Professional Documents
Culture Documents
(B.H.S)
- Ebedi sanatları en güzel şekilde kullanmış olması... Bilindiği gibi her şairin usta
olduğu bir edebi sanat vardır.. Kuran ise istediği konuda belagata hakim
konumda olduğunu açıkça belli eder.
Kuran, Arapça konuşan Arapların akıllarını ve anlayışlarını alt üst etmiştir. Büyük
şairlerin düştüğü hatalara düşmemiştir. Ayrıca, ona inanmayan birçok şair ve
edibi de onun üstünlüğü hayret ettirmiştir. Hatta o kadar ki inkar edenlerin
Kuran okunurken gürültü yaptıkları ve insanlar üzerindeki etkisini kırmak için
onu dinlemeye engel oldukları meşhurdur. Meydan okumasına rağmen, benzeri
getirilememiştir. Müşriklerin ve münkirlerin, kendisinin yazdığını iddia ettikleri
Peygamber ile aynı imkana sahip olmalarına rağmen ona muadil bir şey
yazamamaları, onun üstünlüğünü kabul ettiklerini gösterir. (s. 17-20)
[bu itirazlarla sarfe teorisine yeterli cevap verilememiş gözüküyor... zira bunlar
da yorumlanabilir]
Müellif burada ilgili veya ilgisiz bazı ayetlerden bahsetmiş ve onları delil olarak
ileri sürmüş... bunların bazılarının delaleti üzerinden itirazda bulunulabilirse de,
hepsi için itiraz makul değildir; ilgililer inceleyebilir... (s. 24-34)
'Şerefli papaz da...' (s. 29; Tartıştığı kişi için)
'Yeryüzünde bir yahudi devleti yoktur...' (s. 30; [sene 1891'de vefat etmiş])
- Bütün ilimlerden haber vermesi... [Burada sadece akaid, fıkıh, tasavvuf dini
ilimlerin bir kısmına değinmiş müellif; bunlarla neyi ispat etmeyi kasdetmiş
anlamadım]
- Allah tarafından kıyamete kadar korunacak olması... [bu ayet de, sonradan
eklenmiştir şeklinde bir itiraz ile karşılaşabilir, nitekim diğer kitaplarda da bu
şekilde ayetler olduğu bilinmektedir.. fakat inkar edilemeyen bir hakikat var ki;
diğer kitaplar ciddi şekilde tahrifata uğramışken kuran için bu durum, tarih
boyunca söz konusu bile değildir... üç-beş harici veya şia bozmasının da kuruntu
ve mesnedsiz iddialarının hiçbir kıymet-i harbiyesi olamaz; eğer olursa, her ağız
sahibinin iddiası muteber olurdu ki, bunu ahmaklardan başka hiç kimse
söylemez ve kabullenmez]
- Dinleyeni ve okuyanı bıktırmaması... [bu delil de, şahsi bir tecrübeden ibarettir
ve karşı tarafı bağlamaz... aklen böyle bir ihticac da doğru değildir ki, bizim
elimizi kolumuzu da bağlayabilir; karşı taraf da kendi kitabını öne sürüp bir
holiganının asla onu okumaktan bıkmadığını gayet tabi söyleyebilir]
- Kolaylıkla ezberlenmesi... [bu, gerçekten bu ümmet için ilahi bir nimet ve bir
ayrıcalıktır; bkz. s. 39]
Mezdar lakablı Ebu Musa (mutezilenin rahibi de denilir) aşırı riyazat yapmaktan
dolayı dimağı kuruduğu için cinnet geçirmiş [getirmiş] bir kimsedir.' (s. 45)
'Ama ben, haç ve benzeri eşyanın gerçek ibadet secdesini hak etmelerinin
manasını anlamış değilim.. Eğer bu, İsa'nın vücuduna değdiği için ise, Hz. İsa
eşeğe hep binerdi ve ona dokunurdu. Hayvan, cansız varlıktan daha öndedir
halbuki... Şayet feda olması dolayısıyla ise İskaryot bu işin ilki olması gerekir...
Şayet Mesihin kanı değdi deniliyorsa; ona dikenden takılan tacın daha kutsal
olması gerekirdi. Ben, Ehl-i Kitap ile Hint müşrikleri arasında bir fark görmedim.'
(bkz. s. 54)
'Evlenmek rahip ve rahibelere yasaktır. Bu yüzden onlar, evlilerin bile
yapamayacağı şeyleri yaparlar.' (s. 55)
'15. yy psikoposu Salzburglu Yuhanna: Rahiplerin evleri, zina için tahsis edilmiş
evler gibi kirlidir... (s. 55)
'Hristiyanlar, nesh ile itiraz ederler... Halbuki İncil, Tevrat'ın bazı hükümlerini
neshetmiştir.' (bkz. s. 57-72)
'Şaşılacak bir şey de şudur: Şayet onlar gerçekten Arap müşrikleri gibi haşri ya
da Aristo ve takipçileri gibi beden ile haşri inkar edip ruhani haşre inansalardı,
zahire göre bu, bedeni zevklerden uzak durmalarının bir sebebi olurdu.' (s. 80)
Yine onlar, Kuran'ın ruha hitap etmediğini iddia ederler: [Bedenin ve dolayısıyla
hayatın bekası, et ürünlerinin yenmesine bağlıdır... aklı yetmeyenlerin fantezi
ve tuhaf, anlamsız isteklerine bağlı değildir.] (bkz. s. 81)
Yahudilik'e göre; şifahi rivayetler olmaksızın yazılı kanunun tam anlamıyla iman
esası olamaz... çünkü şifahi rivayetler yazılı kanunu şerhedip tamamlar. (bkz. s.
84)
'Katolikler, şifahi rivayetlere, yazılılardan daha fazla önem verirler.' (s. 84)
'Tanrı, Musa'ya Tevrat'ı verince o'na Tevrat'ın manalarını da verdi' (s. 84;
[bizdeki vahy-i gayr-i metlüvv gibi, ne var ki onların rivayetlerinde sened diye bir
hassasiyetleri asla olmadı.. bu durum; ümmet-i muhammed aleyhisselam'a
mahsus bir özelliktir; elhamdülillah!])
Gemara= Tevrat'ın 2 şerhi... Talmud= Tevrat+Gemara
'Bu Gemara, asılsız hikayelerle doludur. Fakat Yahudilere göre muteber bir
kitaptır.' (s. 87)
'Bize göre 'ahad' yolla rivayet olunan sahih bir hadis, iman ve inanç esası
olamaz.' (s. 88) [Müellif burada çürük-çarık, bölük-pörçük yahudi hikayeleriyle
ahad da olsa bizdeki sahih rivayetleri karşılaştırmış; bu, kabulu imkansız bir
kıyas olur.. zira onların bu uyduruk hurafe hikayeleri, olsa olsa bizdeki zayıf
rivayetler musannefatına tekabul edebilir; hatta belki o kadara bile
yetiş(tiril)ebilmeleri bir lütuftur!]
'Jilneck Warte ise şöyle der: 'Hangi İncil kanoniktir ve hangisi değildir,
tartışması, bütün tartışmalardaki insafın direği olan şifahi rivayetler ile ortadan
kalkar.' (s. 97)
'Sadece bizim buralarda bir köydeki eşşekçi ve katırcılardan Kur'an hafızı çıktığı
kadar, baştan başa bütün avrupa coğrafyasından İncil hafızı çıkmaz.' (Bkz. s. 99)
'Hakk ehli, pek çok ayet-i kerime ve sahih hadise göre, sahabeye (ra) tazim
etmenin gerekli (vacip) olduğu konusunda görüş birliğine varmışlardır.' (s. 117)
Temelsiz bir iddia daha: Rivayetler, Peygamber'den 100-200 sene sonra yazıldı,
kalanların yarısı da atıldı... Cevap: Bu iddia sadece heva, heves ve bir
temenniden ibaret olup, tarihi vakıalara uymadığı gibi ilmilikten fersah fersah
uzak olduğu için kale alınmaya bile değmez; iftira ve yalan, solup gidicidir...
'Ahiret aleminin bu dünyaya kıyas edilmesi, bir şeyi benzeriyle değil de, benzeri
olmayan bir şeyle karşılaştırmaktır. Delil getirmeksizin bir şeyin diğer alemde
olacağını inkar etmeye cesaret edilemez.' (s. 119)
'İnkarcıların adeti, insaf gözünü kapatıp aklen uzak gördükleri her şeye 'muhal'
demektir. Protestan alimleri, bu adeti 'ateist' diye isimlendirdikleri
Avrupalılardan öğrendiler. Fakat bu alimlere şaşılır ki; kendi kitaplarının apaçık
yanlışlarla dolu olduğunu görmezler.' (s. 119)
2. Kargalar, bir müddet Nebi İlyas'ın et ve ekmek ihtiyacını karşıladı.. (1. Krallar,
17)
3. Hezekiel 4. baba göre; o, 390 gün boyunca insan pisliğinden ateş yakıp
ekmeği bunda pişirip yiyecek... Yaptıkları iğrenç şerh: Şüphesiz dışkı, temiz
insanlar için temizdir (Şeytani bir mantık!)
4. İşaya, 20. Bab: 3 yıl boyunca çıplak gezen İşaya peygamber! (Haşa)
5. Matta, 5: Bir kadına şehvetle bakan her adam, yüreğinde onunla zina etmiş
olur.' (s. 122)
İddiaya dayanak olarak gösterdikleri 'seni dalalette bulup, hidayet vermedi mi?'
ayeti... Dalle karışmak manasında da kullanılır. ( Secde, 10) Peygamber'in,
küçükken kaybolduğunu anlatmaktadır veyahut Sen nübüvvete talip değildin
demektir... Yakup peygamber'e, çocukları böyle 'dalle' kelimesiyle hitap
etmişlerdir; dolayısıyla bu, küfür anlamında değildir. (s. 133-134)
Başka bir ayeti kullanıyorlar: Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin'
Cevap: İmanı, Kitabı zaten peygamberden başkası ilk olarak bilemez.. dolayısıyla
bu, bizzat peygamberlerin bir hücceti, bir delilidir. (s. 125)
'Ben kabul ettiğim için bütün bunları naklediyor değilim; bilakis böyle hurafe ve
hezeyanlardan beriyim. Küfrü nakletmek, küfür değildir.' (bkz. s. 128)
Rabb, ahit sandığına baktıkları için 50.070 kişiyi yok etti... (I. Samuel, 6/19)
Rabbin, yük dolu bir araba nasıl eziliyorsa işte ben de sizin altınızda öyle
eziliyorum sözü... (Amos, 2/13)
Müellif; burada, Rabbin, bazı şeyleri bilmek için kullarını sınadığından bahseden
bazı alıntılar yapmış İncil ve Tevrat'tan.. halbuki bu tarz ibareler gayet tabi
Kuran'da da mevcuttur ve izaha/tevile muhtaçtır.. böylesi amansız bir mücadele
de, karşı tarafı gereksiz bir tahrik ve kendi ayağına kurşun sıkma anlamlarına
gelecek olup, ne Peygamberin, ne sahabenin, ne de selefin işi değildir; ibret
alınsın.. (s. 134vd.)
[Müellif; İsa'nın 'Beni niçin terk ettin?' sözünü ileri sürüp Madem ki Rab, gönlü
kırıklara yakındı da neden İsa'ya yardım etmedi diye soruyor.. bu da kendi
ayağına kurşun sıkmaktır... zira İslam hikemiyatında da, (ayrıca çok zayıf veya
metruk bazı rivayetlerde) gönül kırıklığı ile alakalı benzer şeyler söylenmiş ve
öteyandan Peygamber Efendimiz Taif'te bir duvara yaslanıp benzer ifadelerle
Allah'a yakarışta bulunmuştur.. bu tür itirazlar son derece itici ve gereksiz ve
hatta bıktırıcı!]
Akıl dışı şeylere bir örnek de; Yakub'un sabaha kadar Tanrı ile güreşmesi ve
Tanrı'nın ondan kaçmaya çalışmasıdır... (s. 143)
İşaya 64/8: Biz kiliz, sen çömlekçisin... Bu ayetten, Rabbin tuğlacı olduğu
anlaşılır.' (s. 145) [Aynı; Adem'i topraktan yarattık ayetine 'bu Allah çömlekçi
mi?' diyen Mustafa İslamoğlu mermer kafalısı gibi değil mi?]
'İman, Süreyya yıldızında bile olsa Perslerden bir gurup ona mutlaka ulaşacaktır.
Bu sözde, Kufeli İmam Azam Ebu Hanife'ye de işaret vardır.' demiş müellif... (s.
154; fakat bu sözde imandan ve bir guruptan bahsetmiş? Fethu'l-Bari, VIII, 641;
Müslim, Fezailu's-sahabe, 231; Tirmizi, Menakıb, 71)
Hicaz tarafında bir ateşten bahseden hadis hakkında Müellif şöyle bir alıntı
yapıyor: 2 Cemaziyel Evvel 654 (28 Mayıs 1256) tarihinde Medineye yakın bir
yerde büyük bir ateş zuhur etmiş, ateşten sonra bir deprem ve duman meydana
gelmiş ve bu ateş Recep ayının 27. gecesi isra ve mirac gecesine kadar devam
etmiş. Kastallani de bu ateşle ilgili Cümelü'l-icaz fi'l-i'caz binari'l-hicaz (veya
Urvetü't-tevsik fi'n-nar ve'l-harik) adıyla bir kitap yazmış.. (bkz. s. 156)
Müellif; itirazları yaparken 'onlar, önce kendi kitaplarına bir baksınlar'
mantığıyla itiraz ettiğini salık verir... (bkz. s. 157-160)
Hikaye: Bir hristiyan, müslümanların inandığı mirac ile dalga geçmeye kalkında
Hintli bir Mecusi ona şöyle mukabelede bulunur: Şüphesiz ki mirac, bakirenin,
kocasız hamile kalıp çocuk doğurmasından daha imkansız değildir. Eğer akla
uzak gelen şey, yalan kabul edilecekse, bu sizin inandığınız şey de yalan olur;
öyle ise siz ona nasıl [neden] inanıyorsunuz?' Papaz da bunun karşısında
afallar... (s. 163)
1. Gece olmuştu..
2. Uzun sürmedi..
6. Bazı insanlar görmüş olsalar bile, insanların birçoğu onlara inanmayacağı için
bunlar kayıtlara geçmez..
'Pavlus bize göre sadık bir mümin değildir. Her ne kadar teslis ehline göre havari
rütbesinde olsa da, bize göre makbul bir kimse değildir ve onu sadık
müminlerden kabul etmeyiz. O, yalancı muallim ve münafıklardandır.
Hristiyanlaığı tahrib etmiş ve mensuplarına haram olan her şeyi helal kılmıştır.
Zahiri zühd gösterip bu perde altından yapacaklarını yapmıştır.' (s. 217)
velhamdülillahi rabbilalemin...