You are on page 1of 29

ULUSLARARASI MODERN MİMARLIK DÖNEMİ (1929-1940)

Cumhuriyet’in ilanından sonra Saltanat ve Halifeliğin kaldırılmasıyla siyasi, kültürel ve


toplumsal alanlarda köklü değişmeler başlamıştır. İmparatorluk döneminin feodal kurumlarının
tasfiyesi ve yerine Cumhuriyet’in aydınlanmacı ideolojisine uygun kurumların getirilmesi
yolunda yeni adımlar atılır. Toplumun her alanında görülen kurumlaşma eğilimi ve politikaları mimari
alanda da kendini gösterir. Yeni cumhuriyetin çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmayı amaçlayan
toplumsal politikaların ürünü olan kamu yapılarına ihtiyaç artar. Devletçilik anlayışına uygun
olarak devletin otoritesini yansıtmayı amaçlayan anıtsal kamu yapıları inşa edilmeye başlanır.
Savaştan yeni çıkan ve ekonomisi zayıf olan Cumhuriyet, tüm dünyada baş gösteren
ekonomik kriz baskısı altında devletçilik politikasına ağırlık verir. Kendi kendine yeten ve dışa
bağlı olmayan bir ekonominin temeli olan sanayinin geliştirilmesi için 1927 yılında Teşvik-i Sanayi
Kanunu çıkartılır. Bu devletçi ekonomi ve sanayi yatırımları, 1927 sonrası yapılaşma ve
bayındırlık faaliyetlerini belirleyen bir diğer temel olgudur. Eskinin yüksek maliyetli yapıları
yerine, yeni teknolojinin sağladığı daha ekonomik ve çok işlevli yapılar inşa edilmeye başlar.
Birinci Ulusal Mimarlık akımına bağlı mimarlar çalışmalarını sürdürürken Atatürk’ün asıl
hedefi Anadolu kentlerini Batılı anlamda planlı bir biçimde imar ve inşa ettirmektir. Bu nedenle,
1927 çıkarılan Teşvik-i Sanayi Yasası doğrultusunda aralarında şehir planlamacısı ve mimar da
bulunan Ernst Egli, Clemens Holzmeister, Theodor Jost, Hermann Jansen, Martin Wagner,
Martin Elsaesser, ve Bruno Taut gibi önemli isimlerin de yer aldığı çok sayıda yabancı mimar ve
uzman Türkiye’ye çağrılmıştır. Bunda, yeni anlayıştaki yapıların inşasında görev alacak uzman
mimar sayısının yeterli olmaması ve mevcut mimarların da bu tarz yapılara yabancı olması da
etkili olmuştur. Özellikle Ankara’nın yeniden imarı için görevlendirilen bu mimarlar, çağdaş
mimarlık prensipleri dâhilinde, yapının kullanım amacını ön plana alan çok sayıda eser ortaya
koymuşlardır. “Uluslararası Modern Mimarlık” olarak da adlandırılan bu yeni mimarlık anlayışı
1940’lara kadar etkinliğini sürdürür.
Bu yeni mimari üslubu, I. Ulusal Mimariden ayıran en belirgin özellik, geleneksel mimari motiflerin
terk edilmesidir. Çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak, İslami Doğu kültüründen kopup Çağdaş Batı kültürüne
yönelmenin bir gerekliliği olarak görülür. Bu anlamda, eski toplunla bağlar her alanda koparılmaya çalışılır. Mimari
de, devlet idaresi tarafından dönemin politik değişimin bir simgesi olarak kullanılır. Uluslararası Modern
Mimarinin üslup özellikleri yeni dönemin mimarı argümanları olur.
Yeni cumhuriyet ideolojisine uygun yeni mimari üslubun yaratılmasında az sayıdaki yerli mimar ile
ülkeye davet edilen yabancı mimarlar etkili olmuştur. Dönemin mimarisine yön veren ise daha çok yabancı
mimarlardır ve Orta Avrupa-Viyana ekolünden ithal edilen anıtsal, klasik biçimciliğe dayalı bir yeni-klasikçilik
anlayışta “uluslararası modern üsluptaki” eserler yaratmışlardır.
-Simetrik ve fonksiyonel planlar
-süslemeden arınmış yalın hatlar taşıyan simetrik cepheler
-ritmik pencere düzenlemesi
-düz ya da gizli eğik çatılar
-anıtsal ölçekli merdivenler
-kolosal giriş düzenlemesi
-cephede kimi zaman birkaç kat yüksekliğinde sütunlar bu dönemin karakteristik özellikleri
arasındadır.
Cephelerdeki işlevsel olmayan yoğun bezemeler terk edilmiş, iç mimariyi de yansıtan yalın
cepheler ortaya konmuştur. Yapıların inşasında, ekonomik olmasının yanında daha kolay uygulanabilen
betonarme iskelet sistemi egemen olmuştur. Tasarımdaki serbestlik, kübik kütle anlayışı, geniş cam
cepheler ve yatay pencereler yeni anlayışın öne çıkan diğer özellikleridir.
1927’de çıkarılan Teşvik-i Sanayi Yasası’nın sağladığı olanaklarla yurda getirilen yabancı mimarlar,
bir yandan Ankara’da yoğun bir imar faaliyeti gerçekleştirirken diğer yandan da İstanbul’daki Güzel Sanatlar
Akademisi ve İstanbul Teknik Üniversitesi gibi önemli okullarda eğitim faaliyetlerini sürdürmüştür. Çıkarılan
yasalarla çalışma olanakları kolaylaştırılan söz konusu yabancı mimarlar arasında eğitim görevini de üstlenenler,
belirli bir anlayışta mimar, uzman ve teknisyenlerin yetişmesini ve bunların hızlı bir şekilde örgütlenmesini
sağlamıştır. Uluslararası modern mimarlık öğretilerine göre yetişen bu yeni kuşak modern Türk
mimarisinin gelişiminde önemli bir rol oynamışlardır.
BRUNO TAUT (1880-1938)
Alman kökenli mimar ve kent planlamacısı Bruno Taut, toplu konut tasarımlarıyla adını duyurmuştur. Taut,
mimarlığı toplumsal gereksinimleri karşılamaya yönelik bir sanat olarak görmüş, uygulamalarıyla olduğu kadar yazılarıyla da
modern mimarlık ilkelerini savunmuştur.
Königsberg Yapı Meslek Okulu'nda eğitim alan Taut, 1901'de okulunu bitirdikten sonra bir süre mimarlık
bürolarında çalışmıştır. 1904'te mimar ve kent plancı Fischer'in bürosuna girmiş, 1908'de Berlin'de bir yandan çalışırken bir
yandan da üniversitede kent planlama derslerini izlemiştir.
Taut'un ilk yapıtları onun daha ileriki düşüncelerini hazırlayan denemeler niteliğindedir. Bunların arasında bir
sergi için tasarladığı “Cam Ev” (1914, Köln) adlı pavyon, yeni bir yapı gereciyle yeni biçim araştırmalarına yönelmesi
açısından ilgi çekmiştir. I. Dünya Savaşı'ndan sonra çöken karamsarlığı yenmek için meslektaşları arasında yüreklendirici
çalışmalara girişmiş, onları barış içinde olacak bir dünya için düşünce üretmeye çağırmıştır. Bu amaçla oluşturduğu Die
Gläserne Kette (Cam Zincir) adılı çalışma mimarlar arasında iletişimi sağlayan bir yazışmadır. Taut'un bu dönemden kalma
Alp Dağları'nın tepelerini ya da vadilerini örten, camdan düşsel tasarımları vardır. I. Dünya Savaşı'ndan sonra kısa bir süre için
Moskova'ya gitmiş, dönünce de ilk kitaplarını yayımlamıştır.
1921-24 arasında Magdeburg kenti başmimarlığına getirilen Taut, burada konut yerleşmeleriyle kent tasarımı
çalışmalarını sürdürmüş, konut üretimi yapan kuruluşların danışmanlığını yapmıştır. 1925'te kurulan Der Ring (Halka) adlı
ilerici mimarlar derneğinin üyesi olmuştur. Nazi Partisi'nin yönetime gelmesi üzerine ülkeden ayrılan mimar, ilk kez 1916'da
Türk-Alman Dostluk Evi yarışmasına katılmak üzere Türkiye'ye gelir. Taut, 1936'da GSA Mimarlık Bölümü'ne öğretim üyesi
olarak atanmış, Milli Eğitim Bakanlığı mimarı olarak da eğitim yapıları tasarlamıştır.
Türkiye'deki başlıca yapıları Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (1936-38), tasarımını Asım Kömürcüoğlu'yla,
uygulamasını da Franz Hillinger'le yaptığı Atatürk Lisesi (1937-38, Ankara), Taut Evi (1937-38, Ortaköy, İstanbul), İzmir
Cumhuriyet Kız Enstitüsü (1938) ve 1938'de Atatürk'ün naaşı için Ankara'da yaptığı katafalktır.
Japonya ve Türkiye gibi, mimarlık gelenekleri özgün ülkelerde yaşamış olan Taut bu ülkelerde yerel
mimarlıkların ve sanatların çağdaş düşüncelerle bağdaştırılması konusuna eğilmiştir. Mimarinin kendi kimliği olması
gerektiğini savunarak renk kullanımın önemi üzerinde durmuş, çağdaş mimariye renk kullanımı kazandırmıştır. Resim
yapmış, mobilyalar tasarlamış, sinema ve tiyatro için dekorlar hazırlamış, mimarlığın her konusuyla ilgilenmiştir. Bütüncül
yaklaşımına toplumsal gereksinmelere yönelik bir içerik katabilmesi onu 20.yüzyılın önde gelen mimarlarından biri yapmıştır
Bruno Taut

Ankara, Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 1937-1939


Bruno Taut

Ankara, Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 1937-1939


Bruno Taut

Ankara, Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 1937-1939


Bruno Taut

Ankara, Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 1937-1939


Bruno Taut

Ankara, Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 1937-1939


Bruno Taut

Ankara, Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 1937-1939


Bruno Taut

Ankara, Ankara Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi, 1937-1939


Bruno Taut

Ankara- Sıhhıye, Atatürk Lisesi, 1937 – 1938, (Asım Kömürcüoğlu ile birlikte)
Bruno Taut

Ankara- Sıhhıye, Atatürk Lisesi, 1937 – 1938, (Asım Kömürcüoğlu ile birlikte)
Bruno Taut

Ankara- Sıhhıye, Atatürk Lisesi, 1937 – 1938, (Asım Kömürcüoğlu ile birlikte)
Bruno Taut

Ankara, Cebeci Ortaokulu, 1938-39


Bruno Taut

Ankara, Cebeci Ortaokulu, 1938-39


Bruno Taut

Ankara, Cebeci Ortaokulu, 1938-39


Bruno Taut

Trabzon Lisesi, 1938


Bruno Taut

Trabzon Lisesi, 1938


Bruno Taut

Trabzon Lisesi, 1938


Bruno Taut

İstanbul-Ortaköy, Taut Evi, 1938


Bruno Taut

İstanbul-Ortaköy,Taut Evi (1938)


MARTİN ELSAESSER (1884-1957)

Martin Elsaesser 1884 tarihinde Almanya’nın Tübingen şehrinde dünyaya gelen Martin Elsaesser, 1901 ile
1906 yılları arasında Münih Teknik Üniversitesi’nde mimarlık eğitimi aldı. Daha sonra Stuttgart
Üniversitesi’nde eğitimine devam etti.
1911 tarihinde Stuttgart Üniversitesi’nde Paul Bonatz ‘ın asistan olarak akademiye girdive 1913 yılında da
aynı üniversitede profesör unvanını elde etti. 1920 yılına kadar üniversitede çalışmalarına devam etti.
1920 ile 1925 yılları arasında Köln şehrinde yer alan Sanat ve El Sanatları Okulu’nda müdür olarak çalıştı.
Daha sonra 1925 ile 1932 yılları arasında Frankfurt belediyesinde çeşitli görevler aldı.
Nazilerin iktidara gelmelerinden sonra hiçbir proje alamadığı gibi hiçbir devlet kurumunda da çalışamadı.
Almanya’yı terk etmemeyi seçen Martin Elsaesser II. Dünya Savaşı sırasında mimari çalışma turları
düzenledi ve ütopik birtakım tasarımlar yaptı. Bu dönemde gerçekleştirdiği çok az projeden ikisi
Ankara’dadır . Bunlar 1935 ile 1938 yılları arasında gerçekleştirdiği Cebeci Mezarlığı ile 1937-1938
yıllarında gerçekleştirdiği Sümerbank Genel Müdürlüğü Binası’dır.
İkinci Dünya Savaşı sona erdikten sonra Almanya’ya dönerek Münih Teknik Üniversitesi’nde profesör olarak
çalıştı. 1955 yılında emekli olan Martin Elsaesser 5 Ağustos 1957 tarihinde vefat etti.
Martin Elsaesser

Ankara-Ulus, Sümerbank Genel Müdürlüğü , 1937-1938


Martin Elsaesser

Ankara-Ulus, Sümerbank Genel Müdürlüğü, 1937-1938


Martin Elsaesser

Ankara-Ulus, Sümerbank Genel Müdürlüğü, 1937-1938


Martin Elsaesser

Ankara-Ulus, Sümerbank Genel Müdürlüğü, 1937-1938


Martin Elsaesser

Ankara-Ulus, Sümerbank Genel Müdürlüğü, 1937-1938


Martin Elsaesser

Ankara, Cebeci Mezarlığı, 1937-38

You might also like