Professional Documents
Culture Documents
KLİNİK PSİKOLOJİ
DERS NOTU
Tedaviye Giriş
Terapist Olmak
Neyi başarmak / neye ulaşmak istiyor; hedefi ne?
Hedefine nasıl ulaşacağını düşünüyor?
Seçtiği yöntemin / eylemlerin ardındaki gerekçe ya da kuram ne?
Böyle bir müdahalenin etkisi ne olabilir?
Müdahalenin sınırlılıkları ne?
Diğer uzmanlara ne zaman danışılmalı?
1. PANİK ATAĞI
“Kalabalık bir otobüsle evden işe gittiğinizi düşünün. Birdenbire, ortada hiç bir şey yokken kalbiniz
hızla atmaya başlıyor, nefes nefesesiniz, başınız dönüyor, mideniz bulanıyor ve panik içindesiniz. Ya
öleceğinizi ya da çıldıracağınızı düşünüyorsunuz.
Bacaklarınız sünger gibi yumuşak ama, otobüs durur durmaz kendinizi caddeye atıyorsunuz ve
koşmaya başlıyorsunuz; nereye gittiğiniz önemli değil sadece kalabalıktan uzaklaşıyorsunuz. Bu, son bir
ay içinde üçüncü kez oluyor. Bir şeylerin ters olduğunu ama ne olduğunu düşünmek bile insanı dehşete
düşürüyor. Bildiğiniz tek şey bir daha otobüse binmeyeceğiniz –işe gitmeye cesaret edip etmeyeceğiniz
bile belli değil “
25 yaşında, evli ve bir sigorta şirketinde çalışan Ramazan Bey, Hacettepe hastanesinin acil servisine
bir ay içinde dördüncü kez başvurmuştu. Kalp krizi geçirdiğini iddia ediyordu. Kardiyolog ise bunun
tersini düşünüyordu.
Hasta, probleminin yaklaşık 6 ay önce, bir müşterisine sigorta yapmak için arabasıyla giderken
başladığını söyledi. Birdenbire, göğsünde ağrı, kalp atışlarının hızlanması, terleme ve nefessiz kalmaydı.
Babası ve amcası kalp hastası olduğundan Ramazan bey de kendisinde kalp olduğundan emindi. Eşini ve
ailesini üzmemek için başlangıçta onlara hiç bir şey demedi; ama ataklar sıklaşınca doktora gitti.
Doktor ters giden hiç bir şey görmedi; rahat olmasını, dinlenmesini ve hobilerine zaman ayırmasını
söyledi. Bu önerileri yapmaya çalışmasına rağmen atakların sayısında ve yoğunluğunda artış yaşadı.
Doktorların görüşlerine rağmen bu krizlerden birinde kalp krizi geçirerek öleceğine inanıyordu.
Panik atağı, DSM-IV’te sıralanan somatik ya da bilişsel 13 belirtiden en az 4’ünün eşlik ettiği, yoğun
bir korku ya da rahatsızlık duyma dönemi olarak tanımlanır. Atak birden başlar ve hızla doruk düzeyine
ulaşır. Genellikle 10 dakikadan daha kısa süre içinde gelişir. Yakında bir tehlikenin olduğu ya da kişinin
sonunun geldiği duyumu ve kaçma isteği eşlik eder.
Başvuran kişiler genellikle korkularını çok yoğun olarak tanımlarlar; öleceklermiş, kontrollerini
kaybetmişler, çıldırıyorlarmış, kalp krizi ya da inme geçiriyorlarmış gibi olduklarını söylerler. Genellikle
atağın gerçekleştiği ortamdan kaçıp kurtulmak isterler.
Panik atağı diğer kaygı bozukluklarında da ortaya çıkabilir (sosyal fobi, özgül fobi, TSSB)
AGORAFOBİ
Nilüfer hanım, evinden dışarıya çıkamıyordu. Sokak kapısına yaklaştığı anda başı dönüyor ve
bayılıyordu. Bacakları jöle gibiydi, zorla odasına dönüyor ve yatağına kapanıyordu.
“Karım kesinlikle normal biri gibi görünüyor. Hiç kimse onun hasta olduğunu düşünmez. Ama yalnız
başına evin karşı caddesine bile yürüyemez; ama arabayla her yere uçarak gider”
“Eşim her yere gidebilir, ancak artık arabasını süremiyor, dümdüz, kimsenin olmadığı otoyolda bile
arabayı kullanamayacağını söylüyor”
Bir panik atağının ya da panik benzeri belirtilerin (birdenbire kontrolünü kaybedeceği ya da dengesini
kaybedip düşeceği korkusu gibi) çıkması durumunda yardım alınamayacağı ya da kaçmanın zor olacağı
yerlerde ya da durumlarda (örn; sinema, sınav) bulunmaktan kaygı duymadır.
Çeşitli durumlardan kaçınmaya neden olur
Durumla karşılaştıklarında sıkıntı yaşarlar
Kimileri, yanlarında biri olduğunda daha iyi başedebilirler
Musa, A.Ü. EBF’nden sınıf öğretmeni olarak mezun olmuş ve tayini memleketi Tokat’ın bir ilçesine
çıkmıştı. Bu haberi duyduktan bir kaç gün sonra, odasını düzenlerken birdenbire kalbi hızla atmaya,
nefesi daralmaya ve terlemeye başladı. Babasında da yıllar önce benzer bir atak olduğundan,
ölmeyeceğini, babası gibi psikolojik bir sorunu olabileceğini düşündü. İlerleyen günlerde, odasından
çıkamaz olmuş, çıktığı anda tuvaletinin geleceği ve bunu kontrol edemeyeceğini, arkadaşlarına, özellikle
ev arkadaşına rezil olacağını düşünüyordu.
Beklenmedik panik atakları öyküsü olmadan agorafobi ve panik benzeri belirtilerin bulunması
Üç ana konu ile ilgili korku ve kaçınmaları içerir: a) evden ayrılma korkusu; b) tek başına kalma
korkusu c) evin dışında kapana kısılmış gibi hissedeceği, sıkıntı duyacağı ya da kendisini çaresiz
hissedeceği durumlarda bulunma korkusu
Yardım sağlamanın zor olabileceği yerlerden kaçınma (kapalı yerler, alışveriş merkezleri, asansör),
toplu taşım araçları.
Her evden ayrılış sırasında biriyle birlikte olma isteği zamanla bunlara bağımlı olma hale gelme
5. ÖZGÜL FOBİ
Fobi: Korkulan nesne / durumdan bilinçli kaçınmaya neden olan mantık dışı korkudur.
Fobik uyaranın bulunması ya da bulunacağı beklentisi kişide sıkıntı yaratır
Açıkça görülen / bilinen bir nesne ya da durumdan belirgin ve sürekli bir korku duyma
Korkulan özgül bir nesne ya da durumla karşı karşıya kalmanın doğurduğu, klinik açıdan belirgin bir
kaygı vardır ve genellikle kaçınma davranışı eşlik eder
Kişi tepkisinin aşırı olduğunu bilmesine rağmen yaşam işlevlerinde sorunlar yaratır. Fobi, kişinin
işlevselliğini önemli ölçüde bozmuyor ya da sıkıntı yaratmıyorsa tanı konmaz (örn; yılanla çok seyrek
karşılaşan birinde yılan korkusu)
A. Özgül bir nesne ya da durumun (uçakla seyahat, yükseklik, hayvan, enjeksiyon, kan görme) varlığı
ya da böyle bir durumla karşılacak olma beklentisi ile başlayan, aşırı ya da anlamsız, belirgin ve sürekli
korku
B. Fobik uyaranla karşılaşma hemen her zaman birdenbire başlayan bir kaygı tepkisi doğurur
(durumsal panik atağı haline dönüşebilir). Not.Çocuklarda kaygı, ağlama, donakalma, sıkıca sarılma
davranışlarıyla dışavurabilir
C. Kişi korkusunun aşırı ya da anlamsız olduğunu bilir. Not. Çocuklar bilmeyebilir
D. Fobik durumdan kaçınılır ya da kaygı ve sıkıntıyla katlanılır
E. Kaçınma, kaygılı beklenti ya da korkulan durumda sıkıntı duyma kişinin günlük, mesleki ya da
eğitsel işlevselliğini, toplumsal etkinliğini, ilişkilerini bozar ya da fobi olacağına ilişkin belirgin bir
sıkıntı vardır.
F. 18 yaş altında süresi en az 6 aydır.
G. OKB, TSSB, AyrKygBz, Sosyal fobi, Agorafobiyle giden veya gitmeyen panik bozukluğu ile daha
iyi açıklanamaz
6. SOSYAL FOBİ
Sevinç hanım bir kaç personelin olduğu bir ilaç firmasında çalışıyordu. Arkadaşlarıyla işyerinde
yapılan doğum günü partilerinde bile sinirleri alt-üst oluyor, kendisiyle biri konuşacak diye ödü
patlıyordu. Müdürü, bundan sonra müşteri temsilcileriyle kendisinin konuşmasını istediğinde korkusu
kabusa dönüştü. “Bu inanılmaz bir korku; ayağa kalkmak ve biriyle konuşmak. Bazen bayılacağımı,
havasız kaldığımı hissediyorum. Her gece ertesi günkü konuşmaları düşünerek uyuyamıyorum. Hipnozu,
rahatlama tekniklerini ve çeşitli terapileri denedi; hiçbiri işe yaramadı. Sorununun utangaçlık olduğunu
düşünmüşlerdi, ancak sorunu sosyal fobiydi.
Belirli yoplumsal durumlarla ya da bir eylemin yerine getirileceği durumlarla karşı karşıya kalmanın
doğurduğu kaygı ve çoğu zaman kaçınmanın eşlik etmesi
Kişinin başlıca korkusu başkalarının yanında küçük düşeceği, sıkıntı duyacağı ya da utanç duyacağı bir
biçimde davranacağı korkusudur.Başkalarıyla etkileşime girmekten ya da onların yanında bir eylemde
bulunmaktan olabildiğince kaçınırlar.
Başkalarının önünde konuşma, yemek yeme, yazı yazma, genel tuvaletleri kullanma, görüşme ve
toplantılara katılma sık görülenlerdendir.
Yaşadıkları kaygıyı başkalarının anlayacağından ve gülünç duruma düşmekten korkarlar
Çeşitli somatik belirtiler gösterirler (terleme, yüz kızarması ve ağız kuruluğu gibi)Görülme sıklığı %2-
3’tür.
Kadınlarda daha çok görülmekte, erkekler daha çok kliniğe başvurmaktadır
Korkularının aşırı ya da anlamsız olduğunu bilirler. Örneğin, polis tarafından gözleneceğine ilişkin
inancından ötürü başkalarının yanında yemek yemeyen ve bu korkusunun anlamsız olduğunu bilmeyen
kişide sosyal fobi yerine sanrılı bozukluk tanısı konacaktır.
Böyle bir korku duyulması anlamlı görüldüğünde tanı konmamalıdır (örneğin, yeterince
hazırlanmadan sözlü sınavda adının söyleneceği korkusu)
Kişi böyle bir etkinliği sık sık yapmak durumunda kalmıyorsa ve kaygılı beklenti yoksa tanı konmaz.
Eşlik eden özellikler: Eleştirilmeye, reddedilmeye, olumsuz değerlendirilmeye aşırı duyarlılık,
haklarını savunmada güçlük çekme, düşük benlik saygısı
Korkular, pek çok toplumsal durumu kapsıyorsa (söyleşi başlatma, sürdürme, karşı cinsle çıkma,
üstlerle konuşma gibi) “yaygın sosyal fobi” belirleyici eklenir.
Tanımadık insanların olduğu toplumsal durumlarda “performans” kaygısı, sahne korkusu ve utangaçlık
sıklıkla görülür. Kaygı ya da kaçınma davranışı işlevsellikte bozulmaya ya da belirgin bir sıkıntıya yol
açmıyorsa tanı konmamalıdır.
FOBİLERİN NEDENLERİ
Psikoanalitik Kuramlar
İlk çalışan kişilerden biri Freud’dur. “Küçük Hans” Vakası
Kaygı bozuklukları belirtilerinin çatışmaya karşı geliştirilen bilinçdışı savunma olduklarını ve kaygının
yüzleşilemeyecek kadar acı verdiği görüşüne katılırlar.
Kaygı, idden gelen dürtü ile yer değiştirir ve ikisinin arasında –asansör fobisi, kapalı yerler gibi-
sembolik bir bağlantı vardır. Kişi bunlardan uzak kalarak çözülmemiş çatışmalarından da kaçınmış olur.
Model Alma:
Model alma yoluyla da fobik tepkilerin geliştiği görülmüştür
Bandura’nın zil sesine korku deneyi: Vicarous Koşullama
Vicarous öğrenme, sözel yolla da olabilir (örn: annesi kediden korkan birinin kedilerden korkması)
Operant Koşullama
Fobik tepkileri olumlu sonuçlar izlediğinde de fobiler gelişebilir. Örn: Ana-babasına yakın olmak
isteyen bir çocuk, okula gitmemek için öne sürdüğü gerekçeleri ana-babası kabul eder ve onların yanında
kalırsa ödüllendirilmiş olur
Psikoanalitik Yaklaşımlar
Kaygı ve kaçınmanın temelinde olduğu varsayılan bastırılmış çatışmalar su yüzüne çıkarmak tedavinin
temel hedefidir.
Fobinin kendisi “semptom” olarak görüldüğünden bununla ilgilenilmez.
Sık kullanılan tekniklerden biri “serbest çağrışım”dır; bir diğeri “rüya analizleri”dir.
FOBİLERİN TEDAVİSİ
Davranışçı Yaklaşımlar “Korkularınızla başetmenin yolu onlarla yüzleşmektir” (Tenko-bir çizgi film
kahramanı)
Başlıca tekniklerden bir “sistematik duyarsızlaştırma”dır.
Araştırmalar “Maruz Bırakma” tekniğinin daha etkili olduğunu göstermiştir.
Maruz Bırakma: Aşamalı ya da doğrudan; canlandırma (imgeleme / imagination) ya da canlı (gerçek
/ in vivo)maruz bırakma gibi farklı
Model Alma Tekniği: Film ya da terapisti ya da başka birini izleme
Taşırma Tekniği: Oldukça rahatsız edici olduğundan, terapistler tarafından seyrek olarak kullanılır
Davranışı Biçimlendirme Tekniği: Her bir aşama ödüllendirilir
8. OBSESİF-KOMPULSİF BOZUKLUK
Hülya Özcan, 30 yaşında, dört çocuk annesi bir kadındı. Bir kaç yıldır kaygılı olmasına rağmen daha
önce hiç uzman yardımına başvurmamıştı. Son üç aydır artan bir şekilde kendini depresif, çökkün
hissediyordu, çevresindekiler yardım için bir yerlere gitmesini önerdiler.
Son bir kaç aydır, özellikle çocuklarının güvenliği konusunda dalıcı, tekrarlayıcı düşünceler zihnine
giriveriyordu. Ciddi bir kazanın olduğu imgelemi-düşemini kurarken kendini buluveriyordu; bu
düşünceleri zihninden sökemiyordu. Bunlardan birinde, oğlu Sinan’ın okulda top oynarken ayağını
kırdığını imgeledi. Bunu düşünmek için ortada hiç bir neden yoktu; ancak okula telefon edene kadar
rahatlayamıyordu. Okuldan oğlunun hiç bir şeyi olmadığını öğrenmesine rağmen, oğlu eve sağ salim
geldiğinde şaşırıyordu.
Günlük etkinliklerinin de sayı saymalarla mahvolduğunu söyledi. Bazı rakamların Hülya hanım için
özel bir anlamı vardı. Örneğin, markete gittiğinde raflarda duran ilk yiyeceği aldığında (ekmek gibi) en
büyük çocuğunun başına bir felaket geleceğini düşünüyordu; ikincisini alırsa ikinci büyük çocuğuna
gibi...
Çocuklarının yaşları da önemliydi; raftaki altıncı yiyecek altı yaşındaki çocuğuna tekabül ediyordu ve
onu alırsa altı yaşındaki çocuğunun başına kötü bir şey gelirdi. Çocuklarının güvenliğini sağlamak için
belli yiyecekleri satın almamalıydı. Zaman içinde çocukların yaşı değiştiği için, her alışveriş belli bir
dikkat istiyordu.
Sayılarla olan meşguliyeti diğer etkinliklerine de yansıdı. Örneğin bir bardak çay içtiğinde,
çocuklarını kurtarabilmek için dört bardak daha içmeliydi.
Hülya hanım, bu saymaların saçma sapan olduğunu biliyor ancak düşünmeden edemiyordu. Acelesi
olduğunda, dikkatli bir biçimde sayamadığında büyük bir sıkıntı yaşıyordu; gergin, sinirli oluyor, bir
türlü rahatlayamıyordu. Dikkatli sayamadığı anlardan bir kaç gün sonra ise, çocuklarının başına –
kaçınılmaz olarak- bir şey geliyordu.
Dört çocuklu bir ailenin başına bir kaç günde bir ufak tefek kazaların olması normaldi; ancak, Hülya
hanım bunun nedenini kendi sorumluluğu olarak görüyordu “doğru biçimde saymadığı zaman bunlar
çocuklarının başına geliyordu”.
Hülya hanım, bu sıkıntılarının yanı sıra evliliğinde de mutsuzdu. Kocası çok genç olmasına rağmen
kalp hastası olmuştu ve günlük hareketler bile hayatını tehlikeye atabiliyordu. Bu nedenle işinden
ayrılmak zorunda kalmıştı. Gününün tamamını TV karşısında geçiriyordu; evin tüm
işlerinin,sorumluluğunun, çocukların bakımının v.b. Hülya hanımda olduğunu söylüyordu.
Hülya hanım, bütün gün çamaşır, bılaşık, temizlikle uğraşıyordu. Çocukları da söz dinlemiyor,
öğretmenlerinden sürekli şikayet geliyor, gece yatıncaya kadar birbirleriyle kavga ediyorlardı. Bazen
evi terk etmek aklına geliyor ama bunu yapmayacağını da biliyordu. Her fırsatta odasına kapanıp
saatlerce ağlıyordu.
Obsesyonların (belirgin kaygı ya da sıkıntıya neden olan) ve/ya da kompulsiyonların (kaygıyı giderme
işlevi gören) bulunmasıdır.
Obsesyonlar, istenmeden gelen ve uygunsuz olarak yaşanan ve belirgin kaygı ya da sıkıntıya neden
olan, sürekli düşünceler, dürtüler ya da imgelerdir.
Ego-Distoniktir: içeriğinin kişiye yabancı gelmesi, kendi denetiminde olmadığı, sahip olmayı
beklemediği düşünce
Kompulsiyonlar bazı davranışları ya da ritüelleri tekrar tekrar yapmaya ilişkin duyulan dayanılmaz
içtepi; yineleyici davranışlar (el yıkama, kontrol etme gibi) ya da zihinsel eylemlerdir (dua etme, sayma,
sözcükleri sessizce tekrarlama gibi).
Kompulsiyonların amacı haz almak değil kaygı / sıkıntıdan kurtulmaktır.
Kompulsiyonların korunulması ya da etkisizleştirilmesi gereken durumlarla gerçekçi bir bağlantısı
yoktur
Obsesyonları olan kişi genellikle bu düşüncelere, imgelere önem vermemeye ya da bunları
baskılamaya çalışır ya da başka bir düşünceyle ya da eylemle (kompulsiyon) bunları etkisizleştirmeye
çalışır. Örneğin, ocağın kapanmasından kuşku duyan kişi güvence duymak için tekrar tekrar kontrol
ederek bu düşüncesini etkisizleştirmeye çalışır.
Zamanın boşa harcanmasına yol açacak derecede ağır olan (günde 1 saatten fazla) ya da belirgin bir
sıkıntıya ya da işlevsellikte bozulmaya neden olan, yineleyen obsesyon ya da kompulsiyonlardır
Obsesyonlar kişinin kaygısını artırır, kompulsiyonları yerine getirmek ise azaltır. Kompulsiyonu
yerine getirmeye direnç gösterme yine kaygıyı artırır.
Obsesyonlar
Obsesif Şüpheler: Bitirilen bir işin yeterince iyi yapılmadığına ilişkin şüpheler; Kapıyı kapatım mı?
Obsesif Düşünceler. Eğer .... Olursa; ya da eğer..... Olmuşsa
Obsesif Dürtüler: uygunsuz dürtüler; ..herkesin içinde küfür edersem
Obsesif Korkular: Ya zarar verirsem; herkesin içinde eşimle aramda geçenleri anlatırsam
Obsesif İmgeler. Çocuğunun balkondan düşme görüntüsü
Kompulsiyonlar
Kontrol etme; sayma;
Kompulsiyonlara çok az direnç gösterilir
Temizlik için derslerinden kalmasına rağmen kompulsif temizliğin ahlaki açıdan daha doğru olduğuna
inanabilirler. Hastalıkları kompulsif eylemlerle belirli olan kişilerde açık davranış bozukları gözlenebilir
(ayrıntılı ritüeller ve/veya yineleyici davranışların başkalarının yanında yapılması)
Obsesyonel düşünce ve kompulsif dürtülerin çoğu mantıkdışı ya da tuhaftır. Kişi, O vK’larının aşırı ya
da anlamsız olduğunu kabul eder.
Görülme sıklığı %2-3’tür
OKB’si bulunan hastaların %25’inde OK kişilk bozukluğu özelliklerinin olduğu görülmüştür
Davranışçı Kuramlar
Öğrenilmiş davranışlardır; sonuçları pekiştirildiğinden devam ettirilir. Sonuçlardan biri korkunun
azalmasıdır
Örn; obsesif el yıkama, mikrop bulaştığı düşüncesine karşı geliştirilen bir kaçma davranışıdır. Örn;
kontrol ederek kişi olumsuz olayı engellediğini düşünerek rahatlar
Düşünceleri baskılamaya çalışmak tam-tersi etki yapar: “Beyaz fili düşünme” “Beyaz fili düşün”
Bilişsel Kuramlar
Olumsuz olayın olma olasılığını yüksek görürler (risk yüksek); kontrol az; sorumluluk çok
TEDAVİ
Psikoanalitik Kuramlar
Tedavinin hedefi fobilere benzer; bastırılmış dürtülerle yüzleşmek, neyin doyurucu olduğunun farkına
varmak.
Dalıcı düşünceler ve kompulsiyonların egoyu koruduğu düşünülerek, obsesif-kompulsif belirtileri
azaltmaya çalışılmaz
Davranışçı Kuramlar
Duyarsızlaştırma teknikleri ile kaygıyı azaltma
Düşünce durdurma tekniği: Obsesif düşnce daldığında terapistin “durdur” diye bağırması; sonra
danışanın aynısını uygulaması
Tepki Önlemeyle birlikte Maruz Bırakma tekniği: Elini kirletip yıkamaması
TSSB;
1. Uykuda görülen rüyalarla ve uyanıkken düşünülen düşüncelerle travmayı yeniden yaşama,
2. Travmayı anımsatan şeylerden kaçınma ve duygusal tepkisizlik gösterme
3. Sürekli bir aşırı uyarılma durumu
4. Belirtiler en az bir ay sürmelidir.
Belirtiler travmatik olaydan sonraki dört hafta içinde ortaya çıktığı ve iki günle dört hafta arasında
sürdüğü kişilere “AKUT STRES BOZUKLUĞU” tanısı konur.
Belirtiler
Olayı sıkıntı duyarak yeniden yaşama, kaçınma, duygusal tepkisizlik ve sürekli aşırı uyarılma
Hastaların tepki verme düzeylerinde azalma görülür. Buna “Duygusal anestezi” de denmektedir. Örn,
kişi içinde bulundukları ortamlara yabancı hissettikleri, zevk alamıyor oldukları, özellikle sevgi ya da
cinselliğe eşlik etmesi beklenen duyguları yaşayamadıklarından şikayetçi olabilirler
Her an tetikte olma, ürkme, sıçrama-irkilme tepkileri, uykuya dalmada güçlük, kabuslar, düşüncelerini
toparlayamama gibi şikayetler yer alabilir
Her çeşit depresif belirti eşlik edebilir.
DSM-IV-TR’ye göre TSSB Tanı Ölçütleri
A. Aşağıdakilerden her ikisinin de bulunduğu bir biçimde kişi travmatik bir olayla karşılaşmıştır:
1. Kişi gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır bir yaralanma ya da kendisinin ya da
başkalarının fiziki bütünlüğüne bir tehdit olarak yaşamış, böyle bir olaya tanık olmuş ya da böyle bir
olayla karşı karşıya kalmıştır.
2. Kişinin tepkileri arasında aşırı korku, çaresizlik ya da dehşete düşme vardır. Not: Çocuklar
bunların yerine disorganize ya da ajite davranışlarla tepkilerini dışavurabilirler
B. Travmatik olay aşağıdakilerden (biri ya da daha fazlası) yoluyla sürekli olarak yeniden yaşanır:
1. Olayın, elde olmadan tekrar tekrar anımsanan sıkıntı veren anıları; bunların arasında imgeler,
düşünceler ya da algılar vardır. Not: Küçük çocuklar travmanın kendisinin yer aldığı ya da değişik
yönlerinin yer aldığı oyunları tekrar tekrar oynayabilirler
2. Olayı, sık sık, sıkıntı veren biçimde rüyada görme Not. Çocuklar, içeriğini anlamaksızın
korkunç rüyalar görebilirler (o yaşantıyı yeniden yaşıyor gibi olma duygusunu, illüzyonları,
halüsünasyonları ve “flashback”leri kapsar)
3. Travmatik olay sankli yeniden oluyormuş gibi davranma ya da hissetme
4. Travmatik olayın bir yönünü çağrıştıran iç ya da dış olaylarla karşılaşma üzerine yoğun bir
psikolojik sıkıntı duyma
5. Travmatik olayın bir yönünü çağrıştıran iç ya da dış olaylarla karşılaşma üzerine fizyolojik
tepki gösterme
C. Aşağıdakilerden üçünün ( ya da fazlasının) bulunması ile belirli, travmaya eşlik etmiş olan
uyaranlardan sürekli kaçınma ve genel tepki gösterme düzeyinde azalma (travmadan önce olmayan)
1. Travmaya eşlik etmiş olan düşünce, duygu ya da konuşmalardan kaçınma çabası
2. Travma ile ilgili anıları uyandıran etkinlikler, yerler ya da kişilerden uzak durma çabası
3. Travmanın önemli bir yönünü anımsayamama
4. Önemli etkinliklere karşı ilginin ya da bunlara katılımın belirgin olarak azalması
5. İnsanlardan uzaklaşma ya da insanlara yabancılaştığı duyguları
6. Duygulanımda kısıtlılık (örn, sevme duygusunu yaşayamama)
7. Bir geleceği kalmadığı duygusunu taşıma (örn; mesleği, evliliği, çocukları ya da olağan bir yaşam
süresi olacağı beklentisi içinde olmama)
B. Sıkıntı doğuran olayı yaşarken ya da bu olayı yaşadıktan sonra kişide aşağıdaki disosiyatif
belirtilerden üçü (ya da fazlası) bulunur:
1. Öznel uyuşukluk, dalgınlık duyumları ya da duygusal tepkisizlik
2. Çevrede olup bitenlerin farkına varma düzeyinde azalma (örn: afallama)
3. Derealizasyon
4. Disosasiyatif amnezi (yeni, travmanın önemli bir yönünü anımsayamama)
C. Travmatik olay şunlardan en az biri yoluyla sürekli olarak yeniden yaşanır: Gözönüne tekrar
tekrar gelen görüntüler, tekrarlanan düşünceler, rüyalar, illüzyonlar, “flashback”ler, o yaşantıyı
yeniden yaşar gibi olma ya da travmatik olayı anımsatan şeylerle karşılaşınca sıkıntı duyma
Belirtiler:
Sürekli bir kas gerginliği, gevşeyememe, düşüncelerini toplamada güçlük, uykusuzluk, huzursuzluk ve
yorgunluk a) kaygı b) motor gerginlik: sarsaklık, huzursuzluk ve baş ağrıları ile kendini gösterir c)
otonomik hiperaktivite: nefes daralması, aşırı terleme, çarpıntı d) bilişsel vijilans: huzursuzluk ve
kolayca irkilip sıçramasından anlaşılır. “diken üzerinde” olduklarından, kızıp sinirlendiklerinden, baş,
boyun sırt ağrılarından yakınırlar.Kollarında ve ellerinde genel bir titreklik hali vardır. Kolay terlerler,
yüzlerine ateş bastığı duyumunu yaşarlar; ağız kuruluğu ya da tükürük artışı hissi, ses kısılması
görülebilir Olumsuz beklenti içinde olmaları “diken üzerinde” durmalarına, kolay yorulmalarına neden
olur. Düşünceleri dağılır ve dikkat toplamada güçlük yaşarlar.
Davranışçı Kuram
Kaygı, klasik koşullama yoluyla öğrenilir; fobilerden farkı, koşullu uyaranların sayısı oldukça fazladır
Bilişsel-Davranışçı Kuram
Kontrol ve çaresizlik; öğrenilmiş çaresizlik (learned helplessness)
İnsancıl Kuramlar
Doğuştan getirilen özellikler, -olumlu ve güzel- ifade bulamadığında, kişi kendini
gerçekleştiremediğinde yaygın kaygı bozukluğu belirtileri ortaya çıkar.
DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI
Başlangıçta Ali’ye karşı olumlu davrandı: onunla konuştu, su içirdi, kucağına alıp pış pışlayarak
salladı v.b. Neredeyse her akşam bu döngü devam ettikçe Nuray hanımın hoşgörüsü azalmaya başladı.
En sonunda aynı yatakta yatmaya başladılar. Doktorlar Alide herhangi bir sorun göremediler ve bir
psikoloğa gitmesini önerdiler.
Gittiği terapist Nuray hanım ve ailesi hakkında soru sormaya başladı. Nuray hanım 30 yaşındaydı ve
kocasından bir yıl önce boşanmıştı; Ali, üç çocuğunun en küçüğüydü. Dışarıdan liseyi bitirme
sınavlarına giriyordu, ancak pek başarılı değildi. Tüm gününü Aliyle evde geçiriyordu.
Kocasının maddi durumu iyi olduğundan yaşadıkları evi Nuray hanıma bırakmıştı. Boşandıktan hemen
sonra kocası oldukça genç bir kadınla evlenmişti ve ayda bir gün çocukları görmeye geliyordu.
Terapist, bu bilgilerden sonra, Alinin uyku sorunlarının ne zaman başladığını ve hayatlarını nasıl
etkilediğini sordu. Bunları anlatırken Nuray hanımım gözleri doldu, ağlamaya başladı. Terapist, Alinin
problemlerini şimdilik bir kenara bırakıp, Nuray hanımın sorunlarını konuşmayı önerdi.
Bipolar Bozukluk
Muzaffer Bey, hastaneye yatırıldığında hiç durmadan konuşuyordu. Bir dakikada yaklaşık 300 sözcük
söyleyebiliyordu. Hastanedeki diğer hastaları, çalışanları iddiaya tutuşmaya zorluyordu.
Kendisinin, Türk milli futbol takımının antrenörü olduğunu söylüyor, hastanede takımlar oluşturup
maç yapmak istiyordu. Oldukça hızlı hareket ediyor, bir odadan diğerine nerdeyse koşarcasına girip
çıkıyordu. En ufak bir eleştiride ise öfkesi patlamaları gösteriyordu. Çalışsanlardan biri hemşire
odasına girmesini engellediğinde, kendisini insan hakları derneğine şikayet edeceğini söyledi.
Son üç gündür hiç uyumamıştı, sakalları çıkmış, saçı başı darmadağındı. Gözleri yorgunluktan
kısılmış, kan oturmuştu; ancak yine de gözlerinde büyük bir heyecan vardı.
Son iki haftadayaşamı tamamen değişmişti. Muzaffer bey evli, 35 yaşında ve iki çocuk babasıydı. Bir
lisede beden öğretmeniydi, okulun futbol takımını çalıştırıyordu. Muzaffer beyin hastalığının
nüksetmesine kadar, takımı oldukça başarılı sonuçlar alıyordu. Ankara bölgesindeki tüm maçları
yenilgisiz kazanmış ve Türkiye şampiyonluğuna doğru gidiyorlardı. Okulları uzun yıllardır hiç bir
şampiyonluk yaşamamış, bu maçları tüm okul büyük bir heyecanla izlemekteydi.
Muzaffer beyin geçirdiği ilk psikolojik rahatsızlığı değildi, ilk ciddi epizodu üniversitede okurken
yaşamıştı.
Ortada tetikleyici herhangi bir olay yoktu; tam tersine her şey yolunda gibiydi. Beden eğitimi
bölümünün futbol takımında oyunuyordu. Arkadaşları arasında oldukça popülerdi, başarılarından ötürü
bir kaç burs birden alıyordu ve derslerinde de oldukça başarılıydı.
Üçüncü sınıfın bahar döneminde, hiç bir şeye ilgi duymamaya başladı. Ne derslere giriyor, ne de ders
çalışıyordu. Arkadaşlarıyla da vakit geçirmekten hoşlanmaz olmuştu. Arkdaşları onun depresif olduğunu
düşünüyor, o ise hiç bir şey umurumda değil diyordu. Kız arkadaşıyla seyrek görüşüyor, görüştüğü
zamanlarda da her davranışını eleştiriyordu. Zamanının çoğunu odasında TV seyrederek geçiriyordu,
hangi programı izlediğinin bile farkında değildi. Hoşuna gittiği için değil ses olsun diye TV’u açık
tutuyordu.
Antrenöre, futbol oynayacak enerjisi olmadığını söyledi. Ne takımın geleceği ne de kendi geleceği
umurunda değildi. Antrenörü sorunun yalnızca motivasyonsuzluktan kaynaklanmadığını düşünerek
üniversitenin psikolojik danışma merkezine yönlendirdi. Orada bireysel danışma almaya başladı, aynı
zamanda antidepresan ilaç kullanmaya da başladı. Bir kaç hafta sonra normal işlev düzeyine döndü ve
terapi de ilaç kullanımı da kesildi.
Muzaffer bey aralıklarla aşırı düzeyde hırslı ve enerjik oluyordu.
Dönem sonu sınavlarında günlerce hiç uyumadan ders çalışabiliyordu. Bu hırsları ve enerjiyi kimse
farketmedi, böyle olması üniversitenin yarışmacı ortamında başarıyı getiriyordu.
Daha sonra, ilk depresif episoda benzer iki depresif epizod daha yaşadı. Her ikisi de çabucak geçti.
Sonuncusu hastaneye yatırılmasından bir yıl önceydi. İşi ve takımı hakkında oldukça kaygılıydı, defansta
oynayan oyuncusu sakatlanırsa ne yapacaktı, ileride kimi oynatacaktı, geçen yılki başarıyı tutturamazsa
ne yapacaktı gibi endişelerden kendini alamıyordu. Son bir aydır ise, bu endişeler obsesyonlara
dönüşmüştü. Uykuya dalamıyor, daldığında ise gecenin bir yarısında uyanıyordu.
Karısı ve çocukları bu durumu farketti; onu sürekli düşüncelere dalmış buluyorlar ya da sürekli
çocuklara ve karısına söyleniyordu. Daha sonra da takımdan bir oyuncunun bir başka okula gittiği,
yardımcı öğretmenin de başka bir şehre tayinin çıktığını öğrendi. Bu olaylar takımının başarısı üzerinde
hiç bir etki yapmayacak olmasına rağmen, o bu olaylarları bir felaket gibi algıladı.
Kaygı ve endişeleri depresyona dönüştü. Neredeyse hiç hareket etmiyor, sorulara cevap vermiyordu.
Konuşması yavaştı, bir ya da iki kelime söyleyebiliyordu. Ya uzun saatler boyu uyuyor, yatağından
çıkmıyor ya da oldukça hareketliydi. İşinden istifa etmeyi düşündü; bunun nedeni olarak ise
meslektaşlarından biriyle yaptığı küçük bir tartışma gibi bir iki ufak tefek olayı gösterdi. Yaptıkları için
karısından ve çocuklarından da sürekli af diliyor, kendini çaresiz hissediyordu. İntiharı tek seçenek
olarak görüyordu ancak karısı ve çocukları onu bırakmıyorlardı. Karısı bir doktora başvurdu ve lityum
karbonat tedavisine başlandı. Bir iki hafta içinde işine geri döndü.
Son bir aya kadar her şey daha normal görünüyordu; Muzaffer bey evde oldukça heyecanlıydı,
maçları karısına hevesle anlatıyordu. Karısı bu değişikliği biraz korkarak karşılıyor ancak Türkiye
şampiyonluğuna hazırlanmanın heyecanı olarak yorumluyordu.
Şampiyonanın yapıldığı gün, Muzaffer bey çok heyecanlıydı; maçtan önce soyunma odasına tarihi bir
kılıçla geldi, kılıcını sağa sola savuruyor ve sporcularından savaşçı gibi oynamalarını istiyordu. Maçı
kazanmalarının ardından odasından hiç çıkmadı, yerel gazatecilere röportajlar veriyor, dünyanın en
büyük antrenörü olduğunu, bundan sonra okuldaki –bir bayan öğretmenin adını vererek- onunla
gezeceğini, romantik ilişkileri olduğunu, v.b. Demeçler veriyordu.
Haberler gazetede yayınlanınca okul müdürü parladı ve onunla kavga etmeye gitti, günlerdir
odasından çıkmayan ve sürekli konuşan Muzaffer Beyin durumunun hiç de iyi olmadığını farketti.
Karısına telefon etti, ancak Muzaffer bey hastaneye gitmeyi reddediyor, onları öldürmekle tehdit
ediyordu.Daha sonra polis çağrılarak hastaneye sevk edildi.
DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI
Duygudurum bozuklukları, genel olarak
Depresif Bozukluklar,
Bipolar Bozukluklar olarak sınıflandırılır
Depresif Bozukluklar
Majör Depresif Bozukluk: bir ya da birden fazla majör depresif epizod yaşama
Distimik Bozukluk: kronik bir depresif ruh halinin olması; depresif duygudurum majör depresyondan
daha hafif düzeyde seyreder; “en az 2 yıl boyunca hemen her gün depresif duygudurumun bulunmasının
yanı sıra bir majör depresif epizodun tanı ölçütlerini karşılamayan diğer depresif semptomların
bulunması”
MANİK EPİZOD
Manik epizod deneyimi yaşayanlar
Uygunsuz ve kontrolsüz bir neşelilikle (efori) birlikte genellikle sözel ve bedensel hareketlilikte aşırı
artış
Bu konuşmalar genellikle bağlantısız ve bütünlükten yoksundur; bir konudan diğerine atlamalar
görülür
Aşırı hareketliliğe uykuya olan gereksinimde azalmalar eşlik eder
Günlerdir uykusuz olmalarına rağmen yorgunluktan eser olmayabilir ve kendilerini çok iyi
hissettiklerini söyleyebilirler
Uygunsuz sosyal davranışlarda ve yargılamalarda bulunabilirler; sosyal ve cinsel sınırlılıkları oldukça
zayıflayabilir: Örn, sokakta tanımadıkları insanlara yiyecek, para ve öğüt dağıtabilirler; tanıdıklarına
gece yarısı telefon edebilir, paralarını olmadık işlere yatırabilir, kredi kartlarıyla milyarlarca liralık
alışveriş yapabilirler
Bu belirtiler manik epizodların hepsinde görülmeyebilir; normal düzeyden psikotik düzeye kadar
değişebilir; kimilerinin belirtileri artarken kimilerinin belirtileri sabit düzeyde kalabilir.
Bipolar Bozukluk
Nalan, son dört aydır zamanının çoğunu yatakta geçiriyordu. Umutsuz, değersiz ve çaresiz
hissediyordu; dikkatini toplamakta güçlük çekiyordu. Bir gün aniden, duygudurumu iyileşiverdi. Keyifli,
konuşkan ve neşeli oluverdi. O gece sabaha karşı 2.30 da uyandı. Konuşması hızlandı, hızlı hızlı hareket
ediyordu. Bir kaç saat içinde paranoid düşünceler başladı; düşünce uçuşmaları, diğerlerine aşırı
müdahale etme v.b. Davranışlar başladı. Bir kaç gün içinde psikotik eylemler başladı, davranışları
kontrolden çıkmış ev eşyalarını kırmaya başlamıştı.
Bipolar Bozukluk
Görülme sıklığı %1
Kadın ve erkeklerde görülme sıklığı eşit
DSM-IV-TR’ye göre Manik Epizod Tanı Ölçütleri
A. En az 1 hafta (hastaneye yatırılmayı gerektiriyorsa herhangi bir süre) süren, olağandışı ve
sürekli, kabarmış, taşkın ya da irritabl, ayrı bir duygudurum döneminin olması.
B. Duygudurum bozukluğu dönemi sırasında, aşağıdaki semptomlardan üçü (ya da daha fazlası)
belirgin olarak bulunur
1) benlik saygısında abartılı artma ya da grandiosite
2) uyku gereksiniminde azalma (örn üç saatlik uykunun yetmesi)
3) her zamankinden daha konuşkan olma ya da konuşmaya tutma
4) Fikir uçuşmaları ya da düşüncelerin sanki yarışıyor gibi birbirlerinin peşisıra gelmesi yaşantısı
5) dikkat dağınıklığı, dikkatin kolayca önemsiz ya da ilgisiz bir uyarana kayabilir
6) amaca yönelik etkinlikte artma (toplumsal yönden, işte ya da okulda, cinsel yönden) ya da
psikomotor ajitasyon
7) Kötü sonuçlar doğurma olasılığı yüksek, zevk veren etkinliklere aşırı katılma (örn, tüm parasını
alışveriişe harcama, düşüncesizce cinsel girişimler ya da iş yatırımları)
C. Bu semptomlar mikst epizodun tanı ölçütlerini karşılamamaktadır
D. Bu duygudurum bozukluğu, mesleki işlevsellikte, olağan toplumsal etkinliklerde ya da
başkalarıyla olan ilişkilerde belirgin bir bozulmaya yol asçacak ya da kendisine ya da başkalarına
zarar vermesini önlemek için hastaneye yatırmayı gerektirecek denli ağırdır ya da psikotik özellikler
gösterir
E. Bu semptomlar bir madde kullanımının (örn kötüye kullanılabilen bir ilaç, tedavi için kullanılan
bir ilaç ya da diğer bir tedavi yöntemi) ya da genel tıbbi bir durumun (örn hipertiroidizm) doğrudan
fizyolojik etkilerine bağlı değildir.
DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI
KURAMLAR (NEDENLER) VE TEDAVİLER
Araştırmalar, MDE’da ve bipolar bozuklukta biyokimyasal süreçlerin önemine işaret etmektedir.
Genetik bağlantı
Stresli yaşam olayları: Bazen küçük bir olumsuz yaşam olayı stresli yaşam olaylarının son zinciri
olabilir
Psikodinamik yorumlara göre, manik epizod, depresyona karşı geliştirilen bir savunma
mekanizmasıdır; manik epizod yaşayan kişilerde –farkında olmadıkları bir korku- başka insanlara
bağımlı olma korkusu vardır
Freud: MDE, sevilen nesnenin (sembolik / gerçek) kaybına verilen tepki; manik epizodun tersine
düşmanlık duyguları yoktur. Kayba karşı gelişen düşmanlık duyguları kendine döner ve kişi kendinden
nefret eder depresif olur
Freud, daha sonra katı süperego ile egonun çatışmasından kaynaklandığını belirtmiştir. Depresif kişi,
sevgiyi kaybedeceğinden korkar (süperegonun gelişimi esnasında ebeveyn sevgisinin kaybı)
ŞİZOFRENİ
ŞİZOFRENİ: PARANOİD TİP
Bilal bey, gönülsüz biçimde ruh sağlığı merkezinden ilk randevusunu aldı. 25 yaşında, bekar ve işsizdi.
Kızkardeşi onun bir psikiyatrik yardım alması gerektiği konusunda son iki yıldır uğraş vermekteydi. Kız
kardeşi, Bilal betin tuhaf davranışları ve sosyal dışlanmışlığı konusunda endişe duyuyordu. Bilal bey
zamanının çoğunu evde hayaller kurarak, genellikle kendi kendine konuşarak ve bazen de ipe sapa
gelmeyen şeyler söyleyerek geçiriyordu. Bilal bey, zamanını düzenleme yapması ve daha fazla
sorumluluk alması gerektiği fikrine katılıyordu; ancak psikolojik bir yardıma ihtiyacı olmadığını
düşünüyordu. Kız kardeşini mutlu etmek için sonunda bir randevu alındı.
• İlk görüşmede sessizdi ve ara ara durakladı. Gözlerini kırpıştırıtor ve başını sallıyordu; sanki
düşüncelerini gözden geçirmek istiyor ya da konuya odaklanma ihtiyacı duyuyor gibiydi. Bu konuya
dikkati çekildiğinde ise özür diledi ve bunun herhangi bir anlamı olmadığını söyledi. Utangaçtı ancak
çok rahat değildi. Konu, Bilal beyin günlük yaşamındaki döngüye geldiğinde, eğer gün içinde hayal
kurmayı bırakırsa tüm problemlerinin hallolacağını söyledi. Günlük işlerini de daha iyi organize etme
isteğini de belirtti.
• İlk görüşmelerde oldukça temkinliydi; daha sonraki görüşmelerde sosyal ilişkilerini tartışmaya
açtı ve cinsel yönelimi konusundaki endişelerinden söz etti. Çok yakın arkadaşları olmamasına rağmen,
bir kaç cinsel deneyimi olmuştu. Bunlar hem heteroseksüel hem de homeseksüel ilişkilerdi. Diğer
erkeklerle birlikteliğinin anlamı konusunda oldukça endişeliydi.
• Gündüz hayalleri de günlük işlevlerini engellediğinden onu endişelendiriyordu. Gündüz
hayallerini tanımlamakta güçlük çekiyordu. Dalıcı ve tekrarlayıcı düşünceler aklına giriveriyorsu. Bu
düşünceler basit ancak kendi değer sistemine yabancıydı. Birdenbire “allahın belası” düşüncesi aklına
geliyor, bunu düzeltmek için de bir dizi ifadeleri kendi kendine tekrarlıyordu. Bu düşüncelere ve
düzeltme işlemine “tereddüt” adını veriyordu. Bu kendi kendine tekrarlar neden tüm gün mırıldandığını
da açıklıyordu. Göz kırpıştırmaları ve baş sallamalarının nedeninin de bu dalıcı düşünceler olduğunu
söyledi.
• Terapinin başlangıcından altı ay sonra, Bilal beyin eniştesi terapiste telefon etti ve onun tuhaf
fikirlerine nasıl cevap vermeleri gerektiği konusunda bilgi almak istedi. Terapist de Bilal beyin güvenini
sarsmamak için bunların ne olduğunu terapide soracağını söyledi. Ancak o zaman Bilal beyin yoğun
delüzyon temelli inanç sistemi açığa çıktı.
• Bilal bey, bir akşam tuhaf bir şeyi fark etti. İnsanlar ona özel bir ilgi gösteriyor ve onun
arkasından konuşuyordu. Bu durum bir kaç hafta kadar sürdü; bu dönemde oldukça kaygılıydı. Sonunda
bulmacanın eksik parçaları –bir gece TV seyrederken- tamamlandı. Bir grup komlocunun, kendisinin
homoseksüel ilişkilerini videoya kaydedip sattıkları fikri aklına giriverdi. Liseden arkadaşları e bazı
akrabaları bunu yapmıştı ve müthiş paralar kazanıyorlardı. Bu paralar bir törer örgütüne gönderiliyor,
onlar da silah-cephane satın alıyordu. Son aylardaki intihar bombalarının v.b. De bunun bir sonucuydu.
• Bu düşünceler, hem terapiste hem de eniştesine akıl almaz / inanılmaz gelmişti. Ancak Bilal bey
buna gönülden inanıyordu. Bu bombaların suçluluk duyguları yarattığını da söyledi. Böyle bir itirafta
bulunmasının bedelinin de ağır olacağından korkuyordu. Bilal bey, videolardan haberdar olduğunda,
komplocuların kendisini öldüreceğine inanıyordu. Böyle bir tehditten ötürü, bu durumu kimseye
anlatamamıştı. Şimdi yaşamı tehlike altındaydı.
ŞİZOFRENİ
• Aloji: Bir grup dil bozukluğu, konuşmanın, ya da içeriğinin fakir olması, ketlenme, cevap
vermede gecikme
• Avolisyon: İlgi ve dürtü kaybı, özbakıma, sağlığa ilgisizlik, bir işi yapmaya ilgisizlik ya da
sürdürmede güçlük, genel enerji düzeyinde düşüklük
• Anhedoni: Hazı ve yakınlığı yaşayamama, hoşlanılan etkinliklere, cinselliğe ve sosyal ilişkilere
ilgisizlik
DSM-IV-TR’ye göre Şizofreni Tanı Ölçütleri
A. Karakteristik Belirtiler: Bir aylık bir dönem boyunca (başarıyla tedavi edilmişse daha kısa süre)
bu sürenin önemli bir kesiminde aşağıdakilerden ikisinin (ya da fazlasının) bulunması
1) Hezeyanlar
2) Halüsünasyonlar
3) Disorganize (karmaşık) konuşma (örn, çağrışımlarda dağınıklık, sık sık konu dışı sapmalar gösterme
ya da tutarsızlık
4) İleri derecede disorganize ya da katatonik davranış
5) Negatif belirtiler, yani duygulanım donukluğu (tekdüzelik) aloji ya da avolisyon
Not: Hezeyanlar bizar iseya da halüsünasyonlar kişinin davranış ya da düşünceleri üzerine sürekli
yorum yapmakta olan seslerden ya da iki ya da daha fazla sesin birbiriyle konuşmasından oluşuyorsa A
tanı ölçütünden bir belirtinin bulunması yeterlidir.
B. Toplumsal / Mesleki İşlev Bozukluğu: İş, kişilerarası ilişkiler, ya da kendine bakım gibi önemli
işlevsellik alanlarından bir ya da birden fazlası, bu bozukluğun başlangıcından beri geçen sürenin önemli
bir kesiminde bu bozukluktan önce erişilen düzeyin belirgin ölçüde altında olması (başlangıcı, çocukluk
ya da ergenlik dönemine uzanıyorsa, kişilerarası ilişkilerde, eğitimle ilgili ya da mesleki başarıda
beklenen düzeye erişilememiştir)
C. Süre: Belirtiler en az 6 ay süreyle kalıcı olur
D. Şizoaffektif Bozukluğun ve Duygudurum Bozukluğunun Dışlanması: Şizoaffektif bozukluk ya
da psikotik belirtiler gösteren duygudurum bozukluğunun dışlanması
E. Madde kullanımının / genel tıbbi durumun dışlanması
F. Bir Yaygın Gelişimsel Bozuklukla İlişkisi: Otistik bozukluk ya da başka bir yaygın gelişimsel
bozukluk varsa, ancak en az bir ay süreyle belirgin hezeyanlar ya da halüsünasyonlar da varsa Şizofreni
ek tanısı konabilir
• Katatonik Tip
Postür alma, negativizm, aşırı heyecan-hareketlilik, stupor (uyuşukluk) gibi psikomotor bozukluklar.
Balmumu esnekliği ve mutizm gibi ek özellikler gösterebilirler
Aşırı hareketlilik ile aşırı hareketsizlik arasında değişir
Aşırı hareketlilik döneminde kendileri ya da başkaları için tehlikeli olabilir; içe dönük dönemde yemek
yemeyi reddedebilir
• Rezidüel Tip
Geçmişte en az bir şizofrenik epizod yaşamıştır
Şu anda belirgin belirtiler bulunmamaktadır
Halüsünasyon ve hezeyanlar çok güçlü değildir
Şizofreninin belli belirtileri devam etmektedir: duygusal küntlük, toplumsal çekiniklik, egzantrik
davranışlar
• Farklılaşmamış Tip
Şizofrenik belirtiler görülür, ancak bu belirtiler diğer tiplerin tanı ölçütlerini karşılamaz
Pozitif Belirtiler: Halüsünasyon, delüzyon, akıcı ancak disorganize konuşma, düşünce bozuklukları
Negatif Belirtiler: Duygusal küntlük, motivasyon yokluğu, ilişki yoksunluğu, sosyal çevreden
soyutlanma
KİŞİLİK BOZUKLUKLARI
Kişilik Özellikleri: Algılama, çevreyle ilişki kurma, çevre ve kendi hakkında düşünmeye ilişkin kalıcı
örüntülerdir ve çok çeşitli sosyal ve kişisel ortamlarda sergilenir.
Kişilik özellikleri esnek olmadığında, uyumsuz olduğunda, işlev bozukluklarına ya da sıkıntıya neden
olduğunda kişilik bozukluklarından söz edilebilir (Amerikan Psikiyatri Derneği)
Kişilik bozukluklarının göstergeleri genellikle ergenlikten hatta çocukluktan itibaren belirgin olabilir
KB gösteren insanlar, kendileri negatif bulmasalar bile, negatif davranışlarının diğerleri üzerindeki
etkisinin farkında olabilirler
Kimileri de kişilik özelliklerinden rahatsızlık duyabilir, hoşnut olmayabilir ancak değiştiremeyebilirler
Başkalarıyla ilişkilerinde sorun yaşamalarına rağmen, bu davranışları gösterirken rahatsızlık
duymayabilirler
Rahatsızlık duyduklarında, bunun sorumlusu olarak diğerlerini suçlarlar, onları düşüncesiz, anlayışsız
bulurlar
Kendi sorumluluklarını kolayca gözardı ederler; bu nedenle yardım istemezler; ancak yasal zorunluluk
v.b. Durumlarda yardım alırlar
Temel İnaçlar
DSM-IV Temel Belirtiler
1) yeterli bir temele dayanmaksızın başkalarının kendisini sömürdüğünden, aldattığından ya da
kendisine zarar verdiğinden kuşkulanır
2) dostlarının ya da iş arkadaşlarının kendisine olan bağlılığı ya da güvenilirliği üzerine yersiz
kuşkuları vardır
3) söylediklerinin kendisine karşı kötü niyetle kullanılacağından yersiz yere korktuğundan ötürü
başkalarına sır vermek istemez
4) sıradan sözlerden ya da olaylardan aşağılandığı ya da gözdağı verildiği biçiminde anlamlar çıkarır
5) sürekli kin besler, yani onur kırıcı davranışları, haksızlıkları ya da görmezlikten gelinmesini
bağışlamaz
6) başkalarınca anlaşılamayacak bir biçimde, karakterine ya da saygınlığına saldırıldığı yargısına varır
ve öfkeyle ya da karşı saldırı ile birden tepki gösterir
7) haksız yere resmi ya da romantik eşinin sadakatsizliği ile ilgili kuşkulara sık sık kapılır
Sıklığı % 0,5 –2,5
Şizofreni ve sanrılı bozukluk olan ailelerde daha sık
Erkeklerde daha sık
Genetik etmenler önemli görülmektedir
Psikoanalitik açıklama: Yadsıma, yansıtma ve rasyonalizasyon savunma mekanizmalarına sıklıkla
başvururlar. Süperego, otorite figürlerine yansıtılmıştır
Temel Belirtiler
Gereksiz yere çok ciddi davranırlar
Olayların komik yönleriyle hiç ilgilenmezler
Kısa yanıtlar verip, kendiliğinden konuşmazlar
Doğaötesi kurgulardan büyülenir, astronumi v.b. Akımlara kapılabilirler
Kızgınlıklarını gösteremezler
Günlük yaşam olaylarına katılmaz ve başkalrına benzer kaygıları yaşamazlar
Cinsellikleri düşlemlerle sınırlıdır
Temel Belirtiler
Davranış, düşünce, konuşma ve duygulanımda acayiplikler, tuhaflıklar, sıradışılıklar sergilerler
Batıl inançları vardır ve duyuötesi algılara inanırlar
Mezheplere katılma, büyücülük, tuhaf dinsel ayinlere katılırlar
Sıklık %3; erkeklerde daha fazla
ŞKB belirtileri, şizofreniye benzemektedir ancak delüzyon ve halüsünasyon gibi gerçeklikten kopma
belirtileri yoktur.
Düşüncelerini bölük pörçük değildir ancak başkalarıyla paylaşırken tuhaf yöntemler izleyebilirler.
Başkalarıyla konuşmakta, bir araya gelmekte zorluk yaşarlar
Temel Belirtiler
Referans fikirleri vardır (nesne, olay ya da diğer insanların -kişi için- belli ya da sıra dışı bir anlamı
olması)
Gaipten haber vermeye inanma gibi büyüsel düşünceler
Küçük duruma düşmemek için duygularını denetlemeye çalışırlar
Büyüsel ve telepatik düşünceleri vardır
Kendilerini hayali varlıklarmış gibi, bedensizlermiş gibi, , yabancılaşmış ve bedenlerinden ayrılmış
hissederler
Başkalarına ve kendilerinden dışarıdan bakıyorlarmış gibi hissederler
Yaşamlarını gerçekdışı ve anlamsız olarak algıladıklarından, “boşlukta olma” “varolmama”
duyumundan dehşete düşerler
Toplumsal baskılarla karşılaştıklarında, toplumdan kopup, amaçsız hale gelebilirler; uygunsuz
duygulanım, paranoid düşünceler sergilerler
Başkalarıyla iletişime yönlendirildiklerinde, düşüncelerini toparlayamaz, konu dışı sözlerle, toplumsal
iletişimin gereklerini yerine getiremezler
Süreğen bir toplumsal başarı sergileyemezler; okul ve iş yaşamları karmaşa ve atılmalarla doludur.
Temel Özellikler
Antisosyal özellikler göstermeyen saldırgan tipleri, kendilerini iddiacı, enerji dolu ve kendine güvenli,
dürüst güçlü ve gerçekçi kişiler olarak görebirler
Kendilerini savunmak için saldırgan olmaları gerektiğini düşünürler
İnsanlar acımasızdır, onlardan önce davranıp yenmek gerekir
Başkalarının duygularını paylaşamaz, gerçek bir sevgi gösteremezler
Ağır durumlarda, başkalarının acılarından haz alırlar; sapık ve insafsızca bir doyum alabilirler
Akıllarından geçeni tartmadan söyleyiverirler (doğruluk ve dürüstlüğün uzantısı değil, başkalarını
sarsmak, yıldırmak amacıyla yaparlar)
Rasyonalizasyon ve projeksiyon savunma mekanizmalarını kullanırlar. Örneğin, saldırgan dürtülerini
haklı çıkarmak için akla yatkın özürler bulmaya çalışırlar. “dürüstüm, en azından iki yüzlü değilim” gibi.
Düşünme süreçleri “başkalarına güvenemezsin, yapabilseler, kendi çıkarları için beni kullanırlar,
sömürür, varımı yoğumu elimden alır. Bunun için tetikte olmalı ve güç kullanmalıyım, zayıflıktan,
uzlaşmadan kaçınarak kendimi koruyabilirim, başkalarının sahip olduğu güçlere el koyarak güçlü olur,
tehlikeyi engellerim”
İnsanlara bağlılıkları yoktur ve insanı arkadan vurabilirler
Nezaket ve kibarlığın arkasında bazı dolaplar çeviriyor olabilirler
Çoğu insan alaycı, acımasız, eleştirel ve kaba kuvvete başvuranalardan çekineceği için, diğerlerini
baskı altında tutarak, korkutarak saygı uyandırmaya ya da boyun eğmeye yarar (acımasız bir işadamı,
tehdit eden ve zorbaca davranan çavuş, kendini üstün görerek çocukları cezalandıran müdür, küstahca,
emredici bir egemenlik kuran profesör - sorumluk taşıyan ve beğenilen bir görevi olmakisvesi altında
kinlerini-düşmanlıklarını gizleyen kişilerdir)
Alışılagelen otoriteye ve kurallara karşı gelme eğilimleri; yasadışı eylemlere girerek de bu davranışlar
sergilenebilir
Kibar, içten, olgun gibi görünebilirler; patolojik yalan söyleme. İlk karşılaşmada insanların güvenini
kazanıp dolandırabilirler
Temel İnançlar
Kendime dikkat etmeliyim
Güçlü olanlar bu dünyada kalır
İşlerin yolunda gitmesi için güç kullanmak ve kurnazlık yapmak gerekir
Sözlerin tutulması ya da borçların ödenmesi önemli değildir
Yakalanmadığın sürece yalan söyleyebilirsin ve aldatabilirsin
Bana adaletsiz davranıldı, ben de payıma düşeni alırım
Bir şeyi istersem elde etmek için her şeyi yaparım
Başkalarının ne düşündüğü beni ilgilendirmez
İnsanlar kendilerine bakamıyorlarsa, aldanıyorlarsa bu onların sorunu
Temel İnançlar
İlgi ve dikkati çeken biriyim
Mutlu olmak için başkalarının yönlendirmesine ihtiyacım var
İnsanları etkileyemezsem hiçim
İlgilerini sıcak tutmazsam beni sevmezler
Her şeyi düşünmem gerekmez, sezgilerim bana yön verir
Sıkılmaya katlanamam . İstediğimi elde etmenin yolu başkalarının gözünü kamaştırmaktır
DSM-IV Temel Belirtiler
1) İlgi odağı olmadığı durumlarda rahatsızlık duyarlar
2) başkalarıyla olan etkileşimi çoğu zaman uygunsuz bir biçimde cinsel yönden ayartıcı ya da baştan
çıkartıcı davranışlarla belirlidir
3) hızlı değişen ve yüzeysel olan duygular sergilerler
4) ilgiyi üzerine çekmek için fiziksel görünümü kullanır
5)Aşırı bir düzeyde başkalarını etkilemeye yönelik ve ayrıntıdan yoksun bir konuşma biçimi vardır
6) gösteriş yapar, yapmacık davranır ve duygularını aşırı bir abartma ile gösterir
7) telkine yatkındır, başkalarından ya da olaylardan kolay etkilenir
8) ilişkilerin, olduğundan daha yakın olması gerektiğini düşünür
Temel İnançlar
Özel biriyim
Üstün olduğumdan, özel davranılmayı ve birtakım ayrıcalıklar tanınmasını hak ediyorum
Başkalarına uygulanan kurallar beni ilgilendirmez
Tanınmak, övgü almak, hayran olunmak önemlidir
Bana saygı göstermeyenlerin cezalandırılması gerekir
Diğerleri gereksinimlerimi karşılamalıdır
Diğerleri ne kadar özel olduğumu anlamalıdır
Diğerleri hayranlık duyulmayı hak etmiyor
İnsanlar beni eleştiremez
Ancak benim kadar zeki olanlar beni anlayabilirler
Büyük olduğumdan büyük şeyleri hakediyorum
Temel Belirtiler
Tanımlanması oldukça zordur; psikozlar, duygudurum bozuklukları, diğer kişilik bozuklukları ve
bilişsel bozukluklarla örtüşen pek çok özelliği barındırır
Gerçek ya da imgesel terkedilmekten kaçınmak için ellerinden geleni yaparlar
Her zaman bir bunalım içindedirler
Kendilerine zarar verebilir, intihar girişiminde bulunabilirler
Aşırı dürtüsellik (para harcama, pervasızca araba kullanma, cinsel davranışlar, kumar, uyuşturucu –
alkol kullanımı, mağaza hırsızlığı, aşırı yeme, kendini yaralayıcı davranış)
Kişilerarası ilişkileri sürdürememe (tutumlarda, kendini algılamada ya da diğer insanları kullanmada
uç davranışlara gidiş gelişler)
Duyguları uygunsuz biçimde ifade etme ya da kontrolsüz davranışlar; öfke krizi gibi
Kendi imgesi, cinsel kimliği, kariyer hedefleri, arkadaşlık, değerler, sadakat gibi konularda kimlik (ne
istediğini bilememe, karıştırma, her gün fikir değiştirme gibi) problemleri
Bir kaç saat ya da gün içinde, duygudurumda gidip gelmeler özellikle depresyon, sinirlilik, kaygı gibi
Yalnız kalmaktan aşırı korkma
Fiziksel / bedensel olarak zarar verici eylemlerde bulunma: kendini yaralama, kaza veya kavgalara
karışma
Kronik sıkıntı ya da boşluk / hiçlik hissi
Diğer insanlar ya çok iyi ya çok kötüdür; olanlar ya çok güzel ya çok çirkindir
Temel Bulgular
Sıklık %2
Kadınlarda daha fazla
%90’ında başka bir psikiyatrik tanı
Bir duygudan diğerine, bir davranıştan diğerine geçişler
Kim oldukları konusundaki görüşleri sık sık değişir; amaçları ne, ne yapmak istiyorlar gibi sürekli bir
kararsızlık
Gelip geçici ilgi ve istekleride yalpalanıp dururlar
Başkalarına ileri derecede bağımlı olmaya yatkındırlar
Korunmaya ve güvene ihtiyaç duyarlarkendilerine değer vermezler; başkalarının da vermediğini
düşünürler
Kendilerini küçümser, yeteneklerini aşağı görürler