You are on page 1of 70

İKİNCİ ULUSAL MİMARLIK DÖNEMİ (1940-1950)

Uluslararası Modern Mimarinin egemen olduğu 1930 yıllarda Avrupa siyasi


hayatında önemli değişiklikler görülmeye başlamıştır. Almanya ve İtalya’da milliyetçi akımlar
yükselmektedir. Bu ideolojik gelişmeler tüm alanlarda olduğu gibi mimariyi de derinden
etkiler. Uluslararası üslup yadırganmış, bunun yerine ulusal değerlerin öne çıkarıldığı
mimariye yönelinmiştir. Anıtsal yönü ağır basan simetriye önem veren ve betonarme yerine
taş malzemeyi yeğleyen büyük boyutlu yapılar Almanya ve İtalya’da kısa zamanda yoğun
biçimde inşa edilir. Devlet tarafından düzenlenen büyük gösteriler, önemli toplantılar ve
duyurular bu yapılarda gerçekleştiriliyor, mimarlık milliyetçilik ideolojine yönelik siyasal
amaçla kullanıyor, devletin gücü buradan halka yansıtılıyordu. Bu yeni eğilim kısa zamanda
Amerika’dan Rusya’ya kadar değişik amaçlarla da olsa hızla yayılmıştır.
1930 yılların sonuna gelindiğinde Türkiye’ye ise zor yıllar bekliyordu. 1938’de
Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal Atatürk vefat etmiştir. Bir yıl sonra da, Avrupa’daki
siyasi kutuplaşmalara bağlı olarak II. Dünya Savaşı başlar. Türkiye her ne kadar savaşın
dışında kalmayı başardıysa da etkilerini özellikle ekonomik alanda hisseder. Bu ekonomik
kriz inşat sektörünü de doğrudan etkilemiştir. Yapı malzemesi sektöründeki aşırı fiyat
artışları nedeniyle inşat yatırımları durdurulmuştur. Devam edilen projeler de eldeki imkânlara
yürütülmüştür. Bu durum, eskiden beri yabancı mimarlara tepki duyan ve yerel
malzemeye dayalı mimariyi savunan mimarların öne çıkmasını sağlamıştır. Böylelikle,
savaş dönemi yıllarında yerellik ve ulusallığın öne çıktığı kendine has bir mimari üslup
oluşturulmuştur. Savaş sonuna kadar etkili olan bu süreç “II. Ulusal Mimarlık Dönemi”
olarak adlandırılır. İç ve dış etkilerle beslenen, duygusal bir düzeyde gelişen bu akım, savaş
ve iç koşulların değişmesiyle kısa sürede etkisini yitirir.
II. Mimarlık Üslubunun oluşmasına, Sedat Hakkı Eldem’in, Ernst Egli’nin desteği de
alarak 1934’te Güzel Sanatlar Akademisi’nde açtığı “Milli Mimari Semineri” önemli bir
kaynak teşkil etmiştir. Bu seminerler kapsamında İstanbul ve Anadolu’dan birçok evin
rölövelerinin yapılması ve gerekli bilgilerin derlenmesi belirli bir alt yapıyı oluşturmuştur. Bu
araştırmalar, Osmanlı İmparatorluğu’nun son zamanlarında biçimlenmeye başlayan ve dinsel
mimariyi kaynak alan I. Ulusal Mimarlık üslubunun aksine sivil mimarlığı temel alan II.
Ulusal Mimarlık üslubunu ortaya çıkarmıştır.
II. Ulusal Mimarlık üslubu temelde, I. Ulusal Mimarlık akımının biçimsel
yaklaşımından ayrılır. Bezemesel öğelerden çok saçak, bindirmelik, kafes pencere gibi
yapısal öğelerden yararlanılmıştır. Yapısal öğelerin oranları, mimarlık öğeleri arasındaki
uyum ve denge özellikle araştırılan konular olmuştur. Tarihi biçimlerin doğrudan seçilip
kullanılması yerine plan şemasının ölçü, oran ve biçimlerin analizi yoluyla tasarım
ilkelerinin ve ölçütlerin elde edilmesini öngörmüşlerdir.
II. Ulusal Mimarlık Üslubu’nun en önemli özelliklerinde biri de çağdaş gelişmelere
açık olmasıdır. Gerek yurt içinde, gerekse yurt dışında çağdaş eğitim olanaklarına kavuşan
yerli mimarlar tasarım ve uygulamalardaki birikimlerini, geleneksel Türk mimarlığından yola
çıkarak değerlendirmişler ve yeni sentezlere varmaya çalışmışlardır. Bu nedenle ortaya
konan eserlerde değişik yaklaşımları sergileyebilmektedir.
Sayıca az da olsa dönemin kamu yapılarında akademiye bağlı anıtsallık ile
ulusalcı yaklaşım hâkimdir. Bu yaklaşım Holzmeister ve Bonatz gibi yabancı mimarların
etkisiyle gelişmiştir. Bunlarla birlikte çalışan Sedad Hakkı Eldem ve bir oranda Emin Onat da
bu anlayışı sürdürmüşlerdir. Söz konusu mimarların uygulama yanında eğitimde de görev
yapmaları, bu dönemde yetişen genç mimarların da benzer anlayışta tasarım ve uygulama
yapmaya yöneltmiştir.
SEDAD HAKKI ELDEM (1908-1988)
Varlıklı bir aileden gelen S. Hakkı Eldem, İlköğretimini
Cenevre’de Orta Öğretimini Münih’te yapar. Yüksek öğrenimini
yaptığı Güze Sanatlar Akademisi’nden mimarlık bölümünden
birincilikle mezun olur. Devlet bursu ile yurtdışına gider. Fransa’da
Aguste Perret, Almanya’da Hans Poelzing ile birlikte çalışır. Modern
mimarinin kurucusu Le Corbusier ile tanışır. Yurda döndüğünde kısa
bir süre Ankara’da Mongeri ile birlikte çalışır. 1932’de İstanbul Güzel
Sanatlar Akademisi’ne asistan olur ve 1978’e kadar burada görev
yapar.
Mimarlığının ilk döneminde (1930’lu yıllar) Avrupa’nın
modern mimarinin etkileri görülür ve bu üslubun ilk yerli
temsilcilerimden biri olur. Bu dönem eserlerinde daha çok Le
Corbusier’in saf, yalın geometriye dayalı fonksiyonelist
yaklaşımını öne çıkarır. Maçka’daki Firdevs Hanım Evi (1934) onun
bu özelliklerini yansıtan en belirgin örnektir.
Öte yandan aynı dönemde Avrupa’da yükselen ulusçuluk
(milliyetçilik) akımları ve yeni cumhuriyet’in “ulusçuluk” ilkeleri,
Eldem’i yeni bir ulusal üslup yaratmaya yöneltir. Bu amaçla 1934’te
akademide bir “Milli Mimari Semineri” açılmasına öncülük eder.
Giderek güçlenen ve İstanbul Teknik Üniversitesi gibi diğer önemli
üniversitelerde de yaygınlaşan bu akım, Avrupa’daki benzer
akımlarında etkisinde kalarak 1950’lere kadar sürer. “II. Ulusal
Mimarlık” adı verilen bu üslup dönemin tasarım ilkelerine temel
oluşturur.
II. Ulusal Mimarlık Üslubunun oluşmasına ön ayak olan Eldem’in öğretisinde “Türk Evi”
dediği Osmanlı dönemi kasır ve köşklerini kapsayan etüt çalışmalarının büyük yeri vardır. Bunun
yanında klasik Osmanlı mimarisini de incelemiş ve buna yönelik çalışmalarda yapmıştır. Bu
çalışmalarla elde ettiği birikimlerini mimari tasarımlarına yansıtır. Taş kaplama, kemerler, kapı ve
pencere söveleri, taç kapı, revaklar ve kurşun kaplama gibi geleneksel öğeler tasarımın
temel unsurları olur. Eserlerinde çağdaş mimari ile geleneksel değerler harmanlayarak yeni bir
sentez oluşturur. Emin Onat’la birlikte tasarladıkları Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi ve
İstanbul Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi binaları II. Ulusal üslubun anıtsal nitelikli
yapılarıdır. Mimarın, İstanbul-Taşlık’taki Şark Kahvesi ise onun geleneksel Türk evinin yeniden
yorumunu ortaya koyan konut mimarisinin öncülerindendir. Bu çalışmalarında geleneksel konut
planını kullanmakla birlikte eskiye oranla daha rasyonel ve strüktürel bir düzenleme getirmiştir,
betonarmenin olanaklarından en iyi biçimde yaralanmıştır.
S. Hakkı Eldem’in 1950’li yıllardan sonraki çalışmalarında, II. Dünya Savaşı sonrası
bütün dünyayı etkisi altına alan Modernizm akımı etkili olur. Eldem, bu dönemki tasarımlarında,
daha çağdaş ve özgür bir tutum ve işlevsel bir yaklaşımla, geleneksel konutun strüktürel
yapısını bütünleştirmeye çalışmıştır. Onun bu yeni tutumu 1950’lerde inşa edilmeye başlayan
İstanbul Adliye Binası ile başlar ve pek çok yabancı mimarla birlikte çalıştığı Hilton Oteli (1955)
ile devam eder. Fındıklı’daki Akbank Genel Merkezi (1971) ve Taksim’deki Atatürk Kitaplığı son
dönem mimari anlayışını yansıtan en önemli eserleridir.
Genel anlamda S. Hakkı Eldem, yapıların mimari kimliği öne çıkaran bir üslup
yaratmıştır. Ancak onun çağdaş bir ulusal üslup yaratma çabası, işlevden çok biçime, iç mekan
tasarımından ziyade dış strüktüre önem vermesine neden olmuştur. Çok duyarlı bir cephe
tasarımı ve detay araştırmacısı olması sanatının en önemli karakteristiğidir.
Sedad Hakkı Eldem (Emin Onat’la birlikte )

Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi, 1943-1945


Sedad Hakkı Eldem

Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi, 1943-1945


Sedad Hakkı Eldem

Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi, 1943-1945


Sedad Hakkı Eldem

Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi, 1943-1945


Sedad Hakkı Eldem

Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi,1943-1945


Sedad Hakkı Eldem

Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi, 1943-1945


Sedad Hakkı Eldem

Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi,1943-1945


Sedad Hakkı Eldem (Emin Onat’la birlikte )

İstanbul Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakülteleri, 1944-52


Sedad Hakkı Eldem

İstanbul Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakülteleri, 1944-1952 (Emin Onat ile)


Sedad Hakkı Eldem

İstanbul Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakülteleri, 1944-1952 (Emin Onat ile)


Sedad Hakkı Eldem

İstanbul Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakülteleri, 1944-1952 (Emin Onat ile)


Sedad Hakkı Eldem

İstanbul Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakülteleri, 1944-1952 (Emin Onat ile)


Sedad Hakkı Eldem

İstanbul Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakülteleri, 1944-1952 (Emin Onat ile)


Sedad Hakkı Eldem

İstanbul Beylerbeyi’nde bir yalı,1938


Sedad Hakkı Eldem

İstanbul, Taşlık Şark Kahvesi, 1948- 1950


Sedad Hakkı Eldem

İstanbul, Taşlık Şark Kahvesi, 1948- 1950


Sedad Hakkı Eldem

İstanbul, Taşlık Şark Kahvesi, 1948- 1950


Sedad Hakkı Eldem

İstanbul, Atatürk Kitaplığı, 1973


Sedad Hakkı Eldem

İstanbul, Akbank Genel Müdürlüğü, 1970


EMİN HALİD ONAT (1908-1961)

Vefa Sultanisi’ni bitirdikten sonra mimarlık eğitimine 1926’da Mühendis Mektebi’nde (İTÜ) başladı,
üstün başarısı nedeniyle üçüncü sınıftayken eğitimini tamamlamak ve dönünce bu okulda öğretim üyesi olmak
üzere seçilerek İsviçre’ye Zürih Teknik Üniversitesi’ne gönderildi. Bu okulda Modern Mimarlık’ın önde gelen
temsilcilerinden olan Otto Rudolf Salvisberg’in (1882-1940) öğrencisi oldu. 1934’te mimarlık eğitimini
tamamlayarak Türkiye’ye döndü. 1935’te Yüksek Mühendis Mektebi Mimarlık Şubesi’nde göreve başladı.
1944’te İstanbul Teknik Üniversitesi ’ne dönüşen okulun yeni kurulan Mimarlık Fakültesi’nin ilk dekanı olan Emin
Onat, 1946’da Britanya Kraliyet Mimarlık Enstitüsü Onursal Haberleşme üyeliğine seçildi, 1948’de de Uluslararası
Mimarlar Birliği Türkiye Örgütünü kurarak Lozan’da yapılan genel kurul toplantısında Türkiye’yi temsil etti.
1951-53 arasında üniversite rektörlüğü yaptıktan sonra, 1954’te İstanbul milletvekili seçildi. 1957’de yeniden
üniversitedeki görevine dönen Onat, 21 Ekim 1960’ta 147 öğretim üyesiyle birlikte üniversiteden ayrılmak
zorunda kaldı, sekiz ay sonra da yaşamını yitirdi.
Onat’ın ilk tasarımları modern mimarinin işlevci niteliğine yöneliktir. 1935’te İstanbul Tiyatro ve
Konservatuvarı uluslararası yarışmasına Funktionell (İşlevsel) rumuzuyla katıldı. Ulusal Mimarlık düşüncesinin
savunuculuğunu yapan Sedad Hakkı Eldem ’le birlikte tasarladığı İstanbul Üniversitesi Fen ve Edebiyat
Fakültesi (1944), Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi (1947) gibi yapıtlarının ölçülü bir Tarihselcilik’in etkisi
altında olduğu gözlenir. İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesinden sonraki dönemdeyse, tasarımını Eldem’le birlikte
yapmış olduğu İstanbul Adliye Sarayı (1949) akılcı-işlevci ve uluslararası etkilere açık bir anlayışın
başlamasına neden olmuştur. Ankara’da 1950’li yılların ürünü olan Kavaklıdere’deki Cenap And Evi,
Çankaya’daki Cumhurbaşkanlığı Sekreterliği ve Emniyet Genel Müdürlüğü (1956) gibi daha sonraki yapıtları,
yerel mimari öğelere yer veren, işlevlerini yerine getiren, bunları da mekânların organik bütünlüğünü ön
plana alarak aşırılığa kaçmayan yalın prizmatik biçimler içine yerleştiren bir anlayışın örnekleridir. Onat’ın
öteki yapıtları arasında İstanbul Yolcu Salonu (Karaköy), Uludağ Sanatoryumu (1946; Leman Tomsu ile),
Bursa Vali Konağı (1945-46) sayılabilir.
Onat’ın en önemli yapıtı, Orhan Arda’yla birlikte tasarlayıp uyguladığı Anıtkabir’dir (1944-53).
Yarışmaya katılan öteki projelerden farklı olarak, kümbet ya da türbe sentezi yerine Anadolu’nun antik
kökenine dayalı bir yaklaşıma ağırlık veren Anıtkabir, birbirinden farklı etkileri bir bireşim içinde kaynaştırmış
bir yapıdır. Hem geleneksel, hem çağdaş, hem ulusal hem de uluslararası nitelikler taşımaktadır.
Emin Halid Onat

Ankara, Cenap And Evi, 1948


Emin Halid Onat

Ankara, Cenap And Evi, 1948


Emin Halid Onat (Orhan Arda’yla birlikte), Ankara, Anıtkabir, 1944-1953
Emin Halid Onat (Orhan Arda’yla birlikte)
Ankara, Anıtkabir ,1944-1953
Anıtkabir'in genel mimarisi, Türk mimarlığında 1940-1950 yılları arasındaki
"II. Ulusal Mimarlık Dönemi" olarak adlandırılan dönemin özelliklerini
yansıtır.
Bu dönemde daha çok anıtsal yönü ağır basan, simetriye önem veren, kesme
taş malzemenin kullanıldığı binalar yapılmıştır ve Anıtkabir de bu özellikler
görülür.
İlk projede mozole iki katlı olara tasarlanmış, ancak ekonomik nedenlerle
ikinci katın yapımından vazgeçilmiştir.
Emin Halid Onat (Orhan Arda’yla birlikte)

Ankara, Anıtkabir ,1944-1953


Kuleler: Anıtkabir’de belirli bir simetriye göre yerleştirilmiş on kule bulunur.
Bu kulelerin isimleri Türkiye Cumhuriyeti'nin oluşumuna etki eden istiklal,
hürriyet gibi kavramların adı verilmiştir.
Kuleler, plan ve yapı bakımından birbirine benzerdir. Kareye yakın dikdörtgen
plan üzerine kurulmuş olan kuleler piramit biçimli çatılarla örtülüdür. Çatıların
tepelerinde, eski Türk çadırlarında görülen tunç mızrak ucu vardır.
Eski Türk kilim desenlerinden alınmış geometrik süslemeler, fresk tekniğinde
uygulanmıştır.
Ayrıca kulelerin iç duvarlarında, o kulenin ismiyle ilgili bir kabartmalar ve
Atatürk'ün özlü sözleri bulunmaktadır.
Emin Halid Onat

Ankara, Anıtkabir, 1944-1953


İstiklâl Kulesi ve önündeki kadın Hürriyet Kulesi ve önünde erkek heykeller grubu.
heykelleri grubu (heykeltraş, Hüseyin Özkan)
Aslanlı Yol
Mozoleye uzanan 262 metre uzunluğundaki yolun iki yanında oturmuş
durumda 24 tane aslan heykeli bulunmaktadır. Atatürk'ün Türk ve Anadolu
tarihine verdiği önem nedeniyle, Anadolu'da uygarlık kuran Hititler'in
heykel üslubuyla yapılan aslan heykelleri gücü temsil eder. Heykeller
Hüseyin Özkan'ın eseridir.
Emin Halid Onat

Ankara, Anıtkabir , 1944-1953


Tören Meydanı:

Aslanlı Yol'un sonunda yer alan Tören Meydanı 129 x84,25 m. boyutlarındadır. 15.000
kişi kapasiteli bu alanın zemini; siyah, kırmızı, sarı ve beyaz renkte traverten
taşlardan oluşan 373 adet halı ve kilim deseniyle bezenmiştir.

Tören meydanında, tek parça halindeki yüksek bir direk üzerinde Türk bayrağı bulunur.
Amerika'da yaşayan Türk asıllı Nazmi Cemal tarafından, kendi fabrikasında imal
edilerek 1946 yılında Anıtkabir'e hediye edilmiştir. Avrupa'daki tek parça çelik
bayrak direklerinin en yükseğidir.

Bayrak direğinin kaidesinde yer alan kabartmada; meşale: Türk medeniyetini, kılıç:
taarruz gücünü, miğfer: savunma gücünü, meşe dalı: zaferi, zeytin dalı: barışı
simgelemektedir. Kabartmalar Kenan Yontuç tarafından işlenmiştir.
Emin Halid Onat

Ankara, Anıtkabir, 1944-1953


Emin Halid Onat

Ankara, Anıtkabir , tören alanı, 1944-1953


Emin Halid Onat

Ankara, Anıtkabir ,1944-1953


Emin Halid Onat

Ankara, Anıtkabir, 1944-1953


Emin Halid Onat

Ankara, Anıtkabir ,1944-1953


Emin Halid Onat

Ankara-Anıttepe, Anıtkabir (1944-1953)


Şeref Holü Tavanı
Emin Halid Onat

Ankara-Anıttepe, Anıtkabir (1944-1953)


Emin Halid Onat

Ankara-Anıttepe, Anıtkabir (1944-1953)


PAUL BONATZ (1887-1956)
Her ne kadar, II. Ulusal Mimarinin çıkış noktalarından biri yabancı mimarlara olan tepki olsa da bu
dönemde nitelikli yabancı mimarların etkisi ve çalışmaları da söz konusudur. Bu mimarlardan en önemlilerinden
biri de Paul Bonatz'dır.
Münih Teknik Üniversitesi’nde öğrenim gördükten sonra, Münih Kent Planlama Dairesi’nde ve
1902’de Fischer’in asistanı olarak Stuttgart Teknik Üniversitesi’nde çalıştı. 1908’de Fischer’in Münih’e
çağrılmasının ardından, Stuttgart’ta profesör oldu ve meslek yaşamının büyük bir bölümünü burada geçirdi.
Paul Bonatz, anıtsal nitelikli kaba taş yapılarından etkilendiği Fischer’in ilkelerini çağdaşlaştırarak
sürdürür. Bonatz’ın üslup değişimi onun Stuttgart Garı (1911-28) tasarımlarında gözlenmektedir. Ana kulenin
tepesine yerleştirilmiş minyatür tapınak gibi tarihsel biçimleri içeren 1911’deki ilk öneri bu özellikleriyle tarihsel
üsluplara yakınlık gösterirken, 1913’te yapı kanatlarının büyük kulenin çevresinde asimetrik düzenlenmesiyle
meydana gelen son tasarım göreceli olarak Tarihselcilik’ten bağımsızlaşmış, daha çağdaş özelliklere
bürünmüştür.
İlk kez 1916’da, İstanbul’da yaptırılması tasarlanan Türk-Alman Dostluk Evi’nin proje yarışması için
Türkiye’ye gelen Bonatz, 1942’de de Anıtkabir’in mimari proje yarışmasında seçici kurul üyesi olarak
görev alır. Çanakkale Anıtı, İstanbul Radyoevi ve İstanbul Adalet Sarayı gibi yapıların proje yarışmalarında
da seçici kurul üyeliği yapan mimar, 1943’te Milli Eğitim Bakanlığı’nda danışman mimarlık görevine getirildi.
1946-55 arasında da İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde öğretim üyeliği yaptı, fakültenin yer
aldığı Taşkışla’nın onarım çalışmalarına katıldı. Türkiye’de bulunduğu yıllarda çeşitli projeler de gerçekleştiren
Bonatz, Ankara Saracoğlu Memur Evleri’nde (1945) geleneksel Türk evini çağdaş konut gereksinimlerine
uyarlamak istedi. İşlevsel olmaktan çok biçimci bir davranışla tasarlanan bu yapıları, Ankara Teknik Öğretim
Müsteşarlığı Teknik Bürosu’yla birlikte planladığı Kız Teknik Öğretmen Okulu ve Erkek Teknik Öğretmen Okulu
izler.
Bonatz, 1940’da Şevki Balmumcu’nun Ankara Sergievi binasını Büyük Opera Binası’na çevirdi. II.
Ulusal Mimarlık akımını destekleyen Bonatz’ın bu yapıda ortaya koyduğu anıtsal mimarlığa ilişkin düşünceleri Türk
mimarlar üzerinde etkili olmuştur. Onun bu desteği, 1948’de Lozan’da toplanan ilk Uluslararası Mimarlar Birliği
genel kurul toplantısına Türk heyetiyle birlikte katılması; 1950’lerde Abercrombie’yle birlikte, İzmir için açılacak
uluslararası planlama yarışmasının hazırlık çalışmalarında görev alması; 1951’de İstanbul Boğazı’nda köprü
kurulmasına ilişkin çalışmalara yardımcı olmasıyla sürmüştür.
Ankara, Sergi Sarayı (Opera Binası)
(1933-1934/1940)
Paul Bonatz

Ankara, Sergi Sarayı (Opera Binası), 1933-1934/1940


Şevki Balmumcu

Ankara, Sergi Sarayı (Opera Binası), 1933-1934/1940


Paul Bonatz

Ankara, Saraçoğlu Evleri, 1946


Paul Bonatz

Ankara, Saraçoğlu Evleri, 1946


Paul Bonatz

Ankara, Saraçoğlu Evleri, 1946


Paul Bonatz

Ankara, Saraçoğlu Evleri, 1946


DOĞAN ERGİNBAŞ

1919 Adıyaman

Doğan Erginbaş, İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesini bitirdi.


1962’de profesör oldu. Çanakkale Meçhul Asker Anıtı (1944), Memur Evleri
Yarışmasında (1948) birincilikler alır.
Eserleri arasında , İstanbul Radyoevi (1945) ve Çanakkale Zafer Anıtı (1950)
önemlidir.
Doğan Erginbaş

İstanbul Radyoevi,1945
Doğan Erginbaş

Çanakkale Zafer Anıtı (Seddülbahir Köyü),1946- 1960


Doğan Erginbaş

Çanakkale Zafer Anıtı (Seddülbahir Köyü),1946- 960


II. Ulusal Mimarlık Üslubu
1-Geleneksel dini ve kamu yapıları yerine sivil konut mimarisi referans
alınmıştır.
2-Yoğun bezeme yerine (modern mimarinin etkisi doğrultusunda) yalın
cepheler tercih edilmiştir.
3- Pek çok geleneksel ögenin (Taçkapı, sütun ve sütun başlıkları, payanda
kuleleri ve kemer gibi) biçimsel kullanımına karşın; saçak, bindirmelik, kafes
pencereler gibi ögeler yapısal olarak, bina denge ve oranları gözetilerek
kullanılmıştır.
4-Tarihsel ögelerin doğrudan seçilip uygulanması yerine, plan şeması, ölçü
ve oranları gözetilerek çağdaş ilkelere göre yeniden yorumlanmıştır.
5-Özellikle kamu yapılarında I. Ulusal Mimaride olduğu gibi akademiye bağlı
bir anıtsallık ile simetriye dayalı plan ve kitle tasarımı görülür.

You might also like