You are on page 1of 44

Üç kuşağın

okuduğu yazar:
Muzaffer İzgü

Bu deneyler
bir harika!

Ağaca
dönüşen
anne

Ekim 2017 • Sayı 97


Sunyuklarla
tanışın
ÜCRETSİZDİR
www.iyikitap.net
merhaba
Ağustos ayında yitirdiğimiz, gülmecenin büyük ustası
Muzaffer İzgü’yü sevgili Mavisel Yener’in yazısıyla anıyoruz
bu sayımızda. İzgü’nün edebiyatımıza, özellikle de çocuk
edebiyatına katkıları, dil kavrayışı, beslendiği kaynaklar ve
yaşamdaki duruşuna dair önemli ipuçları veren bu yazıdan
başka; çocukluk ve ilk gençlik yıllarını anlattığı Zıkkımın
Kökü kitabını da Elif Şahin’in değerlendirmesi ile ele alacağız.
Onlarca baskı yapan, filme çekilen, Türkçe edebiyatın
mihenk taşlarından Zıkkımın Kökü, birkaç yıl önce bir
yasaklama haberi ile gündeme gelmişti. Bursa’da bir okulda
7. Sınıf öğrencilerine ödev olarak verilen kitabı, bazı “işbilir”
yetkililer sakıncalı ilan etmişler ve öğrencilere okutulmasını
yasaklamışlardı. İzgü, bu durumu yorumlamasını isteyen
gazetecilere kısa ve öz yanıt vermişti: “Yasakçı kafanın ve
tertibin ürünüdür bu!”
Çağdaş ve bilimsel eğitime olduğu kadar demokrasi bilincine
de büyük değer veren; “sürü” değil “düşünen birey” olma
öğüdünü her fırsatta yineleyen Muzaffer İzgü için “yasakçı
kafalar”, kara mizahın konusu olmuştur. Geride bıraktığı
zengin miras, daha nice kuşağın “düşünen bireyler”
yetiştirmesine yardımcı olacaktır.

Safter Korkmaz

iyikitap Aylık Yaygın Süreli Yayın / 15.000 adet basılmıştır. Ücretsizdir. ISSN: 1308 - 8866
İmtiyaz Sahibi: Tudem Eğitim Hizmetleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. adına İsa Aykanat Yayın Yönetmeni: İlke Aykanat Çam
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Safter Korkmaz Yazı İşleri: Suzan Geridönmez
Tasarım - Uygulama: Burak Tuna, Nayime Serbest Kapak İllüstrasyonu: Maria Brzozowska
Baskı ve Cilt: Ertem Basım Yayın Dağıtım San. Tic. Ltd. Şti. Eskişehir Yolu 40. km. Başkent OSB 22. Cadde No: 6 Malıköy / Ankara 0 (312) 284 18 14
İrtibat Adresi: 1476/1 Sk. No: 10/51 35220 Alsancak - Konak / İzmir Tel: 0(232) 463 46 38 e-posta: iyikitap@tudem.com
www.iyikitap.net iyikitapdergisi iyi_kitap
Üç kuşağın okuduğu yazar:
DOSYA

MUZAFFER İZGÜ Yazan: Mavisel Yener

Anadolu kültürünün renklerini, seslerini, kokularını bütün yapıtlarına yansıtan İzgü,


çocukların gülmece ile beslenmesini çok önemser. Çocuğu mizahla beslemek demek
“gülmeyi, hoş görmeyi, eleştirmeyi, düşünmeyi” bilen bir toplum yetiştirmek demektir.

Çağdaş Türk yazı- keman gibi müzik


nının, toplumcu aletleri çalar. Balo-
gülmece türün- nu olamadığı için,
deki önemli kahramanlarına
temsilcilerin- hep kırmızı balon
den Muzaf- armağan eder.
fer İzgü’yü Çocukluk hayali
26 Ağustos olan bisiklete
2017’de kırmızı öykü kişilerini
balonlarla son- bindiriverir…
suzluğa uğurla-
Anadolu kültürü-
dık. Hastanede
yatarken ona ba- nün renklerini, sesle-
lon götürdüğümde rini, kokularını bütün
çok sevinmiş, “annem yapıtlarına yansıtan
bana hiç balon alamadı İzgü, çocukların gülmece
biliyor musun?” demişti. ile beslenmesini çok önem-
Bu cümlesinin altında yatan ser. Çocuğu mizahla beslemek
gerçeklere baktığımızda, neden gül- demek “gülmeyi, hoş görmeyi, eleş-
dürürken düşündüren bir yazar olduğunu daha tirmeyi, düşünmeyi” bilen bir toplum yetiştir-
iyi anlarız. Yoksulluk içinde geçen bir çocukluk, mek demektir. İzgü kitapları geleceğin iyi okurunu
zorlu yaşam koşullarının beslediği düşler, onun yetiştirmek adına Türk çocuk ve gençlik yazınında
kitaplarında yerini bulur. Çocukken çok istediği önemli bir rol oynar. İzgü, Aziz Nesin, Rifat Ilgaz’la
hâlde müzik aleti çalamadığı için öykü ve roman- beraber Akbaba kuşağından gelmiş, mizah anlayışı
larında kahramanlarının pek çoğu düdük, kaval, öyle beslenmiştir.
2 | iyikitap

ÜÇÜNCÜ KUŞAK NEDEN ONU OKUDU?


Muzaffer İzgü’nün üç kuşak boyunca okunmasının
sırlarından biri, onun içtenlikli dilidir. Çocuk ve
gençlik kitaplarında, seslendiği yaş grubunun dil
“‘SÜPER’ DEMEDİ ANAM HİÇ!” özellikleri, sözcük ve deyim dağarcıklarını her zaman
“Yazın insanıysanız Türkçeniz sağlam olacak. Türk- göz önüne alan bir yazardır.
çeyi iyi bileceksiniz.” diyen gülmece ustası Muzaffer İzgü’nün “Ökkeş” serisinden bu yana yazdıklarını
İzgü, yazdığı kitaplarda Türkçenin tüm zenginliğini kuşbakışı gözlemlediğimizde, çocuklar için üretir-
ortaya koyar. Yalın, akıcı anlatımıyla öne çıkar. ken günceli yakalamaya çaba gösterdiğine de tanık
“Annem, elbise yerine giysi, gömlek yerine işlik, ter- oluruz. Üçüncü neslin onu okumasının sırlarından
temiz yerine arısili, kundura yerine ayakkabı, pabuç biri de budur!
yerine terlik, lif yerine sabun bezi, banyo yerine yu- Muzaffer İzgü’nün yapıtlarında gülmece öğesi bü-
nak, peynir yerine akkatık, zeytin yerine karakatık,
yük önem taşır. Çocuk okurun bir kitabı gülerek
mısır yerine darı, zengin yerine varsıl, fakir yerine
okuması, metinle olan bağını güçlendirir. İzgü, ço-
yoksul, poşet yerine torba, elma yerine alma, kardeş
cukları güldürür, şaşırtır, meraklandırır, düşündürür.
yerine kardaş, şoför yerine sürücü, mutfak yerine aş-
lık, pide yerine açık ekmek derdi. Ben de anamın dili “Anneannem Askere Gidiyor”, “İstanbul’a Düşen
olan o güzel Türkçeyi kullandım hep yazılarımda. Süpermen”, “Uzay Karpuzu”, “Bulutlara Simit Satan
Örneğin, annem çayını demleyip pikniğe götürmedi Çocuk”, “Horoz Zühtü”, “Hamhumlüp”, “Süpermen
bizi, kıra götürdü; tavuklar kuluçkaya yatmadı ‘kurk’a Hamamdan Nasıl Kaçtı”, “Alloş Lüp” ve pek çok
yattı, külot değil ‘don’ giydik, simit değil ‘çörek’ yedik, örnekteki gibi, öykü isimleri bile bu şaşırtan, merak-
‘süper’ demedi anam hiç; ‘övünçlük’ dedi onun yeri- landıran, güldüren yanı yansıtır. Çocukların komik
ne,” sözlerini sıklıkla yinelerken, İzgü bize beslendiği bulduğu kitaplar kaleme almak, onun üçüncü kuşağa
kaynağı açıklar aslında. seslenebilmesini sağlayan bir başka nedendir.
Ekim 2017 |3

HARRY POTTER’DAN HAYRİ POTUR’A… 2005’de Eskisehir Osmangazi Üniversitesi, Muzaffer


Vuruş sayısı sınırlı olan bir yazıda Muzaffer İzgü’nün İzgü Sempozyumu düzenlemişti.
çocuklar ve gençler için yazdığı kitapları tek tek ele Yapacağım sunum için İzgü’nün kitaplarını yeniden,
almak olası değil. O nedenle “Hayri Potur” serisi farklı gözle okumuş, onun yapıtlarında renkler ko-
(sonradan tek kitapta toplandı) üzerinden örneklerle, nusunu araştırmıştım. “Gülen usta”nın kitaplarında
İzgü edebiyatındaki bazı dikkat çeken noktalara ba- gülümsemenin bile rengi olduğunu fark etmiştim.
kalım. Muzaffer İzgü, çocuk öykü ve romanlarında Ana-
dolu’nun o göz alıcı renklerinin hemen hepsini kul-
İzgü, “Hayri Potur” serisinde Harry Potter kitaplarına
lanmıştır. İşte Bülbül Düdük adlı çocuk kitabından
metinlerarası gönderme yaparken aslında genelde
renklerin, seslerin, kokuların, Anadolu rüzgârının iç
çocuk kitaplarına bakışını da aktarır. Bunu “Süper-
içe geçtiği bir paragraf:
men” serisinde de yapmıştır. Fantastik bir romandan
yola çıkıp ayakları yere basan mizah öyküleri yarata- “Aluç toplasak sarı sarı, kızlar yemişi toplasak al al,
ahlat toplasak yeşil yeşil… Keçi yavrularını sevsek
rak çocukların dikkatini çeker. İzgü’nün her zaman-
kara güzel, analarının ardı sıra koşan civcivleri izle-
ki yalın ve gülmece öğeleriyle bezeli öykü dilini bu
sek? Baksak masmavi göğe, tibili kuşlarını, akkuşları
öykülerde de görürüz.
görsek? Kekliklerin ötüşünü dinlesek, bülbül seslerine
Öykü kişileri, her kitabında olduğu gibi, bizden bi- öykünsek? Doğa nergis koksa tümden.”(s.110)
rileridir. Harry Potter’daki karanlık gücün simgesi,
İzgü’nün eserlerinde; kimi zaman, sarı, kırmızı açan
önemli figür, zalim Voldemort burada Validemort
akşamsefaları vardır, bazen, bir gecekondunun pen-
olarak karşımıza çıkar. Harry’nin görünmez pelerini, ceresinden sarkan pembe küpe çiçekleri, sarı kame-
Hayri’nin görünmez hırkası oluverir. Harry’nin uçan riye çiçekleri vardır, kokulu ateş kırmızısı karanfiller
süpürgesi Hayri’nin kullandığı uçaktır artık. Gö- vardır, yemyeşil tepeler, gri-mavi sular vardır… hepsi
rünmezlik hırkasını Hayri’ye, babaannesi örer. “Bu de sevinç ve gülümseme olup akar çocuk okurun
hırkayı örerken başın aşağıda ayakların yukarıda yüreğine. Muzaffer İzgü’nün çocuklar için yazdığı
olması gerek. Ayaklarını bir demire geçireceksin, baş metinlerde en çok kullandığı renk kırmızıdır (%31).
aşağı durumda öreceksin.”(s.12) Görünmezlik hırka- İşte tam da bu nedenle onu kırmızı balonlarla uğur-
sını sırtına bir geçirse Hayri Potur, neler yapmaz ki… ladık sonsuzluğa.
Canı kimseye görünmek istemediğinde giyiverse, Son olarak İzgü’nün çocuk ve gençlik kitaplarının
bisiklete onunla binse, herkes bisiklet kendi kendine aslında birer değerler eğitimi kitabı olduğu vurgusu-
gidiyor sansa, kırmızı ışıkta dursa “biyonik bisiklet” nu da yapmak isterim. Güldürü aracılığı ile eleştiri
deseler ona. Ya da o hırkayı giyip babaannesi ile yaparken hümanist bakış açısını, paylaşmayı, emeğe
pazara gitse… Pazar arabası babaannesinin ardı sıra saygıyı, sevgiyi ve diğer insani değerleri önceler.
kendi kendine yürürken satıcıların gözleri fal taşı Yetişkinler için yazdığı siyasal mizah ile çocuklara
gibi açılsa… Hayri’yi kötülerden koruyan tek şey yazdığı mizahı ilkesel olarak birbirine karıştırmaz.
vardır; kendi aklı. Hayri Potur, ne simyacılık yapar ne Çocuk edebiyatını siyasete asla maşa yapmaz.
tütsülü çubuklar yakar ne tarot kartları kullanır, ama Türk edebiyatına değerli katkılar yapan, sayısız ço-
onu bazen bir kangal acılı sucuk kurtarabilir! cuğa okuma heyecanı tattıran kıymetlimiz Muzaffer
İzgü, şiddet içerikli kitap, dizi ve filmleri alaysamalı İzgü, kitaplarıyla yaşayacak, onun adresi her zaman
bir dille eleştirir, gülmecenin en iyi eleştiri yöntemi çocukların yüreği olacak. Büyük bir değerbilirlikle
olduğunu savunur; kitaplarında mutlaka okurun sayfalarında Muzaffer İzgü’ye yer ayıran İyi Kitap
eleştirel gözle bakabileceği açık pencereler bıra- ailesine içtenlikle teşekkür ederim.
kır. Hayri Potur’da dünyayı ele geçiren güçlerden İzgü’nün sözleri bitirsin bu yazıyı: “Cervantes Don-
değil de sihirli güçleri ve sözcükleri eline geçirmiş kişot’u bundan üç yüz yıl önce yazdı. Acaba o zaman
bireyden söz etmesi bu nedenledir. Bu güç, yeryü- İspanya’nın kralı kimdi? Madrid’in valisi kimdi? Mut-
zündeki en gizemli güçtür: Düş ve akıl! Bu ileti laka o zaman da orada onların bir ses sanatçısı vardı,
“Anneannemin Akıl Almaz Maceraları” serisinde de acaba o kimdi? Onların hiçbiri yok, salt Cervantes var.
sıklıkla verilir. Niçin var? Gerçek bir yazın insanı olduğu için var.”
4 | iyikitap

Zıkkımın kökünü
gençlik KITAPLIGI

yiyecek değil ya! Yazan: Elif Şahin Hamidi

“Bizim mutluluğumuz çok basitti. Tencerede yemeğimiz olsun, çıkında ekmeğimiz,


lambada gazımız, ocakta çaydanlığımız, yeter de artardı bile...”

Adana’nın gecekondu mahallesinde bir oğlan çocuğu: Adı Muzo. Yoksulluk


sırtında koca bir kambur. Evdeki tencerenin kaynayabilmesi için türlü işler-
de çalışmak ise alnındaki kara yazı. Oysaki o, okumak büyük adam olmak
istiyor. Akıllı çocuk Muzo, öyle söylüyor babası; “okuyup adam olacaksın”
diyor. Ama ne ki açlık, parasızlık, yorgunluk, Çukurova’nın kuru sıcağı, bir
gölge misali hep peşinde…
Evet, gözü keskin, kalemi/dili sivri, kara mizah ustası, çocukların masalcı
dedesi Muzaffer İzgü’nün “sakıncalı” kitabı Zıkkımın Kökü’ndeki Muzo’dan
bahsediyorum. Tekrar tekrar okunması gereken kıymetli eserleriyle üç kuşa-
ğın yüreğinde özel bir yer edinen Muzaffer İzgü’nün ta kendisidir bu kitap-
taki küçük Muzo. Geçtiğimiz Ağustos ayında, 84 yaşında aramızdan ayrılan
Muzaffer İzgü, “doğdu, okudu, düşler kurdu, yazdı ve gitti”. Küçük Muzo,
tüm imkânsızlıklara rağmen okudu, öğretmen oldu, öğretmenliği ise hayatı
oldu, çocukları hep sevdi, nice öğrenci yetiştirdi. Ta dördüncü sınıfta yazar
olmaya karar verdi ve bunu babasına söyledi. Elbette babasına verdiği sözü
tuttu, yazar oldu, nice kitap yazdı. Sözün özü, Küçük Muzo “büyük adam”
olmayı başardı ve çok sevdiği, değer verdiği çocuklara, gençlere değerli
eserler bırakarak, buraları terk eyledi.
MUTLU OLMAK ÇOK BASİTTİ
Zıkkımın Kökü
Muzaffer İzgü
Bilgi Yayınları, 304 sayfa

Zıkkımın Kökü, Muzaffer İzgü’nün yoksul ama mutlu çocukluk günlerinin ve


bıyıklarının yeni yeni terlemeye başladığı o ilk gençlik zamanlarının hikâye-
si. Yoksulluğun, erken büyümeye zorladığı çocuklardan Muzo. Babası Âmet,
sanki bir mucit; oğluna bir ayakkabı icat ediyor ki evlere şenlik. Muzo yü-
rüdükçe ardı sıra takır tukur sesler çıkaran bir nalınla okula gidiyor. Sessiz
sınıfı seslendirip neşelendiriyor Muzo’nun kunduraları. Ah bir de ayağında
dursalar! Müdür odasında ayağından fırlayıp kayboluyor nalının teki. Ara
ki bulasın. Tastamam bir “güler misin, ağlar mısın?” durumu... Muzo’nun
annesi Havva da, en az babası kadar becerikli, yoktan var eden, cefakâr,
vefakâr, her şeye rağmen iyimser ve umutlu bir ana. Babaya bitpazarından
Ekim
Eylül 2017 |5

alınan pantolon maharetli annenin elinde geri dönü- maktan alıkoyamayacaktı. Çünkü Muzo’nun gözü
şüme uğruyor ve Muzo için şahane bir yelek oluyor. hep kitapçı vitrinlerinde, gönlü öğrenciyle dolup
Öyle ki dört düğmeli ve dördü de başka düğmeli! taşan okullardaydı.
Ama olsun, ısıtır; “yün yündür”, öyle diyor annesi. Bu Öykü, roman, sinema, çocuk edebiyatı gibi birçok
arada unutmadan şunu da söyleyeyim: Bitpazarından alanda ödüle sahip olan ve küçük büyük herkes tara-
alınan o pantolon öyle yıpranmış ki babası onu giy- fından çokça okunan Muzaffer İzgü artık aramızda
diği sıralar pek eğilip doğrulmamaya gayret etmek olmasa da eserleriyle hepimizin yolunu aydınlatma-
zorunda! Yoksa cart diye yırtılıverecek. Zaten panto- ya devam ediyor. Bizlere ve geleceğin çocuklarına,
lon Muzo’nun babasının bacağında ancak bir hafta 98 tanesi çocuk kitabı olmak üzere, 154 kitap ve
kalabiliyor. Ardından yeleğe dönüşüyor. Yoksulluk 200’den fazla radyo oyunu bıraktı ardında. Eserleri
işte; insanı yeni keşifler ve icatlar yapmaya zorluyor, sayesinde, gelecek kuşaklar da İzgü’ye kulak verip,
her şeye bir çare bulunuyor! Ama gelin görün ki tüm durmaksızın hayaller kurmaya, daima sorular sor-
imkânsızlıklara rağmen; kışın keskin soğuğa, yazın maya devam edecekler. Çünkü İzgü’nün şu sözleri
kuru sıcağa ve çoğu zaman açlığa rağmen mutlu ol- kulağımızda küpe: “Ben çocuklara düş kurdurmayı
mak zor değildi Muzoların fakirhanesinde. Muzo’ya seviyorum. Düş kuran insan, düşünüyor demektir. Dü-
kulak verecek olursak: “Bizim mutluluğumuz çok şünen insanın beyni çalışıyor demektir. Beyni çalışan
basitti. Tencerede yemeğimiz olsun, çıkında ekmeği- insan soru sormaya başlar. Soru sordu mu, o kişi artık
miz, lambada gazımız, ocakta çaydanlığımız, yeter bir bireydir. Sürünün koyunu değil.” 
de artardı bile...” Sahiden de mutluydular. Üstelik İzgü’nün, tam 34 baskı yapan, 1992 yılında sinema-
umutluydular da. Öyle ya: “Umut, ne iyi şeydi. Doktor ya da uyarlanan ve birçok ödül alan eseri Zıkkımın
parası, ilaç parası vermeden bir çocuğun iyileşmesi, Kökü, dramla mizahın sımsıkı kucaklaştığı bir kara
yoksul evi için umutların en iyisiydi.” mizah örneği. Usta yazarın, samimi, içten, yalın ve
Muzo, kafaya koymuştu bir kere, okuyacaktı. Ama akıcı bir dille kaleme aldığı bu kitap, okurları kimi-
nasıl? Para lazımdı elbet defter, kitap, ayakkabı ala- leyin acı acı gülmeye kimileyin koca bir kahkaha
bilmek, karnını doyurabilmek için. “N’apsın çocuk koyuvermeye kimileyinse gözyaşlarını salıvermeye
ekmek parası kazanacak, zıkkımın kökünü yiyecek ve elbette derin derin düşünmeye çağırıyor. Zıkkımın
değil ya! ...” O yüzden biraz bulaşıkçılık ve garson- Kökü, 2013 yılında bir ilköğretim okulunda ergenlik
luk yapacak, biraz sinemalarda gazoz satacak, darı çağındaki öğrenciler için sakıncalı görülmüş ve
satacak, esnaf kahvesinde ayakçılık yapacak, okulda öğretmenler tarafından performans ödevi olarak
nane şekeri satacak, fırında hamur tartacak, birazcık verilmesi yasaklanmıştı. Ama şu bir gerçek ki yasaklı
da muavinlik yapacaktı. Derken yine babasının icadı kitaplar sahiden bir harika. Tıpkı Fareler ve İnsanlar
bir arabayla sebze meyve satacak, Çukurova’nın ka- ya da Şeker Portakalı gibi. Biliyoruz ki bu kitaplarla
vurucu güneşinin altında, pamuk tarlalarında ırgatlık birlikte daha pek çok yasaklı kitap, baskı üstüne
edecekti. Sonra bıyıkları terleyecek, sevdaya düşecek baskı yapmaya ve her daim daha bir merak ve istekle
ama yüreğini pır pır ettiren Raziye bile Muzo’yu oku- okunmaya devam ediyor.
6 | iyikitap

Eğlenceli bir intikam


ilk okuma KITAPLIGI

Anne babalar çok iyi bilir, sonu asla


gelmeyecekmiş gibi, durmadan ama
durmadan kurulan tek kelimelik soru
cümlelerini: “Niye?”, “Neden?”, “Bu ne?”…

Yazan: Burcu Arman

İletişimi kelimeler yoluyla kurmaya başladıkları vaplarla ailecek çok eğlenince; bunları bir köşeye not
andan itibaren, çocuklar, büyük bir iştahla sorma- almışlar. Ve sonuç bir kitap olarak çıkmış ortaya.
ya başlıyor. Anne babalar çok iyi bilir, sonu asla “Bahçeye ne ektik?” sorusuna kaç çılgın cevap veri-
gelmeyecekmiş gibi, durmadan ama durmadan lebilirin kitabı bu. Yazının başlığındaki intikam da
kurulan tek kelimelik soru cümlelerini: “Niye?”, aslında doğru cevap almadığının farkında olan çocu-
“Neden?”, “Bu ne?”… Ebeveynliğin kutsal kuralı ğun taşmamak için zor duran sabrından ileri geliyor.
“sabır” bu noktada devreye giriyor sanırım. Geç- Hipopotam kuyruğu mu, Timsah kakası çiçeği mi,
tiğimiz yaz, günde kaç defa “Niye?” diye sorulabi- Berber makası çalısı mı? Yok canım, hiçbiri değil. Ço-
leceğini test eden Ali’yle iki gün geçirdik. Dünya, cuk da biliyor bunu ama bir türlü hatırlamıyor. Belki
iki buçuk yaşındaki Ali için mükemmel şekilli de oyun o kadar keyifli ki onun da hatırlayası yok.
bir soru işareti. Ebeveynleri Seda ile Ufuk’un gö- Sadece cevapları vermekle kalmıyor anne babası,
reviyse o soru işaretinin içini doldurmak, aynı aynı zamanda ekecekleri tohum büyüdüğü zaman
mükemmelliğe yaraşır şekilde. Sabır ve yaratıcılık çocuğun üstlenmesi gereken sorumlulukları ya da
tam olarak burada devreye giriyor. Kıvrak zekâlı başına gelecekleri de anlatıyorlar bir bir. Örneğin
ebeveynler, mümkün olduğunca, doğrulardan ge- fildişi ekildiyse onlar topraktan çıktıktan sonra gün-
niş bir dünya kuruyor de yirmi iki kere fırçalamak gerekecek.
çocuklarına. M. Banu
BAHÇEYE NE EKTİK ?
Aksoy ve Yıldıray Kara-
Her cevabı ayaklandıran, hayal gücüne renk veren
Zeynep Özatalay’ın çizimleri Bahçeye Ne Ektik?’i
kiya muhtemelen aynı daha da eğlenceli kılmış. Kitapta eksik denilebilecek
sebepten, bir gün başka tek şey, gerçek cevap bölümünün düz kalması. Bilmi-
bir yol denemeye karar yorum belki çocuğun çilek fidesi cevabından sonra
vermişler. Üç yaşındaki verdiği tepkiyi merak ettiğim için olabilir...
çocukları çilek tohum-
M. Banu Aksoy
Çizimlerin ifade gücü
ları ektikleri günün ak-
Yıldıray Karakiya
Resimleyen: Zeynep Özatalay

şamında “Biz bahçeye Öykünün özgünlüğü


Bahçeye Ne Ektik? ne ektik?” diye sormuş. Editörlük
M. Banu Aksoy – Yıldıray Karakiya Hedef kitleye uygunluk
Resimleyen: Zeynep Özatalay Anın keyfiyle ve ardı
Uçanbalık Yayınları, 32 sayfa sıra uydurdukları ce- Grafik tasarım
8 | iyikitap

Tek bir insan neleri


ÇOCUK KITAPLIGI

değiştirebilir?
Ait olduğu kültürün özelliklerinden yola çıkarak
evrensel bir öykü kuran Uma Krishnaswami,
çocukların gücüne, özgünlüğüne, yaratıcılığına
selam durarak onlara hem köklerini hem kanatlarını
anımsatmanın önemini vurgulamış.

Yazan: Karin Karakaşlı


Türkçeleştiren: Özlem Sarı
Resimleyen: Tunç Atalay
Kitapçı Dede ve Ben

Hep Kitap, 144 sayfa


Uma Krishnaswami

Tecrübeyle sabit; hiçbir çocuk “Kitap okumak yararlıdır” düsturuyla


okumaya başlamaz. Öncelikle okumaktan zevk alması, kitap aracılığıyla
başka dünyalara ışınlanıp özgürleştiğini görmesi, yaşaması gerekir. Hele bir
de hikâyenin, romanın konusu doğrudan kitapsa, etki gücü ikiye katlanır.
Uma Krishnaswami’nin Hep Kitap’tan çıkan Kitapçı Dede ve Ben eseri,
adından da anlaşılacağı üzere tam da böyle bir kitap.
Kitapçı Dede ve Ben’de Hindistan’ın Yeni Delhi şehrinde yaşayan
dokuz yaşındaki Yasmin’le tanışıyoruz. Doğrudan küçük kızın dilinden
aktarılan hikâye, en yakın arkadaşı Reeni’niyle birlikte yaşadıkları Umut
Apartmanı’nın yanında bir sokak kütüphanesi kuran emekli öğretmen
Kitapçı Dede üzerinden gelişiyor. Tam bir kitap kurdu olan Yasmin, ödünç
alıp geri verdiği kitaplar üzerinden hem müthiş bir okuma hazinesi elde
etmiştir hem de Kitapçı Dede ile arasında özel bir bağ vardır. Çünkü “doğru
kişiye, doğru zamanda, doğru kitap” sloganıyla hareket eden Kitapçı Dede
hiçbir zaman rastgele kitap seçmez.
Kİtaptan alınan İlham
Derken bir gün mahalleden birinin Kitapçı Dede’nin sokak kütüphanesini
izni yok diye belediyeye şikâyet ettiği anlaşılır. Belediye Başkanı
varlığından bile haberdar olmadığı bu sokak kütüphanesinin kaldırılmasını
Ekim 2017 |9

ister. Kitap hazinesinden ve Kitapçı Dede’den bir yere bırakmış gibi. Bir sabah kalkmış da nereye
vazgeçmek istemeyen Yasmin kendini bir anda bırakmış olduğunu hatırlayamıyormuş gibi.”
heyecanlı bir maceranın ortasında bulur. Tam 1956 Yeni Delhi doğumlu Uma Krishnaswami,
da yerel seçimler yaklaşmaktadır ve Yasmin oy resimli kitaplardan romanlara, yirmiden fazla
kullanamayan bir çocuk olsa da bu haksızlığa karşı çocuk kitabı yazmış deneyimli ve ödüllü bir yazar.
mücadele etmeye hazırdır. Bu noktada en büyük
Üniversitede Siyaset Bilimi eğitimi alan, sosyal
dayanağı yine Kitapçı Dede’nin verdiği son kitap
hizmet alanında yüksek lisans yapan yazarın, bu ilgi
olacaktır.
alanlarının izlerine Kitapçı Dede ve Ben romanında
Bu kitapta, bir avcının ağına takılan güvercin kralı rastlamak da mümkün. Yasmin’in hikâyesi bireysel
ve kuş sürüsünün kurtulmak için aynı anda kanat inisiyatifin, dayanışmanın, birebir insan ilişkisinin
çırpmaları ve vardıkları yerde bir köstebekten ağı önemine işaret ederken, belediye seçimleri arka
kemirmesini istemeleri anlatılır. Yasmin bu incecik
planıyla da siyaset dünyasına eleştiriler getiriyor.
kitaptaki hikâyeden neden bu kadar etkilendiğini
önceleri anlamaz. “Bazen mükemmel kitabın, Halen Vermont Üniversitesi Güzel Sanatlar
bir anlam ifade etmesi için kafanın içinde bir Bölümü’nde çocuk ve genç yetişkinler için yazarlık
süre dolanması gerekir,” diyen Kitapçı Dede’nin dersi veren, eşi ve oğluyla New Mexico, Aztec’te
sözünü dinleyerek günlük hayatının her ânında bu yaşayan Krishnaswami, geleneksel Hindistan
hikâyeyle yaşamaya başlar. Ta ki hoşuna gitmeyen öykülerini derleyen kitapları, edebiyat dışı
bir şeyleri değiştirmek için insanları ortak hareket çalışmaları ve tercih ettiği hayatla yerel kültürlerin
etmeye ikna edecek bir gücü olduğunu algılayana önemine vurgu yapıyor.
kadar... Ait olduğu kültürün özelliklerinden yola çıkarak
Yerel ve evrensel bİr öykü evrensel bir öykü kuran Uma Krishnaswami,
İlk basımı Hindistan’da yapılan, Scholastic Asya çocukların gücüne, özgünlüğüne, yaratıcılığına
Kitap ve Crossword Ödülleri’ne değer görülmüş selam durarak onlara hem köklerini hem kanatlarını
Kitapçı Dede ve Ben, Yasmin’in; arkadaşları, ailesi anımsatmanın önemini vurgulamış. Çocuk, genç,
ve mahalleli ile ilişkilerindeki samimiyet üzerinden yetişkin hepimize bireysel gücümüzü ve bu gücün
okuru alıp götüren dinamik, sıcacık bir kitap. Uma ne büyük dönüşümlere ilham kaynağı olacağını
Krishnaswami, doğum yeri olan Yeni Delhi’yi, anımsatan kitap, bunun için önyargılardan
yemekleri, âdetleri ve günlük hayat ayrıntıları bağımsız, doğrudan deneyime dayanan bir eğitimin
üzerinden cömertçe betimlemiş. Dolayısıyla özgün gerekliliğini da hatırlatıyor. Ne de olsa en büyük
baskısı Julianna Swaney tarafından resmedilen, dersler hayatın içinde öğrenilir; sözün sağlaması
Türkçe baskı içinse Tunç Atalay’ın çizimleriyle
eylemle yapılır. En büyük hareketler hep tek bir
okurla buluşan kitapta çizimlerin biraz daha bu
insanın haksızlığa razı gelmeyerek, çevresini
kültüre ait unsurlar içermesini bekledim. Keza
örgütlemesi üzerinden ilerler.
Özlem Sarı’nın akıcı bir dille İngilizce aslından
yaptığı çeviride de kimi yerde Yasmin’in yaşından Yasmin ve arkadaşları Reeni ile Anil kadar Kitapçı
çok büyük “her daim, aleyhine kullanmak, gizem” Dede, ütücü kadın, komşu Chinna Abdul Sahip gibi
gibi ifadeler kullanması ya da sürekli “annecik, yetişkin karakterlerle de içimizde yer ediyor. Kitapçı
babacık” demesi biraz yadırgatıcı geldi. Her ne Dede ve Ben’i sadece çocuklara okutmak değil, bizzat
kadar karşımızda bir kitap kurdu olsa da onun dokuz okumak için de çok sebep var. Kendimizi hatırlamak
yaş sıcaklığını koruduğu bölümler çok daha etkili. bu sebeplerin en başta geleni…
Sözcüklerle derdi olan Yasmin’in büyüklerin kimi
Dilin edebi niteliği
deyişlerini sorgulaması ise okuru gülümsetiyor.
Tıpkı şu örnekte olduğu gibi: Kurgunun özgünlüğü ve tutarlılığı
Çizimlerin ifade gücü
“İşini kaybetmenin ne anlama geldiğini biliyorum
Kapak tasarımı ve baskı kalitesi
ve bu hiç de iyi değil. Ama böyle ifade etmek ne
tuhaf. Sanki işini olması gereken yere değil de başka Redaksiyonun titizliği
10 | iyikitap

Cıscıbır kalanlar,
ÇOCUK KITAPLIGI

cırnaklı hayvanlar
Bu sözde sipsivri köşeli, koca bir göbeğin tam ortasındaki evin öyküsünü şöyle
bir okuyup geçmeyin derim, resimlerinde gezintiye çıkın, her bir karakterin kendi
hikâyesini gözünüzde canlandırın…
Yazan: Olcay Mağden Ünal

Sırf isminde şehir, kapağında bi- ne kadar evin bulunduğu yerde kocaman, şişkin bir
nalar var diye bu kitap hakkında göbek olmasa da ve bina köşeli ve sipsivri olmak
yanlış fikirlere kapılmayın sa- şöyle dursun diğerleri gibi sıradan dursa da...
kın. “Şehrin içinde ama karma- Mercan işte bu evde annesiyle birlikte yaşıyordu.
şasından uzakta” mavalıyla bir Etrafa gelişigüzel atılmış örgüleri, giysileri, fırçaları
avuç suyun göl manzarası diye ve başka birçok eşyayı evin doğal tümsekleri ve çu-
Şehrin Göbeğini Bulamıyorum!

millete itelendiği; doğanın bin kurları olarak gördükleri ve tam da bu yüzden çalan
bir emekle yarattığı dokunun her zilde kapıyı açmakta çok geç kaldıkları; her yanı
banka kredisi uğruna dümdüz kitaplarla kaplı evlerini satmak zorunda kalmışlardı,
Resimleyen: Seda Mit
İletişim Yayınları, 64

edilip yerine beton üstüne be- çünkü annesinin işleri iyi gitmiyordu. Gerçi alıcı da
ton atıldığı inşaat projelerinden bir türlü çıkmamıştı. Oysa ev tüm özelliklerinin yanı
bahsetmiyor. Hayır, bu kitap sıra içinde kedilerin yaşadığı, Mercan’ın bisikletle
Sema Aslan

insanın aklına sebepsiz yere, tur atmaya bayıldığı yusyuvarlak bir avluya açılı-
“Şimdi nereden çıktı bu?” de- yordu. Ancak gelenler bunlarla ilgilenmek yerine,
dirtecek şekilde talan ve rant kedilerin kokusundan şikâyet edip gidiyorlardı. Tüm
kelimelerini düşür- bunlar olurken, Mercan en yakın arkadaşı Elif’le de
müyor. Neyse ki bu bozuşmuştu. Üstelik tam olarak ne olduğunu da an-
kitap, bizi bu saç- lamamıştı. Belli ki boz renkli, kırışık, cırnaklı, kirpiksiz
malıkların arasın- ve dişsiz bir gece hayvanı arkadaşının midesinden
dan çekip çıkaracak boğazına doğru tırmanıyordu. Hâlbuki Mercan’ın tek
kadar eğlenceli yaptığı başına gelen ilginç olaylardan, evlerindeki
lafları ve sevimli tuhaflıklardan ve avludaki kedilerin lideri Kaptan
karakterleriyle şeh- Gülümser’den bahsetmekti. Buna bir de annesini
rin göbeğindeki, yanlış anlaması ya da annesinin kendisini yanlış
köşe binadaki bir anlatması eklenince işler iyice çığırından çıktı. Mer-
eve götürüyor. Hem can kendini ne yapacağını bilmez hâlde buldu. Şimdi
de bir etiket fiyatı- içini kaplayan derin endişeyi ne buzdolabının üs-
na, şehrin karmaşa- tündeki, bazen annesinin de kurallarına harfi harfine
sından uzağa! Her uymadığı anayasa -ya da vay-yasa- ne de yanağını
avucunun içine yaslayarak takındığı düşünceli suratı
dindiriyordu.
Hikâyenin kahramanı Mercan, yan karakteri annesi
olsa da benim dikkatimi daha çok Elif çekti. Kısa-
cık birkaç sahnede çıkan sesiyle aslında birçok şey
anlatmaya çalışıyor Elif. Yalnız, ilgisiz ve sevgisiz
kalan; sınırlara, yasaklara boğulup heyecansız bir
hayatla başa çıkmak zorunda bırakılan bir çocuğun HAYAL KÜREYİ KURTARALIM!
içinde ister istemez yükselecek öfkenin tezahürü,
onunla birlikte vücut buluyor kitapta. Üstelik ken-
disi öyle hor görülen, sokağa atılan bir çocuk da
değil. O sadece çoğumuz gibi herhangi bir büyük
şehirde yaşayan bir çocuk. Ebeveynleri herhangi
bir ofiste bütün bir günü harcayıp akşamları eve
geldiklerinde çocuklarının gülümsemesini bile fark
edemeyecek kadar yorgun olan bir küçük. Anlatı-
lanlara Mercan’ın değil, Elif’in gözünden bakıldı-
ğında kendisine hak vermemek mümkün olmuyor,
onun hayal gücünün katili bizzat kendi ailesi. Yaşa-
dığı kaybın acısıysa tarifsiz.
Şehrin Göbeğini Bulamıyorum! yazarı Sema Aslan’ın
ithafında da söylediği türden afralı tafralı, tumturak-
lı, tantanalı, cafcaflı, şaşaalı, afili, çalımlı laflardan
oluşan sıcak bir hikâyeyi Seda Mit’in muhteşem re-
simlemesiyle okurun hayal gücüne bırakıyor. Yazara
haksızlık etmek tabii ki istemem ancak itiraf etmem
gerekir ki çizimlerle birlikte kullanılan desenler,
renkler bu kadar kuvvetli ve etkileyici olmasaydı
kitabı bu denli sever miydim emin değilim. Her bir
sayfanın müthiş bir hayal gücünün ürünü olduğu
aşikâr. Seda Mit’in imzasına aynı zamanda İlhami Al-
gör kitaplarının kapaklarında da rastlamak mümkün, Koray Avcı Çakman, yeni fantastik romanında
tabii başka birçok yerde daha. hayallerinden hiç vazgeçmeyenlerin kurtarabilecekleri
Bu sözde sipsivri köşeli, koca bir göbeğin tam orta- gizemli bir dünyanın kapısını aralıyor.
sındaki evin öyküsünü şöyle bir okuyup geçmeyin
derim, resimlerinde gezintiye çıkın, her bir karak-
terin kendi hikâyesini gözünüzde canlandırın, Mer-
can’ın da, annesinin de, Elif’in de anlatmak istedikle-
ri kâğıda dökülenden çok daha fazlası aslında.
Dilin edebi niteliği
Kurgunun özgünlüğü ve tutarlılığı
Çizimlerin ifade gücü
Kapak tasarımı ve baskı kalitesi
Redaksiyonun titizliği
www.tudem.com
/tudemyayingrubu
12 | iyikitap

Niye ıslık çalma dersi


ilk okuma KITAPLIGI

olmaz müfredatlarda?
Bu kitapta, korkuların bile maviye kestiği bir kentte,
bir gün ansızın geliveren kıpkırmızı bir kurdun yol
açtığı neşeli değişimi okuyabilirsiniz.

Yazan: Nuray Gönülşen

Marco Viale, Mavi Kurtlar Kenti’nde insanları tek gülümsemenin eksik olduğu, çalışarak tükendikleri
tipleştiren, makineleştiren, yabancılaştıran kapi- bir güne aynı saatte, karın ağrıları içinde uyanarak
talist toplum düzenine karşı simgesel düzeyde birbirini tekrar eden günleri aynen yaşamak zorunda
yaratıcı bir eleştiri geliştiriyor. Her şeyin, korkula- kalıyorlar.
rın bile maviye kestiği bir kentte, bir gün ansızın Fakat bu kitabı okuduktan sonra biliyorsunuz ki
geliveren kırmızı bir kurdun yol açtığı toplumsal artık Mavi Kurtlar Kenti’nde hiçbir şey eskisi gibi
değişime renkli bir ışık tutuyor. olmayacak. Güneşli günlerde bile mavi kravatlarını
Bazı kitaplar vardır, elma şekeri gibi kıpkırmızı, takıp sessizce işlerine giden mavi kurtların hayatına
şekerli, ballı bir tat bırakır gönlünüzde. Severek kırmızı bisikletiyle birdenbire dalıp neşeli ıslıklarını
okursunuz. Bu kitapta da çevirmen Nilüfer Uğur getiren kırmızı kurdun ve sarı scooterıyla parendeler
Dalay’ın akıcı çevirisiyle karşımıza çıkan İtalyan atıp gülümsemesini getiren sarı kurdun hikâyesin-
yazar-çizer Marco Viale’nin romantik gerçekçiliği- den sonra belki de sonunu çocuğunuzla birlikte ya-
ni sevmemek olanaksız. zacağınız yeni bir hikâyeye başlayacaksınız.
Bir toplum düşünün, yasakçı, tek renkli, tek sesli Yazar Marco Viale kitaptaki biyografisinde dışarıya
olsun. Tanıdık mı geldi? Düşünün, farklı renkler çok az, o da sadece günbatımını seyretmek için
görülemediği, görüldüğündeyse garip karşılandığı çıktığını söylüyor. Farklı olma, farklılıkları anlama,
ve düzen bozucu sayıl- farklı olana değer verme üzerine düşündüren bu
dığı için, başka türlüsü güzel kitabı bir kez de günbatımında, açık havada
bilinmediği için gökku- okuyun. Müfredatlarda yer bulmayacak böylesine
şağı bile tek tiplikten, değerli bir kitabı bizlere ve çocuklarımıza armağan
tekdüzelikten maviye ettiği için yazara teşekkür duygusuyla, belki ıslıkla
boyanıyor. Biz çalışan- bir şarkı tutturarak ya da arada parende atarak...
ların günleri de hep Neden olmasın?
tekdüze şekilde tekrar-
Çizimlerin ifade gücü
lamıyor mu kendini?
Öykünün özgünlüğü
Mavi Kurtlar Kenti’nin
Mavi Kurtlar Kenti mavi kurtları her gün Grafik tasarım
Marco Viale Hedef kitleye uygunluk
Türkçeleştiren: Nilüfer Uğur Dalay tıpkı kapitalizmin mavi
Çınar Yayınları, 32 sayfa tulumlu işçileri gibi Baskı kalitesi
14 | iyikitap

Baba-oğulun
ÇOCUK KITAPLIGI

tatlı maceraları
Paul ve babasının ilişkisi, bir baba-oğul hikâyesinden çok,
çoğunlukla iki sıkı dostun yaşadıklarını hissettiriyor bize…

Yazan: Nihan Bora

Çocukluk, insan ömrünün en güzel dönemi olsa çoğunlukla baba-ço-


gerek. Kişiliğin, hayal gücünün ve en çok da insan cuk ilişkisine dair iyi
olabilmenin temelleri çocuklukta atılıyor. Aileyle işlenmiş öykülerden
kurulan bağ, küçük yaşta ne kadar sağlam olursa oluşuyor.
çocuğun geleceği de bir o kadar parlak oluyor. Susanne Weber’in
Oyun oynamak, sanatla ilgilenmesini sağlamak, kaleme aldığı ve
hayatı birlikte paylaşmak, doğruyu yanlışı gös- Susanne Göhlich’in
termek, sorumluluk vermek... Her ailenin çocuğu resimlediği kitap,
için yapabileceği mühim görevlerden. Şimdilerde Paul ve babasının
ailelerin bunları ne kadar gerçekleştirdiği tartışılır. gündelik yaşamın-
Zira bu teknolojik çağ, beraberinde birçok olum- dan anekdotlar
suzluğu da getiriyor. aktarıyor
Cep telefonu, bilgisa- bize. Paul,
Susanne Weber
yar, tablet ve benzeri babasıyla
Her gun yeni bir macera

Her gun aygıtların cazibesinin, müzeye gidi-


ye ni bi r
macera erken dönem çocuk
üzerindeki etkileri
yor, ev işi yapıyor, yemeğe yardım ediyor ve birçok
çocuktan çok daha olgun davranışlar sergiliyor.
gibi… Bunun en büyük sebebi de babasının ona o özgürlük
alanı tanıması.
Resimleyen
Susanne Göhlich

Teknolojik mevzuları
bir yana bırakalım. Ço- Kitabın dikkat çeken noktalarından biri, anne figürü-
Susanne Weber

cukluğun anne-babayla nün çok arka planda kalması. İlk birkaç öyküde an-
olan ilişkisine dönelim. neden hiç bahsedilmiyor, ilerleyen öykülerde ise çok
Türkçelestiren Çocuk, anne-babay- minimal anlarda anne devreye giriyor. Birçok çocuk
la konuşabildiği ve kitabında ağırlıklı olarak yer bulan anne-çocuk ilişki-
Ümit Mutlu

paylaşabildiği ölçüde sinin aksine bu kitapta baba-oğul ilişkisinin ön plan-


Her Gün Yeni Bir Macera birey olmayı başarıyor. da olması, yerleşik algıyı kırmaya yardımcı oluyor.
Susanne Weber Elimizdeki kitap, Her Ne yemek yapılacağını baba düşünüyor, bir etkin-
Resimleyen: Susanne Göhlich
Türkçeleştiren: Ümit Mutlu Gün Yeni Bir Macera, liğin planını baba yapıyor ve Paul; insanlara, hay-
Tudem Yayınları, 88 sayfa ebeveyn-çocuk ama vanlara, yani kısaca hayata dair tüm öğrenimlerini
babadan alıyor. Hiçbir konuda Paul’ü kısıtlamıyor
babası, bizzat deneyip yanılmasına olanak sağlıyor.
Bu yetiştirme biçimi de kısa sürede Paul’ün hayatın-
da kendini gösteriyor. Örneğin, izledikleri bir sirk
gösterisinde babası, “Korkma, kaplanlar bakıcıları ne
derse onu yaparlar, sözlerini hep dinlerler. Keşke sen
de bundan kendine bir pay çıkarsan,” dediğinde Paul
önce anlamıyor ama günün sonunda aynı cümleyi
bir başka durumda babasına söylüyor.
Tüm öyküler boyunca illa bir hayat dersi çıkarma
derdinin olmaması da öyküleri özgün kılıyor. Zira
diğer türlüsü, yani bir mesaj iletme çabası, bu tür
kitapları sıkıcı hâle getiriyor. Paul’ün her isteğine -ki
malum çocukların istekleri bitmez, bir de “neden”
soruları- babası hiç bıkmadan usanmadan cevaplar
veriyor. Üstelik geçiştirme cevaplar da değil; mutlaka
konunun içeriğine uygun olarak ya gerçekleri söylü-
yor ya da yaşı itibariyle biraz süsleyip durumu hayal
gücünü geliştirebilecek cümlelerle ifade ediyor.
Paul ve babasının ilişkisi, bir baba-oğul hikâyesinden
çok, çoğunlukla iki sıkı dostun yaşadıklarını hisset-
tiriyor bize. Paul’ün okulundan, babasının işinden
vakit kalan her boşlukta yeni şeyler keşfediyor ve
birlikte çok eğleniyorlar. Bir bakıyorsunuz spagetti
yeme yarışması yapıyorlar, sirkte değişik hayvanları
izliyorlar ya da Buda üzerine sohbet ediyorlar. Gün-
lerden bir gün, “Keşke ikiz kardeşim olsaydı,” diyor
Paul. Bunun imkansız olduğunu ama bir kardeşi
olsaydı nelerin daha iyi olacağını ya da olmayacağını
anlatıyor babası. Sonra da Paul fark ediyor ki baba-
sıyla ilişkisi zaten bir kardeş, bir arkadaş gibi. O yüz-
den de hayatının böyle iyi olduğuna karar veriyor.
Her Gün Yeni Bir Macera’yı okurken sıklıkla te-
bessüm ettiğimi fark ettim. Uzun zamandır böyle
bir baba-oğul ilişkisine, kitaptan da olsa tanıklık
etmediğimi anladım. Ailelerin çocuklarıyla onları
ciddiye alıp sohbet ettikleri, yeni maceralar yaşa-
dıkları zamanların çok geçmişte kaldığını hisset-
tim. Dolayısıyla bu kitap iyi birer çocuk yetiştirmek,
onlarla derin ve gerçek bir ilişki kurmak isteyen
tüm ailelerin, özellikle babaların okuması gereken
bir eser olmuş.
Öykünün özgünlüğü
Çizimlerin ifade gücü
Hedef kitleye uygunluk
Grafik tasarım
16 | iyikitap

Yalnızlık bir tercihtir, ayrılık ise


ilk okuma KITAPLIGI

sevdaya dâhil... Yazan: E. Nida Dinçtürk

Zeynep Alpaslan’ın son kitabı Gümüş Tilki, anlatılması güç hâllerden biri olan yalnızlık
sevdasına ve beşeri sevdaya dair masalsı bir hikâye.

Söylemesi, anlatması zor bazı hâller var hayatta. kovacaktır ki kızıl tilkinin bakışları önce bir gece,
Bunun, karşınızdakinin kim olduğuyla da pek ala- sonra sonsuza dek gümüş tilkiyi ikna eder. Gümüş
kası yok. Ölümü anlatmak zor mesela, haberi ve- tilki yine kış sevdasından vazgeçecek değildir, yine
ren kişi olmak zor. Özrü, hatayı, kusuru anlatmak kışın peşinde uzak diyarlara gidecektir lakin artık
zor. Bir de aşkı anlatmak zor. Bunu âşık olduğun gövdesinde açabilecek renkleri de keşfetmiş ve hatta
kişiye söylemek de hiç bilmeyen birine tarif etme- sevmeye başlamıştır.
ye çalışmak da çok zor. Zeynep Alpaslan’ın masalı, Vaghar Aghaei’nin
Zeynep Alpaslan’ın Final Kültür Yayınlarından çizgileriyle boyut kazanıyor. Alpaslan, gümüş tilki
çıkan son kitabı Gümüş Tilki, işte bu hâllerden tasviriyle yalnızlığın mutlaka bir talihsizlik, bir mec-
birinin üzerine, masalsı bir hikâye anlatıyor. Kışı buriyet anlamına gelmediğini; bir tercih de olabile-
ve yalnızlığını çok seven, ormandaki şatomsu ceğini anlatıyor. Aynı anda birçok sevdanın gönülde
evinde tek başına yaşayan gümüş tilki, bahar geldi barınabileceğini, biri için diğerinden vazgeçmenin
mi sonsuz kışa, kutuplara kaçar. Hiç evinin çev- bir seçenek olmadığını tarif ediyor. Bu arada, yalnız-
resindeki manolyaların yeşillenip çiçek açmasını lığa olan düşkünlüğü ve renklerle arasına koyduğu
beklemeye niyeti yoktur. Evine bir dirhem eşya mesafe gümüş tilkiyi kötü biri yapmıyor. Alpaslan bu
koymadığı gibi kalbine bir renk girmesine de izin masalda en güzel bunu başarıyor, hiç kimseyi kötü
vermez. O, grilerin, mavilerin, beyazın peşinde ilan etmeden bir karşıtlığı tarif edebiliyor. Sonra hiç
yollar aşar. Uzun mu kimsenin başına kötü bir iş açmadan tarafları bir
uzun süren bir kışın araya getirebiliyor. Sevginin, sadece nefretin karşıtı
ardından evine döne- olarak var olmadığını kanıksatıyor.
bildiğinde ise bahçesi- Gümüş Tilki, kızıl tilki ile gümüş tilkinin kavuşması
ne sebzeler ekildiğini, üzerinden anlatılan, duygusal ve düşünsel olarak son
evinde birbirinden derece derin, büyük küçük demeden, tüm gönüllere
renkli tilkiciklerin koş- layık bir masal.
turduğunu, bir de göz-
leri yeşil, kürkü kızıl Çizimlerin ifade gücü
bir tilkinin vanilyalı Öykünün özgünlüğü
Gümüş Tilki kurabiyeler pişirmekte Grafik tasarım
Zeynep Alpaslan olduğunu görür. Hışım- Hedef kitleye uygunluk
Resimleyen: Vaghar Aghaei
Final Kültür, 40 sayfa la gidip onları evden Baskı kalitesi
2018 yılı Hans Christian Andersen Ödülü
Türkiye adayı Mavisel Yener’den
sanatın farklı disiplinlerini çocuklarla
tanıştıran yepyeni bir dizi!

Tiyatro, heykel, el sanatları,


resim ve şiir renkli sayfalar arasında
çocukları bekliyor!

de
kim’
13 E rda!
rafla
18 | iyikitap

Sunyuklar ya da kalbinin
ÇOCUK KITAPLIGI

en büyük isteği Yazan: Özlem Toprak

“Kadim bir Nargothruk efsanesi, bir şeyin olmasını şiddetle istediğinde bir Sunyuk’un
seni izlemeye başlayacağını söyler. Sunyuk, dileğin gerçekleşene dek yanından
ayrılmayacaktır.”
Resimleyen: Francesco Mattioli

Yapı Kredi Yayınları, 200 sayfa


Türkçeleştiren: Meryem Mine
Sunyukların Büyük Kitabı
Guido Sgardoli

Çilingiroğlu

Okul sıralarındaki alaycılığı hepimiz bilir, hatırlarız. Uzun ya da kısa boylu


olmak, fazla zayıf ya da toplu olmak, saçının şekli, diş teli… seni biraz farklı
kılan herhangi bir özelliğin birdenbire cehennemine dönüşebilir. Bütün
gözler üzerine çevrilmiş, eşek şakaları başlamıştır bir kere. Guido Sgardo-
li’nin romanı Sunyukların Büyük Kitabı, hayatı dalga geçilmekle geçmiş,
çok şişman, aşırı miyop, kalın gözlüklü ve telaffuz sorunu olan Yndig’nin
(Danca Ündi okunuyor ve şişman demek) dünyasına götürüyor bizi.
Danimarka’nın başkenti Kopenhag’ta geçen romanda, Yndig Sammenspist,
şu dünyadaki tek arkadaşı olan dedesi Hals Sammenspist’in ölümünden
sonra iyice yalnız kalır. Sürekli olarak şişmanlığı ve miyopluğu, üstüne
üstlük bir de s harfini f olarak söyleyebildiği bir telaffuz sorunu yüzünden
evde anne babasının, okulda da arkadaşlarının alay konusu olan Yndig’nin
sıkıntı dolu dünyası, akla hayale gelmez şeylerle dolu dedesinin çatı katın-
da bulduğu “Sunyukların Büyük Kitabı” ile bir parça olsun aydınlanır. Her
bir sayfasından at yelesini andıran uzun ve ince saçakların sarktığı bu tuhaf
Ekim 2017 | 19

kitapta Nantuk’taki Kuzey İnsanları’nın bir inanışı bir anti kahramanın gözünden izlediğimiz bu haya-
anlatılmaktadır. Buna göre Sunyuk denilen ve ancak tın, aslında Yndig’nin bakışıyla nasıl bambaşka hâle
bakmasını bilenlerin görebildiği varlıklar, insanların gelebileceğini hayretle izliyoruz.
en derin isteklerinin gerçek olmasını sağlamaktadır. Türkiye’de de ilgiyle takip edilen bir isim olan Guido
Hikâyesi şöyle anlatılmaktadır: “Sunyuk, kuşkusuz Sgardoli’nin Yapı Kredi Yayınlarından daha önce de
ki ne olduğu bilinmeyen bir şey, belirsiz bir istek, Böcekler İçin İlkyardım Merkezi ve Doğa bilimci Pro-
hem her yerde hissedilen hem de hiçbir yerde hisse- fesörün Heyecanlı Yolculuğu, Dünyanın En Acayip
dilmeyen bir kaşıntıdır. Her kişi için farklı olmakla Hayvanı, Aslan Asker Kaspar ve Ejder Çocuk kitap-
birlikte, herkes için gene de Sunyuk’tur. Var olduğuna ları yayımlandı; gençlik romanı Var Mısın? Yok Mu-
inanırsan vardır. İşe yarayacağına inanırsan işe sun? da ON8 Kitap’tan okurla buluştu. 1965’te Vene-
yarar. Sunyuk, olmasını istediğin şeydir… Kadim bir dik yakınlarındaki San Donàdi Piave’de doğan Sgar-
Nargothruk efsanesi, bir şeyin olmasını şiddetle iste- doli, farklı yaş grupları için otuza yakın kitap yazmış,
diğinde bir Sunyuk’un seni izlemeye başlayacağını çağdaş İtalyan çocuk ve gençlik edebiyatının en
söyler. Sunyuk, dileğin gerçekleşene dek yanından dikkat çeken yazarlarından biri. Aynı zamanda vete-
ayrılmayacaktır. Ama dileğinin gerçekleşmesi için, riner hekimlik yapan ve tutkulu bir gezgin olan Sgar-
onu yakalayabilmelisin. Ve Sunyuk yakalamak, lanet doli’nin pek çok gezi yazısı da bulunuyor. Yazarın ne
olasıca zor bir iştir.” çok yer gezip ne kadar farklı kültürlerle tanıştığını
BAKMASINI BİLMEK GÖRMESİNİ BİLMEK bizzat bu kitapta da izlemek mümkün. Sgardoli bir
Yndig’nin içler acısı hayatı, bu kitabın sunduğu yandan bizi Kopenhag’ta liman şehrinin puslu Kuzey
umutla bir anda soluk soluğa bir maceraya dönüşür. atmosferine taşırken bir yandan da Yndig’nin sevgili
Önce kitaptaki fotoğraflarda Sunyuk’u görmeye ça- dedesi Hals’ın çatı katında topladığı tuhaf malzeme-
lışan ve nihayet bunu başaran Yndig, kendisinin de ler üzerinden bambaşka diyarlara götürüyor. Veteri-
bizzat bir Sunyuk tarafından izlendiğini fark edince, ner hekim kimliğiyle biriktirdiği hayvanlar âleminin
bu Sunyuk’u yakalamak üzere harekete geçer. Kendi birbirinden egzotik ayrıntıları da cabası.
içinde mantığı olan hareketleri dışardan bakıldı- Hans Christian Andersen Ödülü de dâhil olmak üze-
ğında endişe kaynağıdır. Zaten fazlasıyla dışlanan re pek çok ödüle değer görülen Sgardoli’nin elimiz-
çocuklarının bu kez de anlam vermedikleri hâllere deki 2006 tarihli çocuk romanını İtalyanca aslından
bürünmesi karşısında Yndig’nin anne babası çaresiz- Meryem Mine Çilingiroğlu çevirmiş. Kitabın orijinal
lik içinde hem polisi hem akıl hastanesi görevlilerini çizimleri Francesco Mattioli’ye ait ve Yndig’yi ve
aramaya girişir. Ne var ki Yndig de sonuna kadar başından geçenleri gözümüzde canlandırabilmemiz
gitmeye ve hem Sunyukların var olduğunu hem de adına keyifli bir kılavuz niteliğinde. Her yıl Ulusla-
delirmediğini ailesine ve dünyaya kanıtlamaya mec- rarası Gençlik Kütüphanesinin seçtiği kitaplardan
burdur... oluşturulan White Ravens Kataloğu’nda da yer alan
Kendini olduğu hâliyle sevmekten aciz Yndig’nin ve karakterlerinin hepsinin Dancada fiziksel bir
okuduğu kitap eşliğinde başına gelenler, bir yanıyla özelliğin ya da mesleğin adını taşıdığı Sunyukların
heyecanlı bir macera olarak aktarılırken diğer yan- Büyük Kitabı, kendimize koyduğumuz sınırları dü-
dan da onun geçirdiği büyük dönüşüme tanıklık şündüren ve her iyi çocuk kitabında olduğu üzere
ederiz. Aslında Sunyuk’la simgelenen şey sadece bu yetişkinlere de çok şey söyleyen bir roman. Ne de
varlıkları değil, insanın kendisini sevgiyle görebil- olsa görmeyi ve sevmeyi bilmek hepimizin büyük
mesi, Yndig’nin örneğinde olduğu gibi kendini elle- sınavı.
riyle özgürleştirmesidir.
SIRA DIŞI BİR YAZAR Dilin edebi niteliği
Kurgunun özgünlüğü ve tutarlılığı
Guido Sgardoli bu çok katmanlı hikâyeyi bol bol iro-
Çizimlerin ifade gücü
ni ve mizaha başvurarak anlatıyor. Yazar, oğullarına
Kapak tasarımı ve baskı kalitesi
en ağır sözleri söylemekten çekinmeyen anne baba
karakterleriyle alışılmış kalıpları kırıyor. Tamamen Redaksiyonun titizliği
20 | iyikitap

Fıstıkçığı kurtarmak elimizde


ÇOCUK KITAPLIGI

Sevimli Maya’nın en büyük isteği fıstıkçığının yaşaması… Bunun için her türlü çabayı
vermeye hazır. Sadece o mu? Hasan Dede, Sümbül Teyze, Terzi Arman, Alber ve
biricik aşkı Ece, minicik Defnecik bile hazır. Durun, dahası var. Kargalar bile! Peki,
ama bu fıstıkçık da neyin nesi ve neden 7’den 70’e bütün insanlar etrafında pervane?

Yazan: Emel Altay

Maya’nın Ağacı, Türkiye’de yaşa- bir sürü ipe sapa gelmez şikayetler işte. Bu yetişkin-
yan bizlerin ne yazık ki aşina ol- lerde Maya kadar akıl yok. Neyse ki Maya’nın her-
duğu bir konuyu, ağaç kesimini kese yetecek kadar aklı var. Bin bir oyun düşünerek
merkezine alan bir hikâye. İlko- fıstıkçığını kesmek isteyenlerin karşısına dikiliyor.
kul öğrencisi, akıllı, çevresinde Maya’nın Ağacı, adıyla müsemma, Maya’nın biricik
var olan her şeye karşı ilgili, bıcır
Günışığı Kitaplığı, 156 sayfa

ağacını kurtarma çabaları çerçevesinde ilerleyen


bıcır Maya, dedesiyle evin yolu-
Resimleyen: Gökçe İrten

bir kitap. Yazar Gökçe Ateş Aytuğ, hikâye içerisinde


nu tutmuşken kargalara vereceği bizlerle geziniyor, bir karakterinin peşine fazlaca dü-
yemi almayı ihmal etmez. Hangi
Gökçe Ateş Aytuğ

şerse ağacın hâlini bizim gibi merak ediyor. Sanki o


Maya’nın Ağacı

kargalar mı? Canım, dedeleri- da Maya, dedesi Hasan Bey ve diğer duyarlı mahalle
nin evi önündeki kocaamaaan sakinleri gibi, ağacın başından bir an olsun ayrılırsa
fıstıkçamı ağacının tepesinden kesilmesinden korkuyor. Kurguyla hikâyenin bu den-
ayrılmayan kargalardan bahse-
li bütünleşmesi Maya’nın Ağacı’na farklı bir inan-
diyoruz. Kimi mü-
dırıcılık katmış. Yazar hikâyenin dışına taşmayı pek
nasebetsiz insanlar
istemese de bir türlü Ece’ye açılamayan Alber’in âşık
bu kargalardan
hâlleri, Sümbül Hanım ile mahallenin siyah kedisi
şikayetçi. Neymiş,
Muhtar’ın birbirlerinde huzuru bulması, Bilge öğret-
gak gak çok gü-
menin gündelik hayatı gibi yan konularla hikâye bel-
rültü ediyorlarmış,
li bir gerçeklik ve ritim kazanıyor. Tüm karakterlerin
etrafa kozalak da
kesiştiği nokta ise tabii ki fıstıkçamı ağacı oluyor.
mı atıyorlarmış ne.
Günahları boynuna. MAYA’NIN FERYADI: “AĞACI KUTRARIN”
Hem sadece karga- Hikâyeyi kısaca özetlemek gerekirse belediye ma-
lar değil, bu doğa halleden şikâyet olduğu gerekçesiyle ağacı kesme
sevmezler güzelim kararı alıyor. Elinde kargalara aldığı yemle Maya ve
ağaçtan da şikayet- dedesi, ağacın kesilme anında oradan geçiyor ve
çi. Yolun bir şeri- olaya müdahale ediyor. Sonrasında ağacın altından
dini kapatıyormuş, kalkmamakta direnen Hasan Dede gibi yazar da –ve
iğne yaprakları dö- tabii bu durumda biz okuyucular da- nadiren ağacın
külüyormuş, daha başından ayrılıyoruz. Bu ayrılıklar da sadece mekân
Ekim 2017 | 21

değiştirme gibi fiziksel ayrılıklar olsa da hikâye ka- BENZETMELER ÇOK YARATICI
faca ve ruhça kesilme tehlikesi altında olan ağaçta Kitapta çok güzel ve özgün benzetmeler kullanıl-
kalıyor. Maya, pazara girip ağacın etrafına kalabalık mış. Üçüncü kitabını yazan Gökçe Ateş Aytuğ’un
toplamak istediğinde, kedi Muhtar’la Sümbül Ha- teşbihler konusunda oldukça başarılı olduğunu
nım’ın maceralarında, bir de herkesin evlerinde ağa- söylemeliyiz. Nihayet ağacın etrafında toplanan
cı kurtarmak için yapılan plan gereğince hazırlan- kalabalık için “yağmurdan sonra ortaya çıkan sal-
maları dışında fıstıkçamının başından ayrılmıyoruz. yangozlar gibi, bütün sokağı kaplamışlardı” ya da
Okumayı yeni sökmüş Maya’nın bir kartona özene
“Maya, dalında kopmayı bekleyen kütür kütür bir
bezene çizdiği fıstıkçığının altına heyecan ve telaşla
salatalık gibi sağlıklıydı” bu güzel benzetmelere iki
“Ağacı Kutrarın” yazması sevimli bir ayrıntı olarak
örnek… Yazar kurguda gösterdiği inceliği benzetme
bizi gülümsetiyor. Bu pankartı alıp pazarı dolaşan
sanatında da cömertçe kullanmış. Kesilme tehdidi
Maya ve büyükannesi ne yazık ki ağacın kesilme-
altındaki ağacın kurtarılması ana konusunun ya-
sine karşı direnecek bir kalabalık toplayamıyorlar.
nına yuva arayan kedi ve evde bir sıcaklık arayan
Hikâyenin devamının heyecanını kaçırmadan anla-
yaşlı kadın, âşık genç adam ve adamın kendisine
tabileceklerimiz sınırlı. Maya’nın tabiriyle fıstıkçığın
akıbetini öğrenmek için önünüzde merakla okuyaca- açılmasını aşkla bekleyen genç kadın gibi iki güzel
ğınız 155 sayfa var. konu gayet özenle yerleştirilmiş. Aslında burada
“ağacı seven hayvanı da sever, âşık da olur, dünya-
KURTARICILAR HİÇ BEKLENMEYEN BİR
nın tüm güzellikleri yaşasın diye savaşır da” gibi bir
YERDEN
mesaj alıyor okuyucu. Muhtemelen bu sebepledir ki
Maya ve dedesi canlarını dişlerine takmış, çok sev-
etrafta olan biteni anlamasa da gülücükler dağıtan
dikleri ağacı kesilmekten kurtarmaya çalışırken sah-
minik Defne’den ağacın altına zorlanarak oturan
neye hiç beklenmeyen kahramanlar çıkıyor. Siyah,
yaşlı ama ruhu dinç Hasan Dede ve Terzi Arman’a
gürültücü, bilge yaratıklar bunlar. Artık umutlar sön-
müş, belediye görevlisi canavar kesim makinasını dek uzanan bu hikâyede, 7 aylıktan 70 yaşına herkes
çalıştırmışken gökyüzünde bir dalgalanma olur. Yere doğada var olan güzellikleri, doğalarında var olan
düşen sadece zavallı fıstıkçamının kesilen birkaç güzelliklerle koruma altına almaya çalışıyor.
dalı değildir. Bir mucize gerçekleşmek üzeredir, de- ÇİZİMLER HİKÂYEYİ GÖRSELLEŞTİRMEDE
vamı gelecek mi? Bunun da cevabı kitabın sayfaları BAŞARILI
arasında gizli… Kitapta yer yer tam sayfayı da kaplayan çizimlere
yer verilmiş. Gökçe İrten imzası taşıyan resimlerin,
konuyu görselleştirme açısından büyük kolaylık sağ-
ladığını söylemeliyiz. Kitabın kapağından dizgisine
ve resimlemelere dek yeşil renk hâkim tutulmuş.
Günışığı Kitaplığı’nın özenli baskısı da ortaya yeşil
tonlarında, ağaç sever bir kitap çıkarmış. Hikâyeden
alacağımız en büyük dersse bir kişinin direnişinden
ne olur demeden hatta yaşımıza başımıza bakmadan
elimizden geleni yapmak olmalı. Unutmayalım ve
inanalım; dünyanın bütün ağaçlarını kurtarmak eli-
mizde!
Dilin edebi niteliği
Kurgunun özgünlüğü ve tutarlılığı
Kahramanların işlenişi
Grafik tasarım ve baskı kalitesi
Redaksiyonun titizliği
22 | iyikitap

Dene de gör!
basvuru KiTAPLIGI

Yazan: Toprak Işık

Bu deneyler gençlerin önüne bir sürü


açıklamaya muhtaç gizemler yığacak. Niyeti
sadece eğlenmek olanlar bile, sahi bu nasıl
oluyor diye soracak belki kendine.

Galileo’dan beri, deney, bilim güvenlik riski söz konusu olabilir. Kimse roket yap-
dünyasında bir öğrenme yönte- mayı denerken, kendi ayaklarının yerden kesilmesini
mi olarak baş tacıdır. Tabii Pisa istemez. Bu yüzden özellikle gençleri deney yapmaya
Kulesi’nden aşağıya kütleler atıp özendirirken güvenlik şart.
hangisinin daha önce düşeceğini Güvenlik cepteyse, sıra eğlenceye gelebilir. Gençleri
gözlemlemekten bu yana köprü- deneye ve bilime ısındırmak için peşinden çağıran
lerin altından çok sular aktı. Artık herkes, keyifli bir rota belirlemeli. Kola Fıskiyeleri ve
yüzlerce bilim insanının görev Sıçrayan Boya Bombaları, bu anlamda, gökte ararken
Jesse Goossens - Linde Faas

aldığı, milyonlarca dolara patla- rafta bulabilecek türden bir kitap. Jesse Goossens ve
Sıçrayan Boya Bombaları

Türkçeleştiren: Seda Ateş

yan deneyler yapılıyor. Kuşkusuz, Linde Faas kitabın yazarı ve çizeri. Hangisinin yazar,
hangisinin çizer olduğu belirtilmemiş. Hatta biyogra-
Can Çocuk, 104 sayfa

amaç paramı nereye harcasam


Kola Fıskiyeleri ve

diye kıvrananların yarasına mer- filerine de yer verilmemiş.


hem olmak değil. Faydası kesin Seda Ateş tarafından çevrilen, şahane görsellerle
biçimde görülmüş olmasaydı bezenmiş kitapta, renkli, eğlenceli ve bazen de lezzetli,
pamuk eller ceplere gitmezdi. kırk yedi deney var. Hemen anlaşılacağı üzere, baştan
Deneyin işe yarar bir faaliyet ol- sona bir solukta okunup rafta kendi yalnızlığına terk
duğunu fark etmek edilecek bir kitap değil bu. Okudun ve evde ne tür eğ-
yetmez ki. Deney lenceli deneyler yapabileceğini öğrendin. Şimdi eylem
yapmayı öğrenmek zamanı… Hangisini canın çekerse ondan başlamalısın.
gerek. Bir bilenden, Tariflerde sıvılara çok sık yer verilmişse de kesinlikle
denemiş olandan sululuğa kaçılmamış. Başköşeyi almış olan sirkenin
tavsiyeler alarak meğer sofra dışında da ne numaraları varmış. Birine
bu işe başlamak şahit olmak isteyen, kötü mikroorganizmaların korku-
çok akıllıca. Hem lu rüyası olan bu sıvının içine pişmemiş bir yumurta
ilk defa denenenin atıp birkaç gün bekleyebilir.
sonunda neyle Kitabın adından anlaşılacağı üzere kola da deneyler-
karşılaşılacağı belli deki başrol oyuncularından. Keşke bu sayede gençler,
olmaz. Acemilik kolanın içilmesindense deneylerde kullanılmasının
döneminde ciddi çok daha yararlı olduğunu öğrenebilseler.
Babalar ve çocuklarına,
keyifli vakit geçirme rehberi!
Okuduğu kırk yedi deneyden hiç değilse yedisini ha-
yata geçirmeyen bir gencin ruhu geçmiştir. Yo yo, bu
deneyleri uygulamak için genç olmak da şart değil.
İnsan kırkından sonra da lezzetli kristal lolipoplar
üretmenin cazibesine kaptırabilir kendini. Gerçekten
de su ve şeker kullanarak bir çubuğu kıtır kıtır yene-
bilir, şapur şupur yalanabilir kristallerle donatmak
şahane olabilir.
Süt ve sirke yardımı ile plastik üretmek de nereden
çıktı? Pek çok kişi, bu ikilinin buluşmasını peynire
giden yolun başlangıcı olarak bilir. Oysa yakın bir
zamana kadar endüstride plastik üretmek için süt ve
sirke kullanılıyormuş. Bunu ilk öğrendiğinde şaşır-
mayana madalya takmak lazım. Deterjan ve çorap Küçük Paul
kullanarak ince uzun balonlar yapılabildiğini de kim
keşfetmiş acaba? için babasıyla
Genetiğin alanına girmeksizin rengârenk güller geçirdiği her gün,
üretmek de pek havalı. Elbette ki boyayı alıp güllerin
yapraklarını badanalamaktan bahsedilmiyor. Renk yepyeni bir
cümbüşüne kavuşmanın daha fiyakalı bir yöntemi var.
Meraklısı kitaptan okuyup öğrenmeli.
macera
Anlaşıldığı üzere deneyler sadece eğlendirmeyecek demek.
genç okurları. Belki de onlar sayesinde bilimsel pra-
tiklerinin ilk adımlarını atacaklar. Bilimin arkasındaki
motivasyon kaynaklarından biri de doğadaki ilginç-

O HALDE
likleri açıklamak değil midir? İyi ya işte, bu deneyler
gençlerin önüne bir sürü açıklamaya muhtaç gi-
zemler yığacak. Niyeti sadece eğlenmek olanlar bile,

SERÜVEN
sahi bu nasıl oluyor diye soracak belki kendine. Bu
noktada deneylerin sonuçları ile ilgili kısacık bilimsel
açıklamalara da yer verilmiş olduğunu belirtmeli.

BASLA-
Doyumluk değil tadımlık bilgiler bunlar. Gençler
iştahlanıp, büyünün içindeki bilimsel sırrı tamamen
anlamanın peşine düşebilirler.

SIN!
Öğren, öğren, deyince öğrenmek için ölüp biten bir
kuşak yetişmiyor. Maharet onları öğrenme arzusuy-
la buluşturmakta. Bu anlamda meraklandırmak ve
eğlendirmek en kullanışlı yöntemler arasında… Bu
kitapta ikisi de var. Sadece meraklısına değil, merak-
sızına da tavsiye edilir. Okuyup uygulasınlar, merakla-
nıp araştırsınlar.

Dilin akıcılığı ve açıklığı


Bilgilerin çağdaşlığı ve bilimselliği
Konunun işlenişi
Çizimlerin ifade gücü
Grafik tasarım ve baskı kalitesi
www.tudem.com
/tudemyayingrubu
24 | iyikitap

Karİkatürün serüvenİ
basvuru KiTAPLIGI

“Karikatür, çizildiği ilk günden bu güne savaşa karşı barışı, şiddete karşı hoşgörüyü,
ezene karşı ezileni, adaletsizliğe karşı da hukuku el üstünde tutmuştur. Bu yüzden
karikatür, toplumun vicdanıdır.”
Yazan: Hasret Özdemir

Çocuğunuza sanatı nasıl anla- Çizgisi de bu kitaplardan biri. Ödüllü sanatçı Hicabi
tıyor, öğretiyorsunuz? Hangi Demirci’nin yazıp resimlediği bu değerli kaynak ki-
kaynaklardan, nasıl yararlanıyor- tap, Desen Yayınları tarafından geçtiğimiz Ağustos
sunuz? Diyelim ki çocuğunuz ayında basılmış.
yetenekli, bunu nasıl anlayıp, ona Karikatürü dört bölümde inceleyen bu kitapta; “Kari-
ışık tutabilirsiniz? Hevesini kır- katürde Yöntemler”, “Genel Hatlarıyla Karikatür Tari-
madan, onu kalıplar içine sokma- himiz”, “Mizahi Anlatımın Özellikleri” ve “Karikatür-
dan, yaratıcılığını nasıl besleyip, de Kavramlar ve Görsel Yorumlama” başlıklarına yer
merakını derinleştirebilirsiniz? verilmiş. Küçük bir çocuğun, bir gazetede karikatürist
olarak çalışan bir ustanın yanına gitmesiyle başlayan
Bunlar ve benzeri pek çok soru-
kitap, yavaş yavaş karikatürün teknik ve entelektüel
nun cevabını kitaplarda bulmak
zeminini ele alarak ilerliyor. Aynı zamanda mizahın
mümkün. Avrupa’da hemen he- olumlu yönleri, çocukların psikolojik gelişimine katkı-
Desen Yayınları, 104 sayfa

men tüm kitapçılarda, erken ve ları da anlatılıyor.


Karikatürün Serüveni

geç dönem çocukluğa yönelik


Karikatür tarihimizin ele alındığı sayfalar, aslında bu
çok geniş çeşitlilikte sanat ki-
Çizginin Çizgisi

alanda ne kadar az şey bildiğimizi gözler önüne seri-


Hicabi Demirci

tapları mevcut. Bu kitaplar bazen yor. Örneğin ilk kadın karikatüristimiz Selma Emiroğ-
bir sanatın ana hatlarını, bazen lu’nun, 1943 yılında Amcabey dergisinde karikatürleri
de sadece özel bir alanı anlat- yayınlandığında henüz 16 yaşında olması ya da ilk
mak için kullanılıyor. Örneğin; gülmece dergimizin 1870 yılında yayınlanan Diyojen
“Resim” ya da “Picasso olduğu gibi. Demirci, bu bilgileri verirken çok değerli
çocukken nasıl resim karikatür ustalarımız Cemil Cem, Cemal Nadir, Tur-
ÇİZGİNİN Çizgisi

1
Hicabi Demirci
yapardı?” gibi. Son han Selçuk ve Oğuz Aral’ı da çocuklarla tanıştırıyor.
ÇİZGİNİN yıllarda ülkemizde de Teorik bilgileri, çocuk seviyesine indirerek çok başa-
Çizgisi çocuklara yönelik ki- rılı ele alıyor Hicabi Demirci. Tekniğin yanı sıra, ço-
2
Karikatürün Serüveni
taplar çeşitlendi, aileler cukların ipuçlarıyla adım adım çizimler yapabilecek-
Hicabi Demirci

bilinçlendi, dolayısıyla leri sayfalar da kitapta bulunuyor. Kitap, çocukların


sanat kitapları da eski- konu sıkıntısı çekmemeleri adına, organ bağışı, insan
ye nazaran rafları daha hakları, çevre kirliliği, obezite gibi konularda bilgiler
vererek, bu konular üzerine karikatür çizmeleri için
3
çok dolduruyor. Karika-
türe meraklı çocuklar onları teşvik ediyor. Yanı sıra, buldukları fikirleri ge-
ve büyükler için hazır- liştirebilecekleri sorular sormalarını da öğretiyor.
lanmış olan Çizginin Son bölümde ise “Karikatürde Kavramlar ve Görsel
Redhouse Kidz’den
iki benzersiz klasik!
Kendisine ait olmayan bir hayata
mecbur bırakılan Ayı ve insanları
mutlu olduğuna ikna edemeyince zorla
şehre getirilen Keselisıçan, öyküleriyle
gülümsetirken düşündürüyor.
Kitapların sonu ise onlar kadar
okurları da mutlu ediyor.

8 yaş
ve üzeri

Yorumlama” üzerinde duruluyor. Hiciv, nükte, taşla-


ma, parodi gibi sözcüklerin anlamı verilerek, karika-
türde kullanımları anlatılıyor. Kitabın kapanışını ya-
pan, Hicabi Demirci’nin çeşitli konular üzerine çizdi-
ği karikatürleri oluyor. Bu karikatürler hem örneklerle
bir genel tekrar yapma şansı veriyor hem de mizahın 9 yaş
gücüyle güldürürken düşündürüyor. ve üzeri
Çizginin Çizgisi sadece karikatüre meraklı çocuklar
için değil, çocukları bu alanda desteklemek isteyen
aileler ve öğretmenler için de bulunmaz bir rehber
kitap. Okumanıza, üzerinde düşünüp, uygulama ve
yorum yapmanıza fırsat veriyor.
Mizahın toplumlar üzerinde yaratacağı genişlik,
hoşgörü ve gülümsemeyi çok iyi anlayıp, hayatımı-
za dâhil etmek zorunda olduğumuz bir coğrafyada
yaşıyoruz. Çocuklarımıza, neresinden bakarsam bu
olayı ya da acıyı daha da hafifletebilirim, olumsuz bir
durumu eleştirel olarak nasıl olumlu ve esprili hâle
getirebilirim, bu gergin havayı nasıl dağıtabilirim
sorularını sordurtup, mizahi bir bakış açısı kazandır-
mamız gerekiyor. İnanıyorum ki önce kendisiyle alay
edebilen, eksiklerini görebilen, beraber gülebilen,
eleştiri kaldırabilen çocuklar toplumuza barış ve hu-
zur getirecektir.
Dilin akıcılığı ve açıklığı
Bilgilerin çağdaşlığı ve bilimselliği
Konunun işlenişi
Çizimlerin ifade gücü
Grafik tasarım ve baskı kalitesi

www.redhouse.com.tr /RedhouseYayinlari/RedhouseKidz /RedhouseKidz


26 | iyikitap

Leo ile tanışın


ilk okuma KITAPLIGI

Kitapta kullanılan dil oldukça yalın. Bu yalın anlatım


basitlikten çok her türlü fazlalığın dışarıda bırakıldığı
bir ifade biçimi, dilimizde söylenildiği gibi; az ve öz. Yazan: Çağla Vera Kılıçarslan

Her ikisi de Caldecott ödüllü, yazar Mac Barnett Mac Barnett, ‘’İyi bir kitap, neden gizli bir kapıdır’’
ve çizer Christian Robinson, Leo Bir Hayalet Hikâ- adlı konuşmasında, bir Venn şeması oluşturuyor. Bu
yesi kitabında bir araya gelmişler ve ortaya güzel şemanın bir çemberinde hakikat, diğer çemberinde
bir iş çıkmış. Mac Barnett’i, Jory John ile ortak ise yalan bulunuyor. İki çemberin ortasında kalan
yazdıkları Felaket İkili; Christian Robinson’u ise bölgeyi de sanat olarak tanımlıyor. Yalanın ve hakika-
Gaston-Bir Karışıklık Hikâyesi kitaplarıyla tanı- tin iç içe geçtiği, birbirlerine dokundukları işte o yer-
mıştık daha önce. de sanat duruyor. Leo Bir Hayalet Hikâyesi de yazarın
Leo Bir Hayalet Hikâyesi, isminden de anlaşıldığı sanatı konumlandırdığı yere tam olarak denk düşü-
üzere bir hayalet öyküsü. Uzun yıllar bir evde tek yor. Hikâyenin ana kahramanı, okuyucuların ve öteki
başına yaşayan Leo’nun, eve yeni taşınan aile ile ana kahramanımız Jane’nin dışında kimsenin gö-
beraber hissettiği mutluluğa tanık oluyoruz önce. remediği bir hayalet. Diğer yandan Leo ile Jane’nin
Ancak aile, Leo’nun varlığından o kadar da mutlu arkadaşlığı, aralarında geçen diyaloglar çok gerçek.
değil. Hikâyemiz, istenmediğini anlayan Leo’nun, Kitabın grafik tasarımı ve çizimleri de oldukça ba-
üzüntüyle evi terk etmesi ile hız kazanıyor. Yıllar- şarılı. Ki bu kitap “2015 The New York Times En İyi
dır görmediği şehrin sokaklarında fark edilmeden Resimlenmiş Çocuk Kitabı Ödülü” kazanmış. Birçok
dolaşan ve şehrin değişimine şaşıran Leo’nun yol- farklı teknik kullanılarak üretilmiş resimlerin, sayfa-
culuğu, nihayet kendini lara yayılan kurgusu gerçekten dinamik. İç sayfalar-
görebilen ve korkma- daki çizimlerde ağırlıklı olan kullanılan renkler si-
yan bir arkadaş bul- yah, beyaz ve mavi. En çok da mavi. Bu renkler haya-
duğunda sona eriyor. let öyküsü duygusunu yoğun bir şekilde yansıtıyor.
Hikâyenin geri kalanını Kitapta küçük hayalet Leo dışında bütün karakterler
ve sürpriz sonunu ise dolu formlar şeklinde resmedilmiş. Bir tek Leo kon-
elbette burada okuya- tür çizgileriyle karakter kazanmış. Leo’nun hayalet
mayacaksınız. oluşunun temel göstergeleri olan görünmezliğini ve
Kitapta kullanılan dil geçirgenliğini, kitaba nasıl yansıtabileceğinin ceva-
oldukça yalın. Bu yalın bını, çizer böylesine basit bir yolla vermiş.
anlatım basitlikten
Çizimlerin ifade gücü
Leo Bir Hayalet Hikâyesi çok her türlü fazlalığın
dışarıda bırakıldığı bir Öykünün özgünlüğü
Mac Barnett
Resimleyen: Christian Robinson ifade biçimi, dilimizde Grafik tasarım
Türkçeleştiren: Esin Uslu Hedef kitleye uygunluk
MEAV Yayınları söylenildiği gibi; az
(Bir Kitap Yolla), 52 sayfa ve öz. Baskı kalitesi
’in
iki serüven!
se vd ir en ka le minden yepyeni
Türkçeyi Ezber Bozan
r so ra n ve sü rekli keşfeden !
la
Merak eden, so
ru
la tt ık la rı na ço k şaşıracaksınız
n an
Hatice Teyze’ni Martıların
n K ar a Kargalar ile Ak
Koca Çam’ı ço k se ve nlemeye
ke st ra nı n ne şe li melodilerini di
ip or
oluşturduğu muz doyamayacaksı
nız!
sevgisi,
öz gü n çi zimleriyle, doğa
Eğlenceli anlatı
m ı ve i işleyen
şg ör ü, sa yg ı ve konukseverliğ
ım, ho
dostluk, paylaş ye tü m çocuklar bayı
lacak!
bu ik i öy kü
28 | iyikitap

Dünya
ÇOCUK KITAPLIGI

iyileştirilebilir
umudu yayan
hayalet Yazan: Suzan Geridönmez

Daima sahip olmadığımız şeyleri arzularken, sahip


olduklarımızın değerini ancak kaybettiğimizde
anlamamız evrensel gerçeğinden hareket eden
hikâyede dostluk ve dayanışma anahtar rol oynuyor.
Türkçeleştiren: Duygu Bolat
Pegasus Yayınları, 136 sayfa
Resimleyen: F. J. Tripp
Otfried Preuβler
Küçük Hayalet

Hayalet dediğin gece 12’den sonra ortaya çıkan ve başta


insanlar, herkesin ödünü koparan, bundan da müthiş zevk
alan bir varlıktır. Oysa sevimli hayaletler de vardır. Şu ya-
şıma kadar karşıma çıkan en sevimli hayalet kim diye sor-
sanız, hiç düşünmeden Otfried Preuβler’in 1966’da hayat
verdiği Küçük Hayalet, derim. Aynı yıl doğduğumuzdan
olacak, her gece yarısından sonra Eulenstein Kalesi’nde
eğlenen bu maceraperest karakterle çok küçük yaşta ta-
nıştım. İnsanlara ait dünyayı bir kez olsun gündüz gözüyle
keşfetme hayaliyle yanıp tutuşan ve bu isteğini, arkadaşı bilge baykuş Bay
Puhu’nun tüm uyarılarına rağmen, birkaç başarısız girişimin ardından ger-
çeğe dönüştüren Küçük Hayalet’in maceralarını büyük bir heyecanla takip
etmiştim. Henüz okuma bilmediğimden, her biri kendi içinde bütünlüklü
kısa bölümlere ayrılmış romanı, akşam yatmadan önce parça parça anne-
min sesinden dinlemiştim. Kısa süre sonra romanın kasetleri çıktığında
(evet, o zamanın sesli kitapları, teybe konan kasetlerdi) Küçük Hayalet’le
bir kez daha özlem gidermiş, nihayet okumayı söktüğümdeyse romanı ara-
lıklarla tekrar tekrar okumadan edememiştim.
Peki, benim gibi yüzbinlerce çocukla buluşan, çok sayıda dile çevrilen
romanın kuşaklar boyu yeniden ve yeniden okunmasının sırrı nedir? Birin-
Ekim 2017 | 29

cisi, küçük okurun özdeşleşmede zorluk çekmediği, Ve sanırım, Küçük Su Adamı (Kleiner Wassermann),
hayaletlere dair bilindik önyargıları ters yüz eden Küçük Cadı ve Küçük Hayalet adlı ilk üç eserini üç
Küçük Hayalet karakteri aşırı tatlı. İkincisi, usta an- kızı için yazan, “En büyük esin kaynağım çocuklu-
latıcı Otfried Preuβler daima sade ama üç beş fırça ğumda bana birbirinden renkli hikâyeler anlatan bü-
-pardon- cümle darbesiyle sahneyi okurun gözünde yükannemdir,” diyen, 2013 yılında 89 yaşında kaybet-
canlandıran bir dil kullanıyor. Üçüncüsü, yazar, sözlü tiğimiz yazarın başarısını en iyi bu sözler özetliyor.
edebiyattan, masal dünyasından ve onun sembol- Küçük Hayalet’i özenli bir baskıyla ve hikâyeye
lerinden cömertçe faydalanarak eğlenceli eserleri- ayrı bir nitelik ve canlılık katan F. J. Tripp’in ori-
ne kimi zaman yerel kimi zaman evrensel renkler jinal çizimleriyle yayımlayan Pegasus, Preuβler’in
taşıyan bir derinlik kazandırıyor. Buna son olarak, tek yayıncısı değil. Bu bilgi önemli, çünkü Küçük
yetişkinler tarafından çocuklara sesli okunmaya çok Hayalet bağımsız bir roman olsa da Preuβler’in
uygun yapısıyla 3-6 yaşa da hitap etmesi eklenebilir. “küçük” sıfatı yakıştırdığı diğer iki kitabından,
Ama dönelim bizim küçük kahramana. Daima sahip daha doğrusu kahramanından ayrı düşünülemez.
olmadığımız şeyleri arzularken, sahip olduklarımızın Küçük Su Adamı, Küçük Cadı ve Küçük Hayalet’in
değerini ancak kaybettiğimizde anlamamız evrensel üçü de çocuksu özellikler taşıyan, kötülükten ırak
gerçeğinden hareket eden hikâyede güneş tarafın- fantastik karakterleri ve masalsı özellikleriyle bir
dan siyaha boyanan Küçük Hayalet, gündüz dünya- bütün. Keşke kimi farklı yayınevlerine dağılmış
sında epey karışıklığa yol açmasına karşın aradığını kimi baskısı tükenmiş kimi henüz Türkçeleştiril-
bulamıyor. memiş eserlerinin tümü külliyat olarak Türkiyeli
Ne de olsa gece görünmez, sevimli bir hayaletken, okurla buluşabilse.
şimdi herkesin korkup kaçtığı, bazen de kovaladığı Bundan sonra Türkçe yayımlanacak eserler için
bir “karaltı” olmanın ötesine gidemiyor. Kısa sürede diğer bir dileğim, zamanında Varlık Yayınlarından
yalnızlık çekmeye başlayan hayalet, eski huzurlu çıkan Haydut Haytazot’un çevirmeni Esat Nermi
gece yaşantısına ve bilge hikâye anlatıcısı Bay Pu- Erendor’un Preuβler’in çağrışımlı isimlerini ve söz-
hu’nun dostluğuna giderek daha büyük bir özlem cük oyunlarını çevirirken gösterdiği yaratıcı çabanın
duyuyor. ve başarının örnek alınması. Zira Küçük Hayalet’te
Ancak gece yaşantısına geri dönmek o kadar kolay olduğu gibi bırakılan “Torstenson ve Borstensohn”
değil. Kendini olduğun gibi kabul etmenin önemin- gibi çağrışımlı isimler ve sözcük oyunları Türkiyeli
den hareket eden hikâyenin düğümünü çözen daya- okura hiçbir şey anlatmıyor. Eser birçok mizahi do-
nışma oluyor. Gerek Küçük Hayalet ile dostu Puhu kunuştan mahrum, küçük okur ise okuma keyfinin
arasındaki güçlü bağda, gerek kitabın yan karakter- tuzundan biberinden yoksun kalıyor.
leri Herbert, Günter ve Jutta kardeşlerinin ilişkisinde Önemli gördüğüm bir diğer nokta, “eskiden aynı
somutlaşan dostluk anahtar rol oynuyor. negatif içerikler yüklenilmese de günümüzde ırkçı,
“Çocuklar bir hikâye anlatıcısının isteyebileceği en ayrımcı kabul edilen ifadelerden arındırmalılar mı?”
takdirkâr okurlardır. Dahası onlar geleceğin yetişkin- tartışmasının Astrid Lindgren’in yanısıra Otfried
leri. Hikâyelerimle çocukların hayal güçlerini hare- Preuβler’in eserleri için de yürütüldüğü ve yazarın
kete geçirmeye çalışıyorum. Ayrıca onların çocuksu sağlığında kendi kitaplarında bazı revizyonlara git-
iyimserliğini desteklemeye gayret gösteriyorum. tiği, ancak eski baskılarda hâlâ tartışmalı ifadelerin
Amacım onlara iyi bir dünya sunmak mı? Hayır; ama bulunduğu bilgisinin Türkiyeli yayımcılar tarafından
ben hikâyelerimi dünyanın iyileştirilebilir olduğu gözetilmesidir.
umuduyla anlatıyorum. Bunlar farklı şeyler.”
Dilin edebi niteliği
İşte böyle diyor, eserleri 55 dilde okunan, çocuk ede-
Çeviri
biyatının en saygın uluslararası ödüllerinin sahibi
Editörlük
olan ve başta Krabat ile Haydut Haytazot (Räuber
Çizimlerin ifade gücü
Hotzenplotz) olmak üzere birçok çocuk edebiyatı
klasiğinin yaratıcısı Otfried Preuβler. Baskı kalitesi
30 | iyikitap

“Annem kendini kazara


ÇOCUK KITAPLIGI

ağaca dönüştürdü...”
Küçücük bir tohum, serpilip büyüyen koca bir ağacın
tüm sihrini içeriyorsa eğer, süreci hızlandırmak için
doğal, minik bir iksir hazırlanabilir elbette!
Molly, Pim ve Milyonlarca Yıldız

Türkçeleştiren: Tuğçe Özdemir

Yazan: Deniz Poyraz


Can Çocuk, 248 sayfa
Martine Murray

Yalnızlık, fiziksel bir tekillik hâlinden öte, hayatınızın diğerlerininkinden


çok farklı olduğunu hissettiğiniz zamanlarda gelen bir duygu belki de.
Martine Murray’nin romanı Molly, Pim ve Milyonlarca Yıldız’ın başkahra-
manı Molly’nin hissettiği, bu tür bir yalnızlık işte. (Orj: Molly and Pim and
the Millions of Stars, Çev: Tuğçe Özdeniz, Yay: Can Çocuk)
Ailesi diğer ailelere pek benzemiyor Molly’nin; sevilmemekten, kabul gör-
memekten korkması da biraz bu yüzden...
Annesi, şifalı bitkiler toplayıp iksirler hazırlayan, doğal yaşama gönül
vermiş mistik bir kadın. Cilt cilt defterlerinde, hangi bitkinin ne için kulla-
nılacağına dair bilgiler yazıyor. Herkesin beslenme çantasından ambalajlı
ürünler çıkarken, annesi Molly’nin yanına bütün bir nar koymuş olabiliyor!
Diğer ebeveynler çocuklarını okuldan almaya arabayla gelirken, Molly’nin
annesi bisiklete biniyor. Öbür anneler okul bahçesinde
gruplar hâlinde toplanmış sohbet ederken, Molly’nin
annesi kelebek çalısının altında tek başına oturup
Molly’yi bekliyor...
Babaysa, Molly için, buzdolabının üstünde kur-
bağalı bir magnetle tutturulmuş eski bir fotoğ-
raftan ibaret silik bir imge. Küba’daki Sierra
Maestra Dağı yakınlarında kayıplara karışmış
Ekim 2017 | 31

seneler evvel. Molly’nin ikiz ağabeyleri de babalarını daha da karışmadan anneyi eski hâline döndürmek
aramaya Küba’ya gitmişler; fakat biri trompetiyle gerekiyor. Yardım bulmalı...
sokak müzisyenlerinden oluşan bir gruba katılmış, Ellen, Molly’nin en yakın arkadaşı; fakat Molly’nin
diğeriyse dağlarda yaşayan bir çiftçi kıza gönlünü aksine aşırı derecede normal bir hayata sahip. Dün-
kaptırıp onunla beraber Meksika’ya yerleşmiş. yası bir kuş yuvasına benziyor; güvenli ve rahat.
Evleri dışardan normal gözükse de içeriye girince Ellen, kurguda diğer karakterlerin tüm tuhaflıklarını
pek hoş bir intiba bırakmıyor “normal” insanlar dengeleyen bir unsur olarak karşımıza çıkıyor; rasyo-
için. Çingene karavanını andıran evin duvarlarına nel ve pratik aklın temsili gibi. Bu anlamda Molly’yle
asılı raflarda yüzlerce kitapla beraber, şişeler, mum- bir kontrast oluşturuyor. Ellen iyi bir arkadaş; ama
lar, heykeller ve uzak ülkelerden alınmış biblolar Molly’e asla inanmaz.
duruyor. Galiba doğru adres Pim! Kuşlar, gezegenler, uzay ya
Molly’nin hayatı nerden bakarsanız bakın, sahiden da müzik konularında Pim’den bilgici yok... Ondan
de biraz tuhaf görünüyor... Madagaskar’daki nesli tükenmiş fil kuşlarının yu-
Grimshawlar, Mollyler’in bir bahçe duvarı ötedeki murtaları hakkında bilgi alabilir veya İkinci Dünya
komşuları. Bu aksi ve ihtiyar karı-koca, çitlerin öte- Savaşı sırasında bir cepheden diğerine haber ileten
sinden Mollyler’i gözetleyen, hayatlarına yan yan ve bir posta güvercininin öyküsünü dinleyebilirsiniz.
küçümseyen gözlerle bakan, bakmakla da kalmayıp Molly, Pim’e yakınlık duyuyor; kendi dünyasında
fırsatını buldukça taciz eden suratsız tipler. Kötü- yaşayan bu akıllı oğlana bir içtenlik besliyor. Duru-
ler. İçten, kökten gelen bir kötülük onlarınki. Keşke mu izah edince, Pim Molly’yi anlıyor ve ona yardım
Grimshawlar’la aralarında bahçeleri birbirinden edeceğine dair söz veriyor.
ayıran kocaman bir ağaç olsaydı! Eflatun çiçekli Neticede iki çocuk, anneyi geri getirmek için kolla-
bir aksedir ağacı, mersin ya da meşe. Böylece hem rı sıvıyorlar. Fakat Grimshawlar, bir sabah ellerinde
Grimshawlar kafalarını çitten uzattıklarında Molly testereyle bahçede beliriveriyor. Bayan Grimshaw
ve annesini göremezlerdi hem de Mollyler, yemyeşil “İğrenç solucanlar, görgüsüzler, uyuz pireler (çapul-
bir ağaca bakmış olurlardı. cular?)” diyerek ağacı kesmeye yeltenince, çocuklar
Bahçe duvarına dikilecek bir ağaç, bu aksi insanları da “Size boyun eğecek değiliz Bayan Grimshaw,
uzak tutabilir mi peki? Denemekte fayda var. Ama kendi aklımız ve özgür irademiz var,” deyip müda-
bir ağacın büyümesi, dallarıyla iki hanenin göğü- faaya geçiyorlar. Böylece kötülüğe karşı bir direniş
nü birbirinden ayıran kocaman bir paravan hâline başlıyor: Doğaya, yaşama ve umuda sahip çıkma
gelmesi seneleri bulmaz mı? Neyse ki Molly’nin iradesi bir ağacın gövdesinde sembolleşiyor o an.
annesinin bir planı var: Küçücük bir tohum, serpilip Bundan sonrası, Molly ve Pim’in, bu tabiat düşman-
büyüyen koca bir ağacın tüm sihrini içeriyorsa eğer, larının anne-ağacın tek bir dalına bile dokunma-
süreci hızlandırmak için doğal, minik bir iksir hazır- larına müsaade etmemek için verdikleri çabanın
lanabilir elbette! masalsı aktarımına dönüşüyor.
Fakat anne, hazırladığı iksiri kazara içip ağaca dö- Molly, Pim ve Milyonlarca Yıldız, her çocuğun kendi-
nüşünce, Molly’nin hâlihazırda tuhaf hayatı tümden ne özgü o benzersiz ışığına; yaşamın farklılaştığı ince
tepetaklak oluyor. Zaten her şey yeterince acayip detaylara; merakının peşi sıra cesaretle gidenlere ve
değilmiş gibi, annesi, yaprakları rüzgârda hışırdayan tabiatın sihrine erişebilenlere dair özgün, sürükleyici
kocaman bir ağaç artık. Tüm haşmetiyle bahçenin bir metin. Bir ucu dostluğa, paylaşmaya, fedakârlığa
ortasında dikilip duran bir “anne-ağaç”. değgin, biraz büyülü biraz gerçekçi bir roman.
Bu, Molly’nin tek başına üstesinden gelemeyeceği Dilin edebi niteliği
kadar büyük bir problem. Peki, bir çocuk gelip size
Kurgunun özgünlüğü ve tutarlılığı
“Annem kendini kazara ağaca dönüştürdü,” dese ona
Kahramanların işlenişi
inanır mıydınız? Herhalde hemen ateşini ölçer, nab-
Grafik, tasarım ve baskı kalitesi
zına falan bakardınız... Bu sırada Grimshawlar, Mol-
ly’yi ağacın dallarını kesmekle tehdit ediyorlar. İşler Redaksiyonun titizliği
32 | iyikitap

Okyanus kadar
ilk okuma KITAPLIGI

derin bir yalnızlık


Yazan: Gökçe Gökçeer

Benji Davies, bu basit ama çok güçlü hikâyesinde, sahile vuran minik
bir balina üzerinden yalnızlığı ve bir babayla oğulun ilişkisini anlatıyor.

Noi, balıkçılık yapan babası ve altı kedisiyle birlik- yor; babası ona kızmıyor. Tam tersi sımsıkı sarılıyor
te deniz kenarındaki minik bir kulübede yaşayan ve onun bu kadar yalnız olduğunu fark etmediğinin
küçük bir çocuk. Çizimlere bakılırsa 4-5 yaşların- ayırdına varıyor. Birlikte balinayı ait olduğu yere,
da gibi görünüyor. Noi’nin annesi yok; sebebini denize bırakıyorlar. Bir gün yeniden görüşmek umu-
bilmiyoruz. Gitmiş mi ölmüş mü hikâye boyunca duyla vedalaşılıyor…
başka bir yerde mi, bunların bir cevabı yok. Anne-
Dünyaca ünlü yazar ve çizer Benji Davies’in, bizi bir
sizlikle başlayan yalnızlık duygusu, uçsuz bucak-
fırtına sonrası kıyıya vuran küçük bir balinaya odak-
sız sahil ve kitap boyunca devam ediyor Davies’in
landırdıktan sonra, yalnızlık duygusuyla sarstığı bu
çizimlerinde.
kitabının orijinal adı The Storm Whale. Ama Türkçe
Bir gece kopan fırtına sonrası neler olduğuna
adıyla kitabın daha çok uyuştuğunu düşünüp bu hâ-
bakmak için evden çıkan ve sahilde yürümeye
lini daha çok sevdim. Redhouse Kidz’in, yazarın he-
başlayan Noi, kıyıya vuran küçük bir balinayla
yecanla beklediğim ve çok sevdiğim kitabı Dedemin
karşılaşıyor. Elbette yaşamak için balinanın suya
Adası ve Sıkı Dostlar (Resimleyen: Benji Davies) ile
ihtiyacı olduğu düşüncesiyle onu eve götürmeye
karar veriyor. Küvete sokuyor ve yanına oturup birlikte yayımladığı Yalnız Balina, çizimlerini incele-
başlıyor balinayla konuşmaya. Yalnızlık duygusu- mek için hikâyeyi tekrar tekrar okuma isteği uyandı-
nun hüznü yeniden sarıp sarmalıyor okuru. Noi ran muazzam bir kitap. Kitabın başında ve sonunda
balinaya ada hayatıyla babanın, tavırlarıyla birlikte ifadesinin de değişmesi,
ilgili hikâyeler anlatı- mutfak dolabına asılan balina resmindeki umut hissi,
yor. Balina çok iyi bir kedilerin hareketleri ve duvardaki saatin hiç değiş-
dinleyici. Noi, kim bilir memesi (belki de durmuş olması) gözlerden kaçacak
ne zamandır birine ilk gibi değil. Her okuma, ailece bambaşka bir detayı
kez bir şeyler anlatıyor, yakalamanıza vesile olabilir. Dilerim öyle olur!
en önemlisi de dinlenil-
diğini hissediyor. Çizimlerin ifade gücü
Öykünün özgünlüğü
Babası elbette eninde
Yalnız Balina sonunda balinayı fark Grafik tasarım
Benji Davies Hedef kitleye uygunluk
Türkçeleştiren: Oğuzhan Aydın ediyor ama Noi’nin
Redhouse Kidz, 32 sayfa korktuğu başına gelmi- Baskı kalitesi
Ekim 2017 | 33

Anlatma, göster!
ÇOCUK KITAPLIGI

Çocuğa aktarılmak istenen mesaj ‒ille bir mesaj kaygısı olması gerekiyorsa‒ ima
edilmeli, hatta hissettirilmelidir. Çocukların algısı çok açıktır, zihinleri bizimkiler gibi
karışık değildir.
Yazan: Sanem Erdem

Yaratıcı yazarlıkla ilgili kaynak- huysuz bir kız çocuğu olan Simin’i iyiliğe teşvik
larda sık rastladığım bir teknik eden melekçiği Po ile tanışmasını okumuştuk. Simin
vardır: “Anlatma, göster.” Hayat- başkalarına kötü davrandığı için güçten düşen me-
ta sözler yerine eylemlerin daha lekçik Po, sorumlu olduğu çocuğa doğru yolu göste-
geçerli olduğunu düşündüğüm rir ve yeniden sağlığına kavuşur.
gibi, edebiyatta güzel cümleler- Po serisinin ikinci kitabı Koyunlar Kralı’nın İzinde
den ziyade aktarılmak istenen ise çevre ile ilgili bir masal/mesaj içermektedir. Di-
hissi daha önemli bulurum. ğer insanlar tarafından çoban olarak bilinen Koyun-
Çocuklar söz konusu olduğunda lar Kralı’nın bir hazinesi vardır ve bunu “hırslı, hırsız,
da aynı teknik geçerli değil mi- tembel düşmanlarından” saklamak ister. Derken bu
Po Koyunlar Kralı’nın İzinde

dir? Sözlerimizle motive etmek altınları ayrı ayrı tek tek toprağa gömmeye karar ve-
Resimleyen: Canan Barış
Elma Yayınları, 32 sayfa

yerine, onlara davranışlarımızla rir. Bunu gören kötü niyetli insanlar ona deli dese de
Ahmet Şerif İzgören

örnek olmamız daha etkili olmaz yıllar sonra hazinesini gömdüğü yer ağaçlarla dolar.
mı? Çocuğunun kitap okumasını Hikâye ve verilmek istenen mesaj ne kadar güzel
isteyen ama kendileri kitap oku- olursa olsun, anlatıcının -yazarın- eğitme eğilimi ağır
mayan anne-babalar çok verilen basmış. Karakterlerin sesini değil, yazarınkini duyu-
örneklerdendir mesela. yoruz yer yer. “Höydöö”, gümph” diye ses efektleri
Çocuk kitaplarında da bu tek- bu kitap çocuklara sesli okunursa ilgi çekici olabilir.
niğe başvurmanın Hatta bence bu anlatı, sözlü olarak kurulmuş ve ya-
faydalı olduğunu düşü- zıya sonradan geçirilmiş bile olabilir. Ancak bu akta-
PO nenlerdenim. Çocuğa rım sırasında edebi niteliğe fazla önem verilmediği
Koyunlar Kralı’nın
PO: Koyunlar Kralı’nın İzinde

aktarılmak istenen izlenimini edindim ne yazık ki.


İzinde mesaj -ille bir mesaj
Ahmet Şerif İzgören
Demem o ki çocuk kitapları ders vermek zorunda de-
kaygısı olması gere- ğildir. Az yukarıda da değindiğim gibi kitaplar ders
kiyorsa- ima edilmeli,
z.

aracı olarak kullanacaksa etkili bir mesaj iyi edebiyat


Ahmet Şerif İzgören

sıl
uz.
z hatta hissettirilmeli- yoluyla da aktarılabilir.
iz dir. Çocukların algısı
ert…

çok açıktır, zihinleri Dilin edebi niteliği


bizimkiler gibi karışık İçerik
Canan Barış

değildir. Hedef kitleye uygunluk


Çizimlerin ifade gücü
Resimleyen:

Po İyilik PataPata’ya
İniyor isimli kitapta Grafik tasarım ve baskı kalitesi
34 | iyikitap

Sınır
ÇOCUK KITAPLIGI

tanımayan
kardeşlİk
Romanda toplumsal konumlanışlar ve ilişkilerin katı dengesi
açısından keskin bir evren yaratılmış. Bu, Çin’e dair sosyolojinin
sonucu olabilir ancak bu türde bir okuma yapabilmek için, o
yapıyı bilmek gerekir.
Türkçeleştiren: Nimet Melis Çağlar

Yazan: Sema Aslan

Çin çocuk edebiyatının en bilinen yazarlarından Cao Wenxuan, Tunç ve


FOM Kitap, 240 sayfa

Ayçiçeği isimli ödüllü romanında, iki yalnız çocuğun karşılaşmalarını


Tunç ve Ayçiçeği
Cao Wenxuan

anlatırken dayanışma duygusuyla kardeşliği esinliyor; iki insan kan bağı


aranmaksızın kardeş olabilir, dayanışma bunu mümkün kılar demeye so-
yunuyor. Ancak bu sırada dayanışma, sevgi, fedakârlık ve hatta çocukluk
üzerine epey karmaşık ve hatta ürkütücü fikirler üretiyor.
Ayçiçeği, çok erken yaşta annesini kaybetmiş; babası ve bir grup şehirli
insanla birlikte tarım yapmak üzere, geleneksel bir köy olan Damai-
di’nin karşı şeridine göçmüş bir kız çocuğu. Damaidi, yoksul bir köy
olmakla birlikte, tümü iyi insanlardan oluşan halkıyla şehirlileri belirli
bir mesafeden ama ilgiyle izler. Aslında Damaidili köylüler ile kendile-
rine Mektepliler denilen şehirlileri coğrafyanın doğal sınırı, nehir ayırır.
“Nehrin öte yakası”, tanıdık bir metafor olarak iş görür; insanlar, nehrin
öte yakasındaki diğer insanların yaşamlarını merak eder, onları haliyle
biraz gizemli bulur.
Nehrin öte tarafı, Ayçiçeği için de kısa zamanda aynı işlevi görür. Yalnız
bir şehirli çocuk olarak köylü çocukların oyunlarını, neşesini, kalabalığını
tek başına izler ve onlara gıpta eder. Karşı kıyıdan gelen şarkı, türkü sesle-
riyle kendinden geçer Ayçiçeği. Benzer bir yalnızlığı Damaidili olmasına
rağmen Tunç da yaşar. Anne, baba, ninesi ve mandasıyla yaşayan dilsiz
Ekim 2017 | 35

bir oğlan çocuğu Tunç… Tüm yaşamlarını etki- gidememesi, başka çocuklarla ilişki kuramaması
leyen büyük yangından sonra konuşma yetisini gibi konuları anlık sezgiler dışında düşünmez. Bu
kaybederek biraz dilsiz biraz köyün delisi biraz adaletsiz ve şiddet dolu ilişki, tuhaf bir biçimde
mucizevi bir çocuk oluverir. Hemen hemen bir kimsenin dikkatini çekmez. Ailenin ve köylülerin
münzevi gibi yaşar, kimi zaman saatlerce doğa- emin olduğu tek şey, Tunç ve Ayçiçeği’nin birbi-
nın içinde bir başına kalarak neredeyse tefekküre rine bağlı iki kardeş olduğudur.
dalar. Tunç’a karşı adaletsizlikte sınır tanımayan hikâye,
Bu iki çocuk, ne o yakasında ne bu yakasında, diğer çocuklara şiddetli bir nesnellikle yaklaşıyor:
nehrin tam içinde buluşur. Ayçiçeği, kötü bir Başkasının ekinine zarar veren Gayu’yu ağaca
şaka nedeniyle nehirdeki akıntıyla sürüklenirken bağlayarak döver babası; Ayçiçeği’ni kıskanarak
Tunç onu kurtarır. Bu olaydan sonra iki çocuğun ondan ışığı esirgeyen (karanlık bastığında ödevle-
arasında bir bağ kurulur. Çocukların yaşamı, bu rini yapmak için komşulara gider Ayçiçeği) kızlar
ilk karşılaşmadan sonra bir kez daha kesişir ve o annelerinden tokat yer; her ne pahasına olursa
andan itibaren Ayçiçeği, Tunç’un öz kardeşinden olsun temizlik ve çalışkanlık her fırsatta övülür;
farksız kardeşi oluverir. Okur, iki çocuğun deli- başarısızlık yadırganır.
ce bir sevgiyle birbirine bağlılığını izler. Ancak Hikâyenin kendisi ve bütün dünya Ayçiçeği’nin
hikâye (ya da sevgi), tam da bu noktada bir tür etrafında döner. Bununla birlikte romanda toplum-
“sapma” gösterir. sal konumlanışlar, ilişkilerin katı dengesi açısın-
dan da keskin bir evren yaratılmış. Bu, Çin’e dair
Tunç ve Ayçiçeği, bir zaman sonra ağabey-kar-
sosyolojinin sonucu olabilir ancak bu türde bir
deş olur. Ayçiçeği’ni evlatlık alan aile, onu mutlu
okuma yapabilmek için, o yapıyı bilmek gerekir.
edebilmek için her şeyi (!) yapar. Ayçiçeği’nin
Kadın(lık), yaşlı(lık) ve çocuk(luk), ciddi bir yok-
mutlu olması için canla başla uğraşan, yoktan var
sullukla birlikte ele alınmış; tüm sorunlar hayat
etmeye çalışan, bitmez tükenmez bir umut, azim
mücadelesinin gerisine düşmüş. Bir çocuğun bu
ve uyumla küçük kızı koruyup kollayan ailenin
romanı okuduğunda aşırı şefkatle boğulması da
hikâyesinde en ciddi sapma, Tunç’un fedakâr-
toplumsal yapıya dikkat kesilip sorular sorması da
lığındaki sınır tanımazlıktadır. Yazar, Tunç’un
muhtemel.
sevgi ve fedakârlığını büyük bir inançla, sevgiyle,
Edebiyat niteliği açısından son bir söz söylemek
neredeyse imrenmeyle yazmış; Tunç’un da bir ço-
mümkün: Kitap, anlattığı hikâye ve kurgusu bir
cuk olduğunu çoğu kez unutmuş. Yazar, kardeşi
yana, edebi dil açısından da bir kapı aralamı-
sirk gösterisini izleyebilsin diye başka çocukların
yor. Dilsiz çocuğun “konuşması”, “kendini ifade
şiddetini sineye çeken; baygınlık geçirecek hâle
etmesi”, “iletişim kurması” hikâyenin önemli
gelene değin kardeşini omuzlarının üzerinde
hususlarından biri olabilecekken, yazar, çoğu
taşıyan; kendi okuma hakkından feragat eden; o
yerde çocuk yerine konuşarak, dilsizliği gölgeli-
mahcup olmasın, geri kalmasın diye mucizeler
yor; Tunç dilsizken, okurun da dilsiz kalabilmesi
yaratan; çocuk emeğini sere serpe kullanan bir
hikâyeye anlam katabilir, Tunç’un kendini baş-
ağabey yaratmış. Tunç, kardeşinin “Damaidi’nin
kasına vakfetmesindeki arzu, belki başka türlü
en güzel kızı” olduğunu düşünür; onun aynı tartışılabilirdi.
zamanda “Damaidi’nin en mutlu, en neşeli kızı”
olması gerektiğine inanır ve tüm yaşamını bu Dilin edebi niteliği
hayali gerçekleştirmeye adar. Taş olsa şımarır Kurgunun özgünlüğü ve tutarlılığı
ama Ayçiçeği şımarmaz, ağabeyine hayranlıkla Kahramanların işlenişi
bağlılığını sürdürür. Çocuksu bir saflık içinde ol- Grafik tasarım ve baskı kalitesi
duğundan ağabeyinin sirki izleyememesi, okula Redaksiyonun titizliği
36 | iyikitap

Kendine ait bir odaya


ilk okuma KITAPLIGI

sıvışmak ve sıkışmak
Tavşan deliği çok kabalık ama uzay da biraz fazla boşsa... Yazan: Sima Özkan

Benim için çocuklar ikiye ayrılır: kendine ait birileri olmadığında, bilim yapmak eskisi kadar keyif
alan yaratabilen çocuklar ve kendine ait bir alan vermiyor.
yaratamayanlar. İlkinin oyunları tüm eve yayılır. Şarlot, sorununu çözmek için bilimsel yöntemin beş
İkincisinin ağzından en çok dökülen cümle “sı-
adımından faydalanıyor. Soru sorma, varsayım oluş-
kıldım”dır. Onların hep boş alana, boş zamana ve
turma, deney, gözlem ve sonuç basamaklarını adım
biraz da yalnız kalabilmeye ihtiyaçları vardır. Be-
adım çıkıyor. Bilimin en temel/ilkel hâli, çok kişisel
nim hikâyemdeki kahraman da hep kendi alanını
yaratmaya çalışan, kendi dünyasında/uzayında hiç bir sorunun etrafında gerçekleşiyor. Problem çözme
boş duramayan bir çocuk. Benim hikâyem Camille becerisi kazanmak, bazen küçük bazen büyük sorun-
Andros’un pür neşe yazdığı ve Brianne Farley’in larla başa çıkabilmeyi öğrenmek anlamına geliyor.
cıvıl cıvıl resimlediği Bilim Tavşanı Şarlot. Ve en sonunda Şarlot kalabalıklar içinde en çok sı-
Şarlot, kalabalık bir ailenin içinde, sıkışık odalarda kıştığın yerde bile kendine bir alan yaratmanın yolla-
araştırmalar yapmanın ve keşfetmenin peşinde rının bulunabileceğini gösteriyor. Bu alanı kendiniz
bir çocuk. Bilimsel yöntemle büyük problemler yaratabilirsiniz, alanı kaçtığınız yerde yaratmak bir
çözmek en büyük zevki. Kocaman da bir problemi çözüm olmayabilir diye sonuçlandırıyor deneyini.
var: daha fazla alana Onun durumunu değerlendirme biçimi, neyin işe
sahip olmak! Kardeş- yaradığını neyin yaramadığını deneye yanıla bulma-
leri onu hiç yalnız bı- sı hayatın ta kendisi.
rakmıyor. Yok olmayı Kitabın kapak ve ilk sayfa çizimleriyse bambaşka
ve görünmez olmayı
bir hikâye. Tavşan Einstein, Madame Curie ve Neil
deniyor. Olmuyor,
Armstrong’un portrelerinin yanında kendinden son
olmuyor. Sonunda
derece emin bir Şarlot karşılıyor okuru. Şarlot’un
kendine havuç şek-
linde bir uzay mekiği havuç uzay mekiğinin taslak çizimindeki ölçü bi-
yapıp soluğu uzayın rimleri ise -8 tavşan yükseklik, 3 sıçrama genişlik, 11
boşluğunda alıyor. tavşan ve 2 kulak yükseklik gibi- kitaptaki gülmece
Ciddi bir boşluk ta- öğelerinden birkaçı.
bii. Koskoca boşluk.
Çizimlerin ifade gücü
Uçsuz bucaksız bir
Bilim Tavşanı Şarlot laboratuvar. Ne var ki
Öykünün özgünlüğü
Camille Andros ailesi olmadan, yapa- Grafik tasarım
Resimleyen: Brianne Farley Hedef kitleye uygunluk
Türkçeleştiren: Hevdan Sönmez yalnızken, keşfettik-
Domingo Yayınevi, 40 Sayfa lerinizi paylaşacak Baskı kalitesi
Ekim 2017 | 37

Asıl yabancı
ilk okuma KITAPLIGI

kim?
“Doğru, ben burada doğmadım.
Ama yaşamayı öğrendiğim yer burası.” Yazan: M. Banu Aksoy

Geçenlerde büyük oğlum bahçedeki ağaca tü- zamanla hayat kolaylaşmaya başlar. Giderek daha
nemiş oturuyordu. O sırada ya korsan gemisi, ya “evdeymiş gibi” hissetmeye başlarlar. Sonunda Eloí-
zirvesi bulutlarda bir dağ ya da kim bilir neydi? sa durumu özetler: “Doğru, ben burada doğmadım.
Avluya daha önce hiç görmediğimiz bir kız çocu- Ama yaşamayı öğrendiğim yer burası.” Çünkü zaman
ğu girdi ve ağacın dibine kadar gelip duruverdi. her şeyin ilacıdır.
Oğlum yukarıdan “Senin adın ne?” diye sordu. Eloísa ve Diğer Yaratıklar’ın kısa ve vurucu bir öy-
Kız söyledi ve o da oğluma adını sordu. Bu kadar. küsü var. Ama esas çarpıcı kısmı resimleri. Küçük
Diğer çocuk oğlumun ağaç tepesinde neden dur- Eloísa babasıyla ikisinin bu kentte tuhaf birer yara-
duğunu sorgulamadı. Oğlum onun kim olduğunu tık gibi olduklarını anlatsa da resimler aksini söy-
sorgulamadı. Sadece tanıştılar. lüyor. Adam boyunda pire, solucanlar, kırkayaklar,
Çocuklar böyle işte. Biz yetişkinlerin benzer biri akrepler ve güvelerle dolu bu ülkeye uyum sağlaya-
durumda elli bin önyargı kalıbıyla kendi kendi- bilmek gerçekten zor olmalı. Öte yandan ne kadar
mizi kapana kıstırmamızın aksine, onlar her türlü ürkütücü görünseler de onlar da okul bahçesinde
tuhaflığı ve farklılığı normal kabul ederek devam oyun oynayan, pazarda meyve satan, işe metroyla
ediyorlar hayatlarına. gidip gelen sıradan “insanlar”… İnsan demişken,
Eloísa’nın öyküsüne gelince… O yabancı olmanın kitabın finalindeki sınıf sahnesi her şeyi ters yüz
sıkıntısını çekiyor başlangıçta. Çünkü henüz kü- ediyor ve okura yabancı olanın kim olduğu sorusu-
çücükken, babasıyla nu sorduruyor.
birlikte yabancılarla, Jairo Buitrigo’nun kaleme aldığı kitabı dilimize
tuhaf yaratıklarla dolu Esin Pervane çevirmiş. Ancak bence kitaptaki en
başka bir ülkeye taşı- büyük övgüyü illüstratör Rafael Yockteng hak edi-
nırlar. Babası yeni işine, yor. Bu küçücük kitabın bu kadar anıtsal bir etki
Eloísa yeni okuluna yaratmasının başlıca sebebi yabancı olma ve belki
alışmaya çalışırken de mülteci olma halini böcek imgesiyle anlatılması-
bocalarlar: Kimseyle dır bence.
konuşmadan, hep ya-
Çizimlerin ifade gücü
bancılık çekerek ve
Öykünün özgünlüğü
Eloísa ve Diğer Yaratıklar kimi zaman eve dönüş
Jairo Buitrigo yolunda kaybolarak… Grafik tasarım
Resimleyen: Rafael Yockteng Hedef kitleye uygunluk
Türkçeleştiren: Esin Pervane Başlangıçta günler
Nesin Yayınları, 44 sayfa geçmek bilmiyorken, Baskı kalitesi
38 | iyikitap

Haydi’deki Manzaralar
sahaf dükkâni

Bir dağın yamacına sohbete oturmuşlar. Küçük bir kız çocuğu, sevimli bir keçi ve
kızdan birkaç yaş büyük değnekli bir oğlan. Arkada köknar ağaçları, gökte yuvarlak
bir güneş. Bu kitap kapağı resmini kime göstersem bir bakışta “Bu çocuklar Haydi ile
Peter,” diyebilir. Gülizar da bunu kolaylıkla tahmin eder. Çünkü çocukluğundan beri
onun da hayatında Haydi’nin özel bir yeri var.

Yazan: Doğan Gündüz

Haydi (Heidi), Johanna Spyri’nin ilk romanı. Ori- manzaraları, Büyükbaba, dağı taşı avucunun içi gibi
jinali Almanca ve birinci cildi 1880, ikinci cildi ise bilen keçi çobanı Peter, Peter’in büyükannesi ve se-
1881 yılında yayımlanmış. Roman beş yaşındaki vecen keçiler sayesinde dağlara tutkuyla bağlanır.
öksüz kız çocuğu Haydi’nin, teyzesi tarafından Ne yazık ki Haydi’nin bu sevinçli yaşamı teyzesinin
Alm Dağı’nda bir başına yaşayan büyükbabasına üç yıl sonra geri gelip onu Frankfurt’a götürmesiyle
bırakılmasıyla başlar. Yaşlı ve geçimsiz Büyük- kesintiye uğrar. Haydi, zengin bir ailenin kötürüm
baba Haydi’nin gelişinden huzursuz olsa da kısa küçük kızı Klara’ya arkadaşlık etmeye başlar. Kas-
sürede ona alışır. Haydi de dağların büyüleyici vetli malikânede Haydi’nin şakıması gün geçtikçe
solarken anlattığı dağ hikâyelerini
dinleyen Klara’nın solgun dünyası
gittikçe aydınlanır.
Mevsimlerin uğramadığı Frank-
furt’un taş binaları, şefkat yoksunu
kâhya Bayan Rotenmeir’ın baskısı ve
özellikle de dağlarından uzakta ol-
mak Haydi’yi mutsuz eder. Klara’nın
büyükannesinin (Büyükhanım) ge-
lişiyle Haydi kısmen özgürlüğüne
kavuşsa da içindeki özlem dinmez,
hasta olur. Klara’nın doktorunun tav-
siyesiyle tedavi için dağlara, Büyük-
babasının yanına gönderilir.
Önceden sözleştikleri gibi baharda
Klara da Haydi’nin dağlarına gelir.
Haydi Dağların Kızı
Muharriri: Johanna Spyri Heidi Haydi’yi Klara’dan kıskanan Peter,
Mütercimi: Sabiha Zekeriya Yazan: Johanna Spyri Klara’nın tekerlekli sandalyesini
Türkiye Himaye-i Etfal Cemiyeti Çeviren: Ahter Uğur
gizlice uçurumdan yuvarlar. Sandal-
Çocuk Külliyatı:1 İyigün Yayınevi
İstanbul, 1927, 234 sayfa İstanbul, 1958, 260 sayfa yesiz hiçbir yere gidemeyen Klara,
Haydi’nin ve Büyükbaba’nın çabası,
Ekim 2017 | 39

günler süren yürüme alıştır- hemen herkese bir misyoner,


maları ve “Allah’ın lütfuyla” bir kilise papazı gibi benzer
yürümeye başlar. öğütler vermeye başlar.
Türkçe olarak ilk kez 1927 Keçi çobanı babası kaza
yılında basılan Hay- geçirip ölünce zamansız
di’nin önsözünde çevir- büyüyen Peter, sabah-
men Sabiha Zekeriya, tan akşama kadar Alm
“Haydi bir dağ kızıdır… dağında köylülerin
saf ve nezih bir ruhtur… keçilerini otlatır. Peter,
Alpin üstünde esen babası gibi hep keçi
temiz hava, çamların çobanı kalacağının far-
önündeki kulübe, çayırlar, kındadır. Bu yüzden de
kanatlarını gererek uçan zengin Büyükhanım ken-
kartallar, keçiler, bütün bu disine cömertçe “…söyle ne
güzel manzaralar hiç birimizin istiyorsun?” diye sorduğunda
kolaylıkla unutamayacağımız aklına ağır çalışma koşullarını
nefis manzaralardır” diye yazar. bir parçacık olsun hafifletecek iki
Ancak romanda bu nefis manzaraların yanı şey gelir: Keçileri çağırmak için kullanabi-
sıra satır aralarında geçen başka manzaralar da leceği kırmızı bir düdük, bir de değnek yapabilmek
vardır: için fındık dallarını kesebileceği yuvarlak saplı bir
çakı. Peter’in annesi ve gözleri görmeyen yaşlı bü-
Haydi henüz bir yaşındayken marangoz babası Tobi-
yükannesi ise komşuların verdiği ipleri eğirir. Üçü
as yeni bir evin inşaatında direk altında kalarak can
birlikte yoksul evlerinin söndü sönecek ocağını
verir. Annesi Adelheide da iki hafta sonra üzüntü-
tüttürmeye çalışırlar.
sünden ölünce öksüz kalan Haydi’yi teyzesi Dete ya-
nına alır. Zar zor bulabildiği işlerde çalışan Dete, ilk Haydi sert ekmekleri yiyemeyen Büyükannesi için
defa düzenli bir iş teklifi alınca Frankfurt’a gitmeye odasında gizlice francala biriktirecek kadar düşün-
karar verir. Yanında götüremediği Haydi’yi, çaresiz, celidir. Ama aklına niye büyükannesinin yumuşak
dağdaki büyükbabasına bırakmak zorunda kalır. ekmeklerden mahrum olduğu sorusu gelmez. Kör
gözüyle gece gündüz ip eğiren bu yaşlı kadının, çok
Büyükbaba, huysuz, aksi, geçimsizdir. Çünkü gurbet-
üşüdüğü hâlde eğirdiği iplerden niye kendine bir
ten yıllar sonra döndüğü kasabası Dörfli’de, gençli- yorgan dikmediğini sorgulamaz. Verdiği yiyecekleri
ğinde fena insanlarla düşüp kalktığı, sarhoş gezdiği, iştahla yiyen arkadaşı Peter’in yarı aç yarı tok dolaş-
kumarda bütün servetini kaybettiği gerekçesiyle dış- tığının farkına varmaz.
lanır. Üstüne üstlük kasabalıların iş kazasında ölen
Gülizar ile otuz yılı aşan dostluğumuzun birçok
oğlunun sorumluluğunu onun geçmiş “günah”larına
sohbetinde söz dönüp dolaşır Haydi’ye gelir. Dahası
bağlamasına öfkelenir. Kasabayı terk ederek dağın
da var, ben ona Haydi derim o bana Peter. O Haydi
tepesine yaptığı kulübeye yerleşir.
ismini sevinçle sahiplenirken ben ise her seferinde
Haydi, Frankfurt’a götürülünce, kaldığı zengin evin- o sevimli ama bir o kadar da gıcık Peter olmaya bu-
de karın tokluğuna çalışmaya başlar. Görevi evin run kıvırırım. Meğer hoyratlığı, saflığı, kıskançlığı,
kötürüm kızı Klara’ya arkadaşlık etmektir. sevimliliği, kurnazlığı, sevinci, korkusu ve çalışkan-
Haydi’nin davranışlarını düzen bozucu ve görgüsüz- lığıyla hayatın içinden yoksul, işçi bir çocukmuş
ce bulan Bayan Rottenmeir, patronu Mösyö Sese- Peter.
mann’a (Klara’nın babası) saygıyla itaat ederken evin Şimdi “Peter’den selamlar” yazıp Gülizar’a Haydi
çalışanlarına doğal olarak Haydi’ye de kök söktürür. kitabının kapak resmini göndereceğim. Eminim,
Büyükhanım’ın “…seni bütün kötülüklerden koruması Gülizar gözlerine inanamayarak “Yoksa sen şimdi
için Allah’a yalvar,” öğüdünden çok etkilenen Hay- Peter olmayı kabul mü ettin?” diye soracak. Ben de
di yaşından beklenmeyecek bir tavırla karşılaştığı tereddütsüz “Evet,” diyeceğim.
40 | iyikitap

Ö DÜL LÜ BUL MA CA !
Bulmacamızı çözüp alttaki harf dizisini tamamladığınızda, Muzaffer İzgü’nün bir eserinin
ismine ulaşacaksınız. Yanıtı bulan ve iyikitap@tudem.com adresine 23 Ekim 2017 tarihine
kadar gönderenler arasında yapacağımız çekiliş sonucuna göre, kazanan 1 okurumuza Tudem
Kitabevlerinde istediği şekilde kullanabileceği 100 TL. değerinde hediye çeki armağan edeceğiz.
İyi eğlenceler!

Soldan Sağa Geçtiğimiz haftanın çözümü ve kazananı:


Geçtiğimiz sayı yayınladığımız bulmacayı çözen
1. Patrick Modiano yazdığı ve Jean Jacques Sempe’nin okurlarımız, ünlü yazarımız “Sabahattin Ali”nin ismine
resimlediği unutulmaz eserin adı. ulaştılar. Doğru yanıtı bize ulaştıran okuyucularımız
4. ....... Ay - Sally Gardner romanı. arasında yaptığımız çekilişte ise sayın Dilşat Dirsek,
6. Lord ....... - Harry Potter’ın baş düşmanı. Tudem Kitabevlerinde kullanmak üzere 100 TL. değerinde
11. Leo Bir Hayalet Hikâyesi kitabının yazarı. hediye çeki kazandı. Kendisini kutluyoruz!
12. Chieri Uegaki’nin küçük kahramanı Suki’nin
geleneksel kıyafeti.
14. Suzy Lee’nin maviliklere dair sessiz kitabı. 1 J 2 3
17. Dr. ....... - “Yetişkinler sadece eskimiş çocuklardır,”
diyen yazar.
18. Sahi mi ....... - Ahmet Önel romanı. 4 B
19. Kate Dicamillo’nun süper güçlere sahip sincap 5 G
kahramanı.
20. Yıldıray Karakiya’nın sevimli kahramanı Can’ın 6 A 7 8 9
hayali arkadaşı.
10
Yukarıdan Aşağı
2. Bay ....... - Paul Maar’ın konuşan köpeği. 11 C
3. Toprak ....... - Acaba Ne olsam? kitabının yazarı.
I i
5. Eleneor Porter’ın iyimser roman kahramanı.
7. Jeong Taek Chae’nin kırmızı saçlı kahramanı. 12 Ğ
8. ....... Reh - Balkonya’da Yaz Tatili’nin yazarı. 13
9. Sima Özkan’ın dişi düşen kahramanı.
14 E 15 Ç 16 H
10. ....... Öyküleri - Linda Newbery’nin öykü serisi.
12. Muzaffer İzgü’nün çocuklar için yazdığı D 17
eserlerde en çok kullandığı renk. 18
13. Havalı ....... - Göktuğ Canbaba kitabı.
15. ....... Karpuzu - Muzaffer İzgü öyküsü. 19
16. Heidi’nin küçük keçi çobanı. 20 F

Açıklama: Bulmaca tamamlandığında, turuncu renk zemin


içinde kalan harfleri, alfabetik sıraya göre dizdiğinizde
aradığımız yanıta ulaşacaksınız. ÇÖZÜM
A B C Ç D E F G Ğ H I İ J
Şak acı ebe vey nle r
ve hay alc i çoc ukl ar,
hay di şu giz em li
toh umu n ne old uğu nu
keş fed elim !

www.ucanbalik.com.tr
ucanbalikyayinlari ucanbalikyayinlari
HeR yAşTaN oKuRdA iZ bırAkAn yAzAr
AsLı ToHuMcU’nUn
fAnTaStİk mAcErA dİzİsİ EkSiMuS SeRüVeNlErİ,
çArPıcı bİr fİnAlLe sOnA eRiYoR!

Ailevi sırlar üzerine merak uyandıran kurgusuyla


okurları heyecanlı maceralara sürükleyen “Eksimus
Serüvenleri”nin son kitabında, ikiz kardeşler Umay
ve Kutlu, hain planlarını hayata geçirmenin
eşiğindeki Doktor Eksimus’un adasından kaçmanın
yollarını ararken, sevgiden yoksun kalmışlığın
doğurduğu karanlığa tanık oluyorlar. Dizi, okurları iyi
ve kötü, doğru ve yanlış, kararlar ve hatalar, geçmiş
ve bugün, sevdiklerimiz uğruna yapabileceklerimiz
ve ortak özlemlerimiz üzerine düşündürüyor.

cancocuk.com cancocuk@cancocuk.com facebook.com/cancocukcom twitter.com/Can_cocuk instagram.com/cancocuk

You might also like