You are on page 1of 9

Abdulkadir Erkal ilk baskısı 1998, 2.

baskısı 2007 yılında yapılan eserinde Sümmani’nin


bilinen ve henüz gün yüzüne çıkarılmamış şiirlerini bir araya getirmiştir. Bunu yaparken
Sümmani’nin şiirlerini içeren 4 adet cönk ile 48 adet yazma varak ele geçirmiş; cönklerde
mahlas beyti olmayan şiirleri ise Sümmani’ye ait olup olmadığı şüphesi ile
değerlendirmemiştir.

SÜMMANİ’DEN BAHSEDEN ESERLER


19. yüzyılın ortaları ile 20. yüzyılın başlarında yaşamış olan Sümmani bu dönem Aşık
edebiyatının önde gelen şairlerinden biri olmuştur.

Sümmani’yi edebiyat alemine ilk defa Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu duyurmuştur.


Dilaver Düzgün Fındıkoğlu üzerine yaptığı yüksek lisans tezinde o döneme kadar süre gelen
bir yanlışı düzeltmiş olur. (Dilaver Düzgün, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu’nun Folklor ve Halk
Edebiyatı Üzerine Çalışmaları,1990)
O zamana kadar Sümmani’den ilk bahseden kişinin Süreyya Raif olduğu bilinirdi.  Oysa
Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu Raif’ten önce konuyu gündeme getirmiştir. Onun 1925 tarihli
“Meslek Mecmuasında” yayınladığı mektupta Sümmani'den bahsettiğini dile getiren Düzgün,
önemli bir gerçeği ortaya çıkarmış olur.
 
Dilaver Düzgün’ün kaynağında Fındıkoğlu Sümmani hakkında şöyle diyor:.
“Halk şairleri, cemiyetlerinin varlığı ile alakadar oluyor. Aşık Sümmani ismindeki şair vakti
ile bu havalide Tortum yöresinde vuku bulan bir hareket-i arzdan müteessir koşmalar
sunmuştur.

Fındıkoğlu’nun yazısından takriben bir yıl sonra Süreyya Raif “Türk Çocuğu Mecmuasında”
Sümmani’ye “meçhul halk şairi” sıfatını vererek değerlendirmelerde bulunmuştur.
(Süleyman Raif, Meçhul Halk Şairlerinden Aşık Sümmani, Türk Çocuğu Mecmuası, 1926)

Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu 1927 yılında yayımadığı “Erzurum Şairleri” adlı eserinde
Sümmani'den bahsederken onu yeteri kadar araştırmadığını ve bu yüzden fazla
bahsdemediğini söyler. Eserinde şunlara yer verir:
“Bu şair 19. asırdan ziyade 20. asra aittir. Narmanlıdır.  Erzurum, Tortum ve Narman
havalisinde şiirleri ile tanınmış ma’şerin teveccühüne nail olmuş bir halk şairidir. Halk
arasında Aşık Sümmani diye anılır.”  
fındıkoğlunun Sümmani hakkında verdiği bir diğer bilgi  onun sadece “Deprem Destanına”
ulaşabildiğidir. 

Sümmani ilk kez 1934 yılında ders kitaplarında yer alır. Mustafa Nihat'ın lise son sınıflar için
hazırladığı “Metinlerle Muasır Türk Edebiyatı Tarihi” isimli kitabın 195. sayfasında halk
şairleri içinde Sümmani’nin de adı geçmektedir.

Sümmani hakkında ilk kitabı neşreden Haşım Nezih Okay olmuştur. Sinop'ta yayımlanan 32
sayfalık kitabın içerisinde 26 koşma bulunmaktadır. (Haşim Nezihi Okay, Aşık Sü)mmani,
Sinop Halkevi Neşriyatı, 1934)

Haşim Nezih Okay bu şiirleri Sinop'ta öğretmenlik yaptığı yıllarda Zekeriya Çavuş adlı
birinden derlemiştir. Okay, Zekeriya Çavuş'un Sümmani’nin şiirlerini bildiğini fark edince
onun yakasını bırakmamış hemen her gün dersten sonra onu bir kenara çekip bildiklerin not
etmeye çalışmıştır. Zekeriya Çavuş’un çoğu defa yanlış söylediği mısraları Okay kendisi
düzeltmiştir.  Bu durum Okay’ın kitabında birtakım yanlışlıkların ortaya çıkmasına sebebiyet
vermiştir. Bu kitap daha sonraki araştırmacıları güç durumda bırakmış ve bir koşmanın 2-3
defa farklı yazılmış şekilleri bugüne kadar gelmiştir. Okay hatasını düzeltmek için Sümmani
hakkında yeniden araştırma yaparak ilkinden biraz daha ciddi ikinci kitabını 1954 yılında
yayımlanmıştır.

Aşık Sümmani hakkında yapılan ilk geniş çaplı araştırmayı Nesip Yağmurdereli’de
görüyoruz.1939 yılında hazırlanan bu kitapta o yıla  kadar Sümmani hakkında yayınlanmış
yayınlar da eleştirel bir şekilde yer almıştır. (Nesib Yağmurdereli,Sümmani- Hayatı ve
Şiirleri, Ülkü Basımevi, İstanbul, 1939)

Bu kitaptaki iki önemli hata şu olmuştur: 


Sümmani’nin diğer aşıklarla yaptığı karşılaşmalardaki dörtlüklerin bir koşma halinde
verilmesi.
Karşılaşmaları mümkün olmayan Sümmani-Muhibbi karşılaşmasının yer alması.
Yağmurdereli’den sonra en geniş araştırma Mehmet Kardeş tarafından yapılmıştır. 63 yılında
çıkardığı Aşık Sümmani adlı eseri Kardeş’in çalışmalarının başlangıcı olmuştur. Kitabından
sonraki çalışmalarını “Hür Söz” “Milletin Sesi” gibi mahalli gazeteleri dizi yazı olarak
yayınlanmıştır. 
1983 yılında ise Kültür Bakanlığı Yayınları'ndan çıkan “Sümmani Bibliyografyası” adlı
çalışma araştırmacıların Sümmani üzerine temel kaynağı olmuştur.

Erzurum'da öğretmenlik yapmış olan folklorcu Murat Uraz ise Sümmani’ye  farklı açıdan
bakarak Gülperi ile olan münasebetini halk hikayesi hale dönüştürerek yeni bir boyut
getirmiştir.  (Murat Uraz, Sümmani İle Gülperi, Yusuf Ziya Kitabevi, İstanbul 1960)

Sümmani hakkında yapılan en son çalışma Hayrettin Rahman'ın Fırat Üniversitesinde 1991
yılında yaptığı doktora tezidir. Yağmurdereli'nin yaptığı hata Rahman'ın tezinde de
düzeltilmemiştir. 

HAYATI (1862-1915)

Sümmani 1862  yılında Erzurum ili Narman ilçesi Samikale köyünde doğmuştur. 
Sümmani‘nin yazmış olduğu bir dörtlükteki tarihin yanlış anlaşılmasından dolayı doğum
tarihi ile ilgili çeşitli ihtilaflar olmuştur.  Nesip Yağmurdereli, Haşim Nezihi Okay, Mehmet
Kardeş Sümmani’nin doğum tarihini 1860 olarak verirler. 

Boratav, (İzahlı Halk Şiirleri Antolojisi, 1943) Ahmet Kabaklı, Fethi Gözler gibi
araştırmacılar ise 1862 yılını vermişlerdir.

Boratav ölüm tarihini ise 1912 olarak vermiştir.

Hikmet Dizdaroğlu Sümmani ‘nin doğum tarihinin 1862 olduğunu söylerken şu bilgileri
kaynak göstermiştir:  Hikmet Dizdaroğlu’nun babası ile Sümmani çok yakın birer dosttur.
Hatta bu dostluk öylesine sıkıdır ki Sümmani ilk oğluna sevdiği arkadaşının adını vermiştir
(Şevki).  Sümmani bu kadar yakından tanıyan baba, şairin doğum tarihinin bizzat onun
ağzından işitmiş ve 1862 olduğunu ifade etmiştir. (Hikmet Dizdaroğlu, Sümmaniye Dair I,
Türk Folkloru Araştırmaları,Nisan 1950)
Sümmani’nin gerçek adı Hüseyin'dir. Karsımoğullarından Hasan'ın tek çocuğudur.

Sümmani Melek, Sabiha ve  Feride adlı adlı üç hanımla evlenmiştir. Bunlardan 2'si kız 5’i
erkek olmak üzere 7 çocuğu olmuştur. İki oğlu kendisi hayatta iken ölmüştür. Diğer
çocuklarının adı Şevki, Fahri ve Zabit’tir.

Sümmani geleneğini sürdüren Hüseyin Sümmanioğlu  Şevki’nin, Nusret Toruni ise Fahri'nin
oğludur. 

Sümmani’nin babası Hasan Ağa köyün alim olarak bildiği bir zattır. Oğlunu dini ahlaki
yönden eğitmesine rağmen sebebi nedendir bilinmez Sümmani okuma yazma
öğrenememiştir. 

Sümmani 9 yaşlarında köyün sürüsünü otlatırken “Ablak Taşı” denilen yerde uyuyakalır.
Rüyasında üç derviş görür. Bu üç derviş önce Gülperi adlı kızın ismini ilk harflerini
Sümmani’ye  okutur,  sonra kızı gösterir. Kendisine Sümmani mahlasını vererek sevdiği
Gülperi'yi ömür boyu aramasını söylerler.

Sümmani kelimesi “sonuncu, sona ait” anlamına gelmektedir.

Sümmani bade değiştikten sonra 12 yaşlarında iken babası ona Erzurum'a getirir. Erbabı ile
bu seyahatinde tanışır. Saz çalmasını Erbabi’den öğrenir. (Söze zaten yeteneği vardır)
Sümmani, Doğu illerini ,Orta Asya'nın büyük bir bölümünü gezer. Ömrünün son günlerini
köyünde geçirir. 1915 yılında vefat eder. Mezarı doğduğu köy olan Semikale’dir.

Ömrümde önemli çıraklar yetiştirmemesine rağmen bugün onun izinden yürüyen, üslubunu
devam ettiren sayısız aşık vardır. 

Sümmani’nin kendisine göre bir tarzı vardır. Sümmani adı aynı zamanda bir ezgi, bir makam
olmuştur.  Nitekim ezgilerine göre söylenen koşmalardan birisi “Sümmani koşması” adını
taşır. 

ŞİİRLERİNİN ŞEKİL VE MUHTEVA YÖNÜNDEN İNCELENMESİ


KOŞMALAR 
Koşma halk edebiyatında en çok kullanılan nazım şeklidir. Koşma söylemeyen halk şairi yok
gibidir. Genellikle 11'li hece ölçüsüyle söylenir. Koşmaların kıta sayısı 3 ile 5 arasında
olmasına rağmen Sümmani’niin 6 7 kıtalık koşmaları da bulunmaktadır.

Sümmani’nin konşmalarını genel olarak işlediği konular bakımından iki bölüme ayırmak
mümkün olabilir.
a.  Nasihat telkin eden koşmalar
b.  Lirik koşmalar
1.  Sevda şiirleri
2.  Hasret 

A.  Nasihat telkin eden koşmalar


Halk şairlerinin koşmalarını büyük çoğunlukla nasihat ve öğüt veren şiirler olmuştur.
Sümmani de şiirlerinde nasihat ve öğütlere bolca yer vermiştir. Ziya Paşa'nın darb-ı mesel
haline gelen mısraları gibi onun da halk arasında bu kıymeti muhafaza eden pek çok koşması
vardır.

B.  Lirik koşmalar

Sümmani her şeyden önce bir aşıktır. Sevgilisi Gülperi'yi bulmak arzusuyla diyar diyar
dolaşmış; maddi manevi her türlü acıyı yüreğinde hissetmiştir. Sevgisine kavuşamamanın
verdiği sıkıntı ve acıyı sürekli dile getiren Sümmani’de aşk ve hasret temaları doruğa
çıkmıştır. 
Sevgilisi Gülperi'yi bulmak için gurbete çıkmış ve gurbette sıla hasretini dile getiren şiirler
söylemiştir.

 Sümmaniyem Yarab gönlüm hoş eyle


 Ya sabır ver ya bağrımı taş eyle
 Ya bir çift kanat ver ya da kuş eyle
 Tez yetişem dost bağında talan var 

SEMAİLER 
Semailer hece ölçüsü ve aruzunun özel kalıbı ile yazılır. Genellikle 4+4=8'li hece ile
oluşturulur. Sümmani’nin 7 ile 11 kıta arasında değişen semaileri mevcuttur. Elimizde 35 adet
semaisi vardır. Bunlardaki konular genellikle dini ağırlıklıdır.
 

DİVANİLER
Sümmani aruzu kullanmış fakat bunda pek başarılı olamamıştır. Sümmani’nin divanları 3
musammat, 2 müstezat, 21 gazel ve 14 divaniden ibarettir.

DESTANLAR 
elimizde Sümmani’nin 20 adet destanı mevcuttur. Mehmet Kardeş ise destan sayısının 24
olduğunu söyler. Sümmani’nin destanlarını konu olarak;
1. felaket
2. dini destanlar
3. şehir ve yerlerin özelliklerini anlatan destanlar
4. nasihat içeren destanlar
olmak üzere 4 bölüme ayırmak mümkündür.

SÜMMANİ’NİN KARŞILAŞMALARI

Şairlerin halk içindeki toplantılarının en önemlisi karşılaşmalardır. Aşık karşılaşmaları bir


arada, bilirkişi kurulu veya halk karşısında sazlı sözlü imtihan olması, karşılıklı atışması veya
birbirinin sözlerine karşılık nazire söylemeleridir. Bu karşılaşmalar genellikle düğünlerde
yapılır. Düğün sahipleri iki ya da üç aşığı düğünlere misafir ederek onların atışmasını ister.
Aşık karşılaşmaları muhteva yönünden
a. tanışma-sohbet (söyleşi)
b. taşlama (atışma)
c. soru-cevap (bağlama) 
şeklinde ilerler.

Elde edilen kaynaklara göre Sümmani 16 Aşıklar ayrı ayrı karşılaşma yapmıştır.  yaşadığı
devirde baba olarak bilinen Sümmani nin daha fazla aşık ve karşılaşma yapmış olabileceği
ihtimali yüksektir fakat bunu ortaya koyacak kaynak henüz elde bulunmamaktadır.  yine
kaynaklarda bu aşklarla yapılan karşılaşmaların ancak 9'u ile ilgili metinler bulunmaktadır
yapılan karşılaşmalar metinleri henüz elde yoktur .

1.Erbabi
Bazı araştırmacılar Erbabi ile Sümmani arasında usta-çırak ilişkisinden söz ederken,  bazı
araştırmacılar da onları birer rakip olarak görmektedirler.  Muhan Bali’nin 1965 yılında İshak
Kemali’den derlediği bilgilere göre Sümmani Ablak Taşı’nda gördüğü rüyadan birkaç ay
sonra Erzurum'a gelmiş burada bir kahvede Erbabi ile karşılaşmıştır yine bazı kaynaklara göre
bu karşılaşmadan sonra Erbabi Sümmani’ye saz çalmasını öğretmiştir. 

Mahiri:
Sümmani ile olan karşılaşmasının kaynağı olan Nusret Toruni’den aldığımız bilgiye göre bu
karşılaşma halk arasında değil ikisi arasında olmuştur. Sümmani’nin bu karşılaşmayı Mahiri
ile bir muhabbet ortamı içinde yaptığı anlaşılmaktadır. 

Şenlik:
Sümmani’nin karşılaştığı aşklar içerisinde en önemlisi Şenlik’tir.  
Şenlik;
1853 yılında Çıldır’da doğmuştur. 
1913 yılında zehirlenerek öldürülmüştür. 
Asıl adı Hasan’dır. 
Rüyasında pir elinden bade içerek Salatın isminde bir kıza aşık olmuştur.

Sümmani ile Şenlik 1901 yılında Çıldır’da Nebi Ağa’nın çocuklarının sünnet düğününde
karşılaşmıştır. Bu karşılaşma aşık edebiyatı tarihinin en olgun ve şiir yönünden en kalitelerine
ortaya çıkarmıştır.

Celali:
Sümmani Celali karşılaşması bu zamana kadar tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Bu
tartışmayı başlatan Cahit Öztelli’dir. Cahit Öztelli bu ikilinin karşılaşmasının mümkün
olmadığını söylemiştir. Ancak Hikmet Dizdaroğlu ve Haşim Nezihi Okay'ın belirttiği gibi bu
ikili birkaç defa karşılaşır ama elimizde sadece bu karşılaşmalardan birinin bir bölümü
geçmiştir. 
Nihani:
Nihani koyun otlatırken uyuya kalarak  gördüğü rüyada bade içince kendisine olağanüstü
haller belirmiş olup olanı biteni anlaması için büyükleri tarafından Aşık Sümmani köye davet
edilmiştir. Köye gelen Sümmani Nihani’nin dilini çözmüştür.

Muhibbi:
Nesip Yağmurdereli Sümmani adlı kitabının 68. sayfasında bu karşılaşmaya yer vermiştir.
Ancak kimi araştırıcılar böyle bir karşılaşmanın gerçekleşemeyeceğini söylemişlerdir. Çünkü
Sümmani’nin aşıklığa başlayışı 1873, Muhibbi’nin ölümü ise bundan 5 yıl kadar önce bir
tarihe rastlar.

Huzuri:
Huzuru ile Sümmani’nin karşılaştığı biliniyor. Ancak şu ana kadar elimize geçmemiştir.

Zuhuri:
Sümmani ile yaptığı karşılaşma tamamı ile ele geçmemiştir.

Mazlumi:
Kalem şairidir. Sümmani ile  karşılaşma yaptığı kaynaklarda bildirilmesine rağmen bu
karşılaşma ile geçmemiştir.

SÜMMANİ’NİN HİKAYECİLİĞİ

Halk hikayeciliği geleneği Sümmani ile en parlak devrini yaşamış, ondan sonra gelenler
sürekli olarak “Sümmani çığırı” diyebileceğimiz tarzın takipçisi olmuşlardır.(Saim Sakaoğlu)

Sümmani sağlığında birçok hikaye tasnif ederek anlattığı gibi ölümünden sonra da kendi
hayatı diğer aşıklar tarafından hikayeleştirerek anlatılmıştır. Sümmani hayatını
hikayeleştirerek anlatan aşıklar şunlardır: Şenlik, Nusret Toruni, Hüseyin Sümmanioğlu,
Dursun Cevlani, Behçet Mahir.

Sümmani’nin sağlığını tasnif edip anlattığı hikayeler ise şunlardır:


Kerem ile Aslı 
Latif  Şah
Sevdakar Şah
Tufarganlı Abbas (Ali Berat Alptekin)
Elmas İle Kahraman (Abdulkadir Erkal, Sümmani’nin Elmas İle Kahraman Hikayesi, 2003) 
Mahiri

Elmas ile Kahraman ve Mahiri hikayelerinin içerisinde Sümmani bizzat kendi de yer alır.

Hikayeler:

Sümmani İle Gülperi Hikayesi (Hüseyin Sümmanioğlu’ndan derlenmiştir) 

Elmas İle Kahraman Hikayesi (Hüseyin Sümmanioğlu’ndan


 derlenmiştir)

Mahiri Hikayesi (Nusret Toruni’den derlenmiştir)

Hayrettin Rayman eserinde toplam 286 şiire yer verir.bunların 270’i koşma, diğerleri gazel,
müstezat ve divanidir.

You might also like