You are on page 1of 31

B) EDEBÎ ESERLERİNDE BATI 1.1.

Çocukluk Yılları ve Levantenler

1. Şiirlerinde Batı “…yine chopin’den révolution’u çalar komşumuz


saat kulesi gecenin on birini vurur”*

Attilâ İlhan’a şöhretini kazandıran yanı, şairliğidir. İlk şiiri Balıkçı Türküsü’nün Attilâ İlhan

1941 yılında Yeni Edebiyat 163


dergisinde yayımlanmasıyla edebiyat dünyasına bir şiirle Çalışmamızın ilk bölümünde bahsettiğimiz gibi, Attilâ İlhan’da Batılı yaşam

giriş yapan Attilâ İlhan’ın edebiyat dünyasında ciddi anlamda tanınmasını sağlayan olay tarzına âşinalık çocukluk yıllarına kadar iner. Attilâ İlhan, çocukluk yıllarını

ise, 1946’da yapılan CHP Şiir Yarışması’nda kendisine ikinciliği kazandıran Cebbar Karşıyaka’da (İzmir) geçirir. Osmanlı döneminden kalan ve özellikle Karşıyaka’nın

oğlu Mehemmed şiiriyle yaptığı derecedir. Attilâ İlhan’ın ifadesiyle kendisini edebiyat sahil kesimlerinde ikâmet eden Levantenler, İlhan’ın yaşamında çeşitli izler bırakır.

dünyasına paraşütle indiren bu derece, onun ilk önemli başarısıdır. Attilâ İlhan, edebiyat İlhan, çocukluk yıllarından bahsederken, İtalyan ve Rum komşuları ilgili zihninde kalan

çevrelerinde ilk olarak şiirleriyle adından söz ettirmiştir. İlerleyen yıllarda yayımladığı hatıralarını gerek söyleşilerinde gerekse gazete ve dergi yazılarında dile getirmiştir. İlk

yedinci şiir kitabı Tutuklunun Günlüğü (1973) ise, kendisine 1974’te TDK Şiir şiir kitabı Duvar’da165 yer alan Révolution şiiri, İlhan’ın çocukluk yıllarını ve bu

Ödülü’nü kazandırır. İlk şiir kitabı Duvar’ın 1948’de (Işıl Matbaası) yayımlanmasından yıllardaki -aryalarıyla hatırladığı- İtalyan komşularını hatırlatmaktadır.

bu yana, toplam on iki şiir kitabı yayımlanan İlhan’ın son şiir kitabı Kimi Sevsem Duvar’da, İlhan’ın Fransızcayı ve Batı edebiyatını henüz çok iyi bilmemesinden

Sensin, 2001’de yayımlanır. Attilâ İlhan’ın şiirlerine yaklaşırken, bir tem araştırması ve dönemin mevcut yönelişlerinin de etkisiyle, halk şiirinden izler daha yoğun olarak

yapacağımızdan, şiirinin teknik yönünden çok, Batı’nın ve Batı’yla ilişkili unsurların görülür. Ancak, kitabı değerlendiren Nurullah Ataç, Duvar’da yer alan kimi şiirlerde

hangi yoğunlukta ve ne şekilde şiirine yansıdığı üzerinde duracağız. 164 Whitman, Samain ve Paul Geraldy’yi hatırlatan mısraların bulunduğunu belirtir.166
Révolution şiirine baktığımızda, İlhan’ın çocukluk yılları anılarının izlerini
görmek mümkündür:

“sarmaşıklı bir ev güneşli tertemiz camları


yine chopin’den révolution’u çalar komşumuz
(……..)
sonra ben sana nâzım’dan şiirler okurken
163
Şiir, Yeni Edebiyat dergisinin 23. sayısında yayımlanmıştır. (Birinci Teşrin 1941) Yeni Edebiyat üşüşür penceremize gece kelebekleri
dergisi 5 Ekim 1940- 15 Kasım 1941 tarihleri arasında 26 sayı olarak yayımlandı. Önceleri derginin
imtiyaz sahibi, Neriman Hikmet’tir. İlerleyen yıllarda Suat Derviş dergiyi kendi üzerine aldı ve o zamana
*
kadar düzensiz olarak çıkan dergiyi kocası Reşat Fuat Baraner ile birlikte düzenli olarak neşretmeye Attilâ İlhan; Duvar, s. 118.
165
başladı. Ancak resmi olarak derginin imtiyaz sahibi, Neriman Hikmet kaldı. Zaman içinde hâkim politik Kitabın ilk baskısında, Gavurdağları’ndan Rivayet, Karanlıkta Kaynak Yapan Adam ve Aşka Dair
çevrelerce hoş karşılanmayan dergi kapatıldı. Derginin bibliyografyası için bkz. Wolfgang Riemann; Şarkılar adlı bölümler yer almaktadır; ancak diğer baskılarında bu bölümlere yeni şiirler de girecektir.
“Yeni Edebiyat Dergisi Notlar ve Bibliyografya” (Çev.: Fazıl Gökçek), Türk Dili ve Edebiyatı Hürriyet Yürüyor adlı bölüm ilk baskıya alınmamıştır. İlk baskıdaki Aşka Dair Şarkılar adlı bölüm, diğer
Araştırmaları Dergisi, nr. 8, EÜ Edeb. Fak. Yay. İzmir 1994, ss. 161-185. baskılarda Harb Kaldırımında Aşk adını alır. Ayrıca Şafak Vakti Dünya adlı bölüm kitabın ilk baskısında
164
Atttilâ İlhan’ın şiirinin teknik yönü, şiirlerinde Halk edebiyatı ve Divan edebiyatı izleri için bkz. yoktur, bu bölüm ikinci baskıdan itibaren kitaba alınmıştır. Bkz. Yakup Çelik; Şubat Yolcusu-Attilâ
Yakup Çelik; Attilâ İlhan’ın Şiiri, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı İlhan’ın Şiiri, Akçağ Yay., Ankara 1998, s. 20.
166
Bölümü, Doktora Tezi, 1994, 742 s. Ayrıca bu çalışmanın ürünü olan eserine bkz. Yakup Çelik; Şubat Nurullah Ataç; Ulus, 17 Şubat 1948. Bu yazıya Attilâ İlhan’ın Korkunun Krallığı adlı şiir kitabından
Yolcusu-Attilâ İlhan’ın Şiiri, Akçağ Yay., Ankara 1998.. ulaşılmıştır. Bkz. Attilâ İlhan; Korkunun Krallığı, Bilgi Yay., Ankara 2000, ss. 127-131.

68 69
(………)
yine chopin’den révolution’u çalar komşumuz limanda gece vardiyası kuru üzüm ve incir
saat kulesi gecenin on birini vurur pul pul terlemiş tahmil tahliye amelesi
(……..)”167 çift atlı arabalar hangi rüyayı taşıyor
Attilâ İlhan’ın sevdiği sanatçılardan biri olan Chopin, yaşamı boyunca verdiği
ürünlere de yansır. Attilâ İlhan, TRT’de yayımlanan Kartallar Yüksek Uçar dizisinin sırada alman şilebi var s/s brandenburg”168
senaryo yazarıdır. Bu dizide kimi zaman, film müziği olarak Chopin’den parçalar
çalınır. Ayrıca, Allahın Süngüleri-Reis Paşa ve Allahın Süngüleri-Gâzi Paşa romanında Yaşlılık yıllarına rastlayan Kimi Sevsem Sensin’de yer alan bazı şiirler, İlhan’ın
Chopin adı, çokça anılır. Romanda Fikriye, Mustafa Kemal’e sık sık Chopin’den geçmişe dönük hatırlamaları şeklindedirler. Ancak, İlhan’ın diğer şiir kitaplarında,
parçalar çalar; bazen de Mustafa Kemal, Fikriye’yi Chopin’den çalınan parçalarla çocukluk dönemi ve Levantenler açık bir şekilde işlenmemiştir.
hatırlar.
Gigli ve Caruso’nun aryaları, Attilâ İlhan’ın çocukluk yıllarından aklında kalan 1.2. Fransa Yolculuğu
önemli hatıralarındandır. Bu aryalar, Karşıyaka’daki evlerini ve komşularını
hatırlatması ve kendisini etkileyen ilk Batı kaynaklı unsurlar olması bakımından
“…paris diye ölecektim uzaktan
önemlidir. İtalyan ve Rum komşuları Batılı hayat tarzlarıyla da onları etkilemişlerdir.
notre-dame’ın çığlıklarını dinliyordum
Ayrıca yine bu yıllar, Nâzım Hikmet’i yeni yeni keşfettiği ve el altından edindiği
kalbim köpürmüştü anlıyordum
kitaplarını okuduğu dönemlerdir.
on iki otuz beş’te napoli’de allahım
Attilâ İlhan’ın on ikinci ve son şiir kitabı Kimi Sevsem Sensin’de de (Bilgi Yay.,
uyuyamıyordum uyuyamıyordum…”*
2001) çocukluk yılları İzmir’inden ve Levantenlerden izler görülmektedir. Kitabın Di’li
Attilâ İlhan
Geçmiş Zaman adlı bölümü, İlhan’ın geçmiş günlerine yaptığı bir yolculuğun ürünleri
Attilâ İlhan’ın yaşamında Paris’in özel ve önemli bir yeri vardır. Paris onu hem
olan şiirlerden meydana gelmiştir. Ne Kadar İzmir şiirleri bu bakımdan ilgi çekicidir:
fikrî açıdan hem de kişisel açıdan etkilemiştir. İlhan’ın Paris’e giderken yaşadığı
mutluluk, -çalışmamızın ilk bölümünde ele alındığı gibi- yolculuk esnasında duyduğu
“Ne Kadar İzmir / 2
heyecan Abbas Yolcu adlı eserinde uzun uzun anlatılmıştır. Paris hayalinin ve
(…..)
yolculuğunun şiirlerine de yansıdığını görmekteyiz. Bu açıdan İlhan’ın ikinci şiir kitabı
‘hizmet’ gazetesi sermuharriri zeynel besim
Sisler Bulvarı169 (Seçilmiş Hikâyeler Dergisi Yay. 1954), ayrı bir öneme sahiptir. Kitap,
sarhoş mandolinleriyle sandalda italyanlar
‘her çeşit motor aksamı ithal edilir’ 168
Attilâ İlhan; Kimi Sevsem Sensin, İş Bankası Kültür Yay., İstanbul 2004, ss. 60-61.
feltrinelli ve şürekası’na rakip bulunamıyor *
Attilâ İlhan; Sisler Bulvarı, s. 33.
169
Sisler Bulvarı’nın ilk baskısında yer alan şiirlerin düzenlemeleri farklıdır. Dıştan İçe ve İçten Dışa
diye iki bölüme ayrılan kitabın daha sonraki baskılarında şiirlerin beş bölümde toplandığı görülür. Ayrıca,
inciraltı’ndan son seferi ‘uşak’ vapurunun ilk baskıda yer almayan Yeraltı Ordusu, Ümitten Ümit Kesilmez, Dilekçe, Hayır, Dokuz Eylül şiirleri
ikinci baskıdan itibaren kitaba ilave edilmişlerdir. Bkz. Yakup Çelik; Şubat Yolcusu-Attilâ İlhan’ın Şiiri,
Akçağ Yay., Ankara 1998, s. 65. Ayrıca, Duvar’da imlâ ve büyük harf kullanımında klasik anlayışa uyan
167
Attilâ İlhan; Duvar, s. 118. Attilâ İlhan, geleneksel imlâyı ve büyük harf kullanımını Sisler Bulvarı ile birlikte terk eder. Bkz. Yakup

70 71
aynı zamanda, Paris seyahati sonrasında yayımlanan ilk şiir kitabıdır.170 Sisler Bulvarı, (……)”171
Attilâ İlhan’ın gençlik dönemine ait şiir kitaplarındandır. Kitapta yer alan ve İlhan’ın Şiirde görüldüğü üzere, İlhan’ın Paris sevgisi ve bu seyahat esnasında duyduğu
İzmir’de yazdığı Başka Yerde Olmak şiiri, Paris hayalini, yolculuğunu ve sevgisini heyecan, çok açık bir şekilde kendini göstermektedir. Şiirde yer alan bu ifadeler,
işlemesi bakımından ilgi çekicidir: İlhan’ın Paris yolcuğunu ve izlenimlerini anlattığı Abbas Yolcu eserindeki tasvirleri ve
“(…….) Zenciler Birbirine Benzemez’deki bazı sahneleri hatırlatır.
on iki on beş’te istanbul’a dağılmıştım Attilâ İlhan’ın bu yolculuk esnasında tanıştığı ve tanıdıktan sonra “feleğin
hilâl gibi bir kızcağız beşiktaş’ta sillesini yemiş bir adam”172 olarak niteleyeceği Ermeni dostu Tatyos Tatyosyan,
rüyasını dokuyordu ondan bıkmıştım Tatyos’un Kahrı adlı şiirinde görülür:
çiğ mürekkep ve aseton kokuyordu “son yolcunun adı attilâ ilhan’dı
(…….) miyoptu kısa boylu bir adamdı
on iki otuz beş’te napoli garı’nda bir tren (..…..)
çırpınıyordu aşağılık bir gemici barında tatyosyan’la arkadaş oldu
ben burnumu şaraba sokmuştum güvertede birlikte gördük
katiyyen sarhoştum kirpiklerim yanıyordu hırsızlama durduk dinledik
santa-lucia civarında bir karanlık ermeni sicim gibi ağlıyordu
bir iştahsız orospu bulmuştum bilmem neden karısı marsilya’da kalmıştı
uyuyup uyuyup uyanıyordu çocuğu karısında kalmıştı
on iki otuz beş’te napoli garı’nda ben anası istanbul’da bekliyordu
utanmasam bilet parası dilenecektim palermo feneri parlıyordu
paris diye ölecektim uzaktan (…….)
notre-dame’ın çığlıklarını dinliyordum attilâ ilhan bir şiir yazacaktı
kalbim köpürmüştü anlıyordum herifin yüreği delinmişti
on iki otuz beş’te napoli’de allahım içi taun gibi uğulduyordu
uyuyamıyordum uyuyamıyordum tatyos’un kahrını yazacaktı
sırılsıklam utanacaktık
Çelik; Attilâ İlhan’ın Şiiri, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı
Bölümü, Doktora Tezi, 1994, s. 13. tatyos mutlaka mesut olmalıydı
170
Attilâ İlhan, ilk şiir kitabıyla ikincisi arasında altı yıl gibi bir sürenin olmasını; İstanbul/Paris/İzmir
üçgeninde mekik dokumasından dolayı şiiri yaşamaktan, yayımlamaya fırsat bulamaması, maddi ömründe bir dakika olmalıydı
yetersizlikler ve solcu yazarların o zamanlar yayınevi bulamamaları ile açıklar. Sokaktaki Adam’ı
yayımlayan ve romanın tutulduğunu gören Salim Şengil, Attilâ İlhan’dan bir şiir kitabı da yayımlamak o dakika mesut olmalıydı
ister. Yazdığı şiirleri titizlikle dosyalayan Attilâ İlhan, CHP Şiir Yarışması’ndan kazandığı ödülün
parasıyla aldığı Hermes Baby daktilosuyla, o zamanlar oturduğu Mecidiyeköy’deki evinde, Sisler Bulvarı bunun çâresine bakmalıydık
şiirlerini daktilo ederek Ankara’ya yollar. Ancak o günden beri kendini rahatsız eden bir durum ortaya
çıkar. O da, Salim Şengil’in Sisler Bulvarı şiirlerinin bir bölümünü, başka bir kitap olarak yayımlamak
171
istemesinden, kitaptan çıkarmasıdır. Bkz. Attilâ İlhan; Sisler Bulvarı, İş Bankası Kültür Yay., 1. bs., Attilâ İlhan; Sisler Bulvarı, ss. 32-35.
172
İstanbul 2003, s. 145. a.g.e. s. 151.

72 73
yoksa yüzümüz olmazdı otel defterine şair yazmışlar
doğru dürüst ölemezdik konservatuvar talebesi komşum
173
ölüler bizi ayıplardı” rigoletto’dan prensin aryasına başlar
Özellikle ilk Paris seyahati Attilâ İlhan için sonrakilerden daha etkileyicidir. her sabah saatin onunda
Çünkü yıllardır hayalini kurduğu, kitaplardan, filmlerden gördüğü şehri ilk kez (…….)
yakından ve yaşayarak görecekti. Paris yıllarında orada yaşadıkları ve öğrendikleri, abbas ki türküler içinde yaşadı
gerek gezi yazılarında gerek gazete yazılarında gerekse romanlarında birçok yönüyle dört bucağa tohum tohum türküler serpiyor
kendini gösterir. boulevard sebastopol’da yağmur başladı
belleville taraflarında güneş açıyor

1.3. Fransa’daki Yaşamı la donna kaybolmuş barbes metrosu’nda”174


Şiirde bahsedilen konservatuvar öğrencisi, otel yaşantısı ve Rigoletto’nun aryası
gerçek bir yaşantının unsurlarındandır. Attilâ İlhan’ın belirttiğine göre, Paris’te aynı
“paris’e mahsus bir yağmur hayatı
otelde kaldığı konservatuvar öğrencinin aryalarını dinleme imkanı bulmuştur. Aynı arya
bin dokuz yüz elli bir senesi sonunda
onda, İstanbul’da izlediği bir filmi ve aynı zamanda bu aryayı güzelce seslendirebilen
sokaklar benim ben sokakların
kardeşi Cengiz’i çağrıştırır.175
bir türkü gezinir dilimin ucunda…”*
Kaptan şiiri de Paris yaşamından geniş izler taşıyan şiirlerindendir. Sisler
Attilâ İlhan
Bulvarı’daki Kaptan bölümü şiirlerinin bir kısmı Paris’te yazılmışlardır. Bu bölümde
Attilâ İlhan’ın farklı dönemlerde gittiği ve toplam altı yıl kaldığı Paris, onun
yer alan ve bölüme adını veren Kaptan şiiri, Attilâ İlhan’ın Paris yaşamından izler
eserlerine en fazla yansıyan unsurlardandır. Fransa’daki izlenimlerini ve çağdaş
taşımasının yanı sıra, şiirde gerçeküstücülükten gelen serbest söyleyişlere, atlamalara,
edebiyat sorunlarını kaleme alan -o yıllar yazdığı yazıların büyük bir bölümünü
alışılmış mantıksallığın terk edilişine rastlanır:
oluşturan- Fransa merkezli yazıları, daha çok Varlık’ta yayımlanmıştır. Paris yıllarından
“2
izler, yayımlanışı Paris’e yaptığı ilk seyahati sonrasına rastlayan Sisler Bulvarı’ndaki
(……..)
bazı şiirlerinde açık bir şekilde görülmektedir. Örneğin, La Donna e Mobili şiirinde
dün gece châtelet’de metro’nun yanıbaşında durdum
bunu gözlemlemek mümkündür:
yağmur bilmediğim başka bir gökten yağıyordu
“paris’e mahsus bir yağmur hayatı
yağmur saint-jacques kulesine doğru yağıyordu
bin dokuz yüz elli bir senesi sonunda
sokaklar benim ben sokakların
yanımda olduğun zaman her zamankinden yalnızım
bir türkü gezinir dilimin ucunda

şimdi bir nefeste café de I’ecluse’ü hatırladım


maubeuge sokağı’nda gelip durmuşum

173 174
Attilâ İlhan; Sisler Bulvarı, ss. 26-29. Attilâ İlhan; Sisler Bulvarı, ss. 37-38.
* 175
Attilâ İlhan; Sisler Bulvarı, s. 37. a.g.e. s. 153.

74 75
seine kıyısındaki küçük nehir kahvesini kaldırımlarda paris manzaraları
kapısında bir gemici feneri asılmış duruyor gökyüzünde bir çabuk
3 bir açık
(………) bir hızlı mavilik
paris’in göklerinden uzanıp bir yıldız kopardım
kırmızı bir karanfilmiş gibi yıldızı saçlarına taktım bir hızlı bulutlar
on beş dakika sonra bordeaux’ya bir tren kalkacak kırmızı kuşlarla süslenmiş yül180 eldivenlerin
garın merdivenlerinde benim için ağlayacaksın gökyüzü kaldırımlar sen ve paris şehri
ellerim yağmura açılmış sakallarım ıslak sen ve paris şehri sevgilim
ben ki cehennemde bir allah gibi yalnızım (…….)”181
176
(……..)” diye devam eden şiirde, şairin “sevgilim” derken kastettiği, sevdiği kız Annette’tir.182
Bu şiir hakkında Attilâ İlhan: Annette ile yaşadığı birlikteliği duygusal ve tertemiz bir ilişki olarak niteler Attilâ
“….büyük bir metropolün, bu metropolün dağdağasını yaşayan bir İlhan.183 Şiir, aynı zamanda Talat Sait Halman tarafından İngilizceye çevrilmiştir.
adamın yaşantısı, çarpıcı kesitler halinde verilmiştir.”177
Attilâ İlhan’ın üçüncü şiir kitabı Yağmur Kaçağı’nda184 (Seçilmiş Hikâyeler
şeklinde bir yorum yapar ve şiirin adının neden Kaptan olduğunu şöyle açıklar: Dergisi Yay.1955) Paris izlerini görmekteyiz. Sisler Bulvarı’nın bir uzantısı niteliğinde
“….paris’te bir ara sakallıydım, eş dost bundan mı nedir, bana kaptan olan bu kitapta, İlhan’ın Paris yaşamından izlerin bulunmasının yanında, Yağmur Kaçağı,
adını yakıştırdılar. ad oradan geliyor….”178 Üçüncü Şahsın Şiiri, Maria Missakian gibi unutulmayan aşk şiirleri ve Anadolu
Attilâ İlhan’ın şiirlerinde çok sık geçen, armagnac, calvados, quantra gibi içki insanının yaşamından kesitler taşıyan şiirler yer alır. Kitabın özellikle Bulvardia
adlarının, okurlarda ve bazı eleştirmenlerde (Mehmet Kaplan kastediliyor.) kendisinin bölümünde yer alan şiirler, Paris yaşamından yoğun izler taşımaktadır. Anadolu insanının
içkici olduğu izlenimine yol açtığını belirtir. Sisler Bulvarı’nda bir açıklama yapan Attilâ yaşamını işlediği şiirleri ise, kitabın Acı Ninni bölümünde yoğunlaşır. Paris yaşamından
İlhan, Fransa yıllarına ait şiirlerinde içki adlarını çok sık kullanmasının, onun içkici bir izler taşıması ve kitabın bir bölümüne adını vermesi bakımından Bulvardia şiiri
insan olduğunu göstermeyeceğini ifade eder. Esasında içkiyle arasının iyi olmadığını önemlidir:
belirten İlhan, şiirlerinde bu tür içki adlarını kullanmaktaki amacının, oradaki yaşama “bugün ayın ondördü ortalık gün gibi maşallah
179
ayak uydurabilme çabalarından kaynaklandığını söyler. paris’in üstüne kırk yıldız doğmuş kırkbir buçuk
Paris’te Fransızcasını geliştirmek için gittiği Alliance Française’de tanışıp (……)
etkilendiği Polonyalı sevgilisi Annette’ten bahsettiği şiiri Başka Adam, Batı’ya ait 180
Yazım yanlışı yapılmış olmalı. Kelime, şiirin orijinalinde “yün”dür.
unsurlar açısından üzerinde durulması gereken şiirlerindendir: 181
a.g.e. s. 11-15.
182
Bu konuda bilgi için bkz. Attilâ İlhan; Abbas Yolcu; s. 211.
“(…….) 183
Bu konuda bilgi için çalışmamızın ilk bölümündeki “Fransa’daki Aşkları” kısmına bakınız.
184
Kitabın ilk baskılarıyla diğer baskıları arasında şiirlerin düzenlenişi yönüyle oldukça fark vardır. İlk
baskıda şiirler belli bir bölümlemeye tâbi tutulmadan kitaba alınmıştır. İkinci baskısından itibaren kitaba
176
a.g.e. ss. 40-53. Büyük İstifham Üzerinde, Zehra Kardelin, Zehra’nın Hâli, Zehra Beni Eylül’de Bekliyor, Rüzgâr Gülü,
177
a.g.e. s. 154. Bulvardia, Fu Hi Çen, Şaşı Rıdvan, Müçteba Kulunuz, Eyi Muz Eyi, İbrahimlerin Evi, Berber Salih’in
178
a.g.e. s. 154. Hikâyesi, Deli Asâf ve Hammal Şakir’e Ketenhelvacı Mânileri adlı şiirler eklenmiştir. Bkz. Yakup Çelik;
179
a.g.e. s. 156-157. Şubat Yolcusu-Attilâ İlhan’ın Şiiri, s. 121-122.

76 77
altın fıçı’da iki tek attık bizim mırç’la beraber düşünür. Bundan dolayı bu şiirleri yayımladığını söyleyen İlhan, bu şiirlerde imgeden
aman bir anjou şarabı attık dostlar başına çok söyleyişi ön plana çıkarmıştır.188
seine boyunu tuttuk yürüdük Iyon garı’na kadar Attilâ İlhan, Alliance Française’de tanıştığı ve aynı zamanda beğendiğini
ne bal gözlü kızlar geçti ne altın gözlü belirttiği, sıra arkadaşı Hannelise için aynı adı taşıyan bir şiir yazmıştır. Hannelise,
dudaklarını yazayım dedim gözlerini yazdım Liechtenstein’lı bir kızdır. Kimi zamanlar birlikte zaman geçirdiklerini belirten İlhan,
185
(……..)” Zenciler Birbirine Benzemez romanında gördüğümüz Hilde karakterinin Hannelise’den
diye devam eden şiirin yazılma süreci için şunları söyler Attilâ İlhan: çok şey aldığını da belirtir. Şiir, N. Akıman tarafından İngilizceye çevrilmiştir:189
“bir gece, barbes/rochechouart taraflarında, gelişigüzel dolaşıyorum. “yağmurdan çıkıp geleceksin hannelise
yanımda mırç. kafalar hafif dumanlı, gümüş mavisi bir mehtap yağmur gözlerinden çıkıp gelecek
aydınlığı ortalığı sarmış. ışıklar, yıldız yağmuru gibi çevremde bir öğle sonu paris’te hannelise
kaçışıyor. tastamam hatırlıyorum. içimde nasıl bir birikim olmuşsa, bir kahvede grands boulevards türküsünü
otele dönünce, daktiloya kâğıdı çevirip, bir solukta şiiri [çalacaklar
boşaltıyorum.”186 paris ve yapraklar sararmış etrafımda
Atttilâ İlhan, meşhur arkadaşı Margot’yla kimi geceler dolaştığı Paris’teki seine’e kanat vurup bir rüzgâr geçiyor
Bonaparte Sokağı üzerine aynı ismi taşıyan bir şiir yazar: gare d’orléan’da saat şimdi üç diyecek
“bonaparte sokağı’nı ben bilmem siz hiç yağmurdan çıkıp geleceksin hannelise
[bilmezsiniz (……)”190
bonaparte sokağı’ndan bilmeden gelir geçersiniz İlhan’ın Alliance Française’de tanışıp arkadaş olduğu kişilerden biri de, Çinli Fu
deux magots kahvesi’nden tut seine boyuna kadar Hi Çen’dir. İlhan’ın Çinliler hakkındaki önyargılarını terk etmesinde Fu Hi Çen’in
[tut önemli rolü olur. Hannelise gibi Fu Hi Çen de, Zenciler Birbirine Benzemez romanında
gölgeni vitrinlere yık çırılçıplak çek de git karşımıza çıkar. Yağmur Kaçağı’nda Fu Hi Çen için yazılmış bir şiir vardır:
sabah bonaparte sokağı’nda göz gözü görmez “bir kahveye oturmuşum sırtımı cama vermişim
[sisten bir çinli gelmiş oturmuş herifte surat beş karış
sabah bonaparte sokağı’ndan geç hele geçebilirsen paşa paşa uzanıp derhal derdini sormuşum
(………)”187 meğer çin denizinde gemileri batmışmış
Bulvardia bölümü şiirlerini pek başarılı bulmayan Attilâ İlhan, bu şiirlerin ufak pirinç tüccarı bey ufak pirinç tüccarı
gerçeküstücülerden etkilendiği dönemlerin ürünleri olduğunu belirtir. Attilâ İlhan, bir
sanatçının her türlü sanatsal çabasının okuyucular tarafından bilinmesi gerektiğini kahvelerden mahieu kahvesi quartier latin’de
fu hi çen’in kederi kederin topa tutarı
185 188
Attilâ İlhan; Yağmur Kaçağı, Bilgi Yay., 11. bs., Ankara 2001, s. 49-51. a.g.e. s. 102.
186 189
a.g.e. s. 102. a.g.e. ss. 102-103.
187 190
a.g.e. s. 55-56. a.g.e. ss. 52-54.

78 79
o burda ya aklı fikri cehennemin dibinde uykusuzluktan çok bu ödlek flüt margot’nun
bileğine zincirlenir gazetenin her satırı çıplak gözlerindeki rom lekesi dişlerindeki
le monde gazetesi bey le monde gazetesi tebeşir beyazı açlık paletindeki karanlık
(……..)”191 rimelindeki is ve dudak rujundaki kan
Attilâ İlhan’ın bir kısmını Paris’te bir kısmını da Türkiye’de yazdığı Yağmur je hais les dimanches şarkısı juliette greco’nun
Kaçağı şiirlerinin özellikle Bulvardia bölümü şiirlerinde Batı’ya ait unsurların yoğun (…..)”194
olarak karşımıza çıktığını görüyoruz. diye devam eden şiir, Attilâ İlhan’ın Margot ile ilgili anılarını Hangi Seks’te anlatırken
İlhan’ın dördüncü şiir kitabı Ben Sana Mecburum’da (Ataç Kitabevi Yay. 1960) yarattığı atmosferi ve yaptıkları uzun sohbetleri hatırlatmaktadır. İlhan’ın sinema sevgisi
Fransa izlerinin önceki kitaplarına oranla biraz daha azaldığını görmekteyiz. Ancak, ve birikimi, şiirlerinde -bu şiirde olduğu gibi- canlı sahneler yaratmasında etkilidir.
Batı’ya ait izler, farklı yönleriyle kendine yer bulur bu kitapta.192 Kitabın ikinci bölümü Tension à Smyrne’dir. Bu bölüm şiirlerini İzmir’de
Ben Sana Mecburum’un ilk bölümü, Askıda Yaşamak adını taşımaktadır ve yazdığını ifade eden Attilâ İlhan, her ne kadar şiirleri İzmir’de yazsa da, aklının başka
burada yer alan şiirlere daha çok serüven arzusu ve gerilim hâkimdir. Bu bölüm yerlerde olduğunu belirtir. İzmir’de yazdığı bu şiirleri ve şiirlerin yazıldığı dönemler için:
şiirlerinden Büyük Yolların Haydudu, hem Attilâ İlhan’ın Fransa’daki yaşamından hem “…sonraları uzun süre çalışacağım demokrat izmir gazetesiyle ilk
de onun hayatında önemli bir rol oynayan meşhur arkadaşı Margot’dan izler ilişkilerimi de bu şiirleri yazdığım sıralarda kurdum. yalnız şiirlerden,
193
taşımaktadır: izmir’de olsam bile, aklımın başka yerlerde olduğu hemen fark
“işte sımsıcak lejyoner sakalları içinde ediliyor. zaten hayatımın o döneminde ‘başka yerde olmayı’ bir
margot’nun sigarillosuna ateş tutuyor yaşama biçimi haline getirmiştim.”195
tersine dönük gözkapakları uykusuzluktan şeklinde bir açıklama yapar. Kitapta, bölümle aynı adı taşıyan Tension à Smyrne şiirinde
kirli sarı bir gök birikmiş kadehinde Fransızca konuşmalar geçer. İlhan bu şiirde, kendisinde adeta bir fikr-i sâbit haline gelen
hiçbir kibriti bir seferde yakamıyor yolculuk hayali içerisindedir:
“(……)
asıl bu ödlek flüt onu böyle yıkan 1. armstrong’ın delik deşik sesinden
otuz altı saat hayal dokuduk
191
Attilâ İlhan; Yağmur Kaçağı, ss. 57-59. çekirdekli ve mürekkep kanatlı
192
Yağmur Kaçağı ile dördüncü şiir kitabı Ben Sana Mecburum arasında beş yıllık bir süre vardır. Bu süre bir yağmur üstümüze yıkılırken
zarfında bir yandan nesir kitapları yayımlayan Attilâ İlhan, bir yandan da şiir yazmaya devam eder. İlhan,
bu dönemlerini şöyle anlatıyor: yolculuk dedik durduk yolculuk
“…yağmur kaçağı’ndan sonra iki nedenden bir daha şiire dönemedik: a/ üst üste bazı düzyazı kitaplarımı
yayımladık (zenciler birbirine benzemez, abbas yolcu gibi). b/ mavi hareketinin hızla yozlaşarak ikinci (…….)
yeni akımına dönüşmesi, bu akımın dost dergisini ve yayınevini de etkisi altına alması benimle ilişkilerini
etkiliyordu. (..…) bir ara, çok iyi hatırlarım, şiirlerimi yayımlayacak dergi bulamaz olmuştum. varlık beni yarın şafakla bir konsolosluğun kapısındayım
fazla solcu buluyordu, yeditepe ile dost ise bütünüyle ikinci yeni sapıklığı içindeydi. ben de yazıp yazıp bir
dosyada biriktiriyordum şiirlerimi. ben sana mecburum kitabı işte bu şiirlerin derlenmesiyle oluştu.” dakar için fransız vizesi isteyeceğim
Bkz. Attilâ İlhan; Ben Sana Mecburum, İş Bankası Kültür Yay., 4. bs., İstanbul 2005, s. 137.
193
Margot hakkında ayrıntılı bilgiyi Attilâ İlhan’ın Hangi Seks adlı kitabında bulabilirsiniz. Bkz. Hangi
194
Seks; ss. 10-12., Ayrıca bkz. Zeynep Ankara; Yalnız Şövalye Attilâ İlhan, s. 32., Selim İleri; Nâm-ı Diğer Attilâ İlhan; Ben Sana Mecburum, s. 20.
195
Kaptan, s. 116, a.g.e., s. 143.

80 81
— …pardon monsieur! je vais vous demander “tu es debout devant le zinc
un visa, si c’est possible, pour dakar”196 d’un bar crapuleux
tu prends un café à deux sous
İmkânsız Aşk bölümü, aşk şiirlerinden oluşmuştur. Bölümün başlangıç kısmına parmi les malheureux”
Aragon’dan: şeklindeki şiiri alıntılanarak başlanır. Bu bölüm şiirlerinin, İlhan’ın Paris yıllarından çok
“Quand je parle d’amour açık izler taşıdığı görülür.200
mon amour vous irrite” Kendisini batılı sayan bir doğulunun201 duygularını ve izlenimlerini yansıtan
mısraları epigraf olarak alıntılanmıştır. Ayrıca, kitabın son bölümü Cehennem Dairesi V. Yasak Sevişmek, şairin Batı’ya (daha çok Fransa’ya) ait izlerin en açık ve yoğun bir
Nezval’den bir alıntıyla başlar: şekilde görüldüğü (özellikle Biraz Paris bölümü) şiir kitabıdır. Kitaptaki şiirlere
“il reste ce je ne sais quoi de beau qui nous dévore baktığımızda, özellikle ilk bölümlerde bu izleri görmek mümkündür. Biraz Paris
I’oubli de la douleur de la vie et la mort” bölümünün aynı adı taşıyan şiiri, bu bakımdan dikkat çekicidir:
197
Attilâ İlhan’ın altıncı şiir kitabı Yasak Sevişmek (Bilgi Yayınevi 1968), daha “- 1.place pigalle
çok 1960’lı yıllarda yazdığı şiirlerinden meydana gelmiştir. Paris’teyken teorik (…….)
okumalara ve roman üzerine yoğunlaştığını belirten Attilâ İlhan, Türkiye’ye döndükten akşamdı samanyolu patlamıştı
sonra bu dönemin izlerini yoğun olarak taşıyan şiirlerini kaleme alır. Paris dönemi şiir bütün sacré coeur silme akordeon
uğraşı hakkında: mulhouse’lu muydu neydi işte unuttum
“…bilmem fransızca ortamında yaşamak zorundan mıdır, yoksa daha ilk yudumda ağlamaya başlamıştı
çok kendimi romana, roman düşüncesine vermemden mi, şiiri daha şakakları ter içinde gece saat on
çok algıladım da, yazamadım. o dönemin birikimi, izmir’e döndükten, kibrit aranıyor göğüs geçirerek
gazeteciliğe başladıktan bir süre sonra şiire dönüştü. o kadar ki, bütün sevgilerinde yanılmıştı
yasak sevişmek’in birinci basımına yetiştiremedim onları, ancak ikinci (..…..)
basımına girebildiler…”198 - 2. place blanche
şeklinde bir açıklama yapar.199 Kitabın birinci bölümü Biraz Paris’e, Apollinaire’in: (..…..)
geç oldu saat korkuları çaldı çoktan
196
a.g.e. ss. 37-38.
197
Kitabın oluşum süreci ve şiirler hakkında şöyle bir açıklama yapar İlhan: yayımlandığını belirten Yakup Çelik, kronolojik olarak düşünüldüğünde bu şiirlerin Tutuklunun
“yasak sevişmek’teki şiirler, son paris yolculuğumla ondan öncesini ve sonrasını kapsayan bir dönemin Günlüğü’ne girmesinin bekleneceğini söyler. Bkz. Yakup Çelik; Şubat Yolcusu-Attilâ İlhan’ın Şiiri, ss.
şiirleridir; paris’te 1962/65 arasında kaldım, öncesinde istanbul’daydım, yeşilçam’da senaristlik, rejisör 255-256.
200
asistanlığı filan ediyordum; sonrasında ise, izmir’de demokrat izmir gazetesinde gazeteci olarak! bu Biraz Paris bölümünde yer alan kimi şiirleri, Paris’te Fransızca olarak yazan İlhan, bu bölüm için
dönem bir yanımla batı üzerindeki düşüncelerimi aydınlığa kavuşturduğum, bir yanımla geçmiş Yasak Sevişmek’te şöyle bir açıklama yapar:
şiirimizden yararlanma fikrini geliştirdiğim dönemdir, haliyle şiirlere de yansımıştır bu ikili uğraş!” Bkz. “biraz paris’in, bütünüyle, (…) paris ve batı havasını kitapta estiren şiirleri içerdiği besbelli. şimdi,
Attilâ İlhan; Yasak Sevişmek, İş Bankası Kültür Yay., İstanbul 2003, s. 103. hangi batı’yı ve hangi seks’i yayımladıktan sonra, öyle sanıyorum ki, bu şiirleri attilâ ilhan’ın
198
Attilâ İlhan; Yasak Sevişmek, s.103. düşüncesinde ve sanatında yerli yerine koymak daha kolay olacaktır. ‘biraz paris’, batının kültür
199
Yasak Sevişmek’in birinci baskısının Biraz Paris bölümünde Place Pigalle, Place Blanche, Place değerleri üzerinde olduğu kadar, kökeni olan doğunun kültür değerleri üzerinde de düşünmeye başlamış,
Clichy; Yanlışlık Balladı serisinde Josiane, Saksonya Düşesleri, Margot, Tombul Magda; Yasak Sevişmek kendini batılı sayan bir doğulunun duygu ve izlenimlerini yansıtmaya çalışıyor.” Bkz. Attilâ İlhan; Yasak
bölümünde Yaş Kırktan Yukarı, Ölmek Yasak; Ç Koçaklaması bölümünde Osmanlı Kasidesi ve Mehmed Sevişmek, s. 104.
201
Sıradağları şiirleri yer almaz. Birinci baskıya girmeyen şiirlerinin büyük bir kısmının Varlık dergisinde Attilâ İlhan; Yasak Sevişmek, s. 104.

82 83
sokak ağızlarında cezayirli itler “bu şiiri oluşturan üç parçanın her biri paris’te clichy’den barbes’e
cyrano kahvesi’nde tastamam bekliyorum uzanan ünlü caddenin üstündeki üç daha az ünlü olmayan meydanın
gelmeyecek misin yoksa gelmeyecek misin adını taşıyor. hangi seks’te de anlattığım bu cadde, bu meydanlar,
(…….) paris’in hovardalık yaşantısında önemli yeri olan cadde ve alanlardır,
o gece verdiğin kitabı okudum (………) ilk yolculuğumdan başlayarak bu çevrede epeyce gezmiş
içim bir çam ormanı rüzgâr dolaşıyor tozmuşumdur ya, şiirini yazmak son yolculuğumdan dönüşümde oldu,
mösyö fernand gitmiş az önce sordum anı olarak şunu da kaydedeyim: ya 63 ya 64 sonbaharında bir akşam
kızlar deli deli üstüme güldüler oralarda dolanırken ağzımın içinde bazı mısralar çiğnediğimi
kızıl çizmeli berthe hep öyle çirkin farkettim, müthiş şaşırdım. şaşkınlığımın nedeni bu mısraların
küçük lili lejyonerle yaşıyor alışageldiğim gibi türkçe değil fransızca olmasıydı, bir kahveye girip
(…….) kâğıda geçirdim bunları, sonra şiirle uğraşı hayli uzun olan bir
-3. place clichy fransız dostuma gösterdim, hem başarılı buldu, hem de ilginç, ne var
(..……) ki ben onun bu iyimserliğini bir türlü paylaşamıyordum. o şiiri
otellerden bir otel sabaha karşı kaybettim, sonradan izmir’de kaleme aldığım ‘biraz paris’te galiba o
gare de I’est’de neonların dilsiz telaşı yanlış bir dile doğmuş öksüz şiirin imgelerinden ve havasından bir
kız sevilmekten yorgun oğlan bulmaca şeyler de vardı.”204
marsilya’dan yazar bir arkadaşı Şiirlerinin oluşum sürecinden bu şekilde bahseden İlhan’ın Türkiye’ye dönüş
haydutluğuna çağırır gündüz gece nedenlerinden biri de, (babasının ölümünün yanı sıra) şiirlerini artık Fransızca düşünerek
yazmaya başlaması ve bundan duyduğu huzursuzluktur. Bu üç parçalık şiir, aynı
iki yalnızlık da başına kaldı zamanda Yüksel Pazarkaya tarafından Almancaya çevrilir.
jarry sokağı’nda marie-madeleine’in Biraz Paris bölümünde bulunan Yanlışlık Balladı şiiri, Batı izlerinin açık olarak
eskiden gülerdi parlak bir yüzü vardı görüldüğü şiirlerdendir. Şiir, Josiane, Saksonya Düşesleri, Margot ve Tombul Magda
artık boş vagonlar gibi gözleri derin gibi parça şiirlerden oluşur. Bu şiirlerde geçen kimi isimler, Attilâ İlhan’ın Anılar ve
aşağılık bir yerinde içlenmelerin Acılar serisindeki kitaplarında bahsi geçen kişilerdir:
çoktan iflah etmeze çıktı adı”202 “- 1. josiane
Üç parçadan oluşmuş Biraz Paris şiirinde mekân, Paris’tir. Şiirde yabancı sokak ben yanlışlıkla sevdim josiane’ı
ve kişi adları hayli fazladır.203 Bu şiir ve şiirin yazılış süreci hakkında şöyle bir açıklama burgonya dükü’nün şatosunda
yapar Attilâ İlhan: mecnun’dum leyla’yı arıyordum
anlayan olmadı bu yanlışlığı
202 akıl sır ermez işlerin sonunda
Attilâ İlhan; Yasak Sevişmek, ss. 11-15.
203
Place Pigalle, Place Clichy ve Place Blanche hakkında bilgi için bkz. Attilâ İlhan; Hangi Seks, ss.
204
122-124. Attilâ İlhan; Yasak Sevişmek; ss. 104-105.

84 85
kral henri’nin şövalyesi oldum paris’te bitecek polisler bırakırsa
burgonya dükü’nün şatosunda saçları besbelli kirpiklerinden kısa
(…….) sesi şalyapin’in sesinden kalın
-2. saksonya düşesleri (……..)”205
porselen güzeli saksonya düşesleri Attilâ İlhan’ın daha çok düzyazı eserlerinde karşımıza çıkan bu kişiler onun kimi
kullanırsa kayzer’in göklerini kullanır şiirlerinde de ismen geçer; ancak bu kişiler üzerinde Yanlışlık Balladı’nda olduğu kadar
ırmakları durdurur birazcık küsmeleri açık ve geniş bir şekilde durulmamıştır.
dişleri parlamasın ilkbahar ayaklanır Josiane, Attilâ İlhan’ın daha çok Hangi Seks kitabından tanıdığımız Margot’nun
şatonun göllerinde alımlı kuğular arkadaşıdır. Josiane (Josy) için: Tanıdığım ilk çağdaş travesti odur206 diyen İlhan, Josy
yaslı bir yalnızlık gibi durgundurlar ile, kaldığı otelin lobisinde tesadüfen karşılaşır. Bu karşılaşma esnasında ondan oldukça
porselen güzeli saksonya düşesleri etkilenen İlhan’ın Josiane’ı ilk gördüğündeki izlenimleri şöyledir:
serçenin kanadından bile gocunurlar “… çevresine gökkuşağı renkleri dağıtan o sarışın: ucu kalkık, şirin
(……..) burun; derinliklerinde sırmalı yeşiller parlayan, bal rengi gözler
- 3. margot (…….) Gencim, Paris’teyim, ‘öteki’ hayatımı yaşamaktayım:
bakmayın margot’nun taşıdığına çapkınlıktan başka ne düşünebilirim ki?
bu gözler masmavi bavyera markizi’nin Hevesim kursağımda kalacaktır: yıllar sonra, Fena Halde
öfkesi sığmıyorsa kadınlığına Leman’daki Lily tipine modellik etmiş olan Josiane, (eş dost arasında
onun değil venedikli bir hergelenin Josy), ‘sahici’ bir kadın değildi çünkü; sırası düşünce dedi ki: ‘—
erkekliği ne güzel kadınlığı çirkin …görünüşüme bakmayın, tam bir kadın sayılmam ben, travesti
piposu tam gelir orospu ağzına kulüplerinden birisinde çalışıyorum vs…’ ” 207
hele tekgözlüğünü arsen lüpen’in Josiane’dan bu şekilde bahseden İlhan, cinsellikle ilgili tabularını yıkmasında
takınca varılmaz büsbütün yanına önemli bir rol oynayan ve hayata dair çok şey öğrendiğini belirttiği Margot (asıl adı,
(……) Marguerite de Fontenay) hakkında da Hangi Seks’te geniş açıklamalar yapar.208 Magda
- 4. tombul magda ise, Hangi Sol’da karşımıza çıkan anarşist ruhlu, cesur bir kızdır.209 Bu kişilerden
nerede anarşist bir kibrit çakılsa Margot’nun, Attilâ İlhan üzerinde, diğerlerine oranla daha fazla etkisi vardır. Yasak
dudakları orada tombul magda’nın Sevişmek’te bu kişiler adına yazılmış şiirler hakkında şöyle bir açıklamada bulunur İlhan:
saçları besbelli kirpiklerinden kısa
gözleri en uzak gökyüzü polonya’nın
prens kropotkin’i eğer okumasaymış 205
Attilâ İlhan; Yasak Sevişmek, ss. 16-22.
206
varşova’da belki üç çocuk anasıymış Attilâ İlhan; Hangi Seks, s. 205.
207
Attilâ İlhan; Hangi Seks, s. 205.
208
gönüllü sürgünü paris’te başlamış a.g.e. ss. 11-12.
209
Attilâ İlhan; Hangi Sol, İş Bankası Kültür Yay., İstanbul 2003, ss. 21-24.

86 87
“…bazıları birer insana yazılmış gibidir (josiane, margot, magda), bir semplon treni gecenin gözlerini oyuyordu
tanesiyse avrupa tarihinden süzülüp gelen kadınlara (saksonya bir ben uyanıktım bütün kompartımanda
düşesleri). ilk üç ad, anılar ve acılar dizisini okumuş olanların hemen bir de cenova elleri avuçlarıma sığınmış
hatırlayacakları adlardır elbet, josiane, hangi seks’teki josy’yi, camlarda leman gölü yamyassı uyuyordu
margot adı üstünde aynı kitaptaki margot’yu, magda ise hangi hoyrat alp dağlarının ağırlığıyla ezilmiş
sol’daki magda’yı çağrıştırır. (………) her birini teker teker bir paris (……..)
ya da sevda şiiri diye okuyabilirsiniz, farketmez.”210 bir biz uyumuyorduk bütün kompartımanda
Yukarıda adı geçen insanların ortak özelliği, Attilâ İlhan’ın onlarla Fransa’da öbürleri her biri bir başka dilden uyumuştu
tanışmasıdır. Şiirin adının Yanlışlık Balladı olmasını da, Josian için yazılan: doktor lariviere elbette fransızca uyumuştu
“ben yanlışlıkla sevdim josiane’ı” dachau kampı’nın komünistler barakasında
“anlayan olmadı bu yanlışlığı” nasıl kar yağıyordu uykusu buz tutmuştu
mısralarına ve Margot için yazılan: uzakta duman içindeki nöbetçi kuleleri
“erkekliği ne güzel kadınlığı çirkin” miss higgins beygir dişleriyle ingilizce uyumuştu
mısraına bakarak, Josiane ve Margot’nun cinsel yönden kendilerini olduğundan farklı (……..)
hissetmelerine -veya yanlış yaşamalarına- bağlayabilmek de mümkün. -3. venedik
Yasak Sevişmek’in ilerleyen kısımlarında karşılaştığımız İki Sonbahar Kaçakçısı bir katedral koparıp ortaçağ bulutlarından
Dün İzmir’de Yakalandı adlı beş farklı şiirden oluşan çalışması, âdeta bir gazete haberi yığdılar çan sesleriyle san marco meydanı’na
niteliğinde olan kısa bir şiirle başlar, şiirinin hemen altında bu sefer Rimbaud’dan bir rüzgâr susar susmaz pencereleri açtım
alıntı yapılmıştır: soluk yeşil bir balıkçıl sokuldu yanıma
“et je les écoutais, assis dedim uyandın mı dedi çok üşüyorum
au bord des routes (……)
ces bon soirs de septembre -4. üç yaşamak
où je sentais des gouttes (……)
de rosée à mon front venedik son telefon çaldığım şehir
comme un vin de vigueur”
Yalnızgezer, Semplon Treni, Venedik, Üç Yaşamak, Savcılıktaki İfademdir adlı İki almanca vapurları anlayamıyorum
Sonbahar Kaçakçısı Dün İzmir’de Yakalandı üst başlığında toplanan çalışmalardaki kimi iki ambar kimsesizlik yüklemişler
bölümler Batı’ya ait izler taşımaktadır: biraz hamburg oldukça rotterdam
“-2. semplon treni marsilya’dan akordeon gülüşmeleri
bu iş lozan’la cenevre arasında oldu batı yansımaları uzak camlardan

210
tanıdık bir limana demirlemişler
Attilâ İlhan; Yasak Sevişmek, ss. 105-106.

88 89
bir kanun taksimiyle uyanıyorum şeklindeki bir alıntıyla başlar. Attilâ İlhan, kitabın ilerleyen kısımlarında yer alan Yaş
Kırktan Yukarı şiirini, Paris dönüşü İzmir’de yazdığını belirtir. Ölüme yaklaştığını
istanbul son tutuklandığım şehir hisseden bir kişinin ruh halini yansıtan şiirde, şairin Paris’teki yaşamından izlerin kimi
(……..) yönleriyle karşımıza çıktığını görüyoruz:
-5. savcılıktaki ifademdir “(……..)
biz aslında iki kişiydik paris’e yabancılar lejyonu’nu sormuşum
cenova’yı gümrükte tuttular ağır bir gong gibi kımıldamış ruhum
kaçak sonbahar sokuyormuş gerçi gök mavisi lejyoner umutsuzluğum
hırsızlama bir ay incecik içinde angela’yı büsbütün unutmuşum
yüz papel bilmem kaç kuruş fakat aynaya baksam kocaman dudakları
(…….)”211
Bu şiirleri hakkında Attilâ İlhan: neuilly’ye uğrarsanız belki de ordayımdır
“sisler bulvarı dönemi şiirlerinden başlayarak, bende, toplumcu atkestanelerine kar yağmaktayımdır
siyasal serüveni ve bu serüvene bulaşmış kişileri bir gerilim filmi seine ne kadar puslu uslu ve ağır
atmosferi içinde vermek, yaşantılarını çağdaş bir bunalım yaşantısının gecemi aydınlatan haendel sarmaşıklarıdır
örnekleri olarak sergilemek eğilimi görülmüştür. beş şiirlik bu üst üste katlanarak içimden yukarı
çalışmada da aynı şeyi yapıyorum, bir bakıma şiir batıdan doğuya bir (………)”214
yolculuğun şiiridir…”212 Görüldüğü gibi şiirdeki mekan, Paris’tir. Kişi adları ve semt adları da Batı’ya ait
şeklinde bir açıklamada bulunur Yasak Sevişmek’te. Semplon Treni şiirinde geçen Miss diğer öğelerdendir. Şiirde geçen Neuilly semti, Paris’te daha çok zenginlerin yaşadığı ve
Higgins de İlhan’ın Paris’te tanıştığı ve cinsellik üzerine uzun uzun konuştuğu Attilâ İlhan’ın birçok şiirinde söz ettiği, aynı zamanda arkadaşı Claude’un bir zaman
213
arkadaşlarındandır. yaşadığı yerdir.
Kitabın ikinci ana bölümü olan ve eserle aynı adı taşıyan Yasak Sevişmek Yasak Sevişmek’in Ç Koçaklaması bölümüne kadar olan şiirlerinde Batı -özellikle
bölümünde Paris ve Batı izleri, Biraz Paris bölümüne oranla, daha az görülmektedir. Fransa- etkisi oldukça yoğundur; ancak bu bölümünden itibaren Halk şiiri, klasik Türk
Attilâ İlhan’ın şiir kitapları içinde Paris izleri en yoğun olarak Yasak Sevişmek’in Biraz şiiri ve klasik Türk müziği izlerinin yoğunluk kazandığı görülmektedir. Önceki
Paris bölümünde görülmektedir. Biraz Paris bölümünden sonra gelen Yasak Sevişmek bölümlere Batılı şairlerden epigraf mahiyetinde yaptığı alıntılarla başlayan İlhan, Ç
bölümü, iki kitabını dilimize çevirdiği André Malraux’dan yapılan: Koçaklaması bölümüyle birlikte klasik Türk şiiri kaynaklarına yöneldiği görülür.
“…j’ai appris aussi qu’une vie ne vaut rien, Örneğin, Ç Koçaklaması bölümü Bâkî’den alınan:
mais que rien ne vaut une vie…” “saltanat tâcın giyen âlemde mağrur olmasın
nice sultan görkün almıştır beğim bâd-ı hazân”
211 beyitle başlar. Yine, Şehnâz Faslı bölümü ise, Şeyh Galip’ten alınan:
Attilâ İlhan; Yasak Sevişmek, ss. 23-32.
212
a.g.e. s. 106.
213 214
Bilgi için bkz. Attilâ İlhan; Hangi Seks, ss. 164-165. Attilâ İlhan; Yasak Sevişmek, ss. 35-36.

90 91
“...bir şû’lesi var ki şem’-i cânın “2.
fânûsuna sığmaz âsmânın…” saygon 7 (ap) sabah saat üç güney doğu asya saatıyla
beyitle başlar. Özellikle ses ve şekil yönüyle klasik Türk şiirinin imkânlarından akşam yerine şehrin sokaklarını viet-kong basıyor
yararlanan Attilâ İlhan’ın, şiirde yapmaya çalıştığı ulusal sentez çalışmalarının başarılı dün gece yüzbaşı jenson’ı odasında öldürdüler
örneklerini, bu bölümlerde görmek mümkündür. Bu çalışmalarını yedinci şiir kitabı
Tutuklunun Günlüğü’nde de sürdüren İlhan’ın şiirlerinde yerli öğelerin giderek arttığı londra’da times daha basılmamış haber son baskıya
görülür. girer”217
Attilâ İlhan’ın yedinci şiir kitabı Tutuklunun Günlüğü215 (Bilgi Yayınevi 1973), Yukarıdaki şiir, gazeteciliğin verdiği imkânlardan yararlanarak oluşturduğu
şiirlerinde Paris ve Batı izleri Yasak Sevişmek’e kıyasla daha azdır. 1968 ile 1973 arasını şiirlerine bir örnektir. Yine, 7, Cuma şiirini oluşturan 3 numaralı parça şiir, Attilâ
kapsayan dönemin ürünü olan kitapta, klasik Türk şiirinin havasını yeni ve toplumsal bir İlhan’ın Paris yıllarını hatırlatmaktadır:
içerikle bağdaştırarak verebilmek, Attilâ İlhan’ın önemli kaygılarından biridir. Daha önce “3.
Belâ Çiçeği’nde izlerini gördüğümüz Yasak Sevişmek ile birlikte çoğalan bu tarz şiirler, cebinde le monde bir pipo doldurmak şöyle gönül
Tutuklunun Günlüğü’nde iyice yoğunlaşmıştır.216 rahatlığı
Tutuklunun Günlüğü’nün Teleks bölümü, 8 ayrı şiirden oluşmuştur. Bu şiirlerden yla
bazıları kendi içerisinde küçük parça şiirlerden oluşmuştur. Örneğin, bölümün ilk şiiri 7, tanınmamış bir gökyüzü kahvesinde eski
Cuma, numaralandırılmış sekiz parça şiirden meydana gelmiştir. Bu şiirler, Attilâ montparnasse’da
İlhan’ın önceki şiirlerinde kullanmadığı bir teknikle yazılmışlardır: çekip dört yanına birdenbire sımsıkı buğulu camları
gözlerin nasıl da yorgun karanlıkta okumaktan hasta
215
İlhan, Tutuklunun Günlüğü şiirlerinin tamamını Demokrat İzmir gazetesinde çalıştığı yıllarda İzmir’de
yazmıştır. Teknik olarak yeni uygulamalarının da görüldüğü kitapta, klasik Türk şiiri ve klasik Türk sevdiğin kızdan ayrılmışsın beklediğin haber gelmiyor
müziğinin izleri yoğunluktadır, Tutuklunun Günlüğü, aynı zamanda 1974’te Attilâ İlhan’a TDK Şiir düşünmek geceyarılarına kadar değeri üstünde eylemin
Ödülü’nü kazandırır. İlhan ödülünü, Orhan Hançerlioğlu, Cahit Külebi, Tahsin Yücel, Gündüz Akıncı,
Behçet Necatigil, Tahsin Saraç ve Cemal Süreya’dan oluşan jüriden almıştır. Bkz. Yakup Çelik; Şubat nasıl yüzeyde kalır ne yaparsan derinliklere iner”218
Yolcusu-Attilâ İlhan’ın Şiiri, s. 307. Ayrıca, Attilâ İlhan Tutuklunun Günlüğü’nde, kitap hakkında ve
şiirlerin yazıldığı ortam hakkında şöyle bir açıklamada bulunur:“tutuklunun günlüğü’ndeki şiirler, izmir İlhan’ın bu bölümdeki kimi şiirleri çeşitli kaynaklardan geçilmiş bir haber gibi
şiirleridir, hepsi izmir’de yazılmışlardır. Öyle sanıyorum ki şiir kitaplarımın içinde bütün şiirleri aynı
şehirde yazılmış tek kitap tutuklunun günlüğü’dür.” düzenlenmiştir. Bir başka şiiri:
Bkz. Attilâ İlhan; Tutuklunun Günlüğü, s. 119.
216
Attilâ İlhan, Türk Dili dergisinde de Tutuklunun Günlüğü hakkında şunları söyler: “3.
“…Kitap iki bölümde ele alınabilir, birinci bölüm yeryüzü boyutları içerisinde ekonomik sömürü olayının, rotterdam cinayeti haberine ek/kaatil yakalandı
hem siyasal, hem toplumsal, hem de bireysel çelişkilerle verilmesi deneyidir; böyle bir deneye denk
düşeceğini sandığım bir teleks haberi düzeniyle yazılmış, dille haber tekniğinin özellikleri kullanılmıştır.
İlk bakışta, tek tek bir milyarder kadının, ya da bir eski Amerikalı generalin kişisel (hatta belki cinsel)
serüvenleri gibi görünen şeylerin, dibi kurcalandıkça çokuluslu şirketler gerçeğinden, üçüncü dünya rotterdam 16 (upi) sekreteri anna kloos’u öldürerek
sömürüsüne değin uzanan, kapitalist ülkelerin geçirdiği bunalıma ilişen bir derinlik kazandığı fark edilir.
(…….) sabah karanlığına dağılan milyarder bayan van decker
Öteki şiirlerde geçmiş şiirimizden ses esinlemeleri, çağdaş bir içeriği deyimlemek için kullanılıyor. İncesaz
bölümünde, Türk musikisi makamlarının ritmi ve geçidi sırasında, 12 Mart sonrası bunalım günlerinin gözleri örümcek ağı kan damağında cinayet tadı
bütün acılığını sergilemeye çalıştım. Zincirleme Rubailer, yine çok boyutlu olarak insana, topluma ve
uygarlıktan uygarlığa devredilmiş büyük sorunlara diyalektik bir yaklaşımın çeşitli görünüşleridir….”
217
Bkz. “TDK Şiir Ödülünü Kazanması Üzerine A. İlhan’ın ‘Sorusuz Karşılıkları’ ”, Türk Dili, 1 Aralık 1974. Attilâ İlhan; Tutuklunun Günlüğü, s. 14.
218
Bu söyleşiye Tutuklunun Günlüğü’nden ulaşılmıştır. Bkz. Attilâ İlhan; Tutuklunun Günlüğü, ss. 167-171. a.g.e. s. 15.

92 93
lancia spor arabasıyla belçika sınırını geçerken 1.4. Fransa’daki Aşklarına Yazdığı Şiirler
sınır polisi tarafından 14.30’da yakalanmıştır
(……)”219 “yanılmış bir kapıyım simsiyah
şeklinde devam eder ve bir haber niteliğindedir; ancak dikkat edilirse şiirin salt bir kendi üstüme kapanıyorum
haberden ibaret olmadığı, yazılırken sanatsal kaygıların güdüldüğü rahatlıkla görülür. seni paris’te kaybettim
Attilâ İlhan’ın son şiir kitabı Kimi Sevsem Sensin’in Çağrışımlar bölümü İlhan’ın yanlış bir yerde arıyorum”*
Paris yaşamından izler taşımaktadır. Son şiir kitaplarında oldukça azalan bu izlerin nadir Attilâ İlhan
örneklerinden biri, M’ba şiiridir: Sevdiği kadınlar üzerine oldukça fazla şiiri bulunan Attilâ İlhan’ın, Paris’te
“geceye saydam bir tokat tanışıp âşık olduğu kadınlar hakkında duygusal şiirleri vardır. Biz, burada sadece
tutuştu kıpkızıl neonlar Fransa’daki sevgilileri için yazdığı şiirler üzerinde duracağız.
‘hotel senegal’ Paris’te Fransızcasını geliştirmek için gittiği Alliance Française’de tanışıp
dışarıda soğuk bir yağmur etkilendiği -daha önce de belirtildiği gibi- Polonyalı sevgilisi Annette’ten bahsettiği şiiri
gizlice buz tozu Başka Adam, Batı’ya ait unsurlar açısından üzerinde durulması gereken şiirlerindendir:
içerden o vahşi tat “(…….)
fildişi sahili’nden tam-tamlar kaldırımlarda paris manzaraları
ne kadar gizemli gökyüzünde bir çabuk
ne kadar derinden bir açık
(…..) bir hızlı mavilik
üstüne yoktur doğrusu
otelin camdan terasında bir hızlı bulutlar
m’ba / başlı başına bir örgüt kırmızı kuşlarla süslenmiş yül221 eldivenlerin
konuştuğu kim varsa gökyüzü kaldırımlar sen ve paris şehri
o dakika anti-emperyalist sen ve paris şehri sevgilim
o dakika afrika’ya kazandırıyor”220 (…….)”222
Attilâ İlhan’ın ilk Paris seyahati dönemlerinde (1949/50), Alliance Française’te diye devam eden şiirde, şairin “sevgilim” derken kastettiği, sevdiği kız Annette’tir.223
tanıştığı Afrikalı arkadaşı M’ba için yazdığı bu şiir, İlhan’ın Paris yıllarından izler Annette ile yaşadığı ilişkiyi duygusal ve tertemiz bir ilişki olarak niteler Attilâ İlhan.224
taşıması bakımından önemlidir. M’ba’nın bir diğer özelliği de, Attilâ İlhan’ın anti-
emperyalist tavrı benimsemesinde önemli bir yere sahip olmasıdır.
*
Attilâ İlhan; Ben Sana Mecburum, s. 96.
221
Yazım yanlışı yapılmış olmalı. Kelime, şiirin orijinalinde “yün”dür.
222
Attilâ İlhan; Sisler Bulvarı, s. 11-15.
219 223
a.g.e. s. 31. Bu konuda bilgi için bkz. Attilâ İlhan; Abbas Yolcu; s. 211.
220 224
Attilâ İlhan; Kimi Sevsem Sensin, ss. 72-73. Bu konuda bilgi için çalışmamızın ilk bölümündeki “Fransa’daki Aşkları” kısmına bakınız.

94 95
Attilâ İlhan’ın Paris’teyken tanışıp büyük bir aşk yaşadığı Ermeni asıllı sevgilisi ne bıraktıysan harcadım
Maria Missakian’a da aynı adla bir şiir yazmıştır:225 inge bruckhart
“yüksekkaldırım’da bir akşam resimlerine bakamıyorum
maria missakian’ı düşündüm (……)
eğer kendimi bıraksam bak ne ben leipzig’deyim
yağmur olabilirdim yağardım ne de sen istanbul’da
kasım’da bir çınar olurdum ne départ kahvesi’nde çay içiyoruz
yaprak yaprak dökülürdüm ne tiryaki köpek’te şarap
kalbimi sıkı tutmasam seni görmeden öleceğim
bir daha görmeden
döküp saçıp boşaltsam inge bruckhart
içimde yükselen şiiri zaten kaç yıldır yaşamıyorum
kaldırımlara döküp harcasam (…….)”228
gözleri balıkçıl gözleri Yasak Sevişmek’in aynı adı taşıyan bölümü şiirlerinden Ağustos Mızıkacıları da,
dudaklarında tutup rüzgarı üzerinden geçen onca yıla rağmen, hep iyi yönleriyle hatırladığı Doğu Almanyalı
maria missakian adında biri sevgilisi Inge Bruckhart için yazılmıştır:
gelse göğsüne kapansam “bitmeyecek bu benim alıp başımı gittiğim
226
(…….)” senin için kaç istanbul değişerek
Ben Sana Mecburum’da Attilâ İlhan’ın Fransa’da tanışıp büyük bir aşk yaşadığı yeniden başlamak halinde sevdiğim
Doğu Almanyalı sevgilisi Inge Bruckhart’a yazdığı Yanlış Yaşamak adlı şiiri yer gökyüzünü en güzel yüzünle düşünmek
almaktadır. Bu şiir, Attilâ İlhan’ın Paris yaşamından izler taşıması bakımından da bitmeyecek delilikler biriktirdiğim
önemlidir:227 her akşam uyanıp bir başkasında
“yanılmış bir kapıyım simsiyah
kendi üstüme kapanıyorum o parkta yine ağustos mızıkacıları
seni paris’te kaybettim unter der linden diye dinlediğim
yanlış bir yerde arıyorum bir gece yarısı iki harp arasında
(……..) bak senin saçların inge’nin saçları
inge’nin çocukluğu taktığın çiçek
225
Maria Missakian hakkında bilgi için çalışmamızın ilk bölümündeki “Fransa’daki Aşkları” kısmına gözlerin inge’nin gözleri sırasında
bakınız. gülümsediği hiç bitmeyecek
226
Attilâ İlhan; Yağmur Kaçağı, ss. 60-62.
227
Inge Bruckhart hakkında bilgi için çalışmamızın ilk kısımlarındaki “Fransa’daki Aşkları” bölümüne
228
bakınız. Attilâ İlhan; Ben Sana Mecburum, ss. 96-98.

96 97
(……)”229 Batı’nın daha çok emperyalist yönü ağır bastığından, bu şiirleri ilerleyen sayfalarda ele
diye devam eden şiirin yazılışı için: alacağız. Duvar dışında, Elde Var Hüzün’de de I. Dünya Savaşı’nın açık bir şekilde ele
“hakçası, bu şiiri çok uzak yılların gerisinde kalmış bir inge’nin alındığını görmekteyiz.
hayaliyle yazdım, sinema çevresinde rastladığım kadınların içlerinden Attilâ İlhan’ın dokuzuncu şiir kitabı Elde Var Hüzün’e (Adam Yay., 1982) -diğer
bir yerinden daima bozuk oluşu, kendilerine ve güzelliklerine aşırı kitaplarına nazaran- Batı’nın daha az yansıdığını söyleyebiliriz. Kitabın Drang Nach
hayranlıkları, bencillikleri beni usandırmış olmalı, inge’nin bana Osten (Doğu’ya Açılış) bölümü şiirlerinden Nâkilân-ı Âsâr’da, Osmanlı Devleti’nin son
yaşattığı eski uysal ve yumuşak günleri hatırlamışım,…”230 dönemlerindeki İstanbul’un ve işgal yıllarının işlendiği görülür:
şeklinde bir açıklamada bulunur. “dersaadet’te
sabah ezanları

1.5. Savaş hicranlı bir heyecan doğurur


mürüvvet’te
boğaziçi’nde yaz sabahları
“…doğu cephesinden askerler geliyorlar
acayip soğuktur
soğuk aydınlıkta kararmış
sis basar
gözleri kör olmuş
çilek pembesi mavi dumanlı sarı
mağlup
* işgal donanması içinde boğulur
kadınsız ve tütünsüz…”
(……)”231
Attilâ İlhan
Attilâ İlhan, devletin dağılma sürecinde devlet adamlarının içinde bulundukları
Attilâ İlhan’ın şiirlerinde sıkça işlediği temalardan biri, ‘savaş’tır. Şiirlerinde
durumu ve dönemin sosyal panoramasını şiir formuyla işlemesinin yanında, devletin
özellikle II. Dünya Savaşı’na yer veren İlhan’ın, I. Dünya Savaşı, Kore Savaşı -Batı’nın
emperyalist güçler tarafından paylaşılmasını da, bölümün üçüncü şiiri Şöyle Rivayet
emperyalist yönüyle ilgili olduğu için burada ele alınmıştır-, İspanya İç Savaşı üzerine
Ederler Kim’de ele alır. Bu bölümde Batı, aynı zamanda, hem kapitalist hem de
şiirleri vardır. Ancak, II. Dünya Savaşı’nı işleyen şiirleri daha fazladır. II. Dünya Savaşı
emperyalist yönüyle karşımıza çıkar:
şiirlerinin sayıca fazla olması, toplumculuğa yeni adım attığı yıllarda II. Dünya
“(……..)
Savaşı’nın yaşanıyor olmasındandır. Zaten kendisini -o dönemler- toplumcu bir şair
o sarhoş loşluğuna usulca gömülmüş
sayan İlhan’ın böyle bir konuya duyarsız kalması beklenemezdi. Ayrıca, savaş temalı
pembe yanakları yağlı yağlı parıldayan
şiirler yazmasında Nâzım Hikmet’in Kurtuluş Savaşı Destanı’nı yazmasının önemli rolü
‘azametli’ almanlar
vardır.
eczacı gessler
İlhan’ın şiir kitaplarına kronolojik olarak baktığımızda, I. Dünya Savaşı ve
mühendis scheidemann
Kurtuluş Savaşı’nın ilk şiir kitabı Duvar’da işlendiğini görmekteyiz; ancak bu şiirlerde
‘bağdad demiryolu kumpanyası’ndan
229 soluğunda dağların mavi soluğu
Attilâ İlhan; Yasak Sevişmek, s. 41.
230
a.g.e. s. 108.
* 231
Attilâ İlhan; Sisler Bulvarı, s. 79. Attilâ İlhan; Elde Var Hüzün, İş Bankası Kültür Yay., İstanbul 2003, s. 84.

98 99
amanos tünellerinden henüz dönmüş lisan-ı hal ile söylerler bize
ağır yol yorgunluğu memleketlerine giren yabancıların
(……..) hürriyeti nasıl kurşuna dizdiklerini
sabah ezanları köyden köye yayılıyor nasıl dövüşüldüğünü şehir şehir sokak sokak
hey gidi hey ne kadar kan döküldüğünü
‘mülk’ sözde osmanlı’nın ama hürriyetsever delikanlıların
alaman’ın elinden yaşamak için nasıl öldüğünü
ingiliz alıyor”232 (……….)”234
I. Dünya Savaşı yıllarında Osmanlı Devleti’ni paylaşmak isteyen Batılı bazı I. Dünya Savaşı ve Kuruluş Savaşı izlerinin görüldüğü Cebbar oğlu Mehemmed
devletlerin emperyalist yönünün duygusal bir şekilde işlendiği Şöyle Rivayet Ederler ve Deli Süleyman şiirlerinde, savaşın daha çok milli yönü üzerinde durulurken Ağıt
Kim şiiri, Elde Var Hüzün’de Batı izlerinin en açık görüldüğü şiirlerdendir. şiirinde savaş, evrensel bir tem olarak karşımıza çıkıyor. Aynı zamanda bu şiir, şairin
II. Dünya Savaşı’nın yarattığı bunalım, belirsizlik ve Türkiye’nin savaşa her an Attilâ İlhan adıyla yayımlanmış ikinci şiiridir.
girebilme ihtimalinin yaratmış olduğu gergin ortam, insanları olumsuz yönde Duvar adlı şiir kitabında II. Dünya Savaşı’nı işleyen Duvar ve Onlar Bizi İtham
etkilemiştir. Bu durum toplumun bir ferdi olan sanatçıları da -doğal olarak- etkilemiş ve Ediyor başlıklı şiirlerde, savaşın Dünya için ne denli büyük bir sorun olduğu üzerinde
sanatçıların verdikleri ürünlere devrin sosyal olayları kısmen veya doğrudan durulur. Onlar Bizi İtham Ediyor adlı şiirinde aynı zamanda kapitalizmin eleştirisi de
yansımıştır.233 görülür:
II. Dünya Savaşı yıllarında yazılan ve ilk şiir kitabı Duvar’da yer alan Ağıt şiiri, “(……….)
savaş psikolojisini etkileyici bir şekilde yansıtan şiirlerdendir: — vay canına bunun için mi dövüştük çavuş
“(…….) yine ağlar geriyor gümüş örümcekler
gökyüzünü karartmaz mı acaba yine örümcekler için insanlar ölecek
yetimlerin ve dulların tasası — demek ki teğmenim biz kuştuk yıldız olduk
kardeşim ne zaman dolacak söyle — demek ki çavuş kızımız karımız
insanoğlunun çilesi — demek ki insanlar demek ki dünya
ne zaman herkes alacak payını hürriyetten — vay canına silahım nerde çabuk
ne zaman pervasız söyleyecek şarkısını bitmemiş anlaşıldı bitmemiş maceramız
(…….) işte şahin hazır haydi bin uçalım
iki şahan geliyor karşıdan beri dünyayı çavuş dünyayı kurtaralım”235
birini kan tutmuş biri yaralı
gayrı pervaz eylemişler yangın yerinden Attilâ İlhan’ın o zamanlar çok beğenildiğini belirttiği:
232
a.g.e. ss. 89-94.
233 234
Edebiyat ve toplum ilişkisi için bkz. R. Wellek, A. Warren, Edebiyat Teorisi, (Çev.: Ömer Faruk Attilâ İlhan; Duvar, ss. 50-52.
235
Huyugüzel), Akademi Kitabevi, İzmir 1993, ss. 74-89. Attilâ İlhan; Duvar, ss. 104-106.

100 101
“yine ağlar geriyor gümüş örümcekler Kurtuluş Savaşı Destanı’nı yazmasının etkisiyle II. Dünya Savaşı Destanı’nı yazmaya
yine örümcekler için insanlar ölecek” karar veren Attilâ İlhan’ın bu şiirlerinden örnek olarak aldığımız, Düştü Polonya Kalesi
mısralarında “gümüş örümcekler” benzetmesiyle uluslararası kapitalizm, ağlarıyla da adlı şiiri, savaşa karşı olan bir ozanın duyarlılığını göstermesi bakımından önemlidir:
tröst ve kartelleri kastedilmektedir236 Kurtlar Sofrası romanında, Hizip ve Yengecin “(……)
Kıskacı hikâyelerinde de karşımıza çıkan kapitalistleşme süreci, sürecin sonucu olarak boru çalsın ehl-i vatan kalksın ayağa
ortaya çıkan ticari ilişkiler ve çıkar ilişkileri, -ileride üzerinde duracağımız gibi- bu ufuklar yırtılmış büyük top seslerinden
eserlerde çeşitli yönleriyle kendini gösterir. dövüyor naziler polonya hududunu
Benzer bir şekilde Dünya halklarının kardeşliği ve insanın yüceliği üzerinde aynı şarkı yapışmış nöbetçinin dudağına
durduğu, Lilişan şiiri, romantik bir üslupla yazılmıştır. Bu anlayışını Fransa’ya gidip elleriyle kavrıyor yağmuru saçlarından
toplumculuğu yeniden yorumlamaya başladıktan sonra eleştiren Attilâ İlhan, bu tüyleri diken diken çenesi kilitlenmiş
dönemki şiir anlayışını “inek toplumculuğu” olarak niteler: gövdesi sarsılıyor şakaklarında kan
“(……..) görmüyor kör etmiş kan gözlerini
çatkı çatmış karalar bağlamışam görmüyor neylesin görmüyor artık
neylersin çakı bıyıklım stelyo’m ne hürriyet ne şarkılar ne insan
kar sepeler sepeler çıplak döşüne boru çalsın cümle âlem duysun bu sesi
norveç’te kış yavuz gelmiş buz gelmiş polonya’ya taarruz bu sabah başlamıştır
ölen ağlar italya’lım ölen ağlar boru çalsın ehl-i vatan kalksın ayağa
hindistan’da müslümanlar hindular (……..)”238
çin’de sefalet yunan’da harb-i dahili diye devam eden şiirde, II. Dünya Savaşı karşısında duyulan rahatsızlık, toplumcu bir
grevciler linç edilen zenciler şaire has bir üslupla “ehl-i vatan”a seslenilerek duyurulmaya çalışılır.
yumruk gibi sıkılmış sanki dünyamız Sisler Bulvarı’ndaki Yeraltı Ordusu bölümündeki şiirler, İlhan’ın ilk şiir kitabı
ölümlerden ölüm beğen lilişan Duvar’da yer alan Şafak Vakti Dünya bölümündeki II. Dünya Savaşı’nı işleyen şiirlerin
sen insansın iki milyar cansın devamı niteliğindedir. Nazi işgali altındaki Avrupa’yı ele alan bu bölümden örnek
fransız ve slovak arnavut ve alaman olarak aldığımız aşağıdaki şiir, savaşın yarattığı gerilimli ortamı çok canlı bir şekilde
kalbinde pırıl pırıl ümitler taşıyarak sergilemesi bakımından oldukça önemli ve etkileyicidir:
dünyada bulutlar misali yaşayansın “(…..)
237
sen insansın sen insansın sen insan” viyana’nın üstünde yağmur
Kitabın son bölümü olan Şafak Vakti Dünya’daki şiirlerin tamamı savaş katranlı bir ağ gibi dokunuyor
(özellikle II. Dünya Savaşı), hürriyet, insanlık temleri üzerinedir. Nâzım Hikmet’in kimsenin kimseyi gördüğü yok
gazetelerde führer’in çılgın bakışları
236
Attilâ İlhan; Duvar, ss. 209.
237 238
Attilâ İlhan; Duvar, ss. 57-59. Attilâ İlhan; Duvar, ss. 150-155.

102 103
kahveler kapanmış işleri güçleri sonbahar
doğu cephesinden askerler geliyorlar geçen harpten hatırladığım
soğuk aydınlıkta kararmış yaşamak hesabında yarım kalmışlar
gözleri kör olmuş ölmek hesabına katamadığım
mağlup (……..)
kadınsız ve tütünsüz miyop yahudilerden korkarım
askerler geliyor baksalar da sanki görmüyorlar
içlerinde keskin yüzü bilenmiş bir binbaşı var içlerinde hazır açık bir mezar
üniforması yırtık ütüsüz harp bitti biteli kapatamadığım
ellerini koyacak yer bulamıyor yaşamak hesabında yarım kalmışlar
boynundaki demir haç nişanına ölmek hesabına katamadığım”242
inanmış bir nazi olmasına rağmen Yukarıya bazı kısımlarını aldığımız Exodus şiiri ve şiirdeki Batı etkisi için şunları
binbaşı himmerstock söyler Attilâ İlhan.
içinden “avrupa esintisi pek açık değil mi? o günlerde claude istanbul’a
utanıyor gelmişti. savaş yıllarında nazilerin yahudilere ettiklerini bol bol
(……..)”239 konuşuyorduk, zaten bizim kuşağın bu konuya kulak dolgunluğu
diye devam eden şiir, savaş ortamını oldukça yalın ve açık bir şekilde vardır, az mı film gördük, az mı kitap okuduk bu sorun çevresinde,
canlandırmaktadır. Sinemanın Attilâ İlhan’ın hayatında önemli bir yer tuttuğunu önceki üstelik benim ilk paris yolculuklarımdan bazı anılarım da var, bunlar
bölümlerde belirtmiştik. Şiirinde de kendini gösteren sinematografik izler, şiirinde güçlü birleşiyorlar, şiiri oluşturuyorlar.”243
ve etkileyici bir atmosfer yaratmasına imkân sağlar. İlhan, şiirin bu kısmının da içinde Tutuklunun Günlüğü’nde yer alan 7, Cuma şiirinin 7 numaralı parça şiiri, II.
yer aldığı Yeraltı Ordusu 2’nin Peter Bruveris tarafından Letonca’ya çevrildiğini Dünya Savaşı’nı işlemektedir. Şiir, aynı zamanda, savaşın yıkıcılığını ve yarattığı
belirtir.240 olumsuzlukları hassas bir duyarlılıkla işler:
Exodus şiiri, farklı bir yönüyle Batı ile ilişkilendirilebilir. Naziler karşısında “7.
zulüm gören Yahudilerin yaşadıklarını işleyen şiirin oluşum sürecinde, Paris’te tanıştığı parfüm terleyerek gizli kadınlar koyultsun yalnızlığını
arkadaşı Claude’un241 da dolaylı bir etkisinin olduğunu, İlhan’ın anlattıklarına bakarak bir su içilsin bir silah atılsın saat üç buçuk
söyleyebiliriz: ne sierra maestra’dan sırf sakal bir tanıdığın var
ne mitralyöz başındasın guadalajara’da savaşıyorsun
“miyop yahudilerden korkarım hâlâ kulaklarında çınlar gamalı haçlar bir şamar
sanki elleriyle ağlıyorlar metro boşluklarında kirpikleri yaldızlı bir çocuk
239
Attilâ İlhan; Sisler Bulvarı, s. 79.
240 242
a.g.e. s. 158. Attilâ İlhan; Yasak Sevişmek, s. 40.
241 243
Claude hakkında bilgi için çalışmamızın ilk bölümüne bakınız. a.g.e. s. 108.

104 105
afişler yalıyor dudaklarını ekmek ve şarap afişleri iki elim kızıl kanda sekiz boğaz avcuma bakar
unutmuş bin dokuz yüz kırk beşte okul kitaplarını ağlar mı şipka’nın balkanları ben ağlarım
şimşek mi ellemiş yıldırım mı tutmuş pırıl pırıl dişleri babam duran çavuş’tan kavak ağacından dilerim
köşe başlarına ispanyolca bir elektrik tükürüyor”244 telli kavak amanın telli kavak derdime bir çâre
Attilâ İlhan’ın, üzerine şiir ve roman yazdığı savaşlardan biri de Kore Savaşı’dır. yüreğimde bir yılan çöreklenmiş yatar
İlhan, Kore Savaşı üzerinde ciddi anlamda durmuş, bu savaşa katılmamızın barakmuslu köyündenim selamsız oğlu bekir’im
gereksizliğini ve anlamsızlığını birçok yerde dile getirmiştir. Kore Savaşı’nı Yaraya Tuz ben bu köyde doğmuşum bu köyde ölmek isterim”246
Basmak romanında ele alan Attilâ İlhan, Sisler Bulvarı’ndaki Barakmuslu Mezarlığı adlı Şiirden aldığımız bu bölümlerde başka diyarlarda, başkaları için kurban olan
şiiriyle şiir alanında savaşın acılarından ve kaybettirdiklerinden bahseder. Resmi yakınlarını kaybetmenin acısı anlatılır ve “ben bu köyde doğmuşum bu köyde ölmek
makamlarca ve eleştirmenlerce şiirin bu özelliği üzerinde pek fazla durulmadığını isterim” mısraıyla Selamsız Oğlu Bekir’in daha önceki uygulamalardan duyduğu
belirten İlhan, bunu şiirin slogancı bir edayla yazılmamasına bağlar.245 Şiirde bir köy hoşnutsuzluk dile getirilir.
mezarlığında dolaşan ve yakınlarını çeşitli cephelerde kaybettiğini anladığımız Selamsız Ben Sana Mecburum’da yer alan savaş temalı şiirlerden No Pasaran, İspanya İç
Oğlu Bekir’in izlenimleri anlatılır: Savaşı’nı konu edinmesi bakımından ilgi çekicidir. Toplumcu ekolde bu tarz şiirlerin
“(……) yazıldığını belirten İlhan, Kore Savaşı gibi, İspanya İç Savaşı’nı da bir şiirle işlemiştir:
ben ne inim ne cinim ben bir garib âdemim “(…….)
barakmuslu köyünden selâmsız oğlu bekir kulaklarımda hep ricardo’nun sesi
yıkılası hânede sekiz boğaz avcuma bakar yürek deviren şarkısı
ben kendimi toprak bilirim toprak beni baba bilir los cuatros generales
benim köyümde avrat bile toprak gibi sevilir los cuatros generales
ben ne inim ne cinim ben bir garib âdemim
nideyim bu mezarda babam yok yalnız anam var franko’cu fas alayının öncüleri
dedem yok bu mezarda fukara ninem yatar çok gerilerimize düşmüştü
(…….) santa barbara’da
barakmuslu mezarlığı cümlenize mekân oldu biz üç kişi bıçak gibi yeminliydik
iki elim kızıl kanda selâmsız oğlu bekir’im ben yâni kaptan ricardo ve gonzales
hem babam hem dedem yâdellerde kurban oldu (…...)
(…….) 2.
ben ne inim ne cinim selâmsız oğlu bekir’im madrid kapısında kaldı maria pilar
yâdelde ölmek istemem dedem gibi babam gibi çantasında bir şiir kitabı kaldı barut yanığı
federico garcia lorca’nın
244
Attilâ İlhan; Tutuklunun Günlüğü, s. 19.
245 246
Attilâ İlhan; Sisler Bulvarı, s. 164. Attilâ İlhan; Sisler Bulvarı, ss. 116-119.

106 107
arriba frente popular “(…….)
(……) siz hikâyet eylediniz bana
ricardo çıkar şapkanı bahçe kazasının kaman köyünden
gonzales sen de çıkar cebbar oğlu mehemmed’in hikâyesini
bu kırlangıç dizisi ispanya’dan geliyor yılların yücesinden şöyle bir seyran edelim
bu el yazısı maria pilar bir avuç toprağıma çöreklenmek için
arriba frente popular”247 yürümüş selamsız sabahsız
Ben Sana Mecburum’da şiir hakkında şöyle bir açıklama yapar İlhan: destursuz girmiş memleketime
“solda bir ispanya şiirleri geleneği olduğunu herkes bilir. solcu bir yedi çeşit frenk askeri
ozan olarak ben de yeri düştükçe ispanya iç savaşından söz etmiş, uğursuz bir hava çökmüş
orada daha iyi bir dünya, daha güzel bir yaşama düzeni için üstüne memleketimin
dövüşenleri kutsamışımdır ya, ‘no pasaran’ bütünüyle o savaşa (…….)
adanmış oluyor…”248 gel haberi öteden verelim
çıkmış dağlara kendiliğinden

1.6. Emperyalist Olarak Batı cebbar oğlu mehemmed


fransız’a silah çekmiş
hür yaşamak uğruna
“…petrolü bataafsche petroleum maatschappij getirtiyor
ırz uğruna namus uğruna
pernis ve botlek pet-kim fabrikalarında işlenecek
* (…..)
getirildiği ülkelere yeniden satılabilmek için…”
düşman yanaşırken kaman köyüne
Attilâ İlhan
bekletmeden yaylım ateş açıldı
Fikrî eserlerinde Batı’nın özellikle bu yönü üzerinde sıklıkla duran İlhan, şiir ve
mermi kurşun yağmur gibi saçıldı
roman alanında da bu konuya eğilmiştir. İlhan’ın bu tarz şiirleri, ilk şiir kitabı
(……)
Duvar’dan bu yana görülmektedir. Duvar’da yer alan -ve kendisine CHP Şiir
düştü birer birer bütün yiğitler
Yarışması’nda ikinciliği kazandıran- Cebbar oğlu Mehemmed şiirinde, I. Dünya Savaşı
gürültüler boğazda sustu nihayet
yıllarında Adana’yı ve civar bölgeleri işgal eden Fransızlara karşı çetin mücadeleler
vererek şehit düşen ve o günden beri yörede anlatılagelen Cebbar oğlu Mehemmed’in
demek diz üstü düşmüş mehemmed
yiğitlikleri konu edilir. Kısmen de olsa, Batı’nın emperyalist yönünün bu şiirine
kirvesi durdu’nun yanı başına
yansıdığını söyleyebiliriz:
kanlar akar yarasından
247 (…..)
Attilâ İlhan; Ben Sana Mecburum, ss. 111-114.
248
a.g.e. s. 153. ölümün derdi büyük yiğenim
*
Attilâ İlhan; Tutuklunun Günlüğü, s. 23.

108 109
çare bulunmaz “Hayatım boyunca iki sebepten antiemperyalist oldum. Birincisi, çok
(……)”249 basit, ben eğer Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk nesilden çocuğuysam, eğer
Savaşlar, sanatçılara işleyebilecekleri bolca malzeme çıkarırlar. I. Dünya Savaşı ailem bir işgalden kurtulmuşsa, antiemperyalist olmam kadar doğal
ve Kurtuluş Savaşı, hem roman hem de şiir alanında edebiyatımızda kendine yer ne olabilir. İkincisi, on altı yaşımdan beri sosyalistim, yani işin
bulmuştur. Kurtuluş Savaşı’nın, özellikle Attilâ İlhan’ın romanlarında sıkça işlendiğini başından antiemperyalist bir tavır içindeyim.”252
ilerleyen bölümlerde göreceğiz. Emperyalist güçlere karşı Cebbar oğlu Mehemmed’in Attilâ İlhan’ın dördüncü şiir kitabı Ben Sana Mecburum’un Cehennem Dairesi
kahramanlıklarının destansı bir üslupla anlatıldığı bu şiir, Attilâ İlhan’ın Batı’yı kısmen bölümü şiirlerinden Cezayir Mektubu, Fransa’nın Cezayir’i sömürgeleştirmesi süreci bir
de olsa bir sorunsal olarak ele aldığı ilk şiiridir. aşk mektubu yoluyla, farklı bir şekilde dile getirilmiştir. Bu şiir için Attilâ İlhan:
Cebbar oğlu Mehemmed ile benzer bir temi işleyen Deli Süleyman şiirinde, “yüzeysel bir okumayla aşk şiiri sanılabilecek bir şiir, yiğit cezayir’in
Kurtuluş Savaşı’nda Kuva-yi Milliye güçleri içinde düşmana karşı savaşan Süleyman’ın fransız emperyalizmine karşı verdiği kurtuluş savaşını ilginç bir
savaş sonrası gündelik yaşamı anlatılır. Zaman zaman eski günlerini hatırlayan açıdan yansıtıyor: bilindiği üzere cezayir’de fransızların çıkarlarını
Süleyman, geriye dönüşlerle savaş yıllarına gider. Dolaylı da olsa Batı’nın emperyalist yabancılar lejyonu savunuyordu. bu lejyonda ise her türden adam, bu
yönüne eğilen şiir, dikkat çekicidir: arada dağıtılmış alman ordusundan kaçak eski naziler bulunuyordu.
“(..…..) şiir, işte bunlardan birinin sevgilisine mektubu biçiminde
sokulmuş validesi yanına düzenlenmiştir, gerçekte yabancılar lejyonunun da, orada
almış kelamı görelim ne demiş savaşanların da kurtuluş savaşçıları karşısında umutsuzluğunu
-benden sana haber olsun tosunum belirtmeye uğraşıyor.”253
yedi düvel erkân ile divanda şeklinde bir açıklama yapar. Şiir şöyle devam ediyor:
üstümüze seferberlik açmışlar “(…..)
büyük kıyam olacakmış yakında kurşuna diziyoruz karen ölmüyorlar
cümle fransız hücuma geçmişler- biz ölüyoruz karen dağlarda
bugün gibi hatırlar süleyman yeni bir maya tutmuş köylüler korkarsın
gelirse göreceği vardır dediğini bulutlardan ekmek yuğuruyorlar
senin için rahat olsun anam yalnızım
çok şükür ölmesini biliriz delikanlı elleriyle baharda boğazımıza sarılacaklar
hür ve pervasız yaşamak için yağmursuz rüzgârsız gibi kör kör boğulacağız
250
(…….)” dağlarda
Öteden beri kendisini antiemperyalist olarak gören Attilâ İlhan, -önceki artık hiçbirimiz radyoları dinlemiyoruz
bölümlerde de belirtildiği gibi- bunu şöyle açıklar:251
251
Batı’nın emperyalist yönü hakkında bilgi için çalışmamızın “Emperyalist Olarak Batı” başlıklı
kısmına bakınız.
249 252
Attilâ İlhan; Duvar, ss. 19-23. Selim İleri; Nâm-ı Diğer Kaptan, s. 259.
250 253
a.g.e. ss. 35-39. Attilâ İlhan; Ben Sana Mecburum; s. 153.

110 111
yenildiğimizi biliyoruz karen duyuyoruz hesapta var mıydı
kimi tutsam çevirsem gözlerime tükürüyor (…..)”255
karen Benzer bir şekilde Attilâ İlhan’ın Orta Doğu’dan Gece Telgrafları şiirinde de
ben yenik s.s. subayı arthur kröger yalnızım kapitalist sistem ve bu sistem içerisinde sömüren-sömürülen ve sömürenlerle işbirliği
ölebilsem içerisinde olanların ilişkileri işlenmektedir:
254
karen” “ebû şükr’ün saat bir buçuğu
Kapitalizmi ve emperyalizmi hem fikri yazılarında hem de romanlarında ve her zaman sonbahar
öykülerinde çeşitli yönleriyle ve boyutlarıyla işleyen Attilâ İlhan, bu konuyu kimi tek tek bütün kapıların ardında
şiirlerinde de ele alır. Waldorf Astoria şiiri bu bakımdan dikkat çekicidir: şüpheli yabancılar
“(……) telefon çaldı mı cevap verse de kimse konuşmuyor
ah doktor spiedell siz yok musunuz 7.000 liraya bozdursa da namusunu
neden durumu anlamıyorsunuz yine meteliksiz
orta doğu’dan vazgeçin diyorum size (…….)
zaten alışverişi nedir orta doğu’nun ebû şükr’ün konuştuğu londra arapçası
güney doğu asya’yı alsanız elinize kudüs’ü buruşturup süveyş’i yaşadığı zaman
ah doktor spiedell ne işler çevrilir yağlı bıyıklarıyla yaşadığı zaman
(…….) bağdatlı fahişelerin dudaklarını çiğneyerek
canım sir cunningham’ı tanımaz mısınız büyük nargileler yâni
— … londra’da nasıl konuşmuştuk diyecek british petroleum kumpanyası
londra’da diyecek çekip her sabah ingiliz gazetelerini
i. g. farben için hôtel marbeuf’de bir tamam
(yani sizin için doktor spiedell) newyork ve paris borsalarını dinlemek
orta doğu diyecek hesapta var mıydı demek
siz de bilirsiniz ki doktor spiedell her geceyarısı
imperial chemical industries demek montecarlo’dan
beş aşağı beş yukarı (…….)”256
sir cunningham demek Görüldüğü üzere Batı’nın sömürgeci yönünü işleyen şiirler, Ben Sana
orta doğu zaten bir ingiliz pazarıydı Mecburum’da daha yoğun olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, birkaç şiirinde
sizin için hesapta var mıydı doktor spiedell (Viyolonsel Yalnızlığı, İkinci Viyolonsel, Birinci Keman) sezilen ve Attilâ İlhan’ın Neo-
ama doğru söyleyin
255
Attilâ İlhan; Ben Sana Mecburum, ss. 116-119.
254 256
Attilâ İlhan; Ben Sana Mecburum, s. 115. Attilâ İlhan; Ben Sana Mecburum, ss. 120-123.

112 113
Klasik tarz olarak tanımladığı,257 yeni şiir denemelerinin ilk örneklerini de bu kitapta mısralarıyla Van Decker’in cinsel çelişkilerini vermeye çalışan İlhan, toplumsal ya da
görmekteyiz. Yeni tarzda şiirlerinin ve şiirde yapmaya çalıştığı ulusal sentez çalışmaların evrensel bir sorunu işlerken birçok şiirinde ve romanında yaptığı gibi, kişilerin bireysel
ilerleyen dönemlerde yayımladığı şiir kitaplarında yoğunlaşarak karşımıza çıkar. yönlerine de eğilir. Tutuklunun Günlüğü’nde şiirin yazılış amacı hakkında bilgi veren
Batı’nın sömürgeci yönünün işlendiği, aynı zamanda kapitalistleşme sürecinin ele Attilâ İlhan:
alındığı şiirler Tutuklunun Günlüğü’nün Teleks bölümünde de görülmektedir. 16, “…bu şiir, teleks içerisinde monopol kapitalizminin, yeni
Pazartesi şiiri, bu bakımdan ilgi çekicidir: emperyalizmin hem toplumsal hem de bireysel düzeydeki sapma ve
“1. çarpılmalarını yansıtmaya uğraşmaktadır.” 260
bağlama limanı new-york adı lieutenant caroll şeklinde bir açıklama yaparak şiirin çok boyutluluğuna değinir.
soğuk bir tanker kırk beş bin tonilatoluk 16, Pazartesi şiirinin 4. numaralı kısmı ise, oldukça ilginç bir şekilde
american export lines şirketi’nin yükü ham petrol oluşturulmuştur. Başlı başına bir şiir olup olmadığı da, tartışılabilecek olan bu kısım
yol kesti kılavuz bekliyor saat üç buçuk sadece, New-York Menkul Kıymetler Borsası’nın kapanış fiyatlarını verir. Attilâ İlhan’ın
meteo’yu geceyarısı aldılar aralıklı kar ve sis bu yolla, kapitalist sistemin sömürü araçları olan -İlhan’a göre- uluslararası şirketlere
deniz kaba dalgalı olacak rüzgâr yıldız poyraz dikkat çektiği söylenebilir:
kesik ıslıklarla rotterdam’a uzanıyor telsiz “4.
hafif sancak’a yatmış gemi su yapmış biraz new-york kıymetler borsası’nda kapanış fiyatları
socony mobil oil 110 virgül 05
petrolü bataafsche petroleum maatschappij getirtiyor national cash register 90 virgül 18
pernis ve botlek pet-kim fabrikalarında işlenecek singer sewing machines 18 virgül 75
getirildiği ülkelere yeniden satılabilmek için international harvester 210 virgül 08
(……..)”258 minnesota mining and manifacturing 721 virgül 92”261
İlerleyen kısımlarda: şeklinde düzenlenen kısım, çağrıştırmak istediği düşünce bakımından önemlidir. Teleks
(…….) bölümü şiirlerinin bütünü hakkında şu açıklamayı yapar İlhan:
“bir adı petrol kraliçesi bayan van decker (49) “…şiirin çatısı gerçekten ajans telgrafları biçimi temel alınarak
bataafsche petroleum maatschappij’in önemli ortağı çatılmıştır, aslında iletişim olanaklarından yararlanarak basın, radyo,
çok yanlış çatılmış bir kadın/kadın bile değil televizyon yoluyla dünyanın dört bucağında geçen olayların toplumcu
at yarışlarında oynar çok erkekten korkusuz eleştirmesini yapmaya gayret ettim, okur bu bölümü okurken bir
ne zaman aynaya baksa sakalsızlığına üzülür” yandan gazete okuru niteliklerini, bir yandan şiir okuru niteliklerini,
(…….)259 kullanmak zorunda kalacaktır. Öyle ki, haberleşmenin, büyük şirketler
ve ekonomi tekelleri dünyasının, kişilerde somutlaşmış sapmaları ve
257
a.g.e. ss. 152-153.
258 260
Attilâ İlhan; Tutuklunun Günlüğü; ss. 23-24. a.g.e. s. 126.
259 261
a.g.e. s. 26. a.g.e. s. 32.

114 115
yabancılaşmaları, bir gazete haberi niteliğiyle belirirken, bu aynı 1962) rastlıyoruz. İlhan, Belâ Çiçeği’ne kadar cinsel temalı şiirlerini yayımlamamıştır.
zamanda, uluslararası sömürü düzeninin yapısını ve işleyişini Attilâ İlhan’ın Paris yaşamından izlerin önceki kitaplarına oranla azaldığı görülen Belâ
yansıtmaya yarayacaktır….”262 Çiçeği’nin ikinci bölümünde yer alan şiirler, cinsel temalı şiirlerine örnek olarak
Kapitalistleşme sürecini ve çokuluslu şirketlerin emperyalist yönlerini önceki şiir gösterilebilir. (Doktor Şandu’nun Esrarı, İkinci Cem’in Gizli Hayatı, Claude Diye Bir
kitaplarındaki şiirlerinde de işleyen İlhan, hem fikri eserlerinde hem -ileride göreceğimiz Ülke)
gibi- romanlarında ve kimi öykülerinde bu konu üzerinde durur. Bu bölüm şiirlerinden Doktor Şandu’nun Esrarı erotik bir hava yanında,
İlhan’ın dokuzuncu şiir kitabı Elde Var Hüzün’ün Drang Nach Osten (Doğu’ya gerçeküstücü izler taşımaktadır:
Açılış) bölümü şiirlerinde savaş temasının yanında, Batı’nın emperyalist yönünü de “(…….)
görmek mümkündür. hayır 18 işimiz başka türlü bitmeyecek
yum gözlerini ışıkları söndür kapansın kapılar

1.7. Cinsellik öpüp okşadığın küçük sezar’ın takma dişli ölüsüdür


birkaç büyük yarası vardır ki kırmızı gözler gibi bakar
warner bros’un en kral hafiye filmlerinden
“…claude diye bir ülke kuşların ürküttüğü
dakikada birkaç yüzyıl sararıp eskiyerek
tüylü sevişmesini yağmurlu geyiklerin
hayır 18 işimiz başka türlü bitmeyecek
kırık masalarının uzaktan göründüğü
* değil mi ki ben doktor şandu’yum degav degav degav
lesbos adasındaki bitmemiş şiirlerin…”
değil mi ki sen çıkıp çıkıp bir bıçak atıyorsun 12’den
Attilâ İlhan
bu karanlıkta büyüyen kan çiçeği sevişmek gülüdür
Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatında cinsellik üzerinde ilk duran sanatçılardan
yamyam kadınların ısırıp ta dibinden kopardığı
biri, Attilâ İlhan’dır. Cinsellik konusuna ciddi anlamda eğilmesinde, -daha önce
o tırtıllı dişleri beyaz beyaz ve beyaz
belirttiğimiz gibi- Fransa’ya yaptığı ilk seyahatte tanıdığı ressam arkadaşı Margot’nun
dövmeli suratları erkek
önemli bir rolü vardır. Bundan dolayı, Attilâ İlhan’ın hem Hangi Seks kitabında hem de
(……)”264
şiir, roman ve öykülerinde ele aldığı cinsellik sorunsalında Batı kaynaklı izler -özellikle
diye devam eden şiir için Attilâ İlhan şu açıklamayı yapıyor:
Fransa- görülmektedir. Cinselliği doğasal bir sorunsal olarak ele alan İlhan, esasında
“bu şiirin adı, eski bir film adıdır. doktor şandu kim? yaşı elli
Fransa’ya gitmeden önce bu konu üzerinde şiirler yazmıştır; ancak bu şiirlerin birçoğunu
çevresinde olan sinema düşkünleri belki hatırlar: galiba republic
ya kaybetmiş ya da imha etmiştir. İlhan’ın şiir kitaplarına bu anlamda kronolojik olarak
baktığımızda cinselliği işleyen ilk şiirlerine Belâ Çiçeği’nde263 (Ataç Kitabevi Yay.
“şiir kitabı yayımlamadığım uzunca dönemin bütün şiirlerini, ben sana mecburum’a sığdıramamıştık.
arada geçen zaman boyunca başka çalışmalarım da olmuştu. besbelli, daha da olacaktı. öyle ki, sonunda
yağmur kaçağı’nın sisler bulvarı’yla içten organik bağlantısı gibi, ben sana mecburum’la içten organik
262
“Attilâ İlhan, ‘Türk Sosyalist Şairleri Saygı Görmelidir’ Diyor” (Zühtü Bayar’ın Söyleşisi), Basın bağlantılı bir kitap meydana çıktı. bence belâ çiçeği’nin önemi, 1950’ler boyunca sürdürdüğüm bir şiirin
Haber Ajansı 1 Aralık 1973, Bu söyleşiye, Belgin Sarmaşık’ın derlediği Attilâ İlhan söyleşilerinden son örneklerini olduğu kadar, 60’lar ve 70’ler boyunca sürdüreceğim başka bir şiirin ilk örneklerini
ulaşılmıştır. Bkz. Belgin Sarmaşık; “Attilâ İlhan: Açtırma Kutuyu”, ss. 113-116. içermesindedir. sisler bulvarı ile başlayan bu dönem, belâ çiçeği ile sona eriyor, ucu böyle bir sevmek’e
*
Attilâ İlhan; Belâ Çiçeği, s. 43. kadar uzanacak yeni bir dönem başlıyordu.” Bkz. Attilâ İlhan; Belâ Çiçeği, İş Bankası Kültür Yay.,
263
Sisler Bulvarı ile Yağmur Kaçağı ile arasındaki bağ gibi Ben Sana Mecburum ile Belâ Çiçeği arasında İstanbul 2004, s. 121.
264
bir bağ olduğunu belirten Attilâ İlhan, kitabın oluşum süreci için şunları söyler: a.g.e. ss. 31-35.

116 117
picture’ün otuz kısımlık o tadına doyulmaz serial’lerinden birinde, ötesinde, bir yakınlığımız da olmuştu. (bir gece beyoğlu’nda
bela lugosi’nin (kont dracula’yı, ünlü vampiri de o oynamıştı) sabahlamıştık, efendi’den çıktığımızda saat dört olmalıydı, sonra gittik
canlandırdığı karanlık bir doktor tipiydi bu, hipnotizmacı filan. küçük tepebaşı parkında oturduk, sabah sislerini sarınarak güneşin
sezar’ın ise (little cesar) edward g. robinson’ın oynadığı bir gangster doğmasını bekledik.) açığa vurmaya pek de cesaret edemediği bazı
olduğunu, belki tv’den hatırlayacaksınız. bunlar da gösteriyor ki şiir, eşcinsel eğilimleri vardı ki, uzun uzun yazışır üzerinde
265 267
beyaz perde çağrışımlarının at koşturduğu bir bilinçaltı şiiridir….” tartışırdık…”
Kitabın ikinci bölümünün şiirlerinden İkinci Cem’in Gizli Hayatı eşcinsellik şeklinde bir açıklama yaparak şiiri daha anlaşılır bir hale getirir. Cinselliği işleyen bir
temini işleyen şiirlerindendir: başka şiiri, Claude Diye Bir Ülke’dir:
“(…..) “claude diye bir ülke siyah palmiyelerin
ikinci cem gözbebeklerini değiştiriyor değişerek her gece genç kızları öptüğü
en italyan aydınlığına varmak için güneşin yanlış erkekler gibi çizdiği raphael’in
dişlerinin ucunda bir şehvet keskinliği şüpheli dudakları ayva tüyü
en bozuk yeşil claude diye bir ülke kuşların ürküttüğü
ve anlaşılmaz mâvi tüylü sevişmesini yağmurlu geyiklerin
ikinci cem kim olduğunu değiştiriyor kırık masalarının uzaktan göründüğü
iki kere iki dört sokağı’nda lesbos adasındaki bitmemiş şiirlerin
en hoyrat korsanı yırtılmamış denizlerin claude diye bir ülke mermer prensesin
siyah bir kuğu kadar asil ağzıyla emdiği yılanların sütünü
iki damla kan üst dudağında (…….)
çarpıntılı uykularına giriyor claude diye bir ülke neuilly’de damgalanmış
soğuk memeli kızların fransız pullarının paris laciverdine
borneo’daki kendinden başlayarak herkeste yanılmış
en bozuk yeşil rüyalar işleyince eksik erkekliğine
ve anlaşılmaz mâvi (……)”268
266
(……)” diye devam eden şiir, cinselliği işlemesinin yanında Attilâ İlhan’ın Paris yaşamından da
diye devam eden şiir için Attilâ İlhan: izler taşır. Paris’te tanıdığı arkadaşı Claude’dan bahseden bu şiir için İlhan:
“ikinci cem, aslında, erzincan’daki askerliğim boyunca, bana hemen “……bu şiir de, kadın eşcinselliği ile ilgilidir. bence asıl ilginç yanı,
her gün mektup yazan, cinselliği karmaşık bir kolej öğrencisi, ilginç daha çok tarihsel/toplumsal diyebileceğim konularda denediğim yeni
bir genç kız. onunla hâlâ teşekkürle andığım bu mektup arkadaşlığının bir deyiş biçimini, erotique imgeleri aktarmak için de kullanmayı

265 267
a.g.e. s. 129. Attilâ İlhan; Belâ Çiçeği, s. 129.
266 268
a.g.e. s. 37-42. a.g.e. s. 43-45.

118 119
deneyişimdedir. claude da, şiirlerimde boy gösteren kadınlardan biri, 1.8. Batı Edebiyatı Nazım Şekilleri
yalnız hayali bir tip değil o, gerçekten böyle bir kadın oldu, adı claude
olmasa da özellikleri anlattıklarıma uygundu. …”269 Attilâ İlhan, Batı kültür ve edebiyatından -özellikle Fransız şiiri- Fransa’ya
şeklinde bir açıklama yapsa da, bu şiiri (Claude Diye Bir Ülke) tahlil etmek ve şiir gittikten sonra daha yoğun bir şekilde etkilenir. Bu etkilenmeler, kimi zaman fikrî
hakkında Attilâ İlhan’dan bilgi almak isteyen Sabit Kemal Bayıldıran’ın 29/6/1977 tarihli alanda kimi zaman da edebî alanda kendini göstermiştir. Örneğin, İlhan’ın ilk şiir kitabı
mektubuna verdiği 9/7/1977 tarihli cevabında Claude hakkında şöyle bir açıklamada Duvar’ın son bölümü olan Şafak Vakti Dünya’da yer alan, savaş (II. Dünya Savaşı),
bulunur İlhan: hürriyet gibi temlerin işlendiği Marianne şiiri, bu bakımdan önemlidir. Bu şiirle ilgili
“gelelim claude’un kimliğine: asıl adı lidia claude hartmann, şair, ilginç bir anısını şöyle anlatır Attilâ İlhan:
şimdi elli yaşını geçmiştir, paris’te yaşıyor, eski arkadaşımdır (……) “…..bir akşam elit pastahanesinde ona [Fahir Onger’e] benim
cinsel yapısı margot’dan farklıdır, claude evlenmiştir, iki kızı var, destan’dan söz etmiştim, bütününü dinlemek istedi, pelesenk
sonra ayrılmış, kocasından sevgiyle söz eder ama, hayatına iki kadının sokağı’ndaki pansiyonun adresini verdim, dediği gibi geldi, o ufacık,
girdiğini de biliyorum, şu halde ona daha çok bisexuelle diyeceğiz, iki kişi zor sığılan odada, bütün destanı dinledi. gelmesine şaşmıştım
ikicinsli. bu bilgileri sana veriyorum, ‘tahlillerine’ yansımasın, ya, marianne’deki ballad niteliğinde yazılmış parçaları büyük bir
kadının özel hayatıdır, sen bil, yorumunu ona göre yap.”270 yenilikmiş diye beğenmesine, büsbütün şaştım, zira bunlar villon’dan
Şiirde geçen Neully de, Claude’un Paris’te oturduğu semtin adıdır. Bu bakımdan şiirde galiba eyüboğlu’nun yaptığı bazı çevirilerin basit hilesine
geçen Claude isminin gerçek yaşamdan esinlenerek şiire alındığını söyleyebiliriz. dayanıyordu: balladları bizim halk şiiri ağzıyla vermek! fahir
Yasak Sevişmek’in Yanlışlık Balladı başlıklı şiirlerinde Fransa izlerinin yoğun onger’in bu hileyi sezememesi, onun eleştirmecilik gücüne inancımı
olarak karşımıza çıktığını görmüştük. Bu bölüm şiirlerinde cinselliğin de işlendiğini - daha başından sarsmıştır.”271
İlhan’ın Paris yaşamıyla ilişkilendirebileceğimiz- belirtmekte yarar var. Benzer şekilde Burada üzerinde durduğumuz konu olan Batı sorunsalı ile ilgili dikkatleri çeken
Tutuklunun Günlüğü’nün Teleks bölümünün kimi şiirlerinde kapitalizm kompleks bir iki önemli nokta var. Birincisi, Attilâ İlhan’ın Batı edebiyatına ait bir nazım şeklini
şekilde işlenirken, cinsel izlere yer yer rastlamak mümkündür. kullanması; ikincisi, François Villon’un balladlarına benzer balladlar yazma çabasıdır.
Böyle Bir Sevmek’teki Jilet Yiyen Kız bölümü ve Elde Var Hüzün’ün Ayıp Bilindiği gibi balladlar, üç uzun bir kısa bentten meydana gelir. Uzun bentler 6-10
Resimler bölümü, cinsellik temasını işleyen şiirlerden oluşmuştur. Ancak bu şiirleri Batı mısradan oluşur. Mısra sayıları eşit olan bentlerin son bendi 4-5 mısradan oluşur. Her
ile doğrudan ilişkilendirmek güçtür. bendin sonundaki mısra değişmeden nakarat gibi tekrarlanır.272 Marianne adlı uzun şiirin
aralarına yerleştirilen ballad formundaki bölümlerin bir kısmını şiir üzerinde görmek
daha yararlı olacaktır:
“(………)
sevgilim şu orman argonne ormanı
verdun kalesidir gördüğün kale

269 271
Attilâ İlhan; Belâ Çiçeği, s. 130. Attilâ İlhan; Duvar, s. 213.
270 272
Yasakmeyve, nr. 17, Kasım/Aralık 2005, s. 45. Arslan Tekin; Edebiyatımızda İsimler ve Terimler, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1995, s. 85.

120 121
büyüdükçe büyür dünya yangını Batı edebiyatı nazım şekli olan balladın klasik özelliklerine uyulmasa da, bu bölümde
neyleyim tutuştu bir yol meşale yer alan kimi şiirlerde balladların esas özelliklerinin deforme edilerek kullanıldığını
düşmüşüz hürriyet diyerek yola görüyoruz. Tıpkı İlhan’ın kimi şiirlerinde klasik Türk edebiyatı nazım şekli olan gazelin
hani düldül nerde bizim zülfikar sadece beyit ve kafiye düzeninden yararlanıp vezne bağlı kalmaması gibi. Amacının
hilafsız her gece bir güne çıkar eski usûl balladlar yazmak olmadığını vurgulayan İlhan, ritmik açıdan bir ballad sesi
her ümit parlak bir güneştir inan yakalamak kaygısında olduğunu belirtir. Esasında evrensel bir tem olan yaşlılığın
çıksın karşımıza zalim ordular işlendiği şiirin esin kaynağının, İlhan’ın Fransa yıllarına kadar gittiğini, onun Meraklısı
ölelim yaşamak için marianne İçin Notlar kısmında yaptığı açıklamalardan öğreniyoruz:
Bu bent gibi onar mısradan oluşan toplam üç uzun bentten sonra gelen beş “onlara ün mü gelir bazı bir ses mi duyarlar
mısralık kısa bent şöyle devam eder: yumuşak bir kedere ufalır bakışları
hey sevgilim hürriyete dua et idam mahkûmlarıdır aslında ihtiyarlar
hürriyetsiz yaşayamaz memleket ölüme koşullanmış bütün davranışları
hür yaşamak için gelmiştir insan yorgun öksürükleri oturup kalkışları
hürriyet eşitlik sulh ve saadet (…….)”277
ölelim yaşamak için marianne”273 diye devam eden şiirin yıllar içerisindeki oluşum sürecini şöyle anlatır İlhan:
Balladların son bendi daha çok Tanrı’ya, krala, prense vb. ithaf bölümüdür. “…çağdaş toplumlarda ihtiyarların yaşadığı dram bütün heybetiyle
Burada sevgiliye ithaf ediliyor. Attilâ İlhan’ın bu balladı François Villon’un gözüme 1960’ların son yarısına doğru paris’te çarptı. nasıl olduğunu
balladlarından hareketle yazması üzerinde durulması gereken bir noktadır. Attilâ İlhan, da unutmamışım, televizyonu seyrediyordum, bir gece, üstelik yaz,
Villon’un balladlarına öykünerek ve ballad şemasını kullanarak şiir yazmasına rağmen, pencere açık, seine kıyısındaki yoldan geçen arabaların uğultusu
kendisini ciddi anlamda etkileyen sanatçılar arasında Villon’u saymaz. Attilâ İlhan’ı işitiliyor, ekranda fransız düşkün evleriyle ilgili bir röportaj, çeşitli
geleneksel Türk şiirinden yararlanma konusunda başarılı bulan Erdoğan Alkan, İlhan’ın şehirlerdeki çeşitli evlerden yaşlıları toplamışlar, hepsi görmüş
Fransızca bilmeden Villon’un balladlarını taklit ederek toplumcu şiirler yazma çabasını: geçirmiş insanlar bunların, ömürlerinin son yıllarında bu üzücü
“Ne var ki Attilâ İlhan daha ilk şiirlerinde işe türk şiirinin sırtına
276
Kitaba giren şiirler, İlhan’ın Ankara’da Bilgi Yayınevi’nin danışmanlığını yaptığı yıllara aittirler.
yabancı bir giysi, fransızların baladını giydirmekle başlıyor.”274 İlhan’ın bu kitabı, hem ulusal sentez çalışmaları hem de şiir kitaplarına yansıyan Batı izleri açısından
diyerek eleştirecektir. 275
Attilâ İlhan, bu etkileri ciddi etkilenmeler olarak saymasa da, biz önceki şiir kitaplarıyla kıyasladığımızda, ulusal sentez çalışmalarının ve doğrudan Batı izlerinin oldukça
azaldığını görmekteyiz. Kimi bölümlerde Divan şiirine nazaran Halk edebiyatı izlerinin daha fazla
bunu Batı kaynaklı bir etkilenme olarak kabul edebiliriz. olduğunu belirtebileceğimiz Böyle Bir Sevmek hakkında şöyle bir açıklama yapar Attilâ İlhan:
“böyle bir sevmek’teki şiirlerin hemen hepsi ankara şiirleridir. bunu, ankara’da yazıldılar anlamına
Bunun dışında sekizinci şiir kitabı Böyle Bir Sevmek’in276 (Bilgi Yay., 1977) söylüyorum. gerçi aralarında, yaz tatillerinde gümüldür’de başladıklarım ya da bitirdiklerim yok değil,
kanımca bu özellikleri onların ankara şiirleri olması gerçeğini değiştirmez.
Kavaklıdere Balladları bölümünde yer alan İhtiyarlar Balladı şiiri, dikkat çekicidir, Bir ‘böyle bir sevmek’, ‘tutuklunun günlüğü’ gibi divan şiiri geleneğinden geniş ölçüde
yararlanmış, yeni bir içeriği o sesle söyleyerek, çağdaş bir bileşime ulaşmak istemiş, bir kitabın
ardından geliyor. fakat bu yeni kitapta o bileşim deneyinin aynen sürdürüldüğünü, ya da sürdürüleceğini
umanlar, umduklarını bulamamışlardır. bu kitabın şiirleri, içerikleri yönünden olduğu kadar,
273
Attilâ İlhan; Duvar, ss. 156-164. söylenişleri yönünden de başka başka havalardan çalıyor. …” Bkz. Attilâ İlhan; Böyle Bir Sevmek, İş
274
Erdoğan Alkan; Şiir Sanatı, Yön Yay., İstanbul 1995, s. 503. Bankası Kültür Yay., İstanbul 2004, s. 113.
275 277
Bu konuda daha geniş bilgi için çalışmamamızın “Etkilendiği Batılı Sanatçılar” kısmına bakınız. Attilâ İlhan; Böyle Bir Sevmek, ss. 39-41.

122 123
duruma düşmeleri gerçekten yürekler acısı, fakat o sıra Attilâ İlhan’ın gerçeküstücü şairlerden esinlenerek yazdığı şiirler olmuştur.
çaresizliklerinin tam bilincine varamıyorum. Yağmur Kaçağı’nda yer alan ve bilinç engeline takılmadan, otomatik olarak yazılan
şiirin gelişme süreci ne kadar ilginç! bu ilk dürtüyle şiirin Zehra Beni Eylül’de Bekliyor şiiri, bu anlayışla kaleme aldığı şiirlerine iyi bir örnektir:
yazılışı arasında aşağı yukarı on yıl var…”278 “otuzluk bir ay için ismail yetmişbeş dedi
On yıl önceki bir esinlenmenin, şiiri bu şekilde oluşturduğunu belirten İlhan’ın bu ulan ismail sen bu işin adamısın
279
bölümde Batı ile doğrudan ilişkilendirebileceğimiz başka şiiri yer almamaktadır. üste yirmibeş daha koy eylül’e git
İlhan’ın on birinci şiir kitabı Ayrılık Sevdâya Dâhil’in Yanlış Balladlar bölümü ismail eylül’e gitmem dedi / ne boksa
şiirleri ve on ikinci şiir kitabı Kimi Sevsem Sensin’de yer alan Uçuk Kızlar Baladı şiiri neden gitmem dedi anlamadım anlamadım
yukarıda belirttiğimiz tarzda şiirler olup, klasik ballad özelliği taşımazlar. Bu şiirler
daha çok ritm yönüyle ballad izlenimi uyandırırlar. biz iki yaprak ben pazar o pazartesi
temmuz’da mıyız neyiz bilmiyorum

1.9. Batı İle İlişkili Diğer Şiirleri yirmibeş daha verebilirdik / ne boksa
zehra beni mağdem ki eylül’de bekliyor
mağdem ki ben artık içmiyorum içmiyorum
Attilâ İlhan’ın şiirlerine Batı merkezli yaklaşırken temel birtakım başlıklar altında
(………)”281
ele alabileceğimiz konuların yanı sıra, Batı ile ilişkilendirebileceğimiz muhtelif noktalar
Belâ Çiçeği’ndeki şiirlere Batı merkezli baktığımızda bazı şiirlerin farklı
da vardır. Örneğin, Attilâ İlhan’ın ikinci şiir kitabı Sisler Bulvarı’nda yer alan, deniz
yönlerden Batı izleri taşıdığı görülür. Örneğin, Nada Nada y Nada şiiri için.
temini işlediği Eski Deniz Halkı adlı şiirine epigraf mahiyetinde eski İngiliz korsan
“…georges arnaud diye bir fransız yazarı vardır ya, hani korkunun
türküsü almıştır. İlhan’ın bu şiiri, Talat Sait Halman tarafından İngilizceye çevrilir:
bedeli adlı romanından yapılan film çok beğenilmiştir. işte o yazarın
“ölünün sandığı üstünde
yeni bir romanını bulmuştum, onu okuyorum: ‘les oreilles sur le dos’
on beş kişiydik
şiirin adının oradan geldiği kesin…”282
yo ho hoy!
açıklamasını yapar. Yine benzer bir şekilde esinlenmeyle yazılan:
bir de rom şişesi
“(……..)
içki ve şeytan
son tren kalkıyor içimin garlarından
hepimizin hakkından geldi
rimbaud güzelliği her yerine sinmiş
yo ho hoy!
yataklı bir vagonda zinovyef delirmiş
bir de rom şişesi”280
ustura biliyor dudaklarından
(…….)
278
a.g.e. s. 125. gauguin gibi çekip vagon penceresine
279
Böyle Bir Sevmek’te geçen kimi şiirlerin ballad izlenimi uyandırsa da, bu şiirlerin klasik ballad özelliği
taşımadığını Doğan Hızlan da belirtir. Bkz. Doğan Hızlan; “Böyle Bir Sevmek”, Kitaplar Kitabı, YKY,
281
İstanbul 1996, ss. 291-293. Attilâ İlhan; Yağmur Kaçağı, ss. 32-34.
280 282
Attilâ İlhan; Sisler Bulvarı, s. 18. Attilâ İlhan; Belâ Çiçeği, s. 123.

124 125
herkesin nedense deli sandığı harfler üzerine çokça şiir yazdığını belirtir ve bunun da bir Rimbaud esintisi olduğunu
yeni bir kan vermek beşinci senfoni’den vurgular.
cezayir diyezleri özgürlük cephesine Tutuklunun Günlüğü’nün Teleks bölümünün 7, Cuma şiirinde yer alan 6 numaralı
en uzaklardaki asya sömürgesine kısa şiiri, Amerika’daki zencilerin özgürlük mücadelelerini işlemektedir. Şiir, zencilerin
bambaşka silahlarla bambaşka bir beethoven günlük yaşamları hakkında da bilgi verir:
283
(…….)”
diye devam eden Orient-express şiiri için bir açıklamada bulunarak, şiirin hangi “6.
ortamda yazıldığı konusunda okuyucuyu aydınlatır: detroit 7 (afp) bir zenci kafasıyla girdi boy aynalarına
“orient express’in etkileyici havasını, hele seyredilen tv dizisinden alnında kesik bir damar kıpkızıl özgürlük akıyor
sonra, herkes biliyor. şiiri yazdığım zamanlarda kimsenin haberi taksiler patlamış bütün benziniyle yaz karanlığına
yoktu. ben de fransızcada okuduğum bazı kitaplardan haberdar kırk ikinci cadde’de alevlerin hoyrat havlaması
olmuştum. derken elime graham green’in aynı adı taşıyan romanı kırdılar uyumak camlarını tozlu balyozlarıyla
geçti. bir solukta okudum. hayli de etkilendim. şiir bu dürtüyle başladı yumrukları yüreklerini doğruluyordu ağırdılar
ya, geliştikçe avrupa boyunca bir yolculuk olmanın ötesinde, bir şafak çıkarıp ceplerinden uzak horozlarıyla
284
özgürlükçü bir nitelik de kazandı….” bilenmiş gözbebeklerine aydınlığı çağırdılar
Elde Var Hüzün’ün ilk bölümü Yağmurda Sis Düdükleri’nde yer alan t şirininde işbaşı çalarken fabrika kapısında hazırdılar
benzer şekilde bir esinlenmenin sezildiğini söyleyebiliriz:
“geniş şapkalarıyla solgun kadınlar ayazın demir tarağı kıvırcık saçlarını tarıyordu”287
t harfleri midir geceye uzayan Tutuklunun Günlüğü’nün ikinci bölümü Bulut Günleridir’de, Batı ile
korkunç pelerinlere sarınmışlar ilişkilendirebileceğimiz Allende Allende şiiri, Şili’nin sosyalist lideri Allende’nin ölüm
şehvet tutuşuyor dudaklarından haberi sonunda duyulan anlık bir üzüntüyle yazılmış bir şiirdir ve oldukça etkileyicidir:
(…….)”285 “allende allende
diye devam eden şiir için Erdoğan Alkan, şu yorumu yapar:
“…’t harfi midir geceye uzayan’ diyor t adlı şiirinde. Bir şiirin ölüm birden boşalmasıdır insanın kendisinden
yalnızca bir harfle isimlendirilmesi bile bize Rimbaud’yu ve gizli titreşimler uçar belki boşlukta sesinden
Rimbaud’nun H şiirini çağrıştırıyor…”286
İlhan’ın diğer şiirlerinde Fransız şairlerin şiirlerini çağrıştıran daha birçok mısra güneş vurunca parıldar görünmez ayak izleri ki
üzerinde duran Alkan’a göre, bu durum bir Rimbaud esintisidir. Alkan, İlhan Berk’in de beyhude korularda eski bir yaz gezmesinden

283
Attilâ İlhan; Belâ Çiçeği, ss. 100-104.
284
a.g.e. s. 134.
285
Attilâ İlhan; Elde Var Hüzün, s. 14.
286 287
Erdoğan Alkan; Şiir Sanatı, s. 504. Attilâ İlhan; Tutuklunun Günlüğü, s. 18.

126 127
solgun bir gülümseme hani ay büyürken görünür
aynalarda bırakılmış nice yüz birikintisinden

(……….)
durduğu yerde patlaması mürekkep hokkalarının
ömrünce biriktirdiği sosyalist öfkesinden

ne kadar yok etse de ölüm vuruşu göklerde yankılanan


kocaman bir yürek kalır şili’nin allende’sinden”288
Klasik Türk şiirinin ses ve şekil imkânlarından yararlanılarak kaleme alınan şiirin
yazılış süreci için şunları söyler Attilâ İlhan:
“…radyoda allende’nin acı sonunu işittiğim andan beri içimde oluşan
bu şiire ne demeli? hani kendisini zorla yazdıran şiirler vardır,
onlardan birisi: daha mısramın birisini tamamlamadan, ötekisi sökün
ediyor; acı bir telaş, kahırlı bir öfkeyle, evde, gazetede, vapurda,
sözcükleri çiğneye çiğneye dolaşıyor, bulduğum her zaman aralığında
kafamda oluşanları bir kâğıda karalıyorum. demek o kalın entelektüel
gözlüklerinin ardından insanca bakan gözleri, bu kadar etkilemiş beni
allende’nin!...”289
Attilâ İlhan’ın fikrî eserlerinde temel bir sorunsal olarak karşımıza çıkan Batı,
şiirlerinde de ciddi oranlarda işlenir. Ancak, şiirine yansıyan birçok Batı unsuru,
çoğunlukla iç içedir ve kimi zaman kompleks bir yapı arz ederler. Esasında çok daha
farklı açılardan yapılacak incelemelere müsait olan Attilâ İlhan’ın şiirine Batı
perspektifinden ve ana hatlarıyla bakmaya çalıştık. İlhan’ın şiirinde özellikle Fransa’ya
ait izlerin yoğun olduğu görülmektedir. Bunun yanında savaş, cinsellik ve emperyalizm
İlhan’ın şiirinde görülen diğer başat temlerdendir.

288
Attilâ İlhan; Tutuklunun Günlüğü, ss. 57-58.
289
a.g.e. s. 137.

128

You might also like