Professional Documents
Culture Documents
Herhangi bir şeyin ilk kez sahtesiyle tanışan birine o şeyin hakikatini
anlatmak, aslında varolmamış bir şeyin hayaliliğini anlatmaktan çok daha
zordur; zannedildiğinin tersine. Ve hatta imkânsızdır. Öyle ya, bizim için
dünya, sadece algıladıklarımızın arasından tasniflendirip anlam
yüklediklerimizden ibaret değil mi? Gerisi mi? Gerisi varken yok.
MEÇHUL İSTANBULLU
Ya bahsettiğimiz yiyecek değil de bir kavramsa meselâ. Vefa tasavvur
ediniz. Çoğunluğun nezdinde vefa aslında bir semt adı iken pek azımız için
beraberinde karşılıklılığı getiren, itaati mutlaklık gerektiren bir hakkaniyet
çeşidi.
Aynı durum, İstanbullu kavramı için de geçerli; hatta çok daha fazlasıyla.
Günümüzde bu tabir, İstanbul’da ikamet eden kişiler için kullanılmakta;
mecburen. Hâlbuki pek yakın bir vakte kadar bu tabir, yeryüzünde eşi-
menendi bulunamayacak bir tahassüs, tefekkür, teşebbüs, eda, tavır, tarz
ve hâlin has ismi manâsına gelmekteydi.
FARKI TEFRİK
Samiha Ayverdi o nesli tükenmiş ve bir daha eşi-menendi gelmeyeceği gibi
evsafı da artık kavranamayacak İstanbullulardan biri. Ah Tuna, Vah Tuna
da onun olgunluk döneminde, vefatından üç sene evvel yayımlanmış
kitabı. Tarih şuuru, içtimaiyat, ruhiyat, fikriyat, hissiyat, siyaset; zevk,
neş’e, hikmet, irfan, izzet, ikram, ahlâk ve anlayış yüklü metinler.
Yahut da sanki çoğunluğa göre naftalin kokulu çatı katı sandığından çıkma
kıymetsiz tereke parçaları hatta. Yanılma hakkımı saklı tutarak ifade
ettim. Öyle ya, hem bahsettiği mevzuatı çoktan ‘aşmış geçmiş’
bulunmaktayız, hem de o mevzuat kimsenin hasretini çektiği şeylerin
arasında yeralmıyor artık.
Mi?
İSTANBULLU KİMDİR
Ne ki işin hakikati böyle değil. Ah Tuna, Vah Tuna, mıymıy bir nostaljiden
fersah fersah uzak.
İstanbul bir şehrin adı iken İstanbullu bir terkibin adı. Rum, Yahudi,
Ermeni, Levanten, Arap, Acem, Çerkes, Arnavut, İspanyol, Rus, Leh gibi
birçok farklı milliyete ve ahlâka ait tahassüsün, tefekkürün ve dahi
teşebbüsün, ta Orta Asya’dan getirilmişler ile başta Anadolu olmak
kaydıyla Balkanlar’da, Kafkaslar’da, Mezopotamya’da ve sair topraklarda
bulunanların sırrı meçhul bir formüle göre karılmış harmanının ‘zevk’le
bedenlenmiş hâlidir İstanbullu. Başka bir ifadeyle Müslüman Türk’ün
irfanının imametiyle vücut bulmuş bir cemiyeti akvam. Beheri ancak
kendinden ibaret küçük oluşlara temas ettikten sonra onları bir üst
kimliğe dönüştüren Müslüman Türk teshirini çıkarıp aldığınızda o
İstanbullu terkibi gider, geriye birbiriyle imtizaçsız bir hamule kalır.
Şimdikinden yine de hâllice elbet.
Ah Tuna, Vah Tuna, artık yaşanması gayrı kabil bir İstanbul hatırası. Ve
hafızası.
Kaynak:https://www.yenisafak.com/hayat/samiha-ayverdi-veistanbul-
turkcesi-3498412