You are on page 1of 9

t i n Ta r i h i n d e

Bi r Ken
Alper IŞIK
ŞAİRLERİN
Avukat
Ankara Barosu
Yayın Alt Kurulu Başkanı

ATTİLA İLHAN’IN PARİS’İ (BİRİNCİ BÖLÜM) kaybolmamızı engelleyecektir.


12 şiir kitabı bulunan Attila İlhan’ın yayımlanan
İlk Paris Serüveni ilk şiir kitabı Duvar’dır. Şair bu kitabın ilk baskı-

T
ürk edebiyatında bütün edebi türlerde eser sını 1948 yılında kendi imkânlarıyla yaptırmış ve
vermiş yazar sayısı azdır. Gerçi Aziz Nesin’in Beyoğlu’ndaki kitapçılara bizzat dağıtmıştır. Ancak
dediğine göre her üç Türk’ten dördü şairdir ilk baskı beklenen başarıyı elde edememiştir. İkinci
ve yine eminiz, herkes hayatını anlatsa roman baskı için ise 1959 yılını beklemek gerekecektir.
olur. Bu yazımızı hayatını roman değil şiir haline Şairin ilk kitabında Paris şehri henüz ete kemiğe
getirmiş ve uzun süre Paris’te yaşamış yazarın, bürünmemiştir. Çünkü 1948 yılında daha şair
Attila İlhan’ın Paris serüveninin şiirlerindeki izdü- Paris’e ayak basmamıştır. 1949 yılında Nazım
şümlerini aramaya ayırdık. 80 yıllık yaşamını İzmir, Hikmet’i Kurtarma Hareketi’ne katılmak için ilk
İstanbul, Ankara ve Paris’e bölen ve 40’ı aşkın kitap defa Paris’e giden Attila İlhan’ın Duvar’dan sonraki
yayımlayan bu üretken yazarın, yazı serüvenini kitaplarında Paris kendini, caddeleri, kafeleri, park-
yalnızca edebi tür veya şehir ekseninde ele almak ları, garlarıyla yoğun bir şekilde hissettirecektir.
kuşkusuz bir yazının değil, bir edebiyat tezinin Duvar kitabında ise Paris’in yer aldığı iki şiir vardır.
konusu olabilir ancak. Dolayısıyla çizgimizi “Attila Bunlar “Hey” ve “Marianne” isimli şiirlerdir. Hey
İlhan şiirinde Paris” olarak çizmek bu zorlu yolda isimli şiirinde Attila İlhan “budapeşte roma ille de

  20 Hukuk Gündemi  | 2012/2


AYAK İZLERİ
paris” diyerek bu şehri diğerlerinden ayırmıştır.
“budapeşte roma ille de paris
II
Sisler Bulvarı ve Yağmur Kaçağı kitaplarında yer
bulur. Aslında tek kitap olarak basılması düşünü-
hey dünya olup bitesiye memleketimiz” len bu kitaplar, yayıncının şiir dosyasını fazla kalın
Marianne şiirinde ise “eski nur beldesi paris bulması sebebiyle Sisler Bulvarı ve Yağmur Kaçağı
karanlık şehir” diyerek şehrin ikinci dünya sava- olarak ikiye ayrılır. Şair bu iki kitapla Duvar arasında
şında yaşadığı işgali anlatmıştır. uzun yıllar olmasını şöyle açıklıyor: “İlk şiir kitabım
“eski nur beldesi paris karanlık şehir Duvar’la ikincisi sisler bulvarı arasına yıllar girmiş-
dudaklarda solan hazin bir tebessüm tir. İki nedenden, birincisi 1945 – 1955 yılları arası
yıldızlara serenad serenad–sans espoir yaşantımın en hareketli dönemini oluşturmasıdır.
eğlenmiyor emsalsiz kemanlar artık Durduğum yerde duramıyor, İstanbul / Paris / İzmir
karanfiller solmuş korular kimsesiz arasında öyle zigzaglı bir mekik hayatı sürüyor-
her lahza yaklaşan bir kabus gibi ölüm “ dum ki şiiri yaşamaktan yayımlamaya vakit kalmı-
yordu. İkincisi, elbette o zamanlar solcu ozanların
İkinci Paris Serüveni yayınevi bulamayışları. Duvar’ı kendi hesabıma
İlk Paris seyahatinden iki yıl sonra yani 1951 yılında yayımlamıştım, parasını bir türlü toplayamadım
bir gazetede yazdığı yazı yüzünden kovuşturmaya ki, bir ikinci şiir kitabı çıkarabileyim”.
uğrayan şair, ikinci kez Paris’e gider. İlkine göre Sisler Bulvarı’nda yer alan şiirlerin neden Paris
hayli uzun süren bu ikinci gidişin dönüşünde, bu etkisi taşıdıklarını açıkladıktan sonra şimdi de nasıl
iki seyahatin izdüşümleri kendine 1954 yılında Paris etkisi taşıdıklarını açıklayalım.

2012/2  | Hukuk Gündemi  21 


  22 Hukuk Gündemi  | 2012/2
Sisler Bulvarı’nda Paris On iki elli beş’te Paris’e kavuşan İlhan,
Sisler Bulvarı’nda Paris’ten bahseden ilk şiire şöyle devam ediyor;
şiir “Başka Adam” şiiridir. Bu şiirde şair, on iki elli beş’te paris’te kan çıktı
Paris’e Ankara Vapuru’yla geliş macera- içimdeki bozgun büyüyordu
sından ve Alliance Française’de tanış- ...
tığı sevgilisi Anette’den bahseder. Attila on iki elli beş’te sen uyandığın zaman
İlhan bu şiirinde Paris’in gündelik haya- ben paris’teydim gare de l’est’de
tına da değinir. Şiirde geçen başlıca yoksul bir oteldeydim kahrımdan
mekânlar ise Raspail Bulvarı, Luxem- seni terk etmiştim hırsımdan “
bourg Bahçesi, Orfevre Rıhtımı ve genel Yazının başında da dediğimiz gibi
olarak Paris bulvarlarıdır. Attila İlhan bu Attila İlhan’ın ikinci Paris seyahati ilkine
şiiri ilk Paris seyahati sonrasında yazdı- göre çok daha uzun ve renklidir. Dola-
ğını anlatır, Anette ile Luxembourg Bah- yısıyla bu döneme denk düşen Sisler
çesinde yaptığı yürüyüşler de kendine Bulvarı ve Yağmur Kaçağı kitaplarında
şiirde yer bulmuştur. Paris’in gündelik hayatı önemli bir yer
“türkülerin başladığı bittiği yerdeki tutar. Sisler Bulvarı kitabının Kaptan
kız bölümü Paris şehrinin en çok bahsedil-
raspail bulvarı’ndan diği bölümdür. Bu şiirler arasında Kap-
yine gelip yine geçsen her akşam tan şiirinin yeri ayrı olsa da diğer şiirler
... de incelemeye değerdir. Bu şiirlerden
hep böyle cam yeşili gökler boyar ilki olan ve şairin ilk Paris seyahatinin
durur ürünü olan “la donna e mobili” isimli şiir
sabahtan akşamlara dek şairin şehre yerleşmesini anlatır:
hollanda’lı bir ressam “maubeuge sokağında gelip
orfevre rıhtımı’nda
...
bulvarlarda rüzgar
luxembourg bahçesi’nde rüzgâr
çoluk çocuk son yaprakları savuruyor
...
bir hızlı bulutlar
kırmızı kuşlarla süslenmiş yün
eldivenlerin
gökyüzü kaldırımlar sen ve paris şehri
sen ve paris şehri sevgili” durmuştum
Bir sonraki şiir ise zaman-mekan algı- otel defterine şair yazmışlar
sına karşı bir duruşu içerir. “On iki sıfır konservatuar talebesi komşum
beş’te izmir’de” başlayan şiir “on iki on rigoletto’dan prensin aryasına başlar”
beş’te istanbul’da” ve “on iki otuz beş’te Şairin daha sonra kitaplarının sonuna
napoli” de devam eder ve “on iki elle eklediği “meraklısı için notlar” kısmın-
beş’te paris”te sona erer. Şair henüz dan anladığımıza göre şiir otobiyogra-
Napoli’deyken bile Paris özlemi çek- fik bir şiirdir. Attila İlhan’ın bir dönem
mekte ve şöyle demektedir: kaldığı oteli barındıran Maubeuge
“on iki otuz beşte napoli garında ben sokağı Paris’in Türk mahallesine yakın
utanmasam bilet parası dilenecektim bir konumda bulunur ve Gare de Nord
paris diye ölecektim uzaktan ve Gare de L’est’ye de yakın olması
notre - dame’ın çığlık larını sebebiyle şehre yeni gelenlerin ilk uğra-
dinliyordum” dıkları yerlerden biridir. Attila İlhan’ın

2012/2  | Hukuk Gündemi  23 


Paris döneminin en vurucu şiiri olan “Kaptan” şii- hatırlıyorum. “
rinden de şairin bu sokakta yaşadığını anlıyoruz. Şairin artık bir Parisienne adayı olduğunu gös-
Zira şair bu şiirde “St. Vincent de Paul kilisesi benim teren bu şiir şairin çektiği aile özlemini tanışılan
otelin arkasına düşer” dizesiyle Maubeuge sokağı- yeni karakterler aracılığıyla bize anlatırken, Paris’in
nın arkasına düşen bu kiliseyi anmıştır. Şimdi bu yoksul bir bulvarı olan Boulevard Sebastopol ile
şiiri biraz daha yakından inceleyelim: zengin bir semt olan Belleville’i karşılaştıran bir
“paris’e mahsus bir yağmur hayatı Paris tablosuyla sona erer:
bin dokuz yüz elli bir senesi sonunda” “boulevard sebastopol’da yağmur başladı
Dizeleriyle başlayan şiir şairin Maubeuge belleville taraflarında güneş açıyor
Sokağı’nda bir otele yerleşmesi ile devam eder. la donna kaybolmuş barbes metrosu’nda”
“maubeuge sokağında gelip durmuşum ‘Kaptan’
otel defterine şair yazmışlar Attila İlhan’ın Paris üzerine yazdığı şiirleri ve
konservatuar talebesi komşum şairin Paris’ini incelediğimiz bu yazıda belki de
rigoletto’dan prensin aryasına başlar en uzun yeri kaplaması gereken bölüme geldik.
her sabah saatin onunda Kaptan şiiri Attila İlhan’ın Paris üzerine yazdığı
... beş şiirin adıdır. Kendisi “kaptan” şiirleri hakkında
elbet bana biraderi düşündürür “büyük bir metropolün, bu metropolün dağdağa-
siz kendisini tanımazsınız sını yaşayan bir adamın yaşantısı çarpıcı kesitler
bafra maden içer istifham gibi yürür halinde verilmiştir” der. Şiirin çoğu yerinde şairin
şimdi ben yalnız o daha yalnız duyduğu yalnızlığa ortak oluruz adeta. Çünkü
rigoletto’nun sağında ve solunda” anladığımız kadarıyla şair sevgilisinden ve arka-
Attila İlhan’ın bahsettiği bu komşusunun söy- daşı Ricardo’dan kopmuştur, artık Paris’te yalnız
lediği ünlü arya şaire kardeşi Cengiz’i hatırlatıyor. ve yabancıdır ve sakal bırakmıştır;
Şair bu durumu meraklısı için notlar kısmında “ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım
şöyle açıklıyor: şiirlerim kül rengi kumrular gibi uçuşuyorlar
...“kaldığım otelde bir konservatuar öğren- bakır çalığı göklere katiyen tahammülüm yok
cisi var, sık sık, Rigoletto’dan ünlü aryayı söyler, hele paris’in gökleri aklımı başımdan alıyor
oysa lise yıllarında İstanbul’da, sanırım Saray bana seni senden evvelki poitiersli kızı
Sineması’nda (belki de Şark Sineması) seyret- hatırlatıyor
tiğimiz ünlü Rigoletto filminden beri kardeşim ...
Cengiz, aramızda bu aryayı en güzel söylemekle ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım
ün yapmış. Oğlan şarkıya başladı mı, kardeşimi soğuk gözlerinde buğulanmıştı ölsen

  24 Hukuk Gündemi  | 2012/2


tanıyamazdın fakir bulvarlarından biri olan Magenta Bulvarı yakı-
hatta ricardo bile hani vatansız ricardo nında bulunan metro civarında sevgilisini kaybe-
burnumun dibinden geçti geçen gün beni der. Şiirin daha sonra bu bulvara son derece yakın
tanıyamadı olan Lafayette Caddesinde sabahlayan Attila İlhan
oysa au vieux châtelet’de sabah akşam imgesi ile devam edecek olması, Montmartre’a
beraberdik giden sevgili ile beraber düşünüldüğünde aslında
üçümüz viyana kahvesi ve sıcak rom içerdik iki sevgilinin ayrı dünyalara ait olduğunu da oku-
üstelik o krapfen severdi güzel olurmuş rivayet yucuya hissettirecektir.
neden ve nasıl sevdiğini anlayamadım gitti” “ve ben seni unutsam hiç hatırlamasam hiç
Attila İlhan’ın “sabah akşam” gittiği Au Vieux mi hiç
Châtelet Paris şehrinin ilk merkezi olan Île de la ihanetini hatırlamasam şehvetini hatırlamasam
Cite’ye bir köprüyle bağlanan Châtelet meyda- ellerim oldum olasıya seni unutsalar
nında Paris’in en eski kafelerinden biri olarak hala yarı gecenin içinden bir zenci süt beyaz bakıyor
hizmet veriyor. Krapfen hala güzel mi bilmiyoruz rue lafayette’de dünden bugüne geçiyorum”
ama bir Paris seyahatinin umulmadık bir anında Şiirin ikinci bölümünde göze çarpan ilk dize-
bu kafenin karşınıza çıkma ihtimali çok yüksek. ler ise yelkenlerine Paris yazılmış bir gemiden ve
Şairimiz bu dizelerde eski güzel günlerini yad Luxembourg garındaki çiçekçi bir kızdan bahse-
etmekten duyduğu üzüntüyü “yalnızlıktan da kur- diyor ve şairin Paris’teki arkadaşlarından Pablo’yla
tulup yalnız kalmak isterim” diyerek aşmaya çalı- devam ediyor.
şıyor ve “soğuk gözlerinde buğulanan” sevgilisini “bu geminin yelkenlerine herifin bir paris yazmış
takip etmeye başlıyor: luxembourg garı’nın dirseğindeki çiçekçiyi
“montmartre metrosu civarında seni gözden bileceksin
kaybettim yeşil muşamba ceketli sarışın küskün kızcağız
o zenci yine arkanda mıydı hiç dikkat etmedim en dokunulmaz kızı en temiz fikrimce paris’in
ağzında yoksul bir ıslık ıslak bir cigara gibi pablo’ya sorarsanız bir taksi şoförüyle yatıyor
sidney bechet’in caz havalarını çiğneyip tüküren pablo!.. ah pablo!.. onunla bir tanışsanız
o saklasın varsın seni sevdiğini biliyorum ben önüne gelene salamanca’da bir şeyler anlatıyor
yüzünün renginden geliyor bütün üzüntüsü” babasını orada bir duvar dibinde bırakmış
Bu dizelerden sonra “bir gazete aldım ama halbuki konuştuğu zaman fransız sanırsınız”
evde okuyacağım” diyen Attila İlhan, lüks semt- Bu dizelerden sonra ise şair kendisini Paris’in
lerden biri olan Montmartre’a çıkan ve Paris’in öğrenci semtlerinden biri olan Saint- Michel’de

2012/2  | Hukuk Gündemi  25 


bir talebe kahvesinde bulur. Şair burada sevgilisi kısa filmlerinden oluşan “Paris Je T’aime” filminde
için yazdığı şiirlerden pişmanlık duyar ve Charles bu mahalleye aynı ismi taşıyan yönetmenliğini
de Gaulle Etoile’a çıkan caddelerden bir olan Ave- Tom Tykwer’ın yaptığı bir kısa film mevcut ve bu
nue Wagram’daki bir Ağustos akşamı aklına gelir: filmde arka planda Türk mahallesine dair işaretler
“saint- michel’de bir talebe kahvesindeyim bulunabilir. Şiirin yazıldığı dönemde ise mahalle-
yalnız nin bu özelliğinden bahsedilmiyor. Sadece o tarih-
gündüz olduğu halde bütün ışıkları yakmışlar lerde kurulan semt pazarı ve pazardaki karakterler
bir cumartesi günü saat dört buçuğa beş var şiirde yer alıyor:
ellerim kırılsa ben senin için bu şiirleri yazmasam “faubourg saint- denis’de işte yine pazar
dinamit taşırmış gibi gözlerini taşımasam kurulmuş
avenue wagram’da bir akşam yeter bana beş franga çorba içtiğimiz julien’in kapısı
ağustos’ta” önünde
Şiirin bu bölümleri şairin Paris hayatının çağrı- kırmızı ve siyah ve sarı saçlı bir kadın durmuş
şımlarıyla doludur. Avenue Wagram’da bir akşamı muzaffer patatesler satıyor üç renkli neşesi
hatırlayan şair daha sonra Châtelet Meydanı’ndaki içinde
önceki geceyi hatırlar. Burada andığı mekânlar ise camların arkasında ekmekçi kızlar mavi beyaz
1867 yılında yapılan Saint- jacques kulesi ve Saint- raflarda uzun uzun herifler gibi taze ekmekler
Michel köprüsü yakınındaki Cafe de l’ecluse’dür. üstüne bir yağmur yağdırmak hevesi uyanır
“dün gece châtelet’de metronun yanı başında içinde
durdum ben bu mısraları yazarım tout-va-bien
yağmur bilmediğim başka bir gökten kahvesinde”
yağıyordu Şairin tout- va- bien kahvesi der-
yağmur saint- jacques kulesine ken bir sözcük oyunu yaptığını
doğru yağıyordu düşünmüyoruz (Tout va
yanımda olduğun zaman bien Fransızca’da her
her zamankinden yalnızım şey yolunda demektir).
şimdi bir nefeste cafe de Dolayısıyla Faubourg
l’ecluse’ü hatırladım Saint- Denis ve civar semt-
seine kıyısındaki küçük nehir lerde aynı ismi taşıyan bir kafenin
kahvesini” varlığından duyduğumuz kuşkuyla yaptı-
Çağrışımlarla yüklü bu kısımlar aslında Attila ğımız araştırmalar sonucunda Faubourg Saint–
İlhan’ın zamanla söyleyişte bir rahatlığı benimse- Denis Caddesi’nin yakınlarında Rue Bouchardon’da
mesinin bir sonucudur. İkinci bölümün sonunda eskiden böyle bir kafenin olduğunu öğrendik.
konu yine sevgilisine gelir. Paris’in batakhane Şimdiyse o adres kapısı kapalı olarak duruyor
semtlerinden biri olan Utrillo’dan (Her ne kadar ve yerine açılmış bir şey henüz yok. Şiirin deva-
adı ünlü ressam Maurice Utrillo’dan gelse de) çekip mında ise kendimizi Fransız Devrimi’nin Bastille
çıkarmıştır onu. Meydanı’yla birlikte simgesi olmuş Concorde Mey-
“utrillo’nun bir sokağından seni çektim çıkardım danında buluyoruz. Bu meydan Avrupa’nın en ünlü
elin yüzün kirlenmiş üstün başın toz içinde caddelerinden olan Champs- Elysees’nin sonunda
sana mardi gras için bir japon maskesi aldım bulunur ve cadde bu meydandan Tuileries Bahçesi
sen bana kaptan diyorsun herkes bana kaptan ve ardından Louvre Müzesi’ne bağlanır. Meydanın
diyor tarihi 1748 yılında dikilen Luksor Dikilitaşı ile başlar.
sahici bir kaptanmışım gibi tükürüyorum” O zamanlar şehrin dışında kalan bu alan bugün
Şiirin üçüncü bölümü ise Paris’in kısmen daha şehrin adeta kalbinin attığı Champs- Elysees’nin
düşük semtlerinden Faubourg Saint- Denis’de baş- ve Louvre Müzesi’nin arasında kalmıştır. Ayrıca
lıyor. Bu bölge şiirin yazıldığı dönemde değil ama meydan Paris’in en büyük, Fransa’nın ise ikinci
günümüzde Paris’in Türk Mahallesi olarak biliniyor. büyük meydanıdır. Bu özelliği nedeniyle de Fran-
Yakın zamanda 20 yönetmenin Paris hakkındaki sız Devrimi ve devamında yapılan idamların infaz

  26 Hukuk Gündemi  | 2012/2


noktasıdır. Şiir ise bu özellikleri çağrıştıran unsur- bilgi de elimizde mevcut olmadığından sadece
lardan uzaktır. Meydan neredeyse sadece ismiyle adını anmakla yetineceğiz. Austerlitz Garı ise hala
anılmıştır: Paris’in en eski garlarından biri olarak hizmet veri-
“concorde’da bütün fıskiyeler birden ayaklanacak yor. Ayrıca bir metro aktarma istasyonu olması
eğri bir demir gibi ensende hissedeceksin ebem sebebiyle de Parislilerin gündelik hayatında sık-
kuşağını” lıkla kullandıkları bir mekân olduğuna şüphe yok.
Daha sonra ise Bordeaux’ya yolcu edilen sevgi- Samaritan’e gelince, buranın Paris’in eski alışve-
liye sıra gelecektir. Şiirin bu kısmında gar ismi veril- riş merkezlerinden biri olduğunu biliyoruz. Şiirin
memiş ama günümüzde Bordeaux’ya kalkan tren- yazıldığı yıllardan günümüze kadar bu özelliğini
lerin Montparnasse Garı olduğunu ve bu semtin sürdüren mekân Paris’in en eski köprüsü olan
de yazarların uğrak yeri olduğunu düşünürsek son Pont- Neuf’ün Île de la Cite’yi şehrin batı yaka-
zamanlarda çekilen “Le Fabeleux Destin D’Amelie sına bağladığı yerde bulunuyor. Hatta bu mekân
Poulain” ve “Hugo” filmlerinin de dekoru olan bu 90’lı yıllarda bir hayli ünlü olan Les Amants du
garın şiire konu edildiğini düşünebiliriz. Ayrıca şair Pont- Neuf (Köprü Üstü Âşıkları) filminin de çoğu
bu dizelerin devamında Paris’teki adresini de St. sahnesinde arka plandan net bir şekilde görülmek-
Vincent de Paul kilisesi olduğunu söyler. Yazının tedir. Şimdi bu bahsettiğimiz mekânların şiirde
basında da belirttiğimiz gibi Gare du Nord ve Gare nasıl yer aldıklarını da gösterip Kaptan şiirinin son
de l’Est’ye son derece yakın olan bu kilise şairin bölümüne geçelim:
daha önce verdiği bir adres olan Maubeuge soka- “şimdi benim gözlerim paris’te marivaux
ğının da arkasında kalır. Dolayısıyla şairin yaşadığı sinemasında
cadde bu iki şiirle netliğe kavuşuyor: bir çift kara maça gibi yorgun ve uykusuz
“st. vincent de paul kilisesi benim otelin arka- ellerim derseniz marsilya’da garsonlar
sına düşer hesaplaşıyor
saat kulesi her gece uyur uykumdan uyandırıyor martini- cin seksen frank on frank da servis
her seferinde tekrar seni bordeaux’ya yolcu kalbim derseniz onun nerede olduğunu
ediyorum” bilmiyorum
Şiirin dördüncü bölümünde Paris imgesi yavaşça ...
kayboluyor çünkü şairin ve sevgilisinin hayatlarını ikimiz birden bire austerlitz garı’na gidiyoruz
yansıtıyor çoğunlukla bu bölüm. Arada bir sahneye austerlitz garı önüne bakıyor bizden utanıyor
karışan mekânlar ise Marivaux Sineması, Auster- bir trene binip rastgele defolup gitmek istiyorum
litz Garı ve Samaritain. Marivaux Sineması bugün ...
bildiğimiz kadarıyla kullanılır durumda değil. Bou- samaritain’in ışıkları ocağıma düşmüş yalvarıyor
levard des İtaliens’de bulunan bu sinemayla ilgili bir roman için fevkalade oldukları düşünülebilir”

2012/2  | Hukuk Gündemi  27 


Kaptan şiirinin son bölümü şiirdeki en keskin yemektedir. Bunun nedenini soranlara ise “Paris’te
ve iddialı ifadelerin yer aldığı kısımdır. Şair bu bu kulenin görülmediği tek yer burası” diyerek
bölümde terk edilmiş olmasının bir sonucu olarak cevap verir. Zamanında büyük tartışmalara da
öfkesini iyice artırmıştır. O kadar ki Seine kıyısında konu olsa da Eiffel Kulesi bugün yılda 6 milyon
bugün de yoğun olarak bulunan kitapçılarda bul- turist ağırlayan, geceleri ise zaman zaman ışıklarını
duğu Fransız dilinin ünlü şairi François Villon’un sarıdan beyaza çevirerek altında oturup içkilerini
şiirlerinde teselli bulmuştur ve sevgilisinin kendi yudumlayan Fransızları coşturan bir çekim mer-
şiirlerini okudukça ağlamasını dilemiştir: kezi ve aynı zamanda da Fransa’nın iletişim ağını
“seine kitapçılarında villon’un şiirlerini buldum sağlayan en önemli vericilere sahip. Şairimiz Attila
nehir yürek gibi kararmıştı rüzgar esiyordu İlhan şiirinde Eiffel’e sadece bu şiirde yer vermiştir.
bir hafta her gece villon’dan bir şeyler okudum O da Eiffel’in dibinde bir “cigara yakmalık” zaman
sen benim şiirlerimi dilimindedir. Vakit ise akşamdır, Eif-
okudukça ağlayacaksın “ fel Kulesinin arka taraflarına düşen
Daha sonra şair yaşadığı Saint- Dominique Sokağı ışıklarını
ilişkiyle ilgili pişmanlık duy- yeni yakmaktadır:
maya başlamıştır. Sevgili- “eiffel’in dibinde durduk ben bir
sini hiç tanımamış olmayı cigara yaktım
istemektedir artık. Öyle saint-dominique sokağında şehir
ki bugün Montmartre’in ışıklarını yaktı
en önemli simgesi olan içim büyük karanlıktı ellerimi
Sacre- Coeur Kilisesi’nin göğe uzattım”
önünde kör bir dilenci İçi büyük karanlık olan şairimiz
olmak bile ona daha güzel şiirin devamında yine ayrıldığı sev-
gelmektedir. gilisini anar ve ona sitem eder:
“seni hiç görme- “rüyana erkekler giriyordu hem
seydim seni keşke hiç çıplak giriyordu
görmeseydim aklına ben geldiğim zaman
şu benim iki gözüm utanıyordun
aksalardı kıpkızıl kör onların arasında değildim çünkü
olsaydım ben yoktum
sacre- coeur’de armonik ben paris’te kalmıştım adresim
çalsaydım dilenseydim ezberindeydi
seni hiç görmeseydim istesen her cumartesi bir kart
ismini hiç duymasaydım gönderebilirdin
belki kendime göre rezilce saadetlerim olurdu” ne var ki bunu hiç bir zaman yapmayacaktın “
Şiirin sonlarına geldiğimizde ise tanıdık bir Sevgilisine böyle sitem eden şair daha sonra
Paris anıtı yani Eiffel Kulesi şiirimize girer. 1887- Paris yıllarının en yakın dostu Mırç’la yapacaklarını
1889 yılları arasında Fransız Devrimi’nin 100. yıl anlatarak şiiri sonlandırır:
kutlamaları için Paris’te düzenlenen fuarın giriş “şimdi kalkıp gitsem mırç’ı bulacağım malum
kapısı olmak üzere geçici olarak inşa edilen ancak sonra vini-prix’den üç litre şarab alacağımız
daha sonra kalıcı hale gelen kule, bugün bütün şarabın yanına bir şişe rom-negrita alacağımız
Fransa’nın simgesi konumundadır. İlk yıllarında sarhoş olacağımız malum şarkı söyleyeceğimiz
kulenin Paris’in güzel silüetini bozduğunu düşü- sonra mırç zehra’dan bahsedecek ben susacağım
nen Fransız aydınları kulenin kaldırılması için bil- camlardan bakınca paris’in damlarını göreceğiz
diriler yayınlamışlardır. Hatta bugün Maupassant bana ancak sabahları telefon edebilirsiniz”
tarzı öykücülüğe adını veren Fransız öykücü Guy
de Maupassant da bunların arasındadır. Ancak bu
ünlü yazar öğle yemeklerini de kulenin terasında

  28 Hukuk Gündemi  | 2012/2

You might also like