You are on page 1of 2

İLH2006-HADİS

Ünite 5: Hadislerde İlim ve Amel İlişkisi

yola çıkan, öğrendiğini öğreten, öğretirken yaşayan ve


İslâm Medeniyetinin Bilgi ve Düşünce Geleneği sözü yaşantısına uyan âlimlerdir.
İslâmın tarihi, ilim, bilgi ve amele dayalı bir medeniyetin
tarihidir. Bu medeniyette bilimsel sürece yol açan bilgi Geriye doğru bakıldığında, İslâm medeniyetinin Bilgi ve
geleneği, ilmi yücelten ve onu imandan sonra en büyük Düşünce geleneğini ‘özgün’ kılan üç önemli özelliğinden
söz edilebilir:
fazilet olarak gören vahiyle başlar. İlim kelimesi Kur’ân
ve Sünnet ’ te öylesine çok vesileyle ve çok sayıda 1. İslâm inancı getirmiş olduğu gayet kapsamlı ve
vurgulanmıştır ki, bu durum İslâm toplumunu oluşturan tutarlı bir varlık telakkîsi ile Müslümanlara yeni
dünyagörüşünün “Bilgi temelli”olduğuna dair hiçbir bir ben-idrâki sunmuştur.
şüphe bırakmamaktadır. 2. Bu idrâkin oluşturduğu özgün prototip, bilgi
üretimini yönlendiren ve şekillendiren bir ilmî
Varlık tasavvurunun ve âlem yapısının merkezine önce geleneğin inşası konusunda bir başka prototipin
‘tevhîdi’ ve Allah inancını sonra zorunlu olarak çıkışına zemin hazırlamıştır.
’nübüvvet’ kurumunu yerleştiren İslâm vahyi, var olmanın 3. Özgün ben-idrâki ve ilmî önderlik prototipi, hem
kaçınılmaz sonu olan “âhiret” kavramınıda nihâi hedef o güne kadar ortaya çıkan bilgi birikiminin
olarak belirler. İslâm medeniyetini şekillendiren bu üç yeniden örgülendirilmesi sürecini başlatmış hem
temel unsur, Kur’ân’ın muhataplarına sorduğu sorular, de yeni bilgi disiplinlerinin ortaya çıkışını
sunduğu hakikatler ve yönelttiği emirlerle birleşerek sağlamıştır.
müslüman bireyin zihninde Hakikatin bilgisine ulaşma
özlemine yol açmış ve güçlü bir merak fırtınası yaratmış; Kur’ân ve Sünnet’te İlim ve Amel
ilme dayalı yeni bir dünyagörüşünün oluşumuna zemin İlmin Fazileti
hazırlamıştır. Bu bilinç düzleminde, vahyin ve varlığın
Sözlükte “bilmek” anlamına gelen ve genellikle “bilgi,
başı Bilgi iken , varlıkların sonunu getirecek olan
kıyâmetin alâmeti de bilgisizliktir. bilim” karşılığında kullanılan ilm ( ‫ ) ﻉعﻝلﻡم‬kelimesi, isim,
fiil, sıfat halleriyle ve türevleriyle, büyük çoğunluğu Allah
Bilgiye ulaşma yolunda cehd ü gayret sarfedenler ve Teâlâ’ya izafe edilmiş olarak Kur’ân-ı Kerîm’de 770
Allahın bildirdiklerinden nasiplenenler, bilmeyenlerle bir e yakın yerde geçer. Bu sayı, bilginin ve bilme faaliyetinin
değildir.Şu halde İslâm ’ ın Bilgi nazariyesine göre Kurân mesajı bakımından önemini ortaya koymaktadır
bilginin peşinden gitmek, bilmek ve öğrenmek, Mutlak
bilginin kaynağı olan Allah’a imanı artıran ve O’na Kurân, Allah tarafından kalplerine mühür vurulmuş
yaklaşmaya vesile olan/olması gereken bir erdemdir. olmakla nitelenen“bilmeyenler”den ifadesiyle altı kez,
ْ ُ‫” ْﺍاﻟ ِﻌ ْﻠ َﻢ ﺃأُﻭوﺗ‬
buna mukabil “ bilenler ” den, “ َ‫ﻮﺍا ﺍاﻟﱠ ِﺬﻳﯾﻦ‬
Sıradan/tecrübî bilginin ötesindekini bilenler ve gerçeğin ifadesiyle dokuz kez bahseder; ilim sahiplerinin büyük bir
bilgisini elde edenler, vahye muhatap olan fazilete nail olduklarını bildirir: ‘Allah sizden inananları
peygamberlerdir. Bu yüzden, akletmeye, düşünmeye ve ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltir’
bilmeye yönelik ilâhî teşviklerle başlayan öğrenme buyurur.
arayışının yanlış yöne sürüklenmemesi ve hedefinden
sapmaması için müslümanların önüne bir öğreten/muallim İslâm toplumu ve medeniyetinin benimsediği değerler
olarak Hz. Peygamber (s.a.v.) konulmuş, yeni sisteminin devamlılığı ilme bağlı olduğu için, Hz.
dünyagörüşünün bilgi yapısı Peygamber aracılığı ile Peygamber (s.a.v.) ilmi yüceltmiş ve onu tahsile teşvik
oluşturulmuştur. etmiştir. Kur’ân’ın ilmin anlamı, önemi ve işlevine
yaptığı vurgu, daha açık ve ayrıntılı bir biçimde Allah
Kurân ve Sünnetin çizdiği çerçeveye göre, vahyin Resûlünün hadislerine de aksetmiştir.
aydınlığında aklını kullanarak bilgiye ulaşma çabası içine
giren bir ilim adamı, tarafsızlık ve objektiflik adına elde Peygamberimizin sîret ve sünnetine dair anekdotları
ettiği bilgiye lâkayt kalan kimse değildir. Onun bilgisi, araştırdığımızda, bu misyonu kendisinin de ayrıca tasdik
vahiyle gelen mutlak ilim ile kaynaşmış sadece zihnî bir ettiğini görürüz.
durum değil, aynı zamanda davranışlara ve hayata da
Hadislerde ilim tahsiline yönelik emir, tavsiye ve
yansıyan/yansıması gereken zihnî bir varoluş düzeyidir.
uyarıların genel muhtevası, aşağıda görüleceği gibi, daha
İslâmın dünya görüşü bu niteliği, ilmi ile âmil olan âlim.
çok gaye ve kullanım ile ilgilidir. Hz. Peygamber bilginin
Bir bilgi geleneği, öncelikle ahlâkî ve daha sonra fikrî bizzat kendisinden çok, yararlı olup olmadığı ile
düzeyde meydana gelen mücadeleler sonucunda ortaya ilgilenmiş; bilgi sahibinde bulunması gereken niyet, edep,
çıkar. Ahlâkî olgunluk elde edilmeden ilmî üstünlüğe fazilet gibi itikâdî ve ahlâkî değerler üzerinde durmuştur.
erişmek mümkün değildir. Mensuplarını bilimsel Hadis ve Sünnet; itikad, ibadet, muâmelât ve ukûbâta dair
faaliyetlere yönlendirecek olan bir dünyagörüşünün
bütün dînî bilgileri kapsadığından, Akâid de Fıkıh da
dayandığı temel de yine ahlâktır.
esasen onun içindedir, onun ürünüdür. Disiplinler halinde
İslâm medeniyetinde öncelikli olarak ahlâklı olma ve ayrışma sonradan ortaya çıkmıştır. 8. Emevî halîfesi Ömer
ahlâkı yayma işini üzerine alanlar; ilim öğrenmek için

1
İLH2006-HADİS
Ünite 5: Hadislerde İlim ve Amel İlişkisi

b. Abdilazîz (101/719) resmî anlamda ilk kez hadis hesaba çekilirse, mutlaka azap görür” uyarısında
toplama faaliyetini başlatan kişi olmuştur. bulunmuşlardır.
İslâm medeniyetine damgasını vuran iki tarihî gerçek: Hadislerde Amel
1. İslâmın ilim anlayışını modern bilimin Peygamber Efendimizin, her birini birer kurtuluş vesilesi
günümüzdeki bunalımlı duruşundan ayıran temel sayarak emir ve tavsiye buyurduğu sâlih ameller,
fark, bütün İslâmî ilimlerin birbirine son derece farzlardan nâfilelere, geniş bir ibadet yelpazesine yayılmış
bağlı ve kenetlenmiş yapısıdır. Bu medeniyet olarak karşımıza çıkar. Hepsi de Allaha iman etmiş
yelpazesinde hiçbir ilim, diğer ilimlerin olmanın bir gereği olarak davranışlarımıza yansır.
oluşturduğu kuşatıcı ve iç tutarlığa sahip Kalbî ve zihnî boyut, amel-i sâlih kapsamına giren diğer
sistemden bağımsız olmamış ve ona kayıtsız herşeyin önüne alınmış olmaktadır. İslâmın bu prensipten
kalarak gelişmemiştir. hareketle tesis ettiği amel nazariyesine göre, kâinatın
2. İslâm düşünce tarihi içinde “ bilgi ” nin yaratıcısına tam bir teslimiyetle boyun eğip iman
tanımını, kaynağını ve sınıflandırılmasını, etmeksizin yapılan güzel görünüşlü hiçbir amel gerçekten
İslâmın varlık telakkîsinden soyutlamak sâlih sayılmaz.
imkansızdır. Varlık düzlemindeki yaratan ve
yaratılan arasındaki mutlak farklılık, bilgi Güzel davranışlar kadar güzel sözlerin de “ amel ”
düzlemindeki mutlak ayrışmayı da belirlemiş, bu kapsamına girer.
bilgi hiyerarşisi Müslüman zihniyetin temel Hadislerde İlim ve Amel Bütünlüğü
özelliği olmuştur.
Kurân âyetlerinde ilmin ve âlimlerin faziletine, sâlih
Hadislerde İlim amellere sarılmanın gerekliliğine ağırlık verilirken, Hz.
Dünya üzerinde hiçbir din ve kültür, ilim tahsilini herkes Peygamberin hadislerinde bunlara ilave olarak ilimle amel
için zorunlu görmemiştir. İslâm kültür ve medeniyetini konusunun üzerinde önemle durulur
diğer medeniyetlerden farklı ve üstün kılan taraf, İslâm Kendisi yaşamadığı halde başkalarına ilim ve iyilik
peygamberinin ilim ile ibadeti aynı kefeye koyarak; öğretenler hakkında Hz. Peygamber (s.a.v.) ‘İnsanlara
‘İlim öğrenmek her müslüman üzerine farzdır’ hayrı öğreten ve fakat kendi nefsini unutan âlim, insanları
buyurmuştur. aydınlatırken kendini yakan kandile (kandil fitiline)
benzer.’ buyurmuştur.
İlmin, Allah katında dünyaya değer katan şeylerden biri ya
da birincisi olması, insanlığa yol gösteren İlâhî mesajların İlimle amel edilip edilmediği veya onun doğru yerde
ancak onu elde eden âlimler sayesinde doğru anlaşılacağı kullanılıp kullanılmadığı, sadece âlimlere mahsus
ve düzgün yaşanacağındandır. olmayıp, Hesap gününde herkese yöneltilecek bir imtihan
sorusudur.
Hz. Peygamber’in onlarca rivâyetle bize kadar ulaşan
sözlerinde ilmin bu denli teşvik edilmesi, özellikle İslâmın Vahiyle gelen ilmin ilk öğrencileri olan ashâb-ı kirâmın
ilk asırlarında âdeta bir ilim ordusunun teşekkülüne vesile da, sonraki neslin ilim yolcuları için aynı anlama gelecek
oldu. uyarı ve nasihatlerde bulunur.

Amelin Fazileti Hadis kaynaklarında, ilmi Allah rızası dışında başka bir
niyetle tahsil etme ve kötüye kullanma konusunda bazı
Dinî literatürde; “emir, tavsiye ve yasaklara konu olan,
rivâyetler bulunmaktadır. Abdullah b. Ömer (r.a.) ’ in
sonunda ceza veya mükâfat bulunan tutum ve davranış” rivâyet ettiği bir hadiste Peygamber Efendimiz şöyle
anlamındaki amel, insanın her türlü iş ve eylemini
buyururlar: ‘Kim ilmi Allah’tan (Allah’ın rızasından)
kapsayan fiil kelimesine göre daha dar kapsamlıdır. Amel
başka bir şey için elde eder ve onunla Allahtan başkasını
için, nitelikli fiil tanımlaması yapmamız da mümkündür.
isterse, Cehennemde oturacağı yere hazırlansın’.
Bu kavrama, yerine göre sesli-sözlü ifadeler ve kalpten
geçirilen iyi-kötü niyetler de dahildir. Hz. Peygamber (s.a.v.) ’ in nebevî mesajlarından
hareketle, ilim dünyamızın en büyük ihtiyaçlarından ve en
“Sâlih amel”; “Allah’a ve elçisine iman ettikten
kapsamlı meselelerinden birinin; dînin sadece imandan,
sonra, O’nun rızası gözetilerek yapılan, her doğru, güzel, ilmin sadece bilgiden ibaret olmadığı şuurunu taşıyan,
faydalı, hayırlı iş ve davranış” anlamı taşır. bilgili, bilinçli, donanımlı, yetkin... ama mutlaka ilmi ile
Ehl-i sünnet akîdesine göre bir kimsenin iyi ameli ve âmil, ahlâklı ve ihlâslı ilim adamı tipinin üretilmesi
ibadeti ne kadar çok olursa olsun bu sayede cennete olduğunu söyleyebilir.
giremez. Cennete amel ve ibadetle değil Allah'ın kerem ve
lütfu ile girilir. Amel, Cennet’e girmenin karşılığı değil,
vesîlesidir. Hz. Peygamber (s.a.v.); “Kendim de dahil
olmak üzere amel hiçbir kimsenin cennete girmesini temin
etmez" buyurmuşlar , Hz. Âişe’ye hitaben “Kim iyice

You might also like