You are on page 1of 108

TÜRKÇE TIP DİLİ KILAVUZU

Kocaeli Üniversitesi
Tıp Fakültesi

Türkçe Tıp Dili Kurulu

İkinci Basım

14 Mart 2007
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

14 Mart 2007

İkinci Basım

Kocaeli Üniversitesi
Tıp Fakültesi

Türkçe Tıp Dili Kurulu

Bütün hakları saklıdır.

Kocaeli Üniversitesi
Umuttepe, İzmit, 41380 Kocaeli
Tel: (262) 303-7213 303-7005
Belgeç: (262) 303-7003
www. kou.edu.tr
ttdk@kou.edu.tr

ISBN 975-8047-63-9

Baskı

Kocaeli Üniversitesi Basımevi

Birinci basım: 14 Mart 2006 1.500 tane basılmıştır.


İkinci basım: 14 Mart 2007 2.000 tane basılmıştır.
Millî his ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin
olması millî hissin inkişafında başlıca müessirdir. Türk dili, dillerin en
zenginlerindendir; yeter ki bu dil, şûûrla işlensin.

Ülkesini, yüksek istiklâlini korumasını bilen Türk milleti, dilini de


yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.

Mustafa Kemal Atatürk


2 Eylül 1930
Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini,


Türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza
ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin
yegâne temeli budur. Bu temel, senin,
en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi,
seni, bu hazineden, mahrum etmek
istiyecek, dahilî ve haricî, bedhahların
olacaktır. Bir gün, istiklâl ve
cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine
düşersen, vazifeye atılmak için, içinde
bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini
düşünmiyeceksin! Bu imkân ve şerait,
çok namüsait bir mahiyette tezahür
edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine
kastedecek düşmanlar, bütün dünyada
emsali görülmemiş bir galibiyetin
mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile
aziz vatanın, bütün kaleleri
zaptedilmiş, bütün tersanelerine
girilmiş, bütün orduları dağılmış ve
memleketin her köşesi bilfiil işgal
edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten
daha elîm ve daha vahîm olmak üzere,
memleketin dahilinde, iktidara sahip
olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta
hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu
iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini,
müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhid
edebilirler. Millet, fakr ü zaruret
içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte; bu
ahval ve şerait içinde dahi, vazifen;
Türk istiklâl ve cumhuriyetini
kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret,
damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!
Gazi Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927
Türk milletinin dili, Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel, en yaygın
ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever
ve onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk dili, Türk milleti için
mukaddes bir hazinedir. Çünkü Türk milleti, geçirdiği nihayetsiz
badireler içinde, ahlakının, ananelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin,
velhasıl bugün, kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde
muhafaza edildiğini görüyor. Türk dili, Türk milletinin kalbidir,
zihnidir.

Mustafa Kemal Atatürk


2 Eylül 1930
Mustafa Kemal Paşa Kocaeli’de…
19 Ocak 1923
Yabancı terimlere dayanan bir bilim uygulamasını büyüye
benzetebiliriz. Büyünün de uygulamada kendine özgü sözcükleri,
terimleri, törenleri ve yalın halktan gizlenen kutsal dokunulmazlıkları
vardır. Hekimliği de anadilden ayrılan terimlere uygularsanız, onu bir
büyü haline getirirsiniz. O zaman bilim ile büyü arasındaki sınır kalkar.
bilim de bir gizem, bir büyü olur.

Hekimlik dilinin yabancı terimleriyle karşılanmasına hekimliği bir


büyü haline getirdiği için karşıyım ilk önce. Hekimlik bir bilim olarak,
kendini büyüden ayıran genel dile, ulusal dile gereksinir; bir sanat, bir
iyileştirme, sağaltma sanatı olarak da halkın buyruğundaysa
terimlerini halk diline, ulusal dile uydurmak zorundadır.

Hiçbir bilimin, halk üstünde, insanlık üstünde bir yeri yoktur, her
bilim halk içindir, insanlık içindir. Hekimlik dilinin Türkçeleşmesi için
savaşanların temel ereği budur.

Ceyhun Atıf Kansu


Önsöz

Türkçe Tıp Dili Kurulu’muzca hazırlanan Kocaeli Üniversitesi Tıp


Fakültesi Türkçe Tıp Dili Kılavuzu 14 Mart 2006’da yayımlandı.
Kılavuzun birer örneği “Tıp Bayramı”nda fakültemizin öğrenci,
araştırma görevlisi, yandal araştırma görevlisi ve öğretim üyelerine
armağan edildi. Türkçe Tıp Dili Kılavuzu, ülkemizin Türkçe ve tıp
diliyle ilgili kurum ve kuruluşlarıyla, yayımından sonra “Tıp Fakültesi
Ailesi”ne katılan öğrenci, araştırma görevlisi ve öğretim üyelerine de
sunuldu.
Üniversitemizin genelağ (internet) sayfasında da yer alan Türkçe
Tıp Dili Kılavuzu, Türkçe tıp dili alanında gerek basılı bir yayın,
gerekse bir genelağ kitabı olarak ilgi gördü; genelağ kümelerinde
tartışıldı, tıp dilinin Türkçeleştirilmesi için çaba gösteren kurum,
kuruluş ve derneklerin çalışma kümelerince değerlendirildi, tartışıldı,
eleştirildi, benimsendi, kaynak olarak kullanıldı.
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Türkçe Tıp Dili Kurulu, kılavuza
taban oluşturan çalışmalarının -üstünde ayrıca çalışılmış- bir
bölümüyle, Türkiye Bilimler Akademisi’nin (TÜBA) Türkçe Bilim
Terimleri Sözlüğü çalışması sürecindeki çalıştay ve toplantılarda
görev üstlendi, katılım ve katkıda bulundu.
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu, geçen bir yıla yansıyan eleştiri ve
katkıların ışığında Türkçe Tıp Dili Kurulu’nca gözden geçirildi,
kapsamına yeni terimler ve bir ‘ek bölüm’ eklenerek genişletildi,
yeniden düzenlendi ve elinizdeki kitap biçimine geldi.
Kılavuzumuzun ikinci kez yayımını gerçekleştiren Türkçe Tıp Dili
Kurulu’nda görev yapan öğretim üyesi arkadaşlarıma teşekkür ediyor,
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu’nun Türk hekimlerine yararlı olmasını
diliyorum.

Prof. Dr. Ali Demirci


Kocaeli Üniversitesi
Tıp Fakültesi Dekanı

14 Mart 2007
İkinci Basımı Sunarken…

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Türkçe Tıp Dili Kılavuzu’nun


elinizdeki ikinci basımı, son bir yıl boyunca Kocaeli Üniversitesi Tıp
Fakültesi Türkçe Tıp Dili Kurulu’na her kuşaktan ‘tıp öğrencisi’nden
yansıyan eleştiri ve katkılarla biçimlendi.
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu’nun, yayımını izleyen bir yıl gibi kısa bir
sürede tıp dilimizin Türkçeleştirilmesini amaçlayan çalışma ve
ortamlarda yer bulması ve tartışılmasından -fakültemiz adına-
mutluyuz.
Kılavuzumuz, geçen bir yılda kurulumuza ulaşan eleştiri ve katkılar
ışığında gözden geçirildi, kapsamına yeni terimler ve bir ‘ek bölüm’
eklenerek genişletildi, elinizdeki kitap biçiminde yeniden düzenlendi.
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu’nun bu ikinci basımında yer alan ‘ek bölüm’,
‘tıp öğrencileri’nin yazılı ve sözlü tıp ortamlarında -giderek azalmakla
birlikte- karşılaştığı, “eski dil”de sözcükler ve yerlerine kullanımı
önerilen “yeni” sözcüklerden oluşmaktadır. Ek bölüm, Ulu Önder
Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk Dil Devrimi’ni, Güzel Türkçemiz’in
“yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarılması” buyruğunu, ‘tıp
öğrencisi’nin dili’yle Türkçe Tıp Dili Kılavuzu’na bağlayan bir halka
olarak önemsenmelidir.
Türkçe Tıp Dili Kurulu’nun, Türkçe Tıp Dili Kılavuzu’nun ikinci
basımına ilişkin çalışmaları, Prof. Dr. Emin Sami Arısoy, Prof. Dr. Arzu
Arslan, Prof. Dr. M. Doğan Gülkaç, Prof. Dr. Kamil Toker, Prof. Dr.
Güner Ulak, Prof. Dr. Kürşat Yıldız, Doç. Dr. Volkan Etuş ve Yard.
Doç. Dr. Tonguç İşken’in katılımıyla gerçekleşmiştir.
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Türkçe Tıp Dili Kurulu, Türkçe
Tıp Dili Kılavuzu’nun oluşumuna emek ve zaman ayıran, destek olan,
izin veren, olanak sağlayan ‘tıp öğrencileri’ne ve Kocaeli Üniversitesi
Basımevi çalışanlarına teşekkür eder.

Türkçe Tıp Dili Kurulu


14 Mart 2007
Birinci Basımın Önsözü

Büyük Atatürk doğrudan kendisinin kaleme aldığı ve Prof. Dr. Afet


İnan tarafından 1930’da yayımlanan Vatandaş İçin Medeni Bilgiler
(Yurttaşlık Bilgileri) kitabında; “Türk dili, Türk ulusu için kutsal bir
hazinedir. Çünkü Türk ulusu, geçirdiği sayısız sarsıntılar içinde
ahlakının, erdemlerinin, gelenek ve göreneklerinin, anılarının, kendi
yararlarının kısacası bugün kendi ulusallığını oluşturan her şeyin diliyle
korunduğunu görüyor. Türk dili, Türk ulusunun yüreğidir, belleğidir”
demektedir.
Gene Atatürk, Kasım 1932’de “Türk dilinin kendi benliğine, özündeki
güzellik ve zenginliğe kavuşması için bütün devlet örgütlerimizin
dikkatli olmasını, ilgi göstermesini isteriz” buyruğunu vermiştir.
Bilindiği gibi her mesleğin kendisine özel sözcük ve terimleri vardır.
Tıptaki terimlerin büyük kısmı Latince kökenli olmakla birlikte,
özellikle son yıllarda giderek artan şekilde, başta İngilizce olmak
üzere batı dillerinden pek çok kelime, biraz da özenti diyebileceğimiz
bir şekilde günlük konuşmalarımıza girmiştir ve girmektedir. Hastalar
“hospitalize edilmekte”, “exchange yapılmakta”, “department’lere
transfer edilmekte”, “markerlerine bakılmakta”, “microwave
tedaviler” uygulanmaktadır. İşin daha ilginç ve hatta komik yanı ise,
bu sözcükleri sıkça kullanan meslektaşlarımızın, böyle davranarak
konuşmalarına daha bilimsel hava verdiklerini sanmalarıdır. Kısacası
Türkçemiz yabancı sözcüklerin saldırısına uğramış durumdadır.
Bu nedenle, değerli meslektaşım Prof. Dr. Emin Sami Arısoy Türkçe
Tıp Dili Kılavuzu hazırlama önerisiyle geldiğinde büyük mutluluk
duymuştum. Fakültemizde oluşturulan Türkçe Tıp Dili Kurulu, yoğun ve
özverili bir çalışmayla bu kılavuzu hazırladı. Bu değerli çalışma için
başta kurul başkanı Prof. Dr. Emin Sami Arısoy olmak üzere, kurul
üyeleri Prof. Dr. Arzu Arslan, Prof. Dr. M. Doğan Gülkaç, Prof. Dr.
Kamil Toker, Prof. Dr. Güner Ulak, Prof. Dr. Kürşat Yıldız, Yard. Doç.
Dr. Tonguç İşken ve Yard. Doç. Dr. Volkan Etuş’a teşekkür ederim.
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin Atatürk ve Türk Dili’ne
saygısını gösteren bu kılavuzun, bütün meslektaşlarıma yararlı
olmasını dilerim.
Prof. Dr. Ali Gökalp
14 Mart 2006 Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı
Birinci Basımın Sunuş Yazısı

Sunarken...

Aralık 2004’te kurulan Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Türkçe


Tıp Dili Kurulu, öncelikli çalışma olarak, ‘ders, sunu, toplantı, tez,
yayın, yazışma ve kayıtlarda kullanılan yabancı ve eski sözcüklerin
yerine önerilebilecek karşılıklardan oluşan bir kılavuz’ hazırlamayı
amaçlamıştır. Bu kılavuz çalışmasında, Prof. Dr. Emin Sami Arısoy’un
hekimlik ortamlarında gerçekleşen toplantı ve sunumlarla tıp dergi ve
kitaplarından derlediği “yabancı kaynaklı ‘tıp’ sözcükleri ve Türkçe
karşılıkları dizelgesi” temel alınmıştır.
Türkçe Tıp Dili Kurulu’nun bu kılavuz taslağına ilişkin çalışmaları,
bugüne değin Prof. Dr. Emin Sami Arısoy, Prof. Dr. Arzu Arslan, Prof.
Dr. M. Doğan Gülkaç, Prof. Dr. Kamil Toker, Prof. Dr. Güner Ulak,
Prof. Dr. Kürşat Yıldız, Yard. Doç. Dr. Tonguç İşken ve Yard. Doç. Dr.
Volkan Etuş’un katılımıyla gerçekleşmiştir.
Kurulumuz kılavuz oluşturma sürecinde, her hafta en az bir kez
toplanarak çalışmıştır. Bu çalışmada, Tıp Fakültesi anabilim dallarının
eleştiri ve katkıları da değerlendirilmiş, geliştirilen kılavuz Ocak
2006’da üniversitemizin ‘kou.edu.tr’ adresinde genel ağ (internet)
ortamına açılmış, birinci bası örneklerinin 14 Mart Tıp Bayramı’nda,
her kuşaktan ‘tıp öğrencisi’ne sunulması tasarlanmıştır.
Kurulun kılavuza ilişkin derleme, değerlendirme, tartışma ve
düzenleme çalışması sürmektedir. Elinizdeki kılavuzla ilgili her türlü
öneri, gelecek basılar için yol gösterici olacaktır. Katkı ve öneriler,
kılavuzda yer alan ve eski terimlere karşılık olarak önerilen sözcükler-
de değişiklik veya ek öneriler, kılavuzda yer almayan yabancı kökenli
terimler ve önerilen Türkçe karşılıkları biçiminde olabilir. Katkı ve
öneriler, kurulumuza genel ağ aracılığıyla veya yazılı olarak
bildirilebilir.
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Türkçe Tıp Dili Kurulu, başta Tıp
Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Gökalp olmak üzere, Türkçe Tıp Dili
Kılavuzu’nun oluşumuna emek ve zaman ayıran ‘tıp öğrencileri’ne
teşekkür eder.
14 Mart 2006
Açıklamalar

Türkçe Tıp Dili Kılavuzu, alışılmış sözlük ve kılavuzlardan farklı


olarak, hekimler ve tıp öğrencilerinin günlük sözlü ve yazılı
iletişimindeki gereksinimlere göre hazırlanmıştır. Kılavuz, yabancı
kaynaklı veya Osmanlıca, Latince gibi eski dillere ait sözcüklerin
yerine kullanılabilecek seçenekleri içermektedir.
Kılavuzun hazırlanma sürecinde başta Türk Dil Kurumu ve Dil
Derneği kaynakları olmak üzere, çok sayıda sözlük ve kılavuzdan
yararlanılmış, bazı eski terim ve sözcükler için önerilen karşılıklardan
en çok benimsenilenlere kılavuzda yer verilmiş, bazı terimler içinse
kurulumuz tümüyle yeni karşılıklar türetmiştir.
Karşılığı aranan sözcüklere abecesel sırayla “eski”, karşılık olarak
önerilen sözcüklere “yeni” terim ya da sözcük konumunda yer
verilmiştir.
Kılavuzda çoğu sözcük yazıldığı gibi yer almış, ancak özellikle
İngilizce kaynaklı olup yalnızca sözlü iletişimde kullanılan, örneğin,
“hospitalize etmek” gibi sözcükler söylendiği gibi yazılmıştır.
Bazı yabancı sözcüklerin farklı biçimlerdeki okunuşları, yan yana
yazılmış ya da abecesel dizi içinde farklı sıralarda yer alabilmiştir.
Sözcüklerin aynı anlamları için farklı karşılıkları virgül ile, farklı
anlamları için önerilen karşılıkları ise noktalı virgül ile ayrılarak
yazılmıştır. Noktalı virgül ile ayrıldıktan sonra gerisi boş bırakılan
durumlarda o sözcüğün başka anlamları da bulunduğu, ancak bunu
karşılayacak bir önerinin geliştirilemediği anlaşılmalıdır.
Eski terimler için farklı okunuş ve yazılış seçenekleri ayraçlar
kullanılarak belirtilmiştir. Önerilen yeni sözcüklerdeyse, ayraçlar
içinde sözcüğün kullanım yeri ve farklı anlamları açıklanmıştır.
Az sayıda yabancı ya da eski dildeki sözcük için uygun karşılıklar
bulunamadığından yeni terim kısmı boş bırakılmıştır.
Ön-ek ve son-eklerin (hiper-, intra- gibi) karşılıkları (...) imi ardından
gelecek biçimde belirtilmiştir.
Kısaltmalara olabildiğince az yer verilmiş, açıklamaları genellikle
yanlarına yazılmıştır.
Bizim kutlu ödevimiz bilim sözlüğümüzü yapmaktır… Bu sözlüğün
yapılması, içindekilerin yer kazanması, onların güzelliğine bağlı olduğu
kadar bir de zaman işidir.
Yeni Türk terimleri bizi bilim dünyasından ayırmayacak, bizi ona
daha çok yaklaştıracaktır. Ve bu terimler bizim yabancı terimleri
yasak ettirmeyecektir. Uzmanlar, hocalar ve öğrencileri bir, hem
birkaç yabancı dil bilecekler. Bizim Türk terimleri ancak onların Türk
ruhlarını besleyecektir. Dil ve kültür ikisi beraber yürür, ikisi birden
Türk olursa büyük başarı sayılır.

Ord. Prof. Dr. Saim Ali Dilemre


1945, Belleten, TDK
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

TÜRKÇE TIP DİLİ KILAVUZU

absolu(t)(e) refrakter periyot:


A kesin duyarsız dönem
absorban: emici, soğurucu
a-: ... yokluğu, ... sız absorbans: emme, soğurum;
a(b)normalite: olağandışılık; soğurganlık
kusur, bozukluk absorbe etmek: emmek,
abazi: yürüyememe soğurmak
abdomen: karın absorpsiyon: emilim
abdominal: karın(la ilgili) absorptivite: emicilik, soğurganlık
abdusens: dışaçekme abstinence, abstinens: yoksunluk
abdüksiyon: dışaçekim abstrakt: özet
abdüktör: dışaçeken, uzaklaştırıcı abuli: istenç yitimi
aberan: sapkın (cinsel); olağandışı abuse: kötüye kullanım
aberasyon: sapma, sapkınlık, AC, alternatif akım: dalgalı akım
sapıklık (cinsel) adale: kas
abeslang: dilbasacağı ad(d)itif: katkısal; katkı(maddesi)
abiyogenez: cansızdan oluşum adaptasyon: uyum
abiyotik: cansız(lıkla ilgili) adapte: uyarlanmış, uyum sağlamış
ablasyon: hasarlama, harap etme adapte etmek: uyarlamak
abondan: çok miktarda, aşırı adapte olmak: uyum sağlamak,
abortif: düşük yaptıran; eksik alışmak
abortus: düşük adaptif: uyumsal
abortus imminens: düşük tehdidi adaptör: bağdaştırıcı, uyarlayıcı
abortus insipiens: önlenemeyen addüksiyon: içeçekim
düşük addüktör: içe çeken, yaklaştırıcı
abrazyo(n): sıyrık adeno-: bez (yapıda), bez(le ilgili)
abrupsiyo: ayrılım adenoid: genizeti; bezimsi
abrupsiyo plasenta: erken eş adenoid vejetasyon: genizet
ayrılımı âdet: aybaşı (kanaması); töre,
absans: yokluk alışkı, gelenek
absolu(t)(e): tam, kesin, saf âdet görmek: aybaşı olmak

15
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

âdetten kesilmek: yaşdönümü aerob: havacıl


başlamak aerobik: havacıl; oksijenli
ad(h)ere olmak: tutunmak aerofil: havacıl
ad(h)erens: tutunum, tutunma aerosol: püskürtü; (havada) asıltı
ad(h)ezif: yapışıcı, yapışık aeroterapi: hava sağaltımı
ad(h)ezyon: yapışma, yapışıklık, af(f)eksiyon: duygulanım;
tutunma (hastalığa) yakalanma
adinami: devinimsizlik af(f)ekt: duygudurum, duygulanım
adinamik: devinimsiz af(f)ekte: (hastalığa) yakalanmış
adipoz doku: yağdokusu af(f)ektif: duygusal
adipoz: yağlı, yağ(la ilgili) af(f)erent: getiren, getirici
adisyon: ek, ekleme, katma afaji: yutamama
aditif: ek, eklenici afali: penis oluşmaması
adjuvan: ek, tamamlayıcı, artırıcı, afazi: konuşamama, konuşma
yardımcı yitimi, sözyitimi
adneks: ekler afebril: ateşsiz
adolesan, adölesan: ergen afiliasyon: bağlantı
adolesans, adölesans: ergenlik afiliye: bağlantılı
adopted: evlat edinilmiş afinite: çekim
adoptif: benimsenilen afişe etmek: açığa çıkarmak
adrenal: böbreküstü afoni: sesyitimi
adsorban: soğurucu, yüzeyine afrodizyak: cinsel uyarıcı
bağlayan afterload: artyük
adsorbe etmek: soğurmak, ag(g)lütinasyon: kümeleşim
yüzeyine bağlamak ag(g)lütinin: kümeleştirici
adsorbe olmak: soğurulmak, agenez(is): oluşmama
yüzeye bağlanmak aging: yaşlanma
adsorpsiyon: soğurma, yüzeyine aglomerasyon: yığınlaşma, yığılma,
bağlama yumaklaşma
adult: erişkin aglomere olmak: yığınlaşmak,
advanced, advans: gelişmiş; ileri yığılmak, yumaklaşmak
adventisya: dışkatman, dışkat agnozi: tanımayitimi
advers: yan, istenmeyen, ters agoni: can çekişme
advers etki: yan etki agonist: koşutetkin
adviser: danışman, kılavuz agorafobi: alan korkusu, alan
aerasyon: havalanma ürküsü
aero (air) chamber: havakutusu agrafi: yazmayitimi

16
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

agramatizm: tümcesizlik akral: uç(la ilgili); uçbölgesi(yle


agrandisman: büyültme ilgili)
agregasyon: toplanma, bir araya akreditasyon: değerbiçme
gelme akredite etmek: değer biçmek
agrege olmak: toplanmak, bir akresyon: yapışma
araya gelmek akro-: uç
agres(s)if: saldırgan; yoğun akrodini: uçağrısı
agreve etmek: şiddetlendirmek, akrofobi: yükseklik ürküsü
artırmak akromatik: renksiz
agreve olmak: şiddetlenmek, akromatopsi: renkkörlüğü
artmak akromatizm: renkkörlüğü
air-born(e): havayla bulaşan, akromegali: uçirileşimi
havadan bulaşan akroparestezi: uçkarıncalanması
airway: havayolu akrosefali: sivribaşlılık
ajan: etken; ilaç; araç akrosefalik: sivribaşlı
ajitasyon: huzursuzluk; çalkalama akrosiyanoz: uçmorarımı
ajite: huzursuz; çalkalanmış aks: eksen
ajite etmek: huzursuz etmek; akselerasyon: hızlanma, ivme
çalkalamak akseleratör: hızlandırıcı
ajuzi: tatyitimi akselere etmek: hızlandırmak
akademik: bilimsel, bilim(le ilgili) akseptans: kabul belgesi
akademisyen: bilim insanı akseptör: alıcı (kabul eden)
akardi(y)ak: kalpsiz aksesibilite: ulaşabilirlik
akaryosit: çekirdeksiz hücre, aksesuvar: eklenti, ek
çekirdeksiz göze aksidental: kaza sonucu
akaryotik: çekirdeksiz aksilla: koltukaltı
akatizi: oturamazlık aksiller: koltukaltı(yla ilgili)
akinezi: devinimsizlik aksiyal: yatay, enine
ak(k)iz: edinsel aksiyon: etki, iş
akkiz immünite: edinsel bağışıklık aktif: etkin
aklimatasyon: iklime alışma; aktif immünite: uyarılmış
iklime alıştırma bağışıklık, etkin bağışıklık
akne: sivilce aktif immünizasyon: uyarılmış
akneiform: sivilcemsi bağışıklama, etkin bağışıklama
akolik: ödsüz aktif transport: etkin taşınım
akomodasyon: uyum; odakuyumu aktivasyon: etkinleşme,
aköz: sulu etkinleştirme; alevlenme

17
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

aktivatör: etkinleştirici, alveol(us): hava keseciği, petek;


tetikleyici kovuk, çukur
aktive etmek: etkinleştirmek alveolus dentis: dişyuvası
aktive olmak: etkinleşmek am(i)yotoni: kas gergi yitimi
aktivite: etkinlik am(i)yotrofi: kas erimesi
aktüel: güncel amaroz(is): körlük
akuadakt: geçit amasti: meme yokluğu
akustik: işitsel, işitme(yle ilgili); ambivalan: çelişik duygulu
sesbilim ambivalans: çelişik duygululuk
akut: ivegen ambiyans: ortam, hava
akümülasyon: birikim amblem: belirtke
akümüle olmak: birikmek ambliyopi: bulanık görme
akürasi: doğruluk ambulans: cankurtaran
al(l)erjen: duyargan ambulatu(v)ar: ayaktan;
al(l)erji: duyarca yüreyebilir
al(l)iterasyon: ses yinelemesi ameboid: amipsi
albinizm: akşınlık ameliorasyon: iyileşme
albino: akşın amenore: aybaşı yokluğu, aybaşı
aleksi: okuma yitimi olmama
alerjik: duyarcıl amfi: derslik
alert: uyanık amnezi: bellekyitimi; bellekkusuru
alet: aygıt, araç amnezik: bellekyitimli;
algisid, algisit: alg öldürücü (ilaç) bellekkusurlu
algorit(i)m(a): yolağı, işakışı amorf: biçimsiz
alimentar: beslenim(le ilgili) amortisman: yıpranma payı
alimentar trakt: sindirim yolu ampirik, empirik: deneyimsel,
alimentasyon: beslenme deneyime dayalı, deneysel
aljezi: ağrı duyarlılığı amplifikasyon: çoğaltma, artırma,
aljezik: ağrılı güçlendirme
-alji: … ağrısı amplifikatör: yükselteç
alkolik: alkol bağımlısı amplifiye etmek: çoğaltmak,
alkolizm: alkol bağımlılığı artırmak, güçlendirmek
alopesi: saç veya kıl dökülmesi; amplitüd(e): genlik
saçsızlık, kellik ampul: kapalı cam tüp (ilaç)
alterasyon: değişiklik ampütasyon: uçkesimi; kopma
alternan: değişimli ampüte etmek: uçkesme
alternatif: seçenek; seçenekli an-: … olmayan, -sız

18
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

anabolik: özümsel anestetik, anestezik: duyum


anabolizm(a): özümleme yokluğu; duyumsuzlaştırıcı
anaerob(ik): oksijensiz (yaşayan); anestezi: duyumyitimi
havacıl olmayan; havasız, anestezist, anestezi(y)olog:
oksijensiz anestezi uzmanı
anafilaksi: tez aşırıduyarlık anevrizma: balonlaşma,torbalaşım
anafilaktik, anafilaktoid: tez angina, anjina (pektoris): göğüs
aşırıduyarlı, tez ağrısı
aşırıduyarlık(la ilgili) anguler: açısal
anakronizm: tarih yanılgısı angulasyon: açılanma
analist: çözümleyici anhidre, anhidröz: susuz
analitik: çözümsel, çözümleyici anhidroz(is): terlememe
analiz: çözümleme anikterik: sarılıksız
analizant: çözümlenen (kişi) animasyon: canlandırma
analizör: çözümleyici anizokori: gözbebeği eşitsizliği
analjezi: ağrıdindirme,ağrıkesimi anizositoz: hücre eşitsizliği, göze
analjezik: ağrıkesici eşitsizliği
analog: benzeşik; işlevdeş anji(y)ogenez: damarlanma
analoji: benzeşim; işlevdeşlik anji(y)oplasti: damar onarımı
anamnestik: öyküsel; anımsayıcı anji(y)ospazm: damar kasılımı
anamnez: öykü; anımsama ankiloz: kaynaşım, eklem
anaplazi: başkalaşımsızlık kaynaşımı
anaplazik: başkalaşımsız ankilozan: kaynaşım yapan,
anastomoz: ağızlaş(tır)ma kaynaşımlı, kaynaşık
anazarka: genel ödem anksiyete: endişe, kaygı, tasa,
androfobi: erkek ürküsü, erkek içsıkıntısı
korkusu anoksemi: kan oksijensizliği
anekdot: öykücük, kısa öykü anoksi: oksijensizlik
anekdotal: anısal anomali: bozukluk
anekoik: yankısız anonim: adsız
anemi: kansızlık anopsi: görmezlik
anemik: kansız anoreksi: yeme isteksizliği,
anensefali: beyin yokluğu iştahsızlık
anensefalik: beyinsiz anormal: olağandışı
anerji: duyarsızlık anormallik: olağandışılık, sapkınlık
anerjik: duyarsız anosmi: kokualmazlık
ans: kangal, kıvrım

19
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

antagonist: karşıgelen, antiflojistik: yangı giderici


karşıtetkin antifungal: mantar giderici,
antagonize etmek: karşı gelmek, mantar karşıtı
karşıt etkimek antihelmintik: solucankıran,
antagonizm: karşıtetkinlik, solucan giderici
karşıtlık antihemorajik: kanama kesici,
ante-: … öncesi, öne kanama önleyici
ante(ro)grad: öne doğru antihipertansif: kan basıncı
antefleksiyon: öne bükülüm düşürücü
antemortem: ölüm öncesi antihistamin: histamin karşıtı
antenatal: doğum öncesi antikoagülan: pıhtı önleyici, pıhtı
antepartum: doğurma öncesi çözücü
anterior: ön antikodon: karşıtşifre
antero-inferior: ön-alt antikonsepsiyonel: gebelik
antero-interior: ön-iç önleyici
antero-lateral: ön-yan antikonvülzif: nöbet önleyici
antero-median: ön-orta antimalarial: sıtma ilacı
antero-posterior: ön-arka antimikotik: mantar ilacı, mantar
antero-superior: ön-üst karşıtı
anteversiyon: öne dönüklük antineoplastik: kanser ilacı
antevert: önedönük antinevraljik: sinir ağrısı dindirici
anti-: karşıt-, ... karşıtı, antiparaziter: asalak ilacı, asalak
...giderici, ... önleyici karşıtı
antiaging, anti-aging: genç antipiretik: ateş düşürücü
kalma, yaşlanmayı önleme; antiproliferatif: çoğalım önleyici
yaşlanmayı önleyici antiprüritik: kaşıntı giderici
antialerjik: duyarca önleyici, antisekretuvar: salgı önleyici
duyarca giderici antisepsi: arıtım, bulaş giderici
antibakteriyel: bakteri karşıtı antiseptik: arıtkan, bulaş gideren
antidepresan: çökkünlük giderici antispazmodik: kasılım çözücü
antidiüretik: idrar kesici antistres: gerilim giderici, gerilim
antidiyabetik: şeker düşürücü önleyici
antidot(e): panzehir antite: özgün durum
antiemetik: kusma önleyici antite morbid: hastalıklı özgün
antienfeksiyöz, antienfektif: durum
bulaş önleyici, bulaş giderici antitermik: ısı düşürücü, sıcaklık
anti-enflamatuvar: yangı giderici düşürücü

20
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

antitussif: öksürük kesici, apoptoz(is): hücre ölümü


öksürük önleyici apraksi: işlevyitimi
antivertijinöz: baş dönmesi apropriate: uygun
önleyici apse: irinkesesi, çıban
antiviral: virüs karşıtı aranjman: düzenleme; diziliş,
antraks: şarbon dizilim
antrakt: ara argüman: tartışma; sav
antropoloji: insanbilim aritmi: atım düzensizliği
antropometri: insanölçüm ark(us): kemer, yay
antropometrik: insanölçümsel arkus aorta: ana atardamar
antrum: boşluk, oyuk kemeri
anulus: halka, halkacık aroma: hoş koku
anüri: idrar yokluğu aromatik: hoş kokulu
anüs: makat array: dizilim
anyonik gap: anyon açığı arrest: durma
aort stenozu: aort darlığı arşiv: belgelik, kayıtlık
aort(a): ana atardamar artefakt: artık, kalıntı; anlamsız
ap(p)roaç: yaklaşım yapay değişiklik
ap(p)rove etmek: onaylamak arter: atardamar
ap(p)rove(d): onaylı arter(iy)oskleroz: damar sertliği
aparat, aparey: aygıt; düzenek arteriyel: atardamar(la ilgili)
apatetik: duygusuz, duyarsız, arteriyol: atardamarcık
kayıtsız arteriyovenöz: atar-
apati: kayıtsızlık, aldırmazlık toplardamar(la ilgili)
apatik: kayıtsız, aldırmaz artifisyel: yapay
apeks: tepe artikülasyon: boğumlanma,
apeni: penis yokluğu eklemlenme
apertura: delik, boğaz, ağız, artiküler: eklem(le ilgili)
açıklık artistik: sanatsal
apikal: tepe(ye ait) artralji: eklem ağrısı
aplastik: gelişimsiz artrodez: eklem dondurma
aplazi: gelişmezlik, gelişimsizlik artrodini: eklem ağrısı
aplikasyon: uygulama artropati: eklem hastalığı
aplikatör: uygulayıcı artroplasti: eklem onarımı
apne: soluk kesilmesi artropod: eklembacaklı
apofiz: kemikbaşı, kemiksivrimi artrosentez: eklemden sıvı alımı
apolar: kutupsuz artrotomi: eklem açımı

21
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

asamble: topluluk aspiratör: emçek, emeç, emmeç


as(c)it(es), assit: karında sıvı aspire etmek: emerek çekmek
birikimi astazi: ayakta duramama
as(s)ay, es(s)ey: deneme; asteni: güçyitimi
çözümleme, inceleme; yöntem astenik: güçten düşmüş
as(s)endan: çıkan, çıkıcı at(t)enüasyon: güçsüzleştirme,
as(s)ortment: karışım, güçyitirim, zayıflatma, azaltma
sınıflandırma at(t)enüe: güçsüzleştirilmiş,
as(s)osi(y)asyon: ilişki; birliktelik; zayıflatılmış, azaltılmış,
birlik at(t)itüd(e): tutum
as(s)osiye olan: eşlik eden, atak: nöbet, alevlenme; saldırı
birlikte olan atake etmek: hastalandırmak,
aseksüel: eşeysiz tutmak
aselüler: hücresiz, gözesiz ataksi: dengesizlik
asemptomatik: belirtisiz ataksik: dengesiz
asepsi: arındırma, bulaşsızlık ateist: Tanrıtanımaz
aseptik: arınık, bulaşsız ateizm: Tanrıtanımazlık
asidifikasyon: asitleştirme, ateroskleroz: damar sertliği
asitleşme atipik: olağandışı, örnekdışı,
asidite: asitlik kuraldışı
asidorezistan: aside dirençli atoksik: zehirsiz
asimetrik: bakışımsız atoni: gergiyitimi
asimilasyon: özümleme; sindirme atonik: gevşek, gergisiz
asiniform: keseciksi atrezi: deliksizlik, kapalılık
asinus: kesecik atrezik: deliksiz, kapalı
asistan: araştırma görevlisi; atri(y)al: kulakçık(la ilgili)
yardımcı atri(y)um: kulakçık
asiste: yardımlı atrofi: körelim
asiste etmek: yardım etmek, atrofik, atrofiye: körelmiş
destek olmak atuşman: sıvama
asitfast: aside dirençli audit: dinleyiciler
asit-proof: aside dirençli auditor: işitsel
as(s)osiyasyon: birliktelik augmentasyon: büyütme;
as(s)osiye olan: eşlik eden, güçlendirme
birlikte olan augmente: güçlenmiş
aspirasyon: emerek çekme; içe availibilite: yararlanım; uygunluk
çekilme, emiş avantaj: üstünlük, yarar

22
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

avasküler: damarsız benign: iyicil, iyi huylu


avidite: isteklilik bi(y)oavai(li)bilite: biyoyararlanım
avirülan: hastalandırmayan bi(y)opsi: doku örneği; doku
avitaminoz: vitamin eksikliği örneklemesi
avülsiyon: kopma bi(y)oşimik: biyokimyasal
aylıtsel, islet cell: adacık gözesi, bias: yan tutma, yanlılık, kayırma
adacık hücresi b.i.d.: günde iki kez
bidistile: ikildamıtık
bifazik: ikievreli
B bifid: ayrık, çatallı, yarık
bifokal: ikiodaklı
background: altyapı; artalan bifürkasyo(n): çatallanım,
bakteri(y)ostatik: bakteri çatallanma
üretmeyen bigemine: eş; çift; ikiz
bakterisid(al): bakteri öldürücü bihevyor: davranış
balans: denge bihevyoral: davranışsal
balans point: denge noktası biküspit: ikili kapakçık
bandaj: sargı bilateral: ikiyanlı, ikitaraflı
bandıl, bandle, bundle: demet biliyer: safra(yla ilgili), öd(le
bant: sargı; şerit ilgili)
bar: çubuk; bar (havabasıncı bimanuel: ikielle, çiftelle
ölçüsü) bimodal: ikitepeli
bariyer: engel binoküler: ikibakarlı
baseline: anahat, temel; taban bipartit(e): ikiparçalı
çizgisi bipedal: ikiayaklı
basis: temel, taban, altyüz bipolar: ikikutuplu
batın: karın biseksüel: ikieşeyli; iki cinse
battered child: dövülmüş çocuk, yönelimli
hırpalanmış çocuk bistüri: bıçak
baypas, bypass: köprüleme, bivalan: ikideğerli, ikideğerlikli
aşırtma, yangeçit; yangeçiş biyoloji: dirimbilim
baz eksesi (BE): baz çokluğu, baz biyosid(al): canlı öldürücü
fazlalığı biyotransformasyon:
baz(al): temel; alt -blast: -göze(si) öncüsü
bazis krani, basis cranii: bleb: sulu kabarcık
kafatabanı blender: karıştırıcı
beam: demet

23
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

blister: kabarcık; uçuk; bursa: kese, torba


basçıkar (ilaç) buşon: tıkaç
blok: engel; durma; bina buton: düğme
blokaj: durdurma; tıkanma, bünye: beden yapısı
tıkanıklık bypass: köprüleme, aşırtma,
bloke etmek: durdurmak yangeçit; yangeçiş
bloker, blokör: durdurucu; by-product: yanürün
engelleyici
body: cisim, cisimcik; beden
body mass indeks: beden kütlesi
göstergesi
C
bold: koyu c/s (sezaryen): açımlı doğurtma
bolus: birden; bol, kitle, küme cafe au lait lekesi:
booster: pekiştirici sütlükahverengi leke
borderline: sınır, sınırda capture, kepçır: tutma, yakalama
-born(e): … kaynaklı case: olgu
brace: destek catch up growth: yakalama
bradi-: yavaş(lama) büyümesi
bradiakuzi: ağır işitme caucasian: beyaz ırktan
braki-: kısa cenin: dölüt
branş: dal cevap profili: yanıt biçimi
break-point: sınır noktası cevher: öz; özdek
breakthrough: araya giren chamber: oda; kutu; odacık
breath-hold(ing): soluk tutmalı chapter: bölüm
breys (brace): destek check-list: denetim çizelgesi
bridging: köprüleşme; köprüleme cherry red: kiraz kırmızısı
brit: yapışıklık child resistant: çocuk korumalı
bronkografi: solunumağacı filmi cihaz: aygıt
buffer: tampon citation index: kaynak gösterme
buffy-coat: kıryay kütüğü
buji: dalmaç clubfoot: yumruayak
bukkal: yanak içi(yle ilgili) coefficient: katsayı
bulb(us): yuvar coil: sargı
bulbus okuli: gözyuvarı, gözküresi coin lesion:
buldging: şişkinlik, çıkıntı comet tail: kuyrukluyıldız
buluğ (çağı): ergenlik compound: bileşik
bulyon, buyyon: etsuyu corrected: düzeltilmiş

24
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

cost-effective: eder-etkin debi: akım hacmi, akım oylumu


counter: sayaç debil: bitkin, halsiz, güçsüz
crossbreed(ing): kırmalama, debilitan: bitkinleştirici,
melezleme güçsüzleştirici
C/S, sezaryen sekşın: açımlı debilite: bitkinlik, halsizlik,
doğurtma güçsüzlük
CT, kompüterize tomografi: BT, debridman: yara temizliği, yara
bilgisayarlı kesitçekim kazıması
(tomografi) debulking: kitle azaltıcı, hacim
curriculum vitae (CV): özgeçmiş azaltıcı
curve: eğri dedektör: saptayıcı
curvilinear: eğriçizgisel, eğrisel dediferansi(y)asyon: ayrımlaşma
cut down: damaraçımı yitimi
cut-off: sınırdeğer, ayrım değeri de fakto: edimli, edimli olarak
defans: savunma
defekasyon: dışkılama
Ç defekt: kusur, bozukluk, eksiklik
defektif: kusurlu, bozuk, eksik
çek (check) etmek: yoklamak defeyans: bayılma, baygınlık
çekap (check-up): sağlık deficiency: eksiklik
yoklaması deficient: eksik
çekum: körbağırsak defisit: açık
çomak: genç akyuvar deflorasyon: kızlık bozma
deformasyon: biçim bozukluğu,

D
biçimini bozmak
deforme: bozuk biçimli, biçimsiz
d(ı)rastik: zorlayıcı, şiddetli deformite: biçim bozukluğu
d(i)ren: akıtaç degradasyon: yıkım, parçalanma
d(i)renaj: akıtım degranülasyon: tanecik boşalımı
daltonizm: renk körlüğü dehidratasyon: suyitimi
dansi(to)metre: yoğunlukölçer dejavu: görmüşgibilik, yaşanmışlık
dansite: yoğunluk; (filmde) duygusu
koyuluk dejenerasyon: yozlaşma, bozulma
data: veri dejeneratif: yozlaştırıcı, bozucu
DC, direkt akım: doğru akım dejenere: yoz, yozlaşmış
dead-line: süre sonu dekad, dekat: onyıl

25
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

dekalsifikasyon: kireçsizleşme, demonstratif: tanıtıcı


kireçsizleştirme demulsan, demulsent: yatıştırıcı,
dekapitasyon: başı ayırmak dindirici; örtücü (ilaç)
dekolman: ayrılma denatürasyon: bozunma, bozulma
dekolorasyon: renksizleşme denatüre: bozunmuş, bozulmuş
dekompansasyon: dendrit: dallantı
dengelenememe, telafi denervasyon: sinirsizleş(tir)me
edilememe, yetmezlik denovo, de novo: yeni; kendi
dekompanse: dengelenememiş, olarak; kendiliğinden;
telafi edilememiş, yetmez dental: diş(le ilgili)
dekompoze olmak: ayrışmak, dentist: diş hekimi
parçalanmak deontoloji: davranış kuralları
dekompozisyon: ayrışım, bilimi
parçalanma departman: bölüm
dekompresyon: bası kaldırma, depersonalizasyon:
basıdan kurtulma; basınç kimliksizleşme
kaldırma depigmentasyon: renkyitimi
dekonjestan: kandolum giderici, depilasyon: kılsızlaştırma
göllenme giderici depilatör: kıldökücü; kılsökücü
dekonjesyone etmek: kandolum deplase etmek: yer değiştirtmek
gidermek, göllenmeyi gidermek deplase olmak: yer değiştirmek
dekstroz, glikoz, glukoz: üzüm deplesyon: boşalma, tükenme
şekeri, depo: uzun salımlı (ilaç); ambar;
dekübit(us): yatar durumda yığım
dekübit(us) ülseri: yatak yarası depolama: yığma
delesyon: kayıp; silme, çıkarma depozit: birikinti, çökelti, kalıntı
deliri(y)um: çıldırı depres(s)an, depresif: çökkün;
delüzyon: yanılsama baskılayıcı, çökkünleştirici
dem(i)yelinizan:miyelinsizleştirici depresyon: çökkünlük, çökme,
demans: bunama çöküntü; baskılanma
demarkasyon: sınır deprivasyon: yoksunluk
demarke: sınırlı, ayrık derealizasyon: gerçeklik yitimi
demineralizasyon: derepres(s)e: baskıdan kurtulmuş
mineralsizleş(tir)me derepresyon: baskının kalkması
demografi: nüfusbilim derivasyon: türev, türeme,
demonstrasyon: görsel anlatım; türetme, köken
gösteri; gösterme derivatif, derive: türev, türemiş

26
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

derma-, dermato, dermo-: detachment: (yerinden) ayrılma


deri(yle ilgili) detay: ayrıntı
dermabrazyon: deri kazıma deteri(y)asyon: gerileme,bozulma
dermal, dermatik: deri(yle ilgili) deterjan: arıtıcı
dermatoglifiks: deri çizgileri; determinan(t): belirleyen,
deriçizgibilim belirleyici
dermatolog: deri hastalıkları determinasyon: belirlenim;
uzmanı belirleme, belirleyicilik
dermatoloji: deri hastalıkları determine: belirlenmiş, belirli
bilimi determine etmek: belirlemek
dermatolojik: deri hastalıkları(yla detoksifikasyon: zehirsizleştirme
ilgili) detrusör: (aşağı, dışa) itici, itken
dermatom: duyu alanı devaskülarizasyon:
dermatoz: deri hastalığı damarsızlaştırma
dermis: altderi developer: geliştirici
dermoaktif: deriyi etkileyen development: gelişim
dermoid: derimsi developmental: gelişimsel
derogasyon: ayrıklık devi(y)asyon: sapma, eğrilme
desatüre: doygunluğu azalmış devitalizasyon: öldürme,
deselerasyon: yavaşlama cansızlaştırma;
desendan: inen, inici duyarsızlaştırma
desensitizasyon: duyarsızlaşma, devolüsyon: gerileme, bozulma
duyarsızlaştırma dezavantaj: engel, yararsızlık,
desensus: iniş kazançsızlık
desikant: kurututan, nem alıcı dezenfeksiyon: bulaşsızlaştırma
desikasyon: kurututma dezenfektan: bulaşımkıran
desikatör: kurututucu dezenfekte etmek:
desk: masa bulaşsızlaştırmak
deskalasyon: azalım dezoryantasyon: yönelim
deskuamasyon: kepeklenme, bozukluğu
kavlama, soyulma di-: iki, çift
deskuamatif: kepeklenen, pul pul di(y)abet: şeker hastalığı
dökülen di(y)abetik: şeker hastalığı(yla
destrüksiyon: yıkım ilgili), şeker hastası
destrüktif: yıkıcı di(y)aforetik: terletici;
deşarj: boşalım terleme(yle ilgili)
deşarj olmak: boşalmak di(y)aforez: terleme

27
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

digenetik: ikiüremli
di(y)afram: böleç, zar digestif: sindirim(le ilgili),
di(y)agnostik: tanısal; tanı sindirici
koydurucu dijital: parmak(la ilgili); sayısal
di(y)agnoz: tanı dikaryotik: iki çekirdekli
di(y)agonal: verev, köşegen dilatasyon: genişleme
di(y)agram: çizenek dilate: genişlemiş
di(y)alektik: eytişim dilate etmek: genişletmek
di(y)aliz: süzme, süzülme dilüe: seyreltik, seyreltilmiş
di(y)alizat: süzüntü dilüe etmek: seyreltmek,
di(y)alizör: süzücü yoğunluğunu azaltmak
di(y)alog: ikili konuşma dilüent: seyreltici
di(y)apazon: ses çatalı dilüsyon: seyreltme
di(y)apedez: sızma, yuvargöçü dimpl(e): çukurcuk, gamze
di(y)aper: arabezi dinamik: devingen
di(y)aper rash: pişik dipfriz, deep-freeze: derin
di(y)are: ishal, sürgün dondurucu
di(y)astol: gevşem diplo-: çift, iki
di(y)atermi: ısı sağaltımı diploid: çift takımlı
di(y)atez: yatkınlık diplopi: çiftgörme
di(y)et: besidüzeni, beslenme dipolar: iki kutuplu
di(y)etetik: besinbilim, direksiyonel: yönlendirilmiş
besinbilim(le ilgili) direkt: doğrudan, düz
di(y)etisyen: beslenme uzmanı direktif: buyruk, emir
dia: saydam (resim) direktör: yönetmen, yönetici
dia-: içinden, arasından diren: akıtaç
difazik: ikievreli dis-: bozuk, kötü, güç
diferansiyasyon: ayrımlaşma, dis(s)eke etmek: keserek
farklılaşma ayırmak
diferansiye: ayrımlaşmış, dis(s)emine: yaygın, yayılmış
farklılaşmış dis(s)olüsyon: çözünme
differansiyel di(y)agnoz: ayırıcı dis(s)osi(y)asyon: ayrışım,
tanı ayrışma, ayrıştırma
diffüz: yaygın discharge, disçarç: atma, atık,
diffüzyon: geçiş akıntı
difraksiyon: kırınım disekilibri(y)um: dengesizlik,
difteri: kuşpalazı eşitsizlik

28
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

diseksiyon: kesip ayırma displastik, displazik: bozuk


disfaji: yutma güçlüğü gelişmiş
disfoni: konuşma güçlüğü displazi: gelişim bozukluğu
disfonksiyon: işlev bozukluğu dispne: solunum güçlüğü
disfonksiyonel: işlevsel olmayan dispozabl(e): kullanat
disfori: rahatsızlık duygusu disproporsiyone(l): orantısız
disinformasyon: yanlış disregülasyon: düzeni bozma;
bilgilendirme düzensizlik, düzen bozukluğu
disintegrasyon: parçalanma, distribüsyon: dağılım, dağıtım
dağılma distribütör: dağıtıcı
disiplin: bilim dalı; bilgi disritmi: atım düzensizliği
diskaşın, discussion: tartışma dissinerji: uyumsuzluk
disket: distal: (merkezden) uzak, uç
diskinezi: devinim bozukluğu distandü: gergin, şişkin
diskontinyus: kesikli distansiyon: gerginlik
diskordans: benzeşmezlik, distilasyon: damıtım, damıtma
uyumsuzluk distile: damıtık, damıtılmış
diskordant: benzeşmez, uyumsuz distile etmek: damıtmak
diskrazi: bozukluk distimi: zihinsel çökkünlük, akıl
diskriminasyon: ayırım, ayırma durgunluğu
yetisi, ayrımcılık distoni: gergi bozukluğu
disleksi: anlaşılır okuyamama distorsiyon: biçimsel bozulma;
dislokasyon: çıkık burkulma; çarpıtma
dismatür(e): yoz gelişim distosi: güç doğum
dismenore: ağrılı aybaşı distres: sıkıntı, zorluk
dismorfizm: biçim bozukluğu distribüsyon: dağılım, dağıtım
disorder: bozukluk, hastalık, distribütör: dağıtımcı
düzensizlik distrofi: yozlaşım; yoz oluşum
disosiasyon: ayrışma diüretik: idrar artırıcı, idrar
disosiye: ayrışmış, ayrı söktürücü
dispanser: diürez: işeme, idrar atımı
dispensır: dağıtıcı diürnal: günlük; gündüz(le ilgili)
dispepsi: sindirim güçlüğü, divalan: iki değerli
hazımsızlık diverjans: ıraksama, uzaklaşma
dispers(e): dağılmış diversite: çeşitlilik, başkalık,
dispersif: dağınık ayrım, fark
dispersiyon: saçılma, dağılma

29
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

divertikül: köruzantı, körçıkıntı, döküman: belge


çıkmaz dökümantasyon: belgeleme
divizyon: bölünme; bölüm draft: taslak
diz(z)ines(s): baş dönmesi, dramatik: çarpıcı
sersemlik drift: sürüklenme
dizanteri: kanlı ishal drog: ilaç
dizayn: çizim, tasarım dromedary sign: hörgüç bulgusu
dizayn(e) etmek: tasarlamak dual: ikili
dizüri: ağrılı (yanmalı) işeme dualist:
doktor: hekim duble: çift, iki kez, iki kat
doktrin: öğreti duktuler: borusal, boru(yla ilgili)
doliko-: uzun duktuli: borucuk
dolikoektazik: uzamış ve duktus: boru
genişlemiş dumping: hızlı emilim
domain: bölge duodenal: onikiparmak
domene: almaç bölgesi bağırsağı(yla ilgili)
domestik: evcil duodenum: onikiparmak bağırsağı
dominan(t): baskın, başat duoterapi: ikili sağaltım
dominans: baskınlık, başatlık duplikasyon: ikilenme
done: veri duraplasti: dura onarımı
donör: verici duş: (iç organları) yıkama,yıkanma
doping: uyarma, uyarıcı dwarf: cüce
dorman(t): uyuyan dwarfism: cücelik
dorsal: sırt(la ilgili), arka(yla
ilgili)
dorsifleksiyon: geriye bükme
dorso-lomber: sırt-bel(le ilgili)
E
dorsum: sırt, arka eau: su
dot blot: nokta emdirimi edisyon: basım
double bubble: çift kabarcık editör: yayın yönetmeni, yayman
double-blind: çift kör editöryal: başyazı
down-regülasyon: altayarlanım, ef(f)ektör: etkileyen
düşürerek düzenleme ef(f)erent: götüren
doz: verit, ölçü ef(f)üzyon: sıvı (birikimi)
dozaj: kullanım ölçüsü, düzem efekt: etki
doze etmek: ölçüsünü ayarlamak efektif: etkin, etkili
dozimetre: ışınölçer

30
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

efervesan: köpüren, kaynayan, eksesif: aşırı


kabaran eksfol(i)(y)atif: pullanımlı,
efficacy: etkinlik dökülen, soyulgan
eflüks, efflux: dışatım, dışakım eksfoli(y)asyon: pullanma,
efor: çaba dökülme, soyulma
ego: ben, benlik ekshalasyon: solukverim, soluk
egzajerasyon: abartı verme
egzajere: abartılı eksibisyon: sergi, sergileme
egzajere etmek: abartmak eksipiyan: sıvağ, dolgu özdeği,
egzama: mayasıl dolgu maddesi
egzersiz: alıştırma; çalışma eksitabilite: uyarılganlık,
ejeksiyon: fışkırma uyarılabilirlik
ejeksiyon fraksiyonu: fışkırtma eksitabl(e): uyarılgan, uyarılabilir
yüzdesi eksitasyon: uyarma, uyarılma
ejeksiyon kliği: fışkırtma sesi eksitatör: uyarıcı
ejekülasyon: boşalım, belgelmesi eksite etmek: uyarmak
ejekülat: meni, belsuyu eksitus: ölüm
ekarte etmek: dışlamak eksize etmek: kesip çıkarmak
ekartör: ayırgaç eksizyon: kesip çıkarma
ekilibrium: denge eksklüzif: özel
ekimotik: morarmış eksklüzyon: dışlama
ekimoz: (deride) morartı, göğerti ekskori(y)asyon: deriyi sıyırma
ekip: takım ekskresyon: atılım, boşaltım; atık,
ekipman: donanım, araç-gereç boşaltı
ekivalan: eşdeğer eksojen: dışsal, dışkaynaklı
eklampsi: eksotermik: ısıveren
eko: yankı ekspanse olmak: genişlemek,
ekojen: yankı veren genleşmek
ekojenite: yankısallık ekspansiyon: genişleme, genleşme
ekol: çığır, okul ekspektoran: balgam söktürücü
ekoloji: çevrebilim ekspektorasyon: balgam çıkarma
eks: ölü eksper: uzman
eks olmak: ölmek eksperiment: deney
eksantem: deri döküntüsü eksperimental: denel, deneysel
eksantematöz: döküntülü (deride) eksperimentasyon: deney yapma;
eksazerbasyon: azma, alevlenme deneyim
ekses, excess: çokluk, fazlalık ekspir(i)yum: solukverim

31
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

ekspirasyon: solukverim, soluk ekstrensek, ekstrinsik: dışsal,


verme; sonlanma dış, dıştan
eksplorasyon: açıp inceleme ekstripiye etmek: tümüyle
eksploratuvar: tanı amaçlı çıkarmak
eksplore etmek: açıp incelemek ekstrofi: içi dışına dönme,
eksplosif: patlayıcı tersyüz olma
ekspojur: karşılaşma, maruz ekstrude etmek: dışarı atmak
kalma eksüda: yangı sıvısı
ekspresyon: sergileme; anlatım; eksüdasyon: sızım, yangı sıvısı
dışavurum sızımı
ekspulsiyon: dışarı itme eksüdatif: sızımlı
-ektazi: … genişlemesi
ekstansiyon: genişleme; açılma ektazi: genişleme
ekstansör: açan, geren ekto-: dış-, dış(la ilgili)
ekstensif: yaygın, uzanımlı ektoderm: dışderi; dıştabaka,
eksternal: dışsal, dış(la ilgili) dışyaprak
eksterne etmek: taburcu etmek, -ektomi: … alım(ı), … çıkarım(ı)
hastaneden çıkarmak ektopi: yerdışılık (organ)
ekstirpasyon: tümüyle çıkarma ektopik: yerdışı (organ)
ekstra: artık, ek, fazladan ektropion: dışa katlanım
ekstra-: -dışı (gözkapağında)
ekstrakorporal: bedendışı ekülibri(y)um: denge
ekstraksiyon: çekip çıkarma; öz ekzantem: deri döküntüsü
eldeleme ekzantema subitum: altıncı
ekstrapolasyon: bilinene dayanan hastalık
öngörü ekzanterasyon: çıkarma
ekstrasel(l)üler: hücredışı, (çevresiyle birlikte)
gözedışı ekzantrik: ayrıksı, sıradışı,
ekstravazasyon: damar dışına alışılmadık
sızma ekzo-: dış-, dış(la ilgili)
ekstraversiyon: dışadönüklük ekzofitik: dışa büyüyen
ekstravert: dışadönük ekzoftalmi:
ekstre: öz, özüt ekzojen: dışsal, dış kaynaklı
ekstrem: aşırı, uç, en uçta, en ekzokrin: dışsalgı
kenarda ekzositoz: göze dışına çıkma;
ekstremite: kol veya bacak çıkıntı (kemikte)
ekzoterik: dışsal; dış kaynaklı

32
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

ekzotoksin: dışzehir, dışağı emplant: içek, ek


elastik: esnek emplantasyon: içeyerleşim,
elastikiyet, elastisite: esneklik içeyerleştirim, çimlenme
elektif: seçici, seçmeli; (zamanı) empotans: (cinsel) güçsüzlük
isteğe bağlı empoze: benimsetilmiş, dayatılmış
elektro-: elektrik(le ilgili), empoze etmek: benimsetmek,
akım(la ilgili) dayatmak
eleman: öge, unsur; çalışan emülsiyon: sıvı asıltı; sıvı karışım
elementer: temel (birbiriyle birleşmeyen)
elevasyon: yükselme, yükseltme en bloc, en blok: bütün olarak
eleve: yükselmiş enamel: diş minesi
eliksir: sıvı ilaç enantem: döküntü (mukozada)
eliminasyon: atılma, uzaklaştırma enantematöz: döküntülü (mukoza)
elimine etmek: atmak, end-: son-, uç-
uzaklaştırmak end(-)point: sonnokta
elit: seçkin endeksleme: ayarlama
elongasyon: uzama, uzantı endemi: yerel ve her zaman
elonge: uzamış görülen (hastalık)
elüsyon: yıkayarak ayırma endemik: yerel, yerleşik
e-mail: e-mektup endikasyon: kullanım alanı,
emaskulasyon: hadım etme iyigelirlik; gerekirlik
emboli: damar tıkacı; damar endike: iyi gelen
tıkanması endike olmak: iyi gelmek;
embriyo(n): dölet, öndölüt gerekmek
emergency: acil endo-: iç-, iç(le ilgili)
emeritus: emekli endoderm: içderi; içtabaka,
emetik: kusturucu içyaprak
emezis: kusma endojen: içsel, iç kaynaklı
emisyon: dışa verme, akıntı endokrin: içsalgı
(belsuyu) endokrinoloji: içsalgıbilim
emol(i)(y)ant: (deriyi) yumuşatıcı; endokrinolojik: içsalgıbilim(le
yatıştırıcı ilgili)
emosyonel: duygusal; dokunaklı; endoskopi: içbakı
duyarlı endotermik: ısıalan
empati: gönüldeşlik, duygudaşlık endotoksin: içtoksin, içzehir,
empirik, ampirik: deneyimsel, içağı
deneyime dayalı endüklemek: başlatmak

33
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

endüksiyon: başlatma enter(o)-: bağırsak-, bağırsak(la


endürasyon: sertleşme, sertleşim, ilgili); -arası
sertlik enteral, enterik: bağırsak
enema: lavman, yıkama yoluyla, bağırsak(la ilgili)
enfeksiyon: bulaş, bulaşım enteresan: ilginç
enfeksiyöz: bulaşıcı, bulaşlı enterese etmek: ilgilendirmek
enfekte: bulaşlı, bulaşmış enterik coated: bağırsakta açılan
enfekte olmak: (enfeksiyon entermitan: aralıklı, durup
etkeni) bulaşmak başlayan, yitip beliren
enflamasyon: yangı enternasyonal: uluslararası
enflamatuvar: yangılı entoksikasyon: zehirlenme
enformasyon: bilgi entomoloji: böcekbilim
enformatik: bilgi veren entrensek: içsel, iç kaynaklı
enhancement, enhansment: entropi(y)on: içekatlanım
güçlenme (gözkapağında)
enjeksiyon: iğne yapma entrovert: içedönük
enjektabl(e): iğneyle verilmeye entübasyon: borulama
elverişli entübe: borulanmış, boru takılmış
enjekte etmek: iğneyle vermek entübe etmek: boru takmak
enjektör: İğne, şırınga entüisyon: sezgi, sezi
enkoding: şifreleme entüitif: sezgisel, sezili
enkontinans: tutamama, kaçırma enükleasyon: bütünüyle çıkarma
enkopresis: dışkı kaçırma (çevre dokudan soyularak);
enkübatör: kuluçkalık; küvöz çekirdeksizleştirme
ensektisid: böcek öldürücü enürez(is): idrar kaçırma
ensest: enürezis noktürna: gece işemesi,
ensidans: sıklık yatak ıslatma
enstantane: anlıkgörüntü envelop: kılıf
enstitü: kurum; eğitim kurumu envolüsyon: normale dönme;
enstrüman: aygıt gerileme (işlevsel ve fiziksel)
enstrümantasyon: aygıtlandırma epanşman: sıvı toplanması, sıvı
ensüflasyon: üfleme epi-: üst-, üzerinde, üstünde
entegrasyon: bütünleşim epidemi: salgın
entegre: bütünleşmiş epidemik: salgın(la ilgili)
entel(l)ektüel: aydın epidemiyoloji: sağlık araştırma
entemoloji: böcekbilim yöntembilim;
enter: girme epiderm(is): üstderi

34
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

epidermal: deriden es(s)ay: deneme, deney; ölçme


epidural: duraüstü esans: koku, koku özü
epifiz: kemikucu esansiyel: temel; nedeni
epifora: göz yaşarması bilinmeyen
epigastri(y)um: orta üstkarın escape: sızıntı; kaçak; salıverilme
epikardiyak: kalp çevresi(yle ilgili) eskar, skar: yaraizi; nedbe
epikriz: çıkış özeti, dosya özeti estetik:
epilasyon: kılsızlaştırma estimate: ölçmek, hesaplamak
epilatör: kıldökücü; kıl sökücü et(i)yoloji: neden, nedenler
epilepsi: sara et(i)yolojik: nedensel
epileptiform: nöbetler halinde etap: adım, aşama
epileptojen: nöbet oluşturan etik: töre; törebilim; törel
epiploik: karınzarı(yla ilgili), etimoloji: kökenbilim
omentum(la ilgili) etnik: budunsal
epistaksis: burun kanaması ECTS: AKAD (Avrupa kredi
epitelizan: epitel oluşturucu aktarım dizgesi)
epizyo-: vulva(yla ilgili) etüt: önçalışma; inceleme
epizyotomi: vulvakesisi eu-: uygun; normal; gerçek
eradikasyon: yokedim eukaryot, ökaryot: gerçek
ereksiyon: dikleşme; sertleşme çekirdekli
erektör: diktutan, kaldıran evakuasyon: boşaltma
ergonomik: işbilim; evalüasyon: değerlendirme
eritem: kızartı evalüe etmek: değerlendirmek
eritema enfeksiyozum: beşinci evantrasyon: karın dışına çıkma;
hastalık yükselme (diyafram)
eritematö(z): kızarık evaporasyon: buharlaşma
eritroblast: önalyuvar, evaporatör: buharlaştırıcı
öncülalyuvar eversiyon: dışa dönme
eritropo(i)etik: alyuvar yapımı(yla evidens, evidence: kanıt
ilgili) eviserasyon: içini boşaltma; dışarı
eritropo(i)ez: alyuvar yapımı çıkma (iç organ)
eritrosit: alyuvar evok(ed): uyarılmış
erizipel: yılancık evolüsyon: evrim
erode etmek: aşındırmak exchange: değiştirmek, değişim
erozyon: aşınma, aşındırma exchange transfüzyon: kan
error: hata değişimi
erüpsiyon: döküntü; diş çıkması excimer:

35
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

farmakolojik: ilaçbilimsel,
ilaçbilim(le ilgili)
F farmakope: ilaç kılavuzu
fas(i)yal: yüz(le ilgili); akzar(la
f(u)ronkül: çıban ilgili)
fagosit: yutargöze, yutarhücre faset: yüzey
fagosite etmek: yutmak fasil(it)atör: kolaylaştırıcı
fagosite olmak: yutulmak fasilitasyon: kolaylaştırma
fagositoz: göze yutarlığı, hücre fasilite: kolaylık;
yutarlığı fasya: akzar
failure: yetmezlik; başarısızlık fat: yağ
failure to thrive: gelişme geriliği fatal: ölümcül, öldürücü, ölüme yol
faj: bakteri virüsü açan
fako-: gözmerceği(yle ilgili) fatalite: öldürücülük; ölüm
faks: belgeç, belgegeçer fatik: bitkin, bitkinlik
faktör: etmen fatty asit: yağ asidi
fakültatif: uyumsal faz: evre
falanks: parmak kemiği febril: ateşli
fals(e): yanlış; yalancı feçes: dışkı
familya: aile feedback: geribildirim;
familyal: ailesel geribesleme
fan: hayran; pervane feeding tüp: beslenme borusu
fanatik: bağnaz fekal: dışkısal, dışkı(yla ilgili)
fantazi: düşlem fekal impakşın, fecal impaction:
fantom: hayalet sıkışıp sertleşmiş dışkı
farenks, farinks: boğaz, yutak fekal oral yol: dışkı-ağız yolu
faringeal: boğaz(la ilgili), yutak(la fellow: yandal araştırma görevlisi
ilgili) female: dişi
farma(ko)-: ilaç(la ilgili) feminizasyon: dişileşme
farmakodinami: ilaçetkisi femoral: uyluk(la ilgili), uyluksal
farmakodinamik: ilaçetkisi(yle femur: uylukkemiği
ilgili); ilaçetkibilim fenestra: pencere, delik
farmakokinetik: ilaçyazgısı(yla) fenomen: olağandışı veya ilginç
ilgili; ilaçyazgıbilim durum (kişi, olay)
farmakokinezi: ilaçyazgısı fenotip: dışyapı
farmakolog: ilaçbilim uzmanı ferment: maya
farmakoloji: ilaçbilim fermentasyon: mayalanma

36
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

fertil: döllenebilen, dölleyebilen fissür: çatlak, yarık


fertilizasyon: döllenme, dölleme fistül: akarca
fetal, fötal: dölüt(le ilgili) fitness: sağlıklılık
fetid: kokuşuk fizibilite: yapılabilirlik
fetor: kötü koku fizyoloji: işlevbilim
fetus, fötus, fötüs: dölüt fizyolojik: işlevbilimsel; doğal
fever: ateş işlevli
fiber: lif, iplik fizyon: bölünme, çoğalma; ayrılma
fibril: lifçik, iplikçik fizyopatoloji:işlev bozukluk bilimi
fibrilasyon: çırpınım fizyoterapi: fizik tedavi
fibröz: lifli, ipliksi flagel(la), flajel(la): kamçı
field: alan flakon: küçük şişe
field of view: görüntü alanı flank: böğür
figür: şekil; rakam flare: alevlenme
figürasyon: biçimleme flash, flaş: ani ışık, parıltı
fihrist: içindekiler flash-disk, flaş-disk: yığımbellek
fiksasyon: saplantı; saplanma; flatter: salıncak; içyeli
sabitleştirme flatülans: içyeli
fiksatif: sabitleştirici, sıkı tutucu flebo-: toplardamar(la ilgili)
fikse etmek: sabitleştirmek; flebolit: toplardamar taşı
kalıcılaştırmak flegmon: bağdoku yangısı
fikse olmak: odaklanmak, saplanıp fleksibilite: esneklik
kalmak fleksibl(e): esnek
fil(i)m: çok ince tabaka, zar fleksiyon: bükülüm, bükülme;
filament: iplik, tel bükme; esneme
filamentöz: ipliksi fleksör: bükücü, eğici
filiform: ipliksi fleksura: dönemeç, dirsek,
filogenez: soyoluş büküntü
filtrasyon: süzme; süzülme flep: kapak
filtrat: süzüntü flokülasyon: bulanıklaşma,
filtre: süzgeç, süzek topaklanma
filum: iplik; budun flora: bitey
filum terminale: uçiplik floroskopi: ışınbakı
fimbri(y)a: saçak, saçaksı yapı flow: akım, akış
final: son flowmetre: akışölçer
first aid: ilkyardım fluktuan: dalgalı
first-pass: ilk geçiş

37
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

fluktuasyon: dalgalanım; dalga fortifiyer: güçlendirici,


duygusu varsıllaştırıcı,
flushing: ani kızarıklık fossa: çukur
foam cell: köpük hücre fotik stimülasyon: ışıluyarım
fobi: ürkü foto-: ışıl, ışık(la ilgili)
-fobi: … ürküsü fotodisintegrasyon: ışılayrışım,
fokal: odaksal; yerel ışıkbozunum
fokus: odak fotofobi: ışık ürküsü
fold: katlantı, kıvrım fotokopi: tıpkıçekim
fol(l)ikül: kesecik fötal, fetal: dölüt(le ilgili)
folio, folyo: yaprak föy: kağıt, yaprak (kağıt)
follow up: izlem fragman: parça; parçacık
fonasyon: ses çıkarma fragmantasyon: parçalanma
fonetik: konuşma(yla ilgili), sesle fragmante: parçalanmış
ilgili; sesbilim frajil: kırılgan, dirençsiz
fonksiyon: işlev frajilite: kırılganlık, dirençsizlik
fonksiyonel: işlevsel fraksiyon: parça, bölüm, kesim;
fontanel: bıngıldak bölüngü
fontikül: bıngıldak fraksiyone: parçalı, bölümlü;
foramen: delik parçalanmış
foregut: önbağırsak fraktür: kırık
forensik: adli frame: çerçeve
form: biçim; belge, çizelge frame rate: çerçeve hızı
formal: resmi; biçimsel free: serbest
formasyon: biçimlenme; oluşum frekans: sıklık
format: biçim frenu(i)lum: bağcık, dizgincik,
forme: biçimli gemcik
formüla: hazır mama, tecimsel frijid: (cinsel yönden, eşeysel
mama yönden) soğuk
formülasyon: biçimlendirme frijidite: (cinsel, eşeysel)
formüle etmek: biçimlendirmek soğukluk
formüleri: ilaç kılavuzu friksiyon: sürtünme; sürtüşme
forniks: çıkmaz; kemer; tavan frontal: alınsal, alın(la ilgili)
forse(d), force(d): zorlu, frot(t)i: yayma
zorlanmış frotman: sürtünme sesi
forseps: doğumkaşığı; kaşık; frozen: donmuş; dondurulmuş
kıskaç frusturasyon: düş kırıklığı

38
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

full-term: gününde doğan gap: aralık, açıklık, gedik


full time: tamgün gap junction: aralıklı birleşme
fulminan(t): (hızla) yayılan, yeri
ilerleyen, kötüleşen gargara: çalkalama
fumigasyon: tütsüleme gargoyman: gurultu
fundemental: temel garnitür: bezenti
fundus: dip gasping: soluğu kesilme, güçlükle
fungal: mantar(la ilgili) soluma
fungus: mantar gastr(o)-, gastrik: mide(yle ilgili)
fungusid: mantar öldürücü gastralji: mide ağrısı
fuziform: iğsi gastrektomi: mide çıkarımı
füzyon: kaynaşma, kaynaşım gastrit: mide yangısı
gastro(-)intestinal: mide-
bağırsak(la ilgili)
G gastro(-)intestinal sistem:
sindirim dizgesi, sindirim
gag: öğürme yolları
gaita, gayta: dışkı gastroenterolog: sindirimbilim
gal(l)o(p): dörtnala uzmanı
gal(l)o(p) ritmi: üçlü (dörtlü) gastroenteroloji: sindirimbilim
dizem gastrointestinal trakt: sindirim
galaktografi: sütyolu filmi dizgesi, sindirim yolları
galaktore: süt akması gastroplasti: mide onarımı
galaktosel: süt kisti gastroskopi: mide bakısı
galaktoşezi: süt durması gavaj: dalgılı besleme
galea: miğfer, miğferimsi gayd (guide): kılavuz
galea aponörotika: kafa akzarı, gen: kalıttaşır, ırataşır
miğferzar generalize: yaygın, yayılmış
galvanik akım: doğru akım, düz generasyon: kuşak, göbek
akım genetik: kalıtbilim; kalıtsal
gamet: eşeygöze(si), eşey -genez: ... oluşum(u)
hücre(si) genital: cinsel, eşeysel, üreme(yle
gametogenez: eşey göze (hücre) ilgili)
oluşumu genitalia: cinsel organlar, üreme
gangli(y)on: düğüm organları
gangren: kankıran genito(-)üriner: üreme-işeme(yle
gantry: tarayıcı ilgili)

39
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

genom: kalıtay goldstandart: temelölçüt


genotip: kalıtyapı, soyyapı gonad: eşey bezi (yumurtalık,
genotipik: kalıtyapısal, soyyapısal erbezi)
geri(y)atri: yaşlılık bilimi, yaşlı gonadal: eşey bezi(yle ilgili)
hekimliği gonore: belsoğukluğu
germ: tohum gossipiboma: dedikodu uru
gerontoloji: yaşlılık bilimi grade: aşama, derece
gestasyon: gebelik gradient: eğim, eğilim
gestasyonel: gebelik(le ilgili) grading: aşamalandırma,
gestasyonel yaş: gebelik yaşı dereceleme
gibosite: kamburluk gradual: adım adım
gibus: kambur -graf: -yazar, -çizer
gigantik: aşırı iri, dev benzeri, -grafi: -yazım(ı), -çizim(-i), -
dızman çekim(i)
gigantizm: aşırı irileşme, devlik, -gram: -yazı(sı), -çizim(i),
dızmanlık sayım(ı), -ölçüm(ü)
Gine domuzu, Guinea pig: kobay grand: büyük
gingiva: dişeti granül: tanecik
girift: karmaşık granülasyon dokusu: onarıcı doku
girus, gyrus: kıvrım, beyin kıvrımı granüle(r): tanecikli
glabella: alınçatı; kaşarası gratis: bedelsiz
gland(ula): bez gravid: gebe
glans: baş gravida(rum): gebelik
glikotoksisite: şeker yan etkisi gravite: yerçekimi
glikoz, glukoz,dekstroz: üzüm gref(t): yama
şekeri greftlemek: yama yapmak,
glob: yuvar yamalamak
glob vezikal(e): grid: ızgara
global: küresel grip: sıkıca tutma; paçavra
globalleşme: küreselleşme hastalığı
globül: yuvar, yuvarcık groove: oluk
globüler: yuvarımsı gros(s): büyük, kaba, görünür
glokom: karasu gros(s) total: görünümde tam
glos(s)al, glos(s)o-: dil(le ilgili) growth faktör: büyüme etmeni
glutea, gluteus: kalça, kabaet grunting: inleme
gluteal: kalça(yla ilgili) grup: küme
gode: çukur gudde: bez

40
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

guide wire: kılavuztel heartburn: göğüskemiği ardında


guide, guideline: kılavuz yanma
guinea-pig: kobay hektik:
gut: bağırsak; damla hastalığı helikal, heliks: sarmal
guttat: benekli helmint: solucan
gutter: oluk helper, helpır: yardımcı
hem(at)opo(i)etik: kan yapıcı; kan
oluşumu(yla ilgili)
H hem(at)opo(i)ez: kan yapımı, kan
oluşumu
h(i)yalin: camsı hem-, hemato-, hemo-: kan(la
habitat: doğal ortam; yaşama ilgili)
alanı hemaglütinasyon: kan kümeleşimi
habitüasyon: alışkanlık hemartroz: eklem içine kanama
habitüel: yineleyen hematemez: kankusma
habitüel abortus: yineleyen düşük hematojen: kan yapıcı; kan yoluyla
hafıza: bellek hematolog: kanbilim uzmanı
hair-on-end pattern: fırça hematokezya: makattan taze kan
görünümü gelmesi
hakimiyet: baskınlık hematoloji: kanbilim
hal(l)üsinasyon: varsanı, sanrı hematom: kantoplağı
hal(l)üsinojen: varsanıya yol açan, hematopoez: kan yapımı
sanrıya yol açan hematüri: kanişeme
half-life: yarılanma ömrü hemi-: yarı, yarım
halo: ayla, hale hemianopsi: yarımgörmezlik
halitozis: ağız kokusu hemipleji: yarıinme
handbook: elkitabı hemisfer: yarıküre
handikap: özür, özürlülük, engel hemodiyaliz: kansüzüm
handikaplı: özürlü, engelli hemogram: tam kansayımı
haploid: tek takımlı hemolitik: kanyıkımlı; kanyıkıcı
harabiyet: yıkım hemolitik anemi: yıkımlı kansızlık
hardcopy: basılı örnek hemoliz: kanyıkımı
hardware: donanım hemoptizi: kantükürme
harmoni: uyum, ahenk hemoraji: kanama
hay fever: saman nezlesi hemorajik: kanamalı, kanama(yla
haya: erbezi ilgili)
hazard: tehlike hemoroid: basur

41
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

hemositometre: kansayar hibernasyon: kış uykusu


hemostatik: kanama durdurucu hibrid(iz)asyon: kırmalama,
hemostaz: kanama durması; kanın melezleme
durması hibrit: kırma, melez
hemşire deski: hemşire masası hidrofil(ik): suçeken, nemçeken;
hepat(o)-: karaciğer (ön ek) suseven
hepatik: karaciğer(le ilgili) hidrofobi: su korkusu; su
hepatoloji: karaciğerbilim çekmezlik
hepatomegali: karaciğer büyümesi hidrofobik: sudankorkan;
hepatoselüler: karaciğer suçekmez
gözesi(yle ilgili) hidroliz: suylayıkım
hepatosit: karaciğer hücresi hidrops: yaygın sıvı birikimi
hepatosplenomegali: karaciğer- hidrops fötalis: yaygın sıvı
dalak büyümesi birikimli dölüt
hepatotoksik: karaciğere zararlı hidroterapi: susağaltımı
herbal: bitkisel, bitki(yle ilgili) hidröz: sulu
herbisit: otkıran high resolution: yüksek
heredite: kalıtım, soyaçekim çözünürlük(lü)
herediter: kalıtsal hijyen: sağlıkbilgisi, sağlıkkoruma
heritabilite: kalıtılabilirlik hijyenik: sağlığa uygun
hermafrodi(ti)zm: çifteşeylilik, hilus: göbek
erseliklik, erdişilik himen: kızlıkzarı
hermafrodit: çifteşeyli, erselik, hiper-: aşırı, yüksek, ... üstünde
erdişi hiperaerasyon: aşırıhavalanma
herni: fıtık hiperaktivite: aşırıdevinim
herniasyon: fıtıklaşma hiperalimentasyon: damardan
hernie diskal(e): omurga fıtığı, yoğun besleme
disk kayması hipereksitabilite: aşırıuyarılganlık
herpes labialis: dudak uçuğu hiperemez(is): aşırıkusma
heterojen: çoktürel, türdeşmez, hiperemi: kızarıklık; kanartımı
ayrışık hiperestezi: aşırıduyumsarlık
heterojenite: çoktürellik hiperglisemi: yüksek kan şekeri
heteroseksüalite: karşıcinsellik hiperkinezi: aşırıdevinim
heteroseksüel: karşıcinsel hiperkrom(atik, ik): koyuboyanan
heterotopi: yerdışılık (doku) hiperlipidemi: kan yağı yüksekliği
heterotopik: yerdışıl (doku) hipermetropi: yakıngörmezlik
hi(y)atus: açıklık, yarık hipermotilite: aşırıdevinim

42
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

hiperplazi: aşırıoluşum hiporefleksi: tepke zayıflığı


hiperrefleksi: aşırıtepke hiposelüler: seyrekgözeli
hipersekresyon: aşırısalgı(lama) hipotansiyon: düşük kan basıncı
hiperselüler: artmışgözeli, hipotermi: aşırısoğuma
aşırıhücreli hipotez: varsayım
hipersensibilite: aşırıduyar(lı)lık hipotoni: azgergi
hipersensitivite: aşırıduyar(lı)lık hipotonik: gergi azlığı(yla ilgili);
hipertansiyon: yüksek kan basıncı azyoğun
hipertermi: aşırısıcaklık hipotonisite: azyoğunluk
hipertoni: aşırıgergi; aşırı hipovolemi: kan hacmi azalması
yoğunluk hipovolemik: kan hacmi azalmış
hipertonik: aşırıyoğun; aşırıgergin hirşutizm: kıllanma (kadında)
hipertonisite: aşırıyoğunluk histo-inkompatibilite: doku
hipertrikoz: aşırıkıllanma uyuşmazlığı
hipertrofi: aşırıbüyüme histokimya: doku kimyası
hiperventilasyon: aşırısolu(t)ma; histokompatibilite: doku
aşırıhavalanma uygunluğu
hipnotik: uyutucu histoloji: dokubilim
hipnotizma: uyutum histolojik: dokubilim(ile ilgili);
hipnoz: uyku dokusal
hipo-: altında, olağanın altında, histopatoloji: hastalıklı doku
alt, düşük bilimi
hipoaktivite: düşükdevinim; histopatolojik: hastalıklı doku
azetkin bilimi(yle ilgili)
hipoderm(is): derialtı hiyerarşi: aşama düzeni, sıra
hipodermik: derialtı(yla ilgili) düzeni
hipoekoik: azyankılı hoca: eğitici
hipogastri(y)um: altkarın homeostaz: dengeleşim
hipoglisemi: düşük kan şekeri homicid(e): (insan) öldürme
hipokondri: hastalık hastalığı homogreft: özdeş yama
hipokondriyak: hastalık hastası homojen: türdeş, bağdaşık
hipokrom(ik): solukboyanan homolog: kökdeş
hipoksemi: kanda oksijen azlığı homoseksüalite: eşcinsellik
hipoksi: oksijen azlığı homoseksüel: eşcinsel
hipoplastik, hipoplazik: homoterm: sıcakkanlı hayvan
azgelişmiş homotermal: sıcakkanlı
hipoplazi: azgelişmişlik hook(let), huk(let): kanca

43
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

hookworm: kancalı solucan identik, idantik: özdeş


hordeolum: arpacık identite: kimlik; özdeşlik
horizontal: yatay idiyot: geri zekalı, geri anlaklı
hormon: içsalgı ikter(us): sarılık
hospitalize etmek: hastaneye ikterik: sarılıklı
yatırmak ikterus neonatorum: yenidoğan
host: konak sarılığı
hostilite: düşmanlık ileus: bağırsak tıkanması
HRCT: YÇBT (yüksek çözünürlüklü illegal: yasadışı
BT) illüzyon: yanılsama
hum: uğultu im(m)inent abortus:düşük tehdidi
human: insan image, imaj: görüntü; imge
humma: ateş imaging: görüntüleme
humor, hümor: sıvı imbalans: dengesizlik
humoral immünite: sıvısal immatür: olgunlaşmamış
bağışıklık immersi(y)on: daldırma, batırma
hump: tümsek, hörgüç, kambur immobil, immotil: devinimsiz
hücre: göze immun, immün: bağışık; bağışıksal
immün mediated: bağışıksal

I, İ aracılı
immün tedavi: bağışıksal sağaltım
Irsî, irsi: kalıtsal immün tolerans: bağışıksal
IQ (intelligence quotient): anlak hoşgörü
katsayısı immün yanıt: bağışıklık yanıtı
ıtrah: atılma immünite: bağışıklık
i(y)atrojenik: tıp kaynaklı (sorun) immünizasyon: bağışıklama
i(y)onizasyon: iyonlaşma, immünoloji: bağışıklıkbilim
iyonlaştırma immünsupres(s)if: bağışıklık
İd: altbenlik baskılayıcı
idame: sürdürüm, devam immünsupresyon: bağışıklık
id(i)yopatik: nedeni bilinmeyen baskılama
id(i)yosenkrazi: özgünduyarlık impakt: etki; çarpışma, çarpma
ide fiks: saplantı impakt faktör: etki etmeni
ide, idea: düşünce, fikir impedans: direnç
ideal: kusursuz, ülküsel; ülkü imperfore: (doğuştan) kapalı,
identifikasyon: kimliklendirme, delinmemiş
tanımlama; özdeşleme

44
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

impermeabilite: geçirmezlik, indüklemek: başlatmak, uyarmak


geçirgen olmama indüklenmiş abortus: uyarılmış
impermeabl(e): geçirmez, düşük
geçirgen olmayan indüksiyon: uyarım, başlatma
implant, inplant: içek, ek indüktör: başlatıcı, uyarıcı
implantasyon, inplantasyon: inef(f)ektif: etkisiz, etkin
ekim; çimlenme; yerleştirme olmayan
impotans: cinsel güçsüzlük inersi: eylemsizlik, durgunluk
impresyon: iz; izlenim inert: eylemsiz, etkisiz, durgun
imprinting: damgalama inervasyon: sinir donanımı; sinir
impuls: uyarı, itki, tepi, dürtü uyarımı
impulsif: itkisel, tepisel, dürtüsel inerve olmak: (sinirle) uyarılmak
in utero: anne karnında infancy, infansi: sütçocukluğu,
in vitro: canlıdışı, yapay ortamda bebeklik
in vivo: canlıda infant: sütçocuğu, bebek
in(i)siyatif: öncecilik, önayak infantil: bebek(le ilgili); bebeksi
olma; öncelik; girişim, infarkt, enfarkt:
girişimcilik inferior: aşağı, alt, altında
inaktif: etkisiz; etkin olmayan infertil: kısır
inaktivasyon: etkisizleşme, infertilite: kısırlık
etkisizleştirme infestasyon: asalak bulaşı
inapropriat(e): uygunsuz infiltrasyon: sızma, süzülme;
inborn: doğuştan sızıntı; tutulum
inbreeding: infiltre olmak: sızmak, süzülmek;
indeks: gösterge; dizin; işaret tutulmak
parmağı inflamasyon: yangı
indeks hasta: örnek hasta inflamatuvar: yangılı
indentasyon: çentikleşme, influenza: paçavra hastalığı, grip
çukurlaşma influks: içakım
indiferansiye: ayrımlaşmamış, informasyon: bilgi
farklılaşmamış informatik: bilişim
indikatör: belirteç, gösterge infra-: alt, altında, -ötesi
indirek(t): dolaylı infraruj: kızılötesi
individualizasyon: bireyleşme infundibulum: huni, huni biçimli
individüalize etmek: yapı
bireyselleştirmek infüze etmek: damar yoluyla
indurasyon: sertleşme; sertlik vermek; derialtına vermek

45
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

infüzyon: damar yoluyla verme; inkübasyon periyodu: kuluçka


derialtına verme dönemi
inguinal: kasık(la ilgili) inkübatör: kuluçkalık; yaşanak
inguinal herni: kasık fıtığı inkübe etmek: kuluçkalamak
inhalasyon: soluma inokülasyon: bulaşma; aşılama;
inhale etmek: solumak ekme (kültür ortamına)
inhaler: solunan; ilaç solutucu inoperabıl, inop: ameliyat
(aygıt) edilemez
inheritans: kalıt inotrop: kasılımsal, kastırıcı
inhibe: baskılanmış, engellenmiş inovasyon: yenilik
inhibe etmek: baskılamak, input: girdi
engellemek insekt: böcek
inhibisyon: baskılama, engelleme insektisid, (-t): böcek öldürücü,
inhibitor: baskılayıcı, engelleyici, böcekkıran
önleyici inseminasyon: döllenme
inis(i)yal: ilk, başlangıç, baş insensib(ı)l(e): duyumsanamayan,
injeksiyon: iğne yapma; içine algılanamayan; duyumsuz,
verme; damar dolgunluğu ayrımsız
injeksiyon yapmak: iğne yapmak, insersiyon: ekleme; eklenti;
içine vermek yapışma yeri
injektabl(e): iğneyle verilebilen insidans: sıklık
injekte etmek: iğneyle vermek insidental: raslantısal
injüri: yara, yaralanma, örsenti, insipient abortus: düşük
hasar başlangıcı
inklinasyon: eğilim; eğim; eğim insisura: çentik
derecesi insitu, in situ: yerinde,
inklüzyon: içerti yayılmamış
inkompatibilite: uyuşmazlık insizyon: kesi
inkompetens: yeteneksizlik; insizyonel: kesisel
yetersizlik insolubl(e): çözünmez
inkomple(t): eksik, insomni(a): uyuyamama,
tamamlanmamış uykuyitimi, uyku zoru
inkonstant: değişken, kararsız inspeksiyon: gözle (bakarak)
inkontinans: tutamama, kaçırma inceleme
inkorpore etmek: birleştirmek inspir(i)yum: solukalım
inkorpore olmak: birleşmek inspirasyon: soluk alma, solukalım
inkübasyon: kuluçka instabil(e): kararsız; dengesiz

46
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

instabilite: kararsızlık; internalizasyon: içselleştirme


dengesizlik internasyonal: uluslararası
instinkt, instinct: içgüdü interne etmek: hastaneye
instinktif: içgüdüsel yatırmak
insufficiency: yetmezlik internet: genelağ
insüflasyon: hava verme, üfleme interrapşın, interruption:
int(e)rensek, intrinsik: içsel, iç kesilme, kesinti
kaynaklı interseks: çifteşey(li)lik, erselik,
intake, inteyk: giriş erdişilik
intakt: tam, bütünlüğü intersel(l)üler: gözelerarası,
bozulmamış hücrelerarası
intani: bulaşıcı interstisyel: dokuaralığı(yla ilgili)
intaniye: bulaşıcı hastalıklar intertisyum: dokuaralığı
intansiyonel: istem sırasında interval: ara, aralık
gelişen intervention: girişim
integral: ayrılmaz, tümleyen; interventional: girişimsel
gömük intervertebral: omurlararası
integrasyon: bütünleme, intestin: bağırsak
bütünleşme intestinal: bağırsak(la ilgili)
intensif: yoğun, şiddetli intima: iç tabaka, damariçzarı
intensifikasyon: yoğunlaştırma intoksikasyon: zehirlenme
intensite: yoğunluk, şiddet intolerabl(e): katlanılmaz
intensiyonel: istemli intolerans: hoşgörüsüzlük,
inter-: -arası dayanılmazlık
interaksiyon: etkileşim intörn (doktor), intern (doktor):
interaktif: etkileşimli adayhekim
int(e)rensek: iç kaynaklı intra-: iç, içine
interface: arayüz intraabdominal: karıniçi
interfaz: ara-evre, intraarteriyel: atardamar içine
bölünmelerarası evre intraartiküler: eklemiçi, eklem
interferans: etkileşim içine
interiktal: nöbetlerarası intradermal: deri içi, deri içine
interkostal: kaburgalararası intragluteal: kalçadan, kabadan
intermediyer: ara, aracı intrahepatik: karaciğer içi
intermediyer produkt: araürün intraket: damariçi borucuk
intermitan(t): aralıklı intrakraniyal: başiçi, kafaiçi
internal: iç, içsel

47
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

intraktibl(e): tedavi edilemeyen, inversiyon: ters çevirme, ters


sağaltılamayan; dirençli dönme; evrilme
intrakütan: deri içi, deri içine invizibıl: belirtisiz, görünmez
intramusküler: kas içi, kas içine involüsyon: normale dönme;
intranazal: burun içi, burun içine gerileme (işlevsel ve fiziksel)
intraoküler: göz içi, göz içine ir(r)igasyon: yıkama
intraoperatif: ameliyat sırasında ir(r)ige etmek: yıkamak
intraosseöz: kemik içi, kemik irradyasyon: ışınlama
içine irrasyonel: akıldışı, mantıksız
intrapartum: doğum sırasında irregülarite: düzensizlik
intraperitoneal: karınzarı içine irregüler: düzensiz; kuraldışı
intrasel(l)üler: gözeiçi, hücreiçi irreversibilite: tersinmezlik,
intratekal: beyin omurilik sıvısı dönüşsüzlük
içine irreversibl(e): tersinmez,
intratorasik: göğüs içi, göğüs dönüşümsüz
içine, göğüs içinde irrigasyon: yıkama
intrauterin: dölyatağı içi irritabilite: duyarlılık; alınganlık;
intravajinal: dölyolu içi huzursuzluk
intravenöz: damar içi, damardan irritabl(e): duyarlı; alıngan;
intraventriküler: karıncık içi huzursuz
intravezikal: mesane içi, mesane irritan: huzursuz eden; tahriş
içine eden
intro-: iç, içine irritasyon: aşırı tepki; tahriş
introspeksiyon: içebakış, irrite etmek: tahriş etmek,
içgözlem, özinceleme huzursuzlandırmak
introversiyon: içedönüş, iskemi: kansızlanma
içedönüklük islet cell: adacık gözesi, adacık
introvert: içedönük hücresi
intussusepsiyon: içiçe geçme istmus: dar geçit, kıstak
intübasyon: borulama izo-: eş-
invaginasyon: içiçe geçme, içine izokori: eşbüyüklük (gözbebeği)
girme izolasyon: ayırma, ayrıtutma;
invaze olmak: yayılmak ayrılma; yalıtım
invazif: yayılan, yayılgan izolat: ayrılmış; ayrık
invazyon: yayılım, yayılma; izole: ayrık, ayrılmış; yalıtık
tutulum izole etmek: ayırmak; yalıtmak
izomorf(ik): eşbiçimli

48
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

izotonik solüsyon: eşyoğunluklu


çözelti
izotonik: eşyoğunluklu
K
k(u)alifikasyon: yeterlik;
niteleme; nitelik

J kadavra: ölü, ceset


kadran: çeyrek, dörtte bir
jel, jöle: pelte kafeterya: yemekhane
jelatinizasyon, jelleşme: kalibrasyon: ayarlama; kalınlık
pelteleşme kalibre: çap
jeneralize: yaygın kalibre etmek: ayarlamak
jenerasyon: kuşak kalifiye: yetkin
jeneratör: üreteç kaliks: çanak
jenerik: türsel; kümesel; kalitatif: nitel, niteliksel,
tanıtımlık niteleyici
jenerik isim: etken madde adı kalitatif analiz: nitel çözümleme
jenosit: soykırım kalite: nitelik
jeofaji: toprak yeme kalkül: taş
jest: tavır, davranış kalkülasyon: hesaplama
jet lag: uçak yorgunluğu kallus: nasır; önkemik doku (kırık
jinekolog: kadın hastalıkları sonrası)
uzmanı kalp: yürek
jinekoloji: kadın hastalıkları bilimi kalsifikasyon: kireçlenme
jinekolojik: kadın hastalıkları(yla kalsifiye: kireçleşmiş, kireçlenmiş
ilgili) kamara: oda
jinekomasti: (erkekte) meme kamptodaktili: kıvrıkparmak
büyümesi kampus, kampüs: yerleşke
juksta-: bitişik kanal: yol, boru
junction: kavşak, birleşim kanalikül: borucuk
junctional: kavşak(la ilgili) kanalize etmek: yönlendirmek
jügüler: boyun(la ilgili) kangren: kankıran
jüri: değerlendirme kurulu, seçici kanin: köpekdişi; köpekgil
kurul kanserojen: kanser yapıcı
jüvenil: çocukluk dönemi(yle ilgili); kanseröz: kanserli; kanser yapıcı
genç; gençlik dönemi(yle ilgili) kantitatif: ölçülebilir, nicel,
niceliksel
kantite: nicelik, miktar; ölçü

49
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

kanül: borucuk kaset: kutu


kapasite: sığa; yetenek kaskad(t): basamaklı dizgi;
kapil(l)arite: kılcallık çavlan, şelale
kapiller dolum süresi: kılcaldamar kastrasyon: eşeybezi çıkarımı
dolum süresi kaşe: damga; güllaç hap
kapiller permeabilite: kılcal kaşeksi: erimişlik, cılızlık
geçirgenlik kaşektik: erimiş, cılız
kapiller: kılcal; kılcaldamar katabolizma: çözüştürüm,
kapsid, kapsit: kılıf yadımlama, yıkım, yıkılım
kapsül: kılıf; jelatin kılıf (ilaç) katalepsi: kasılıkalım
kaput: baş kataleptik: kasılıkalım(la ilgili)
karakter: özellik katalizör: hızlandırıcı
karakteristik: belirtken, katapleksi: yığılakalım
ayırtkan; belirleyici, ayırt edici katarakt: aksu, gözperdesi
karantina: sıkıyalıtım kataral: akıntılı; nezle(yle ilgili)
kardi(y)a: kalp, yürek; mide ağzı katarsis: boşalım; arınma
kardiyak: kalp(le ilgili), yürek(le katartik: bağırsak boşaltıcı, ishal
ilgili); mide ağzı(yla ilgili) yapıcı
kardiyak arrest: kalp durması katatoni: donakalım
kardiyak intake: kalp girdisi katatonik: donakalım(la ilgili)
kardiyak output: kalp çıktısı, kalp kategori: ulam, bölüm, sınıf, küme
atım hacmi kategorize etmek: bölümlemek,
kardiyolog: yürekbilimci kümelemek
kardiyoloji: yürekbilim kateter: dalgı
kardiyomegali: kalp büyümesi kateterizasyon: daldırım,
kardiyopulmoner resusitasyon: dalgılama
diriltme, canlandırma katgüt: dikiş ipi
kardiyotoksik: kalbe yan etkili kauda ekuina: omurilik kuyruğu
kardiyotonik: kalp güçlendirici kauda, kavda: kuyruk
kardiyovasküler: kalp damar(la kaudal, kavdal: kuyruksal,
ilgili) kuyruk(la ilgili)
karina: yargan kavern: boşluk, kovuk
kariyer: meslek, meslekte aşama kavitasyon: kovuklaşma,
karpal: elbileği(ne ait) oyuklanım
karsinojenik: kanser yapıcı kavite: kovuk, oyuk
kartilaj: kıkırdak kazeifikasyon: peynirleşim
karyotyping: soyaktaran dizimi

50
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

keçap (catch up) growth: klimakterik: yaşdönümsel,


yakalama büyümesi yaşdönümü(yle ilgili),
kemorezistan: ilaca dirençli çağdönümsel, çağdönümü(yle
kemosensitif: ilaca duyarlı ilgili)
kemotaksi(s): kimyasal çekim klimakteryum: yaşdönümü,
kemoterapi: kimyasal ilaç tedavisi çağdönümü
kemoterapötik: kimyasal ilaç klinik: hastane bölümü;
ki(y)azma: çapraz, kesişme inceleme(yle ilgili)
noktası klinisyen: hekim
kifoskolyoz: açılı kamburluk klinodaktili: eğriparmak
kifoz: kamburluk klipe etmek: kıskaçla tutturmak,
killer: öldürücü, katil kıskaçlamak
kimera: klir edilmek: temizlenmek
kinetik: devinimsel; devinimbilim klir etmek: temizlemek
kinezyoloji: devinimbilim klon: eşlenik
kist: kese, torba klonik: titrentili
kistik: kesemsi, torbamsı klonlama: eşleme
kit: klonus: titrenti
kiyazma optikum: görme çaprazı klostrofobi: kapalı yer ürküsü
kladikasyon: (dolaşım bozukluğu know-how: yapabilme bilgisi
nedenli) topallama ko-: birlikte, eşlik eden
klasifikasyon: sınıflama, koagulan: pıhtılaştırıcı
sınıflandırma koagulasyon: pıhtılaşma
klasik: alışılmış, geleneksel, koagulopati: pıhtılaşma bozukluğu
bilinen koagulum: pıhtı
-klast: -yıkan koaksiyal: eşeksenli
klaster, kluster: küme, demet koalesan: birleşen, kaynaşan
klastojen: parçalayıcı koalesans: birleşme, kaynaşma
klavikula: köprücük kemiği koarktasyon: daralım
kleft: yarık kodeks: ilaç kılavuzu
kleft palat: yarık damak kodominans: eşbaskınlık
kleptoman: aşırgan, çalma hastası kodon: üçlü dizi
kleptomani: aşırganlık, çalma koenfeksiyon, koinfeksiyon:
hastalığı eşzamanlı enfeksiyon, eşlik
klerens, klirens: temizleme eden enfeksiyon
klimaks: doruk koenzim: yardımcı enzim
kofaktör: yardımcı etken

51
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

kognitif: bilişsel, kavramsal kom(m)osyo serebri: beyin


koheran(t), koheren(t): yapışık; sarsıntısı
uyumlu, tutarlı kom(m)osyon: sarsıntı
kohesif: yapışkan koma: bilinçyitimi;
kohezyon: yapışma kombinasyon: birleşim
kohort: küme kombine: birleşik
koil: sargı komis(s)ur(a): birleşke, birleşim
koinsidans: rastlantı yeri
koinsidental: rastlantısal komisyon: kurul
koitus: çiftleşme, cinsel birleşme komite: kurul
koksigis, koksiks: kuyruksokumu kommensalizm: ortakyaşam
kolaj: kesyap komorbidite: eşlik eden hastalık
kolanjit: safrayolu yangısı kompakt: sıkı, yoğun, tıkız, özlü
kol(l)eksiyon: toplanma kompakt disk (CD): yoğun disk
kol(l)ektif: toplu, ortaklaşa kompansasyon: dengeleme, yerine
kolesistit: safrakesesi yangısı koyma, telafi, yeterlenim
kolelit(i)yaz(is: safrakesesi taşı kompansatuvar: dengeleyici,
kol(l)okyum: söyleşili sınav telafi edici
kolik: ağrı, sancı kompanse: dengelenmiş, telafi
kolimasyon: sınırlama; edilmiş, yeterlenmiş
yönlendirme kompanse etmek: dengelemek,
kolimatör: sınırlayıcı; yön verici yerine koymak, telafi etmek
kolit: kalınbağırsak yangısı komparatif: karşılaştırmalı
kollaborasyon: işbirliği kompartman: bölme
kollaps: çökme, daralma kompetan: yetkin
kollateral: yandal kompetans: yetkinlik
kollikül: tümsek, tepecik kompetisyon: yarışım
kolloid(al): tutkalsı kompetitif: yarışımcı
kolon: kalınbağırsak, sütun, dikeç komple(t): tam
koloni: soy, küme, topluluk kompleks: birleşim; karmaşık,
kolonik: kalınbağırsak(la ilgili) çapraşık
kolonizasyon: kümelenme, topluluk kompleman: tümleç
halinde kümelenme komplemantasyon: tamamlama,
kolostomi: kalınbağırsak tümleme
ağızlaması komplemanter: tamamlayıcı,
kolostrum: ilksüt, ağız tümleyici
kom(m)ent: yorum komplement: tümleç

52
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

kompli(y)ans: uyma; konflikt: çatışma, çelişki


genişleyebilme konfluans, konflüens: toplak,
komplikasyon: yenisorun, döküşek, suçatı; birleşme
artsorun; karışıklık konformasyon: uygunluk; biçim
komplike: karmaşık, çapraşık, konfüze: kafası karışık; bilinci
sorunlu bulanık; karışık
komponent: bileşen, parça, kısım konfüzyon: kafa karışıklığı; bilinç
kompound: bileşik bulanıklığı
kompozisyon: bileşim konglomerasyon: kümelenme,
komprehensif: kapsamlı, ayrıntılı, yığışım, birikinti
geniş konglomere olmak: kümelenmek,
kompres: baskı, sıkıştırma; yığılmak, birikmek
baskıbezi konjenital: doğuştan
kompresör: sıkıştırıcı konjestif: göllenimli, kandolum(la
kompresyon: baskı; sıkışma, ilgili)
sıkıştırma konjesyon: göllenme, kandolum
komprime: sıkıştırılmış konjugasyon: bağlama, bağlanma,
kompromize: yetersizleşmiş birleşme
kompüter: bilgisayar konjuge: bağlanmış, birleşmiş
kompüterize: bigisayarlı konjuge olmak: bağlanmak,
komünikasyon: iletişim birleşmek
kondansasyon: yoğunlaşma, konkav: içbükey
yoğunlaştırma konklüzyon: sonuç
kondense etmek: yoğunlaştırmak konkordans: uyum
kondisyon, kondüsyon: erk, güç; konkordant: uygun
durum; koşul konkürren: eşzamanlı
kondisyonel: koşullu konküzyo serebri: beyin
kondisyoner: geliştirici sarsıntısı
kondom: penis kılıfı, kaput konküzyon: sarsıntı
kondüksiyon: iletim konneksiyon: bağlantı
kondüktans: iletkenlik konnektif doku: bağdoku
konfigürasyon: biçim, biçimlenme; konektör: bağlayıcı
yapı, yapılanma konsanguanite: akrabalık, kanbağı
konfirmasyon: doğrulama, konsantrasyon: yoğunlaşma,
onaylama yoğunlaştırma; derişim
konfirme etmek: doğrulamak, konsantre: derişik, yoğun,
onaylamak yoğunlaşmış

53
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

konsensus: anlaşım, uzlaşı kontrast: karşıtlık, zıtlık; çelişki


konsepsiyon: döllenim; kavram kontrendikasyon: kullanılmama
konsept: kavram alanı, kullanım sakıncası
konservasyon: koruma, korunma kontrendike: sakıncalı, salık
konservatif: koruyucu; tutucu verilmez
konsey: kurul kontribüsyon: katkı
konsolidasyon: pekiştirme; kontribütör: katkıda bulunan
sertleşme; pekgölge (ışınbilim) kontrol: denetim; yeniden
konsolide: pekiştirilmiş, toplu değerlendirme
konsorsiyum: birlik kontur, kontür: sınır
konstant: değişmez kontüni: sürekli, kesintisiz
konstellasyon: kümelenme; kontüzyo serebri: beyin
takımyıldız örselenmesi
konstipasyon: kabızlık, peklik kontüzyon: ezilme, örselenme
konstitüsyon: yapı konvalesan(t): iyileşen, iyiye
konstitüsyonel: yapısal giden, toparlanan
konstriksiyon: büzülme, büzüntü, konvalesans: iyiye gitme, iyileşme,
daralma toparlanma
konstriktör: büzücü konvansiyonel: geleneksel,
konsültan: danışman alışılagelmiş
konsültasyon: danışım konveks: dışbükey
konsülte etmek: danışmak konverjans: birbirine yaklaşma
kontakt lens: yapışır mercek konversiyon: dönüşüm
kontaminasyon: bulaşma, bulaşım; konvülsiyon: havale, çırpınma,
kirlilik, kirlenme nöbet
kontamine: bulaşmış, bulaşık kooperasyon: işbirliği
kontamine etmek: bulaştırmak, koopere: iletişim kurulabilen
kirletmek koordinasyon: eşgüdüm
kontent: kapsam, içerik koordinatör: eşgüder
kontraksiyon: kasılma kor(r)ozif: aşındırıcı
kontraktil: kasılır, kasılabilir kor, core: iç, çekirdek; yürek
kontraktilite: kasılabilirlik, korda: şerit, şerit biçimli yapı
büzülebilirlik korelasyon: ilişki
kontraktür: kasılıkalım korele: ilişkili
kontralateral: karşıyan koriza: burun akıntısı
kontrasepsiyon: gebelik önleme kornea: saydam tabaka
kontraseptif: gebelik önleyici koronal: yanal-dikey

54
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

korozyon: aşınma kript: girinti


korpus: gövde kriptik: girinti(yle ilgili), girintili
korpüskül: parçacık; yuvar, göze, kriptojen(et)ik: nedeni bilinmeyen
hücre kriptorşidizm: inmemiş testis
korpüsküler: parçacıklı, yuvar(la kristal: billur
ilgili) kriter: ölçüt
korsa, korse: sıkı iç giysi, sargaç kriteria: ölçütler
korteks: kabuk, dış katman kritik: eleştiri; önemli, ciddi
kortikal: kabuk(la ilgili), kabuksal kriyoterapi: dondurarak sağaltım
koryon: dölütörtüsü kriz: bunalım
kosta: kaburga kromozom: soyaktaran
kost-ef(f)ektif: eder-etkin kronik: süregen
kostik: yakıcı kronikleşmek: süregenleşmek
kostotom: kaburga bıçağı kronoloji: zamandizin
kot: bebek yatağı, beşik; kaburga kronolojik: zamandizinsel, tarih
koter: dağlaç sırasıyla
koterizasyon: dağlama kronometre: süreölçer
koterize etmek: dağlamak kros(s): çapraz
kovalan(t): ortak değerli, kros(s)meç,cross-match: çapraz
ortaklaşım(la ilgili) (karşılıklı) uygunluk, kan
kovaryans: eşdeğişirlik, eşleme
ortakdeğişken kros(s)over: değiştokuş
kozmetik: güzelleştiren krosmeç yapmak: kan eşlemek
körv, kurve: eğri krossekşınıl: kesitsel
kramp: kasınç, kas tutulması kseroderma, kserodermi: deri
kran(i)yo-: kafa-, kafatası- kuruması
krani(y)al: baş(la ilgili), kafa(yla kseroftalmi: göz kuruması
ilgili) kseroz(is): kuruma
krani(y)um: kafatası, kafa kuasispesies: türümsü
kresent: ayça, hilal kuaterner: dördüncül
kresentik: yarımay benzeri, kuiz, quiz: yoklama, kısa sınav
ayçamsı kuldösak (cul-de-sac): çıkmaz
krest: kabartı, çıkıntı kurrikulum (curriculum): öğretim
kreş: çocukevi, yuva izlencesi
kreten(izm): cüce(lik) kurrikulum vitae: özgeçmiş
kriminal abortus: yasadışı düşük kurvatür: eğri; eğrilik
kriminoloji: suçbilim kutis: deri

55
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

kültür: besiyeri; ekim; ekin laparotomi: karın açımı


kümülasyon: birikim larenks: gırtlak
kümülatif: birikici; birikimsel laringeal: gırtlak(la ilgili)
kür: sağaltım; tam sağaltım laringofarinks: altyutak
küratif: sağaltıcı, tedavi edici laringotomi: gırtlak açımı
küretaj: kazıma, kazıyıp larva: kurtçuk
temizleme larva migrans: gezici kurtçuk
kürete etmek: kazımak, kazıyıp larvisid: kurtçukkıran
temizlemek laserasyon: yırtılma, yırtık
kürsü: anabilim dalı lasere: yırtık, yırtılmış
kütanöz: derisel, deri(yle ilgili) latans, latens: gizlilik; durgunluk;
küvöz: yaşanak gecikme
latent: gizli
lateral: dışyan, yan, yanal
L lateral dekübit(us): yanyatar
lateralizasyon: bir yana yönelme,
labi(y)oplasti: dudak düzeltimi bir yanı tutma
labial: dudak(la ilgili) lavaj: yıkama
labil: değişken, çabuk değişen, layn, line: çizgi; yol
kararsız leaflet: yaprakçık
labilite: değişkenlik, kararsızlık leak: sızma
labirent: dolambaç legal: yasal
labium: dudak -lemma: … zarı
laboratuvar: deneyodası lenf: akkan
lakrimasyon: göz yaşarması lenfoid: akkan(la ilgili)
laksatif: yumuşatıcı, ishal yapıcı lens: mercek
laktasyon: emzirme; süt gelmesi lentiküler: merceksi
laktojen: süt yaptırıcı, süt lepra: cüzzam
salgılatıcı letal, lethal: ölümcül, öldürücü
lakün(a): boşluk, çukur, girinti letarji: uyuklama
lamina: kat, katman, yaprak, ince letarjik: uykulu
tabaka levator: kaldırıcı
laminar, laminer: katmanlı, ince lezbiyen: sevici
tabakalı lezbiyenizm: sevicilik
lanse etmek: tanıtmak, sunmak leze olmak: örselenmek,
lanset: deleç berelenmek, yaralanmak
lansman: tanıtım lezyon: yara, doku bozukluğu

56
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

li(y)ezon: işbirliği lokalizasyon: yerleşim; yerini


libido: cinsel istek; yaşama gücü belirleme
lider: önder lokalize etmek: sınırlamak, yerini
life-span: ömür, ömür uzunluğu belirlemek
lifting: gerdirme, kaldırma lokalize: sınırlı, yerleşik
ligaman, ligament: bağ lokus: konum, yer
ligasyon: bağlama; bağlanma loküle: odacıklı
ligatür: bağlama; bağlantı lombalji: bel ağrısı
likefaksiyon: sıvılaşma, lomber: bel(le ilgili)
sıvılaştırma lomber lordoz(is): belkamburluğu
likefiye olmak: sıvılaşmak, erimek lomber ponksiyon: beldelimi
likid, (-t): sıvı, akışkan longitüdinal: uzunlamasına, boyuna
likidite: akışkanlık loşi: doğum sonrası akıntısı
likör: sıvı lökokori: beyaz gözbebeği
limit: sınır lökopeni: akyuvar azlığı
limitasyon: sınırlama, kısıtlama lökopoez: akyuvar yapımı
lineer: çizgisel, doğrusal lökosit: akyuvar
linkage: bağlantı lökositoz: akyuvar artımı
lipid: yağ lökoz: kan kanseri
lipoid: yağsı, yağımsı; yağlı lösemi: kan kanseri
lipom: yağ uru lubrikan(t): kayganlaştırıcı
lisans: yetki belgesi, izin; luksasyon: çıkık
liste: dizelge lumbago, lumbalji: bel ağrısı
literatür: yazın; basılı yapıt lumbar: bel(le ilgili)
litiyasis: taş oluşumu lup: büyüteç
-litiyasis: ... taşı lup, loop: kangal
litotom: taşkıran lümen: iç boşluk
litotomi, litotripsi: taşkırma
liyofilize: suyu alınmış
lizis: dağılma, erime, çözüşüm
-lizis: ... erimesi, ... çözüşümü
M
lizojeni: kaynaşma m(i)yelit: ilikyangı; omurilik
lobül: lopçuk yangısı
lobülasyon: lopçuklaşma m(i)yelomeningosel: zarilik kesesi
lobüle: lopçuklu M.D. (medical doctor): hekim
loj: yerleşim, bölge macroglos(s)i: dil iriliği
lokal: yerel magnifikasyon: büyültme

57
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

magnifiye etmek: büyültmek, manage etmek: yönetmek,


büyük göstermek becermek, başarmak
magnitüd: büyüklük, önem, boy management: yönetim
mail list: posta dizelgesi mandibula: altçene
mailleşmek: mektuplaşmak mandibüler: alt çene(yle ilgili)
maintenance: sürdürme, bakım manifest: belli, açık, ortada,
major, majör: temel; önemli; belirgin
büyük; şiddetli, ciddi manifestasyon: belirti; gösteri
majörite: çoğunluk manifesto: bildiri
makro-: iri, büyük manipülasyon: elle çalıştırma,
makroskopi: kababakı kullanma, yönetme
makroskopik: gözle görülen, iri manipüle etmek: elle çalıştırmak;
ölçekte yönlendirmek
makrozomik: büyük yapı(yla ilgili) manometre: basıölçer
maksilla: üstçene manuel: elle; elkitabı
maksiller: üst çene(yle ilgili) manyet: mıknatıs
maksimal, maksimum: en çok, en manzara: görünüm
yüksek, en büyük mari(a)huana: kendir tütünü
maksimize etmek: en yüksek marj: sınır
duruma çıkarmak marker, markır: belirteç
makül: benek market: pazar
makülar (-er): benekli masaj: ovma
makülopapüler: benekli-kabartılı maserasyon: yumuşama;
malabsorpsiyon: emilim bozukluğu yumuşatma
maladjustment: uyumsuzluk masif: büyük, çok
malarya: sıtma maskülinizasyon: erkeksileşme
-malasi, -malazi: ... yumuşaması master: ana, temel; uzman;
maldevelopment:gelişim bozukluğu yüksek lisans
malformasyon: oluşum bozukluğu, mastürbasyon: özdoyum, elle
biçim kusuru doyum
malforme: biçim kusurlu mat: donuk; tok
malign: kötücül, kötü huylu matching: eşleme
malignansi, malignite: kötücül maternal: anneye ait, anne(yle
hastalık ilgili), anasal
malnütrisyon: beslenme bozukluğu materyal: örnek; gereç, malzeme
malpraktis: hatalı uygulama materyalist: maddeci, özdekçi;
mamografi: meme filmi maddiyatçı

58
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

matri(k)s: ara madde; dizey menenjit: beyin zarı yangısı


matür: olgun; gününde doğmuş menenks: beyinzarı
matürasyon: olgunlaşma meningom(i)yelosel: zarilik kesesi
matürite: olgunluk meningosel: zarkese
mayi: sıvı menopoz: aybaşı kesilimi
mazoşist, mazohist: özezer menoraji: aşırı aybaşı kanaması
mazoşizm, mazohizm: özezerlik menstrual siklus: aybaşı döngüsü
mea(tus): yol, kısa yol, geçit menstruasyon: aybaşı
mean: ortalama mental: zihinsel, anlaksal;
measles: kızamık çeneucuna ait
meatus akustikus eksternus: dış mental blok: düşünce durgusu
kulak (işitme) yolu mentalite: düşünüş
medi(y)atör: aracı mes(s)enger: ulak
media, medya, medyum: mesafe: uzaklık; ara, aralık
besiyeri; ortam mesaj: ileti, bildiri
medial: içyan; orta, ortada mesial: orta çizgi(yle ilgili)
median, medyan: ortanca; orta metaanaliz: toplu çözümleme
çizgide; orta metabolik: özüştürel
medikal: tıbbi, tıpsal metabolit: özüştürüm ürünü
medikasyon: ilaç; ilaç tedavisi metabolizma: özüştürüm,
medikososyal: tıp ve toplum(la yapımyıkım
ilgili) metafizik: doğaötesi
medisinal: ilaç ürünleriyle ilgili metakarp: eltarağı
medülla: ilik metamorfoz: başkalaşım
medülla spinalis: omurilik metaplazi: doku dönüşümü,
medüller: ilik(le ilgili); iliksi dönüşüm
mega-: büyük; -milyon metastaz: ötegeç, sıçrama
-megali: ... büyümesi, ... büyüklüğü metatars: ayaktarağı
megaloman: büyüklük hastası meteorizm: gaz birikimi
megalomani: büyüklük hastalığı metod, metot: yöntem
megalosefalik: iribaşlı metodoloji: yöntembilim
mekanizma: düzenek metraj: uzunluk
mekonyum: ilkdışkı metropol: anakent
melena: karadışkı mezensefalon: ortabeyin
membran: zar mezenter(yum): incebağırsak
memori, memory: bellek askısı
menarş: ilk aybaşı

59
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

mezotelyum: ortayaprak, orta miktürisyon: işeme


içörtü milenyum: binyıl
mi(y)otik: gözbebeği küçültücü; miliyer: darımsı, darıya benzer;
küçük (gözbebeği) -mimetik: öykünmeci; benzer
mi(y)oz(is): gözbebeği küçülmesi etkili; benzeyen
midgut: ortabağırsak mimik: yüz anlatımı
midpoint: orta nokta mind: zihin
midri(y)atik: gözbebeği büyütücü; minimal, minimum: en az, en
büyük (gözbebeği) düşük, en küçük
midri(y)az(is): gözbebeği minimize etmek: en aza indirmek,
büyümesi azaltmak; küçümsemek
migrans: gezici, göçmen minimum letal doz: en düşük
migrasyon: göç ölümcül doz
migren: yarım başağrısı minör: önemsiz, küçük, hafif
mikoloji: mantarbilim minörite: azınlık
mikolojik: mantarbilimsel mirror-image: ayna görüntüsü
mikotik: mantar(la ilgili), mantara
bağlı misdivizyon: bölünme kusuru
mikoz: mantar hastalığı mismatch: uyuşmazlık, uyuşmama
mikro-: küçük ... missed abortus: gözden kaçmış
mikroftalmi: göz küçüklüğü düşük
mikrosefali: baş küçüklüğü misyon: amaç, görev
mikrosefalik: küçükbaşlı mit:
mikrosit: küçük göze, küçük mittelschmerz: adet arası ağrı
alyuvar miyalji: kas ağrısı
mikrositer, mikrositik: küçük miyasteni: kas güçsüzlüğü
gözeli miyastenik: kas güçsüzü
mikrositik anemi: küçük gözeli miyop: uzakgörmez
kansızlık miyopati: kas hastalığı
mikroskopik: çok küçük; gözle miyopi: uzakgörmezlik
görülmeyen mobil: devingen
mikrovasküler: küçük damarsal mobilite: devingenlik
mikser: çırpıcı modalite: aygıt; biçem
miksiyon: işeme mod(e): biçem, durum, yol
miksoid: sümüksü model: örnek, kalıp
mikst: karma, karışık moderate: ılımlı, orta dereceli
mikstür: karışım

60
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

moderatör: toplantı başkanı, morg: ölülük


toplantı yöneticisi mortal: ölümcül
modere etmek: yönetmek mortalite: ölüm; ölüm sıklığı
modern: çağdaş motil: devinimli
modifikasyon: değiştirme, motilite: devingenlik, devinim
değişiklik yeteneği
modifiye: uyarlanmış motivasyon: güdüleme,özendirme;
modifiye etmek: uyarlamak güdülenme, özendirilme
modül: birim motive etmek: güdülemek,
modülatör: düzenleyici özendirmek, isteklendirmek
modüle etmek: ayarlamak motor: devinimsel, devinim(le
modüler: birimsel ilgili)
mold: küf motor sinir: devinim siniri
molding: kalıbını çıkarmak mouse (mice): fare
monitör: izlem aygıtı, görüntü mRNA: ulak RNA
uçbirimi mukoid: sümüksü
monitörizasyon: izlem multi-: çok-, çoklu
mono-: tek-, tekli multidisiplin(er): çokalanlı
monogami: tekeşlilik multifaktöriyel: çoketmenli
monokular, monoküler: tek gözlü, multifokal: çokodaklı
tek göz(le ilgili) multigravid: daha önce birden çok
mononükleer: tek çekirdekli gebe kalmış
mononükleoz(is): tek çekirdekli multigravida: öncesinde
akyuvar çoğalımı gebelikler olan gebelik
monoterapi: tek ilaçla sağaltım multiloküle: çokodacıklı
monoton: tekdüze multinodüler: çokdüğümcüklü
montaj: yapma, kurma multinükleer: çokçekirdekli
monte: yapılmış, kurulmuş multipar: birden çok doğurmuş
monte etmek: yapmak, kurmak multiparite: çokdoğurma
mood: duygudurum, ruhdurum multipl(e): çok, çoklu, birçok
morbid: hastalıklı; hastalığa yol multipolar: çokkutuplu
açan multipotent:
morbidite: hasta olma durumu, multirezistan: çoğul dirençli
sağlıksızlık multisentrik: çok merkezli
morbil(l)i: kızamık multislice CT: çokkesitli BT
morbil(l)iform: kızamık benzeri multivalan: çokdeğerlikli
morfoloji: biçimbilim; biçim multivaryant: çoklu değişken

61
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

mumps: kabakulak nazal: burun(la ilgili)


mural: duvar(la ilgili), duvarsal nazofarenks: üstyutak
mural trombus: duvar pıhtısı nazogastrik sonda: burun-mide
murmur: üfürüm borusu
muskülatür: kasdüzeni nebül: buharilaç
musküler: kas(la ilgili) nebüliz(at)ör: buharilaç aygıtı,
mutajen: (soy)değişim yapan puslaç
mutant: (soy)değişime uğramış nebülize: buhar içinde
mutasyon: (soy)değişim nefrektomi: böbrek çıkarımı
mutilasyon: bozulma, kötürüm nefroliti(y)az(is): böbrek taşı
olma; nefropati: böbrek hastalığı
mutizm: dilsizlik, konuşamama nefroptoz: böbrek düşüklüğü
mutualizm: karşılıklı yararlanım nefrotoksik: böbreğe yan etkili
müköz: sümüksü nefrotomi: böbrek açımı
müsin: sümüközü, sıvıksu negatif: olumsuz; yok
müsinöz: sıvıksı, sıvıksulu negatif sens: anlamsız
m(i)yel(o)-: omurilik(le ilgili) negatifleşme: yok olma;
m(i)yotoni: kas gergi artımı olumsuzlaşma
negatoskop: ışıklıcam
nekahat: iyileşme
N nekro-: ölü-
nekro-enflamatuvar: ölü-yangısal
nabazan, nabız: vuru, atım nekrofili: ölüsever
naiv, naif: deneyimsiz, saf, nekropsi: ölüaçımı, otopsi
çocuksu nekrotomi: ölü doku çıkarımı
narkolepsi: uyuklama hastalığı nekroz: doku ölümü
narkotik: uyuşturucu nematod: yuvarlak solucan
narkoz: genel uyuşturum, genel nemfoman: erkek düşkünü,
anestezi erdelisi
narsisist, narsist: özsever nemfomani: erkek düşkünlüğü,
narsizm: özseverlik erdeliliği
natal: doğum(la ilgili) neofobi: yenilik korkusu
natalite: doğum hızı, doğum oranı neonat(e): yenidoğan
nativ(e): yerli neonatal: yenidoğan(la ilgili)
natürel: doğal neonatolog: yenidoğan uzmanı
navigasyon: yönlenim neonatorum: yenidoğan(la ilgili)
navigatör: yönleyici neoplastik, neoplazik: ur(la ilgili)

62
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

neoplazi, neoplazm: ur nonsupressibl(e): baskılanamayan


nervus: sinir normal: olağan
net: açık; ağ normalizasyon: olağanlaştırma,
nevralji: sinir ağrısı normalleştirme
nevüs: ben normoaktif: olağan etkinlikte
newborn: yenidoğan normoselüler: olağan hücreli,
nidasyon: yuvalanma olağan gözeli
nidus: yuva normotonik: olağan derişimli,
nihilizm: hiççilik olağan gergili
niş: oyuk, yuva nosiseptif: ağrı iletici
nitrifikasyon: nitratlaşma nosiseptör: ağrı almacı; ağrı
nitrojen: azot alıcısı
nod: düğüm, yumru nostalji: geçmişe özlem
nodül: düğümcük, yumrucuk nosyon: kavram; görüş
nodüler: düğümcük(le ilgili) notch: çentik
noise: gürültü, parazit notokord: omurga taslağı
noktüri: gece işemesi nozokomi(y)al: sağlık hizmetiyle
noktürnal asit sekresyonu: ilişkili, hastane kaynaklı
uykudaki asit salgılanması nöral impuls: sinirsel uyarı,
noktürnal enürez: gece idrar sinirsel itki
kaçırma nöral: sinirsel
nomenklatür: adlar dizgesi; nöralji: sinir ağrısı
adlandırma nörilemma: sinirkılıfı
nomogram: eğri nörodevelopmental:
non-: … olmayan, … dışı sinirgelişimsel
nondisjunction: ayrılamama nöroglia: sinirdestek, sinirdolgu
noninvazif: yayılmayan; girişimsel nörojen(ik): sinirsel, sinir kökenli
olmayan; nöroloji: sinir hastalıkları (bilimi)
nonnutritif: besleyici olmayan nöromusküler: sinir-kas(la ilgili)
nonpalpabl(e): ele gelmeyen, ele nöromusküler junction: sinir-kas
gelmemek kavşağı
nonpatojen: hastalığa yol açmayan nöropati: sinir hastalığı
nonpolar: kutupsuz nöropsiki(y)atri: ruh ve sinir
nonproporsiyone(l): orantısız hastalıkları
nonsens: anlamsız nöroşirürji: beyin ve sinir
nonsmoker: sigara içmeyen cerrahisi, sinir dizgesi
nonspesifik: özgül olmayan cerrahisi

63
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

nöroşirürjiyen, nöroşirürjist: obstetrik: doğumbilim; doğum(la


beyin ve sinir cerrahı, sinir ilgili)
dizgesi cerrahı obstetrisyen: doğum uzmanı
nöt(ü)r, nötral: etkisiz, yüksüz, obstrüksiyon: tıkanma; engelleme
yansız obstrüktif: tıkayıcı; engelleyici
nötralizasyon: etkisizleşme; oditoryum: dinleme salonu
etkisizleştirme od(i)yogram: işityazım
nullipar: hiç doğurmamış od(i)yoloji: işitimbilim
numune: örnek od(i)yometre: işitölçer
nüans: ince ayrım od(i)yometri: işitölçüm
nükleer: çekirdek(le ilgili) od(i)yometrik: işitölçümsel
nükleik asit: çekirdek asidi odistile, eau distile: damıtık su
nükleol(us): çekirdekçik odit: dinleyiciler
nükleus: çekirdek oditif, oditör: işitsel
nüks: yineleme odontogenez: diş oluşumu; diş
nütrient: besin, besleyici gelişimi
nütrisyon: beslenme odontoloji: dişbilim
nütrisyonel: beslenme(yle ilgili) ofans: saldırı
nüve: çekirdek ofansif: saldırıya dayalı
oftalmik: göz(le ilgili)
oftalmolog:göz hastalıkları uzmanı
O oftalmoloji: göz hastalıkları bilimi
oftalmolojik: göz hastalıkları(yla
obes, obez: şişman ilgili)
obesite, obezite: şişmanlık oftalmoskop: gözdibi göreci
obje: nesne oftalmoskopi: gözdibi bakısı
objektif: nesnel ointment: merhem
obligatu(v)ar: zorunlu ok(k)üpasyon: uğraşı, iş
oblik: eğik okkült: gizli
obliterasyon: tıkanma oklüzif: kapayıcı; tıkayıcı
oblitere: tıkanmış oklüzyon: kapanma; tıkanma
oblitere olmak: tıkanmak oksidasyon: oksitlenme,
observasyon: gözlem; gözlemleme yükseltgenme
obsesif: takıntılı, takınçlı, oksijenizasyon: oksijenlenme
takıncalı oksiput: baş arkası, kafa ardı
obsesyon: takıntı, takınç, takınca oksitozik: dölyatağı kasıcı
oksiyur: kılkurdu

64
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

oküler: göz(le ilgili); organik: canlı(yla ilgili)


olekranon: dirsek çıkıntısı organizasyon: yapılanma,
oligospermi: sperm azlığı düzenleme; örgüt, kuruluş
oligüri: idrar azalması organizatör: düzenleyici
ondülan, ondüle: dalgalı organize: yapılanmış, düzenlenmiş
ondülasyon: dalgalanım, organize etmek: düzenlemek,
dalgalanma yapılandırmak
onişi: tırnakyatağı yangısı organize olmak: yapılanmak;
onkogen, onkojen: kanser geni örgütlenmek
onkojen(ik): kanser yapıcı organizma: örgenlik
onkolog: kanserbilim uzmanı organomegali: organ büyüklüğü
onkoloji: kanserbilim orgasm, orgazm: doruklanım,
onore etmek: onurlandırmak dorukduyum
op(p)ortünist(ik): fırsatçı orijin: köken
opak: ışıkgeçirmez, saydam oriküler: kulak(la ilgili)
olmayan orofarenks: ortaboğaz, ortayutak
opasite: ışıkgeçirmezlik; orogastrik sonda: ağız-mide
ışıkgeçirmez alan borusu
operabl(e): ameliyat edilebilir orşi(y)ektomi: testis çıkarımı
operasyon: ameliyat; işlem ortez: düzelteç, düzeltme gereci
operatör: cerrah; işletmen ortodonti: diş düzeltimi,
oportünist: fırsatçı dişdüzeltim bilim
opsiyon: seçme, seçenek ortodontist: diş düzeltim uzmanı
opsiyonel: seçmeli ortostatik: ayakta(yken) oluşan
optik: ışıkbilim; göz(le ilgili) oryantasyon: yönelim, uyum
optik kiazma: görme çaprazı oryante: uyumlu; yönelimli
optimal, optimum: en uygun os: kemik
optimist(ik): iyimser os(s)ifikasyon: kemikleşme
optometri: görme ölçümü osilasyon: salınım, salınma,
or(i)jinal: özgün; asıl titreşme
oral: ağızdan, ağız yoluyla, ağız(la oskültasyon: dinleme
ilgili) osmotik: geçişmeli, geçişimli
orbit: yörünge; gözçukuru osseöz: kemik, kemiksi
orbita: gözçukuru ossikül: kemikçik
orbital: gözçukuru(yla ilgili) osteofit: kemik çıkıntı
order: istem osteogenez: kemik oluşumu;
organ: örgen kemik gelişimi

65
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

osteoid: kemiksi, kemiksi doku overdominans: üstün baskınlık


osteojen(ik): kemik oluşturan, overdi(y)agnoz: tanı aşımı
kemik oluşumu(yla ilgili) overdoz: ölçü aşımı, veritaşımı,
osteoliz: kemik yıkımı aşırı doz
osteomalazi: kemik zayıflaması overestimate: abartılı öngörü
osteoplasti: kemik onarımı overgrowth: aşırı büyüme
osteoporoz: kemik erimesi overload: yüklenme
ostium: ağız, delik, açıklık overlap: üstüste binme, örtüşme
-ostomi: … ağızlaştırımı overriding: at biner (gibi)
otalji: kulak ağrısı overweight: aşırıkilolu
OTC: tezgâh üstü ovoid: yumurta biçiminde
otistik: içekapanık ovum: yumurta
otizm: içekapanım ovülasyon: yumurtlama
oto-: öz-; kulak(la ilgili) ozmotik frajilite: geçirim
otoanaliz: özçözümleme dirençsizliği
otograft, otogreft: özyama ozmoz(is): geçişme, geçişim
otoimmünite: özbağışıklık
otoimmünizasyon: özbağışıklanım
otoklav: basınçlı buğuluk
otolog: kendinin
Ö
otomasyon: özişlerlik, özdevinim ödem: şişki
otomatik: özişler, özdevinimli öfori: aşırı mutluluk
otomatizm: özişlerlik, özdevinim ökaryot: çekirdekli
otonom: özerk özefagus: yemekborusu
otonomi: özerklik

P
otopsi: ölüaçımı
otorite: yetke; yetkili, uzman
otoskop: kulak göreci p(i)toz(is): sarkma; düşme
otozom: beden kromozomu p.c., post cibum: yemekten
otozomal: beden kromozomuna ait sonra
otör: yazar; uzman PA, posteroanterior: arka-ön
outflow: çıkış pacemaker: atım düzenleyici; kalp
outlet: çıkış yolu pili
outpatient: ayaktan hasta paf, puff: püskürtme
output: çıktı pager: çağrı aygıtı
ovarium, over: yumurtalık paging: çağrı
over-: aşırı-

66
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

pake: paket paramnezi: bellek karışıklığı


pakimenenjit: dura yangısı parankim(a): özekdoku
palat: damak parankimatö(z): özekdokusal
palmar: el ayası, el ayası(yla) ilgili paraparezi: altyarı güçsüzlük
palör: solgunluk, solukluk parapleji: altyarı inme
palpabl(e): ele gelen paravertebral: omur yanında
palpasyon: elle inceleme parazit: asalak
palpe etmek: elle yoklamak parazitik: asalak(larla ilgili)
palpitasyon: çarpıntı parazitoloji: asalakbilim
palsi: felç pareneal: mevsimsel
palyasyon: hafifletme, azaltma parenteral: sindirim dizgesi dışı
palyatif: belirti azaltıcı yoldan
pan-: tüm- parestezi: karıncalanma
panari(s): (parmakta) dolama parezi: hafif inme
pandemi: tümsalgın parite: denklik, eşitlik; eşlik;
pandemik: tümsalgın(la ilgili) doğurulan çocuk sayısı
panel: açık oturum; kurul; paroksizm: azıtım, saldırı; nöbet
panik: ürkü paroksismal: nöbet biçiminde
pano: duyuru tahtası paroniş(i)ya: (parmakta) dolama
panorama: görünüm parotis: kulakaltı bezi
paper: yayın parsiyel: kısımsal
papil(l)er: memebaşımsı; part time: yarı zamanlı
memebaşı(yla ilgili); parmaksı partikül: tanecik, parçacık
çıkıntılı partisyon: bölme, parçalama;
papilla: memebaşı; parmaksı bölünme
çıkıntı partner: eş
papül: kabartı parturisyon: doğurma
papüler: kabartılı partus: doğum
par(i)(y)etal: yan; çepere ait pasaj: geçiş; geçit; bölüm
para-: yan, yanında pasif: etkin olmayan, edilgen
paradoks: çelişki pasif immünite: edilgen bağışıklık
paralel: koşut pasif immünizasyon: edilgen
paralitik: inmeli, felçli bağışıklama
paralize etmek: felç etmek password: şifre, parola
paralizi: inme, felç patensi, patency: açıklık
paramedi(y)an: orta çizgi yanı patent: açık (damar)
parametre: değişken, değiştirgen

67
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

patern: örüntü, örnek, desen, pens: tutaç


düzen pentaloji: beşli bozukluk
paternal: babasal; babaya ait peptik: sindirimsel
pathway, petvey: yol, yolak perforan: delici
-pati: ... bozukluğu, ... hastalığı perforatör: delgeç
patient: hasta per os: ağızdan
patogenez, patojenez: hastalık per(i)yod, per(i)yot: dönem;
oluşumu devir; aybaşı; süre
patognom(on)ik: tanı koydurucu periyodik: süreli yayın
patojen: hastalık etkeni; percent, persent: yüzde
hastalığa yol açan percentage: yüzde oranı, yüzdelik
patojenik: hastalığa yol açan perforasyon: delinme
patoloji: hastalık; hastalık bilimi performans: verim; başarım;
patolojik: hastalığa ait; hastalık gösteri
bilimi(yle ilgili) perfüzyon: sıvı içitimi
pause: duraklama, durdurma peri-: çevresinde, yakınında
pausiartiküler: az eklemi tutan peri(y)ost: kemikzarı
peak, pik: doruk, tepe perianal: anüs çevresi
pedi(y)atr(ist): çocuk hekimi perifer: çevre
pedi(y)atri: çocuk hekimliği periferal, periferik: çevresel,
pedi(y)atrik: çocuk hekimliği(yle çevre(yle ilgili)
ilgili); çocuk(la ilgili) periferik yayma: kan yayması
pedigri: soyağacı perikard: kalpzarı
pediküloz(is): bitlenme perikardiyal: kalpzarı(yla ilgili)
pedodonti: çocuk diş hekimliği perikardiyal knock: kalpzarı
pedodontist: çocuk diş hekimi vurusu
pedontoloji: çocuk diş hekimliği perinatal: doğum zamanıyla ilgili
peeling: soyum, soyulma peristaltik: sağınımsal
pektus ekskavatum: kunduracı peristaltizm: sağınım, itici kasılım
göğsü periton: karınzarı
pektus karinatum: güvercin göğsü peritoneal: karınzarı(yla ilgili)
pelvis: leğen, leğen kemiği peritonit: karın zarı yangısı
penetran: delici, içeri geçen, içeri perivasküler: damar çevresi(yle
giren ilgili); damar çevresinde
penetrans: gen etkinliği periyodik: dönemsel; süreli yayın
penetrasyon: delip girme, içine periyodisite: dönemsellik
işleme periyot: dönem

68
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

perkütan: deri yoluyla pilül: hapçık


perleş: dudakkıyısı çatlağı pinositoz: hücresel içme
perlingual: dil yoluyla pireksi: ateş
permanen(t): kalıcı, sürekli pirojen(ik): ateş oluşturan, ateş
permeabilite: geçirgenlik yükseltici
permeabl(e): geçirgen pitoresk: gözalıcı, resimsi
permisif: izin verici pitoz(is): düşüklük
pernazal: burun yoluyla pituiter gland: hipofiz bezi
pernisiyö(z): kötücül, azılı piyo-: irinli, irin ...
peroral: ağızdan, ağız yoluyla piyojen(ik): irinlenme yapan,
peros: ağızdan irinyapan
perpendiküler: dikey, dik placebo, plasebo: etkili özdeği
persantil, persentil: yüzdelik bulunmayan, aldanca
perseküsyon: eziyet, zulüm, plain film: düz film
işkence plan: düzlem; tasar
perseküte olmak: acı çektirmek planar: düzlemsel
persent: yüzde planlamak: tasarlamak
persepsiyon: algı; algılama plasenta: döleşi, eş
persistan: kalıcı; direngen plaster: örtkal
persistans: kalıcılık plasti: onarım
personalite: kişilik platelet: trombosit, kan pulcuğu
personel: çalışan(lar), görevli(ler) plato: düzlük
perspektif: bakış açısı, görüş plato konsantrasyonu: kararlı
açısı durum derişimi
perspirasyon: terleme plazma: kansıvı
pertus(s)is: boğmaca pleksus: ağ
pes planus: düztaban pleomorfik: çokbiçimli, yapısal
pes(s)imist(ik): kötümser çeşitlilikte
pestisit: böcekkıran pleomorfizm: çokbiçimlilik
petit: küçük pleositoz: göze artımı, hücre
PhD, Ph.D.: doktora artımı (beyin omurilik
pigment: renkveren sıvısında)
pik: doruk pletore: kan bolluğu; doluluk,
pika: toprak yeme bolluk
pili: kıvrımcık plevra: akciğer zarı
pilot çalışma: ön çalışma, örnek plevral: akciğer zarı(yla ilgili)
uygulama plika: kıvrım, büklüm

69
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

plika vokalis: sesteli polisitemi: alyuvar artımı


plonjan: dalan poliüri: çok işeme
plörezi: akciğer zarı yangısı polivalan: çokdeğerli(kli)
plug: tıkaç pollaküri: sık işeme
pneum-, pneumo- ; pneumato-: pomad, pomat: merhem
hava-, gaz- ; akciğer- ponksiyon: delme
pnömatizasyon: havalanma ponksiyon lomber: beldelimi
pnömoni: akciğer yangısı, zatürre popliteal: diz ardı(yla ilgili)
-po(i)ez(is): ... oluşum(u) popülasyon: topluluk, toplum
pointer: göstergeç; imleç popüler: sevilen, gözde
poison: zehir por: gözenek
pol(l)usyon: kirlenme porsiyon: parça, kısım
pol: kutup port(a): kapı, giriş
polar: kutuplu, kutupsal portabl: taşınabilir, taşınır
polarite: kutupsallık portal: kapı(yla ilgili), giriş
polarizasyon: kutuplaşma portatif: taşınır, taşınabilir
polemik: sert tartışma portör: taşıyıcı
polen: çiçek tozu post-: ... sonrası
poli-: çok-; aşırı- postefektif:
polidaktili: çokparmaklılık postenfeksiyöz: enfeksiyon
polidipsi: aşırı su içme sonrası
polifaji: aşırı yeme posterior: arka
poliform: çokbiçimli posterolateral: arka-yan
poligami: çokeşlilik posteromedian: arka-iç
poligenik: çokgenli postgraduate: mezuniyet sonrası
polikistik: çokkesecikli postload: ardyük
poliklinik: postmatür: geçdoğan
polimer: çok parçalı birleşik postmenopozal: yaşdönümü
polimerizasyon: polimerleşme sonrası(yla ilgili)
polimorf: çokbiçimli postmenstrual: adet sonrası
polimorfizm: çokbiçimlilik; postmortem: ölüm sonrası
çeşitlilik postnatal: doğum sonrası
polimorfonükleer: parçalı postop(eratif), postoperatuvar:
çekirdekli ameliyat sonrası
polinükleer: çokçekirdekli postpartum: doğum sonrası
polio(miyelit): çocuk felci postprandial: yemek sonrası
polip: mukoza uru postprosesing: işlem sonrası

70
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

postterm, post-term: geçdoğan predispozisyon: yatkınlık


posttranskripsiyonel: yazılım predominant: üstün, en üstün
sonrası preemptif: erken dönemde
posttranslasyonel: çeviri sonrası pregnansi: gebelik
posttransplant: aktarım sonrası pregnant: gebe
preikterik: sarılık öncesi
postulat, postülat: önerme preimplantasyon: yerleştirme
postür: duruş öncesi
postvital: ölürölmez preklinik: klinik öncesi; belirtiler
postvoiding: işeme sonu öncesi
postvokasyonel: konuşma sonrası prekordiyal: yürekönü(yle ilgili)
posyon: şekerli içinti prekordiyum: yürekönü
potans, potens: güç; cinsel güç prekürsör: öncül; ön madde
potansiyel: gizil; gizilgüç; olası; preliminar, preliminer: başlangıç,
gerilim giriş
potent: güçlü, etkili preload: önyük
powder: toz prematür(e): erkendoğan
pozisyon: konum prematür(e) atım: erken atım
pozisyonel: konumsal premedikasyon: önsağaltım
pozisyonlamak: yerleştirmek premenstrüel: aybaşı öncesi
pozitif: olumlu; var premorbid: hastalık öncesi
pozitifleşme: varolma, belirme prenatal: doğum öncesi
pozoloji: ölçübilim, düzebilim prensip: ilke
pragmatik: yararcı preoperatif: ameliyat öncesi
pragmatizm: yararcılık preparasyon: hazırlama
pratik: uygulama, uygulamalı; preparat: hazır ilaç; inceleme için
kolay hazırlanmış nesne
pre-: ... öncesi prepisyum: sünnet derisi
preadult: erişkin öncesi presipitasyon: çökelme
prebiyotik: canlılık öncesi presipitat: çökelti, tortu
prediksiyon: öngörü, öngörme presipite etmek: çöktürmek
prediktif: öngörüsel prestij: saygınlık
prediktif değer: öngörme değeri preterm: erkendoğan
prediktör: öngörücü pretransplant: aktarım öncesi
predispozan: zemin hazırlayan, prevalan(t): yaygın
yatkınlaştıran, eğilimli kılan prevalans: yaygınlık
predispoze: yatkın, eğilimli prevantoryum: önleyimevi

71
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

preventif: koruyucu, önleyici profilaktik: önkoruyucu,


prezentasyon: sunum; geliş korunmayla ilgili, önleyici
(doğumda) proforma fatura: teklif mektubu,
prezente etmek: sunmak önerilen fatura
prezervatif: penis kılıfı, kaput; progeni: soy
koruyucu progenitör: ata; öncül
primer: ilk, başlangıç; birincil; prognostik: önbilisel, öngörümsel,
başlıca, temel kestirimsel
primigravid: daha önce bir kez prognoz: önbili, öngörüm, kestirim
gebe kalmış program: izlence
primipar: bir doğum yapmış progres: ilerleme; izlem
primitif: ilkel progres(s)if: ilerleyici
primordi(y)al: taslaksal; ilkel progresyon: ilerleme, gelişme
primordiyum: taslak (organ) proje: tasarım
print: baskı projeksiyon: çıkıntı; yansıtma;
pro-: önce, önünde izdüşüm
pro re nata: gerekirse, duruma projektil: fışkırır tarzda;
göre fırlatılan
prob(e): başlık; sonda, boru; prokaryot: ilkel çekirdekli
tanımlayıcı (genetik) proksimal: yakın, yakınsal
proband: ilk hasta prolapsus: sarkma
probe etme: sondalama proliferasyon: çoğalma
problem: sorun prolifere olmak: çoğalmak
proçes, proses: süreç, işlem prominensia: çıkıntı
prodrom: önbelirti, ön promontorium: çıkıntı
prodromal: öncü, önbelirti(lerle promosyon: yükselme, ilerleme;
ilgili) tanıtım
pro-drug: ön-ilaç promotor: kurucu, geliştiren
prodüksiyon: üretim pron(e): yüzükoyun
prodüktif: verimli proof: önbaskı
prodüktivite: verimlilik proofreading: sondüzeltme
profesyonel: mesleki; uzman proptoz: öneçıkım
profil: biçim; döküm; yandan proptotik: öneçıkık
görünüş proporsiyon: orantı
profilaksi: önkoruma, korunum, proporsiyone(l): orantılı
koruyucu sağaltım propositus: ilk hasta
propriyoseptif: derin duyusal

72
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

propriyoseptör: özdurum algıcı psikotrop: ruhsal etkin


prosedür: işlem psikoz: akıl hastalığı, çıldırı
proses: işlem psişik: ruhsal
prosessus: çıkıntı psödartroz: yalancı eklem
prospektif: ileriye dönük psödo-: yalancı ...
prospektüs: tanıtmalık psödogestasyon: yalancı gebelik
prostrasyon: bitkinlik psödopod: yalancı ayak
proteksiyon: koruma, korunma psödotümör: yalancı ur
protez: takma psöriazis: sedef hastalığı
proto-: ilk-; tek- puberte: ergenlik
prototip: ilkörnek puberte prekoks: erken ergenlik
protokol: tutanak; yöntem; resmi puberte tarda: gecikmiş ergenlik
davranış kuralları pudra: toz
prototip: ilkörnek, örnek puerperal: lohusalık(la ilgili)
protrüde: çıkıntı oluşturmuş; pulmoner: akciğer(le ilgili)
dışarı uzanmış pulpa: öz, dişözü, parmak ucu
protrüzyon: çıkıntı pulsatil: atımlı; dizemsel, ritmik
provokasyon: uyarma, kışkırtma puls(us), pulsasyon, pulse: atım,
provokatif, provokatör: kışkırtıcı vuru, nabız
provoke etmek: kışkırtmak, pulse oksimetre: oksijenölçer
uyarmak pulverizatör: püskürteç;
pruf, proof: önbaskı, deneme tozpüskürtücü
basımı; dayanıklı punç, punch: delgeç, delgi
prürit(is): kaşıntı punktat: benekli, noktalı, noktasal
psikanalist: ruh çözümleyici punktur(e): delme
psikanaliz: ruh çözümleme pupil(la): gözbebeği
psikiyatr(ist): ruh hekimi purgatif: sürgen, bağırsak
psikiyatri: ruh sağlığı boşaltıcı
psikiyatrik: ruh hekimliği(yle pü(y): irin
ilgili) pür: arı, saf
psikojen(ik): ruhsal kökenli pürifikasyon: arıtım, arılaştırım
psikolojik: ruhsal pürtrefiye: kokuşmuş
psikomotor: ruhdevinimsel; pürülan: irinli
tindevinimsel pürülans: irinlenim
psikopat: ruh hastası püstül: irinli kabarcık, irinli sivilce
psikopati: ruh hastalığı pütrefaksiyon: kokuşma, çürüme
psikosomatik: ruhsal-bedensel püy: irin

73
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

rapidly progres(s)if: hızlı


ilerleyici
rapor: yazanak
R rapor etmek: bildirmek
rasyo, ratio: oran
rabies: kuduz rasyonalize etmek: akla
radikal: kökten; köktenci; kök(le uydurmak; kılıf uydurmak
ilgili) rasyonel: akılcı
radikalizm: köktencilik raş, rash: döküntü
radiks: kök rat: sıçan
radiküler: kök(le ilgili); kökçük(le rate: oran, hız, orantı
ilgili) re-: yeniden-
radyal: ışınsal reabsorpsiyon: geri emilim
radyasyon: ışıma, ışınım, ışın reagent: ayıraç
saçma reaksiyon: tepki; tepkime
radyolog: radyoloji uzmanı, reaktan: tepken, tepkimeye
ışınbilim uzmanı katılan
radyoloji: ışınbilim reaktif: tepkili, tepkisel; ayıraç
radyoopak: ışıngeçirmez reaktivite: tepkililik, tepkisellik
radyoopasite: ışıngeçirmezlik realistik: gerçekçi
radyorezistan: ışındirençli realite: gerçeklik
radyosensitif: ışınduyarlı realizasyon: gerçekleştirme; kılıf
radyoterapi: ışın sağaltımı uydurma
rafine: arı, saf; ince reanimasyon: canlandırma,
rafine etmek: arılaştırmak, diriltme
saflaştırmak, arıtmak rebound: geri tepme, geri sekme;
ral: çıtırtı yansıma
ramifikasyon: dallanım receiver: alıcı
random(ize): rastgele, gelişigüzel recover: iyileşme, düzelme,
randomizasyon: rastgeleleştirme toparlanma
range: aralık recumbant: yatar
rant: haksız kazanç redistribüsyon: yeniden dağılım
rantabl(e): verimli reduplikasyon: ikileme
rapel: pekiştirme redüksiyon: indirgeme,
rapid eye movement: hızlı göz indirgenme; azaltma, azalma
hareketi redüktan: indirgen, indirgeyici;
azaltıcı

74
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

reel: gerçek regürjite olmak: geri gelmek,


reentry: yenidengiriş geri kaçmak
referans: kaynak rehabilitasyon: esenlendirme
referans noktası: çıkış noktası; reinforsment: güçlendirme
karşılaştırma noktası rej(i)yonal: bölgesel
refere etmek: kaynak göstermek; rejeksiyon: atılım, reddetme
göndermek rejenerasyon: yeniden oluşma,
refleks arkı: tepke döngüsü yenilenme
refleks: tepke rejenere olmak: yeniden oluşmak,
refleksiyon: yansıma yenilenmek
reflektör: yansıtıcı rejim: perhiz; yönetim biçimi;
reflü: gerikaçış, geriakış, uygulama biçimi
reform: düzeltme, iyileştirme rekalsifikasyon: yeniden
reformasyon: biçimlendirme kireçlenme
refraksiyon: kırılma, kırma rekombinan(t): yeniden
refrakter: yanıtsız, tepkisiz, yapılanmış, yeniden
dirençli düzenlenmiş
refrakter per(i)yot: duyarsız rekombinasyon: yeniden
dönem düzenlenme
refresh: tazelemek, yenilemek rekonstrüksiyon: yeniden yapım,
refüze etmek: geri çevirmek yeniden yapılandırma
registrasyon: kayıt rekonstrüktif: yeniden yapım(la
registri, registry: kayıt sistemi; ilgili)
kayıtlık rekord: kayıt, tutanak
regl: aybaşı rektal: rektum(la ilgili), göden
regresif: gerileyici yoluyla
regresyon: gerileme rekür(r)en: yineleyen
regülarite: düzenlilik rekür(r)ens: yineleme
regülasyon: düzenleme, ayarlama relaksan: gevşetici
regülatör: düzenleyici relaksasyon: gevşeme, gevşeklik
regüle: ayarlı, denetim altında relaps, rölaps: depreşme,
regüle etmek: ayarlamak, alevlenme
düzenlemek relatif, rölatif: göreceli, göreli
regüler: düzenli release: salma, açığa çıkma,
regürjitasyon: geri gelme, salıverme
gerikaçış remisyon: azalma, gerileme,
iyileşme

75
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

remittan: kesikli, oynak restriktif: kısıtlayıcı, sınırlayıcı


remnant: kalıntı resusitasyon: canlandırma
renal: böbrek(le ilgili) retansiyon: birikme, birikip
reparasyon: onarım kalma, toplanıp kalma; tutma;
repetetif (-itif): yinelenen tutulma
replasman: yenileme, yerine retard: uzun etkili
koyma; yenisiyle değiştirme retardasyon: gerilik; gecikme
replikasyon: eşlenme retarde: geri (kalmış)
replikatif: eşlenme(yle ilgili) retikulum: ağcık
replike olmak: eşlenmek retiküler: ağsı, ağ(la ilgili)
repres(s)ör: baskılayıcı retina: ağkatman
represyon: baskılama, baskı retraksiyon: çekilme, büzülme;
reprezant: tanıtımcı çekinti, büzüşme
reprezentasyonel: temsil edici retro-: … arkası
reprint: ekbaskı retrofaringeal: yutak arkası
reprodüksiyon: üreme, çoğalma; retrograd: ters yönde, geriye
çoğaltım doğru
reprodüktif: üreme(yle ilgili) retrokaval: ana toplardamar
repulsiyon: itme; geri tepme arkası(yla ilgili)
research: araştırma retronazal: burun arkası(yla ilgili)
reseptivite: alabilirlik, alırlık retroperitoneal: karınzarı
reseptör: alıcı, almaç arkası(yla ilgili)
reses(s)if: çekinik retrospektif: geriye dönük
resessus, resses: çukur, retroversiyon: geriye dönüklük
çukurcuk, girinti retrovert: geriye dönük
resiprokal: karşılıklı reuptake: gerialım
respirasyon: solunum reusabl(e): yeniden kullanılabilir
respiratu(v)ar: solunumsal, revers: ters
solunum(la ilgili) reversibilite: tersinirlik
respiratuvar arrest: solunum reversibl: tersinir, geri
durması dönüşümlü
respons: yanıt reversiyon: geri dönüşüm
rest: dinlenme; artık, kalıntı review: derleme; gözden geçirme
rest(i)riksiyon: kısıtlama, revir: bakım odası, bakımlık
sınırlama revival: diriltme, canlanma
restless: huzursuz revizyon: düzeltme; gözden
restorasyon: onarım geçirme

76
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

rezeksiyon: kesme, kesip çıkarma ruminasyon: derin düşünme; geviş


rezektabl(e): kesip çıkarılabilir getirme
rezerv: yedek rutin: alışılagelen
rezervuar: biriktirici, havuz; rüptür: yırtık, delinme, kopma
kaynak rüptürabl(e): yırtılabilir
rezidü(el): artık, kalıntı rüptüre olmak: yırtılmak
rezistan: dirençli
rezistans: direnç
rezolüsyon: çözünürlük; çözülme;
düzelme
S
rezonans: titreşim saber-sheath: kılıç kını
rezorpsiyon: emilim; eriyip sabite: katsayı
dağılma sac, sak: kese; torba
Rh, eraş: Re-he sadist: elezer
rigor: katılık sadizm: elezerlik
rigor mortis: ölü katılığı sadomazoşist: elözezer
rijid: katı, sert sadomazoşizm: elözezerlik
rijidite: katılık sagital: ön-arka dikey
ring: halka sak: kese
risivır, receiver: alıcı sakkül: kesecik
risk: tehlike sakrifiye etmek: öldürmek
ritim, ritm: dizem sakrum: kuyruksokumu kemiği
rod: çomak (basil) sakşın, suction: emme
rodent: kemirgen saline: tuzlu çözelti
rol: görev saliva: tükürük
ronkus: hırıltı salivasyon: tükürük salgılanması
roseola infantum: altıncı hastalık salvaj, salvage: kurtarma
rotasyon: dönme sampling, sempling: örnekleme
rotasyonel, rotasyoner: dönmeli; sanatoryum: sağaltımevi
rotatu(v)ar: dönüşlü; döner sanitasyon: sağlık koruma, sağlık
rubella: kızamıkçık hizmeti
rubelliform: kızamıkçık benzeri santral: merkez
rubeola: kızamık santrifüj: ayrıştırım aygıtı
rudimanter: gelişmemiş, güdük santrifüje etmek: ayrıştırmak
kalmış; körelmiş saplement: ek
rule out (R/O): dışlamak saponifikasyon: sabunlaşma
saprofit, saprofitik: çürükçül

77
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

sarî: bulaşıcı sekreter: yazman, yazıcı


sarkastik: sekreterya: yazı işi; resmi kurul;
sarkoid, sarkomatoid: sarkomsu yazman
satellit(e): uydu seks: cinsiyet, cinsellik
sature, satüre: doymuş, doygun seksi(y)o: açım(lı doğurtma)
satürasyon: doygunluk, doyma seksiyon: bölüm
scatter: saçılma seksoloji: eşeybilim
screen(ing): tarama seksüalite: eşeysellik, eşeylilik
sebore: aşırı yağlanma (deri) seksüel: cinsel, eşeysel
seboreik: yağ salgısı(yla ilgili) sektör: kesim, bölge
second look: ikinci değerlendirme seküriti, security: güvenlik
sedanter: oturgan -sel: -keseleşimi; -şişmesi
sedasyon: yatışma, yatıştırma sel(l)üler: hücresel, gözesel
sedatif: yatıştırıcı seleksiyon: seçilim; seçme
sedatize etmek: yatıştırmak selektivite: seçicilik
sedimanter: tortul self assesment: kendini
sediment: çökelti, tortu değerlendirme
sedimentasyon: çökelme, çökelim, self-limited, self limiting:
çökeltme, tortulaşma kendini sınırlayan, kendisini
seeding: ekim, ekilme kısıtlayan
sefalik: baş(la ilgili) self medikasyon: kendi kendini
segment: bölüt, kesim tedavi
segmentasyon: bölütlenme, self-care: özbakım
bölütleme sella tursika, sella turcica: Türk
segregasyon: ayırma, ayrı tutma eyeri
seizure: nöbet sembi(y)otik, simbi(y)otik:
sekans: dizi, sıra ortakyaşar; ortakyaşamsal
sekel: izik, hastalık kalıntısı, sembi(y)oz(is), simbi(y)oz(is):
kalansorun ortakyaşam
sekestr(um): ölükemik sembol: simge
sekestrasyon: ayrıklaşma, sembolize etmek: simgeleştirmek
ayrıkalma semen: ersuyu
sekonder: ikincil semi-: yarı-, yarım-
sekresyon: salgı; salgılama, semilunar: yarımaysı
salgılanma, salgılanım seminal: ersıvısal, ersıvı(yla ilgili)
sekreta: salgılar semipermeabl(e): yarıgeçirgen
sekrete etmek: salgılamak

78
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

semisirküler: yarım daire sentripetal: çevreden merkeze


biçiminde sentromer: birincil boğum
semiyoloji: belirtibilim separasyon: ayrılma, ayırma,
sempati: yakınlık, sevimlilk ayırım
sempatik: sevimli, cana yakın separatör: ayırıcı
sempozyum: tartışılı oturum septa: arabölmeler
semptom: belirti septasyon: bölmelenme
semptomatik: belirtili; belirti(yle septik: bulaşlı
ilgili) septum: arabölme
semptomatoloji: belirtiler; serebellar: beyincik(le ilgili)
belirtiler bilgisi serebellum: beyincik
sendrom: hastalık, belirgi serebral konküzyon: beyin
senil: yaşlılık(la ilgili) sarsıntısı
senilite: yaşlılık serebral korteks: beyin kabuğu
senkop: baygınlık serebral: beyin(le ilgili)
senkron(ize), senkronik:eşzamanlı serebrospinal: beyin-omurilik(le
senkronizasyon: eşleme; ilgili)
eşzamanlama serebrum: beyin
sens: anlam; anlamlı; duyu seremoni: tören
sensasyon: duyum seri: dizi; hızlı; art arda
sensibıl: duyarlı seroloji: kansu incelemesi
sensibilite: duyarlık serolojik: kansu(yla ilgili)
sensibilizasyon: duyarlama, seröz: kansulu
duyarlanma seröz membran: kayganzar
sensitif: duyarlı sertifika: yeterlik belgesi
sensitivite: duyarlık serum: kansu
sensitizasyon: duyarlama, serumen: kulak kiri
duyarlanma servikal: boyun(la ilgili); dölyatağı
sensoriyel: duyumsal boynu(yla ilgili)
sensör: algılayıcı, duyaç servikal lordoz(is): ense çukuru,
sensörinöral: sinirduyusal boyun yayı
sensus: duyu serviks: boyun; dölyatağı boynu
sentetik: yapay servis: koğuş
sentez: yapım, bireşim sesil: sapsız
-sentez: -delimi sestod: yassı solucan, şerit
sentrifugal: merkezden çevreye set: takım
sentrifügasyon: ayrıştırma

79
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

sezaryen, sezaryen sekşın sinonim: eşanlamlı


(C/S): açımlı doğurtma sinovi(y)a: oynak sıvısı, eklem
sfigmomanometre: sıvısı
kanbasıncıölçeri sinovi(y)al membran: oynakzarı,
sfinkter: büzgeç, büzgen (kas) eklemzarı
s(i)katris: yaraizi sintilasyon: parıldama
s(i)katrisiyel: yaraizi(yle ilgili) sinüs: boşluk
s(i)katrizan: yara kapayıcı sinyal: im, işaret
sibernayf, cyberknife: uzay sirkadiyen ritm: günlük dizem
bıçağı sirkumsizyon: sünnet
sibilan: ıslık sesi sirkülasyon: dolaşım
sibling: kardeş sirküler: çembersel; duyurum;
sickle cell anemi: orak hücreli genelge
kansızlık sirop: şekerli sıvı ilaç
sifiliz: frengi -sis: ... hastalığı
sign: belirti, bulgu, im sistem: dizge
significant: anlamlı, önemli sistematik: sistemli, dizgesel
siklik: halkasal; döngüsel, sistemik: dizgesel, yaygın, tümsel
çevrimsel sistern: sarnıç
siklus: çevrim, döngü -sit: -göze(si)
sil(i), silia: kirpik, kirpikler sitasyon: kaynak gösterimi, atıf
simbiyoz(is): ortakyaşam site (sayte) etmek: kaynak
simetri: bakışım göstermek
simetrik: bakışımlı sitogenetik: göze kalıtımbilim;
simple: yalın, basit göze kalıtımbilim(le ilgili)
simülasyon: benzetim sitogenez: göze oluşumu
simültane: anında, eşzamanlı sitoloji: gözebilim, hücrebilim
sin-: bitişik, yapışık, kaynaşık sitopeni: göze azalımı, hücre
sinaps: kavşak azalımı
sinapsis: eşleşme sitoplazma:göze sıvısı, hücre sıvısı
sinartroz: oynamaz eklem sitostatik: hücre durdurucu, göze
sindaktili: yapışık parmaklılık durdurucu
sinerji: eşetkinlik, görevdeşlik sitotoksik: hücre zararlı, göze
sinerjik: eşetkin, görevdeş zararlı
sinestezi: duyum ikiliği situs: yer, durum
sineşi: yapışıklık, yapışma situs inversus: ters yerleşim
sinister, sinistra: sol, soldaki siyanoz: morarma

80
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

skabies: uyuz solubl(e): çözünür


skala: dizi, sıra; yelpaze; solüsyon: çözelti, eriyik
gösterge çizelgesi; ölçek solüt: çözünen
skalp: kafa derisi, saçlı deri solvent: çözücü
skapula: kürekkemiği somatik: bedensel
skar: yaraizi; nedbe somnambül: uyurgezer
skarlatin(a): kızıl somnambülizm: uyurgezerlik
skarlatiniform: kızılımsı somnipati: uyku bozukluğu
skatris: yaraizi; nedbe somnolans: uyuklama
skatrizan: nedbeleştirici somnus: uyku
skavenger: süpürücü, temizleyici sonda: boru, dalgı
sken(ing), scanning: tarama sosyal: toplumsal
skenır, scanner: tarayıcı sosyalizasyon: toplumsallaştırma;
skenogram: kılavuz görüntü toplumsallaşma
skip: atlama; sıçrama sosyoloji: toplumbilim
skleroz(is): sertleşme, sertlik sömester: yarıyıl
sklerozan: sertleşimli; sörfeys, surfeys, surface:
sertleştiren yüzey
skolyoz: omurga eğriliği, spastik: aşırıkasılımlı,
yaneğrilik süreklikasılımlı, kasınık
skor: puan, değer spastisite: aşırıkasılım, sürekli
skorlama: puanlama, kasılım
değerlendirme spatial: uzaysal
skotom: görme boşluğu, kör bölge spatül(a):
skuam: kepek spazm: kasılım
skuamoz, skuamöz: kepekli; yassı spazmodik: kasılımlı
slayt: saydam; cam spazmolitik: kasılım çözen
slayt görüntüsü: yansı spazmoliz: kasılım çözülmesi
slice: kesit species, spesies: tür, türler
slow release, SR: yavaş salıveren spektrum: yelpaze
smear, smir: yayma spekulum: gözgü, ayna
sofistik(e): karmaşık, ayrıntılı; spekülasyon: kurgu; dayanaksız
deneyimli görüş
software: yazılım spekülatif: kurgusal
solid: katı, tıkız speküle etmek: kurgulamak
soliter: tek sperm: ergöze
solubilite: çözünürlük spermatik kord: ersuyu borusu

81
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

spermatozoa, spermatozoon, spray, sprey: püskürtme;


spermatozoit: ergöze serpinti
spesifik: özgül; özgü sputum: balgam
spesifik gravite: özgül ağırlık stab, ştab: genç akyuvar, çomak
spesifikasyon: ayrıntılarıyla stabil angina (pektoris): kararlı
tanımlama göğüs ağrısı
spesifiye olmak: özgülleşmek, stabil: kararlı, dengeli; durağan
özelleşmek stabilite: kararlılık, denge
spesivite: özgüllük staff: çalışan, çalışanlar (sürekli)
spesiyal: özel stage: evre
spesiyalite: özellik staghorn: geyikboynuzu
spesiyalizasyon: uzmanlaşma, staging: evreleme
özelleşme stagnasyon:
spesmen, speysmen: örnek stain: boya
spikül: iğnemsi staining: boyama
spina bifida: ayrık omurga standardize etmek: örnekölçüye
spinal: omurga(yla ilgili) ayarlamak, ölçünlemek
spinal kord: omurilik standart: örnekölçü, ölçün
spindıl, spindle: iğsi stapez: üzengi
spinöz: dikensi; stapler: bas-dik, zımba
spiral: sarmal; dölyatağı içi araç star: yıldız
splanknik: starvasyon: açlık
splenektomi: dalak çıkarımı start: başlama, çıkış
splenik: dalak(la ilgili) stasyoner: durağan, devinimsiz
splenomegali: dalak büyümesi, statement: deyim; tümce; belge
dalak büyüklüğü statik: durağan
splint: süyek, sabitleme sargısı -statik: ... durduran
split: yarık statü: durum, mevki; toplumsal
spondiloz: omur kaynaşması; durum
omuryozlaşması statüko: süregelen durum
spongiyöz: süngerimsi staz: yavaşlama; göllenme
sponsor: destekçi -staz (son ek): ... durması, ...
sponsorluk: destekçilik durgunluğu
spontan: kendiliğinden steatore: yağlı dışkı, yağlı sürgün
sporadik: tek tük steatoz: yağlanma (iç organlarda)
spot: nokta; benek; leke stem cell: kökhücre
spotted: benekli stenoz: darlık

82
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

step: basamak, adım striasyon: çizgilenme; çizgililik


stepkak: musluk stridor: ıslık sesi, ötme sesi,
steril: kısır; arınık, arınmış üflük
sterilite: kısırlık; arınım striktür: daralma
sterilizasyon: kısırlaştırma; strip: şerit
arındırma strok(e): inme, felç
sterilizatör: arındırıcı strok(e) volüm: atım hacmi
sterilize etmek: kısırlaştırmak, stroma: destekdoku
arındırmak struma: guatr
sternum: göğüs kemiği strüktür: yapı
stetoskop: dinleme aygıtı strüktürel: yapısal
steyçleme, stageleme: evreleme study: çalışma
stick, stik: çubuk, şerit stump: güdük
stil: biçem stupor: yarıbilinçlilik, uyuşukluk,
stile(t): kılavuz tel uyuklama
stillborn: ölüdoğan stutter: kekeme, kekemelik
stimulus, stimülüs: uyarı sub-: -altı
stimülan: uyarıcı subakut: yeğinaltı
stimülasyon: uyarım subdural: dura altı(yla ilgili)
stimülatör: uyarıcı subdural tap: dura altından sıvı
stimüle: uyarılmış alma
stoma: ağız subfebril: hafif ateşli
-stomi: ... ağızlaştırmak subject: konu; birey
stoplamak: son vermek, subjektif: öznel
durdurmak subklinik: belirtisiz
storage pool: yığım havuzu subkostal: kaburga altı
strabismus: şaşılık subkütan: derialtı
strain: soy; zorlanma sublimasyon: yüceltme; arıtma;
strateji: anayöntem uçunma, uçunum
stratejik: elverişli, uygun sublingual: dilaltı
stratifikasyon: çokkatlılaşma; submandibular: çenealtı
katmanlaşma suboksipital: başardıaltı
stratum: katman substantia: doku
streç: germe, gerilme substitüsyon: değişim, yerini alma
stres: gerilim, ruhsal gerginlik, substrat: etkilenen madde
baskı subtip: altörnek, alt tip
stri(y)a: çizgi; deri çatlağı subtotal: tüme yakın

83
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

subtraksiyon: çıkarma survey: araştırma; sormaca


subünit(e): altbirim survi(val): sağkalım
successive: ardışık sustained release: sürekli
suction, sakşın: emme salıveren
sudden infant death: ani bebek suş: köken, kök, soy
ölümü süje: denek
sufl(e): üfürüm süperalimentasyon: aşırı besleme
suggest: önermek süperego: üstbenlik
suicide: özkıyım süpereksitasyon: aşırı uyarma,
suitable: uygun aşırı uyarılma
sulkus: oluk süperenfeksiyon: yinelbulaş;
sumasyon: yığışma üstüne eklenen bulaş
sunburn: güneş yanığı süperfisyal: yüzeyel, yüzeysel
sunstroke: güneş çarpması süpernatan: üstte kalan, yüzen
sup(p)ortif: destekleyici süperpoze: üst üste gelmiş,
superior: üst, üstünde; üstün üstüne eklenmiş
supin(e): sırtüstü süperpoze olmak: üst üste
suplamenter: bütünleyici, ek gelmek, üstüne eklenmek
suplement: ek süpervayzır, supervisör:
suplementasyon: ek, destek üstdenetmen
suplemente etmek: eklemek, süpervizyon: üstdenetim
desteklemek süpürasyon: irinleşim, irinlenme
supply: sağlantı süpüratif: irin yapan; irinleşimli
support: destek süpüre: irinli
supra-: ... üstü süralimentasyon: aşırı besleme
suprafizyolojik: fizyolojik dozun süreksite: aşırı uyarılmış
üstünde sürmenaj: aşırı yorgunluk,
supres(s)e: baskılanmış bitkinlik
supres(s)ibl(e): baskılanabilen sürrenal: böbreküstü
supres(s)ör: baskılayıcı sürveyans: belirleme, izlem ve
supresyon: baskılama denetleme
sur-: aşırı-, ötesinde sürvi: sağkalım; tarama, araştırma
surface: yüzey süspansiyon: asıltı; askılama
surfaktan: yüzeyetkin özdek sütür atmak: dikmek
surgeon: cerrah sütür: dikiş
surrogate: taşıyıcı (anne); yerini
tutan

84
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

tanatofobi: ölüm korkusu


Ş tandans: eğilim
tansiyon: gerilim, gerginlik;
şaft: gövde basınç; kan basıncı
şans: olasılık tansiyon arteriyel: kan basıncı
şant: yangeçit, bağlantı, tardif: geç
yapaygeçit tarsal: ayak bileği(yle ilgili)
şape kostale: tespih tanesi tayming: zamanlama
(kaburga) teenage: ergen, ergenlik(le ilgili)
şaperon: teknik: uygulayım, yöntem;
şarj: yükleme; yük uygulayım(la ilgili)
şelasyon: bağlanma, kıskaçlama tekst, text: metin, yazı
şelat: bağ; kıskaç tekstbook, textbook: temelkitap
şık: seçenek telensefalon: uçbeyin
şema: çizem telepati: uzaduyum, öteduyum
şift: kayma, yer değiştirme; tema: anadüşünce, izlek
vardiya tematik: izleksel
şirurji: cerrahi temperatür: sıcaklık
şizofreni: tempo: gidiş, hız
şok: sarsıntı, sarsı; temporal: zamansal; şakak(la
şok(e) olmak, şoka girmek: ilgili)
şaşkına dönmek, şaşırmak tender: hassas
şov, show: gösteri tendon: kiriş
ştab, stab: genç akyuvar, çomak teneffüs: solunum; ara
ştamp (stump): güdük tenesmus, tenezm: ağrılı
dışkılama duygusu, ağrılı işeme

T
duygusu
tentoryum: çadır
tabakizm: tütün zehirlenmesi teori: kuram
tabako: tütün teorik: kuramsal
tablet: yassı hap terapi: sağaltım, tedavi
tablo: durum; çizelge terapist: sağaltman, sağaltımcı
tagged: imli, işaretlenmiş terapötik: sağaltımsal, sağaltıcı;
taktik: yöntem sağaltımbilim
taktil: dokunsal terapötik abortus: sağaltıcı
tampon: tıkaç, yastık düşük

85
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

terapötik indeks: sağaltım oranı, tez: sav


tedavi oranı threshold: eşik
teratojen(ik): tansık oluşturucu, t(h)ril(l): titreşim
tansıkoluşum(sal) tıbbi profesyonel: sağlık görevlisi
teratoloji: tansıkbilim tibia: kavalkemiği
terim: söz, deyim t.i.d.: günde üç kez
term: dönem; dönem sonu; tik: seğirti
gününde doğmuş (bebek) tilt: yana yatıklık; eğim
termal: kaplıca(yla ilgili); ısısal tim, team: takım
terminal: uç, son; uç(a ait), son(a timpan: kulak zarı; davul sesi
ait) (perküsyonda)
terminasyon: sonlanma, bitme timpanoplasti: kulakzarı onarımı
terminasyon, termine etme: tinnitus: çınlama
sonlandırma tip: çeşit, tür
terminoloji: adlandırma tipik: özgün, olağan
termofor: ısıtır tişu, tissue: doku
termokoter: ısıldağlak, ısıldağlaç titr: unvan, san
termometre: ateşölçer, titrasyon: tutarlama
sıcaklıkölçer titre: oran
termoregülasyon: ısıdüzenleme tod(d)ler: yürümeye başlayan;
termoregülatör: ısı düzenleyici toksemi: kan zehirlenmesi, kan
termostat: ısıdenetir ağılanması
termoterapi: ısıyla sağaltım, toksik: zehirli, ağılı, ağılayıcı
ısısağaltımı toksikolog: zehirbilim uzmanı
terörize etmek: dehşet saçmak, toksikoloji: zehirbilim
korkutmak, yıldırmak toksikoz: zehirlenme, ağılanma,
tersiyer: üçüncül ağılanım
test: deney, sınav; inceleme, toksin: zehir, ağı
araştırma toksisite: zehirleyici etki
test etmek: denemek, sınamak; tolerabilite: katlanılırlık
araştırmak, incelemek; tolerabl(e): katlanılabilir,
testiküler: erbezi(yle ilgili) dayanılabilir
tetani: kesintili kasılma toleran: hoşgörülü; dayanıklı
tetanoz: kazıklıhumma tolerans: hoşgörü; dayanç
tethered cord: gergin omurilik tolere etmek: hoşgörmek;
tetrad: dörtlü, dört kollu katlanmak, dayanmak
tetraloji: dörtlü belirti

86
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

-tomi: -açım, ... açımı; -kesim, ... transfer: aktarma, taşıma


kesimi transfontanel: bıngıldak yoluyla
tomografi: kesitçekim transformasyon: dönüşüm
tonik: gergili; güçlendirici transfüzyon: kan aktarımı,
tonisite: gergi aktarım
tonsil: bademcik transillüminasyon: saydamgörüm
tonsillektomi: bademcik çıkarımı transit: geçiş
tonus: gergi; dirilik, güç transizyon: geçiş; değişme
topik: konu, başlık transizyonel: değişici
topikal: yüzeyel; yerel, bölgesel transjenik: gen aktarımlı
torakoplasti: göğüs onarımı transkripsiyon: kopyalama,
torakotomi: göğüs açımı yazılım (protein yapımı)
toraks: göğüs transkript: belge örneği, resmi
toraks kavitesi, torakal kavite, kopya
torasik kavite: göğüs boşluğu transkütan: deri yoluyla, deriden
torsiyon: burulma, bükülme translasyon: değiştirme,
tortikol(l)is: eğriboyun dönüştürme; çeviri
total: toplam, tam, tüm translokasyon: yer değişimi
trabekül: kirişçik, demet; translüsen: yarı saydam
bölmecik transmembranel: zar yoluyla
trace, treys: eser, iz transmisyon: aktarım, iletim,
trahom: geçiş
train: eğitme transmit(t)ed: bulaştırılan,
trait: nitelik, özellik yayılan
trakea: ana soluk borusu transparan: saydam
trakeal: ana soluk borusu(yla transpirasyon: terleme
ilgili) transplant: aktarılan
traksiyon: çekme transplantasyon: (organ veya
trakt(us): yol doku) aktarım
trankilizan: yatıştırıcı transport: taşınım, taşıma
trans: kendinden geçme transporter: taşıyıcı
trans(en)fekte: transpoze etmek: yerini
transdüksiyon: aktarım değiştirmek
transdüser: çevirici, (enerji) transpozisyon: yerdeğişimi
dönüştürücü transüda: kansu sızıntısı
transeliminasyon: aktarılarak transvers: enine, yatay
kaybolma trase: yol; iz

87
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

travay: doğum süreci tru-cut biyopsi: kesici iğne


travma: örselenme biyopsisi (doku örneklemesi)
travmatik: örseleyici trunkal: gövdesel
travmatizasyon: örseleme; trunkus: gövde
örselenme turgor: gergi
treadmill: koşuşeridi turnover: devir; iş miktarı
treatment: sağaltım tussis: öksürük
tremor: titreme tuşe: dokunum
trend: eğilim tutor:
trendelenburg: başaşağı tüba, tüp: boru
triad: üçleme tüber: tümsek, yumru
trial: deneme, deney tüberkül: tümsekçik, yumrucuk
trifazik: üç evreli tüberküloz: verem
trifurkasyon: üçlü çatallaşma tübül(üs): borucuk
trigeminal: üçüz tübüler: borucuksu, borucuksal
trigemine, trigeminus: üçlü tümör: ur
trigger: tetik tünika adventisya: dışörtü,
triggering: tetikleme, tetikleyici dışkatman
trigon: üçgen tünika: örtü, gömlek, katman
triküspid: üçlü kapakçık türbid: bulanık
triloji: üçlü (bozukluk) türbidite: bulanıklık
trimester, trimestır: üçay türbülans: girdaplaşma
triplet: üçlü, üçüz twin: ikiz
trismus: çene kilitlenmesi twitch: seğirme
triyaj: ayırma, eleme
trofi, -trofi: besleme; ...
besleme
trofik: beslenmeyle ilgili,
U
besleyici ulkus: yara, oyarca
tromboemboli: pıhtı tıkacı ultra: çok fazla, aşırı
trombosit: kan pulcuğu ultrafiltrasyon: incesüzme
trombüs: pıhtı ultrafiltrat: incesüzüntü
-tropik: ... ilgi gösteren, ... ultrason: sesötesi
büyüten ultrasonografi: sesgörüm
trough (traf) konsantrasyon: ultrastrüktür: inceyapı
çukur derişim ultraviyole: morötesi
umbilikal: göbek(le ilgili)

88
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

umbilikus: göbek ülseratif: yaralaşma(yla ilgili),


unborn: doğmamış yaralaşmalı
unconscious: bilinçsiz ülserojen: yarayapan
undescended: inmemiş üni-: tek-
undetermine: belirsiz üniartiküler: tekeklem(le ilgili)
undiferansiye: farklılaşmamış ünifokal: tekodaklı
unequal: eşitsiz üniform: tekbiçim, birörnek
uni-: tek ünilateral: tekyanlı, tektaraflı
unifokal: tekodaklı ünisel(l)üler: tekgözeli, tekhücreli
uniform: tekbiçimli, birörnek ünite: birim
unilateral: tekyanlı, tektaraflı ünivalan: tekdeğerli
unipolar: tek kutuplu üniversal: evrensel
unkompanze: dengelenmemiş üreter: idrar borusu
unkus: çengel üretra: idrar yolu
unsature, unsatüre: doymamış -üri: ... işeme
unstabil: kararsız ürinasyon: işeme
unstabil angina (pektoris): üriner: idrar yolu(yla ilgili)
kararsız göğüs ağrısı ürtiker: kurdeşen
untolerabl(e): katlanılmaz,
dayanılmaz
update: güncellenmiş; güncelleme
update etmek: güncellemek
V
up-regülasyon: üstayarlanım, vademekum: elkitabı, elbetiği,
artırarak düzenleme kılavuz
uptake: alım, tutulum vajinal: dölyolu(yla ilgili)
urgensi, örjınsi: idrara sıkışma vaka: olgu
USA: Amerika Birleşik Devletleri vaksin: aşı
uterus: dölyatağı vaksinasyon: aşılama
utilizasyon: kullanım vaksinia: inekçiçeği
uvula: küçükdil vakum: havasız boşluk
vakuol: koful
valans: değer; değerlik
validasyon: onaylama, geçerlik

Ü ölçme
valüasyon: değerleme
ülser: yara, oyarca valv: kapak
ülserasyon: yaralaşma valvül: kapakçık

89
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

valvüler: kapakçıksal, kapakçık(la vejeteryan: etyemez


ilgili) vektör: bileşke, yöney; taşıyıcı
valvülotomi: kapakçık kesimi velosite: hız
vaporiz(at)ör: buharlaştırıcı, ven(a): toplardamar
püskürteç venenoz: zehirli
vaporizasyon: buharlaşma venom: zehir
var(i)(y)abl(e): değişken venöz: toplardamar(la ilgili)
variola: çiçek ventilasyon: havalandırma
varis: toplardamar genişlemesi ventilatör: havalandırıcı
varisella: suçiçeği ventral: ön
varyans: değişken; değişkenlik, ventrikül: karıncık
değişirlik venül: toplardamarcık
varyant: değişik; çeşit, değişik verbal: sözel, sözlü
biçim verbalizasyon: sözlü anlatım
varyasyon: çeşitleme, çeşitlilik, verge, verj: kenar
değişirlik verifikasyon: doğruluğunu
vasat: besiyeri; ortam; orta denetleme, doğruluğunu sınama
vaskülarizasyon: damarlanım, verifiye etmek: doğruluğunu de-
damarlaşım netlemek, doğruluğunu sınamak
vasküler: damarsal, damar(la versiyon: dönme; sürüm
ilgili) vertebra: omur
vazodila(ta)tör: damar genişletici vertebral: omur(la ilgili)
vazodilatasyon: damar vertebral kolon: omurga
genişlemesi verteks: tepe, doruk, kafa tepesi
vazoformasyon: damarlanma vertigo: baş dönmesi
vazokonstriksiyon: damar vertijinöz: baş dönmesi(yle ilgili)
daralımı, damar büzülmesi vertikal: dikey, düşey
vazokonstriktör: damar daraltıcı, vestigeal: körelmiş, artık, kalıntı
damar büzücü vezika: kese, torba
vazomotör: vezikal: idrar torbası(yla ilgili)
vazopres(s)ör: damar büzücü vezikül: kesecik, torbacık,
vazorölaksan: damar gevşetici sulukabarcık
vazospazm: damar kasılması vezikülasyon: keseciklenme,
vejetasyon: kabartı, torbacıklanma
karnıbaharımsı kabartı vi(y)abilite: yaşayabilirlik; canlılık
vejetatif: bitkisel; karnabahar vi(y)abl(e): yaşayabilir; canlı
görünümünde, karnabaharımsı vi(y)al: şişecik

90
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

via: yol, geçit; yoluyla volenter, volonter: gönüllü;


vial: sıvı ilaç şişesi istemli
vibrasyon: titreşim volüm: oylum, hacim; cilt; yoğunluk
vibratör: titreştirici vomit: kusmak
vigilans, vijilans: uyanıklık, vörkşap, workshop: çalıştay
tetikte olma vörkup, work-up: çalışma
vigor: dinçlik, zindelik vulgaris: sıradan
villus: saçak
viral: virüs(le ilgili)
virgo: erden W
virilizan: erkeksileştiren warning: uyarı, uyarma
virilizasyon: erkeksileşme, wart: siğil
erkekleşme wash: yıkama, temizleme
virilizm: erkeksileşme wash-in: tutma
virülan: hastalık oluşturan; wash-out: yıkanma
zehirli, öldürücü weaning: ayırma
vis(s)eral: iç organ(larla ilgili) wave: dalga
viskozite: akışmazlık, ağdalılık wave-length: dalga boyu
visser: içorgan web: ağ; perde
vital: yaşamsal webbed: perdeli
vital bulgular: temel yaşam wedge: kama
bulguları well-being: esenlik
vitalite: yaşama gücü, dirilik, whey: kesilmiş sütün suyu
canlılık whoop(ing): horoz ötme sesi,
vitröz, vitreus: camsı horoz çığlığı
vizibıl, visible: görünür whooping cough: boğmaca
vizing, wheezing: hışıltı, hışırtı withdrawal: çekilme, kesilme; geri
vizit: hasta dolaşımı çekme
vizite: görüm, görüm bedeli word-salad: saçma sapan
vizkoz: akışmaz, ağdalı konuşma
vizüel, visüel: görsel workstation: işistasyonu, işdurağı
vizyon: görme; görüş; uzgörü, World Health Organization
uzak görüşlülük; gösterim (WHO): Dünya Sağlık Örgütü
voiding: işeme (DSÖ)
vokal kord: sesteli
volatil: uçucu

91
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

zatürre: akciğer yangısı


X zero: sıfır
zigoma: elmacık
x-linked: ikse bağlı zigot: anaç hücre, döllenmiş
x-ray: iks ışını, röntgen ışını yumurta
zimogen: önenzim

Z
zon: kuşak, bölge
zwitterion: çift yüklü iyon
zatülcemp: akciğer zarı yangısı

92
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

EK BÖLÜM

“ESKİ” VE “YENİ” SÖZCÜKLER

argüman: tartışma
A artistik: sanatsal
arz edilmek: sunulmak
acil: ivedi arz etmek: sunmak; göstermek
acilen: ivedilikle arz: sunu
adabı muaşeret: görgü kuralları arzu: istek, dilek
adale: kas arzu etmek: istemek, dilemek
addetmek: saymak asabi: sinirli; sinirsel
adet: sayı, tane asgari: en düşük, en az, en
âdet: töre, alışkı, görenek; küçük
aybaşı (kanaması) asıl: temel
afakî: nesnel aşiret: boy
ahenk: uyum atalet: durgunluk
ailevi: ailesel ateist: Tanrıtanımaz
ait: ilişkin ateizm: Tanrıtanımazlık
aklıselim: sağduyu atıf yapmak: kaynak göstermek
akraba: yakın atıl: durgun, etkisiz, yararsız
akrabalık: yakınlık avantaj: üstünlük, yarar
aksetmek: yansımak aza: üye
aksettirmek: yansıtmak azami: en yüksek, en çok, en
akis: yankı, yansıma büyük
alâka: ilişik, ilgi
alâkalı: ilgili
aleni: açık
aleyhinde: karşı B
amel: eylem bahis: konu
amil: etken bahsetmek: söz etmek
âmir: üst bakiye: kalan
amme: kamu batın: karın
anane: gelenek batıl itikat: boşinanç
anekdot: anı, deneyim, öykücük bariz: belirgin
ani(den): birden basit: yalın
antropoloji: insanbilim bazı: kimi

93
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

bedel: karşılık dahil olmak: girmek, katılmak


beraber: birlikte dahil: iç, içeri
beyan: bildirim dahiliye: iç hastalıkları
beynelmilel: uluslararası daimî: sürekli
bilhassa: özellikle dair: ilişkin
bilumum: bütün davet edilmek: çağrılmak
biteviye: sürekli davet etmek: çağırmak
bizzat: kendisi davet: çağrı
bombe: kabarık, şişkin defa: kez
buhran: bunalım dehşet: ürkü
buluğ (çağı): ergenlik delil: kanıt
bünye: yapı derece: aşama
derecele(ndir)me:
aşamalandırma
C, Ç detay: ayrıntı
devam etmek: sürmek
cemaat: topluluk devam ettirmek: sürdürmek
cemiyet: toplum; dernek devamlı: sürekli
cenin: dölüt devre: dönem
cenup: güney direktif: buyruk
cevap: yanıt dinî: dinsel
cevher: öz diyalektik: eytişim
cidar: çeper doküman: belge
ciddi: önemli dua: yakarı
cihaz: aygıt
cildiye: deri hastalıkları
cilt: deri
cinsî: cinsel E
civar: dolay ebat: boyut
çağ: dönem ebeveyn: ana baba
ecdat: atalar
ecnebî: yabancı
D eda: çalım
efkarıumumiye: kamuoyu
dahi: bile ehemmiyet: önem
dahil edilmek: alınmak, katılmak ehil: yetkin, usta
dahil etmek: almak, katmak ehli: evcil

94
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

ehliyet: yeterlik faraziye: varsayım


ekalliyet: azınlık farz etmek: varsaymak
ekseriya: çoğu kez, çoğunlukla fasıla: ara, kesinti
ekseriyet: çoğunluk, çokluk fasit daire: kısır döngü
eksper: uzman fayda: yarar
ekstra: çok, fazla faydalanmak: yararlanmak
ekstrem: aşırı, uç faydalı: yararlı
elzem: gerekli fazla: çok
emare: belirti feminist: kadın yandaşı
emir: buyruk feminizm: kadın yandaşlığı
empoze: benimsetilmiş, fena: kötü
dayatılmış fenalık: kötülük
empoze etmek: benimsetmek, feodal: derebeylik(le ilgili)
dayatmak feodalite: derebeylik
emrivaki: oldubitti feragat etmek: vazgeçmek
ender: seyrek fert: birey
endişe: kaygı ferdî: bireysel
enstantane: anlıkgörüntü fevkalâde: olağanüstü
enteresan: ilginç fiil: eylem
envanter: döküm; döküm fiilî: eylemli
çizelgesi fikir: düşünce
erbap: uzman fiyat: eder
esas: temel form: çizelge; biçim
esna(sında): sıra(sında)
etap: adım, aşama
evrak: belge
evvel: önce
G
garp: batı
gaye: amaç

F gayret: çaba
gıda: besin
faaliyet: çalışma, etkinlik, global: küresel
eylem grev: işbırakımı
fakir: yoksul grup: küme
fakirlik: yoksulluk
fark: ayrım
farklılaşma: ayrımlaşma

95
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

hayat: yaşam
H hayatî: yaşamsal
hayır: iyilik
habaset: kötülük, alçaklık hayırlı: iyi
haberleşme: iletişim hayli: oldukça çok
habis: kötücül, kötü huylu hayvanî: hayvansal
hafıza: bellek hazım: sindirim
hakikat: gerçek hazımsızlık: sindirim bozukluğu
hakikaten: gerçekten hediye: armağan
hakikî: gerçek helak olmak: bitkin düşmek
hakim: baskın, egemen; helezon(î): sarmal
çoğunlukta; yargıç hemen: çabucak
hakkında: için, konusunda hemfikir: düşündeş, oydaş
hâl: durum heyecan: coşku
halletme: çözme heyet: kurul
hamile: gebe hiddet: öfke
hamilelik: gebelik his: duyu; duygu
handikap: özür, özürlülük, engel hissi: duygusal
harabiyet: zedelenme hiyerarşi: aşama sırası
hararet: ateş; ısı hudut: sınır
harcırah: yolluk hukukî: tüzel
hareket: devinim husus: konu
hareketli: devingen hususî: özel
haricen: dıştan hususiyet: özellik
haricî: dış, dışsal huzursuz: tedirgin
hariciye: genel cerrahi hüküm: yargı
hariç: dış, dışında hümanizm: insancılık
harp: savaş hür: özgür
hars: ekin hürmet: saygı
hasar: zedelenme, bozulma hürriyet: özgürlük
hasat: ürün, ürün kaldırma hüviyet: kimlik
hassasiyet: duyarlık

I, İ
haşere: böcek
havale: gönderi
havale etmek: göndermek
ıslah: iyileştirme
haya: erbezi
ıstırap: acı
hayâ: utanç, utanma
ıtrah: atılma

96
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

iade etmek: geri vermek ihtisas: uzmanlık


ibadet: tapınma ihtişam: görkem
ibare: söz ihtiva etmek: içermek,
icap eden: gereken kapsamak
icap etmek: gerekmek ihtiyaç: gereksinim
icap ettirmek: gerektirmek, ihtiyarlık: kocama
gerekli kılmak ihtiyari: isteğe bağlı
icap: gerek ihtiyat: yedek
icat: buluş ikamet etmek: oturmak
içtimaî: toplumsal ikaz etmek: uyarmak
idame: yerine koyma, iktidar: erk
sürdürme iktisadî: ekonomik
idare etmek: yönetmek ilan: duyuru
idare: yönetim ilanihaye: sonsuza dek
idareci: yönetici ilave: ek
iddia: sav ilave etmek: eklemek
iddia etmek: ileri sürmek ilaveten: ek olarak
ideal: ülkü ilham: esin
idrak: algı ilim: bilim
idrak etmek: algılamak illegal: yasadışı
ifa etmek: yapmak, yerine ilmî: bilimsel
getirmek iltica: sığınma
ifade: anlatım iltimas: kayırma
ifade etmek: belirtmek, imha etmek: yok etmek
söylemek imkan: olanak
iflah: iyileşme imtiyaz: ayrıcalık
iflah olmamak: düzelememek, infilak: patlama
iyileşememek, onmamak infilak etmek: patlamak
iflah etmemek: iyileştirmemek, inisiyatif: öncecilik, öncelik
ondurmamak inkar: yadsıma
ifrazat: salgı inkar etmek: yadsımak
ihbar: bildirim inkılap: devrim
ihraç etmek: çıkarmak inkişaf: gelişme
ihtilâf: uyuşmazlık, anlaşmazlık inşaat: yapı, yapım
ihtilal: devrim intaniye: bulaşıcı hastalıklar
ihtilat: karışım intibak: uyarlanma
ihtimal: olasılık intibak etmek: uyarlanmak

97
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

intihar: özkıyım ithaf etmek: adına sunmak


intikal: geçiş; algılama itibar: saygınlık
intişar: yayılım itibar etme: sayma
intizam: düzen itibaren: başlayarak
iptidai: ilkel itibarıyla: bakımından
irade: istenç itikat: inanç
irsî: kalıtsal itimat: güven
irsiyet: kalıtım itiyat: alışkanlık
irtibat: bağlantı izafi: göreli
irticalen: doğaçtan izafiyet: görelilik
isim: ad izah(at): açıklama
ispat etmek: kanıtlamak izah etmek: açıklamak,
istasyon: kuruluş, birim göstermek
istatistiki: istatistiksel izdivaç: evlenme
istibdat: baskı yönetimi,
zorbalık
istidat: yetenek
istifa: çekilme
J
istifa etmek: çekilmek jenerasyon: kuşak
istifade: yararlanma jest: çalım;
istifade etmek: yararlanmak

K
istifham: soru
istihlak: tüketim
istihsal: üretim kaale almak: önemsemek
istikamet: doğrultu kabahat: kusur, suç
istiklal: bağımsızlık kabile: oymak
istikrar: kararlılık kabiliyet: yetenek
istinaden: dayanarak kader: yazgı
istirahat: dinlenme kâfi: yeter, yeterli
istirham etmek: dilemek, rica kaide: kural
etmek kainat: evren
istismar: sömürü kanaat: kanı
istisna: ayrık, ayrıklık, kuraldışı kan akrabalığı: hısımlık
istisnai: ayrıksı, kuraldışı kan davası: kangütme
iştirak: katılma kanun: yasa
iştirak etmek: katılmak kanunî: yasal
ithafen: adına sunma

98
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

kaos: kargaşa lider: önder


kapital: anamal lisan: dil
kapitalizm: anamalcılık liste: dizelge
kâr: kazanç lüzumlu: gerekli
karizma: büyüleyim
karizmatik: büyüleyici
kasten, kasti: bilerek, kasıtlı
katî: kesin
M
katiyet: kesinlik maada: -den başka
kaydetmek: yazmak maaile: ailece
kaza: ilçe maalesef: ne yazık ki
kere: kez maarif: eğitim
kesafet: yoğunluk maaş: aylık
kesif: yoğun mafsal: eklem
keşif: bulgu; inceleme mağdur: haksızlığa uğramış
kısım: bölüm mağduriyet: haksızlığa uğrama
kıstas: ölçüt mahallî: yerel
kıyas: örnekseme mahfuz tutulmak: saklı kalmak
kıyaslamak: örneksemek mahfuz: saklı
kıymet: değer mahiyet: nitelik
kıymetli: değerli mahkum: hükümlü
kifayet: yeterlilik mahlul: eriyik
kifayetsiz: yetersiz mahrem: gizli, kapalı
kontrol: denetim mahremiyet: gizlilik
kudret: güç mahrum: yoksun
kura: ad çekme mahrum etmek: yoksun
kuvvet: güç bırakmak
mahsul: ürün
mahzur: sakınca

L maksat: amaç
makul: akla uygun, akıllıca,
lağvedilmek: kaldırılmak uygun
lağvetmek: kaldırmak malul: sakat
lakayt: kayıtsız maluliyet: sakatlık
lâyık: yaraşır malumat: bilgi
lazım: gerekli malzeme: gereç
lehinde: yanında mana: anlam

99
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

mani: engel mesafe: uzaklık


mania: engel mesai: çalışma
mâni olmak: önlemek mesela: örneğin
manzara: görünüm mesele: sorun
maruz kalmak: karşılaşmak, mesken: konut
uğramak mesul: sorumlu
maruziyet: karşılaşma mesuliyet: sorumluluk
masraf: gider meşakkat: güçlük
matbaa: basımevi meşguliyet: uğraş
matbu: basılı meşgul olmak: uğraşmak
ma(y)i: sıvı meşru: yasaya uygun
mazeret: özür meşruiyet: yasaya uygunluk
mazeretli: özürlü metafizik: doğaötesi
mazi: geçmiş metropol: anakent
mazur: özür mevcudiyet: varolma
mecburî: zorunlu mevzu: konu
mecburiyet: zorunluluk mevzuat: yasal düzenlemeler
mecmua: dergi mevzubahis: söz konusu
medeniyet: uygarlık meydana gelmek: oluşmak,
mefhum: kavram ortaya çıkmak
mefkûre: ülkü meyil: eğiklik, eğim
mekân: yer, bulunulan yer mıntıka: bölge
mekanizma: düzenek miat: tanınan süre
mektep: okul mihrak: odak
memba: kaynak miktar: ölçü
memleket: ülke miras: kalıt
memnun: sevinen, sevinçli mizaç: huy
memnuniyet: sevinç model: örnek, kalıp
memnuniyetle: seve seve, sevinç modern: çağdaş
duyarak modernleşme: çağdaşlaşma
menedilme: yasaklanma muallak: sürüncemede kalmış,
menfaat: çıkar sonuca bağlanmamış
menfi: olumsuz muallakta kalmak: sürüncemede
menşe: köken, kaynak kalmak, sonuca bağlanmamak
merasim: tören muamele: işlem
merci: makam muasır: çağdaş
merhale: aşama muavin: yardımcı

100
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

muayyen: belli, belirli müeyyide: yaptırım


müessir: etkin mükellef: yükümlü
muğlak: anlaşılmaz, çapraşık, mükerrer: yinelemiş
karışık müktesep: kazanılmış
muhafaza: koruma mülakat: görüşme
muhafaza etmek: korumak mülteci: sığınmacı
muhafazakâr: tutucu mümessil: temsilci
muhafız: korucu, koruyucu münakaşa: tartışma
muhakeme: yargı münasebet: ilişki
muhit: çevre münasip: uygun
muhtelif: çeşitli münevver: aydın
muhtemel: olası münferit: ayrı, tek, kendi
muhtemelen: olasılıkla başına
muhteva: içerik münhal: boş
muhteviyat: içerik münhasıran: özellikle
mukaddes: kutsal müphem: belirsiz
mukavele: sözleşme müptelâ: tutkun
mukayese: karşılaştırma müracaat: başvuru
muntazam: düzenli müracaat etmek: başvurmak
murakebe: denetim müsaade: izin
murakıp: denetçi müsaade etmek: izin vermek
mutabık: uygun müsait: elverişli
muteber: geçerli müsavat: eşitlik
muvafakat: onay müsavî: eşit
muvaffak: başarılı müsemma: bilinen, adı olan
muvaffak olmak: başarmak müspet: olumlu
muvaffakiyet: başarılı müstahzar: hazırilaç
muvafık: uygun müstakil: bağımsız
muvakkat: geçici müstemleke: sömürge
muvazene: denge müstesna: ayrıcalı; kuraldışı
müdafaa: savunma müşahade: gözlem
müdahale: girişim müşahhas: somut
müddet: süre müşahit: gözlemci
müellif: yazar müşavir: danışman
müessese: kurum müşterek: ortak
müessif: üzüntü verici mütalâa: düşünce
müessir: etkin müteakip: izleyen

101
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

mütebariz: belirgin nispî: göreli


mütefekkir: düşünür niyet: istek
mütehassıs: uzman nizam: düzen
mütekabil: karşılıklı not etmek: yazmak
mütekabiliyet: karşılıklılık numune: örnek
mütemadî: sürekli nüfuz etmek: işlemek; etkili
mütemadiyen: sürekli olarak olmak
mütemadiyet: süreklilik nüks: yineleme, tekrarlama,
müteşekkil: kurulu depreşme
müzakere: görüşme nüksetmek: yinelemek,
müzakere etmek: görüşmek tazelenmek, depreşmek

N O, Ö
nadir: seyrek
objektif: nesnel
nadiren: seyrek olarak
otonom: özerk
naif: ince, duyarlı
ömür: yaşam süresi
nakil: aktarma, taşıma, taşınma
nakletmek: aktarmak, taşımak,
taşınmak
nazariye: kuram P
nebatî: bitkisel panik: ansızın beliren güçlü
nefes: soluk korku
nekahat: iyicelik pederşahi: ataerkil
nesil: kuşak peşin hüküm: önyargı
neşir: yayım polemik: sert tartışma
neşredilmek: yayımlanmak prensip: ilke, kural
neşretmek: yayımlamak prestij: saygınlık
net: açık, kesin
netice: sonuç
neticelendirmek:
sonuçlandırmak
R
nevi: çeşit radikal: köktenci
nihaî: son radikalizm: köktencilik
nispet: oran, ölçü rağmen: karşın
nispeten: göre, bir ölçüde, refah: gönenç
oldukça rehber: kılavuz

102
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

reform: düzeltim sevk: gönderme


reis: başkan seyreden: giden
rekabet: yarışma seyri: gidişi
riayet: uyma, boyun eğme sıhhat: sağlık
riayet etmek: uymak, bağlı sıhhî: sağlıklı, sağlığa uygun
kalmak sınai: sanayi(yle ilgili)
rol almak: görev almak sınaileşme: sanayileşme
ruhsat: izin sınıf: derslik
ruhsatlı: izinli sihir: büyü
silsile: sıra
sirayet: bulaşma
S sistem: dizge
sosyal: toplumsal
sabite: katsayı sosyoloji: toplumbilim
sade: yalın standart: ölçün
sadece: yalnızca sual: soru
safha: evre subjektif: öznel
… sahiptir: … bulunur, … vardır suistimal: kötüye kullanma
saha: alan suni: yapay
samimi: içten sülale: soy
sarf etmek: harcamak sürat: hız
sarî: bulaşıcı
sayesinde: yardımıyla
sebat eden: kalıcılık gösteren
sebep: neden Ş
seks: cinsellik şahıs: birey, kişi
sektör: kesim şahsî: kişisel
selim: iyicil, iyi huylu şahsiyet: kişilik
sembol: simge şans: olasılık; fırsat
sembolleştirme: simgeleştirme şark: doğu
sempati: duygudaşlık şart: koşul
sene: yıl şartlanma: koşullanma
senelik: yıllık şayia: söylenti
serbest: özgür şeffaf: saydam
serbesti: özgürlük şekil: biçim
sermaye: anamal şema: çizelge
seviye: düzey şer: kötülük

103
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

şeref: onur takip etmek: izlemek


şifahî: sözel, sözlü takip: izlem
şimal: kuzey taklit etmek: andırmak
şûra: danışma kurulu (toplantısı) takribî, takriben: yaklaşık
şuur: bilinç takviye: destek
şüphe: kuşku takviye etmek: desteklemek,
şümul: kapsam pekiştirmek
talep: istem
talimat: yönerge; buyruk
T talebe: öğrenci
talep: istem, dilek, istek
taahhüt: yüklenme talep etmek: istemek
tabaka: katman tali: ikincil
tabiat: doğa tam: kesin, bütün
tabiî: doğal tamam: bütün
tabiiyet: bağımlılık tamamıyla: bütün olarak
tabir: terim; anlatım, deyiş tamim: genelge
taburcu etmek: hastaneden tamir: onarım
çıkarmak tanzim: düzenleme
taburcu olmak: hastaneden tanzim etmek: düzenlemek
çıkmak tarafgir: yan tutan
taburculuk: hastaneden çıkış tarafgirlik: yan tutma
tahkikat: soruşturma tarif: tanım
tahlil: inceleme; çözümleme tarif etmek: tanımlamak
tahmin: öngörü tarz: biçim
tahminî: öngörüsel tasavvur: tasarım
tahribat: zedelenme tasavvur etmek: tasarlamak
tahsil: öğrenim, öğretim tasdik: onaylama
takdim: sunum tasdik etmek: onaylamak
takdim etmek: sunmak tashih: düzeltme
tahkik(at): inceleme, tasnif: sınıflama
soruşturma tasvir: betimleme
tahkik etmek: incelemek, tatbik etmek: uygulamak
soruşturmak tatbikat: uygulama
takibat: kovuşturma tavır: davranış
takiben: sonra, ertesinde, tavsiye: öneri
ardından tavsiye etmek: önermek

104
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

tayin: atama temerküz: toplanım


tayin etmek: belirlemek temin etmek: sağlamak
tazyik: baskı, basınç teminat: güvence
teamül: gelenek tenakuz: çelişki, çelişme
tebligat: bildirim, bildiri teneffüs: solunum; ara
tebliğ: bildiri terakki: ilerleme
tebliğ etmek: bildirmek, tercih: yeğleme
sunmak tercih etmek: yeğlemek,
tecavüz: saldırı seçmek
tecrit: soyutlama tereddüt: duraksama,
tecrübe: deneyim kararsızlık
tecrübi: denel, deneysel, tereddüt etmek: duraksamak
deneyimsel terkip: bileşim
tedbir: önlem terkip etmek: bileştirmek
tedricen: giderek tesadüf: rastlantı
tefekkür: düşünü tesadüfi: rastlantısal
teferruat: ayrıntı tesadüfen: rastlantıyla
tefrik: ayırım tesanüt: dayanışma
tehir etmek: ertelemek, tesir: etki
geciktirmek tesis: kuruluş
tekabül etmek: karşılık gelmek tesis etmek: kurmak
tekâmül: gelişim teslim etmek: vermek
tekerrür: yineleme, tekrar tespit: saptama
teklif: öneri tespit etmek: saptamak,
teklif etmek: önermek belirlemek
teknik: uygulayım, yöntem teşekkül: kuruluş, kurum
tekrar: yineleme teşekkül etmek: oluşmak
tekrar etmek: yinelemek teşhis: tanı
tekrarlayan: yinelenen teşkil etmek: kurmak
telakki: görüş teşkilat: örgüt
tema: anadüşünce, izlek teşrik-i mesai: elbirliği
tematik: izleksel teşvik etmek: yüreklendirmek
temas etmek: ilişki kurmak tetkik: araştırma, inceleme
temas: ilişki, karşılaşma tetkik etmek: araştırmak,
temayül: eğilim incelemek
tembih: üsteleyerek söyleme, tevellüt: doğum
uyarma teyit: doğrulama

105
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

teyit etmek: doğrulamak vesika: belge


tez: sav vesile: neden
tezahür etmek: belirmek vilayet: il
timsal: simge
tüm: bütün
Y
U, Ü yabani: yabanıl
yahut: ya da, veya
ufak: küçük yaygın: sık
umde: ilke yekpare: bütün, tek parça
umumî: genel yekûn: toplam
unsur: öge
usûl: yöntem
uzuv: organ
ünite: birim
Z
zabıt: tutanak
zaruret: zorunluluk

V zarurî: zorunlu
zaten: aslında
vade: erim zevahir: görünüş
vahdetivücut: varlık birliği zikretmek: belirtmek,
vaka: örnek olay, olay göstermek
vakıa: olgu zira: çünkü
vâkıf: bilen ziraat: tarım
vâkıf olmak: öğrenmek, bilmek ziraî: tarımsal
vasat: ortam; orta; besiyeri ziyade: çok
vasati: ortalama zor: güç
vasıf: nitelik zuhur etmek: ortaya çıkmak
vasıta: aracı; araç, taşıt
vatanperver: vatansever,
yurtsever
vazife: görev, ödev
vaziyet: durum
veche: yan
vefat: ölüm
vesaire: bunun gibi, ve buna
benzer

106
Türkçe Tıp Dili Kılavuzu

Kaynakça

• Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları A.D.


Sözlük Komisyonu. Çocuk Hastalıkları ile İlgili Tıp Terimleri için
Türkçe Karşılık Önerileri. Ankara, Ankara Tabip Odası Yay, 2006.
• Arıncı, Kaplan; Elhan, Alâittin. Anatomi Terimleri Kılavuzu, 5. baskı.
Ankara, Hacettepe-Taş Kitapçılık, 1983.
• Atmaca, Nidai Sulhi. Sindirim Hastalıklarında Türkçe Terimler
Sözlüğü, Ankara, Türk Gastroenteroloji Vakfı, 2002.
• Canda, Şerefettin. Tıp DiliTürkçe Kılavuzu. İzmir, Sıvas Kanser
Derneği Yayınları, 1983.
• Devellioğlu, Ferit. Osmanlıca – Türkçe Ansiklopedik Lûgat. Ankara,
Aydın Kitabevi, 1982.
• Dil Derneği. Türkçe Sözlük, 2. basım, Ankara, 2005.
• Dil Derneği. Yazım Kılavuzu, 6. basım, Ankara, 2005.
• Dorland’s Illustrated Medical Dictionary, 30. basım, Philadelphia,
Saunders, 2003.
• Dökmeci, İsmet. Digital Büyük Tıp Sözlüğü, CD, sürüm 1.0. İstanbul,
Sayısal Yayıncılık 2003.
• Elhan, Alaittin. Anatomi Terimleri Sözlüğü. Ankara, Güneş Kitabevi,
2003.
• Eyüboğlu, İsmet Zeki. Türk Dilinin Etimoloji Sözlüğü, 2. basım,
İstanbul, Sosyal Yayınlar, 2004.
• Hançerlioğlu, Orhan. Türk Dili Sözlüğü, 3. basım, İstanbul, Remzi
Kitabevi, 2000.
• Hatiboğlu, M. Tahir. Anatomi Sözlüğü, 5. baskı. Ankara, Hatiboğlu
Yayınevi, 2000.
• Kocatürk, Utkan. Açıklamalı Tıp Terimleri Sözlüğü, 10. baskı,
İstanbul, Nobel Tıp Kitabevi, 2005.
• Mıhçıoğlu, Cemal. Türk Hekimlik Dili. Ankara, Kültür Bakanlığı
Yayınları, 1993.
• Özdemir, Emin. Terim Hazırlama Kılavuzu, Ankara, Türk Dil Kurumu
Yayınları.

107
Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi

• Özön, Mustafa Nihat. Osmanlıca Türkçe Sözlük, 8. basım, İstanbul,


İnkılâp Kitabevi, 1997.
• Püsküllüoğlu, Ali. Türkçe Sözlük, 5. basım, İstanbul, Doğan Kitapçılık,
2004.
• Püsküllüoğlu, Ali. Türkçedeki Yabancı Sözcükler Sözlüğü, 2. baskı,
Ankara, Arkadaş Yayınevi, 2001.
• Stedman’s Medical Dictionary. 28. basım. Philadelphia, Lippincott
Williams – Wilkins, 2006.
• Timuçin, Afşar. Felsefe Sözlüğü, 5. baskı. İstanbul, Bulut Yayınları,
2004.
• Törel, Sedat. Tıp Sözlüğü, 4. baskı. Ankara, Palme Yayıncılık, 2003.
• Tuğlacı, Pars. Tıp Sözlüğü, 3. baskı. İstanbul, Pars Yayınları, 1978.
• Türk Dil Kurumu. Biyoloji Terimleri Sözlüğü, Ankara, 2004.
• Türk Dil Kurumu. Hekimlik Terimleri Kılavuzu, 2. basım, Ankara,
1980.
• Türk Dil Kurumu. Türkçe Sözlük, 10. basım, Ankara, 2005.
• Türk Kardiyoloji Derneği. Kardiyoloji Terimler Sözlüğü, 2. basım.
İstanbul, 1998.
• Türkiye Bilimler Akademisi. Hekimlik ve Türkçe – Türkçe Tıp
Terimleri Çalıştayı, Ankara, TÜBA yayını, 2004.
• Unat, Ekrem Kadri; Bozok Johansson, Candan; Külekçi, Güven;
Küçüker Anğ, Mine; Eraksoy, Hâluk; Gürel, Arıkan. Mikrobiyoloji
Terimleri Kılavuzu. İstanbul, Türk Mikrobiyoloji Cemiyeti Yay, 1998.
• Unat, Ekrem Kadri; İhsanoğlu, Ekmeleddin; Vural, Suat. Osmanlıca
Tıp Terimleri Sözlüğü, Ankara, Türk Tarih Kurumu, 2004.
• Ülker, Süreyya (yayman). Dirgerin Sesi, Yıllık Türkçe Tıp Dergisi.
Yıl (Sayı) 1-17: 1991-2007.
• Ülker, Süreyya. Ülker Tıp Terimleri Sözlüğü, 3. basım, İstanbul,
Erkam Matbaası, 2004.
• Yurdakök, Murat. Pediatrik Terminoloji. Ankara, Alp Ofset
Matbaacılık, 2002.

108

You might also like