Professional Documents
Culture Documents
Kaymakamlık Için Türkiye Ekonomisi
Kaymakamlık Için Türkiye Ekonomisi
Devlet 1800’lü yıllardan itibaren ekonomik yönden sürekli gerileme yaşamıştır. Yanlış
borçlanma politikaları sonucu kendini toparlayamamıştır.
Yüksek oranlı ve yüksek faizli borçlarını ödeyemeyeceğini bildiren devlet, 1881’deyabancı
temsilcilerden ve ülke temsilcilerinden oluşan Düyun-u Umumiye idaresini kabul etmek
zorunda kalmıştır. Düyunu umumiye muharrem kararnamesi ile 20 aralık 1881 de
kurulmuştur.Bu idare içinde
Almanya
Avusturya
İngiltere
İtalya
Fransa
yer almıştır.
Osmanlı ilk dış borcunu Abdülmecid zamanında 1854 yılında kırım savaşının finansmanı için
almıştır.
Tarım
Osmanlı Devleti’nde ekonomi tarıma dayalıdır. İlk dönemlerden itibaren yerleşmiş olan
toprak sistemi, ülkede tarımsal yapının oluşmasında önem arz etmiştir.Köklü bir yapıya sahip
olan toprak sisteminde mirî araziler devletindir ve devletin yönetimi altındadır. Dirlik sistemi
ile düzenlenen bu topraklardan elde edilen gelirler kamu görevlilerine verilmektedir.Ancak
zamanla Klasik Yaklaşımın etkileri ile toprak özel mülkiyete geçmiş, devletin toprak
üzerindeki etkisi ve denetimi azalmıştır. Toprak sisteminin önemli bir bölümü dirlik, bir kısmı
ise öşri ve haraci olarak düzenlenmiştir.Tarım üzerinden Osmanlı’da Müslümanlardan öşür,
gayrimüslimlerden ise haraç vergisi alınmıştır.
Osmanlı’da tarım sektöründe en büyük payı “tahıl üretimi” almaktadır. Ancak ekonominin
genelinde olduğu gibi tarım sektörü de ülkenin ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde değildir.
Sanayi
Osmanlı Devleti’nin son yıllardaki ekonomik yapısı içinde “sanayi”nin durumuna
bakıldığında, Avrupa’da hızla yayılan sanayileşme hareketlerinin ülkeye aktarılamadığı ve
makineleşmenin gerçekleştirilememiş olduğu görülmektedir. En gelişmiş sanayi kolu
dokumadır.
Osmanlı’da sanayinin gelişmesini engelleyen etmenler:
Ülkede küçük ölçekli firmaların üretimde yer alması ve lider firmaların eksikliği
Sanayi devriminin gerçekleştirilememesi
İthal malların ülkeye girmesi
Yatırım malları üretiminin yeterli olmayıp tüketim mallarının üretimi
Sendikalaşma sürecinin oluşamaması ve lonca örgütlerinin dış ekonomi ile mücadele
edecek gücünün olmaması
Kapitülasyonların ilerleyen zamanlarda birçok ülkeye tanınması
Korumacı ekonomik politikalar yerine serbest ticaretin benimsenmesi
Hizmet
Osmanlı ekonomisinde hizmet sektörü son dönemlerde önemli yer tutmaktadır. Özellikle
yabancı yatırımcılara ve azınlıklara verilen haklar, hizmet sektöründe önemli gelişmeler
yaşanmasına neden olmuştur.
Dış Ticaret
Osmanlı’nın ihraç ettiği ürünler arasında en önemli pay, tarım sektörüne aittir.
Osmanlı’da maden ürünleri de ihraç edilen mallar arasındadır.
Osmanlı’nın son dönemlerinde dış ticarette dışa bağımlılık devam etmiştir. İthalat hacminin
ihracat hacminden fazla olması, açığın borçla kapatılmasına neden olmuş ve bu durum borç
stoğunun daha da artmasına yol açmıştır.
Bankacılık
Osmanlı Devleti’nde bankacılık sektörü yeterli gelişmeyi sağlayamasa da önemli temellerin
atılması devletin son dönemlerine rastlamaktadır.
Osmanlı Bankası, 1930 yılına kadar ülkemizde Merkez Bankası fonksiyonunu üstlenmiştir.
Bu dönemde yaşanan gelişmelerden bir diğeri de 1888’deTarım Kredi Kooperatiflerinin
yerine Ziraat Bankasının kurulmasıdır. Banka, tarım kesiminde çalışanlara düşük faizli
krediler sağlamıştır.
Osmanlı Devleti’nde bankacılık hizmetleri azınlıklar tarafından da yürütülmüştür.
Osmanlı Devleti 1843’te kaime adı verilen ilk kâğıt parayı tedavüle sürmüştür.
Ulaştırma
Osmanlı Devleti’nde ulaşım, genellikle demir yolu ve deniz yolu ile sağlanmıştır. Demir yolu
ulaşımında etkin bir ağa sahip olan devlet bu yapılanmayı da yabancı yatırımcıların desteği ile
gerçekleştirmiştir
Tarım
Tarım sektörü 1923 – 1929 yılları arasında hızlı bir gelişim göstermiştir. Bu durumun en
önemli nedenleri, ülkede ulusal birliğin sağlanması ve savaşların sona ermesidir.En fazla
başarılı olunan sektördür.1929 krizinden de en çok etkilenen sektördür.
İzmir İktisat Kongresi’nde kararlaştırılıp daha sonra uygulanan “çiftçi üzerindeki âşar
vergisinin kaldırılması kararı” olmuştur.
Âşar (Öşür) vergisi 17 Şubat 1925’te kaldırılmıştır.İlk bütçe açığı verilmesine sebep
oldu.
Bu dönemde üretimi yapılan üç beyaz:un,şeker,pamuk
Şeker teşviklerle geliştirilmeye çalışılan ilk sanayi sektörüdür.
Tarım sektöründe yapılan diğer düzenlemeler:
Yasal düzenlemelerle toprağın özel mülkiyete geçirilmesi
Topraksız köylülere toprak verilmesi
Ziraat Bankasının tarım sektörüne sunduğu kredilerin yeniden düzenlenmesi ve uygun
hâle getirilmesi
Tarım Kredi Kooperatiflerinin kurulması
Cumhuriyetin ilanından Büyük Buhran’a kadar geçen dönemde tarımsal gelir % 9
civarında artış göstermiş, gümrük tarifelerindeki uygulamalar nedeni ile ihracat oranı
% 20 civarında kalmıştır. Dönem içinde 1927 yılında ilk kez genel tarım sayımı
yapılmıştır.
Sanayi
1923’ten itibaren sanayi sektörü de gelişme göstermiştir. İzmir İktisat Kongresi ve Lozan
Konferansı çerçevesinde uygulanmaya çalışılan politikaların önündeki en büyük sınırlama,
gümrüklerdeki sıkıntılardan kaynaklanmıştır.Bu dönemde en az başarılı olan
sektördür.Sanayide en yüksek pay gıda sektöründedir.
Bu dönemde üretimi yapılan üç siyah:demir,kömür,akaryakıt
Sanayi sektöründe yapılan düzenlemeler:
Sanayi ve Maadin Bankasının kurulması(1925)
Teşvik-i Sanayi Kanunu’nun kabulü(1927)
İhracata yönelik üretimde, ara malların yurt dışından alınmasında vergide kolaylık
sağlanması
Küçük esnafın korunması ve teşkilatlandırılması
Dış Ticaret
1923 – 1929 dönemi ithalat ve ihracat rakamlarında, Osmanlı İmparatorluğu’nun son
dönemlerine oranla azalma yaşanmıştır. Buna göre ortalama olarak ihracat ülke hasılasının %
10,6’sını, ithalat ise % 11,4’ünü oluşturmuştur.
Devletin gümrük üzerindeki düzenlemeleri
İçe dönük politikaların benimsenmesi
Gümrük vergilerinin artırılması (% 15’ten % 40’a)
Uygulanan tarife ve kotalar
Bankacılık
Sanayi ve Maadin Bankası, 1925 yılında kurulmuştur. Sanayi ve Maadin Bankası
Türkiye'de kurulan ilk KİT uygulamasıdır. Kurulmasındaki temel amaç, özel sektöre
kredi olanakları sağlamaktır. Daha sonra Türkiye Sanayi Kredi Bankasına
dönüştürülen banka, 1933 yılındaSümerbanka devredilmiştir.
İş Bankası, İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararlar doğrultusunda 26 Ağustos
1924’te kurulmuştur. 1.000.000 TL sermaye ile kurulan bankanın temel hedefleri
arasında, kalkınmada devlete yardımcı olmak ve vatandaşların bireysel kredi
ihtiyaçlarını karşılamak gibi unsurlar yer almaktadır
Cumhuriyetin ilk yıllarında ülke içi piyasalarda kullanılan para türleri, kağıt para ile
Osmanlı Devleti parası olan altın ve gümüş paralardır. Osmanlı’dan kalan altın ve
gümüş para sistemine 1924 ve 1925 yıllarında sırasıyla çıkarılan 411 ve 624 sayılı
yasalarla son verilmiştir.
Ekonomik büyümenin sağlanabilmesi açısından devlet, başta tarım olmak üzere birçok
sektöre müdahale etmiştir. Dış ticaret açığının azaltılması ve dış ticaret dengesinin
sağlanması, yine bu dönemde devletin önemli amaçlarından biri olmuştur.
1930’dan itibaren uygulanan politikalar:
Korumacı uygulamalara yer verilmesi
Dış alıma sınırlamaların getirilmesi
Denk bütçenin sağlanması
Kur rejiminde istikrarın hedeflenmesi
1930’lu yıllarda sıkı ve sağlam para politikaları izlenmiş, bunun yanında maliye politikası da
önem kazanmıştır.
1930 sonrası uygulanan vergi politikaları:
Arazi vergisinde yapılan düzenlemeler (1931)
Muamele vergisinde yapılan düzenlemeler (1931)
Bina vergisinin kabulü (1931)
Hava kuvvetlerine yardım vergisi (1936)
Gümrük vergilerinde yapılan düzenlemeler ve vergi toplanmasına özen gösterilmesi ile vergi
gelirlerde artışın sağlanması
Dış borca başvurmaya gerek kalmaksızın ekonomik faaliyetleri gerçekleştirme yolunun
seçildiği bu dönemde, zaman zaman iç borçlanmaya da gidilmiştir. Buna göre 1933 – 1938
yılları arasında toplam 50 milyon TL iç borç alınmıştır.
Plan çerçevesinde pamuk, bakır, kimya, selüloz, demir - çelik vb. endüstrilerde 20 adet firma
ve kit kurulmuş ve fabrikalar üretime geçirilmiştir.
İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı
Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı ile yaşanan olumlu gelişmeler ve Büyük Buhran’ın
etkilerinin bu planlama süreci ile azaltılması, 1936 yılında ikinci planın hazırlanmasına yol
açmıştır.
İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı’nda öncelik verilen alanlar:
Madencilik
Taş kömürü ocakları
Bölge elektrik santralleri
Toprak endüstrisi
Kimya endüstrisi
Makine endüstrisi
Denizcilik
Enerji sektörü
Altyapısal gelişimi sağlayacak önlemler
İkinci Beş Yıllık Sanayi Planı, ilk plana göre daha kapsamlı ve daha fazla bütçe ayrılarak
hazırlanmıştır. II. Dünya Savaşı ve etkileri nedeni ile 1939 yılında bu plan hayata
geçirilememiştir.
1930 Sonrası Dönemde Ekonomik Sektörler
Tarım
Dönem içinde ülkede ekili tarım toprağı yüzdesinde önemli artışlar meydana gelmiştir. Bu
dönemde GSMH içindeki en yüksek pay tarım kesimine aittir.1930’lu yılların ortalarına doğru
% 10.5 gibi bir rakama yükselen ekili tarım toprağı oranı, 1930’ların sonuna gelindiğinde %
13’lere ulaşmıştır.
Tarım Sektörüne Sağlanan Destekler
Ziraat Bankasının tarım kredi faizlerini düşürmesi
Tarım kredisinde kolaylık sağlanması
Toprak Mahsulleri Ofisinin kurulması
Hükûmetin çiftçiye sağladığı sübvansiyonlar
Yüksek fiyatlı tarım ürünü alımı politikası
Çiftçi üzerinden alınan vergilerin azaltılması
NOT: Toprak Mahsülleri Ofisi 1932 yılında Ziraat Bankasına bağlı olarak kurulmuştur.
Sanayi
Sanayi sektörü, uygulanan Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı ve Teşvik Yasası sonucu önemli
gelişmeler göstermiştir.
Büyümenin ve ekonomik kalkınmanın yapı taşlarından sayılan demir çelik sanayisi ise ancak
1939 yılında Karabük’te kurulma imkânı bulmuştur.
1939 yılı itibarıyla toplam iş yeri sayısında tarım sanayisi % 40.3 ile ilk sırada gelmektedir. İş
yeri başına üretimde ise birincilik % 31.3 ile madenciliğe aittir.
Not: 1933-1939 yılları arasındaki başarının temel taşı "Madencilik" tir.
Bankacılık
Özellikle 1933 – 1939 döneminde özel girişimcilerin desteklenmesi için günümüzde de
etkinliğini koruyan bazı bankalar kurulmuştur.
1933 – 1939 Döneminde Kurulan Bankalar
Sümerbank (1933)
Etibank (1935)
Denizbank (1937)
Halk Bankası (1938)
İller Bankası (1933)
Bununla birlikte, Ziraat Bankası ile İş Bankasının stratejik faaliyetleri ve Merkez Bankasının
bankalar arası koordinasyonda ve para politikası istikrarında yürüttüğü etkin faaliyetler
sonucunda,ilgili dönemde bankacılık sektörü hızlı bir gelişim göstermiştir.
Bankacılık sisteminde önem arz eden bir diğer kuruluş ise Etibanktır. Etibank 1935 yılında
kurulmuş, aynı yıl faaliyete geçmiştir.
Etibankın Dönem Boyunca Yürüttüğü Faaliyetler
Yer altı kaynaklarının etkin kullanımını sağlamak
Madenlerin işlenmesini sağlamak
Maden sektörüne kredi desteği sağlamak
MTA’ya faaliyetlerinde yardımcı olmak
Taş kömürü ve bakır işletmelerinin devletleştirilmesini gerçekleştirmek
Devletleşme hareketlerinde 1933 – 1939 yılları arasında önem verilen bir diğer konu ise
küçük esnafın korunmasıdır. Bu amaçla Türkiye Halk Bankası kurulmuştur. Kamu bankası
statüsünde olan Türkiye Halk Bankasının kuruluş amacı, küçük esnaf ve ticarethanelere kredi
olanağı sağlamaktır.
Dönemin altyapı eksikliği sorununu çözüme kavuşturmak için 1933 yılında İller Bankası
kurulmuştur. Banka, altyapı sorunlarını çözmek için finansal kaynak sağlamakla
görevlendirilmiştir.
1937’de kurulan Denizbank ise deniz işletmelerine kredi sağlamak amacıyla oluşturulmuştur
ve bu alanda faaliyet göstermiştir.
Bankacılık Sektörü ile İlgili 1933 – 1939 Yılları Arasında Yapılan Hukuki Düzenlemeler
Ödünç para verme kanunu (1933)
Mevduat türlerinin karşılık kapsamına alınmasına ilişkin kanun (1936)
Halk Bankasının kurulmasına dair kanun (1933)
Dış ticaret
1929 Ekonomik Bunalımı’ndan itibaren ülkeler dış ticarette korumacı ve dengeli politikalar
izlemiştir.
1930’dan sonra dış ticarette yapılan düzenlemeler:
İthal ikameci politikaların izlenmesi
Dış ticaretin ülke bazlı gerçekleşmesi
Dış ticaret dengesin açık vermeyecek şekilde yapılması
İthalat kotalarının ve tarifelerinin uygulanması
Dönem içinde dış ticarette benimsenen en etkili yöntem ise ikili dış alım dış satım
sözleşmelerin yapıldığı kliring sistemi olmuştur. Ancak 1938 yılında kliring anlaşmaları
sonuç vermemiş ve 1933 – 1939 dönemi içinde ilk kez dış ticaret açığı yaşanmıştır.
ekonomik büyüme
Tarım sektörü 1933’ten 1939’a kadar geçen süre içinde % 57.6 oranında büyümüştür. Sanayi
sektöründe ise aynı dönem içinde % 62.9’luk bir büyüme oranı gerçekleşmiştir. 1933 yılında
millî gelir, sabit fiyat endeksi ile 1359 milyon TL iken 1939 yılının sonunda bu rakam 2054
milyon TL’ye kadar yükselmiştir. Millî gelirdeki bu artış oranı % 51.1’dir.
KRONOLOJİ
1930 Türk parasını koruma kanunu
1930 ankarada sanayi kongresi
1930 merkez bankası
1931 ankarada ziraat kongresi
1931 milli iktisat ve tasarruf cemiyeti
1932 sanayi kredi bankası
1932 milletler cemiyeti
1932 buğday kanunu;ziraat bankasına piyasada buğday satınalma görevi verilmiştir.
1933 sümerbank
1935 Etibank
1935 tarım kredi kooperatifleri
1940 yılının Ocak ayında yürürlüğe konulan Millî Koruma Kanunu, millî üretimi korumaya
ve üretimde yaşanan tıkanıklıkları ortadan kaldırmaya yöneliktir.
Millî Koruma Kanunu’na Göre Uygulamalar
Hedeflenen Tedbirler
Çalışma sürelerinin artırılması
Gerekli görüldüğü takdirde özel işletmelere el konulması
İthalat fiyatlarının düşürülmesi
İhracat fiyatlarında asgari rakamların belirlenmesi
Tüketim mallarının vesika (karne) ile verilmesi
1942 – 1945 yılları arasında ülkede yaşanan hükümet değişikliğinin de etkileri görülmüş,
ekonomide farklı politikalar izlenmeye başlamıştır.
Hükûmet ilk olarak 1942 yılında Varlık Vergisi Kanunu’nu yürürlüğe koymuştur.Olağanüstü
servet vergisidir. 1944 yılında kaldırılmıştır.
1944 yılında kabul edilip yürürlüğe konulan Toprak Mahsulleri Vergisi de aynı varlık vergisi
gibi yaklaşık 2 yıl yürürlükte kalmış ve 1946 yılında kaldırılmıştır. Bu vergi çiftçiden alınan
dolaysız vergidir.
Sanayi
1930’lu yılların sanayideki başarısı sadece 1940 yılında devam etmiş ve bu yılda İzmit Kağıt
Fabrikası faaliyete geçmiştir.
Dış Ticaret
1940 ve 1941 yıllarında 1939’a göre ihracat rakamlarının düşmesine rağmen ithalatın da ciddi
oranda azalması, ülkenin 1940 – 1945 yılları arasında cari olarak en yüksek dış ticaret
fazlasını elde etmesini sağlamıştır (cari rakamlarla milyon TL).
Ekonomik Büyüme
1939 yılına göre 1940’da % 8.3 büyüme görülürken 1945 yılında % 27’lik bir düşüş
yaşanmıştır.
1946-1960 ARASI DÖNEM(DIŞ DÜNYAYA AÇILMA)
İkinci Dünya Savaşı sonrası Türkiye ekonomisinde Büyük Buhran’dan bu yana uygulanan
korumacı yapı değiştirilmiş, dış ticarete dayalı politikalara önem verilmiş ve yurt içi
politikalar serbestleştirilmiştir.Tarımın makineleşmesi,kredi imkanları ve tarım için belirlenen
yüksek fiyat politikası ile birlikte iklimin elverişli olması bu dönemde tarım üretimini
arttırmıştır.Bu dönemde liberalleşme isteği hakimdir.
Özellikle 1950 – 1960 döneminde Türkiye’de uygulanan liberal politikalar enflasyon, dış
ticaret açıkları ve bütçe açıkları gibi olumsuz sonuçlar doğurmuştur.
1946 – 1960 döneminin genel ekonomi politikası:
Tarım sektöründe üretimi destekleyici ve fiyatları artırıcı politikalar uygulanmıştır.
Sanayi sektöründe özel şirketlerin desteklenmesi amaçlanmıştır.
Ulaşım, sağlık, eğitim, altyapı gibi hizmetlerin daha iyi koşullarda sağlanması
hedeflenmiştir.
Uluslararası ekonomik girişimlere dahil olma amacı güdülmüştür.
Kentleşmeye önem verilmiş, ayrıca kırsal kesimin de kalkınması amaçlanmıştır.
Türkiye, savaş sonrası dünya ekonomisine dahil olma ve dış ticarette etkin bir yer edinme
amaçları ile bazı uluslararası kuruluşlara üye olmuştur. Bu kuruluşlar şunlardır:
IMF(üyelik 1947)
Dünya Bankası(üyelik 1947)
Avrupa İktisadi İş Birliği Örgütü
Marshall Planı
Amerika Dış İşleri Bakanı Marshall tarafından hazırlanan ve siyasal alanda Truman
Doktrininin ekonomik uzantısı olarak kabul edilen plan, 1948 – 1951 yılları arasında
yürürlüğe konmuştur.
Marshall Planı dahilinde Avrupa ekonomisinin tekrar canlanmasında Türkiye’nin rolü, tarım
ve madencilik sektörlerinde gelişimin sağlanması olarak belirlenmiştir.
Türkiye’nin bu dönemde benimsediği politika, Yeni Devletçilik anlayışı olarak nitelendirilir.
Yeni Devletçilik anlayışında yapılan uygulamalar:
Türkiye İktisadi Kalkınma Planı (1947);Vaner planı
Yabancı Sermaye Teşvik Kararnamesi (1948)
Türkiye Sınai Kalkınma Bankasının kurulması (1950)
IMF ve Marshall Planı gibi gelişmelerin etkisiyle 1947 yılında açık ekonomiye daha uygun
düşecek Vaner Planı (Türkiye İktisadi Kalkınma Planı) hazırlanmıştır.
Tarım
Tarımda, dönem içinde uygulanan önemli gelişmelerden biri 11 Haziran 1945’te çıkarılan
Çiftçiyi Topraklandırma Yasası’dır.
Dönemin diğer önemli gelişmesi ise traktör sayısının artmasıdır.
Bu dönemde Vaner ve Marshall planlarının etkisi ile tarım sektörüne verilen kredilerde artış
gözlenmiştir.
Sanayi
1946 – 1953 döneminde tarım sektöründeki gelişmelere bağlı olarak sanayi sektöründe
ilerleme kaydedilmiştir. Kentleşme oranının yükselmesi, enerji ve altyapı çalışmaları da
sektörde atılımların yaşanmasına neden olmuştur.
1946 – 1953 döneminde sanayi sektöründe yaşanan gelişmeler:
Türkiye Sınaî Kalkınma Bankasının kurulması
Kamu iktisadi teşebbüslerinin kurulması
Özel kesime dayalı sanayinin teşvik edilmesi
Kamu kesimi sanayi kuruluşlarının verimliliklerinin artırılması
Altyapı, enerji ve haberleşme gibi alanlarda gelişmelerin yaşanması
Ara malların üretiminin artırılması
İthal ikameci politikaların uygulanması
Dünya Bankasının desteği ile 1950 yılında Türkiye Sınaî Kalkınma Bankası kurulmuş ve
faaliyete geçirilmiştir.
Türkiye Sınai Kalkınma Bankasının amaçları:
Özel kesim sanayi kuruluşlarına destek vermek ve yeni sanayi sektörü alanları
yaratmak
Yerli ve yabancı ortak sermayeli sanayi kuruluşlarını teşvik etmek
Kredi olanakları sağlamak
Üretimin yurt içinde yapılmasını avantajlı kılacak önlemler almak
Sanayinin yoğunlaşmış alanlarda yapılmasını teşvik etmek
Enerji sektöründe özellikle TPAO’nun kurulması ile ham petrol üretiminde önemli artışlar
görülmüştür. Bir diğer önemli gelişme ise hidroelektrik elektrik enerjisi üretmede artışın
yaşanması
Hizmet Sektörü
Savaş sonrası yıllarda hizmet sektöründe gelişim içerisinde olduğu görülmektedir. Hizmet
sektöründe yaşanan büyümenin nedenleri:
Nüfus artışı
Şehirleşme oranının yükselmesi
Toplumsal ihtiyaçların artması (eğitim, sağlık vb.)
Dönemin temel felsefesi;ithal malları ikame eden sanayi dallarının kurulduğu,bu sanayi
dallarının ülkede ihtiyaç duyulan temel tüketim mallarını ürettiği,böylece ülkenin dışa
bağımlılığının azaltıldığı bir iktisadi düzen sağlamaktır.1960 – 1980 yılları arasında belirgin
olarak ithal ikameci politika uygulanmıştır.
Kalkınma planlarının hazırlanmasına neden olan unsurlar:
1950’lerden sonra kontrol edilemeyecek boyutlara ulaşan enflasyon oranları
Dış ticaretin sürekli açık vermesi
Sermayenin etkin kullanılamaması
Dış çevrenin baskıları
Devlet planlama teşkilatının kurulması(1960)
Siyasi kesimin, ekonominin kalkınma planları aracılığıyla düzeleceğine inanması
Ekonomik dalgalanmalardan etkilenmeyecek istikrarlı bir yapıya ulaşılması isteği
Kalkınma Planları ilk 20 yıl içerisinde (1960 – 1980) 4 kez hazırlanmış ve uygulamaya
konmuştur. Şu anda dokuzuncusu uygulanan planların özellikle ilk 20 yıl için ortaya çıkan
bazı ortak özellikleri şunlardır:
Kalkınma planları, ekonominin tarihsel gelişimi göz önünde tutularak
değerlendirilmektedir.
Amaç döviz tasarrufu sağlamak
Kamu kesimi için emredici,özel kesim için yönlendiricidir.
İktisadi ve toplumsal yapıyı veri aldılar.
Uzun süreli geliştirme stratejisini benimsemişlerdir.
İthal ikameci sanayileşmeye dayanmışlardır.
Makro iktisadi perspektiflidirler.
Harrod-domar büyüme modelini esas almışlardır.
Kalkınma planları, toplumun yapısına en uygun çözümleri sağlayacak şekilde
hazırlanmıştır.
Kalkınma planlarının ana hedefi ve temel kriteri, ekonomik büyüme oranındaki
değişimlerdir.
Kalkınma planlarında “sanayi” sektörüne öncelik verilmektedir.
1970’li yıllarda yaşanan ekonomik bunalımların sonucunda alınan ilk önlem, 10 Ağustos
1970’te yapılan devalüasyondur. Ekonomide arzın talebi karşılayamaması ve kamu
harcamaların artması sonucu TL’nin değerinin tekrar düşürülmesi kararı alınmıştır (1 ABD
dolarının değeri 15 TL olmuştu
Birinci ve İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planları Döneminde Türkiye’de Sektörler
Tarım
İlk iki planda da tarım sektöründe büyüme hedefi (% 4.7) olarak belirlenmiş, ancak iki
dönemde de bu hedefe ulaşılamamıştır (% 3.8). 1970 devalüasyonu ile alınan önlemler de
beklenen sonuçları vermemiştir.
Sanayi
Sanayi sektörü, birinci ve ikinci kalkınma planlarının sürükleyici sektörü olarak kabul
edilmiştir. Bu kapsamda hem kamu sektörü hem de özel sektör teşvik edilmiş ve her iki
sektöre de kredi kolaylıkları sağlanmıştır. Ayrıca sektörlerin yatırımlarına vergi kolaylığı
getirilmiştir.
Bankacılık
Bankacılık sektöründe yaşanan gelişmeler:
Sınaî Yatırım ve Kredi Bankası kurulmuştur (1963).
Amerikan - Türk Dış Ticaret Bankası kurulmuştur (1964).
Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1973 – 1977)
Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı, ilk iki plandan oldukça farklı değerlendirilmektedir. Bu
farklılıkların nedenleri şunlardır:
İlk iki plan sonucu sanayileşmede istenen hedefe ulaşılamaması
Dünya finansal piyasalarında ve ekonomide yaşanan bunalımlar
12 Mart 1971 askerî harekatının etkileri
Avrupa Ekonomik Topluluğunun önerileri
1970 krizi;
TL devalüe edildi.
İhracatta vergi,resim,harç muafiyetleri uygulandı.
KİT ürünlerine zam yapıldı.
Finansman kanunu ile yeni vergiler konuldu.
Bu program, Altıncı Kalkınma Planı ile Yedinci Kalkınma Planı arasında geçişi sağlamak
amacıyla uygulamaya konulmuştur.
1995 Yılı Geçiş Programının amaçları:
Makroekonomik istikrarı sürekli kılmak
Büyümeyi sürdürülebilir bir temele oturtmak
AB ile gümrük birliği uyumunu sağlamak
Uluslararası rekabet gücünü artırmak
Özelleştirmeyi sürdürmek
Kayıt dışı ekonomiyi kontrol altına almak
Kasım 2000’de yaşanan bankacılık krizinin etkileri daha geçmeden, Şubat 2001’de yaşanan
siyasi sorunlar nedeniyle Türkiye ekonomisi yeni bir krizle karşı karşıya kalmıştır. Siyasi
krizin hemen ardından faizlerde artışlar yaşanmış, bunun sonucunda da kur çıpası
uygulamasından vazgeçilerek dalgalı kur uygulamasına geçilmiştir.
Özellikle kamu bankalarının neden olduğu güvensizlik ortamı ve kamu bankalarında yüksek
görev zararının bulunması, özel bankaların kur ve faiz riski taşımasına neden olmuştur.
2001’in Şubat ayı ortalarında kriz başlamış ve döviz rezervlerindeki hızlı erime sonucu
dalgalı kur rejimine geçilmiştir. Dalgalı kura geçişin hemen ardından Türk lirası, dolar
karşısında % 28,4 oranında, mark karşısında ise % 27,7 oranında değer kaybetmiştir.
Hükûmet ile bankacılık sektörü arasında görüşmeler başlamış ve bu görüşmeleri takiben
Bankacılık Zirvesi toplanmıştır.
24 Şubat Bankacılık Zirvesinde alınan önlemler:
Merkez Bankası denetiminde swap piyasası oluşturulması ve swap piyasasıyla
bankaların ellerindeki döviz karşılığında TL alabilmesi veya TL satarak döviz
alabilmesi
Bankaların açık pozisyonlarını, Türk lirası ve döviz bonoları takasıyla kapatmaya
çalışması
Merkez Bankası depo hesaplarından ihtiyacı olan bankalara likidite sağlanması
Bankaların 26 Şubat Pazartesi gününden itibaren döviz piyasasında kur kotasyonuna
girmesi ve bankaların kur belirlemelerine Merkez Bankasının yardımcı olması
Ekonomi yönetimi ve bankalar arasında % 10 – % 15 oranında bir devalüasyon için
anlaşma sağlanması ve döviz kurunun aşağı çekilmesi
Dalgalı döviz kuruna geçiş, hane halkı ve sektörler üzerinde olumsuz etki yaratmıştır. Döviz
üzerinden ödeme yapmak zorunda kalan kesimler, dövizdeki aşırı artış nedeniyle ödemeler
konusunda güçlük yaşamaya başlamıştır.
Krizin sonucunda kurların serbest bırakılmasıyla TL % 40 civarında değer kaybetmiştir.
Bunun neticesinde iç piyasadaki fiyatlar artışa zorlanmıştır. Kriz öncesinde 28 milyar dolar
civarında olan Merkez Bankası döviz rezervi, 2 Mart tarihi itibarıyla 22 milyar 581 milyon
dolara kadar gerilemiştir.
2002 yılı itibarıyla işsizlik oranı ilk kez % 10’un üzerine çıkarak % 10,6 olarak
gerçekleşmiştir.
Dönemin hükûmeti tarafından ekonomiden sorumlu devlet bakanı olarak tayin edilen Kemal
Derviş tarafından 15 Mayıs 2001’de uygulama alanı bulan program, sabit kur rejiminin güven
sorununu ve ekonomik istikrarsızlıkları önlemeye yöneliktir ve ekonomik yapıyı düzene
sokma amacı taşımaktadır.
2001 Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı;
amaçları:
Döviz kuru rejiminin bırakılması sonucu ortaya çıkan istikrarsızlık ve güvensizlik
durumunu ortadan kaldırmak
İktisadi etkinliği sağlayacak köklü yapısal reformlar gerçekleştirmek
Gelir dağılımında adaleti sağlamak
Sürdürülebilir büyüme ortamı sağlamak
Enflasyonla mücadelede makroekonomik politikaları etkin şekilde kullanmak
Bu programla;
Yapısal dönüşümler yapılmıştır.
Mali disiplini sağlama dönüşümleri yapılmıştır.
Kamu kesimi reformları yapıldı.
Döviz kuru çıpasından vazgeçilip esnek kur sistemine geçilmiştir.
KİTlerin özelleştirilmesi başladı.
2002 yılında kamu ihale kanunu yürürlüğe girdi.
2001 yılında TCMBnin kamu kurumlarını finanse etme görevi kaldırıldı.
1980-2006 döneminde Türkiye’de meydana gelen krizler ve bunların somut etkileri şöyledir:
1986 Krizi:
24 Ocak Kararları ile alınan tedbirler sonucunda 1978’de 2,3 milyar Dolar olan ihracat
1983’te 5,7 milyar Dolar’a yükselmiş, aynı yıl itibariyle dış ticaret açığı 3,6 milyar Dolar,
bütçe açığı ise 2,5 milyar Dolar (önceki yıla göre %150 artış) olarak gerçekleşmiştir. 1986
yılında kamu harcamalarındaki artış dolayısıyla ekonomide dengesizlik yaşanmış ve TL
devalüe edilmiştir.
1988-1989 Krizi:
Kamu açıklarındaki artış ve malî piyasalardaki dalgalanma sonucunda faizler yükselmiş,
döviz rezervleri azalmıştır. Türkiye, 1989 yılı itibariyle dışa açık serbest piyasa
ekonomilerinden biri olmuştur. Dış borç stoku önemli bir meblağa erişmiş, kısa vadeli
borçların toplam borçların içindeki payı %19’a ulaşmıştır. Ticarî bankaların döviz açığı
büyümüş, stagflasyon sürecine girilmiştir. Yüksek meblağda dış ticaret açığı oluşmuştur.
1991 Finansal Krizi:
1991 krizini tetikleyen faktör, Körfez Krizi’dir. 1990 yılında toplam sermaye girişi 4 milyar
Dolar civarında olup, bunun 3 milyar Dolar’lık kısmı kısa vadelidir. Dış borç stoku 8 milyar
Dolar’a yaklaşmış, bu borçların kısa vadeli kısmı 4 milyar Dolar’a ulaşmıştır. Cari işlemler
açığı, tarihî bir sıçrama göstererek 2,6 milyar Dolar’a çıkmıştır. Büyük çaptaki sermaye girişi
TL’yi aşırı değerlendirirken ihracatı caydırmış, ithalâtı cazip hâle getirmiştir. Bu arada
1991’de Körfez Krizi çıkınca Türkiye riskli bir ülke konumuna gelmiş, sermaye kaçışa
geçerek 2,6 milyar Dolar civarında bir çıkış yaşanmış ve bu da ekonomide durgunluğa yol
açmıştır. TÜFE %52,4 artarken TEFE (ÜFE) artışı %64’e ulaşmıştır. Büyüme hızı %0,3’e
düşmüştür. (ATO, 2008, 2)
Mart 1994 Krizi:
Hazine, faizlerin düşürülmesi amacıyla piyasalar yerine Merkez Bankası’ndan borçlanmaya
yönelmiştir. Fakat Merkez Bankası’nın piyasaya çıkardığı TL; döviz talebi oluşturmuş, döviz
rezervleri hızla erimiştir. Böylece bankalar arası döviz piyasasında kurlar artmış ve Merkez
Bankası TL’yi Dolar’a karşı %13,6 oranında devalüe etmek zorunda kalmış ve Dolar 17 bin
TL olmuştur. Devalüasyon, serbest piyasa döviz fiyatlarını hızla artırmış; resmî kurlar 40 bin
TL’ye yükselmişken serbest piyasa Dolar kuru 45 bin TL’ye çıkmıştır. Netice itibariyle 1994
krizi patlak vermiştir. Sorunu gidermek için 5 Nisan 1994’te tedbir paketi açıklanmıştır. Kriz
sürecinde faizleri düşürmek isteyen Hükûmet, cumhuriyet tarihinde görülmemiş oranlarda
borçlanmak durumunda kalmış, 3 ay vadeli hazine bonoları yıllık net %50 faizle satışa
çıkarılmıştır. Gecelik (overnight) faiz, yıl içerisinde %64’ten %454’lere yükselmiştir. 1994
yılı sonunda enflasyon %150’lere çıkmış ekonomi %6,1 oranında küçülmüştür. 1993 yılında
173 milyar Dolar olan millî gelir, 1994 sonunda 132 milyar Dolar’a gerilemiştir.
1994 krizinin temel özelliği, başlayan süreçlerin etkilerini daha sonra da
sürdürmesidir. Bunlar şöyle sıralanabilir
İŞSİZLİK
ENFLASYON
BÜYÜME ORANI
İHRACATIN İTHALATI KARŞILAMA ORANI
GENÇ İŞSİZLİK
KADIN İŞSİZLİK
ERKEK İŞSİZLİK
SOSYAL HARCAMALAR
İNSANİ GELİŞME ENDEKSİ
İŞGÜCÜ
GSMH
ÇALIŞMA ÇAĞINDAKİ NÜFUS
NÜFUS
Son tablo detaylı bir şekilde ilerleyen günlerde paylaşılacaktır.