You are on page 1of 236

ARAPÇA II

İLİTAM LİSANS PROGRAMI

Prof. Dr. Abdurrahman ÖZDEMİR (Editör)


Prof. Dr. Âdem YERİNDE
Öğr. Gör. Muhsin ÖZALPDEMİR

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ

1
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ AÇIK VE UZAKTAN EĞİTİM FAKÜLTESİ

İLİTAM LİSANS PROGRAMI

ARAPÇA II

Editör
Prof. Dr. Abdurrahman ÖZDEMİR)
Yazarlar
Prof. Dr. Abdurrahman ÖZDEMİR (1., 2., 3., 4., 7. Bölümler)
Prof. Dr. Âdem YERİNDE (5., 6., 10., 11., 12., 13. Bölümler)
Öğr. Gör. Muhsin ÖZALPDEMİR (8., 9., 14. Bölümler)

2
Yazar Notu

Elinizdeki bu eser, İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi’nde okutulmak için

hazırlanmış bir ders notu niteliğindedir.


ÖNSÖZ
Entelektüel yahut akademik olma iddiasındaki her türden aklî performans, düşünce ve
görüşlerini, onların başlangıç noktası niteliğindeki ana kaynağa refere edebildiği ölçüde bir
anlam ve değere sahiptir. İkinci el verilere dayanılarak oluşturulmuş bir teori, daha baştan
şaibeli ve en ufak bir eleştiri rüzgârı karşısında un ufak olacak ölçüde temelsiz ve çürüktür.

İslâmî ilimler söz konusu olduğunda, başta tüm branşlarının temel referansı Kur’ân
olmak üzere onun mesajının şu ya da bu yönüyle ilintili olduğu tefsir, hadis, fıkıh, kelâm,
tasavvuf vb. disiplinlerine dair referans metinlerin tamamı Arapçadır. Müslim veya gayr-i
Müslim, İslâmî ilimlerle ilgili kalem oynatacak herkesin öncelikle âlet ilmi denilen Arapça dil
ve dilbilimleri formasyonunu hazmetme zorunluluğu vardır.

Ezcümle İslâm ilahiyatına ilişkin eğitim – öğretim faaliyeti yürüten kurumlarda işe
Arapçadan başlamak, zaruri bir gelenek halini almıştır. Aynı şekilde ülkemizde de gerek resmi
gerekse gayr-i resmi olarak yürütülen İslâm eksenli dini tedrisatın başlangıç ve sonraki
evrelerinde Arapça öğretimi müstahkem mevkiini korumaktadır.

Resmi eğitim kurumları zaviyesinden bakacak olursak İmam-Hatip Liseleri ve İlahiyat


Fakültelerinde Arapça öğretimine hayli önem atfedilmekte, her geçen gün, öğretim kalitesini
artırma sadedinde, yeni çaba ve girişimlere şahit olunmaktadır. Bu hummalı gayretler
silsilesinin bir halkası olarak İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi bünyesinde de halen
yürürlükte bulunan 5 programın her birinde Arapça öğretimi sahip olduğu önem ve değer ile
tebarüz etmektedir. Söz konusu yargı, anılanlar içinde en kalabalık öğrenci portföyüne sahip
İLİTAM programı için de geçerli olup, elinizdeki bu eser o maksada mebni olarak
hazırlanmıştır.

Ön lisans kapsamında Arapçanın temel kural ve üsluplarına aşinalık kazanmış öğrenci


profilini, üst düzey dil becerisi ve bunu kullanmada hatalarını minimize edici ileri seviye gramer
kurallarıyla tahkim ve takviye hedefindeki bu kitap 14 bölümden oluşuyor. İlk üç bölüm Arap
gramerinin temelini teşkil eden devamındaki kelimenin sonunu değiştirme gücüne sahip öğe
(âmil) ve uzantıları üzerinedir. Sonraki yedi bölüm âmil türleri, son dört bölüm ise bir bütün
olarak başka bir cümlenin öğesi olmaya elverişli olan – olmayan cümleler teşkil etmektedir.

Arapça öğretimine mütevazı bir katkı sağlayacağı düşüncesiyle yayına hazırladığımız


bu kitabımızın öğrencilerimiz ve bilgi tutkunlarının beklentilerine, aynı oranda karşılık gelmesi
niyaz ve dileğiyle emeği geçen herkese sevgi ve teşekkürlerimizi sunarız.

Prof. Dr. Abdurrahman ÖZDEMİR


Prof. Dr. Âdem YERİNDE
Dr. Öğr. Ü. Dursun Ali TÜRKMEN
Dr. Öğr. Ü. Muhammet GÜNAYDIN
Dr. Öğr. Ü. Musa ALAK

3
İÇİNDEKİLER
1. HAKÎKÎ HABER 7
2. SEBEBÎ HABER 26
3. HAKÎKÎ SIFAT 45
4. SEBEBÎ SIFAT 60
5. HAKÎKÎ HÂL 76
6. SEBEBÎ HÂL 93
7. MÜNÂDÂ 108
8. NÜDBE 124
9. İSTİĞÂSE TERHÎM 139
10. İĞRÂ 155
11. TAHZÎR 171
12. İHTİSAS 185
13. İŞTİĞÂL 200
14. CÜMLENİN İRABI 216

4
KISALTMALAR
● a.g.e.: Adı geçen eser
● a.mlf.: Aynı müellif
● c. cilt
● s.: Sayfa
● nşr: Neşreden
● ty: basım tarihi yok

5
YAZARLAR NOTU
Bölümlere hem öğrencinin kelime hazinesini artırıcı hem de kendisinde anlatılacak
gramer kuralının dilde kullanımına yönelik önbilgi ve izlenim oluşturucu nitelikte bir metin ile
başlanmıştır. Ardı sıra ilgili metnin çözümlemesi sadedinde anlama ve kavrama soruları ile
eşanlamlı – karşıt anlamlı sözcükler sıralanmıştır. Sonrasında ünite ile hedeflenen konu
önemli detaylarıyla anlatılmış, devamına söz konusu kaidenin kullanımı konusunda öğrencide
beceri ve yatkınlık oluşturucu mahiyette azımsanamayacak miktarda alıştırmalar eklenmiştir.
Ünite sonlarına konunun asgari ölçüde zihinde kalmasını sağlayıcı bir özet ilavesi de
yapılmıştır.

Kitapta yer alan kaynaklar ile linklerin izini sürerek detaylı bilgilere erişme imkânınızın
da mevcut olduğunu hatırlatır, başarılar dileriz…

Prof. Dr. Abdurrahman ÖZDEMİR


Prof. Dr. Âdem YERİNDE
Öğr. Gör. Muhsin ÖZALPDEMİR

6
1. HAKÎKÎ HABER

7
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
Bu bölümde Müptedanın bizzat kendisi hakkında bilgi verip yargı oluşturan haber tipi
ele alınacaktır. Bir başka deyişle “Mübtedâ”, “Haber”in gerçek öznesi olduğu takdirde “Haber”,
“Hakiki Haber” adını alır. Bu konu işlenecektir.

8
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) Arap dilinde haber hangi cümlede bulunur?
2) Bu haberin cümledeki yeri hakkında ne söylenebilir?
3) Haberin hakiki olması nasıl olur? Hangi haber hakikidir?
4) Hakiki haberin diğer haber türlerinden farkı nedir?
5) Sebebi haber ne demektir?

9
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Kazanımın nasıl elde edileceği
Konu Kazanım
veya geliştirileceği
Tüm çeşitleriyle hakiki haberi
Metin, metin çözümlemesi,
bilir ve bu bilgi sayesinde şu ya
da bu şekilde karşılaştığı Arapça eşanlamlı karşıt anlamlı
Hakiki Haber metinleri hatasız okur. Geçmişte kelimelerle kelime hazinesi,
ayrı ayrı ünitelerde öğrendiği örneklerle anlatım, alıştırmalar
konulara bütünsel açıdan ile konuların daha kolay
bakarak onları kategorik olarak anlaşılması sağlanacaktır.
izah edebilir.

10
Anahtar Kavramlar
● İsim cümlesi
● Müpteda
● Haber
● Hakiki haber
● Sebebi Haber
● Merfû

11
Giriş
Arapçada iki tür cümle vardır. Birincisi isim cümlesi, ikincisi ise fiil cümlesidir. İsim
cümlesi iki temel öğeden oluşur. Müpteda ve haber. Haber, çeşitli açılardan kısımlandırılır.
Yapısı açısından müfret, cümle ve şibhi cümle haber olabilir. Bir de bu konuda işleyeceğimzi
hakiki haber vardır. Bunun aksi ise sebebi haberdir. Bu ünitede hakiki haber konusu ele
alınacaktır.

İlitam Arapça konularının başlangıcında gerek geçmişte öğrenilenlerin özeti, gerekse


gelecekte öğrenileceklerin zemini olması bakımından Arap gramerinin iskeleti mesabesindeki
hakiki haber konusunun hatırlatılması ve şayet varsa iskeletin eksik kısımlarının tamamlanarak
yola çıkılmasının yararına inanıyoruz.

Girişi sadedinde bulunduğumuz bu bölüm, tıpkı diğerleri gibi, konuyla ilgi metin ve söz
konusu metnin çözümlemesi ile başlayacak, konunun etraflıca anlatımını takip eden kapsamlı
alıştırmalar ve örnek sorularla sonlandırılacaktır.

12
‫‪1.1. Konuyla İlgili Metin‬‬
‫صداقة وثيقة ال تنقطع‬
‫الخال مصطفى متجاوز عن الستين من عمره‪ ،‬وهو عامل في مصنع الحديد والفوالذ منذ ثالثين‬
‫سنة‪ .‬هو وصديقه بالل يتعارفان مذ أيام الطفولة‪ .‬وهما تخرجا في نفس المدرسة‪ ،‬وبدآ بالعمل في عين السنة‪.‬‬
‫كالهما يسكنان في حي واحد‪ ،‬يسرعان صباحا في موقف قريب من منزليهما‪ ،‬ويركبان حافلة خاصة‬
‫بخدمتهما مع سائر العمال‪ ،‬ويذهبان إلى محل عملهم‪.‬‬
‫هما يسهمان مع أكثر من خمسة آالف نفر في إنتاج بالدهم‪ .‬كلهم يبذلون الجهد ويتقنون أعمالهم‪ ،‬إذ‬
‫هم يصدّقون بقول نبيهم (ص) تصديقهم بباقي األقوال واألفعال والتقارير المنتمية إلى حضرته (ص)‪ :‬إن‬
‫هللا يحب – إذا عمل أحدكم عمال – أن يتقنه‪ .‬بعضهم شابّ ‪ ،‬يعيش النشاط والبهجة في عنفوان الشباب‪،‬‬
‫والبعض اآلخر بلغ فصل الخريف واقترب من عتبة التقاعد‪ ،‬واآلخرون متوسطون في السن وجامعون في‬
‫أنفسهم تجربة الشيوخ وطاقة الفتية‪.‬‬
‫الخالة خديجة امرأة صالحة‪ ،‬وهي متزوجة من الخال مصطفى مذ ستة وثالثين عاما‪ .‬وهما متمتعان‬
‫بأربع بنات متقاربات سنا‪ .‬هن متابعات دراساتـهن‪ ،‬أوليهن دارسة في كلية الطب وهي على وشك التخرج‪،‬‬
‫والثانية تدرس في كلية الحقوق وهي مرشحة في المحاماة‪ ،‬والثالثة تـهتم بالعلوم اإلسالمية وهي طالبة في‬
‫اإللهيات‪ ،‬والرابعة تواصل دراستها في ثانوية اإلئمة والخطباء‪ ،‬وهي ستلتحق بامتحانات الجامعات‪،‬‬
‫تستهدف االلتحاق بكلية التربية‪.‬‬
‫بين العمال وبين زوجاتـهم وأوالدهم وبناتـهم صلة وثيقة غير منقطعة أبدا‪ .‬ألنـهم يدعون ربـهم كل‬
‫يوم ألنفسهم وألوالدهم وأوالد أمة محمد بالوحدة والمودة والسعادة في الدارين‪.‬‬

‫‪13‬‬
‫‪A. ANLAMA VE KAVRAMA SORULARI‬‬

‫‪1. Yukarıdaki metinden hareketle aşağıdaki soruları cevaplandırınız.‬‬

‫‪ .1‬كم عمر الخال مصطفى؟‬


‫‪ .2‬أين ومنذ متى يعمل؟‬
‫‪ .3‬من صديقه ومنذ متى يتعارفان؟‬
‫‪ .4‬مع من يقضي اإلنسان العطلة؟‬
‫‪ .5‬أين يسكنان وكيف يصالن إلى محل العمل؟‬
‫‪ .6‬كم نفرا يسهم معهما في إنتاج بالدهم؟‬
‫‪ .7‬كيف يعملون في محل العمل؟‬
‫‪ .8‬ما سبب أدائهم الرفيع وإتقانـهم في العمل؟‬
‫‪ .9‬عدد طوائف األسنان بين العمال؟‬
‫‪ .10‬ما اسم زوجة الخال مصطفى؟‬
‫‪ .11‬كم يمتكان من البنات؟‬
‫‪ .12‬أين تدرس بناتـهما؟‬
‫‪ .13‬كيف العالقات بين أسر العمال؟‬
‫‪2. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerin yakın veya eşanlamlısını parantez‬‬
‫‪içerisindeki listeden seçiniz.‬‬
‫(يقطن – رابطة – منسوب – متزايد على – متأهل – يشترك – ممتلك – يـمتطي)‬
‫‪ .1‬الخال مصطفى متجاوز عن الستين من عمره‪ ،‬وهو عامل في مصنع الحديد والفوالذ منذ ثالثين سنة‪.‬‬
‫‪ .2‬كالهما يسكنان في حي واحد‪ ،‬يسرعان صباحا في موقف قريب من منزليهما‪.‬‬
‫‪ .3‬ويركبان حافلة خاصة بخدمتهما مع سائر العمال‪ ،‬ويذهبان إلى محل عملهم‪.‬‬
‫‪ .4‬هما يسهمان في إنتاج بالدهم‪ .‬كلهم يبذلون الجهد ويتقنون أعمالهم‪.‬‬
‫‪ .5‬هم يصدّقون بقول نبيهم (ص) تصديقهم بباقي األقوال واألفعال والتقارير الـمنتمية إليه‪.‬‬
‫‪ .6‬الخالة خديجة امرأة صالحة‪ ،‬وهي متزوجة من الخال مصطفى مذ ستة وثالثين عاما‪.‬‬
‫‪ .7‬وهما متمتعان بأربع بنات متقاربات سنا وابنين توأمين حديثي الوالدة‪.‬‬
‫‪ .8‬بين العمال وبين زوجاتـهم وأوالدهم وبناتـهم صلة وثيقة غير منقطعة أبدا‪.‬‬
‫‪3. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerin karşıt anlamlılarını parantez içerisindeki‬‬
‫‪listeden seçiniz.‬‬
‫متعوق – أعزب – ينفرد – محروم من – يترجل(‬
‫ّ‬ ‫)يرتحل من – فراق – مستق ّل –‬
‫‪ .1‬الخال مصطفى متجاوز عن الستين من عمره‪ ،‬وهو عامل في مصنع الحديد والفوالذ منذ ثالثين سنة‪.‬‬
‫‪ .2‬كالهما يسكنان في حي واحد‪ ،‬يسرعان صباحا في موقف قريب من منزليهما‪.‬‬
‫‪ .3‬ويركبان حافلة خاصة بخدمتهما مع سائر العمال‪ ،‬ويذهبان إلى محل عملهم‪.‬‬
‫‪ .4‬هما يسهمان في إنتاج بالدهم‪ .‬كلهم يبذلون الجهد ويتقنون أعمالهم‪.‬‬
‫‪ .5‬هم يصدّقون بقول نبيهم (ص) تصديقهم بباقي األقوال واألفعال والتقارير الـمنتمية إليه‪.‬‬
‫‪ .6‬الخالة خديجة امرأة صالحة‪ ،‬وهي متزوجة من الخال مصطفى مذ ستة وثالثين عاما‪.‬‬
‫‪ .7‬وهما متمتعان بأربع بنات متقاربات سنا وابنين توأمين حديثي الوالدة‪.‬‬
‫‪ .8‬بين العمال وبين زوجاتـهم وأوالدهم وبناتـهم صلة وثيقة غير منقطعة أبدا‪.‬‬
‫‪4. Aşağıdaki sözcüklerin çoğullarını bulup altlarına yazınız.‬‬
‫‪14‬‬
‫الخال – عمر – عامل – مصنع – سنة – صديق ‪ -‬نفس – مدرسة – عمل – عين ‪ -‬حي – موقف –‬
‫قريب – منزل – حافلة – خدمة – محل – نفر – جهد – قول – نبي – حضرة – شابّ – نشاط –‬
‫بـهجة – فصل – عتبة – سن – تجربة – طاقة – خالة – امرأة – عام – كلية – دراسة‬
‫‪5. Aşağıdaki sözcüklerin tekillerini bulup altlarına yazınız.‬‬
‫أيام – عمال – آالف – بالد – أعمال – أقوال ‪ -‬أفعال – تقارير – شباب – أنفس – شيوخ – فتية – بنات‬
‫– دراسات – حقوق – علوم – أئمة – خطباء – امتحانات – جامعات‬
‫‪6. Örnekteki kalıbı yeni verileri kullanıp gerekli değişiklikleri yaparak yineleyiniz.‬‬
‫المثال‪ :‬هي على وشك التخرج في الكلية‪.‬‬
‫‪ .1‬هو – العودة – العمل‬
‫‪ .2‬أنا – الخروج – البيت‬
‫‪ .3‬نحن – النزول – الفندق‬
‫‪4.‬أنتم – الوصول – األهداف‬
‫‪ .5‬أنتن – االعتراف ‪ -‬ذنوبكن‬
‫‪ .6‬هم – التنازل – حقوقهم‬
‫‪ .7‬الشرطي – القبض ‪ -‬اإلرهابي‬
‫‪ .8‬هما – االستطاعة ‪ -‬النجاة‪.‬‬

‫‪15‬‬
1.2. Haber; Tanımı ve İlişkili Kavramlar:
Türkçede “Yüklem” olarak tanımlanan temel ögenin Arapça gramerindeki
karşılıklarından biri de haberdir. Yüklemin, öznesi yahut öznesi ile şu ya da bu şekilde ilintili
Merfû‘ bir ismin ardı sıra gelen türüne haber adı verildiğini daha önceden biliyoruz.

Örnek:
Ali öğretmendir. ‫ي ُمدَ ِ ّرس‬ٌّ ‫ع ِل‬ َ Özneden sonra
Ali var ya onun oğlu öğretmendir. ُ‫ي ُمدَ ِ ّرس ا ْبنُه‬ ٌّ ‫ع ِل‬
َ Özne ilişiği”nden sonra
‘Haber’ler, “Mübteda” adı verilen söz konusu öznelerin örnekte görülen çeşitliliği
çerçevesinde ikiye ayrılır. Eğer Mübteda gerçek özne ise takip eden haber “Gerçek yüklem”
anlamında “Hakiki Haber”, şayet öznenin kendisi değil de maddi yahut manevi bir ilişiği ise
“Sebebi Haber” adı verilir.

Biz bu ünite kapsamında anılan iki haber türünde “Hakiki Haber” meselesini mercek
altına alacak, örneklerle ayrıntılarına ışık tutmaya çalışacağız.

1.3. Hakiki Haber


Mübtedanın bizzat kendisi hakkında bilgi verip yargı oluşturan haber tipidir. Bir başka
deyişle “Mübteda”, “Haber”in gerçek öznesi olduğu takdirde “Haber”, “Hakiki Haber” adını
alır.
Uyarı:
Edilgen yüklemlere ait “Sözde Özneler” de buradaki “Gerçek Özne” kavramı kapsamına
dâhildir. Diğer bir söyleyişle haberin görüntüde öznesinin (sözde veya gerçek) bir mübtedaya
ait olması onun “Hakiki Haber” sayılması için yeterlidir.
Hakiki Haber oluşumunu engelleyen öznenin kendisinin değil de ilişiğinin Mübteda
oluşudur.

Örnek:
Ali” bilendir. ‫ارف‬ِ ‫ع‬
َ "‫ي‬ ٌّ ‫ع ِل‬ َ (Hakiki)
Ali” bilinendir. ‫ي" َم ْع ُروف‬ ٌّ ‫ع ِل‬ َ (Hakiki)
Ali” var ya onun oğlu bilendir. ُ‫ارف ا ْبنُه‬ِ ‫ع‬
َ "‫ي‬ ٌّ ‫ع ِل‬ َ (Sebebi)
Ali” var ya onun oğlu bilinendir. ُ‫ي" َم ْع ُروف ا ْبنُه‬ ٌّ ‫ع ِل‬
َ (Sebebi)
İlk iki örnekte ‫ عارف‬ve ‫ معروف‬yüklemleri muhataba ‫’على‬nin bizzat kendisi hakkındaki

bir yargıyı iletirken, ikinci örnekte ‫ علي‬değil, onunla ilişkili biri (oğlu) hakkındaki hükmü
bildirmektedir.
Dolayısıyla bir kez daha yineleyecek olursak;

16
Mübtedanın bizzat kendisi ile ilgili bir yargıyı muhataba ileten haber türüne
“Hakiki Haber” adı verilir.

1.4. Hakiki Haber Türleri

Hakiki Haber kendisini oluşturan kelimelerin niteliği ve oluşturdukları konbinasyonlar


çerçevesinde şu şekilde üçe ayrılır:

1.4.1. Müfred Hakiki Haber: Haber tek kelimelik bir isim olduğu takdirde “Müfred
Haber” adını alır.

Örnek:
.‫ار‬
ٌّ ‫س‬ َ ‫ال َخ َب ُر‬ Haber sevindiricidir.
.‫سدُ ُم ْفت َِرس‬ َ َ ‫األ‬ Aslan yırtıcıdır.
.‫َب قَ ِيّم‬ُ ‫الذَّه‬ Altın kıymetlidir.
.‫ارع‬ ِ َ‫ار ب‬ ُ ‫النَّ َّج‬ Marangoz ustadır.
.‫ي‬ ٌّ ‫أَنَا قَ ِو‬ Ben güçlüyüm.

Uyarı 1.1.
Buradaki “Müfred” kavramıyla kastedilen “Tekil” değil, “Tek kelimelik isim” olup, tek
kelimelik isim olmak kaydıyla “İkil” ve “Çoğul” isimler de “Müfred” kapsamında
değerlendirilir.

Örnek:
.‫ب ُمجْ ت َ ِهد‬ ُ ‫الطا ِل‬َّ Erkek Öğrenci çalışkandır.
.‫ان‬ِ َ‫ان ُمجْ ت َ ِهد‬ِ َ‫الطا ِلب‬ َّ İki erkek öğrenci çalışkandır.
. َ‫ب ُمجْ ت َ ِهدُون‬ ُ َّ‫الطال‬ ُّ Erkek öğrenciler çalışkandırlar.
.‫الطا ِل َبةُ ُمجْ ت َ ِهدَة‬َّ Kız öğrenci çalışkandır.
ِ ‫َان ُمجْ ت َ ِهدَت‬
.‫َان‬ ِ ‫الطا ِلبَت‬ َّ İki kız öğrenci çalışkandır.
.‫الطالبَاتُ ُمجْ ت َ ِهدَات‬ Kız öğrenciler çalışkandırlar.

Uyarı 1.2.
Tamlamaların haber olması durumunda isim tamlamasında “Muzaf”, sıfat
tamlamasında ise “Mevsuf” tek kelimelik isim kabul edilerek “Müfred” dairesi içine dâhil
edilir.
‫سو ُل‬ُ ‫هللاِ ُم َح َّمد َر‬ Muhammed, Allah’ın elçisidir.
‫ع َم ُر َحا ِكم‬
ُ ‫عادِل‬ َ Ömer, adil bir yöneticidir.

Uyarı 1.3.

17
Haberin devamında yer alan tümleçlerle oluşturduğu söz öbeği kendisinin “Müfred”
kabul edilmesine mani değildir.
َ ُ‫ذُن‬
‫وب ِعبَا ِد ِه هللاُ غَا ِفر‬ Allah, kullarının günahlarını bağışlayıcıdır.
‫سافِر‬ ُ ‫اليَ ْو َم إلى لَ ْندَنَ الم ْند‬
َ ‫ُوب ُم‬ Temsilci bugün Londra’ya yolcudur.

Uyarı 1.4.
Müfred Hakiki Haber, müştak (türemiş) bir isimse cinsiyet ve sayıca, eğer câmid
(türememiş) bir isimse sadece sayıca öncesindeki Mübtedaya zorunlu olarak uyar.

Örnek: Haber Türemiş isim ise;

.‫ب ُمجْ ت َ ِهد‬ َّ


ُ ‫الطا ِل‬ Erkek öğrenci çalışkandır. (Cinsiyet ve sayıca uyumlu)
.‫ان‬ِ َ‫ان ُمجْ ت َ ِهد‬ِ َ‫الطا ِلب‬َّ İki erkek öğrenci çalışkandır. (Cinsiyet ve sayıca uyumlu)
. َ‫ب ُمجْ ت َ ِهدُون‬ ُ َّ‫الطال‬ ُّ Erkek öğrenciler çalışkandırlar. (Cinsiyet ve sayıca uyumlu)
َّ
.‫الطا ِل َبةُ ُمجْ ت َ ِهدَة‬ Kız öğrenci çalışkandır. (Cinsiyet ve sayıca uyumlu)
ِ ‫َان ُمجْ ت َ ِهدَت‬
.‫َان‬ ِ ‫الطا ِلبَت‬ َّ İki kız öğrenci çalışkandır. (Cinsiyet ve sayıca uyumlu)
.‫الطالبَاتُ ُمجْ ت َ ِهدَات‬ Kız öğrenciler çalışkandırlar. (Cinsiyet ve sayıca uyumlu)

Örnek: Haber Türememiş isim ise;


‫ب ِب ْذ َرة‬ُ ‫الطا ِل‬ َّ Erkek öğrenci bir tohumdur. (Sadece sayıca uyumlu)
ِ ‫ان ِب ْذ َرت‬
‫َان‬ َّ
ِ ‫الطا ِل َب‬ İki erkek öğrenci iki tohumdur. (Sadece sayıca uyumlu)
‫ب بُذُور‬ ُ َّ‫الطال‬ ُّ Erkek öğrenciler birer tohumdur. (Sadece sayıca uyumlu)
َّ
‫الطا ِل َبةُ ِب ْذ َرة‬ Kız öğrenci bir tohumdur. (Sadece sayıca uyumlu)
ِ ‫َان ِب ْذ َرت‬
‫َان‬ ِ ‫الطا ِل َبت‬َّ İki kız öğrenci iki tohumdur. (Sadece sayıca uyumlu)
‫الطال َباتُ بُذُور‬ Kız öğrenciler birer tohumdur. (Sadece sayıca uyumlu)

1.4.2. Cümle Hakiki Haber: Tek kelimelik bir isim olmayıp başlı başına müstakil bir
cümle formatında gelen yüklemlere “Cümle Haber” adı verilir. Gizli özneleriyle birlikte cümle
sayıldıkları için tek kelimelik “Fiiller” de “Cümle Haber” kapsamında değerlendirilirler.
“Fiil Cümlesi Haber” adı verilen bu haber tipi, “Cümle Hakiki Haber” türünün yegâne
formudur. Diğer bir söyleyişle mazi yahut muzari biçimiyle öncesindeki Mübtedaya cinsiyet,
sayı ve çekim yönüyle uyan bu haber türünden başka “Cümle Hakiki Haber” denilebilecek
başka bir haber versiyonu bulunmamaktadır.

Örnek:
.ُ‫ب َحقَّقَ أ َ ْهدَافَه‬ َّ
ُ ‫الطا ِل‬ Erkek öğrenci hedeflerini gerçekleştirdi.
.‫ان َحقَّقَا أ َ ْهدَافَ ُه َما‬ ِ َ‫الطا ِلب‬ َّ İki erkek öğrenci hedeflerini gerçekleştirdi.
.‫ب َحقَّقُوا أ َ ْهدَافَ ُه ْم‬ ُ َّ‫الطال‬ ُّ Erkek öğrenciler hedeflerini gerçekleştirdiler.
.‫ت أ َ ْهدَافَ َها‬ ْ َ‫الطا ِل َبةُ َحقَّق‬َّ Kız öğrenci hedeflerini gerçekleştirdi.
.‫َان َحقَّقَت َا أ َ ْهدَافَ ُه َما‬
ِ ‫الطا ِل َبت‬ َّ İki kız öğrenci hedeflerini gerçekleştirdi.
18
.‫الطالبَاتُ َحقَّ ْقنَ أ َ ْهدَافَ ُه َّن‬ Kız öğrenciler hedeflerini gerçekleştirdiler.
.‫أنَا َحقَّ ْقتُ أ َ ْهدَافِي‬ Ben hedeflerimi gerçekleştirdim.
. َ‫أنتَ َحقَّ ْقتَ أ َ ْهدَافَك‬ Sen hedeflerini gerçekleştirdin.
.‫نَ َح ُن َحقَّ ْقنَا أ َ ْهدَافَنَا‬ Biz hedeflerimizi gerçekleştirdik.
.‫أ َ ْنت ُ ْم َحقَّ ْقت ُ ْم أ َ ْهدَافَ ُك ْم‬ Siz hedeflerinizi gerçekleştirdiniz.
.ُ‫ب يُ َح ِقّ ُق أ َ ْهدَافَه‬ َّ
ُ ‫الطا ِل‬ Erkek öğrenci hedeflerini gerçekleştiriyor.
.‫ان أ َ ْهدَافَ ُه َما‬ ِ َ‫ان يُ َح ِقّق‬ ِ ‫الطا ِل َب‬ َّ İki erkek öğrenci hedeflerini gerçekleştiriyor.
.‫ب يُ َح ِقّقُونَ أ َ ْهدَافَ ُه ْم‬ ُ َّ‫الطال‬ ُّ Erkek öğrenciler hedeflerini gerçekleştiriyorlar.
.‫الطا ِلبَةُ ت ُ َح ِقّ ُق أ َ ْهدَافَ َها‬ َّ Kız öğrenci hedeflerini gerçekleştiriyor.
.‫ان أ َ ْهدَافَ ُه َما‬ ِ َ‫َان ت ُ َح ِقّق‬ ِ ‫الطا ِلبَت‬ َّ İki kız öğrenci hedeflerini gerçekleştiriyor.
.‫الطالبَاتُ يُ َح ِقّ ْقنَ أ َ ْهدَافَ ُه َّن‬ Kız öğrenciler hedeflerini gerçekleştiriyorlar.
.‫أنَا أ ُ َح ِقّ ُق أ َ ْهدَافِي‬ Ben hedeflerimi gerçekleştiriyorum.
. َ‫أنتَ ت ُ َح ِقّ ُق أ َ ْهدَافَك‬ Sen hedeflerini gerçekleştiriyorsun.
.‫نَ َح ُن نُ َح ِقّ ُق أ َ ْهدَافَنَا‬ Biz hedeflerimizi gerçekleştiriyoruz.
.‫أنت ُ ْم ت ُ َح ِقّقُونَ أ َ ْهدَافَ ُك ْم‬ Biz hedeflerinizi gerçekleştiriyorsunuz.

Uyarı 2.1.

Hakiki Haberler, “Cümle Haber” formatında geldikleri takdirde, yukarıdaki örneklerde


görülen biçimiyle sadece “Fiil Cümlesi Haber” formunda gelir. Kendilerinin “İsim Cümlesi
Haber” biçimleri mevcut değildir.

Mübteda ile haber arasında yer alıp da i‘râbdan mahalli (Cümlede öge değeri)
bulunmadığı kabul edilen “Fasıl Zamirleri” ikincil mübteda sayılarak devamındaki isimle
birlikte “İsim Cümlesi Hakiki Haber” olarak değerlendirilemez.

‫هذا َر ُجل‬ →→→ Bu, bir adamdır. (Müfred Haber)


‫الر ُج ُل‬
َّ ‫"هذا "هو‬ →→→ Bu adamın ta kendisidir.
[Müfred Haber (İsim Cümlesi görünümlü)]

İkinci cümlede de tıpkı birinci cümlede olduğu gibi “Haber” altı çizili tek kelimelik
isim, yani “Müfred Haber” olup, öncesindeki zamirle birlikte oluşturduğu söz öbeği “İsim
Cümlesi Haber” değildir.

1.4.3. Şibh Cümle Hakiki Haber: Haber zarf veya (harf-i cer + mecrûr isim)
formülasyonundan oluşan bir söz öbeği olduğu takdirde “Şibh Cümle Haber” adını alır. Bir söz
öbeği olması dolayısıyla öncesindeki Mübtedanın cinsiyeti ve sayısı ne olursa olsun, kendisi
hep aynı kalır.

Örnek:

19
.‫ام ْال َم ْكتَبَ ِة‬ َ ‫ب ِفي ْال ُك ِلّيَّة أ َ َم‬ ُ ‫الطا ِل‬َّ Erkek öğrenci fakültede kütüphanenin önündedir.
.‫ام ْال َم ْكتَبَ ِة‬ َ ‫ان فِي ْال ُك ِلّيَّة أ َ َم‬ ِ َ‫الطا ِلب‬ َّ İki erkek öğrenci fakültede kütüphanenin önündedir.
.‫ام ْال َم ْكتَبَ ِة‬ َ ‫ب فِي ْال ُك ِلّيَّة أ َ َم‬ ُ َّ‫الطال‬ ُّ Erkek öğrenciler fakültede kütüphanenin önündedirler.
.‫ام ْال َم ْكتَبَ ِة‬ َ ‫الطا ِلبَةُ فِي ْال ُك ِلّيَّة أ َ َم‬
َّ Kız öğrenci fakültede kütüphanenin önündedir.
.‫ام ْال َم ْكتَبَ ِة‬ َ ‫َان فِي ْال ُك ِلّيَّة أ َ َم‬ ِ ‫الطا ِلبَت‬ َّ İki kız öğrenci fakültede kütüphanenin önündedir.
.‫ام ْال َم ْكتَبَ ِة‬ َ ‫الطالبَاتُ فِي ْال ُك ِلّيَّة أ َ َم‬ Kız öğrenciler fakültede kütüphanenin önündedirler.
.‫ام ْال َم ْكتَبَ ِة‬ َ ‫أنَا فِي ْال ُك ِلّيَّة أ َ َم‬ Ben fakültede kütüphanenin önündeyim.
.‫ام ْال َم ْكتَبَ ِة‬ َ ‫أنتَ فِي ْال ُك ِلّيَّة أ َ َم‬ Sen fakültede kütüphanenin önündesiniz.
.‫ام ْال َم ْكتَبَ ِة‬ َ ‫نَ َح ُن فِي ْال ُك ِلّيَّة أ َ َم‬ Biz fakültede kütüphanenin önündeyiz.
.‫ام ْال َم ْكتَبَ ِة‬ َ ‫أ َ ْنت ُ ْم فِي ْال ُك ِلّيَّة أ َ َم‬ Siz fakültede kütüphanenin önündesiniz.

Uyarı 3.1.
Bu tip haberlerin tamamı “Hakiki Haber” kategorisi kapsamında olup, bir sonraki
ünitede göreceğimiz gibi “Sebebi Haber” grubuna dâhil edebileceğimiz herhangi bir “Şibhu’l-
cümle Haber” versiyonu bulunmamaktadır.

Uyarı 3.2.
Mübtedasının nekra olması yahut habere ait bir iyelik zamirince tamlanması (muzâf)
durumunda, cümle diziminde haber mübtedânın önüne geçerek cümle “Devrik Cümle”
denilebilecek bir niteliğe bürünür.
Örnek:
.‫في المدينة ميدَان‬ Şehirde bir meydan vardır.
.‫َح ْو َل المدين ِة ِج َبال‬ Şehrin etrafında dağlar vardır.
.‫ِل ْلمدين ِة َجـ َمالُـ َها‬ Şehrin güzelliği vardır.
.‫َح ْو َل المدين ِة ِجبَالُـ َها‬ Şehrin etrafında dağları vardır.

1.5. Haberin İ‘râbı: Hakiki veya Sebebi bütün Haber türleri i‘râb olarak Merfû‘dur.
Onlardan Müfred tiptekiler Zahiri, Cümle ve Şibh Cümle tiptekiler ise Mahalli i‘râb alırlar.
Örnek:

.‫صالة الجمعة فريضة على كل مؤمن‬


Cuma namazı
her mümine
‫علَى‬
َ ‫ظاه َِرة‬ َ ‫ض َّمة‬ َ ‫عالَ َمةُ َر ْف ِع ِه‬ َ ‫ َو‬،‫ َخبَر َم ْرفُوع‬:‫فريضة‬
farzdır. .ِ‫آخ ِره‬ ِ
‫صا ِل ِه ِبـ "ت َِاء‬ ْ
َ ّ ‫علَى الفَتْ َح ِة ِال ِت‬ َ ‫ي‬ ٌّ ِ‫ َم ْبن‬،‫اض‬ ٍ ‫ فِ ْعل َم‬:‫ض‬ َ ‫فُ ِر‬
Cuma namazı ‫ألن ك َّل فِ ْع ٍل ُج ْملَة وك ُّل جملَ ٍة‬ َّ ًّ‫مرفُوع َم َحال‬ ْ ،"ِ‫التَّأْنِيث‬
.‫ت عند الهجرة‬ َ ‫صالة الجمعة فُ ِر‬
ْ ‫ض‬ hicret sırasında
ِ ‫سا ِكنَةُ ْال ُم ْقت َِرنَةُ ِب ِه تَقَ ُع ِللتَّأْنِي‬
farz kılındı. ‫ث ال محل لها‬ َّ ‫ َوالتَّا ُء ال‬،‫ي‬ٌّ ِ‫م ْبن‬
.‫من اإلعراب‬
‫ ولفظ "مكة" اسم مجرور‬،‫تجر االسم بعده‬ ّ ‫ حرف جر‬:‫في‬
Mescid-i Haram ‫ حرف الجر‬.‫بالفتحة نيابة عن الكسرة ألنه غير منصرف‬
.‫المسجد الحرام في مكة أم القرى‬ şehirlerin anası
Mekke’dedir. ‫مع االسم بعدها خبر مرفوع محال ألن كل شب ِه ُج ْملَة‬
.‫ي‬ ٌّ ‫َم ْب ِن‬

20
‫‪Kabenin‬‬
‫‪çevresinde tavaf‬‬ ‫ف َم َك ٍ‬
‫ان‪ ،‬مرفوع‬ ‫علَى الفَتْ َح ِة ألنّهُ َ‬
‫ظ ْر ُ‬ ‫َح ْولَ‪ :‬اسم َم ْبنِي َ‬
‫َح ْو َل ْال َك ْع َب ِة ُح َّجاج َي ُ‬
‫طوفُون‪.‬‬ ‫‪eden hacılar‬‬ ‫ي‪.‬‬ ‫َم َحالًّ‪ّ ،‬‬
‫ألن ُك َّل ِش ْب ِه جمل ٍة َم ْبنِ ٌّ‬
‫‪var.‬‬

‫‪21‬‬
‫‪UYGULAMA SORULARI‬‬

‫‪1. Aşağıdaki cümleler içerisinde hakiki haberleri bulup, altlarını çiziniz.‬‬


‫‪ .1‬البيت مكان استراحة لإلنسان‪.‬‬
‫‪ .2‬مصطفى محام مشهور في المدينة‪.‬‬
‫‪ .3‬الخريف فصل بين الصيف والشتاء‪.‬‬
‫‪ .4‬الجامعات تفتح أبوابَـها ألبناء البالد‪.‬‬
‫‪ .5‬الحديقة متفتحة أزهارها في الربيع‪.‬‬
‫‪ .6‬الكباب مفضَّل عند األتراك والعرب‪.‬‬
‫‪ .7‬الشرفة تشرف على شاطئ البحر‪.‬‬
‫‪ .8‬النهر ماؤه عذب ومنظره جميل‪.‬‬
‫‪2. Aşağıda cümlelerde müfred hakiki haberleri bulup, altlarını çiziniz.‬‬

‫‪ .1‬العمارة ‪.‬مملوءة بالسكان المهاجرين الالجئين‪.‬‬


‫‪.2‬السفارة قريبة من مبنى الوالية‪.‬‬
‫يرهُ‪.‬‬
‫وتقار ُ‬
‫ِ‬ ‫ملزمة أقوالُهُ وأفعالُهُ‬
‫‪.3‬محمد ِ‬
‫‪ .4‬الزمرد حجر قيم مفضل لدى النساء‪.‬‬
‫‪ .5‬الناس ماشون على سلوك ملوكهم‪.‬‬
‫‪ .6‬المؤمن مغفورة ذنوبه‪ ،‬ومقبولة توبته إن تاب‪.‬‬
‫‪ .7‬هللا غافر الذنب قابل التوب شديد العقاب‪.‬‬
‫‪ .8‬المساجد بيوت هللا‪.‬‬
‫‪3. Aşağıda cümlelerde cümle hakiki haberleri bulup, altlarını çiziniz.‬‬

‫ت عام ألف وأربعمائة وثالثة وخمسين من قبل السلطان الفاتح‪.‬‬ ‫‪ .1‬إسطنبول فُتِ َح ْ‬
‫‪ .2‬السائق أوقفت السيارة بجوار الرصيف‪.‬‬
‫‪ .3‬األبوان تربيان أوالدهما على تعاليم اإلسالم‪.‬‬
‫‪ .4‬األستاذ يسع علمه ويحسن خلقه‪.‬‬
‫‪ .5‬نحن نؤمن بما جاء به النبي صلى هللا عليه وسلم‪.‬‬
‫‪ .6‬أنا ألقيت محاضرة حول العولمة وأثرها في المجتمع اإلسالمي‪.‬‬
‫‪ .7‬أحمد ت ُ ْمدَ ُح سيرته وتُحْ َمدُ شيمته‪.‬‬
‫‪ .8‬المسلمون يعبدون هللا كأنـهم يرونه امتثاال بالنبي (ص)‪.‬‬
‫‪4. Aşağıda cümlelerde cümle hakiki haberleri bulup, altlarını çiziniz.‬‬
‫المكتبة عند مبنى الجامعة‪.‬‬ ‫‪.1‬‬
‫القُلَّتان على طرفي الطاولة‪.‬‬ ‫‪.2‬‬
‫الكلية في حي اسكندر باشا من دائرة فاتح‪.‬‬ ‫‪.3‬‬
‫األدوية في القوارير مخزونة‪.‬‬ ‫‪.4‬‬
‫الحمد هلل رب العالمين‪.‬‬ ‫‪.5‬‬
‫رجال الشرطة على وشك قبض الجناة‪.‬‬ ‫‪.6‬‬
‫سيارة مدير أمام مكتبه واقفة‪.‬‬ ‫‪.7‬‬
‫العجلة من الشيطان والتأني من الرحمان‪.‬‬ ‫‪.8‬‬

‫‪22‬‬
‫‪5. Müfred Hakiki Haberleri örnekteki gibi Cümle Hakiki Haber yapınız.‬‬

‫المثال‪ :‬تركيا مؤوية الالجئين السوريين مراعاة لألخوة‪ ← .‬تركيا تؤ ِوي الالجئين السوريين مراعاة لألخوة‪.‬‬
‫متلو من قبل القراء بأصواتـهم الحسنة‪ ← .‬القرآن يُتْلَى من قبل القراء بأصواتـهم الحسنة‪.‬‬
‫القرآن ّ‬
‫‪ .1‬الطاقة الكهربية مستعملة في تكنوليجية السيارات في السنوات األخيرة‪.‬‬
‫‪ .2‬الدوائر الرسمية تُغلَق في أيام العطلة واألعياد‪.‬‬
‫‪ .3‬التلفاز مسمى بالعلبة السحرية منذ يوم اختراعه‪.‬‬
‫‪ .4‬الوزراء مجتمعون مع رئيسهم حول طاولة المفاوضة‪.‬‬
‫‪ .5‬األطباء فاحصون المرضى حتى العصر‪.‬‬
‫‪ .6‬المهندسون عاملون على مشروع يصلح كثافة المرور‪.‬‬
‫‪ .7‬العلم نافع الجميع عالما كان أو معلّما أو متعلّما‪.‬‬
‫‪ .8‬هللا رافع المؤمنين و خافض المنافقين والكفار‪.‬‬
‫‪6. Cümle Hakiki Haberleri örnekteki gibi Müfred Hakiki Haber yapınız.‬‬
‫المثال‪ :‬أنقرة تقع بعيدة عن إسطنبول بأربمائة كلومتر‪ ← .‬أنقرة واقعة بعيدة عن إسطنبول بأربعمائة كلومتر‪.‬‬
‫ت من قبل العروس عند السفر‪ ← .‬األساورة مفقودة من قبل العروس عند السفر‪.‬‬
‫األساورة فُ ِقدَ ْ‬

‫‪ .1‬الفنانة تؤدّي دورها ببراعة عظيمة‪.‬‬


‫‪ .2‬المدارس تفتتح في أوائل الخريف‪.‬‬
‫‪ .3‬القضاة حكموا على المتهمين بالحبس‪.‬‬
‫‪ .4‬األبوان يقفان عند أوالدهم في األحيان الصعبة‪.‬‬
‫‪ .5‬السفينة تُحْ شَى باألمتعة االستراتيجية‪.‬‬
‫‪ .6‬القرآن يهدي للطريق األ ْق َوم‪.‬‬
‫‪ .7‬التاريخ يخبر من يقرؤه بمن خلوا من قبلهم‪.‬‬
‫س ُج بواسطة األيدي الماهرة‪.‬‬ ‫ي ت ُ ْن َ‬ ‫‪َّ .8‬‬
‫الزرا ِب ُّ‬
‫‪7. Cümle Hakiki Haberleri örnekteki gibi Şibhu’l-Cümle Hakiki Haber yapınız.‬‬

‫المثال‪ :‬أنقرة تقع في وسط تركيا‪ ← .‬أنقرة في وسط تركيا‪.‬‬

‫‪ .1‬النظافة تنشأ من اإليمان‪.‬‬


‫‪ .2‬الناس يمشون على سلوك ملوكهم‪.‬‬
‫‪ .3‬اليوم يكون لك والغد يكون عليك ألن الدهر يومان‪.‬‬
‫‪ .4‬المرء يُقَ َّو ُم بِأ َ ْ‬
‫صغ ََر ْي ِه قلبه ولسانه‪.‬‬
‫‪ .5‬أمر العباد يعود إلى ربـهم‪.‬‬
‫‪ .6‬الناس يتنازلون عن مصالحهم لـمصالح نسائهم‪.‬‬
‫‪ .7‬الحديث يأتي عن عائشة رضي هللا عنها‪.‬‬
‫‪ .8‬سلسلة الروايات تصل إلى النبي (ص)‪ ،‬إذن الحديث صحيح‪.‬‬
‫‪8. Cümlelerdeki boşlukları listeden uygun haberlerle doldurunuz.‬‬
‫(مؤ ِدّ َية ‪ -‬محروسة ‪ -‬بالجنان ‪ -‬يقترب ‪ -‬مبنية ‪ّ -‬‬
‫يعتزان ‪ -‬يو ّجه ‪ -‬عن وفرة)‬
‫‪ .1‬المدرب ‪ ........‬الالعبين لرفع مستوى اللعب‪.‬‬
‫‪23‬‬
.‫ من االنـهدام لعدم االهتمام‬........ ‫ الحائط‬.2
‫ بنجاح أبنائهم وبناتـهم‬......... ‫ األبوان‬.3
.‫ في الثالجات‬......... ‫ األطعمة‬.4
ُّ ‫الرشَح‬
.‫والز َكام‬ َّ ‫ إلى‬......... ‫ األشربة الباردة‬.5
.‫ بالتكنوليجية الحديثة‬......... ‫ بيوت الحي‬.6
.‫ القناعة ال عن كثرة العرض‬......... ‫ الغني‬.7
.‫ ال باللسان فحسب‬......... ‫ اإليمان‬.8
9. Aşağıdaki cümleleri İsim Cümlesi olarak Arapçaya çeviriniz.
1. Biletler, gişelerde satışa sunuldu.
2. Ekranlar herkesin büyük bir merakla beklediği starı ağırladı.
3. Anne, çocuğunu ibadet vecdiyle emzirir.
4. Mümin lehinde ve aleyhinde olanı bilendir.
5. Sabır acı, meyvesi tatlıdır.
6. Adamın kasları son derece güçlüdür.
7. Kitapta önemli bilgiler mevcut.
8. Ali’nin iki oğlu bir kızı var.

24
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
1- Arapçada isimle başlayan cümleye İsim Cümlesi adı verilir. Diğer bütün cümleler
gibi iki temel ögeye sahiptir: Sözdizim sırasına göre önde olana Mübteda, ardı sıra gelene ise
Haber adı verilir.

2- Mübteda Türkçedeki Özne, Haber ise Yüklem terimlerine karşılık gelir.


3- Yüklem durumundaki Haber öncesindeki Mübteda’nın;
a) Ya bizzat kendisi,
b) Ya da bizzat kendisi değil de herhangi bir ilişiği hakkındaki yargıyı muhataba aktarma
işlevi görür.

4- Sıralananlardan a) bendinde dile getirildiği gibi Mübtedanın bizzat kendisi


hakkındaki bir yargıyı bildiren Haber tiplerine “Hakiki Haber”, b) bendinde söz edildiği gibi
Mübtedanın herhangi bir ilişiği hakkındaki bir nitelemeyi nakleden Haber tiplerine ise “Sebebi
Haber” adı verilir.

5- Hakiki Haber şayet zarf dışında herhangi bir isim ise “Müfred Haber”, fiil ise “Cümle
Haber”, zarf veya harf-i cer ve mecrûrundan oluşan bir söz öbeği ise “Şibh Cümle Haber” adıyla
anılır.

6. Şibh Cümle olanı dışında tüm Hakiki Haberler, öncelerindeki Mübtedalara cinsiyet
ve sayıca uyarlar.

ÖĞRENİM ÇIKTILARI:
Üniteyi öğrenerek içselleştirmiş bir öğrenci;
- Arapça metinleri okurken içlerindeki İsim Cümlelerini ayırt eder, başkalarına anlatır,
örneklerle açıklar.
- İsim Cümlelerini ögelerine ayırır, Haberleri öznenin kendisi veya ilişiği hakkında
bildirdiği yargı çerçevesinde Hakiki ve Sebebi olmak üzere tasnif eder, bu kategorilerden her
birini örneklerle açıklar.
- Hakiki haberi kelime türleri bağlamında Müfred, Cümle ve Şibh Cümle olmak üzere
sınıflandırır. Her birini yekdiğerinden farklı yönlerini örneklerle izah eder.
- Mübteda – Haber uyumu ve Haberin i‘râbı hususunda örnekler eşliğinde doyurucu
bilgiler verir.

25
2. SEBEBÎ HABER

26
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
Bu bölümde birinci bölümde öğrendiğimiz hakiki haberin karşıtı olan sebebi haber
öğrenilecektir. Sebebi haberin, ne olduğu, özellikleri, irabı, cümledeki yeri, ifade ettiği anlam
incelenecektir. Böylece bir metinde sebebi haber görüldüğü zaman anlaşılacak ve hakiki haber
ve diğer haber türlerinden farkı kavranmış olacaktır.

27
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) Arap dilinde sebebi haberin tanımı nedir?
2) Arap dilinde sebebi haberin özellikleri nelerdir?
3) Arap dilinde sebebi haber ile sebebi sıfat arasındaki farklılık ve benzerlik nedir?
4) Arap dilinde hakiki haber ile sebebi haberin mukayesesi nasıldır?

28
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Kazanımın nasıl elde edileceği
Konu Kazanım
veya geliştirileceği
Bütün sebebi haberleri bilir ve bu
Metin, metin çözümlemesi,
bilgi sayesinde Arapça metinleri
hatasız okur, cümleleri öğelerine eşanlamlı karşıt anlamlı
Sebebi haber ayırabilir. Diğer taraftan sebebi kelimelerle kelime hazinesi,
haberin diğer haber türlerinden örneklerle anlatım, alıştırmalar
farkın kavrar ve bir metinde ile konuların daha kolay
bununla karşılaştığında bunu anlaşılması sağlanacaktır.
anlar.

29
Anahtar Kavramlar
● Müpteda
● Haber
● İsim cümlesi
● Fiil cümlesi
● Merfu
● Hakiki ve sebebi haber

30
Giriş
Arapçada temel cümle çeşidinden isim cümlesinin en temel iki öğesinden biri olan
haber, yapısı ve ifade ettiği anlam olarak çeşitli kısımlara ayrılabilir. Daha önceki derslerimizde
haberin türleri başlığı altında haberin kelime yapısı olarak müfret, cümle ve şibh-i cümle
olduğunu görmüştük. Bir önceki ünitemizde ise haberin ifade ettiği anlam bakımından hakiki
ve sebebi olabileceğini öğrenmiştik. Önceki derste hakiki haberi inceledikten sonra bu derste
de sebebi haberi inceleyeceğiz.

Türkçede “Yüklem” olarak tanımlanan temel ögenin Arapça gramerindeki


karşılıklarından biri de haberdir. Yüklemin, öznesi yahut öznesi ile şu ya da bu şekilde ilintili
Merfû‘ bir ismin ardı sıra gelen türüne haber adı verildiğini daha önceden biliyoruz.

‘Haber’ler, “Mübteda” adı verilen söz konusu öznelerin örnekte görülen çeşitliliği
çerçevesinde ikiye ayrılır. Eğer Mübteda gerçek özne ise takip eden haber “Gerçek yüklem”
anlamında “Hakiki Haber”, şayet öznenin kendisi değil de maddi yahut manevi bir ilişiği ise
“Sebebi Haber” adı verilir.

Biz bu ünite kapsamında anılan iki haber türünden “Sebebi Haber” meselesini mercek
altına alacak, örneklerle ayrıntılarına ışık tutmaya çalışacağız.

31
‫‪2.1. Konuyla İlgili Metin‬‬
‫األفكار المثالية الموجهة فتى‬

‫سن ُخلقُه‪ ،‬ومحمودة شيمتُه‪ ،‬ورقيق قلبه‪ ،‬وحادّ ذكاؤه‪ .‬إنه ُو ِلد‬
‫كريم طالب في كلية اإللهيات‪ ،‬وهو ح َ‬
‫كولد ثان ألسرة ذات ستة أوالد‪ .‬بعد بلوغه السادسة من عمره التحق بمدرسة االبتدائية القريبة من بيته‪.‬‬
‫أكرمه هللا بمعلم اسمه خالد‪ ،‬وهو رفيع أداؤه‪ ،‬طليق لسانه‪ ،‬مؤثر إلقاؤه‪ ،‬وبالطبع سديدة سيرته‪.‬‬

‫على وشك االنتهاء من دراسته االبتدائية قرر أن يقوم بتسجيل نفسه إلحدى ثانويات األئمة والخطباء‬
‫المفتوحة في الحي حيث يسكن هو وأسرته بتوجيه ذلك األستاذ‪ .‬إذ هي قريب محلها من منزله‪ ،‬ونشيط‬
‫مدرسوها‪ ،‬وغيور خدامها‪ ،‬ومجدّ مديرها‪ ،‬وجديد مبناها‪ ،‬ومتزهرة حديقتها‪ .‬ودرس فيها طوال سبع سنوات‪.‬‬

‫عندما اقترب فيها من السنوات األخيرة‪ ،‬نشأت في نفسه محبة وعالقة للعلوم اإلسالمية‪ ،‬تحمله على‬
‫التحاق بإحدى كليات اإللهيات‪ .‬بعدما تم تسجيله فيها عزم على إتمام حفظ القرآن وإتقان اللغة العربية عند‬
‫ُضطر تعل ُمه لفهم القرآن وما يستنتتح منه من العلوم كالتفسير والحديث والفقه‬
‫ُّ‬ ‫دراسته فيها‪ .‬إذ العربية ي‬
‫والكالم‪...‬‬

‫هذا الشاب عزمه قوي‪ ،‬وجهده عظيم‪ ،‬وأهدافه جليله منذ بداية دراسته حتى اآلن‪ .‬والمثالية ستحترق‬
‫نيرانـها في صدره‪ .‬ألنه يشعر بمسؤلية أمته على عاتقيه‪ ،‬لذا حرم نفسه الراحة والنوم فوق قدر ما يلزم‪.‬‬
‫‪A. ANLAMA VE KAVRAMA SORULARI‬‬

‫‪1. Yukarıdaki metinden hareketle aşağıdaki soruları cevaplandırınız.‬‬

‫‪ .1‬من كريم؛ أين يدرس وما ميزاته األساسية؟‬


‫‪ .2‬كم أخا له؟ وما دوره بين إخوته؟‬
‫‪ .3‬متى بدأ في دراسته االبتدائية؟ من معلمه في االبتدائية؟ وما أهم ميزاته؟‬
‫‪ .4‬ماذا قرر عندما دنا من أواخر االبتدائية؟‬
‫‪ .5‬ما سبب تفضيله األئمة والخطباء على المدارس األخرى؟‬
‫‪ .6‬لماذا يفضل ثانوية األئمة والخطباء في حيه على الثانويات األخرى؟‬
‫‪ .7‬كم سنة درس في ثانوية األئمة والخطباء؟‬
‫‪ .8‬ما الذي حمله على قرار الدراسة في ثانوية األئمة والخطباء؟‬
‫‪ .9‬عالم عزم بعد تمام تسجيله في االلهيات؟‬
‫‪ .10‬لماذا يجب تعلم العربية على من درس في االلهيات؟‬
‫‪ .11‬لماذا حرم نفسه الراحة والنوم فوق قدر ما يلزم؟‬
‫‪ .12‬ما عنوان النص؟‬
‫‪ .13‬ما الفكر األساسي للنص؟‬
‫‪2. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerin yakın veya eşanlamlısını parantez içerisindeki‬‬
‫‪listeden seçiniz.‬‬
‫(قرب – يجب – ساق – طبيعة – تسديد – كتف – مستقيم – مجتهد)‬
‫سن ُخلقُه‪ ،‬ومحمودة شيمت ُه‪ ،‬ورقيق قلبه‪ ،‬وحادّ ذكاؤه‪.‬‬
‫‪ .1‬كريم طالب في كلية اإللهيات‪ ،‬وهو ح َ‬
‫‪ .2‬أكرمه هللا بمعلم اسمه خالد‪ ،‬وهو رفيع أداؤه‪ ،‬طليق لسانه‪ ،‬مؤثر إلقاؤه‪ ،‬وبالطبع سديدة سيرته‪.‬‬
‫‪32‬‬
‫على وشك االنتهاء من دراسته االبتدائية قرر أن يقوم بتسجيل نفسه إلحدى الثانويات‪.‬‬ ‫‪.3‬‬
‫قرر كريم أن يلتحق بالثانوية بتوجيه أستاذه‪.‬‬ ‫‪.4‬‬
‫إذ هي قريب محلها من منزله‪ ،‬ونشيط مدرسوها‪ ،‬وغيور خدامها‪ ،‬ومجدّ مديرها‪ ،‬وجديد مبناها‪.‬‬ ‫‪.5‬‬
‫نشأت في نفسه محبة وعالقة للعلوم اإلسالمية‪ ،‬تـحمله على التحاق بإحدى كليات اإللهيات‪.‬‬ ‫‪.6‬‬
‫ُضطر تعل ُمه لفهم القرآن وما يستنتتح منه من العلوم‪.‬‬
‫ُّ‬ ‫إذ العربية ي‬ ‫‪.7‬‬
‫ألنه يشعر بمسؤلية أمته على عاتقيه‪ ،‬لذا حرم نفسه الراحة والنوم‪.‬‬ ‫‪.8‬‬
‫‪3. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerin karşıt anlamlılarını parantez içerisindeki‬‬
‫‪listeden seçiniz.‬‬
‫صب – وضيع – يُختار – متهاون – بعد(‬ ‫) ْ‬
‫ملت ٍو – طلع – تضليل – نَ َ‬
‫سن ُخلقُه‪ ،‬ومحمودة شيمتُه‪ ،‬ورقيق قلبه‪ ،‬وحادّ ذكاؤه‪.‬‬‫‪ .1‬كريم طالب في كلية اإللهيات‪ ،‬وهو ح َ‬
‫‪ .2‬أكرمه هللا بمعلم اسمه خالد‪ ،‬وهو رفيع أداؤه‪ ،‬طليق لسانه‪ ،‬مؤثر إلقاؤه‪ ،‬وبالطبع سديدة سيرته‪.‬‬
‫‪ .3‬على وشك االنتهاء من دراسته االبتدائية قرر أن يقوم بتسجيل نفسه إلحدى الثانويات‪.‬‬
‫‪ .4‬قرر كريم أن يلتحق بالثانوية بتوجيه أستاذه‪.‬‬
‫‪ .5‬إذ هي قريب محلها من منزله‪ ،‬ونشيط مدرسوها‪ ،‬وغيور خدامها‪ ،‬ومجدّ مديرها‪ ،‬وجديد مبناها‪.‬‬
‫‪ .6‬نشأت في نفسه محبة وعالقة للعلوم اإلسالمية‪ ،‬تـحمله على التحاق بإحدى كليات اإللهيات‪.‬‬
‫ُضطر تعل ُمه لفهم القرآن وما يستنتتح منه من العلوم‪.‬‬
‫ُّ‬ ‫‪ .7‬إذ العربية ي‬
‫‪ .8‬ألنه يشعر بمسؤلية أمته على عاتقيه‪ ،‬لذا حرم نفسه الراحة والنوم‪.‬‬
‫‪4. Aşağıdaki sözcüklerin çoğullarını bulup altlarına yazınız.‬‬
‫كلية – ُخ ُ‬
‫لق – شيمة – قلب – ولد – أسرة – ذات – عمر – مدرسة – بيت – معلم – اسم – لسان –‬
‫سيرة – دراسة – نفسه – حي – أستاذ – محل – منزل – مدرس – مدير – مبنى – حديقة – عالقة ‪-‬‬
‫لغة – شاب – صدر – أمة – عاتق – قدر‬
‫‪5. Aşağıdaki sözcüklerin tekillerini bulup altlarına yazınız.‬‬
‫أوالد – ثانويات – أئمة – خطباء – مدرسون – خدام – سنوات – علوم – أهداف – نيران – صدور –‬
‫عواتق – أساتذة – سير – أحياء – أمم – مباني – أعمار – أسر – أخالق – ألسنة – شيم – أوالت‬
‫‪6. Örnekteki kalıbı yeni verileri kullanıp gerekli değişiklikleri yaparak yineleyiniz.‬‬
‫المثال‪ :‬هذا الشاب قوي عزمه‪ ،‬وعظيم جهده‪ ،‬وجليلة أهدافه منذ بداية دراسته حتى اآلن‪.‬‬
‫‪ .1‬هؤالء الشباب‬
‫‪ .2‬هوالء الفتيات‬
‫‪ .3‬هاذان الشابان‬
‫‪4.‬هاتان الفتاتان‬
‫‪ .5‬هذه الفتاة‬
‫‪ .6‬نحن الشباب‬
‫‪ .7‬أنتم الشباب‬
‫‪ .8‬أنتن الفتيات‬

‫‪33‬‬
SEBEBÎ HABER
I. Haber; Tanımı ve İlişkili Kavramlar:
Türkçede “Yüklem” olarak tanımlanan temel ögenin Arapça gramerindeki
karşılıklarından biri de haberdir. Yüklemin, öznesi yahut öznesi ile şu ya da bu şekilde ilintili
Merfû‘ bir ismin ardı sıra gelen türüne haber adı verildiğini daha önceden biliyoruz.

Örnek:
Ali öğretmendir.‫ي ُمدَ ِ ّرس‬
ٌّ ‫ع ِل‬
َ (Özneden sonra)
Ali var ya onun oğlu öğretmendir. ُ ‫ي ُمدَ ِ ّرس ا ْبنُه‬
ٌّ ‫ع ِل‬
َ (Özne ilişiğinden sonra)
‘Haber’ler, “Mübteda” adı verilen söz konusu öznelerin örnekte görülen çeşitliliği
çerçevesinde ikiye ayrılır. Eğer Mübteda gerçek özne ise takip eden haber “Gerçek yüklem”
anlamında “Hakiki Haber”, şayet öznenin kendisi değil de maddi yahut manevi bir ilişiği ise
“Sebebi Haber” adı verilir.

Biz bu ünite kapsamında anılan iki haber türünden “Sebebi Haber” meselesini mercek
altına alacak, örneklerle ayrıntılarına ışık tutmaya çalışacağız.

II. Sebebi Haber


Mübtedanın bizzat kendisi değil de maddi yahut manevi bir ilişiği hakkında bilgi verip
yargı oluşturan haber tipidir. Bir başka deyişle “Mübteda”, “Haber”in gerçek öznesi olmayıp
gerçek öznesi ile şu ya da bu biçimde ilişkili olması halinde “Haber”, “Sebebi Haber” adını alır.
Uyarı:
Edilgen yüklemlere ait “Sözde Özneler” de buradaki “Gerçek Özne” kavramı kapsamına
dâhildir. Diğer bir söyleyişle haberin görüntüde öznesinin (sözde veya gerçek) cümle içinde
mübteda konumunda bulunması onun “Hakiki Haber” sayılması için yeterlidir.
Sebebi Haber oluşumunun nedeni öznenin kendisinin değil de ilişiğinin Mübteda
oluşudur.

Örnek:
Ali bilendir. ‫ارف‬ ِ ‫ع‬
َ ‫ي‬ ٌّ ‫ع ِل‬
َ (Hakiki)
Ali bilinendir.‫ي َم ْع ُروف‬ ٌّ ‫ع ِل‬
َ (Hakiki)
Ali var ya onun oğlu bilendir. ُ ‫ارف ا ْبنُه‬ ِ ‫ع‬
َ ‫ي‬
ٌّ ‫ع ِل‬
َ (Sebebi)
Ali var ya onun oğlu bilinendir. ُ ‫ي َم ْع ُروف ا ْبنُه‬ ٌّ ‫ع ِل‬
َ (Sebebi)
İlk iki örnekte ‫ عارف‬ve ‫ معروف‬yüklemleri muhataba ‫’على‬nin bizzat kendisi hakkındaki

bir yargıyı iletirken, ikinci örnekte ‫ علي‬değil, onunla ilişkili biri (oğlu) hakkındaki hükmü
bildirmektedir.

34
Dolayısıyla bir kez daha yineleyecek olursak;
Mübtedanın bizzat kendisi değil şu ya da bu şekilde onunla ilişkili bir varlık ya da
kavram hakkındaki bir yargıyı muhataba ileten haber türüne “Sebebi Haber” adı verilir.

III. Sebebi Haber Türleri

Sebebi Haber kendisini oluşturan kelimelerin niteliği ve oluşturdukları konbinasyonlar


çerçevesinde şu şekilde üçe ayrılır:

1. Müfred Hakiki Haber: Haber tek kelimelik bir isim olduğu takdirde
“Müfred Haber” adını alır.

Örnek:
Haber var ya, yayılması sevindiricidir. (Haberin yayılması sevindiricidir.) ُ ‫ار اِ ْنتِش‬
ُ‫َاره‬ ٌّ ‫س‬ َ ‫ال َخ َب ُر‬
Aslan var ya kükreyişi korkutucudur. (Aslanın kükreyişi korkutucudur.) ُ‫يره‬ُ ِ‫سدُ ُم ِخيف زَ ئ‬ َ َ ‫األ‬
Altın var ya fiyatı yüksektir. (Altının fiyatı yüksektir.) ُ ‫الذَّه‬
ُ‫َب ُم ْرت َ ِفع ِس ْع ُره‬
Marangoz var ya yüzü güleçtir. (Marangozun yüzü güleçtir.) ُ‫شوش َوجْ ُهه‬ ُ ‫النَّ َّج‬
ُ ‫ار َب‬
Ben var ya hafızam güçlüdür. (Hafızam güçlüdür.) ‫أَنَا قَ ِويَّة ذَا ِك َر ِتي‬
Uyarı 1.1.
Diğer bütün türlerinde olduğu gibi Müfred Sebebi Haber sayıca daima tekil, cinsiyetçe
öncesindeki Mübteda ile değil devamındaki özne (fâil) ile uyum halindedir. Öncesindeki
Mübtedanın sayı ve cinsiyeti, kendisini takip eden fâilin sonuna bitişmiş iyelik zamirinden
anlaşılır.

Örnek:
Erkek Öğrenci var ya, onun notları yüksektir. ُ‫عا ِل َية دَ َر َجات ُه‬ َ ‫ب‬ ُ ‫الطا ِل‬ َّ
İki erkek öğrenci var ya, ikisinin notları yüksektir. ‫عا ِليَة دَ َر َجات ُ ُه َما‬ َ ‫ان‬ ِ ‫الطا ِل َب‬ َّ
Erkek öğrenciler var ya, onların notları yüksektir. ‫عا ِل َية دَ َر َجات ُ ُه ْم‬ َ ‫ب‬ ُ َّ‫الطال‬ ُّ
Kız öğrenci var ya, onun notları yüksektir. ‫عا ِليَة دَ َر َجات ُ َها‬ َ ُ‫الطا ِلبَة‬ َّ
İki kız öğrenci var ya, ikisinin notları yüksektir. .‫َان َعا ِليَة دَ َر َجات ُ ُه َما‬ َّ
ِ ‫الطا ِلبَت‬
Kız öğrenciler var ya, onların notları yüksektir. .‫الطالبَاتُ َعا ِليَة دَ َر َجات ُ ُه ُّن‬
Ben var ya, benim notlarım yüksektir. .‫أَنَا َعا ِليَة دَ َر َجاتِـي‬
Sen var ya, senin notların yüksektir. . َ‫أ َ ْنتَ َعا ِليَة دَ َر َجات ُك‬
Sen var ya, senin notların yüksektir. .‫ت َعا ِل َية دَ َر َجات ُ ِك‬ ِ ‫أن‬
O var ya, onun notları yüksektir. .ُ‫ُه َو َعا ِليَة دَ َر َجات ُه‬
O var ya, onun notları yüksektir. .‫ه َِي َعا ِليَة دَ َر َجات ُ َها‬
Biz var ya, bizim notlarımız yüksektir. .‫نَحْ ُن َعا ِل َية دَ َر َجاتُـنَا‬
Siz var ya, sizin notlarınız yüksektir. .‫أ َ ْنت ُ ْم َعا ِليَة دَ َر َجات ُ ُك ْم‬
35
Siz var ya, sizin notlarınız yüksektir. .‫أ َ ْنت ُ َّن َعا ِليَة دَ َر َجات ُ ُك َّن‬
Onlar var ya, onların notları yüksektir. .‫ُه ْم َعا ِل َية دَ َر َجات ُ ُه ْم‬
Onlar var ya, onların notları yüksektir. .‫ُه َّن َعا ِليَة دَ َر َجات ُ ُه َّن‬
2. Cümle Sebebi Haber:
Tek kelimelik bir isim olmayıp başlı başına müstakil bir cümle formatında gelen
yüklemlere “Cümle Haber” adı verildiğini öğrenmiştik. Önceki üniteden de öğrendiğimiz üzere
Gizli özneleriyle birlikte cümle sayıldıkları için tek kelimelik “Fiiller” de “Cümle Haber”
kapsamında değerlendirilirler. Yüklemlerinin niteliği bağlamında ikiye ayrılır.

a. Fiil Cümlesi Sebebi Haber:


Sebebi Haberin bu türü, mazi yahut muzari fiillerin tekil formlarından ibarettir. Baştaki
Mübtedanın sayısı ne olursa olsun Sebebi Haber hep tekil gelir. Cinsiyet yönünden ise
öncesindeki Mübtedaya değil devamındaki fâile uyar.

Örnek:

Erkek Öğrenci var ya, onun notları yükseldi. .ُ‫ب َعلَ ْت دَ َر َجات ُه‬ َّ
ُ ‫الطا ِل‬
İki erkek öğrenci var ya, ikisinin notları yükseldi. .‫جات ُ ُه َما‬ ْ َ‫عل‬
َ ‫ت دَ َر‬ َ ‫ان‬ َّ
ِ َ‫الطا ِلب‬
Erkek öğrenciler var ya, onların notları yükseldi. .‫جات ُ ُه ْم‬ ْ َ‫عل‬
َ ‫ت دَ َر‬ َ ‫ب‬ ُّ
ُ َّ‫الطال‬
Kız öğrenci var ya, onun notları yükseldi. َّ
.‫الطا ِل َبةُ َعلَ ْت دَ َر َجات ُ َها‬
İki kız öğrenci var ya, ikisinin notları yükseldi. .‫َان َعلَ ْت دَ َر َجات ُ ُه َما‬ ِ ‫الطا ِلبَت‬َّ
Kız öğrenciler var ya, onların notları yükseldi. .‫الطال َباتُ َعلَ ْت دَ َر َجات ُ ُه ُّن‬
Ben var ya, benim notlarım yükseldi. .‫أَنَا َعلَ ْت دَ َر َجاتِـي‬
Sen var ya, senin notların yükseldi. . َ‫أ َ ْنتَ َعلَ ْت دَ َر َجات ُك‬
Sen var ya, senin notların yükseldi. .‫ت َعلَ ْت دَ َر َجات ُ ِك‬ ِ ‫أن‬
O var ya, onun notları yükseldi. .ُ‫ُه َو َعلَ ْت دَ َر َجات ُه‬
O var ya, onun notları yükseldi. .‫ه َِي َعلَ ْت دَ َر َجات ُ َها‬
Biz var ya, bizim notlarımız yükseldi. .‫نَحْ ُن َعلَ ْت دَ َر َجاتُـنَا‬
Siz var ya, sizin notlarınız yükseldi. .‫أ َ ْنت ُ ْم َعلَ ْت دَ َر َجات ُ ُك ْم‬
Siz var ya, sizin notlarınız yükseldi. .‫أ َ ْنت ُ َّن َعلَ ْت دَ َر َجات ُ ُك َّن‬
Onlar var ya, onların notları yükseldi. .‫ُه ْم َعلَ ْت دَ َر َجات ُ ُه ْم‬
Onlar var ya, onların notları yükseldi. .‫ُه َّن َعلَ ْت دَ َر َجات ُ ُه َّن‬
Erkek Öğrenci var ya, onun notları yükseliyor. .ُ‫جات ُه‬ َ ‫ب ت َ ْعلُو دَ َر‬ ُ ‫الطا ِل‬ َّ
İki erkek öğrenci var ya, ikisinin notları yükseliyor. .‫جات ُ ُه َما‬ َ ‫ان ت َ ْعلُو دَ َر‬ ِ َ‫الطا ِلب‬ َّ
Erkek öğrenciler var ya, onların notları yükseliyor. .‫جات ُ ُه ْم‬ َ ‫ب ت َ ْعلُو دَ َر‬ ُ َّ‫الطال‬ ُّ
Kız öğrenci var ya, onun notları yükseliyor. .‫جات ُ َها‬ َ ‫الطا ِلبَةُ ت َ ْعلُو دَ َر‬ َّ
İki kız öğrenci var ya, ikisinin notları yükseliyor. .‫َان ت َ ْعلُو دَ َر َجات ُ ُه َما‬ ِ ‫الطا ِل َبت‬ َّ

36
َ ‫الطالبَاتُ ت َ ْعلُو دَ َر‬
Kız öğrenciler var ya, onların notları yükseliyor. .‫جات ُ ُه ُّن‬
Ben var ya, benim notlarım yükseliyor. .‫أَنَا ت َ ْعلُو دَ َر َجا ِتـي‬
Sen var ya, senin notların yükseliyor. . َ‫أ َ ْنتَ ت َ ْعلُو دَ َر َجات ُك‬
Sen var ya, senin notların yükseliyor. .‫ت ت َ ْعلُو دَ َر َجات ُ ِك‬ ِ ‫أن‬
O var ya, onun notları yükseliyor. .ُ‫ُه َو ت َ ْعلُو دَ َر َجات ُه‬
O var ya, onun notları yükseliyor. .‫ه َِي ت َ ْعلُو دَ َر َجات ُ َها‬
Biz var ya, bizim notlarımız yükseliyor. .‫نَحْ ُن ت َ ْعلُو دَ َر َجاتُـنَا‬
Siz var ya, sizin notlarınız yükseliyor. .‫أ َ ْنت ُ ْم ت َ ْعلُو دَ َر َجات ُ ُك ْم‬
Siz var ya, sizin notlarınız yükseliyor. .‫أ َ ْنت ُ َّن ت َ ْعلُو دَ َر َجات ُ ُك َّن‬
Onlar var ya, onların notları yükseliyor. .‫ُه ْم ت َ ْعلُو دَ َر َجات ُ ُه ْم‬
Onlar var ya, onların notları yükseliyor. .‫ُه َّن ت َ ْعلُو دَ َر َجات ُ ُه َّن‬

37
b. İsim Cümlesi Sebebi Haber:
Şayet Haber, kendi içinde ayrıca ikincil bir ‘Mübtedâ + Haber’den oluşuyorsa, bu tipteki
haberlere “İsim Cümlesi Haber” adı verilir. İç ögeleri arasında tam bir cinsiyet ve sayı uyum
bulunan İsim Cümlesi Haberdeki ‘İkincil Mübteda’nın sonuna en baştaki ‘Ana Mübteda’ya
cinsiyet ve sayıca uyan bir iyelik zamir bitiştirilir.

Örnek:

Erkek Öğrenci var ya, onun arkadaşları terbiyelidir. ْ َ‫ب أ‬


. َ‫ص ِدقَاؤُ هُ ُم َهذَّبُون‬ َّ
ُ ‫الطا ِل‬
İki erkek öğrenci var ya, ikisinin arkadaşları terbiyelidir. . َ‫ص ِدقَاؤُ ُه َما ُم َهذَّبُون‬ ْ َ ‫ان أ‬ ِ َ‫الطا ِلب‬ َّ
Erkek öğrenciler var ya, onların arkadaşları terbiyelidir. . َ‫ص ِدقَاؤُ ُه ْم ُم َهذَّبُون‬ ْ َ‫ب أ‬ ُ َّ‫الطال‬ ُّ
Kız öğrenci var ya, onun arkadaşları terbiyelidir. . َ‫ص ِدقَاؤُ هَا ُم َهذَّبُون‬ ْ َ ‫الطا ِلبَةُ أ‬ َّ
İki kız öğrenci var ya, ikisinin arkadaşları terbiyelidir. . َ‫ص ِدقَاؤُ ُه َما ُم َهذَّبُون‬ ْ َ ‫َان أ‬
ِ ‫الطا ِل َبت‬ َّ
Kız öğrenciler var ya, onların arkadaşları terbiyelidir. . َ‫ص ِدقَاؤُ ُه َّن ُم َهذَّبُون‬ ْ َ ‫الطالبَاتُ أ‬
Ben var ya, benim arkadaşlarım terbiyelidir. . َ‫ص ِدقَائِي ُم َهذَّبُون‬ ْ َ ‫أَنَا أ‬
Sen var ya, senin arkadaşların terbiyelidir. . َ‫ص ِدقَاؤُ كَ ُم َهذَّبُون‬ ْ َ ‫أ َ ْنتَ أ‬
Sen var ya, senin arkadaşların terbiyelidir. . َ‫ص ِدقَاؤُ ِك ُم َهذَّبُون‬ ْ َ‫ت أ‬ ِ ‫أن‬
O var ya, onun arkadaşları terbiyelidir. . َ‫ص ِدقَاؤُ هُ ُم َهذَّبُون‬ ْ َ ‫ُه َو أ‬
O var ya, onun arkadaşları terbiyelidir. . َ‫ص ِدقَاؤُ هَا ُم َهذَّبُون‬ ْ َ ‫ِي أ‬ َ ‫ه‬
Biz var ya, bizim arkadaşlarımız terbiyelidir. . َ‫ص ِدقَاؤُ نَا ُم َهذَّبُون‬ ْ َ ‫نَحْ ُن أ‬
Siz var ya, sizin arkadaşlarınız terbiyelidir. . َ‫ص ِدقَاؤُ ُك ْم ُم َهذَّبُون‬ ْ َ ‫أ َ ْنت ُ ْم أ‬
Siz var ya, sizin arkadaşlarınız terbiyelidir. . َ‫ص ِدقَاؤُ ُك َّن ُم َهذَّبُون‬ ْ َ ‫أ َ ْنت ُ َّن أ‬
Onlar var ya, onların arkadaşları terbiyelidir. . َ‫ص ِدقَاؤُ ُه ْم ُم َهذَّبُون‬ ْ َ ‫ُه ْم أ‬
Onlar var ya, onların arkadaşları terbiyelidir. . َ‫ص ِدقَاؤُ ُه َّن ُم َهذَّبُون‬ ْ َ ‫ُه َّن أ‬
Uyarı 2.2.1.
‘İsim Cümlesi Haber’in iç bünyesindeki ‘İkincil Haber’ fiil olsa dahi onun ‘İsim
Cümlesi Haber’ olmasına zarar vermez.

Erkek Öğrenci var ya, onun arkadaşları tartışıyorlar. ْ َ‫ب أ‬


. َ‫ص ِدقَاؤُ هُ يَتَنَاقَ ُشون‬ َّ
ُ ‫الطا ِل‬
İki erkek öğrenci var ya, ikisinin arkadaşları tartışıyorlar. . َ‫ص ِدقَاؤُ ُه َما يَتَنَاقَ ُشون‬ ْ َ ‫ان أ‬ ِ َ‫الطا ِلب‬ َّ
Erkek öğrenciler var ya, onların arkadaşları tartışıyorlar. . َ‫ص ِدقَاؤُ ُه ْم َيتَنَاقَ ُشون‬ْ َ‫ب أ‬ ُ َّ‫الطال‬ ُّ
Kız öğrenci var ya, onun arkadaşları tartışıyorlar. . َ‫ص ِدقَاؤُ هَا يَتَنَاقَ ُشون‬ْ َ ‫الطا ِلبَةُ أ‬ َّ
İki kız öğrenci var ya, ikisinin arkadaşları tartışıyorlar. . َ‫ص ِدقَاؤُ ُه َما َيتَنَاقَ ُشون‬ْ َ ‫َان أ‬ َّ
ِ ‫الطا ِل َبت‬
Kız öğrenciler var ya, onların arkadaşları tartışıyorlar. . َ‫ص ِدقَاؤُ ُه َّن يَتَنَاقَ ُشون‬ْ َ ‫الطالبَاتُ أ‬
Ben var ya, benim arkadaşlarım tartışıyorlar. . َ‫ص ِدقَائِي يَتَنَاقَ ُشون‬ ْ َ ‫أَنَا أ‬
Sen var ya, senin arkadaşların tartışıyorlar. . َ‫ص ِدقَاؤُ كَ َيتَنَاقَ ُشون‬ ْ َ ‫أ َ ْنتَ أ‬
Sen var ya, senin arkadaşların tartışıyorlar. . َ‫ص ِدقَاؤُ ِك يَتَنَاقَ ُشون‬ ْ َ‫ت أ‬ ِ ‫أن‬
O var ya, onun arkadaşları tartışıyorlar. . َ‫ص ِدقَاؤُ هُ َيتَنَاقَ ُشون‬ ْ َ ‫ُه َو أ‬
38
O var ya, onun arkadaşları tartışıyorlar. . َ‫ص ِدقَاؤُ هَا يَتَنَاقَ ُشون‬ ْ َ ‫ِي أ‬ َ ‫ه‬
Biz var ya, bizim arkadaşlarımız tartışıyorlar. . َ‫ص ِدقَاؤُ نَا َيتَنَاقَ ُشون‬ْ َ ‫نَحْ ُن أ‬
Siz var ya, sizin arkadaşlarınız tartışıyorlar. . َ‫ص ِدقَاؤُ ُك ْم يَتَنَاقَ ُشون‬ْ َ ‫أ َ ْنت ُ ْم أ‬
Siz var ya, sizin arkadaşlarınız tartışıyorlar. ْ َ ‫أ َ ْنت ُ َّن أ‬
. َ‫ص ِدقَاؤُ ُك َّن يَتَنَاقَ ُشون‬
Onlar var ya, onların arkadaşları tartışıyorlar. . َ‫ص ِدقَاؤُ ُه ْم َيتَنَاقَ ُشون‬ْ َ ‫ُه ْم أ‬
Onlar var ya, onların arkadaşları tartışıyorlar. . َ‫ص ِدقَاؤُ ُه َّن يَتَنَاقَ ُشون‬ ْ َ ‫ُه َّن أ‬
Uyarı 2.1.

Bir önceki ünitede de belirttiğimiz gibi “Sebebi Haber” tipleri Müfred ve Cümle
kategorileri ile sınırlı olup kendilerinin “Şibh Cümle Haber” versiyonu bulunmamaktadır.
Sebebi Haber konumundaki devrik isim cümleleri “Şibh Cümle Sebebi Haber” olarak
değerlendirilemez.

Öğrenci var ya, onun geleceğe dönük emelleri var. .‫ب لَهُ آ َمالُهُ معطوفا على االستقبال‬ َّ
ُ ‫الطا ِل‬
Bahçe var ya, onun ortasında harika bir fıskiye var. .‫ضةُ فِي َوس ِْط َها فَ َّو َارة َرائِعَة‬
َ ‫الر ْو‬ ّ

Uyarı 2.2.

Fiil Cümlelerinin ögelerinden herhangi biri “vurgu” için cümle başına getirilebilir. Bu
takdirde cümle İsim Cümlesine dönüşür. Cümle başına getirilerek Mübtedaya
dönüştürülen isim;
- Eğer Fâil ise devâmındaki yüklem Hakiki Haber,
- Şayet Fâil dışında başka bir öge ise yüklem Sebebi Haber olarak değerlendirilir.

Örnek:
Ahmet uçakla Ankara’ya gitti. (Fiil Cümlesi) َ ‫الطا ِئ َر ِة ِإلَى أ َ ْنقَ َرة‬
َّ ‫سافَ َر أَحْ َمدُ ِب‬
َ
Ahmet var ya, uçakla Ankara’ya o gitti. (Hakiki Haber) َ ‫الطا ِئ َر ِة ِإلَى أ َ ْنقَ َرة‬
َّ ‫سافَ َر ِب‬ َ ُ‫أَحْ َمد‬
Uçak var ya, Ahmet Ankara’ya onunla gitti. (Sebebi Haber) َ ‫سافَ َر ِبـ َها أَحْ َمد ُ ِإلَى أ َ ْنقَ َرة‬ َّ َ ‫ا‬
َ ُ ‫لطا ِئ َرة‬
َّ ‫سافَ َر ِإلَ ْي َها أَحْ َمدُ ِب‬
Ankara var ya, Ahmet uçakla oraya gitti. (Sebebi Haber) ‫الطائِ َر ِة‬ َ ُ ‫أ َ ْنقَ َرة‬
3. Haberin İ‘râbı: Hakikiler gibi Sebebi Haber türleri de i‘râb olarak
Merfû‘dur. Onlardan Müfred tiptekiler Zahiri, Cümle tip olanlar ise Mahalli i‘râb
alırlar.

Örnek:
Mustafa var ya, onun yüreği yumuşaktır. ُ‫صد ُْره‬ َ ‫ص‬
ْ ‫طفَى َح ِليم‬ ْ ‫ُم‬
(Mustafa’nın yüreği yumuşaktır.)
ِ ‫علَى‬
"‫ وأما لفظ "صدر‬،‫ وهو يعمل عمل الفعل‬،ِ‫آخ ِره‬ َ ‫ظاه َِرة‬ َ ‫عالَ َمةُ َر ْف ِع ِه‬
َ ‫ض َّمة‬ َ ‫ َو‬،‫ َخبَر َم ْرفُوع‬:‫َح ِليم‬
.‫ والضمير بعده مضاف إليه‬،‫بعده فهو فاعله ومضاف‬
39
‫ارتُـهُ‪Hava var ya, onun sıcaklığı arttı.‬‬ ‫الجو ْ‬
‫ازدَادَ ْ‬
‫ت َح َر َ‬ ‫ُّ‬
‫)‪(Hava sıcaklığı arttı.‬‬
‫صا ِل ِه بِـ "ت َِاء التَّأْنِيثِ"‪ْ ،‬‬
‫مرفُوع َم َحالًّ لكونه خبرا‪ ،‬إ ْذ ك ُّل‬ ‫علَى ْالفَتْ َح ِة ِالتِ ّ َ‬‫ي َ‬ ‫اض‪َ ،‬م ْبنِ ٌّ‬‫ازدَادَ‪ :‬فِ ْعل َم ٍ‬ ‫ْ‬
‫ث ال محل لها من اإلعراب‪.‬‬ ‫ْ‬ ‫ُ‬ ‫ْ‬ ‫ْ‬ ‫ُ‬
‫سا ِكنَة ال ُمقت َِرنَة بِ ِه تَقَ ُع ِللتَّأنِي ِ‬ ‫ي‪َ ،‬والتَّا ُء ال َّ‬ ‫َ‬ ‫َ‬
‫فِ ْع ٍل ُج ْملة وك ُّل جمل ٍة م ْبنِ ٌّ‬
‫ارتُـهُ‪Hava var ya, onun sıcaklığı arttı.‬‬ ‫الجو ت َْزدَادُ َح َر َ‬
‫ُّ‬
‫)‪(Hava sıcaklığı arttı.‬‬
‫ي بحسب محلّه في‬ ‫ب َو ْال َج َو ِاز ِم‪َ ،‬م ْب ِن ٌّ‬ ‫اص ِ‬ ‫ض َّم ِة َّ‬
‫الظاه َِر ِة ِل ُخلُ ّ ِو ِه ِمنَ النَّ َو ِ‬ ‫ارع َم ْرفُوع ِبال َّ‬
‫ض ِ‬‫ت َْزدَادُ‪ِ :‬ف ْعل ُم َ‬
‫سا ِكنَةُ ْال ُم ْقت َِرنَةُ ِب ِه ت َقَ ُع‬ ‫ي‪َ ،‬والتَّا ُء ال َّ‬ ‫مرفُوع َم َحالًّ لكونه خبرا‪ ،‬إ ْذ ك ُّل ِف ْع ٍل ُج ْملَة وك ُّل جملَ ٍة م ْبنِ ٌّ‬ ‫الجملة‪ْ ،‬‬
‫ث ال محل لها من اإلعراب‪.‬‬ ‫ِللتَّأ ْ ِني ِ‬

‫‪40‬‬
‫‪ALIŞTIRMALAR‬‬

‫‪1. Aşağıdaki cümleler içerisinde sebebi haberleri bulup, altlarını çiziniz.‬‬


‫‪ .1‬البيت نظيفة ُغ َرفُه‪.‬‬
‫‪ .2‬مصطفى طبيب مشهور في المدينة‪.‬‬
‫جوه‪.‬‬
‫الخريف معتدل ّ‬ ‫‪.3‬‬
‫الجامعات متزود أساتيذُها بالبراعات المتنوعة‪.‬‬ ‫‪.4‬‬
‫الحديقة متفتحة أزهارها في الربيع‪.‬‬ ‫‪.5‬‬
‫الكباب مفضَّل عند األتراك والعرب‪.‬‬ ‫‪.6‬‬
‫الفندق تشرف ُش ُرفَاتُهُ على شاطئ البحر‪.‬‬ ‫‪.7‬‬
‫النهر ماؤه عذب ومنظره جميل‪.‬‬ ‫‪.8‬‬
‫‪2. Aşağıda cümlelerde müfred sebebi haberleri bulup, altlarını çiziniz.‬‬
‫العمارة ‪.‬مملوءة شققها بالسكان المهاجرين الالجئين‪.‬‬ ‫‪.1‬‬
‫ّ‬
‫موظ ِفيها من مبنى الوالية‪.‬‬ ‫السفارة قريبة َمسا ِك ُن‬ ‫‪.2‬‬
‫يرهُ‪.‬‬
‫وتقار ُ‬
‫ِ‬ ‫ملزمة أقوالُهُ وأفعالُهُ‬
‫محمد ِ‬ ‫‪.3‬‬
‫الزمرد غالية قيمتُهُ لتفضُّله لدى النساء‪.‬‬ ‫‪.4‬‬
‫الناس مطمئنة قلوبـهم إذا ذكروا هللا كثيرا‪.‬‬ ‫‪.5‬‬
‫المؤمن مغفورة ذنوبه‪ ،‬ومقبولة توبته إن تاب‪.‬‬ ‫‪.6‬‬
‫هللا متقدسة ذاته عن األشباه ‪ ،‬متنزهة صفاته عن مشابـهة األمثال‪.‬‬ ‫‪.7‬‬
‫المساجد متزينة حيطانـها الداخلية بالخطوط والتذاهيب‪.‬‬ ‫‪.8‬‬
‫‪3. Aşağıda cümlelerde fiil cümlesi sebebi haberleri bulup, altlarını çiziniz.‬‬
‫ت عام ألف وأربعمائة وثالثة وخمسين من قبل السلطان الفاتح‪.‬‬ ‫إسطنبول فُتِ َح ْ‬ ‫‪.1‬‬
‫المدير أوقف سائقه السيارة بجوار الرصيف‪.‬‬ ‫‪.2‬‬
‫األبوان ت ََربَّى أوالدهما على تعاليم اإلسالم‪.‬‬ ‫‪.3‬‬
‫األستاذ يسع علمه ويحسن خلقه‪.‬‬ ‫‪.4‬‬
‫نحن نؤمن بما جاء به النبي صلى هللا عليه وسلم‪.‬‬ ‫‪.5‬‬
‫أنا ألقيت محاضرة حول العولمة وأثرها في المجتمع اإلسالمي‪.‬‬ ‫‪.6‬‬
‫أحمد ت ُ ْمدَ ُح سيرته وتُحْ َمدُ شيمته‪.‬‬ ‫‪.7‬‬
‫المسلمون يحبهم هللا إلحسانـهم في اتباع أوامره ونواهيه‪.‬‬ ‫‪.8‬‬
‫‪4. Aşağıda cümlelerde isim cümlesi sebebi haberleri bulup, altlarını çiziniz.‬‬
‫المكتبة رفوفها مملوءة بالكتب المخطوطة‪.‬‬ ‫‪.1‬‬
‫القُلَّتان حجمهما متفاوتان‪.‬‬ ‫‪.2‬‬
‫الكلية طالبـها مجتهدون في دروسهم‪.‬‬ ‫‪.3‬‬
‫األدوية ضروري حفظها في القوارير مخزونة‪.‬‬ ‫‪.4‬‬
‫الحمد كلّه مخصوص هلل رب العالمين‪.‬‬ ‫‪.5‬‬
‫رجال الشرطة أسلحتهم جديدة على وشك قبض الجناة‪.‬‬ ‫‪.6‬‬
‫سيارة مدير لونـها أسود أمام مكتبه واقفة‪.‬‬ ‫‪.7‬‬
‫العجلة من الشيطان والتأني من الرحمان‪.‬‬ ‫‪.8‬‬
‫‪5. Müfred Sebebi Haberleri örnekteki gibi Cümle Sebebi Haber yapınız.‬‬

‫‪41‬‬
‫ضافَ ِة الالجئين‪ ← .‬تركيا َي ْعت َُّز أ ْبنَاؤُ هُ با ْس ِت َ‬
‫ضافَ ِة الالجئين‪.‬‬ ‫المثال‪ :‬تركيا ُم ْعت ٌَّز أ ْبنَاؤُ هُ با ْس ِت َ‬
‫ضافَ ِة الالجئين‪.‬‬‫← تركيا أ ْبنَاؤُ هُ ُم ْعت َُّزونَ با ْس ِت َ‬
‫‪ .1‬الكهربا ُء مستعملة طاقت ُ َها في تكنوليجية السيارات في السنوات األخيرة‪.‬‬
‫‪ .2‬الدوائر الرسمية ُمغلقَة أَب َْوابُـ َها في أيام العطلة واألعياد‪.‬‬
‫‪ .3‬التلفاز موضوع اسمه بالعلبة السحرية منذ يوم اختراعه‪.‬‬
‫‪ .4‬الوزراء مجتمع معظمهم مع رئيسهم حول طاولة المفاوضة‪.‬‬
‫‪ .5‬األطباء أنيقة بدالتـهم في حفلة العشاء‪.‬‬
‫‪ .6‬المهندسون متفقة آراؤهم على مشروع يصلح كثافة المرور‪.‬‬
‫‪ .7‬العلم سارية فائدة للجميع عالما كان أو معلّما أو متعلّما‪.‬‬
‫‪ .8‬هللا جليل شأنه‪ ،‬غير منتهية قدرته‪.‬‬
‫‪6. Cümle Sebebi Haberleri örnekteki gibi Müfred Sebebi Haber yapınız.‬‬

‫المثال‪ :‬أنقرة يَ ْعت َ ِد ُل َج ُّوهَا في الخريف‪ ← .‬أنقرة ُم ْعتَدِل َج ُّوهَا في الخريف‪.‬‬


‫أنقرة َج ُّوهَا ُم ْعتَدِل في الخريف‪ ← .‬أنقرة ُم ْعتَدِل َج ُّوهَا في الخريف‪.‬‬
‫أنقرة َج ُّوهَا يَ ْعت َ ِد ُل في الخريف‪ ← .‬أنقرة ُم ْعتَدِل َج ُّوهَا في الخريف‪.‬‬

‫‪ .1‬الفنانة أعجب الكل أداء دورها ببراعة عظيمة‪.‬‬


‫‪ .2‬المدارس تفتتح أبوابُـها في أوائل الخريف‪.‬‬
‫‪ .3‬القضاة حكمت ضمائرهم على المتهمين بالحبس‪.‬‬
‫‪ .4‬األبوان أوالدهم يريدون أن يقفا عندهم في األحيان الصعبة‪.‬‬
‫ي باألمتعة االستراتيجية‪.‬‬ ‫‪ .5‬السفينة متنُها َمحش ّ‬
‫ْ‬ ‫‪ .6‬القرآن يهدي ادّ َك ُ‬
‫ارهُ للطريق األق َوم‪.‬‬
‫سطوره من يقرؤه بمن خلوا من قبلهم‪.‬‬ ‫ُ‬ ‫‪ .7‬التاريخ تُخبر‬
‫ي ن ْس ُجها جيّد لبراعة األيدي الناسجة‪.‬‬ ‫‪َّ .8‬‬
‫الزرابِ ُّ‬
‫‪7. Altı çizili isimleri Mübteda yaparak yüklemi Cümle Sebebi Haber olan cümleler kurunuz.‬‬

‫المثال‪ :‬يقع مجلس النواب في العاصمة‪ ← .‬العاصمة يقع فيها مجلس النواب‪.‬‬
‫أتم الموظفون التقرير قبل قليل‪ ← .‬التقرير أت ّمه الموظفون قبل قليل‪.‬‬

‫ُ‬
‫اإليمان المؤمنَ على النظاف ِة‪.‬‬ ‫‪ .1‬يض َ‬
‫ط ُّر‬
‫‪ .2‬يمشي الناس على سلوك الملوك‪.‬‬
‫نظف الخدام غرف البيت حتى الظهر‪.‬‬ ‫‪ّ .3‬‬
‫‪ .4‬يُقَ َّو ُم المرء بِأ َ ْ‬
‫صغ ََري ِْن قلبه ولسانه‪.‬‬
‫‪ .5‬يعود أمر العباد إلى ربـهم‪.‬‬
‫‪ .6‬يتنازل الناس عن المصالح لـمصالح نسائهم‪.‬‬
‫‪ .7‬يأتي الحديث عن عائشة رضي هللا عنها‪.‬‬
‫‪ .8‬تصل سلسلة الروايات إلى النبي (ص)‪ ،‬إذن الحديث صحيح‪.‬‬
‫‪8. Cümlelerdeki boşlukları listeden uygun haberlerle doldurunuz.‬‬

‫(مؤ ٍّد ‪ -‬محفوظة ‪ -‬منعكسة ‪ -‬قريب ‪ -‬تبتهج ‪ -‬دامعة ‪ -‬خطير ‪ -‬عن وفرة)‬
‫‪42‬‬
.‫ توجيهه لرفع مستوى اللعب‬........ ‫ المدرب‬.1
.‫ انـهدامه لعدم االهتمام‬........ ‫ الحائط‬.2
‫ أعينهما بنجاح أبنائهم وبناتـهم‬......... ‫ األبوان‬.3
.‫ طراوتـها بواسطة الثالجات‬......... ‫ األطعمة‬.4
.‫ تناولها لصحة الجسم‬......... ‫ األشربة الباردة‬.5
.‫ العيون بمناظرها الرائعة‬......... ‫ بيوت الحي‬.6
.‫ احترامه إذا صحبت الرزانة الغناء‬......... ‫ الغني‬.7
.‫ نتيجته على أفعال المؤمين‬......... ‫ اإليمان‬.8
9. Aşağıdaki cümleleri İsim Cümlesi olarak Arapçaya çeviriniz.
1. Biletler var ya, onların fiyatları yüksektir.
2. Ekranlar var ya, onların büyüsü büyük – küçük herkesi esir alıyor.
3. Anne var ya, çocuğunu emzirmesi ibadet sayılır.
4. Mümin var ya, komşusu kendisinden razıdır.
5. Acılar var ya, onlara katlanmak çok zordur.
6. Adam var ya, onun kasları son derece güçlüdür.
7. Kitap var ya sayfaları önemli bilgilerle doludur.
8. Ali var ya, onun kalbi imanla bezelidir.

43
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Türkçede “Yüklem” olarak tanımlanan temel ögenin Arapça gramerindeki
karşılıklarından biri de haberdir. Yüklemin, öznesi yahut öznesi ile şu ya da bu şekilde ilintili
Merfû‘ bir ismin ardı sıra gelen türüne haber adı verildiğini daha önceden biliyoruz.

‘Haber’ler, “Mübteda” adı verilen söz konusu öznelerin örnekte görülen çeşitliliği
çerçevesinde ikiye ayrılır. Eğer Mübteda gerçek özne ise takip eden haber “Gerçek yüklem”
anlamında “Hakiki Haber”, şayet öznenin kendisi değil de maddi yahut manevi bir ilişiği ise
“Sebebi Haber” adı verilir.

Biz bu ünite kapsamında anılan iki haber türünden “Sebebi Haber” meselesini mercek
altına aldık, örneklerle ayrıntılarına ışık tutmaya çalıştık.
Mübtedanın bizzat kendisi değil de maddi yahut manevi bir ilişiği hakkında bilgi verip
yargı oluşturan haber tipidir. Bir başka deyişle “Mübteda”, “Haber”in gerçek öznesi olmayıp
gerçek öznesi ile şu ya da bu biçimde ilişkili olması halinde “Haber”, “Sebebi Haber” adını alır.

44
3. HAKÎKÎ SIFAT

45
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
Bu bölümde sıfat türlerinden hakiki sıfatı öğreneceğiz. Daha sonra öğreneceğimiz
sebebi sıfat konsundan önce bu konunun öğrenilmesi, sonraki konunun anlaşılması için önem
arz etmektedir.

46
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1)Sıfat nedir?
2)Türleri nelerdir?
3)Hakiki sıfat nedir?
4)Sebebi sıfat nedir?
5)Hakiki ile sebebi sıfatın mukayesesi nasıldır?

47
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Kazanımın nasıl elde edileceği
Konu Kazanım
veya geliştirileceği
Bu üniteyi okumakla öğrencinin
aşağıdaki kazanımlara ulaşacağı
Metin, metin çözümlemesi,
varsayılmaktadır: 1. Sıfat nedir? 2.
eşanlamlı karşıt anlamlı kelimelerle
Özellikleri nelerdir? 3. Hakiki sıfat
Hakîkî Sıfat kelime hazinesi, örneklerle anlatım,
nedir? Özellikleri nelerdir? 4. Sebebi
alıştırmalar ile konuların daha
sıfat nedir? 5. Sıfatın hakiki ve
kolay anlaşılması sağlanacaktır.
sebebi olarak kısımlandırılmasının
sebebi nedir?

48
Anahtar Kavramlar
● Sıfat
● Sebebi sıfat
● Hakiki sıfat
● Sıfatın özellikleri
● Sıfat-mevsuf uyumu
● Hakiki sıfat ile sebebi sıfat mukayesesi

49
Giriş
Arapçada, kendinden önceki ismi niteleyen sözcüklere sıfat adı verildiğini öğrenmiştik.
Arapça söz dizim sıralamasında sıfat, nitelediği isimden (mevsûf) sonra gelirken, cinsiyet, sayı,
belirlilik ve son şekil açısından ona uyar.
Sıfatın türlerini daha önceki derslerinizde öğrenmiştiniz. Müfret, cümle ve şibhi cümle
olduğunu görmüştünüz.

Bu bölümde sıfatı başka bir açıdan kısımlandırıp hakiki sıfatı tanıyacak, bir sonraki
ünitede ise sebebi sıfatı anlayacağız.

50
‫‪3.1. Konuyla İlgili Metin‬‬
‫رمضان ونشوته اآلبدة‬

‫كانت المدينة تعيش فرحا شاذّا‪ ،‬إذ تدرك رمضان المبارك مرة أخرى‪ ...‬لقد اكتست بأروع مالبسها‪،‬‬
‫مآذن المساجد بالقناديل المضيئة‪ .‬وبدأ تـهيج عذب في كل منزل من منازلها‪ .‬وتـم تنظيف كل غرفة‬‫ُ‬ ‫و ُج ّهزت‬
‫من غرفها إلى أقصى نقطها‪ ،‬وشراء ما يلزم إلعداد األطعمة اللذيذة والحلويات الشهية من أجل التلذّذ بإفطار‬
‫بعد إمساك طويل‪.‬‬

‫كان السيد توفيق ينتظر حلول هذا الشهر المبارك بنـزق عظيم‪ .‬إنّه يودّ لو يتـردد بين المساجد مع‬
‫ونور القلوب بقدومه‪ .‬غدا أول يوم من رمضان‪،‬‬ ‫شرف العالم‪ّ ،‬‬ ‫أحفاده إليالفهم صالة التراويح‪ .‬وها هو ذا ّ‬
‫وستقام التراويح األولى في هذه الليلة‪.‬‬

‫هنّأ الجدّ توفيق أفراد األسرة بحلول رمضان‪ ،‬وأراد من أحفاده أن يحافظوا على صلوات التراويح‪.‬‬
‫وقرروا أن يبدأ بـها في أحد مساجد السالطين‪ .‬إذ قرؤوا‬‫ألنه ال يرى لذة الصوم ممكنة التلقي بدون التراويح‪ّ .‬‬
‫في الصحف أن صلوات التراويح ستقام هذه السنة في المساجد المذكورة بأسلوب "األندرون"‪ ،‬حيث يود ّى‬
‫كل طائفة من الركعات األربع بـمقام خاص‪ ،‬وكذلك سيتم إحياء التقاليد العثمانية الرمضانية‪.‬‬

‫وحفيده األصغر خليل يريد أن يصوم أول صيامه هذا العام‪ .‬بـموجب تقليد قديم يشتري كبار األسرة‬
‫الصوم األول للصغار‪ ،‬ويعطونـهم نقودا أو جوائز به‪ .‬وكذلك يتم تيسير هذه الفريضة الشاقة للصغار‪ ،‬وتُج َعل‬
‫مـمتّعة‪ .‬يظهر أن الشخص األربح في رمضان هذا سيصير خليال‪ .‬إذ سيكسب أجرين في آن واحد؛ أجرا‬
‫معنويا من رب العالمين‪ ،‬وأجرا ماديّا من رب األسرة‪.‬‬
‫‪A. ANLAMA VE KAVRAMA ÇALIŞMALARI‬‬

‫‪1. Yukarıdaki metinden hareketle aşağıdaki soruları cevaplandırınız.‬‬

‫‪ .1‬كيف كانت المدينة لما أدركت رمضان؟‬


‫‪ .2‬كيف يظهر فرحها الشاذّ لحلول هذا الشهر المبارك؟‬
‫‪ .3‬ماذا يفعل سكانـها في صدد االستعداد لها؟‬
‫‪ .4‬ما موقف السيد توفيق من رمضان؟‬
‫‪ .5‬ماذا يودّ لو يفعل في رمضان؟‬
‫‪ .6‬ماذا أراد من أحفاده في رمضان؟‬
‫‪ .7‬لماذا طلب منهم أن يحافظوا على التراويح؟‬
‫‪ .8‬ماذا قرؤوا في الصحف عن التراويح؟‬
‫‪ .9‬كيف تؤدّى التراويح بأسلوب "األندرون"؟‬
‫‪ .10‬من يريد أن يصوم أول صيامه هذا العام؟‬
‫‪ .11‬كيف يجزي كبار األسرة أول صيام للصغار؟‬
‫‪ .12‬من يكون أربح في رمضان هذا؟ ولماذا؟‬
‫‪2. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerin yakın veya eşanlamlısını parantez içerisindeki‬‬
‫‪listeden seçiniz.‬‬
‫)تراوح – أبعد – طارئ – مصابيح – طيش – ب ّشر – عرف – طراز – واظب(‬
‫‪51‬‬
‫‪ .1‬كانت المدينة تعيش فرحا شاذّا‪ ،‬إذ تدرك رمضان المبارك مرة أخرى‪...‬‬
‫ُ‬
‫مآذن المساجد بالقناديل المضيئة‪.‬‬ ‫‪ .2‬لقد اكتست بأروع مالبسها‪ ،‬و ُج ّهزت‬
‫‪ .3‬وتـم تنظيف كل غرفة من غرفها إلى أقصى نقطها‪ ،‬وشراء ما يلزم‪.‬‬
‫‪ .4‬كان السيد توفيق ينتظر حلول هذا الشهر المبارك بنـزق عظيم‪.‬‬
‫‪ .5‬إنّه يودّ لو يتـردد بين المساجد مع أحفاده إليالفهم صالة التراويح‪.‬‬
‫‪ .6‬هنّأ الجدّ توفيق أفراد األسرة بـحلول رمضان‪ ،‬وأراد من أحفاده أن يـحافظوا على صلوات التراويح‪.‬‬
‫‪ .7‬إذ قرؤوا في الصحف أن صلوات التراويح ستقام هذه السنة في المساجد المذكورة بأسلوب‬
‫"األندرون"‪.‬‬
‫‪ .8‬بـموجب تقليد قديم يشتري كبار األسرة الصوم األول للصغار‪.‬‬
‫‪3. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerin karşıt anlamlılarını parantez içerisindeki‬‬
‫‪listeden seçiniz.‬‬
‫)حزن – مرهق – تلبيس – عادي – صبر – تعرى – مستحيلة – كره – عام(‬
‫‪ .1‬كانت المدينة تعيش فرحا شاذّا‪ ،‬إذ تدرك رمضان المبارك مرة أخرى‪...‬‬
‫ُ‬
‫مآذن المساجد بالقناديل المضيئة‪.‬‬ ‫‪ .2‬لقد اكتست بأروع مالبسها‪ ،‬و ُج ّهزت‬
‫‪ .3‬وتـم تنظيف كل غرفة من غرفها إلى أقصى نقطها‪.‬‬
‫‪ .4‬كان السيد توفيق ينتظر حلول هذا الشهر المبارك بنـزق عظيم‪.‬‬
‫‪ .5‬إنّه يودّ لو يتـردد بين المساجد مع أحفاده إليالفهم صالة التراويح‪.‬‬
‫‪ .6‬ألنه ال يرى لذة الصوم ممكنة التلقي بدون التراويح‪.‬‬
‫‪ .7‬حيث يودّى كل طائفة من الركعات األربع بـمقام خاص‪.‬‬
‫‪ .8‬وكذلك يتم تيسير هذه الفريضة الشاقة للصغار‪ ،‬وتُج َعل مـمتّعة‪.‬‬
‫‪4. Aşağıdaki sözcüklerin çoğullarını bulup altlarına yazınız.‬‬
‫نشوة – آبدة – مرة – أخرى – شهر – ليلة ‪ -‬جدّ ‪ -‬أسرة – أسلوب – طائفة – حفيد – تقليد – فريضة –‬
‫أجر – آن – رب‬

‫‪5. Aşağıdaki sözcüklerin tekillerini bulup altlarına yazınız.‬‬


‫مالبس – مآذن – قناديل – نقط – أطعمة – أحفاد – تراويح – أفراد – سالطين – ركعات – تقاليد – كبار‬
‫– صغار – نقود – جوائز‬

‫‪6. Aşağıdaki cümlelerde verilen bilgiler için doğru veya yanlış değerlendirmesi yapınız.‬‬
‫‪ .1‬كان في المدينة سرور معتاد من أجل حلول رمضان‪.‬‬
‫‪ .2‬تـم تنظيف كل غرفة من غرفها‪ ،‬وشراء ما يلزم إلعداد األطعمة اللذيذة والحلويات الشهية‪.‬‬
‫‪ .3‬كان السيد توفيق ينتظر حلول هذا الشهر المبارك بصبر عظيم‪.‬‬
‫‪ .4‬إنّه يودّ لو يؤدي في مساجد الحي مع أحفاده إليالفهم صالة التراويح‪.‬‬
‫‪ .5‬هنّأ الجدّ توفيق أفراد األسرة بحلول عيد الفطر‪.‬‬
‫‪ .6‬ألنه ال يرى لذة الصوم ممكنة التلقي بدون التراويح‪.‬‬
‫‪ .7‬أسلوب األندرون تأدية التراويح بإجراء مقام خاص في كل تروحة تتكون من أربع ركعات‪.‬‬
‫‪ .8‬يظهر أن الشخص األخسر في رمضان هذا سيصير خليال‪.‬‬

‫‪52‬‬
HAKÎKÎ SIFAT
I. Sıfat; Tanımı ve İlişkili Kavramlar:
Arapçada, kendinden önceki ismi niteleyen sözcüklere sıfat adı verildiğini öğrenmiştik.
Arapça söz dizim sıralamasında sıfat, nitelediği isimden (mevsûf) sonra gelirken, cinsiyet, sayı,
belirlilik ve son şekil açısından ona uyar.
Örnek: Aşağıdaki tabloda altı çizili mevsûflarda görülen cinsiyet, sayı, belirlilik ve son
şekil değişikliklerinin, koyu karakterli sıfatları üzerindeki yansımalarını dikkatle inceleyiniz.
MECRÛR (Sonu esre veya MANSÛB (Sonu üstün veya MERFÛ‘ (Sonu ötre veya
eşdeğeri) eşdeğeri) eşdeğeri)
‫ير‬ َ ‫علَى َولَ ٍد‬
ٍ ‫ص ِغ‬ َ ُ‫أ ْش َر ْفت‬ ‫يرا‬ً ‫ص ِغ‬َ ‫َرأَيْتُ َولَدًا‬ ‫ص ِغير‬َ ‫َجا َء َولَد‬ Tekil N
E
‫يري ِْن‬
َ ‫ص ِغ‬َ ‫علَى َولَدَي ِْن‬ َ ُ‫أ ْش َر ْفت‬ ‫يري ِْن‬
َ ‫ص ِغ‬ َ ‫َرأَيْتُ َو َلدَي ِْن‬ ‫ان‬
ِ ‫ير‬َ ‫ص ِغ‬ َ ‫ان‬ ِ َ‫َجا َء َو َلد‬ İkil K
R
‫َار‬
ٍ ‫صغ‬ ِ ‫علَى أ َ ْوالَ ٍد‬ َ ُ‫أ َ ْش َر ْفت‬ ‫َارا‬
ً ‫صغ‬ ِ ‫َرأَيْتُ أ َ ْوالَدًا‬ ‫صغَار‬ ِ ‫َجا َء أ َ ْوالَد‬ Çoğul A
‫ير‬
ِ ‫ص ِغ‬ َّ ‫علَى ْال َولَ ِد ال‬َ ُ‫أ َ ْش َر ْفت‬ ‫ير‬
َ ‫ص ِغ‬ َّ ‫َرأَيْتُ ْال َولَدَ ال‬ ‫ير‬
ُ ‫ص ِغ‬َّ ‫َجا َء ْال َولَدُ ال‬ Tekil
M
A
‫يري ِْن‬ َّ ‫علَى ْال َولَدَي ِْن ال‬
َ ‫ص ِغ‬ َ ُ‫أ َ ْش َر ْفت‬ ‫يري ِْن‬
َ ‫ص ِغ‬ َّ ‫َرأَيْتُ ْال َولَدَي ِْن ال‬ ‫ان‬
ِ ‫ير‬
َ ‫ص ِغ‬َّ ‫ان ال‬ ِ َ‫َجا َء ْال َو َلد‬ İkil R
İ
‫َار‬
ِ ‫صغ‬ ّ ِ ‫علَى ْاأل َ ْوالَ ِد ال‬ َ ُ‫أ َ ْش َر ْفت‬ ‫َار‬
َ ‫صغ‬ّ ِ ‫َرأَيْتُ ْاأل َ ْوالَدَ ال‬ ‫َار‬
ُ ‫صغ‬ّ ِ ‫َجا َء ْاأل َ ْوالَدُ ال‬ Çoğul
F
E
Tablo 1.

II. Biçim Yönüyle Sıfat Türleri


Sıfatlar, yukarıdaki örneklerde görüldüğü üzere, nitelik bildiren bir isim formatında
(müfred) gelebildiği gibi, cümle veya şibhu’l-cümle (zarf veya edat öbeği) biçiminde de
gelebilir. Cümle veya şibhu’l-cümlelerin sıfat olabilmeleri için niteledikleri ismin (mevsûf)
nekra olması şarttır.

Örnek: Aşağıda koyu karakterle gösterilmiş sıfatları türlerini de dikkate alarak


inceleyiniz.
İlahiyatta ders veren hocayla kitap fuarında karşılaştık ‫ت‬ ِ ْ ‫س فِي‬
ِ ‫اإللَ ِهيَّا‬ َ ‫ْاأل ُ ْست َاذَ ْال ُمدَ ِ ّر‬ ‫ب‬ِ ُ ‫ض ْال ُكت‬ ِ ‫قَا َب ْلنَا فِي َم ْع ِر‬
İlahiyatta ders veren bir hocayla kitap fuarında karşılaştık ‫ت‬ ِ ْ ‫سا فِي‬
ِ ‫اإللَ ِهيَّا‬ ً ‫أ ْست َاذًا ُمدَ ِ ّر‬ ِ ُ ‫ض ال ُكت‬
‫ب‬ ْ ِ ‫قَابَ ْلنَا فِي َم ْع ِر‬
ِ ْ ‫ب أ ْست َاذًا ه َُو ُمدَ ِ ّرس فِي‬
ِ ‫اإللَ ِهيَّا‬
Kendisi İlahiyatta ders veren hocayla kitap fuarında karşılaştık ‫ت‬ ِ ُ ‫ض ْال ُكت‬ ِ ‫قَابَ ْلنَا فِي َم ْع ِر‬
İlahiyatta ders verir bir hocayla kitap fuarında karşılaştık ‫ت‬ ِ ْ ‫س ِفي‬
ِ ‫اإللَ ِهيَّا‬ ُ ‫ب أ ْست َاذًا يُدَ ِ ّر‬ ِ ُ ‫ض ْال ُكت‬ ِ ‫قَا َب ْلنَا ِفي َم ْع ِر‬
İlahiyattaki bir hocayla kitap fuarında karşılaştık ‫ت‬ ِ ْ ‫ب أ ْست َاذًا فِي‬
ِ ‫اإللَ ِهيَّا‬ ِ ُ ‫ض ْال ُكت‬ ِ ‫قَابَ ْلنَا فِي َم ْع ِر‬
Görüldüğü gibi ilk iki cümledeki sıfatlar müfred, üçüncüsündeki isim cümlesi,
dördüncüsündeki fiil cümlesi, sonuncusundaki ise şibhu’l-cümle formatındadır.

III. İşlev Yönüyle Sıfat Türleri


Sıfatlar, kendilerinden önce gelen ismin (mevsûf) ya bizzat kendisini ya da kendisinin
maddî veya manevî bir parçasını nitelerler. Bunlardan ilkine hakikî, ikincisine ise sebebî sıfat
adı verilir.

Örnek: Aşağıdaki cümleleri yukarıda verdiğimiz tanım çerçevesinde dikkatle


inceleyiniz.
/ Bu, resimli bir kitaptır. (Hakikî: Çünkü kitabın bizzat kendisini niteliyor)‫ص َّور‬
َ ‫ُم‬ ‫َهذَا ِكت َاب‬
Bu, kapağı resimli bir kitaptır. (Sebebî: Çünkü kitabın kendisini değil, kapağını niteliyor) ُ ‫غالَفُه‬ َ ‫َهذَا ِكت َاب ُم‬
ِ ‫ص َّور‬
İçinde bulunduğumuz ünite kapsamında hakikî sıfatlar müfred, cümle ve şibhu’l-cümle
halleriyle ele alınacaklardır.

53
A. Müfred Hakikî Sıfat: Tek bir isimden oluşan ve öncesindeki mevsûfun bizzat
kendisini niteleyen sıfat türüdür. Üniteye girişte de örneklerle açıkladığımız gibi mevsûfuna
cinsiyet, sayı, belirlilik ve son şekil bakımından uyar. (Bkz. Tablo 1.)

B. İsim Cümlesi Hakikî Sıfat: Nekra bir isimden sonra gelip de onunla cinsiyet ve sayı
yönünden uyumlu bir merfû‘ munfasıl zamiri1 mübteda edinmiş bulunan isim cümleleri hakikî
sıfat işlevi görürler.

Örnek:

ْ َ‫ي أ‬
Kendisi aslen Konyalı bir adam bizi ağırladı.ً ‫صال‬ ٌّ ‫أ َ ْك َر َمنَا َر ُجل ُه َو قُنَ ِو‬
C. Fiil Cümlesi Hakikî Sıfat: Nekra bir ismin ardı sıra gelip de cinsiyet ve sayı
yönünden çekimi ona uyan mazi ve muzari fiillerdir.

Örnek:

İmam zor duyulur bir sesle okudu. ‫صعُوبَ ٍة‬ ٍ ‫ص ْو‬


ُ ‫ت يُ ْس َم ُع ِب‬ ِ ْ َ‫تَال‬
َ ‫اإل َما ُم ِب‬
Fatma İlahiyatı bitirmiş bir kızdır. ‫ت‬ ِ ْ ‫ت فِي‬
ِ ‫اإللَ ِهيَّا‬ ُ
ْ ‫اط َمة فَت َاة تَخ ََّر َج‬ِ َ‫ف‬
D. Şibhu’l-Cümle Hakikî Sıfat: Nekra bir ismin peşi sıra gelen zarf veya edat
öbekleridir. Bu tür sıfatların mevsûflarıyla herhangi bir uyum zorunluluğu söz konusu değildir.

Örnek:

Eldeki bir kuş, daldaki on kuştan iyidir. ‫ان‬


ِ ‫ص‬َ ‫ُور فَ ْوقَ ْاأل َ ْغ‬
ٍ ‫طي‬ َ ‫طائِر فِي ْاليَ ِد َخيْر ِم ْن‬
ُ ِ‫عش ََرة‬ َ

1
Raf Alâmetleri: Müfred, Cemi Müennes Sâlim ve Cemi Teksir isimlerde Zamme; Müsennâ isimlerde Elif, Cemi
Müzekker Sâlimlerde ise Vâv’dır.

54
‫‪ALIŞTIRMALAR‬‬

‫‪1. Aşağıdaki cümleler içerisinde hakikî sıfatları bulup, altlarını çiziniz.‬‬

‫سى‪.‬‬‫‪ .1‬بلغنا أيام الهرم‪ ،‬بعد أن قضينا أياما ال تُن َ‬


‫‪ .2‬ترك محمد وديعتين ها ّمتين ألمته‪ :‬القرآن والسنة‪.‬‬
‫‪ .3‬ثبت اإليمان في قلوب المؤمنين المخلصين‪.‬‬
‫‪ .4‬جعلت نكت الرجل المسن الجميع ضاحكين‪.‬‬
‫‪ .5‬حصل ابني األكبر على شهادة الدكتوراه في سوربون‪.‬‬
‫‪ .6‬ختم تلميذ من صفنا القرآن في ستة أشهر‪.‬‬
‫‪ .7‬دأب أحمد على الخمر بعد موت امرأته الحبيبة‪.‬‬
‫‪ .8‬ذخرت الدولة البضائع الضرورية لأليام الصعبة‪.‬‬
‫‪2. Aşağıda cümlelerde müfred hakikî sıfatları bulup, altlarını çiziniz.‬‬

‫‪ .1‬يرقد الشهداء األعزاء تحت التراب لنعيش فوقه مستريحين‪.‬‬


‫‪ .2‬البهائم يزجرها الراعي ويسوقها نحو النجاء العليا‪.‬‬
‫‪ .3‬سبق عادينا منافسيه الها ّمين‪ ،‬وصار بطال‪.‬‬
‫‪ .4‬شكر حسن ربه لنعمه الكثيرة‪.‬‬
‫‪ .5‬حصل ابني األكبر على شهادة الدكتوراه في سوربون‪.‬‬
‫‪ .6‬ختم الولد القرآن الكريم في ستة أشهر‪.‬‬
‫‪ .7‬دأب أحمد القروي على القراءة بعد اعتزاله عن العمل‪.‬‬
‫‪ .8‬ذخرت الدولة البضائع الضرورية لأليام الصعبة‪.‬‬
‫‪3. Aşağıdaki ifadeler içerisindeki cümle hakikî sıfatları bulup müfrede çeviriniz.‬‬

‫‪ .1‬مررنا برجل يعيش وحده بعيدا عن الناس‪.‬‬


‫‪ .2‬أنذر األستاذ طالبين يتكلمان بصوت عال‪.‬‬
‫‪ .3‬هو الذي أنزل عليك الكتاب منه آيات محكمات هن أم الكتاب‪.‬‬
‫‪ .4‬هرب من السجن ناس هم مت َهمون بسرقة البنك‪.‬‬
‫‪ .5‬قطع القرويون أشجارا انـهدم عند العاصفة‪ ،‬وحملوها إلى بيوتـهم‪.‬‬
‫‪ .6‬ألقى إلينا أستاذ هو من أول المتخرجين في كليتنا‪.‬‬
‫‪ .7‬اختفى غلمان يخافون القادمين وراء الحائط‪.‬‬
‫‪ .8‬ذخرت الدولة بضائع هي ألزم في الظروف الصعبة‪.‬‬
‫‪4. Aşağıdaki ifadeler içerisindeki şibhu’l-cümle hakikî sıfatları bulup türünü belirtiniz.‬‬

‫‪ .1‬جمع عثمان وزينب تفاحات تحت الشجرة‪.‬‬


‫‪ .2‬أرشد اإلمام جماعة خلفه بعد صالة العشاء‪.‬‬
‫‪ .3‬كوت فاطمة ثيابا في سلة المالبس‪.‬‬
‫‪ .4‬أورث الشيخ أحفاده نقودا في البنك‪.‬‬
‫‪ .5‬إن تشعر بكآبة في نفسك فاتل آيات من القرآن‪.‬‬
‫‪ .6‬عثر رجال الشرطة على صبي بين الجرحى‪.‬‬
‫‪ .7‬ألّف الكاتب مقالة عن تلوث البيئة‪.‬‬
‫‪ .8‬هو الذي بعث في األميين رسوال منهم‪.‬‬

‫‪55‬‬
‫‪5. Boşlukları uygun bir müfred hakiki sıfatla doldurunuz.‬‬

‫‪ .1‬اشترى سليم سيارة ‪ .........‬قبل يومين‪.‬‬


‫‪ .2‬يبحث أحمد عن زوجة ‪ .........‬يساهمها الحاة‪.‬‬
‫‪ .3‬يتبع المسلمون كتابا ‪ .........‬إلى هللا‪.‬‬
‫‪ .4‬ألقى عمر محاضرة ‪ .........‬حول العولمة‪.‬‬
‫‪ .5‬يشرف بيتنا ضيف ‪ .........‬الليلة‪.‬‬
‫‪ .6‬يجب على األطفال أين يشربوا حليبا ‪ .........‬قبل النوم‪.‬‬
‫‪ .7‬هات لنا أدلة ‪ .........‬لنصدق بزعمك‪.‬‬
‫‪ .8‬شا ِو ْر أهل المعرفة في أمورك لتوقى أن تقع في خطأ ‪. .........‬‬
‫‪6. Boşlukları uygun bir fiil cümlesi hakiki sıfatla doldurunuz.‬‬

‫‪ .1‬كانت جدتي تقص كل ليلة قصة ‪ .........‬جميعنا‪.‬‬


‫‪ .2‬اجتمع حول الحادث ناس ‪ .........‬عددا‪.‬‬
‫‪ .3‬عاد إلى أرض الوطن أتراك ‪ .........‬فريضة الحج‪.‬‬
‫‪ .4‬تلقى سكان الحي رائحة ‪ .........‬بنفاسة ما طبخ في المخبز‪.‬‬
‫‪ .5‬أعدّ المعيد أطروحة ‪ .........‬النظرية الشائعة بين العلماء‪.‬‬
‫‪ .6‬جهزت الفتاة مائدة ‪ .........‬خطيبها‪.‬‬
‫‪ .7‬خرجت الجامعة خريجين ‪ .........‬مستقبل البالد‪.‬‬
‫‪ .8‬هدفنا أالّ تذبل وردة ‪ .........‬واثقة بنا‪.‬‬
‫‪7. Boşlukları uygun bir isim cümlesi hakiki sıfatla doldurunuz.‬‬

‫‪ .1‬أعجب الك َّل شابٌّ ‪ ............‬الحفاظ في مسابقة القرآن الكريم‪.‬‬


‫‪ .2‬استمعنا إلى أذان ‪ ............‬لصدور المؤمنين‪.‬‬
‫‪ .3‬كانت خديجة امرأة ‪ .............‬النساء في مكة‪.‬‬
‫‪ .4‬سعد محمود برؤية صديق ‪ ............‬بالنسبة إليه‪.‬‬
‫‪ .5‬يشفع النبي بإذن ربه أشخاصا ‪ ............‬له‪.‬‬
‫‪ .6‬أهدت شريفة الغرباء بضائع ‪ ............‬لديها‪.‬‬
‫‪ .7‬انحدرت كلمات ‪ ............‬من فم الشيخ المحتضر‪.‬‬
‫‪ .8‬انكمش جلد المسكين بسبب برد ‪ ............‬للدماء‪.‬‬
‫‪8. Boşlukları şibhu’l-cümle hakikî sıfatlarla doldurunuz.‬‬

‫‪ .1‬يلقي في جامعتنا أستاذان ‪. ............‬‬


‫‪ .2‬كنا نعب قهوتنا عندما يسلينا طيور ‪. .............‬‬
‫‪ .3‬شكى عمي حسين بألم ‪. .............‬‬
‫‪ .4‬أستشهد شبان ‪ ............‬األسنان خالل جهاد بوصنا‪.‬‬
‫‪ .5‬طائر ‪ .........‬خير من عشرة طيور ‪. ............‬‬
‫‪ .6‬إن لم تكتف بقليل ‪ ............‬فلن تنال الكثير أبدا‪.‬‬
‫‪ .7‬هدمت البلدية أبنية ‪ ............‬النهر‪.‬‬
‫‪ .8‬رهن األصدقاء واحدا ‪ ............‬للملك‪.‬‬
‫‪9. Cümleleri, parantez içindeki verileri mukabiliyle takas edip gerekli değişikliklerin ardından‬‬
‫‪yineleyiniz.‬‬
‫‪56‬‬
‫أ‪ ).‬قدم السفير األمريكي الجديد رسالة اعتماد حكومته إلى رئيس الجمهور‪( .‬الجديدة)‬
‫‪( ............................................................... .1‬األمريكيان)‬
‫‪( ............................................................... .2‬حكومتهم)‬
‫‪( ............................................................... .3‬الجديدات)‬
‫‪( ............................................................... .4‬السفيرتان)‬
‫ْ‬
‫(قدمت)‬ ‫‪............................................................... .5‬‬
‫‪( ............................................................... .6‬حكومتهن)‬
‫‪( ............................................................... .7‬حكومته)‬
‫‪8. ...............................................................‬‬
‫بـ‪ ).‬أينما أر طفال يبكي تدمع عيناي وأشعر بألمه في أعماق صدري‪( .‬الجديدة)‬
‫‪( ............................................................... .1‬طفلة)‬
‫‪( ............................................................... .2‬طفلين)‬
‫‪( ............................................................... .3‬طفلتين)‬
‫‪( ............................................................... .4‬أطفاال)‬
‫‪( ............................................................... .5‬طفالت)‬
‫‪( ............................................................... .6‬صدره)‬
‫‪( ............................................................... .7‬صدري)‬
‫‪8. ...............................................................‬‬
‫جـ‪ ).‬أبحث عن صديق هو أقل ماال وأكثر وفاء في العالم (صديقة)‬
‫‪( ............................................................... .1‬نبحث)‬
‫‪( ............................................................... .2‬صديقين)‬
‫‪( ............................................................... .3‬صديقتين)‬
‫‪( ............................................................... .4‬أصدقاء)‬
‫‪( ............................................................... .5‬صديقات)‬
‫‪( ............................................................... .6‬أبحث)‬
‫‪( ............................................................... .7‬هو)‬
‫‪8. ...............................................................‬‬
‫د‪ ).‬عندما كنا في كلية اإللهيات كان لنا أستاذ من مصر لتدريس العربية‪( .‬الجديدة)‬
‫‪( ............................................................... .1‬لي)‬
‫‪( ............................................................... .2‬أستاذان)‬
‫‪( ............................................................... .3‬أستاذتان)‬
‫‪( ............................................................... .4‬أستاذات)‬
‫‪( ............................................................... .5‬أساتذة)‬
‫‪( ............................................................... .6‬لهم)‬
‫‪( ............................................................... .7‬لنا)‬
‫‪8. ...............................................................‬‬
‫‪10. Aşağıdaki cümleleri harekeli olarak Arapçaya çeviriniz.‬‬
‫‪1. Öğrenci Türkçe doğru bir cümle kuramadı.‬‬
‫!‪2. Bana Arapça anlamlı bir söz söyle‬‬

‫‪57‬‬
3. İşçiler iki büyük daireyi bir günde boyadı.
4. Televizyonda iki yeni dizi başladı.
5. Hastanemizde alanında uzman doktorlar çalışıyor.
6. Hastanemizde çalışkan hemşireler çalışıyor.
7. Fakülte kütüphanesinde değerli kitaplar mevcuttur.
8. On bir öğrenciden oluşan bir grup kurduk.

58
ÖZET
Arapçada kendisinden önceki ismi niteleyen ve ona cinsiyet, sayı, belirlilik ve i‘râb
yönünden uyan sözcüğe sıfat adı verilir.
Sıfat, genellikle ismu’l-fail, ismu’l-mef‘ûl, es-sıfatu’l-muşebbehe formatında isimlerden
olması yanında nekra isimlerin ardı sıra gelen cümle ve şibhu’l-cümlelerden de oluşabilir.
Sıfat öncesindeki ismin bizzat kendisini niteliyorsa hakiki, maddi veya manevi bir
parçasını niteliyorsa sebebî adını alır.
Hakiki sıfat özelliği itibariyle üçe ayrılır:
1. Müfred sıfat: Sıfat ismu’l-fail, ismu’l-mef‘ûl, es-sıfatu’l-muşebbehe formatında
nitelik bildiren bir isimden oluşuyorsa bu adı alır.
Örnek: Arkadaşım bizi gülen bir yüzle karşıladı = ‫استقبلنا صديقي بوجه متبسم‬
2. Cümle sıfat: Nekra bir ismin ardı sıra gelen cümle onu sıfatı olur. Fiil ve isim cümlesi
olmak üzere ikiye ayrılır.
Örnek: Haksızlık karşısında susan bir mümin istemiyoruz = ‫ال نريد مؤمنا يسكت عن الحق‬

Örnek: İşinin ehli bir hemşire tanıdım = ‫عرفت ممرضة هي أهل مهنتها‬
3. Şibhu’l-cümle sıfat: Nekra bir ismin peşi sıra gelen zarf veya câr-mecrûr söz öbeği
onun sıfatı kabul edilir.
Örnek: Fakültemize Pakistanlı bir öğrenci geldi = ‫حضر إلى كليتنا طالب من باكستان‬

Örnek: Yastık altındaki paralara güveniyoruz = ‫نعتمد على نقود تحت الوسادة‬
SONUÇ
Bu üniteyi okuyan öğrenci aşağıdaki donanımları kazanmış olur:
1. Türkçe ve Arapça sıfat tamlamasına ait terimler hakkında bilgi verebilir.
2. Söz konusu kavramları birbirleriyle eşleştirebilir.
3. Arapça sıfat türlerini sıralayabilir.
4. Söz konusu sıfat türlerinin mevsuflarıyla ilişkisi ve uyumu üzerine söz söyleyebilir.

59
4. SEBEBÎ SIFAT

60
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

Bir önceki dersimizde hakiki sıfatı öğrenmiştik. Sıfat denildiğinde ilk akla gelenin
hakiki sıfat olduğunu, kendinden önceki ismi nitelediğini ve ona irab, sayı, belirlilik belirsizlik
ve cinsiyette tabi olduğunu görmüştük.
Bu dersimizde ise sebebi sıfatı öğreneceğiz. Bu tür sıfatı tanıyacağız. Özelliklerini ele
alacağız. Önceki konuda gördüğümüz hakiki sıfat ile sebebi sıfatı mukayese edecek ve konuyu
iyi bir şekilde kavrayacağız.

61
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) Sıfat nedir?
2) Hakiki sıfat nedir?
3) Sebebi sıfat nedir?
4) Hakiki ve sebebi sıfat arasındaki benzerlikler nelerdir?
5) Hakiki ve sebebi sıfat arasında farklılıklar nelerdir?
6) Sebebi sıfat neyi niteler?

62
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Kazanımın nasıl elde edileceği
Konu Kazanım
veya geliştirileceği
Bu üniteyi okumakla öğrencinin
aşağıdaki kazanımlara ulaşacağı Metin, metin çözümlemesi,
varsayılmaktadır: 1- Sıfatın ne eşanlamlı karşıt anlamlı kelimelerle
Sebebî Sıfat olduğu. 2. Sıfatın özelikleri. 3. Sıfatın kelime hazinesi, örneklerle anlatım,
çeşitleri. 4. Hakiki sıfat ve özellikleri. alıştırmalar ile konuların daha
5. Sebebi sıfat ve özellikleri kolay anlaşılması sağlanacaktır.
6. Her ikis sıfatın karşılaştırılması.

63
Anahtar Kavramlar
● Sıfat
● Sebebi sıfat
● Hakiki sıfat
● Sıfatın özellikleri
● Sıfat-mevsuf uyumu
● Hakiki sıfat ile sebebi sıfat mukayesesi

64
Giriş
Önlisans programı Arapça derslerinde sıfatın ne olduğu, türlerinin ne olduğu, irabının nasıl
olduğunu, sıfat ve mevsuf arasındaki uyum noktalarının neler olduğu, sıfat türlerinin neler olduğunu
görmüştürk.

Buna göre sıfatın; müfret (cümle olmayan), cümle ve şibhi cümle olarak bölümlere ayrıldığını
görmüştük. Cümle sıfatın da isim cümlesi ve fiil cümlesi olarak ikiye ayrıldığını görmüş ve bu tip cümle
sıfatların mevsufa dönen bir zamir içerdiğini görmüştük.

Bir önceki dersimizde sıfatı bir de başka bir açından kısımlandırdık. Bu kısımlandırmaya göre
hakiki sıfatı gördük. Hakiki sıfatın özelliklerini gördük.

Aslında hakiki sıfat dediğimiz sıfatın kendinden önceki ismi niteleyen sıfat olduğunu söyledik.
Bu derste ise o isme ait bir özelliği niteleyen sebebi sıfatı öğreneceğiz.

65
‫‪4.1. Konuyla İlgili Metin‬‬
‫نحو آت متنورة آفاقه‬

‫سليمان غالم صغير سنه‪ ،‬كبير عقله‪ ،‬بشوش وجهه‪ ،‬حادّ ذكاؤه‪ ،‬فاضل أبوه‪ ،‬صالحة أمه‪ .‬هو يدرس‬
‫في مدرسة ابتدائية قريبة من بيته‪ .‬يستيقظ في وقت مبكر‪ ،‬ويتوضأ ويصلي صالة الفجر‪ .‬ثم يتناول فطورا‬
‫غنيا محتواه‪ ،‬ألنه يذكر مثال مملوءة به أذناه‪ :‬العقل السليم في الجسم السليم‪.‬‬

‫بعد الفطور يحمل حقيبته المجهزة قبل النوم‪ ،‬ويودع أبويه الالمعة أعينهما من حبهما إليه‪ ،‬وشفقتهما‬
‫عليه‪ .‬عندما وصل إلى المدرسة الخضراء حديقتها‪ ،‬والبيضاء حيطانـها‪ ،‬والنشيط مديرها ومعلموها‬
‫وموظفوها وخدامها‪ ،‬يشعر بسعادة عظيمة‪ ،‬ألنه يحب مدرسته ومن فيها من أصدقائه ومعلميه الحافلة قلوبـهم‬
‫بالرفق والمودة‪.‬‬

‫مرجو منه نجاح كبير يُسمع ذكر المدرسة إلى سطح البالد‪ ،‬حيث يفوز كل‬‫ّ‬ ‫سليمان تلميذ مجتهد‬
‫مسابقة معرفية وثقافية اشترك فيها‪ ،‬ويؤدي كل واجباته بالحق‪ ،‬وال يهمل أي وظيفة ولو ضئيلة‪ .‬يقول إذا‬
‫ي حق تمثيال كامال‪ ،‬على‬‫ي ومدرستي وكل من عل ّ‬‫سئل "ماذا ستصبح؟"‪ :‬سأصبح رجال ممثال أبوي ومعلم ّ‬
‫األقل في وشك الكمال‪.‬‬

‫حياة سليمان يومية غالم مدرك مسؤوليته‪ ،‬حامل أعباء رجاء مجتمع عطشان العائشون فيها إلى‬
‫نجاح جاع ٍل وجوههم مبيضة‪ .‬وم ن أجل ذلك يجتهد في دروسه مكان مرة مرتين‪ ،‬يهتم بصحته اهتماما‬
‫عظيما‪ ،‬ويراعي صحة جسمه‪ ،‬وال يستطيع أن يقول لنفسه‪" :‬ال تبال"‪.‬‬

‫إنه سفينة صغيرة تشرع نحو آفاق مشرقة‪ ،‬ونرجو له رحلة سعيدة في سفره المقدس هذا‪.‬‬
‫‪A. ANLAMA VE KAVRAMA ÇALIŞMALARI‬‬

‫‪1. Yukarıdaki metinden hareketle aşağıdaki soruları cevaplandırınız.‬‬

‫‪ .1‬كيف سليمان سنا وعقال ووجها وذكاء وأبا وأما؟‬


‫‪ .2‬أين يدرس سليمان؟‬
‫‪ .3‬متى يستيقظ‪ ،‬ثم ماذا يفعل؟‬
‫‪ .4‬هل يتناول الفطور؟ ولماذا؟‬
‫‪ .5‬بعد الفطور ماذا يفعل؟‬
‫‪ .6‬كيف مدرسة سليمان حديقة وحائطا ومديرا ومعلما وموظفا وخادما؟‬
‫‪ .7‬بم يشعر عندما وصل إلى مدرسته؟ ولماذا؟‬
‫‪ .8‬ماذا يرجى من سليمان كتلميذ مجتهدة؟‬
‫‪ .9‬ما قرائن هذا الرجاء؟‬
‫‪ .10‬ماذا يقول إذا سئل‪" :‬ماذا ستصبح"؟‬
‫‪ .11‬كيف تعتبر إذا أريد منك أن تختصر حياة سليمان؟‬
‫‪ .12‬بم يشبه سليمان في حياته؟‬
‫‪2. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerin yakın veya eşanlamlısını parantez‬‬
‫‪içerisindeki listeden seçiniz.‬‬

‫‪66‬‬
‫)ينهض – فُلك – منتظر – مبتسم – ظمآن – زمالئه – المشرقة – اقتحم – المعدّة(‬
‫‪ .1‬سليمان غالم صغير سنه‪ ،‬كبير عقله‪ ،‬بشوش وجهه‪ ،‬حادّ ذكاؤه‪ ،‬فاضل أبوه‪ ،‬صالحة أمه‪.‬‬
‫‪ .2‬يستيقظ في وقت مبكر‪ ،‬ويتوضأ ويصلي صالة الفجر‪ .‬ثم يتناول فطورا غنيا محتواه‪.‬‬
‫‪ .3‬بعد الفطور يحمل حقيبته المجهزة قبل النوم‪ ،‬ويودع أبويه الالمعة أعينهما من حبهما إليه‪ ،‬وشفقتهما‬
‫عليه‪.‬‬
‫‪ .4‬عندما وصل إلى المدرسة‪ ،‬يشعر بسعادة عظيمة‪ ،‬ألنه يحب مدرسته ومن فيها من أصدقائه‪.‬‬
‫مرجو منه نجاح كبير يُسمع ذكر المدرسة إلى سطح البالد‪.‬‬
‫ّ‬ ‫‪ .5‬سليمان تلميذ مجتهد‬
‫‪ .6‬يفوز كل مسابقة معرفية وثقافية اشترك فيها‪ ،‬ويؤدي كل واجباته بالحق‪.‬‬
‫‪ .7‬حياة سليمان يومية غالم مدرك مسؤوليته‪ ،‬حامل أعباء رجاء مجتمع عطشان العائشون فيها إلى‬
‫نجاح‪.‬‬
‫‪ .8‬إنه سفينة صغيرة تشرع نحو آفاق مشرقة‪ ،‬ونرجو له رحلة سعيدة في سفره المقدس هذا‪.‬‬
‫‪3. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerin karşıt anlamlılarını parantez içerisindeki‬‬
‫‪listeden seçiniz.‬‬
‫)العليل – كسالن – فشل – عبوس – أعدائه – كئيبة – ريّان – يخسر – يكره – الطافئة(‬
‫‪ .1‬سليمان غالم صغير سنه‪ ،‬كبير عقله‪ ،‬بشوش وجهه‪ ،‬حادّ ذكاؤه‪ ،‬فاضل أبوه‪ ،‬صالحة أمه‪.‬‬
‫‪ .2‬يتناول فطورا غنيا محتواه‪ ،‬ألنه يذكر مثال مملوءة به أذناه‪ :‬العقل السليم في الجسم السليم‪.‬‬
‫‪ .3‬بعد الفطور يحمل حقيبته المجهزة قبل النوم‪ ،‬ويودع أبويه الالمعة أعينهما من حبهما إليه‪ ،‬وشفقتهما‬
‫عليه‪.‬‬
‫‪ .4‬عندما وصل إلى المدرسة‪ ،‬يشعر بسعادة عظيمة‪ ،‬ألنه يحب مدرسته ومن فيها من أصدقائه‪.‬‬
‫مرجو منه نجاح كبير يُسمع ذكر المدرسة إلى سطح البالد‪.‬‬ ‫ّ‬ ‫‪ .5‬سليمان تلميذ مجتهد‬
‫‪ .6‬يفوز كل مسابقة معرفية وثقافية اشترك فيها‪ ،‬ويؤدي كل واجباته بالحق‪.‬‬
‫‪ .7‬حياة سليمان يومية غالم مدرك مسؤوليته‪ ،‬حامل أعباء رجاء مجتمع عطشان العائشون فيها إلى‬
‫نجاح‪.‬‬
‫‪ .8‬و إنه سفينة صغيرة تشرع نحو آفاق مشرقة‪ ،‬ونرجو له رحلة سعيدة في سفره المقدس هذا‪.‬‬
‫‪4. Aşağıdaki sözcüklerin çoğullarını bulup altlarına yazınız.‬‬
‫غالم – سن – عقل – وجه – وقت – غني – محتوى – مثل – أذن – جسم – مدير – تلميذ – ذكر – سطح‬
‫– مسابقة – وظيفة – يومية – عطشان – مكان – نفس – سفينة – رحلة – سفر‪.‬‬
‫‪5. Aşağıdaki sözcüklerin tekillerini bulup altlarına yazınız.‬‬
‫عين – حيطان – خدام – أصدقاء – قلوب – بالد – واجبات – أعباء – وجوه – دروس ‪ -‬آفاق‬
‫‪6. Aşağıdaki cümlelerde verilen bilgiler için doğru veya yanlış değerlendirmesi yapınız.‬‬
‫‪ .1‬سليمان غالم صغير سنه‪ ،‬كبير عقله‪ ،‬عبوس وجهه‪ ،‬حادّ ذكاؤه‪ ،‬فاضل أبوه‪ ،‬ناشزة أمه‪.‬‬
‫‪ .2‬ينهض مبكرا‪ ،‬ثم يتوضأ ويصلي الفجر‪ ،‬وال يهمل الفطور ألنه الينسى أن العقل السليم في الجسم‬
‫السليم‪.‬‬
‫‪ .3‬عندما وصل إلى المدرسة التي حديقتها خضراء‪ ،‬وحيطانـها بيضاء‪ ،‬ومديرها نشيط‪.‬‬
‫‪ .4‬إنّه يكره مدرسته ومن فيها من أصدقائه‪ ،‬ومعلميه‪.‬‬
‫مرجو منه نجاح ال يتعدى ذكره على حدود البالد‪.‬‬
‫ّ‬ ‫‪ .5‬سليمان تلميذ مجتهد‬

‫‪67‬‬
‫‪ .6‬يفوز كل مسابقة معرفية وثقافية اشترك فيها‪ ،‬ويؤدي كل واجباته بالحق‪ ،‬وال يهمل أي وظيفة ولو‬
‫ضئيلة‪.‬‬
‫‪ .7‬حياة سليمان يومية غالم مدرك مسؤوليته‪ ،‬حامل أعباء رجاء مجتمع شبعان العائشون فيها إلى نجاح‪.‬‬
‫‪ .8‬إنه فلك متواضع يشرع نحو آفاق مشرقة‪ ،‬ونرجو له رحلة سعيدة في سفره المقدس هذا‪.‬‬

‫‪68‬‬
SEBEBÎ SIFAT
I. Sıfat; Tanımı ve İlişkili Kavramlar:
Arapçada, kendinden önceki ismi niteleyen sözcüklere sıfat adı verildiğini öğrenmiştik.
Arapça söz dizim sıralamasında sıfat, nitelediği isimden (mevsûf) sonra gelirken, cinsiyet, sayı,
belirlilik ve son şekil açısından ona uyar.
Örnek: Aşağıdaki tabloda altı çizili mevsûflarda görülen cinsiyet, sayı, belirlilik ve son
şekil değişikliklerinin, koyu karakterli sıfatları üzerindeki yansımalarını dikkatle inceleyiniz.
MECRÛR (Sonu esre veya MANSÛB (Sonu üstün veya MERFÛ‘ (Sonu ötre veya
eşdeğeri) eşdeğeri) eşdeğeri)
‫ير‬ َ ‫علَى َولَ ٍد‬
ٍ ‫ص ِغ‬ َ ُ‫أ ْش َر ْفت‬ ‫يرا‬
ً ‫ص ِغ‬َ ‫َرأَيْتُ َولَدًا‬ ‫ص ِغير‬َ ‫َجا َء َولَد‬ Tekil N
E
‫يري ِْن‬
َ ‫ص ِغ‬َ ‫علَى َولَدَي ِْن‬ َ ُ‫أ ْش َر ْفت‬ ‫يري ِْن‬
َ ‫ص ِغ‬ َ ‫َرأَيْتُ َو َلدَي ِْن‬ ‫ان‬
ِ ‫ير‬َ ‫ص ِغ‬ َ ‫ان‬ ِ َ‫َجا َء َو َلد‬ İkil K
R
‫َار‬
ٍ ‫صغ‬ ِ ‫علَى أ َ ْوالَ ٍد‬ َ ُ‫أ َ ْش َر ْفت‬ ‫َارا‬
ً ‫صغ‬ ِ ‫َرأَيْتُ أ َ ْوالَدًا‬ ‫صغَار‬ ِ ‫َجا َء أ َ ْوالَد‬ Çoğul A
‫ير‬
ِ ‫ص ِغ‬ َّ ‫علَى ْال َولَ ِد ال‬َ ُ‫أ َ ْش َر ْفت‬ ‫ير‬
َ ‫ص ِغ‬ َّ ‫َرأَيْتُ ْال َولَدَ ال‬ ‫ير‬
ُ ‫ص ِغ‬َّ ‫َجا َء ْال َولَدُ ال‬ Tekil
M
A
‫يري ِْن‬ َّ ‫علَى ْال َولَدَي ِْن ال‬
َ ‫ص ِغ‬ َ ُ‫أ َ ْش َر ْفت‬ ‫يري ِْن‬
َ ‫ص ِغ‬ َّ ‫َرأَيْتُ ْال َولَدَي ِْن ال‬ ‫ان‬
ِ ‫ير‬
َ ‫ص ِغ‬َّ ‫ان ال‬ ِ َ‫َجا َء ْال َو َلد‬ İkil R
İ
‫َار‬
ِ ‫صغ‬ ّ ِ ‫علَى ْاأل َ ْوالَ ِد ال‬ َ ُ‫أ َ ْش َر ْفت‬ ‫َار‬
َ ‫صغ‬ّ ِ ‫َرأَيْتُ ْاأل َ ْوالَدَ ال‬ ‫َار‬
ُ ‫صغ‬ّ ِ ‫َجا َء ْاأل َ ْوالَدُ ال‬ Çoğul
F
E
Tablo 1.

II. Biçim Yönüyle Sıfat Türleri


Sıfatlar, yukarıdaki örneklerde görüldüğü üzere, nitelik bildiren bir isim formatında
(müfred) gelebildiği gibi, cümle veya şibhu’l-cümle (zarf veya edat öbeği) biçiminde de
gelebilir. Cümle veya şibhu’l-cümlelerin sıfat olabilmeleri için niteledikleri ismin (mevsûf)
nekra olması şarttır.

Örnek: Aşağıda koyu karakterle gösterilmiş sıfatları türlerini de dikkate alarak


inceleyiniz.
İlahiyatta ders veren hocayla kitap fuarında karşılaştık‫ت‬ ِ ْ ‫س فِي‬
ِ ‫اإللَ ِهيَّا‬ َ ‫ب ْاأل ُ ْست َاذَ ْال ُمدَ ِ ّر‬
ِ ُ ‫ض ْال ُكت‬ ِ ‫قَابَ ْلنَا فِي َم ْع ِر‬
İlahiyatta ders veren bir hocayla kitap fuarında karşılaştık‫ت‬ ِ ْ ‫سا فِي‬
ِ ‫اإللَ ِهيَّا‬ ً ‫ب أ ْست َاذًا ُمدَ ِ ّر‬ ِ ُ ‫ض ْال ُكت‬ ِ ‫قَابَ ْلنَا فِي َم ْع ِر‬
Kendisi İlahiyatta ders veren hocayla kitap fuarında karşılaştık‫ت‬ ِ ْ ‫ب أ ْست َاذًا ه َُو ُمدَ ِ ّرس فِي‬
ِ ‫اإللَ ِهيَّا‬ ِ ُ ‫ض ْال ُكت‬ ِ ‫قَابَ ْلنَا فِي َم ْع ِر‬
İlahiyatta ders verir bir hocayla kitap fuarında karşılaştık‫ت‬ ِ ‫اإللَ ِهيَّا‬ْ
ِ ‫س فِي‬ ً
ُ ‫ب أ ْست َاذا يُدَ ِ ّر‬ ْ
ِ ُ ‫ض ال ُكت‬ ِ ‫قَابَ ْلنَا فِي َم ْع ِر‬
İlahiyattaki bir hocayla kitap fuarında karşılaştık‫اإللَ ِهيَّات‬ ِ ْ ‫ب أ ْست َاذًا ِفي‬ ِ ُ ‫ض ْال ُكت‬ ِ ‫قَابَ ْلنَا فِي َم ْع ِر‬
Görüldüğü gibi ilk iki cümledeki sıfatlar müfred, üçüncüsündeki isim cümlesi,
dördüncüsündeki fiil cümlesi, sonuncusundaki ise şibhu’l-cümle formatındadır.

III. İşlev Yönüyle Sıfat Türleri


Sıfatlar, kendilerinden önce gelen ismin (mevsûf) ya bizzat kendisini ya da kendisinin
maddî veya manevî bir parçasını nitelerler. Bunlardan ilkine hakikî, ikincisine ise sebebî sıfat
adı verilir.

Örnek: Aşağıdaki cümleleri yukarıda verdiğimiz tanım çerçevesinde dikkatle


inceleyiniz.
Bu, resimli bir kitaptır. (Hakikî: Çünkü kitabın bizzat kendisini niteliyor) ‫ص َّور‬
َ ‫ُم‬ ‫َهذَا ِكت َاب‬
Bu, kapağı resimli bir kitaptır. (Sebebî: Çünkü kitabın kendisini değil, kapağını niteliyor) ُ ‫غالَفُه‬ َ ‫َهذَا ِكت َاب ُم‬
ِ ‫ص َّور‬
İçinde bulunduğumuz ünite kapsamında sebebî sıfatlar müfred ve cümle halleriyle ele
alınacaklardır.

69
Uyarı: Sebebî sıfatlar daima tekildir. Hakiki sıfatlarda görülen mevsûfa cinsiyet ve
sayıca uyum, bu sıfatlarda görülmez. Sebebî sıfatlar, cinsiyet bakımından öncesindeki mevsûfa
değil, sonrasındaki faile (özneye) uyarlar. Sayı bakımından uyum ise, mevsûfla sıfat arasında
değil, söz konusu faile veya sıfatın bir başka öğesine (mamûlüne) bitişmiş bir iyelik zamiri
marifetiyle sağlanır.
Örnek 1: Aşağıdaki tabloda faili müzekker bir sebebî sıfatın farklı sayılarda müzekker
mevsûfları niteleyiş biçimlerini görmektesiniz.
MECRÛR (Sonu esre veya MANSÛB (Sonu üstün veya MERFÛ‘ (Sonu ötre veya
eşdeğeri) eşdeğeri) eşdeğeri)
‫بِ َولَ ٍد زَ ا ِه ٍد أَبُوه‬ ُ‫َم َر ْرت‬ ‫َولَدًا زَ اهِدا ً أَبُوه‬ ُ‫َرأَيْت‬ ‫َجا َء َولَد زَ اهِد أَبُوه‬ Tekil N
E
‫ِب َولَدَي ِْن زَ ا ِه ٍد أَبُو ُه َما‬ ُ‫َم َر ْرت‬ ‫َو َلدَي ِْن زَ اهِدا ً أَبُو ُه َما‬ ُ‫َرأَيْت‬ ‫ان زَ اهِد أَبُو ُه َما‬ ِ َ‫َجا َء َولَد‬ İkil K
R
‫ِبأ َ ْوالَ ٍد زَ ا ِه ٍد أَبُو ُه ْم‬ ُ‫َم َر ْرت‬ ‫أ َ ْوالَدًا زَ اهِدا ً أَبُو ُه ْم‬ ُ‫َرأَيْت‬ ‫َجا َء أ َ ْوالَد زَ اهِد أَبُو ُه ْم‬ Çoğul A
‫بِ ْال َولَ ِد الزَ ا ِه ِد أَبُوه‬ ُ‫َم َر ْرت‬ ‫ْال َولَدَ ْالزَ ا ِهدَ أَبُوه‬ ُ‫َرأَيْت‬ ‫َجا َء ْال َولَدُ ْالزَ ا ِهدُ أَبُوه‬ Tekil
M
A
‫َم َر ْرتُ ِب ْال َولَدَي ِْن ْالزَ ا ِه ِد أَبُو ُه َما‬ ‫َرأَيْتُ ْال َولَدَي ِْن ْالزَ ا ِهدَ أَبُو ُه َما‬ ‫ان ْالزَ ا ِهدُ أَبُو ُه َما‬ ِ َ‫َجا َء ْال َولَد‬ İkil R
İ
‫َم َر ْرتُ ِب ْاأل َ ْوالَ ِد ْالزَ ا ِه ِد أَبُو ُه ْم‬ ‫َرأَيْتُ ْاأل َ ْوالَدَ ْالزَ ا ِهدَ أَبُو ُه ْم‬ ‫َجا َء ْاأل َ ْوالَدُ ْالزَ ا ِهدُ أَبُو ُه ْم‬ Çoğul
F
E
Tablo 2.

Örnek 2: Aşağıdaki tabloda faili müzekker bir sebebî sıfatın farklı sayılarda müzekker
mevsûfları niteleyiş biçimlerini görmektesiniz.
MECRÛR (Sonu esre veya MANSÛB (Sonu üstün veya MERFÛ‘ (Sonu ötre veya
eşdeğeri) eşdeğeri) eşdeğeri)
‫َم َر ْرتُ ِب َولَ ٍد زَ ا ِهدَةٍ أ ُ ُّمه‬ ‫َولَدًا زَ ا ِهدَة ً أ ُ ُّمه‬ ُ‫َرأَيْت‬ ‫َجا َء َولَد زَ ا ِهدَة أ ُ ُّمه‬ Tekil N
E
‫َم َر ْرتُ ِب َو َلدَي ِْن زَ ا ِهدَةٍ أ ُ ُّم ُه َما‬ ‫َولَدَي ِْن زَ ا ِهدَة ً أ ُ ُّم ُه َما‬ ُ‫َرأَيْت‬ ‫ان زَ ا ِهدَة أ ُ ُّم ُه َما‬ ِ َ‫َجا َء َو َلد‬ İkil K
R
‫َم َر ْرتُ بِأ َ ْوالَ ٍد زَ ا ِهدَةٍ أ ُ ُّم ُه ْم‬ ‫أ َ ْوالَدًا زَ ا ِهدَة ً أ ُ ُّم ُه ْم‬ ُ‫َرأَيْت‬ ‫َجا َء أ َ ْوالَد زَ ا ِهدَة أ ُ ُّم ُه ْم‬ Çoğul A
‫َم َر ْرتُ ِب ْال َولَ ِد الزَ ا ِهدَةِ أ ُ ُّمه‬ ‫ْال َو َلدَ ْالزَ ا ِهدَة َ أ ُ ُّمه‬ ُ‫َرأَيْت‬ ‫َجا َء ْال َولَدُ ْالزَ ا ِهدَة ُ أ ُ ُّمه‬ Tekil
M
A
‫َم َر ْرتُ بِ ْال َولَدَي ِْن ْالزَ ا ِهدَةِ أ ُ ُّم ُه َما‬ ‫ْال َولَدَي ِْن ْالزَ ا ِهدَة َ أ ُ ُّم ُه َما‬ ُ‫ان ْالزَ ا ِهدَة ُ أ ُ ُّم ُه َما َرأَيْت‬ ِ َ‫َجا َء ْال َولَد‬ İkil R
İ
‫َم َر ْرتُ بِ ْاأل َ ْوالَ ِد ْالزَ ا ِهدَةِ أ ُ ُّم ُه ْم‬ ‫َرأَيْتُ ْاأل َ ْوالَدَ ْالزَ ا ِهدَةَ أ ُ ُّم ُه ْم‬ ‫َجا َء ْاأل َ ْوالَدُ ْالزَ ا ِهدَة ُ أ ُ ُّم ُه ْم‬ Çoğul
F
E
Tablo 3.

A. Müfred Sebebî Sıfat: Tek bir isimden oluşan ve öncesindeki mevsûfa ait maddî veya
manevî bir parçayı niteleyen sıfat türüdür. Daima tekil olup cinsiyetçe devamındaki failine
uyar. (Bkz. Tablo 2. ve 3.)

B. İsim Cümlesi Sebebî Sıfat: Nekra bir ismi takiben gelen ve ona ait bir iyelik zamirine
mübtedası muzaf olan isim cümleleridir. Müfred sıfata ait failin onun önüne geçirilmesi, sıfatın
da ona sayıca uyarlanmasıyla elde edilir.

Örnek:

Sakinleri terbiyeli bir şehre uğradım. (Müfred) ‫س َّكانُ َها‬


ُ ‫ب‬ٍ َّ‫َم َر ْرنَا بِ َمدِينَ ٍة ُم َؤد‬
Sakinleri terbiyeli bir şehre uğradım. (İsim Cümlesi) َ‫س َّكانُ َها ُم َؤدَّبُون‬
ُ ‫َم َر ْرنَا بِ َمدِينَ ٍة‬
70
C. Fiil Cümlesi Sebebî Sıfat: Nekra bir ismin ardı sıra gelip de mamullerinden birisi
tercihan faili o ismin zamirine muzaf olan fiil cümleleridir.

Örnek:

İmam duyulması zor olan bir sesle okudu. ُ ‫عه‬


ُ ‫س َما‬
َ ‫ب‬ ُ ُ‫صع‬ْ َ‫ت ي‬ٍ ‫ص ْو‬َ ِ‫اإل َما ُم ب‬ِ ْ َ‫تَال‬
Fatma, ahlâkı herkesi hayran bırakan bir kızdır. ‫خلُقُ َها ْال ُك َّل‬
ُ ‫ب‬ُ ‫اط َمةُ فَت َاة يُ ْع ِج‬
ِ َ‫ف‬

71
‫‪ALIŞTIRMALAR‬‬

‫‪1. Aşağıdaki cümleler içerisinde sebebî sıfatları bulup, altlarını çiziniz.‬‬

‫‪ .1‬بلغنا أيام الهرم‪ ،‬بعد أن قضينا أياما ال يُمكن نسنانُـها‪.‬‬


‫عهما‪ :‬القرآن والسنة‪.‬‬ ‫ب على كل مسلم اتّبا ُ‬ ‫‪ .2‬ترك محمد وديعتين واج ٍ‬
‫‪ .3‬ثبت اإليمان في قلوب المؤمنين المؤيَّ ِد إيمانُـ ُهم بأعمالهم‪.‬‬
‫شابّ ِ قَ ْلبُهُ الجميع ضاحكين‪.‬‬
‫‪ .4‬جعلت نكت الرج ِل ال َّ‬
‫‪ .5‬حصل ابني الحلي ُم طبعُهُ على شهادة الدكتوراه في سوربون‪.‬‬
‫‪ .6‬ختم تلميذ حادٌّ ذكاؤه من صفنا القرآن في ستة أشهر‪.‬‬
‫‪ .7‬دأب أحمد على الخمر الحرام ُشربُـها بعد موت امرأته الحبيبة‪.‬‬
‫ب قضاؤُها‪.‬‬ ‫‪ .8‬ذخرت الدولة البضائع الضرورية لأليام الصع ِ‬
‫‪2. Aşağıda cümlelerde müfred sebebî sıfatları bulup altlarını çiziniz.‬‬

‫‪ .1‬يرقد الشهداء العاليةُ منزلت ُ ُه ْم تحت التراب لنعيش فوقه مستريحين‪.‬‬


‫ي ِ هواؤها‪.‬‬
‫‪ .2‬البهائم يزجرها الراعي ويسوقها نحو النجاء النق ّ‬
‫‪ .3‬سبق عادينا منافسيه المشتهرة أسماؤهم‪ ،‬وصار بطال‪.‬‬
‫‪ .4‬شكر حسن ربه لنعمه المستحي ِل تعدادُها‪.‬‬
‫‪ .5‬حصل ابني الحادُّ ذكاؤُ ه على شهادة الدكتوراه في سوربون‪.‬‬
‫‪ .6‬ختم الولد القرآن المعجزَ كال ُمه في ستة أشهر‪.‬‬
‫‪ .7‬دأب أحمد الكري ُم أصلُه على القراءة بعد اعتزاله عن العمل‪.‬‬
‫ّخارها لأليام الصعبة‪.‬‬‫الالزم اد ُ‬
‫َ‬ ‫‪ .8‬ذخرت الدولة البضائع‬
‫‪3. Aşağıdaki ifadeler içerisindeki cümle hakikî sıfatları bulup müfrede çeviriniz.‬‬

‫‪ .1‬مررنا برجل تعيش أسرته بعيدة عنه‪.‬‬


‫‪ .2‬أنذر األستاذ طالبين تعلو أصواتُـهما‪.‬‬
‫‪ .3‬ربنا نجنا من هذه القرية التي يظلم أهلها‪.‬‬
‫‪ .4‬هرب من السجن ناس تُجْ َه ُل أسماؤُهم‪.‬‬
‫عها‪ ،‬وحملوها إلى بيوتـهم‪.‬‬ ‫س أجذا ُ‬‫‪ .5‬قطع القرويون أشجارا ت َيبَ ُ‬
‫‪ .6‬ألقى إلينا األستاذ محاضرة يبقى أثرها حتى اآلن‪.‬‬
‫‪ .7‬اختفى غلمان تخشع قلوبـهم وراء الحائط‪.‬‬
‫‪ .8‬عيّن المجلس قوانين يلزم إصدارها في األسابيع المقبلة‪.‬‬
‫‪4. Aşağıdaki ifadeler içerisindeki müfred sebebî sıfatları isim ve fiil cümlesi sebebî sıfatlara‬‬
‫‪çeviriniz.‬‬

‫‪ .1‬جمع عثمان وزينب تفاحات لذيذ طعمها‪.‬‬


‫ص ُهم بعد صالة العشاء‪.‬‬ ‫‪ .2‬أرشد اإلمام جماعة متينًا إخال ُ‬
‫‪ .3‬كوت فاطمة ثيابا مختلفا ألوانـها‪.‬‬
‫‪ .4‬أورث الشيخ أحفاده نقودا عظيما مقدارها‪.‬‬
‫‪ .5‬إن تشعر بكآبة في نفسك فاتل آيات مس ّل نظمها ومعناها‪.‬‬
‫‪ .6‬عثر رجال الشرطة على صبي بالية ثيابـها‪.‬‬
‫‪ .7‬ألّف الكاتب مقالة باقيا أثرها طول السنوات‪.‬‬
‫‪ .8‬أرسل هللا رسال متطابقة أفعالهم مع أقوالهم‪.‬‬
‫‪72‬‬
‫‪5. Boşlukları uygun bir müfred sebebî sıfatla doldurunuz.‬‬

‫‪ .1‬اشترى سليم سيارة ‪ ...............‬قبل يومين‪.‬‬


‫‪ .2‬يبحث أحمد عن زوجة ‪ ...............‬يساهمها الحاة‪.‬‬
‫‪ .3‬يتبع المسلمون كتابا ‪ ...............‬إلى هللا‪.‬‬
‫‪ .4‬ألقى عمر محاضرة ‪ ...............‬حول العولمة‪.‬‬
‫‪ .5‬يشرف بيتنا ضيف ‪ ...............‬الليلة‪.‬‬
‫‪ .6‬يجب على األطفال أين يشربوا حليبا ‪ ...............‬قبل النوم‪.‬‬
‫‪ .7‬هات لنا أدلة ‪ ...............‬لنصدق بزعمك‪.‬‬
‫‪ .8‬شا ِو ْر أهل المعرفة في أمورك لتوقى أن تقع في خطأ ‪. ...............‬‬
‫‪6. Boşlukları uygun bir fiil cümlesi sebebî sıfatla doldurunuz.‬‬

‫‪ .1‬كانت جدتي تقص كل ليلة قصة ‪ ...............‬جميعنا‪.‬‬


‫‪ .2‬اجتمع حول الحادث ناس ‪ ...............‬عددا‪.‬‬
‫‪ .3‬عاد إلى أرض الوطن أتراك ‪ ...............‬فريضة الحج‪.‬‬
‫‪ .4‬تلقى سكان الحي رائحة ‪ ...............‬بنفاسة ما طبخ في المخبز‪.‬‬
‫‪ .5‬أعدّ المعيد أطروحة ‪ ...............‬النظرية الشائعة بين العلماء‪.‬‬
‫‪ .6‬جهزت الفتاة مائدة ‪ ...............‬خطيبها‪.‬‬
‫‪ .7‬خرجت الجامعة خريجين ‪ ...............‬مستقبل البالد‪.‬‬
‫‪ .8‬هدفنا أالّ تذبل وردة ‪ ...............‬واثقة بنا‪.‬‬
‫‪7. Boşlukları uygun bir isim cümlesi hakiki sıfatla doldurunuz.‬‬

‫‪ .1‬أعجب الك َّل شابٌّ ‪ ..................‬الحفاظ في مسابقة القرآن الكريم‪.‬‬


‫‪ .2‬استمعنا إلى أذان ‪ ..................‬لصدور المؤمنين‪.‬‬
‫‪ .3‬كانت خديجة امرأة ‪ ...................‬النساء في مكة‪.‬‬
‫‪ .4‬سعد محمود برؤية صديق ‪ ..................‬بالنسبة إليه‪.‬‬
‫‪ .5‬يشفع النبي بإذن ربه أشخاصا ‪ ..................‬له‪.‬‬
‫‪ .6‬أهدت شريفة الغرباء بضائع ‪ ..................‬لديها‪.‬‬
‫‪ .7‬انحدرت كلمات ‪ ..................‬من فم الشيخ المحتضر‪.‬‬
‫‪ .8‬انكمش جلد المسكين بسبب برد ‪ ..................‬للدماء‪.‬‬
‫‪8. Cümleleri, parantez içindeki verileri mukabiliyle takas edip gerekli değişikliklerin ardından‬‬
‫‪yineleyiniz.‬‬

‫أ‪ ).‬قدم السفير األمريكي الجديد تعيينُهُ رسالة اعتماد حكومته إلى رئيس الجمهور‪( .‬الجديدة)‬
‫‪( .................................................................................... .1‬األمريكيان)‬
‫‪( .................................................................................... .2‬حكومتهم)‬
‫‪( .................................................................................... .3‬تعيينهما)‬
‫‪( .................................................................................... .4‬السفيرتان)‬
‫‪( ...................................................................................... .5‬السفيرة)‬
‫‪( ..................................................................................... .6‬حكومتهن)‬
‫‪( ...................................................................................... .7‬حكومته)‬
‫‪8. ......................................................................................‬‬
‫‪73‬‬
)‫ (الجديدة‬.‫) أينما أر طفال مات أبوه تدمع عيناي وأشعر بألمه في أعماق صدري‬.‫بـ‬
)‫ (طفلة‬......................................................................................... .1
)‫ (طفلين‬......................................................................................... .2
)‫ (طفلتين‬........................................................................................ .3
)‫ (أطفاال‬......................................................................................... .4
)‫ (طفالت‬....................................................................................... .5
)‫ (أبوها‬........................................................................................ .6
)‫ (طفال‬........................................................................................ .7
8. ........................................................................................
)‫) أبحث عن صديق كثير وفاؤه (صديقة‬.‫جـ‬
)‫ (نبحث‬........................................................................................ .1
)‫ (صديقين‬....................................................................................... .2
)‫ (صديقتين‬...................................................................................... .3
)‫ (أصدقاء‬....................................................................................... .4
)‫ (صديقات‬...................................................................................... .5
)‫ (أبحث‬....................................................................................... .6
)‫ (وفاؤه‬........................................................................................ .7
..................................................................................... .8
)‫ (الجديدة‬.‫) عندما كنا في كلية اإللهيات كان لنا أستاذ سلس كالمه لتدريس العربية‬.‫د‬
)‫ (لي‬........................................................................................ .1
)‫ (أستاذان‬....................................................................................... .2
)‫ (أستاذتان‬...................................................................................... .3
)‫ (أستاذات‬...................................................................................... .4
)‫ (أساتذة‬........................................................................................ .5
)‫ (أستاذ‬........................................................................................ .6
)‫ (لنا‬.......................................................................................... .7
..................................................................................... .8

9. Aşağıdaki cümleleri harekeli olarak Arapçaya çeviriniz.


1. Öğrenci sözdizimi düzgün bir cümle kuramadı.
2. Bana manası anlaşılır bir söz söyle!
3. İşçiler salonları geniş iki daireyi bir günde boyadı.
4. Televizyonda reytingi yüksek iki yeni dizi başladı.
5. Hastanemizde Performansı yüksek doktorlar çalışıyor.
6. Banka kimliği belirsiz kişilerce soyuldu.
7. Fakülte kütüphanesinde eşi az bulunur kitaplar mevcuttur.
8. Notları yüksek öğrencilerden oluşan bir grup kurduk.

74
ÖZET
Arapçada kendisinden önceki ismi veya ona ait maddi veya manevi bir yönü niteleyen
söz veya söz öbeklerine sıfat adı verilir. Bunlardan ilkine hakiki, ikincisine ise sebebî sıfat adı
verilir.
Sebebi sıfat, genellikle ismu’l-fail, ismu’l-mef‘ûl, es-sıfatu’l-muşebbehe formatında
isimlerden olması yanında nekra isimlerin ardı sıra gelen isim ve fiil cümlelerinden de olabilir.
Sebebî sıfat özelliği itibariyle üçe ayrılır:
1. Müfred sıfat: Sıfat ismu’l-fail, ismu’l-mef‘ûl, es-sıfatu’l-muşebbehe formatında
nitelik bildiren bir isimden oluşuyorsa bu adı alır. Bu tip sebebî sıfatlar daima tekil
olup cinsiyet yönünden devamındaki faillerine uyarlar.
Örnek: Arkadaşım bizi soluk bir benizle karşıladı = ‫لونُها استقبلنا صديقي بوج ٍه ذاب ٍل‬
2. Fiil cümlesi sıfat: Nekra bir ismin ardı sıra gelen fiile bu ad verilir. Bu tip sebebî
sıfatlar da daima tekil olup cinsiyet yönünden devamındaki faillerine uyarlar.
Örnek: Haksızlık karşısında dili tutulmuş bir mümin istemiyoruz
= ‫لسانه عن الحق ال نريد مؤمنا يبكم‬
3. İsim cümlesi sıfat: Nekra bir ismin peşi sıra gelen ve mübteda içinde o isme ait bir
zamir bulunan isim cümlelerine bu ad verilir. İsim cümlesinin genel karakteristiği
olan mübteda haber uyumu sıfat konumundaki bu isim cümlelerinde de aranır.
Örnek: Fakültemize zekası keskin bir öğrenci geldi = ّ ‫حضر إلى كليتنا طالب ذكاؤه حاد‬
Uyarı: Cinsiyet ve sayı yönünden bulunması gereken sıfat-mevsûf uyumu sebebî
sıfatlarda sıfatın lafzı üzerinden değil, müfred ve fiil cümlesi sıfatlarda failine, isim cümlesi
sıfatlarda ise mübtedasına bitişen mecrûr muttasıl zamir üzerinden sağlanır.

SONUÇ
Bu üniteyi okuyan öğrenci aşağıdaki konular üzerine değerlendirme yapabilecek
yetkinliktedir:
1. Sıfat tamlamasının çeşitleri; hakiki ve sebebi sıfat.
2. Sebebi sıfatın mevsufuyla uyum ilkeleri.
3. Sebebi sıfat türleri.
4. Her iki dilde de yer alan sebebi sıfat içerikli benzer söylemler.

75
5. HAKÎKÎ HÂL

76
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
Bir önceki bölümde kendinden önceki isme ait maddi veya manevi bir yönü niteleyen
sıfatları görmüş ve bunlara sebebi sıfat adını vermiştik. Bunların türlerini görmüş bu türlere ait
özellikleri öğrenmiştirk.
Bu bölümden itibaren ise cümlede failin, mefulün veya her ikisinin halini bize bildiren
kelimeleri öğreneceğiz. Bu kelmelere hal dendiğini gördükten sonra bu hallerin türlerini ele
alacağız. Bu bölümde hakiki hali ele alacak ve özelliklerini tanıyacağız.

77
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) Hal nedir, Türkçe dilbilgisinde hangi terime karşılık gelmektedir?
2) Halin irabı nasıldır?
3) Halin türleri nelerdir?
4) Hakiki hal ne demektir?
5) Hakiki halin özellikleri nelerdir?

78
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Kazanımın nasıl elde edileceği
Konu Kazanım
veya geliştirileceği
Hakiki halin mahiyeti, özelliği,
Metin, metin çözümlemesi,
sahibul hale olan uyumu, hakiki
halin ne olduğu hakkında eşanlamlı karşıt anlamlı
Hakiki Hal açıklamada bulunabilir. İçinde kelimelerle kelime hazinesi,
hakiki hal bulunan cümleler örneklerle anlatım, alıştırmalar
kurabilir, cümlelerdeki sıfatları ile konuların daha kolay
doğru bir şekilde hale anlaşılması sağlanacaktır.
dönüştürebilir.

79
Anahtar Kavramlar
● Hal
● Hakiki hal
● Sahibul hal
● Aid zamiri
● Hal ve sahibul hal arasındaki alaka

80
GİRİŞ

Cümlenin bir temel öğeleri, bir de yardımcı/tamamlayıcı öğeleri vardır. Cümlenin temel
öğeleri yüklem ve özneden ibarettir. Geçişli fiillerde bunlara bir de nesne eklenir. Arapçada
bunlar sırasıyla fiil, fail ve meful kavramlarıyla ifade edilir. Bu temel öğelerin yanı sıra bir de
yardımcı öğeler vardır ki bunlar yüklemin yerini, zamanını, durumunu, miktarını, yönünü,
koşulunu vb. bildirir. Bunlar fiilin, sıfatın veya bir başka zarfın anlamını nasıllık-nicelik
bakımından etkileyen, belirten zarflar olup Türkçede genel bir isimlendirmeyle "Zarf Tümleci"
kavramıyla tanımlanır.

Zarfların her biri "niçin?", "nasıl?", "ne zaman?", "ne kadar?" vs. değişik bir soruyla
bulunur. Bunlardan özellikle "Nasıl?" sorusuna cevap teşkil edenlerine durum/hal zarfı denir.
Hâl ve tavır ifade eden her isim, hâl zarfı olarak kullanılabileceği için Türkçede bu zarfların
sayısı pek çoktur. Hemen hemen bütün niteleme sıfatları hâl zarfı olarak kullanılabilir: uslu
(durun), iyice (öğrendik), böyle (olmaz), sora sora (buluruz), hızlı (oku), tek tek (anlattı), doğru
(söyle), yorgun (görünüyorsun), türkü çağırarak (arıyor) gibi.

Hal zarfı yüklemin meydana geliş şeklini belirtir ve cümleyi durum yönünden tamamlar.
Mesela; "Koşarak yanımıza geldi" cümlesinde, "Koşarak" ifadesi, "nasıl geldi?" sorusuna;
“Dosta düşmana muhtaç olmadan yaşamalıyız.” cümlesinde "Dosta düşmana muhtaç olmadan"
ifadesi, "Nasıl yaşamalıyız?" sorusuna; "Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden" cümlesinde,
"Ağır ağır" ifadesi, "Nasıl çıkacağım?" sorusuna cevap veren ve cümleyi durum yönünden
tamamlayan durum zarfıdır.

Türkçedeki durum zarfı Arapçada, "hal" kavramıyla ifade edilir. Hâl, fiil cümlesinde fail
(özne), naibü fail (sözde özne) ya da mefulun (nesnenin) durumunu belirten tamamlayıcı öğedir.
Nitelik bildiren isimler, sıfatlar, ismi fail ve ismi mefuller cümlede durum zarfı/hal olarak
kullanılabileceği gibi fiil ya da isim cümlesi de bu amaçla kullanılabilir. Halin, durumunu
bildirdiği fail ya da meful "sahibü'l-hal" kavramıyla tanımlanır.

Hal, değişik yönlerden farklı kısımlara ayrılır. Sahibü'l-halin durumu belirtme ya da


pekiştirme bakımından "hali müessise" ve "hali müekkide"; asıl olma ya da asıla hazırlayıcı
olma bakımından "hali maksude" ve "hali muvattı'e"; sahibü'l-halin veya sahibü'l-hale ait zamiri
tamlayananın durumunu açıklama bakımından "hali hakiki" ve "hali sebebi"; son olarak kelime
ya da cümle olması bakımından "müfret/kelime, cümle veya şibih cümle (cümlemsi)
kısımlarına ayrılır.

Bu ve bundan sonraki ünitede sahibü'l-halin veya sahibü'l-hale dönen zamiri tamlayanın


(muzaf) durumunu açıklama bakımından hal çeşitleri işlenecektir. İlk olarak hakiki hal,
peşinden de sebebi hal konusu ele alınacaktır.

81
‫‪5.1. Konuyla İlgili Metin‬‬
‫فتح القسطنطينية‪ ...‬بشارة نبوية‬

‫لقد بشر الرسول عليه السالم المسلمين وهم في قلة عددا وضعف عدة‪ ،‬بفتح القسطنطينية عاصمة‬
‫الدولة البيزنطية وهى احدى الدولتين العظميين حينذاك‪ ،‬حيث قال (صلى هللا عليه وسلم)‪" :‬لتفتحن‬
‫القسطنطينية‪ ،‬فلنعم األمير أميرها‪ ،‬ولنعم الجيش ذلك الجيش‪".‬وانتظر المسلمون أكثر من ثمانية قرون‬
‫متطلعين الى تحقق هذه البشارة النبوية‪ .‬وكان فتح القسطنطينية حل ًما غاليا وأمال عزيزا راود القادة والفاتحين‬
‫المسلمين قرونا‪ ،‬آمال كل منهم أن يكون صاحب بشارة ومحل ثناء النبي (صلى هللا عليه وسلم‪).‬‬
‫لقد كانت هناك محاوالت جميلة من قبل المسلمين لفتح القسطنطينية حيث قامت احدى عشر محاولة‬
‫لفتح القسطنطينية‪ .‬وقد بدأت المحاوالت الجادة في عهد معاوية بن أبي سفيان ولكن الحملة األولى انتهت‬
‫غيرمكتوب لها النجاح؛ فقد حال سوء األحوال الجوية دون استمرار المسلمين في الحصار الذي فرضوه‬ ‫َ‬
‫على المدينة‪ .‬وقد تكررت حمالت أخرى في عهده إال أنه حظيت كلها بالفشل‪ .‬وشهد العصر العباسي األول‬
‫حمالت جهادية مكثفة ضد الدولة البيزنطية‪ ،‬ولكنها لم تتمكن من الوصول إلى القسطنطينية مع أنها هزتها‬
‫وأثرت على األحداث داخلها‪ .‬ثم تجدد األمل في فتح القسطنطينية في مطلع عهود العثمانيين وملك على‬
‫سالطينهم حل م الفتح‪ ،‬وكانوا من أشد الناس حماسا لإلسالم وأطبعهم على حياة الجندية؛ فحاصر المدينة‬
‫العتيدة كل من السلطان بايزيد األول ومراد الثاني باذالً كل منهما ما بوسعه من جهد ومستخدما ما يملك من‬
‫قوة وامكانية حتى ينال ببشارة النبي (صلى هللا عليه وسلم)؛ ولكن لم تكلل جهودُهما بالنجاح والظفر‪ .‬وشاء‬
‫هللا أن يكون محمد الثاني بن مراد الثاني هو صاحب الفتح العظيم والبشارة النبوية الكريمة ‪.‬‬
‫نشأ السلطان محمد الفاتح في كنف أبيه السلطان مراد الثاني سابع سالطين الدولة العثمانية‪ ،‬الذي‬
‫تعهده بالرعاية والتعليم؛ ليكون جديرا بالسلطنة والنهوض بتبعاتها؛ فحفظ القرآن صغيرا وقرأ الحديث وتعلم‬
‫الفقه ودرس الرياضيات والفلك‪ ،‬وأتقن فنون الحرب والقتال‪ ،‬وأجاد العربية والفارسية والالتينية واليونانية‪،‬‬
‫وافر‬
‫َ‬ ‫واشترك في الحروب والغزوات‪ ،‬وبعد وفاة أبيه تولى السلطنة فتى في الثانية والعشرين من عمره‬
‫العزم شديدَ الطموح ‪.‬‬
‫كان السلطان بايزيد األول قد أنشأ على ضفة البوسفور اآلسيوية في أثناء حصاره للقسطنطينية حصنا‬
‫عرف باسم قلعة األناضول‪ ،‬وكانت تقوم على أضيق نقطة من مضيق البوسفور‪ ،‬وعزم محمد‬ ‫تجاه أسوارها ُ‬
‫الفاتح أن يبني قلعة تجاهها على الجانب األوروبي من البوسفور في مواجهة األسوار القسطنطينية‪ .‬وبدأ‬
‫البناء في االرتفاع شام َخ الرأس وكان اإلمبراطور قسطنطين ال يملك وقف هذا البناء‪ ،‬واكتفى بالنظر حزنا‬
‫وهو يرى أن الخطر الداهم سيحدق به دون أن يملك من دفعه شيئا‪ .‬ولم تمض ثالثة شهور حتى تم بناء‬
‫القلعة وقد عرفت هذه القلعة باسم "رومللي حصار"‪ ،‬أي قلعة الروم‪.‬‬
‫كان السلطان محمد الثاني يفكر في فتح القسطنطينية ويخطط لما يمكن عمله من أجل تحقيق الهدف‬
‫والطموح‪ ،‬مسيطرة على عقله وكل جوارحه فكرة الفتح‪ ،‬فال يتحدث إال في أمر الفتح وال يأذن ألحد أن‬
‫يتكلم فى غير الفتح‪ .‬فعرض عليه مهندس مجري يدعى "أوربان" أن يصنع له مدفعا ضخما يقذف قذائف‬
‫هائلة تكفي لثلم أسوار القسطنطينية فرحب به السلطان آمرا بتزويده بكل المواد والمعدات الالزمة لتصنيع‬
‫المدفع‪ .‬ولم تمض ثالثة أشهر حتى تمكن أوربان من صنع مدفع عظيم لم يُر مثله قط ‪.‬‬

‫‪82‬‬
‫وصل السلطان العثماني في جيشه الضخم أمام األسوار الغربية للقسطنطينية المتصلة بقارة أوروبا‬
‫يوم الجمعة ونصب سرادقه ومركز قيادته ونصبت المدافع القوية البعيدة المدى‪ ،‬ثم صلى ركعتين متجها‬
‫إلى القبلة‪ ،‬مستعينا باهلل ‪.‬وطلب السلطان من اإلمبراطور "قسطنطين" أن يسلم المدينة إليه متعهدا له باحترام‬
‫سكانها وتأمينهم على أرواحهم ومعتقداتهم وممتلكاتهم‪ ،‬ولكن اإلمبراطور رفض معتمدًا على حصون المدينة‬
‫المنيعة ومساعدة الدول النصرانية له ‪.‬‬
‫بدأت المدافع العثمانية تطلق قذائفها الهائلة على السور ليل نهار ال تكاد تنقطع‪ ،‬وفي الوقت نفسه‬
‫حاولت بعض السفن العثمانية تحطيم السلسلة على مدخل ميناء القرن الذهبي واقتحامه ولكن السفن البيزنطية‬
‫واإليطالية المكلفة بالحراسة واقفة خلف السلسلة نجحت في رد هجمات السفن العثمانية‪ .‬وكانت المدينة‬
‫المحاصرة تتلقى بعض اإلمدادات الخارجية أيضا ولم يكد يمضي خمسة أيام على الحصار البحري حتى‬
‫ظهرت خمسة سفن غربية جاءت لمساعدة المدينة المحاصرة‪ ،‬وحاول األسطول العثماني أن يحول بينها‬
‫وبين الوصول إلى الميناء ولكنه فشل‪ .‬كان لنجاح السفن في المرور أثره االيجابي في نفوس أهالي المدينة‬
‫المحاصرة فانتعشت آمالهم مغمورين بموجة من الفرح‪.‬‬
‫أخذ السلطان محمد الثاني يف ِ ّكر في وسيلة إلدخال االسطول العثماني القرن الذهبي نفسه وحصار‬
‫القسطنطينية من أضعف جوانبها‪ .‬واهتدى إلى خطة موفقة اقتضت أن ينقل جز ًءا من أسطوله بطريق البر‬
‫من منطقة غلطة إلى داخل الخليج متفاديا السلسلة‪ .‬وفي ليلة واحدة تمكن العثمانيون من نقل سبعين سفينة‬
‫الى مياه القرن الذهبي تجرها البغال والرجال األشداء‪ ،‬وما كاد الصبح يسفر حتى نشرت السفن العثمانية‬
‫قلوعها فى الخليج مفاجأة ألهل المدينة المحاصرة مفاجأة مروعة‪.‬‬
‫استمر الحصار بطيئا مرهقا والعثمانيون مستمرون في ضرب األسوار دون هوادة‪ ،‬وأهل المدينة‬
‫المحاصرة يعانون نقص المؤن ويتوقعون سقوط مدينتهم بين يوم وآخر‪ .‬وكان السلطان العثماني يفاجئ‬
‫خصمه في كل مرة بخطة جديدة لعله يحمله على االستسالم أو طلب الصلح‪ ،‬لكن قسطنطين ملك البيزنطية‬
‫كان يأبى فى كل مرة‪ ،‬ولم يعد أمام السلطان سوى معاودة القتال بكل ما يملك من قوة‪.‬‬
‫برا‬
‫وفي فجر يوم الثالثاء (‪ 20‬من جمادى األولى ‪857‬هـ= ‪ 29‬من مايو ‪1453‬م) بدأ الهجوم ً‬
‫وبحرا‪ ،‬واشتد لهيب المعركة وقذائف المدافع يشق دويها عنان السماء ويثير الفزع في النفوس‪ ،‬وتكبيرات‬
‫ً‬
‫الجند ترج المكان‪ ،‬وضاعف العثمانيون جهدهم واندفعوا بساللمهم نحو األسوار باسلين أرواحهم غير مبالين‬
‫بالموت الذي يحصدهم حصدا‪ ،‬حتى وثب جماعة من االنكشارية إلى أعلى السور‪ ،‬وسهام العدو تنفذ إليهم‪،‬‬
‫فقد استطاع العثمانيون أن يتدفقوا نحو المدينة‪ ،‬ونجح األسطول العثماني في رفع السالسل الحديدية التي‬
‫ُوضعت في مدخل الخليج وما هي إال ثالث ساعات من بدء الهجوم حتى كانت المدينة العتيدة تحت أقدام‬
‫الفاتحين‪.‬‬
‫ولما دخل محمد الفاتح المدينة ظافرا ترجل عن فرسه‪ ،‬وسجد هلل شكرا على هذا الظفر ثم تقدم متوجها‬
‫إلى ك نيسة "أيا صوفيا"؛ حيث احتشد فيها الشعب البيزنطي ورهبانه‪ ،‬فمنحهم األمان‪ ،‬وأمر بتحويل كنيسة‬
‫"أيا صوفيا" إلى مسجد‪ ،‬وأمر بإقامة مسجد أيضا في موضع قبر الصحابي الجليل أبي أيوب األنصاري‪.‬‬
‫وقرر الفاتح الذي لُ ِقّب بهذا اللقب بعد الفتح اتخاذ القسطنطينية عاصمة لدولته‪ ،‬وأطلق عليها اسم "إسالم‬
‫بول" أي "دار اإلسالم‪".‬‬

‫‪83‬‬
‫باختصار وتصرف شديد من "الدولة العثمانية‪ :‬عوامل النهوض وأسباب السقوط" ‪/‬تأليف الدكتور‬
‫علي محمد محمد الصالبي‬

‫‪84‬‬
‫‪ANLAMA VE KAVRAMA SORULARI‬‬
‫‪1. Yukarıdaki metinden hareketle aşağıdaki soruları cevaplandırınız.‬‬

‫ماذا قال النبي صلى هللا عليه وسلم بخصوص فتح القسطنطنية؟‬ ‫‪.1‬‬
‫هل قامت محاوالت جادة لنيل البشارة النبوية بفتح القسطنطنية قبل فتحها من قبل السلطان محمد‬ ‫‪.2‬‬
‫فاتح؟ اذا كان الجواب "نعم" فكم عدد تلك المحاوالت وما هى نتائجها؟‬
‫كيف نظر قادة المسلمين الى البشارة النبوية بفتح القسطنطنية ؟‬ ‫‪.3‬‬
‫وماهى ميزات السلطان محمد الفاتح الهامة فى العلوم االسالمية والشؤون اإلدارية وأمور الحرب؟‬ ‫‪.4‬‬
‫وماذا فعل السلطان فاتح أوال استعدادا لفتح القسطنطينية؟‬ ‫‪.5‬‬
‫وما كان موقف الملك قسطنطين من بناء حصار رومللي؟‬ ‫‪.6‬‬
‫من أين جاءت فكرة صنع مدفع ضخم على عقل السلطان فاتح؟‬ ‫‪.7‬‬
‫كم شهرا استغرق اتمام صنع المدفع الضخم؟‬ ‫‪.8‬‬
‫ماذا فعل السلطان فاتح أول ما وصل أمام األسوار المنيعة العالية للقسطنطينية؟‬ ‫‪.9‬‬
‫‪ .10‬هل البيزنطيون تلقوا مساعدات خارجية؟ اشرح الموضوع مشيرا إلى أسبابها ونتائجها‪.‬‬
‫‪ .11‬كيف خطط السلطان فاتح الجتياز عائق السلسلة الممتدة على مدخل القرن الذهبي؟‬
‫‪ .12‬ماذا فعل السلطان فاتح بعد ما تحقق الفتح؟ وكيف تعامل سكان المدينة وقادتها؟‬
‫‪2. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerin yakın veya eşanlamlısını parantez‬‬
‫‪içerisindeki listeden seçiniz.‬‬
‫القائمة‪( :‬ينتظرون – قاصدا –المساعدات– مستقبال – كبيرا – الروع – ثمينا – طالبا العونَ – اجتمع‬
‫–نزل ومشى)‬

‫تقدم متوجها إلى كنيسة "أيا صوفيا"؛‪.‬‬ ‫‪.1‬‬


‫ترجل عن فرسه ‪.‬‬ ‫‪.2‬‬
‫ويتوقعون سقوط مدينتهم بين يوم وآخر‪.‬‬ ‫‪.3‬‬
‫احتشد فيها الشعب البيزنطي ورهبانه‪.‬‬ ‫‪.4‬‬
‫صلى ركعتين متجها إلى القبلة‪ ،‬مستعينا باهلل‪.‬‬ ‫‪.5‬‬
‫وكان فتح القسطنطينية حل ًما غاليا وأمال عزيزا‪.‬‬ ‫‪.6‬‬
‫ويثير الفزع في النفوس ؟‬ ‫‪.7‬‬
‫وكانت المدينة المحاصرة تتلقى بعض اإلمدادات الخارجية أيضا‬ ‫‪.8‬‬
‫‪2. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerin zıt anlamlılarını parantez içerisindeki‬‬
‫‪listeden seçiniz.‬‬
‫(أقل‪ -‬رفض – أمكن – سريع – تأخر – خمد – فشل – نفرة – حرمان – يتمتع – مريح)‬

‫‪ .1‬استمر الحصار بطيئا مرهقا‬


‫‪ .2‬وأهل المدينة المحاصرة يعانون نقص المؤن‪.‬‬
‫‪ .3‬فرحب به السلطان آمرا بتزويده بكل المواد والمعدات‪.‬‬
‫‪ .4‬واشتد لهيب المعركة‪.‬‬
‫‪85‬‬
‫فقد حال سوء األحوال الجوية دون استمرار المسلمين في الحصار‪.‬‬ ‫‪.5‬‬
‫ثم تقدم متوجها إلى كنيسة "أيا صوفيا"؛‪.‬‬ ‫‪.6‬‬
‫كان لنجاح السفن في المرور أثره االيجابي‪.‬‬ ‫‪.7‬‬
‫وكانوا من أشد الناس حماسا لإلسالم‪.‬‬ ‫‪.8‬‬
‫‪4. Aşağıdaki sözcüklerin çoğullarını bulup altlarına yazınız.‬‬
‫نبي ‪ -‬بشارة ‪ -‬اسطول ‪ -‬سور ‪ -‬مدفع – ركعة – حصار – معركة – أثر – شعب ‪ -‬طريق ‪ -‬بر – بحر ‪-‬‬
‫سلسلة – مسلم ‪ -‬قائد – عزيز – حديث – حرب – قرن ‪ -‬جيش – قلعة ‪ -‬أمر ‪ -‬ملك ‪ -‬أمل ‪ -‬مدينة‪.‬‬
‫‪4. Aşağıdaki sözcüklerin tekillerini bulup altlarına yazınız.‬‬
‫ناس – قادة – رهبان – قلوع ‪ -‬سفن – امدادات – تكبيرات – أسوار ‪ -‬معتقدات ‪ -‬ممتلكات – أرواح –‬
‫سالطين ‪ -‬فاتحين – باسلين ‪-‬قرون ‪ -‬معدات‪.‬‬

‫‪86‬‬
HAKİKİ HAL

Cümlede failin (naibü fail) ya da mefulü bihin veya her ikisinin birden durumunu belirten
kelime veya cümleye hal; halin durumunu belirttiği öğeye de “Sahibü’l-hal” denir.

ً ‫( َجا َء ْال ُم َع ِلّ ُم ُم ْس ِر‬Öğretmen hızla geldi) cümlesinde ‫( مسرعا‬hızla) kelimesi hal,
Örneğin: ‫عا‬
‫( المعلم‬öğretmen) kelimesi de sahibül haldir.
Hal; fail veya mefulün ya da bunlardan birine ait zamire muzaaf olan ismin durumunu
açıklaması bakımından “hakiki” ve “sebebi” kısımlarına ayrılır. Şayet doğrudan fail ya da
mefulün durumunu açıklıyorsa, buna “hakiki hal”; fail ya da mefule bağlanan bir öğenin (ismin)
durumunu açıklıyorsa, buna da “sebebi hal” denir.

Bu ünitede “hakiki hal” konusu işlenecektir. Hal denince akla hakiki hal gelir. Sebebi hal
ise, bir sonraki ünitenin konusudur.

Hal; müfret/kelime şeklinde gelebileceği gibi cümle ya da şibih cümle şeklinde de


gelebilir. Buna göre yapısı itibariyle üç tür halden bahsedilebilir:

1. Müfret/Kelime

2. Cümle

3. Şibih Cümle

I. MÜFRET: Müfret hal, fail ya da mefulün durumunu belirten belirtisiz (nekra) kelime
olup irap bakımından mensuptur. Genellikle ismi fail, ismi meful, sıfatı müşebbehe gibi
türetilmiş kelimelerden elde edilir. Sahibül hal ile arasında sadece nicelik ve cinsiyet
bakımından uyum aranır.

Müfret halin tesniye ya da çoğul sıygasında gelmiş olması, onu müfret olmaktan
çıkarmadığı gibi tamlama şeklinde gelmesi de ona müfretlik vasfını kaybettirmez.

Şimdi bunları örneklerle görelim:

Örnekler
Müfret Hal
Mefulü bihle ilgili Faille ilgili

‫العصير باردًا‬
َ ‫أحب‬
‫رجع القائدُ ظافرا‬
Müfret
/ Ben meyve suyunu
/ Kumandan zaferle döndü
soğuk severim

‫الشاى والقهوة َ ساخنَيْن‬


َ ‫أشرب‬ ‫جلست أنا وأخي فى المطعم‬
Tesniye
Çayı ve kahveyi sıcak içerim ‫متقابلَيْن‬

87
Kardeşimle ben lokantada
karşılıklı oturduk.

‫رجع الجنودُ من المعركة‬


‫الطالب مذاكرين دروسهم‬
َ ‫شاهدت‬
َ‫منتصرين‬
ِ
Cemi
Öğrencileri derslerine
Askerler savaştan zaferle
çalışırlarken gördüm.
döndüler.

‫المتهم مكبّ َل االيد‬


َ ‫ساق الشرطي‬
‫حصان‬
ِ ‫راكب‬
َ ‫جاء أحمد‬
Tamlama
Polis, sanığı elleri kelepçeli
Ahmet bir at sırtında geldi
nakletti.

II. CÜMLE: Bununla hal yerine geçen yan cümlecik kastedilir. Hal cümlesi fiil cümlesi
olabileceği gibi isim cümlesi de olabilir. İrab bakımından mahallen mensup kabul edilir.

Marife bir kelimeden sonra gelen cümle hal cümlesidir. Bununla beraber bir cümlenin hal
olabilmesi için şu şartları taşıması gerekir:

1. Haber cümlesi olmalıdır. Dilek ya da şaşkınlık bildiren cümle hal olmaz.

2. Başında gelecek zaman edatı (‫ )س‬ve (‫ )سوف‬bulunmamalıdır.

3. Kendisini sahibül hale bağlayan bir bağlaç (râbit) bulunmalıdır. Bu bağlaç, ya tek
başına vav-ı haliye ya tek başına zamir ya da her ikisi birlikte olabilir.

Hal; isim ya da geçmiş zamanlı fiil cümlesi ise başına vav-ı haliye getirilir. Sahibül hale
ait zamir ile sahibü’l-hal arasında nicelik ve cinsiyet yönünden uyum aranır.

Buraya kadar anlatılanları örnekleriyle birlikte görelim:

Örnekler
Hal
Cümlesi
Mefulü bihle ilgili Faille İlgili

ِ َ‫ أَلَ ْم ت ََر ِإلَى الَّذِينَ خ ََر ُجواْ ِمن ِدي‬İsim


‫ار ِه ْم َو ُه ْم‬
‫ينصح القائدُ جنودَه و هم مستعدون للقتال‬
ِ ‫ أُلُوف َحذَ َر ْال َم ْو‬Cümlesi
‫ت‬

88
Komutan, savaşa hazırlanan “Binlerce kişi oldukları halde, ölüm
askerlerine nasihat ediyor. korkusuyla yurtlarını terk edenleri
görmedin mi?” Bakara 2/243

َ‫َو َجاؤُ واْ أَبَا ُه ْم ِعشَاء يَ ْب ُكون‬


‫تركتُ األطفا َل فى الحديقة يلعبون‬
Fiil
(Yûsuf’u kuyuya bırakıp)
Çocukları bahçede oynarlarken Cümlesi
akşamleyin ağlayarak babalarına
bıraktım.
geldiler” (Yusuf 12/16)

‫قدم المحاضر بحثَه فى المؤتمر وقد‬


‫عاد محمد من مصر وقد حصل على‬
‫أعده فى تربية األطفال‬
‫ شهادة جامعية‬Geçmiş
Konuşmacı, çocuk eğitimiyle ilgili Zaman
Muhammed, Mısır’dan lisans
hazırlamış olduğu tebliğini
diploması almış olarak döndü.
konferansta sundu.

Yukarıdaki şemada altında çift çizgi bulunanlar sahibü’l-hal, tek çizgi bulunanlar ise hal
cümlesini sahibü’l-hale bağlayan bağlaçlardır.

III. ŞİBİH CÜMLE: Hal; şibih cümle şeklinde de gelebilir. Şibih cümle derken, zarf ya
da harfi cer ve cer ettiği isimden (mecrur) oluşan cümlemsiler kastedilir. Bu tür cümlelerde
“‫ ”مستقرا‬ya da benzer anlama gelen gerçek halin hazfedildiği, yerine zarf ya da harfi cer ve
mecrurunun geçtiği farz edilir.

Şibih cümle olan halde, kendisini sahibül hale bağlayan bir bağlaç bulunmaz.

Halin, şibih cümle şeklinde gelmesini bir şema ile gösterelim:

Örnek
Şibih Cümle
Mefulü bihle ilgili Faille İlgili

‫رأيت العصافير فوق األشجار‬ َ ُ‫رجع القائد‬


‫أمام جنوده‬
Zarf
Serçeleri ağaçların tepesinde Komutan askerlerinin önünde
gördüm döndü

89
‫رأيت قريتي فى خراب وقمامة‬ ‫أتحدث مع الكبار فى أدب واحترام‬
Car-mecrur
Köyümü, harabe ve çöplük Ben, büyüklere karşı edep ve
içinde gördüm. saygıyla konuşurum.

90
‫‪ALIŞTIRMALAR:‬‬
‫‪1. Aşağıdaki cümlelerde geçen müfret hali gösteriniz.‬‬
‫أ‪ -‬يقبل الناس على التاجر األمين مطمئنين إلى معاملته‬
‫ب‪ -‬يؤدى الحاكم العادل الى رعاياه حقوقهم كاملةً‬
‫ج – ال تأكل الطعام حارا‬
‫‪2. Aşağıdaki cümlelerde geçen hal cümlelerini gösteriniz.‬‬
‫أ‪ -‬حضر الضيوف والمضيف غائب‪.‬‬
‫ب‪ -‬ركبت الحافلة تسرع في سيرها‬
‫ج‪ -‬بعث هللا محمدا يهدى الناس إلى الصراط المستقيم‪.‬‬
‫‪3. Aşağıdaki cümlelerde şibih cümle şeklinde yer alan halleri gösteriniz.‬‬
‫أ‪ -‬تألم البلبل فى القفص‪.‬‬
‫ب‪ -‬بعت الثمر على الشجر‪.‬‬
‫ج‪ -‬طلع البدر بين السحاب‪.‬‬
‫‪4. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun hal türleriyle doldurunuz.‬‬
‫أ‪ -‬أكل الفريد وهو ‪...........‬‬
‫ب‪ -‬قام الطفل ‪ .......‬فى معدته‪.‬‬
‫ت‪ -‬أبصرت الطيور ‪ ........‬األشجار‬
‫ث‪ -‬استيقظت من النوم و‪................‬‬
‫ج‪ -‬عاد الجنود ‪.........................‬‬
‫‪5. Aşağıdaki kelime ve cümlelerden her birini farklı bir cümlede hal olarak kullanınız.‬‬
‫أ‪ -‬راكبا‬
‫ب‪ -‬خاشعا‬
‫ت‪ -‬مستبشرا‬
‫ث‪ -‬وأنت جوعان‬
‫ج‪ -‬وهم فرحون‬

‫‪91‬‬
ÖZET

Cümlede failin (naibü fail) ya da mefulü bihin durumunu belirten kelime ya da cümleye
hal; durumunu belirtilen isme de “Sahibü’l-hal” denir.

Doğrudan sahibül halin durumunu açıklayan hal “hakiki hal”; sahibül hale bağlanan bir
ismin durumunu açıklayan hale ise “sebebi hal” denir.

Hal, müfret/kelime şeklinde gelebileceği gibi cümle ya da şibih cümle şeklinde de


gelebilir.

Müfret hal, belirtisiz (nekra) kelime olup mensuptur. Sahibül hal ile arasında nicelik ve
cinsiyet bakımından uyum aranır.

Bir cümlenin hal olabilmesi için;

1. Haber cümlesi olması,

2. Başında gelecek zaman edatı (‫ )س‬ve (‫ )سوف‬bulunmaması,

3. Kendisini sahibül hale bağlayan bir bağlaç (râbit) bulunması gerekir.

Hal cümlesini sahibü’l-hale bağlayan bağlaç, vav-ı haliye, zamir ya da her ikisi birlikte
olabilir.

SONUÇ:

Bu üniteyi okuyan öğrencinin aşağıdaki kazanımları elde etmesi beklenir:

1. Arapçada “hal” ve “sahibü’l-hal” kavramını öğretebilir.

2. Hakiki hal ve sebebi hal ayırımını yapabilir.

3. Yapısı bakımından hal çeşitlerini ve irab durumlarını öğrenir.

4. Müfret, cümle ve şibih cümle şeklinde gelen hal çeşitleri ile ilgili örnekler üzerinde
çalışarak bunları değişik cümlelerde kullanma becerisi kazanır.

92
6. SEBEBÎ HÂL

93
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
Bir önceki bölümde hakiki halin üzerinde durmuş ve cümlede fail, meful veya her
ikisinin halini açıklayan kelimenin hal olduğunu, irabının mansub olduğunu, sahibul hal ile
aralarında hangi konularda uyum olması gerektiğini, sahibul halin cümlede hangi konumda
olması gerektiğini ele aldık.
Bu bölümde halin türlerinden sebebi hali göreceğiz. Cümledeki yerini, sahibul hali ile
olan uyum veya uyumsuzluğunu, irabını ele alacağız. Hakiki hal ile mukayesesini yapacağız.

94
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) Sebebi hal nedir?
2) Sebebi halin özellikleri nelerdir?
3) Sebebi halin cümledeki yeri ve sahibul hal ile uyumu nasıldır?

95
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Kazanımın nasıl elde edileceği
Konu Kazanım
veya geliştirileceği

Metin, metin çözümlemesi,


Sebebi hal hakkında açıklamada
bulunabilir. İçinde sebebi hal eşanlamlı karşıt anlamlı
Sebebi hal bulunan cümleler kurabilir, kelimelerle kelime hazinesi,
cümlelerdeki hakiki halleri örneklerle anlatım, alıştırmalar
doğrubir şekilde sebebi hale ile konuların daha kolay
dönüştürebilir. anlaşılması sağlanacaktır.

96
Anahtar Kavramlar
● Sebebi hal
● Hakiki hal
● Mansub
● Sahibul hal / zül hal
● Aid zamiri

97
Giriş
Bir önceki ünitede fail veya mefulün ya da bunlara ait zamire muzaaf olan ismin
durumunu açıklaması bakımından halin “hakiki hal” ve “sebebi hal” kısımlarına ayrıldığı; hal,
sahibü’l-halin durumunu açıklıyorsa buna “hakiki hal”; sahibü’l-hale bağlanan ismin durumunu
açıklıyorsa, buna da “sebebi hal” dendiği belirtilmişti. Bundan önceki ünitede hakiki hal ele
alınıp örnekleriyle anlatıldı. Bu ünite ise sebebi hal ele alınıp işlenecektir

98
‫‪6.1. Konuyla İlgili Metin‬‬
‫المسجد النبوى‬
‫إن المسجد النبوي الشريف يعدُّ أهم معالم المدينة المنورة‪ ،‬وله فضل كبير‪ ،‬ومنزلة عظيمة عند‬
‫المسلمين‪ ،‬إذ اختار موقعه رسول هللا صلى هللا عليه وسلم إثر وصوله إلى المدينة مهاجراً‪ ،‬وشارك في بنائه‬
‫بيديه الشريفتين مع أصحابه رضوان هللا عليهم‪ ،‬وصار مقر قيادته‪ ،‬وقيادة الخلفاء الراشدين من بعده‪ .‬روى‬
‫البخاري قصة بنائه في حديث طويل عن أنس بن مالك وفيه‪" :‬أن النبي صلى هللا عليه وسلّم أمر ببناء‬
‫ثامنوني بحائطكم هذا‪،‬‬
‫المسجد فأرسل إلى مأل من بني النجار أصحاب األرض فجاؤوا‪ ،‬فقال‪ :‬يا بني النجار ِ‬
‫فقالوا‪ :‬ال وهللا ال نطلب ثمنه إال إلى هللا‪ ،‬قال‪ :‬فكان فيه ما أقول لكم‪ ،‬كانت فيه قبور المشركين‪ ،‬وكانت فيه‬
‫ِخ َرب‪ ،‬وكان فيه نخل‪ ،‬فأمر رسول هللا صلى هللا عليه وسلّم بقبور المشركين فنبشت‪ ،‬وبالخرب فسويت‪،‬‬
‫وبالنخل فقطع‪ ،‬قال‪ :‬فصفوا النخل قبلة المسجد وجعلوا عضادتيه (خشبتان مثبتتان على جانبي الباب)‬
‫حجارة‪ ،‬قال‪ :‬جعلوا ينقلون ذاك الصخر وهم يرتجزون‪ ،‬ورسول هللا صلى هللا عليه وسلّم معهم يقولون‪:‬‬
‫اللهم إنه ال خير إال خير اآلخرة فانصر األنصار والمهاجرة"‪.‬‬
‫وقد وردت أحاديث كثيرة في فضائل المسجد النبوي تبين أهميته ومكانته بين كافة مساجد اإلسالم‪،‬‬
‫ومن أبرز هذه الفضائل‪:‬‬
‫علَى الت َّ ْق َوى ِم ْن‬
‫س َ‬ ‫أنه يذهب كثير من المفسرين إلى أن المسجد المذكور في قوله تعالى‪{ :‬لَّ َمس ِْجد أ ُ ِ ّ‬
‫س َ‬
‫ّللاُ ي ُِحبُّ ْال ُم َّ‬
‫ط ِ ّه ِرينَ }(التوبة‪ )108:‬إنما هو المسجد‬ ‫وم فِي ِه فِي ِه ِر َجال ي ُِحبُّونَ أَن يَت َ َ‬
‫ط َّه ُرواْ َو ّ‬ ‫أ َ َّو ِل يَ ْو ٍم أ َ َح ُّق أَن تَقُ َ‬
‫النبوي‪ ،‬ويستدلون لذلك بما رواه مسلم عن أبي سعيد الخدري رضي هللا عنه قال‪" :‬دخلت على رسول هللا‬
‫صلى هللا عليه وسلم في بيت بعض نسائه فقلت‪ :‬يا رسول هللا أي المسجدين الذي أسس على التقوى؟ قال‪:‬‬
‫فأخذ كفا من حصباء فضرب به األرض‪ ،‬ثم قال ‪" :‬هو مسجدكم هذا‪ ،‬لمسجد المدينة"‪ ،‬وعنه رضي هللا عنه‬
‫أيضا ً قال‪" :‬تمارى رجالن في المسجد الذي أسس على التقوى من أول يوم‪ ،‬فقال رجل‪ :‬هو مسجد قباء‪،‬‬
‫وقال اآلخر‪ :‬هو مسجد رسول هللا صلى هللا عليه وسلم‪ ،‬فقال رسول هللا صلى هللا عليه وسلم‪" :‬هو مسجدي‬
‫هذا" قال اإلمام النووي رحمه هللا‪" :‬قوله‪" :‬فأخذ كفا ً من حصباء فضرب به األرض‪ ،‬ثم قال‪ :‬هو مسجدكم‬
‫هذا لمسجد المدينة" هذا نص بأنه المسجد الذي أسس على التقوى المذكور في القرآن‪ ،‬ورد لما يقول بعض‬
‫المفسرين أنه مسجد قباء‪ ،‬وأما أخذه صلى هللا عليه وسلم الحصباء‪ ،‬وضربه في األرض؛ فالمراد به المبالغة‬
‫في اإليضاح لبيان أنه مسجد المدينة"‪ .‬غير أنه قد روي عن أبي هريرة رضي هللا عنه عن النبي صلى هللا‬
‫ّللاُ ي ُِحبُّ ْال ُم َّ‬
‫ط ِ ّه ِرينَ } قال‪:‬‬ ‫عليه وسلم قال‪" :‬نزلت هذه اآلية في أهل قباء {فِي ِه ِر َجال ي ُِحبُّونَ أ َ ْن يَت َ َ‬
‫ط َّه ُروا َو َّ‬
‫كانوا يستنجون بالماء‪ ،‬فنزلت هذه اآلية فيهم" وليس بين الحديثين تعارض‪ .‬قال الشيخ ابن عثيمين رحمه‬
‫هللا‪ " :‬فالمسجدان‪ :‬المسجد النبوي ومسجد قباء كالهما أسس على التقوى من أول يوم‪ ،‬فمسجد قباء أسس‬

‫‪99‬‬
‫من أول يوم نزل فيه الرسول صلى هللا عليه وسلم تلك القرية‪ ،‬وكذلك مسجد المدينة أسس من أول يوم وصل‬
‫النبي صلى هللا عليه وسلم إلى المدينة‪ ،‬فكالهما أسس من أول يوم"‪.‬‬

‫نوه بفضله‪ ،‬وأشار إلى مزاياه؛ فتراه يذكر بيان فضل الصالة فيه‪،‬‬
‫أن النبي صلى هللا عليه وسلم ّ‬
‫وزيادة ثوابها على غيرها فيما سواه سوى المسجد الحرام‪ ،‬فعن أبي هريرة رضي هللا عنه أن النبي صلى‬
‫هللا عليه وسلم قال ‪" :‬صالة في مسجدي هذا أفضل من ألف صالة فيما سواه إال المسجد الحرام" ‪ ،‬وتارة‬
‫يذكر فضيلة من أتاه قاصدا ً التعلم في جوانبه‪ ،‬أو التماس العلم في حلقه‪ ،‬فعن أبي هريرة رضي هللا عنه قال‪:‬‬
‫سمعت رسول هللا صلى هللا عليه وسلم يقول‪" :‬من جاء مسجدي هذا لم يأته إال لخير يتعلمه أو يعلمه؛ فهو‬
‫بمنزلة المجاهد في سبيل هللا‪ ،‬ومن جاء لغير ذلك فهو بمنزلة الرجل ينظر إلى متاع غيره"‪ ،‬وتارة يذكر أن‬
‫شدَّ الرحال حتى ولو كانت من األماكن البعيدة ال تكون إال إلى ثالثة مساجد من بينها المسجد النبوي الشريف‪،‬‬
‫فعن أبي هريرة رضي هللا عنه أن رسول هللا صلى هللا عليه وسلم قال‪" :‬ال تشد الرحال إال إلى ثالثة مساجد‪:‬‬
‫مسجدي هذا‪ ،‬والمسجد الحرام‪ ،‬والمسجد األقصى"‪.‬‬

‫كما أن من فضائل المسجد النبوي وجود الروضة الشريفة التي يقول فيها النبي صلى هللا عليه وسلم‪:‬‬
‫"ما بين منبري وبيتي روضة من رياض الجنة‪ ،‬ومنبري على حوضي"‪.‬‬

‫ومن فضائله أنه شهد معظم أحداث السيرة النبوية التي هي جوهر الدين‪ ،‬وأساس بنائه‪ ،‬وأصل نشأته‪،‬‬
‫ففي هذا المسجد الكريم كانت ُخطب النبي صلى هللا عليه وسلم البليغة الموجزة‪ ،‬المؤثرة المعبرة‪ ،‬وفيه‬
‫دروس العلم والتربية‪ ،‬وفيه إمامته صلى هللا عليه وسلم بالمسلمين ليالً ونهارا ً ألداء الصالة‪ ،‬وفيه كان‬
‫استقبال الوفود الكثيرة التي وفدت على النبي صلى هللا عليه وسلم إلعالن اإلسالم‪ ،‬أو للمفاوضة في أمر‪،‬‬
‫والمناقشة حول قضية‪.‬‬

‫وفي هذا المسجد الكريم حصلت معجزات نطقت بصدق رسول هللا صلى هللا عليه وسلم كحنين الجذع‬
‫إليه‪ .‬فعن جابر بن عبد هللا رضي هللا عنه قال‪ " :‬كان المسجد مسقوفا على جذوع من نخل ‪ ،‬فكان النبي‬
‫صلى هللا عليه وسلم إذا خطب يقوم إلى جذع منها ‪ ،‬فلما صنع له المنبر وكان عليه ‪ ،‬فسمعنا لذلك الجذع‬
‫صوتا كصوت العشار ‪ ،‬حتى جاء النبي صلى هللا عليه وسلم فوضع يده عليها فسكنت‪".‬‬

‫أنه مهبط كثير من الوحي ففي هذا المسجد الكريم نزل جبريل األمين بالوحي أكثر من أي مكان آخر؛‬
‫كالم هللا تعالى‪ ،‬وأوامره ونواهيه وأحكامه‪.‬‬
‫َ‬ ‫يلقي في روع النبي صلى هللا عليه وسلم وقلبه‬

‫‪100‬‬
‫أنه كان منطلقا ً لكثير من الغزوات التي غيَّرت وجه التاريخ‪ :‬ففيه ُ‬
‫عقدت ألوية كثيرة للجهاد كأحد‬
‫واألحزاب وتبوك ومؤته والفتح‪ ،‬وطرحت قضايا مصيرية للمسلمين‪ ،‬وقضي فيه أمور خطيرة‪ ،‬وخالفات‬
‫مهمة‪.‬‬

‫‪101‬‬
‫‪ANLAMA VE KAVRAMA SORULARI‬‬
‫‪1. Yukarıdaki metinden hareketle aşağıdaki soruları cevaplandırınız.‬‬

‫‪ -1‬أين يقع المسجد النبوي؟‬


‫‪ -2‬ماذا كان يوجد فى أرض المسجد النبوي قبل بناءه؟‬
‫علَى الت َّ ْق َوى ِم ْن أ َ َّو ِل يَ ْو ٍم ‪"...‬؟‬
‫س َ‬ ‫‪ -3‬ما المقصود بالمسجد الذي ورد ذكره فى قوله تعالى {لَّ َمس ِْجد أ ُ ِ ّ‬
‫س َ‬
‫‪ -4‬ماذا قال النبي صلى هللا عليه وسلم بخصوص زيارة المساجد ؟‬

‫‪ -1‬وماذا قال النبي صلى هللا عليه وسلم عن الدور التعليمي الذي يقوم به المسجد النبوي ؟‬

‫‪ -2‬اذكر معجزة حصلت قى المسجد النبوي؟‬

‫‪ -3‬ماذا قال النبي صلى هللا عليه وسلم عن فضيلة الصالة فى المسجد النبي؟‬

‫‪ -4‬وما هى األدوار التى لعبها المسجد النبوي عبر التاريخ؟‬


‫‪2. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerin yakın veya eşanlamlısını parantez‬‬
‫‪içerisindeki listeden seçiniz.‬‬
‫(استضاف ‪ -‬جاءت ‪ -‬يحتجون‪ -‬ينشدون – أشاد – هدأت‪ -‬بايعوني‪ -‬يعتبر)‬

‫‪ .1‬إن المسجد النبوي الشريف يعدُّ أهم معالم المدينة المنورة‪.‬‬


‫ثامنوني بحائطكم هذا‪.‬‬
‫‪ِ .2‬‬
‫‪ .3‬جعلوا ينقلون ذاك الصخر وهم يرتجزون ‪.‬‬
‫‪ .4‬وقد وردت أحاديث كثيرة في فضائل المسجد النبوي‪.‬‬
‫‪ .5‬يستدلون لذلك بما رواه مسلم عن أبي سعيد الخدري رضي هللا عنه‪.‬‬
‫نوه بفضله‪ ،‬وأشار إلى مزاياه‪.‬‬
‫‪ .6‬أن النبي صلى هللا عليه وسلم ّ‬
‫‪ .7‬وفيه كان استقبال الوفود الكثيرة التي وفدت على النبي صلى هللا عليه وسلم إلعالن اإلسالم‪.‬‬
‫‪ .8‬جاء النبي صلى هللا عليه وسلم فوضع يده عليها فسكنت ‪.‬‬
‫‪2. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerin zıt anlamlılarını parantez içerisindeki‬‬
‫‪listeden seçiniz.‬‬

‫(‪ -‬توافق ‪ -‬الدنيا – كذب – ينجسوا‪ -‬صعد – قبل – نشأ‪ -‬المفصلة)‬

‫‪ .1‬اختار موقعه رسول هللا صلى هللا عليه وسلم إثر وصوله إلى المدينة مهاجراً‪.‬‬
‫‪ .2‬ال خير إال خير اآلخرة فانصر األنصار والمهاجرة‪.‬‬
‫‪ِ .3‬في ِه ِر َجال ي ُِحبُّونَ أَن َيت َ َ‬
‫ط َّه ُرواْ‬

‫‪102‬‬
‫‪ .4‬تمارى رجالن في المسجد الذي أسس على التقوى من أول يوم‪.‬‬
‫‪ .5‬في هذا المسجد الكريم كانت ُخطب النبي صلى هللا عليه وسلم البليغة الموجزة‪ ،‬المؤثرة المعبرة‪.‬‬
‫‪ .6‬وفي هذا المسجد الكريم حصلت معجزات نطقت بصدق رسول هللا صلى هللا عليه وسلم‪.‬‬
‫‪ .7‬في هذا المسجد الكريم نزل جبريل األمين بالوحي‪.‬‬
‫‪ .8‬أنه كان منطلقا ً لكثير من الغزوات التي غيَّرت وجه التاريخ‪ ...‬وقضي فيه أمور خطيرة‪ ،‬وخالفات‬
‫مهمة‪.‬‬
‫‪4. Aşağıdaki sözcüklerin çoğullarını bulup altlarına yazınız.‬‬

‫مسجد ‪ -‬منزلة – مهاجر‪ -‬قيادة – قصة ‪ -‬أرض ثمن ‪ -‬قبلة ‪ -‬حجارة‪ - ،‬صخر خير ‪َ -‬ي ْو ٍم ‪ -‬بيت ‪ -‬حصباء‬
‫‪ -‬رد ‪ -‬آية ‪ -‬فضيلة ‪ -‬متاع ‪ -‬روضة – جوهر‪ -‬أمر‪ -‬منبر ‪ -‬مكان ‪ -‬منطلق وجه –تاريخ‪ -‬فتح –جزع –‬
‫قضية‪.‬‬
‫‪4. Aşağıdaki sözcüklerin tekillerini bulup altlarına yazınız.‬‬
‫خلفاء ‪ -‬أصحاب األرض ‪ -‬أحاديث ‪ -‬فضائل ‪ -‬المفسرين ‪ِ -‬ر َجال ي ُِحبُّونَ – نساء – ْال ُم َّ‬
‫ط ِ ّه ِرينَ ‪ -‬أماكن ‪-‬‬
‫مساجد ‪ -‬رياض ‪-‬أحداث ‪ُ -‬خطب ‪-‬وفود ‪ -‬معجزات ‪ -‬جذوع – أوامره ‪ -‬نواه – أحكام ‪ -‬غزوات ‪ -‬ألوية ‪-‬‬
‫قضايا ‪ -‬أمور ‪ -‬خالفات‬

‫‪103‬‬
SEBEBÎ HAL
Fail (naibü fail) ya da mefule ait zamire muzaaf olan ismin durumunu bildiren hale sebebi
hal denir. Bir başka ifadeyle bizzat failin ya da mefulün değil; ama bunlara ait bir şeyin
durumunu bildiren kelime ya da cümleye sebebi hal denir. Bizzat fail ya da mefulün durumunu
bildiren kelime ya da cümleye ise bir önceki ünitede açıklandığı gibi, hakiki hal denir.

Sebebi hal ile hakiki halin hükümleri aynıdır. Ancak sebebi halin durumunu açıkladığı
isim, bir zamirle sahibü’l-hale bağlanmalıdır. Örneğin:

ً ‫ضتُ ِمنَ النَّ ْو ِم نَ ِشي‬


‫طا‬ ْ ‫نَ َه‬

(Uykudan dinç kalktım) cümlesinde ‫( نشيطا‬dinç) sözcüğü hakiki hal olup failin durumunu
bildirir.

‫ت ْال َم ْرأ َة ُ ُمحْ َم ًّرا َوجْ ُه َها‬


ِ َ‫َخ ِجل‬

(Kadın, yüzü kıpkırmızı kesilerek utandı) cümlesinde ise ‫( محمرا‬kıpkırmızı kesilerek)


sözcüğü sebebi hal olup failin değil, faile ait bir şeyin (yüzünün) durumunu bildirmektedir.
Cümlede ‫( وج ُهها‬Kadının yüzü) tamlamasında ُ‫وجه‬sözcüğü faile raci olan ‫ ها‬zamirine muzaaf
olmuştur.

Sebebi hal de hakiki halden farklı olarak sadece müfret/kelime ve cümle formatında
gelebilir. Şibhu’l-cümle biçiminde gelemez. Bu ayrıntı dışında hal türleriyle ilgili kurallar
bakımından hakiki hal ile sebebi hal arasında fark yoktur. Bu nedenle burada sadece sebebi hal
türlerine örnek verilecektir. Kurallar için ise bir önceki üniteye bakılabilir.

I. MÜFRET SEBEBİ HAL:


Müfret Sebebi
Örnekler
Hal

Mefulü bihle ilgili Faille ilgili


‫متغير طع ُمه‬
ٍ ‫غير‬
َ ‫العصير‬
َ ‫أحب‬ ‫رجع القائدُ منتصرا حنودُه‬
Ben meyve suyunu tadı Kuman, askerleri zafer kazanmış Müfret
bozulmamış olarak severim olarak döndü
ً‫جلست أنا وأخي فى المطعم متقابلَة‬
‫سكرهما‬
ُ ‫الشاى والقهوة َ قليال‬
َ ‫أشرب‬
Ben çay ve kahveyi az şekerli
‫ مائدتانا‬Tesniye
içerim Kardeşimle ben lokantada,
masalarımız karşılıklı oturduk.
‫رجع الجنودُ من المعركة مصابا‬
‫شاهدت األطفا َل مؤدبةً لهم أ ُّمهم‬
‫قائدُهم بالجراح‬
Cemi
Çocukları anneleri kendilerini
terbiye ederken gördüm Askerler savaştan, komutanları
yaralanmış olarak döndüler.

104
II. CÜMLE:

Sahibül hal Cümle


Sebebi
Mefulü Bih Fail Hal

‫أتم المسلمون األوائل بناء المسجد النبوي‬ ‫نزل القرأن على النبي صلى اللهة عليه‬
. ‫تحمل أحجاره وأطيابه على الكواهل‬ ‫وسلم تتوالى أياته مدة بضع وعشرين‬
.‫ سنة‬Fiil
İlk Müslümanlar, mescidi
Cümlesi
nebevinin yapımını, taşları ve Kur’ân peygambere, âyetleri yirmi
kerpiçleri omuzlarda taşınarak küsur sene boyunca birbirini
tamamladılar. izleyerek indi.

‫تركتُ األطفا َل فى الحديقة وثيابهم ملوثة‬ ‫اشتكى الولد الى أمه عن صديقه وعينه‬
. ‫بالتراب‬ .‫ باكية‬İsim
Cümlesi
/ Çocukları bahçede, elbiseleri toz / Çocuk annesine arkadaşını, gözü
toprak olmuş bir halde bıraktım. yaşlı şikâyet etti.

‫هاجر النبي الى المدينة وقد‬ ‫عاد محمود من القاهرة وقد حصل ابنه‬
‫انتظره أهلها طويال‬. ‫ على شهادة جامعية‬Geçmiş
Peygamber (s.a.s.) Medine’ye, Zaman
Mahmut Kahire’den, oğlu lisans
halkı kendisini uzun müddet
diploması almış olarak döndü.
beklemişken hicret etti.

105
‫‪ALIŞTIRMALAR:‬‬
‫‪1. Aşağıdaki cümlelerde müfret sıygasıyla geçen sebebi hali gösteriniz.‬‬
‫أ‪ -‬رجع القائدُ منتصرا ومكسورا رجلُه‪.‬‬
‫ب‪ -‬عاد التاجر المسكين الى زوحته خاسرة ً صفقتُه‪.‬‬
‫ج – ال تأكل الفواكه متعفنا داخلُها‬
‫‪2. Aşağıdaki cümlelerde cümle şeklinde geçen sebebi halleri gösteriniz.‬‬
‫أ‪ -‬وصل الرسول صلى هللا عليه وسلم الى المدينة واصحابه منتظرون له‪.‬‬
‫ب‪ -‬تسلم الخريجون شهاداتهم تبتهج وجوههم‪.‬‬
‫ج‪ -‬وصل القرآن الكريم الى يومنا متواترا تتلى آياته ليل نهار‪.‬‬
‫‪5. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun sebebi hal türleriyle doldurunuz.‬‬
‫أ‪ -‬جلس الفريد و ‪...........‬‬
‫ب‪ -‬كتب الطلب ‪ .......‬يده‪.‬‬
‫ت‪ -‬استمعت الى شرح المعلم ‪........‬‬
‫ث‪ -‬ارتفعت الطائرة و‪................‬‬
‫ج‪ -‬عاد األب ‪.........................‬‬
‫‪6. Aşağıdaki kelime ya da cümlelerden her birini farklı bir cümlede sebebi hal olarak‬‬
‫‪kullanınız.‬‬
‫أ‪ -‬تقشعر جلده‬
‫ب‪ -‬خاشعا قلبي هلل‬
‫ت‪ -‬وقلبي مطمئن الى صدقه‬
‫ث‪ -‬مآلنة معدتي‬
‫ج‪ -‬وأوالده فرحون‬

‫‪106‬‬
ÖZET

Cümlede bizzat sahibül halin durumunu belirten hale “hakiki hal”; sahibül hale bağlanan
bir ismin durumunu açıklayan hale de “sebebi hal”dir.

Sebebi halin, durumunu açıkladığı isim bir zamirle sahibü’l-hale bağlanır.

Hakiki hal gibi sebebi hal de müfret/kelime şeklinde gelebileceği gibi cümle şeklinde de
gelebilir. Şibh cümle sebebi hal yoktur

Hakiki hal için geçerli diğer kurallar sebebi hal için de geçerlidir.

SONUÇ:

Bu üniteyi okuyan öğrencinin aşağıdaki kazanımları elde etmesi beklenir:

1. Arapçada “hal” ve “sahibü’l-hal” kavramını öğretebilir.

2. Hakiki hal ile sebebi hal arasını kesin olarak ayırabilir.

3. Müfret, cümle şeklinde gelen sebebi hal çeşitleri ile ilgili örnekler üzerinde çalışarak
bunları değişik cümlelerde kullanabilme becerisi kazanır.

107
7. MÜNÂDÂ

108
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
Önceki bölümde sebebi hali ele almıştık. Sebebi halin, ne olduğunu, cümledeki
konumunun nasıl olduğunu, irabının ne şekilde olduğunu, sahibul hal ile olan ilişkisini
incelemiştik.
Bu ünitede ise münâdâ ele alınacaktır. Nida edilen (seslenilen) anlamındaki bu
kelimenin temsil ettiği Nahvi yapı Arap dilinde önem arz eder. Çünkü irabında, yapısında,
yazılışında farklı durumlar cereyan eder. Bu nedenle bu konunun müstakil bir bölümde ele
alınması zorunluluğu vardır.

109
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) Münada nedir?
2) Münadanın cümledeki yapısı nasıldır?
3) Münada hangi edatlardan sonra gelir?

110
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri

Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde edileceği


veya geliştirileceği
Metin, metin çözümlemesi,
Öğrenci münadayı tanır. eşanlamlı karşıt anlamlı
Özelliklerini bilir. Türlerini kelimelerle kelime hazinesi,
Münada kavrar. İrabı hakkında bilgi
örneklerle anlatım, alıştırmalar
sahibi olur. Münada ile ilgili özel
durumları bilir. ile konuların daha kolay
anlaşılması sağlanacaktır.

111
Anahtar Kavramlar
● Münada
● Nida edatı
● Muzaf
● Şebih bil muzaf
● Nekre-i Gayrı maksude

112
Giriş
Türkçemizde ünlem dediğimiz kavram birisine veya bir şeye seslenme ifade eder.
Genellikle seslenmek için “ey, hey” seslenme edatlarını kullanırız. Türkçemizde bu edatlardan
sonra isimler gelir. Dilimizde “irab” olgusu olmadığı için bu nida edatlarından sonra gelen
isimlerde bir değişiklik olmaz. İsmin yalın hali gelir.

Ancak Arapçadaki münada denilen kavram Türkçe’dekinden farklılık arz eder.


Öncelikle nida edatları Türkçedekinden daha fazladır. Uzağa ve yakına seslenmek için ayrı ayır
edatlar vardır. Bu edatlardan sonra gelen kelimeye münada denir. Bu münada olan kelimenin
irabı genel olarak mansubdur. Bu münada olan kelimenin türleri farklı olabilir. İrabn olarak
bazen de merfu olduğu şey üzere mebni olur.

İşte bu ünitede tüm bu konular ele alınacaktır.

113
‫‪7.1. Konuyla İlgili Metin‬‬
‫من الحزن والكآبة إلى الفرح والسعادة‬

‫كان الشيخ موسى يعيش في أصعب األيام من حياته‪ ،‬حيث أنه قد فقد زوجته الفريدة قبل أيام‪ .‬إنه‬
‫يبحث عن شيء معجزوي يسلي ما به من حزن وألم‪ ،‬وال يعلم كيف يهدأ ألم الفراق هذا في نفسه‪ .‬يمتلئ بيته‬
‫بالزائرين للعزاء ويخلو‪ ،‬ولكن ال يتمكن من أحدهم أن يخفف آالمه‪ ،‬ويجفف دموع عينيه‪ .‬والحق أنه يرتاح‬
‫أحيانا‪ ،‬ولكن لم يسبق وقت طويل حتى يعود إليه الحزن والكآبة أضعافا مضاعفة‪.‬‬

‫بينما هو يتردد بين العواطف المتضاربة‪ ،‬إذ بلغ أذنيه صوت المؤذن المؤثر في األفئدة‪ ،‬والمحيي‬
‫القلوب بعد موتـها‪ .‬فغشيه ارتياح غريب‪ ،‬فتوضأ وأسرع إلى مسجد الحي ليطيل حالة الهدوء فيه وليقاوم‬
‫أحزانه‪ ،‬بل ويظل مقاوما جميع صعوبات الحياة‪.‬‬

‫عندما دخل من باب المسجد فتح يديه إلى السماء ودعا قائال‪ :‬يا رب العالمين! إنك تعلم ما تخفي‬
‫الصدور وما تعلن‪ .‬وما يخفى عليك شيء في األرض وال في السماء‪ .‬ويا صاحب كل شيء! نجني من تلك‬
‫اآلالم‪ ،‬يا قاضي الحاجات! إنك تؤتي الهدوء من تشاء وتنزع السعادة ممن تشاء‪ ،‬وتُسعد من تشاء وتُشقي‬
‫من تشاء‪ ،‬بيدك الخير إنك على كل شيء قدير‪ .‬يا مجيبا دعوات عباده! استجب دعائي برحمتك يا أرحم‬
‫الراحمين‪.‬‬

‫لم تبدأ الصالة بعد‪ِ ،‬ل َما يستمر الواعظ في إلقاء نصائح قيمة على الجماع ِة‪ ،‬ويقول‪ :‬يا أيها المسلمون!‬
‫كل من على الدنيا فان‪ ،‬ويبقى وجه ربنا ذو الجالل واإلكرام‪ .‬يا غافال! إنك ال تستطيع رفع إصبعك دون‬
‫إنسان! تنازل عن دعوى األلوهية‪ ،‬ودع نفسك في تقدير من بيده ملكوت كل شيء‪ .‬ربنا آتنا‬ ‫ُ‬ ‫مشيئة ربك‪ .‬يا‬
‫في الدنيا حسنة وفي اآلخرة حسنة وقنا عذاب النار‪.‬‬

‫ولما خرج الشيخ موسى شعر أنه في خفة مثل الطيور‪ ،‬لما تذ ّكر أن العباد عاجزون عن تغيير ما‬
‫جاء من عند ربـهم‪ .‬عندما يمشي متوجها إلى بيتها جأر إلى هللا قائال‪ :‬اللهم اغفر لي غفلتي ونسياني قدرتك‬
‫وعظمتك‪ ،‬واعف عني إنك أنت العفو القدير‪.‬‬

‫‪114‬‬
‫‪A. ANLAMA VE KAVRAMA ÇALIŞMALARI‬‬

‫‪1. Yukarıdaki metinden hareketle aşağıdaki soruları cevaplandırınız.‬‬

‫‪ .1‬لماذا كان الشيخ موسى يعيش في أصعب األيام من حياته؟‬


‫‪ .2‬ع ّم كان يبحث ؟‬
‫‪ .3‬هل تمكن الزائرون من تخفيف آالمه؟‬
‫‪ .4‬هل استطاع أن يرتاح تماما؟‬
‫‪ .5‬ماذا بلغه عندما كان في عواطف متضاربة؟‬
‫‪ .6‬كيف كان صوت المؤذن؟‬
‫‪ .7‬بم أحس عندما سمع هذا الصوت؟ وماذا فعل؟‬
‫‪ .8‬كيف دعا عندما دخل من باب المسجد؟‬
‫‪ .9‬هل بدأت الصالة عندما دخل المسجد؟ ولماذا‬
‫‪ .10‬كيف كان الواعظ ينصح الجماعة؟‬
‫‪ .11‬كيف كان يشعر عندما رجع إلى بيته؟‬
‫‪ .12‬كيف كان يدعو في طريق العودة إلى البيت؟‬
‫‪2. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerin yakın veya eşanlamlısını parantez içerisindeki‬‬
‫‪listeden seçiniz.‬‬
‫)ينشف – اإلرادة – احفظ – ت َجهر – أضاع – اترك – متناقضة – تُس ِّر – ّ‬
‫يمر(‬
‫‪ .1‬كان الشيخ موسى يعيش في أصعب األيام من حياته‪ ،‬حيث أنه قد فقد زوجته الفريدة قبل أيام‪.‬‬
‫‪ .2‬يمتلئ بيته بالزائرين للعزاء ويخلو‪ ،‬ولكن ال يتمكن من أحدهم أن يخفف آالمه‪ ،‬ويجفف دموع عينيه‪.‬‬
‫‪ .3‬ولكن لم يسبق وقت طويل حتى يعود إليه الحزن والكآبة أضعافا مضاعفة‪.‬‬
‫‪ .4‬بينما هو يتردد بين العواطف المتضاربة‪ ،‬إذ بلغ أذنيه صوت المؤذن المؤثر في األفئدة‪.‬‬
‫‪ .5‬ودعا قائال‪ :‬يا رب العالمين! إنك تعلم ما تخفي الصدور وما تعلن‪.‬‬
‫‪ .6‬تُسعد من تشاء وتُشقي من تشاء‪ ،‬بيدك الخير إنك على كل شيء قدير‪.‬‬
‫‪ .7‬ولما خرج الشيخ موسى شعر أنه في خفة مثل الطيور‪ ،‬لما تذ ّكر أن العباد عاجزون عن تغيير التقدير‬
‫‪ .8‬ربنا آتنا في الدنيا حسنة وفي اآلخرة حسنة وقنا عذاب النار‪.‬‬

‫‪3. Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcüklerin karşıt anlamlılarını parantez içerisindeki‬‬
‫‪listeden seçiniz.‬‬
‫(باق – يظهر – ثقلة – عديدة – وصال – يبلّل – خفض – يسكن – مميت)‬
‫‪ .1‬كان الشيخ موسى يعيش في أصعب األيام من حياته‪ ،‬حيث أنه قد فقد زوجته الفريدة قبل أيام‪.‬‬
‫‪ .2‬إنه يبحث عن شيء معجزوي يسلي ما به من حزن وألم‪ ،‬وال يعلم كيف يهدأ ألم الفراق هذا في نفسه‪.‬‬
‫‪ .3‬يمتلئ بيته بالزائرين للعزاء ويخلو‪ ،‬ولكن ال يتمكن من أحدهم أن يخفف آالمه‪ ،‬ويجفف دموع عينيه‪.‬‬
‫‪ .4‬بلغ أذنيه صوت المؤذن المؤثر في األفئدة‪ْ ،‬‬
‫والمحيي القلوب بعد موتـها‪.‬‬
‫‪ .5‬وما يخفى عليك شيء في األرض وال في السماء‪.‬‬
‫‪ .6‬يا أيها المسلمون! كل من على الدنيا فان‪ ،‬ويبقى وجه ربنا ذو الجالل واإلكرام‪.‬‬
‫‪ .7‬يا غافال! إنك ال تستطيع رفع إصبعك دون مشيئة ربك‪.‬‬
‫‪ .8‬ولما خرج الشيخ موسى شعر أنه في خفة مثل الطيور‪.‬‬
‫‪115‬‬
‫‪4. Aşağıdaki sözcüklerin çoğullarını bulup altlarına yazınız.‬‬
‫شيخ – زوجة ‪ -‬حزن وألم – صوت – مؤذن – مسجد – باب – يد – رب – أرض – صاحب – قاضي –‬
‫واعظ – فان – ذو – إصبع‬

‫‪5. Aşağıdaki sözcüklerin tekillerini bulup altlarına yazınız.‬‬


‫آالم – أحيان – أضعافا – عواطف – أفئدة – أحزان – صعوبات – صدور – حاجات – دعوات – نصائح‬
‫– طيور – عباد ‪ -‬عاجزون‬

‫‪6. Aşağıdaki cümlelerde verilen bilgiler için doğru veya yanlış değerlendirmesi yapınız.‬‬
‫‪ .1‬كان الشيخ موسى يعيش في أصعب األيام من حياته‪ ،‬حيث أنه قد فقد حليلته قبل أيام‪.‬‬
‫‪ .2‬إنه يلتمس شيئت معجزويا يسلي ما به من حزن وألم‪ ،‬وال يعلم كيف يهدأ ألم الفراق هذا في نفسه‪.‬‬
‫يستقر في العواطف المتناسبة‪ ،‬إذ بلغ أذنيه صوت المؤذن المؤثر في األفئدة‪.‬‬ ‫ّ‬ ‫‪ .3‬بينما هو‬
‫‪ .4‬وأسرع إلى مسجد القرية ليطيل حالة الهدوء فيه وليقاوم أحزانه‪ ،‬بل ويظل مقاوما جميع صعوبات‬
‫الحياة‪.‬‬
‫سر الصدور وما تجهر به‪.‬‬ ‫‪ .5‬فتح يديه إلى السماء ودعا قائال‪ :‬يا رب العالمين! إنك تعلم ما ت ُ ّ‬
‫إنسان! تنازل عن دعوى األلوهية‪ ،‬ودع نفسك إلى تقدير هللا عز وجل‪.‬‬ ‫ُ‬ ‫‪ .6‬يا‬
‫‪ .7‬أسلوب األندرون تأدية التراويح بإجراء مقام خاص في كل تروحة تتكون من أربع ركعات‪.‬‬
‫‪ .8‬عندما يمشي متوجها إلى بيتها طلب إلى هللا العفو والمغفرة‪.‬‬

‫‪116‬‬
MÜNÂDÂ
I. Münâdâ; Tanımı ve İlişkili Kavramlar:
A. Münâdâ: Arapçada, nida edatlarının ardı sıra gelen ve gizli bir ‫ أُنادِي‬fiilinin
mef‘ûlün bihi konumundaki isim ya da isim öbeklerine münâdâ adı verilir.
B. Hurûfu’n-nidâ: Nidâ üslûbu oluşturmak için kullanılan edatlardır. Edevâtu’n-nidâ
adıyla da anılır. Uzak yakın, ünleme konu olan tüm varlıklara seslenmek için kullanılan en
tanınmış nidâ edatı ‫’يَا‬dır. Bunun yanı sıra yakın mesafeler için ‫ أ‬ve ‫أي‬
ْ ; uzak mesafeler için ise,
‫ آ‬،‫ أيا‬،‫ هيا‬edatları kullanılır. Dövünülen, yakınılan bir olgu veya hisse hitap için kullanılan ‫وا‬
edatı ise bir sonraki ünite konumuz olan ‘Nüdbe’ye özgü bir edattır.
Örnek: Aşağıdaki tabloda uzakta ve yakında bulunan bir, iki veya daha fazla sayıdaki
çocuğa yönelik hitapları görmektesiniz.

EDATLA
CEM‘ (Çoğul) MÜSENNÂ (İkil) MÜFRED (Tekil)
R
!ُ ‫يا أوالد‬ !‫ان‬
ِ َ‫يا ولد‬ !ُ ‫يا ولد‬ ‫يا‬ Y
A
!ُ‫أ أوالد‬ !‫ان‬
ِ َ‫أ ولد‬ !ُ ‫أ ولد‬ ‫أ‬ K
I
!ُ ‫أي أوالد‬ !‫ان‬
ِ َ‫أي ولد‬ !ُ ‫أي ولد‬ ‫ أي‬N
!ُ ‫يا أوالد‬ !‫ان‬
ِ َ‫يا ولد‬ !ُ ‫يا ولد‬ ‫يا‬
U
!ُ‫آ أوالد‬ !‫ان‬
ِ َ‫آ ولد‬ !ُ ‫آ ولد‬ ‫آ‬ Z
!ُ ‫أيا أوالد‬ !‫ان‬
ِ َ‫أيا ولد‬ !ُ‫أيا ولد‬ ‫أيا‬ A
K
!ُ ‫هيا أوالد‬ !‫ان‬
ِ َ‫هيا ولد‬ !ُ‫هيا ولد‬ ‫هيا‬
Tablo 1.

II. Biçim Yönüyle Nidâ Edâtı-Münâdâ İlişkisi:

A. Başında ‫ ال‬bulunmayan münâdâlar: Bu tip münâdâlar nidâ edatının hemen ardı


sıra gelir. Şayet tenvinli iseler harekeleri teke düşürülür ُ‫ أ فاطمة‬،‫ح‬
ُ ‫ يا نُو‬örneklerinde olduğu gibi.
B. Başında ‫ ال‬bulunan münâdâlar: Hitâba maruz kalan ismin başında ‫ ال‬bulunduğu
takdirde, nidâ edatıyla arasına cinsiyetine göre, ‫ أيها‬veya ‫ أيتها‬getirme zorunluluğu vardır. ‫يا أيها‬
‫ يا أيتها النفس‬،‫ اإلنسان‬örneklerinde olduğu gibi.
III. Münâdânın İ‘râbı:

A. Lafzan Mansûb: Aşağıdaki biçimdeki münâdâlar lâfız olarak mansûbdurlar.


Yani tekil ve düzensiz çoğul iseler sonları fethalı, düzenli dişil çoğullarda kesralı, ikil ve düzenli
eril çoğullarda ise ‫ ي‬harflidir.

1. Muzâf: İsim tamlamasının ilk öğesi olup Türkçedeki “Tamlanan”ın


karşılığıdır. ‫ هللاِ َيا رسو َل‬örneğinde olduğu gibi.

2. Şebîhun bi’l-Muzâf: Muzaf olmayıp devamındaki isim ya da isimlerin âmili


(yüklemi) konumunda bulunan ismu’l-fâil, ismu’l-mef‘ûl, es-sıfatu’l-müşebbehe vb. sıfat
anlamlı sözcüklerdir. ً‫ يا غالبة ً يا جليال‬،‫ رحمتُهُ غض َبه ُ شأنُه‬örneklerinde olduğu gibi.

117
3. Nekra Gayru Maksûde: Doğrudan bir hitaba maruz kalmayıp, genele yönelik
bir hitaptan kendisi de hissedâr olan münâdâ tipidir. Sözgelimi bir vaizin kürsüden “Ey
Müslüman!” biçimindeki hitabı cemaatten birine yönelik özel bir hitap olmayıp, genele yönelik
bir hitaptır ve Arapçada ‫ يا مسل ًما‬olarak ifade edilir.

B. Mahallen Mansûb: Yukarıdakilerin dışında kalan münâdâlar lafız itibariyle


2
zamme üzere mebnî, konum itibariyle (mahallen) mansûbdur.

ُ ‫عثْ َم‬
1. Müfred Alem: Tek kelimelik özel isimlerdir. ‫ان‬ ُ ‫ يَا‬örneğinde olduğu gibi.
2. Nekra Maksûde: Hitaba doğrudan maruz kalmış cins isimler. ُ‫ يا طالبة‬،‫غال ُم‬
ُ ‫يا‬
örneklerinde olduğu gibi.

3. “Eyyu”/”Eyyetu”: Başında ‫ ال‬bulunan isim münâdâ olamaz. Onun yerine


müzekkerse “Eyyu” müennes ise “Eyyetu” ifadeleri zamme üzere mebnî münâdâ olurlar.
Devâmlarına tenbih edâtı olan “Hâ” bitişir. Söz konusu isim ise “Eyyu” ya da “Eyyetu”
kelimelerinden bedel olur. ‫ يا أيتها النفس‬،‫ يا أيها اإلنسان‬örneklerinde olduğu gibi.

IV. Bazı Özel Durumlar:

A. Lafzatullah: Allah lafzı münâdâ olduğu zaman başındaki vasıl hemzesi katı‘ hale
getirilir. ُ‫ يا أهلل‬gibi. Ancak nidâya konu olan Lafzatullahın sonuna çoğunlukla nidâ edatı yerine,
ona bedel şeddeli bir mim getirilir. ‫ الله ّم‬gibi.

B. Başında ‫ ال‬bulunan Alemler: Bu tip isimler münâdâ oldukları takdirde


başlarındaki ‫ ال‬düşer. Söz gelimi ‫ العباس‬ismine ‫عباس‬
ُ ‫ يا‬biçiminde seslenilir.
C. Mütekellim Yâ’sının Hazfi: Münâdâ isimlerin muzafun ileyhi durumundaki
birinci tekil iyelik zamiri olan “Mütekellim Yâ’sı” çoğu zaman düşürülüp, ona bedel
öncesindeki harfi kendisine ulamak için getirilmiş bulunan kesra sabit tututulur. Söz gelimi
sonundaki ‫ ي‬düşürüldüğü takdirde ‫ يا ر ِبّي‬ifadesinin yerine ُّ‫ يا رب‬demek gerekir. Ancak ‫ ي‬ifade
ettiği anlam sürsün isteniyorsa, onun yerine onun sadece söyleyiş kolaylığı sağlamak için
düşürüldüğü izlenimi verecek bir işaretin olması gerekir ki bu da bitiştiği isimle kendisi
arasındaki ses uyumunu temin eden kesra harekedir. Dolayısıyla ِ ّ‫ يا رب‬tabiri, ‫ يا ر ِبّي‬ifadesinin
kısaltılmış biçimi olup onunla aynı anlamdadır. Ancak sonu sahih olmayan isimlere bitişmiş
mütekellim yâ’ları bu kuralın dışındadır. ‫ يا موالي‬ifadesinin sonundaki yâ’nın düşürülmesi caiz
değildir.

D. Nidâ Harfinin Hazfi: Sözün bağlamından (Siyâku’l-kelâm) bir kelimenin nidâya


konu olduğu anlaşıldığı takdirde nidâ harfi düşürülebilir. ‫ يا ربَّنَا‬yerine ِ ّ‫ ربَّنَا; يا رب‬yerine ; ِ ّ‫رب‬
‫الشباب‬
ُ ‫ يا أيها‬yerine ‫الشباب‬
ُ ‫ أيها‬denmesi gibi.

E. ‫ ابن‬veya ‫ بنت‬ile Mevsûf Müfred Alemler: Tek kelimelik özel isimler, başka bir
özel isme muzaf durumundaki bu iki kelime tarafından nitelendiği takdirde fetha üzere mebni
olurlar. Söz gelimi ‫ي‬ٌّ ‫ عل‬ismi tek başına bir nidâya konu olması durumunda ‫ي‬ ُّ ‫ يا عل‬biçiminde
okunurken ‫ ابن‬ismi tarafından nitelendiğinde ‫ب‬ ٍ ‫ي بنَ أ ِبي طال‬
َّ ‫ يا عل‬şeklinde telaffuz edilir.
2
Gizli bir ‫ أنادي‬fiilinin mef‘ûlün bihi

118
V. İ‘râb Yönünden Münâdâya Tâbi Olanlar:

A. Mebnî Tâbiler: Başında ‫ ال‬bulunmayan tek isimlik (müfred) ma‘tûf ve


bedeller, raf ‘ alâmeti3 üzere mebnidirler. ‫ح‬ ُ
ُ ‫حسن وملي‬ ُ
‫( يا‬Ey Hasan ve Melih) ve ‫حسن َم ِلي ُح‬ ‫( يا‬Ey
Hasan, yok yok Melih) ifadelerinde altı çizili isim ilkinde ma‘tûf, ikincisinde bedel olup zamme
üzere mebnidir.

B. Mu‘rab Tâbiler: Üçe ayrılırlar.

1. Merfû‘ Tâbiler: Münâdâ konumundaki “Eyyu”, “Eyyetu” veya “İşaret


ismi”nin bedeli konumundaki ‫ ال‬ile marife isimleri merfû okumak vacip, yani zorunludur. Söz
gelimi ‫ يا أيها الرج ُل‬tabirindeki ُ ‫ الرجلُ; يا أيتها المرأة‬ibaresindeki ُ ‫ المرأة‬ile ‫الطالب‬
ُ ‫يا هذا‬
ifadesindeki ‫الطالب‬
ُ isimleri sırasıyla “Eyyu”, “Eyyetu” ve “Hâzâ”dan bedel olup zamme ile
merfû‘durlar.

2. Mansûb Tâbiler: Manevi izafetin (Ayrıntılı bilgi için bkz. Ünite 1) asla ‫ال‬
kabul etmeyen muzafı, münâdâya tâbi olduğu takdirde, zorunlu olarak mansûb okunur.

Örnek 1: ‫عما ُل جميعَ ُهم‬


ُ ‫( يا‬Te’kid, mansûb, çünkü manevi izafetin muzafı)
Örnek 2: ‫( زي ٍد يا خالد ُ ع َّم‬Bedel, mansûb, çünkü manevi izafetin muzafı)

Örnek 3: ‫مر وأبا‬


ُ ‫ع‬ُ ‫( بكر يا‬Ma‘tûf, mansûb, çünkü manevi izafetin muzafı)
3. Raf‘ı da Nasbı da Mümkün Tâbiler: Lafzî izafetin (Ayrıntılı bilgi için bkz.
Ünite 2) başında ‫ ال‬bulunan muzafı ile ‫ ال‬ile marife tek kelimelik sıfatlar bir münâdânın tâbii
oldukları takdirde, söz konusu münâdânın lafzı dikkâte alınarak merfû‘ veya konumu4 dikkâte
alınarak mansûb okunabilir.

Örnek 1:‫عمر العاد ُل‬


ُ ‫عمر العاد َل يَا‬
ُ ‫ يا‬/ ‫الحكم‬
ِ ‫الحكم‬
ِ (Merfû‘ veya mansûb, çünkü
lafzî izafetin ‫ ال‬takılı muzafı)

Örnek 2:‫عمر العاد َل‬


ُ ‫ يا‬/ ‫عمر العاد ُل‬
ُ ‫َيا‬ (Merfû‘ veya mansûb, çünkü lafzî
izafetin ‫ ال‬takılı muzafı)

3
‫فاطر السماوات أنت وليي في الدنيا و اآلخرة توفني مسلما و ألحقني بالصالحين‬
َ ‫ربّ ِ قد آتيتني من الملك و علمتني من تأويل األحاديث‬
buradaki ayeti kerimede geçen ‫ فاطر‬ve ‫ رب‬kelimelerinin başında hazfedilmiş bir nida edatı bulunmaktadır.
4

119
‫‪ALIŞTIRMALAR‬‬

‫‪1. Örneklerde görüldüğü gibi aşağıdaki cümlelerde lafzen mansûb olan münâdâları tespit‬‬
‫‪ederek mansûbluk nedenlerini belirtiniz.‬‬

‫حامي‪ :‬منادى‪ ،‬منصوب بالفتحة ألنه‬ ‫ي الغُ ِ‬


‫رباء! اجْ علنا تحت حمايتك‬ ‫حام َ‬
‫المثال األول‪ :‬يا ِ‬
‫مضاف‬
‫طائعا‪ :‬منادى‪ ،‬منصوب بالفتحة ألنه‬ ‫المثال الثاني‪ :‬يا طائعا الحقَ ! أنت أحق الناس باالحترام‬
‫شبيه بالمضاف‬
‫منصوب‬ ‫منادى‪،‬‬ ‫مواطنًا‪:‬‬ ‫المثال الثالث‪ :‬يا مواطنًا! إنك أنت الصاحب الحقيقي للدولة‬
‫بالفتحة ألنه نكرة غير مقصودة‬

‫‪ .1‬يا صاحب من ال صاحب له! حول حالنا إلى أحسن الحال‬


‫‪ .2‬يا عارفا نفسه! إنك ال تظلم اآلخرين أبدا‪.‬‬
‫‪ .3‬يا قاضي الحاجات! إنك ال تخذل من استعانك‪.‬‬
‫‪ .4‬يا عاصيا أبويه! ال تنس أنك ستصيرا ذات يوم أبا‪.‬‬
‫‪ .5‬يا فاقدا عقله! دع الطيش واعتدل في كالمك‪.‬‬
‫‪ .6‬يا رسو َل هللاِ! اشفع لنا ولمن تبع سنتك‪.‬‬
‫‪ .7‬نادى أحد العُ ْمي ِ قائال‪ :‬يا رجالً! خذ بيدي حتى أعبر الطريق‪.‬‬
‫‪ .8‬يا واقعا من السقف! ال يعرف حالي أحد سواك‪.‬‬
‫‪2. Örneklerde görüldüğü gibi aşağıdaki cümlelerde lâfzen merfû mahallen mansûb olan‬‬
‫‪münâdâları tespit ederek nedenlerini belirtiniz.‬‬
‫غال ُم‪ :‬منادى‪ ،‬مبني على الضمة‪ ،‬منصوب محال‬ ‫غال ُم! استمع إلى نصائح الكبار‬ ‫المثال األول‪ :‬يا ُ‬
‫ألنه نكرة مقصودة‬
‫طائعا‪ :‬منادى‪ ،‬مبني على الضمة‪ ،‬منصوب محال‬ ‫َب! أكم ِلي جمالَ ِك بالخلق الحسن‬
‫المثال الثاني‪ :‬يا زَ ْين ُ‬
‫ألنه علم مفرد‬
‫ي‪ :‬منادى‪ ،‬مبني على الضمة‪ ،‬منصوب محال‬ ‫المثال الثالث‪ :‬يا أيها الناس! إنا جعلناكم من ذكر وأنثى أ ُّ‬
‫ألنه نكرة مقصودة‬
‫‪ .1‬يا صاحب من ال صاحب له! حول حالنا إلى أحسن الحال‬
‫‪ .2‬يا عارفا نفسه! إنك ال تظلم اآلخرين أبدا‪.‬‬
‫‪ .3‬يا قاضي الحاجات! إنك ال تخذل من استعانك‪.‬‬
‫‪ .4‬يا عاصيا أبويه! ال تنس أنك ستصيرا ذات يوم أبا‪.‬‬
‫‪ .5‬يا فاقدا عقله! دع الطيش واعتدل في كالمك‪.‬‬
‫‪ .6‬يا رسو َل هللاِ! اشفع لنا ولمن تبع سنتك‪.‬‬
‫‪ .7‬نادى أحد العُ ْمي ِ قائال‪ :‬يا رجالً! خذ بيدي حتى أعبر الطريق‪.‬‬
‫‪ .8‬يا واقعا من السقف! ال يعرف حالي أحد سواك‪.‬‬
‫‪3. Aşağıdaki ifadeler içerisindeki münâdâları bulup biçim ve i‘râblarına ilişkin ayrıntılı bilgi‬‬
‫‪veriniz.‬‬
‫‪ .1‬ربّ ِ أرني كيف تحيي الموتى‪.‬‬
‫‪ .2‬ربنا آتنا في الدنيا حسنة وفي اآلخرة حسنة‪.‬‬
‫‪ .3‬ربّ ِ اجعلني مقيم الصالة ومن ذريتي‪.‬‬
‫‪ .4‬قل اللهم مالك الملك تؤتي الملك من تشاء وتنزع الملك ممن تشاء‪.‬‬
‫‪ .5‬اللهم اغفر لحينا وميتنا وشاهدنا وغائبنا وكبيرنا وصغيرنا وذكرنا وأنثانا‪.‬‬
‫‪120‬‬
‫‪ .6‬يا خالد بن الوليد! إنك سيف هللا‪.‬‬
‫‪ .7‬يا خديجة بنت خويلد! إنك أم المؤمنين الكبرى‪.‬‬
‫‪ .8‬يا عباس! إنك عم النبي صلى هللا عليه وسلم‪.‬‬
‫‪4. Parantez içindeki veriyi boş bırakılan yerlere harekeli olarak bedel veya ma‘tûf yapınız.‬‬
‫‪ .1‬يا خلي ُل و‪ !.........‬قوما للصالة‪( .‬جليل)‬
‫‪ .2‬يا خليفةُ ‪ !..........‬نم مستريحا كما عدلت‪( .‬عمر)‬
‫‪ .3‬يا أبا القاسم‪ !..........‬بُعِثتَ رحمة للعالمين‪( .‬محمد)‬
‫‪ .4‬يا ملكُ ‪ !..........‬احكم بالعدل‪( .‬فيصل)‬
‫ُ‬
‫صادق ‪ !.........‬إن دعاءنا معك‪( .‬أحمد)‬ ‫‪ .5‬يا‬
‫‪ .6‬يا عمد الكلية ‪ !..........‬افتح لنا مقصفا أوسع (سميح)‬
‫‪ .7‬يا زينب و ‪ !...........‬اعلمي أنكما أنجح الطالب والطالبات‪( .‬مريم)‬
‫‪ .8‬يا أم المؤمنين ‪ !..........‬تعلمنا منك أحاديث كثيرة (عائشة)‬
‫‪5. Boşluklara harekeli olarak uygun bir bedel getiriniz.‬‬
‫‪ .1‬يا أيها ‪ .........‬قوموا بواجباتكم‪.‬‬
‫ت للمستقبل‪.‬‬‫كن مستعدا ٍ‬ ‫‪ .2‬يا أيتها ‪ّ ........‬‬
‫‪ .3‬يا أيهذا ‪ ........‬استفت قلبك وإن أفتاك المفتون‪.‬‬
‫‪ .4‬يا أيها ‪ .........‬اقتديا بأبيكما سيرة وخلقا‪.‬‬
‫استم َّرا في اجتهادكما‪.‬‬
‫ِ‬ ‫‪ .5‬يا أيتها ‪.........‬‬
‫اتبع ما يوحى إليك من ربك‪.‬‬ ‫‪ .6‬يا أيها ‪ْ .........‬‬
‫ربك‪.‬‬
‫‪ .7‬يا أيتها ‪ .........‬ال تقنطي من رحمة ِ‬
‫‪ .8‬يا أيها ‪ ..........‬هيا نأكل الكباب‪.‬‬
‫‪6. Aşağıda münâdâya tabi muzaflardan hangisi zorunlu, hangisi tercihe bağlı olarak mansûbdur.‬‬

‫‪ .1‬يا محمد شفيع الذنوب!‬


‫‪ .2‬يا محمد الصدق الوعد!‬
‫‪3.‬يا علي الشجاع القلب!‬
‫‪ .4‬يا علي أبا الحسن والحسين!‬
‫‪ .5‬يا خالد سيف هللا!‬
‫‪ .6‬يا خالد المخيف األعداء!‬
‫‪ .7‬يا طارق بطل األمة!‬
‫‪ .8‬يا طارق المحرق السفن!‬
‫‪7. Münâdâya tabi sıfatı bularak i‘râbına ilişkin ayrıntılı izahlarda bulununuz.‬‬

‫عثمان المؤدب! حافظ على أدبك‪.‬‬‫ُ‬ ‫‪ .1‬يا‬


‫‪ .2‬يا غازي المشفق! كن أشفق من حالتك الحاضرة‪.‬‬
‫‪ .3‬يا حجاج الظالم! ستجد عقاب ما تفعل في اآلخرة‪.‬‬
‫‪ .4‬يا إبراهيم الخليل! اتخذك هللا خليال‪.‬‬
‫‪ .5‬يا عمر العادل! عدلت‪ ،‬فعرفت بين الناس عادال‪.‬‬
‫‪ .6‬يا مريم البتول! ولدتَ عيسى بدون األب‪.‬‬
‫إنك رمز في الصبر والمتانة‪.‬‬ ‫‪ .7‬يا نسيبة المازنية! ِ‬
‫‪ .8‬يا فاطمة الحسناء! كل شيء هالك سوى وجه هللا‪.‬‬
‫‪121‬‬
8. Aşağıdaki cümleleri harekeli olarak Arapçaya çeviriniz.

a. Ey Muhammed! Ümmetine şefaat eyle.


b. Ey Merhametlilerin en merhametlisi! Bize merhamet eyle.
c. Ey duvarları yıkan! Senin önünde kim durabilir.
d. Allah’ım, kullarını gözet.
e. Ey insanlar, biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık.
f. Ey Ebû Talib’in oğlu Ali! Sen peygambere en yakınsın.
g. Ey halife Ebû Bekir! Sen mürtedlerle savaştın.
h. Ey müminlerin annesi Hatice! Sen Peygamberin ilk eşisin.

122
ÖZET
Bir nidâ edatı aracılığıyla kendisine seslenilen isme Münâdâ adı verilir. Münâdânın irabı için
aşağıdakiler söylenebilir.
1. Mebnî: Münâdâ aşağıdaki durumlarda mebnidir.
a. Müfred Alemler: Tek kelimelik özel isimler zamme veya eşdeğer bir raf‘ alâmeti üzere
mebnîdir.
b. Nekra el-maksûde: Hitaba doğrudan konu olan tek kelimelik zamme veya eşdeğer bir raf‘
alâmeti üzere mebnîdir.
c. Eyyu / Eyyetu: Bedeli ‫ ال‬ile marife bir isim olan bu iki isim zamme veya eşdeğer bir raf‘
alâmeti üzere mebnîdir.
d. Sıfatı ‫ بن‬veya ‫ بنت‬olan müfre alemler fetha veya eşdeğeri bir nasb alâmeti üzere mebnî olur.
2. Mu‘rab: Münâdâ aşağıdaki durumlarda fetha veya ona eşdeğer bir nasb alâmeti ile mansûb
olur.
a. Muzaf: İsim tamlamasının muzafı durumundaki isimler.
b. Şebîh bi’l-muzaf: Devamındaki ismin âmili (yüklemi) durumundaki nitelik bildiren isimler.
c. Nekra gayr el-maksûde: Hitaba doğrudan değil de dolaylı konu olan tek kelimelik nekra isim.
3. Münâdânın Tâbileri: Münâdânın tâbileri için şunlar söylenebilir.
a. Mebnî: Başında ‫ ال‬bulunmayan tek kelimelik ma‘tûf veya bedeller zamme veya ona eşdeğer
bir raf‘ alâmeti üzere mebnîdirler.
b. Mansûb: Manevi izafetin muzafı durumundaki tabiler zorunlu olarak mansûbdur.
c. Mansûb / Merfû‘: Lafzî izafetin başında ‫ ال‬bulunan muzafını merfû‘ ve mansûb olarak iki
farklı biçimde okumak caizdir.
SONUÇ
Bu üniteyi okuyan öğrenci, aşağıdaki konularda söz söyleme yetkinliğine sahiptir:
1. Nida, münada, nida edatı gibi nida üslûbuna ilişkin terim ve kavramlar.
2. Münadanın değişik hal ve biçimleri.
3. Münadanın irabı.
4. Münada tabilerinin irabı.

123
8. NÜDBE

124
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
Bu bölümde Nüdbe konusu ele alınacaktır. Münadadan hemen sonra bu konunun ele
alınmasının nedeni bu konunun esasen bir münada türü olmasından ileri gelmektedir. Bu
ünitede Nüdbe nedir, özellikleri nelerdir, münada ile benzerlik ve farklılıkları nelerdir, bu
konular işlenecektir.

125
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) Nüdbe nedir?
2) Nüdbenin biçimleri nelerdir?
3) Nüdbenin irabı nasıldır?

126
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Kazanımın nasıl elde edileceği
Konu Kazanım
veya geliştirileceği
Nüdbenin mahiyeti, türetim
biçimleri ve münada işlevi Metin, metin çözümlemesi,
görmesi için gereken şartlar eşanlamlı karşıt anlamlı
Nüdbe hakkında açıklamada kelimelerle kelime hazinesi,
bulunabilir. İçinde nüdbe örneklerle anlatım, alıştırmalar
bulunan cümleler kurabilir, ile konuların daha kolay
cümlelerdeki münadaları anlaşılması sağlanacaktır.
nüdbeye dönüştürebilir.

127
Anahtar Kavramlar
● Nüdbe
● Münada
● Nida edatları
● Mansub
● Mebni

128
Giriş
Nüdbe bir tür münadadır. Münadanın hükümleri Nüdbe’de de geçerlidir.
Münadadan temel farkı nida edatı olarak Nüdbe’de ‫ وا‬edatının kullanılıyor olmasıdır.

Nüdbe: Hissedilen bir acıyı, ızdırabı ifade etmede kullanılan bir üsluptur.

Münadanın irabı ile ilgili hükümler nüdbe için de aynen geçerlidir. Fakat
nüdbenin sonuna (‫ )ا‬ya da kimi zaman da (‫ )اه‬getirilmesi sebebiyle irab açısından
gerekli olan hareke ortaya çıkmamaktadır. Bu durumda takdir edilmesi gerekecektir.

129
‫‪8.1. Konuyla İlgili Metin‬‬
‫ب َو ْالعَ ُج ِ‬
‫وز‬ ‫ع َم َر ْب ِن ْال َخ َّ‬
‫طا ِ‬ ‫صة ُ ُ‬
‫قِ َّ‬
‫قِي َل‪ :‬لَ َّما رجع عمر بن الخطاب‪ ،‬رضي هللا عنه‪ ،‬من الشام إلى المدينة انفرد عن الناس ليتعرف ويتفقد‬
‫أخبار رعيته فمر بعجوز في خباء لها فقصدها فقالت يا هذا‪ ،‬ما فعل عمر؟ قال‪ :‬قد أقبل من الشام سالما‪.‬‬
‫فقالت‪ :‬ال جزاه هللا خيرا!‬
‫قال‪ :‬ولم؟ قالت‪ :‬ألنه وهللاِ ما نالني من عطاءه منذ تولى أمر المسلمين دينار وال درهم! قال‪ :‬وما يدري‬
‫ت في هذا الموضع؟ فقالت‪ :‬سبحان هللا وهللا ما ظننت أن أحدًا يلي على الناس وال يدري ما‬ ‫عمر بحالك وأن ِ‬
‫بين مشرقها ومغربها؟ فبكى عمر رضي هللا عنه وقال‪ :‬وا عمراهُ! كل أحد أفقه منك يا عمر حتى العجائز!‬
‫ثم قال لها‪ :‬يا أمة هللا بكم تبيعيني ظالمتك من عمر فإني أرحمه من النار! فقالت‪:‬ال تستهزىء بنا يرحمك‬
‫هللا! فقال‪ :‬لست بهزاء فلم يزل بها حتى اشترى ظالمتها بخمسة وعشرين دينارا‪.‬‬
‫فبينما هو كذلك إذ أقبل علي بن أبي طالب وعبد هللا بن مسعود رضي هللا عنهما فقاال السالم عليك يا أمير‬
‫المؤمنين! فوضعت العجوز يدها على رأسها وقالت وا سوأتاه شتمت أمير المؤمنين في وجهه‪.‬‬
‫فقال لها عمر ما عليك يرحمك هللا ثم طلب رقعة جلد يكتب بها فلم يجد فقطع قطعة من مرقعته وكتب فيها‬
‫بسم هللا الرحمن الرحيم‪ :‬هذا ما اشترى به عمر من فالنة ظالمتها منذ ولي إلى يوم كذا وكذا بخمسة‬
‫وعشرين دينارا فما تدعي عند وقوفه في الحشر بين يدي هللا تعالى فعمر منه بريء‪ .‬شهد على ذلك علي‬
‫وابن مسعود ثم دفع الكتاب إليه وقال‪ :‬إذا أنا مت فاجعله في كفني ألقى به ربي عز وجل‪.‬‬
‫هكذا يكون العلماء العاملون قال هللا تعالى‪( :‬إنما يخشى هللا من عباده العالماء)‬
‫على قدر علم المرء يعظم خوفه ‪ /‬فال علم إال من هللا خائف‪.‬‬

‫‪130‬‬
‫‪A. ANLAMA VE KAVRAMA ÇALIŞMALARI‬‬

‫‪1. Yukarıdaki parçadan hareketle soruları cevaplayınız.‬‬

‫من أين عاد عمر بن الخطاب؟‬ ‫‪.1‬‬


‫ماذا قالت الجوز لعمر؟‬ ‫‪.2‬‬
‫كم دينارا دعف عمر العجوز؟‬ ‫‪.3‬‬
‫من وصل عندما كان عمر عند الجعوز؟‬ ‫‪.4‬‬
‫ماذا كتب عمر على الرقعة؟‬ ‫‪.5‬‬
‫من أعطى عمر الرقعة؟‬ ‫‪.6‬‬
‫لماذا انفرد عمر عن الناس؟‬ ‫‪.7‬‬
‫ماذا اشترى عمر من المرأة؟‬ ‫‪.8‬‬
‫‪2. Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili kelimelerin yakın ya da eş anlamlılarını‬‬
‫‪parantez içindeki listeden seçiniz.‬‬
‫(صعبة‪ ،‬عالية‪ ،‬حزين‪ ،‬جهة‪ ،‬أعماق‪ ،‬عاد‪ ،‬أمام‪ ،‬يخاف)‬

‫اتجه الشرطي ناحية المقر الرئيسي للحكومة‪.‬‬ ‫‪.1‬‬


‫اعتبر الطالب أسئلة االمتحان عسيرة‪.‬‬ ‫‪.2‬‬
‫عد المواطنون أثمان المواد الغذائية مرتفعة‪.‬‬ ‫‪.3‬‬
‫بحثت الشرطة اللصوص في حضيض المدينة‪.‬‬ ‫‪.4‬‬
‫قابلت صديقي وهو تعس‪.‬‬ ‫‪.5‬‬
‫قِيلَ‪ :‬لَ َّما رجع عمر بن الخطاب‪ ،‬رضي هللا عنه‪ ،‬من الشام‬ ‫‪.6‬‬
‫فما تدعي عند وقوفه في الحشر بين يدي هللا تعالى فعمر منه بريء‪.‬‬ ‫‪.7‬‬
‫إنما يخشى هللا من عباده العالماء‬ ‫‪.8‬‬
‫‪3. Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili kelimelerin zıt anlamlılarını parantez içindeki listeden‬‬
‫‪seçiniz.‬‬
‫(صعب‪ ،‬فشل‪ ،‬عجز‪ ،‬تحت‪ ،‬مريض‪ ،‬يفتش‪ ،‬شعب‪ ،‬باع)‬
‫‪ .1‬قدر السائح على فهم اللغة التركية‪.‬‬
‫‪ .2‬كانت القطة تنام فوق السرير مع الزوجين‪.‬‬
‫‪ .3‬اعتبر المدير كل عمل المهندسين نجاحا‪.‬‬
‫‪ .4‬وصل الرجل إلى مكان عمله سالما‪.‬‬
‫‪ .5‬كانت األسئلة سهلة‬
‫‪ .6‬انفرد عن الناس ليتعرف ويتفقد أخبار رعيته‬
‫‪ .7‬انفرد عن الناس ليتعرف ويتفقد أخبار رعيته‬
‫‪ .8‬هذا ما اشترى به عمر من فالنة طالمتها‬

‫‪4. Aşağıdaki sözcüklerin çoğullarını yazınız.‬‬

‫‪131‬‬
‫قصة‪ ،‬رعية‪ ،‬دينار‪ ،‬درهم‪ ،‬حال‪ ،‬موضع‪ ،‬مشرق‪ ،‬مغرب‪ ،‬أ َ َمة‪ ،‬نار‪ ،‬هزاء‪ ،‬أمير‪ ،‬رأس‪ ،‬سوأة‪،‬‬
‫وجه‪.‬‬
‫‪5. Aşağıdaki kelimelerin tekillerini yazınız.‬‬

‫ناس‪ ،‬أخبار‪ ،‬مسلمين‪ ،‬عجائز‪ ،‬مؤمنين‪ ،‬علماء‪ ،‬عاملون‬


‫‪6. Aşağıda verilen cümleler ile ilgili olarak parçadan hareketle doğru yanlış değerlendirmesi‬‬
‫‪yapınız.‬‬
‫كان العجوز راضية عن أمير المؤمنين‪.‬‬ ‫‪.1‬‬
‫مر عمر بعجوز ومعه خادمه‪.‬‬ ‫‪.2‬‬
‫وصل علي بن أبي طالب وعبد هللا ابن مسعود عنما كان عمر مع العجوز‪.‬‬ ‫‪.3‬‬
‫كتب علي على الرقعة‪.‬‬ ‫‪.4‬‬
‫أعطى عمر الرقعة المكتوبة عليها عليا‪.‬‬ ‫‪.5‬‬
‫شكرت العجوز العمر‪.‬‬ ‫‪.6‬‬
‫حزنت العجوز عندما عرفت أن الرجل الذي غضبته أمير المؤمنين‪.‬‬ ‫‪.7‬‬
‫غضب عمر الخطاب العجوز‪.‬‬ ‫‪.8‬‬

‫‪132‬‬
NÜDBE
‫ نُ ْدبَة‬kelimesi ‫ب‬
َ َ‫ نَد‬fiilinden türemiş bir isim olup sözlükte ölmüş bir kişinin arkasından,
onun duyduğunu varsayarak yapmış olduğu iyiliklerini saymak ve arkasından ağlamak
anlamına gelir.
Nahiv ilminde Nüdbe; başa gelen herhangi bir sıkıntı sebebiyle fiziksel veya ruhsal bir
acıyı dile getirmek için kullanılan üsluptur. Nüdbe aslında bir münada türüdür. Bu yüzden
münada için geçerli olan hükümler nüdbe için de geçerlidir.

Nüdbe edatı
Bu münada türünde nida harfi olarak genellikle ‫ َوا‬kullanılır. Eğer nüdbenin normal
münada ile karışma ihtimali yoksa nida edatı olarak ‫ َوا‬edatı yerine ‫ يَا‬edatı da kullanılabilir.
Nüdbe için kullanılan nida edatından sonra gelen kelimeye mendub denilir. Nüdbe Türkçe’ye
vah, eyvah, yazık oldu, ah, zavallı şeklinde tercüme edilebilir.
!ُ‫ع َم َراه‬
ُ ‫ َوا‬Eyvahlar olsun Ömer’e! (Vah Ömer’in başına gelenler!)
Üstteki cümlede ‫ وا‬nüdbe edatıdır. ‫ع َم ُر‬
ُ kelimesi menduptur. Ömer’den sonra gelen elif
harfine elif-i nüdbe denir. En sondaki he harfin ise sekte he’si denir.

Nüdbenin cümlede geliş şekilleri:


Bilindiği gibi münada beş şekilde olmaktaydı. Bunlar: 1. Muzaf, 2. Şebih bil muzaf, 3.
Nekre-i gayri maksûde, 4. Müfret alem, 5. Nekre-i maksude.
Bir münada türü olan nüdbenin daima marife olması gerektiğinden dolayı bu beş
türden nekre olan şekillerde nüdbe gelmez. (İstisnalar hariç.) Dolayısyıle nüdbe sadece muzaf
ve müfret alem şeklinde gelir. Nüdbenin irabını detaylı olarak görmeden önce münada ile
arasındaki farkları görelim:

Nüdbe’nin münadadan farkı üç şekildedir:


1. Nüdbe’de nida edatı da ondan sonra gelen ve mendup denilen münada da cümleden
atılamaz.
2. Nüdbe’de dile getirilen üzüntü veya hissedilen acıyı şiddetlendirmek için çoğunlukla
ُ ‫أ َ ِل‬
mendubun sonuna zait olan öncesi fethalı sakin bir elif gelebilir. Bu elife nüdbe elifi ( ‫ف‬
‫ )النُّ ْدبَ ِة‬adı verilir. Bu eliften sonra da kelime sonunda duruşu sağlamak için zamir olmayan bir
he harfi getirilebilir. Bu he harfine sekte he’si ( ُ‫س ْكت‬ َّ ‫ ) َها ال‬denilir. Eğer mendup başka bir
kelimeye bitişirse bu sekte he’si hazfedilir. Bu iki harf getirilmeksizin ya da sadece elif
getirilerek de nüdbe yapılabilir.
3. Nüdbe’de mendubun marife olma zorunluluğu vardır.

Nüdbe’nin İrabı:
Nüdbe bir münada türü olduğu için münadanın hükümlerin burada geçerli olduğunu söylemiş
ve iki türlü nüdbe olacağını ifade etmiştik.

133
1. Müfret alem olması durumunda tıpkı münada gibi merfu olduğu şey üzere mebni
olur.
!ُ‫ َوا ُم َح َّمد‬Yazık oldu Muhammed’e!
!‫ َوا ُم َح َّمدَا‬Yazık oldu Muhammed’e!
!‫ َوا ُم َح َّمدَاه‬Yazık oldu Muhammed’e!
Bu cümlelerdeki mendub ُ ‫ح َّمد‬ َ ‫ ُم‬kelimesidir. Müfret alem (özel isim) olduğu için merfu olduğu
şey üzere (zamme harekesi) mebnidir. Ancak ikinci ve üçüncü cümlede mendubun sonunda
sakin elif geldiği için mebnilik alameti görünememiştir.

2. Muzaf olduğu zaman da mansup olur.


ِ ‫يس ْال ُج ْم ُه‬
!‫وريَّ ِة‬ َ ِ‫ َوا َرئ‬Vah Cumhurbaşkanına!
Bu cümledeki mendup ‫يس‬ َ ِ‫ َرئ‬kelimesidir. Muzaf olduğu için mansup olmuştur.
! َ‫ير ْال ُمؤْ ِمنِين‬ َ ‫ َوا أ َ ِم‬Vah müminlerin emirine!
Bu cümledeki mendup ‫ أمير‬kelimesidir. Muzaf olduğu için mansup olmuştur.
* Mütekellim ya’sına muzaf olan mendubun irabı takdiren mansup olmaktır.
!‫ َوا َولَ ِد‬Zavallı çocuğum!
!‫ َوا َولَ ِديَا‬Zavallı çocuğum!
!‫ َوا َولَ ِديَاه‬Zavallı çocuğum!
Bu cümlelerde menduplar mütekellim ye’sine muzaf olmuşlardır. Birinci cümlede mütekellim
ye’si hazfedilmiş ve ondan önceki esre kalmıştır. Burada mendup takdiren mansuptur. İkinci
ve üçüncü cümlede de aynı şekilde mendup mütekellim ye’si sebebi ile takdiren mansuptur.

* Mendup normal bir isme muzaf olursa elif ve he harfi muzafun ileyhin sonuna gelir.
Örnek:
!ُ‫غ َال َم أَحْ َمدَاه‬
ُ ‫ َوا‬Vah Ahmet’in çocuğuna!

Nüdbe ile ilgili farklı durumlar:


*Mendub’un nekre olmayacağını dana önce söylemiştik. Eğer hissedilen bir acı ifade edilirse
o durumda nekre de olabilir.
َ ‫( َوا‬Vah sırtım!)
!‫ظ ْه ُر‬
َ ‫( َوا‬Vah sırtım!)
!‫ظ ْه َرا‬
َ ‫( َوا‬Vah sırtım!)
!‫ظ ْه َراه‬
Birinci cümledeki ‫ظ ْه ُر‬ َ ikinci cümledeki ‫ظ ْه َرا‬
َ ve üçüncü cümledeki ُ‫ظ ْه َراه‬
َ kelimeleri
menduptur. Bu kelimeler nekredir. Münada nekrei maksude olduğunda merfu olduğu şey
üzere mebni olduğundan mendup da burada aynı durumdadır. Ancak sonuna elif geldiği
zaman mebnilik alameti zahiren görülmemektedir.
* Mendup olan kelime işaret ismi, ismi mevsul gibi anlamı kapalı olan marife kelimelerden de
olmaz. Ancak eğer sıla cümlesinde ifade edilen şey tanınıyor ve biliniyorsa o zaman ismi
mevsulden mendup olabilir.
!‫( َوا َم ْن َحفَ َر ِبئْ َر زَ ْمزَ َماه‬Vah Zemzem kuyusunu kazan kişiye!) Burada mebdup ‫ َم ْن‬dir. İsmi
mevsuldür. Normalde ismi mevsulün nüdbede mendup olması caiz değildir. Ancak bu
cümlede kastedilen belli kişi olduğu için caizdir. Cümlede kastedilen: !‫ط ِلبَاه‬ َّ ‫ع ْبدَ ْال ُم‬
َ ‫( َوا‬Vah
Abdülmuttalib’e) şeklinde ifade edilebilir.

134
ُ ‫ )أ َ ِل‬sebebiyle kelime sonunda daha önceden
*Mendubun sonuna gelen nüdbe elifi (‫ف النُّ ْد َب ِة‬
bulunan elif, tenvin, zamme, kesre gibi şeyler kaldırılır.
َ ‫ص‬
Elifin düşürülmesine örnek: !‫طفَاه‬ ْ ‫َوا ُم‬
Tenvinin düşürülmesine örnek: !‫حفَ َر بِئْ َر زَ َمزَ َماه‬
َ ‫َوا َم ْن‬
Zammenin düşürülmesine örnek: !‫ع ِليَّاه‬
َ ‫َوا‬
Kesrenin düşürülmesine örnek: !‫ع ْبدَ ْالعَ ِزيزَ اه‬
َ ‫َوا‬
* Eğer mendubun sonundan zamme ve kesrenin hazfedilmesi anlam bakımından karışıklığa
sebep olacaksa harekeler yerinde bırakılır ve zammeden sonra elif, kesreden sonra da ye
eklenir.
!‫ َوا زَ ْو ُج ِكي‬Yazık oldu senin kocana! (Eğer esre kaldırılırsa o zaman zamir müzekker
anlaşılacaktır.)
!‫ َوا بَ ْيت ُ ُهو‬Yazık oldu onun evine! (Eğer zamme kaldırılır ve sonuna elif getirilirse o zaman
zamir yanlışlıkla müennes zannedileceğinden dolayı zamme yerinde bırakıldı ve ona uygun
olan vav sona eklendi.)
!‫غ َال َم ُك ُمو‬ ُ ‫ َوا‬Yazık olduğu çocuğunuza.
Üstteki cümlelerde olduğu gibi harekeler kaldırıldığı zaman karışıklık olması durumunda elif
getirilmez.
*Eğer mendubun sıfatı olursa sonundaki elif ve he düşer.
!‫ َوا خَا ِلدَاه‬Yazık oldu Halid’e! (Sıfatsız hali)
!‫يف‬ َّ ُ‫ َوا خَا ِلد‬Yazık oldu zarif Halid’e! (Sıfatlı hali)
ُ ‫الظ ِر‬

135
‫‪ALIŞIRMALAR‬‬
‫‪A. Aşağıdaki cümlelerde geçen nüdbeleri bulup türünü belirtiniz.‬‬
‫ذهبت مع والدي إلى طبيب األسنان وسمعت صوت المريض يقول‪ :‬وا ضرسي!‬ ‫‪.1‬‬
‫لما توفي السلطان محمد الفاتح بدأ الشعب يصرخون‪ :‬وا من فتح القسطنطينية!‬ ‫‪.2‬‬
‫اصطدمت السيارتان وقتل من فيهما ولما سمع والد حسين الخبر قال‪ :‬وا حسيناه وا حسيناه!‬ ‫‪.3‬‬
‫طلب الرجل المسن المساعدة من الشاب ليحمل بضاعته إلى البيت وقال‪ :‬وا شبابياه!‬ ‫‪.4‬‬
‫كانت البنت مريضة وكانت تقول بصوت منخفض‪ :‬وا رأسي!‬ ‫‪.5‬‬
‫استمع الناس في الحي إلى خبر وفاة زوجة علي وقالوا‪ :‬وا زوجتهو!‬ ‫‪.6‬‬
‫سمع خبر وفاة علي بن أبي طالب بدأ الناس يصيحون‪ :‬وا سيف هللا المسلول!‬ ‫عندما ُ‬ ‫‪.7‬‬
‫كان شعب الدول العثمانية يبكون عندما سمعوا وفاة السلطان سليمان يقولون‪ :‬وا من قهر األعداء!‬ ‫‪.8‬‬

‫‪B. Parantez içindeki kelimeleri boşluklara yerleştiriniz.‬‬


‫(هريرتاه‪ ،‬شركتي‪ ،‬مصيبتاه‪ ،‬لساني‪ ،‬زوجي‪ ،‬نقوداه‪ ،‬عجوزاه‪ ،‬محموداه)‬
‫أكلت األم في الطعام فلفال حارا وبدأت تشعر باأللم في لسانها وقالت‪ :‬وا ……‪..‬‬ ‫‪.1‬‬
‫توفي زوج فاطمة بعد إصابته بمرض السرطان وقالت‪ :‬وا ……‪..‬‬ ‫‪.2‬‬
‫قصفت المقاتالت العدو المنطقة وأسفرت عن مقتل جندي وجرح آخر وكان يصرخ‪ :‬وا‬ ‫‪.3‬‬
‫………‪.‬‬
‫قال التاجر لما تلقى خبر إفالس شركتها‪ :‬وا …………‪.‬‬ ‫‪.4‬‬
‫كنت أمشي في الطريق وفجأة جاءت السيارة ودهست القطة وقلت ‪ :‬وا ………‬ ‫‪.5‬‬
‫وصل الرجل المسن إلى السوق وأراد أن يأخذ النقود لكنها كانت غائبة فقال‪ :‬وا ………‪.‬‬ ‫‪.6‬‬
‫كان العجوز ال يقدر أن يحمل حقيبته ورأيته وقلت في نفسي‪ :‬وا ……‪..‬‬ ‫‪.7‬‬
‫كان محمود صديقي الحميم‪ ،‬عندما سمعت خبر وفاته بدأت أقول‪ :‬وا ……‪...‬‬ ‫‪.8‬‬

‫‪C. Aşağıdaki menduplarda hazfedilen şeyleri bulunuz.‬‬


‫وا موساه!‬ ‫‪.1‬‬
‫وا من خفر بئر زمزماه!‬ ‫‪.2‬‬
‫وا خالداه!‬ ‫‪.3‬‬
‫وا عبد الرحماناه!‬ ‫‪.4‬‬
‫وا خادم القرآناه!‬ ‫‪.5‬‬
‫وا قائ ِد!‬ ‫‪.6‬‬
‫وا مرتضاه!‬ ‫‪.7‬‬
‫وا معدةِ!‬ ‫‪.8‬‬

‫‪136‬‬
ÖZET

Arapçada kelimelerin sonlarındaki değişiklik irap adını almaktadır. İrap kişinin


kastının dinleyici tarafından anlaşılmasını ve farklı manalar ile karıştırılmasını
engelleyen bir olgudur. Dolayısı ile nahiv kelimelerin sonları ve bunların farklı
terkiblerde neden farklılık gösterdiği ile ilgilenmektedir.

Münâda konusu hitap üsluplarını içeren bir konudur. Bir takım edatlar ile
kullanılan üslupları ve bunların nahiv açısından durumlarını incelemektedir. Fakat özel
durumları sonuna yapılan bir takım eklemeler sebebi ile nüdbe konusu irap hükümleri
açısından münâda ile aynı başlık altında incelenmemiştir.

Nüdbe ölen bir kimse, ağrıyan bir uzuv ya da başa gelen sıkıntıyı ifade ederken
kullanılan üsluptur. Bu üslubun başında genel olarak kullanılan nida harfi ‫‘ وا‬dır. Ayrıca
nüdbe’nin sonuna ‫ ا‬ya da ‫ اه‬harfleri eklenmesi söz konusudur. Yalnız bu harfler irap ile
ilgili değil sadece kelimenin sonunu uzatmayı sağlamak ve böylece hissedilen duyguyu
daha mübalağalı hale getirmektedir.

Damme üzere mebni olduğu durumlar: müfret olmakla birlikte alem ( ‫وا‬
‫)عمراه‬, nekre-i maksûde ‫ كبداهوا‬veya herhangi bir musîbet ve esef ‫وا أسفاه وا‬
‫مصيبتاه‬ifadesi olmasıdır.

Lafzen mansûb olduğu durumlar: muzâf ‫وا خليفة رسول هللا‬, şebîh bi’l-muzâf ‫وا‬
‫ ناصرا دينَ محمد‬veya sıfat almış nekre-i maksûde ‫ وا قاضيا يحكم بالعدل‬olmasıdır.
Yine unutulmaması gereken bir husus da umum ifade eden ismi mevsullerin
normal şartlar altında nüdbe olarak kullanılmamasıdır. Yalnız bu umum ifade eden
ismi mevsullerin sıla cümleleri ile marifeleşebilmesi mümkündür. Bu gibi durumlarda
nüdbe olarak da kullanılabilir. Örnek: ‫اسطنبول‬ ‫!وا من فتح مدينة‬

137
SONUÇ

Bu üniteyi okuyan öğrenci, aşağıdaki hususlarda söz söyleme yetkinliğine


sahiptir:

1. Nüdbe kavramı ve nida üslûbundaki yeri.

2. Nüdbe üslûbunun kullanım alanları.

3. Nüdbenin irabı.

4. Nüdbe üslupları.

138
9. İSTİĞÂSE TERHÎM

139
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
Bir münada türü olan İstiğase yardım talep etmek anlamına gelmektedir. Bu
bölümde ele alınacak bu konu, örnekler eşliğinde açıklanacak ve alıştırmalar ile
daha iyi anlaşılması sağlanacaktır.

140
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) İstiğase nedir, özellikleri nelerdir?
2) Terhim nedir, özellikleri nelerdir?
3) İstiğase ve terhimin irabı nasıldır?

141
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Konu Kazanım Kazanımın nasıl elde edileceği
veya geliştirileceği
İstiğase ve terhimin mahiyeti,
çekimi, türetim biçimleri Metin, metin çözümlemesi,
hakkında açıklamada bulunabilir. eşanlamlı karşıt anlamlı
İçinde istiğase ve terhim bulunan kelimelerle kelime hazinesi,
İstiğase ve Terhim
cümleler kurabilir, cümlelerdeki örneklerle anlatım, alıştırmalar
istiğaseleri ve terhimleri doğru ile konuların daha kolay
bir şekilde tespit edrek irablarını anlaşılması sağlanacaktır.
anlar.

142
Anahtar Kavramlar
● İstiğase
● Terhim
● İstiğase ve terhimin cümledeki yerleri
● İstiğase ve terhimin irabları

143
Giriş
İstiğâsenin lügat anlamı yardım dilemek olup Nahiv konusu olarak münâda türleri
arasında sayılmaktadır.

İstiğâse bir kişinin başka bir kişiye yardım etmesi için nida harflerinden yalnızca ‫يا‬
kullanılarak çağrıda bulunmaktır. İstiğase hakkında üç terim bilinmelidir: Müsteğis, Müsteğas
olan kelimenin başına fethalı bir lam, Müsteğasun leh’in başında da eserli bir lam gelir. Bu
lam harfi cer olup her iki ismi de cer eder. Anlamı olmayan bu lam harfleri zait kabul edilir.

144
‫‪9.1. Konuyla İlgili Metin‬‬
‫الحياة في نهاية األسبوع‬
‫تعودت نفسي أن أزور في كل نهاية األسبوع أقاربي وأن أشتري حاجاتي األسبوعية فيه‪ .‬لذلك خرجت من‬
‫بيتي في عطلة نهاية األسبوع وحيدا ألتجول في السوق وألزور أقاربي‪ .‬كان هناك سوق شعبي كبير في‬
‫كل السبت في حينا‪ ،‬كنت أريد أن أشتري بعض الحاجات المنزيلة األساسية من السوق مثل الخضار‬
‫أمر بالجزار ألبيع لحم الدجاج ولحم أحمر‪ .‬كنت‬
‫والبقليات وكذلك بعض األغذية للفطور‪ .‬وكنت أنوي أن َّ‬
‫أسكن في منزل لإليجار‪ .‬وكان البيت قريبا من هذا السوق الشعبي الكبير‪ .‬عندما خرجت من العمارة كنت‬
‫أستمع من صيحات السوق ِيّينَ ‪ .‬كان السوق هادئا‪ ،‬ألن الوقت كان مبكرا بعدُ‪ .‬قررت أن أزور أوال عمي‬
‫أشتري حاجاتي المنزلية من السوق‪ .‬لذلك أقبلت على بيت عمي الذي يقع في نهاية السوق‪.‬‬‫َ‬ ‫وخالي ثم‬
‫ً‬
‫متوسال يسأل المساعدة ولكنه ال يستطيع الكالم‪ .‬وكان عنده ولده‬ ‫عندما بدأت أمشي داخل السوق شاهدت‬
‫الصغير الذي قال لي عندما رآني‪ :‬يا لَسيد ِألبي! فوضعت يدي في جيبي فوجدت خمس ليرات فأعطاهما‪.‬‬
‫وبعد عشر دقائق وصلت إلى بيت عمي فدخلت فيه وسلمت عليه‪ ،‬وكان يتناول الفطور مع زوجته‬
‫وأوالده‪ .‬وعندما شاهدني قال لي‪ :‬يا أح ُم! أهال وسهال تعال نأكل معًا! وكنت قد تناولت الفطور في منزلي‪،‬‬
‫ولذلك ما طلبت إال الشاي‪ ،‬وتكلمت مع عمي بعض الوقت عن حاله وحال أوالده زوجته‪ .‬ثم غادرته‬
‫وذهبت إلى عمتي‪ .‬وكانت عجوزا عمرها ستين عاما‪ .‬وكانت تحتاج إلى المساعدة دائما‪ .‬وصلت هناك‬
‫وسألت عن حالها وحال زوجها وأوالدها‪ .‬أثناء وجودي هناك أرادت عمتي أن تقوم فقال زوجها لي‪ :‬يا‬
‫ألحمد لعمتك! وساعدتها عمتي فقامت وتجولت داخل البيت قليال ثم جلست‪ .‬بعد أن قمت هاتين البزيارتين‬
‫عدت إلى السوق ألشتري ما أحتاج إليه‪ .‬اشتريت كل ما أردت ورجعت إلى البيت حامال ما اشتريته‬
‫وسعيدا لزيارتي أقاربي‪.‬‬

‫‪145‬‬
‫‪ALIŞTIRMALAR‬‬
‫‪1. Parçadan hareketle aşağıdaki soruları cevaplayınız.‬‬

‫متى يشتري أحمد كل احتياجاته؟‬ ‫‪.1‬‬


‫من شاهد أحمدُ في السوق وماذا فعل له؟‬ ‫‪.2‬‬
‫هل كان السوق مزدحما؟‬ ‫‪.3‬‬
‫ماذا قرر أحمد أن يقمل أوال؟‬ ‫‪.4‬‬
‫ماذا قال عمه له؟‬ ‫‪.5‬‬
‫كم عمر عمته؟‬ ‫‪.6‬‬
‫عندما وصل إلى عمه ماذا كان يعمل؟‬ ‫‪.7‬‬
‫هل كان المتسول يتكلم؟‬ ‫‪.8‬‬
‫‪2. Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili kelimelerin yakın ya da eş anlamlılarını parantez‬‬
‫‪içindeki listeden seçiniz.‬‬

‫( َج َماعة‪ ،‬بداية‪ ،‬بعد‪ ،‬سعيدة‪ ،‬يع ّم‪ ،‬قَبل‪ ،‬مختلف‪ ،‬ترك)‬

‫زار السياح أماكن شتى في المدينة‪.‬‬ ‫‪.1‬‬


‫وافق المجلس قرار الحكومة‪.‬‬ ‫‪.2‬‬
‫غادر الضيف البيت عقب الفطور‪.‬‬ ‫‪.3‬‬
‫كانت العائلة مسرورة جدا‪.‬‬ ‫‪.4‬‬
‫عملت الحكومة لينشر التعليم في البلد‪.‬‬ ‫‪.5‬‬
‫ثم غادرته وذهبت إلى عمتي‬ ‫‪.6‬‬
‫تعودت نفسي أن أزور في كل نهاية األسبوع‬ ‫‪.7‬‬
‫لذلك خرجت من بيتي في عطلة نهاية األسبوع وحيدا‬ ‫‪.8‬‬

‫‪3. Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili kelimelerin zıt anlamlılarını listeden seçiniz.‬‬

‫(أعرض عن‪ ،‬صدر‪ ،‬تاركا‪ ،‬استطاع‪ ،‬سعيد‪ ،‬محبة‪ ،‬سيء‪ ،‬يأتوا ب)‬

‫ذهب الوالد بأبنائه إلى السوق‪.‬‬ ‫‪.1‬‬


‫عجز السائح عن تكلم التركية‪.‬‬ ‫‪.2‬‬
‫كان المواطنون حزينين في تلك األيام‪.‬‬ ‫‪.3‬‬
‫زرع العدو الكره بين أبناء الوطن الواحد‪.‬‬ ‫‪.4‬‬
‫كان وضعنا جيدا عندما كنا في القرية‪.‬‬ ‫‪.5‬‬
‫لذلك أقبلت على بيت عمي‬ ‫‪.6‬‬
‫فدخلت فيه وسلمت عليه‬ ‫‪.7‬‬
‫اشتريت كل ما أردت ورجعت إلى البيت حامال‬ ‫‪.8‬‬
‫‪146‬‬
‫‪4. Aşağıdaki kelimelerin çoğullarını yazınız.‬‬

‫(أسرة‪ ،‬ولد‪ ،‬أمرأة‪ ،‬مدينة‪ ،‬كلية‪ ،‬الجئ‪ ،‬وضع)‬


‫‪5. Aşağıdaki kelimelerin tekillerini yazınız.‬‬

‫(أوالد‪ ،‬نقود‪ ،‬أموال‪ ،‬مواد‪ ،‬أغذية‪ُ ،‬جدُد‪ُ ،‬كثُر)‬


‫‪6. Aşağıda verilen cümlelerle ilgili olarak parçadan hareketle doğru yanlış‬‬
‫‪değerlendirmesi yapınız.‬‬

‫كان وضع عمة أحمد جيدا جدا‪.‬‬ ‫‪.1‬‬


‫أسكن في بيت أملكه‪.‬‬ ‫‪.2‬‬
‫رفض أحمد المساعدة على المتسول‪.‬‬ ‫‪.3‬‬
‫كان المتسول مع ابنه‪.‬‬ ‫‪.4‬‬
‫كان عم أحمد يتناول الفطور‪.‬‬ ‫‪.5‬‬
‫كان السوق هادئا‪.‬‬ ‫‪.6‬‬
‫كان الناس يملؤون بالسوق‪.‬‬ ‫‪.7‬‬
‫لم يشتر أحمد شيئا‪.‬‬ ‫‪.8‬‬

‫‪147‬‬
İstiğase
İstifal babından mastar olan bu kelime (‫ )استغاثة‬sözlükte birinden yardım veya imdat
istemek demektir. Nahiv ilminde istiğase bir münada türüdür. Terim anlamı herhangi bir
kimseyi bir konuda başka bir kimseye yardım etmeye veya ondan bir kötülüğü uzaklaştırmaya
çağırmak olarak tarif edilmektedir.
!‫ يا لَلحكومة ِل َهذا الفقير‬:‫قال مواطن‬
Bir vatandaş şöyle dedi: Şu yoksulun yardımına yetiş ey hükümet!
Üstteki cümlede de görüldüğü gibi İstiğase’de üç unsur yer alır.
1. Müsteğis: Yardıma çağıran kimse. Üstteki örnekte ‫ المواطن‬kelimesi müsteğistir.
2. Müsteğas: Yardıma çağrılan kimse. Üstteki örnekte ‫ الحكومة‬kelimesi müsteğastır.
3. Müsteğasun leh/lieclih: Yardıma muhtaç olan kimse. Üstteki örnekte ‫ هذا الفقير‬müsteğasun
lehtir.
‫يا لألغنياء للفقراء‬
Ey zenginler, fakirlere yardım ediniz!
‫يا للطبيبة للمرضى‬
Ey bayan doktor, hastalara yardım et!
‫يا للشرطي لمجروح‬
Ey polis, yaralının yardımına koş!
‫يا للمجتمع الدولي لالجئين‬
Ey uluslararası topluluk, mültecilere yardım et!
‫يا لألم للرضيع‬
Ey anne bebeğe yardım et!

İstiğasenin özellikleri:
1. Nida harfi olarak sadece ‫ يا‬kullanılır ve hazfedilemez.
2. İstiğase üslubundaki müsteğas öğesinin başında zait olarak fethalı/üstünlü bir lam,
müsteğasun leh öğesinin başında da kesreli/esreli bir lam bulunur. Bu iki lam harfi cer harfi
olduğu için kendilerinden sonraki ismi cer ederler.
3. İstiğasede bazen birinden veya bir şeyden gelecek zarara veya sıkıntıya karşı birinden
yardım istenebilir.
!‫ يا للشرطي من اللصوص‬:‫قالت العجوز‬
Yaşlı kadın: Ey polis, hırsızlara karşı imdat dedi!
Üstteki cümlede de görüldüğü gibi eğer müsteğasun leh bir belaya veya zarar karşı yardım
istiyorsa o durumda müsteğasun lehin önüne fethalı/üstünlü lam yerine ‫ من‬harfi cerri getirilir.
4. Müsteğas öğesinin başına getirilen fethalı lam atılıp sonuna bir elif ve o elifle beraber sekte
ha’sı getirilebilir. Bazen de hem baştaki lam hem de sondaki elif ve sekte ha’sı atılarak
müsteğas normal bir münada gibi yazılabilir.
!‫يا أحمدا لعجوز‬
Ey Ahmet, yaşlının yardımına koş! (Sonuna elif gelmesine misal)
!‫يا هللا للمظلومين‬
Allah’ım, mazlumlara yardım et! (Lam gelmemesine misal)

148
Eğer münadanın başındaki istiğase için gelen lamı varsa ve yardım isteme anlamı
taşımıyorsa o zaman taaccüp/şaşırma ifade eder.
ِ ‫( َيا لَ ْل َع َج‬Hayret edilecek şey!)
‫ب‬
‫( يا للسيارة‬Ne müthiş bir araba!)
Üstteki taaccüp ifadeleri şu şekilde de söylenebilir:
‫( يا لها من سيارة‬Ne müthiş bir araba!)
‫( يا له من رجل‬Ne acayip bir adam!)

149
Terhim
Birçok dilde isimler ve kelimeler daha kolay telaffuz edilmesi maksadıyla kısaltılır.
Türkçemizde de özellikle isimlerdeki kısaltmalar bir hayli yaygındır. Mesela Mehmet ismi
Memo, İbrahim ismi İbo, Süleyman ismi Sülo, Fatma ismi Fati şeklinde kısaltılmaktadır. Aynı
durum Arapça’da da mevcuttur.
َّ ‫ َر‬fiilinden mastar olup sözlük anlamı olarak şarkıcının sesini
Terhim (‫ )ت َ ْر ِخيم‬kelimesi ‫خ َم‬
yumuşatması anlamına gelmektedir. Nahiv ilminde ise bir tür münada olup hafifletmek
amacıyla ismin sonundaki bir veya iki harfi kaldırıp kısaltarak söylemektir. Mesela Fatıma’ya
seslenileceği zaman
!ُ‫يا فاطمة‬
demek yerine
!‫يا فاط ُم‬
demek terhimdir. Genel olarak Terhim sonunda müenneslik için olsun veya olmasın yuvarlak
te olan özel isimlerde yapılır. Buna ilaveten sahip olduğu harfler üçten fazla olan tüm
isimlerde de yapılabilmektedir.

Misaller

Terhim yapılmış cümle Terhim yapılmamış cümle Cümlenin Anlamı

!‫صا ُح‬
َ ‫يَا‬ !‫اح ِبي‬
ِ ‫ص‬َ َ ‫يا‬ Ey arkadaşım!

!‫ار‬
ُ ‫َيا َح‬ !‫س‬
ُ ‫ار‬
ِ ‫َيا َح‬ Ey Haris!

!‫عثْ ُم‬
ُ ‫يَا‬ ُ ‫عثْ َم‬
!‫ان‬ ُ ‫يَا‬ Ey Osman!

!‫ي‬
َ ‫يَا ُمعا ِو‬ !ُ‫يَا ُم َعا ِويَة‬ Ey Muaviye!

!‫ي‬
َ ‫ار‬
ِ ‫يا َج‬ !ُ‫اريَة‬
ِ ‫يا َ َج‬ Ey cariye!

!‫يا َحا ُم‬ !ُ‫امد‬


ِ ‫يَا َح‬ Ey Hamid!

َ ‫يا‬
!ُ‫طاه‬ َ ‫َيا‬
!‫طا ِه ُر‬ Ey Tahir!

!‫ف‬
ُ ‫يا َج ْع‬ !‫َيا َج ْعفَ ُر‬ Ey Cafer!

Terhim Arapça’da yalnızca münada olan kelimelerde kısaltmak için veya şiir zarureti
sebebiyle yapılabilir.
Terhime tabi tutulacak ismin sonundan bir ya da iki harf atma dışında başka değişiklik
yapılma imkânı yoktur.

Terhimin İrabı

150
Terhime tabi tutulmuş bir ismin irabı merfu olabileceği gibi terhim yapmak amacıyla atılan
harflerden sonra geriye kalan harflerin harekesi ile de okumak mümkündür. Merfu demek
ismin sonunda ötre harekesi veya onun dengi bir harf bulunmasıdır.

Misaller:
ُ ‫ار‬
‫ث‬ ِ ‫ يا َح‬cümlesi terhim yapıldığında ‫ار‬
ُ ‫ يا َح‬olur ve terhim merfu olmuştur.
ُ ‫ يا َ ِم ْس ِك‬cümlesi terhim yapıldığında ‫ يا ِم ْس ِك‬olur ve son iki harf atıldıktan sonraki harf kendi
‫ين‬
harekesi ile okunmuş olmaktadır.
‫ َيا َج ْعفَ ُر‬cümlesi terhim yapıldıktan sonra ‫ف‬
َ ‫ َيا َج ْع‬olarak harf atıldıktan sonraki son harfin
harekesi yerinde bırakılarak söylenebilir.
ُ ‫ يَا َح ْمزَ ة‬cümlesi terhim yapıldıktan sonra َ‫ يا َح ْمز‬şeklinde okunabileceği gibi ‫ يَا َح ْم ُز‬şeklinde de
okunabilmektedir.

151
‫‪ALIŞTIRMALAR‬‬

‫‪1- Aşağıdaki cümlelerde geçen müsteğâsların altını çizip irabını açıklayınız‬‬

‫قال صاحب المطعم‪ :‬يا للنادل للمشترى‪.‬‬ ‫‪.1‬‬


‫قال رئيس الجمهورية‪ :‬يا للوزراء للالجئين السوريين!‬ ‫‪.2‬‬
‫عندما شاهد المشترى السيارة قال‪ :‬يا لها من سيارة!‬ ‫‪.3‬‬
‫رأى الرجل العجوز يحمل األكياس وقال البنه‪ :‬يا لولدي للعجوز!‬ ‫‪.4‬‬
‫نظر الطالب من النافذة وقال‪ :‬يا للجو!‬ ‫‪.5‬‬
‫دعا الحجاج في الكعبة‪ :‬يا هلل للمسلمين‬ ‫‪.6‬‬
‫نادى وزير الصحة لألطباء‪ :‬يا َ لَ ْأل َ ِطبا َّ ِء ِل ْل َمجْ ُر ِ‬
‫وحينَ !‬ ‫‪.7‬‬
‫إلما َ ِم!‬‫ع ِة ِل ْ ِ‬ ‫صاح أحد من المصلين‪ :‬يا َ لَ ْل َجما َ َ‬ ‫‪.8‬‬
‫‪2-Aşağıdaki cümlelerde geçen terhim ve istiğaseleri bulunuz.‬‬

‫صاح الشاب قائال‪ :‬يا لجندي لوالدتي!‬ ‫‪.1‬‬


‫قال الزوج لزوجته في الطريق‪ :‬يا فاطم مهال!‬ ‫‪.2‬‬
‫طلبت الوالد من بنتها الشاي وقال‪ :‬يا زين‪ ،‬أعطيني الشاي!‬ ‫‪.3‬‬
‫غضب المدرب وقال لحارس المرمى‪ :‬يا حار‪ ،‬انتبه!‬ ‫‪.4‬‬
‫مرو تعالى إلى المائدة!‬
‫دعت األم بنتها من المطبخ‪ :‬يا ُ‬ ‫‪.5‬‬
‫نصحت لصدقيق‪ :‬يا صاح ‪ ،‬ال تجالس الخبيث‬ ‫‪.6‬‬
‫دعا األستاذ للطالب‪ :‬يا َ طا َ ِه تعال إلى السبورة‪.‬‬ ‫‪.7‬‬
‫ص ال تتأخر!‬‫أمرت األم ابنها وقالت‪ :‬يا َ َم ْن ُ‬ ‫‪.8‬‬
‫‪3- Aşağıdaki cümlelerde geçen müsteğâsün lehlerin altını çiziniz.‬‬

‫‪ .1‬نادى الشعب للجنود‪ :‬يا لجيشنا للوطن ضد العدو!‬


‫‪ .2‬قال األطفال‪ :‬يا لوالدينا ألمنا في أعمال البيت!‬
‫‪ .3‬نادى الجمهور جميعا‪ :‬ال لرئيس الجمهورية للمواطنين الفقراء‪.‬‬
‫‪ .4‬سطق الولد إلى البحب وصاح والدها‪ :‬يا للموظف لولدي‪.‬‬
‫‪ .5‬تكلم المحاضر مع الشباب وقال‪ :‬يا للشباب لوطنكم‪.‬‬
‫‪ .6‬قالت أم صالح له‪ :‬يا َ صا َ ِل ُح ِ ِال ْبنِكَ !‬
‫وص!‬
‫ص ِ‬ ‫ط ِة ِمنَ اللُّ ُ‬ ‫ش ْر َ‬ ‫‪ .7‬صاح صاحب البيت في الهاتف‪ :‬يا َ لَل ُّ‬
‫‪ .8‬وعظ الخطيب في المنبر‪ :‬يا َ لَ ْأل َ ْغنِيا َ ِء ِل ْلفُقَرا َ ِء!‬
‫‪4- Aşağıdaki cümlelerde geçen terhîmler terhîmsiz bir şekilde yeniden yazınız.‬‬

‫كنت أمشي في الطريق وسمعت صوتا أعرفه يناديني‪ :‬يا منصو‪ ،‬انتظر من فضلك‪.‬‬ ‫‪.1‬‬
‫طلب األستاذ من الطالبة أن تكتب الجملة وقال‪ :‬يا خدي ُج تعالى إلى السبورة!‬ ‫‪.2‬‬
‫عاد الحسن من العمل جائعا ونادى زوجته‪:‬يا فاط ُم هل الطعام جاهز؟‬ ‫‪.3‬‬
‫صاح المزارع لولده‪ :‬يا حمز! يا حمز!‬ ‫‪.4‬‬
‫عائش لماذا تأخرتِ؟‬ ‫ُ‬ ‫سأل المدرس‪ :‬يا‬ ‫‪.5‬‬
‫قال عباس لصديقه‪ :‬يا َ ُمعا َ ِو َ‬
‫ي أسلم هلل! (يا معاوية)‬ ‫‪.6‬‬

‫‪152‬‬
)‫ي جهزي الطعام فورا! (يا جارية‬ َ ‫ يا َ جا َ ِر‬:‫ أمرت السدية لخادمتها‬.7
)‫ يا َ طاَهُ اجتهد دروسك جيدا! (يا طاهر‬:‫ اتصل الوالد بولده وقال له‬.8
5. Aşağıdaki cümlelerde geçen cümleleri terhîmli bir şekilde Arapçaya tercüme ediniz

a) Ey Süleyman, bahçeyi temizle!


b) Ey Zeynep öğretmen, sınav sonuçlarını ilan et!
c) Ey Ferhat, eşyaları arabadan indir!
d) Ey Şerife, bardağıma çay koy!
e) Dostum! Borcunu zamanında öde!
f) Hey Zeliş! Bayramlık elbise aldın mı?
g) Babası oğluna seslendi: Hey Bilo! Nereye gidiyorsun?
h) Komutan nöbetçi askeri çağırdı: Memo, buraya gel!

153
ÖZET

Arapçada seslenme, haykırma, bir şeyden yakınma ya da acı duyma gibi kalıplar nida
konusu altına girmektedir. Fakat bunların nahiv ile ilgili özel şartlarından dolayı farklı
başlıklar altında ele alınmaktadır.

İstiğase konusu da aslen münada konusunun bir alt dalı olarak değerlendirilebilir. Yine
terhîm konusundaki durum da aynıdır.

İstiğâse mana açısından üç öğe bulunmaktadır. Bunlar yardım talep edilen kişi,
kendisine karşı yardım talebinde bulunulan kişi ve bir de kendisi için yardım talebinde
bulunan kişi. Kendisinden yardım talep edilen kişi müsteğas olarak isimlendirilirken diğer iki
durumdaki kelimeler müsteğâs leh olarak isimlendirilir. Yalnız kendisine karşı bir
başkasından yardım dilenilen kişiyi ifade eden kelimenin başına genelde ‫ ِل‬değil ‫ ِم ْن‬harfi ceri
gelir.

Terhim özetle bir kelimeden bir harf eksiltme durumudur. Bu sadece münadaya has bir
konu değildir. Nitekim terhimin zaruret ve tasğirlerde geldiğini bilmekteyiz. Münada’da
nidaya gelince son harfi ‫ ة‬bitenkelimelerde her hangi bir şart aranmaksızın münada olduğunda
doğrudan bu ‫ ة‬atılmaktadır. Bunun dışındaki durumlarda ise konunun başında zikrettiğimiz
şartlarla terhim yapılabilir.

SONUÇ

Bu üniteyi okuyan öğrencilerin aşağıdaki konularda yetkin oldukları kabul edilir:

1. İstiğase ve diğer nida kavramlarıyla ilişkisi.

2. İstiğaseye ilişkin kavramlar.

3. Müsteğasun bih ve lehin irabı.

4. Terhim kavramı.

5. Yapılış biçimi ve irabı.

154
10. İĞRÂ

155
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
Kitabımızın ilk bölümünde liste halinde bir bütün olarak verilen “Kıyâsî Âmiller”
silsilesinin halkalarından biri de türemiş sözcüklerin kökenini teşkil ettiği Arap dilbilimiyle
iştigal edenlerin kâhir ekseriyetince kabul edilen ‘Masdar’ terimidir. Türkçe dilbilgisinde de
aynı adla anılan bu terim, zamandan bağımsız eylem ve oluşları ifade için kullanılır ve
sözcükler kategorizasyonunda “İsimler” sınıfından sayılır.
“Masdar” konusu, gerek kapsamı ve gerekse türevi durumundaki fiillerle aynı işlevi
görmesi için gereken şartlar meyanında müstakil olarak ele alınmayı hak edecek genişlik ve
önemi haizdir. Sadedinde bulunduğunuz işbu bölüm söz konusu düşünceden hareketle kaleme
alınmıştır.
İlgili bölüm kapsamında, tanımı, kalıpları ve fiil işlevi görme şartları dolayımında
“Masdar” olgusuna mercek tutulacak, metin, uygulama ve alıştırmalarla zihinlerde
pekiştirilmesine çalışılacaktır.

156
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) İğra nedir?
2) Bir cümlede İğra nasıl anlaşılabilir?
3) İğranın irabı nasıldır?

157
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Kazanımın nasıl elde edileceği
Konu Kazanım
veya geliştirileceği
İğranın tanım çerçevesi, çeşit ve
kalıpları ile cümledeki işlevi, Metin, metin çözümlemesi,
taşıması gereken şartlar hakkında eşanlamlı karşıt anlamlı kelimelerle
İğra ve İrabı açıklamada bulunabilir. İçinde İğra kelime hazinesi, örneklerle anlatım,
bulunan cümleler kurabilir, alıştırmalar ile konuların daha
cümlelerdeki iğraları tespit edip kolay anlaşılması sağlanacaktır.
irablarını yapabilir.

158
Anahtar Kavramlar
● İğra
● Muğra
● Tahzir
● Teşvik
● Sakındırma
● Özendirme

159
Giriş
Sözlükte teşvik etmek, özendirmek, tahrik etmek gibi anlamlara gelen iğrâ,
Arapçada muhatabı hoş, güzel ve övülen bir davranışı yapmaya teşvik için kullanılan
bir üsluptur. Bu üslupta sadece mefulü bih (nesne) zikredilir, asıl yargıyı bildiren
ْ ‫ ا‬، ْ‫ اُطلب‬،‫ ”اِلز ْم‬şeklinde
fiil/yüklem ise hazfedilir. Bu durumda hazfedilen fiil yerine “‫ِفعل‬
bağlama uygun bir fiil takdir edilir.

160
‫‪10.1. Konuyla İlgili Metin‬‬
‫الصدق فى اإلسالم‬

‫يعد الصدق من أفضل خصال اإلنسان وأوضح دالئل اإليمان وأجل مواهب اإلحسان وأكمل نعم الملك‬
‫الديان‪ .‬وهو دال على جاللة القدر ونزاهة النفوس وعلو الهمة وصالح الشيم وعلو الشمائل‪ ،‬وبه تمام المكارم‬
‫والفضائل‪ ،‬وما زال يحجب عن المكاره صاحبه ويثبت في الصالحات مآثره ومناقبه ويحسن في جميع أحوال‬
‫الدنيا والدين عواقبه‪.‬‬
‫وهو عالمة صادقة ألولياء هللا المتقين‪ ،‬وحبل من حبال العصمة متين‪ ،‬وبرهان واضح لعباده‬
‫الصالحين‪ ،‬وقد أضافه هللا تعالى إلى ذاته فقال جل ثناؤه وتقدست أسماؤه "وإنا لصادقون" [ األنعام ‪146‬‬
‫]؛ "ومن أصدق من هللا قيال" [ النساء ‪ ] 122‬؛ "قل صدق هللا فاتبعوا ملة إبراهيم حنيفا" [ آل عمران ‪95‬‬
‫وال نَ ِبيًّا"‬ ‫س ً‬ ‫صادِقَ ْال َو ْع ِد َو َكانَ َر ُ‬ ‫]‪ .‬وقد أثنى سبحانه وتعالى على نبيه إسماعيل عليه السالم‪ ،‬فقال " ِإنَّهُ َكانَ َ‬
‫صدَّقَ‬‫ق َو َ‬ ‫ص ْد ِ‬‫[ مريم ‪ ] 54‬ووصف بالصدق نبيه محمد صلى هللا عليه وسلم‪ ،‬فقال جل شأنه " َوالَّذِي َجا َء بِال ِ ّ‬
‫بِ ِه أ ُ ْولَئِكَ ُه ْم ْال ُمتَّقُونَ " [ الزمر ‪ .] 33‬وقد جعل الباري سبحانه الصدق من سمات أصحاب رسول رب‬
‫ضى نَحْ َبهُ َو ِم ْن ُه ْم‬ ‫علَ ْي ِه فَ ِم ْن ُه ْم َم ْن قَ َ‬ ‫عا َهدُوا َّ‬
‫ّللاَ َ‬ ‫صدَقُوا َما َ‬ ‫"م ْن ْال ُمؤْ ِمنِينَ ِر َجال َ‬ ‫العالمين‪ ،‬فقال سبحانه وتعالى ِ‬
‫ِيال" [ األحزاب ‪ .] 23‬وأمر تبارك وتعالى به المؤمنين‪ ،‬فقال جل ثناؤه " َياأَيُّ َها الَّذِينَ‬ ‫َم ْن َي ْنت َِظ ُر َو َما َبدَّلُوا ت َ ْبد ً‬
‫صا ِدقِينَ " [ التوبة ‪ ] 119‬وبين تبارك وتعالى أن الصدق والكذب مقياس النجاح‬ ‫ّللاَ َو ُكونُوا َم َع ال َّ‬ ‫آ َمنُوا اتَّقُوا َّ‬
‫صدَقُوا َولَيَ ْعلَ َم َّن ْال َكا ِذبِينَ " [‬ ‫ّللاُ الَّذِينَ َ‬ ‫"ولَقَ ْد فَتَنَّا الَّذِينَ ِم ْن قَ ْب ِل ِه ْم فَلَيَ ْعلَ َم َّن َّ‬
‫في دار االبتالء واالمتحان فقال َ‬
‫العنكبوت ‪ ] 3‬بل وبين هللا سبحانه وتعالى فضل الصدق‪ ،‬وعظم منزلته‪ ،‬وأن الصادقين يوم القيامة سينفعهم‬
‫صدقهم‪ ،‬وسيكون جزاؤهم الفوز العظيم‪ ،‬المتمثل في رضوان هللا تعالى عنهم‪ ،‬والفوز بخلود أبدي في جنات‬
‫ص ْدقُ ُه ْم لَ ُه ْم َجنَّات تَجْ ِري ِم ْن ت َحْ تِ َها‬ ‫صا ِدقِينَ ِ‬ ‫ّللاُ َهذَا يَ ْو ُم يَنفَ ُع ال َّ‬ ‫الخلد والنعيم‪ ،‬يقول سبحانه وتعالى "قَا َل َّ‬
‫ع ْنهُ ذَلِكَ ْالفَ ْو ُز ْالعَ ِظي ُم" [ المائدة ‪] 119‬‬ ‫ضوا َ‬‫ع ْن ُه ْم َو َر ُ‬ ‫ي َّ‬
‫ّللاُ َ‬ ‫ض َ‬ ‫ار خَا ِلدِينَ فِي َها أَبَدًا َر ِ‬ ‫ْاألَن َه ُ‬
‫وكما أن الصدق أُس الفضائل‪ ،‬فإن الكذب رأس الرذائل‪ ،‬فبالكذب يتصدع بناء المجتمع‪ ،‬ويختل نظامه‪،‬‬
‫ويسقط صاحبه من العيون‪ ،‬وتدور حوله الظنون‪ ،‬فال يصدقونه في قول‪ ،‬وال يثقون به في عمل‪ ،‬وال يحبون‬
‫ت‬ ‫ِب الَّذِينَ َال يُؤْ ِمنُونَ بِآيَا ِ‬ ‫له مجلسا‪ ،‬أحاديثه منبوذة‪ ،‬وشهادته مردودة‪ ،‬حيث قال هللا تعالى "إِنَّ َما يَ ْفت َِري ْال َكذ َ‬
‫ّللاِ َوأ ُ ْولَئِكَ ُه ْم ْال َكا ِذبُونَ " [ النحل ‪] 105‬‬ ‫َّ‬

‫ولقد أوضح النبي صلوات هللا وسالمه عليه‪ ،‬منزلة الصدق من الدين‪ ،‬وأثره عند رب العالمين‪ ،‬وبين‬
‫كذلك أن عواقب الكذب ذميمة‪ ،‬ونتائجه وخيمة‪ ،‬فقال في حديث ‪" :‬عليكم بالصدق‪ ،‬فإن الصدق يهدي إلى‬
‫البر‪ ،‬وإن البر يهدي إلى الجنة‪ ،‬وما يزال الرجل يصدق ويتحرى الصدق‪ ،‬حتى يكتب عند هللا صديقا‪ ،‬وإياكم‬
‫والكذب‪ ،‬فإن الكذب يهدي إلى الفجور‪ ،‬وإن الفجور يهدي إلى النار‪ ،‬وما يزال الرجل يكذب ويتحرى الكذب‪،‬‬
‫حتى يكتب عند هللا كذابا"‬

‫و جاء رجل إلى النبي صلى هللا عليه وسلم فقال ‪" :‬يا رسول هللا ما عمل الجنة؟ قال ‪ :‬الصدق‪ ،‬وإذا‬
‫صدق العبد بر‪ ،‬وإذا بر آمن‪ ،‬وإذا آمن دخل الجنة‪ ،‬قال ‪ :‬يا رسول هللا ما عمل النار‪ ،‬قال ‪ :‬الكذب‪ ،‬إذا كذب‬
‫العبد فجر‪ ،‬وإذا فجر كفر‪ ،‬وإذا كفر دخل يعني النار" كما أكد صلى هللا عليه وسلم أن الكذب من خصال‬
‫المنافقين‪ ،‬وصفات المرائين‪ ،‬حيث قال عليه السالم "أربع من كن فيه كان منافقا خالصا‪ ،‬ومن كانت فيه‬
‫خصلة منهن كانت فيه خصلة من الن فاق‪ ،‬حتى يدعها إذا اؤتمن خان وإذا حدث كذب وإذا عاهد غدر وإذا‬
‫خاصم فجر"‬
‫‪161‬‬
‫وعن أبي الحوراء السعدي قال ‪ :‬قلت للحسن بن علي رضي هللا تعالى عنهما ‪ ،‬ما حفظت من رسول‬
‫هللا صلى هللا عليه وسلم ‪ ،‬قال ‪ :‬حفظت من رسول هللا صلى هللا عليه وسلم "دع ما يريبك إلى ما ال يريبك‪،‬‬
‫فإن الصدق طمأنينة‪ ،‬وإن الكذب ريبة‪".‬‬

‫لقد سار سلفنا الصالح على المنهج الرباني العظيم‪ ،‬حيث دعوا إلى تطهير المجتمع المسلم من الكذب‬
‫فهذا عمر بن عبد العزيز رحمه هللا يقول ‪" :‬ما كذبت منذ علمت أن الكذب يضر أهله" أما علي بن ابي‬
‫طالب رضي هللا تعالى عنه فيقول ‪" :‬أعظم الخطايا عند هللا اللسان الكذوب" وقال أحد السلف‪" :‬ما كذبت‬
‫كذبة منذ شددت علي إزاري"‪ .‬قال سفيان الثوري لبعض أصحابه‪ " :‬يا أخي‪ ،‬عليك بتقوى هللا وصدق‬
‫اللسان‪ ،‬فإنه ما أوتي العبد شيئا ً في الدنيا أحسن من لسان صادق"‪ .‬وقيل لألحنف بن قيس ‪ :‬ما المروءة ؟‬
‫فقال ‪ " :‬صدق اللسان‪ ،‬ومواساة اإلخوان‪ ،‬وذكر هللا في كل مكان" وقال أحد الحكماء‪" :‬عليك بالصدق‪،‬‬
‫فما السيف القاطع في كف الرجل الشجاع بأعز من الصدق‪ ،‬والصدق عز وإن كان فيه ما تكره‪ ،‬والكذب‬
‫ذل وإن كان فيه ما تحب‪ ،‬ومن عرف بالكذب اتهم في الصدق‪" .‬‬
‫روي أن الحجاج بن يوسف الثقفي جلس يوما ً ليقتل من ثار عليه من أصحاب عبد الرحمن بن األشعث‬
‫فقدم إليه رجل منهم فقال ‪ :‬أصلح هللا األمير‪ ،‬إن لي عليك حقا ً قال ‪ :‬وما هو ؟ قال ‪ :‬سبك عبد الرحمن يوما ً‬
‫فقمت دونك ‪ .‬فقال الحجاج ‪ :‬ومن يعلم ذلك ؟ فقام الرجل عند أصحابه وقال ‪ :‬أناشد هللا رجالً سمع ذلك مني‪،‬‬
‫فشهد لي فقام رجل منهم وقال ‪ :‬قد كان ذلك أيها األمير‪ .‬فقال ‪ :‬خلوا عنه ثم قال للشاهد ‪ :‬فما منعك أن تفعل‬
‫مثل ما فعل ؟ قال‪ :‬بغضي فيك‪ .‬فقال الحجاج‪ :‬وخلوا عن هذا لصدقه‪ ،‬فنجا من حيث لم يتوهم‪ ،‬وتخلص من‬
‫حيث لم يعلم وكان الحجاج على ما كان منه من شدة وقسوة وظلم يعجبه الصدق‪ ،‬ويؤثره‪ ،‬ويطفئ غضبه‪،‬‬
‫ويكسره ‪.‬‬

‫اعلموا أن من أحسن ما تنشأ عليه األجيال‪ ،‬وتربى عليه النفوس هو تعويد اللسان على الصدق وردعه‬
‫عن الكذب فإن الصدق عالمة األمانة‪ ،‬والكذب دليل الخيانة‪ ،‬فإذا تربى الناس على الصدق في عباداتهم وفي‬
‫معامالتهم وفي سلوكهم وأخالقهم فابشروا بأمة تقود األمم إلى الرخاء واألمان ونعمة اإليمان ورضى‬
‫الرحمن‪.‬‬

‫‪162‬‬
‫‪ANLAMA VE KAVRAMA SORULARI‬‬
‫‪Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız.‬‬
‫‪ -1‬ما هى مكانة الصدق فى االسالم؟‬
‫‪ -2‬ماذا يقول هللا تعالى عن صفتي الصدق والكذب؟‬
‫‪ -3‬ماذا يقول النبي صلى هللا عليه وسلم عن صفتي الصدق والكذب ؟‬
‫‪ -4‬اذكر نبذة من مواقف السلف من خصلة الصدق‪.‬‬
‫‪ -5‬تحدث عن أثر الكذب سلبيا على الفرد والمجتمع‪.‬‬
‫‪ -6‬تحدث عن مكانة الصدق فى عقلية الحجاج بن يوسف‪.‬‬
‫‪ – 7‬كيف يؤدي الصدق الى الجنة فيما يقوله الرسول عليه السالم؟‬
‫‪ .8‬كيف يؤدى الصدق الى اإليمان؟‬

‫‪Altı çizili kelimelerin eş anlamlılarını parantez içinden bulunuz.‬‬


‫(يتهدم – مكانة –ميزات – اعتدى – أواخر – مشى – يتوخى – يؤدي)‬
‫‪ .1‬يعد الصدق من أفضل خصال اإلنسان‪.‬‬
‫‪ .2‬يحسن في جميع أحوال الدنيا والدين عواقبه‪.‬‬
‫‪ .3‬بين هللا سبحانه وتعالى فضل الصدق‪ ،‬وعظم منزلته‪.‬‬
‫‪ .4‬فبالكذب يتصدع بناء المجتمع‪ ،‬ويختل نظامه‪.‬‬
‫‪ .5‬وإن البر يهدي إلى الجنة‪.‬‬
‫‪ .6‬وما يزال الرجل يصدق ويتحرى الصدق‪.‬‬
‫‪ .7‬إذا خاصم فجر‪.‬‬
‫‪ .8‬سار سلفنا الصالح على المنهج الرباني العظيم‪.‬‬
‫‪Altı çizili kelimelerin zıt anlamlılarını parantez içinden bulunuz.‬‬
‫(يطمأن – كذب – فشل – أمانة– تدنيس –تمنع– يفضل – ماعانيتم – ذل)‬
‫صدَّقَ ِب ِه أ ُ ْولَئِكَ ُه ْم ْال ُمتَّقُونَ "‬ ‫"والَّذِي َجا َء ِبال ِ ّ‬
‫ص ْد ِ‬
‫ق َو َ‬ ‫‪َ .1‬‬
‫‪ .2‬إن الصدق والكذب مقياس النجاح في دار االبتالء واالمتحان‪.‬‬
‫‪" .3‬دع ما يريبك إلى ما ال يريبك‪ ،‬فإن الصدق طمأنينة‪ ،‬وإن الكذب ريبة‪".‬‬
‫‪ .4‬والصدق عز‪.‬‬
‫‪.5‬والكذب دليل الخيانة‪.‬‬
‫‪ .6‬فابشروا بأمة تقود األمم إلى الرخاء واألمان‪.‬‬
‫‪ .7‬دعوا إلى تطهير المجتمع المسلم من الكذب‪.‬‬
‫‪ .8‬يعجبه الصدق‪ ،‬ويؤثره ‪.‬‬
‫‪Aşağıdaki kelimelerin çoullarını yazınız.‬‬
‫صاحب ‪ -‬دين ‪ -‬برهان – ذات – حنيف – نبي ‪ -‬رب ‪ -‬أمر ‪ -‬مقياس ‪ -‬رأس ‪ -‬بناء – مجتمع – شهادة –‬
‫منافق ‪ -‬خصلة ‪ -‬كذبة – لسان – شيئا‪ -‬ذكر – مكان ‪ -‬رجل – أمير‪ -‬شاهد ‪ -‬دليل ‪ -‬أمة ‪ -‬نعمة ‪ -‬حبل ‪-‬‬
‫منزلة ‪ -‬منهج‪.‬‬
‫‪Aşağıdaki kelimelerin tekillerini yazınız.‬‬

‫‪163‬‬
‫مواهب – نفوس – شيم – شمائل ‪ -‬مكارم –فضائل – عواقب ‪ -‬أولياء – متقين ‪ -‬حبال ‪َ -‬جنَّات ‪ -‬أَن َه ُ‬
‫ار ‪-‬‬
‫ت ‪ -‬صلوات – نتائج ‪ -‬صفات –مرائين – خطايا – إخوان‪ -‬حكماء – عبادات – معامالت –‬ ‫ظنون‪ ،‬آيَا ِ‬
‫أخالق‪ -‬أمم ‪.‬‬

‫‪164‬‬
GİRİŞ
Düşünce, duygu, oluş ve isteklerimizi anlattığımız söz dizisine cümle denir. Cümlenin temel
elemanları özne ve yüklemdir. Cümlede yargıyı bildiren yüklem, cümlenin en önemli öğesidir.
Diğer öğeler tamamlayıcı unsurlardır. Kural olarak yüklemsiz cümle olmaz. Ancak yüklemi
düşmüş ya da söylenmemiş cümlelerle karşılaşabiliriz. Bu tür cümlelere Türkçede eksiltili
cümle denir.
Yüklemin düşmüş ya da söylenmemiş olması, cümleyi yargısız ya da anlamsız bırakmaz.
Bilakis böyle cümlelerin anlamı ortak kültür, bağlam ya da vurgudan anlaşılır. “Toprağı taşlı
yerden (olacaksın), kızı kardeşli yerden (olacaksın)” gibi.
Her dilde olduğu gibi Arapçada da fiili (yüklem) hazfedilmiş ya da söylenmemiş cümleler
vardır. Bu tür cümleler bağlam ya da zikredilen öğelerin anlam içeriğine göre teşvik/özendirme
veya uyarı/sakındırma anlamları ifade eder.
Eğer cümle özendirme/teşvik anlamı içeriyorsa buna “İğrâ”, uyarı/sakındırma anlamı
içeriyorsa buna da “tahzir” denir. Cümlenin iğra ya da tahzir oluşu, sözcüğün içeriği, bağlam,
örf, vurgu, eda tarzı gibi yardımcı unsurlarla anlaşılır.
Bu ünitenin konusunu oluşturan “iğra”nın üç temel öğesi vardır: “Muğri (özendiren)”, muğra
(özendirilen)” ve “muğra bih (özendirilen şey)”.

165
İĞRA:
Sözlükte teşvik etmek, özendirmek, tahrik etmek gibi anlamlara gelen iğrâ,
Arapçada muhatabı hoş, güzel ve övülen bir davranışı yapmaya teşvik için kullanılan
bir üsluptur. Bu üslupta sadece mefulü bih (nesne) zikredilir, asıl yargıyı bildiren
fiil/yüklem ise hazfedilir. Bu durumda hazfedilen fiil yerine “‫ِفعل‬ ْ ‫ ا‬، ْ‫ اُطلب‬،‫ ”اِلز ْم‬şeklinde
bağlama uygun bir fiil takdir edilir.
Örneğin:
َ‫ الزكاة‬،َ ‫ الزكاة‬sözü bir iğra olup, başına “‫ ”الزم‬fiili takdir edilir. Manası “Zekâtı
vermeyi ihmal etme” demektir.
İğra’da zikredilen isim, hazfedilmiş fiilin mefulü bihi olduğundan genel kural
olarak mensup okunur. Haberi hazfedilmiş mübteda gibi düşüp merfu okunması da
mümkündür. Ancak bu durumda terim anlamına göre iğra olarak isimlendirilmez.
Örneğin yukarıdaki cümle “ُ ‫ ”الزكاة‬şeklinde merfu da okunabilir ve bu durumda
cümle, “‫( الزكاة مطلوبة‬Zekat yerine getirilmesi istenen bir emirdir)” şeklinde takdir
edilir.
İĞRANIN UNSURLARI:
1. MUĞRİ: Hoş, güzel ve övülen davranışa teşvik eden kimse.
2. MUĞRA: Hoş, güzel ve övülen davranışa teşvik edilen muhatap.
3. MUĞRA BİH: Teşvik edilen hoş, güzel ve övülen davranıştır.

İĞRA ÜSLUPLARI
Arapçada muhtelif iğra üslupları vardır. Bunları birkaç maddede toplayabiliriz:
1. İğrada sadece muğra bih (iğraya konu isim) zikredilebilir. Bu durumda fiil
zikredilebileceği gibi gizlenebilir de. Ancak fiilin zikredilmesi halinde cümle iğra
olmaktan çıkar.
Örnek:
!َ ‫( النجدة‬İmdat! Yardım edin!)
Bu cümle َ ‫الزم النجدة‬
ِ şeklinde takdir edilir.
2. Muğra bih tekrarlanabilir. Bu durumda birincisi mefulü bih, ikincisi ise onun
lafzi tekidi olur. Ayrıca fiil de kural olarak gizlenmelidir.
Örnek:
!‫( النجدة النجدة‬İmdat! İmdat!)
.‫العم َل العم َل فإنه مفتاح الغنى والطريق إلى المجد‬
(Çalışmalısın, yine çalışmalısın. Çünkü çalışmak, zenginliğin anahtarı ve şan
şeref vesilesidir.)
‫أخاك أخاك فهو أج ُّل ذخر إذا نابتك نائبة الزمان‬
(Sen kardeşinle iyi ol, kardeşinle iyi geçin!; zira başına bir şey geldiğinde kardeşin
senin en kıymetli hazinen (destekçin) olur).
3. Vav (‫ )و‬atıf harfi ile üzerine atıf yapılabilir. Bu durumda da fiil gizlenmelidir.
Örnek:
!‫والصوم‬
َ َ ‫الزكاة‬
(Zekat ve orucu ihmal etmeyin) gibi.
.‫والتفكير قبل اإلقدام حتى ال تندموا‬
َ ‫التروي‬
İşe başlamadan önce acele etmeyip iyice düşünün ki sonra pişman olmayasınız!
‫ فإنه كالحية ال يكون منها غير اللدغ‬، ‫والهرب من اللئيم األحمق‬
َ ‫الفرار‬
َ
Ahmak ve alçak kimseden kaçıp uzak durmalısın. Çünkü o yılan gibidir;
ısırmaktan başka bir hayrı olmaz.
166
4. Eğer atıf harfi kullanılmaz ve muğra bih tekrarlanmazsa fiil gizlenebilir de
zikredilebilir de.

Örnek:
‫الخير‬
َ ،َ ‫المروءة‬
Bu cümlenin takdiri şöyledir:
‫الخير‬
َ ‫ِلزم المروءة َ وافع ِل‬
ِ ‫ا‬
Kişilikli ol ve hayır işle!

4. Fiilimsilerle yapılan teşvik üslupları da iğraya dahildir.


Örnek:
Ey inananlar siz kendinize bakın.
‫ياأيها الذين آمنوا عليكم أنفسكم‬
Kitabı al!
!‫الكتاب‬
َ ‫دونك‬
Zeyd’e süre ver.
!‫رويدك زيدا‬
İRAB:
İğra üslubu kullanılmış bir cümlenin irabını bir örnek üzerinden gösterelim.
‫المطالعة المطالعة فإنها وسيلة تنمية الفكر‬
(Okumayı bırakma, okumayı bırakma; Zira okumak düşünceyi geliştirmeye vesile
olur).
‫المطالعة‬: Muğra bih olup mahzuf fiilin (‫ )ا ِْلزَ ْم‬mefulü bihidir ve mensuptur. Nasb
alameti fethadır.
‫المطالعة‬: Muğra bihin tekrarı olup lafzi tekittir. Mensuptur. Nasp alameti fethadır.
‫ فإنها‬terkibinde ‫ ف‬sebep bildiren fâdır. ‫ إن‬İsmini nasb, haberini ref eden
edatlardandır. ‫ ها‬zamiri ‫’إن‬nin ismi olup mebni olduğundan mahallen mensuptur.
‫ إن‬:‫’وسيلة‬nin haberi olup merfudur. Ref alameti ötredir.
‫تنمية‬: Muzaaf ileh olup mecrurdur. Cer alameti esredir.
‫الفكر‬: Muzaaf ileh olup mecrurdur. Cer alameti esredir.

167
İĞRA İLE İLGİLİ MUHTELİF MESELELER:
1. İğrada atıf harfi vav, bazen beraberlik vavı da olabilir. Bu durumda hem
beraberlik hem de atıf anlamı ifade edebilir. Örnek:
‫( العم َل والمثابرة َ كي تنج َح‬Başarman için ısrarla çalışmanı sürdürmelisin) gibi.
2. Yüklemi/Fiili söylenmemesi gereken bazı atasözleri de iğra sayılmıştır.
Örnek:
ً ‫( ِكلَيْهما وتمرا‬O ikisiyle birlikte bir de hurma isterim)
Bu atasözü, iki şeyden birini tercih etmesi istenen kişinin o iki şeyden başka
fazlasını da istemesini ifade eder.
‫الكالب على البقر‬
َ (Köpekleri sığır üzerine sal, kendinini kurtar)
Birbiriyle çatışan hayırla şerri baş başa bırakmayı, araya girmemeyi, böylece zarar
görmemeyi ifade eden bir atasözü.
‫( أحشفا ً وسوء كيلة‬Zaten kalitesiz hurma satıyorsun. Bir de kilodan mı çalıyorsun?”
Türkçedeki “Hem suçlusun hem güçlüsün” atasözü gibi, aynı anda iki kötülüğü
birden yapan kimse için söylenir.
‫( إن تأت فأه َل الليل وأه َل النهار‬Eğer gelirsen, hoş geldin sefa getirdin, yani herkesi
hizmetinde bulursun)

168
ÖZET
İğra; hoş, güzel ve övülen bir davranışı yapmayı özendirmek için kullanılan bir
üsluptur. Üç öğesi vardır: Muğri (özendiren), muğra (özendirilen muhatap) ve muğra bih
(özendirilen davranış).
İğrada muğri bih mahzuf fiilin mefulü olduğu için mensuptur. َ‫الصدقَ والعفة‬
(Doğruluktan ve dürüstlükten ayrılma) gibi. Burada hazfedilen fiilin (‫ )ا ِْلزَ ْم‬olduğu kabul
edilir.
İğrada muğra bih müfret olabileceği gibi tekrarlanabilir ya da vav atıf harfiyle
kendisine atıf da yapılabilir. Bu durumda fiilinin gizlenmesi gerekir.

SONUÇ:
Bu üniteyi okuyan öğrencinin şu kazanımları elde ettiği varsayılır:
1. Arapçada iğra üslubunu öğrenir.
2. İğra üslubu ile tahzir üslubunu birbirinden ayırt edebilir.
3. Örnekler üzerinde çalışarak değişik iğra üsluplarını kullanma becerisi
elde eder.

169
ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki beyitte geçen muğra bihi gösteriniz.
‫ أخاك أخاك إن من ال أخا له‬-1

ٍ‫ كساعٍ الى الهيجا بال سالح‬-2


2. Aşağıdaki cümleleri iğra üslubuyla yeniden kurunuz.
‫حافظوا على العهد واألمانة‬-1
‫ احضروا الصالة‬-2
‫ دافعوا عن الوطن‬-3
3. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun birer muğra bihle
doldurunuz.
.‫ وإن الكذب ريبة‬،‫ فإن الصدق طمأنينة‬............... -1
‫ دفاعا عن الوطن‬.......... ........... -2
.‫ اإلخوان فإنهما خصلتان من خصال المؤمن‬......... ‫ اللسان و‬............ -3
4. Aşağıdaki kelime gruplarını iğra üslubuyla cümleye dönüştürünüz.
‫ق‬
ِ ‫كرم األخال‬
َ - ‫ فإنهما‬- ‫ لطالبه‬-‫ الصدقَ و‬-‫ شعار الفضالء‬- ‫) المعلم‬1
(Öğretmen öğrencileri doğruluk ve erdemli olmaya teşvik ediyor)
ّ‫الجد‬
ِ -‫الجدَّ يوم ذي قار‬
ِ - ‫) هانئ بن قبيصة‬2
(Hani b. Kubeysa savaşı ciddiye almaya teşvik ediyor)
‫) النظافة – الهدوء‬3
(Bir kurum müdürlüğü, yerlerin temiz tutulmasını ve sessiz olunmasını istiyor).

170
11. TAHZÎR

171
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz
Bir önceki ünitede de belirttiği gibi Arapçada fiili (yüklem) hazfedilip, sadece mefulü
zikredilen cümleler vardır. Böyle cümleler, bağlam, üslup ya da zikredilen öğelerin anlamına
göre teşvik/özendirme veya uyarı/sakındırma manası bildirir.
Özendirme/teşvik bildiren söze “İğrâ”, uyarı/sakındırma bildiren söze ise “tahzir” denir.
Muhatap zamiriyle yapılan türleri müstesna, bu iki üslup arasında sadece anlam farkı vardır.
Bir önceki ünitede “iğra” konusu işlenmişti. Bu ünite de ise “tahzir” konusu ele alınacaktır.
Tahzir üslubunun üç temel öğesi vardır: “Muhazzir (uyaran)”, muhazzer (uyarılan)” ve
“muhazzer minh (kendisinden uyarılan şey)”.
Anahtar kavramlar: Tahzir, iğra, uyarı, sakındırma, muhazzir.

172
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) Tahzir nedir?
2) Tahzirin irabı nasıl olur?
3) Tahzir üslubu nasıl yapılır?
4) Tahzirin bölümleri nelerdir?

173
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri

Konu Kazanımın nasıl elde edileceği


Kazanım
veya geliştirileceği
Tahzirin mahiyeti, yapılış şekli,
Metin, metin çözümlemesi,
kullanımı ve irab durumu
eşanlamlı karşıt anlamlı
hakkında bilgi verebilir.
kelimelerle kelime hazinesi,
Tahzir İçinde tahzir bulunan cümleleri
örneklerle anlatım, alıştırmalar
doğru anlayabilir, bu tür
ile konuların daha kolay
terkiplerin geçtiği cümleler kurup
anlaşılması sağlanacaktır.
kullanabilir.

174
Anahtar Kavramlar
● Tahzir
● Muhazzir
● Muhazzer
● Muhazzer minhu

175
GİRİŞ
Bir önceki ünitede de belirttiği gibi Arapçada fiili (yüklem) hazfedilip, sadece mefulü
zikredilen cümleler vardır. Böyle cümleler, bağlam, üslup ya da zikredilen öğelerin anlamına
göre teşvik/özendirme veya uyarı/sakındırma manası bildirir.
Özendirme/teşvik bildiren söze “İğrâ”, uyarı/sakındırma bildiren söze ise “tahzir” denir.
Muhatap zamiriyle yapılan türleri müstesna, bu iki üslup arasında sadece anlam farkı vardır.
Bir önceki ünitede “iğra” konusu işlenmişti. Bu ünite de ise “tahzir” konusu ele alınacaktır.
Tahzir üslubunun üç temel öğesi vardır: “Muhazzir (uyaran)”, muhazzer (uyarılan)” ve
“muhazzer minh (kendisinden uyarılan şey)”.
Anahtar kavramlar: Tahzir, iğra, uyarı, sakındırma, muhazzir.

176
‫‪11.1. Konuyla İlgili Metin‬‬
‫التحذيرات من الرسول صلى هللا عليه وسلم‬

‫عا وهوى‬ ‫ش ًحا ُمطا ً‬ ‫قال النبي صلى هللا عليه وسلم‪" :‬ائتمروا بالمعروف وتناهوا عن المنكر حتى إذا رأيت ُ‬
‫متبعًا ودنيا مؤثرة وإعجاب كل ذي رأي برأيه فعليك بخاصة نفسك ودع عنك أمر العوام"‬
‫حذر رسول هللا صلى هللا عليه وسلم فى حديثه هذا من بعض األمراض النفسية والقلبية التي قد تعرض‬
‫شح مطاع‪ ،‬هوى متبع‪ ،‬دنيا مؤثرة‪ ،‬إعجاب كل ذي رأي برأيه‪،‬‬ ‫لإلنسان فى حياته الفردية واالجتماعية وهى ُ‬
‫وابك على خطيئتك"‪.‬‬ ‫ِ‬ ‫كما قال صلى هللا عليه وسلم في حديث أخر‪" :‬أمسك عليك لسانك وليَسعك بيتك‬
‫وقال صلى هللا عليه وسلم أيضا‪" :‬من كانت الدنيا همه فَ ّرق هللا عليه شمله وجعل فقره بين عينيه ولم يأته‬
‫من الدنيا إال ما كتب له‪ .‬ومن كانت اآلخرة همه جمع هللا عليه شمله وجعل غناه في قلبه وأتته الدنيا وهي‬
‫راغمة"‪.‬‬
‫وكلما ارتفعت األسعار وتنوعت المشاكل ازداد الناس حرصا على الدنيا وتضاعف طمعهم فيها وكبرت‬
‫رغبتهم في االستزادة منها كما جاء فى حديث نبوي‪" :‬اقتربت الساعة وال يزداد الناس على الدنيا إال حرصا‬
‫وال يزدادون من هللا إال بعدا"‪ .‬والكالم هذا ليس نهيا عن التملك بل ال بأس أن يملك المسلم ماليين الماليين‪،‬‬
‫شريطة أن اليشغله هذا عن هللا وعن اآلخرة و دون أن يستولى هذا على قلبه‪ .‬وبناء عليه ننتهي من هذا الى‬
‫أنه‪:‬‬
‫* إياك أن يشتغل قلبك بالدنيا‪.‬‬
‫* إياك أن تفرح بالدنيا‪.‬‬
‫* إياك أن تحزن على الدنيا‪.‬‬
‫* إياك أن تنافس في الدنيا‪.‬‬
‫* إياك أن تكون حريصا على الدنيا‪.‬‬
‫* إياك أن تحرص على زيادة الدنيا‪.‬‬
‫* إياك‪ ..‬إياك‪ ..‬إياك والدنيا‪ ،‬والزم اآلخرة‪.‬‬
‫يقول ابن الجوزي‪" :‬عالمات اإلدبار عن اآلخرة ال تخفى عليك؛ ندخل بيتك فنرى ملعقة وال نرى‬
‫مصحفًا‪ ،‬ونرى وسادة وال نرى سجادة"‪ .‬وهذا صحيح؛ فكل واحد يظهر عليه‪ :‬من هو؟ فإن كان من أهل‬
‫الدنيا تظهر عليه عالمات ذلك‪ ،‬وإن كان من أهل اآلخرة يتضح عليه ذلك‪ .‬فعلي هذا‪،‬نقول‪ :‬هللا‪ ..‬هللا في‬
‫المنهج؛ إياك وعقلك‪ ..‬إياك وآراء الناس‪ .‬عليك بـمنهج وسنة السلف الصالح‪ ،‬أي الصحابة ومن اتبعهم‬
‫باحسان من التابعين وأتباع التابعين‪.‬‬
‫ت ْالبَي ِْن‪ ،‬فَإ ِ َّن فَ َ‬
‫سا د َ‬ ‫سو َء ذَا ِ‬‫وقد حذر النبي عليه الصالة والسالم المسلمين من سوء ذات البين فقال‪" :‬إِيَّا ُك ْم َو ُ‬
‫ِي ْال َحا ِلقَةُ‪َ ،‬ال أَقُو ُل تَحْ ِل ُق ال َّ‬
‫ش َع َر َولَ ِك ْن تَحْ ِل ُق الدِّينَ " ‪.‬‬ ‫ت ْال َبي ِْن ه َ‬
‫ذَا ِ‬
‫إن هذا الحديث الجامع اصل كبير في تنظيم واصالح العالقات البشرية واالجتماعية‪ ،‬حيث تحث على‬
‫اصالح ذات البين فإن فساد ذات البين يفرق بين األفراد ويمزق األسرة والمجتمع ويضعفهما مما يؤدي الى‬
‫هالكهما في الدنيا واآلخرة‪ .‬لذلك قال هللا تعالى ‪" :‬فاتقوا هللا وأصلحوا ذات بينكم" (األنفال ‪)1‬‬
‫إن الدين منهج قويم ومنهج شمولي واسع‪ ،‬يبدأ من غرفة النوم ويمتد إلى العالقات االجتماعية والدولية‪ .‬إذا‬
‫كانت في األسرة خصومات بين افراد األسرة‪ ،‬بين األخوات‪ ،‬بين األقارب أو في الحي‪ ،‬في الشركة‪ ،‬في‬
‫المؤسسة‪ ،‬في العيادة‪ ،‬هذا يعني أن هناك فساد ذات البين يجب اصالحه‪.‬‬

‫‪177‬‬
‫سلَّ َم أيضا تقوية للعالقات الودية بين األفراد وإبقاء عليها‪ِ " :‬إيَّا ُك ْم َو َّ‬
‫الظ َّن فَإ ِ َّن‬ ‫علَ ْي ِه َو َ‬ ‫صلَّى َّ‬
‫ّللاُ َ‬ ‫يِ َ‬ ‫وقال النَّ ِب ّ‬
‫ضوا َو ُكونُوا ِعبَادَ َّ‬
‫ّللاِ‬ ‫غ ُ‬ ‫سدُوا َو َال تَدَابَ ُروا َو َال تَبَا َ‬ ‫سوا َو َال ت َ َحا َ‬ ‫س ُ‬‫سوا َو َال ت َ َج َّ‬ ‫ب ْال َحدِيثِ‪َ .‬و َال ت َ َح َّ‬
‫س ُ‬ ‫الظ َّن أ َ ْكذَ ُ‬
‫َّ‬
‫إِ ْخ َوانًا"‪.‬‬
‫وهناك ظنون تفسد ذات البين؛ ظن يتعلق بكلمة‪ ،‬ظن يتعلق بتصرف‪ ،‬ظن يتعلق بتأخر‪ ،‬ظن يتعلق بعدم‬
‫ابتسامة‪ ،‬ظن يتعلق بإهمال زيارة‪ ،‬ثم يبني علي هذه الظنون بنا ًء شامخاً‪ ،‬وهذا البناء ال أصل له‪ .‬هذه الظنون‬
‫تؤدى‪ ،‬ال محالة‪ ،‬إلى تمزق األسر والمجتمعات‪ .‬هناك تمزق على مستوى األسر‪ ،‬على مستوى العمل‪ ،‬على‬
‫سادَ‬ ‫مستوى القطاعات‪ ،‬على مستوى التعليم‪ ،‬على مستوى الصحة‪ ...‬تنافس‪ ،‬وعداء‪ ،‬وحقد‪ ،‬وحسد‪" .‬فَإ ِ َّن فَ َ‬
‫شعَ َر َولَ ِك ْن تَحْ ِل ُق الدِّينَ "‪.‬‬ ‫ِي ْال َحا ِلقَةُ‪َ ،‬ال أَقُولُ‪ :‬تَحْ ِل ُق ال َّ‬ ‫ت ْالبَي ِْن ه َ‬ ‫ذَا ِ‬
‫الظ َّن ‪ )...‬كم من‬ ‫أمس الحاجة إليه‪ِ ( .‬إيَّا ُك ْم َو َّ‬ ‫ّ‬ ‫هذا الحديث فى حد ذاته منهج قويم ومتين‪ ،‬والمرء اليوم في‬
‫ظن! وكم من أب طرد ابنه‬ ‫زواج تنتهي على أساس ظن ال على أساس حقيقة! كم من فصم شركة بسبب ّ‬
‫يعود نفسه أالّ يتهم قبل الدليل الكافي‪.‬‬ ‫ظن! علي االنسان أن ّ‬ ‫بسبب ظن! وكم من شريك ترك شريكه بسبب ّ‬
‫هذا من ناحية ومن ناحية أخرى‪ ،‬ينبغى أن ال ينسى أنه من وضع نفسه موضع التهمة فال يلومن إال نفسه‪.‬‬
‫وهناك خطوط حمراء يجب مراعاتها وعدم تجاوزها حفظا واستمرارا للعالقات الودية‪ .‬وقد بين هذه الخطوط‬
‫ضهُ" ‪.‬‬ ‫علَى ْال ُم ْس ِل ِم َح َرام دَ ُمهُ َو َمالُهُ َو ِع ْر ُ‬ ‫سلَّ َم حيث قَالَ‪ُ " :‬ك ُّل ْال ُم ْس ِل ِم َ‬ ‫علَ ْي ِه َو َ‬ ‫صلَّى َّ‬
‫ّللاُ َ‬ ‫ّللاِ َ‬ ‫سول َّ‬ ‫َر ُ‬
‫الدم معروف‪ .‬والعرض سمعة اإلنسان ذكرا ً كان أم أنثى ‪ .‬إذا شوهت سمعة إنسان من دون تحقيق تكون قد‬
‫اعتديت على عرضه‪ .‬والعرض موضع المدح والذم في اإلنسان‪ .‬هذا الحديث كذلك جامع مانع‪ ،‬لو طبقناه‬
‫في حياتنا ال يوجد مشكلة أسرية وال مشكلة اجتماعية وال مشكلة بالعمل‪.‬‬
‫وهناك أمور أخرى حذر من مغبتها الرسول عليه السالم‪ ،‬نذكر منها على سبيل المثال ما يلي‪:‬‬
‫الحطب‪.‬‬
‫َ‬ ‫‪ -‬إياكم والحسد‪ ،‬فإن الحسد يأكل الحسنات كما تأك ُل ُ‬
‫النار‬
‫‪ -‬إياكم والدَيْنَ ‪ ،‬فإنه هم بالليل مذلَّة بالنهار‪.‬‬
‫ش َح‪ ،‬فإنما أهلك من كان قبلكم بالشح؛ أمرهم بالبخل فبخلوا وأمرهم بالقطيعة فقطعوا وأمرهم‬ ‫‪ -‬إياكم وال ُ‬
‫بالفجور ففجروا‪.‬‬
‫‪ -‬إياك وقرينَ السوء فإنك به ت ُ ْع َرف‪.‬‬
‫‪ -‬إياكم وخضرا َء ال ِد َمن‪( .‬وهي البعر)‬
‫ط ُع الرزق ويُس ِْخط الرحمن ويوجب‬ ‫ِب البهاء عن الوجه ويَ ْق َ‬ ‫‪ -‬إياكم والزنى فإن فيه أربع خصال‪ :‬يُ ْذه ُ‬
‫الخلود في النار‪.‬‬
‫‪ -‬إياكم والطم َع فإنه الفقر الحاضر‪.‬‬
‫‪ -‬إياكم وكثرة َ الضحك فإنه يميت القلب ويذهب بنور أهل الجنة‪.‬‬
‫واللو‪ ،‬بمعنى قول الشخص "لو كان كذا أو لو فعلت كذا‪ ،‬لم‬ ‫ّ‬ ‫اللو تفتح عمل الشيطان‪.‬‬ ‫واللو فإن َّ‬ ‫َّ‬ ‫‪ -‬إياكم‬
‫يحصل لي كذا"‪.‬‬
‫‪ -‬إياكم والمزا َح فإنه يذهب بهاء المؤمن‪ .‬والمراد كثرة المزاح وإال فالنبي صلى هللا عليه وسلم ربما مزح‬
‫وال يقول إال حقا‪.‬‬
‫والكذب فإن الكذب مجانب لإليمان‪.‬‬ ‫َ‬ ‫‪ -‬إياكم‬
‫‪ -‬إياكم وكثرة الحلف في البيع فإنه يُنَ ِفّ ُق ثم يَ ْم َح ُق‪.‬‬

‫‪178‬‬
‫‪ANLAMA VE KAVRAMA SORULARI‬‬
‫‪Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız.‬‬
‫‪ .1‬ما هى األمراض القلبية األربع التي حذر منها الرسول صلى هللا عليه وسلم؟‬
‫‪ .2‬وما هو دور الظن في فساد ذات البين وتمزيق األسر والمجتمعات؟‬
‫‪ .3‬ما هى الخطوط الحمراء التى رسمها النبي صيى هللا عليه وسلم فى العالقات البشرية؟‬
‫‪ .4‬كيف ينبغي أن يفهم حديث "من كانت الدنيا همه فَ ّرق هللا عليه شمله وجعل فقره بين عينيه ولم يأته‬
‫من الدنيا إال ما كتب له‪ .‬ومن كانت اآلخرة همه جمع هللا عليه شمله وجعل غناه في قلبه وأتته الدنيا‬
‫وهي راغمة"‪.‬‬
‫‪ .5‬ماذا يعني العرض بالنسبة لإلنسان‪.‬‬
‫‪ .6‬ما حكم المزاح فى الدين؟‬
‫‪ .7‬ماذا قال الرسول صلى هللا عليه وسلم عن الزنى والشح‪.‬‬
‫‪ .8‬اذكر عددا من تحذيرات النبي صلى هللا عليه وسلم؟‬
‫‪Altı çizili kelimelerin eş anlamlılarını bulunuz.‬‬
‫سر – غلت –تسابق – الروحية – أبعد –شامل – شرف – طريقة)‬ ‫(ت ُ ّ‬
‫‪ -1‬حذر رسول هللا صلى هللا عليه وسلم من بعض األمراض النفسية والقلبية ‪.‬‬
‫‪ -2‬كلما ارتفعت األسعار وتنوعت المشاكل ازداد الناس حرصا على الدنيا‪.‬‬
‫‪ -3‬إياك أن تفرح بالدنيا‪.‬‬
‫‪ -4‬إياك أن تنافس في الدنيا‪.‬‬
‫‪ -5‬عليك بـمنهج وسنة السلف الصالح‪.‬‬
‫‪ -6‬إن الدين منهج قويم ومنهج شمولي واسع‪.‬‬
‫‪ -7‬كم من أب طرد ابنه بسبب ظن!‬
‫‪ -8‬العرض سمعة اإلنسان ذكرا ً كان أم أنثى ‪.‬‬

‫‪Altı çizili kelimelerin zıt anlamlılarını bulunuz.‬‬


‫القائمة‪( :‬تفرح – سخاء – افساد – اضحك– سيئات –عزة– القناعة – ُمعوجّ)‬
‫عا وهوى متبعًا ودنيا مؤثرة وإعجاب كل ذي رأي برأيه فعليك بخاصة نفسك‬ ‫‪" -1‬إذا رأيت ُ‬
‫ش ًحا ُمطا ً‬
‫ودع عنك أمر العوام"‬
‫ابك على خطيئتك"‪.‬‬
‫‪" -2‬أمسك عليك لسانك وليَسعك بيتك و ِ‬
‫‪ -3‬إياك أن تحزن على الدنيا‪.‬‬
‫‪ -4‬ان هذا الحديث الجامع اصل كبير في تنظيم واصالح العالقات البشرية واالجتماعية‪.‬‬
‫أمس الحاجة إليه‪.‬‬
‫‪ -5‬هذا الحديث فى حد ذاته منهج قويم ومتين‪ ،‬والمرء اليوم في ّ‬
‫الحطب‬
‫َ‬ ‫‪ -6‬إياكم والحسد‪ ،‬فإن الحسد يأكل الحسنات كما تأك ُل ُ‬
‫النار‬
‫‪ -7‬إياكم والدَيْنَ ‪ ،‬فإنه هم بالليل مذلَّة بالنهار‪.‬‬
‫‪ -8‬إياكم والطم َع فإنه الفقر الحاضر‪.‬‬

‫‪Aşağıdaki kelimelerin çoğullarını bulunuz.‬‬

‫‪179‬‬
‫شح ‪ -‬هوى – رأي‪ -‬حديث – لسان – بيت – خطيئة – قلب ‪ -‬مسلم ‪ -‬ملعقة – مصحفًا‪ -‬وسادة –‬‫منكر – ُ‬
‫سجادة – منهج – عقل – دِين ‪ -‬اصل ‪ -‬أسرة ‪ -‬مجتمع ‪ -‬غرفة – حي‪ -‬شركة‪ -‬مؤسسة‪ -‬عيادة – ّ‬
‫ظن‪ -‬زيارة‬
‫– بناء ‪ -‬أساس – ابن ‪ -‬سبب ‪ -‬شريك دليل ‪ -‬عرض ‪ -‬موضع ‪ -‬مشكلة ‪ -‬وجه – بيع‪.‬‬
‫‪Aşağıdaki kelimelerin tekillerini bulunuz.‬‬
‫أمراض ‪- -‬مشاكل ‪-‬الناس ‪-‬ماليين ‪ -‬عالمات ‪ -‬الصحابة ‪ -‬التابعين ‪ -‬عالقات – ِإ ْخ َوان ‪ -‬ظنون ‪ -‬األسر –‬
‫المجتمعات‪ -‬قطاعات‪ -‬خطوط ‪ -‬حسنات – خصا‪.‬‬

‫‪180‬‬
TAHZİR
Sözlükte uyarmak ve sakındırmak gibi anlamlara gelen tahzir, Arapçada
muhatabın hoş görülmeyen çirkin ve kötü söz ve davranışlarla tehlikeli şeylere karşı
uyarıldığı bir üsluptur.
İğrada olduğu gibi tahzir üslubunda da sadece meful (nesne) zikredilir, asıl yargıyı
bildiren temel öğe olan fiil/yüklem ise hazfedilir. Hazfedilen fiil yerine duruma göre
“‫ ابتع ْد‬،‫ق‬ِ ‫ تو‬،‫احذر‬
ْ ،‫ ”تجنب‬şeklinde uyarı anlamında gelen bir fiil takdir edilir. İğrada
olduğu gibi tahzirde de zikredilen isim, hazfedilen fiilin mefulü bihi konumunda
olduğundan genel kural olarak mensuptur. Bununla beraber haberi hazfedilmiş mübteda
gibi düşünülerek merfû da okunabilir. Ancak bu durumda söz, dil bilgisi açısından tahzir
olarak isimlendirilmez.
Örnek:
‫النار‬
َ sözü bir tahzirdir ve başına “‫احذر‬
ْ ” fiili takdir edilir. Manası “Ateşe dikkat
et! Ateşten uzak dur!” demektir.

TAHZİRİN UNSURLARI:
1. MUHAZZİR: Hoş görülmeyen çirkin ve yerilen davranış veya tehlikeye karşı
uyaran kimsedir.
2. MUHAZZER: Hoş olmayan, çirkin ve yerilen davranış veya tehlikeye karşı
uyarılan muhataptır.
3. MUHAZZER MİNH: Kendisine karşı uyarılan çirkin ve yerilen davranış veya
tehlikedir.
TAHZİR ÜSLUPLARI:
Arapçada birçok tahzir üslubu vardır. Bunları beş maddede toplamak
mümkündür:
1. Sadece muhazzer minh/mefulü bih zikredilebilir. Bu durumda fiil
zikredilebileceği gibi gizlenebilir de. Ancak fiilin zikredilmesi halinde üslup, tahzir
üslubu olmaktan çıkar.
Örnek:
“ َ‫( الخيانة‬Hıyanet etmekten sakın)”
Bu ifadenin başında “‫ ”احذر‬fiilinin bulunduğu farz edilir ve cümle “ َ‫احذر الخيانة‬
(Hıyanet etmekten sakın!)” diye takdir edilir.
2. Muhazzer minh tekrarlanabilir. Bu durumda kural olarak fiilin gizlenmesi
gerekir. Tekrarlanan isimlerden birincisi hazfedilmiş fiilin mefulü bihi, ikincisi de onun
lafzi tekidi olur.
Örnek:
َ‫( األسدَ األسد‬Aslana dikkat et! Aslana!)
3. Vav (‫ )و‬atıf harfi ile üzerine atıf yapılabilir. Bu durumda da fiil gizlenmelidir.
Örnek:
َ‫النار والغرق‬
َ (Ateşten uzak dur ve boğulmamaya dikkat et!)
Kur’ân-ı Kerim’in şu âyeti de buna örnektir:
“Allah’ın devesine ve onun su hakkına dokunmayın!” Şems)13/91
‫ناقة هللا وسقياها‬
181
4. " ‫ " إياك‬lafzı ve muhatap zamirlerine bitişik diğer sıygalarıyla yapılan tahzir.
Bu çeşit tahzirde “‫ ”إياك‬lafzı tekit amacıyla tekrarlanabileceği gibi vav (‫ )و‬veya min
(‫ )من‬harfiyle de kullanılabilir.
Örnekler:
‫الغدر‬
َ ‫إياك‬
(Sakın sözünden dönme!)
‫جالب‬
ُ ّ ِ ‫الشر دَعّاء و ِل‬
‫لشر‬ ّ ِ ‫المرا َء فإنّه إلى‬
ِ َ‫فإيّاكَ إيّاك‬
(Sakın ha sakın! Tartışmadan uzak dur! Zira tartışma kötülüğe davetiye çıkarır ve
kötülüğü celbeler)
.‫والكذب‬
َ ‫( اياك‬Sakın yalan söyleme!) gibi.
‫إياك من االتكال على غير هللا‬
(Sakın Allah’tan başkasına dayanıp güvenme!)
5. Muhatap zamirine bitişik olarak sakındırılan şey/isim zikredilebilir. Bu
durumda zikredilen isim tekit amacıyla tekrarlanabileceği gibi vav (‫ )و‬ile kendisine atıf
da yapılabilir.
Örnek:
َ‫( يدَك‬Eline dikkat et!)
‫( يدك يدك‬Eline dikkat et eline!)
‫( يدك وعينَيْك‬Eline ve gözlerine dikkat et!)
İRAB:
Yukarıda belirtildiği gibi tahzirde zikredilen mensup isim hazfedilmiş bir fiilin
mefulü bihidir. Dolayısıyla mensuptur. Bunu bir örnekle izah edelim:
َ‫اياك والسياسة‬
(Sakın siyasete bulaşma!)
Bu cümlede ‫ اياك‬mensup zamir olup ‫ أحذّر‬takdirindeki mahzuf fiilin mefulü bihi
olarak mahallen mensuptur. (‫ )و‬atıf harfi veya beraberlik vavıdır. َ‫السياسة‬kelimesi ise
ّ takdirindeki mahzuf fiilin mefülü bih ya da mefulü maahü olup mensuptur. Nasb
‫توق‬
alameti fethadır.

182
KONU İLE İLGİLİ ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki beyitte geçen muhazzer minhi gösteriniz.
‫فالتصحب أخا الجهل * وإياك وإياه‬
2. Aşağıdaki cümleleri tahzir üslubu kullanarak yeniden kurunuz.
ُ‫أن ت َص َحبَه‬ ْ َ‫ق األحْ َمق‬ِ ّ ‫ اِت‬.1
ً ‫سكم نارا‬ َ ‫ قُ ْوا أنف‬.2
‫الكذب وتجنّب الحفرة‬
َ ‫النار وباع ِد‬
َ ‫ِحذر‬ ِ ‫ ا‬.3
3. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun birer muhazzer minh ile doldurunuz.
‫ في الصالة فإنها هلكة‬.........‫ إياكم و‬.1
.‫ فإن الكذب مجانب لإليمان‬.........‫ إياكم و‬.2
.‫ اإلخوان فإنهما خصلتان من خصال المنافق‬......... ‫ اللسان و‬............ .3
4. Aşağıdaki sözcükleri tahzir üslubunun kullanıldığı cümleye dönüştürünüz.
a) (-‫ يهدى – فإن‬-‫إلى الفجور‬-‫ إياكم‬- ‫ الكذب – الكذب‬-‫)و‬
(Yalandan sakınınız; zira yalan günaha götürür)
b) ( ‫ المساجد‬-‫ والزموا – هيشات‬-‫ األسواق – و‬-‫)إياكم‬
(Çarşı pazar çığırtkanlığından sakınınız. Mescitlerden ayrılmayınız)
c) ‫الغيبة –السخرية‬- ‫السباب‬-‫االعتداء‬
(Alay, gıybet, küfür ve haksızlıktan uzak durunuz!)

183
ÖZET
TAHZİR: Muhatabı hoş görülmeyen çirkin söz ve davranışlarla tehlikeli şeylere
karşı uyarmayı ifade eden bir üsluptur.
Tahzirde sadece mefulü bih (nesne) zikredilir, asıl yargıyı bildiren temel öğe olan
fiil/yüklem ise hazfedilir. Hazfedilen fiil yerine duruma göre “،ْ‫ق ابتعد‬ِ ‫ تو‬،‫احذر‬
ْ ،‫”تجنب‬
gibi uyarı ifade eden bir fiil takdir edilir.
Örneğin: ‫النار‬
َ sözünde “‫احذر‬ ْ ” fiili takdir edilir. Buna göre manası “Ateşe dikkat
et!” demek olur.
Tahzirin üç öğesi vardır: Muhazzir (uyaran kimse), muhazzer (uyarılan muhatap) ve
muhazzer minh (kendisine karşı uyarılan şey).
Temelde tahzir iki şekilde yapılır:
1. Mefulü bih zikredilerek yapılan tahzir. Bu durumda mefulü bih tekrarlanabilir
ya da kendisine atıf yapılabilir. Örnekler:
‫الزحف‬
ِ ‫الفرار عند‬
َ (Savaştan sakın kaçma!)
‫الكذب‬
َ ‫الكذب‬
َ (Sakın yalan söyleme! Sakın yalan söyleme!)
‫والغدر‬
َ ‫الكذب‬
َ (Sakın yalan söyleme ve sözünden dönme!)
2. ‫ إياك‬gibi mensup munfasıl zamirlerin muhatap sıygalarıyla yapılan tahzir. Bu
tahzir üslubunda ‫ إياك‬lafzı tekrarlanabileceği gibi vav (‫ )و‬veya min (‫ )من‬ile kendisine
atıf da yapılabilir. Örnek:
‫والغضب‬
َ ‫( إياك‬Sakın kızma!).
SONUÇ:
Bu üniteyi okuyan öğrencinin şu kazanımları elde ettiği varsayılır:
1. Arapçada tahzir/sakındırma üslubunu öğrenir.
2. Tahzir üslubu ile iğra üslubu arasındaki farkı öğrenir.
3. Örnekler üzerinde çalışarak muhtelif tahzir üsluplarını cümle içerisinde
kullanma becerisi kazanır.

184
12. İHTİSAS

185
Bu Bölümde Neler öğreneceğiz?
İhtisas; Arap dilinde övünme, cümleye açıklık getirme veya tevazu belirtmek için kullanılan
bir üsluptur. Genellikle mütekellim, bazen de muhatap zamirleriyle kullanılır. Bu üslupla
mütekellim (I. Şahıs) veya muhatap zamirin (II. Şahıs) mübteda olduğu cümlede, haberin
bildirdiği hüküm zamirden sonra gelen isimle sınırlandırılır. Hükmün sınırlandığı isme
“mahsûs” denir.
Bir yönüyle nidaya benzerse de nida harfi olmadan kullanılması, öncesinde başka bir
kelimenin bulunması ve mahsusun marife veya marifeye muzaf olması bakımlarından nidadan
ayrılır.

186
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) İhtisas nedir?
2) İhtisasın irabı nasıl olur?
3) Mahsus ne demektir?

187
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Kazanımın nasıl elde edileceği
Konu Kazanım
veya geliştirileceği
Bu üniteyi okuyan ihtisas
Metin, metin çözümlemesi,
hakkında bilgilenir. İçerisinde
eşanlamlı karşıt anlamlı
ihtisas geçen cümleleri
İhtisas kelimelerle kelime hazinesi,
çözümleyebilir, benzer cümleler
örneklerle anlatım, alıştırmalar
kurabilir, ihtisasın şartlarını ve
ile konuların daha kolay
mahsusun bulundurması gereken
anlaşılması sağlanacaktır.
şartları anlar.

188
Anahtar Kavramlar
● İhtisas,
● Mahsus,
● Övünme,
● Üslup,
● Zamir.

189
GİRİŞ
İhtisas; Arap dilinde övünme, cümleye açıklık getirme veya tevazu belirtmek için kullanılan
bir üsluptur. Genellikle mütekellim, bazen de muhatap zamirleriyle kullanılır. Bu üslupla
mütekellim (I. Şahıs) veya muhatap zamirin (II. Şahıs) mübteda olduğu cümlede, haberin
bildirdiği hüküm zamirden sonra gelen isimle sınırlandırılır. Hükmün sınırlandığı isme
“mahsûs” denir.
Bir yönüyle nidaya benzerse de nida harfi olmadan kullanılması, öncesinde başka bir
kelimenin bulunması ve mahsusun marife veya marifeye muzaf olması bakımlarından nidadan
ayrılır.
Anahtar kavramlar: İhtisas, mahsus, övünme, üslup, zamir.

190
‫‪12.1. Konu İle İlgili Metin:‬‬
‫من سنن النبي (ص) في الحياة االجتماعية‬
‫كان النبي صلى هللا عليه وسلم يبدر من لقيه بالسالم‪ ،‬ويبادر إلى التحية ألن السالم قبل الكالم‪ ،‬وهو‬
‫عالمة التواضع ‪ .‬وكان جل ضحكه التبسم‪ ،‬فال يقهقه وال يرفع صوته كما يفعل أهل الغفلة ‪ .‬وكان يسأ ُل‬
‫الناس عما في الناس ‪ ،‬ليكون عارفا ً بأحوالهم و شؤونهم ‪ .‬و يترك ما ال يعنيه ‪ ،‬فال يتدخل أو يقحم نفسه فيما‬
‫ليس له‪ ،‬كما انه صلى هللا عليه وسلم ال يقطع على أحد كالمه حتى يفرغ منه‪.‬‬
‫كان ال يجلس وال يقوم إال على ذكر‪ ،‬كاالستغفار والتهليل والدعاء ‪ .‬فإنها كفارة المجلس ‪.‬وكان صلى هللا‬
‫عليه وسلم أفصح الناس منطقاً‪ ،‬وأحالهم ويقول " أنا أفصح العرب و إن أهل الجنة يتكلمون بلغة محمد‬
‫"‪.‬وكان صلى هللا عليه وسلم يتكلم بجوامع الكلم ‪ ،‬بما يلزم فال فضول مضر‪ ،‬و ال إيجاز مخل ‪.‬‬
‫وقال صلى هللا عليه وسلم " بعثت بمكارم األخالق ومحاسنها "‪ .‬كان صلى هللا عليه وسلم كثير الضراعة‬
‫و االبتهال إلى هللا تعالى ‪ ،‬دائم السؤال من هللا تعالى أن يُزينه بمحاسن اآلداب و مكارم األخالق‪ ،‬و كان‬
‫ت األخالق " كان صلى هللا عليه وسلم‬ ‫يقول في دعائه ‪ " :‬اللهم حسن ُخلقي " ويقول ‪ " :‬اللهم جنبني منكرا ِ‬
‫كثير الحياء ‪ ،‬أشد من العذراء في سترها كان يجالس الفقراء و يؤاكل المساكين ‪ ،‬ويصل ذوي رحمه من‬
‫غير أن يؤثرهم على من هو أفضل منهم‪ .‬ما كلم (ص) العباد بكنه عقله أبدا ‪ ،‬وقال ‪ " :‬إنا معاشر األنبياء ‪،‬‬
‫كرره ثالثا ً ليفهم ‪ ،‬المستمع‬
‫أمرنا أن نكلم الناس على قدر عقولهم "‪ .‬وكان (ص) إذا حدّث أو سئل عن األمر ّ‬
‫أو السائل‪ .‬و لم يكن هذا منه (ص) إال لحسن خلقه و تواضعه و رأفته بالناس ‪ .‬ولقد خدم أنس النبي (ص)‬
‫لم فعلتَ كذا؟ و ال عاب عليه شيئا قط ‪.‬‬ ‫تسع سنين ‪ ،‬فلم يقل (ص) له أبدا ‪ :‬هالّ فعلت كذا ؟ أو َ‬
‫وكان (ص) يرقع ثوبه ‪ ،‬و يخصف نعله ‪ ،‬و يأكل مع العبد ‪ ،‬و يجلس على األرض ‪ ،‬و يصافح الغني و‬
‫الفقير ‪ .‬و ال يحتقر مسكينا ً لفقره ‪ .‬و ال ينزع يده من يد أحد حتى ينزعها هو ‪ ،‬و يسلم على من استقبله من‬
‫غني و فقير ‪ ،‬و كبير و صغير ‪ .‬كان رسول هللا (ص) إذا فقد الرجل من إخوانه ثالثة أيام ‪ ،‬سأل عنه ‪ ،‬فإن‬
‫كان غائبا دعا له ‪ ،‬و إن كان شاهدا ً زاره ‪ ،‬و إن كان مريضا ً عاده ‪.‬‬
‫وكان (ص) ينظر في المرآة ‪ ،‬و يتمشط … و ربما نظر في الماء ليتجمل ألصحابه فضالً عن تجمله‬
‫ألهله ‪ ،‬و قال ‪ " :‬إن هللا يحب من عبده إذا خرج إلى إخوانه أن يتهيأ لهم و يتجمل " ‪.‬‬
‫وكان صلى هللا عليه وسلم إذا أكل‪ ،‬أكل مما يليه‪ .‬وإذا شرب ‪ ،‬شرب ثالثة أنفاس ‪ ،‬فيشرب أوالً ثم يحمد‬
‫هللا تعالى و يتنفس ‪ ،‬يفعل ذلك ثالث مرات ‪.‬‬
‫كانت في النبي صلى هللا عليه وسلم مداعبة و ذلك رأفة منه ألمته ‪ ،‬لكيال يبلُغ بأح ٍد منهم التعظي ُم له ‪ ،‬فال‬
‫شأن النصارى في عيسى بن‬ ‫ينظر إليه ‪ ،‬حذرا ً من المبالغة في التقديس ‪ ،‬فيقولون قوالً عظيما ً ‪ ،‬كما هو ُ‬ ‫ُ‬
‫ً‬
‫سر الرجل من أصحابه إذا رآه مغموما بالمداعبة وكان يُخاطب جلسا َء‬ ‫مريم ‪ ،‬و كان صلى هللا عليه وسلم ليَ ُ‬
‫إن أخذنا في حديث في ذكر‬ ‫ه بما يناسبهم ‪ .‬فعن زيد بن ثابت ‪ ،‬قال ‪ :‬كنا إذا جلسنا إليه صلى هللا عليه وسلم ْ‬
‫إن أخذنا في ذكر الطعام و الشراب ‪ ،‬أخذ معنا‪.‬‬ ‫إن أخذنا في ذكر الدنيا ‪ ،‬أخذ معنا ‪ ،‬و ْ‬
‫اآلخرة ‪ ،‬أخذ معنا ‪ ،‬و ْ‬
‫كما كان النبي (ص) إذا سئل شيئا ً ‪ ،‬فإذا أراد أن يفعله قال ‪ :‬نعم ‪ ،‬و إذا أراد أن ال يفعل سكت ‪ ،‬و ال‬
‫يقول لشئ ال ‪.‬‬

‫‪191‬‬
‫‪ANLAMA VE KAVRAMA SORULARI‬‬
‫‪Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız.‬‬
‫‪ -1‬كيف كان يفعل النبي صلى هللا عليه وسلم اذا لقي احدا من اصحابه؟‬
‫‪ -2‬كيف كانت عامة ضحك النبي صلى هللا عليه وسلم؟‬
‫‪ -3‬كيف كان يبتدئ النبي صلى هللا عليه وسلم مجلسه ويختمه؟‬
‫‪ -4‬ماذا يمكن قوله فى الميزات التي يمتاز بها كالم وعربية النبي صلى هللا عليه وسلم؟‬
‫‪ -5‬ماذا يمكن قوله في التربية االخالقية للنبي صلى هللا عليه وسلم؟‬
‫‪ -6‬على أي مستوى كان خطاب النبي صلى هللا عليه وسلم الصحابه؟‬
‫‪ -7‬كيف كانت معاملة النبي صلى هللا عليه وسلم للطبقة المحرومة من المحتمع؟‬
‫‪ -8‬زما هو موقف النبي صلى هللا عليه وسلم من تجميل وتحسين الهيئة؟‬
‫‪ -9‬وما هى آداب الطعام في سنن النبي صلى هللا عليه وسلم؟‬

‫‪Altı çizili kelimelerin eş anlamlılarını bulunuz.‬‬


‫( محامد– يه ّم – التعظيم ‪ -‬يقعد – يسرع – مستوى – يهين – تكلم)‬
‫‪ -1‬كان النبي صلى هللا عليه وسلم يبادر إلى التحية‪.‬‬
‫‪ -2‬كان ال يجلس وال يقوم إال على ذكر‪.‬‬
‫‪ -3‬و يترك ما ال يعنيه‪.‬‬
‫‪ " -4‬بعثت بمكارم األخالق ومحاسنها "‪.‬‬
‫‪ " -5‬إنا معاشر األنبياء ‪ ،‬أمرنا أن نكلم الناس على قدر عقولهم "‪.‬‬
‫كرره ثالثاً‪.‬‬
‫‪ -6‬وكان (ص) إذا حدّث أو سئل عن األمر ّ‬
‫‪ -7‬و ال يحتقر مسكينا ً لفقره‪.‬‬
‫ينظر إلي احد حذرا ً من المبالغة في التقديس‪.‬‬
‫ُ‬ ‫‪ -8‬فال‬

‫‪Altı çizili kelimelerin zıt anlamlılarını bulunuz.‬‬


‫القائمة‪( :‬جاهال –استدبر – أثنى – سكت – جدّ – ترك – يخرق – ينهض )‬
‫‪ -1‬كان يسأ ُل الناس عما في الناس ‪ ،‬ليكون عارفا ً بأحوالهم‪.‬‬
‫‪ -2‬كان ال يجلس وال يقوم إال على ذكر‪.‬‬
‫كرره‪.‬‬
‫‪ -3‬إذا حدّث أو سئل عن األمر ّ‬
‫‪ -4‬و ال عاب عليه شيئا‪.‬‬
‫‪5-‬وكان (ص) يرقع ثوبه ‪ ،‬و يخصف نعله‪.‬‬
‫‪ -6‬و يسلم على من استقبله من غني و فقير‪.‬‬
‫‪ -7‬كانت في النبي صلى هللا عليه وسلم مداعبة‪.‬‬
‫‪ْ -8‬‬
‫إن أخذنا في ذكر الطعام و الشراب ‪ ،‬أخذ معنا‬
‫‪Aşağıdaki kelimelerin çoğullarını bulunuz.‬‬

‫‪192‬‬
‫التحية ‪ -‬عالمة – صوت – عارفا ‪ -‬نفس – ذكر ‪ -‬دعاء ‪ -‬مجلس ‪ -‬لغة ‪-‬االبتهال – عقل ‪ -‬أمر ‪ -‬مستمع‬
‫– سائل – ُخلُق – ثوب – نعل ‪ -‬عبد ‪ -‬األرض ‪ -‬فقير – مسكين – يد ‪ -‬غني ‪ -‬كبير ‪ -‬صغير ‪ -‬رجل –‬
‫غائب – مريض‪ -‬المرآة ‪ -‬الماء ‪ -‬شأن ‪ -‬حديث ‪ -‬الطعام ‪ -‬الشراب – شي‬
‫‪Aşağıdaki kelimelerin tekillerini bulunuz.‬‬
‫الناس – أحوال‪ -‬شؤون ‪ -‬العرب – جوامع‪َ -‬ك ِلم ‪ -‬فضول – مكارم ‪ -‬األخالق – محاسن – اآلداب ‪ -‬منكرا ِ‬
‫ت‬
‫‪ -‬الفقراء – المساكين ‪ -‬عباد ‪ -‬معاشر ‪ -‬أنبياء – عقول ‪ -‬سنين – إخوان ‪ -‬أيام ‪ -‬أنفاس ‪ -‬مرات – جلساء‬

‫‪193‬‬
İHTİSAS
Sözlükte sınırlandırmak ve tahsis etmek anlamına gelen ihtisas, övünme, cümleye açıklık
getirme veya tevazu için genellikle mütekellim (I. Şahıs), bazen de muhatap (II. Şahıs) zamirleri
birlikte kullanılan bir üsluptur. Bu üslupla mütekellim veya muhatap zamirin mübteda olduğu
cümlede, haberin bildirdiği hüküm zamirden sonra gelen isimle sınırlandırılır. Zamirden sonra
gelen ve hükümle sınırlı tutulan isme “mahsûs” denir.
Örnek 1:
.‫نحن المسلمين نستقبل الكعبة المشرفة فى الصلوات‬
(Biz Müslümanlar, namazlarımızda Kabey-i müşerrefeye yöneliriz)
Bu cümlede “‫( نحن‬Biz)” mütekellim (I. şahıs) zamirinin anlamı “‫( المسلمين‬Müslümanlar)”
sözcüğüyle açıklığa kavuşturulmuştur. Böylece ibadet ederken Kâbe’ye yönelme hususu
Müslümanlara mahsus kılınmıştır. Buna göre cümledeki “‫( المسلمين‬Müslümanlar)” ismi
“mahsus”tur.
Örnek 2:
‫نحن االتراكَ أعظم الناس شجاعة‬
(Biz, Türkler, insanların en şecaatlisiyiz)
Bu cümlede “‫( نحن‬Biz)” mütekellim (I. şahıs) zamirinin anlamı “ َ‫( االتراك‬Türkler)”
sözcüğüyle açıklığa kavuşturulmuştur. Ancak cümlenin övünme amacıyla söylendiği
anlaşılmaktadır. Buna göre cümledeki “ َ‫( االتراك‬Türkler)” ismi mensubu “mahsus”tur.
Örnek 3:
‫الفقير ال أعجب بنفسي‬
َ َ‫أنا العبد‬
(Ben muhtaç kul, kendimi beğenmem)
Burada da ‫( أنا‬Ben) mütekellim zamirinin anlamı “ ‫الفقير‬
َ َ‫( العبد‬Muhtaç kul)” ifadesiyle
açıklanmıştır. Cümledeki bu ifade tavazu maksadıyla söylenmiştir.
İhtisas üslubunda “mahsus”un; gizli “‫ ”أخص‬veya “‫ ”أعنى‬fiillerinin mefulü bihi olduğu
düşünülür.
Buna göre örneğin, ‫ نستقبل الكعبة المشرفة فى الصلوات نحن المسلمين‬cümlesi, esasında “ ،‫نحن‬
،‫ نستقبل الكعبة المشرفة فى الصلوات أعنى أو أخص المسلمين‬şeklindeydi. İhtisar için ara cümlenin
fiili hazfedilerek, sadece mefulü bihi bırakılmıştır.

MAHSUSTA BULUNMASI GEREKEN ŞARTLAR:


İhtisas üslubunda, mahsus adı verilen ismin belli hal üzere bulunması gerekir. Bun haller
kısaca şöyledir:
Mahus;
1. Ya lam-ı tarifle marife olmalıdır.
2. Veya lam-ı tarifli marifeye muzaf olmalıdır.
3. Ya da belirli bir isme muzaaf olmalıdır.
4. Ayrıca cümlenin başında gelmez.
Buna göre mahsus, nekre isimden olamayacağı gibi ism-i işaret ve ism-i mevsulden de
olmaz.
Şimdi bu hususları birer örnekle açıklayalım:
Örnek 1:
194
‫نحن الشرفا َء نترفع عن الدنايا‬.
(Biz asiller, bayağı şeylerden uzak dururuz).
Bu cümlede mahsus (‫)الشرفا َء‬, lamı tarifle gelmiş olup ‫ نحن‬mütekellim zamirini
açıklamaktadır.
Örnek 2:
‫ ما تركناه صدقة‬.‫نحن معشر األنبياء ال نورث‬.
(Biz peygamberler topluluğunun varisi olmaz. Bizim bıraktıklarımız, sadaka
hükmündedir.)
Bu örnekte,‫( معشر‬Topluluk) kelimesi “mahsus” olup, lam-ı tarihle marife olan
‫( األنبياء‬peygamberler) ismine muzaaf şeklinde gelmiştir.
Örnek 3:
‫أنا طالب العلم ال أفتر عن مذاكرة الدروس‬.
(Ben ilim öğrencisi, ders çalışmaktan bıkmam).
Bu cümlede de yine mahsus (‫)طالب‬, lam-ı tarifle marife olmuş bir isme (‫ )العلم‬muzaaf
şeklinde gelmiştir.
Örnek 4:
‫نحن آ َل محم ٍد ال تحل لنا صدقة‬.
(Biz Muhammed’in ailesine sadaka helal değildir.)
Burada ise mahsus (‫)آ َل‬, belirli bir isim olan (özel isim) ‫محم ٍد‬sözcüğüne muzaaf
olmuştur.

İHTİSASLA İLGİLİ MÜTEFERRİK MESELELER:


A. Yukarıdaki örneklerde olduğu gibi ihtisas üslubunda mahsus genellikle cümlede
mübteda olan merfu munfasıl zamirlerden sonra gelir. Bununla beraber bazen mensup
veya mecrur muttasıl zamirlerden sonra da gelebilir. Bu hususa örneklerle açıklık
getirelim:
Örnek 1:
‫القدوس‬
َ َ‫سبحانك هللا‬
(Ey Yüce Allah, seni tenzih ederim)
Görüldüğü gibi burada mahsus olan ‫القدوس‬
َ َ‫هللا‬ifadesi, ‫ سبحان‬fiilimsisinin mefulü
olan muttasıl mensup muhatap zamir ‫ ك‬deki kapalılığı kaldırmak ve tebcil amacıyla
getirilmiştir.
Örnek 2:
‫سلمان منا أهل البيت‬
(Selman biz Ehli Beyttendir).
Burada da mahsus (‫ من‬,)‫ أهل البيت‬harfi cerine bitişik olarak gelmiş mecrur haldeki ‫نا‬
mütekellim zamirini açıklamaktadır.
B. İhtisas, pek kullanılmakla beraber ‫ أيها‬ve ‫ أيتها‬lafızlarıyla da yapılır.
Örnek 1:
‫ تهتدوا‬،ُ‫ أيها المرشد‬،‫اتبعوني‬
(Ben mürşide, uyun ki doğru yola eresiniz).
195
Burada ُ ‫أيها المرشد‬ifadesi, bir nida olmayıp mahsus olup ‫ اتبعوني‬emrine bitişmiş olan
mütekellim zamirini açıklamaktadır.
Örnek 2:
ُ‫اللهم اعف عنا أيتها الجماعةُ المسكينة‬
(Allahım, bizi-bu zavallı topluluğu affeyle)
Bu örnekte de yine ُ‫أيتها الجماعة‬ifade bir nida olmayıp mahsustur. ‫ عنا‬car-mecrurundaki ‫نا‬
mütekellim zamirini açıklamaktadır.
C. Bu son örneklerde ihtisas, bir yönüyle nidaya benzerse de şu bakımlardan nidadan ayrılır:
1. Nida harfi olmadan kullanılması,
2. Öncesinde başka bir kelimenin bulunması,
3. Mahsusun lam-ı tarifle marife veya marifeye muzaf olması.
İRAB: İhtisas üslubunda “mahsus” ismin, gizli “‫ ”أخص‬veya “‫ ”أعني‬fiilinin mefulü
bihi olduğu farz sayılır. Bu yüzden irab bakımından mensuptur. Muhtelif örnekler
üzerinden konuyu açıklığa kavuşturalım:
Örnek 1:
‫الطالب تحبون اللعب‬
َ ‫أنتم‬.
(Siz öğrenciler, oyunu seversiniz)
‫ أنتم‬: Mübteda olup zamir olduğundan mahallen merfudur.
‫الطالب‬
َ : Gizli fiil “‫”أخص‬nun mefulü bihi olup ihtisas üzere mensuptur. Nasb alameti
fethadır.
‫ تحبون اللعب‬: Fiil cümlesi olup mübtedanın haberi konumundadır. Mahallen
merfudur.
‫ تحبون‬: Fiili müzari olup faili merfu muttasıl zamir vâvdır.
‫ اللعب‬: Mefulü bih olup mensuptur. Nasb alameti fethadır.
Örnek 2:
‫نحن المسلمين نؤمن بوحدانية هللا‬
(Biz Müslümanlar Allah’ın birliğine inanırız)
Bu cümlenin irabı şöyledir:
‫ نحن‬: Mübteda olup mahallen merfudur.
‫ المسلمين‬: Gizli fiil “‫ ”أخص‬fiilinin mefulü bihi olup ihtisas üzere mensuptur. Nasb
alameti “yâ” harfidir.
‫ نؤمن بوحدانية هللا‬: Mübtedanın haberi olup fiil cümlesi şeklinde gelmiştir. Mahallen
merfudur.
‫ بوحدانية هللا‬: Mefulü bih gayri sarih olup mahallen mensuptur. Cümlede başına harfi
cer geldiği için lafzen mecrurdur. Cer alameti esredir.
‫ هللا‬Muzaaf ileyh olup mecrurdur. Cer alameti esredir.
Örnek 3:
ُ‫اعف عنا أيتها الجماعة‬
‫ اعف‬: Emri hazır olup sonundaki illet harfinin hazfi üzere mebnidir.
‫ عنا‬: Mefulü bih gayr-i sarih olup mahallen mensuptur.

196
‫ أيتها‬: Damme üzere mebni olup mahzuf fiilin mefulü olarak mahallen mensuptur.
ُ‫الجماعة‬: Sıfat olarak ‫ أيتها‬kelimesine tabidir.

197
ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki cümlelerdeki mahsus isimleri belirtiniz.
‫ نحن العبادَ المخلصين ال نستكبر في عبادة ربنا‬.1
‫ نحن أيها الجنود حماة الوطن‬.2
‫ نحن عباد الرحمن نمشي علي األرض هونا‬.3
2. Aşağıdaki cümleleri ihtisas üslubuna göre yeniden yazınız.
‫ أعني حجاج بيت هللا الحرام نطوف بالكعبة ونعبد ربنا‬،‫ نحن‬.1
‫ نحن أعني الطالب نتسابق الحتالل المركز األول في االمتحانات‬.2
‫ نحن اقصد البنات مخلصات في عملنا‬.3
3. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun birer mahsus getiriniz.
‫ مترددون في االيمان والكفر‬.......... ‫ أنتم‬.1
.‫ تساهمن في بناء المجتمع‬...... ‫ أنتن‬.2
.‫ النفتر عن ذكر هللا تعالى‬........... ‫ نحن‬.3
4. Aşağıdaki sözcüklerle istisas üslubunun kullanıldığı cümleler kurunuz.
a) (-‫الليلة‬-‫ نحن‬- ‫ مرابطين – نقضي‬-‫الجنود‬-)
(Biz askerler geceyi nöbet tutarak geçiririz)
b) ( ‫ تغشون – الناس‬-‫ التجار – انتم‬-‫ال‬-)
(ٍSiz tüccarlar insanları aldatmazsınız)
c) ‫أن –(نتقن _ نحن‬- ‫نحب _عملنا‬-)‫األساتذة‬
(Biz hocalar işimizi sağlam/düzgün yapmayı severiz).

198
ÖZET
Sözlükte sınırlandırmak ve tahsis etmek anlamına gelen ihtisas, övünme, cümleye açıklık
getirme veya tevazu için genellikle mütekellim (I. Şahıs), bazen de muhatap (II. Şahıs) zamirleri
birlikte kullanılan bir üsluptur. Zamirden sonra gelen ve hükümle sınırlı tutulan isme “mahsûs”
denir.
Örneğin:
‫نستقبل الكعبة المشرفة فى الصلوات نحن المسلمين‬.
Bu cümlede “‫( نحن‬Biz)” mütekellim (I. şahıs) zamirinin anlamı “‫( المسلمين‬Müslümanlar)”
sözcüğüyle açıklığa kavuşturulmuştur. Cümledeki “‫المسلمين‬ (Müslümanlar)” ismi
“mahsus”tur.
Mahsus; ya lam-ı tarifle marife olmalı ya da lam-ı tarifli marifeye veya belirli bir isme muzaf
olmalıdır. Mahsus, nekre isimden olamayacağı gibi ism-i işaret ve ism-i mevsulden de olmaz.
Mahsus bazen mensup veya mecrur muttasıl zamirlerden sonra da gelebilir.
Örnekler:
‫القدوس‬
َ َ‫سبحانك هللا‬
(Ey Yüce Allah, seni tenzih ederim)
‫سلمان منا أهل البيت‬
(Selman biz Ehli Beyttendir).
İhtisas, pek kullanılmakla beraber ‫ أيها‬ve ‫ أيتها‬lafızlarıyla da yapılır.
Örnek:
‫ تهتدوا‬،ُ‫ أيها المرشد‬،‫اتبعوني‬
(Ben mürşide, uyun ki doğru yola eresiniz).
İhtisas üslubunda “mahsus” ismin, gizli “‫ ”أخص‬veya “‫ ”أعني‬fiilinin mefulü bihi
olduğu farz sayılır. Bu yüzden mahsus, irab bakımından mensuptur.
SONUÇ:
Bu üniteyi okuyan öğrenci şu kazanımları elde eder:
1. Arap dilinde ihtisas üslubuna dair temel bilgileri öğrenmiş olur.
2. Verilen örnekler üzerinde çalışarak ihtisas üslubunu kullanma becerisi elde eder.
3. Bazı ihtisas stilleriyle nida arasındaki farkı ayırt edebilir.
4. İhtisas üslubuyla kurulan cümlelerin irab çözümlemesini yaparak manayı doğru anlar.

199
13. İŞTİĞÂL

200
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?
Sözlükte bir şeyle meşgul olmak anlamına gelen iştigal, fiilin kendisinden önceki mefule
raci zamiri nasbetmesi halidir. Buna göre fiil, mefulüne raci zamirin ya da zamire bitişik ismin
nasbıyla meşgul olduğundan ayrıca mefulü bihi nasbetmesi gerekmez. Mefulü bihin nasbı
durumunda, nasbeden fiilin mahzuf olduğu farz edilir.

201
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) İştigal nedir?
2) İştiğalin cümledeki konumu nedir?
3) İştigalin irabı nasıl olur?

202
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Kazanımın nasıl elde edileceği
Konu Kazanım
veya geliştirileceği
Metin, metin çözümlemesi,
İştigalin ne olduğu, nasıl amel eşanlamlı karşıt anlamlı
edeceği, kısımlarının neler kelimelerle kelime hazinesi,
İştigal
olduğu, irabının nasıl olduğunu örneklerle anlatım, alıştırmalar
öğrenir. ile konuların daha kolay
anlaşılması sağlanacaktır.

203
Anahtar Kavramlar
● İştigal,
● Meşgulün anh,
● Meşgulün bih,
● Meful,
● Meşgul.

204
Giriş
Fiil cümlesinin öğelerinin normal dizimi fiil, fail, meful şeklinde olmalıdır. Bazı durumlarda
bu tertip bozulur ve meful fiilden önce gelir. Bu durumda mefule dönen bir zamir olması gerekir
ve fiil, asıl mefulü değil de ona dönen zamiri nasbeder. Bu duruma iştigal denir. Buna göre
iştigal; mefulün fiilden önce gelmesi ve fiilin mefule dönen zamiri meful olarak nasbetmesi
halidir. Bu şekilde gelen mefulü bihe “meşgulün anh”, mefulü bihe raci zamire “meşgulün bih”,
fiile de “meşgûl” denir.

205
‫‪13.1. Konuyla İlgili Metin‬‬
‫الحكمة‬
‫ورد للحكمة عدة معان‪ .‬الحكمة لغةً‪ ،‬المنع‪ ،‬وهو المنع من الظلم‪ ،‬وسمي زمام الدابة حكمة؛ ألنها تمنعها‪،‬‬
‫وكذلك الحكمة تمنع االنسان من الجهل‪ .‬والحكمة عبارة عن معرفة أفضل األشياء بأفضل العلوم‪ .‬والحكيم‪:‬‬
‫ذو الحكمة‪ .‬يقال لمن يحسن دقائق الصناعات ويتقنها حكيما أيضا‪.‬‬
‫قال صاحب تاج العروس‪ :‬الحكمة‪ ،‬العدل في القضاء كالحكم‪ ،‬والحكمة العلم بحقائق األشياء على ما‬
‫هي عليه‪ ،‬والعمل بمقتضاها‪ .‬ولهذا انقسمت الحكمة إلى علمية وعملية‪ .‬وقيل‪ :‬الحكمة هيئة القوة العقلية‬
‫العلمية‪ .‬وقيل‪ :‬إصابة الحق بالعلم والعمل‪.‬‬
‫فالحكمة من هللا‪ ،‬معرفة األشياء وإيجادها على غاية اإلحكام‪ ،‬ومن اإلنسان معرفة األشياء‪ ،‬وفعل‬
‫الخيرات‪.‬‬
‫هذه هى أهم المعاني اللغوية التي وردت في الحكمة وأصلها‪ .‬وكلها تدور حول المنع؛ ألنها تمنع صاحبها‬
‫من الوقوع فيما يذم فيه‪ ،‬أو ما قد يندم عليه‪ ،‬وتمنعه من اختيار المفضول دون الفاضل‪ ،‬أو المهم قبل األهم‪.‬‬
‫ورد لفظ الحكمة كذلك في القرآن الكريم لعدة معان‪.‬‬
‫ويقول الفيروزآبادي‪ :‬وردت ‪-‬الحكمة‪ -‬في القرآن على ستة أوجه‪:‬‬
‫(ص‪)20 :‬‬ ‫ّ‬ ‫َ‬ ‫ْ‬ ‫ْ‬ ‫َاب َو ْال ِح ْك َمةَ" (آل عمران‪َ .)48 :‬‬
‫"وآت َ ْينَاهُ ال ِحك َمة"‬ ‫"ويُعَ ِلّ ُمهُ ْال ِكت َ‬
‫األول‪ :‬بمعنى النبوة والرسالة‪َ :‬‬
‫ّللاُ ْال ُم ْلكَ َو ْال ِح ْك َمةَ" (البقرة‪ .)251 :‬أي النبوة‪.‬‬ ‫"وآت َاهُ َّ‬
‫َ‬
‫الثاني‪ :‬بمعنى القرآن والتفسير والتأويل‪ ،‬وإصابة القول فيه‪" :‬يُؤْ تِي ْال ِح ْك َمةَ َم ْن يَشَا ُء َو َم ْن يُؤْ تَ ْال ِح ْك َمةَ فَقَدْ‬
‫ي َخيْرا ً َكثِيراً" (البقرة‪.)269 :‬‬ ‫ُ‬
‫أو ِت َ‬
‫صبِيّاً" (مريم‪.)12 :‬‬ ‫"وآت َ ْينَاهُ ْال ُح ْك َم َ‬
‫الثالث‪ :‬بمعنى فهم الدقائق والفقه في الدين‪َ :‬‬
‫َاب َوال ِح ْك َمةَ" (النساء‪ .)54 :‬أي المواعظ الحسنة‪.‬‬ ‫ْ‬ ‫ْ‬
‫ِيم ال ِكت َ‬ ‫الرابع‪ :‬بمعنى الوعظ والتذكير‪" :‬فَقَ ْد آت َ ْينَا آ َل ِإب َْراه َ‬
‫َاب َو ْال ُح ْك َم َوالنُّب َُّوة َ" (األنعام‪.)89 :‬‬ ‫وكذلك في قوله تعالى‪" :‬أُولَئِكَ الَّذِينَ آت َ ْينَا ُه ُم ْال ِكت َ‬
‫سنَ ِة" (النحل‪.)125 :‬‬ ‫ظ ِة ْال َح َ‬
‫سبِي ِل َر ِبّكَ بِ ْال ِح ْك َم ِة َو ْال َم ْو ِع َ‬
‫ع إِلَى َ‬ ‫الخامس‪ :‬آيات القرآن وأوامره ونواهيه‪" :‬ا ْد ُ‬
‫"ولَقَ ْد آت َ ْينَا لُ ْق َمانَ ْال ِح ْك َمةَ" (لقمان‪ )12 :‬أي قوالً يوافق‬ ‫السادس‪ :‬بمعنى حجة العقل على وفق أحكام الشريعة‪َ :‬‬
‫العقل والشرع ‪.‬‬
‫وقد فسر الحكمة كبار العلماء معان متقاربة‪ ،‬حيث قال إبراهيم النخعي‪ :‬الحكمة هى الفهم‪ .‬وقال أبو‬
‫مالك‪ :‬الحكمة هى السنة‪ .‬وقال زيد بن أسلم‪ :‬الحكمة هى العقل‪ .‬وقال االمام مالك‪ :‬وإنه ليقع في قلبي أن‬
‫الحكمة هي الفقه في هللا‪ ،‬وأمر يدخله هللا في القلوب من رحمته وفضله‪ .‬وهذه األقوال ذكرها ابن كثير ثم‬
‫عقب قائالً‪ :‬والصحيح أن الحكمة ‪-‬كما قال الجمهور‪ -‬ال تختص بالنبوة‪ ،‬بل هي أعم منها‪ ،‬وأعالها النبوة‪،‬‬
‫والرسالة أخص ولكن ألتباع األنبياء حظ من الخير على سبيل التبع‪ ،‬كما جاء في بعض األحاديث‪.‬‬
‫مفسرا الحكمة‪ :‬الحكمة هي العلوم النافعة والمعارف الصائبة‪ ،‬والعقول‬ ‫ً‬ ‫وقال عبد الرحمن السعدي‬
‫المسددة‪ ،‬واأللباب الرزينة‪ ،‬وإصابة الصواب في األقوال واألفعال‪ ،‬ثم قال‪ :‬وجميع األمور ال تصلح إال‬
‫بالحكمة التي هي وضع األشياء مواضعها‪ ،‬وتنـزيل األمور منازلها‪ ،‬واإلقدام في محل اإلقدام‪ ،‬واإلحجام في‬
‫موضع اإلحجام‪ .‬أما ابن عاشور فقد قال‪ :‬وفسرت الحكمة بأنها معرفة حقائق األشياء على ما هي عليه بما‬
‫تبلغه الطاقة‪ ،‬أي بحيث ال تلتبس الحقائق المتشابهة بعضها مع بعض‪ ،‬وال يغلط في العلل واألسباب ‪.‬‬
‫هذه خالصة ألهم أقوال العلماء في تفسير معنى الحكمة في كتاب هللا‪ .‬وقد فسروا الحكمة الواردة في‬
‫كتاب هللا بتفسيرين‪ :‬األول‪ :‬النبوة‪ .‬الثاني‪ :‬العلم واإلتقان‪ ،‬والتوفيق‪ ،‬والبصيرة‪ ،‬والعمل الصائب‪ ،‬ومنع‬
‫الظلم‪ ،‬ووضع الشيء في موضعه‪ .‬وكلها معان متقاربة‪.‬‬
‫وقد وردت الحكمة في األحاديث النبوية أيضا بمعان متشابهة‪ .‬فعلى سبيل المثال قال ابن عباس ‪-‬رضي‬
‫هللا عنهما‪ -‬ضمني رسول هللا صلى هللا عليه وسلم إلى صدره‪ ،‬وقال‪ " :‬اللهم علمه الحكمة"‪ .‬وكان أبو ذر‬
‫يحدث أن رسول هللا صلى هللا عليه و سلم قال‪":‬فرج عن سقف بيتي وأنا بمكة فنـزل جبريل ففرج صدري‬
‫ثم غسله بماء زمزم‪ ،‬ثم جاء بطست من ذهب ممتلئ حكمة وإيمانا ً فأفرغه في صدري ثم أطبقه "‪ .‬وقال‬

‫‪206‬‬
‫رسول هللا صلى هللا عليه و سلم أيضا ‪":‬ال حسد إال في اثنتين‪ :‬رجل آتاه هللا ماالً فسلطه على هلكته في‬
‫الحق‪ ،‬وآخر آتاه هللا حكمة فهو يقضي بها ويعلمها"‬
‫وعن أبي هريرة رضي هللا عنه قال‪ :‬سمعت رسول هللا صلى هللا عليه و سلم يقول‪" :‬أتاكم أهل اليمن‬
‫هم أرق أفئدة وألين قلوباً‪ ،‬اإليمان يمان والحكمة يمانية"‪.‬‬
‫ومعاني الحكمة في هذه األحاديث قريبة من المعاني التي ذكرناها عند بيان الحكمة في كتاب هللا‪.‬‬
‫هناك عدة تعريفات أخرى للحكمة وهي ال تخرج عن معنى التعريفات السابقة‪ .‬وقال ابن القيم‪ :‬أحسن‬
‫ما قيل في الحكمة قول مجاهد ومالك‪ ،‬إنها‪ :‬معرفة الحق والعمل به‪ ،‬واإلصابة في القول والعمل‪ ،‬وهذا ال‬
‫يكون إال بفهم القرآن‪ ،‬والفقه في شرائع اإلسالم‪ ،‬وحقائق اإليمان ‪ .‬وقال رشيد رضا‪ :‬الحكمة هو العلم‬
‫الصحيح‪ ،‬الذي يبعث اإلرادة إلى العمل النافع الذي هو الخير‪.‬‬
‫وأخيرا‪ ،‬لعل خير خالصة تجمع أغلب هذه المعاني التي وردت في الحكمة هي أن الحكمة هى "فعل‬
‫ما ينبغي على الوجه الذي ينبغي في الوقت الذي ينبغي"‪.‬‬
‫قال ابن القيم كذلك‪ :‬والحكمة‪ ،‬حكمتان‪ :‬علمية‪ ،‬وعملية‪ .‬فالعلمية‪ :‬االطالع على بواطن األشياء‪ ،‬ومعرفة‬
‫ارتباط األسباب بمسبباتها خلقا وأمرا‪ ،‬قدرا وشرعا‪ .‬والعملية‪ :‬وضع الشيء في موضعه‪ .‬وهي على ثالث‬
‫درجات‪:‬‬
‫الدرجة األولى‪ :‬أن تعطي كل شيء حقه‪ ،‬وال تعديه حده‪ ،‬وال تعجله عن وقته‪ ،‬وال تؤخره عنه‪.‬‬
‫الدرجة الثانية‪ :‬أن تشهد نظر هللا في وعده‪ ،‬وتعرف عدله في حكمه‪ ،‬وتلحظ بره في منعه‪.‬‬
‫الدرجة الثالثة‪ :‬أن تبلغ في استداللك البصيرة وفي إرشادك الحقيقة وفي إشاراتك الغاية‪.‬‬

‫‪207‬‬
‫‪ANLAMA VE KAVRAMA SORULARI‬‬

‫‪Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız.‬‬


‫‪ -1‬عرف الحكمة لغة‪.‬‬
‫‪ -2‬ما هو تعريف صاحب تاج العروس للحكمة؟‬
‫‪ -3‬ما هو أضل الحكمة في اللغة؟‬
‫‪ -4‬وما هي أهم المعاني التي وردت عليها الحكمة في القران الكريم؟‬
‫‪ -5‬كيف فسر العلماء الحكمة في القران الكريم حسب ما ذكره ابن كثير؟‬
‫‪ -6‬وما هو معنى الحكمة في االحاديث؟ بينها استدالال بالشواهد من الروايات‪.‬‬
‫‪ -7‬وما هو التعريف الجامع للحكمة؟‬
‫‪ -8‬وما هي انواع الحكمة؟ وما هي درجاتها؟ بينها بيانا مستوفى‬

‫‪Altı çizili kelimelerin eş anlamlılarını bulunuz.‬‬


‫(المفيدة–ماهية –تشتبه – اعطى –يريد –جاءت – تنوعت‪ -‬أفضل – المعرفة)‬
‫‪ .1‬والحكمة العلم بحقائق األشياء على ما هي عليه‪.‬‬
‫‪ .2‬انقسمت الحكمة إلى علمية وعملية‪.‬‬
‫‪ .3‬هذه هى أهم المعاني اللغوية التي وردت في الحكمة وأصلها‬
‫ّللاُ ْال ُم ْلكَ َو ْال ِح ْك َمةَ‬
‫"وآت َاهُ َّ‬
‫‪َ .4‬‬
‫ُ‬
‫‪" .5‬يُؤْ تِي ْال ِح ْك َمةَ َم ْن يَشَا ُء َو َم ْن يُؤْ تَ ْال ِح ْك َمةَ فَقَ ْد أوتِ َ‬
‫ي َخيْرا ً َكثِيراً"‬
‫‪ .6‬الحكمة هي العلوم النافعة والمعارف الصائبة‬
‫‪ .7‬الحكمة بأنها معرفة حقائق األشياء على ما هي عليه بما تبلغه الطاقة‪.‬‬
‫‪ .8‬ال تلتبس الحقائق المتشابهة بعضها مع بعض‬
‫‪ .9‬أحسن ما قيل في الحكمة قول مجاهد ومالك‬

‫‪Altı çizili kelimelerin zıt anlamlılarını bulunuz.‬‬


‫القائمة‪ – ( :‬العملية– اخطاء – الخاطئة – فارغ ‪ -‬تؤخر –أغلظ – تضليل ‪ -‬الجهالة – الظلم )‬
‫‪1-‬الحكمة‪ ،‬العدل في القضاء‬
‫‪ -2‬الحكمة هيئة القوة العقلية العلمية ‪.‬‬
‫‪ -3‬الحكمة إصابة الحق بالعلم والعمل‬
‫‪ -4‬الحكمة هي العلوم النافعة والمعارف الصائبة‪.‬‬
‫‪" -5‬اللهم علمه الحكمة‪".‬‬
‫‪ -6‬ثم جاء بطست من ذهب ممتلئ حكمة وإيمانا‪.‬‬
‫‪" -7‬أتاكم أهل اليمن هم أرق أفئدة وألين قلوباً"‬
‫‪ -8‬الدرجة األولى‪ :‬أن تعطي كل شيء حقه‪ ،‬وال تعديه حده‪ ،‬وال تعجله عن وقته‪.‬‬
‫‪ -9‬الدرجة الثالثة‪ :‬أن تبلغ في استداللك البصيرة وفي إرشادك الحقيقة وفي إشاراتك الغاية‬

‫‪Aşağıdaki kelimelerin çoğullarını bulunuz.‬‬


‫(حكمة ‪ -‬لغةً – ظلم ‪ -‬زمام –دابة – جهل – عبارة – معرفة حكيم ‪ -‬قضاء – حكم ‪ -‬علم ‪ -‬عمل ‪ -‬هيئة ‪-‬‬
‫ي – ْ ِكت َاب ‪-‬‬ ‫قوة ‪ -‬غاية – صاحب ‪ -‬مفضول – فاضل ‪ -‬لفظ ‪ -‬نبوة – رسالة ‪ -‬تفسير –تأويل َخيْر – َ‬
‫صبِ ّ‬
‫شرع ‪ -‬سبيل ‪ -‬محل ‪ -‬موضع – الطاقة – األول – البصيرة ‪ -‬شيء ‪ -‬مثال ‪ -‬سقف –بيت – صدر ‪ -‬رجل‬
‫‪ -‬اإلرادة ‪ -‬وجه ‪ -‬وقت – خلق – وعد‪.‬‬

‫‪208‬‬
‫‪Aşağıdaki kelimelerin tekillerini bulunuz.‬‬
‫(معان ‪ -‬األشياء – العلوم ‪ -‬دقائق ‪ -‬الصناعات – الخيرات ‪ -‬المواعظ ‪ -‬كبار ‪ -‬العلماء أتباع ‪ -‬األنبياء –‬
‫األحاديث – المعارف ‪ -‬العقول ‪ -‬األلباب ‪ -‬األقوال – األفعال ‪ -‬األمور مواضع – منازل‪ -‬أفئدة ‪ -‬تعريفات‬
‫‪ -‬شرائع ‪ -‬بواطن ‪ -‬األسباب )‬

‫‪209‬‬
İŞTİGALİN TARİFİ
Sözlükte bir şeyle meşgul olmak anlamına gelen iştigal, fiilin kendisinden önceki
mefule raci zamiri nasbetmesi halidir. Buna göre fiil, mefulüne raci zamirin ya da
zamire bitişik ismin nasbıyla meşgul olduğundan ayrıca mefulü bihi nasbetmesi
gerekmez. Mefulü bihin nasbı durumunda, nasbeden fiilin mahzuf olduğu farz edilir.
Örnek 1:
‫المدرس رأيته‬
َ
(Öğretmeni gördüm)
Örnek 2:
‫أخاك عرفته‬
(Kardeşini tanıdım)
Örnek 3:
‫كتاب علي استعرته‬
َ
(Ali’nin kitabını ödünç aldım)
Bunlardan birinci cümlede ‫المدرس‬
َ , ikinci cümlede ‫ أخاك‬ve üçüncü cümlede ‫كتاب‬
َ
‫ علي‬mana bakımından meful konumundadır. Fiillerinden sonra kendilerine raci birer
zamir gelmiştir. Esasen fiillerin mefulleri bu zamirlerdir. Zamirlerin mercileri ise
mahzuf bir fiilin mefulleridir. Sırasıyla yukarıdaki cümlelerde yer alan ‫ عرفته‬,‫ رأيته‬ve
‫ استعرته‬fiilleri, mahzuf fiilleri açıklamaktadır.
Buna göre ‫ أخاك‬,‫المدرس‬
َ ve ‫كتاب علي‬
َ mefulleri iştigal olmak üzere mensupturlar.
‫لمدرس رأيته‬
َ cümlesi, ‫المدرس رأيته رأيت‬
َ
‫ أخاك عرفته‬cümlesi ‫عرفت أخاك عرفته‬
‫كتاب علي استعرته‬
َ cümlesi ‫كتاب علي استعرته‬
َ ‫ استعرت‬yerindedir.
Bununla beraber yukarıdaki örneklerde mefulü bihler, mübteda gibi düşünülerek
merfu olarak da okunabilirler. Yani yukarıdaki cümlelerde mefuller şu şekilde de
okunabilir:
‫المدرس رأيته‬
ُ
‫أخوك عرفته‬
‫كتاب علي استعرته‬
ُ
Böyle cümlelerde asıl mefullerin nasbı için başka bir fiil takdir etmek yerine,
takaddüm eden isimlerin mübteda, cümleyi tamamlayan fiil ve mamullerinin ise
mübtedanın haberi gibi düşünülüp merfu okunması daha makul ve kolay görünmektedir.
İştigalin üç unsuru vardır: Meşgul, meşgulün anh ve meşgulün bih. Mefulü bihin
amili olan fiiline takaddüm ettiği ve fiilin, mefule dönen zamiri nasbettiği cümle
yapılarında fiile, meşgul, tekaddüm eden mefulü bihe meşgulün anh ve mefule dönen
zamire de meşgulün bih denir.
Örnek:
‫المدرس رأيته‬
َ
Bu cümlede,
‫المدرس‬
َ kelimesi “meşgulün anh”,
‫ رأيت‬fiili “meşgul”,

210
Ve ‫ ه‬zamiri de “meşgulün bih”dir.
MEŞGULÜN ANHIN OKUNMASINA DAİR MESELELER:
Bazı durumlarda meşgulün anh, dil kuralları açısından ya muhakkak mensup ya
da muhakkak merfu okunmalıdır.
I. Meşgulün anhun mensup okunması gereken yerler: Aşağıdaki durumlarda
meşgulün anhun muhakkak mensup okunmalıdır:
a) Şart edatlarından sonra gelirse.
Örnek:
‫إن خالدا قابلت َه فسلّ ْم عليه‬
ْ
(Halid’i görürsen, selam söyle)
2. Teşvik edatlarından sonra gelirse.
‫هالّ الحال َل أكلته‬
(Helal yesene!)
3. Hemze dışındaki soru edatlarından sonra gelirse.
‫كتاب القواعد قرأت َه‬
َ ‫هل‬
(Gramer kitabını okudun mu?)
II. Meşgulün anhun merfu okunması gereken yerler: Aşağıdaki durumlarda meşgulün anh
muhakkak merfu okunmalıdır:
a) Yalnız isimlerde kullanılan izâ-i fücaiyyeden sonra gelirse.
Örnek:
‫دخلت الصف فإذا السبورة ُ يكسرها طالب‬.
(Sınıfa bir girdim ki öğrencinin biri tahtayı kırıyor)
Bu örnekte ُ ‫السبورة‬ismi izai fücaiyyeden sonra geldiğinden merfu okunmuştur. Mensup
okunmaz.
b) Vâv-ı haliyyeden sonra gelirse.
ُ
‫والقرآن أقرأه‬ ‫سافرت‬
(Kuran okuyarak seyahat ettim)
ُ
Bu örnekte ‫القرآن‬ ismi hal cümlesinin başına gelen vavdan sonra geldiği için merfu
okunmuştur. Mensup okunamaz.
c) Şart, soru ya da nefiy (olumsuzluk) edatlarından ya da taaccüp bildiren ( ‫)ما‬, başlangıç
ّ ) ve benzerlerinden önce gelirse.
lamı, haber konumundaki (‫ ) كم‬veya ( ‫إن‬
Örnek 1:
ْ ُ‫األستاذ‬
‫إن القيته فاحترمه‬
(Eğer hocayla karşılaşırsa, saygılı ol)
Bu örnekte takaddüm eden isim (‫ إن‬,)‫ األستاذ‬şart edatından önce geldiği için merfu
okunmuştur.
Örnek 2.
‫الضيوف هل أكرمتهم‬
ُ
(Misafirlere ikramda bulundun mu?)
Bu örnekte takaddüm eden isim (‫ هل‬,)‫الضيوف‬
ُ soru edatından once geldiğinden
merfu okunmuştur.

211
Örnek 3.
‫الكبائر ما ارتكبتها‬
ُ
(Büyük günah işlemedim)
Bu örnekte takaddüm eden isim (‫ ما‬,)‫الكبائر‬
ُ olumsuzluk edatından önce geldiğinden
merfu okunmuştur.
Örnek 4:
‫ئ االسالميةُ ما أحسنَها‬
ُ ‫المباد‬
(İslam ilkeleri ne kadar güzel!)
Bu örnekte takaddüm eden isim (‫ئ‬ ُ ‫)المباد‬, taaccüp üslubundan önce geldiğinden merfu
okunmuştur.
Örnek 5:
ُ‫االعما ُل الصالحةُ َألنا أفعلها ما عشت‬
(Yaşadığım sürece muhakkak iyi işler yapacağım)
Bu örnekte takaddüm eden isim (‫ل‬ ُ ‫)االعما‬, başlangıç lamından (‫ )ل‬önce geldiğinden merfu
okunmuştur.
Örnek 6:
‫الطالب ك ْم نبهتهم ليستذكروا دروسهم‬
ُ .
(Ders çalışmaları için öğrencileri ne kadar uyardım)
Bu örnekte takaddüm eden isim (‫الطالب‬ ُ ), haber konumunda bulunan ‫ك ْم‬edatından önce
geldiğinden merfu okunmuştur.
Örnek 7:
‫الطالب يحترمونهم‬
َ ‫المعلمون المخلصون إن‬.
(İşlerine bağlı öğretmenlere öğrenciler saygı gösterirler.)
Bu örnekte takaddüm eden isim (‫)المعلمون‬, ismini nasp, haberini ref eden ‫ إن‬edatından
önce geldiğinden merfu okunmuştur.
Buraya kadar verilen örneklerde takaddüm eden isim mübteda olduğundan merfu
okunması gerekir.
III. Meşgulün anhun tercihan mensup okunduğu yerler: Beş yerde meşgulün
anhün mensup okunması tercih edilir:
1. Kendisinden sonra emir gelmesi halinde.
Örnek:
‫احترمه‬
ْ ‫أباك‬
(Babana saygı göster)
2. Kendisinden sonra nehiy gelmesi durumunda.
Örnek:
‫الكريم ال تُه ْنه‬
َ
(Değerli insanı aşağılama)
3. Kendisinden sonra dua veya beddua cümlesi gelmesi halinde.
Örnek 1:
‫عليا غفر هللا له‬
(Allah Ali’yi bağışlasın)
Örnek 2:
212
ُ‫المنافقين قاتلهم هللا‬
(Allah münafıkları kahretsin)
4. Soru edatı hemzeden sonra gelmesi halinde.
Örnek:
‫أ بشرا منا واحدا نتبعه؟‬
(İçimizden bir beşere mi uyacağız?)
5. Mensup soruya cevap olması halinde.
‫ماذا اشتريت؟‬
(Ne satın aldın?)
Bu soruda meful/nesne sorulmaktadır. Meful de mensuptur.
ُ‫قلما اشتريت‬
(Kalem satın aldım).
İRAB: Buraya kadar verilen bilgiler çerçevesinde iştigal üslubunun kullanıldığı cümlenin
irabı muhtelif şekillerde yapılabilir. Bu hususları örneklerle izah edelim:
Örnek 1:
‫شايا شربه محمد‬
(Muhammed çay içti)
‫ شايا‬: Mahzuf bir fiilin mefulü bihi olup mensuptur. Nasb alameti fethadır. Mahzuf fiil ise
‫ شرب‬olarak takdir edilir.
‫ شرب‬: Fiili mazi olup fetha üzere mebnidir.
‫ ه‬- : ‫ شرب‬fiilinin mefulü bihi olup mahallen mensuptur.
‫ شرب‬: ‫ محمد‬fiilinin zahir faili olup merfudur. Ref alameti dammedir.
Örnek 2:
‫إن الحديقةَ دخلتها فال تقطف أزهارها‬
ْ
(Bahçeye girersen, çiçeklerini koparma)
ُ‫الحديقة‬: mefulü bih olup mensuptur. Şart edatından sonra geldiğinden merfu okunamaz.
Nasp alameti fethadır.
‫ دخلتها‬: Fiil, fail ve mefulden oluşan bir cümledir. Mazi fiil, şart edatından sonra geldiği
için mahallen meczumdur. Fiile bitişik mensup zamir ise ُ‫الحديقة‬mefulü bihine raci olup
mahallen mensuptur.
‫إن الحديقةَ دخلتها‬
ْ : Cümle şart cümlesidir.
‫ فال تقطف أزهارها‬: Şartın cevabı cümledir.
Örnek 3:
‫نظرتُ فإذا الطائرة يركبها الحجاج للعودة الى بالدهم‬.
(Bir de baktım ki hacılar ülkelerine dönmek için uçağa biniyorlar)
‫ الطائرة‬: izai fücaiyyeden sonra geldiği için mübteda konumundadır ve merfudur.
‫ يركب‬: Fiili müzari olup merfudur.
‫ ها‬: Mefulü bih olup mübtedaya racidir. Mefuliye üzere mahallen mensuptur.
‫ يركب‬: ‫ الحجاج‬fiilinin zahir faili olup merfudur. Ref alameti ötredir.
Fiil, fail ve mefulden oluşan fiil cümlesi, mübtedanın haberi olup mahallen merfudur.

213
KONU İLE İLGİLİ ALIŞTIRMALAR
1. Aşağıdaki cümlelerde geçen meşgul anhları gösteriniz.
‫) العلم لو أديت زكاته ازداد‬1
‫) الكبائر ال تقترفها‬2
‫) اليتيم عطفت عليه‬3
2. Aşağıdaki cümlelerde geçen meşgul anhların irabını yaparak harekeleyiniz.
‫) األصدقاء ال تضيعهم‬1
‫) خرجت فإذا الرمال تثيرها الرياح‬2
‫) األبيات ما أحالها‬3
3. Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri uygun birer meşgul anhla doldurunuz.
‫ لو صاحبته الستفدت من علمه‬........... )1
.‫ أحتقره‬.......... )2
.‫ كم قلت له ال تكذب‬............ )3
4. Aşağıdaki sözcükleri tahzir üslubunun kullanıldığı cümleye dönüştürünüz.
a) (‫الكذب – ه‬-‫ اجتنبه‬-)
(Yalandan sakın)
b) (‫ ف‬-‫عني – تحدث‬-‫ كتبت – حكاية‬-‫ إن‬- ‫ ها‬- ‫)فيها‬
(Bir hikaye yazarsan eğer, onda benden de bahset.)
c) (‫ عملت‬-ّ ‫ها –هال‬- ‫)الخيرات‬
(Hayır işlesene!).
5. Aşağıdaki kelimelerden her birini meşgul anh olarak birer cümlede kullanınız.
(‫) الواجب – المجد – جليس السوء‬

214
ÖZET:
Sözlükte bir şeyle meşgul olmak anlamına gelen iştigal, fiilin kendisinden önceki mefule
raci zamiri nasbetmesi halidir. Mefulü bihin nasbı durumunda, nasbeden fiilin mahzuf olduğu
farz edilir.‫المدرس رأيته‬
َ (Öğretmeni gördüm) örneğinde olduğu gibi.
Meşgulün anh, şart, teşvik ve hemze dışındaki soru edatlarından sonra gelirse mensup
okunmalıdır. ‫كتاب القواعد قرأت َه‬
َ ‫ هل‬, ‫ هالّ الحال َل أكلته‬,‫إن خالدا قابلت َه فسلّ ْم عليه‬
ْ gibi.
Meşgulün anh izâ-i fücaiyye ve vâv-ı haliyyeden sonra ya da şart, soru ya da nefiy
(olumsuzluk) edatlarından ya da taaccüp bildiren (‫)ما‬, başlangıç lamı, haber konumundaki (‫)كم‬
ّ ) ve benzerlerinden önce gelirse merfu okunmalıdır.
veya ( ‫إن‬
,‫الضيوف هل أكرمتهم‬
ُ ْ ُ‫ األستاذ‬,.‫دخلت الصف فإذا السبورة ُ يكسرها طالب‬
,‫إن القيته فاحترمه‬
‫ئ االسالميةُ ما أحسنَها‬ُ ‫ المباد‬,‫الكبائر ما ارتكبتها‬
ُ gibi.
Meşgulün anh, kendisinden sonra emir, nehiy, dua ve beddua gelmesi ya da soru edatı
hemzeden sonra gelmesi veya mensup soruya cevap olması halinde tercihan mensup okunur.
‫ أ بشرا منا واحدا نتبعه؟‬,‫ عليا غفر هللا له‬,‫الكريم ال تُه ْنه‬
َ ,‫احترمه‬
ْ ‫أباك‬, gibi.
Meşgulün anh irab bakımından ya mefulü bih üzere mensuptur ya da mübteda olarak
merfudur. Mensup okunması gereken yerlerde mefulü bih üzere mensup, merfu okunması
gereken yerlerde ise mübteda olmak üzere merfudur. ‫ نظرتُ فإذا الطائرة يركبها‬,‫شايا شربه محمد‬
‫الحجاج للعودة الى بالدهم‬, Gibi.
SONUÇ:
Bu üniteyi okuyan öğrencinin şu kazanımları elde etmesi beklenir:
1. Arap dilinde iştigal kavramı ve üslubunu öğrenir.
2. Değişik cümle yapılarına göre meşgul anhu doğru okuyabilir.
3. Örnekler üzerinde yapacağı alıştırmalarla iştigal üslubunu kullanma becerisi kazanır.
4. Meramı, kalıplaşmış cümle yapıları dışında Türkçedeki devrik cümleler gibi farklı
cümle yapılarıyla ifade etme becerisi kazanır.

215
14. CÜMLENİN İRABI

216
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz?

Arapçada, diğer dillerde olmayan irab kavramı vardır. İrab demek kelimelerin cümle
içinde önlerine gelen amiller sebebi ile sonlarında meydana gelen değişikliklerdir. Bir başka
ifade ile irab, cümle içinde kelimelerin bulundukları yerin farklılaşması sebebi ile sonlarında
meydana gelen değişikliklerdir.

İrab bazen de cümlelerde olur. Ancak cümledeki irab mahallen olur. Yani bulunduğu
yer itibari ile irab hallerinden birini aldığı kabul edilir.

İşte bu bölümde ne tür cümleler ne tür irabı alır, bu konu ele alınacaktır.

217
Bölüm Hakkında İlgi Oluşturan Sorular
1) İrab ne demektir?
2) Lafzi irab ve mahalli irabn ne demektir?
3) Ne tür cümleler irab alırlar?
4) Ne tür cümleler irab almazlar?

218
Bölümde Hedeflenen Kazanımlar ve Kazanım Yöntemleri
Kazanımın nasıl elde edileceği
Konu Kazanım
veya geliştirileceği
Metin, metin çözümlemesi,
Konuyu okuyan irabdan mahalli
eşanlamlı karşıt anlamlı
olan ve olmayan cümleleri bilir,
kelimelerle kelime hazinesi,
CÜMLENİN İRABI türlerini ve mahiyetini bilir, bu
örneklerle anlatım, alıştırmalar
tür cümlelerin kullanıldığı yerleri
ile konuların daha kolay
anlar, benzer şekilde kullanabilir.
anlaşılması sağlanacaktır.

219
Anahtar Kavramlar
● Cümlenin irabı
● Mahalli irab
● Tefsir cümlesi
● İbtida cümlesi

220
‫‪14.1. Konuyla İlgili Okuma Parçası‬‬
‫حق الحياةِ ْ‬
‫وال ُح ِ ّريَّ ِة‬ ‫اإلنسان فى اإلسالم‪ُّ :‬‬ ‫ِ‬ ‫ُ‬
‫حقوق‬
‫بالنص فال ت َخت ِلف من‬ ‫ّ‬ ‫ت الجماعة بل هي حقوق ثابتة‬ ‫ضع الجتهادا ِ‬ ‫حقوق اإلنسان في اإلسالم ال ت َخ َ‬
‫بيان‬
‫س ْعيًا في ِ‬ ‫لمكان‪ .‬فهي حقوق ملزمة تح ِقّق للفرد والجماعة الكرامةَ الذاتيّةَ‪ .‬و َ‬ ‫ٍ‬ ‫مكان‬
‫ٍ‬ ‫لزمان أو من‬ ‫ٍ‬ ‫زمان‬
‫ٍ‬
‫حق الحياةِ والحرية‪.‬‬ ‫المفاهيم وهى‪ُّ :‬‬ ‫ِ‬ ‫م‬
‫َّ‬ ‫أه‬ ‫ِّم‬ ‫د‬ ‫َ‬ ‫ق‬ ‫ُ‬ ‫ن‬ ‫اإلسالم‬ ‫في‬ ‫اإلنسان‬
‫ِ‬ ‫ق‬‫ِ‬ ‫حقو‬ ‫مضمون‬
‫ِ‬
‫إن اإلنسانَ الواحدَ يُسا ِوي البشريةَ قاطبةً حتى‬ ‫حق الحياة‪ :‬إن االنسان مكرم وحق الحياة محترم‪َّ .‬‬
‫اس‬ ‫ض فَ َكأَنَّ َما قَت َ َل النَّ َ‬ ‫سا ٍد فِي ْاأل َ ْر ِ‬ ‫سا ِبغَي ِْر نَ ْف ٍس أ َ ْو فَ َ‬‫ي حقَّه في الحياة كما قال تعالى‪َ ...﴿ :‬م ْن قَت َ َل نَ ْف ً‬ ‫يَ ْست َْوفِ َ‬
‫حترم في حياته و َمماته‪ ،‬وال يجوز‬ ‫فاإلنسان ُم َ‬ ‫ُ‬ ‫اس َج ِميعًا﴾ (المائدة‪.)32/5 :‬‬ ‫َج ِميعًا َو َم ْن أَحْ َياهَا فَ َكأَنَّ َما أَحْ يَى النَّ َ‬
‫فحرم اإلسال ُم قت َل‬ ‫الحق‪َّ .‬‬ ‫ّ‬ ‫عا عن‬ ‫الحق ودِفا ً‬ ‫ّ‬ ‫ُشرع ّإال من أجل‬ ‫التمثي ُل ب ُجث َّ ِته ولو في الحرب حتى القتا ُل لم ي َ‬
‫اإلنسان وحياتِه‬ ‫ِ‬ ‫القصاص َّإال دِفاع عن‬ ‫ُ‬ ‫ِن والرهبان‪ .‬وما‬ ‫س ِّ‬‫المحاربين من النساء‪ ،‬واألطفال‪ ،‬و ِكبار ال ّ‬ ‫ِ‬ ‫غير‬
‫ِ‬
‫ب﴾ (البقرة‪.)179/2 :‬‬ ‫ْ‬ ‫َ‬ ‫ْ‬
‫اص َحيَاة يَا أو ِلي األلبَا ِ‬ ‫ُ‬ ‫ص ِ‬ ‫ْ‬ ‫ُ‬ ‫َ‬
‫كما قال تعالى‪َ ﴿ :‬ولك ْم فِي ال ِق َ‬
‫ّللاُ ‪-‬سبحانه وتعالى‪ -‬اإلنسانَ بأنّه الخليفةُ في األرض‪ ،‬قال تعالى‪َ ﴿ :‬وإِذْ‬ ‫ف ه‬ ‫ص َ‬ ‫حريّة اإلنسان‪ :‬قد َو َ‬ ‫ّ‬
‫غيره من‬ ‫ض َل اإلنسان على ِ‬ ‫ض َخ ِليفَة﴾ (سورة البقرة‪ .)30/2 :‬وفُ ِ ّ‬ ‫ً‬ ‫قَا َل َربُّكَ ِل ْل َم َالئِ َك ِة ِإنِّي َجا ِعل فِي األ ْر ِ‬
‫َ‬ ‫ْ‬
‫ّللاِ‬ ‫َت اإلنسانيةُ من العبودية لغير ه‬ ‫عا ن ْ‬ ‫والر ْف َع ِة‪ .‬ولقد َ‬ ‫والحريّة ِ ّ‬‫ّ‬ ‫المخلوقات فهو يَتمتَّع في ِظ ِّل اإلسالم بالكرام ِة‬
‫القضاء على‬ ‫ِ‬ ‫ً‬
‫نور اإلسالم جاءت ت َعالي ُمه صريحة في‬ ‫وما زالت تُعانِي إلى الوقت الحاضر‪ .‬وعند بُزوغِ ِ‬
‫األمر بالمعروف والنهي عن‬ ‫واجب « ِ‬ ‫ُ‬ ‫ط ُرقَ إلغائِه‪ .‬وال يَتَنَافَى‬ ‫ت ُ‬ ‫س َع ْ‬ ‫وو َّ‬ ‫ت َمداخلَه َ‬ ‫ضيَّقَ ْ‬‫ق حيث َ‬ ‫والر ّ ِ‬
‫العبوديّة ِ ّ‬
‫طار المادّيّة‬ ‫لألخ ِ‬ ‫صا على اآلخَرين وت َ ْن ِبي َههم ْ‬ ‫قيام أفرا ِد المجتمع بذلك حر ً‬ ‫ألن في ِ‬ ‫المنكر» مع الحرية الفردية َّ‬
‫ّللاِ؟»‬ ‫سو َل ه‬ ‫ْ‬
‫صي َحة» قُلنَا‪ِ « :‬ل َم ْن يَا َر ُ‬ ‫ُ‬ ‫ِّين النَّ ِ‬ ‫ّ‬
‫ّللاُ عليه وسلم‪« :‬الد ُ‬ ‫والمعنوية‪ .‬وهو واجب النصيحة‪،‬كما قال صلى ه‬
‫أن يُح ِ ّكم‬ ‫الحق ْ‬‫ُّ‬ ‫عا َّمتِ ِه ْم» ‪.‬والحرية ليست مطلقة فليس للفر ِد‬ ‫سو ِل ِه‪َ ،‬و ِألَئِ َّم ِة ْال ُم ْس ِل ِمينَ َو َ‬ ‫قال‪ ِ « :‬هّلِلِ َو ِل ِكت َا ِب ِه َو ِل َر ُ‬
‫وابط‬
‫ض ِ‬ ‫ض َمصا ِل َح الناس لألخطار‪ .‬إنّما هي حرية ُمنض ِبطة ب َ‬ ‫رأ َيه بما َيتَنَافَى مع الدين اإلسالمي أو يُ َع ِ ّر َ‬
‫ي وتُص ِ ّحح أخطا َءه ف َي ْسلُك بذلك طريقَ الهداي ِة والفالحِ في جميع أموره‪.‬‬ ‫الشرع‪ ،‬ت َ ْبنِي المجتم َع اإلسالم َّ‬
‫بتصرف من (‪)http://www.islamonline.net‬‬

‫‪221‬‬
222
‫‪ANLAMA VE KAVRAMA SORULARI‬‬

‫‪Aşağıdaki soruları metne göre cevaplayınız.‬‬

‫‪ .1‬ما هي مقومات حقوق اإلنسان في االسالم؟‬


‫‪ .2‬وهل تتغير حقوق الإلنسان حسب الزمان والمكان؟‬
‫‪ .3‬ماذا تحقق حقوق اإلنسان للفرد؟‬
‫‪ .4‬ما قيمة اإلنسان في نظر اإلسالم؟‬
‫اص َحيَاة ﴾ من حيث عالقته ّ ِ‬
‫بحق الحياة؟‬ ‫ص ِ‬ ‫‪ .5‬كيف يفهم قولَه تعالى‪َ ﴿ :‬ولَ ُك ْم فِي ْال ِق َ‬
‫‪ .6‬لماذا شرع القتال فب اإلسالم؟‬
‫‪ .7‬من منع اإلسالم قتله في الحرب؟‬
‫‪ .8‬ماذا قال هللا تعالى في كرامة االنسان وحق الحياة؟‬
‫لحق الحرية؟‬ ‫قوماتُ الدينيّةُ ّ‬ ‫‪ .9‬وما هى ال ُم ّ ِ‬
‫‪ .10‬هل حق الحرية مطلق ؟‬
‫األمر بالمعروف» يَتَنَافَى مع الحرية؟‬‫واجب «النصيحة ِ ّّلِلِ» و« ِ‬ ‫ُ‬ ‫‪ .11‬هل‬
‫‪ .12‬ماذا قام به اإلسالم لكي يبطل العبوديةَ و َيفت َح الطريقَ أمام الحرية الفردية؟‬

‫‪Altı çizili kelimelerin eş anlamlılarını bulunuz.‬‬


‫الر ْفعَة – مقيدة – يَأخذ بالكامل – منافع – ِح ْفظ)‬ ‫(قَا َ‬
‫ست – بال قي ٍد – يتناقض – ِ‬
‫‪ .1‬حق الحرية ال يتنافى مع الدين اإلسالمي‪.‬‬
‫‪ .2‬الحرية ليست مطلقةً ‪.‬‬
‫‪ .3‬جاءت الشريعة بحماية اإلنسان‪.‬‬
‫‪ .4‬ولقد عانت اإلنسانية من العبودية لغير هللا‪.‬‬
‫‪ .5‬جعل اإلسالم لإلنسان من الكرامة الذاتية ما لم يجعله لغيره من المخلوقات‪.‬‬
‫ح الناس لألخطار‪.‬‬ ‫أن يُح ِ ّكم رأيَه بما يُعَ ِ ّر َ‬
‫ض َمصا ِل َ‬ ‫الحق ْ‬
‫ُّ‬ ‫‪ .6‬فليس للفر ِد‬
‫وابط الشرع‪.‬‬
‫ض ِ‬ ‫‪ .7‬إنّما الحرية ُمنض ِبطة ب َ‬
‫إن اإلنسانَ الواحدَ يُسا ِوي البشريةَ قاطبةً حتى يَ ْست َْوفِ َ‬
‫ي حقَّه في الحياة‪.‬‬ ‫‪َّ .8‬‬
‫‪Altı çizili kelimelerin zıt anlamlılarını bulunuz.‬‬

‫(واجبات – ال َم َرض – الحفاظ على– مطلقة – إبقاء – ذلة – تهدم – وسع)‬

‫الحرية مقيّدة بضوابط الشرع‪.‬‬ ‫‪.1‬‬


‫حح أخطاءه‪.‬‬‫الحرية تبني المجتم َع اإلسالمي وتص ّ‬ ‫‪.2‬‬
‫جاءت تعاليم اإلسالم صريحة في القضاء على العبودية لغير هللا‪.‬‬ ‫‪.3‬‬
‫حقوق اإلنسان ال تخضع الجتهادات الجماعة‪.‬‬ ‫‪.4‬‬
‫سع اإلسالم طرقَ إلغاء الرق‪.‬‬
‫و ّ‬ ‫‪.5‬‬
‫منع اإلسالم المسكرات القاتلة والمهلكة للصحة والمذهبة للعقل‪.‬‬ ‫‪.6‬‬
‫ضيق اإلسالم مداخل الرق‪.‬‬ ‫‪.7‬‬
‫‪223‬‬
‫الر ْفعَ ِة‪.‬‬
‫والحريّة و ِ ّ‬
‫ّ‬ ‫‪ .8‬يَتمتَّع الإلنسان في ِظ ِّل اإلسالم بالكرام ِة‬
‫‪Aşağıdaki kelimelerin çoğullarını bulunuz.‬‬
‫حق – حرية – حياة – بدن – مال – عرض – عقل – رأى – حد – مجتمع – زمان – مكان – نفس –‬
‫حماية – خمر – طريق – فرد – كتاب‪.‬‬
‫‪Aşağıdaki kelimelerin tekillerini bulunuz.‬‬

‫ُمحاربون – نساء – أطفال – أخطار – حدود – مخدرات – مسلمون – كفار – طرق – أخطار – مخلوقات‬
‫– عمليات – اجتهادات – حقوق – ألباب‪.‬‬

‫‪224‬‬
GİRİŞ

Cümlelerde aslolan, diğer cümlelerden bağımsız olup i'râbdan mahalli olmamaktır.


Ancak bazen bir cümle, başka bir cümleyi (temel cümle) oluşturan unsurlardan biri (yan cümle)
olur ve tek kelime (müfred) ile açıklanabilir ki buna “cümlenin müfredle te'vîl edilmesi” denir.
Bu durumda o yan cümleye te'vîl edildiği müfredin alması gereken i'râb verilir. Ancak cümleler
birçok kelimeden meydana gelip i’râb alâmeti verilmesi mümkün olmadığından o i'râb mahallî
/ mahallen olur.
Bu durumu dört i’râb durumuna göre, birer örnekle şöyle tablolaştırabiliriz:
َ ‫;) ْال ُج ْملَةُ ْالبَسِي‬
Unsurlarından hiçbiri cümle olmayan cümlelere basit cümle (ُ ‫طة‬
unsurlarından bir ya da daha fazlası cümle olan cümlelere mürekkeb cümle (ُ‫ج ْملَةُ ْال ُم َر َّك َبة‬
ُ ‫) ْال‬
denir.

Mürekkeb cümlenin bütününe, yani ana cümleye cümle-i kübrâ (‫ج ْملَةُ ْال ُكب َْرى‬ ُ ‫ ;) ْال‬onun
ُّ ‫ ) ْال ُج ْملَةُ ال‬denir.
cümle olan unsuruna, yani yan cümleye cümle-i suğra (‫ص ْغ َرى‬

Bazen cümle-i suğrânın da bir yan cümlesi bulunur. Bu durumda o cümle, yan
َ ‫) ِإ َّن خَا ِلدًا َكانَ يَ ْع َم ُل ْال‬
cümlesine göre “kübrâ”, ana cümleye göre “suğrâ” olur. Meselâ (‫خي َْر‬
َ ‫ ) َكانَ يَ ْع َم ُل ْال‬yan cümlesi, cümlenin tamamına göre suğrâ; (‫)يَ ْع َم ُل ْال َخي َْر‬
cümlesinde (‫خي َْر‬
cümlesine göre kübrâdır.

Cümlenin te’vîl edildiği müfred, aşağıda konunun ayrıntılarını anlatırken örneklerini


göreceğimiz üzere, bazen masdar, bazen isim, bazen de fiil-i muzâri olur.

Müfredle te'vîl edilebilen ve dolayısıyla irâbdan mahalli olan cümle türlerinin çoğunu
aslında şu ana kadarki derslerimizde anahatlarıyla ayrı ayrı gördük. Burada ise bunları hem
toplu halde görecek hem de bazı ayrıntılara gireceğiz.

İ’râbdan mahalli olan cümleleri üç ana başlık altında inceleyebiliriz:

225
A) İ’RÂBDAN MAHALLİ OLMAYAN CÜMLELER

ُ ‫ ) ْال ُج ْملَةُ ْال ُم َرادُ ِب َها لَ ْف‬/ (ُ‫) ْال ُج ْملَةُ ْال َمحْ ِكيَّة‬
I- LAFZI KASDEDİLEN / MAHKÎ CÜMLE (‫ظ َها‬

Başka bir yerden iktibas edilen cümlelere “lafzı kasdedilen cümle” veya “mahkî cümle”
denir. “Kavl’in makûlü”, yani ‫ قَا َل‬ve benzeri fiillerin nâibü’l-fâilleri ile mef’ûlün bihleri de
mahkî cümlelerdendir.

Mahkî cümleler müfred isim hükmünde olduğu için, hemen hemen müfred ismin
bulunabildiği bütün görevlerde bulunabilir ve cümledeki görevine göre mahallen merfû /
mensûb / mecrûr olur.

1- İsim Cümlesi:

: 19/30).‫»﴾ (سورة مريم‬... ‫جعَلَنِي نَبِيًّا‬ َ ‫ي ْال ِكت‬


َ ‫ َو‬،‫َاب‬ َ ‫ « ِإ ِنّي‬:َ‫﴿قَال‬
‫ع ْبدُ ه‬
َ ِ‫ آت َان‬،ِ‫ّللا‬
.‫الكالم‬
َ ‫ قال هذا‬:‫أي‬
Meâli: (Bebek Hz. İsa) şöyle dedi: “Şüphesiz ben Allah’ın kuluyum. Bana kitabı
(İncil’i) verdi ve beni peygamber yaptı.” (Meryem, 19/30)

-.‫ َمقُو ُل ْالقَ ْو ِل‬- ‫ ألنها مفعول به‬،‫ في محل نصب‬،‫ جملة اسمية‬:‫إعرابها‬

2- Fiil Cümlesi:

ُ ‫س َو ِء ِمنَ ْالقَ ْو ِل إِ َّال َم ْن‬


)4/148 ‫ظ ِل َم﴾ (سورة النساء‬ ُّ ‫ّللاُ ْال َج ْه َر بِال‬
‫ ﴿ َال ي ُِحبُّ ه‬:‫ّللاُ تعالى‬
‫قال ه‬
.‫ قال هللا تعالى هذه اآلية‬:‫أي‬

Manası: Allah Teâlâ şöyle buyurdu: “Allah kötü sözün açıkça söylenmesini sevmez;
ancak haksızlığa uğrayan başka.” (Nisa, 4/148)

.‫مقول القول‬- ‫ ألنها مفعول به‬،‫ في محل نصب‬،‫ جملة فعلية‬:‫إعرابها‬

II- MASDAR MÂNÂSI KASDEDİLEN CÜMLE (‫صدَ ُر ْال ُم َؤ َّول‬


ْ ‫) ْال َم‬
Masdar manası kasdedilen cümlelere “müevvel masdar” denir. Bu cümlelerin müfred
te’vîli, cümledeki yüklemin masdarı özneye veya nesneye muzâf kılınarak yapılır.

Müevvel masdar, hemen hemen müfred ismin bulunabildiği bütün görevlerde


bulunabilir ve cümledeki görevine göre mahallen merfû / mensûb / mecrûr olur.

Belli başlı müevvel masdar kalıpları şunlardır:

1- En-i masdariyye + fiil-i mâzî cümlesi:

)82/28 ‫ف ِبنَا﴾ (سورة القصص‬ َ ‫لَ َخ‬: ‫علَ ْينَا‬


َ ‫س‬ ‫﴿لَ ْوالَ أ َ ْن َم َّن ه‬
َ ُ‫ّللا‬
.‫علَ ْينَا‬ ‫ لَ ْو َال َم ُّن ه‬:‫أي‬
َ ِ‫ّللا‬
226
Meâli: Eğer Allah’ın bize lütufta bulunması olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. (Kasas,
28/82)

َ ‫ «أ َ ْن» مع ما دخلت عليه من الجملة الفعلية في َم‬:‫إعرابها‬


.‫ ألنها مبتدأ‬،ٍ‫ح ِّل َر ْفع‬

2- En-i masdariyye + fiil-i muzâri cümlesi:

َ ‫ َو َكانَ َو َرا َء ُه ْم َم ِلك يَأ ْ ُخذُ ُك َّل‬،‫ فَأ َ َردْتُ أ َ ْن أ َ ِعيبَ َها‬،‫ساكِينَ يَ ْع َملُونَ فِي ْالبَحْ ِر‬
‫س ِفينَ ٍة‬ َّ ‫﴿أ َ َّما ال‬
ْ ‫س ِفينَةُ فَ َكان‬
َ ‫َت ِل َم‬
: 18/79).‫صبًا﴾ (سورة الكهف‬ ْ ‫غ‬ َ

َ ُ‫ فَأ َ َردْت‬:‫أي‬
.‫ع ْيبَ َها‬

Meâli: O gemi, denizde çalışan birtakım yoksul kimselere ait idi. Onu kusurlu kılmak
istedim, çünkü onların ilerisinde, her geçen gemiyi zorla ele geçiren bir kral vardı. (Kehf, 18/79)

.‫ ألنها مفعول به‬،‫ب‬ ْ َ‫ «أ َ ْن» مع ما دخلت عليه من الجملة الفعلية في مح ِّل ن‬:‫إعرابها‬
ٍ ‫ص‬
3- Enne + isim + haber

: 29/51).‫علَ ْي ِه ْم﴾ (سورة العنكبوت‬ َ ‫علَيْكَ ْال ِكت‬


َ ‫َاب يُتْلَى‬ َ ‫﴿أ َ َولَ ْم َي ْك ِف ِه ْم أَنَّا أ َ ْنزَ ْلنَا‬

َ ‫علَيْكَ ْال ِكت‬


.‫َاب‬ َ ‫ أ َ َولَ ْم َي ْك ِف ِه ْم ِإ ْنزَ الُنَا‬:‫أي‬
Meâli: Kendilerine okunmakta olan Kitâb’ı sana indirmemiz onlara yetmedi mi?
(Ankebût, 29/51)

ِ ‫ ألنها فَا‬،‫ «أ َ َّن» مع اسمها وخبرها في مح ِّل رفع‬:‫إعرابها‬


.‫عل‬

4- Key + fiil-i muzâri cümlesi

َ ‫﴿فَ َردَ ْدنَاهُ ِإلَى أ ُ ِ ّم ِه َك ْي تَقَ َّر‬


: 28/13).‫ع ْينُ َها َو َال تَحْ زَ نَ ﴾ (سورة القصص‬

.‫ح ْزنِ َها‬


ُ ‫عدَ ِم‬ َ ِ‫ فَ َردَ ْدنَاهُ ِإلَى أ ُ ِ ّم ِه ِلقُ َّرة‬:‫أي‬
َ ‫ع ْينِ َها َو‬
Meâli: Böylece biz onu (Musa’yı), gözü aydın olması ve üzülmemesi için annesine geri
döndürdük. (Kasas, 28/13)

.‫ ألنها مفعول له‬،‫ب‬ ْ َ‫ «كي» مع ما دخلت عليه من الجملة الفعلية في مح ِّل ن‬:‫إعرابها‬
ٍ ‫ص‬
B) İ’RÂBDAN MAHALLİ OLMAYAN CÜMLELER
ِ ْ ُ‫) ْال ُج ْملَة‬
I- İBTİDÂ CÜMLESİ (ُ ‫اال ْبتِدَائِيَّة‬

Konuşmanın başında söylenen cümleye “ibtidâ cümlesi” denir.

a) İsim Cümlesi:

)1/1 ‫﴿ ْال َح ْمدُ ِ هّلِلِ َربّ ِ ْالعَالَ ِمينَ ﴾ (سورة الفاتحة‬


Meâli: Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allâh’a mahsustur. (Fâtiha, 1/1)
227
.‫ ألنها ابتدائية‬،‫ح َّل لها من اإلعراب‬
َ ‫ ال َم‬،‫ جملة اسميّة‬:‫إعرابها‬
b) Fiil Cümlesi:

)1/96 ‫﴿اِ ْق َرأْ بِاس ِْم َر ِبّكَ الَّذِي َخلَقَ ﴾ (سورة العلق‬
Meâli: Yaratan Rabbinin adıyla oku! (Alak, 96/1)

.‫ ألنها ابتدائية‬،‫ح َّل لها من اإلعراب‬


َ ‫ ال َم‬،‫ جملة فعليّة‬:‫إعرابها‬
ّ ِ ‫) ُج ْملَةُ ال‬
II- SILA CÜMLESİ (‫صلَ ِة‬

İsm-i mevsûllerden (‫ َما‬،‫ َم ْن‬،... ‫ )الَّذِي‬veya harf-i mevsûllerden (cümleyi müevvel


masdara çeviren harfler: ،َ‫ أ‬،‫ لَ ْو‬،‫ َما‬،‫ أ َ َّن‬،‫أ َ ْن‬...) sonra gelen cümlelere “sıla cümlesi” denir.

İsm-i mevsûlden sonra gelen sıla cümlesinde, kendisini ism-i mevsûle bağlayan bir
zamirin bulunması gerekir.

Harf-i mevsûlden sonra gelen sıla cümlesinin tek başına i’râbdan mahalli yoktur. Ancak
harf-i mevsûlle birlikte müevvel masdar olduğu için cümledeki görevine göre mahallen
i’râblanır.

a) İsm-i Mevsûl:

َ ‫ع ْب ِد ِه ْال ِكت‬
)1/18 ‫َاب﴾ (سورة الكهف‬ ْ
َ ‫﴿ال َح ْمدُ ِ هّلِلِ الَّذِي أ َ ْنزَ َل‬
َ ‫علَى‬
Meâli: Hamd, kuluna Kitâb’ı indiren Allâh’a mahsustur. (Kehf, 18/1)

‫ ألنها صلة لالسم الموصول الذي‬،‫ ال َم َح َّل لها من اإلعراب‬،‫ جملة فعليّة‬:‫إعرابها‬

b) Harf-i Mevsûl:

ُ َ ‫﴿وأ َ ْن ت‬
)184/2 ‫صو ُموا َخيْر لَ ُك ْم﴾ (سورة البقرة‬ َ
Meâli: Oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. (Bakara, 2/184)

‫ ألنها صلة للحرف الموصول أن‬،‫ ال َم َح َّل لها من اإلعراب‬،‫ جملة فعليّة‬:‫إعرابها‬

َ ‫الجْ ْملَةُ ْال ُم ْعت َِر‬/


III- İTİRÂZ CÜMLESİ (ُ ‫ضة‬ ْ ُ‫اضيَّة‬ ِ ْ ُ‫) ْال ُج ْملَة‬
ِ ‫اال ْعتِ َر‬
Te’kîd veya îzah için başka bir cümlenin unsurlarının veya birbirine bağlı iki cümlenin
arasına giren ara cümleye “itiraz cümlesi” denir.

a) İsim Cümlesi:

‫ َوإِنِّي‬،-‫ْس الذَّ َك ُر َك ْاألُنثَى‬


َ ‫ َولَي‬،‫ت‬
ْ َ‫ضع‬ ‫ َو ه‬- ‫ض ْعت ُ َها أُنثَى‬
َ ‫ّللاُ أ َ ْعلَ ُم بِ َما َو‬ ْ َ‫ضعَتْ َها قَال‬
َ ‫ « َربّ ِ إِ ِنّي َو‬:‫ت‬ َ ‫﴿فَلَ َّما َو‬
)3/36 ‫»﴾ (سورة آل عمران‬... ‫س َّم ْيت ُ َها َم ْريَ َم‬ َ

228
Meâli: (İmrân’ın karısı) onu (Meryem’i) doğurunca şöyle dedi: “Rabbim, onu kız
doğurdum! -Allâh onun ne doğurduğunu en iyi bilendir. Erkek, kız gibi değildir.- Ona
Meryem adını verdim.” (Âl-i İmrân, 3/36)

.‫ ألنها اعتراضيّة بين جملتين متالزمتين‬،‫ح َّل لهما من اإلعراب‬


َ ‫ ال َم‬،‫ جملة اسميّة‬:‫إعرابهما‬
b) Fiil Cümlesi:

َ - َ‫لَ ْو ت َ ْعلَ ُمون‬- ‫سم‬


)56/76 ‫ع ِظيم﴾ (سورة الواقعة‬ َ َ‫﴿وإِنَّهُ لَق‬
َ
Meâli: Şüphesiz bu, -eğer bilirseniz- büyük bir yemindir. (Vâkıa, 56/76)

.‫ ألنها اعتراضية بين الموصوف وصفته‬،‫ح َّل لها من اإلعراب‬


َ ‫ ال َم‬،‫ جملة فعليّة‬:‫إعرابها‬

ّ َ‫ال ُج ْملَةُ ْال ُمف‬/


IV- TEFSÎR CÜMLESİ (ُ ‫س َِرة‬ ْ ُ‫ِيريَّة‬
ِ ‫) ْال ُج ْملَةُ الت َّ ْفس‬
Kendisinden önce geçen cümleyi açıklayan cümleye “tefsîr cümlesi” denir.

Tefsîr cümlesi, tefsîr harflerinden (‫ أ َ ْن‬،‫ي‬


ْ َ ‫ )أ‬sonra gelebileceği gibi, başında herhangi bir
edat bulunmadan da gelebilir.

ْ َ ‫’)أ‬den Sonra:
a) (‫ي‬

ِ ‫ َوت َ ْق ِلينَنِي ٰل ِك َّن ِإي‬/‫ أ َ ْنتَ ُم ْذنِب‬:‫ي‬


‫َّاك َال أ َ ْق ِلي‬ ْ َ ‫ أ‬،‫ف‬ َّ ِ‫ َوت َْر ِمينَنِي ب‬:‫الشاعر‬
ِ ‫الط ْر‬ ُ ‫قال‬
Manası: (Ey sevgilim!) Bana (öfkeli bir) bakış fırlatıyorsun, yani: “Sen suçlusun”, ve
beni terk ediyorsun. Fakat ben seni (hep seveceğim ve) terk etmeyeceğim.

‫ ألنها تفسيرية‬،‫ ال َم َح َّل لها من اإلعراب‬،‫ جملة اسميّة‬:‫إعرابها‬

b) (‫’)أ َ ْن‬den sonra:

)23/27 ‫صنَعِ ْالفُ ْلكَ بِأ َ ْعيُنِنَا َو َوحْ يِنَا﴾ (سورة المؤمنون‬
ْ ‫﴿فَأ َ ْو َح ْينَا إِلَ ْي ِه أ َ ِن ا‬
Meâli: Bunun üzerine ona (Nuh’a): “Bizim gözetimimiz altında ve vahyimize göre
gemiyi yap” diye vahyettik. (Mü’minûn, 23/27)

‫ ألنها تفسيرية‬،‫ ال َم َح َّل لها من اإلعراب‬،‫ جملة فعليّة‬:‫إعرابها‬


c) Tefsir Harfi Olmaksızın:

ُ ‫ ث ُ َّم قَا َل لَهُ ُك ْن فَيَ ُك‬،‫ب‬


)3/59 ‫ون﴾ (سورة آل عمران‬ ٍ ‫ َخلَقَهُ ِم ْن ت ُ َرا‬،‫ّللاِ َك َمث َ ِل آدَ َم‬ َ ‫﴿إِ َّن َمث َ َل ِعي‬
‫سى ِع ْندَ ه‬
Meâli: Şüphesiz Allah katında (yaratılış bakımından) İsa’nın durumu, Âdem’in durumu
gibidir: Onu topraktan yarattı. Sonra ona “ol” dedi. O da hemen oluverdi. (Âl-i İmrân, 3/59)

.‫ ألنها تفسيرية‬،‫ ال َم َح َّل لها من اإلعراب‬،‫ جملة فعليّة‬:‫إعرابها‬


229
‫‪ALIŞTIRMA‬‬

‫‪1. Aşağıdaki altı çizili cümlelerin i’râbını yapınız.‬‬

‫ص ِل ُحونَ »﴾ (سورة البقرة‪.)11/2 :‬‬ ‫﴿و ِإذَا قِي َل لَ ُه ْم‪َ « :‬ال ت ُ ْف ِسدُوا فِي ْاأل َ ْر ِ‬
‫ض» قَالُوا‪ِ « :‬إنَّ َما نَحْ ُن ُم ْ‬ ‫‪َ -1‬‬
‫ّللاُ َي ْش َهدُ‪ِ « :‬إ َّن ْال ُمنَافِقِينَ لَ َكا ِذبُونَ »﴾ (سورة المنافقون‪.)1/63 :‬‬
‫﴿و ه‬‫‪َ -2‬‬
‫عذَابِي لَ َ‬
‫شدِيد»﴾ (سورة إبراهيم‪.)7/14 :‬‬ ‫﴿وإِ ْذ ت َأَذَّنَ َربُّ ُك ْم‪« :‬لَئِن َ‬
‫ش َك ْرت ُ ْم َأل َ ِزيدَنَّ ُك ْم‪َ ،‬ولَئِ ْن َكفَ ْرت ُ ْم إِ َّن َ‬ ‫‪َ -3‬‬
‫علَ ْينَا َربُّكَ »﴾ (سورة الزخرف‪.)77/43 :‬‬ ‫﴿ونَادَ ْوا‪« :‬يَا َما ِلكُ ِليَ ْق ِ‬
‫ض َ‬ ‫‪َ -4‬‬
‫ط ْعنَ أ َ ْي ِديَ ُه َّن"‪ ،‬إِ َّن َر ِبّي بِ َك ْي ِده َِّن‬ ‫ار ِج ْع إِلَى َر ِبّكَ ‪ ،‬فَاسْأ َ ْلهُ‪َ " :‬ما بَا ُل ال ِنّس َْوةِ َّ‬
‫الالتِي قَ َّ‬ ‫سو ُل قَالَ‪ْ « :‬‬ ‫‪﴿ -5‬فَلَ َّما َجا َءهُ َّ‬
‫الر ُ‬
‫ع ِليم»﴾ (سورة يوسف‪.)50/12 :‬‬ ‫َ‬
‫ظ ْاألُنثَيَي ِْن»﴾ (سورة النساء‪.)11/4 :‬‬
‫ّللاُ فِي أ َ ْو َال ِد ُك ْم‪ِ « :‬للذَّ َك ِر ِمثْ ُل َح ِ ّ‬
‫ُوصي ُك ُم ه‬
‫‪﴿ -6‬ي ِ‬

‫عا َربَّهُ‪« :‬أ َ ِنّي َم ْغلُوب فَا ْنت ِ‬


‫َص ْر»﴾ (سورة القمر‪.)10/54 :‬‬ ‫‪﴿ -7‬فَدَ َ‬
‫ع ِزيز»﴾ (سورة المجادلة‪.)21/58 :‬‬ ‫ّللاَ قَ ِو ٌّ‬
‫ي َ‬ ‫ّللاُ‪َ « :‬أل َ ْغ ِلبَ َّن أَنَا َو ُر ُ‬
‫س ِلي‪ ،‬إِ َّن ه‬ ‫َب ه‬‫‪َ ﴿ -8‬كت َ‬
‫علَى نُوحٍ فِي ْال َعالَ ِمينَ »﴾ (سورة الصافات‪.)79-78/37 :‬‬ ‫علَ ْي ِه فِي ْاآل ِخ ِرينَ ‪َ « :‬‬
‫س َالم َ‬ ‫﴿وت ََر ْكنَا َ‬
‫‪َ -9‬‬

‫‪﴿ -10‬يَسْأَلُونَ ‪« :‬أَيَّانَ يَ ْو ُم الد ِ‬


‫ِّين»﴾ (سورة الذاريات‪.)12/51 :‬‬
‫‪2. Aşağıdaki altı çizili cümlelerin i’râbını yapınız.‬‬

‫علَ ْي ُك ْم َ‬
‫عذَابًا ِم ْن فَ ْوقِ ُك ْم﴾ (سورة األنعام‪.)65/6 :‬‬ ‫ث َ‬ ‫‪﴿ -1‬قُ ْل ُه َو ْالقَاد ُِر َ‬
‫علَى أ َ ْن يَ ْبعَ َ‬

‫ّللاَ يَ ُحو ُل بَيْنَ ْال َم ْر ِء َوقَ ْلبِ ِه﴾ (سورة األنفال‪.)24/8 :‬‬
‫﴿وا ْعلَ ُموا أ َ َّن ه‬
‫‪َ -2‬‬
‫يرا‪َ ،‬ونَ ْذ ُك َركَ َكثِ ً‬
‫يرا﴾ (سورة طه‪.)34-32/20 :‬‬ ‫﴿وأ َ ْش ِر ْكهُ فِي أ َ ْم ِري‪َ ،‬ك ْي نُ َ‬
‫س ِبّ َحكَ َكثِ ً‬ ‫‪َ -3‬‬
‫س َم َاواتُ ‪( ﴾...‬سورة هود‪.)108/11 :‬‬ ‫س ِعد ُوا فَ ِفي ْال َجنَّ ِة خَا ِلدِينَ فِي َها َما دَا َم ِ‬
‫ت ال َّ‬ ‫﴿وأ َ َّما الَّذِينَ ُ‬
‫‪َ -4‬‬
‫﴿و ِإذَا قِي َل لَ ُه ْم‪ِ :‬آمنُوا َك َما آ َمنَ النَّ ُ‬
‫اس﴾ (سورة البقرة‪.)13/2 :‬‬ ‫‪َ -5‬‬
‫ارا﴾ (سورة البقرة‪.)109/2 :‬‬ ‫﴿ودَّ َكثِير ِم ْن أ َ ْه ِل ْال ِكت َا ِ‬
‫ب لَ ْو َي ُردُّونَ ُك ْم ِم ْن َب ْع ِد ِإي َما ِن ُك ْم ُكفَّ ً‬ ‫‪َ -6‬‬
‫ظتَ أ َ ْم لَ ْم ت َ ُك ْن ِمنَ ْال َوا ِع ِظينَ ﴾ (سورة الشعراء‪.)136/26 :‬‬
‫ع ْ‬
‫علَ ْينَا أ َ َو َ‬ ‫‪﴿ -7‬قَالُوا‪َ :‬‬
‫س َواء َ‬
‫ص ْدقُ ُه ْم﴾ (سورة المائدة‪.)119/5 :‬‬ ‫ّللاُ‪ٰ :‬هذَا يَ ْو ُم يَنفَ ُع ال َّ‬
‫صا ِدقِينَ ِ‬ ‫‪﴿ -8‬قَا َل ه‬
‫‪﴿ -9‬أ َ ْم َح ِس ْبت ُ ْم أ َ ْن ت َ ْد ُخلُوا ْال َجنَّةَ َولَ َّما يَأْتِ ُك ْم َمث َ ُل الَّذِينَ َخلَ ْوا ِم ْن قَ ْب ِل ُكم﴾ (سورة البقرة‪.)214/2 :‬‬

‫‪﴿ -10‬قَالُ َوا آ َمنَّا َوا ْش َه ْد بِأَنَّنَا ُم ْس ِل ُمونَ ﴾ (سورة المائدة‪.)111/5 :‬‬
‫‪3. Aşağıdaki ibtidâ cümlelerini okuyup tercüme ediniz ve i’râblarını yapınız.‬‬

‫‪230‬‬
‫ط ْينَاكَ ْال َك ْوث َ َر﴾ (سورة الكوثر‪.)1/108 :‬‬
‫‪ِ ﴿ -1‬إنَّا أ َ ْع َ‬

‫‪﴿ -2‬إِنَّا أَنزَ ْلنَاهُ فِي لَ ْيلَ ِة ْالقَد ِْر﴾ (سورة القدر‪.)1/97 :‬‬

‫سبِّحِ اس َْم َر ِبّكَ ْاأل َ ْعلَى﴾ (سورة األعلى‪.)1/87 :‬‬


‫‪َ ﴿ -3‬‬
‫علَّ َم ْالقُ ْرآنَ ﴾ (سورة الرحمن‪.)2-1/55 :‬‬ ‫‪﴿ -4‬ا َ َّ‬
‫لرحْ مٰ ُن َ‬

‫س أ َ ْكبَ ُر ِمنَ األ َ ْر ِ‬


‫ض‪.‬‬ ‫‪ -5‬اَل َّ‬
‫ش ْم ُ‬
‫اب‪.‬‬
‫ص َ‬‫‪ -6‬ت ُ ِري ُح ْال ُمو ِسيقَى ْاأل َ ْع َ‬
‫ين‪.‬‬
‫ص ِ‬‫طلُبُوا ْال ِع ْل َم َولَ ْو فِي ال ِ ّ‬
‫‪ -7‬ا ُ ْ‬

‫‪ْ -8‬ال َيأ ْ ُ‬


‫س ُمث َ ِبّط ِل ْل َعزَ ائِ ِم‪.‬‬

‫‪َ -9‬ال ت َْم ِش ِفي ْاأل َ ْر ِ‬


‫ض ُمت َ َكبِّ ًرا‪.‬‬

‫ان َال يَ ْنفَدَ ِ‬


‫ان‪.‬‬ ‫‪ -10‬ا َ ْل ِع ْل ُم َو ْاألَدَ ُ‬
‫ب َك ْنزَ ِ‬
‫‪4. Aşağıdaki sıla cümlelerini bularak i’râbını yapınız.‬‬

‫‪﴿ -1‬قَ ْد أ َ ْفلَ َح َم ْن ت َزَ َّكى﴾ (سورة األعلى‪.)14/87 :‬‬

‫اس اِ ِت ّقَا ًء ِلش ِ َّرهِ‪.‬‬


‫اراهُ النَّ ُ‬ ‫‪ -2‬ش َُّر النَّ ِ‬
‫اس َم ْن دَ َ‬
‫‪َ -3‬ال تَقُ ْل َما تَجْ َهلُ‪.‬‬

‫‪ -4‬أَحْ بَبْتُ الَّذِينَ أ َ َحبُّوا ه‬


‫ّللاَ‪.‬‬

‫‪َ -5‬جا َء َم ْن ُه َو َك ِريم‪.‬‬

‫‪َ -6‬ال ت َ ْفعَ ْل َما أ َ ْنتَ َجاهِل بِ ِه‪.‬‬

‫‪ -7‬ا ُ ْقعُ ْد فِي ْال َم َك ِ‬


‫ان الَّذِي يُ ْع ِجبُكَ ‪.‬‬

‫‪ -8‬أَت َ َمنَّى أ َ ْن ت َ ْن َج ُحوا‪.‬‬

‫الرحْ لَ ِة‪.‬‬
‫الالتِي اِ ْشت ََر ْكنَ فِي ِ ّ‬ ‫ت َّ‬
‫الطا ِل َباتُ َّ‬ ‫عادَ ِ‬
‫‪َ -9‬‬
‫‪ -10‬قَ َرأْتُ ْال ِق َّ‬
‫صتَي ِْن اللَّتَي ِْن اِ ْشت ََر ْيت ُ ُه َما أ َ ْم ِس‪.‬‬
‫‪5. Aşağıdaki itirâz cümlelerinin hangi unsurlar arasına girdiğini belirterek i’râbını yapınız.‬‬

‫ّللاُ‪ْ -‬ال َك ُ‬
‫سولُ‪.‬‬ ‫‪ -1‬أَتْعَبَنِي ‪َ -‬‬
‫سا َم َحهُ ه‬
‫‪ -2‬أ ُ ْك ِر َم ‪ْ -‬ال َح ْمدُ ِ هّلِلِ‪ْ -‬الفَائِ ُز‪.‬‬

‫اّلِلِ‪ْ -‬ال َي ُهودُ َيت َ َحد َّْونَ ْال َع َر َ‬


‫ب‪.‬‬ ‫ار ‪َ -‬و ْال ِع َياذُ ِب ه‬
‫ص َ‬‫‪َ -3‬‬
‫‪231‬‬
‫اركَ ا ْس ُمهُ‪َ -‬‬
‫ع ِظيم‪.‬‬ ‫‪ َ -4‬ه‬
‫ّللاُ ‪-‬ت َ َب َ‬
‫صبَ َح ْال ُمؤْ ِم ُن ‪ْ -‬ال َح ْمدُ ِ هّلِلِ‪َ -‬وا ِعيًا‪.‬‬
‫‪ -5‬أ َ ْ‬
‫يرا‪.‬‬ ‫ع ِم َل خَا ِلد ‪-‬أ َ ْك َر َمهُ ه‬
‫ّللاُ‪َ -‬خي ًْرا َكثِ ً‬ ‫‪َ -6‬‬
‫شيْتُ –أَتَفَ َّ‬
‫س ُح‪َ -‬وال ِنّيلَ‪.‬‬ ‫‪َ -7‬م َ‬

‫ّللاُ‪ -‬يَ ْو َم ْالخ َِم ِ‬


‫يس‪.‬‬ ‫سافَ ْرتُ ‪َ -‬ر َ‬
‫عاكَ ه‬ ‫‪َ -8‬‬
‫‪ِ -9‬ط ْرنَا ‪-‬أ ُ ْق ِس ُم ِب ه‬
‫اّلِلِ‪ -‬فَ ْوقَ ْال ِجبَا ِل‪.‬‬

‫‪ -10‬أَع َْربْتُ ‪َ -‬و َي ْش َهدُ ْاأل ُ ْست َاذ ُ ِلي‪ِ -‬إع َْرابًا ُمفَ َّ‬
‫ص ًال‪.‬‬
‫‪6. Aşağıdaki tefsir cümlelerinin irabını yapınız.‬‬

‫جت َ ِهد ُوا‪.‬‬ ‫علَى ْالعَ َم ِل‪ْ ،‬‬


‫أي‪ :‬اِ َ‬ ‫‪ -1‬ثَابِ ُروا َ‬
‫‪ -2‬أ َ ْو َمأْتُ إِلَ ْي ِه أ َ ِن اتَّبِ ْعنِي‪.‬‬

‫ي‪ْ :‬الفَ ْر ُ‬
‫ق َك ِبير‪.‬‬ ‫‪ْ -3‬البَ ْو ُن شَا ِسع‪ ،‬أ َ ْ‬
‫طنِكَ ‪.‬‬ ‫َب ْال َوا ِلدُ ِإلَى ا ْبنِ ِه أ َ ْن ُ‬
‫ع ْد ِإلَى َو َ‬ ‫‪َ -4‬كت َ‬
‫ي‪ :‬أَع ِ‬
‫ْط ِه َم ً‬
‫اال‪.‬‬ ‫‪ -5‬أَحْ س ِْن ِإلَى ْالفَ ِق ِ‬
‫ير‪ ،‬أ َ ْ‬

‫‪232‬‬
ÖZET

Arapça’da cümlelerin normalde herhangi bir i’râbı yoktur. Ancak bazen bir cümlenin
yerine tek kelime konulduğunda aynı temel mananın elde edildiği görülür ki buna “cümlenin
müfredle te’vîli” denir. İşte böyle durumlarda o müfrede verilmesi gereken görev ve i’râb
cümleye verilir. Cümlenin yerine tek kelime konulamadığı durumlarda ise, cümleye herhangi
bir görev ve i’râb verilmez.

Nahivciler, bu genel kuralı Arapça’da kullanılan cümle yapılarına uyguladıklarında pek


çok cümle türüyle karşılaşmışlar ve bunları iki ana başlık altında toplamışlardır:

a) İ’râbdan mahalli olan cümleler,

b) İ’râbdan mahalli olmayan cümleler.

İ’râbdan mahalli olan cümleler, on birinci ve on ikinci ünitelerde alt başlıkları ve


örnekleriyle işlendi. On üçüncü ünitede de i’râbdan mahalli olmayanlardan ibtidâ cümlesi,
isti'nâf cümlesi, sıla cümlesi ve itirâz cümlesi örnekleriyle ele alındı.

Bu ünitede ise i’râbdan mahalli olmayan cümlelerden;

5- Tefsîr cümlesi,

6- Kasemin cevâbı olan cümle,

7- Cezmetmeyen şartın cevâbı olan cümle,

8- Cezmeden şartın cevâbı olup başında fâ veya izâ-i fücâiyye bulunmayan cümle,

9- İ'râbdan mahalli olmayan cümlelerden birine tâbi olan cümle,

Alt başlıkları ve örnekleriyle birlikte işlendi.

233
SONUÇ

Bu üniteyi okumakla öğrencinin yukarıda sayılan cümle türlerini tespit ederek


i’râblarını yapabilme bilgi ve becerisine ulaşabileceği düşünülmektedir.

234
KAYNAKÇA
el-Antâkî, Muhammed, el-Minhâc fi’l-kavâidi ve’l-i’râb, Halep: Dâru’ş-Şarki’l-
Arabî, ty.
Baltacî, Tevfik b. Ömer, Keyfe nete‘allemu’l-i‘râb, 2. baskı, Dımaşk: Dâru’l-Fikr,
1419/1999.
Birgivî, Muhamed b. Pîr Ali, İzhâru’l-esrâr.
el-Cârim, Ali – Emîn, Mustafa, en-Nahvu’l-vâzıh (li’l-medârisi’s-sâneviyye), Mısır:
Dâru’l-Meârif, 1385/1965.
Çörtü, Mustafa Meral, Arapça’da Cümle Kuruluşu ve Tercüme Teknikleri, 2. basım,
İstanbul, İFAV, 1997.
Ebû Muslih, Kemâl, el-Kâmil fi’n-nahvi ve’s-sarf, Beyrut: Mektebetü’l-Ferah el-
Hadîse, ty.
el-Hımsî, Muhammed Tâhir, Min Nahvi’l-mebânî ilâ nahvi’l-meânî (Bahsün fi’l-
cümleti ve erkânihâ), 1. baskı, Dımaşk: Dâru Sa’diddîn, 1424/2003.
İbn Hişâm, Ebû Muhammed Cemâlüddîn Abdullâh b. Yûsuf b. Ahmed b. Abdillâh
Hişâm el-Ensârî, Muğni’l-lebîb an kütübi’l-eârîb, nşr. Hasan Hamed, 2. baskı, Beyrut:
Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 1426/2005.
İbn Hişâm, el-İ’râb an kavâidi’l-i’râb, nşr. Ali Fûde Nîl, İstanbul: Dersaadet Kitabevi,
ty.
İşler, Emrullah – Yıldız, Musa, Arapça çeviri Klavuzu, 2. baskı, İstanbul: Elif
Yayınları, 2008.
Kabâve, Fahruddîn, İ’râbu’l-cümel ve eşbâhi’l-cümel, 5. baskı, Halep: Dâru’l-
Kelmi’l-Arabî, 1409/1989.
Komisyon, el-Kavâidü’l-Arabiyyetü’l-müyessera, Riyâd: Ma’hedü’l-Luğati’l-
Arabiyye Câmiatü’l-Melik Suûd.
Matracî, Mahmûd, Fi’n-nahvi ve tatbîkâtih, 1. baskı, Beyrut: Dâru’n-Nehdati’l-
Arabiyye, 2000.
Muğâlise, Mahmûd Husnî, en-Nahvu’ş-şâfî, 1. baskı, Ammân: Dâru’l-Beşîr, 1991.
en-Nâdirî, Muhammed Es’ad, Nahvu’l-luğati’l-Arabiyye, 1. baskı, Beyrut: el-
Mektebetü2l-Asriyye, 1415/1995.
Sevinç, Resul, Arapça’da Cümle Yapısı, 1. basım, İstanbul: Ensar Neşriyat, 2007.
Uralgiray, Yusuf, İlk ve İleri Dilbilgisi I – II, İstanbul: Tebliğ Yayınları, 1987.
http://www.bdr130.net/vb/t70085.html
http://www.alabaadl.com/vb/showthread.php?t=14683

235

You might also like