Professional Documents
Culture Documents
A nadolu’ya Gönderiliş
Olavınm 1c Yüzü l
* -İ
Baki Öz
Dizgi - Yayımlayan:
Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.
Baskı: Ç ağdaş M atbaacılık ve Yayıncılık Ltd. Şti
Aralık 2000
BAKİ ÖZ
ATATÜRK’ÜN ANADOLU’YA
GÖNDERİLİŞ OLAYININ
İÇYÜZÜ
I
Cumhuriyet
İÇ İN D E K İL E R
I .. '
Önsöz . . ....................................................................................7
BÖLÜM: I .................... ............... ..................... ./......... ...11
ATATÜRK’ÜN ANADOLU’YA GEÇİŞ OLAYININ
İÇYÜZÜ VE İSTANBUL YÖNETİMİNİN TUTUMU . . . .13
I- M.Kemal’in İstanbul’daki Ç alışm aları...............................14
1- Hükümette Etkin Görev Alma isteği .............................14
2- İstanbul’da Darbe Hazırlıkları ......................................23
3- Sessizce Anadolu’ya Geçme ve Gerekli Hazırlığı
Yaptıktan Sonra Ortaya Çıkma Tasansı ........................ 24
II- M.Kemal’in Anadolu’ya Gidiş Çalışmaları ve
Anadolu’daki G elişm eler.................................................. 27
1- M.Kemal Ingilizler’i Lehine Çeviriyor ___ . . . . . . . . . 2 7
2- M.Kemal Sarayı Lehine Çeviriyor................................ 28
3- Anadolu’daki Gelişmeler ............... .30
a) Pontusçu Eylemler .............. ....... | | ....... ................. 30
b) Doğu Anadolu’da Şûra Devletlerinin Kurulması___34
c) Enver Paşa ve Bolşevizm Korkusu............................ 36
d) Ulusal Örgütlerin Savaşıma Başlamaları.................. 37
e) Ingiltere’nin Samsun’da Ulusal Gelişmeleri Bastırma
Çalışmaları..................................... 39
5
4- M. Kemal’in Durumu Değerlendirip Görev Almak
îçin Çalışmaları ............................................................40
5- M.Kemal’in Anadolu’ya Geçiş Görevi ve içy ü zü ........46
III- M.Kemal’in Anadolu’ya Gönderilmesindeki
G erçek............................................................................52
1- M.Kemal’i İstanbul Yönetimi mi Seçerek
Gönderdi? ........................................... 52
2- M.Kemal İstanbul’dan Uzaklaştırılmak için mi
Gönderildi?.................................................................... 53
3- Padişah Vahdeddin, M.Kemal’i Anadolu’ya,
Gerçekten Kurtuluş Savaşı Versin Diye mi
Gönderdi?............: ..................................... ............... ,55
4- M.Kemal, Vahdeddin’i Nasıl Değerlendiriyor?............ 65
5- M.Kemal Anadolu’ya Gönderilirken Devlet
Bütçesinden Yüklü Bir Para Ödenmiş m iydi?.............. 69
6- Anadolu’ya Gönderilişi Olayında M.Kemal’in
Özel Kişiliğinin Payı...................................................... 74
6
Ö N SÖ Z
7
karşın, taşıdıkları amaç açısından ortak düşünmüyorlardı.
M.Kemal bu öğelerden ayrı düşünüyordu. Gizli tuttuğu özel
bir amacı vardı. Bu M.Kemal’in tarihsel misyonuydu. Em
peryalist işgale uğramış Türkiye’yi kurtarmak, tam bağım
sız duruma getirmek, ulusal birlik ve düzeni sağlamak...
İngiltere, Padişah ve İstanbul Hüküm eti’nin am açlan
ortaktı. Bir takım çevrelerin sandığı gibi padişahın “ gizli
bir am acı” yoktu. Onlar Ingilizler’in egemenliğinde Tür
kiye’yi yönetmeyi düşünüyorlar, İngiltere’ye ters düşme
mekle yumuşak koşullu bir banş yapabileceklerini sanıyor
lardı İngiltere’nin amacı ise sömürge alanı olan Orta Doğu
ve Uzak Doğu yolunu güvence altına almak, Boğazlan de
netimlerinde tutmak, Bolşevikliği kıskaca alarak zararsız
duruma getirmekti. Bu temelde Padişah, Hükümet ve İngi
liz’ler amaç olarak birleşiyorlardı.
Bu temel nasıl atılacaktı. Anadolu’da ateşkes sonrası fi
lizlenen ulusal kıpırdanmalan yok etmek, sindirmek gere
kiyordu. Kısaca işlerin düzene girmesi için İngiltere ve Sa
ray çevresi ortaklığı içerisinde Anadolu’da hak üzerinde bir
diktatörlük kurulması gerekiyordu. Bu yolla ülke, Saray ve
çevresiyle Ingiltere’nin istediği biçimde yönetilecekti, işte
geniş yetkilerle donatılmış, becerikli ve güçlü bir kurmay
olan M.Kemal bu amacın sağlanması için Anadolu’ya gön
derilmişti. Yoksa, Anadolu’da gelişen ulusal filizlenmeye ön
der olsun diye, değil. Onların bu açık taşanlarıyla, M.Ke-
m al’in “gizli am acı” zaman olarak uyuştu. M.Kemal doğan
bu olanağı çok iyi değerlendirdi. Sorunun içeriği budur.
Çalışmamızı iki bölümde tasarladık. Birinci bölümde
oluşan koşullan, bu koşullan M .Kemal’in değerlendirişini,
8
kısaca görev alışını inceledik. İkinci bölüm ise birinci bö
lümü bütünleyici nitelikte. Birinci bölümde doğan sorulara
yanıt, bir bakıma M.Kemal’in Anadolu’ya geçişinden son
ra padişah, Hükümet ve Ingilizler’in ortak tutumu irdelen
di. Sunduğumuz belge ve kanıtlarla padişahın “ülke kurtu-
luşu”nu gerçekten düşünüp düşünmediği ortaya çıktı. Yani
Ingilizler’le ortak tutum içerisine girilip, M.Kemal ve Ulu
sal Bağımsızlık Savaşının nasıl yok edilmeye çalışıldığı bel
gelendi. Böylece Padişah’ın Emperyalizm karşısında uzla
şıcı ve işbirlikçi gerçek niteliği ortaya çıktı. Yani ikinci bö
lüm birinci bölümdeki savlan kanıtladı, bir bakıma.
Bizim tarih araştm cılığında gerçek düşüncemiz: hak
kı, hakkı olana vermektir. Bu da gerçeği bulmamızı sağla
yacağı gibi, karalam a veya aşın övgüler düzmede kom r bi
zi. Bilindiği gibi tarihin önemli hastalıklarından biri bu.
Karşılaştırm ak ve irdelem ektir, ikinci yöntemimiz.
Böylece de bir yanın aşın abartılmasından korunmuş olu
ruz.
Uyguladığımız üçüncü nokta da şu: Belge ve kanıtlar
bizi nereye götürürse oraya varmak. Bu da bizi önyargılı
lıktan kurtanr.
Belge ve kanıtlar doğrultusunda düşünce üretmek, yo
rum yapmak, bir başka ilkemiz. Aksi durumda belge ve ka
nıta dayanmayan düşünce üretimleri sansasyon ve spekü
lasyon batağına sürükler, araştıncıyı. Dayanıksız ve temel
siz bir sav (iddia) çıkar ortaya.
Bir takım öznel, öte deyişle “ anı” türü kaynaklardan
dikkatli ve karşılaştırmalı yararlanmaya çalıştık. “A nı”la-
9
n n yansızlığı olanaksız. Anı yazıcısı görüş, düşünce, seziş
ve duygularını yansıtmak zorunda. Bu tür kaynaklardan
karşılaştırmalı yararlamlmadığmda öznelliğe ve yanlılığa
düşülmesi doğal. Öznel ve yanlı olan tarih araştırmalarının
bilimselliği kuşkuludur. Bundan da sakınmaya çalıştık.
Belirttiğimiz bu ilkeler doğrultusunda sorunu araştır
dık. Bilimsel kalmak, yansız davranmak, doğruyu bulmak
amacımızdı. Ne ölçüde başarılı olduk, okur bilir.
“ Son sözü” söylemek diye bir düşüncemiz de yoktu.
Tarih her an için gelişen bir bilimin dalı. Yeni belge ve ka
nıtlar çıkması, olaylara yeni bir derinlik ve yön kazandır
maktadır. Tarihin bu niteliği bir bakıma “ son söz” ün söy
lenmesini önlemektedir. Bu “ son söz” e varan halkalar içe
risinden biri, bir aşaması olmaya çalıştık. “ Son söz” yine
de geleceğindir. Bunu kabullenmek gerekir.
Vahdeddin olsun, İstanbul Hüküm eti üyeleri olsun,
M .Kemal olsun, artık tarihin malıdırlar. Tarih, büyük bir
mahkemedir. Yargı tarihindir, değerlendirm eyi o yapa
caktır.
Olayın açıklığa kavuşturulması doğrultusunda tüm bel
ge ve kanıtlar sergilendi, bir bakıma, bu araştırmamızda.
Biz belge ve kanıtların gerektirdiğini söyledik, yorumladık.
Belge ve kanıtlar böylece okurun da gözü önünde. Bize ka
tılıp katılmamakta serbesttirler. Yargı okurumuzun. Saygıy
la karşılarız.
B aki Öz
, „ Erzincan, 1986
10
BÖLÜM
1
ATATÜRK’ÜN ANADOLU’YA
GEÇİŞ OLAYININ İÇYÜZÜ VE
İSTANBUL YÖNETİM İNİN TUTUMU
13
lişti?.. Bu sorular sürekli sorulur, tartışılır ve araştırılır. Biz
belgeler, kaynaklar ve olayların gelişimi açısından bakarak
ve hakkı, hakkı olana verme ilkesinden hareket ederek ola
ya bir açıklık getirmeye çalışacağız.
I- M.KEMAL’İN İSTANBUL’DAKİ
ÇALIŞMALARI
(1) D.V. Mikusch - Gazi Mustafa Kental, s.172; Yalçın Küçük - Türkiye
Üzerine TEzler, 11/678; M.Kemal, 14 Ekim 1918’de Saray Başyaveri Naci (ilde
niz) Bey’e tel çekerek İzzet Paşa’nın başkanlığında M.Kemal, Fethi, Tahsin, Ra
uf, Azmi, Canbulat, Hayri Efendilerden oluşan bir hükümet kurulmasını istedi.
Hükümet kuruldu, ama M.Kemal’e yer verilmedi. Özünde M.Kemal-Fethi-Ra-
uf üçlüsü, Talat-Enver-Cemal üçlüsüne karşı almaşık bir hizipti. Talat-Enver-Ce-
maİ üçlüsünden sonra bu ikinci hizipten doğallıkla kaçınılmıştı. Bu nedenle Hü
kümet’te M.Kemal’e yer verilmedi. Bkz: Sina Akşin - İstanbul Hükümetleri ve
Milli Mücadele, s.73 v.d.
14
£>fsc^J leaibsAkûUchJ ■^ö^6^\«rl
Bırakışma sonrası A .lzzet Paşa M .Kem al’i İstanbul’a
çağırmış (2), M .Kem al’i geldiğinde A.lzzet Paşa görevin
den ayrılmıştı. Selek’in nitelemesiyle “renksiz, bunamaya
yüz tutmuş bir yaşlı” olan (3) Tevfik Paşa’ya hükümet kur
duruluyordu.
M .Kemal bu durum u kabullenmedi. A.lzzet Paşa’yı
uyardı. Onun yönetiminde yeni bir hükümet tasarlandı. Da
hası bakanlar listesi bile düzenlendi (4). M ebuslar’la görü
şüldü. Tevfik Paşa’ya güvenoyu verilmemesi istendiyse de,
Tevfik Paşa Mecliste güvenoyu alınca M .Kem al’in bu ta
sarısı gerçekleşmedi (5).
7 Kasım 1918’de Savaş Bakanlığı emrine verilmesine
karşın, A dana’yı bırakarak 13 Kasımda İstanbul’a gelip
kurtuluş yollan arayan M.Kemal; böylece askerlikten siya
saya geçmiş ve ilk siyasi çalışması da Tevfik Paşa olayıy
la başlam ış oldu (6).
M.Kemal, Prof.D. A. Rustow’un da vurguladığı gibi, bı
rakışma sonrası İstanbul’a siyasal duruma egemen olmak
için gelmişti. İsm et Paşa’ya göreyse, M .Kem al’in bu dö
nem İstanbul’da kurduğu ilişkiler sorumlu bir devlet ada-
(2) izzet Paşa, Atatürk’e çektiği telde “ bir an önce İstanbul’a buyurmalı-
sınız. Sizinle görüşmeye gereksinimim var” diyordu. E.B.Sapolyo Kemal Ata
türk ve Millî Mücadele Tarihi, s.273.
(3) Sabahattin Selek, Anadolu İhtilâli, s. 197.
(4) Mikusch, s.178.
(5) Selek, s.198; Şapolyo, s.250; Ş.S.Aydemir - Tek Adam (1969,1/335;
“ Atatürk” mad. İslâm Ans. 1/730; M.Kemal ve arkadaşlarının çok çalışmasına
karşın oylama şu sonucu verir: 84 oy güven, 27 oy güvensizlik ve 3 oy çekim
serdir. Toplamı 114’dür. Yeter sayı 129 olacağından 19 Kasımda yeni bir oyla
ma yapılır. Bu kez 91 güven, 26 güvensizlik, 7 çekimser oy verilir. Yine yeter
sayının altındadır. Ne var ki ikinci oylama olduğundan tüzük gereği kabul edi
lir. Bkz: Y.H.Bayur - Atatürk, s.236,238.
(6) Aydemir (1969), 1/334.
minin ilişkileri türündeydi (7). Böylece M.Kemal “Türki
ye’yi siyasal yoldan, siyasal önlemlerle kurtarm aya” çalı
şıyordu (8).
Tevfik Paşa’mn güvenoyu alması önlenemeyince, pa
dişahla ilişki kurmak ve onu tasarlanan doğrultuya çekmek
yollan denendi. Ne var ki padişah, anında M .Kem al’le gö
rüşmeyi kabul etmedi. Cuma selâmlığı sonrasına bıraktı.
Görüşmede M .Kem al’in düşüncesini açmasına olanak ta
nımadı (9). Kendi kuşkulannı giderm ek için M.Kemal ve
grubundan bağlılık istedi (10).
Bu tür çalışm alar sonuçsuz kalınca M.Kemal Pera Pa-
las’taki odasından Şişli’deki evine taşındı. Bu ev M.Kemal
ve arkadaşlannm çalışm alanna, ulusal savaşım için hazır-
lıklann m erkez oldu. Ulusal kurtuluş tasansı bu evde ya
pıldı (11). Başka bir deyişle Türk Bağımsızlık Savaşı ve
Devriminin ilk temelleri bu evde atıldı.
16
± -
17
Hükümeti’ni yıkmak da bunların arasındaydı. M. Kemal ga
zeteci A. Emin (Yalman) Bey’le görüşerek “Vakit”e demeç
ler verdi (15). “ M inber” bu amaçla yayma konmuştu. An-
laşık devletlere karşı savaşımın yolu çizilmeye çalışılıyor
du. M. Kemal, 1914’te yazdığı “Zabit ve Kumandanla Has-
bihal” yapıtını yayınlayarak, Türk asker ve subayının sa
vaşlarda gösterdiği “güçlülük” , “ m oral” , “ saldın karan”
ve “ insiyatif ” i hakkında canlı örnekler sergiliyor; dolayı
sıyla I. Dünya Savaşı’ndan yenik çıkan subay ve komutan-
lann morallerini yüksek tutmaya çalışıyordu (16).
Bu çalışmaların yanı sıra M. Kemal demokratik ve ya
sal yollarla başa gelmek için ayrıca şu almaşıklardan (al
ternatif) da bulundu. Tabam geniş tutabilmek, varolan güç
lerden yararlanabilmek için henüz örgütlü durum unu ko
ruyan İttihat ve Terakki ile dolaylı olarak bağ kurma yolu
denendi. Böylece Fethi Bey, Cavit Bey’le ilişki içerisine gir
di ve Cavit Bey “ M inber” e kazandm ldı. Zaten bu dönem,
genelinde partilerüstü birleşm e yönünde bir akım vardı
(17).
İnatçı bir İttihat Terakkili olan Ayan M eclisi Başkanı
Ahmet Rıza Bey’le de birleşme düşünüldü. A. Rıza aynı za
manda padişahla da sıkı ilişki içerisindeydi. A. Rıza ken
dini Tevfik Paşa’nın yerine başbakanlığa aday olarak gö
rüyordu. İşte tam bu sıralar M. Kemal, A. R ıza’dan yarar
lanmak istedi. Kuracağı kabineye Savaş Bakanı olarak gir
meyi tasarlıyor, Savaş Bakanlığı’nın varlığında bir “ güç”
görüyordu. Ordunun yenik olmasına karşın geriye kalanla
18
ülkenin kurtanlabileceğini umuyordu. M. Kem al’in bu yak
laşımı A. R ıza’mn işbirliğine girm emesiyle sonuçsuz kal
dı (18).
(18) Akşin, s.126 v.d.; Aralık 1918’de gündemde olan bu çalışmalar, ha
zırlanan çeşitli hükümet listeleri için bkz: Bayur, 1/240; Ayrıca bkz: K. Karabe-
kir - İstiklâl Harbimizin Esasları (1933-1951), s.34.
(19) G. Jaeschke - Kurtuluş Savaşı ile İlgili İngiliz Belgeleri, s.97; Selek,
s. 119; T. Bıyıkoğlu - Atatürk Anadolu’da, s. 100, Tansel, 1/238.
(20) M. Ali Bey'in M. Kemal hakkında bilgi edinmesi ve M. Kemal’le gö
rüşmeleri için bkz: A. Fuat Cebesoy - Milli Mücadele Hatıraları (1953), s.34-38
v.d.; Ayrıca bkz: Bayur, 1/282 v.d.
19
lerle yakınlık kurmuş eski Hürriyet ve îtilaflılarla sağlıyor
du. “ İlişki kurduklarım arasında eski İttihatçılardan, yahut
İtilafçılardan, işgal güçleriyle birlikte çalışanlardan birçok
kimseler vardı. Her biri ile büsbütün başka türlü görüşüyor
dum ” (21) diyor. Demek ki bu dönem M. Kemal yabancı
güçlerle ilişkilerini “ diplom atça” yürütüyordu. İngilizler’e
dokunmaktan özenle çekinen M. Kemal, özellikle İtalyan
larla ilişki kurmuştu. Kont Sforza’nın korumasında olu
nursa İngilizler’in kendilerini tutuklamaktan çekinecekle
rini düşünüyordu. M. Kemal İngiliz gazetecisi M. Ward
Price’den İngiliz yetkilileriyle ilişkisinin sağlanmasını is
tedi. Ünlü casus Rahip Frew’le de dostluk kurdu (22). Böy-
lece M. Kemal dönüşü olmayan yolda, kesin kararını ver
meden önce tüm olasılık ve olanaklar üzerinde durmuş ve
denemişti (23).
M. Kemal İstanbul’da bu tasarılarını gerçekleştirmeye
çalışırken hükümetçe kendisine birtakım görevler de veril
mişti. Ne var ki tasarılarını henüz yeterince deneme olana
ğı bulam adığı için bu önerileri kabul etmemiş, II. Ordu
Müfettişi olarak Konya’ya gönderilme isteğini, rahatsızlı
ğını öne sürerek reddetmişti (24). Şubat 1919’da General
Allenby, Ali İhsan Paşa’nın yerine M. Kemal’in 6. Ordu Ko-
m utanlığı’na atanmasını istemiş, M. Kemal bu isteği kabul
etmemişti. Bunun üzerine otomobili, yaveri ve komutanlık
ödeneği elinden alındı ve izlenmeye de başlandı (25).
20
Bunlar hep İstanbul’da yasal ve demokratik yollarla yöne-
tim e gelm ek ve gözümü İstanbul’da aramak için yapılıyor
du.' M. Kemal bir aravıs içerisindeydi. Her türlü yolu deni
yordu.
M k e m a l’in Başbakan yahut Savaş Bakanı olarak ül
keyi uçurumdan kurtarması birtakım İttihat Terakkici çev
relerce de zam an zam an düşünülm üştü. İttihat Terakki
komitecilerinden Yakup Cemil, yönetimindeki İttihat Terak
ki kliğini devirmeyi tasarladığında, Savaş Bakanı ve Baş
kom utan Vekili olarak M. K em al’i düşünm üştü (26).
1917’lerde Enver Paşa’nın Alm an uyduculuğuna karşı bir
Kemal-Cemal işbirliği söz konusu edilirse de Cemal Pa-
şa’nın çekimserliğiyle bir sonuca ulaşılamadı (27). Dola
yısıyla M. Kemal ittihat ve Terakki içerisinde Enver kliği
ne karşı sürekli olarak bir almaşık, seçenek olarak görülü
yordu.
M. Kemal, Sarayca da Enver kliğine karşı benimsen-
mek ve bende edilmek istendi. Vahdeddin’in yaverliğine ge-
tirilmesi, veliahtm Almanya gezisinde görevlendirilmesi,
Kızı Sabi ha Sultan’la evlendirilmek istenm esindeki amaç
buydıc Fakat M. Kemal bende olmaktan korktuğu için, ka
çındı ve evliliği tepti (28).
(26) Akşın, s.71; Bayur, 1/112 v.d.; Yakup Cemil’i konu olan M. R.'Esat-
lTnın “ İttihat ve Terakki” adlı kitabında böyle bir düşüncenin varlığından söz
edilmemiştir.
(27) Bayur, 1/114; v.d.; Akşin, s.71; Bu olaym anlatımı için bkz: Asım Us
- Hatıra Notlan, s.32.
. (28) Akşin, s.76; Bu evlendirme olayı hakkında geniş açıklama için bkz:
Bayur, 1/148 v.d.; M. Kemal saraydan gelen bu öneri karşısında ev sahiplerine
şunu söyler: “ Ben bu kızı alamam. Şayet bu sultan kızı ile evlenirsem, ulusumu
kurtaramam. Savaşıma giriştiğim zaman bu kız da sürekli babam, diye ağlaya
caktır!” Şapolyo, s.277.
21
Görüldüğü gibi M. Kemal ilk kez demokratik ve yasal
yollan arar. Ulusal birliği ve bağımsızlığı amaçlayan bir hü
kümette etkin görev alarak Osmanlı Devleti’nin yazgısını
değiştirmeye çalışır. Ne var ki işler düşündüğü gibi geliş
mez. Bu tür bir olanak yaratamaz. Gerçi hüküm ette yer alıp
Savaş Bakanlığı’na gelse bile, o koşullarda böylesi bir yı
kıma gidişi durdurabileceğini, vanlan sonuca varabilece
ğini sanmıyorum (29).
Am a M. Kemal bu yolu denemeye kalkışmıştı. De
mokratik ve yasal yolun kapalı olduğunu görünce başka yol
lar denedi.
(29) Gerçi Atatürk, Yunus Nadi'ye şunları anlatır: “ Eğer ben o kabinede
(izzet Paşa Kabinesi) bulunsaydım işi daha İstanbul’un eşiğinde iken gözerdim.
Elbette karaya Anlaşık devletleri, askerleri çıkartmamak için kesin önlemler alır
dım. Ne olacaksa orada olurdu ve inanabilirsin Nadi Bey ki, karaya anlaşık as
keri dahi pekala çıkmayabilirdi. Eğer ben o kabinede bulunsaydım Hükümet pa
dişahın keyif ve iradesiyle ve yaptıkları gibi defolup gitmezdi. Gerekirse tahtım
padişahın başına geçirirdim, fakat Hükümet yerinde kalırdı; Budalalar!.. Bu ka
dar kritik bir zamanda hiçbir ulusun talihi şunun keyfine, bunun zaafına oyun
cak olabilir miydi? Hiç bırakır mıydım ki o işler olsun.” Yunus Nadi - Kurtuluş _
Savaşı Anılan, s. 259. M. Kemal’in Savaş Bakanı ohnafıiîurumım1jâ nelS"yâ^
p'irâbTIeceğını DoçTSTÂkşin şöyle değerlendiriyor: “ Bir kez Mondros Bırakış
masının daha elverişli koşullarla yapılmasını sağlayabilirdi ki, bu pek önemli
dir. Fakat, Boğazlar’m Anlaşıklara açılmasını önleyemezdi. O zaman da onurlu
bir ulusal siyasa nasıl izlenebilirdi? Atatürk’ün Bayur’a bizzat verdiği yanıt, pa
dişah ve hükümetle Anadolu’ya gitmeyi düşündüğü yolundadır. Bu cüretli çözü
me hükümeti, Meclis’i ve en önemlisi, Padişahı razı edebilir miydi? Herhalde
böyle bir a sa n büyük dirençle karşılanır. Anlaşıklara düşmanlık ve aynca İstan
bul kentinden vazgeçme olarak yorumlanacağından kolay kolay benimsenmez
di. Bu olamaymca M. Kemal ne yapabilirdi? En azından küçük gerekçelerle hü
kümetin istifasmı önler, mebuslardan ve ordudan alacağı güçle İzzet Paşa ve Vah-
deddin’i avucunun içine alır (l.T.’nin yaptığı gibi), bırakışmadan sonra lngiliz-
ler’in işgal etmeye kalkıştıkları İskenderun ve Musur için direnirdi. Bu ise 16 Mart
1920’de yapılan resmi işgal ve tutuklama hareketinin daha önce yapılmasına y-
ol açardı. Görülüyor ki Anadolu ’ya çekilmek gerçekten uzun süre haşan için on
suz olmaz bir koşuldu.” s.77.
22
) V y U \ e \
23
amaçlanıyor; hüküm ete sızma, yetkililerle ilişki kurm a yol
lan deneniyordu (34). Çözüm getirm ediği görülünce de
“ ihtilâl” ve “ hükümet darbesi” yollan denenmesi düşünül
dü. Fethi Bey ve daha birkaç arkadaşla birlikte “ ihtilâlci bir
kom ite” kuruldu. Bu komite padişahı tahtından indirmeyi,
hükümeti devirmeyi, yeni bir hüküm et kurmayı amaçladı.
Ne var ki, M. Kem al’in Şişlideki evinde verilen.bu karar
dan da bir sonuç alınmadı. Çünkü yabancı işgali altında bu
lunan İstanbul’da böylesi bir deneme yarar getirmeyecek
ti. Yeni bir hükümet de kurulsa düşman süngüleri altında
hiçbir iş yapamayacaktı (35). Bu görüşm eler içerisinde Ka
ra Kemal ve arkadaşları Tevfik Paşa’yı kaçırmayı önerdi-
lerse de aynı gerekçelerle M. Kemal ve İsmail Canpolat kar
şı çıkmışlardı (36).
24
züm yolunu şöyle çiziyordu: “ Uygun bir zaman ve ortam
da İstanbul ’dan kaybolmak, basit bir düzenlemeyle A nado
lu içine girmek, bir süre adsız çalıştıktan sonra, bütün Türk
ulusuna felaketi duyurmak...” (38). Şu anlaşıldı ki; “ Ulu
sal direnişi İstanbul’dan değil, A nadolu’danyönetm ek” ge
rekiyordu. Çalışm alar bu doğrultuda yapıldı (39).
Gerçi M. Kemal müfettiş olarak gittiğinde elli gün (19
Mayıs-8 Temmuz 1919 arası) kadar resmi kalmıştı. Resmi
görevi bıraktıktan sonra da sözünü geçirebilmişti. Belki
devrimini yapardı ama, büyük güçlüklerle ve gecikm eler
le, olurdu.
M. Kemal Anadolu ’da direnme merkezi kurm ak için
gitmeyi tasarladığında A. Fuat Paşa’yla şu ilkeleri sapta
mışlardı: 1) Terhis işlemi durdurulacak. 2) Cephane ve si
lah düşmana verilmeyecek. 3) Genç ve dinam ik komutan ”
lar işbaşına getirilecek 4) Ulusal direnmeye yandaş yöııcT
tiçilerg ö rev b aşına getirilecek. 5) Particiliğin yarattığı ay^
rım cılık engellenecek ve kamunun morali yükseltilecek
(40). _ İ Ü
25
M. Kemal bu aşam ada (Ocak 1919’dan sonra) öncü
kadrosuyla görüşmelere girdi. Kadro Anadolu’da görev alıp
gitme yollarım arayacaktı. R auf Bey denizci olduğu için gö
revinden ayrılıp, sivil olarak A nadolu’ya geçiyordu. Ege
bölgesine gidip, yerli halkı ulusal direnişe çekmeye çalışa
caktı. A. Fuat karargâhım A nkara’ya aktaracak, “ halka gü
ven verecek ve ilişki kuracak”tı (41). 15. Kolordu Komu-
tanlığı’na atanan K. Karabekir, M. Kem al’le görüşüp Ana
dolu’da “ulusal örgütler” in doğduğunu, bu yurtseverler
den yararlanılabileceğini” ileri sürdü (42). M. Kemal’i “Er
zurum ’a gitm esini” , “ halkı örgütlem esini” , “ yakında ken
dilerine katılacağını” söylemişti (43). Savaş Bakanlığında
m üsteşar olan İsmet Bey de çağrılarak Paris Barış Görüş
m elerine Türk delegesi olarak katılması istendi. Ortaya bir
harita serilerek İsm et Bey’den A nadolu’ya geçişte en ya
kın yolla, direnişe geçilebilecek en uygun bölgenin neresi
olduğu hakkında bilgi alındı (44).
26
Sonraki gelişmeler A nadolu’ya bu biçimde geçişe ge
rek bırakmadı. M. Kem al’e görev verilerek gönderildi. Sim
di asıl konum uz olan bu aşamayı ayrıntılarıyla inceleyelim.
(45) Selek, s. 203: Doğan Avcıoğlu - Millî Kurtuluş Tarihi (1974), 1/121;
Jaeschke, s. 97.
27
alınamadı. M. Kemal belli amaçlarla, gazetelere Ingilizler’i
öven demeçler veriyordu. 17 Kasım 1918 tarihli “ M inber”
gazetesinde şu demeci yer aldı: “ Ingilizler’in ulusumuzun
özgürlüğüne ve devletimizin bağımsızlığına duyarlılık gös
terecekleri saygı ve insanlık karşısında yalnız benim değil,
bütün Osmanlı ulusunun Ingilizler’den daha çok iyiliğini is
teyen bir dost olamayacağı inancıyla duygulanması pek do
ğaldır.” 18 K asım ’da da “Vakit” gazetesine karşı olan iyi
niyetinden kuşku duymak istem em ” diyordu (46). Doğal
lıkla bunlar amaçlı verilen demeçlerdi. M. K em al’in tasa
rısının çok ince düşünülmüş birer parçalarıydı. Bu taktik
lerinin zararını değil, yararını gördü. A nadolu’ya gönderil
mesine karşı çıkm adıkları gibi ufak bir kuşkudan sonra,
A nadolu’ya geçmesi için vize de vermişlerdi (47). Dahası
bu görevi almada İngiliz isteği de rol oynamıştı. İstanbul
yöneticileri Anadolu’daki düzensizliğe çözüm yolu aradık
larından İngilizlerle birlikte M. Kem al’in görevlendirilme
si konusunda anlaşmışlardı (48).
(46) Kinross, s. 231; Avcıoğlu (1974), 1/121 v.d.; Tansel, 1/2,11 v.d.; Ja-
eschke, s. 98 v.d.; Zeki Sanhan - Kurtuluş Savaşı Günlüğü (1982), 1/30,32.
(47) Kinross, s. 253; Jaeschke, s. 111.
(48) Naşit H. Uluğ - Siyasî Yönleriyle Kurtuluş Savaşı, s. 33.
28
m inde yaverliğini yapmış, kendisiyle Alm anya gezisine
çıkmıştı (15.12.1917-4.1.1918 arası). Gelibolu başarılan
padişahça biliniyor ve beğeniliyordu. Padişahın gözünde M.
Kemal, doğru, dürüst, vatansever ve güçlü bir kurmaydı.
Ona çok güveniyordu (49). A lm anlar’a karşıydı. M. Ke
m al’in I. Dünya Savaşı’ndaki Alman kurm aylannın yöne
timi hakkındaki eleştirel raporlan, dahası Valkenheim’in
yardım cılığından aynlışı, Sarayca bilinen gerçeklerdi (50).
M. Kem al’e padişah ve çevresi gibi Alman, Enver Paşa ve
İttihat Terakki karşıtı idi, böyle de biliniyordu (51). İstan
bul’a geldikten sonra da padişahla ilişki içerisindeydi. 15
Kasım, 22 Kasım, 20 Aralık 1918 ve 15 Mayıs 1919 gün
leri padişahın katına çıkmış, gelişm eler karşısında padişa
hı yönlendirmeye çalışmıştı. Buna karşın padişah da M. Ke
m al’den yararlanm a yollarını arıyor, onun güçlü kişiliğin
de orduyu yanına çekmeye çalışıyordu (52).
29
M. Kem al’in bu özellikleri îngilizler’ce de çok iyi bi
linmekteydi. Dahası I. Dünya Savaşı sonrası dağılan İttihat
Terakki’nin yerine kurulan “Teceddüt Fırkası”na M. Ke
m al’in de adı karışmış, M. Kemal şiddetle bu haberleri ya
lanlayarak, “ ...askeri nitelik ve m akam ıyla ilişkisini koru
duğunu” , “ gerçek olmayan bu haberin yalanlanm asını”
(53) istemişti. İttihatçılarla öteden beri hiçbir ilgisi olma
dığını üzerinde durarak vurguluyordu. Amacı bu aşamada
İngiltere’ye ve İstanbul yönetimine ters düşmemekti. On
ların doğrultusunda olduğu kanısını yaymaya«falışıyordu.
3- Anadolu’daki Gelişmeler:
a) Pontusçu Eylemler:
30
de çete vardı. Bunların çoğu R um ’du (54). Özellikle Baf
ra’da oniki Rum köyünün 1500 genci bu amaçla silahlan
mış ve eşkiyalığa başlamışlardı. Çeteye katılanlann sayısı
25000’e ulaşmıştı. Karadeniz Bölgesinde 1921’e dek 1641
Türk öldürülmüş, 923 kişi de yaralanmıştı. Yine biı yıllar
da iki milyonluk hayvan çalındığı gibi, iki milyon dolayın
da da para ve' mal gasbeöilmişti (55).
I. Ordu Komutanı Nurettin Paşa’nın gözlemlerine gö
re; Pontus örgütünün amacı “ Yunanistan’ın ikiz kardeşi”
olan Pontus "Devletini ktirmaktı. Çalışm alar Sivas ve Ak-
dağmadeni’ne dek genişletilmişti. Askersel olarak örgütlen
miş bir “ordu” kurulmuştu. Öğretmenler ve papazlar bu or
dunun etkin elemanlarıydı. Örgütün başına Trabzonlu Va-
siliso Yuvanidis diye biri getirilmişti. Böylece Rum nüfus
arttınlm aya çalışılıyordu. Bu işler Samsun M etropolit Yar
dımcısı Eftimos Z ilos’un yönetimindeydi. Büyük devletle
rin desteği sağlanmaya çalışılıyor. Vezirköprü ile Samsun
arasındaki dağlarda korunaklar oluşturuluyordu. Genel Sa
vaşın bitiminde Yunan gemileri İstanbul’dan K aradeniz’e
açılınca -destek olarak-, zamanın geldiğini sanıp Türk köy
lerine saldırdılar. Böylece Anlaşık devletlerin kasıtlı ola
rak “ Rum köylerine saldırılıyor” dedikleri olay Rum çete
lerince Türk köylerine oluyordu (56). Fakat aciz durumda
olan dönemin Osmanlı yönetimi olayın bu gerçek yüzünü
açıklayamıyor ve direnemiyordu.
31
Bölgede bulunan yabancı sermaye kuruluşları dahi
Pontusçu Rumların ard düşüncelerine katılıyor, Rum çete
lerinin kötülüklerini Türkler yapm ış gibi yayıyorlardı.
Am erikan Tabacco Cam pany (Tütün O rtaklığı)nin
11.1.1919 ’da Samsun yöresinde Türk köylerinin silahlan
dırıldığını duyurarak bu karalama yarışma katılışı en somut
örneklerden biridir (57).
Em peryalizmin gücünü alan Pontusçu Rumlar bayağı
kararlıydılar. Ayrı bir devlet olmayı kafalarına koymuşlar
dı. Karadeniz Bölgesinde toplanan kimi Rum ileri gelenle
ri 23.2.1919’da Rum Karadeniz Cum huriyeti’ni kurmayı
kararlaştırdılar. Binyatoğlu, Kolossi, Theodis imzalarıyla bu
istek İstanbul’daki Ingiliz Yüksek Komiserliğime bildiril
di (58). Çalışmalar gittikçe hızlandı. Osmanlı devletinin çö
küşü bu yıkıcı - ayrılıkçı kesimlere ayrılma gücü veriyor
du. 23 Temmuzda Trabzon Rum Metropoliti Hrisantos, des
tek sağlayabilmek için Avrupa gezisine çıktı. Trabzon’a In
giliz askerleri gönderilm esini, Ingilizler’in yönetim inde
yerli jandarm a birlikleri kurulmasını istiyordu. Paris Barış
Görüşmelerine Pontus Devleti için birer muhtıra sundu. 18
Ekimde Batum ’da Pontus Cumhuriyeti ilan edildi. Avru
pa’da yüz bulamayınca Hrisantos, uzlaşma önerdi. Ötede
bir takım Pontus öncüleri barış görüşmelerine başvurup,
Türk çetelerinin kıyımından söz ediyor, Avrupa’yı kendi
lerine acındırmaya çalışıyorlardı. Bir yandan da Sovyetler
le ilişki içerisine giriyor, yardımlarını sağlamaya çalışıyor
lardı. Tarih boyunca Osmanlılarca bakımsızlaştırıldıkları-
32
m, ileri sürüyor, Kafkasya’dan Sinop’a dek uzanan bölge
de resmi dili Türkçe ve Rumca olan bağımsız bir Pontus
Devleti tasarlıyorlardı (59). Bu tasarıları onları bölgenin sü
rekli huzursuzluk kaynağı yapmıştı (60).
Avrupa desteğini sağlama peşinde olan Pontusçular,
Avrupa’da kurultaylar düzenliyorlardı. Amaç dünya kamu
oyunu yanlarına çekmekti. M arsilya toplantısında
1.500.000 Ortodoks Pontuslu Rum ’un korunması Anlaşık
devletlerden istendi. Sonunda, bölgede “ Türk kıyımının
sonunun geldiği” savunuluyor, m uhtıralar veriliyordu. He
lenizm dostu ünlü İngiliz tarihçisi Am old J. Toynbee dahi
bu ileri sürülen istatistik ve sınırlan hayal ürünü” olarak gö
rüyordu. Bu aşın istekler bölgede huzursuzluklara kaynak
lık ettiğinden M. Kemal’in Anadolu’ya gönderilişine önem
li ölçüde neden olmuştu (61).
Samsun, stratejik ve ekonomik açıdan da önem taşı
yordu. Orta K aradeniz’den Orta Anadolu’ya açılış kapısı
Samsun limanıydı. Kuzeyde A nadolu’ya sarkmayı düşü
nenler, bu kuzey kapısını ellerinde bulundurm ak zorun
daydılar. Aynca Enver Paşa’nm A nadolu’ya geçmesi duru
munda Samsun yolunu seçmesi olasılığı da îngilizler’i kuş
kulandırıyordu (62).
33
b) Doğu Anadolu’da Şûra Devletlerinin
Kurulması.
34
iular sağladı. Ingilizlerin çekilmesi üzerine Rum ve Erme-
niler kovularak25.5.1919’da “ Oltu İslâm Şûrası” kuruldu.
Bölgelerini bağım sızca yönetmeyi ve silahlı savunma ver
meyi amaçlıyorlardı. Yönetim Tahirbeyzade Yusuf Ziya,
Yâsin, Salim, Bosnalızade M üm taz Cahit, Ahmetbeyzade
Nazım, Edobeyzade Tahir, Karacibeyzade Bahri, Sehere-
fendizade Ahmet, Hafızhalilefendizade İsmail, Lispek M ü
dürü Terpinekli M ollaahmetoğlu M olla Veysel, Tavusker
M üdürü M aksut, G üm rük m em uru Bedrettin, öğretm en
Hüsam eddin, Örtülü ’den Hafızefendizade Hüseyin Sırrı,
Sıhsor’dan M ustafaoğlu M ehmet Ağa gibi yurtseverlerin
elindeydi. “ Oltu İslâm Terakki Kom itesi” bir tüzük ve ana
yasa kabul ederek 21.2.1920’de “ Oltu İslam Terakki Parti
si” adını alarak, dem eklikten çıkıp partileşti. Oltu yöneti
mi ötekilerine göre uzun ömürlü oldu. N ahcıvan’da bir şû
ra yönetimi kurulduğu gibi, G öle’de de “ Kafkas Çiftçi Şû
rası” kuruldu. Ermeni ve Rum lar’a karşı silahlı savunma
veriliyordu. Şûralar yoluyla dirençli tutulan Doğu’nun bu
kent ve kasabalıları B.M.M.’ne başvuruyor, “ulusal varlı
ğımızın ve ulusal çıkarlarımızın bütün olasılıklara karşı ko
runmasını bir ulusal amaç olarak kabullenen Yüksek Mec-
lis’te; bizim haklarım ızın da Türk ulusal topluluğu içinde
sağlanmasını ve bağlılığımızın korunm asını” istiyorlardı.
Batumlular da “ Gürcü Hükümeti yönetimine girmektense
namusumuzla, kanımızla, silahımızla ölmeyi yeğ tutarız”
diyorlardı (63).
35
Bu gelişm eler İngilizler’i oldukça kuşkulandırıyor,
bölge halkının Sovyetler’le işbirliği içerisinde, Sovyet sis
temi doğrultusunda Ankara Hükümetiyle birlikte kendile
rine karşı savaşım vereceklerini umuyorlardı. Tedirginlik
leri buradan ileri geliyor, M. Kem al’i de bu gelişmeleri ön
lemesi için göndereceklerdir.
Ingiliz belgeleri incelendiğinde, tedirginlikleri açıkça
görülmektedir. C althorpe’nin Osmanlı Dışişleri Bakamna
yazdığı 21.4.1919 tarihli mektubunda İngiliz tedirginliği
şöyle dile getirilmektedir:
“Birçok kaynaktan öğrenildiğine göre; Erzincan, Er
zurum, Bayburt ve Sivas’ta baştan başa kurulan şûralarca
özellikle Türk ordusundan görünürde serbest fakat askeri
denetim altında devşirme asker toplanmıştır. (...) Söz ko
nusu şûraların asker toplamalarının yasaklanması...”
Osmanlı Dışişleri Bakam ’nın 25 M ayısta verdiği ya
nıtındaysa K ars’ta kurulan İslam şûralarıyla ilgilerinin ol
madığı, İngilizlerce dağıtıldığım, bölgedeki bu tür huzur
suzluğu giderm ek için M. Kemal Paşa’nm genel müfettiş
olarak atandığını, bildirmekte (64).
36
Enver Paşa’nm bu yollu çalışması İngiltere’yi ve İstan
bul yönetimini korkutuyordu. Çünkü Enver Paşa sürekli
Kafkaslarda dolaşıyor, A nadolu’yla bağ kuruyor'Karaö'e-
niz kıyılarına özellikle Trabzon’a kendi özel adam larım
"gönderiyor, Kafkasîar’daki Şûra Hükümetlerinin kurulma-'’
sında roToynuvor, onların arasında dolaşıyor. A nadolu’da
ki eski İttihat Terakki’lilerle ilişkiler kuruyordu.
" Bu gelişm eler Enver Püşa’nın A nadolu’da İttihat Te
rakki’yi yeniden dirilteceği, örgütleyeceği, Sovyet deste
ğiyle A nadolu’ya döneceği ve Sovyet sistemini Türki
y e’ye uygulayacağı, Ingilizler’i ülkeden kovacağı olasılı
ğım oldukça güçlendirm işti. Dolayısıyla kuşkulanan ve
korkuya kapılan İngiltere, İstanbul Hüküm etine baskı ya
parak Enver korkusunu giderm e yolunda önlem ler alm a
ya çalıştı (65).
Enver Paşa’nm Karadeniz Bölgesine adam gönderdi
ği söylentilerinin yanı sıra, Sovyetler Birliği’ndeki Türk
devrimcilerinin de bu bölgede çalışma sürdürdükleri yolun
daki söylentiler İngiliz’ce alındığında korkunç bir tablo çı
kıyordu ortaya. İngilizler’in kuşkulan böylece daha da ar
tıyordu. Bu gelişmeler durum u önleyici bir yetkilinin böl
geye gönderilmesini gerektirmekteydi.
37
topraklarının Erm eniler’e verileceği gündeme gelince böl
geler halkı tepki göstermeye başladılar. B u durum ülke ge
nelinde ulusal tepkiyi ve sonucunda da ulusal birliği doğur
du. Trakya halkı toprağını Yunan’a kaptırmamak için 2 K a
sım 1918’de “Trakya-Paşaeli Müdafaa-i Osm aniye” dem e
ğini kurdu, aynı amaçla İzmir, 1 Aralık 1918’de “ İzm ir Mü-
dafaa-i Hukuku Milliye Cem iyeti” doğdu.
Bölge topraklarının Erm eniler’e verileceği ve Ermeni
egemenliğine girileceği, bölge halkını bu tür birleşmeye yö
neltmişti. Aynı öğeler Adana yöresinde de “ Kilikyalılar
Cem iyeti”ni yaratmştı. Pontus R um lan’nın istek ve eylem
leriyse 12.2.1919’da “ Trabzon M uhafaza-i Hukuku M illi
ye Cem iyeti”nin doğmasına kaynaklık etmişti (66). Ellinin
üzerinde ulusçu dernek ve örgüt birleşerek 29 Kasım
1918’de M illî K ongre”yi oluşturmuşlardı (67).
Durum ulusal birliği de gerektirmiş ki, Ermenilere kar
şı Kürt ve Türk halkı birleşmişti. Doğu aşiretleri direk ola
rak savaşımın içine girmişlerdi (68).
Üniversite ve gençlik de direniş olayının içerisine gir
mişti (69). İstanbul ve büyük kentler’de m itingler düzenle
niyordu. Binlerce, yübinlerce insan bu mitinglere katılıyor,
bağımsızlığı savunuyorlardı (70). Ülkedeki bu genel tepki
(66) Geniş bilgi içinbkz: Gökbilgin, 1/75 v.d.; Sonyel (1973), 1/39,63 v.d.;
Tansel, 1/147 v.d.; Selek, s.94 v.d.
(67) ‘‘Millî Kongre’ye katılan dernek ve örgütler için bkz: Selek, s.92 v.d.;
Tansel, 1/155; Gökbilgin, 1/16 v.d.
(68) Doğu aşiretlerinin katılımı hakkında bkz: Selek, s.386 v.d.; Goloğlu
(1970), s. 138,204.
(69) Gökbilgin, 1/66 v.d.
(70) Tansel, 1/191 v.d.; Jaeschke, s.78 v.d.; 82 v.d.; H.E. Adıvar - Türk’ün
Ateşle İmtihanı, s.29 v.d.
38
gittikçe yoğunlaşıyor ve Temmuz 1919’dan itibaren bölge
ve genel kongreler yapılıyordu. Erzurum, Sivas, Balıkesir
(I. ve II.) Nazilli, Alaşehir, Manisa, Denizli, Pozantı, Uşak,
Lüleburgaz ve Edim e kongreleri bu türdendi (71).
Türkiye genelinde ve özellikle A nadolu’daki bu dire
niş için derlenme, bunlardaki ulusçu öz, Ingiltere’yi ve o-
nun uydusu İstanbul yönetiminin uykularını haklı olarak ka
çırıyordu. Ingiltere bu örgütlerde özellikle ittihatçı ve Bol
şevik kokusu alıyordu. Yayılmacılığı için bu gelişmelerin
bastırılmasını uygun buluyordu.
39
ler M .KemaPin tasarılarına yardımcı olmuş, M .Kem al’in
cephesinden gelişen olaylarla A nadolu’da gelişen olaylar
denkleşmişti. Bu kez Samsun bölgesine güçlü ve yetkin bir
kurmay aranıyordu. Ordu komutanlıkları kaldırıldığından
bunların yeri “M üfettişlikler”le doldurulacaktı.
Bölgeye gidecek olan müfettiş; askerî eğitim ve öğre
timle uğraşacak, dağınık durumdaki silâh ve cephaneyi de
polayacak, düzeni sağlayacak ve Rum halkım güvenlik al
tına alacaktı. îngilizler’le bu konuda anlaşıldı. îngilizler’in
bölgede düzenin sağlanması doğrultusundaki istekleriyle
İstanbul Hükümetinin Ordu M üfettişlikleri kurma yolun
daki çalışmaları biçim ve zaman açısından birbirine denk
düşmüştü (74). Yoksa M.Kemal için yaratılmış özel bir gö
rev değildi.
40
ranan M.Kemal Ingiltere’ye karşı bir tutum da takınmamış-
tı (76). Padişah ve Hükümetçe yetenekli, güçlü ve vatanse
ver olarak tanınıyordu (77).
Bu açıdan olumlu bir durum vardı. Yapılacak şey Hü
kümete önerilmek ve gerekli olan bürokratik işlemleri yap
tırabilmekti. Zaten daha önce bu tür görevler de önerilmiş
ti. Fakat M.Kemal tasarladığı zamanlama oluşmadığından
görevi kabul etmemişti (78). Zaten görev verilmesi gere
ken ve boşta olan kurmaylar arasındaydı, işte M.Kemal bu
noktada işi olacağına bırakmadı. Bizzat dolaylı ve dolay
sız ilgilendi. Araya dostluklar, yakınlık ilişkileri soktu (79).
Dönemin İçişleri Bakam Mehmet Ali Bey, M .Kemal’in
arkadaşı Ali Fuat Paşa’nın yakınıydı. M.Kemal ve Ali Fu
at, M .Ali Bey’i yola getirebilm ek için A.Fuat Paşa’nm ba
bası İsmail Fazıl Paşa’yı devreye sokmuşlardı (80). I.Fazıl
Paşa, M .Kem al’i oğlu kadar seviyordu. R auf Bey’e göre
M.Kemal, M.Ali Bey’ce Sadrazam D.Ferit Paşa’ya Beyoğ-
lu’ndaki Cercle d ’Orient’de bir yemekte tanıştınlmıştı. Kar
şılaşma resmi geçmesine karşın, Başbakanın amacı M .Ke
m al’i görm ek ve tanımaktı (81).
(76) Kinross, s.231; Avcıoğlu (1974), 1/121 v.d.;-Jaeschke, s.98 v.d.; Tan-
sel, 1/82
(77) Tansel, 1/86.
(78) “ Atatürk” mad. l.Ans., 1/732; Bayur, 1/259; Akşin, s. 132; Atay, s.98
v.d., 103 v.d.; Bıyıkoğİu, s.34.
(79) Atatürk’ün Anadolu’ya gönderilme olayında ilişkilerin kurulma ve
sağlanmasında en yakın tanık Ali Fuat Paşa’dır. Olayı inceleyen tüm yapıtlar Ce-
besoy’un “ Milli Mücadele Hatıralan” ndan yararlanmışlardır. Hemen hemen
tüm anlatımlar bu çalışmaya dayanmaktadır. Bkz: 34 v.d.
(80) Yakın Tarihimiz, s.154; Jaeschke, s. 101; Kinross, s.235; Uluğ, s.35;
Ahmet Emin Yalman - Yakın Tarihte Gördüklerim ve Geçirdiklerim, 1/30.
(81) Cebesoy (1953), s.34 v.d.; Aydemir (1969), 1/389; Kinross, s.242; U-
luğ, s.37; Atay, s.160 v.d.; Akşin, s.287.
41
Hükümet üyelerinden Deniz Bakanı Avni Paşa, M.Ke-
m al’in dostu idi. Aynı zamanda Savaş Bakanı Şakir Pa-
şa’nm damadı oluyordu. M.Kemal bu arkadaşı yoluyla Sa
vaş Bakanı’nı da elde etmişti. Başbakan’m M .Kem al’e gü
ven duymasında M .Ali B ey’in rolü büyük olduğu gibi, bu
görevin verilmesinde Avni ve Şakir Paşaların da etkileri bü
yük olmuştu (82).
Bilindiği gibi bu bakanlar Hürriyet ve İtilaf Partiliydi
ler. İttihatçılara, Enver ve Alman yanlılarına karşıydılar.
M.Kemal, bunların bu özelliklerinden yararlanmasını çok
iyi bilmişti (83).
Samsun olayları üzerine Anlaşık (İtilaf) Devletlerce sı
kıştırılan İstanbul Hükümeti çözüm yolu aramaya koyuldu.
R auf Bey’in anılarına göre, Başbakan, İçişleri Bakanını ça
ğırır, soruna çözüm getirmesini ister. M .Ali B ey’de, “ Bu iş
burada, B âbıâli’de yoluna konamaz; düzenin bozulduğu
bölgeye, bu sorunun üstesinden gelebilecek, deneyimli bi
risini geniş yetkilerle göndermek gerekir; varolan komutan
lar arasında bu niteliklere sahip olarak aklıma gelen M us
tafa Kemal Paşa’dır” (84) yanıtını vererek, M .Kemal’i açık
ça önermiş oldu. Başbakanla (Sadrazam) tanışmaları da
sağlandı.
(82) Selek, s.208 v.d.; Jaeschke, s.101; Uluğ, s.36; Akşin s.287.
(83) Tansel, 1/231.
(84) Aydemir (1969), 1/391; Jaeschke, s.108; Kinross, s.242; Mikusch,
s. 190.
42
Şakir Paşa’mn belirttiğine göre Başbakan’m uygun
görmesiyle bu görev M .Kem al’e verildi (85). M.Kemal do
ğan bu elverişli durumdan oldukça yararlandı. M .Kem al’in
görev ve yetki yazısını Genelkurmay İkinci Başkanı Albay
Kâzım (İnanç) düzenledi. M .Kemal, arkadaşı Kâzım Bey’i
etkileyerek yetkilerinin geniş tutulmasını sağladı (86). Sam
sun’dan öte bütün il vali ve komutanlarına buyurabilme ve
bildiriler yayınlayabilirle yetkisini koydurabilmişti. M.Ke-
m al’in Albay Kâzım B ey’le hazırladıkları yazı, Kâzım
Bey’in Bakanla kararlaştırdıklarını aşmıştı. Kâzım Bey da
hi çekindiğinden bu müsveddeye imzasını koymamıştı. Oy
sa bu yönergenin Hükümetin onayından geçmesi gerekiyor
du. Şakir Paşa da yönergeye yalnızca mührünü basmış, im
zadan çekinmişti. Yönerge 30 Nisan - 6 Mayıs arası Bakan
lar Kurulunda (Meclis-i Vükelâ) geçiştirilerek görüşüldü.
Yönergenin içeriği kabul edildi.
M ustafa Kemal, tek görevinin bu zulüm işinin gerçek
olup olmadığını öğrenmek mi olduğunu sorunca Savaş Ba
kam: ‘evet’ der. Bunun üzerine Mustafa Kemal görevinin bi
çimini belirlemek için Genelkurmay Başkanı’yla görüşmek
iznini ister, Şakir Paşa da:‘peki’ der. (Bayur, 1/293.) “M.Ke
mal olmasa, ya bu görevi kabul etmeseydi de, yine oraya eh
liyetli bir komutan gönderilecekti.” (Akşin, s.279.)
(85) Prof. Bayur konuyu şöyle anlatır: “ Savaş Bakam Şakir Paşa, Musta
fa Kemal’i bakanlığa çağırıp Karadeniz Bölgesi işleriyle ilgili kocaman bir dos
yayı ona verir, yenen devletlerin tehditlerini söyler ve kendisinin oraya bu işleri
incelemek üzere gönderilmesine Başbakanla birlikte karar verilmiş olduğunu
bildirir. Şakir Paşa konuşmasında Rumlar’m ‘zulüm’ gördükleri yolundaki sız
lanmalara inamyormuş gibi konuşmuştu.
(86) Kinross, s.243 v.d.; Aydemir (1969), 1/394; Uluğ, s.45 v.d.; Bayur,
1/294.
43
18 Mayıs 1919’da Hükümet toplantısında onaylandı. 18
Mayısta M.Kemal yola çıkmıştı bile (87).
M .Kem al’in Sam sun’a gönderilmesine karar verilme
den önce İngiliz yetkililerine danışıldığı kesin. Bilindiği gi
bi Başbakan D.Ferit îngilizler’e danışm adan hiçbir karar
da bulunmuyordu. Ferit Paşa’yla görüşmesini İngiliz yet
kilisi Ryan şöyle anlatıyor:
“ Türk Hükümeti ilkbaharın başında düzenin, m erke
zi denetim altında daha iyi yürütülmesi amacıyla belli öl
çülerde genel m üfettişlikler kurdu. Bunlardan ilki ve bü
yük olasılıkla bu göreve tek atama M .Kem al’di (88). Paşa,
özünde eşsiz bir askerdi. Fakat bu zamana dek göze bata
bilecek hiçbir siyasal rol oynamamıştı. Açıkça söyleyebi
lirim ki, Damat Ferit Paşa Nisan 1919’da genel müfettişlik
tasarısı hakkında benimle konuştuğu zaman, M.Kemal adı
bana hiçbir şey anlatmamıştı. Ben (...) Ferit’e bu tasarının
akla uygunluğuna karşı kuşkularım ı bildirdim . Kendisi
M.Kemal ile birlikte yemek yediğini, bağlılığı konusunda
ondan doyurucu güvence aldığını, kendisi de onu öyle bir
subay ve görgülü olarak kabul ettiğini söyleyerek bana eü-
vence verdi.
(87) Aydemir (1969), 1/394 v.d.; Selek, s.210 v.d.; Kinross’a göre ise,
M.Kemal’i içten benimsemiş olan M.Ali Bey, “ başbakan Damat Ferit, Cercle
d’Orient’de kâğıt oynarken gevşek bir anını yakaladı ve atama buyruğuna imza
sını attırdı” . Başbakanın imzasını gören öteki bakanlar da çekinmeden onayla
mışlardı. Kinross, s.245.
(88) Burada bir yanlışlık var. “ Yıldırım Kıtaları Müfettişliği”
28.12.1918’den beri Konya’da bulunuyordu. Bu göreve Mersinli Cemal Paşa
atanmıştı. 14.5.1919tarihinde ise “ Birinci Ordu Kıtaları Müfettişliğine” M.Fev-
zi Paşa atanmıştı.
44
Ferit’in bu tutumunun içtenliğine inanıyorum. M .Ke
m al’in; Nisanda göreve atanmasını kabul ettiği zamanki
gerçek düşüncesi hakkında bir yargıda bulunmak çok zor
olduğu gibi, doğrudan doğruya harekete geçtiği zaman o-
nun bu tutum unu sınırlamak da olası değildi. Çünkü ne
Türkiye içinde küçük ve dağınık görevler yapan Anlaşık-
lar, ne de -dahası Sultanın yardımıyla da olsa- Hükümet;
halk üzerinde oldukça etkin olduğu bizzat denenmiş olan
M .Kem al’in davetine karşıufak bir etki yapabilirlerdi.”
Fevzi Paşa (Ç akm ak)’nm anlattıkları R yan’m kine
denk düşmekte ve doğrulamaktadır, “ işgal güçlerinin su
bayları sık sık yanım a gelerek benden Samsun olayı hak
kında bilgi alm ak istiyorlardı. M .Kemal Paşa’nm Alman-
lar’a ve Enver Paşa’ya karşı olduğunu söyleyerek yeni gö
revine gidince bütün bunların (düzensizlik olayları) orta
dan kalkacağını anlatıyordum. B u nedenle M .K em al’in
hareketini destekliyor, dahası çabuklaştırıyorlardı” (89),
diyor Fevzi Paşa.
Durum a bakılırsa M .Kem al’in Sam sun’a gönderilme
sinde Ingilizler, Padişah, Başbakan ve Hüküm et anlaşma
içerisinde. Bilerek, isteyerek ve bir şeyler bekleyerek gön
derm işler (90). M .Kem al’i A nadolu’daki olayları bastıra
cak güçte görüyorlar, bu görevi yerine getirmesi için gön
deriyorlardı.
Prof. Jaeschke, M .Kem al’in Sam sun’a gidiş olayından
söz ederek, “ Ingiliz Dışişleri Bakanlığı dosyalarında bu
(89) Jaeschke, s.108 v.d.; Fevzi Paşa’mn da tanıklık ettiği gibi Ferit Paşa,
M.Kemal’e görev vermeden önce Ryan’a danışıp, tngilizler’in görüşünü almış
tı. Bkz: Tansel, 1/232; Bıyıkoğlu, s.I/35; Uluğ, s.38.
(90) Jaeschke, s . l l l , 113; Uluğ, s.38.
45
konu hakkında hiçbir şey yoktur; belki İngiltere Savaş Ba
kanlığı dosyalarında kimi bilgilerin bulunması olasıdır. Bu
nunla birlikte böyle bir dosya açılmasına da gerek yoktu.
Çünkü zamanıyla Sultan’m ve Dam at Ferit’in güvenini ka
zananlar doğallıkla Ingilizler’in de güvenine layık görül
müşlerdi (91).
Prof. Jaeschke’nin yargısında da görüldüğü gibi M.Ke-
mal Sam sun’a İngiliz ve Saray’ın işbirliğiyle, ortak karar
ve tutumuyla gönderildi. M.Kemal çalışkan ve yetenekli
olarak biliniyordu. Ayrıca İngiltere ve Saray’ın istediği gi
bi Alman, İttihatçı ve Enver Paşa karşıtıydı. Bundan daha
iyisini bulamazlardı. M .Kem al’den A nadolu’da filizlenen
ulusal direnişleri bastırmasını bekliyorlardı. Bu nedenle
böyle zorlu bir komutanı seçmişlerdi.
46
lu bulunan Fethi Beyi görmeye gittiğinde, “ N e biz bu du
rum da kalacağız, ne ülkeyi bu durum da bırakacağız” (93)
derken Atatürk, bu tarihsel m isyonunu dile getirmiş olu
yordu.
Ferit ve Şakir Paşalar’m imzalarını taşıyan müfettişlik
ataması hakkındaki buyruk (ferman) 30 Nisanda çıkarıldı.
Bu buyruk “ Takvim-i vakayi” nin 5.5.1919 tarih ve 3540
sayısında yayınlandı. 6 M ayısta ise basında duyuruldu. Ne
var ki işlerin gelişmesinde bir ivedilik vardı. Resmen böy
le gelişmesinin yanı sıra 1 Mayıs tarihli “İkdam ”da ise Şa
kir Paşa, “ Sivas, Van, Trabzon, Erzurum illeriyle Samsun
sancağı sivil m em urlarının M. Kemal Paşa’ca yapılacak
bildirilere uyulm asını” ve istenenin yapılmasının buyurul-
masını Ferit Paşa’dan istemişti. Savaş Bakanlığı ise M. Ke
m al’in görev yönergesini 5 Mayısta aldığını bildirdi. Y ö
nerge ise bir gün sonrasının tarihini (6 Mayıs) taşıyordu
(94). Şakir Paşa 6 Mayısta Bakanlar Kurulunda geçirilerek
görüşülen yönergeyi M. Kem al’e gönderdi. 7 Mayısta ise
“ ilgili makamlara gereken buyrukları verm eleri” ricasıyla
Başbakanlık İçişleri Bakanlığına sundu. Bunun üzerine yö
nerge, 17 Mayısta Bakanlar Kurulunda okundu ve içeriği
uygun görüldü. Bunu İçişleri Bakanı M. Ali Bey 18 M a
yısta Kayseri ve M araş m utasarrıflıklarını da içermesi öne
risiyle Savaş Bakanlığı’na gönderdi (95). Şakir Paşa, M. Ke
m al’in müfettişliğini buyruğuna verilen tüm kolordulara tel
yazısıyla bildirdi. Kâzım Paşa, 30 Nisanda iki gambotla üç
47
m otörbot’un M. Kem al’in buyruğuna verilmesini Deniz
B akanlığından rica etti. M. Kemal, birkaç kez bakanlığa
başvurarak; en az iki binek otomobili, Ateşkesten sonra
alman kararlar, jandarm anın genel güçlerini gösterir bir
kroki ve müfettişliğin giderlerini karşılayacak ödeneğin ve
rilmesini istedi. Şakir Paşa, K. Karabekir Paşa’ya zaten 8
Mayısta tüm Anadolu’nun siyasal ve askersel durumunu be
lirtir raporunu göndermişti. İsmet Paşa’nm vurguladığı gi
bi davranan M. Kemal, 11 M ayısta Sivas vali ve kolordu
kom utanlıklarından ve Samsun m utasarrıfından “ eşkıya
çetelerinin İslâm, Gürcü, Rum ve Ermeniliklerine göre sa
yı ve etkinlikleri” hakkında telyazısıyla bilgi istedi. 12 Ma
yısta M. Ali Paşa, Samsun bölgesindeki Rum çetelerine kar
şı elverişli önlem ler alınmasını Savaş B akanlığından iste
di (96). Görüldüğü gibi, sonradan hep birlikte arkasına dü
şecekleri M. K em al’in A nadolu’ya gönderilmesinde ilgili
makamlar arasında bir görüş birliği, işbirliği ve ivedilik
vardı.
Verilen Hüküm et yönergesi (talim atnam e) M. Ke
m al’in um duğundan da geniş yetkiler içermekteydi. Önem
li olduğundan 6.5.1919 tarihli bu tarihsel belgenin aynısı
nı veriyoruz:
“ Dokuzuncu Ordu kıtaları M üfettişliğine ait görevler
(Padişahça buyurulm uştur), yalnız askerî olmayıp, m üfet
tişliğin kapsadığı bölge içinde aynı zamanda sivil yöneti
m i de ilişkindir.
1- İşbu ortak görevler şunlardır:
a) Bölgede iç güvenliğin sağlanması, düzenli duruma
48
getirilmesi ve bu düzensizliğin çıkış nedenlerinin sağlan
ması.
b) Bölgede ötede beride dağınık bir biçim de varlığın
dan söz edilen silâh ve cephanenin bir an önce toplattınla-
rak uygun depolara konması ve korunması.
c) Çeşitli yerlerde bir takım kurullar (şûralar) olduğu
ve bunların asker toplamakta bulunduğu ve elaltından or-
dunun bunları koruduğu ileri sürülüyor. Böyle kurullar va
rolup da asker topluyor, silâh dağıtıyor ve ordu ile de iliş
kide bulunuyorlarsa kesin olarak yasaklanması ve buğîbT
kurulların kaldırılması.
2- Bunun için:
a) İki tümenli Üçüncü ve dört tümenli Onbeşinci Ko
lordular M üfettişlik buyruğuna verilmiştir. îşbu kolordular
eylemce ve güvenlik konularında doğrudan doğruya M ü
fettişlikle ve olağan işlem ler yani özlük işleri, genel kuv
vet (ordu birliklerinin er, subay, silâh, cephane, hayvan gi
bi araç ve gereçlerinin) sayısını gösteren durum belgeleri
vs. gibi konularda önceki gibi Savaş Bakanlığıyla haberle
şeceklerdir. Tüm en veyahut Bölge Komutanlığı veya özel
görevle atanacak subayların atanması veya değiştirilmesi
Müfettişliğin uygun görmesi ve isteğiyle olacaktır. Öbür ko
nularda gerek ve yarar görerek M üfettişliğin verdiği yöner
geyi Kolordu Komutanları aynen uygulayacaklardır. Özel
likle sağlık işleri pek önemlidir Bu konudaki inceleme ve
yapılan işlerin halka da yayılması gerekir.
b) M üfettişlik bölgesi Trabzon, Erzurum, Sivas, Van
illeriyle Erzincan ve Canik bağımsız livaları kapsadığından,
m üfettişliğin yukarda sayılan görevleri yürütm ek için ve
49
receği tüm yönergeleri işbu illerle m utasarrıflıklar doğru
dan doğruya yerine getireceklerdir.
3- M üfettişlik sınırına yakın il ve bağım sız iller (Di
yarbakır, Bitlis, Mamüretulaziz (Elazığ), Ankara, Kastamo
nu illeri) ile Kolordu Komutanlıkları da M üfettişliğin yü
rüteceği görev sırasında kendi başına yapacağı başvurula
rı gözönüne alacaklardır.
4- Müfettişliğin askerî konulara ait orunu (makamı) Sa
vaş Bakanlığı olmakla birlikte, öteki konular için ilgili yük
sek makamlarla haberleşecek ve işbu haberleşmelerden Sa
vaş Bakanlığı’na da haber verecektir” (97).
- Savaş Bakanı Şakir -
50
7) Sağlık İşleri Başkanı: Dr. Albay İbrahim Tali (Ön
gören).
8) Sağlık İşleri Başkan Yardımcısı: Dr. Binbaşı Refik
(Saydam).
9) Başyaver: Yüzbaşı Cevat Abbas (Gürer)
10) Kurmay Yardımcısı: Yüzbaşı Mümtaz.
11) Kurmay Yardımcısı: Yüzbaşı İsmail Hakkı.
12) Em ir Subayı: Yüzbaşı Ali Şevket (Öndersev).
13) Karargâh Komutanı: Yüzbaşı M ustafa Vasfi (Sü-
soy).
14) İaşe (besin işleri) Subayı: Üsteğmen Abdullah.
15) Şifreci: Kâtip Faik (Aybars).
16) Şifre Yardımcısı: Kâtip M emduh (Atasev).
17) Şifre Yardımcısı: Üsteğmen A rif Hikmet (Gerçek
çi)-
18) Şifre Yardımcısı: Teğmen M uzaffer (Kılıç) (98).
A tatürk’le yola çıkan bu devrim kurulu ne var ki, bir
takımı Kurtuluş Savaşı’nın özgürlükçü ve bağımsızlıkçı
felsefesini sonuna dek yaşatacak bir takımıysa bu felsefe
ye ters düşüp yarı yolda kalacaktır.
(981 Selke. s. 213. v.d.: Kili, s. 19; Aydemir (1971), 11/19: Ulüu. s. 63 v.d.:
Atatürk’le Samsun’a çıkanlar hakkında geniş bilgi için bkz: Dr. Fethi Tevetog-^
lu’tıun “ Atatürk’le Samsun’a Çıkanlar” yazı serisi. Türk Kültürü Der Sayı: 82"
81,84,8S, 86,87,8&. 94 J ---------- ------- :----------- --------
51
III - M. KEMAL’İN ANADOLU’YA
GÖNDERİLMESİNDEKİ GERÇEK:
52
vermezlerdi. A nadolu’daki sorunları hükümetin amaçladı
ğı biçimde çözebilecek güç ve koşullar da vardı A tatürk’te.
Alm an ve Enver karşıtıydı. İttihat Terakkili değildi (102).
İngilizlerle herhangi bir çelişkiye girmemiş, sürekli onları
okşamıştı (103).
53
verdiği ipuçlanndaki (107) düşüncelerini bilmiyorlardı. M.
Kem al’in de, “ Babıali ve Saray, benim hakkım da derin ay
m azlık içinde bulunuyorlar” (108), diyerek doğruladığı gi
bi; M. Kem al’in asıl düşüncesi, amacı bilinmiyordu.
M. K em al’i koruyor ve yardımcı oluyorlardı (109).
Zaten, bilindiği gibi, İngilizler ve hüküm et durumu öğre
nir öğrenmez M. Kem al’i hemen geri çağıracaklar. Daha
sı M. Kem al’in yola çıktığının aynı gecesi kuşkulanan İn
gilizler hemen geri döndürülmesine çalışacaklardır (110).
İngiliz arşivlerinde bulunan, Amiral W ebb’in 28.6.1919’da
İngiltere’ye gönderdiği şu raporda İngilizler’in ve Osman
lI Hüküm eti’nin M. Kem al’in gerçek dtüşüncesini bilm e
diklerini, öğrendikten sonra da hemen geri çağırdıklarını
belirtir:
54
“ Çanakkale Savaşında bir hayli şöhret yapan M ustafa
Kemal Başbakanca Sam sun’a müfettiş olarak gönderildi.
Başbakan’m niyeti kötü değildi, ama M ustafa Kemal Sam
sun’a gittiğinden beri ulusçu eylemlere girişti. Başbakan
onu çağıracağına söz verdi” (111).
55
M. K em al’in Vahdeddin ve Hükümetçe A nadolu’da
Kurtuluş Savaşı’m versin diye gönderildiğini (114), böyle
bir gizli amaç taşıdığını sanmıyoruz. Padişah’m A tatürk’e
söyledikleri ise o anki bir ruhsal durumun, esinlenmenin
ve zor koşulların yarattığı acizliğin sonucuydu. Çünkü bu
sözler konuşulurken Yunanlılar İzm ir’e çıkıyorlardı. İstan
bul işgal edilmişti. İşgalci devlet gemileri sarayın karşısın
da demirlemiş ve top namlularını sarayın pencerelerine
doğrultmuşlardı. Böylesi bir durumda söylenen bu sözler
o anki psikolojik ortamın çırpınışları ve Vahdeddin’in için
de bulunduğu çaresizliğin belirtileriydi. M. Kem al’i de şa
şırtan bu sözler bilinçli söylenmiş sözler değil, acizliğin ya
rattığı şaşkınlıklardı. Çünkü eğer, ülkeyi kurtarma doğrul
tusunda bir amaç taşısaydı bunu M. Kem al’e açıkça söy
lerdi. Tasarılarım açıklardı. İsteklerini belirtirdi. Böyle bir
davranışını görmüyoruz. M. Kem al’e değil, hiç kimseye de
bu doğrultuda bir görüş belirtmesi yok. B u nedenle bu söz
leri o anki ruhsal durumun ve şaşkınlığın belirtileri olarak
düşünüyoruz. Öyle ki bundan sonra da Kurtuluş yanlısı bir
56
tutum görülmüyor. İngiltere’nin M. Kem al’i geri çağırma
isteklerine tümüyle uyuyor. M. Kemal ve kadrosunu ölüm
le cezalandırıyor. Anadolu halkının M. Kem al’den kopm a
sını amaçlayan fetvalar göndertiyor. Halife ve Kuva’i İnzi
batiye orduları kurdurtarak A nadolu’ya saldırtıyor, yer y-
er A nadolu’yu ayaklandırıyor, Türk ulusunun kurtuluşunu
engellem ek için ne gerekiyorsa yapıyor.
Müfettişlik görevi için M. Kemal’i bizzat Vahdeddin’in
seçtiği, Kurtuluş Savaşını başlatmak için eline bir “ hattı hü
m ayun” verdiği savlan şu belgeye dayandırılmak isteniyor.
Vahdeddin’in ülkeden kaçmasından sonra, “yüzellilik”ler-
den olmamasına karşın ülkeyi terkeden eski polis m üdür
lerinden Radi Azmi (Yeğen), Vahdeddin’in San R em o’da
kendisine şunla'n anlattığını söyler:
“ Samsun’a bir müfettiş gönderileceğini öğrenince yar-
dım cılanm dan (yaveran) kurmay tuğgeneral M ustafa Ke
mal Paşa’yı da adaylar arasında göz önüne alınız, diye uyar
dım ” (115), diyor ki doğruluk payı büyüktür. Yukarıda be
lirttiğim iz gibi, Padişah Vahdeddin M. Kem al’i iyi tanıyor
ve hakkında olumlu kanıya sahipti. Padişahça M. Kem al’e
verilen 14.5.1919 tarihli “hattı hüm ayun”a yalnızca Mev-
lanazade R ıfat’ı “ Türk İnkılabının İçyüzü” kitabında rast-
lanmaktadır. Belge şöyle:
“Hükümdarlığımın yardımcısı
Kurmay Tuğgeneral M ustafa Kemal Paşa’ya
Genel Savaşın Bağlaşıklar (Üçlü İttifak) adına yitiril
m esi üzerine ortaya çıkan siyasal durum yüce soyumun
mülkü ile saltanat ve halifelik makamını çetin ve tehlikeli
(1 1 5 ) S elek , s. 2 0 9 .
57
bir ortam a sürüklediğinden yüce hükümetimin karan ile
atandığınız bölgede düzeni sağlamak ve yeni ortaya çıkan
bağlılığa aykın durum lann tümünü yasaklayıp ortadan kal
dırm a konusunda çaba göstererek ulusum un güvenliğini
sağlamak ve m ülküm ü kanşıklıktan kurtarm ak için birlik
olarak hareket edilmesini selamlarımla asker, m em ur ve
halka bildirilmesini buyururum ” (116).
Durum a bakılırsa, M. Kemal bu padişah buyruğundan
hiçbir zaman yararlanmadığı gibi, kullanmam ıştır da. Pek
kimsenin bilgisi yok bu buyruktan. Dahası M. Kemal’in ku
ruluyla birlikte Sivas’taki III. Kolordu Komutanlığına gi
den Refet (Bele) B ey’in bile, -anlattıklarına göre- haberi ol
mamıştı (117). Durum böyle de olmasa, bu belgeye daya
narak Padişahın Kurtuluş Savaşı başlatması için M. Ke
m al’i A nadolu’ya gönderdiği savunulamaz. Çünkü belge
bir takım yuvarlak sözlerle dolu. Bunlar bilinen ve norm a
linden söylenecek sözler. Kurtuluş Savaşını başlatması için
görev verici hiçbir ipucu taşımıyor. Yani M. Kem al’in atan
masını kolaylaştırmış, Padişah Vahdeddin ve Sadrazam D.
Ferit Paşa engel olmadıkları gibi, bir kısım yararlı görev
ler de beklemişlerdi.
(116) Belgenin asıl metni için bkz: Selek, s. 210; Tansel, 1/236; N. Fazıl
Kısakürek - Vatan Haini Değil, Büyük Vatan Dostu Sultan Vahidüddin, s. 185
v.d.
(117) Selek, s. 210.
58
. .. B ırtaklm savlara (iddialara) göre, padişah bu olayda
ıkı yuzlu bir siyasa izliyordu. Dışa karşı Ferit Paşa’yı tutar
ken, bir yandan da ulusçuları destekliyordu. “ Dış Paşa” di
ye adlandırdığı Sami G ünzberg’e bu tutum unu açarmış.
ı Rıza Paşa’ya Başbakanlık görevine geldiği gün; “ artık
yapacak hiçbir şey kalmayınca, hiç olmazsa yurdun can
evim kurtarsın” diye M. Kem al’i A nadolu’ya kendisinin
gönderdiğim söylediği ileri sürülüyor (118). Doğruluğu
kuşku götüren bu sav, zaten L. Kinross da pek inanmadı
ğından mış lı anlatıyor. Doğruluk payı olmadığını belge
ve kanıtlarla ispatladığımız bu tutum u N. H. Uluğ da bu tür
sapık görüşlerin l^çbir değeri” olm adığını söyleyerek
inanmadığını belirtm ektedir ( 119).
59
Padişahçı sav (tez) bu açıdan oldukça kesin konuş
maktadır. A nadolu’da Kurtuluş Savaşı verilsin diye M. Ke
m al’in bizzat Padişah Vahdeddin’ce görevlendirildiği ileri
sürülmektedir. N.F. Kısakürek’e göre Vahdeddin, Ulusal
Savaşımı yürütmesi için M. Kemal’i gizlice görevlendirmiş,
bunun için de kendisine bir “hattı hüm ayun” ile oldukça
çok para vermiştir. Dolayısıyla A nadolu’da ulusal direnişi
başlatma ilk düşüncesi Sultan Vahdeddin’indir. Dahası bu
savaşım için M. Kem al’i bizzat padişah “ ikna” etmiştir
( 120).
Kadir M ısıroğlu’yla T. M ümtaz Göztepe de aynı doğ
rultuda düşünürler. Ortak görüşleri şöyle:
“ Sultan Vahideddin, ufukta beliren korkunç tehlikele
re karşı A nadolu’da bir direnme hareketi düşünüp, bunu te
pesindeki işgal güçlerine karşın en dikkatli bir biçimde
planladı. Bu cümleden olarak yaverlerinden M. Kemal Pa-
şa’yı geniş yetki ve olanaklarla donatarak Anadolu’ya gön
derdi. İşte, yakın tarihimizde ‘M illi M ücadele’ adı verilen
Türk - Yunan Savaşı ve onun sonucu olan zaferin gerçek
leşmesini sağlayan hareketlerin en önemlisi budur. Bu da
Sultan Vahdeddin’in eseridir.
(120) Kısakürek, s. 74, 155, 169 v.d., 181 v.d., 224. Gerçi Padişah Vah
deddin de birçok yerde Atatürk’ü Kurtuluş Savaşımı versin cEye kendisinin gön
derdiğini savunur. Bkz: 12.3.1923 tarihli “ Sakıt Süitin VahideddinrinTsIain
'Alemine Beyannamesi” . Tarih ve Toplum Der. Sayı: 16, s. 272.
60
A ncak bu büyük, fakat talihsiz padişahın sonradan
‘Kuva-yı înzibatiye’nin kurulması ve bilinen ‘tetvalannör-^
taya çıkması gibi M ~K em alPaşa ve O ’rıun giriştiği savası-
mın aleyhinde görülen kimi davranışlarda bulunduğu gö
rülmüştür. Fakat bunların birincisi düşmanın gözünü boya
maya- yÖnelîlTHîr uyarlamaydı. İkincisi ise bizzat düşman
baskısının eseri idi” (121).
Kîîsıroğlu’nun “ Sultan Vahideddın’m kişiliği ve döne
m inin olaylarını tam bir Türk ve M üslüman duyarlılık ve
ölçüleriyle” incelediğini ileri sürdüğü (122) Hüseyin Hil
m i Işık da Vahdeddinci cepheden eğilerek Padişahı şöyle
aklamaya çalışıyor:
“ Sultan Vahideddin Han, silahlan alındığı, düşman fi-
lolannm Çanakkale B oğazı’nı aştığı, İmparatorluğu parça
lamaya başladıklan bir zamanda halife oldu. Bir felaket
olan Sevr Antlaşmasını imzalam adı. Osmanlı ordusu ola
rak kendini korumak için bırakmış olan biricik taburu. A va_-
sofya çevresinde sipere sokup camiye çan takm ak veva mü
ze yapmak isteyenlere ateş ediniz! buyruğunu verdi. ( . . . ) Va-
tanm düşman çizmesi altında kalan İstanbul’dan kurtanla-
mayacağım anladı. Güvendiği paşalan A nadolu’ya gönde
rip, Kurtuluş Savaşını hazırladı. A nadolu’ya subay, cepha
ne, para kaçırdı, t...') Kuva-yı İnzibatiye dive hazırladığı bir-
likleri de açıkça gönderip, kumandanlarına. ‘A nadolu’daki
güçlere katılınız!’ gizli buyruğunu verdi. İstanbul’daki iş-
61
gal ordularına sezdirmeden, Kuva-yı M illiye’yi kurdu ve
güçlendirdi” (123).
Aynı takım Vahdeddm’ın ülkeyi terk ederken sarayda
ki yüklü parayı birlikte götürmeyişini (124), padişahın le
hine değerlendirip, bununla padişahı aklamaya çalışırlarsa
da; bu durum padişahın genel tutum u yanında bir hiç kalır.
62
Gerek Kısakürek olsun, gerekse Mısıroğlu, Göztepe ve
Işık olsun, soruna Vahdeddin’i aklam a doğrultusunda bak
tıkları gibi, yalnızca salt kamlara dayanıyorlar. Savlarım
belgelem eden yuvarlak sözlerle, ileri sürmektedirler. Bel
ge olarak sundukları salt öznel nitelikli, başından veyahüt
sonradan Atatürk’e ters düşmüş kişilerin yazılı hale dahi
gelmemiş anılan. Bu nedenle bilimselliğinden zorunlu ola
rak kuşkulanılmaktadır (125).
Tüm belge ve kanıtlar incelendiğinde, olaylar izlenil-
diğinde ileri sürülen bu savlann hiç de haklı bir yanı görül
müyor. B ir kere böyle bir görevin verildiğine ait hiçbir bel
geye rastlayamıyoruz. Vahdeddin’in böyle bir düşüncesi
olsaydı görevlendireceği M. Kem al’e ve bir takım kişilere
açıkça söyler ve kimi planlar yapılırdı. M. Kem al’in gizle
diğini kabul edelim. M utlaka Hüküm et üyelerinden ve üst
düzeyli kurmay ve görevliler arasında bu sırnn bir tanığı
olurdu. En az bunlar bugün bildiklerini açıklayabilirlerdi.
Her şey Vahdeddin’le M. Kemal arasmda gizli, iki ikiye geç
medi ya?
63
Padişah Vahdeddin’in isteklerinden şunlar doğru ola
bilir. Pontus D evleti’nin kurulm asını, Enver Paşa’mn A na
dolu’ya girmesini, Sovyet düşüncesinin sızmasını önlemek,
bu noktalarda ortak düşünebilirler. Vahdeddin bu tür istek
lerde bulunabilir, M. Kemal de bu istekleri paylaşmış ola
bilir (126). Yoksa A nadolu’da ulusal direniş örgütleri kur
masını, ulusal savaşıma girmesini, kongreler düzenlemesi
ni, demokratik bir devlet kurm asını kesinlikle istemem iş
tir. Dahası A nadolu’daki ulusal, özgürlükçü ve demokratik
gelişmelerin bastırılm asını, kendi m erkezi m utlakiyetini
sağlayarak bir diktatörlüğün kurulm asını, İngiliz istekleri
nin yerine getirilerek yumuşak bir banşın yapılması orta
mının yaratılmasını istemiştir, M. K em al’de (127), Padişah
ve İstanbul yönetiminin M. K em al’i A nadolu’ya görevlen
dirirken neler istiyor, neler bekliyordu; A tatürk’ün
8.7.1932’de E. B. Şapolya’ya tutturduğu notlarında açıkça
görülür. Vahdeddin’in M. K em al’e verdiği direktif şudur:
“Am aç Samsun ve çevresinde Rum lara zulüm eden
64
Türkler’i yola getirmektir. Sonra da A nadolu’nun çeşitli
yerlerinde beliren Kuvay-i M illiye’yi ortadan kaldırmak
tır. (...) Bütün umut, yenen devletlerin istekleri dışında bir
harekette bulunmamaktır. Onların şikayet ettiği olayları da
önlem ek gerekir” (128).
65
sı değişmiş ve sonunda Padişah Vahdeddin’i bir “vatan ha
ini” olarak nitelemişti.
M. Kemal İstanbul günlerinde Vahdeddin hakkmdaki
kanısını şu sözlerde dile getiriyordu:
“ ...bir m ecnunla karşı karşıya bulunduğum u hemen
anladım. (...) Bu zavallı yarın Padişah olacaktır, kendisin
den ne beklenebilir? (130). Vahdeddin hakkmdaki güven
sizliği şu sözüyle de açıkça anlaşılır. İkili görüşmelerinde
umduğunu bulam adığı için Padişahı “ Hacı sandığımız ki
şinin koynunda haçı çıkm ıştı” (131) sözüyle değerlendiri
yordu.
Usta bir taktik adamı olan M. Kemal toplum dengesi
nin padişah-halifeden yana olduğu dönemler, padişah-ha-
lifeye karşı olmaktan ustalıkla kaçınmış; padişahla “ nes
nel koşulların zorladığı bir uzlaşm a” , “ ortak düşmana kar
şı, ortak am açlan gerçekleştirebilmek için bir birleşm e”
(132) içerisine girmişti. Nesnel koşulların zorunlu sonucu
olan bu davranışa bakarak M. Kem al’in padişah-halife yan
lısı olduğunu çıkaramayacağımız gibi, -N.F. K ısakürek’in
yaptığı gibi- padişah lehine bir sonuç da çıkaramayız.
1920’lerin sonlanna dek halifeden saygıyla sözetmeyi sür
dürmüştü. Bu tutum u 25.4.1920 tarihli T.B.M.M.’nin Ülke
Bildirisinde, 26.4.1920 tarihli Sovyet Rusya’yla emperya
lizme karşı ortak hareket etme isteğinde, 28.4.1920 tarihli
padişaha çekilen telde açıkça görülm ektedir (133). M. Ke
mal bu tel yazısında şöyle diyordu:
66
“ Kendi hüküm etim izin yönetim i altında m utsuz ve
yoksul yaşamak, yabancı tutsaklığı pahasına elde edeceği
m iz huzur ve m utluluktan bin kat üstündür” (134).
Bu sözleriyle Atatürk, Padişah Vahdeddin ve İstanbul
Hüküm etinin uzlaşmacı ve teslim iyetçi tutumlarını eleşti
riyordu. Bunların yönetim inden yarar gelmeyeceğini belir
terek şöyle diyordu:
“ Çoktan köle olduğuna kuşku kalmamış olması gere
ken Padişah ve Halifenin köleliği ile kazam labilecek ikti
darın iktidarsızlığa örnek olm ası olağan değil m idir?”
(135). Bunun sonucudur ki, “ halife ve padişahın hüküm e
ti, tutsak olmamak isteyen ulusu kendi eliyle bağlayarak
düşmanlara teslim etmeye çalışıyor” (136).
M. Kem al’in Padişah Vahdeddin’e ilk somutça çıkışı
25.9.1920 tarihinde T.B.M.M.’nin gizli oturumunda olmuş
tu. Yine burada da nesnel durum u göz önüne alarak dav
ranmış, halifeliği padişahlıktan ayrı tutarak padişah Vah-
deddin’i bir “hain” , “ düşmanların yurt ve ulusa kötülük
yapmakta kullandıkları m aşa” olarak nitelemişti (137).
67
Atatürk’ün Vahdeddin’i “hain” olarak değerlendirme
si “nesnel koşulların” düzelmeye doğru gidişiyle birlikte
daha somut olarak belirdi. A tatürk’ün 1 Kasım 1922 tarih
li Saltanatın kaldırılmasıyla ilgili konuşmasında; “ Padişah
Vahdeddin’in saltanat döneminde, Türk ulusu en derin tut
saklık çukuru önüne getiriliyor. Binlerce yıldan beri bağım
sızlık kavramının en soylu tem silcisi olan Türk ulusu bir
tekme ile bu çukurun içine yuvarlanmak isteniyor. Fakat bu
tekmeyi vurmak için bir hain, bilinçsiz, anlayışsız bir hain
gerekiyordu” diyor ve bu hainin Sultan Vahdeddin olduğu
nu açıklıyordu (138). Ona göre “bu ulusun hüküm dar di
ye, padişah diye, halife diye başında bulundurduğu Vahded
din (...) bu davranışıyla kendini öldürdü ve temsil eylediği
yönetim biçiminin yıkılmasını zorunlu kıldı. Ulus hiçbir za
m an bu hain davranışın kurbanı olmaya razı olam azdı”
(139) . Artık “A li’yle Muaviye çağı” da yaşanacak değildi
(140) . Zaten din, “ dört halifeden sonra sürekli siyasa ara
cı, çıkar aracı, baskı aracı,” yapılmıştı (141). Yani kurula
cak demokratik çağdaş Türkiye’de doğallıkla “hain” bir pa
dişah - halifeye gerek kalmayacaktı.
68
5 - M. Kemal Anadolu’ya Gönderilirken
Devlet Bütçesinden Yüklü bir Para
Ödenmiş miydi?:
69
Mayıs tarihlerinde Savaş Bakanlığına başvurarak, ivedilik
le gidebilmesi için bir takım gereksinimlerinin giderilm e
sini istemişti: “M üfettişlik karargâhmdakilerin üç aylık ma
aşlarının peşin ödenmesini, olağanüstü giderler için bir
m iktar para, iki binek otomobili, karargâhın seferi bir ka
rargâh sayılm asını” ve bunlarla birlikte ve bir takım bilgi
lerin yanı sırav “kuruldaki kişilerin hazırlıklarını yapmak
ve ailelerinin gereksinimlerini sağlam ak için gereken pa
ranın hemen verilm esini” istiyordu (147).
İki ganbot’la üç m otorbot’un M. Kem al’in buyruğuna
verildiğini biliyoruz (148). Fakat otomobillerle “yüklü pa-
ra ” nm kurula verildiği hakkında kesin bir bilgi elde ede
miyoruz. Zaten “ yüklü para” m asalını işleyen tüm yazar
lar oldukça çelişik rakam lar veriyorlar. Eğer belli bir m ik
tar para ödendiyse o da kurulun aylıkları ve bir takım gi
derlerin karşılığı olabilir ki, bundan hiçbir zaman padişa
hın devlet hâzinesini A nadolu’ya geçirdiği, Bağımsızlık
Savaşı uğruna kullanılmasını istediği sonucu çıkaramayız
(149). Belli bir m iktar ödenek ve aylık verilmiş olabilir. M.
Kemal ve kurulunun devlet görevlisi olarak gittiklerini
unutmayalım.
En yüksek rakamı veren M ısıroğlu’nun savını bir an
için kabul etsek dahi, bu çok yüksek bir para değil. Damat
Ferit Paşa 10.6.1920’de Paris’e Barış Görüşmeleri için gi-
70
derken üç-beş kişilik kurulunun giderleri için 70.000 lira
verilmişti (150). A nadolu’daki ulusal direnişleri bastırm ak
için merkezken gönderilen Şehzade Abdurrahim başkanlı
ğındaki Öğüt Kuruluna 3 milyon lira para ödenmişti (1*51).
Bol bol ödemelere bakıldığında M. Kemal ve 18 kişilik ku
ruluna ödendiği savunulan para hiç de çok sayılmaz. Bilin
diği gibi bu kurul 18 kişiydi ve Anadolu’da uzun süre ka
lacaklarından ailelerinin giderleri de peşin ödenmesi gere
kiyordu.
Fakat M. Kemal ve Kurulunun A nadolu’da büyük pa
rasal sıkıntılar çektiği göz önüne alınırsa savunulan “bü
yük paralar” ın varlığından kuşkulanıyor. Sanırım yalnız
ca, aylıkları ödenerek gönderilmiş olmalılar.
Bakanlar Kurulunun (Meclis-i Vükelâ) tutanaklarını
inceleyen Prof. T. Gökbilgin’in yaptığı açıklamalara bakı
lırsa bu rakam sanıldığı gibi büyük değil, bir görevli aylı
ğı düzeyinde. M. Kem al’in Bakanlar Kurulunda görüşülen
m ektubuna bakılırsa; M. Kem al’in A nadolu’da m ülkî m a
kamlar emrinde kullanılm ak için belli bir paranın verilme
sini, “ kendisinin İstanbul’da hareketi sırasında aldığı 1000
liranın 300’ünü Samsun m utasarrıflığına verdiğini, aynı
durumun öteki illerde de olduğunu” yazmaktadır. Hükü
m et bu sorunu çözücü kararlar aldığı gibi, 1 Haziran
1919’da da “M. Kemal ve kurulunun ödeneği Savaş Bakan
lığı bütçesinden verildiği belirtilerek, ödeneklerine yanm
aylık oranında bir zam kararı” alıyordu. Bu karardan anla-
71
şıldığma göre, kurulun aylık ödeneğinin yansı 57.269 ku
ruştu. Bakanlar Kurulu bu zammı kabul ediyordu (152).
Karar tutanaklanndan anlaşıldığına göre, 9. Ordu M ü
fettişliğiyle A nadolu’ya görevlendirilen M. Kem al’e yal
nızca 1000 lira verilmiştir. 18 kişilik kurulun aylığı ise
114.538 kuruştur. 1 Hazirandan itibaren, 57.269 kuruş da
zam yapılmıştır. Demek ki savunulan “büyük paralar” yal
nızca bir uydurmadan, sonradan yaratılan bir masaldan iba
ret. Çünkü Atatürk’ün Osmanlı Bakanlar Kuruluna gönder
diği mektup ve Bakanlar Kurulunun karan bunun açık ka
nıtıdır.
M. Kemal ve kurulu A nadolu’da para sıkıntısı çekmiş
ti. M. Kemal İstanbul’da “ M inber” e de bir m iktar para koy
muştu. Suriye’de Cemal Paşa’ya sattığı atlanndan adığı pa
rayı da bir tüccara kaptırmıştı. Askerlik aylığıyla geçiniyor
du (153).
A nadolu’ya geçerken para sorununu R auf B ey’le gö
rüşmüşlerdi. Karakol örgütünden Topçuoğlu Nazmi Bey,
R auf Bey’le beşbin lira A nadolu’ya gönderm iştir (154).
Erzurum ’dan Sivas’a gidilirken de para sıkıntısı Binbaşı
Süleyman B ey’in verdiği 900 lirayla çözülm üştü (155).
Halktan para istenmekten çekiniliyordu (156). Erzurum ve
Sivas’ta delegeleri genellikle ileri gelir kimseler ağırlıyor-
72
lardı. Otomobillerin benzinleri, Sivas Amerikan okulundan
73
6 - Anadolu’ya Gönderilişi Olayında,
M. Kemal’in Özel Kişiliğinin Payı:
77
ği ve yönlendirmesi açısından bakarak; belgeler ve kanıt
lar ışığında aydınlığa kavuşturmaya çalışacağız.
78
nılgısı da mizaç olarak kendisine çok benzeyen ve birbiri
ni tanımayan D.Ferit’i beş kez başbakanlığa getirmesi ol
muştur. Birbirlerine oldukça benziyor ve aynı yolu izliyor
lardı (162).
Katı bir İttihat Terakki düşmanı oluşu (163), İngiliz ve
D.Ferit’in etkisinde kalışı, onu kendinden önceki Osmanlı
Hükümetini yargılama ve suçlu bulma yoluna götürdü. En-
ver, Talat ve Cemal Paşalar’a aşın kin duyduğundan, bun
ların yargılanıp asılmalarını istedi. Böylece yenen devlet
lere yaranm ak istiyordu. Oysa Anlaşıklar (îtilâf Devletle
ri) Bırakışma imzalanırken savaş suçlulannın teslimini da
hi istememişlerdi (164).
Savaş Divanı kurdurularak tüm İttihat Terakki ileri ge
len Icri tutuklanıp, yargılandı.
Ermeni kıyımı ve göçürüm ü suçlulan saptanarak ağır
cezalara ve ölüme çarptınlanlar oldu (165). Böylece Os
manlI Devletini Ermeni kıyımıyla suçlanmış ve yargılama-
larla bu suçu ispatlamış oluyordu ki, bu yanılgı ve politika
hatası bugüne dek gerilememekte ve tüm Türk halkıyla bir
likte bu yanlış siyasanın cezası çekilm ektedir.^ ~
Yurtseverliğinden kuşkulanılacak ölçüde gevşek dav
ranıyor, ulusal sınırlardan ve ülke bağımsızlığından ödün
ler veriyordu. Ekim 1918 ’de M ondros Bırakışmasına giden
(162) Halit Ziya Uşaklıgil - Saray ve Ötesi, s.l 11; inal, s.2071; Tanıyan
ların gözlemleriyle D.Ferit’le karşılaştırılması için bkz: Akşin, s.597.
(163) Vahdeddin şehzadeliğinden beri ittihat Terakki düşmanıydı. 31 Mart
olayından önce Derviş Vahdeti’nin kurmuş olduğu “ Ittihat-ı Muhammedi” ör
gütüne üyeydi. Bkz: Akşin, s.37 v.d.
(164) Mikusch, s. 177 v.d.
(165) Geniş bilgi için bkz: Gökbilgin, 1/8, 36, 55; Tansel, 1/74, 105, 125;
Bıyıkoğlu, 1/24; Bayur, 1/267 v.d. D.Ferit’in yayınladığı padişah buyruğunun met
ni için bkz: inal, s.2043.
79
kurula “ Osmanlı hanedanının haklarını saklı tutm ak koşu
luyla bir takım illere “yönetsel özerkliklerin verilm esini”
(166) önermişti.
Padişah Vahdeddin işgalci güçlerin isteğiyle (167) İt
tihatçı olarak gördüğü (168) ve kendisine karşı sandığı
(169) Osmanlı M ebuslar M eclisi’ni 21 Aralık 1918 günü
A nayasa’nın kendisine tanıdığı 7. m addeye dayanarak,
M eclis’te görüşm e açmadan bir “ ferm an” ıyla (170), özel
likle Hürriyet ve îtilafçılarla anlaşarak (171) kapadı (172).
Böylece daha başında îngilizlere ve belli çevrelere karşı tes
limiyetini ortaya koymuş oluyordu.
30 M art 1919’da, Ingiliz Yüksek Kom iseri A m iral
Calthorpe ile görüşen D.Ferit, “ Türkiye’nin Ingiltere’ye,
ancak yalnız Ingiltere’ye bağlı” olmak istediğini sağlayan
ve padişah Vahdeddin’in kendi eliyle yazdığı bir tasarının
Fransızca çevirisini Ingiltere Dışişleri Bakanlığı’na gön
derilmek üzere A m iral’e verm işti. Padişah şunları istiyor-
80
du: 1) Islâm ülkeleri Osmanlı halifeye bağlı olacak, 2) In
giltere onbeş yıl boyunca Türkiye’nin yabancılara karşı ba
ğımsızlığını korum ak ve iç düzenini sağlamak için gerek
li bulduğu yerleri işgal edecektir” . 3) Erm enistan “ bağım
sız ve özgür bir Cumhuriyet olacaktır” . 4) Burgaz - Enes
çizgisi Trakya sının olacaktır. 5) Boğazlar Ingiltere’ce iş
gal edilecektir. 6) Sultan’m gerekli göreceği Osmanlı Ba-
kanlıklanna Ingiliz m üsteşarlan atanacaktır.” 7) Onbeş yıl
boyunca vali danışm anlıklanna Ingiliz başkonsoloslan ata
nacaktır.
8) Yerel meclisleri îngliiz konsoloslan denetleyecek
tir. 9) Ingiltere merkez ve taşrada m alî denetim yapabile
cektir (173).
Padişah, Damat Ferit ve Hükümet üyeleri açıkça Ingiliz
yanlışıydılar. Ingiliz Sevenler D em eği’nin kum cusu ve üye
leriydiler. Türkiye’nin kurtuluşunu İngiltere’nin güdümün
de görüyorlardı (174). Vahdeddin başa geçince, “ hangi ko
şullarla olursa olsun” banş yapmayı düşünüyordu. Ateşkes
koşullarını öğrenirken izzet Paşa’ya; “ Bu koşullar çok ağır
olmalarına karşın, kabul edelim. Öyle sanıyorum ki, Ingi-
lizler’in D oğu’da yüzyıllarca süren dostluğu ve kayırıcı si
yasası değişmeyecektir. Biz onların hoşgörüsünü daha son
ra elde ederiz” diyordu. Sait M olla’yı Ingiliz dostluğunu
sağlamada kullanıyor, M olla’nın yıkıcı tutumuna bile göz
yumuyordu. I. Dünya Savaşında Alm anya’nın yanında sa
vaşa girilişe karşı çıkıyor, “ akılsızca yapılmış bir hareket”
(173) Bu belgenin metni ve hakkında bilgi için bkz: Bayur, 1/270 v.d.; Ak-
şin, s.233.
(174) Vahdeddin’in açık Ingilizciliği hakkında geniş bilgi için bkz: Akşin,
s.413 v.d.
81_
olarak niteliyor, “ eğer başta olsaydım bu üzücü olay olmaz
dı” , diyordu. îngilizler’e olan sevgi ve saygısını “babasın
dan miras aldığım ” savunan padişah, İngiltere’yle “ dost
luk ilişkilerini yeniden güçlendirmek için elinden geleni ya
pacağını açıklıyordu. Ingiliz yetkilileri Padişah Vahded-
din’i gerçekten iyi bir “ İngiliz dostu” görmelerine karşın
aciz olduğundan, yardım dan çekiniyorlardı.
Prof. Jaeschke’nin vurguladığı gibi “ İngiliz dostluğu
nu kazanm ak için yalvarıp yakarm aları” Ingiltere’nin çı
karları söz konusu olduğu sürece yürütüldü (175).
Birinci bölümde M .Kem al’in hangi koşullar altında ve
hangi amaçlarla A nadolu’ya gönderildiğini görmüş, ülke
yi kurtarm ak gibi bir am açlan olmadığını belgelemiştik.
Düşünülen şey Ingiltere’nin isteğini yerine getirerek, Ana-
doluda filizlenmeye başlayan direniş eylemlerini yok et
mektir. Kaldı ki M .Kem al’in A nadolu’ya geçişiyle yanlış
adım attıklarını, yok etmek istedikleri şeye can verdikleri
ni anlayacaklar, önlemler arayacaklardır. Durum karşısın
da padişahın tutum u şöyle olacaktır. Belgeleyelim.
Öncelikle padişah, M .K em al’in davranışına kızıyor
du. M .K em al’in adını küfürle ağzına alıyor, onun Türk ve
M üslüm an olmadığını, asi olduğunu vurguluyordu. İşte
belgeler:
Vahdeddin 21 M art 1921 günü Ingiltere Yüksek Ko
miseri Rum bold’a şunları söylüyordu:
“ Bir avuç eşkiya tam bir etkinlik kurmuşlar... A nka
ra’nın liderleri bu ülkede dikili ağacı olmayan; ne kan ba
ğıyla, ne de başka bir şeyle ülkeye bağlı olmayan kimse-
82
ler... M.Kemal kökeni belli olmayan M akedonya devrim
cisidir. Kanı Bulgar, Sırp, Rum herşey olabilir. Daha çok
S ırp’a benziyor. Onların arasında gerçek bir Türk yoktur.
Gerçek Türk özüne bağlıdır” .
6 Nisan 1920’de de padişah, M .Kem al’le çevresinin
Bolşevik ve İttihatçı olduğunu söyleyerek İngiltere’nin düş
manlığını üzerlerine çekmeye çalışıyordu:
“A nkara’nın askerî devrim örgütü yalnızca eski İttihat
ve Terakki Partisi’nin yeniden dirilmesidir. Yunan saldırı
sının uyandırdığı duygulan sömürerek göz boyamaya ola
nak sağlayan ulusçuluk maskesi arkasına gizlenmiştir. Hal
kın % 90’ı A nkara’nın gidişine karşıdır. Ancak onlann bas
kı yöntem leriyle başkaldırm alan önlenm iştir” .
23 Mayıs 1921 ’de Vahdeddin açıkça A nkara’yı Bolşe
vik olarak niteliyor; kanştırıcı ve çılgın olduklarını vurgu
luyor ve anlaşıklann buna önlem alm alannı öneriyordu.
“Ankara liderleri kişisel amaçlarına bağlı olarak karış-
tıcılığı destekliyorlar. Suçsuz halk her ikisinin de kurbanı
dır. Kendi öz ülkesi çılgın düşünceli halkla dolup taşıyor.
Onlar Bolşevik yardımına güveniyorlar... Güdülecek siya
sa (...) Bolşevikleri Kafkasya ötesine almak olm alı” .
Vahdeddin 7 Ağustos 1922 tarihinde de M.Kemal ve
çevresini şöyle karalıyor, îngilizler’i üzerlerine kışkırtıyor
du:
“ Onlar bir devlet değil, belki asîler ve ihtilâl çiler top
luluğudur. Onlar İttihat ve Terakki Partisi’nin yeniden or
taya çıkışıdır. Bunlar çeşitli adlar altında kendi öz çıkarla
rı için bu ülkeye egemen olmaya çalışmışlardır. Bunlar yal
nızca Bolşeviklerdir. Ben ve hükümetim barış yapmaya, bu
yolda özveride bulunmaya hazırız. (...) Asîleri yok etmek
için yasal hükümet desteklenm elidir” .
83
Padişah, “ Savaşın amansız düşmanı olduğunu” , şeref
ve onurun onunla “ asî lider arasında herhangi bir uzlaşma
olanağı tanımadığını ”■açıkça söylem ekten çekinmiyordu-
M.Kemal ve çevresiyle Uzlaşmayı şerefsizlik olarak nitele
yen padişah, kaldı ki îngilizler’e tutsaklığı onun belgesi,
olarak görüyordu (176).
Padişah Vahdeddin A nadolu’nun gücü karşısında ye
tersiz kalınca sürekli‘olarak bu hareketi İngiltere’ye şikâ
yet ediyor ve bastırılmasını istiyordu. İngiliz Yüksek Ko
miserliği görevlilerinden H ohler’in 4.8.1919 günü ülkesi
ne verdiği raporda; ^padişahla-görüştüğünü, M.Kemal ve
arkadaşlarının hareketlerinden çök kaygılandığını, gecik-:1
m eden birşeyler yapılmasını istediğini yazıyordu (177).
7.8.1922’lerde padişah, Ingiliz yetkilisi Rumbold’dan “Ana
dolu’nun Kem alistler’in yürüyüşlerine uygun olmayacak
bir biçimde boşaltılm asını” , “ Kemalist ayaklanmacıları te
mizlemekte yardımcı olunm asını” isteyeceği gibi (178),
Ryan’a da 10 Nisanda göndereceği b ir adamı yoluyla “ iş
gal edilen topraklann Merkezi Hükümete teslimini/aksi du
rumda Kemalistlerin etkinliğinin oldukça artacağı” m söy
lüyordu. Yine Rum bold’un verdiği bilgilere göre padişah,
Anadolu eylemini Bolşevik olarak nitelediği gibi, İngilte
re’ye karşı yönelmiş bir hareket olarak değerlendiriyor, İn
giltere’yi Anadolu hareketi üzerine kışkırtıyor ve böylece
İngiltere tutsaklığında kendi yerini koruyabileceğini sanı
yordu. Kısaca ülkesini kendi saltanatına değişiyordu. Rum-
bold Vahdeddin’le olan görüşmesini şöyle dile getiriyor.
(176) Belgeler için bkz: Jaeschke, s. 161 v.d.; Avcıoğlu (1974), 1/205 v.d.
(177) Jaeschke, s. 104; Sanhan (1984), 11/33.
(178) Avcıoğlu (1974), 1/183.
84
“ Bolşevik olarak nitelediği Kemalistlerin içinde bulun
dukları durum u yeniden gözden geçirdi. Onların bir çeşit
silahsız hüküm et darbesi yaparak hükümeti devirdiklerini
anlattı... Kemalistlere karşı olan ve M üslüman olmayan uy
ruğun kötü durumundan söz etti. (...) Bütün bu halkın gü
düm ünü bize bırakm ak zorunda (!) olduğunu söledi.(...)
Kemalist darbe, görünüşte ulusun bir iç işidir;, ama gerçek
te ise A nlaşıklan büyük ölçüde ilgilendirir” (179).
Padişah’m M. K em al’e ve Anadolu eylemine kızgın
lığı aşın ölçüdeydi. Öyle ki Kurtuluş Savaşı’nda Türkler’in
başansm ı dahi kabullenememişti. Sevinilecek bu olaya tep
ki göstermişti. Türk askerlerinin İzm ir’e girmesi üzerine
Tevfik Paşa Hükümeti M. Kem al’i kutlamak istediyse de
Vahdeddin karşı çıktı ve telyazısı göndermesini önledi. Hü
küm etin ısrarlanna karşın padişah A nkara’yı kutlamadı
(180).
9.8.1919 günü M. Kemal padişah buyruğuyla ordudan
çıkanlm ış, fahrî yaverlik san ve nişanlan geri alınmıştı
(181). 7/8 Temmuz günü III. Ordu Müfettişliği.görevine son
verildiğinden, M. Kemal de hem ordudan hem de görevin
den aynlm ıştı (182).
Padişah, Anadolu hareketine karşıtlığını 20.9.1919 gü
nü yayınladığı kendi adını taşıyan bir bildirisiyle açıkça or
taya koydu. Bu bildiri Başbakan D. Ferit’in bir genelgesiy
le birlikte duyurulmuştu. Böylece padişah, Başbakan Ferit
ve İngiltere aynı cepheden hareket edivordu. Padişah hal
85
kı sakin olmaya ve Hükümetin buyruklarına uymaya çağı
rıyordu. Halkla Hükümet arasında ayrılık olmadığım, bü
yük devletlerin tüzegen (adil) olduklarım, onurum uzu ko
ruyacak bir barışın yapılmasını sağlıyacaklannı vurguladı
(183). Kaldı ki Temsilci Kurulun aldığı önlemlerle bu bil
diri A nadolu’ya pek sokulmadı. Ulaştığı yerlerde de etkisi
olmadı.
30.9.1919’da Amiral de Robeck, L. Curzon’a Padişa
hın, M. Kem al’in etkisinin yayılışında, korkuya kapıldığı
nı, “ İngiliz yetkililerinden güç kullanarak ulusçuları dur
durmalarını istediğini” yazıyordu (184).
5.4.1920’de Ferit Paşa başbakanlığa getirildiğinde, bir
İngiliz yüzbaşısının önünde padişahın buyruğunu okudu.
Bu buyrukta padişah, “kendisine M. Kemal ve arkadaşla
rının hakkından gelinm esi” görevini veriyordu (185).
Savaş Divanı 11.5.1920’de M. Kemal ve arkadaşları
hakkında ölüm cezası vermişti. K arar 24.5.1920 tarihinde
“ ele geçirildiklerinde yeniden yargılanm aları” koşuluyla,
Padişah Vahdeddin’ce onaylanarak Padişah buyruğu (Ira-
de-i Seniyye) olarak başbakan Ferit Paşa’nın imzasıyla ya
yınlandı. Böylece M. Kemal, Kara Vasıf, Fuat Paşa, Rüs-
tem, Dr. Adnan ve Halide Edip ölümle cezalandırılmış olu
yorlardı. Ayrıca padişah 25.5.1920’d e Fevzi Paşa (Çakmak),
6.6.1920’de de İsmet (İnönü), Bekir Sami, Celâlettin Arif,
Dr. Rıza Nur, Yusuf Kemal, M ehmet Rıfat (Börekçi), Fah-
retin (Altay)’lann “ idam ferm anlarını” onayladı. Ferman
şöyle:
(183) Bkz: Söylev, 1/113; Sanhan (1984), II/l 15; Yorum için bkz: Akşin,
s. 580 v.d.; Bildirinin tam metni için bkz: Kansu, 1/287; Nutuk - Ves. III/1005
. v.d.; Karabekir (1969), s. 267.
(184) Ulubelen, s. 201; Belge: 530.
(185) Sanhan (1984), 11/410.
86
“Kuvayi Milliye adı altında çıkarttıkları karışıklık ve
Anayasa’ya aykırı olarak halktan para toplamak, asker al
mak, bunun aksine hareket edenlere işkence ve eziyet ede
rek kentleri yıkmaya kalkışmak suretiyle iç güvenliği bo
zanların düzenleyicisi ve kışkırtıcısı oldukları savıyla hak
larında dâvâ açılan Üçüncü Ordu M üfettişliğinden uzaklaş
tırılıp askerlik mesleğinden çıkartılmış bulunan Selânikli
M ustafa Kemal Efendi, eski 27. Fırka Komutanı emekli A l
bay Kara Vasıf Bey, eski 20. Kolordu Komutanı Mirliva Sa-
lacaklı Fuat Paşa ile eski Washington elçisi ve Ankara m il
letvekili Salacaklı Alfred Rüstem ve eski sağlık m üdürü İs-
tanbul’lu Dr. Adnan Bey’le Üniversite Batı Edebiyatı eski
öğretmeni İstanbul’u Halide Edip Hanım ’m açıklaması 11
Mayıs 1920 tarihli ve 20 sayılı hüküm tutanağında yazılı
olduğu üzere Mülkiye Ceza Yasasının 45. maddesinin 1. fık
rasının yollamasıyla 55. maddenin 4. fıkrası ve 56. m adde
si uyarınca sahip oldukları askeri ve sivil rütbe ve nişanlar
la her türlü resmi ünvanlannın kaldırılmasına ve idamları
na, bu durumda kaçak bulunmaları nedeniyle m allarına el
konularak yönetimine göre yönetilmesine dair İstanbul Bi
rinci Sıkıyönetim Savaş Divanınca arkasında verilen hüküm
ve karar ele geçirildiklerinde yeniden yargılanmak koşuluy
la onaylanmıştır.
87
B u buyruğu yürütm eye Savaş Bakam görevlidir’
(186).
Vahdeddin giderek tutumunu daha da sertleştiriyordu.
M. Kemal ve arkadaşlarım ölümle cezalandıracağı gibi,
fetvalar verdirerek, İngiliz parasıyla ayaklanmalar düzen
lenerek Anadolu eylemini bastırmaya çalışıyordu. Ne var
ki kendisini aşmış olan bu harekete gücü yetmedi.
Vahdeddin’in vatan hainliği, İngiliz yanlılığı ve Ula-
sal Savaşım düşmanlığının en açık belirtisi şu olayla da or
taya çıkar.
İngiltere’nin İstanbul temsilcisi S. H. Rum bold’un İn
giliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon’a 7.3.1922 tarihinde
gönderdiği gizli yazıdan anlaşıldığına göre; Türkiye Yusuf
Kemal (Tengirşek) Bey’in başkanlığında bir kurulu Avru
p a ’ya göndermişti. Yunan propagandasına karşın Türk te
zi tanıtılmaya çalışılacaktı. Kurul üyelerinden özel yazman
Kemal Bey ilgili evrakları kayınpederinin evine bırakm ış
tı. Vahdeddin aj anlan yoluyla bu evraklann fotokopilerini
aldırm ış, yine evrakları yerine koydurmuş, fotokopileri
6.3.1922 günü bir mabeyincisiyle İngiltere Yüksek Komi
serliği baştercümanma göndermişti. Padişah bunu yapmak
la ülkesini işgalinde bulunduran bir devlete hizm et etmiş,
ulusal akıma ve yurdu kurtarma çabalanna hiyanet etmiş
oluyordu (187)
88
Belgeler ışığında bakıldığında Vahdeddin’in Ulusal
Kurtuluş Savaşı ’nın düzenleyicisi, destekçisi olmayıp; biz
zat baltalayıcısı olduğu ortadadır. Elinden gelseydi hareke
ti daha başından boğacaktı. Ne böylesi bir savaşımı düşün
müştü, ne de istiyordu. M. Kem al’i böylesi bir savaşım için
de göndermemişti. Yaptığı şey de İngiltere’yi kandırmak
için bir siyasa uyarlaması değildi (188). Eğer böyle bir ta
sarısı olsaydı, bu ölçüde somut olarak Anadolu eylemini
yok edici davranışlara girm ez, Hükümetinin de yine bu öl
çüde düşmanlık göstermesine izin vermezdi. Bunların ya
nı sıra kuramsal bir bağım sızlık anlayışına da sahip değil
di, zaten (189).
89
Cumhuriyet 'in
Kültür Hizmeti
Atatürk
• Atatürk’ün Yazdığı Yurttaşlık Bilgileri
Bülent Tanör
• Kurtuluş (Türkiye 1918-1923)
• Kuruluş (Türkiye 1920 Sonraları)
Prof. Dr. Sina Akşın
• A na Çizgileriyle Türkiye’nin Yakın Tarihi l-II
Prof. Dr. Macit Gükberk
• Aydınlanma Felsefesi, Devrimler ve Atatürk
Yunus Nadi
• Türkiye’yi Sokakta Bulmadık
Falih Rıfkı Atay
• Baş Veren inkılapçı (Ali Suavi)
Bâki Öz
• Kurtuluş Savaşı’nda Alevi-Bektaşiler
Prof. Dr. Tank Zafer Tunaya
• Devrim Hareketleri İçinde Atatürk ve Atatürkçülük
Sabahattin Selek
• Milli Mücadele (Büyük Taarruz’dan İzmir’e)
İsmail Arar
• Atatürk’ün İzmit Basın Toplantısı
Prof. Dr. Niyazi Berkes
• 200 Yıldır Neden Bocalıyoruz I-II
Ceyhun Atuf Kansu
• Devrimcinin Takvimi
Paul Dumont-François Georgeon
• Bir İmparatorluğun Ölümü (1908-1923)
Ali Fuat Cebesoy
• Sınıf Arkadaşım Atatürk I-II
Abdi İpekçi
• İnönü Atatürk’ü Anlatıyor
Paul Dumont
• Atatürk’ün Yazdığı Tarih: Söylev
Kılıç Ali
• İstiklâl Mahkemesi Hatıraları
Prof. Dr. Niyazi Berkes
• Batıcılık, Ulusçuluk ve Toplumsal Devrimler I-II
S. İ. Aralov
• Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Hatıraları I-II
Q1
Sabahattin Selek
• İsmet İnönü’nün Hatıralar
Nurer Uğurlu
• Atatürk’ün Yazdığı Geometri Kılavuzu
George Duhamel
• Yeni Türkiye Bir Batı Devleti
Bülent Tanör
• Türkiye’de Yerel Kongre İktidarları
Prof. Dr. Suna Kili
• Atatürk Devrimi-Bir Çağdaşlaşma Modeli
Falih Rıfkı Atay
• Atatürk’ün Bana Anlattıklar
Reşit Ülker
• Atatürk’ün Bursa Nutku
Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya
• İslamcılık Cereyanı I-II-III
M. Şakir Ülkütaşır
• Atatürk ve Harf Devrimi
Kılıç Ali
• Atatürk’ün Hususiyetleri
Mustafa Kemal
• Anafartalar Hatıralar
Ecvet Güreşin
• 31 Mart İsyanı
Doğan Avcıoğlu
• 31 Mart’ta Yabancı Parmağı
Metin Toker
• Şeyh Sait ve İsyanı
Süleyman Edip Balkır
• Eski Bir Öğretmenin Anıları
Yunus Nadi
• Birinci Büyük Millet Meclisi
Kemal Sülker
• Dünyada ve Türkiye’de İşçi Sınıfının Doğuşu
Prof. Dr. Neda Armaner
• İslam Dininden Ayrlan Cereyanlar: Nurculuk
Fazıl Hüsnü Dağlarca
• Destanlarda Atatürk /19 Mayıs Destanı
Yunus Nadi
• Mustafa Kemal Paşa Samsun’da
İsmet Zeki Eyuboğlu
• İlticanın Ayak Sesleri
Nuri Conker
• Zabit ve Kumandan
92
Mustafa Kemal
• Zâbit ve Kumandan ileHasbihal
İsmet Zeki Eyuboğlu
• İslam Dininden Ayrılan Cereyanlar Nakşibendilik
Ord. Prof. Dr. Yusuf Hikmet Bayur
• Ermeni Meselesi I-II
Talât Paşa
• Hatıralar
Prof. Dr. Tarık Zafer Tuuaya
• Hürriyet’in İlanı
İsmet İnönü
• Lozan Antlaşması I-Il
Sami N. Özerdim
• Yazı Devriminin Öyküsü
Nurer Uğurlu
• Atatürk’ün Askerlikle İlgili Kitapları
• Atatürk’ün Askerlikle İlgili Çeviri Kitapları
Halide Edip Adıvar
• Türkün Ateşle İmtihanı I-II-III
Prof. Dr. Muammer Aksoy
• Atatürk ve Tam Bağımsızlık
Prof. Dr. Şerafettin Turan
• Atatürk ve Ulusal Dil
Johannes Glasneck
• Kemal Atatürk ve Çağdaş Türkiye I-1I-II1
İsmet İnönü
• Cumhuriyet’inTlk Yıllan I-II
Gâzi Mustafa Kemal
• Yann Cumhuriyet’i İlan Edeceğiz (Nutuk’tan)
• Yann Cumhuriyet’i İlan Edeceğiz (Söylev’den)
Fazıl Hüsnü Dağlarca
• Gâzi Mustafa Kemal Atatürk
Eylemde/10 Kasımlarda
Ruşen Eşref Ünaydın
• Atatürk’ü Özleyiş I-II
Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil
• Atatürk’ü Anlamak ve Tamamlamak
Prof. Dr. A. Afetinan
• M. Kemal Atatürk’ten Yazdıklarım
Falih Rıfkı Atay
• Zeytindağı
Prof. Dr. Suat Sinanoğlu
• Türk Hümanizmi I-II-III
Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya
• Batılılaşma Hareketleri I-II
Charles N. SherriU
• Bir ABD Büyükelçisinin Türkiye
Hatıraları/Mustafa Kemal I-II
İsmet Zeki Eyuboğlu
• Karanlığın Ayak Sesleri / Kadirilik
Dr. Bernard Caporal
• Kemalizmde ve Kemalizm Sonrasmua
Türk Kadını I-II
Dr. Bernard Caporal - Neşe Doster
• Kemalizmde ve Kemalizm Sonrasında
Türk Kadını III - Kronoloji
Ruşen Eşref Ünaydın
• Anafartalar Kumandam Mustafa Kemal ile Mülakat
Kurt Steinhaus
• Atatürk Devrimi Sosyolojisi I-II
Bahir Mazhar Erüreten
• Türkiye Cumhuriyeti Devrim Yasaları
Sabahattin Eyuboğlu
• Köy Enstitüleri Üzerine
Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu
• ilk Meclis
Prof. Dr. A. Afetinan
• M. Kemal Atatürk’ün Karlsbad Hatıraları
Yunus Nadi
• Cumhuriyet Yolunda
Falih Rıfkı Atay
• Mustafa Kemal’in Mütareke Defteri ve 19 Mayıs
Gâzi Mustafa Kemal
• 1919 Yılının Mayısının 19’uncu Günü Samsun’a Çıktıı
Nadir Nadi
• 27 Mayıs’tan 12 Mart’a
Ord. Prof. Dr. Yusuf Hikmet Bayur
• Balkan Savaşları / Birinci Balkan Savaşı I-II-III
Tayfur Sökmen
• Hatay’ın Kurtuluşu için Harcanan Çabalar
Dr. Abdurrahman Melek
• Hatay Nasıl Kurtuldu
Ord. Prof. Dr. Yusuf Hikmet Bayur
• Balkan Savaşları / ikinci Balkan Savaşı I-II
Gâzi Mustafa Kemal
• Erzurum Kongresi
>4
/' Sabahattin Selek
• Millî Mücadele (Erzurum’da Gergin Günler)
Yasar Nabi
• 1lalkanlar ve Türklük I-II
Ceyhun Atuf Kaıısu
• Bağımsızlık Gülü
General Fahri Belen
• Büyük Türk Zaferi (Afyon’dan İzmir’e Kadar)
GA/.İ Mustafa Kemal
t Sivas Kongresi I-II-II1-IV
Doç. Dr. Suat Yakup Baydur
• Dil ve Kültür
Kadriye Hüseyin
• Mukaddes Ankara’dan Mektuplar
lirrthe Georges-Gaulis
• Kurtuluş Savaşı Sırasında Türk Milliyetçiliği
Ord. Prof. Enver Ziya Karal
• Tunzimat-ı Hayriye Devri
Fallh Rıfkı Atay
• Çankaya I-II-1II-IV-V
İdman von Sanders
• Türkiye’de Beş Yıl I-Il-III
İsmet İnönü
• I lalıralar (Birinci Dünya Harbi)
Arnold J. Toynbee
• Türkiye I-ll-III - Bir Devletin Yeniden Doğuşu
tllıami Bekir
• Altm Destan Mustafa Kemal Atatürk I-II
Prof. Dr. Mahmut Âdem
• Atatürkçü Düşünce İşığında Eğitim Politikamız
John Grew
• İlk ABD Büyükelçisinin Türkiye Hatıraları - Atatürk
vo İnönü
Dr. Bernard Caporal
• Kemalizm Sonrasında Türk Kadını I-II-III (1923-1970]
Dagobert von Mikusch
• Avrupa ile Asya Arasındaki Adam (Gazi Mustafa Kemal) I-II-III-IV
Prof. Dr. Erol ManisalI
• Dünden Bugüne Kıbrıs
Mustafa Baydar
• Atatürk’le Konuşmalar
Gazi Mustafa Kemal
• Ankara’ya Geliş (Nutuk’tan)
• Ankara’ya Geliş (Söylev’den)
Yunus Nadi
• Ali Galip Hadisesi
Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya
• Siyasal Kurumlar ve Anayasa Hukuku
Tevfik Bıyıklıoğlu
• Atatürk Anadolu’da (1919-1921)
Nadir Nadi
• 27 Mayıs’tan 12 Mart’a (1961-1962)
Oktay Akbai
• Atatürk Yaşadı mı?
Jean Deny
• Yeni Türkiye
Mahmut Esat Bozkurt
• Atatürk İhtilâli I-II-III
SSCB Dışişleri Bakanlığı
• ikinci Dünya Savaşı Yıllarında Stalin, Roosevelt ve Churchill’in
Türkiye Üzerine Yazışmaları
Edward VVeisband
• ikinci Dünya Savaşında İnönü’nün Dış Politikası I-II-III
Y.A. Bagirov
• Kurtuluş Savaşı Yıllarında Türkiye-Azerbaycan İlişkileri I-II
A. Şemsutdinov
• Kurtuluş Savaşı Yıllarında Türkiye - Sovyetler Birliği İlişkileri
Mustafa Kemal, Fevzi Çakmak, Salih Bozok, Muzaffer Kılıç, Cevat Abbas
• 30 Ağustos Hatıraları
BakA1920
• Birinci Doğu Halkları Kurultayı (Belgeleri I-II-III)
Cevdet Kudret
• Abdülhamit Devrinde Sansür I-II
Prof. Dr. Tahsin Yücel
• Türkçenin Kurtuluş Savaşı
DavidHotham
• Türkler I-II
Sadi Borak
• Atatürk’ün Özel Mektupları
Prof. Dr. Suna Kili
• Türk Devrim Tarihi İ-II-III
Cemal Şener
• Çerkeş Ethem Olayı I-II
96