You are on page 1of 40

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

EĞİTİM BİLİMLERİ FAKÜLTESİ

EĞİTİM BİLİMİ BÖLÜMÜ

EĞİTİMDE PSİKOLOJİK HİZMETLER ANABİLİMDALI

ERHBERLİK ve PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK PROGRAMI

KLİNİK PSİKOLOJİ

DERS NOTU

DOÇ. DR EMİNE GÜL KAPÇI


KLİNİK PSİKOLOJİ

KLİNİK PSİKOLOJİ DERSİ


Bu alanın temel kuramlarını, psikoterapi yaklaşımlarını, araştırma bulgularını ve çeşitli duygusal
davranışsal sorunları içermektedir

KLİNİK PSİKOLOJİ- İÇERİK


Klinik psikolojiye giriş
Tedavi yaklaşımları
Kaygı bozuklukları
Depresyon
Bipolar bozukluklar
Cinsel bozukluklar
Kişilerarası sorunlar
Aile / evlilik sorunları
Şizofreni
Uyuşturucu ve alkol sorunları
Yeme bozuklukları
Uyku bozuklukları
Nörolojik bozukluklar
Antisosyal kişilik bozuklukları
Somatoform bozukluklar

Danışandan bilgi edinme


Size gönderilme nedeni
Danışanın kendisinin anlattığı sıkıntılar
Neden yardıma başvurdu? Neden şimdi başvurdu?
Yaşadığı sıkıntıların kronolojik tarihçesi
Danışanın durumu: evlilik, iş, nerede ve kiminle yaşıyor
Danışana göre sıkıntılarının yol açtığı güçlükler (evde, işte, ilişkilerinde, kendi mutsuzluğu v.b.)
Yeme-içme, uyku, cinsel etkinlik, kilo gibi biyolojik işlevleri yaşanan sıkıntılar nasıl etkiliyor
Bu sıkıntılarla nasıl başa çıkıyor; danışanın sıkıntılarıyla yakın çevresindekiler nasıl başa çıkıyor
Daha önce ne tür profesyonel tedavilere başvuruldu
Baskın ruh hali
Düşüncelerin içeriği
Bu düşüncelerin ne derece dalıcı-birdenbire zihne giriverdiği
Duyumlarda normaldışı deneyimlerin olup olmadığı
Bedeniyle, kendisiyle ve çevresiyle normaldışı deneyimlerin olup olmadığı
Görüşme esnasında görünüşü ve davranışları
Bilişsel-zihinsel işlevler (zaman-mekan farkındalığı, yakın geçmiş belleği)
Sıkıntılarına ilişkin tutumu
Gelişimsel, eğitsel, mesleki, cinsel ve evlilik geçmişi
Ciddi bir hastalık geçmişi olup olmadığı
Uyuşturucu-alkol kullanımı
Ailenin diğer üyeleri: Onların psikolojik problemleri

Danışmanın Problemi Formüle Etmesi


En önemli sıkıntısı ne
Bu sıkıntıya katkıda bulunan etmenler
Bu etmenlere müdahale edilebilir mi
Bu hipotezleri test etmek için daha fazla bilgiye gereksinim var mı? (ek görüşmeler, diğer psikolojik
testler v.b.)
Ne tür bir yardım / müdahale gereklidir?
Başka bir profesyonele mi (örneğin hekime mi) yönlendirmek gereklidir?

Tedaviye Giriş
Terapist Olmak
Neyi başarmak / neye ulaşmak istiyor; hedefi ne?
Hedefine nasıl ulaşacağını düşünüyor?
Seçtiği yöntemin / eylemlerin ardındaki gerekçe ya da kuram ne?
Böyle bir müdahalenin etkisi ne olabilir?
Müdahalenin sınırlılıkları ne?
Diğer uzmanlara ne zaman danışılmalı?

Terapist Olmakla İlgili Soru ve Yanıtlar


S: Ferah hanımı neden her gün karşıdan karşıya geçiriyorsun?
Y: Trafiğe duyarsızlaşması için
S: Neden?
Y: Kocası alışverişi her zaman kendisinin yapmak zorunda olmasından bıkmış, yapılan evlilik
sözleşmesi gereği, bunun evlililkerindeki çatırdamayı azaltacağını ümit ediyorum
Neden evlilik sözleşmesi yapıldı?
Evliliklerini sürdürmeleri / korumaları için
Evliliklerini sürdürmelerini neden istiyorsun? Bu, her iki eşin de istediği bir durum mu?
Terapist Olmakla İlgili Soru ve Yanıtlar
S: Ferah hanımı neden her gün karşıdan karşıya geçiriyorsun?
Y: İstenmedik uyaranlara sürekli maruz kalmak –belli koşullarda- kaygıyı azaltır
S: Bunu neden yapıyorsun?
Y: Ferah hanımın alışverişe gidememesinin nedenlerinden biri öğrenilmiş kaçınma tepkisidir. Kaçınma
davranışı maruz kalma ile eşleştirildiğinde kaçınma davranışı azalacak; Ferah hanımın korkularına temel
olan düşünceler değişecektir
S: Neden evlilik sözleşmesi yaptın?
Y: Eşlerin birbirini positif pekiştirmesi ile evlilik doyumu arasında olumlu korelasyon bulunduğundan
KAYGI BOZUKLUKLARI
Kaygı: Oldukça karmaşık ve çeşitli duygu ve düşünce örüntülerini tanımlamak için kullanılan şemsiye
bir kavramdır.
Bu örüntüler üç temel öğeden oluşur: a) öznel tepkiler: huzursuzluk gibi; b) açık davranış: titreme ve
yerinde duramama gibi c) fizyolojik tepkiler: kalp atım sayısındaki artış gibi
Kaygı uyum sağlayıcı da uyum bozucu da olabilir

1. PANİK ATAĞI
“Kalabalık bir otobüsle evden işe gittiğinizi düşünün. Birdenbire, ortada hiç bir şey yokken kalbiniz
hızla atmaya başlıyor, nefes nefesesiniz, başınız dönüyor, mideniz bulanıyor ve panik içindesiniz. Ya
öleceğinizi ya da çıldıracağınızı düşünüyorsunuz.
Bacaklarınız sünger gibi yumuşak ama, otobüs durur durmaz kendinizi caddeye atıyorsunuz ve
koşmaya başlıyorsunuz; nereye gittiğiniz önemli değil sadece kalabalıktan uzaklaşıyorsunuz. Bu, son bir
ay içinde üçüncü kez oluyor. Bir şeylerin ters olduğunu ama ne olduğunu düşünmek bile insanı dehşete
düşürüyor. Bildiğiniz tek şey bir daha otobüse binmeyeceğiniz –işe gitmeye cesaret edip etmeyeceğiniz
bile belli değil “
25 yaşında, evli ve bir sigorta şirketinde çalışan Ramazan Bey, Hacettepe hastanesinin acil servisine
bir ay içinde dördüncü kez başvurmuştu. Kalp krizi geçirdiğini iddia ediyordu. Kardiyolog ise bunun
tersini düşünüyordu.
Hasta, probleminin yaklaşık 6 ay önce, bir müşterisine sigorta yapmak için arabasıyla giderken
başladığını söyledi. Birdenbire, göğsünde ağrı, kalp atışlarının hızlanması, terleme ve nefessiz kalmaydı.
Babası ve amcası kalp hastası olduğundan Ramazan bey de kendisinde kalp olduğundan emindi. Eşini ve
ailesini üzmemek için başlangıçta onlara hiç bir şey demedi; ama ataklar sıklaşınca doktora gitti.
Doktor ters giden hiç bir şey görmedi; rahat olmasını, dinlenmesini ve hobilerine zaman ayırmasını
söyledi. Bu önerileri yapmaya çalışmasına rağmen atakların sayısında ve yoğunluğunda artış yaşadı.
Doktorların görüşlerine rağmen bu krizlerden birinde kalp krizi geçirerek öleceğine inanıyordu.

Panik atağı, DSM-IV’te sıralanan somatik ya da bilişsel 13 belirtiden en az 4’ünün eşlik ettiği, yoğun
bir korku ya da rahatsızlık duyma dönemi olarak tanımlanır. Atak birden başlar ve hızla doruk düzeyine
ulaşır. Genellikle 10 dakikadan daha kısa süre içinde gelişir. Yakında bir tehlikenin olduğu ya da kişinin
sonunun geldiği duyumu ve kaçma isteği eşlik eder.
Başvuran kişiler genellikle korkularını çok yoğun olarak tanımlarlar; öleceklermiş, kontrollerini
kaybetmişler, çıldırıyorlarmış, kalp krizi ya da inme geçiriyorlarmış gibi olduklarını söylerler. Genellikle
atağın gerçekleştiği ortamdan kaçıp kurtulmak isterler.
Panik atağı diğer kaygı bozukluklarında da ortaya çıkabilir (sosyal fobi, özgül fobi, TSSB)

DSM-IV-TR’ye Göre Panik Atağı Tanı Ölçütleri


Aşağıdaki belirtilerden dördünün (ya da daha fazlasının) birden başladığı ve 10 dak. İçinde en yüksek
düzeyine ulaştığı, ayrı bir yoğun korku ya da rahatsızlık duyma döneminin olması:
1. Çarpıntı, kalp atımlarını duyumsama ya da kalp hızında artma
2. Terleme
3. Titreme ya da sarsılma
4. Nefes darlığı ya da boğuluyor gibi olma hissi
5. Soluğun kesilmesi
6. Göğüs ağrısı ya da göğüste sıkıntı duyma
7. Bulantı ya da karın ağrısı
8. Baş dönmesi, sersemlik, düşecekmiş / bayılacakmış gibi olma
9. Derealizasyon (gerçekdışılık) ya da depersonalizasyon (benliğinden kopma) gibi olma hissi
10. Kontrolünü kaybetme ya da çıldırma korkusu
11. Ölüm korkusu
12. Uyuşma / karıncalanma duyumları
13. Üşüme, ürperme ya da ateş basmaları

AGORAFOBİ
Nilüfer hanım, evinden dışarıya çıkamıyordu. Sokak kapısına yaklaştığı anda başı dönüyor ve
bayılıyordu. Bacakları jöle gibiydi, zorla odasına dönüyor ve yatağına kapanıyordu.
“Karım kesinlikle normal biri gibi görünüyor. Hiç kimse onun hasta olduğunu düşünmez. Ama yalnız
başına evin karşı caddesine bile yürüyemez; ama arabayla her yere uçarak gider”
“Eşim her yere gidebilir, ancak artık arabasını süremiyor, dümdüz, kimsenin olmadığı otoyolda bile
arabayı kullanamayacağını söylüyor”

Bir panik atağının ya da panik benzeri belirtilerin (birdenbire kontrolünü kaybedeceği ya da dengesini
kaybedip düşeceği korkusu gibi) çıkması durumunda yardım alınamayacağı ya da kaçmanın zor olacağı
yerlerde ya da durumlarda (örn; sinema, sınav) bulunmaktan kaygı duymadır.
Çeşitli durumlardan kaçınmaya neden olur
Durumla karşılaştıklarında sıkıntı yaşarlar
Kimileri, yanlarında biri olduğunda daha iyi başedebilirler

2.AGORAFOBİ OLMADAN PANİK BOZUKLUĞU


Yineleyen, beklenmedik panik ataklarından sonra en az bir ay süreyle başka bir panik atağı olacağına
ilişkin sürekli bir kaygı duyma, panik ataklarının yol açağı sonuçlardan üzüntü duyma ve ataklara ilişkin
olarak belirgin bir davranış değişikliği göstermek
Tanı konabilmesi için beklenmedik en az iki atağın olması gerekir
Bazıları, bu atakların tanısı konmamaış yaşamı tehdit eden bir habercisi olduğundan korkar; bazıları
“çıldırmakta, kontrol kaybetme” olduklarının ya da duygusal yönden zayıf olduklarının bir göstergesi
olmasından korkarlar
Bir sonraki atakla ilgili kaygılar genellikle agorafobi için tanı ölçütlerini karşılayan kaçınma
davranışlarına neden olur. Bu durumda “agorafobiyle birlikte panik bozukluğu” tanısı konur

DSM-IV-TR’ye Göre Agorafobi Olmadan Panik bozukluğu Tanı Ölçütleri


A. Aşağıdakilerden hem 1 hem de 2 vardır:
1. yineleyen beklenmedik panik atakları
2. ataklardan en az birini, bir ay süreyle (ya da daha uzun) aşağıdakilerden biri (ya da daha fazlası
izler:
a) başka atakların olacağı kaygısı
b) atağın yol açabileceklerine (ölme, çıldırma) ilişkin üzüntü duyma
c) ataklara ilişkin belirgin davranış değişiklikleri gösterme
B. Agorafobinin olmaması
C. Panik atakları bir maddenin (ilaç gibi) ya da genel tıbbi bir durumun (hipertiroidizm) gibi doğrudan
fizyolojik etkilerine bağlı değildir
D. Panik atakları, sosyal fobi, özgül fobi, OKB, TSSB, ya da ayrılık kaygısı bozukluğu gibi bir başka
ruhsal bozuklukla daha iyi açıklanamaz.
3.AGORAFOBİYLE BİRLİKTE PANİK BOZUKLUĞU
DSM IV-TR: Yineleyen, beklenmedik panik atakları ve agorafobinin olması

Musa, A.Ü. EBF’nden sınıf öğretmeni olarak mezun olmuş ve tayini memleketi Tokat’ın bir ilçesine
çıkmıştı. Bu haberi duyduktan bir kaç gün sonra, odasını düzenlerken birdenbire kalbi hızla atmaya,
nefesi daralmaya ve terlemeye başladı. Babasında da yıllar önce benzer bir atak olduğundan,
ölmeyeceğini, babası gibi psikolojik bir sorunu olabileceğini düşündü. İlerleyen günlerde, odasından
çıkamaz olmuş, çıktığı anda tuvaletinin geleceği ve bunu kontrol edemeyeceğini, arkadaşlarına, özellikle
ev arkadaşına rezil olacağını düşünüyordu.

4. PANİK BOZUKLUĞU OLMADAN AGORAFOBİ


Güler hanım, 16 ve 22 yaşında iken iki kez evlilik yapmış ve boşanmıştı. Kız kardeşi nörolojik bir
rahatsızlıktan dolayı yürüyemiyordu. Anne-babası ve kız kardeşiyle aynı evde yaşıyorlardı. Kendisinde
de benzer bir nörolojik bozukluğun başlangıcı olduğuna –ailece-inanıyorlar ve bu nedenle onlarca
nöroloğa annesiyle birlikte gitmişlerdi. Temel korkusu, dışarı çıktığında yürüyemeyecek ve düşecekti.
Bu nedenle dışarı hiç çıkmıyor, evde kardeşine bakıyor ve ev işlerini yapıyordu. Evde, çarşaf
giymediğinden, düşme tehlikesinin daha az olduğunu söylüyordu. Ancak, çarşafı çıkarsa bile sokakta
düşme riskinin çok yüksek olduğunu söylüyordu.
Psikoloğa yardım için gittiklerinde, ve tedavide ilerleme olduğunda annesi kızının tehlikede olduğunu
düşünüp tedaviyi bırakmasını istedi.

Beklenmedik panik atakları öyküsü olmadan agorafobi ve panik benzeri belirtilerin bulunması
Üç ana konu ile ilgili korku ve kaçınmaları içerir: a) evden ayrılma korkusu; b) tek başına kalma
korkusu c) evin dışında kapana kısılmış gibi hissedeceği, sıkıntı duyacağı ya da kendisini çaresiz
hissedeceği durumlarda bulunma korkusu
Yardım sağlamanın zor olabileceği yerlerden kaçınma (kapalı yerler, alışveriş merkezleri, asansör),
toplu taşım araçları.
Her evden ayrılış sırasında biriyle birlikte olma isteği zamanla bunlara bağımlı olma hale gelme

5. ÖZGÜL FOBİ

Fobi: Korkulan nesne / durumdan bilinçli kaçınmaya neden olan mantık dışı korkudur.
Fobik uyaranın bulunması ya da bulunacağı beklentisi kişide sıkıntı yaratır
Açıkça görülen / bilinen bir nesne ya da durumdan belirgin ve sürekli bir korku duyma
Korkulan özgül bir nesne ya da durumla karşı karşıya kalmanın doğurduğu, klinik açıdan belirgin bir
kaygı vardır ve genellikle kaçınma davranışı eşlik eder
Kişi tepkisinin aşırı olduğunu bilmesine rağmen yaşam işlevlerinde sorunlar yaratır. Fobi, kişinin
işlevselliğini önemli ölçüde bozmuyor ya da sıkıntı yaratmıyorsa tanı konmaz (örn; yılanla çok seyrek
karşılaşan birinde yılan korkusu)

Özgül fobinin üç öğesi:


a) fobik uyaranla karşılaşma olasılığına ilişkin beklenti kaygısı
b) yaşanan korkunun kendisi
c) kaçınma davranışı
Korkulan nesnenin kendisinden değil sonuçlarından korkulmaktadır (asansör değil boğulma; yılan
değil ısırılma gibi)
a)Hayvan; b) Doğal çevre (yükseklik, deniz,fırtına) c) Kan-enjeksiyon-yara d) Durumsal (uçak,
asansör, tünel) e) Diğer (tıkanıp boğulma, kusmaya, hastalığa yakalanmaya yol açabilecek durumlardan
fobik kaçınma)
Görülme sıklığı %5-10
Kadın erkek oranı 2/1’dir
Özgül bir nesne ya da durumun korku ve panik duygularıyla eşleşmesi sonucu ortaya çıkabilir Araba +
Kaza gibi

DSM-IV-TR’ye Göre Özgül Fobi Tanı Ölçütleri

A. Özgül bir nesne ya da durumun (uçakla seyahat, yükseklik, hayvan, enjeksiyon, kan görme) varlığı
ya da böyle bir durumla karşılacak olma beklentisi ile başlayan, aşırı ya da anlamsız, belirgin ve sürekli
korku
B. Fobik uyaranla karşılaşma hemen her zaman birdenbire başlayan bir kaygı tepkisi doğurur
(durumsal panik atağı haline dönüşebilir). Not.Çocuklarda kaygı, ağlama, donakalma, sıkıca sarılma
davranışlarıyla dışavurabilir
C. Kişi korkusunun aşırı ya da anlamsız olduğunu bilir. Not. Çocuklar bilmeyebilir
D. Fobik durumdan kaçınılır ya da kaygı ve sıkıntıyla katlanılır
E. Kaçınma, kaygılı beklenti ya da korkulan durumda sıkıntı duyma kişinin günlük, mesleki ya da
eğitsel işlevselliğini, toplumsal etkinliğini, ilişkilerini bozar ya da fobi olacağına ilişkin belirgin bir
sıkıntı vardır.
F. 18 yaş altında süresi en az 6 aydır.
G. OKB, TSSB, AyrKygBz, Sosyal fobi, Agorafobiyle giden veya gitmeyen panik bozukluğu ile daha
iyi açıklanamaz

6. SOSYAL FOBİ
Sevinç hanım bir kaç personelin olduğu bir ilaç firmasında çalışıyordu. Arkadaşlarıyla işyerinde
yapılan doğum günü partilerinde bile sinirleri alt-üst oluyor, kendisiyle biri konuşacak diye ödü
patlıyordu. Müdürü, bundan sonra müşteri temsilcileriyle kendisinin konuşmasını istediğinde korkusu
kabusa dönüştü. “Bu inanılmaz bir korku; ayağa kalkmak ve biriyle konuşmak. Bazen bayılacağımı,
havasız kaldığımı hissediyorum. Her gece ertesi günkü konuşmaları düşünerek uyuyamıyorum. Hipnozu,
rahatlama tekniklerini ve çeşitli terapileri denedi; hiçbiri işe yaramadı. Sorununun utangaçlık olduğunu
düşünmüşlerdi, ancak sorunu sosyal fobiydi.

Belirli yoplumsal durumlarla ya da bir eylemin yerine getirileceği durumlarla karşı karşıya kalmanın
doğurduğu kaygı ve çoğu zaman kaçınmanın eşlik etmesi
Kişinin başlıca korkusu başkalarının yanında küçük düşeceği, sıkıntı duyacağı ya da utanç duyacağı bir
biçimde davranacağı korkusudur.Başkalarıyla etkileşime girmekten ya da onların yanında bir eylemde
bulunmaktan olabildiğince kaçınırlar.
Başkalarının önünde konuşma, yemek yeme, yazı yazma, genel tuvaletleri kullanma, görüşme ve
toplantılara katılma sık görülenlerdendir.
Yaşadıkları kaygıyı başkalarının anlayacağından ve gülünç duruma düşmekten korkarlar
Çeşitli somatik belirtiler gösterirler (terleme, yüz kızarması ve ağız kuruluğu gibi)Görülme sıklığı %2-
3’tür.
Kadınlarda daha çok görülmekte, erkekler daha çok kliniğe başvurmaktadır
Korkularının aşırı ya da anlamsız olduğunu bilirler. Örneğin, polis tarafından gözleneceğine ilişkin
inancından ötürü başkalarının yanında yemek yemeyen ve bu korkusunun anlamsız olduğunu bilmeyen
kişide sosyal fobi yerine sanrılı bozukluk tanısı konacaktır.
Böyle bir korku duyulması anlamlı görüldüğünde tanı konmamalıdır (örneğin, yeterince
hazırlanmadan sözlü sınavda adının söyleneceği korkusu)
Kişi böyle bir etkinliği sık sık yapmak durumunda kalmıyorsa ve kaygılı beklenti yoksa tanı konmaz.
Eşlik eden özellikler: Eleştirilmeye, reddedilmeye, olumsuz değerlendirilmeye aşırı duyarlılık,
haklarını savunmada güçlük çekme, düşük benlik saygısı
Korkular, pek çok toplumsal durumu kapsıyorsa (söyleşi başlatma, sürdürme, karşı cinsle çıkma,
üstlerle konuşma gibi) “yaygın sosyal fobi” belirleyici eklenir.
Tanımadık insanların olduğu toplumsal durumlarda “performans” kaygısı, sahne korkusu ve utangaçlık
sıklıkla görülür. Kaygı ya da kaçınma davranışı işlevsellikte bozulmaya ya da belirgin bir sıkıntıya yol
açmıyorsa tanı konmamalıdır.

DSM-IV-TR’ye Göre Sosyal Fobi Tanı Ölçütleri


A. Tanımadık insanlarla karşılaştığı ya da başkalarının gözünün üzerinde olabileceği, bir ya da birden
fazla toplumsal ya da bir eylemi gerçekleştirdiği durumdan belirgin ve sürekli bir korku duyma. Kişi
küçük duruma düşeceği ya da utanç duyacağı bir biçimde davranacağından korkar ya da kaygı belirtileri
gösterir Not: Çocuklarda, tanıdık kişilerle yaşına uygun toplumsal ilişkilere girebilme becerisi olmalı ve
kaygı, sadece yetişkinlerle olan etkileşimlerinde değil, yaşıtlarıyla karşılaştığı ortamlarda da ortaya
çıkmalıdır.
B. Korkulan toplumsal durumla karşılaşma hemen her zaman kaygı doğurur, bu da duruma bağlı ya da
durumsal olarak yatkınlık gösterilen bir panik atağı biçimini alabilir. Not. Çocuklarda kaygı, ağlama,
donakalma, ya da tanıdık olmayan insanların olduğu durumlardan uzak durma biçiminde görülebilir.
C. Kişi, korkusunun aşırı ya da anlamsız olduğunu bilir Not: Çocuklarda bulunmayabilir
D. Korkulan toplumsal ya da bir eylemin gerçekleştirildiği durumlardan kaçınılır ya da yoğun kaygı ya
da sıkıntıyla katlanılır
E. Kaçınma, kaygılı beklenti ya da korkulan toplumsal ya da bir eylemin gerçekleştirildiği durumlarda
sıkıntı duyma, kişinin olağan günlük işlerini, mesleki, eğitsel işlevselliğini, toplumsal etkinliklerini ya da
ilişkilerini bozar ya da fobi olacağına ilişkin belirgin bir sıkıntı vardır.
F. 18 yaş altındaki kişilerde süresi en az 6 aydır.

FOBİLERİN NEDENLERİ

Psikoanalitik Kuramlar
İlk çalışan kişilerden biri Freud’dur. “Küçük Hans” Vakası
Kaygı bozuklukları belirtilerinin çatışmaya karşı geliştirilen bilinçdışı savunma olduklarını ve kaygının
yüzleşilemeyecek kadar acı verdiği görüşüne katılırlar.
Kaygı, idden gelen dürtü ile yer değiştirir ve ikisinin arasında –asansör fobisi, kapalı yerler gibi-
sembolik bir bağlantı vardır. Kişi bunlardan uzak kalarak çözülmemiş çatışmalarından da kaçınmış olur.

Öğrenme / Davranışçı Kuramlar


Psikodinamik varsayımları reddeder. Problem davranışın kendisine yoğunlaşılır. “Kaygı bozuklukları
da, diğer normal davranışların öğrenilmesindeki ilkeleri / kuralları izler” görüşünü savunurlar.
Kaçınma Koşullaması Modeli: Küçük Albert deneyi
Mowrer (1947)’e göre kaçınma koşullaması iki aşamada gerçekleşir: a) nötr uyaranın olumsuz bir
koşulsuz uyaranla eşleştirilmesi sonucu kişi nötr uyarandan korkar (klasik) b) bu koşullanmış korkuyu
azaltmak için, kişi korkulan nesneden kaçınır (edimsel).
Bütün fobilerin temelinde, olumsuz uyaranla bir eşleşme olmadığı görülmüştür (örn: hiç yılan
görmeyip fobi glşt)

Model Alma:
Model alma yoluyla da fobik tepkilerin geliştiği görülmüştür
Bandura’nın zil sesine korku deneyi: Vicarous Koşullama
Vicarous öğrenme, sözel yolla da olabilir (örn: annesi kediden korkan birinin kedilerden korkması)
Operant Koşullama
Fobik tepkileri olumlu sonuçlar izlediğinde de fobiler gelişebilir. Örn: Ana-babasına yakın olmak
isteyen bir çocuk, okula gitmemek için öne sürdüğü gerekçeleri ana-babası kabul eder ve onların yanında
kalırsa ödüllendirilmiş olur

Bilişsel Davranışçı Kuramlar


Kaygı bozukluklarının temelinde işlevsiz düşünce ve inançların olduğu görüşüne inanılır.

Psikoanalitik Yaklaşımlar
Kaygı ve kaçınmanın temelinde olduğu varsayılan bastırılmış çatışmalar su yüzüne çıkarmak tedavinin
temel hedefidir.
Fobinin kendisi “semptom” olarak görüldüğünden bununla ilgilenilmez.
Sık kullanılan tekniklerden biri “serbest çağrışım”dır; bir diğeri “rüya analizleri”dir.

FOBİLERİN TEDAVİSİ
Davranışçı Yaklaşımlar “Korkularınızla başetmenin yolu onlarla yüzleşmektir” (Tenko-bir çizgi film
kahramanı)
Başlıca tekniklerden bir “sistematik duyarsızlaştırma”dır.
Araştırmalar “Maruz Bırakma” tekniğinin daha etkili olduğunu göstermiştir.
Maruz Bırakma: Aşamalı ya da doğrudan; canlandırma (imgeleme / imagination) ya da canlı (gerçek
/ in vivo)maruz bırakma gibi farklı
Model Alma Tekniği: Film ya da terapisti ya da başka birini izleme
Taşırma Tekniği: Oldukça rahatsız edici olduğundan, terapistler tarafından seyrek olarak kullanılır
Davranışı Biçimlendirme Tekniği: Her bir aşama ödüllendirilir

Bilişsel Davranışçı Kuramlar


Ellis: Mantık dışı inanç: “Eğer herhangi bir şey tehlikeli ise, bununla ilgilenmeli ve buna
endişelenmelisin” “kaçınmak, yüzleşmekten daha kolaydır”
Bu yaklaşım, hem bilişlere hem de davranışçı tekniklere yoğunlaşmayı önerir.

8. OBSESİF-KOMPULSİF BOZUKLUK
Hülya Özcan, 30 yaşında, dört çocuk annesi bir kadındı. Bir kaç yıldır kaygılı olmasına rağmen daha
önce hiç uzman yardımına başvurmamıştı. Son üç aydır artan bir şekilde kendini depresif, çökkün
hissediyordu, çevresindekiler yardım için bir yerlere gitmesini önerdiler.
Son bir kaç aydır, özellikle çocuklarının güvenliği konusunda dalıcı, tekrarlayıcı düşünceler zihnine
giriveriyordu. Ciddi bir kazanın olduğu imgelemi-düşemini kurarken kendini buluveriyordu; bu
düşünceleri zihninden sökemiyordu. Bunlardan birinde, oğlu Sinan’ın okulda top oynarken ayağını
kırdığını imgeledi. Bunu düşünmek için ortada hiç bir neden yoktu; ancak okula telefon edene kadar
rahatlayamıyordu. Okuldan oğlunun hiç bir şeyi olmadığını öğrenmesine rağmen, oğlu eve sağ salim
geldiğinde şaşırıyordu.
Günlük etkinliklerinin de sayı saymalarla mahvolduğunu söyledi. Bazı rakamların Hülya hanım için
özel bir anlamı vardı. Örneğin, markete gittiğinde raflarda duran ilk yiyeceği aldığında (ekmek gibi) en
büyük çocuğunun başına bir felaket geleceğini düşünüyordu; ikincisini alırsa ikinci büyük çocuğuna
gibi...
Çocuklarının yaşları da önemliydi; raftaki altıncı yiyecek altı yaşındaki çocuğuna tekabül ediyordu ve
onu alırsa altı yaşındaki çocuğunun başına kötü bir şey gelirdi. Çocuklarının güvenliğini sağlamak için
belli yiyecekleri satın almamalıydı. Zaman içinde çocukların yaşı değiştiği için, her alışveriş belli bir
dikkat istiyordu.
Sayılarla olan meşguliyeti diğer etkinliklerine de yansıdı. Örneğin bir bardak çay içtiğinde,
çocuklarını kurtarabilmek için dört bardak daha içmeliydi.
Hülya hanım, bu saymaların saçma sapan olduğunu biliyor ancak düşünmeden edemiyordu. Acelesi
olduğunda, dikkatli bir biçimde sayamadığında büyük bir sıkıntı yaşıyordu; gergin, sinirli oluyor, bir
türlü rahatlayamıyordu. Dikkatli sayamadığı anlardan bir kaç gün sonra ise, çocuklarının başına –
kaçınılmaz olarak- bir şey geliyordu.
Dört çocuklu bir ailenin başına bir kaç günde bir ufak tefek kazaların olması normaldi; ancak, Hülya
hanım bunun nedenini kendi sorumluluğu olarak görüyordu “doğru biçimde saymadığı zaman bunlar
çocuklarının başına geliyordu”.
Hülya hanım, bu sıkıntılarının yanı sıra evliliğinde de mutsuzdu. Kocası çok genç olmasına rağmen
kalp hastası olmuştu ve günlük hareketler bile hayatını tehlikeye atabiliyordu. Bu nedenle işinden
ayrılmak zorunda kalmıştı. Gününün tamamını TV karşısında geçiriyordu; evin tüm
işlerinin,sorumluluğunun, çocukların bakımının v.b. Hülya hanımda olduğunu söylüyordu.
Hülya hanım, bütün gün çamaşır, bılaşık, temizlikle uğraşıyordu. Çocukları da söz dinlemiyor,
öğretmenlerinden sürekli şikayet geliyor, gece yatıncaya kadar birbirleriyle kavga ediyorlardı. Bazen
evi terk etmek aklına geliyor ama bunu yapmayacağını da biliyordu. Her fırsatta odasına kapanıp
saatlerce ağlıyordu.

Obsesyonların (belirgin kaygı ya da sıkıntıya neden olan) ve/ya da kompulsiyonların (kaygıyı giderme
işlevi gören) bulunmasıdır.
Obsesyonlar, istenmeden gelen ve uygunsuz olarak yaşanan ve belirgin kaygı ya da sıkıntıya neden
olan, sürekli düşünceler, dürtüler ya da imgelerdir.
Ego-Distoniktir: içeriğinin kişiye yabancı gelmesi, kendi denetiminde olmadığı, sahip olmayı
beklemediği düşünce
Kompulsiyonlar bazı davranışları ya da ritüelleri tekrar tekrar yapmaya ilişkin duyulan dayanılmaz
içtepi; yineleyici davranışlar (el yıkama, kontrol etme gibi) ya da zihinsel eylemlerdir (dua etme, sayma,
sözcükleri sessizce tekrarlama gibi).
Kompulsiyonların amacı haz almak değil kaygı / sıkıntıdan kurtulmaktır.
Kompulsiyonların korunulması ya da etkisizleştirilmesi gereken durumlarla gerçekçi bir bağlantısı
yoktur
Obsesyonları olan kişi genellikle bu düşüncelere, imgelere önem vermemeye ya da bunları
baskılamaya çalışır ya da başka bir düşünceyle ya da eylemle (kompulsiyon) bunları etkisizleştirmeye
çalışır. Örneğin, ocağın kapanmasından kuşku duyan kişi güvence duymak için tekrar tekrar kontrol
ederek bu düşüncesini etkisizleştirmeye çalışır.
Zamanın boşa harcanmasına yol açacak derecede ağır olan (günde 1 saatten fazla) ya da belirgin bir
sıkıntıya ya da işlevsellikte bozulmaya neden olan, yineleyen obsesyon ya da kompulsiyonlardır
Obsesyonlar kişinin kaygısını artırır, kompulsiyonları yerine getirmek ise azaltır. Kompulsiyonu
yerine getirmeye direnç gösterme yine kaygıyı artırır.

Sıklıkla Görülen OKB Örüntüleri:


a) Bulaşma: yıkanma, temizleme gibi kompulsif kaçınma izler. Korkulan nesne çoğu zman
kaçınılması zor olanlardır, toz, mikrop gibi.
b) Kuşku: Kontrol etme kompulsiyonu izler. Obsesyon, çoğu zaman bir tehlikeye de işaret eder
(ütüyü, ocağı, kapıyı açık unutmak, trafik kazasında birini yaralayıp yaralamadığı kuşkusu gibi).
Defalarca kontrol etme davranışı görülür.
c) Kompulsiyon olmaksızın, zihne yerleşen obsesif düşünceler:Bunlar, genellikle cinsel (ibadet
esnasında küfür etme) ya da saldırgan (çocuğunu yaralama) bir eylemle ilgili yineleyici düşünceler ve bu
düşüncelerden ötürü hasta kendisini kınamakatadır.
d) “Simetri” ya da kesin olma obsesyonu. Bunu yavaşlama kompulsiyonu izler. Yemek yemeleri ya
da tıraş olmaları saatlerce sürebilir. Dinsel obsesyonlar ve kompulsif istifçilik de görülür.

Obsesyonlar
Obsesif Şüpheler: Bitirilen bir işin yeterince iyi yapılmadığına ilişkin şüpheler; Kapıyı kapatım mı?
Obsesif Düşünceler. Eğer .... Olursa; ya da eğer..... Olmuşsa
Obsesif Dürtüler: uygunsuz dürtüler; ..herkesin içinde küfür edersem
Obsesif Korkular: Ya zarar verirsem; herkesin içinde eşimle aramda geçenleri anlatırsam
Obsesif İmgeler. Çocuğunun balkondan düşme görüntüsü

Kompulsiyonlar
Kontrol etme; sayma;
Kompulsiyonlara çok az direnç gösterilir
Temizlik için derslerinden kalmasına rağmen kompulsif temizliğin ahlaki açıdan daha doğru olduğuna
inanabilirler. Hastalıkları kompulsif eylemlerle belirli olan kişilerde açık davranış bozukları gözlenebilir
(ayrıntılı ritüeller ve/veya yineleyici davranışların başkalarının yanında yapılması)
Obsesyonel düşünce ve kompulsif dürtülerin çoğu mantıkdışı ya da tuhaftır. Kişi, O vK’larının aşırı ya
da anlamsız olduğunu kabul eder.
Görülme sıklığı %2-3’tür
OKB’si bulunan hastaların %25’inde OK kişilk bozukluğu özelliklerinin olduğu görülmüştür

DSM-IV-TR’ye OKB Tanı Ölçütleri


A. Obsesyonlar ya da kompulsiyonlar vardır:
Obsesyonlar aşağıdakilerle (1,2,3,4) tanımlanır
1. Bu bozukluk sırasında kimi zaman istenmeden gelen ve uygunsuz olarak yaşanan ve belirgin kaygı
ya da sıkıntıya neden olan, yineleyici ve sürekli düşünceler, dürtüler ya da imgeler
2. Düşünceler, dürtüler ya da imgeler sadece gerçek yaşam sorunları hakkında duyulan aşırı üzüntüler
değildir
3. Kişi, bu düşünceleri, dürtüleri ya da imgelerine önem vermemeye ya da bunları baskılamaya çalışır
ya da başka bir düşünce ya da eylemle bunları etkisizleştirmeye çalışır
4. Obsesif düşünce, dürüt ya da imgelerinin kendi zihninin bir ürünü olarak görür (düşünce
sokulmasında olduğu gibi değildir)

Kompulsiyonlar, aşağıdakilerle (1,2) tanımlanır


1. Kişinin, obsesyona bir tepki olarak ya da katı bir biçimde uygulanması gereken kurallarına göre
yapmaktan kendini alıkoyamadığı yineleyici davranışlar (el yıkama, düzene koyma, kontrol etme gibi)
ya da zihinsel eylemler (dua etme, sayı sayma, bazı sözcükleri sessizce söyleme gibi)
2. Davranışlar ya da zihinsel eylemler, sıkıntıdan kurtulmaya ya da varolan sıkıntıyı azaltmaya ya da
korku yaratan olay ya da durumdan korunmaya yöneliktir; ancak bu davranışlar ya da zihinsel eylemler
ya etkisizleştirilmesi ya da korunulması tasarlanan şeylerle gerçekçi bir biçimde ilişkili değildir ya da
çok aşırı bir düzeydedir.

B. Bu bozukluğun gidişatı sırasında bir zaman kişi obsesyon ya da kompulsiyonlarının aşırı ya da


anlamsız olduğunu kabul eder. Not: Çocuklar için geçersiz
C. Obsesyon ya da kompulsiyonlar belirgin bir sıkıntıya neden olur, zamanın boşa harcanmasına yol
açar (günde 1 saatten fazla) ya da kişinin olağan günlük işlerini, mesleki (ya da eğitsel) işlevselliğini ya
da olağan toplumsal etkinliklerini ya da ilişkilerini önemli ölçüde bozar.
D. Başka bir Eksen I bozukluğu varsa, obsesyon ya da kompulsiyonların içeriği bununla sınırlı değildir
(örn; bir yeme bozukluğu durumunda yemek konusunda; trikotilomaninin olması durumunda saç çekme
üzerinde; vücut disformik bozukluğunun olması durumunda dış görünümle aşırı ilgilenme; madde
kullanım bozukluğu durumunda ilaçlar üzerinde; hipokondriazisin olması durumunda ciddi bir hastalık
olduğu; parafilinin olması durumunda cinsel dürtüler ya da fanteziler üzerinde düşünüp durma ya da
majör depresif bozukuk olaması durumunda suçluluk üzerine geviş getirircesine düşünme)
E. Bu bozukluk bir maddenin (örneğin kötüye kullanılabilen bir ilaç ya da tedavi için kullanılan bir
ilaç) ya da genel tıbbi bir durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.

8. OBSESİF-KOMPULSİF BOZUKLUĞUN NEDENLERİ


Psikoanalitik Kuramlar
Obsesyonlar ve kompulsiyonları benzer görür; her ikisi de cinsel ya da saldırgan dürtülerden
kaynaklanır
Katı tuvalet eğitiminden kaynaklanır; kişi anal evreye saplanmıştır.
Belirtiler, idle savunma mekanizmasının çatışmasını yansıtır. Bazen id, bazen savunma mekanizmaları
ön plandadır.Örn, öldürme isteği uyandığında id
Anal evrede olduğundan; kirletme dürtüsünü karşıt tepki geliştirerek çok temiz, düzenli olur

Davranışçı Kuramlar
Öğrenilmiş davranışlardır; sonuçları pekiştirildiğinden devam ettirilir. Sonuçlardan biri korkunun
azalmasıdır
Örn; obsesif el yıkama, mikrop bulaştığı düşüncesine karşı geliştirilen bir kaçma davranışıdır. Örn;
kontrol ederek kişi olumsuz olayı engellediğini düşünerek rahatlar
Düşünceleri baskılamaya çalışmak tam-tersi etki yapar: “Beyaz fili düşünme” “Beyaz fili düşün”

Bilişsel Kuramlar
Olumsuz olayın olma olasılığını yüksek görürler (risk yüksek); kontrol az; sorumluluk çok
TEDAVİ
Psikoanalitik Kuramlar
Tedavinin hedefi fobilere benzer; bastırılmış dürtülerle yüzleşmek, neyin doyurucu olduğunun farkına
varmak.
Dalıcı düşünceler ve kompulsiyonların egoyu koruduğu düşünülerek, obsesif-kompulsif belirtileri
azaltmaya çalışılmaz

Davranışçı Kuramlar
Duyarsızlaştırma teknikleri ile kaygıyı azaltma
Düşünce durdurma tekniği: Obsesif düşnce daldığında terapistin “durdur” diye bağırması; sonra
danışanın aynısını uygulaması
Tepki Önlemeyle birlikte Maruz Bırakma tekniği: Elini kirletip yıkamaması

Bilişsel Davranışçı Kuramlar


Bilgi verme (risk, sorumluluk, kontrol)
Normalizasyon
Davranışçı teknikler: Tepki önlemeyle maruz bırakma

9. TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU


Artmış uyarılmışlık belirtilerinin olduğu ve travmaya eşlik eden uyaranlardan kaçınmanın eşlik ettiği,
ileri derecede travmatik olan bir olayı yeniden yaşama ile belirlidir
TSSB tanısının konabilmesi için, hemen herkes için travmatik olabilecek ağır bir duygusal stresi
yaşamış olmalıdır. Savaş, doğal afetler, işkence, saldırı, cinsel saldırı, trafik kazası, yangın gibi.
Bozukluk, olaydan aylar hatta yıllar sonra ortaya çıkabilir. Suçluluk, reddedilmişlik ve aşağılanmışlık
duyguları eşlik edebilir

TSSB;
1. Uykuda görülen rüyalarla ve uyanıkken düşünülen düşüncelerle travmayı yeniden yaşama,
2. Travmayı anımsatan şeylerden kaçınma ve duygusal tepkisizlik gösterme
3. Sürekli bir aşırı uyarılma durumu
4. Belirtiler en az bir ay sürmelidir.
Belirtiler travmatik olaydan sonraki dört hafta içinde ortaya çıktığı ve iki günle dört hafta arasında
sürdüğü kişilere “AKUT STRES BOZUKLUĞU” tanısı konur.

Belirtiler
Olayı sıkıntı duyarak yeniden yaşama, kaçınma, duygusal tepkisizlik ve sürekli aşırı uyarılma
Hastaların tepki verme düzeylerinde azalma görülür. Buna “Duygusal anestezi” de denmektedir. Örn,
kişi içinde bulundukları ortamlara yabancı hissettikleri, zevk alamıyor oldukları, özellikle sevgi ya da
cinselliğe eşlik etmesi beklenen duyguları yaşayamadıklarından şikayetçi olabilirler
Her an tetikte olma, ürkme, sıçrama-irkilme tepkileri, uykuya dalmada güçlük, kabuslar, düşüncelerini
toparlayamama gibi şikayetler yer alabilir
Her çeşit depresif belirti eşlik edebilir.
DSM-IV-TR’ye göre TSSB Tanı Ölçütleri
A. Aşağıdakilerden her ikisinin de bulunduğu bir biçimde kişi travmatik bir olayla karşılaşmıştır:
1. Kişi gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır bir yaralanma ya da kendisinin ya da
başkalarının fiziki bütünlüğüne bir tehdit olarak yaşamış, böyle bir olaya tanık olmuş ya da böyle bir
olayla karşı karşıya kalmıştır.
2. Kişinin tepkileri arasında aşırı korku, çaresizlik ya da dehşete düşme vardır. Not: Çocuklar
bunların yerine disorganize ya da ajite davranışlarla tepkilerini dışavurabilirler

B. Travmatik olay aşağıdakilerden (biri ya da daha fazlası) yoluyla sürekli olarak yeniden yaşanır:
1. Olayın, elde olmadan tekrar tekrar anımsanan sıkıntı veren anıları; bunların arasında imgeler,
düşünceler ya da algılar vardır. Not: Küçük çocuklar travmanın kendisinin yer aldığı ya da değişik
yönlerinin yer aldığı oyunları tekrar tekrar oynayabilirler
2. Olayı, sık sık, sıkıntı veren biçimde rüyada görme Not. Çocuklar, içeriğini anlamaksızın
korkunç rüyalar görebilirler (o yaşantıyı yeniden yaşıyor gibi olma duygusunu, illüzyonları,
halüsünasyonları ve “flashback”leri kapsar)
3. Travmatik olay sankli yeniden oluyormuş gibi davranma ya da hissetme
4. Travmatik olayın bir yönünü çağrıştıran iç ya da dış olaylarla karşılaşma üzerine yoğun bir
psikolojik sıkıntı duyma
5. Travmatik olayın bir yönünü çağrıştıran iç ya da dış olaylarla karşılaşma üzerine fizyolojik
tepki gösterme

C. Aşağıdakilerden üçünün ( ya da fazlasının) bulunması ile belirli, travmaya eşlik etmiş olan
uyaranlardan sürekli kaçınma ve genel tepki gösterme düzeyinde azalma (travmadan önce olmayan)
1. Travmaya eşlik etmiş olan düşünce, duygu ya da konuşmalardan kaçınma çabası
2. Travma ile ilgili anıları uyandıran etkinlikler, yerler ya da kişilerden uzak durma çabası
3. Travmanın önemli bir yönünü anımsayamama
4. Önemli etkinliklere karşı ilginin ya da bunlara katılımın belirgin olarak azalması
5. İnsanlardan uzaklaşma ya da insanlara yabancılaştığı duyguları
6. Duygulanımda kısıtlılık (örn, sevme duygusunu yaşayamama)
7. Bir geleceği kalmadığı duygusunu taşıma (örn; mesleği, evliliği, çocukları ya da olağan bir yaşam
süresi olacağı beklentisi içinde olmama)

D. Aşağıdakilerden ikisinin (ya da fazlasının) bulunmasıyla belirli, artmış uyarılmışlık belirtilerinin


sürekli olması
1. Uykuya dalmakta ya da uykuyu sürdürmekte güçlük
2. İrritabilite ya da öfke patlamaları
3. Düşüncelerini belirli bir konu üzerinde yoğunlaştırmada zorluk çekme
4. Hipervijilans
5. Aşırı irkilme tepkisi gösterme
E. Bu bozukluk (B,C ve D tanı ölçütlerindeki belirtiler) bir aydan uzun sürer
F. Klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, mesleki alanlarda ya da işlevselliğin önemli
diğer alanlarda bozulmasına neden olur.
10. AKUT STRES BOZUKLUĞU
İleri derecede travmatik olan bir olayın kötü sonuçlarının hemen yaşandığı bir sırada ortaya çıkan
posttravmatik stres bozukluğuna benzer belirtilerin bulunması

DSM-IV-TR’ye göre Akut Stres Bozukluğu Tanı Ölçütleri


A. Aşağıdakilerden her ikisinin de bulunduğu bir biçimde kişi travmatik bir olayla karşılaşmıştır
1. Kişi gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır bir yaralanma ya da kendisinin ya da
başkalarının fiziki bütünlüğüne bir tehdit olarak yaşamış, böyle bir olaya tanık olmuş ya da böyle bir
olayla karşı karşıya kalmıştır.
2. Kişinin tepkileri arasında aşırı korku, çaresizlik ya da dehşete düşme vardır.

B. Sıkıntı doğuran olayı yaşarken ya da bu olayı yaşadıktan sonra kişide aşağıdaki disosiyatif
belirtilerden üçü (ya da fazlası) bulunur:
1. Öznel uyuşukluk, dalgınlık duyumları ya da duygusal tepkisizlik
2. Çevrede olup bitenlerin farkına varma düzeyinde azalma (örn: afallama)
3. Derealizasyon
4. Disosasiyatif amnezi (yeni, travmanın önemli bir yönünü anımsayamama)
C. Travmatik olay şunlardan en az biri yoluyla sürekli olarak yeniden yaşanır: Gözönüne tekrar
tekrar gelen görüntüler, tekrarlanan düşünceler, rüyalar, illüzyonlar, “flashback”ler, o yaşantıyı
yeniden yaşar gibi olma ya da travmatik olayı anımsatan şeylerle karşılaşınca sıkıntı duyma

D. Travmayla ilgili anıları uyandıran anılardan kaçınma (örn; düşüncelerden, konuşmalardan,


etkinlikler, yerler, insanlar)
E. Belirgin kaygı ya da artmış uyarılmışlık belirtileri ( örn; uyumakta zorluk, irritabilite,
düşünceleri yoğunlaştırmada güçlük, hipervijilans, aşırı irkilme)
F. Klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, mesleki alanalrda ya da işlevselliğin önemli
diğer alanlarında bozulmaya neden olur ya da bireyin travmatik yaşantısını aile bireylerine anlatarak
kişisel destek kaynakalrını harekete geçirmek ya da yardım almak gibi gerekeni yapmasının peşinde
koşma yetisini bozar.
G. En az 2 gün, en fazla 4 hafta sürer ve travmatik olaydan sonraki 4 hafta içinde ortaya çıkar
H. Bir maddenin (örn; kötüye kullanılabilen bir ilaç, tedavi için kullanılan bir ilaç) ya da genel tıbbi
bir durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir; kısa psikotik bozukluk olarak açıklanamaz
ve daha önceden var olan Eksen I ya da Eksen II bozukluğunun sadece bir alevlenmesi değildir

11. YAYGIN KAYGI BOZUKLUĞU


Selim Bey, 34 yaşında, evli, kamu kurumunda çalışan bir memurdu. Özellikle son aylarda başı
dönüyor, ara ara midesi bulanıyor, sık sık tuvalete gidiyor ve uykuya dalamıyordu. Uykuya daldığında
ise ya sık sık uyanıyor ya da kötü rüyalar görüyordu. Kurum doktoru, bir uzmana gitmesini önerdi.
Görüşmede Selim beyin oldukça gergin ve rahatsız olduğu gözlendi. Avuç içleri terliyor, kızarıyor,
konuşmaya başlamadan önce boğazını temizliyor, ağzının kuruduğunu söyleyerek sık sık su içiyordu.
Görüşmede bedensel sağlığına ilişkin korkularının olduğunu belirtmesine karşın, bir süre sonra
neredeyse her gün, her an kendini gergin, endişeli ve rahatsız hissettiğini söyledi. İşyerinde ya da
başkalarıyla birlikteyken bir felaketin her an başına gelebileceğine inanıyordu.
En az 6 ay süren sürekli ve aşırı kaygı (endişe, tasa, kaygı) ve üzüntü yaşanması durumu
En az 6 ay süreyle hemen her gün ortaya çıkan, bir çok olay ya da etkinlik hakkında aşırı kaygı ve
kuruntu duymadır. Kuruntularını kontrol etmekte güçlük yaşar.
Yaygın kaygı bozukluğu olan insanlar genellikle küçük şeylere üzülen, sürekli bir korku içinde olan ve
olabileceğin en kötüsünün başına gelebileceğini bekleyen, sürekli kaygı duyan insanlardır.
YKB olanlar, işleriyle ilgili yeni sorumluluklar, parasal sıkıntılar, çocuklarının başına gelecekler ya da
günlük ev işleri, randevuya gecikme, evin onarımı gibi sıradan yaşam olayları hakkında üzüntü ve endişe
duyarlar

Belirtiler:
Sürekli bir kas gerginliği, gevşeyememe, düşüncelerini toplamada güçlük, uykusuzluk, huzursuzluk ve
yorgunluk a) kaygı b) motor gerginlik: sarsaklık, huzursuzluk ve baş ağrıları ile kendini gösterir c)
otonomik hiperaktivite: nefes daralması, aşırı terleme, çarpıntı d) bilişsel vijilans: huzursuzluk ve
kolayca irkilip sıçramasından anlaşılır. “diken üzerinde” olduklarından, kızıp sinirlendiklerinden, baş,
boyun sırt ağrılarından yakınırlar.Kollarında ve ellerinde genel bir titreklik hali vardır. Kolay terlerler,
yüzlerine ateş bastığı duyumunu yaşarlar; ağız kuruluğu ya da tükürük artışı hissi, ses kısılması
görülebilir Olumsuz beklenti içinde olmaları “diken üzerinde” durmalarına, kolay yorulmalarına neden
olur. Düşünceleri dağılır ve dikkat toplamada güçlük yaşarlar.

DSM-IV-TR’ye göre Yaygın Kaygı Bozukluğu Tanı Ölçütleri


A. En az 6 ay süreyle, hemen her gün, birçok olay ya da etkinlik hakkında (işte ya da okulda başarı
gibi) aşırı kaygılanma ve kuruntulara kapılma (evhamlanma).
B. Kişi, kendini kuruntulara kapılmaktan alıkoyamaz.
C. Kaygı ve kuruntu, aşağıdaki altı belirtiden üçüne (ya da fazlasına) eşlik eder (son 6 ay boyunca
hemen her zaman en azından bazı belirtiler bulunur).
1. huzursuzluk, aşırı heyecan duyma ya da endişe
2. kolay yorulma
3. düşüncelerini odaklayamama ya da zihnin durmuş gibi olması
4. irritabilite
5. kas gerginliği
6. uyku bozukluğu (uykuya dalmakta, sürdürmekte güçlük, huzursuz uyku)
D. Kaygı ve kuruntu odağı bir Eksen I bozukluğunun özellikleri ile sınırlı değildir, örn; kaygı ve
kuruntu bir panik atağı olacağı (panik bozukluğunda olduğu gibi); genel bir yerde utanç duyacağı
(sosyal fobide olduğu gibi) ; hastalık bulaşmış olma (OKB olduğu gibi); evden ya da yakın
akrabalarından uzak kalma (Ayr. Kayg. Boz. Gibi); kilo alma (anrk. Nervozada olduğu gibi) ; bir çok
fiziki yakınmanın olması (somatizasyon bozukluğunda old. Gibi); ya da ciddi bir hastalığının olması
(hipokondriazistde old. Gibi) ; ile ilgili değildir. Kaygı ve kuruntu sadece travma sonrası stres
bozukluğu sırasında ortaya çıkmamaktadır.
E. Kaygı, kuruntu ya da fiziki yakınmalar klinik açıdan belirgin bir strese ya da toplumsal, mesleki
alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında bozulmaya neden olur.
F. Bu bozukluk bir maddenin (örn, kötüye kullanılabilen bir ilaç, tedavi için kullanılan bir ilaç ) ya
da genel tıbbi bir durumun (örn; hipertirodizm) doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir ve sadece
bir duygu durum bozukluğu, psikotik bir bozukluk ya da yaygın bir gelişimsel bozukluk sırasında
ortaya çıkmamaktadır.
11. YAYGIN KAYGI BOZUKLUĞUNUN NEDENLERİ
Psikoanalitik Kuram
İdin saldırgan ve/veya cinsel dürtülerinin ifade bulmak istemesi ve egonun cezalandırılacağı
korkusuyla bunun baskılanması
Kaygının kaynağı bilinçdışı olduğundan kişi neden endişeli olduğunu bilemez.
Bir bakıma kaygıdan kaçış yoktur

Davranışçı Kuram
Kaygı, klasik koşullama yoluyla öğrenilir; fobilerden farkı, koşullu uyaranların sayısı oldukça fazladır

Bilişsel-Davranışçı Kuram
Kontrol ve çaresizlik; öğrenilmiş çaresizlik (learned helplessness)

İnsancıl Kuramlar
Doğuştan getirilen özellikler, -olumlu ve güzel- ifade bulamadığında, kişi kendini
gerçekleştiremediğinde yaygın kaygı bozukluğu belirtileri ortaya çıkar.

12. GENEL TIBBİ BİR DURUMA BAĞLI KAYGI BOZUKLUĞU


Genel tıbbi bir durumun doğrudan fizyolojik bir sonucu olduğu yargısına varılan, belirgin kaygı
belirtilerinin bulunması

13. MADDE KULLANIMININ NEDEN OLDUĞU KAYGI BOZUKLUĞU


Kötüye kullanılabilen bir ilacın, tedavi için kullanılan bir ilacın ya da toksinle karşılaşmanın doğrudan
fizyolojik bir sonucu olduğu yargısına varılan, belirgin kaygı belirtilerinin bulunması

14. BAŞKA TÜRLÜ ADLANDIRILAMAYAN KAYGI BOZUKLUĞU


Özgül kaygı bozukluklarından herhangi birinin tanı ölçütlerini karşılamayan belirgin kaygı ya da fobik
kaçınma ile giden bozukluklarını (ya da yetersiz / çelişkili bilgilerin yer aldığı kaygı belirtilerini)
tanımlar

DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI

Majör Depresif Bozukluk


Nuray hanım, bir hastaneye giderek 5 yaşındaki oğlu, Ali’nin problemine yardım edecek birini
arıyordu. Son bir kaç aydır Ali uykuya dalmakla ilgili sorunlar yaşıyordu. Ali uyumak istemiyor, uykuya
daldığında ise aralıklarla uyanıyordu.

Başlangıçta Ali’ye karşı olumlu davrandı: onunla konuştu, su içirdi, kucağına alıp pış pışlayarak
salladı v.b. Neredeyse her akşam bu döngü devam ettikçe Nuray hanımın hoşgörüsü azalmaya başladı.
En sonunda aynı yatakta yatmaya başladılar. Doktorlar Alide herhangi bir sorun göremediler ve bir
psikoloğa gitmesini önerdiler.
Gittiği terapist Nuray hanım ve ailesi hakkında soru sormaya başladı. Nuray hanım 30 yaşındaydı ve
kocasından bir yıl önce boşanmıştı; Ali, üç çocuğunun en küçüğüydü. Dışarıdan liseyi bitirme
sınavlarına giriyordu, ancak pek başarılı değildi. Tüm gününü Aliyle evde geçiriyordu.
Kocasının maddi durumu iyi olduğundan yaşadıkları evi Nuray hanıma bırakmıştı. Boşandıktan hemen
sonra kocası oldukça genç bir kadınla evlenmişti ve ayda bir gün çocukları görmeye geliyordu.
Terapist, bu bilgilerden sonra, Alinin uyku sorunlarının ne zaman başladığını ve hayatlarını nasıl
etkilediğini sordu. Bunları anlatırken Nuray hanımım gözleri doldu, ağlamaya başladı. Terapist, Alinin
problemlerini şimdilik bir kenara bırakıp, Nuray hanımın sorunlarını konuşmayı önerdi.

Majör Depresif Bozukluk


Görüşmenin ilerleyen aşamasında, Nuray hanımın depresif duygu durumunun kocasının kendisine
boşanalım demesinden hemen sonra başladığını gösterdi.
Kendisini kederli, ümitsiz ve yalnız hissettiğini söyledi. Bu belirtiler okuldaki başarısızlıklarıyla daha
da artmıştı.
Kocası evi terk ettiğinde keder duygusu daha da artmıştı. Çocuklarla oynayarak, yürüyüşlere çıkarak
moralini yüksek tutmaya çalışıyordu. Ancak bu çabaların bir yararı yoktu, kendisini çaresiz
hissediyordu. Hemen her gün ağlama krizleri geçiriyordu. Hayatındaki hiç bir şey moralini
düzeltmiyordu. Artık arkadaşlarıyla bile görüşmek istemiyor ve görüşmüyordu; çocukları ise ona bir yük
gibi geliyordu.
Depresyonu sabahları daha kötü gibiydi, bütün bir günün yükünü kaldıramayacağını düşünüyordu.
Tüm gün boyunca neden boşandıklarını, hangi olayların bu sonuca katkıda bulunduğunu
düşünüyordu. Bu düşünceler derslerine çalışmasını, yoğunlaşmasını engelliyordu. Boşanmanın nedeni
olarak kendi davranışlarını görüyor, kendini suçluyor ama yine de kocasına küskünlüğü bitmiyordu.
Çocuklarını düşünmeyip, bu düşüncelerle uğraştığı için kendini bencil buluyor ve yine kendini
suçluyordu.
Terapist, bu tür düşüncelerin uygun olmadığını, mantık dışı olduğunu söyledi.
O da evliliği süresince nasıl uygunsuz davrandığına ilişkin bir kaç somut örnek verdi.Örneğin,
kıyafetlere para harcadığı, kocasının hatalarını yüzüne söylediği, spor yapmayıp vücudunun hoş
olmadığı gibi. Terapist bunların her evlilikte olabileceğini söyledi. Nuray hanım ise bunların affedilemez
hatalar olduğunu düşünüyordu.
Ayrıca, ilk evliliği böyleyse, başka hiç kimseyle doyum sağlayıcı bir ilişki kuramayacağını
düşünüyordu. Ne arkadaş, ne de eş olarak değerli bir insan olmadığına inanıyordu.
Geleceğini umutsuz görüyordu, ama her şeyi de tamamen bırakmış değidi; örneğin Alinin sorununun
çözülmesini istiyordu. İyi bir anne olmak istiyordu.

Bipolar Bozukluk
Muzaffer Bey, hastaneye yatırıldığında hiç durmadan konuşuyordu. Bir dakikada yaklaşık 300 sözcük
söyleyebiliyordu. Hastanedeki diğer hastaları, çalışanları iddiaya tutuşmaya zorluyordu.
Kendisinin, Türk milli futbol takımının antrenörü olduğunu söylüyor, hastanede takımlar oluşturup
maç yapmak istiyordu. Oldukça hızlı hareket ediyor, bir odadan diğerine nerdeyse koşarcasına girip
çıkıyordu. En ufak bir eleştiride ise öfkesi patlamaları gösteriyordu. Çalışsanlardan biri hemşire
odasına girmesini engellediğinde, kendisini insan hakları derneğine şikayet edeceğini söyledi.
Son üç gündür hiç uyumamıştı, sakalları çıkmış, saçı başı darmadağındı. Gözleri yorgunluktan
kısılmış, kan oturmuştu; ancak yine de gözlerinde büyük bir heyecan vardı.
Son iki haftadayaşamı tamamen değişmişti. Muzaffer bey evli, 35 yaşında ve iki çocuk babasıydı. Bir
lisede beden öğretmeniydi, okulun futbol takımını çalıştırıyordu. Muzaffer beyin hastalığının
nüksetmesine kadar, takımı oldukça başarılı sonuçlar alıyordu. Ankara bölgesindeki tüm maçları
yenilgisiz kazanmış ve Türkiye şampiyonluğuna doğru gidiyorlardı. Okulları uzun yıllardır hiç bir
şampiyonluk yaşamamış, bu maçları tüm okul büyük bir heyecanla izlemekteydi.
Muzaffer beyin geçirdiği ilk psikolojik rahatsızlığı değildi, ilk ciddi epizodu üniversitede okurken
yaşamıştı.
Ortada tetikleyici herhangi bir olay yoktu; tam tersine her şey yolunda gibiydi. Beden eğitimi
bölümünün futbol takımında oyunuyordu. Arkadaşları arasında oldukça popülerdi, başarılarından ötürü
bir kaç burs birden alıyordu ve derslerinde de oldukça başarılıydı.
Üçüncü sınıfın bahar döneminde, hiç bir şeye ilgi duymamaya başladı. Ne derslere giriyor, ne de ders
çalışıyordu. Arkadaşlarıyla da vakit geçirmekten hoşlanmaz olmuştu. Arkdaşları onun depresif olduğunu
düşünüyor, o ise hiç bir şey umurumda değil diyordu. Kız arkadaşıyla seyrek görüşüyor, görüştüğü
zamanlarda da her davranışını eleştiriyordu. Zamanının çoğunu odasında TV seyrederek geçiriyordu,
hangi programı izlediğinin bile farkında değildi. Hoşuna gittiği için değil ses olsun diye TV’u açık
tutuyordu.
Antrenöre, futbol oynayacak enerjisi olmadığını söyledi. Ne takımın geleceği ne de kendi geleceği
umurunda değildi. Antrenörü sorunun yalnızca motivasyonsuzluktan kaynaklanmadığını düşünerek
üniversitenin psikolojik danışma merkezine yönlendirdi. Orada bireysel danışma almaya başladı, aynı
zamanda antidepresan ilaç kullanmaya da başladı. Bir kaç hafta sonra normal işlev düzeyine döndü ve
terapi de ilaç kullanımı da kesildi.
Muzaffer bey aralıklarla aşırı düzeyde hırslı ve enerjik oluyordu.
Dönem sonu sınavlarında günlerce hiç uyumadan ders çalışabiliyordu. Bu hırsları ve enerjiyi kimse
farketmedi, böyle olması üniversitenin yarışmacı ortamında başarıyı getiriyordu.
Daha sonra, ilk depresif episoda benzer iki depresif epizod daha yaşadı. Her ikisi de çabucak geçti.
Sonuncusu hastaneye yatırılmasından bir yıl önceydi. İşi ve takımı hakkında oldukça kaygılıydı, defansta
oynayan oyuncusu sakatlanırsa ne yapacaktı, ileride kimi oynatacaktı, geçen yılki başarıyı tutturamazsa
ne yapacaktı gibi endişelerden kendini alamıyordu. Son bir aydır ise, bu endişeler obsesyonlara
dönüşmüştü. Uykuya dalamıyor, daldığında ise gecenin bir yarısında uyanıyordu.
Karısı ve çocukları bu durumu farketti; onu sürekli düşüncelere dalmış buluyorlar ya da sürekli
çocuklara ve karısına söyleniyordu. Daha sonra da takımdan bir oyuncunun bir başka okula gittiği,
yardımcı öğretmenin de başka bir şehre tayinin çıktığını öğrendi. Bu olaylar takımının başarısı üzerinde
hiç bir etki yapmayacak olmasına rağmen, o bu olaylarları bir felaket gibi algıladı.
Kaygı ve endişeleri depresyona dönüştü. Neredeyse hiç hareket etmiyor, sorulara cevap vermiyordu.
Konuşması yavaştı, bir ya da iki kelime söyleyebiliyordu. Ya uzun saatler boyu uyuyor, yatağından
çıkmıyor ya da oldukça hareketliydi. İşinden istifa etmeyi düşündü; bunun nedeni olarak ise
meslektaşlarından biriyle yaptığı küçük bir tartışma gibi bir iki ufak tefek olayı gösterdi. Yaptıkları için
karısından ve çocuklarından da sürekli af diliyor, kendini çaresiz hissediyordu. İntiharı tek seçenek
olarak görüyordu ancak karısı ve çocukları onu bırakmıyorlardı. Karısı bir doktora başvurdu ve lityum
karbonat tedavisine başlandı. Bir iki hafta içinde işine geri döndü.
Son bir aya kadar her şey daha normal görünüyordu; Muzaffer bey evde oldukça heyecanlıydı,
maçları karısına hevesle anlatıyordu. Karısı bu değişikliği biraz korkarak karşılıyor ancak Türkiye
şampiyonluğuna hazırlanmanın heyecanı olarak yorumluyordu.
Şampiyonanın yapıldığı gün, Muzaffer bey çok heyecanlıydı; maçtan önce soyunma odasına tarihi bir
kılıçla geldi, kılıcını sağa sola savuruyor ve sporcularından savaşçı gibi oynamalarını istiyordu. Maçı
kazanmalarının ardından odasından hiç çıkmadı, yerel gazatecilere röportajlar veriyor, dünyanın en
büyük antrenörü olduğunu, bundan sonra okuldaki –bir bayan öğretmenin adını vererek- onunla
gezeceğini, romantik ilişkileri olduğunu, v.b. Demeçler veriyordu.
Haberler gazetede yayınlanınca okul müdürü parladı ve onunla kavga etmeye gitti, günlerdir
odasından çıkmayan ve sürekli konuşan Muzaffer Beyin durumunun hiç de iyi olmadığını farketti.
Karısına telefon etti, ancak Muzaffer bey hastaneye gitmeyi reddediyor, onları öldürmekle tehdit
ediyordu.Daha sonra polis çağrılarak hastaneye sevk edildi.
DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI
Duygudurum bozuklukları, genel olarak
Depresif Bozukluklar,
Bipolar Bozukluklar olarak sınıflandırılır

Depresif Bozukluklar
Majör Depresif Bozukluk: bir ya da birden fazla majör depresif epizod yaşama
Distimik Bozukluk: kronik bir depresif ruh halinin olması; depresif duygudurum majör depresyondan
daha hafif düzeyde seyreder; “en az 2 yıl boyunca hemen her gün depresif duygudurumun bulunmasının
yanı sıra bir majör depresif epizodun tanı ölçütlerini karşılamayan diğer depresif semptomların
bulunması”

Majör Depresif Epizod ve Distimik Bozukluk Farklılıkları


Gerçeklikten sapma (Delüzyon ve halüsünasyon) distimik boz. Görülmez
MDE belirtileri ve çaresizlik daha yoğun
Distimik bozukluk daha çok tepkisel: stres, hayal kırıklığı, kayıp, reddedilme
İntihar tehlikesi distimikte daha azdır

BİPOLAR BOZUKLUKLAR: Mikst, manic, depresif ve sıklotimik


Mikst: Manik ve majör depresif epizodlar birarada görülür ya da bir kaç günde bir değişir
Manik: Yalnızca manik epizod yaşama
Depresif. Şu anda majör depresif epizod yaşayan ancak geçmişte bir ya da daha fazla manik epizod
yaşamış
Sıklotimik: Bir dizi depresif ve mani benzeri belirtiler; bunlar daha hafif seyreder (majör ve manikten)

Manik ve Depresif Epizodlar


Manik ve majör depresif epizodlar orta düzeyde kişisel ve sosyal işlev bozukluklarından ileri düzeyde
işlev bozukluklarına kadar değişebilir; örn; gerçeklikten sapma ve dolayısıyla psikotik özellikler
gösterebilir
Örneğin; manik epizod döneminde görülen benlik saygısında abartılı yükselme, kimi kişilerde aşırı
kendine güven ve uygunsuz iş yatırımları biçiminde kendini gösterebilir. Bir başka kişide ise, delüzyon
halini alabilir: örneğin önemli kişilerle hatta tanrıyla bile ilişkisinin olduğunu, bu nedenle yapacağı her
işte başarılı olmayı garantilediğini söyleyebilir.
Benzer biçimde, majör depresif epizod dönemi orta düzeyde keder ve umutsuzluktan oldukça ileri
düzeyde keder, umutsuzluk, çaresizlik arasında değişebilir ve kişi kendini öyle değersiz, çaresiz hisseder
ki intihar etmeyi düşünebilir.
Değersizlik ve çaresizlik duyguları, uygunsuz ya da gerçek dışı kendine yönelik suçlamalardan
kaynaklanabilir; örneğin affedilemez büyük bir günah işlediği için tutuklandığı delüzyonuna sahip
olabilir.

MANİK EPİZOD
Manik epizod deneyimi yaşayanlar
Uygunsuz ve kontrolsüz bir neşelilikle (efori) birlikte genellikle sözel ve bedensel hareketlilikte aşırı
artış
Bu konuşmalar genellikle bağlantısız ve bütünlükten yoksundur; bir konudan diğerine atlamalar
görülür
Aşırı hareketliliğe uykuya olan gereksinimde azalmalar eşlik eder
Günlerdir uykusuz olmalarına rağmen yorgunluktan eser olmayabilir ve kendilerini çok iyi
hissettiklerini söyleyebilirler
Uygunsuz sosyal davranışlarda ve yargılamalarda bulunabilirler; sosyal ve cinsel sınırlılıkları oldukça
zayıflayabilir: Örn, sokakta tanımadıkları insanlara yiyecek, para ve öğüt dağıtabilirler; tanıdıklarına
gece yarısı telefon edebilir, paralarını olmadık işlere yatırabilir, kredi kartlarıyla milyarlarca liralık
alışveriş yapabilirler
Bu belirtiler manik epizodların hepsinde görülmeyebilir; normal düzeyden psikotik düzeye kadar
değişebilir; kimilerinin belirtileri artarken kimilerinin belirtileri sabit düzeyde kalabilir.

Ortalama görülme yaşı 20’dir ancak her yaşta görülebildiği bilinmektedir


Manik duygudurum ve davranışlarla manik epizod birdenbire, birkaç gün içinde başlar; ve genellikle
birdenbire de sonlanır
Manik epizod kimilerinde bir kaç gün kimilerinde ise aylarca sürebilir (ort 2 ay)
Manik epizodların ne kadar sıklıkla yaşanacağı da kişiden kişiye değişiklik gösterir. Kimileri
yaşamları boyunca tek epizod yaşarken kimileri oldukça sık yaşayabilirler
Manik epizodun ardından da kimi ciddi belirtiler görülebilir: konsantrasyon güçlükleri, kimi zaman
artan neşelilik, gerginlik gibi

MAJÖR DEPRESİF EPİZOD


Majör Depresif epizod deneyimi yaşayanlar (normal ve normaldışı depresyonun sınırları -continuum)
1) Önemli kayıplar durumunda yas tutmak, üzüntülü olmak normaldir ve geçici işlev bozuklukları
görülebilir. Normal depresyonda görülen direnç, yılmazlık normaldışı depresyonda görülmez
2) Normal depresyonda, olumsuz yaşam olaylarına kısa süreli üzüntü, keyfin kaçması gibi tepkiler
verilirken, normaldışı depresyonda daha yoğun ve süreğen üzüntü tepkisi verilir ve olumsuz olaylara
tolere etme, dayanma gücünün öğrenilmediği düşünülmektedir
3) Çatışma, kaygı ve suçluluk duyguları normaldışı depresyonda daha derinden hissedilir.
4) Hareket ve konuşma davranışları oldukça ağırlaşır
5) Ağır durumlarda, delüzyon ve halüsünasyonlar: affedilemez bir suç işlediklerine inanç ve buna
ilişkin sesler duydukları ya da beyinlerinin küflenmeye başladığı

DSM-IV-TR’ye göre Majör Depresif Epizod Tanı Ölçütleri


A. İki haftalık bir dönem sırasında, daha önceki işlevsellik düzeyinde bir değişiklik olması ile
birlikte aşağıdaki semptomlardan beşinin (ya da daha fazlasının) bulunmuş olması; semptomlardan
en az birinin ya 1) depresif duygudurum ya da 2) ilgi kaybı ya da artık zevk alamama olması gerekir

1) ya hastanın kendisinin bildirmesi (örn kendisini üzgün ya da boşlukta hisseder) ya da başkalarının


gözlemesi (örn ağlamaklı bir görünümü vardır) ile belirli, hemen her gün, yaklaşık gün boyu süren
depresif duygudurum. Not: Çocuklarda ve ergenlerde irritabl duygudurum bulunabilir
2) hemen her gün, yaklaşık gün boyu süren, tüm etkinliklere karşı ya da bu etkinliklerin çoğuna karşı
ilgide belirgin azalma ya da artık bunlardan eskisi gibi zevk alamıyor olma (ya hastanın kendisinin
bildirmesi ya da başkalarınca gözleniyor olması ile belirlenir)
3. perhizde değilken önemli derecede kilo kaybı ya da kilo alımının olması (örn, ayda vücut kilosunun
%5’inden fazla) ya da hemen her gün iştahın azalmış ya da artmış olması. Not: Çocuklarda beklenen kilo
alımının olmaması
4. hemen her gün uykusuzluk ya da aşırı uykunun olması
5. hemen her gün, psikomotor ajitasyon ya da retardasyonun olması (sadece huzursuzluk ya da
ağırlaştığı duygularının olduğunun bildirilmesi yeterli değildir, bunların başkalarınca da gözleniyor
olması gerekir)
6. hemen her gün, yorgunluk bitkinlik ya da enerji kaybının olması
7. hemen her gün, değersizlik, aşırı ya da uygun olmayan suçluluk duygularının (hezeyan düzeyinde
olabilir) olması (sadece hasta olmaktan ötürü suçluluk duyma olarak değil)
8. hemen her gün, düşünme ya da düşüncelerini belirli bir konu üzerinde yoğunlaştırma yetisinde
azalma ya da kararsızlık (kendi söyler ya da başkalaı gözler)
9. yineleyen ölüm düşünceleri (sadece ölmekten korkma değil), özgül bir tasarı kurmaksızın yineleyen
intihar etme düşünceleri, intihar girişimi ya da intihar etmek üzere özgül bir tasarının olması

B. Bu semptomlar bir mikst (karma) epizodun tanı ölçütlerini karşılamamaktadır


C. Bu semptomlar klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, mesleki alanlarda ya da
önemli diğer işlevsellik alanlarında bozulmaya neden olur
D. Bu semptomlar bir madde kullanımının (örn, kötüye kullanılan bir ilaç, tedavi için kullanılan bir
ilaç) ya da genel tıbbi bir durumun (örn, hipotiroidizm) doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir
E. Bu semptomlar yasla daha iyi açıklanamaz, yani sevilen birinin yitirilmesinden sonra bu
semptomlar iki aydan daha uzun sürer ya da bu semptomlar, belirgin bir işlevsel bozulma, değersizlik
düşünceleriyle hastalık düzeyinde uğraşıp durma, intihar düşünceleri, psikotik semptomlar ya da
psikomotor retardasyonla belirlidir.

Kadınlarda ve erkeklerde görülme sıklığı sırasıyla %20 ve %10


Erkekler depresif duygudurumunda kendilerini oyalayacak, dikkatlerini dağıtacak etkinlikler; kadınlar
ise nedenleri üzerinde yoğunlaşmakta
Her yaşta görülebilir
MDE, stresli olayların birikiminin ardından birdenbire gelişebileceği gibi, günler ya da haftalar içinde
de gelişebilir
Kimileri yaşamlarında bir kez kimileri ise iyileştikten sonra yeni epizodlar geliştirebilir. Yineleyen
depresif epizodlar bipolar bozukluğun öncüsü olabilir (bipolarda genellikle manik dönem olsa bile)

Endogenous – Exogenous (tepkisel)


DSM ikisini ayırmıyor
Kültürlerarası çalışmalar, depresyonun ifade edilişinde kültürlerarası farklılıklar bulmuştur: Batılı
olmayan kültürlerde daha az suçluluk ve intihar riski

Bipolar Bozukluk
Nalan, son dört aydır zamanının çoğunu yatakta geçiriyordu. Umutsuz, değersiz ve çaresiz
hissediyordu; dikkatini toplamakta güçlük çekiyordu. Bir gün aniden, duygudurumu iyileşiverdi. Keyifli,
konuşkan ve neşeli oluverdi. O gece sabaha karşı 2.30 da uyandı. Konuşması hızlandı, hızlı hızlı hareket
ediyordu. Bir kaç saat içinde paranoid düşünceler başladı; düşünce uçuşmaları, diğerlerine aşırı
müdahale etme v.b. Davranışlar başladı. Bir kaç gün içinde psikotik eylemler başladı, davranışları
kontrolden çıkmış ev eşyalarını kırmaya başlamıştı.
Bipolar Bozukluk
Görülme sıklığı %1
Kadın ve erkeklerde görülme sıklığı eşit
DSM-IV-TR’ye göre Manik Epizod Tanı Ölçütleri
A. En az 1 hafta (hastaneye yatırılmayı gerektiriyorsa herhangi bir süre) süren, olağandışı ve
sürekli, kabarmış, taşkın ya da irritabl, ayrı bir duygudurum döneminin olması.
B. Duygudurum bozukluğu dönemi sırasında, aşağıdaki semptomlardan üçü (ya da daha fazlası)
belirgin olarak bulunur
1) benlik saygısında abartılı artma ya da grandiosite
2) uyku gereksiniminde azalma (örn üç saatlik uykunun yetmesi)
3) her zamankinden daha konuşkan olma ya da konuşmaya tutma
4) Fikir uçuşmaları ya da düşüncelerin sanki yarışıyor gibi birbirlerinin peşisıra gelmesi yaşantısı
5) dikkat dağınıklığı, dikkatin kolayca önemsiz ya da ilgisiz bir uyarana kayabilir
6) amaca yönelik etkinlikte artma (toplumsal yönden, işte ya da okulda, cinsel yönden) ya da
psikomotor ajitasyon
7) Kötü sonuçlar doğurma olasılığı yüksek, zevk veren etkinliklere aşırı katılma (örn, tüm parasını
alışveriişe harcama, düşüncesizce cinsel girişimler ya da iş yatırımları)
C. Bu semptomlar mikst epizodun tanı ölçütlerini karşılamamaktadır
D. Bu duygudurum bozukluğu, mesleki işlevsellikte, olağan toplumsal etkinliklerde ya da
başkalarıyla olan ilişkilerde belirgin bir bozulmaya yol asçacak ya da kendisine ya da başkalarına
zarar vermesini önlemek için hastaneye yatırmayı gerektirecek denli ağırdır ya da psikotik özellikler
gösterir
E. Bu semptomlar bir madde kullanımının (örn kötüye kullanılabilen bir ilaç, tedavi için kullanılan
bir ilaç ya da diğer bir tedavi yöntemi) ya da genel tıbbi bir durumun (örn hipertiroidizm) doğrudan
fizyolojik etkilerine bağlı değildir.

DUYGUDURUM BOZUKLUKLARI
KURAMLAR (NEDENLER) VE TEDAVİLER
Araştırmalar, MDE’da ve bipolar bozuklukta biyokimyasal süreçlerin önemine işaret etmektedir.
Genetik bağlantı
Stresli yaşam olayları: Bazen küçük bir olumsuz yaşam olayı stresli yaşam olaylarının son zinciri
olabilir
Psikodinamik yorumlara göre, manik epizod, depresyona karşı geliştirilen bir savunma
mekanizmasıdır; manik epizod yaşayan kişilerde –farkında olmadıkları bir korku- başka insanlara
bağımlı olma korkusu vardır

Freud: MDE, sevilen nesnenin (sembolik / gerçek) kaybına verilen tepki; manik epizodun tersine
düşmanlık duyguları yoktur. Kayba karşı gelişen düşmanlık duyguları kendine döner ve kişi kendinden
nefret eder depresif olur
Freud, daha sonra katı süperego ile egonun çatışmasından kaynaklandığını belirtmiştir. Depresif kişi,
sevgiyi kaybedeceğinden korkar (süperegonun gelişimi esnasında ebeveyn sevgisinin kaybı)

Diğer psikodinamik kuramlar: a) çocukluktaki hayal kırıklıkları, travmatik yaşantılar b) düşük


benlik saygısı c) ideal benlik ile gerçek benlik arasındaki uçurum
Öğrenilmiş Çaresizlik (Seligman ve ark): olumsuz olaylar olacak ve kişi bunu değiştiremez; olumlu
olaylar olmayacak
Seligman Terapi: a) kontrol edilemez olayların olasılığının düşük olduğunu göstermek b) olayların
önemli bir kısmı kontrol edilebilir c) başarısızlıkta kendine yükleme; başarıda şansa yüklemeyi
değiştirmek d) benlik saygısını yükseltmek
Beck ve ark: bilişsel üçlü: a)kendini b)deneyimlerini c) geleceğini olumsuz algılama işlevsiz, mantık
dışı düşünme hatalarını düzeltmek. Bunlar a) kanıt olmamasına rağmen kendin hakkında olumsuz
sonuçlar çıkarma b) önemsiz ayrıntılara takılma c) aşırı genelleme d) olumsuz deneyimleri abartma e)
dış olayları kendi yetersizlikleirne bağlama f) tüm deneyimleri iyi ya da kötü olarak sınıflandırma
Duygudurum bozukluklarına yönelik yapılan psikoterapi genellikle ilaç tedavisiyle birlikte yürütülür

ŞİZOFRENİ
ŞİZOFRENİ: PARANOİD TİP
Bilal bey, gönülsüz biçimde ruh sağlığı merkezinden ilk randevusunu aldı. 25 yaşında, bekar ve işsizdi.
Kızkardeşi onun bir psikiyatrik yardım alması gerektiği konusunda son iki yıldır uğraş vermekteydi. Kız
kardeşi, Bilal betin tuhaf davranışları ve sosyal dışlanmışlığı konusunda endişe duyuyordu. Bilal bey
zamanının çoğunu evde hayaller kurarak, genellikle kendi kendine konuşarak ve bazen de ipe sapa
gelmeyen şeyler söyleyerek geçiriyordu. Bilal bey, zamanını düzenleme yapması ve daha fazla
sorumluluk alması gerektiği fikrine katılıyordu; ancak psikolojik bir yardıma ihtiyacı olmadığını
düşünüyordu. Kız kardeşini mutlu etmek için sonunda bir randevu alındı.
• İlk görüşmede sessizdi ve ara ara durakladı. Gözlerini kırpıştırıtor ve başını sallıyordu; sanki
düşüncelerini gözden geçirmek istiyor ya da konuya odaklanma ihtiyacı duyuyor gibiydi. Bu konuya
dikkati çekildiğinde ise özür diledi ve bunun herhangi bir anlamı olmadığını söyledi. Utangaçtı ancak
çok rahat değildi. Konu, Bilal beyin günlük yaşamındaki döngüye geldiğinde, eğer gün içinde hayal
kurmayı bırakırsa tüm problemlerinin hallolacağını söyledi. Günlük işlerini de daha iyi organize etme
isteğini de belirtti.
• İlk görüşmelerde oldukça temkinliydi; daha sonraki görüşmelerde sosyal ilişkilerini tartışmaya
açtı ve cinsel yönelimi konusundaki endişelerinden söz etti. Çok yakın arkadaşları olmamasına rağmen,
bir kaç cinsel deneyimi olmuştu. Bunlar hem heteroseksüel hem de homeseksüel ilişkilerdi. Diğer
erkeklerle birlikteliğinin anlamı konusunda oldukça endişeliydi.
• Gündüz hayalleri de günlük işlevlerini engellediğinden onu endişelendiriyordu. Gündüz
hayallerini tanımlamakta güçlük çekiyordu. Dalıcı ve tekrarlayıcı düşünceler aklına giriveriyorsu. Bu
düşünceler basit ancak kendi değer sistemine yabancıydı. Birdenbire “allahın belası” düşüncesi aklına
geliyor, bunu düzeltmek için de bir dizi ifadeleri kendi kendine tekrarlıyordu. Bu düşüncelere ve
düzeltme işlemine “tereddüt” adını veriyordu. Bu kendi kendine tekrarlar neden tüm gün mırıldandığını
da açıklıyordu. Göz kırpıştırmaları ve baş sallamalarının nedeninin de bu dalıcı düşünceler olduğunu
söyledi.
• Terapinin başlangıcından altı ay sonra, Bilal beyin eniştesi terapiste telefon etti ve onun tuhaf
fikirlerine nasıl cevap vermeleri gerektiği konusunda bilgi almak istedi. Terapist de Bilal beyin güvenini
sarsmamak için bunların ne olduğunu terapide soracağını söyledi. Ancak o zaman Bilal beyin yoğun
delüzyon temelli inanç sistemi açığa çıktı.
• Bilal bey, bir akşam tuhaf bir şeyi fark etti. İnsanlar ona özel bir ilgi gösteriyor ve onun
arkasından konuşuyordu. Bu durum bir kaç hafta kadar sürdü; bu dönemde oldukça kaygılıydı. Sonunda
bulmacanın eksik parçaları –bir gece TV seyrederken- tamamlandı. Bir grup komlocunun, kendisinin
homoseksüel ilişkilerini videoya kaydedip sattıkları fikri aklına giriverdi. Liseden arkadaşları e bazı
akrabaları bunu yapmıştı ve müthiş paralar kazanıyorlardı. Bu paralar bir törer örgütüne gönderiliyor,
onlar da silah-cephane satın alıyordu. Son aylardaki intihar bombalarının v.b. De bunun bir sonucuydu.
• Bu düşünceler, hem terapiste hem de eniştesine akıl almaz / inanılmaz gelmişti. Ancak Bilal bey
buna gönülden inanıyordu. Bu bombaların suçluluk duyguları yarattığını da söyledi. Böyle bir itirafta
bulunmasının bedelinin de ağır olacağından korkuyordu. Bilal bey, videolardan haberdar olduğunda,
komplocuların kendisini öldüreceğine inanıyordu. Böyle bir tehditten ötürü, bu durumu kimseye
anlatamamıştı. Şimdi yaşamı tehlike altındaydı.

ŞİZOFRENİ: FARKLILAŞMAMIŞ TİP


• Mehpare hanım kocası Recep beyle kliniğe gelmişti. 39 yaşında, oğlu Murat 7 kızı Selin 4
yaşındaydı. Daha önce de psikolojik rahatsızlıkları olmuştu; 8 yıllık evliiydi ve bu sürede üç kez
hastaneye yatmıştı. Geçen hafta oğlunu okula göndermemiş, kızına ve oğluna yüksek sesle dini
kitaplardan ayetler okumuştu. Bu beklenmedik davranışa hem oğlu hem de kızı çok üzülmüştü.
Öğretmen de çocuğun neden okula gelmediği konusunda endişelenmeye başlamıştı.
• Oğlu Murat, annesinin dine olan düşkünlüğüne, ara ara ortaya çıkan tuhaf konuşmalarına,
kendini odaya saatlerce kilitlemesine alışmıştı. Ancak oğlunu okula göndermemesi, her davranışına
müdahale etmesi çocuğu çok olumsuz etkiliyordu. Kocası, eğer hastaneye gitmezse polisi çağıracağını
söyledikten sonra, hastaneye gitmeyi kabul etti.
• Mehpare hanım psikiyariste, problemin kendisi ile allah arasında olduğunu söyledi. Kocasına
aşık olmadan evlendiği ve çocuk yaptığı için çok büyük bir günah işlediğini söyledi. Şimdi, allah ceza
vermek için, onu ve çocuklarını ölümsüz yapmıştı ve sonsuza dek o ve çocukları acı çekmeye mahkum
edilmişti. Bir akşam evde bulaşıkları yıkarken bunu öğrenmişti. Leğendeki bulaşıkların duruşu, bir
mesaj veriyordu. Dinlediği bir şarkının sözleri de bir başka kanıttı; evliliği ve mutsuzluğu sonsuza kadar
devam edecekti. Çocuklarının ölümsüzlüğünü gösteren bir başka kanıt onların gözleriydi. Allahtan ceza
aldıkları günden itibaren de, affedilmek için çocuklarıyla birlikte dini kitapları okuyordu.

ŞİZOFRENİ: FARKLILAŞMAMIŞ TİP


• Görüşme esnasında yüzü donuk ve hiç bir ifade, duygu belirtisi yoktu. Konuşurken vücüdü hiç
hareket etmiyor, ara ara elleri titriyordu. Konuşması belli bir konu etrafında kümelenmişti; ancak
sorulara bazen ilgisiz cevaplar veriyordu, hiç bir açıklama yapmadan bir konudan diğerine geçiyordu.
• Psikiyatrist: Ölümsüz olduğunu farkettiğinde, korkmadın mı?
• M: Hayır, bakın, güneş, benim de güneşim, başkalarının da güneşi, ama allah bana doğru.
Güneşe baktığımda, o artık güneş olmaz allah olur. Ne demek istediğimi anlıyor musun? Ben yaşamayı
haketmediğim için, yaşamımı allah feri aldı. Buradan çıkmalıyım, allaha yakın olmalıyım
• Psikiyatrist: Geçen ay içinde gerçekten herhangi bir şey olmadığı halde sesler duydun mu?
• M: Sanmıyorum, hayır duymadım. (ara verme) Kocam banya yaparken bazen şarkı söyler, ama
senin öğrenmek istediğin bu değil, değil mi? Çocuklar da çok gürültü yapar. (ara verme) Bikini giyen
kadınları kıskanırdım.

ŞİZOFRENİ
• Aloji: Bir grup dil bozukluğu, konuşmanın, ya da içeriğinin fakir olması, ketlenme, cevap
vermede gecikme
• Avolisyon: İlgi ve dürtü kaybı, özbakıma, sağlığa ilgisizlik, bir işi yapmaya ilgisizlik ya da
sürdürmede güçlük, genel enerji düzeyinde düşüklük
• Anhedoni: Hazı ve yakınlığı yaşayamama, hoşlanılan etkinliklere, cinselliğe ve sosyal ilişkilere
ilgisizlik
DSM-IV-TR’ye göre Şizofreni Tanı Ölçütleri
A. Karakteristik Belirtiler: Bir aylık bir dönem boyunca (başarıyla tedavi edilmişse daha kısa süre)
bu sürenin önemli bir kesiminde aşağıdakilerden ikisinin (ya da fazlasının) bulunması
1) Hezeyanlar
2) Halüsünasyonlar
3) Disorganize (karmaşık) konuşma (örn, çağrışımlarda dağınıklık, sık sık konu dışı sapmalar gösterme
ya da tutarsızlık
4) İleri derecede disorganize ya da katatonik davranış
5) Negatif belirtiler, yani duygulanım donukluğu (tekdüzelik) aloji ya da avolisyon
Not: Hezeyanlar bizar iseya da halüsünasyonlar kişinin davranış ya da düşünceleri üzerine sürekli
yorum yapmakta olan seslerden ya da iki ya da daha fazla sesin birbiriyle konuşmasından oluşuyorsa A
tanı ölçütünden bir belirtinin bulunması yeterlidir.
B. Toplumsal / Mesleki İşlev Bozukluğu: İş, kişilerarası ilişkiler, ya da kendine bakım gibi önemli
işlevsellik alanlarından bir ya da birden fazlası, bu bozukluğun başlangıcından beri geçen sürenin önemli
bir kesiminde bu bozukluktan önce erişilen düzeyin belirgin ölçüde altında olması (başlangıcı, çocukluk
ya da ergenlik dönemine uzanıyorsa, kişilerarası ilişkilerde, eğitimle ilgili ya da mesleki başarıda
beklenen düzeye erişilememiştir)
C. Süre: Belirtiler en az 6 ay süreyle kalıcı olur
D. Şizoaffektif Bozukluğun ve Duygudurum Bozukluğunun Dışlanması: Şizoaffektif bozukluk ya
da psikotik belirtiler gösteren duygudurum bozukluğunun dışlanması
E. Madde kullanımının / genel tıbbi durumun dışlanması
F. Bir Yaygın Gelişimsel Bozuklukla İlişkisi: Otistik bozukluk ya da başka bir yaygın gelişimsel
bozukluk varsa, ancak en az bir ay süreyle belirgin hezeyanlar ya da halüsünasyonlar da varsa Şizofreni
ek tanısı konabilir

• Şizofreninin basitleştirilmiş tanı ölçütleri


A. Aktif psikotik evrede aşağıdakilerden ikisi vardır
a) Hezeyan
b) Halüsünasyon
c) Disorganize konuşma
d) Disorganize davranış ya da katatoni
e) Negatif belirtiler
B. İşlevsellikte düşme
C. Belirtiler diğer bozukluklara bağlı olarak ortaya çıkmamış

• Schneider’a göre şizofreninin tanı ölçütleri


• İşitilebilir düşünceler: kendi düşüncesini ses olarak duyar ya da davranışlarını anlatan sesler
duyar
• Tartışan sesler: bazı sesler hastanın davranışlarına, görüşlerine katılmadığını söyler
• Yorum yapan sesler
• Bedensel edilgenlik: bedenin dış güçler tarafından etkilenmesi
• Düşüncelerin alınması: kişi düşüncelerin başka güçler tarafından alındığına / çalındığına inanır
• Düşünce sokulması
• Düşünce Yayınlanması: düşüncelerin başkaları tarafından okunması, yayınlanması
• Edilgen duygular: dış güçler tarafından duyguların etkilenmesi
• Edilgen dürtüler
• Edilgen eylemler
• Hezeyanlara bağlı olarak halüsünasyonlar görülür

• Şizofrenide görülebilen hezeyanlar


• Persekütuar: diğerlerinin kötülük yapmak istemesi, izlenme, gözlenme
• Büyüklük: varlıklı, olağanüstü güzel olma, sıradışı biri olma (cumhurbaşkanı) özel yetenekler
(zihinleri okuma)
• Dinsel: tanrıyla özel ilişkisi olma, peygamber olup bu dünyaya gönderildiğine inanma,
cehennmede yanacağına inanma
• Bedensel: organlarının işlevsiz olduğuna inanma (çürüme, bozuk)
• Cinsel: Cinsel davranışlarının bilindiğine inanma, cinselliğin kendisine zarar verdiğine inanma
• Nihilistik: Ölü ya da ölmekte olduğuna inanma; kendisinin ya da dünyanın var olmadığına
inanma

ŞİZOFRENİ ALT TİPLERİ (DSM-IV)


• Paranoid Tip
Perseküsyon ya da büyüklük hezeyanları sıklıkla görülür (kıskançlık, dinsel ve somatizasyon
hezeyanları da görülebilir)
Hezeyanlar tutarlı bir tema çevresinde toplanır
Halüsünasyonlar da sanrısal temanın içeriği ile uygundur
Kaygı, öfke, uzak durma, tartışmacı olma
Perseküsyon ve büyüklük hezeyanları öfke ile birleştiğinde kişi şiddete başvurabilir
Genellikle 20’li yaşların sonlarında 30’lu yıllarda
O yaşa kadar önemli bir sorunu olmamış olanlar toplumda bir yer ve kimlik edinmişlerdir
Diğer şizofrenik hastalara göre daha az regresyon gösterirler; duygusal ve davranışsal tepkileri daha
uygundur
Bilişsel işlevsellik ve duygulanım görece korunmuştur
Nöropsikolojik ya da bilişsel testlerde çok az bozukluk gösterir ya da bozukluk göstermezler

• Disorganize Tip (Hebefrenik)


Genellikle 25 yaşından önce başlar
Aktif ancak amaçsız, ne yaptıkları belli değildir
Gerçeklikle ilişkileri ileri derecede zayıftır
Kişisel görünümleri bakımsız, toplumsal davranışları oldukça zayıftır
Uygunsuz duygusal tepkiler; nedensiz kahkahalar, uygunsuz gülmeler, ağız ve yüz buruşturmaları
Disorganize konuşma ve davranış
Günlük yaşam etkinliklerini yerine getirme becerileri ileri derecede bozuktur (yeme içme, yıkanma,
giyinme)
Hezeyan ve halüsünasyonlar bölük pörçüktür ve belli bir tema çerçevesinde toplanmaz
Nöropsikolojik ya da bilişsel testlerde bozukluk gösterirler
Tuhaf / acaip davranışlar görülür

• Katatonik Tip
Postür alma, negativizm, aşırı heyecan-hareketlilik, stupor (uyuşukluk) gibi psikomotor bozukluklar.
Balmumu esnekliği ve mutizm gibi ek özellikler gösterebilirler
Aşırı hareketlilik ile aşırı hareketsizlik arasında değişir
Aşırı hareketlilik döneminde kendileri ya da başkaları için tehlikeli olabilir; içe dönük dönemde yemek
yemeyi reddedebilir
• Rezidüel Tip
Geçmişte en az bir şizofrenik epizod yaşamıştır
Şu anda belirgin belirtiler bulunmamaktadır
Halüsünasyon ve hezeyanlar çok güçlü değildir
Şizofreninin belli belirtileri devam etmektedir: duygusal küntlük, toplumsal çekiniklik, egzantrik
davranışlar

• Farklılaşmamış Tip
Şizofrenik belirtiler görülür, ancak bu belirtiler diğer tiplerin tanı ölçütlerini karşılamaz

Pozitif Belirtiler: Halüsünasyon, delüzyon, akıcı ancak disorganize konuşma, düşünce bozuklukları
Negatif Belirtiler: Duygusal küntlük, motivasyon yokluğu, ilişki yoksunluğu, sosyal çevreden
soyutlanma

ŞİZOFRENİ Açıklamalar Kavramlar Kuramlar


• Şizofrenik Anne: Aşırı meraklı, aşırı koruyucu, aşırı kontrolcü, sınırlayıcı, baskın, katı, soğuk,
manipule edici, otokratik (uygun olmadığı görülmüş). Baba davranışlarının da reddedici, düşmanca,
soğuk
• Duygu-dışa vurumu
• Çifte-çıkmaz (G. Bateson-Aile etkileşiminde çifte çıkmaz hipotezi) Ebeveynlerin çocuklarına
birbiriyle çelişien çifte mesaj vermeleri. Örn: ebeveyn çocuğun hiç yakın olmadığını, duygu
göstermediğinden yakınır, gösterdiğinde ise ya uzak durur, ya göstermemesi gerektiğine yönelik mesaj
verir ya da bunu beğenmez. Çocuk verilen mesajı ne göz ardı edebilir ne de yerine getirebilir.
• Laing’in Varoluşçu Görüşleri: İşlevsiz aileler şizofreninin gelişiminde temel etmendir.
“yaşanamaz bir ortamda yaşamak için geliştirilen özel bir strateji” iç dünyalarını keşfetmelerine hatta
deliliklerine demir atmalarına izin vermek, terapist sosyal onay sağlamalı v.b.

• Şizofrenik belirtiler 5 yıldan sonra daha fazla artmıyor


• Hastaların %25’i tamamen iyileşiyor
• Hastaların %10’u hastanede yatırılmayı gerektirecek kadar psikotik belirtiler gösteriyor
• Kalıtım –Yatkınlık (ikizler, evlat verme çalışmaları)
• Biyokimyasal bozukluklar (dopamin= nöroleptik ilaçlar pozitif belirtileri iyileştirmekte; dopamin
aktivitesini azaltmakta)

KİŞİLİK BOZUKLUKLARI
Kişilik Özellikleri: Algılama, çevreyle ilişki kurma, çevre ve kendi hakkında düşünmeye ilişkin kalıcı
örüntülerdir ve çok çeşitli sosyal ve kişisel ortamlarda sergilenir.
Kişilik özellikleri esnek olmadığında, uyumsuz olduğunda, işlev bozukluklarına ya da sıkıntıya neden
olduğunda kişilik bozukluklarından söz edilebilir (Amerikan Psikiyatri Derneği)

Kişilik bozukluklarının göstergeleri genellikle ergenlikten hatta çocukluktan itibaren belirgin olabilir
KB gösteren insanlar, kendileri negatif bulmasalar bile, negatif davranışlarının diğerleri üzerindeki
etkisinin farkında olabilirler
Kimileri de kişilik özelliklerinden rahatsızlık duyabilir, hoşnut olmayabilir ancak değiştiremeyebilirler
Başkalarıyla ilişkilerinde sorun yaşamalarına rağmen, bu davranışları gösterirken rahatsızlık
duymayabilirler
Rahatsızlık duyduklarında, bunun sorumlusu olarak diğerlerini suçlarlar, onları düşüncesiz, anlayışsız
bulurlar
Kendi sorumluluklarını kolayca gözardı ederler; bu nedenle yardım istemezler; ancak yasal zorunluluk
v.b. Durumlarda yardım alırlar

KB Temel inanç /tutum Belirgin davranış


Bağımlı Çaresizim Bağlanma
Çekingen İncinebilirim Kaçınma
Pasif-agresif Üzerime gelebilirler Direnç
Paranoid İnsanlar olası düşmandır Dikkatli olma
Narsistik Ben özelim Önemini abartma
Histrionik Etkilemeliyim Rol yapma
Obsesif kompulsif Hata Yapmamalıyım Mükemmelcilik
Antisosyal Kandırılacak insanlar var Saldırı
Şizoid Benim bir dünyam olmalı Toplumdan uzaklaşma

PARANOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU


Cenk, dört çocuklu fakir bir ailenin oğluydu; babaanne ve dedesiyle birlikte oturuyorlardı. Babası iş
asgari ücretle çalışan bir işçiydi. 8. sınıfta, çok başarılı olduğu için öğretmenlerinin desteği ve bir burs
bulunarak fen lisesine gönderildi. Onun okuduğu dönemde, bu fen lisesindeki öğrencilerin hepsi
üniversiteyi kazanıyor, ülkenin en zeki, en çalışkan çocukları burada okuyordu. Cenk, de bu okulda çok
çalışıyor ve neredeyse tüm derslerde en yüksek puanı o alıyordu. Arkadaşları sınavlarda kaygılandığı
zaman onlarla alay ediyordu. Derslerde de eğer öğretmen bir hata yaparsa hemen farkediyor, kahkayı
patlatıyordu. Arkadaşları da onunla beraber gülseler bile, yavaş yavaş Cenk’ten uzaklaşıyorlardı.
Öğretmenleriyle sürekli kavga ediyor, 100 alsa bile, soruların iyi hazırlanmadığı, ne demek
istendiğinin anlaşılmadığını, ya da sınavdan önce konuların iyi anlatılmadığını ısrarla savunuyordu.
Düşük not aldığında da, hiç bir zaman kendi hatası olduğunu itiraf etmezdi. Zengin çocukların okuduğu
bir okuldu ve kişilerarası ilişkilerde de sorun yaşıyordu; bir gün arkadaşlarından biri bir diğerine
“neden bazı insanlar bir şey elde etmek için çok çalışmak zorunda kalırlar” bu cümleyi, babasını ve
kendisini kastederek söylediklerini düşündü. İki gün sonra, bunu söyleyen çocuklardan birinin
arabasının benzin deposuna şekerli su koydu ve arabasını bozdu.
Daha sonraki yıllarda, üniversiteyi bitirdi. Üniversite yıllarında, fikirlerinin çalındığı düşüncesi aklına
yerleşti. Bu nedenle kimseyle görüşmemeye beşladı. Mezun olduğunda çok iyi şirketlerde iş buldu; ancak
birilerinin fikrini çalmaya uğraştığını düşünmekten hiç bir işi yapamaz hale gelmişti ve sonunda hiç bir
yerde iş bulamaz oldu. Gittiği doktorların da, kendi fikirlerini almak istediklerini düşündüğünden
sorunlarını açmıyordu. En son görüldüğünde taksi şoförlüğü yapıyordu.
Temel Belirtiler
PKB’nun en temel özelliği, başkalarının kötü niyetli olduğunu düşünürler
Kuşkucudurlar ve başkalarına güvenmezler.
Diğer insanlarla ilişkilerinde aşırı duyarlıdırlar.
İnandıkları şey ne ise ondan vazgeçmezler
Eş olarak aşırı kıskançtırlar
Kolaylıkla incinirler; reddedilmeye ilişkin inançlarını pekiştirmek için etrafı sürekli kolaçan ederler
Kolaylıkla diğerlerini suçlarlar, süreğen bir ilişki kurmaları güçtür.
Paranoid şizofrenideki gibi gerçeklikten kopuş yaşanmaz.
Çok zeki olabilirler; ancak sosyal ilişkilerine kuşku ve güvensizlikle yaklaşmaları, kalıcı bir ilişki
sürdürmelerini engeller.
Sıklıkla yansıtma mekanızmasını kullandıkları düşünülmektedir.
Genellikle tedavi olmak istemezler.

Başka insanlara güvenemem


Başkalarının gizledikleri birtakım amaçları var
Dikkat etmezsem beni kullanacak yönlendirecekler
Her an tetikte olmalıyım
Başkalarına güvenmek tehlikelidir
Arkadaşça davranmalarının nedeni beni kullanmak istemeleri
Şans versem her türlü fırsattan yararlanırlar
İçten değiller
Beni aşağılamaya çalışıyorlar
İsteyerek beni kızdırıyorlar
Hakkımdaki bilgileri kötüye kullanırar
Söyledikleri başka, düşündükleri başka
Yakın olduğum kişi beni aldatıyor
Tehdit ediliyorum

Temel İnaçlar
DSM-IV Temel Belirtiler
1) yeterli bir temele dayanmaksızın başkalarının kendisini sömürdüğünden, aldattığından ya da
kendisine zarar verdiğinden kuşkulanır
2) dostlarının ya da iş arkadaşlarının kendisine olan bağlılığı ya da güvenilirliği üzerine yersiz
kuşkuları vardır
3) söylediklerinin kendisine karşı kötü niyetle kullanılacağından yersiz yere korktuğundan ötürü
başkalarına sır vermek istemez
4) sıradan sözlerden ya da olaylardan aşağılandığı ya da gözdağı verildiği biçiminde anlamlar çıkarır
5) sürekli kin besler, yani onur kırıcı davranışları, haksızlıkları ya da görmezlikten gelinmesini
bağışlamaz
6) başkalarınca anlaşılamayacak bir biçimde, karakterine ya da saygınlığına saldırıldığı yargısına varır
ve öfkeyle ya da karşı saldırı ile birden tepki gösterir
7) haksız yere resmi ya da romantik eşinin sadakatsizliği ile ilgili kuşkulara sık sık kapılır
Sıklığı % 0,5 –2,5
Şizofreni ve sanrılı bozukluk olan ailelerde daha sık
Erkeklerde daha sık
Genetik etmenler önemli görülmektedir
Psikoanalitik açıklama: Yadsıma, yansıtma ve rasyonalizasyon savunma mekanizmalarına sıklıkla
başvururlar. Süperego, otorite figürlerine yansıtılmıştır

ŞİZOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU


Temel Belirtiler
Başkalarını özlemeden tek başına bir yaşam sürerler
Başkalarıyla birlikteyken rahat edemezler ve göz kontağı kurmazlar
İçe kapanma, sosyal ilişkilere kapalı olma şizoid kişilik bozukluğunun temel belirtilerindendir.
Yalnızdırlar, ilişkilerinde soğuk ve uzaktırlar. Kararsız olma eğilimi gösterirler.
Entellektüalizasyon savunma mekanızmasını sıklıkla kullandıkları düşünülmektedir (deneyimlerini,
yaşantılarını oldukça objektif ve mekanik biçimde düşünme ve yorumlama)
Duygulanımları sınırlı ve yüzeyseldir
Duygusallığı zayıflık / yetersizlik olarak görürler
Duygu yaşamama yoluyla kendilerini güvende hissttikleri düşünülmektedir

Temel Belirtiler
Gereksiz yere çok ciddi davranırlar
Olayların komik yönleriyle hiç ilgilenmezler
Kısa yanıtlar verip, kendiliğinden konuşmazlar
Doğaötesi kurgulardan büyülenir, astronumi v.b. Akımlara kapılabilirler
Kızgınlıklarını gösteremezler
Günlük yaşam olaylarına katılmaz ve başkalrına benzer kaygıları yaşamazlar
Cinsellikleri düşlemlerle sınırlıdır

DSM-IV Temel Belirtiler


1) ailenin bir parçası olamadığı gibi, ne yakın ilişkilere girmeyi ister, ne de yakın ilişkilere girmekten
zevk alır
2) hemen her zaman tek bir etkinlikte bulunmayı yeğler
3) başka biriyle cinsel deneyim yaşamaya ilişkin ilgisi azdır
4) birinci derece akraba dışında yakın arkadaşları ya da sırdaşları yoktur
5) başkalarının övgü ya da eleştirilerine ilgisiz görünür
6) duygusal soğukluk, kopukluk ya da tekdüze bir duygulanım gösterirler

Sıklık % 7 –8 Erkek kadın oranı 2: 1


Başkalarının duygulanmalarına neden olacak olaylar onları duygulandırmaz, aldırmaz görünürler
Gayretli / canlı kişiler değildirler; gayretleri çok kitap okuma, TV seyretme, örgü örme gibi
Konuşmaları yavaş ve tekdüzedir; anlamlı el kol hareketleri yoktur
Ne demek istediklerinin anlaşılması güçtür
Asosyallik hakimdir
Kendilerini düşünceli, içedönük, yumuşak (mülayim) olarak tanımlarlar
Ne kendileri başkalarına ilgili, ne de başkaları kendilerine ilgilidir
Başkalarıyla ilişkiye girip başetme yöntemlerini kullanmaya mecbur kalmaktansa, hiç ilişkiye
girmeyerek rahat ettiklerini düşünürler
Temel İnançlar
Başkalarının hakkımda ne düşündüğü önemli değil
Özgür olmak, başkalarına bağımlı olmamak önemli
Kendi başıma bir şey yapmak, başkalarıyla yapmaktan daha zevkli
Neye karar vermem gerektiği konusunda başkalarından etkilenmem
Yakın ilişkiler önemli değil
Kendime özgü amaçlarım ve standartlarım var
Başkalarının ne düşündüğü önemli değil
Kendi başıma olayların üstesinden gelebilirim
Yalnız olmayı tercih ederim
Başkalarına güvenemem

ŞİZOTİPAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU


Hasta, 30 yaşında bekar ve işsiz bir kadındı. Şikayeti, kendini uzaydaymış gibi hissetmesiydi.
Kendinden kopmuş gibi olma hissi zamanla artıyor ve çok sıkıntı veriyordu. Neredeyse her gün, kendi
yaşamını başından sonuna kadar izliyor gibiydi ve dünyanın gerçek olmadığı hissine kapılıyordu.
Özellikle aynaya baktığında kendini tuhaf hissediyordu. Yıllardır, sanki başka insanların zihninden
geçenleri okuyor gibiydi. Ailesindeki bazı insanlarda da aynı becerinin olduğuna inanıyordu. Dini
inancı olmamasına rağmen, bu dünyaya gelmesinin özel bir anlamı olduğunu düşünüyor, ancak bu
anlamın ne olduğunu bir türlü bulamıyordu. İnsanlarla birlikteyken, herkesin ona baktığını düşünüyor,
bazen yoldan geçen insanların bile ondan kaçınmak için karşı caddeye geçtiklerini düşünüyordu.
Yalnızdı, h,ç arkadaşı yoktu ve tüm gün ya hayal kuruyor ya da TV seyrediyordu. Eleştitilmekten çok
korkuyordu. Bir kaç kez işe girmesine rağmen, ilgisini çekmediği için işten ayrılmıştı.

Temel Belirtiler
Davranış, düşünce, konuşma ve duygulanımda acayiplikler, tuhaflıklar, sıradışılıklar sergilerler
Batıl inançları vardır ve duyuötesi algılara inanırlar
Mezheplere katılma, büyücülük, tuhaf dinsel ayinlere katılırlar
Sıklık %3; erkeklerde daha fazla
ŞKB belirtileri, şizofreniye benzemektedir ancak delüzyon ve halüsünasyon gibi gerçeklikten kopma
belirtileri yoktur.
Düşüncelerini bölük pörçük değildir ancak başkalarıyla paylaşırken tuhaf yöntemler izleyebilirler.
Başkalarıyla konuşmakta, bir araya gelmekte zorluk yaşarlar

Temel Belirtiler
Referans fikirleri vardır (nesne, olay ya da diğer insanların -kişi için- belli ya da sıra dışı bir anlamı
olması)
Gaipten haber vermeye inanma gibi büyüsel düşünceler
Küçük duruma düşmemek için duygularını denetlemeye çalışırlar
Büyüsel ve telepatik düşünceleri vardır
Kendilerini hayali varlıklarmış gibi, bedensizlermiş gibi, , yabancılaşmış ve bedenlerinden ayrılmış
hissederler
Başkalarına ve kendilerinden dışarıdan bakıyorlarmış gibi hissederler
Yaşamlarını gerçekdışı ve anlamsız olarak algıladıklarından, “boşlukta olma” “varolmama”
duyumundan dehşete düşerler
Toplumsal baskılarla karşılaştıklarında, toplumdan kopup, amaçsız hale gelebilirler; uygunsuz
duygulanım, paranoid düşünceler sergilerler
Başkalarıyla iletişime yönlendirildiklerinde, düşüncelerini toparlayamaz, konu dışı sözlerle, toplumsal
iletişimin gereklerini yerine getiremezler
Süreğen bir toplumsal başarı sergileyemezler; okul ve iş yaşamları karmaşa ve atılmalarla doludur.

DSM-IV Temel Belirtiler


Referans fikirler (referans hezeyan değil)
Davranışları etkileyen ve kültürel değerlerle uyumlu olmayan acayip inanışlar ya da büyüsel düşünce
(örn; batıl inanç, gaipten haber vermeye inanma, telepati, altıncı his. Çocuklarda ve ergenlerde saçma
sapan düşlemler ya da bunlar üzerine düşünüp durmalar)
Olağandışı algısal yaşantılar, bunlar arasında bedensel ilüzyonlar vardır
Acayip düşünüş biçimi ve konuşma (örn belirsiz, çevresel, mecazi, aşırı ayrıntı ya da basmakalıp)
Kuşkuculuk ya da paranoid düşünme
Uygunsuz ya da kısıtlı duygudurum
Acayip, sıradışı ya da çok kendine özel davranış ya da görünüm
Birinci derece akrabaların dışında yakın arkadaşların olmaması
Azalmayan aşşırı toplumsal kaygı, kendisi hakkında olumsuz yargılardan çok paranoid korkular

ANTİSOSYAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU


Temel özellikler
Kişinin başkalarının haklarını gözetmediği, başkalarının haklarını hiçe sayma
Yalan söyleme, evden kaçıp gitme
Rastgele cinsel ilişkiler
Eş ya da çocuğunu sömürme
Vicdan azabı çekmez, pişmanlık duymazlar
Dürtü denetimi bozuklukları vardır, tasarlayarak davranmazlar
Huzursuz ve saldırgandırlar
Diğerlerini aldatma ve sorumsuzluk yaşam biçimleridir
Diğerlerinin ve kendi güvenliklerini düşünmezler

DSM-IV Temel Belirtiler


15 yaşından beri süregelen, başkalarının haklarını saymama ve başkalarının haklarına saldırma
(tecavüz) örüntüsü
1) tutuklanması için zemin hazırlayan eylemlerde tekrar tekrar bulunma, yasalara uygun toplumsal
yaşam biçimine ayak uyduramama
2) sürekli yalan söyleme, takma isimler kullanma ya da kişisel çıkarı / zevki için başkalarını aldatma
gibi dürüst olmayan tutumlar
3) dürtüsellik ya da gelecek için tasarılar kurmama
4) yineleyen kavga ve dövüşler ve saldırılarla belirli sinirlilik ve saldırganlık
5) kendisi ve başkalarının güvenliğini umursamama
6) Bir işi sürekli götürememe ya da mali yükümlülükleri yerine getirmeme, sürekli bir sorumsuzluk
7) başkasına zarar vermiş, kötü davranmış ya da başkasından bir şey çalmış olmasına karşı ilgisiz olma
ya da yaptıklarına kendince mantıklı açıklamalar getirme, vicdan azabı çekmeme
8) kişi en az 18 yaşındadır
9) 15 yaşından önce başlayan davranım bozukluğunun kanıtları ardır
Temel Bulgular
Erkeklerde %3 -7; kadınlarda %1
Hapishanedeki kişilerin yaklaşık %75’inde görülebilir
Birinci derecede akrabalarda görülme sıklığı 5 kat fazla
Çoğu kişi bu kişilerden sakınır
Sert kaba ve kavgacıdırlar
Başkalarının duygularına duyarsız, sürekli tartışma ve kavga etme eğilimi
İnsafsız ve kötü niyetli olabilirler
Hatasız olduklarında ısrar ederler; açık kanıtlar olduğunda tartışmayı kesip atarlar
Hemen haz duyacakları şeyleri engelleyemezler
Kolaylıkla sıkılır, huzursuzlaşırlar
Evlilik ya da gündelik işlerin sorumluluğunu yerine getiremezler
Tehlikeyi göz ardı ederek heyecan verici etkinliklere koşarlar
İşler istedikleri gibi giderse, cana yakın, şirin ve sırnaşık davranırlar
Çoğunlukla yüzsüz, küstah ve kızgındırlar
Engellendiklerinde öfkelenir ve gözleri döner, kinlenirler. Karşısındakini küçültmeye çalışıp,
egemenlik kurmaya çalışır
İçgörüden ve davranışlarının neye mal olduğundan habersiz gibidirler
İnsan etkileşimlerinin gereklerine uyum sağlamışlardır; kaba ve duyarsız olmalarına karşın,
başkalarının duygularının farkındadırlar

Temel Özellikler
Antisosyal özellikler göstermeyen saldırgan tipleri, kendilerini iddiacı, enerji dolu ve kendine güvenli,
dürüst güçlü ve gerçekçi kişiler olarak görebirler
Kendilerini savunmak için saldırgan olmaları gerektiğini düşünürler
İnsanlar acımasızdır, onlardan önce davranıp yenmek gerekir
Başkalarının duygularını paylaşamaz, gerçek bir sevgi gösteremezler
Ağır durumlarda, başkalarının acılarından haz alırlar; sapık ve insafsızca bir doyum alabilirler
Akıllarından geçeni tartmadan söyleyiverirler (doğruluk ve dürüstlüğün uzantısı değil, başkalarını
sarsmak, yıldırmak amacıyla yaparlar)
Rasyonalizasyon ve projeksiyon savunma mekanizmalarını kullanırlar. Örneğin, saldırgan dürtülerini
haklı çıkarmak için akla yatkın özürler bulmaya çalışırlar. “dürüstüm, en azından iki yüzlü değilim” gibi.
Düşünme süreçleri “başkalarına güvenemezsin, yapabilseler, kendi çıkarları için beni kullanırlar,
sömürür, varımı yoğumu elimden alır. Bunun için tetikte olmalı ve güç kullanmalıyım, zayıflıktan,
uzlaşmadan kaçınarak kendimi koruyabilirim, başkalarının sahip olduğu güçlere el koyarak güçlü olur,
tehlikeyi engellerim”
İnsanlara bağlılıkları yoktur ve insanı arkadan vurabilirler
Nezaket ve kibarlığın arkasında bazı dolaplar çeviriyor olabilirler
Çoğu insan alaycı, acımasız, eleştirel ve kaba kuvvete başvuranalardan çekineceği için, diğerlerini
baskı altında tutarak, korkutarak saygı uyandırmaya ya da boyun eğmeye yarar (acımasız bir işadamı,
tehdit eden ve zorbaca davranan çavuş, kendini üstün görerek çocukları cezalandıran müdür, küstahca,
emredici bir egemenlik kuran profesör - sorumluk taşıyan ve beğenilen bir görevi olmakisvesi altında
kinlerini-düşmanlıklarını gizleyen kişilerdir)
Alışılagelen otoriteye ve kurallara karşı gelme eğilimleri; yasadışı eylemlere girerek de bu davranışlar
sergilenebilir
Kibar, içten, olgun gibi görünebilirler; patolojik yalan söyleme. İlk karşılaşmada insanların güvenini
kazanıp dolandırabilirler
Temel İnançlar
Kendime dikkat etmeliyim
Güçlü olanlar bu dünyada kalır
İşlerin yolunda gitmesi için güç kullanmak ve kurnazlık yapmak gerekir
Sözlerin tutulması ya da borçların ödenmesi önemli değildir
Yakalanmadığın sürece yalan söyleyebilirsin ve aldatabilirsin
Bana adaletsiz davranıldı, ben de payıma düşeni alırım
Bir şeyi istersem elde etmek için her şeyi yaparım
Başkalarının ne düşündüğü beni ilgilendirmez
İnsanlar kendilerine bakamıyorlarsa, aldanıyorlarsa bu onların sorunu

HİSTRİONİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU


Temel Belirtiler
HKB olan kişiler rol yapıyormuş gibi, duygusal ve olumlu izlenim bırakmaya çalışan kişilerdir.
Çok alımlı, aşırı süslü, dikkati çekmeye çalışan, ayartıcı ve baştançıkarıcı tutumlar sergilerler
Sanki rol yapıyormuş gibi konuşurlar
Çoğunlukla işbirliği yapar ve yardım edilmesini beklerler
Histrionik kişilik bozukluğu, geleneksel olarak histerik kişilik olarak bilinmektedir. Cinselliği ifade
etmede yoğun korku duyarlar.
Duyguların abarılı biçimde ifade edilmesi
Dış görünüşünü aşırı / abarılı önemseme
Sürekli olarak onaylanma, güven verilme ve takdir edilme isteği
Uygunsuz cinsel baştan çıkarma davranışları ya da görünüşü
İlgi odağı olmadığı durumlarda rahatsız olma
Duygu ifadelerinin –sahici olmayan biçimde- birinden diğerine geçmesi
Aşırı ölçüde kendini merkeze alma, takdir – ödül almayı beklemeyi erteleyememe.
Konuşması yüzeyseldir; önemli detayları atlar
Temel Bulgular
Sıklık %2-3
Kadınlarda daha yüksek
Kaprisli, teşhirci, engellenmeye ve düş kırıklığına gelemezler
Etkileme ve dikkat çekme balıca amaçlarıdır
Kadınları cezbedici erkekleri cömert davranabilir
İlişkilerinde derinlik ve süreklilik yoktur
Kendilerini, başkalarının üzerinde bıraktıkları izlenimlere göre değerlendirirler
Kabullenilmeyi bekledikleri kişilerin görüşlerine ve duygudurumlarına aşırı duyarlıdırlar
Ardı arkası gelmeyecek bir değer verilme ve övgü gereksinimleri var gibidir
Kolaylıkla yalan söylerler (gereksiz yere de)
Anlamlı ve sürekli bir ilişki sürdüremezler

Temel İnançlar
İlgi ve dikkati çeken biriyim
Mutlu olmak için başkalarının yönlendirmesine ihtiyacım var
İnsanları etkileyemezsem hiçim
İlgilerini sıcak tutmazsam beni sevmezler
Her şeyi düşünmem gerekmez, sezgilerim bana yön verir
Sıkılmaya katlanamam . İstediğimi elde etmenin yolu başkalarının gözünü kamaştırmaktır
DSM-IV Temel Belirtiler
1) İlgi odağı olmadığı durumlarda rahatsızlık duyarlar
2) başkalarıyla olan etkileşimi çoğu zaman uygunsuz bir biçimde cinsel yönden ayartıcı ya da baştan
çıkartıcı davranışlarla belirlidir
3) hızlı değişen ve yüzeysel olan duygular sergilerler
4) ilgiyi üzerine çekmek için fiziksel görünümü kullanır
5)Aşırı bir düzeyde başkalarını etkilemeye yönelik ve ayrıntıdan yoksun bir konuşma biçimi vardır
6) gösteriş yapar, yapmacık davranır ve duygularını aşırı bir abartma ile gösterir
7) telkine yatkındır, başkalarından ya da olaylardan kolay etkilenir
8) ilişkilerin, olduğundan daha yakın olması gerektiğini düşünür

NARSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU


Temel Belirtiler
NKB’nun temel özelliği, sürekli olarak kendi önemini abartma ve kendi gücü – başarısı hakkında düş
kurmadır.
Özel insanlar olduklarına, özel haklarla donandıklarına inanırlar
Eleştiri veya yenilgiye kızgınlık ya da depresyonla karşı koyarlar
Kendilerine hayran olunmasını beklerler
Benlik saygıları kırılgandır
Sıklık %1
Aşırı benmerkezcidirler, çıkarları için başkalarını kullanabilirler
Haklı nedenleri olmaksızın kibirli ve üstünlük taslarlar
Olağandışı hakları olan özel kişiler olduklarını düşünürler
Ana babalarının, Ne yaparlarsa yapsınlar, hepsevilecek mükemmel insanlar olarak yetiştirdikleri
düşünülmektedir
Eleştiriyi kabul etmekte zorlanırlar, kabul etmezler; eleştirilere “öfke, utanç, aşağılanma ve boşluk”
tepkisi gösterirler
Empati kurmakta güçlük çekerler. Başkalarını anlamadıkları gibi, sürekli olarak başkalarının kendisini
anlamasını –karşılık vermeden- beklerler. Sonuçta sürekli olarak kendi çıkarları için başkalarını
kullanırlar.
Abartılı benlik saygısı
Kişilerarası ilişkilerde ortaya çıkan hayal kırıklıklarına kendilerini aldatıcı biçimde mazaretler bulurlar;
böylece gerçekçi olmayan, şişkin benlik saygılarını korumuş olurlar.
Başarısızlıkla karşılaştıklarında, utanmak ve değersiz hissetmekle birlikte yardım istemezler ve
avunmak için düşlemlerine dönerler; yeniden saygınlık kazandıkları hayal dünyasına dönerler
Doyum sağlamak için başkalarına ihtiyaç duymaz, kendilerine dönerler
Kendisiyle ilişki kuran diğer insanların bundan onur duymaları gerektiğini düşünürler

Temel İnançlar
Özel biriyim
Üstün olduğumdan, özel davranılmayı ve birtakım ayrıcalıklar tanınmasını hak ediyorum
Başkalarına uygulanan kurallar beni ilgilendirmez
Tanınmak, övgü almak, hayran olunmak önemlidir
Bana saygı göstermeyenlerin cezalandırılması gerekir
Diğerleri gereksinimlerimi karşılamalıdır
Diğerleri ne kadar özel olduğumu anlamalıdır
Diğerleri hayranlık duyulmayı hak etmiyor
İnsanlar beni eleştiremez
Ancak benim kadar zeki olanlar beni anlayabilirler
Büyük olduğumdan büyük şeyleri hakediyorum

SINIR KİŞİLİK BOZUKLUĞU


Aliye üniversite okuyordu. Üniversite eğitimini gönülsüz olarak dondurmuş ve 8. kez psikiyatri
kliniğine yatmıştı. Hem psikoloğu hem de psikiyatristi, ayaktan tedavinin –ilaç ve/vaya psikoterapinin –
belirtilerini kontrol etmesine yardımcı olamayacağını, bunun çok riskli olduğunu düşünüdüklerinden
hastaneye yatmasını istediler. Ara ara kendisinin gerçek olmadığını düşünüyor, kendisini- acıyı
hissetmek için kendine bıçak batırıyordu. İlk görüşmede kızgın bir biçimde böyle bir şey yaptığını inkar
etti. Bir kaç dakika sonra da ağlamaya başladı; eğer sınavlara giremezse üniversiteden atılmaktan
korktuğunu söyledi. Psikiyatristine kişisel sorular soruyor, kız arkadaşının olup olmadığını v.b.
Hastaneye yattığı gün yine çok kızgındı. Çantası kontrol edildiğinde (kesici, uyuşturucu v.b.) bağırdı
ve küfürler savurdu. Bu onun son bir kaç yıldır gösterdiği sıradan davranışlardan olmuştu. Çok fazla
kızılmayacak durumlarda bile etrafındakilere, çok yakın arkadaşlarına bile bağırıp çağırıyor, küfür
ediyor, değerli şeyleri kırıyor daha sonra pişman oluyor; ancak bu davranışlarını kontrol edemiyordu.
Yatırıldığı gün izinli çıkma formu doldurdu, doktoru eğer bu formu teslim ederse, yasal yollarla –
kendine zarar verme tehlikesi gerekçesiyle- kendisini hastanede tutacağını söyledi ancak iki gün sonra
formu yeniden doldurdu.
İzleyen iki haftalık sürede, oldukça iyi görünüyordu. Depresif hissettiğini söylemesine rağmen çok
güzel giyiniyor ve kendine çok iyi bakıyordu. Küfür etmediği ve kapıları çarpmadığı zamanlarda orada
çalışan personelden biri gibi görünüyor ve öyle davranıyordu. Diğer hastalarla terapistleriymiş gibi
konuşuyor, problemlerini dinliyor ve önerilerde bulunuyordu.
Hastaların sözcüsü gibi davranıyor, sorunları yönetime iletiyordu. Ayrıca terapistiyle bir sözleşme
yapmıştı; kendine zarar vermeyecekti, zarar verme isteği geldiğinde de terapistine haber verecekti. Bu
sözleşmeyi imzaladıktan sonra, arkadaşlarıyla birlikte kliniğin çevresinde dolaşmasına izin verildi.
Personelle sohbete başlamış, özellikle yalnız sohbet etmeye çalışıyordu. Kiminle sohbet ederse
diğerinin işini iyi yapmadığını söylüyor, konuştuğu kişiye de, “siz tanıdığım en iyi uzmansınız, yalnızca
siz yardım edebiliyorsunuz v.b. “ diyordu. Konuşmayı çeşitli iltifatlarla bitiriyordu. Böyle iltifatda
bulunduğu çalışanlardan bazıları da, Aliye kuralları çiğnediğinde buna göz yumuyordu. Eğeriltifat ettiği
kişi, kurala uymadığı ve uyması gerektiğini söylerse çok sinirleniyor, ihanete uğradığını düşünüyor ve
“sen de diğerleri gibiymişsin, hiç farkın yok “ diyordu.
Üçüncü haftanın sonunda sıkıntıları azalmış gibi görünüyordu ve hastaneden çıkarılması için
görüşmeler başladı. O gün, doktora, bir sırrı olduğunu söyledi. Hastaneye yattığının ikinci gününden
itibaren –ziyaretine gelen arkadaşlarından- uyuşturucu aldığını ve bunları ara ara kullandığını söyledi;
diğer hastalara da dağıttığını ilave etti. Doktor, diğer hastalarla birlikte acil bir toplantı yaptı; toplantı
esnasında, diğer hastaların kendine baskı yaptığını, başka hiç bir seçeneğinin olmadığını söyledi.
Doktor, bu durumu, diğerleri tarafından reddedilmemek için Aliye’nin her şeyi yapabileceği biçiminde
yorumladı.
Bu olaydan bir kaç gün sonra da kutu içeceği yarıdan bölerek bileklerini kesti. Ancak yaşamsal bir
tehlike yoktu. Diğer kesme davranışlarından farklı olarak, bunu kimseden gizlememişti. Kimi uzmanlar,
hastanede kalma süresini uzatmak için belirtilerinin şiddetini yoğunmuş gibi gösterme çabasında
olduğunu düşündüler.
Aliyeyi tedavi eden ekip toplandı ve en iyi seçeneğin ne olduğunu düşünmeye başladılar. Kimi
uzmanlar ise belirtilerini artırma çabası içinde olmadığını düşünüyordu. Diğer hastaları tedavi
çabasına da zarar verip vermediği konusunda bir karara varamadılar.
Aliye, dört, kardeşi iki yaşındaydı anne ve babası boşandığında; babası hemen başka biriyle evlenmişti
ve çocuklarını bir kez bile aramamıştı. Aliye sürekli babasını özlediğini söylüyordu. Aliye 13
yaşındayken annesi de çocuklu bir adamla Mehmet beyle evlendi. Mehmet beyin ve çocukların eve
taşınması Aliyeyi çok üzdü. Özellikle annesinin soyadını değiştirmesi, anne ve babasının yeniden
evlenme hayallerini yoketmişti. Annesinin evlenmesinin ardından ilk problemler ortaya çıkmaya başladı.
Aliye okulu asıyor, kimi derslere girmiyordu, notları da düşmüştü. Öğretmeni, Aliyenin zeka ya da başka
bir özel gereksinimi olabileceğini düşündü. Uygulanan zeka testi onun üstün bir zekaya sahip olduğunu
gösteriyordu. Rorscach ve TAT’lerine verdiği cevaplar ise oldukça değişikti. Psikolog bir aile terapisine
gitmelerini önerdi. Bu dönemde, yaşı büyük olan üvey abisi tarafından cinsel tacize maruz kaldığı
sonradan öğrenilecekti. 15 yaşına geldiğinde annesi boşandı. Lise yıllarında ilk uyuşturucu denemesinde
bulunmuştu ve ilk defa kendisini hissetmiyor, gerçekdışıymış, çevresinde hiç bir şey yokmuş ya da
insanların, nesnelerin içinden geçebilirmiş gibi hissediyordu. Bu denemelerle birlikte başka erkeklerle
de cinsel birliktelikler yaşamaya başlamıştı. Ancak bunların ardından kendini depresif ve suçlu
hissdiyordu.
Arkadaşlarıyla birlikte çalıntı bir arabayla dolaşırken yakalandı ve hakim hastanede tedavi görmesini
önerdi.
Hastanede yatış süreciince bir erkek hasta ile tanıştı; onunla yemek yedi, TV seyretti v.b. Bu erkeğin
taburcu olmasından sonra, ilk defa –uyuşturucu kullanmadan- kendini gerçek değilmiş gibi hissetti ve
gerçek olduğunu hissetmek için bileklerini kesti. Bu erkeğe telefon ediyor ve kendisiyle evlenmezse
inithar edeceğini söylüyordu; anti-pisotik ilaçlar verildi ancak bir yararı olmadı. Bir süre sonra taburcu
edildi
Bu arada psikoanalitik yönelimli terapi seansları devam ediyordu; ancak sıkıntı, depresyon, kendinden
sıkılma, boşluk hissi, gerçek değilmişlik hissi, öfke, ve intihar tehdidi gibi davranışları devam ediyordu.
Yaşamında bir stresli dönem olduğunda bu belirtiler artıyor ve hastaneye yatırılıyordu; bu yatışlarda
çok çeşitli tanılar kondu, reaktif psikoz; MDE; kaygı boz.; uyum boz; uyuşturucu kullanım boz; karma
kişilik boz ve sınırda kişilik boz.
19 yaşına geldiğinde terapistini değiştirdi ve davranışçı bir terapiste devam etti. Belli alanlarda
ilerleme sağlamalarına rağmen; 22 yaşına geldiğinde üniversiteye gitmeye karar verdi. Terapisti uzun
süreli böyle bir akademik eğitime hazır olmadığını düşünüyordu ama Aliye dinlemedi. Üniversiteye
başlar başlamaz bir erkek arkadaş buldu. <ilk kavgalarında mutfaktaki bütün tabakları kırdıktan sonra
erkek arkadaşı ayrıldı. Ardından yine inihar etti ve bileklerini kesti.
Ne ilaçlar ne de farklı terapistler yardımcı olamamıştı. Tedavi grubu, onun sürekli bir terapiye ve üst
düzey beceri gerektirmeyen sıradan bir işe, ve istediği anda görüşebileceği bir terapiste ihtiyacı
olduğunu düşünüyorlardı.

Temel Belirtiler
Tanımlanması oldukça zordur; psikozlar, duygudurum bozuklukları, diğer kişilik bozuklukları ve
bilişsel bozukluklarla örtüşen pek çok özelliği barındırır
Gerçek ya da imgesel terkedilmekten kaçınmak için ellerinden geleni yaparlar
Her zaman bir bunalım içindedirler
Kendilerine zarar verebilir, intihar girişiminde bulunabilirler
Aşırı dürtüsellik (para harcama, pervasızca araba kullanma, cinsel davranışlar, kumar, uyuşturucu –
alkol kullanımı, mağaza hırsızlığı, aşırı yeme, kendini yaralayıcı davranış)
Kişilerarası ilişkileri sürdürememe (tutumlarda, kendini algılamada ya da diğer insanları kullanmada
uç davranışlara gidiş gelişler)
Duyguları uygunsuz biçimde ifade etme ya da kontrolsüz davranışlar; öfke krizi gibi
Kendi imgesi, cinsel kimliği, kariyer hedefleri, arkadaşlık, değerler, sadakat gibi konularda kimlik (ne
istediğini bilememe, karıştırma, her gün fikir değiştirme gibi) problemleri
Bir kaç saat ya da gün içinde, duygudurumda gidip gelmeler özellikle depresyon, sinirlilik, kaygı gibi
Yalnız kalmaktan aşırı korkma
Fiziksel / bedensel olarak zarar verici eylemlerde bulunma: kendini yaralama, kaza veya kavgalara
karışma
Kronik sıkıntı ya da boşluk / hiçlik hissi
Diğer insanlar ya çok iyi ya çok kötüdür; olanlar ya çok güzel ya çok çirkindir

DSM-IV Temel Belirtileri


1) gerçek ya da hayali bir terkedilmeden kaçınmak için çılgınca çabalar gösterme
2) gözünde aşırı büyütme ve yerin dibine sokma uçları arasında gidip gelen, tutarsız ve gergin
kişilerarası ilişkilerin olması
3) kimlik karmaşası: tutarsız benlik algısı
4) kendine zarar verme olasılığı yüksek en az iki alanda dürtüsellik (para harcama, cinsellik, madde
kötüye kullanımı, pervasızca araba kullanma, tıkınırcasına yemek yeme)
5) yineleyen intihar girişimleri, göz korkutmalar, kendine kıyım
6) kendini sürekli olarak boşlukta hissetme
Uygunsuz yoğun öfke ya da öfkesini kontrol edememe (sık sık hiddetlenme, kavgaya karışma)
7) stresle bağlantılı gelip geçici paranoid düşünce

Temel Bulgular
Sıklık %2
Kadınlarda daha fazla
%90’ında başka bir psikiyatrik tanı
Bir duygudan diğerine, bir davranıştan diğerine geçişler
Kim oldukları konusundaki görüşleri sık sık değişir; amaçları ne, ne yapmak istiyorlar gibi sürekli bir
kararsızlık
Gelip geçici ilgi ve istekleride yalpalanıp dururlar
Başkalarına ileri derecede bağımlı olmaya yatkındırlar
Korunmaya ve güvene ihtiyaç duyarlarkendilerine değer vermezler; başkalarının da vermediğini
düşünürler
Kendilerini küçümser, yeteneklerini aşağı görürler

ÇEKİNGEN KİŞİLİK BOZUKLUĞU


Temel Belirtiler
Reddedilmeye karşı aşırı duyarlık
Kabul edilmemeye karşı en ufak bir ipucu felaket olarak yorumlanır
Tamamen kabul edildiklerinden emin olmadıkları sürece herhangi bir ilişkiye girmezler.
Eleştirilmemek için sosyal etkileşimlere girmezler; sosyal olarak çekinik kalırlar
Reddedilme ve sosyal çekingenliğe düşük benlik saygısı ve kişisel özellikleri azımsama eşlik eder

BAĞIMLI KİŞİLİK BOZUKLUĞU


Temel Belirtiler
BKB’nun karakteristik özelliği, kendi kararları ve yaşam biçimi konusunda başkalarına sorumluluk
yüklemedir
Pasiflik ve sorumluluk almaktan korkmaya başklarının davranışlarına (oldukça olumsuz olabilen)
katlanmak eşlik eder (örn; istismar eden eşe, arkadaşa ya da danışmana katlanma)
Sorumluluğu başkalarına vererek kendi olumsuz benlik algılarına karşı kendilerini korurlar. Böylece,
kişilerarası ilişkilerde ortaya çıkabilecek çatışma ve kaygılardan kendilerini korumaya çalışırlar

OBSESİF - KOMPULSİF KİŞİLİK BOZUKLUĞU


Temel Belirtiler
Olumlu duyguları ifade etmede güçlük
İlişkilerinde oldukça resmi ve kuralcıdır
İşinde ve evinde en ince ayrıntılara dikkat eder, tüm ayrıntı kuralları izler; diğerlerinin de benzer
biçimde davranmasını bekler, ister
Ayrıntılarla uğraşmaktan ve hata yapmaktan o kadar korkarlar ki, önemli işlerini tamamlayamazlar
OKB belirtileri; Farkına varmak istemedikleri duygulara karşı korur. Örn; ayrıntılara takılıp diğerlerine
karşı düşmanlık duyguları, daha önemli işleri yapmayarak başarısız olma olasılığını engelleme gibi

PASİF - AGRESİF KİŞİLİK BOZUKLUĞU


Temel Belirtiler
Temel belirti işinde ve sosyal ilişkilerinde, kendinden beklenen taleplere karşı düşmanca direnç
gösterme: düşmanlık, saldırganlık biçiminde değil,pasif yetersizlik biçiminde gösterilir
Sürüncemede bırakma, ağırdan alma temel belirtilerdendir (işleri erteleyerek zamanında bitirmeme)
İstemediği işleri yapması istendiğinde sinirli, tartışmacı olma ya da küsme
İstemediği işleri yaparken –bilerek- işi ağırdan alma ya da kötü iş çıkarma
Makul olmayan işlerin kendisinden istendiğini düşünerek protesto etme
Unuttum diyerek sorumluluktan kaçınma
Diğerleri aynı fikirde olmasa da işini çok iyi yaptığını düşünme
İşi iyileştirme önerilerine sinirlenir
Kendi payına düen işi yapmayarak işi aksatma
Otorite olan insanları –makul / uygun gerekçelere- dayanmadan eleştirme

You might also like