ َ َ ْ َ ُ ْ ْ ‫ا�خ َ� ُ� َﻟ ْﻢ َﻳ ْﻨ َﻔﺮ‬
َ ُ ُْ
‫اﻟﺰﻧﺎ ِد‬
ِ ‫ﻮ‬ ‫ﺑ‬‫أ‬ ‫ﻻ‬‫و‬ ‫ﻞ‬‫ﺑ‬ ، ‫ن‬‫ﻼ‬‫ج‬� ‫ﻦ‬ ‫اﺑ‬ ‫ﮫ‬
ِ ‫ﺑ‬ ‫د‬
ِ ِ :‫ﻗﻠﺖ‬
“Derim ki: Bu hadisi nakletme hususunda ne İbnu Aclan, ne
de Ebu’z Zinad tek başına değildir.”
Ardından şöyle demiştir:
َ ُ َْ َ
(‫)اﻟﺒﺨ ِﺎر ّ ِي( َو ُ)ﻣ ْﺴ ِﻠ ٍﻢ‬
َ ‫َﻓ َه َﺬا ﱠ‬
‫اﻟ� ِح ْﻴ ُﺢ ُﻣﺨ ﱠﺮ ٌج ِ�� ِﻛﺘﺎ�ﻲ‬
َ ‫ َﻣ َﻊ ﻋ ْﻠﻤ َﻨﺎ ﺑ َﺄ ﱠن‬،‫ﻮض ﻓ ْﻴ َﻤﺎ َﻻ َ� ْﻌﻨ ْي َﻨﺎ‬
َ ‫ﷲ َﻟ ْي‬ ُ َ َ َ ّ َُ ُ ّ ََُ ْ َ
‫ وﻧﻔ ِﻮ‬،‫ﻓ ُﻨﺆ ِﻣ ُﻦ ِﺑ ِﮫ‬
‫ﺲ‬ ِ ِ ِ ِ ِ ُ ‫ وﻻ ﻧﺨ‬،‫ و� ِﺴ ِﻠ ُﻢ‬،‫ض‬
‫َ ٌ ََُ ﱠ‬ َ
�ُ �ْ ‫اﻟﺒ ِﺼ‬
َ ‫اﻟﺴﻤ ْﻴ ُﻊ‬
ِ ‫ وهﻮ‬،‫ﻛ ِﻤ ِﺜﻠ ِﮫ �� ْيء‬
“Bu hadis sahihtir. Buhari ve Müslim’in kitaplarında bu ri-
vayet nakledilmiştir. Biz buna iman ederiz, (keyfiyetini Al-
lah’a) havale ederiz, bizi ilgilendirmeyen şeylere dalmayız. Bu-
nunla beraber Allah’ın hiçbir benzerinin olmadığını, Onun
Semi ve Basir olduğunu da biliriz.” 22
Başka bir yerde de suret hadisi ve benzeri hadisleri İmam
Malik’in reddettiğini naklettikten sonra şöyle demiştir:
ُ َ َ ‫ َو َﻻ ﱠاﺗ‬،‫ َﻷ ﱠﻧ ُﮫ َﻟ ْﻢ َﻳ ُﺜب ْﺖ ﻋ ْﻨ َﺪ ُﻩ‬،‫ َأ ْﻧ َﻜ َﺮ اﻹ َﻣ ُﺎم َذﻟ َﻚ‬:‫ُﻗ ْﻠ ُﺖ‬
‫ ﻓ ُه َﻮ َﻣ ْﻌﺬو ٌر‬،‫ﺼ َﻞ ِﺑ ِﮫ‬ ِ ِ ِ
“Derim ki: İmam bunu, hadis kendi nezdinde sabit olmadığı
ve kendisine muttasıl senedle gelmediği için inkâr etmiştir. O
yüzden mazurdur.”
Devamla şöyle diyor:
‫ﻮ�ﺾ َﻣ ْﻌ َﻨ ُﺎﻩ إ َ�� َﻗﺎ ِﺋ ِﻠﮫ ﱠ‬
‫اﻟﺼ ِﺎد ِق‬ َ ‫ اﻹ‬:‫َﻓ َﻘ ُﻮﻟ َﻨﺎ �� َذ ِﻟ َﻚ َو َ�ﺎﺑ ِﮫ‬
ُ ‫ َو َﺗ ْﻔ‬،‫ َواﻹ ْﻣ َﺮ ُار‬،‫ﻗﺮ ُار‬
ِ ِ ِ ِ ِ

22
Zehebi, Siyeru A’lami’n-Nubela c.5 s. 449-450
28 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

ُ ْ َ
.‫ﻮم‬
ِ ‫اﳌﻌﺼ‬
Bizim bu hadisler ve benzerleri hususundaki sözümüz şu-
dur: Bunları olduğu gibi ikrar ve kabul etmek, manasını da onu
söyleyen sadık ve masum zata (yani Rasulullah’a) havale et-
mektir. 23
İbn Teymiyye diyor ki:
‫ﱠ‬ َ ْ ُ ً َْ َ َ َْ ْ ْ َ ُ ََْ
‫ َﺳﺄﻟﺖ َﻣ ِﺎﻟ�ﺎ َﻋ ْﻦ َﻣ ْﻦ ُﻳ َﺤ ِّﺪث ا� َح ِﺪﻳﺚ » ﱠإن اﻟﻠ َﮫ‬:‫ﺎل‬ ِ ‫وﻗﺪ ر ِو َي ﻋﻦ اﺑ ِﻦ اﻟﻘ‬
‫ﺎﺳ ِﻢ ﻗ‬
َ ْ ُ ْ ‫ﱠ‬ َ ْ ُ ��َ ‫َﺧ َﻠ َﻖ َآد َم َﻋ‬
‫ َوا� َح ِﺪﻳﺚ » ﱠإن اﻟﻠ َﮫ َﻳﻜ ِﺸﻒ َﻋ ْﻦ َﺳﺎ ِﻗ ِﮫ َﻳ ْﻮ َم اﻟ ِﻘ َﻴ َﺎﻣ ِﺔ« » َوأ ﱠﻧ ُﮫ‬، «‫ﻮر ِﺗ ِﮫ‬
َ ‫ﺻ‬
َ َ َ َ َْ َ َ ََْ َ ْ
‫ ﻓﺄﻧﻜ َﺮ ذ ِﻟ َﻚ إﻧ�ﺎ ًرا ﺷ ِﺪ ًﻳﺪا َوﻧ َ�ى أ ْن َﻳ َﺘ َﺤ ﱠﺪث ِﺑ ِﮫ‬، «‫اﻟﻨ ِﺎر َﻳ َﺪ ُﻩ َﺣ ﱠ�ى ُﻳﺨ ِﺮ َج َﻣ ْﻦ أ َر َاد‬
‫ُﻳ ْﺪﺧ ُﻞ �� ﱠ‬
ِ ِ َ
‫أ َﺣ ٌﺪ‬
“İbn’ul Kasım’dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
Ben, Malik’e “Allah Âdemi kendi suretinde yarattı” hadisini,
“Allah kıyamet günü iki baldırını açar” hadisini ve “Oradan di-
lediğini çıkarmak için ateşe elini sokar” hadisini nakledenler
hakkında sordum, o bunları şiddetle inkâr etti ve bunları nak-
letmeyi yasakladı.”
İbn Teymiyye Rahîmehullâh İmam Malik’in bu tavrı hakkında
şu yorumu yapmaktadır:
َ َ ْ َ ْ َ ُ ُ ْ َ َ ُ ْ ‫َ ُ َ ُ ﱠ َ ْ َ ُ َن َ َ َ ُ َ ٌ ُ َ ً َ َ َ َ ُ ﱠ‬
‫ﺲ ِﺑ ُﻤﺨ ِﺎﻟ ٍﻒ‬ ‫ إﻣﺎ أن ﻳ�ﻮ ﻣﺎ ﻗﺎﻟﮫ ﻣ ِﺎﻟﻚ ﻣﺨ ِﺎﻟﻔﺎ ِﳌﺎ ﻓﻌﻠﮫ اﻟﻠﻴﺚ وﻧﺤﻮﻩ أو ﻟي‬:‫ﻓﻴﻘﺎل‬
‫ﻮد َﻣﺎ ِﻣ ْﻦ‬ ُ َ ‫َﺑ ْﻞ ُﻳ ْﻜ َﺮ ُﻩ َأ ْن َﻳ َﺘ َﺤ ﱠﺪ َث ﺑ َﺬﻟ َﻚ َأ ْن َﻳ ْﻔﺘ َﻨ ُﮫ َذﻟ َﻚ َوَﻻ َﻳ ْﺤﻤ َﻠ ُﮫ َﻋ ْﻘ ُﻠ ُﮫ َﻛ َﻤﺎ َﻗ‬
ٍ ‫ﺎل ْاﺑﻦ َﻣ ْﺴ ُﻌ‬ ِ ِ ِ ِ ِ
ْ َ َ ً
َ � ‫ﺎن ﻓ ْﺘ َﻨﺔ ﻟ َﺒ ْﻌﻀه ْﻢ َوﻗ ْﺪ‬ َ َ ‫ﱠ‬ ُ ُ َ
ْ ُ ُُ ُ ُ َْ ً َ ًْ َ ُ ّ َ ُ ُ َ
‫ﺎن َﻣ ِﺎﻟ ٌﻚ َﻳ� ُ� ُك‬ ِ ِ ِ ِ � ‫رﺟ ٍﻞ ﻳﺤ ِﺪث ﻗﻮﻣﺎ ﺣ ِﺪﻳﺜﺎ ﻻ ﺗﺒﻠﻐﮫ ﻋﻘﻮﻟهﻢ إﻻ‬
ُ َ َ ْ َ ََ َ ْ ْ َ ُ ُ ْ َ َ َ َ َ َ
‫ ﻓﻐ َﺎﻳﺔ َﻣﺎ‬،‫ِر َو َاﻳﺔ أ َﺣ ِﺎدﻳﺚ ﻛ ِﺜ َ�� ٍة ِﻟ� ْﻮ ِﻧ ِﮫ ﻻ َﻳﺄﺧﺬ ِ� َ�ﺎ َوﻟ ْﻢ َﻳ� ُ�ﻛ َهﺎ ﻏ ْ� ُ� ُﻩ ﻓﻠ ُﮫ ِ�� ذ ِﻟ َﻚ َﻣﺬ َه ٌﺐ‬
ََ َ َ َ ٌ ُ ْ َ َ َ َ ً َْ ُ َ َ َ ‫ُ ْ َ َ ُ َ َ ْ ُ َ َ ﱠ ُ َ َ ﱠ َ ﱡ‬
‫ود َﻋ�� َﻣ ْﻦ ﻗﺎﻟ ُﮫ ﻓﻘ ْﺪ‬ ‫�ﻌﺘﺬر ِﳌ ِﺎﻟ ٍﻚ أن ﻳﻘﺎل إﻧﮫ ﻛ ِﺮﻩ اﻟﺘﺤﺪث ِﺑﺬ ِﻟﻚ ﻣﻄﻠﻘﺎ ﻓهﺬا ﻣﺮد‬
‫ﱠ‬ َ ُ ْ َ َ َ َْ َ
‫َﺣ ﱠﺪث ِ� َ� ِﺬ ِﻩ اﻷ َﺣ ِﺎدﻳﺚ َﻣ ْﻦ ُه ْﻢ أ َﺟ ﱡﻞ ِﻣ ْﻦ َﻣ ِﺎﻟ ٍﻚ ِﻋ ْﻨ َﺪ ﻧ ْﻔ ِﺴ ِﮫ َو ِﻋ ْﻨ َﺪ اﳌ ْﺴ ِﻠ ِﻤ َ�ن ﻛ َﻌ ْﺒ ِﺪ اﻟﻠ ِﮫ ْﺑ ِﻦ‬
َ َ ‫ُﻋ َﻤ َﺮ َو َأ�ﻲ ُه َﺮْ� َﺮ َة َو ْاﺑﻦ َﻋ ﱠ‬
‫ﺎس َو َﻋﻄ ِﺎء ْﺑ ِﻦ أ ِ�ﻲ َرَ� ٍﺎح‬
ٍ ‫ﺒ‬ ِ ِ

23
Siyeru Alamin Nubela, 8/104-105
29 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

“Buna cevaben şöyle denilir: Malik’in söylediği şey ya (su-


ret hadisinin ravisi olan) Leys’e muhaliftir, ya muhalif değildir.
Bilakis o, bu vasıtayla insanların aklının bunları kaldıramayıp
fitneye düşmemeleri için bunları nakletmeyi hoş görmemek-
tedir. Nitekim İbn Mesud Radîyallahu Anh şöyle demiştir: “Bir top-
luluğa akıllarının almayacağı şeyleri nakleden bir kimse ancak
onlardan bazısı için fitne olmuştur.” Ayrıca Malik bazen kendi-
sinden başka kimsenin terk etmediği birçok hadisi rivayet et-
meyi, kendisi (o ravilerden) almadığı için terk ederdi. Bu hu-
susta onun kendine has bir mezhebi vardı. Malik hakkında be-
yan edilecek mazeretlerin nihai noktası onun (sıfatlar hakkın-
daki) bu tarz haberleri nakletmeyi mutlak manada kerih gör-
düğü olur ki bunu söyleyen kimse reddedilir. Zira –gerek kendi
nezdinde gerekse Müslümanlar nezdinde- Malik’ten daha üs-
tün olan, Abdullah bin Amr, Ebu Hureyre, İbn Abbas, Ata bin
ebi Rabah gibileri bu hadisleri nakletmiştir.” 24
İmam Malik’in sözünün siyakı ve âlimlerin bu rivayete yap-
tığı değerlendirmelerden şunu anlıyoruz ki, İmam Malik rah-
metullahi aleyh’in bu suret hadisini reddetmesi ve rivayet edil-
mesini yasaklaması tamamen özel sebeplerden kaynaklanı-
yordu. Bu sebeb, Malik’in bu hadisi sahih görmemesi de olabi-
lir veyahut da bu ve benzeri rivayetleri anlamayacak olan ya
da bundan dolayı fitneye düşecek olan kimselerin yanında ri-
vayet etmeyi hoş görmemesi de olabilir. Allah-u a’lem, ikinci
ihtimal daha baskın gözükmektedir. Çünkü bu haberin bazı la-
fızlarında Malik bin Enes’in, suret hadisiyle beraber başka sıfat
hadislerini de rivayet etmeyi nehyettiği anlatılmaktadır. Bura-
dan, -çoğu Eşari olan günümüz Malikileri gibi- haberi sıfatları
reddettiği ya da bunların rivayetini bütünüyle nehyettiği neti-
cesi çıkmaz. Çünkü ondan daha hayırlı olanlar bu hadisleri
nakletmişken onun nakletmemesi bir anlam ifade etmez. Öyle

24
el-Fetava’l Kubra, 6/619
30 | “Allah Âdem’i Kendi Suretinde Yarattı” Hadisi Hakkında

anlaşılıyor ki o, fitneye yol açacağı durumlarda bu tarz haber-


lerin naklini kerih görmüştür. Bu durum sadece sıfat haberle-
rinde değil, insanların fitneye düşeceği başka meselelerde de
uygulanan bir kaidedir. Nitekim (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem), Muaz bin
Cebel Radîyallahu Anh’a Allah’a ortak koşmayanların azap görme-
yeceği müjdesini verdikten sonra bunu insanlara yaymasını
yasaklamıştı. Her hâlükârda, Malik’in suret hadisiyle alakalı
tavrının, bu hadisi tevil eden İbn Huzeyme ve emsalinin tav-
rıyla bir benzerliği yoktur. Zaten rivayetin lafzında buna dela-
let eden bir şey de yoktur. Malik’in sözü, yukarda âlimlerin zik-
retmiş olduğu çeşitli ihtimalleri barındıran bir sözdür. İbn Hu-
zeyme’nin sözü ise açıktır. Malik, suret hadisini ya bütünüyle
reddetmekte ya da kabul etse bile, bazı hallerde rivayet edil-
mesini nehyetmektedir. İbn Huzeyme ve emsali âlimler ise ha-
disi kabul etmekte, lakin sonradan tevil cihetine gitmektedir-
ler. Malik’in olayında ise hadisin teviliyle ya da hadisteki zami-
rin kime aid olduğu ile alakalı bir bahis sözkonusu değildir. Yu-
karda âlimlerden de naklettiğimiz üzere, İbn Huzeyme’nin
kavlinin, selefin ilk dönem imamlarından bir dayanağı yoktur.
Bu ancak selef asrının bitmesine yakın dönemlerde zuhur et-
miş bidat bir kavilden ibarettir. Selefe ve hadis ashabına mün-
tesip olan bazı âlimlerin bu görüşü dile getirmeleri onların bir
yanılgısıdır. Sonraki dönemlerde İbni Hibban, İbni Hacer ve
başkalarından bu kavle itimad edenler ise bizi ilgilendirme-
mektedir. Çünkü bu âlimler zaten, başka sıfatları da tevil et-
mişlerdir ki eser ehli bazı âlimlerin dahi yanılgıya düştüğü bu
konuda, Eşari temayüllü bu âlimlerin yanılgıya düşmesine şa-
şılmaz. Vallahu a’lem. Velhamdulillahi Rabbil âlemin.

You might also like