You are on page 1of 96

DİN SOSYOLOJİSİ

AHMET ŞENOL
1. SOSYOLOJİNİN VE DİN
SOSYOLOJİSİ
Sosyoloji
• Sosyoloji kelimesi, Latince Sosyolojinin Amacı
«socius(toplum)» ve Grekçe «logos(bilgi)»
kelimelerinin birleşmesinden meydana • Toplumların değişimini, gelişimini,
gelmiştir. yapısını araştırmak
• Sosyoloji bilimi, İslam dünyasında; ilmi • Yapılan araştırma ve açıklamaların
içtima- içtimaiyat- toplum bilim gibi ortaya çıkardığı bilgilere genellemeler
isimlerle de anılmıştır. yapmaktır.
• Tanımı: Sosyoloji, toplumun, hayatının, Sosyolojinin Konusu
toplumsal yapının, toplumda meydana
gelen sosyal olay ve olguların bilimsel Sosyoloji,
olarak incelenmesidir.
• Sosyal ilişkileri,
• Sosyoloji 19. yy’ da Felsefeden ayrılarak
bağımsız bir bilim olmuştur. Özellikle • Sosyal olayları,
Fransız Devrimi ve Sanayi Devrimi çıkışını
hızlandırmıştır. • Sosyal kurumları,
• Bu alanda ilk çalışma yapan kişi Saint • Sosyal yapıları,
Simon ve ‘’Sosyoloji’’ kavramını kullanan
ilk kişi Auguste Comte’dur. • Sosyal yapılardaki değişmeleri konu
edinir.
Sosyolojinin Özellikleri
1. Ferde ait sorunlarla ilgilenmez.
2. Olması gerekeni değil, olanı olduğu gibi inceler (Objektiftir)
3. Pozitif bir bilimdir.
4. Sosyal olaylar arasında sebep-sonuç ilişkisi kurar.
5. Bireylerin nasıl davranması gerektiğine ilişkin kurallar koymaz.
Dolayısıyla normatif değildir.
6. Toplumu bir bütün olarak ele alır ve bu bütünü oluşturan ögeler
arasındaki ilişkileri araştırır.
7. Benzer sosyal olayların ortak yönlerinden hareketle genellemelere ulaşır.
8. Sosyal olayları çok yönlü ve çok faktörlü ele alır.
Din Sosyolojisi
• Din sosyolojisi “din olgusu ile Yöntem ve Teknikleri
toplum arasındaki ilişkiden doğan
olay ve olguların bilimsel olarak 1)Gözlemleme: Sosyal olay ve olguların gözlemlenerek
anlama ve açıklamasından doğan deliller ve veriler toplanmasıdır.
bilimsel disiplinin kavramsal”
adıdır. a) Dolaylı (Vasıtalı) Gözlem: Sözlü gelenekleri, Yazılı
belgeleri ve tarihsel anıtları inceleyerek yapılan
• Din sosyolojisi kavramını ilk defa gözlemdir. Batı da Max Weber, İslam Dünyasında İbn
Emile Durkheim kullanmıştır. Haldun bu yöntemi kullanmıştır.
• Bireyin ve toplumun inanma, b) Dolaysız (Vasıtasız) Gözlem: Sosyolojik olayları
bağlanma ve din boyutunun canlı bir şekilde takip etmektedir
anlaşılması Din Sosyolojisinin
konusudur. • Dolaysız gözlem, Monografi, Mülakat, Anket ve
Saha Araştırması şeklinde gerçekleştirilebilir.
• Din Sosyolojisi dinin toplum,
toplumun din üzerindeki karşılıklı 2)Karşılaştırma: Üç çeşit karşılaştırmadan söz
etki ve tepkileriyle dini grupları edilebilir; tarihi, etnolojik- antropolojik ve istatiksel
inceler. karşılaştırma.
3)Açıklama: İncelenen olayın gözlemlenmesi ve
karşılaştırılmasından sonra gelen aşama bu olayın
açıklanmasıdır.
Sosyoloji ile İlgili Kavramlar
1)Toplum: Belli bir coğrafyada
ihtiyaçlarını karşılamak için ilişkiler
kuran, birbirlerini etkileyen ortak bir
kültürü paylaşan insan birlikteliğidir.
Toplumun Şartları
1. Belli bir toprak parçasında
(coğrafyada) yerleşmiş olmak,
2. Bireylerin birlikte yaşama isteği
taşıması.
3. İhtiyaçları karşılayan işlevlerin
yerine getirilmesi,
4. Ortak bir kültürü paylaşmak,
5. Değişmeye rağmen süreklilik
göstermek.
Sosyoloji ile İlgili Kavramlar
2)Toplumsal Kalabalık: Çeşitli nedenlerle
bir araya gelmiş fakat birbirleriyle etkileşim
içinde olmayan insanlardan oluşur.
• Kalabalığı oluşturan bireylerin ortak bir
işlevi yoktur. Ancak, bireyler amaçsız da
değildir.
• Örnek: Okuldan ya da iş yerinden
çıkanlar kalabalık oluştururlar.
3)Toplumsal Yığın: Fiziki bir ortamda bir
arada olmalarına rağmen, aralarında
karşılıklı ilişki yok denecek kadar az olan
insanlardan oluşur.
• Birbirlerine yabancı, sosyal ilişkileri
oldukça zayıf ve çoğu geçici insanların
oluşturduğu birliktelikleri ifade eder.
• Örnek: Parkta dinlenen ya da kırmızı
ışıkta bekleyenler toplumsal yığınlardır.
5)Toplumsal Kategori
• Ortak birtakım özelliklere sahip
olan, genellikle birbirleriyle
fiziksel yakınlık ve ilişkisi
bulunmayan meslek gibi
ölçütlere göre kategoriler
oluşturulur.
• Örnek: Yaşlılar, erkekler, aynı
meslek mensupları
(öğretmenler-polisler), okul
öncesi çocuklar, vb. birer
kategoridir.
6)Toplumsal Olay ve Olgu Toplumsal Olay Toplumsal Olgu
• Toplumsal olay, toplum hayatında İnsanlar arası Toplumsal olayların
tek tek ortaya çıkan yeri ve zamanı ilişkilerden tekrar etmesinden
belirli değişimleri dile getirir. Bu doğar. doğar.
yüzden somut ve özeldir.
Bir defada olup Mekândan ve
• Örnek: Mehmet ile Elif’in evlenmesi/ biter. zamandan
Bir aracın kaza yapması bağımsızdırlar.
• Toplumsal olgu ise, aynı alanda
gerçekleşen birçok toplumsal olayın Yeri ve zamanı Aynı alanda
genel adıdır. Tek bir topluma ya da bellidir. gerçekleşen birçok
kişiye özgü değil, bütün toplumlara ya olayın genel adıdır.
da kişilere özgüdür. Bu haliyle genel ve
soyuttur.
• Örnek: Evlilik, Kaza.
2. BATILI SOSYOLOGLAR VE
DİN GÖRÜŞLERİ
1.Auguste Comte (1798-1857): Pozitivist Din Kuramı
• Comte, toplum ve bilim kelimelerini birlikte kullanarak “sosyoloji”
kavramını bulmuştur.

• Onun zamanına kadar sosyoloji ‘’toplumsal fizik’ şeklinde


anılıyordu.

• A. Comte, sosyolojiyi hem bir “din” hem de bir bilim olarak


görmüştür.

• Ona göre sosyoloji “pozitivizm dini” nin temelidir. Bu amaçla,


"Pozitivizm İlmihali" kitabını yazmıştır.

Comte, Sosyolojiyi iki kısma ayırmaktadır;

1. Sosyal Statik: Temeli ‘’düzen’ ’dir. Bir toplumu kuran ve yaşatan


temel öğelerin ve bunların birbirleriyle olan ilişkilerini düzen
halindeki durgunluk içindeki yasalarını tespit eder. [Aile, Devlet
ve Din]

2. Sosyal Dinamik: Temeli ‘’ilerleme’’ dir. Toplumun çeşitli


evrelerinde geçirdiği değişmeleri inceler.
Üç Hal Yasası- Comte
• Evrimci bir perspektiften tarihe ve sosyal gerçekliğe bakan 3)Pozitivist (Olgucu) Evre: Bu
Comte, toplumların değişim ve gelişim sürecini üç hâl
yasası ile açıklar. dönemde insanlar doğadaki ve
toplumsal yaşamdaki olguları
1)Teolojik (Dinsel) Aşama: Bu dönemde insanlık, çocukluk açıklayabilmek için somut,
dönemindedir. Teolojik dönemde insanoğlu bilmediği, bir
türlü anlayamadığı olayları hep aşkın bir kaynakla açıklama gözlenebilir olguları
yoluna gitmiştir. incelemeye yönelmişlerdir.
 Doğa ve toplum, Tanrı tarafından meydana getirilmiştir ve Comte, bütün toplumlar bilginin
yönetilmektedir. Teolojik aşamada doğaya, insana, topluma
dair var olan bilgiler ilahi özellik taşıdıkları için birikmesi sonucu aynı aşamalardan
sorgulanmadan kabul edilmektedir. geçerek sonunda bilimsel düşüncenin
2)Metafizik Aşama: Bu çağ, insanlığın gençlik çağıdır. Bu
karakterize ettiği pozitif devreye
dönemde insanlar, soyut fikirlerin peşinde koşmuşlar, evreni ulaşacaklarını savunur.
soyut fikirler (doğa ve ideolojiler gibi) ışığında açıklamaya
çalışmışlardır.

• Ruh, ölümsüzlük vb. doğaüstü, soyut kavramların ve gizli


güçlerin temel belirleyici olduğu aşamadır. Örneğin, ağır
nesnelerin düşmesi, doğadaki yerlerini alma çabası ya da
boşluktan korkma ile açıklanmıştır.
2. Karl Marx (1818-1883): Diyalektik Din Sosyolojisi
• Marx, diyalektik din sosyolojisi anlayışının
kurucusudur.
• Din, sosyo-ekonomik faktörlerin epifonemeni
(gölgesi)’dir.
• Dinin işlevi , kendi emeğine yabancılaşmış
toplumsal sınıfların bu yabancılaşmayı aşmasına
yardım etmektir.
• "Din, baskıya tabii yaratıkların iç çekmesi, kalpsiz
bir dünyanın kalbi, ruhsuz olayların ruhudur,
halkın afyonudur»
• Din bu dünya şartlarına müdahale etmeyi bir yana
bırakmayı öğretmekte, mutluluk ve ödülleri
ölümden sonraki hayata ertelemedir.
• Dini inanç ve değerler, servet ve güç dağılımındaki
eşitsizlikleri makul göstermeye yaramaktadır.
3. Emile Durkheim (1858-1917): İşlevsel Din Sosyolojisi
• Fransız bir sosyolog olan Durkheim, ‘’Din Sosyolojisi’’ kavramını ilk kullanan
kişidir.

• Durkheim’a Dinin doğruluğundan ziyade toplum üzerindeki işlevselliği üzerinde


durmuştur.

• Durkheim sosyolojisinde en önemli iki kavram Kollektif Bilinç ve Anomi’dir.

• Kollektif bilinç; bireyleri aşan, şekillendiren ve onlara şahsiyet kazandıran


toplumun zorlayıcı niteliğidir. Örneğin; sınıfta bulunan tüm öğrencilerin belli
toplumsal kurallara uyması.

• Anomi: Modern kültürün, din tarafından kaynaklanan ahlak kontrolünü


yıkmasıyla bireyde ve toplumda ortaya çıkan kararsızlığa ve amaçsızlığa denir.

• E. Durkheim’ in "Dini Hayatın Başlangıç Şekilleri’’ (1912) adlı eseri, din


sosyolojisin ilk klasiklerindendir.

• Durkheim’a göre, toplumda mekanik(kırsal) ve organik(şehir) olmak üzere iki


tür dayanışma bulunmaktadır.

• İntihar adlı eserinde intiharı psikolojik değil, toplumsal bir olay olarak
incelemiştir.
3. Emile Durkheim (1858-1917): İşlevsel Din Sosyolojisi
Durkheim İntihar Çeşitlerini Üç’e Ayırmıştır:

Egoistik İntihar: Bireyin grup bağlarının


zayıflaması, bunun sonucunda bireyselleşmesi ile
ortaya çıkmıştır.
Altruistik İntihar: Bireyin ait olduğu toplumsal
organizasyon ile kendi aşırı özdeşleştirilmesi ile
ortaya çıkar.
Anomik İntihar: Sanayileşmeye bağlı bireyin
elde ettiği güç ve bunun getirdiği statü yükselişi
ile anomiye sürüklenmesi sonucu ortaya çıkar.
4. Max Weber (1864-1920): Sistematik Din Sosyolojisi
• Alman bir sosyolog olan Weber, Din sosyolojisini sistemleştiren
kişidir.
• Ona göre Din Sosyolojisi, dinin kökenini değil, dinden
kaynaklanan sosyal davranışları inceleyen bir bilim olmalıdır.
• Weber, toplum ve ekonomi, din ve ekonomi çalışmalarıyla
tanınmıştır.
• “Anlayıcı Sosyoloji “geleneğini olgunlaştırmış, öteki sosyal
olaylar gibi din olaylarını da nedenleri ve etkileri açısından
“anlayış” yöntemiyle yorumlamıştır.
• Weber, Toplumun rasyonelleşme(ussulaşma) süreci içerisine
girdiğini ifade eder.
‘’Günümüzün kaderi ussallaştırma, entelektüelleştirme ve hepsinden
önemlisi dünyanın "büyüsünün bozulması"dır.’’
• Protestan ahlakı ve kapitalizmin ruhu; adlı eserinde ‘’dinin
kapitalizmin yükselişine katkısından ve inanca dayalı yaşamın ve
ahlakın rasyonel(akılcı), metodik seyrinden bahseder.’’
• Weber, Otorite tipolojisini, Geleneksel, Hukuksal Akılcı ve
Karizmatik Otorite olmak üzere üç kısma ayırmıştır.
5. Joachim Wach (1898-1955): Tipolojik Din Sosyolojisi
• Max Weber’in öğrencisi olan Wach, Anlayıcı
sosyoloji geleneğine bağlıdır.
• 1931’ de kaleme aldığı ‘’Din Sosyolojisine Giriş’’
adlı eseri bu alanda yazılmış ilk sistematik din
sosyolojisi eseridir.
• Wach, metodoloji üzerinde çalışmalar yapmıştır.
Wach sadece bir dini ele alıp o dinle ilgili sosyolojik
çalışmalar yapmayı doğru bulmamaktadır. Bütün
dinlerin sosyolojik çalışmalarının yapılması
gerektiğini savunur.
Wach Dindarlık Tipolojisini 3 Kısma Ayırmıştır;
1. Teorik (İnançlar)
2. Pratik (İbadetler)
3. Sosyolojik (cemaat, inananlar topluluğu)
• Üçlü tipolojik açıklamasıyla birlikte din sosyolojisi
sadece etnolojik verilere dayalı bir ilkel dinler
sosyolojisi olmaktan kurtulmuş ve evrensel bir
niteliğe kavuşturmuştur.
6. Herbert Spencer: Evrimci Din Kuramı
• Spencer, doğa ve toplum bilimleri arasında hiçbir fark
görmemekte ve Darwin’in biyolojik evrimciliğini
izlemektedir. (Sosyal Darvinizm)
• Spencer, evrenin basitten karmaşığa, farklılaşmamış
olandan farklılaşmış olana doğru seyreden bir evrim
süreciyle açıklanabileceğine inanır.
• Dini alanında ilkel kabilelerin ruhlara ve kutsal güçlere
taptığını sonrasında gelen eski medeniyetlerin politeist
bir aşamaya geçtiklerini ve yakın zamanda gelişmiş olan
medeniyetlerinde monoteizme doğru gittiğini söyler ve
bu şekilde bir benzerlik kurar. (Fetişizm, poli- mono)
• Spencer'a göre, tıpkı doğada verilen var olma
mücadelesinde "uyum yeteneği en çok olan"ın
hayatta kalması gibi, toplumda yaşanan rekabet de en
iyi olanın ortaya çıkmasını sağlayabilir.
• Ayrıca o Dilenciler gibi topluma faydası olmayan
bireylerin Devlet Eliyle Temizlenmesi gerektiği
kanaatindedir.
7. E. Taylor (Animizim)
• Dinin kaynağı «Animizm»’ dir. Animizm,
ruhu kutsal sayma anlamlarına gelmektedir.
• İnsanın İlk Dini İnançları, Şahsiyeti
Olmayan Güçlere Değil; Şahsiyeti Olan
Ruhlara Yöneliktir.
8. Frazer (Büyü)
• Dinin kaynağını büyüler oluşturmaktadır.
Büyüler yapıla sistemleşmiş ve dini
inançların esaslarını oluşturmuşlardır.
9. Max Müller (Natüralizm):
• Dinin kaynağı doğadır. Natüralizm
doğadaki bazı nesnelerin kutsal kabul
edilmesidir.
• İlk dini kavramlaştırmalar, doğal olguların
kişiselleştirilmesi sonucu ortaya çıkmıştır. İlk
din doğaya tapmaktır.
3. MÜSLÜMAN SOSYOLOGLAR
1. Farabi (890-950)
• İslam dünyasında sosyoloji ve din
sosyolojisinin öncüsü ve hazırlayıcısı
olarak dikkat çeken düşünürlerdendir.
• Farabi'ye göre insan sosyal bir varlıktır
ve sosyal bir varlık olması hasebiyle
topluluklar halinde yaşarlar.
• Sosyolojiye dair en önemli ‘’Es-
Siyasetü’l-Medeniyye (Şehir
Yönetimi) ve ‘’el-Medinetu’l-Fadıla
(Erdemli Şehir)’dır.
• Farabi, toplumu büyüklüklerine ve
mükemmelliklerine olmak üzere iki
farklı şekilde tasnif etmiştir.
Büyüklüklerine Göre Toplumlar
1. Eksik Toplumlar: Ev, Sokak, Mahalle, Köy.
2. Yetkin (Tam) Toplumlar: Büyük (Dünya) – Orta (Milletler) – Küçük (Şehirler)
Mükemmelliklerine Göre Toplumlar
1) Erdemli Toplum: Farabi, erdemli şehri, "halkının mutluluğa ulaşmak için birbiriyle
yardımlaştığı şehir" olarak tanımlamaktadır.
• Erdemli toplum, İnsanlar arasında fark gözetilmeyen ve evrensel/insanı değerler üzerine
kurulmuş, aydınlar tarafından yönetilen toplumdur.
2) Erdemsiz Toplum: Yeryüzünde yaşayan toplumlar bunlardır ve 4 çeşidi vardır;
a) Cahil/Bilgisiz Toplum: Hırs, şehvet, itibar vb. değerlere ulaşmaya çalışan toplumdur.
b) Günahkâr Toplum: Erdemli toplummuş» gibi yapan toplumdur.
c) Değişmiş Toplum: Erdemli bir toplum iken daha sonradan günahkâr olan toplumdur.
d) Bozulmuş/Şaşkın Toplum: Hiçbir hedefi olmayan bozulmuş toplumdur.
2. Gazzâlî(1058-1111)
• Gazali, toplumsal olayları canlıların
organlarıyla karşılaştırmalar yaparak
açıklamaya çalışmaktadır.
• Ona göre toplum, bir canlıya
benzemekte ve tıpkı canlıda olduğu
gibi çeşitli organlar, toplumdaki çeşitli
fonksiyon ve mesleklere karşılık
gelmektedir. Örneğin kadı, toplumun
arzusu, polis ise öfkesidir.
• Gazali, Farabi’nin “erdemli toplumuna
benzeyen “ideal site”düşünşüncesini
geliştirmiştir.
• Bu sitedeki ana hedef, dünya ve ahiret
mutluluğuna ulaşmak olup, bu da
ancak dinin emir ve yasaklarına
uymakla mümkün olacaktır.
3. İbn Haldun(1332-1406)
• Deneysel sosyolojinin ve din sosyolojisinin
mucidi sayılmalıdır.
• İbn Haldun önemli eseri Mukaddime’dir.
Aslında Mukaddime, İbn Haldun’un “Kitabü’l–
İber” adlı büyük tarihinin girişi (‘mukaddime’si)
ve birinci kitabıdır.
• İbn Haldun, Mukaddime’ nin başında, “ilm–i
umran” adını verdiği yeni bir bilimin temellerini
attığını belirtmektedir.
• İbn Haldun, bu yeni bilimin konusunun “insan
medeniyeti/ el-umranu’l-beşerî” ve “insan
toplumu/el-ictimau’l-insani” olduğunu
söylemektedir.
• Coğrafi faktörlerin sadece insan vücudu üzerinde
değil, aynı zamanda dini/ahlaki/manevi hayat
üzerinde de etkilerde bulunduğunu
belirtmektedir.
• Ona göre, dünyanın yedi iklim bölgesinde medeniyete en
uygun bölge, aynı zamanda büyük ve ilahi dinlerin de ortaya
çıktığı bölgedir ve bu bölgeden uzaklaşıldıkça din ve
dindarlık açısından zayıflama ve sorunlarla
karşılaşılmaktadır.
• Benzer şekilde, ekonomik şartların da sosyal ve dini hayat
üzerinde önemi etkilerde bulunduğunu söyleyen İbn
Haldun, genel olarak, fakirlerin zenginlerden ve köylülerin
kentlilerden daha dindar olduğunu belirtmektedir.
İbn Haldun iki tip toplumsal yaşam biçimi tespit eder:
1. Bedevi/göçebe hayatı
2. Hadari/yerleşik hayat
• İbn Haldun, Bu iki toplum arasında ki mücadeleye Asabiyet
adını vermektedir. Asabiyet, sosyolojide grup
dayanışmasını ifade eder.
• İbn Haldun da organizmacı bir yaklaşıma sahiptir. Ona göre
devletler de insanlar gibi doğar, büyür ve ölürler. Bunu ise
tavırlar nazariyesi kavramıyla açıklamıştır.
• Tavırlar Nazariyesi: ZAFER, MUTLAKİYET, REFAH,
BARIŞ, İSRAF.
4. TÜRKİYEDE DİN
SOSYOLOJİSİ
• Türkiye’de din sosyolojisi ile ilgili düşünceler önce Batı’da bu
konuda yazılmış olan temel eserlerin tercüme edilmesi ile
başlamıştır.
• Din sosyolojisi konusuyla ilgili ciddi ve sistematik olarak
ilgilenen kişi ‘’ZİYA GÖKALP’’ tir. ‘Necmettin Sadak’ ve ‘Hilmi
Ziya Ülken’ de din sosyolojisinin öncülerindendir.
1. Ahmet Cevdet Paşa(1822-1895)
• Cevdet Paşa, İbn Halduncu bir sosyoloji anlayışına sahiptir.
Dolayısıyla o İbn Haldun’ un Mukaddime adlı eserini Türkçeye
çeviren ilk kişi olmuştur.
• İbn Haldun’un ‘’Asabiyet’’ Teorisini Osmanlı Devleti’ne
Uygulayan ve ‘’Tavırlar Nazariyesi’ ’ni Osmanlı Tarihçilerine
Benzer Bir Anlayışla Aktarmıştır.
• Ahmet Cevdet Paşa, İbn Haldun’un “tavırlar nazariyesi”ndeki
hallerin Osmanlı’nın da başına geleceğini ancak son aşama olan
“çöküş” aşamasının değiştirilebileceğini belirtmiştir.
• Sosyoloji alanında ki en önemli eseri Tezâkir’dir.
2. Ziya Gökalp (1876-1924)
• Ziya Gökalp, E. Durkheim sosyolojisinin Türkiye’deki temsilcisi olup, din anlayışında da
Durkheim’in etkisinden kendini kurtaramamıştır. Gökalp sosyolojisinde en önemli iki kavram Hars
ve Medeniyettir.

Gökalp, Durkheim’in Sosyolojisinin genel kurallarını Türklerin sosyal kurumlarına uygulamıştır.


Gökalp, sosyolojinin konusunu belirlemekte ve "olaylar"ın üçe ayrıldığını söylemektedir.

• Organik hayati olaylar/Biyoloji

• Ruhi hayati olaylar/Psikoloji

• İçtimai (Toplumsal) hayati olaylar

Ziya Gökalp ‘’Evrimci’’ Bir Toplum Anlayışına Sahiptir. Bütün Toplumların Üç Basamaktan Geçtiğini
Kabul Eder.

1. Kavim Aşaması: Kavim aşaması; Dil ve ırk birliği vardır. Bunlar aracılığı ile toplumsal bütünlük
sağlanır.

2. Ümmet Aşaması: Bu aşamada toplumsal yapıya evrensel dinler egemen olmuştur. Bundan dolayı
toplumlar kendilerine özgü nitelik ve kişiliklerini kaybederler.

3. Millet Aşaması: Bu a şamada toplumlar kendilerine özgü nitelik ve kişiliklerini tekrar elde eder.
Ziya Gökalp, bu evrimci toplum anlayışını Türk toplumuna da uygulamıştır.
• İslam Öncesi Türkler (Kavim)
• İslam Döneminde Türkler (Ümmet)
• Modern Dönemde Türkler (Millet)
• Sosyoloji alanındaki en önemli eseri İlm-i İçtimai Dini ’dir. Bu eser
Türkiye’ de ilk din sosyolojisi ders kitabı kabul edilir.
3. Prens Sabahaddin (1879-1948)
• Prens Sabahaddin, Fransa’da Le Play’in temsil ettiği deneysel
sosyoloji anlayışına sahip sosyal bilim ekolünün görüşlerini
benimsemiştir.
• Osmanlı imparatorluğunda liberalizm düşüncesinde Adem-i
merkeziyetçilik adını verdiği siyasi düşünceyi savunmuştur.
• Prens Sabahaddin, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra imparatorluğu
yöneten İttihat ve Terakki’ye yönelen muhalefetin düşünsel önderidir.
• Görüşleri, günümüz Türkiye’sindeki merkez sağ partilerin temel
ideolojisi kabul edilir. Türk siyasi tarihinin ilk muhalefet partisi
olan Osmanlı Ahrar Fırkası'nın kurucusudur.
• Türkiye’nin sosyal yapı değişikliğiyle yeniden eski günlerine
dönebileceğini savunur. Bunun için “Türkiye Nasıl Kurtarılabilir?”
adını taşıyan küçük bir eser yazmıştır.
• Prens Sabahaddin’in dinle fazla ilgilenmediği görülmektedir,
Türkiye’nin bir ‘yönetim’ sorunuyla değil, bir ‘yapı’ sorunuyla karşı
karşıya olduğunu belirten Prens Sabahattin, dinin ilerlemeye engel
zannedilmesinin de aynı temel yanılgıdan kaynaklandığını
belirtmektedir:
• “İslam dinini ilerlemeye engel sananlar bu kanılarında bütünüyle
aldanmış oluyorlar. İlerlemeye engel olan dinimiz değil, sosyal
yapımızdır”.
5. SOSYOLOJİK DİN
TANIMLARI
1)Özsel (Substantif) Tanımlar
• Dinin, sahip olduğu kutsal-aşkın anlam ve değer muhtevasına bağlı olarak
yapılan tanımlardır.
• Antropolog E. B. Tylor: Din, ruhsal varlıklara inançtır.
• R. Otto: Din, kutsalın tecrübesidir.
• M. Spiro: Din, insanüstü varlıklarla kültürel bir etkileşimdir.
• P. L. Berger: Din, kutsal kozmosla oluşturulan beşeri girişimdir.
• Özsel tanımlar açısından bakılınca din bir sandalyeye benzetilebilir: Buna göre,
sandalye, genellikle dört ayaklı ve bir oturacak yeri olan bir mobilya eşyasıdır.
göre zekât veya kurban, sırf insanî bir yardımlaşma ameliyesinden daha önce ve
özellikle Tanrının sevgisini kazanmanın araçlarından birer örnek olmaktadır.
2) İşlevsel (Fonksiyonel) Tanımlar
• Dinin, fert ve toplum hayatında
İşlevsel tanımlar açısından din hangi fonksiyonu yerine getirdiğine
sandalyeye benzetildiğinde, sandalye dayalı olarak yapılan tanımlardır.
bir kişilik oturaktır. • E. Durkheim: Din, kutsal şeylerdenoluşan bileşik sistemin
kilise biçiminde tezahür etmiş halidir.
Zekât veya kurbanda, Tanrı sevgisine
ulaştıran araçlardan ziyade, • J. M. Yinger: Din, insanî problemlerin çözümüne yönelen
inanç ve pratikler sistemidir.
ekonomik terörün engellenmesi ve
terörden böylece daha emin • T. Parsons: Din, ampirik (gözlenebilir / deneysel)
olmayan normatif bir inanç sisteminin toplumun
olunması hususunda dönemsel bir eksikliklerini giderme gayretidir.
önlem; bir sosyal dayanışma vasıtası
olarak karşımıza çıkmaktadır. • T. Luckmann: Din, sosyal düzenin anlam alanıdır.

• Antropolog C. Gertz: Din, toplumsal motivasyonlar


sağlamaya yönelik semboller sistemidir.
Din ve Toplum İlişkisi
Dinin Topluma Etkisi Toplumun Dine Etkisi
1. Zihniyet Kazandırma • Toplumun dine etkisi, dinin ilk ortaya çıkışı
ile değil daha çok var olan dinin inanç ve
2. Bütünleştirme ritüelleri üzerinde kendini göstermektedir.
3. Çatıştırma • İlkel veya cemaat türü toplumlarda, tanrı ile
ilgili tasavvurlarda olduğu gibi, dinî bayram
4. Organizasyon (Cemaat, Siyasi Parti) ve törenlerde icra olunan âyinler üzerinde de
maddî hayat şartlarının tesirleri
5. Sosyalizasyon (Sosyal Rollerin görülmektedir.
Benimsenmesi)
6. Yapılandırma ve Düzenleme (Kast Sistemi)
7. Kimlik Kazandırma
8. Meşrulaştırma
9. Hayata Anlam Kazandırma
10. Aracı Kurumluk (Din- Devlet- Toplum
Arasında)
11. Değerler Hiyerarşisi Sağlama
6.DİNİ TECRÜBE
DİNDARLIĞIN BOYUTLARI
Dini Tecrübe/Dindarlığıın Boyutları
• Dini tecrübe, dinin manevi boyutunu ifade etmektedir. Bu anlamda “dini tecrübe”
sözü ile “tasavvufi hal”i anlayabiliriz.
• Bu konu üzerinde ilk defa Glock durmuş ve Dini tecrübenin ifade şekillerini 4
boyutta incelemiştir:
1. Tecrübi boyut
2. Ritualist boyut
3. İdeolojik boyut
4. Geleneksel boyut.
• Daha sonra Glock ve Stark bu 4 boyutu geliştirerek dini tecrübeyi 5 boyutta
incelemiştir.
• Wach, Teorik, Pratik, Sosyolojik olarak 3’e ayırıyor, Weber Zihinsel ve Ahlaki boyut
eklemiştir.
Dini Tecrübe/Dindarlığın Boyutları
1)İnanç Boyutu (Teorik/İdeolojik):
Her dinin kurduğu teorik bir inanç
sitemi vardır ve inanlardan sistemin
benimsenmesi beklenir.
• Mesela, bir Müslümanın ‘’İman
Esasları’’ olan Allah’ın varlığına ve
birliğine, meleklere, peygamberlere,
ahiret gününe ve kitaplarına iman
etmesi onun dindarlığının inanç
boyutunu gösterir.
• İnanç boyutunun en önemli yönü,
hayatın merkezi noktasını teşkil edip
ve inananların ‘’nihai anlam’’a dair
sorularına cevap vermesidir.
2)İbadet Boyutu (Pratik/Amel):
Her dinin kendi mensuplarından
istediği özel dini pratikler vardır.
• Her türlü ayin, dua ve diğer
ibadetler bu boyuta dâhildir.
• Mesela bir müslümanın
İslam’ın Şartlarından olan
namazı, orucu, Hristiyan’ın
kiliseye gitmesi, ayinlere iştirak
etmesi dindarlığın ibadet
boyutunu teşkil eder.
3)Tecrübe Boyutu (Duygu):
Kutsal ile olan ilişkiye bağlı olarak
hissedilen idrak, tevekkül, ihtiyaç,
güven, korku, endişe vb. tüm duygular
tecrübe boyutuna dahildir.
Dini yaşayanlar çoğunlukla tecrübe
boyutunu ibadet esnasında dua ederken
yaşarlar ancak günlük hayatta da ortaya
çıkabilmektedir.
Tecrübe boyutunun ifade edilmesi
zordur. Mesela, hacdan yeni dönen
birisinin ‘’haccının nasıl geçti’’ sorusuna
ağlayarak ‘’anlatamam ki, gidip
görmeniz yaşamın lazım’’ sözlerinde
olduğu gibi dindarlığın bu boyutu ifade
edilemezlik özelliği taşır.
4)Bilgi Boyutu (Zihinsel): Dinin bilgi
boyutu, bireyin din ve kutsal kitap
kaynaklı bilgilerini ifade eder.
• Bir inancı bilmek, onu kabul etmek
için temel şarttır. Bu yüzden bilgi
boyutu ile inanç boyutu arasında sıkı
bir ilişki vardır. Aynı zamanda ibadet
boyutu da bilgi boyutu ile alakalıdır.
• Örneğin, bir müslümanın sahih bir
namaz kılabilmesi için sahip olması
gereken fıkıh bilgisi dindarlığın bilgi
boyutudur.
5)Etki Boyutu: Dinin etki boyutu, dini
bilgi, inanç, ibadet ve tecrübe
boyutlarının insanın günlük hayatına
yansımalarını içeren boyuttur.
• Dinin etki boyutu, dinin inanandan
ne beklediği ile inananın dine
bağlanması ve ibadetleri sonucunda
tutumlarında ne gibi değişiklikler
olduğuna işaret eder.
• Mesela, Kişinin inandığı ilkeler gereği
dürüst olması, insanlarla iyi ilişikler
kurması, yeme içme alışkanlıkları,
sosyal münasebetleri, evlilik ve
boşanma, hatta doğum kontrolü veya
kürtaj konusundaki tutumları hep
dindarlığın etki boyutu içerisinde
değerlendirilebilir.
7. TOPLUMSAL DEĞİŞME VE
DİN
• Toplumsal Değişme: Toplumsal Toplumsal Değişmenin Özellikleri
ilişkilerde, sosyal kurumlarda,
tabakalar arasında biçimlerinde 1. Her Toplumda Değişme Görülür.
meydana gelen farklılaşmadır.
2. Değişim Her İki Yönde de Olabilir.
• Bir olgunun değişme kabul (İyi-kötü)
edilebilmesi için Zaman Dilimi,
Kesintisiz ve Kollektif olma 3. Toplumsal Yapının Her Alanında
özelliklerini taşıması gerekmektedir. Aynı Anda Gerçekleşmez

• Toplumsal Değişmeyi Etkileyen 4. Belirli Bir Alandaki Değişme


Faktörler: Coğrafya, Nüfus, Zincirleme Olarak Diğerlerine de
Muhalefet/ İş birliği, Göç, Ekonomi, Yansır.
İcat, Keşif, Siyaset, Kültür, Karizmatik 5. Toplumsal Yapının Öğeleri
Şahsiyetler Arasında Karşılıklı Etkileşime Yol
• Toplumsal Değişme Kuramları: Açar
Büyük, Orta, Küçük. 6. Fiziksel veya Toplumsal Çevre
Etkenlerinden Kaynaklanır.
Toplumsal Değişme Kuramları
1)Büyük Boy (Geniş Zamanlı)
Kuramlar
• Büyük boy kuramlar, zamansal
olarak bütün insanlık tarihini
kapsamına alan evrensel
kuramlar oldukları
iddiasındadırlar.
• Bu kuramlar için önemli olan
insanlık tarihinin değişim
kanunlarının bulunmasıdır.
Büyük boy kuramlar da kendi
içerisinde 4’e ayrılır.
A) Yükseliş ve Çöküş Kuramı
(Organizmacı)
• Bu kuram, toplumları, uygarlıkları,
canlı organizmalar gibi doğan,
büyüyen ve ölen varlıklar şeklinde ele
aldıklarından dolayı organizmacı
olarak isimlendirilmiştir.
• Yine bu kuram, toplumların dairevi
hareket izlediğini, öncelikle zorunlu
olarak yükseldiğini ve zorunlu olarak
öldüğünü ileri sürdükleri için de
döngüsel yaklaşımlar adını alırlar.
• Bu yaklaşımlara İbn Haldun’un tavırlar
teorisi ve Arnold Toynbee’nin
medeniyetlerin çöküşüyle ilgili teorisi
örnek olarak verilebilir.
B) Sürekli Gelişim ve İlerleme (Evrimci)
Kuramlar
• İnsanlık tarihini, genellikle kendi içinden
meydana gelen birikimler sonunda ortaya
koyduğu gelişmenin bir sonucu olarak
gören yaklaşımlar, evrimci modeller olarak
bilinir.
• Evrimci kuramlar, toplumsal değişimi düz
çizgisel bir ilerleme ile izah ederler halde
bu kurama göre evrim, kendi kendine
değişen, geri dönüşü olmayan, doğrusal,
sürekli yenilik ve farklılık oluşturan bir
yön çizmektedir.
• Auguste Comte, Herbert Spencer, Emile
Durkheim, gibi sosyal bilimciler,
toplumsal değişim fenomenine evrimci bir
bakış açısıyla yaklaşmışlardır.
3) Modernleşmeci Kuramlar
• Modernleşme, batılı toplumbilimciler
tarafından, “kendi uygarlık çevreleri
dışındaki toplumların, batı toplumuna
benzer aşamalarda geçecekleri”
anlayışından hareketle oluşturulmuş bir
kavramdır.
• Modernleşme kuramları ile, toplumsal
değişmenin tamamen Batı uygarlığına
özgü, akılcı ve pozitivist bir ruhun ürünü
olduğunu, Batı dışı ülkelerde de ancak bu
ruhu oluşturan aşamalardan geçilerek
gelişmenin sağlanabileceğini kabul
etmektir.
• Bu kuram toplumları kendini merkeze
alarak toplumları gelişmemiş, azgelişmiş
veya gelişmekte olan biçiminde
isimlendirmektedirler.
4) Diyalektik Kuramlar (Tez-A. Tez-
Sentez)
• Karl Marx’ ın sistemleştirdiği Toplumsal KARŞITLIK
Değişim kuramıdır.
TEZ ANTİ TEZ
• Diyalektik yaklaşım, toplumsal alanda
varlığın zıtları bünyesinde barındırdığını,
bu zıtların çatışmasıyla yeni bir durumun
biçimlendiğini ve bu sürecin aynı tarzda
devam ettiğini ileri sürmektedir.
• K. Marx’a göre bütün tarih diyalektik
ilişkiye dayalı üç döneme ayrılabilir:
• İnsanın özgür olduğu tez dönemi,
• Teknolojinin etkili olduğu ve insanın
yabancılaştığı antitez dönemi
• Sınıfsız toplumun ortaya çıkacağı sentez SENTEZ
dönemidir.
2)Orta Boy (Orta Vadeli)
Kuramlar
• Orta boy kuramların amacı,
genellikle ulusal sınırlarla
belirlenen toplum birimleri
üzerinde; demografik ve
ekolojik değişimler, iç göçler,
kentleşme, alt kültürler ve
sapan davranışlar, sosyal
tabakalaşma, sosyal
hareketlilik gibi konular
üzerinde yoğunlaşmaktır.
• Orta boy kuramlar da kendi
içerisinde 2 kısma ayrılır;
1) Yapısal-İşlevselci Yaklaşım (Mıknatıs)
• Toplum birbirilerine bağımlı olan ve her
biri, meydana getirdiği bütünün daha iyi
uyumunu sağlamak için belli işlevlere
sahip olan öğelerden oluşur. Bu ögeleridir
bütünleşme ile toplumu meydana getirir.
• Bu toplumda herhangi bir değişiklik
yaptığınızda bütünün dede bir değişiklik
yapmanız gerekir.
• Yapısal-işlevselcilere göre her yapı, bir
işleve sahip olduğu için gelişir. Yapılar var
olduğu için belli işlevler var olmaz. Aksine
işlevler yapılardan önce ortaya çıkarak
kendilerini yerine getirecek yapıların
oluşturulmasına yol açarlar. Örneğin;
insan ağzı olduğu için konuşmaz,
konuşma işlevi için insanın ağzı
gelişmiştir.
2) Çatışmacı Yaklaşım
• Bu yaklaşıma göre toplum,
birbirleriyle çatışan
birimlerden ve ögelerden
kuruludur
• .atışma modelinin
temelinde yatan çıkar
çatışması sonunda ulaşılan
denge, kararsız bir denge
hâlidir. Mevcut denge,
çatışan çıkarlar arasındaki
uzlaşma sonunda ortaya
çıkmıştır.
3) Küçük Boy Kuramlar
• Bu kuramların amacı değişmeyi grup ve birey
düzeyinde ele alıp açıklamaktır. Bu kuramlar
da iki kategoride incelenebilir.
Grupsal modeller
• Toplumdaki değişmeyi anlamak için gruptaki
değişmeyi anlamak gerektiğini savunur.
Bireyci modeller:
• Toplumsal değişmeyi bireye indirgeyen
modellerdir. Bu modellerin temel yaklaşımı,
toplumsal değişmenin, bireyin temel kişilik
niteliklerine bağlı olarak ortaya çıktığı
şeklindedir.
• NOT: Sosyometri: Grup içindeki insan
ilişkilerini canlı iken, ölçüye vurmaya çalışan,
yani insan ilişkilerini belli gruplar içinde
meydana gelişleri esnasında inceleyen bir
bilim dalıdır.
8. TOPLUMSAL DEĞİŞİM- DİN
İLİŞKİSİ
Dinin Etkili Olduğu Din-Toplumsal Toplumsal Değişimin Etkili Olduğu
Değişim İlişkisi Toplumsal Değişim-Din İlişkisi
1. Din, toplumsal değişimini bazen 1. Toplumsal değişimin, dini olumsuz
yavaşlatır, bazen de engelleyici bir yönde etkilediği ilişki: İçi boşaltılmış
faktördür: Din’ in fazla tüketime ve Müslümanlık, Takiyye yapanlar.
savurganlığa karşı ‘’israf haramdır’’
diyerek bu değişimi yavaşlatması buna 2. Toplumsal Değişimin, dinîn Lehine
örnektir. İşlev Gördüğü İlişki Biçimi: İlahiyat
fakültelerinin sayısını artması buna
2. Din, toplumsal değişimi takviye eder örnek verilebilir.
ve uygun gördüğü yerde devam
ettirir: Kandil gecelerini kutlanması, 3. Toplumsal Değişim ile Dinin
Kutlu Doğum programları vb. durumlar Kendisini Değiştirmesi: Toplumun
buna örnektir. din algısının zenginleşerek vb. sebepler
ile değişmesi. İslam’ın protestanlaşması
3. Din Toplumsal Değişimin Temel buna örnek verilebilir.
Faktörüdür: İslamiyet’in nüzulü ile
birlikte Arap toplumunun tamamen
değişmesi ya da Japonya Şintoizm etkisi
ile Sanayileşmenin artmasını buna
örnek verebiliriz.
9. DİN VE SOSYAL YAPI İLE
İLGİLİ KAVRAMLAR
1. Sosyal Gelişme: Bir toplumda ekonomik gelişme ve büyüme ile birlikte sosyal ve
kültürel düzeyin yükselmesidir.
2. Sosyal Çatışma: Bir toplumda meydana gelen anlayış ve yaşayıştaki uyumsuzluktur.
3. Sosyal Kutuplaşma: Toplumun belirli seviyelerde farklı gruplara bölünmesidir.
4. Sosyal Farklılaşma: Bu farklılaşmaya Din, Cinsiyet, Zekâ, Vücut, Nesep, Servet, Eğitim
vb. sebep olabilir. Örneğin; Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat size
verdikleriyle denemek istedi. Öyleyse hayırlı işlerde birbirinizle yarışın. Hepinizin
dönüşü Allah’adır. Allah size hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri haber verecektir.
(Maide Suresi,48) ayeti sosyal farklılaşmaya örnektir.
5. Sosyal Bütünleşme: Toplumun her anlamda tek vücut olmasına denmektedir.
• Din, adalet, demokratikleşme, eğitimde fırsat eşitliği toplum bütünleşmeyi olumlu yönde
etkilerken, bölgeler arası dengesizlik, toplumsal iş bölümü, dini farklılaşma olumsuz
etkilemektedir.
• NOT: ÖSYM çoğunlukla bu başlıkları ayetler üzerinden çözümlemenizi beklemektedir.
S
S
S
10. TOPLUM İLE İLGİLİ
KAVRAMLAR
1)Toplumsallaşma: Bireyin içinde yaşadığı toplumun normlarını, değerlerini,
tutumlarını, karakteristik özelliklerini edinme sürecidir.
• Toplumsallaşma ile birlikte birey hem kendi gelişimi sağlamakta hem de
kültürün devamlılığını sağlamaktadır.
2) Toplumsal Gruplar: Etkileşim halinde olan birden fazla insanın düzenli
toplumsal ilişki kurması sonucu ortaya çıkan, nispeten süreklilik gösteren
bütündür.
Temel Özellikleri:
1. Fizyolojik ya da toplumsal bir gereksinimi karşılamaya yönelik bir ORTAK
AMAÇ
2. Amaca ulaşmak için BİRLİKTE HAREKET etme ve İŞ BÖLÜMÜ
3. Grup Normları (Katılım, Davet, Statü vb.)
3) Toplumsal İlişkiler
• Sosyal hayatın gerektirdiği kişiler arası iletişim ve etkileşim sonucu oluşan
ilişkilerdir. Örn, Komsu, Arkadaş, Karı koca.
a) Statü: Bireyin toplum içindeki yeri, makam, mevkii, konumudur.
• Doğuştan Getirilen: Irk, Yaş, Cinsiyet, Dini İnançlar.
• Verilmiş Statüler: Bireyin iradesi olmaksızın verilir. Zenginlik, Fakirlik
• Sonradan Kazanılan: Meslek sahibi olmak, Başbakan olmak vb.
b)Statü Aktarımı: Statü saygınlığının yakınlarına geçmesi. Örn: Başbakanın eşinin
First Lady olması.
c)Anahtar Statü: Bireyin sahip olduğu birden fazla statüsü içinde temel olan statü.
Örneğin; Ahmet, Öğrenci, Öğretmen, Abi, Kardeş, Evlat, vs.
d) Rol: Statüye uygun davranmaktır. (Beklenti, Edimi, Anahtar, Pekişme, Çatışması)
4) Toplumsal kategoriler; bir Toplumsal Kategori Çeşitleri
toplumda ortak özellikler
taşıdıkları için bütünler halinde 1. Kitle: Aynı uyarıcıdan (kültürel, ekonomik, zevk vb.)
düşünülen bölümlere denir. etkilenmekle birlikte, fiziksel yakınlığı bulunmayan kişilerin
oluşturduğu toplumsal kategoridir. Örneğin; Aynı dine
• Örneğin; aynı dine inananlar, inananlar, Akşam okurları, Beşiktaşlılar.
aynı gazeteyi okuyanlar, aynı
takımı tutanlar, öğrenciler vb. 2. Alt Kültür: Kendine özgü yaşama tarzını kendi grubunda
içselleştirmiş ve ona benimsetmiş bir toplumsal kategoridir.
Toplumsal Kategorilerin Örnek olarak çingenelerin toplumsallaştırma
Özellikleri normlarının dışında kalarak kendi toplumsal
normlarıyla yaşamaları gösterilebilir.
1. Aralarında fiziki yakınlık
zorunlu değildir. 3. Karşı Kültür: Alt kültürün değerlerinin tüm toplumun
değerlerine bir tepki olarak oluşması sonucu ortaya çıkan
2. Bireylerin birbirlerini toplumsal kategoridir.
tanımaları ve etkileşim içinde
olmaları zorunlu değildir. 4. Toplumsal sınıf: Toplum içindeki iş bölümünde oynadıkları
rollere ve dolayısıyla toplumsal gelirden pay alma oran ve
3. Bireylerin içinde bulundukları biçimlerine göre birbirinden ayrılan geniş insan tabakalarıdır
kategorinin bilincinde örneğin; işçiler, köylüler, kapitalistler gibi.
olmaları zorunda değildir.
5. Toplumsal azınlık: Bir toplumda egemen olanlara göre, belli
4. Toplumsal kategoriler zihinde özelliklerinden dolayı çeşitli yoksunluklara katlanmak
oluşturulur. zorunda kalan insanların oluşturduğu kategoridir. Benzer
şansızlıkları paylaşanlar bu kategoriyi oluşturur. Dil, din,
deri rengi, yaşama biçimi, tüketim alışkanlıkları gibi.
5) Toplumsal Yığın Toplumsal Yığın Çeşitleri
• Fiziki bir ortamda bir arada olmalarına 1. Sıradan Kalabalıklar: Daha çok büyük kentlerde görülen
rağmen, aralarında karşılıklı ilişki yok topluluklardır. İş çıkışı evlerine dönenler, pazarda
denecek kadar az olan insanlardan oluşur. alışveriş yapanlar, yaya geçidinde bekleyenler
Toplumsal Yığının Özellikleri 2. Etkin kalabalıklar: İç ve dış denetimden yoksun, yıkıcı,
şiddet hareketlerine ya da bir şeyi protesto etmeye yönelmiş,
1. Aralarında toplumsal ve işlevsel liderlerin kolayca etkisine giren heyecansal kalabalıklar.
etkileşim yoktur. Psikolojik olarak geçici bir süre birbirlerinden çok etkilenirler.
Örneğin; linç, talan kalabalığı gibi.
2. Kendi istekleriyle bir beklenti sonucu
birikmezler. 3. İzleyici kalabalığı (topluluğu): Herhangi bir gösteriyi
izlemek veya dinlemek amacıyla bir araya gelmiş insan
3. Bir amaca yönelik heyecan hali yoktur. birikimleridir. Örneğin; sinema, konser, maç, tiyatro
izleyicileri vb.
4. Geçici de olsa bir amaç vardır. Ama iş 4. Gösteri kalabalığı (topluluğu): Herhangi bir nedenle
birliği ilişkisi yoktur. gösteri yapmak üzere (bir inanç, fikir, eylem ya da
taraftarlıklarını göstermek üzere) bir araya gelmiş insan
5. Gözlenebilir insan birikimlerdir topluluklarıdır. Örneğin; miting, sessiz yürüyüşlerdeki
insanlar vb.
5. İşlevsel kalabalıklar: Yaşadıkları mekânın sınırları oldukça
belirsiz bir biçimde çizilmiş kişilerin oluşturduğu yığınlardır.
Örneğin polis mıntıkaları, okul alanları…
9. DİNİ GRUPLAR
Dini gruplar, sosyal grupların özel türüdür. Dini gruplar, bir dinin hangi sosyal gruplarda yaşadığı ve hangi sosyal
grupların doğuşuna sebebiyet verdiği konusuyla ilgilidir. Her din bizzat bir sosyal grup olan toplumda ortaya çıkar ve
yayılır.
Dini Grup Çeşitleri
a) Tabii Dini Gruplar: Bu grubu oluşturan üyeler kan veya evlilik, akrabalık ya da komşuluk bağı gibi organik cemaat
bağlarıyla birbirlerine kenetlenmiş durumdadırlar. İşte organik bağlarla dini bağların birbirine çakıştığı bu tür gruplara
“Tabii / Özdeş dini gruplar” denilmektedir. Fertler arasında zaten bulunan grup bağı din bağı ile daha da
kuvvetlenecektir.
Tabii Dini Gruplar
1. Aile
2. Klan: Aile grubundan daha büyük organik grup.
3. Mahalli
4. Kabile ve Millet: Kabile, Kan bağı ve komşuluk bağı ile oluşan organik grup.
5. Cinsiyet ve yaş üzerinden kurulmuş cemiyetler.
b) Sırf Dini Gruplar/Dinden doğan gruplar: Dinin kendiliğinden yeni bazı sosyal gruplar, daha doğrusu önceden var
olanların hiçbiri ile benzerliği ve irtibatı bulunmayan sırf dini topluluklar ortaya çıkarmasına denmektedir.
• Grup üyelerini birbirine bağlayan temel bağın dini olduğu gruplara bu isim verilmektedir. Din kardeşliği esasına
dayanır.
10. YENİ DİNİ HAREKETLER
• 1950 sonrası batı Avrupa’da ve ABD’de ortaya çıkmış ve hızla yayılmıştır. Yeni dini hareketler
ve bu hareketlerle ilgili konular, söz gelimi din değiştirme, dini çoğulculuk, dini pazarlar
üzerinde yoğunlaşır.
YDH Özellikleri
1. Yakın tarihidirler.
2. Ana akımların dışındadırlar.
3. Kamusal imajları sorunludur.
4. Mistik tecrübeye önem verirler
5. Karizmatik ve otoriter bir lidere sahiptir.
6. Yeni norm ve kimliklerim empoze edildiği toplumsal bir öğrenme sürecine tabi tutarlar.
7. Kendilerine göre ahlaki birtakım normları vardır.
8. Seküler bir dil kullanırlar.
9. Bin yılcı eğilimleri güçlüdür.
Yeni Dini Hareketlerin Tipolojisi Ahlaki ve Manevi Gelişim Yöntemlerini Esas
Alan Tipolojiler:
• Yeni dini hareketler çeşitli biçimlerde tasnif
edilmiştir. Sosyolojik perspektiften bakıldığında • Thomas Robbins YDH ile ilgili olarak ‘monistik’
yapılan tasnif şöyledir: ve ‘düalistik’ şeklinde ikili bir tasnif yapmıştır.
Yeni dini Hareketlerin Kökenlerini Esas Alan 1) Monistik Hareketler: İçsel manevî bir
Tipolojiler: dönüşümü savunmaktadırlar. Böyle bir dönüşüme
ancak karizmatik liderlere tam bir teslimiyetle
1. Asya, Uzak Doğu kökenli olanlar: Mistik ulaşılabilir.
Doğunun hayata materyalist Batıdan daha fazla
anlam kattığına inananların oluşturduğu ve Bu anlayışın en önemli özelliği, hayatın her alanının
daha ziyade Asya’nın Hint ağırlıklı felsefî ve ilahî kurallara göre düzenlenmesi gerektiği
mistik geleneğine dayalı hareketler. inancıdır. Bu hareketler, oldukça katı ve normatif
bir söyleme sahiptirler.
2. Hristiyan bünyesi içinde ortaya çıkanlar:
Kendilerinin Hristiyan olduğunu savunan, Bu hareketlere Church of Scientology, Hare
ancak gerek Hz. İsa’nın dönüşü ve gerekse Krişna ve Divine Light Mission (Elan Vital)
modern toplum hayatında manevî kurtuluşa gibileri örnek olarak gösterilebilir.
ermenin çeşitli yolları ile ilgili geliştirdikleri
yeni ve farklı öğretiler etrafında bir araya gelen 2) Dualist Hareketler: Hem Tanrı hem de insan
insanların oluşturduğu hareketlere yer merkezli bir ahlaki dualizmi kabul eden
verilmektedir hareketlerdir.
• Bunlara ise, Children of God (Family) ve
Unification Church (Moon) gibi hareketler
örnek gösterilebilir.
Dünyaya Karşı Tutumları Esas Alan Tipolojiler:
• YDH ile ilgili bir başka tipoloji denemesi de Roy Wallis tarafından yapılmıştır.
Wallis, yeni dinî hareketleri dış dünyaya karşı tutumlarına göre üç kategoriye
yerleştirmiştir
1. Dünyayı reddeden hareketler: Dünyayı reddeden dini hareketler seküler
(dünyevî) olan herhangi bir yapılanmaya karşıdırlar. Tavizsiz bir akideye ve
ahlaki prensiplere sahiptirler. Bir dini otoritenin önderliğinde yakın ilişkilerin
olduğu bir cemaat hayatını sürdürürler. Örnek: Hare-Krişna, Moonculuk
2. Dünya ile uzlaşan hareketler: Manevî ve dünyevî hayat tarzı arasında bir
ayrım yapan dini hareketlerdir. Dini bireysel bir hayat tarzı olarak görüp
modern dünyada maneviyat eksikliği olduğunu iddia ederler. Temelde karşı
çıktıkları nokta işlevini tam yerine getirmediklerini düşündüklerini yerleşik dini
kurumlardır. Yeni-entekostalistler bu anlayışa örnektir.
3. Dünyayı kabul eden hareketler: Bu dini hareket anlayışı dünyayı kabul
etmektedir.
1) Mormonlar
• Hareketin resmi adı İsa Mesih’in Âhir Zaman
Azizleri Kilisesi’dir.
• Hareketin kurucusu küçük yaşta New York’a
yerleşen Joseph Smith’tir (1805-1844).
• Smith küçük yaştan itibaren definecilikle
uğraşan ve kristal bir küreye bakarak definenin
yerini tespit ettiği iddiası ile tanınan biridir.
• On beş yaşında bir koruda Baba Tanrı ve İsa ona
görünür ve hiçbir mezhebe girmemesini
söylerler. Üç yıl sonra Moroni isimli melek gelir
ve Amerikan tarihine ait gömülü levhaları haber
verir.
• Peygamber Mormon’un kaleminden, M.Ö. 600
yılında Amerika’ya göç ettiğine inanılan
Yahudilerin bin yıllık tarihini anlatmaktadır.
1) Mormonlar
• Toplumdan ayrı yaşamaları ve çok eşliliği
uygulamalarından dolayı sürekli göç etmek zorunda
kalırlar. Bir süre sonra çok eşlilik kilise içinde de
protestolara sebep olur.
• Çok eşlilik uygulaması, 1890 yılında üçüncü lider
Woodruff tarafından vahiy aldığı gerekçesiyle kaldırılır.
• Hareket kadınların ve siyahların papaz olmasına
karşı iken 1978’deki başkan aldığı bir vahiyle siyahların
da papaz olabileceklerini söylemiştir.
• Çay, kahve, kola, alkol, sigara tüketiminin yasaktır.
• Hayatta en az bir kez misyon görevi üstlenmeleri
beklenen Mormonlar A.B.D. içinde veya dış ülkelerde iki
yıl süreyle inançlarını yaymaya çalışmaktadır.
• Mormonların ülkemizde gelişi 1888 yılına kadar
gitmektedir. Bugün ülkemizde kiliseleri mevcuttur ve
Mormon Kitabı da Türkçeye çevrilmiş durumdadır.
Türkiye’de 600 Mormon olduğu tahmin edilmektedir.
Mormonlar İle İlgili Videolara Ulaşmak İçin Telefonunuzdan
QR kod okuyucu ile alttaki ‘’QR Kodu’’ okutunuz.
2) Yedinci Gün Adventizmi
• 19. Yüzyılda Amerika Birleşik
Devletleri’nde ortaya çıkmış, Protestan
Hristiyan mezhebidir.
• Kurucusu William Miller’dır.
• Advent: İsa Mesih’in krallığını kurmak
için tekrar yer yüzüne dönmesi demektir.
• Sebt/ Cumartesi ye saygıdan dolayı
Yedinci Gün ismini almıştır.
(Yahudi+Hristiyan)
• Miller, Hz. İsa’nın dönüşünün fiziki
olduğunu iddia etmiş ve bir kehanette
bulunmuştur. Onun kehanetine göre İsa
Mart 1843-Mart 1844 tarihleri arasında
gelecektir.
• Kendilerini Ahir Zaman Cemaati olarak
görmektedirler. Ellen G. White onlar için
peygamberdir.
2) Yedinci Gün Adventizmi
• Yedinci Gün Adventistleri İsa’nın geleceği
kehanetinde bulunan Miller’in onun niçin
yanıldığı konusunda da bir doktrin(Kademeli
hakikat öğretisi) geliştirdiler.
• Kâfirler için de ebedî cezayı kabul etmezler.
• Gelirlerinin 10/1 kiliseye bağışlanır.
• Vaftiz suya tamamen girilerek yapılır.
• Ellen G. White alkolü yasaklatmış ve vejetaryen
bir beslenme anlayışı getirmiştir.
• Dünyanın hemen her ülkesinde Yedinci Gün
Adventist’ ine rastlamak mümkündür.
• Grubun onda biri ABD’de yaşarken, çoğunluk
Avrupa ülkelerindedir. Türkiye’deki ilk adventist
Theodore Anthony isimli bir Rum’dur.
• ADRA adında bir insanı yardım kuruluşları
vardır.
3)Yehova Şahitleri
• Charles Taze Russel tarafından kurulmuştur.
• 1874/1914 yıllarında İsa’nın fiziksel olarak yeryüzüne ineceklerini iddia ettiler.
• Yaratıcı olarak yehovaya inandıkları için bu adı kullanırlar, teslis inancını
kabul etmezler.
• Sigara içmezler.
• Silah tutmaya ve öldürmeye karşıdırlar. Askerlik ve siyaset karışmazlar
• Kan nakline karşıdırlar.
• Yalnızca cennet inancı vardır. Cehenneme inanmazlar.
• Dünyayı yalnızca Tanrının gökteki krallığı kurtarabilir.
• Temel Hristiyan sakramentlerinden sadece vaftizi ve komünyon (ekmek-
şarap) ayinini kabul ederler.
• Ruhban sınıfını ve Noel- Paskalya bayamları kabul edilmez.
• The Watch Tower (Gözcü Kulesi) isimli dergi 160’a yakın dilde yayın
yapmaktadır.
• Grubun kurucu lideri Russel 1891’de Türkiye’ye gelmiş ancak başarı
gösterememiştir.
4) Moonculuk/ Birleşik Kilise
• Kurucusu ‘’sun myung moon’’dur. Hareketin resmi
adı ‘’birleşik kilise’’ dir.
• Uzak doğu kökenlidir. Ancak hareket Hristiyan
unsurlar taşımaktadır.
• Moon 1952’de ‘’ilahi ilke’’ ismiyle öğretiyi ortaya
koymuş, 1954 yılında ise resmi olarak kilisesini kurarak
öğretisini yaymaya başlamıştır.
• Mooncular, önce Hristiyanlıktaki ayrılıkları gidermeyi,
sonra da tüm insanlığı tanrının bayrağı altında
toplamayı hedeflemektedirler.
• Mooncular stadyumlar gibi büyük yerlerde on binlerce
çiftin katıldığı toplu nikah törenleri ile kamuoyunda
duyulmaktadırlar.
• Moon, Tanrı, Buda ve Musa ile konuştuğunu iddia
etmektedir. Bütün dünya tek bir din.
• Bir kişinin evlenebilmesi için en az 3 kişiyi dine
sokması ve 3 yıl hizmet etmesi gerekir.
• Üyeler yılda 360 evi ziyaret etmelidir.
• 40 Günlük Aksiyon: Küçük
5) Hare Krişna/Iskcon
• Hindistan kökenli bir harekettir.
• Hareket kendisini ‘’uluslararası
krişna bilinci cemiyeti’’ olarak
nitelendirmektedirler.
• Kurucusu krişna’nın son
reenkarnasyonu olduğuna inanılan
‘’bengalli chaitanya’’dır.
• Krişna hareketi daha çok
uyuşturucudan kurtulmak isteyen
hippi kökenli gençlerin ilgisini
çekmiştir.
• Harekete girenler sanskritçe bir isim
almaktadırlar.
• Harekete dahil olanlar ‘’mantra’’ adı
verilen bir zikir yapmaktadırlar.
• Zina, kumar, uyuşturucu, çay-kahve,
alkol, çikolata ve et yasaktır.
6) Transandantal Meditasyon
• Hareketin lideri ‘’maharishi
mahesh’’ tir.
• Akımın bütün dünya
insanlığını manevi bir devlet
altında toplamak, böylelikle
fakirliği, mutsuzluğu yenmek,
tabiatla barışık yaşamak gibi
küresel bir amacı vardır.
• 2000 yılında maddi sınırları
olmayan «Dünya barışı
küresel ilkesini» kurmuştur.
• 2001 yılında 40 bakandan
oluşan manevi hükümet
görevine başlamıştır.
7) İslam milleti
• Kurucusu ‘’wallace fard
muhammed’’tir. (Tanrı iddiası)
• ABD merkezli siyahi
müslümanların ortaya çıkardığı bir
harekettir.
• Fard’a göre ilk insan siyahtı ve
siyahlar arabistan coğrafyasında
yaşıyorlardı. Beyaz ırk sonradan
ortaya çıkmıştı ve kıyamet beyaz
ırkın üstünlüğünün sonra ermesi
demektir.
• Hareketin ABD siyahileri arasında
hızlı bir şekilde yayılmasın da
‘’malcom x’’ in etkili vaazları
vardır. Ancak daha sonra malcom
X bu hareketten ayrılmıştır.
8. Sayentoloji
• Sayentoloji Kilisesi Amerikalı bir bilim kurgu
yazarı olan Lafayette Ron Hubbard’ın kurduğu
mezhebin isimdir.
• Hayatı, ruhu ve zihinsel problemleri içine alan
bu inanç sistemi 1950’de L.R. Hubbard
tarafından yazılan “Dianatics” adlı kitabın
yayınlanmasıyla gün yüzüne çıkmıştır.
• Hubbard herhangi bir yaratıcı tanrı kabul
etmez. Sayentoloji’ye göre tanrı ismi verilen
varlıklar ulu varlık makamına ulaşan
ruhlardır.
• Sayentoloji'ye göre ezelde var olan, madde ve
ruhlardır. Hatta maddeden önce ruhlar
mevcuttu. Bilahare ruhların düşünmeleri
madde, enerji, mekân, zaman gibi unsurların
meydana gelmesine yol açmıştır.
8. Sayentoloji
• Cennet ve cehennem anlayışı yoktur. Cehennem
kesin bir şekilde reddedilirken, cennet de sıradan
bir yer olarak yorumlanmıştır. Hubbard bu fikri
teyit etmek amacıyla cennete gidip geldiğini
söylemiştir.
• Genelde bütün dinlerin ruh olarak isimlendirdiği
varlığa Hubbard “Theta” adını vermiş ve ruhun
bedenle birleşmiş halini de “Thetan” olarak
isimlendirmiştir.
• Hubbard'a göre, insanların davranışlarını
etkileyen şeytan ve melek diye bir şey yoktur.
İnsanların inandıkları cin veya şeytan, insanın
zihin içinde sakladığı bir arıza (engram) dır.
• Scientology üyeleri insan ruhunu arındırmak ve
vücudun bir köşesinde barındırmak için çeşitli
yöntemler geliştirdiklerini iddia ederler. Bu
yöntemlere dianetics adını verirler.
• Hollywood yıldızlarından Tom Cruise ve John
Travolta bu akımın içinde yer almaktadır.
2019 KPSS- DKAB

21
«Her İlim Sahibinin Üstünde Daha Fazla Bilen Vardır»
Yusuf/76

You might also like