You are on page 1of 1

Azra Erhat için...

- r ~ ı vet, birkaç gün sonramız Azra utanmış, ama merak da etmiştim. Bü­ şırken “duygu futınası” dedim; aslın­
A y Erhat’ın ölüm yıldönümüne yük olasılıkla söyleşiyle çalışmanın, da Azra Hanım, kendisi, doğrudan doğ­
/ rastlıyor. Oysa o yaz sonu gü­ küçük çapta eğlentiyle düşünsel tartış­ ruya duygu fırtmasıydı. 1975’ten son­
nünde Azra Hanım hayat dolu, çalışma manın iç içe yaşanacağı bir geceye... raki çalışmalarını Halikarnas Balıkçı­
isteğiyle tutkun, geleceğe yönelik ta ş a ­ 1969’da işte İnsan-Ecco Homo yayın­ sı’na -Mektuplarıyla Halikarnas Balık­
nlarla coşkundu. Daha o zamanlar, yet­ landı. Kültürü evrensel bütünlüğü için­ çısı (1876)-, Sabahattin Eyuboğlu’na -
kin eseri Mitoloji Sözlüğü’nden (1972) de tartışan, yer yer bir duygu fırtınası­ Bütün Yazılan L, D (1982)- adamış ol­
söz açıyor, sanınm, bazı maddeleri ka­ na dönüşen bu özlü deneme, bizlere, o ması, demek istediğimi kanıtlar.
leme getiriyordu. zamanın hayli genç, toy, bilgisiz okur­ Tabii bir de Zeynep Oral’la gerçek­
Biz okurlara gelince, Azra Erhat’ı el­ larına sunuydu. leştirdiği unutulmaz söyleşi anılmalı.
bette öteki eserlerinden tanıyorduk. Birbirinden bağımsız görünen dene­ Hayatını, ruh dünyasını büyük bir çıp­
Sözgelimi, çok sevdiğim Mavi Yolculuk meler, İşte İnsan-Ecco Homo’da yan laklıkla, elbete eşsiz açıksözlülükle,
(1962). Fikir dünyamızın cılızlığını yana gelerek Azra Erhat’m kültür an­ belki de geleceğin insanlarına yol aç­
beslemeye çalışmış Çan Yayınlan, hep­ layışını, dünya görüşünü, hayata bakı­ mak istercesine dile getirdi Azra Ha­
si emek ürünü kitaplanna Azra Ha- şını yansıtmaktaydı. nım. Sevgilerinin uçsuz bucaksızlığını,
nım ’m bu eserini de katmıştır. Mavi Genç bir okurun izlenimleri niteli­ yasaklar tanımayışını dile getirdi.
Yolculuk, edebiyatımızın adamakıllı ğinde bir kitap tanıtma yazısı yazmış­ Bunca çaba, bunca emek anlaşıldı
solgun bir alanında belirir: Gezi edebi­ tım. Vedat Bey, Yeni Ufiiklar’da yayım­ mı? Benimsendi mi?
yatı. ladı. Derginin çıkışından üç dört gün ‘Mavi Anadolu’ savı yazık ki yeterin­
Mavi Yolculuk’u -bütün sevdiğim ki­ sonra Azra Erhat’tan bir mektup aldım. ce kavranamamıştır. Sabahattin Eyu-
taplar gibi- yeniden ve yeniden oku­ Yazıya teşekkür ediyor, beni yüreklen­ boğlu’nun, Halikarnas Balıkçısı’nın,
dum. İlk okuyuşum lise yıllannda. diriyor, dahası, önümüzdeki hafta filan Azra Erhat’ın ve Vedat Günyol’un de­
Memleket coğrafyasının Akdeniz’e, akşam evine davet ediyordu. ğişik görüngelerden yaklaştıkları o dü­
kızgın, pınltılı güneşe, tarihe, denize Şimdi artık Topağacı’ndaki küçük şünce, duygu akımı, çoğu kez haksız
açılmış sayfalannda, o hiç görmediğim apartman katından söz açabilirim: Ak­ yere olumsuz eleştirilerin hedefi ol­
yöre beni büyüledi. Günün birinde Az­ deniz’den esintilerle yüklü bu sıcak ev, muştur. Yaşadığımız toprağın karma­
ra Hanım’ın mavi yöresine gideceğim duvarlardaki resimler, sağda solda ya şık uygarlığına gerçekten büyük bir iç­
aklımın ucundan geçmemişti. Sonra örtü, ya yastıkyüzü olarak kullanılmış tenlikle ışık tutmuş bu mavi sayfalar,
Bodrum, Bodrum’un çevTesi ve yaz ta­ yazmalar, masa üstünde hâlâ durduğu­ yarın daha çok anlaşılıp sevilecektir.
tili dönüşünde bir kez daha Mavi Yol­ na tanıklık edebildiğim deniz kabukla­ Mitoloji Sözlüğü’nün yalnızca bir
culuk’u okumak. Bu kez gezip gördü­ rı, her şey öylesine güzeldi ki, bohem­ saptayımı bile yeter: “Apollon ya da
ğüm yerlerin zamanda yolculuğunu le düzenliliğin bu iç ¡çeliğine özenme­ Artemis’i Türkiye’nin Ege Bölgesi’nde
okuyordum. mek elde değildi. Oraya sevgili hocam topraktan çıkartılan anıtların ışığında
Mavi Yolculuk zamanda bir yolcu­ Vedat Bey’le gitmiştik. Orada Halikar­ yorumlamak daha hiçbir derli toplu mi­
luk olduğu kadar kişisel bir tarihçedir nas Balıkçısı’ndan konuşmuştuk. toloji kitabına erek ve görev olmamış­
de. Azra Erhat, yolculuğa katılmış olan­ Demin İşte insan’ı nitelemeye çalı­ tır.”
ları puslara büründürerek karşımıza çı­
karır. Günler ve geceler, onların serü­
venlerinden yansımaktadır. Tarih ko­
nuşulur, şiir konuşulur, okuryazarın il­
gilenmekten uzak kaldığı bir coğrafya
konuşulur. Aynı hava Mavi Anadolu’da
da ( 1960) eser; ama bu kitap tarihi eser­
ler karşısındaki duyarsızlığımıza, aldı-
nşsızlığımıza bir yakınma da sayılabi­ T - 'v üşünsel tartışmalar bazan çok kılavuzumuz. Öyleyken, Sabahattin dünya görüşlerindeki öğrencileri, kendi
lir. Mavi Yolculuk’ta yakınmanın yeri­ A 1 karşıt uçlarda odaklaşıyor, bil- Eyuboğlu ve arkadaşlarının Türk kültü­ engin hoşgörüsüyle bireşime çağırıyor.
ni sahip çıkma sevinci almıştır. l S lûrlaşıyor. Birbirini bütünleye- rü üzerinde enine boyuna düşünmedik­ Onlara, hepimize diyor ki, heyecanlar
O kadar ki, daha ilk satırlarda, ilk pa­ bilecek, belki de birbirinin ardılı görüş­ leri, eskiyi toptan yadsıdıkları, antikite­ gelip geçici, kültür kalıcıdır. Sözcüğü
ragraflarda, yolculuktan dönen anlatı­ ler, bakıyorsunuz, birbirine düşman ke­ ye takılıp kaldıkları insafsızca ileri sü­ sözcüğüne böyle değilse de, belleğimiz­
cının özlemi, daha döner dönmez du­ silmiş. Bu durumun -bence- çok gerek­ rülmüştür. işin tuhafı, eskiyi, geçmişi de iz bırakan anlam bu. Hocamız, kül­
yumsanmış özlemi belirir: siz, anlamsız bir örneğine çok yalandan yorumlamak isteyenler de “gerici” sayıl­ türün şu ya da bu nedenle silinmek is­
Akdeniz’den getirilmiş, uçsuz bucak­ tanık oldum: 1965 sonrasında edebiya­ mış, bitmez tükenmez bir kör dövüşün­ tendiği yerde hayatın çarçabuk göçüp
sız, erden deniz kıyılarından toplanmış tımız ve düşünce hayatımız zorlama ku­ de debelenilmiştir. Oysa Eyuboğlu, Tan- gideceğini vurguluyor.
şeytanminareleri, denizyıldızları, deni- tuplaşmaların tutsağı oldu. Bir yanda pınar’ı anarken sim çözüyor: Belki aynı endişeyle Ahmet Oktay da
zaygırlan, denizkestaneleri masa üstü­ Kemal Tahir bir zaviye gibi gösterilmek “(...) Bununla beraber Tanpmar’ın şi­ Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı’nda
ne bırakılmıştır. Azra Erhat, onların git istendi, karşı kutupta Sabahattin Eyu- irinde bir geçmiş zaman özlemi de bula­ (1993) şu yorumu gereksiniyor:
gide sedefsizleştiğini görerek üzülür. boğlu ve arkadaşları konumlandırıldı. mazsınız. Aradığı şey eski günler, yitiril­ “İyiye, güzele, doğruya yarayan her
Sonra, geriye dönüşle, mavi yolculuk Neredeyse cepheleşme söz konusuydu. miş cennetler değil, bugün yaşadığı anın türlü yapıtın ve düşüncenin savunması­
başlar. Oysa trajik sonlar gecikmeyecek; zaman yüklü olmasıdır.” (1963) nı yapmaktadır, yasakçı olmamayı öner­
Halikarnas Balıkçısı’nın eşsiz anlatı­ Eyuboğlu’nun erken ölümü karşısında Zaman yüklü olmak! Devam ediyor mektedir Eyuboğlu. Bir yandan Monta-
mıyla Türk kültür tarihinde açtığı bu Kemal Tahir gözyaşlarını tutamayacak, Eyuboğlu: “Eski kelimelere bağlılığı da, igne’i bir yandan Yunus’u okuyorsa,
büyük duyarlık sayfası, Anadolu’da, Kemal Tahir’in cenazesinde sevgili ho­ eski dünyamıza bağlılığından değiL, bu bundandır. Bir yandan Rimbaud bir yan­
özellikle Ege-Akdeniz yöresinde tarihi cam Vedat Günyol o uzun mezarlık yü­ kelimeleri birer zaman kırıntısı olarak dan Hayyam çeviriyorsa,, bundandır.
katmanların iç içe geçerek hâlâ yaşıyor rüyüşüne katılacaktı. Bunları bütün ay­ görmesindendi. Mücevher, billur, âvize Hem Yahya Kemal’i hem Âşık Veysel’i
oluşuna yönelik bu şairce belirtge, bes­ rıntılarıyla ve tabii dilim döndüğünce gibi kelimeleri birer baba yadigârı değil, seviyorsa, bundandır.”
belli, Mavi Anadolu ve Mavi Yolculuk Hatırlıyorum'da, O Yakamoz Soner’de Zaman-Tann’mn sembolleri diye, so­ Dediğim gibi, yaz sonunda bir akşa-
yazarını da büyülemiştir. yazmıştım. mutlaşmış süreler diye görüyordu sanki.” müzeriydi. Koyu renk döpiyesli Azra
Azra Erhat’m yazarlık ve çevirmen­ Eklemek istiyorum: yınlanmış, hak ettiği ilgiyi görememiş, Hanım’la üstüne başına özen gösterme­
lik çabası, emeği, nice yıllar hep bu bü­ Vedat Bey’in Fransızca derslerinde ki- Cario Levi imzalı İsa Bu Köye Uğrama- Yeniden okum ak ____ meyi hayatın özel erekleri arasında say­
yülenişle sürüp gitmiştir. Gerçi Colet- mileyin Fransızca metinleri Türkçe çe­ dı’nın çevirmeni Sabahattin Eyuboğlu, Dönüp bugüne baktığımızda, öteki mış, kalendermeşrep Vedat Bey, Yeni
te’i o dilimize kazandırmıştır; bununla virileriyle karşılaştırırdık. Hocam bana demin andığım Sanat Üzerine Deneme­ emekler gibi Eyuboğlu’nun, Erhat’m, UfüklarTn yazıevinden birlikte çıkmış­
birlikte dilimize armağan ettiği eserle­ Sabahattin Eyuboğlu’nun Şiirle Fransız­ lerde, daha 1938’de şunları dile getirir: Günyol’un emeklerinin de sessiz seda­ lar; hep çalışma, emek verme, alınteri
rin başlıcalan, toprağın uygarlığından ca kitabını salık vermişti. Estet gözüyle “Yeni Türk sanatçısı eski biçimler sız unutuluşa terk edilmek istendiğini dökme üzerine kurulu maceralarının bir
fışkırmış olan eserlerdir. Hemen lli- kaleme alınmış bu güzel eser dil öğren­ dünyasını yeni değerlerle şenlendire­ saptıyoruz. Eserlerini yeniden okumak, gecesine karışmışlardı. Herhalde Saba­
ada’yı.Odysseia’yı, Hesiodos'un günle­ meyi birdenbire edebiyat şölenine dö­ cek, eski meyvalarda yeni lezzetler bu­ televizyon cinnetine kapılmış bugünü­ hattin Bey’in Maçka’daki şimdi yitip git­
rini, işlerini, Zincire Vurulmuş Promct- nüştürür. Keşke yeniden basılsa... lacaktır. Yeni estetik, meşru bir yo­ müz için, çıkış yolu, kurtuluş imkânı. miş evine gidiyorlardı. Yaz sonunun ak-
heus’u hatırlamakta yarar var. Bizler Sabahattin Eyuboğlu’nu Mavi rumla, eski değerleri kendi idealine Mavi ve Kara 1960 tarihli bir yazısın­ şamüstünde Baudelaire’i çağrıştırır bir
A. K adir’le, Sabahattin Eyuboğ- ve K ara’daki, Yeni Ufuklardaki yazıla­ mal edecektir. Ancak bu biçimde göç­ da vurguluyor: “Doğu’yla Batı arasında, yalnızlık duyumsamıştım. İşte, Eyuboğ­
u ’yla birlikte çalışılarak gerçekleştir! 1- rından tanıyorduk. Mavi ve Kara’ya al­ müş bir dünya yaşayan ruhlara sesle­ kat kat medeniyetler üstünde, değişik, lu’nun müthiş çevirisiyle:
niş şu çeviriler, hiç şüphesiz, Türk- madığı, ola ki önemsiz bulduğu çok nebilir, ancak bu biçimde Süleymani- renk renk kaynaklar, açılmamış yaprak­ Derdim, yeter, sakin ol, dinlen biraz
:e’ye katkıdır. Yalnızca edebi, tarihi de­ önemli yazılarından, denemelerinden ye Camii aktüel bir değer olabilir, ve lar ortasında oturuyoruz.” Yazık ki hâlâ artık;
lerleri açısından değil, Türkçe’ye yeni habersizdik. Bunların bir bölüğü ancak olmuştur... Geçmişi yaşatan yorum­ bilincinde değiliz... Akşam olsa diyordun, işte oldu ak­
ile getiriş imkânları sunmalarıyla da 1974’te, yazarın ölümünden sonra Sa­ dur.” Bir kez daha Atatürk Erkek Lisesi’nin şam,
itkidir. nat Üzerine Denemeler’de derlenecekti. 1930’lann sanat-estetik tartışmaları­ dar, gün ışığı görmez, alt kat sınıfına dö­ Siyah örtülere sardı şehri karanlık;
O yaz sonu akşamüzerinde Azra Ha­ Bir çeviri başeseri olan, Cumhuri- nın kimbilir ne kadar ötesindeki şu gö­ nüyorum, zaman yüklü olabilmek için. Kimine huzur iner gökten, kimine
m la Vedat Bey, böyle buluşup nere- yet’te tefrika edilmiş, kitap olarak ya­ rüş, şu aydmlatış yarın için de belki tek Hocamız Vedat Günyol, birbirine karşıt gam.
gitmişlerdi, bilemiyorum; sormaya

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi


Taha Toros Arşivi

You might also like