You are on page 1of 3

İLH1006-TEFSİR TARİHİ VE USULÜ

Ünite 1: Kur’an’ın Nüzulü ve Metinleşmesi

3. Vahiy getirmekle görevlendirdiği bir meleği elçi


Kur’an’ın Nüzul Süreci: Vahiy olarak göndermesi. Kur'ân bu şekilde yani,
Vahiy terim olarak “Yüce Allah'ın insanlara ulaştırmak Cebrail vâsıtası ile indirilmiştir.
istediği mesajlarını Peygamberlerine, alışılmışın dışında Vahyin Hz. Muhammed (s.a.v)’e geliş şekilleri;
gizli bir yolla süratli bir şekilde bildirmesidir” şeklinde
tanımlanmaktadır. Resulüllah (sav)’a ilk vahiy Hira • Hz. Peygamber (sav)'in uyurken gördüğü sâdık
Mağarası’nda inmiştir. rüyalar ki bu rüyalara er-rü'ya's-sâdika veya er-
rü'ya's-sâliha denmektedir.
Vahyin Keyfiyeti
• Cebrail'in asli suretiyle görünerek vahiy
Peygamberler, Allah'tan aldıkları vahiyleri insanlara tebliğ getirmesi,
etmekle yükümlüdürler. Bu, onların insanlarla iletişim • Cebrail'in görünmeden çıngırak sesine benzer bir
kurması demektir. Fakat tebliğ eden (elçi) ile kendilerine sesle vahiy getirmesi,
tebliğ edilen (muhâtap) arasında iletişimin sağlanabilmesi • Hz. Peygamber (sav) Efendimize uyanık iken
için şu iki şartın olması gerekir: meleğin görünmeksizin onun kalbine ilâhî vahyi
ilkâ etmesi,
• Mahiyet/ontolojik olarak eşit yani, aynı seviyede
olunmalı. • Cebrail'in insan suretine girerek vahiy getirmesi
şeklinde gerçekleşmiştir.
• Aralarında ortak bir dil/anlaşma vasıtası
bulunmalıdır. Aksi halde iletişim gerçekleşemez. Vahiy Esnasında Görülen Haller
Vahiy esnasında Hz. Peygamber (sav)'de şu haller
Vahyin Çeşitleri
meydana gelmiştir:
İslâm âlimleri vahyi, metlüv (okunan) ve gayr-i metlüv
(okunmayan) olarak ikiye ayırmışlardır. Bu hususta • Resûlullah (sav)'ın, en soğuk günlerde bile
Cüveynî’nin taksimi şöyledir: alnının terlemesi.
• Resûlullah (sav)'ın üzerine büyük bir
• Allah Cebrâil’i, Allah şöyle şöyle yapmanı ağırlığın çökmesi.
emrediyor diye Resûlüne gönderir. Cebrâil de • Resûlullah (sav)'ın yanında bazen horultuya,
Allah’ın dediklerini kavrayarak Hz. Peygamber’e bazen de arı uğultusuna benzer bir ses
gelir ve Rabbinin söylediklerini ona iletir. Ancak işitilmesi.
Cebrâil’in Resûlullah’a getirdiği bu ibâre, • Resûlullah (sav)'ın sırt üstü yatarak üzerinin
Allah’tan aldığı ibârenin aynısı değildir. Bu, şuna örtülmesi ve yüzünün kızarması.
benzemektedir: Bir hükümdar elçisine, • Bunlardan başka vahiy inerken Resulullah
“falancaya git, hükümdar sana, hizmet etmede (sav)'ın uykusu gelir, vücudu kaskatı kesilir
gayretli ol, ordunu sıkı bir eğitimden geçirerek ve ağırlaşır, üzerine sekînet iner, gözlerini
savaşa hazırla” dese, elçi de bunu, “hükümdar belli bir noktaya dikerdi.
sana şöyle diyor: Hizmetini hiç aksatma, en güzel • Vahiy esnasında Hz. Peygamber (sav)'de bu
bir şekilde yapmaya çalış, askerlerin dağılmasına olağan dışı durumları gören müşrikler ona
asla fırsat verme, onları savaşa teşvik et” şeklinde kâhin, şair, mecnûn ve sara hastası
ifade etse, bu elçi görevini yerine getirmiş sayılır. demişlerdir. Ancak Resûlullah'ta, müşrikler
• Yüce Allah Cebrâil’e, “bu kitabı/metni tarafından kendisine isnat edilen bu tür
Peygamber’e aynen oku” diye emreder; Cebrâil olumsuzlukları çağrıştıracak en ufak bir
de en ufak bir değişiklik yapmadan Allah’ın emâre bile tespit edilmemiştir.
kelâmını olduğu gibi/harfiyyen Resûlullah’a
indirir. Bu da tıpkı hükümdarın elçisine yazılı bir Bu tür maksatlı iftiralarını çürüten delillerden bazıları
mektup vererek, “bunu falana oku” diye şunlardır:
emretmesi, elçinin de bu mektubun bir harfini Tıbbî olarak sabittir ki saralı, nöbet esnasında idrak ve
bile değiştirmeden o kişiye aynen okuması düşünme kabiliyetini tamamen kaybeder; gerek
gibidir. İşte bunun birinci kısmı hadîs/sünnet, kendisinde ve gerekse çevresinde olup bitenlerden
ikinci kısmı ise Kur’ân olmaktadır. haberi olmaz. Vahiy esnasında Resûlullah ise şuur ve
idrakini hiç kaybetmemiştir.
Vahyin geliş şekilleri
• Saralı, hastalığı esnasında saçmalar. Vahiy
Şura suresinin 51. ayetinde vahyin üç şekilde gelebileceği esnasında Resûlullah'ta böyle bir menfî durum
belirtilmektedir. Bunlar; kesinlikle vâki olmamıştır.
1. Allah'ın iletmek istediği mesajları peygamberinin • Saralı şiddetle titrer. Vahiy esnasında
kalbine doğrudan bırakması/yerleştirmesi. Resûlullah'ta görülen haller arasında titreme
2. Vahyi peygamberine bir perde arkasından hali yoktur.
bildirmesi. Hz. Mûsâ'ya ağaçtan nidâ etmesi bu • Saralı, nöbetten sonra bütün uzuvlarında
tür bir vahiy çeşididir. şiddetli bir ağrı ve bitkinlik hisseder.

1
İLH1006-TEFSİR TARİHİ VE USULÜ
Ünite 1: Kur’an’ın Nüzulü ve Metinleşmesi

• Vahiyden geldikten sonra ise Resûlullah'ta bu Kur’ân’ın Toplanması (Cem’)


tür olumsuzluklar meydana gelmemiştir.
Hz. Peygamber (sav) ümmi olmakla birlikte kendisi
Vahiy Katipleri eğitime büyük önem veriyor ve Kur’an ayetlerinin
titizlikle yazılı hale getirilmesini önemsiyordu. Resûlullah
Hz. Muhammed (s.a.v.) ümmi olduğu için kendisine (sav) vahyin yazılmasına öyle bir itina gösteriyordu ki
indirilen vahiyleri okuma-yazma bilen sahabelere yazılan metinleri vahiy kâtibine yüksek sesle tekrar
yazdırmış ve bu kişiler vahiy katipleri olarak okutturuyor ve herhangi bir hata, eksiklik veya fazlalık
adlandırılmıştır. Bu katipler vahiyleri ilk olarak ağaç varsa hemen düzelttiriyordu. Resulullah (sav)’ın onayı
yaprakları, taşlar, kürek ve kaburga kemikleri, deri, bez ve alındıktan sonra ayet metinleri yine onun emri ile
parşömen parçaları üzerine yazmışlardır. çoğaltılıyor ve muhafaza ediliyordu. Asıl nüshalar ise
Resullulah’a 23 yıl süren vahiy inme sürecinde çeşitli Resulullah (sav)’a teslim edilerek Hane-i saadetlerinde
sebeplere binaen, farklı zaman ve zeminlerde indirilen muhafaza ediliyordu.
vahiyler için durumlarına göre; Es-Seferi, En-Nehari, El- Her ne kadar vahyedilen bütün ayetler yazılı hale
Leyli, Es-Sayfi, Eş-Şitai, El-Firaşi, El-Ardi ve Es-Semai getirilmiş olsa da bu metinler bir cilt haline getirilmiş
gibi özel isimler verilmiştir. değildi. Fakat Yemame savaşında Kur’an’ı baştan sona
Vahyin Yüce Allah’tan Hz. Peygamber (sav)’e iniş ezberlemiş olan birçok Sahabenin şehit edilmesi ile
aşamaları ilk olarak Levh-i Mahfuz’a, oradan Beytü’l- Kur’an’ın bir cilt halinde toplanması gerektiği
İzze’ye ve oradan da Hz. Peygamber (sav)’e inmesi düşünülmüştür. Kendisi uzun süre vahiy katipliği yapmış
şeklinde gerçekleşmiştir. olan, aynı zamanda Kur’an ayetlerinin hepsini ezbere
bilen ve zekası ve güvenilirliği ile ön plana çıkan Zeyd b.
Kur’an’ın Hz. Peygamber (sav)’e bir bütün olarak değil de Sabit (ra) başkanlığında bir heyet kurularak Kur’an-ı
parça parça indirilmesinin birçok hikmetlerinden bazıları Kerim ayetleri bir cilt olarak bir araya getirilmiştir.
şunlardır:
• Eğer Kur'ân'ın tamamı birden indirilmiş olsaydı, Hz. Peygamber (sav)in vefatından altı ay sonra başlayan
muhâtaplar onun bütün hükümleriyle bir anda Kur’an toplama faaliyeti yaklaşık olarak bir yıl kadar
sürmüş ve toplanan bu nüshaya Mushaf adı verilmiştir.
mükellef olacaklardı. Bu durumda, asırlardan beri
benimsemiş oldukları şirk, bâtıl inanç, edindikleri Kur’ân’ın Çoğaltılması (İstinsâh)
kötü âdet ve alışkanlıklarından birden sıyrılmak
gibi zorluklarla karşı karşıya kalacaklardı. Hz. Osman’ın hilafeti döneminde İslam toprakları bir
hayli genişlemiş ve Müslümanlar yeryüzünün farklı
• Eğer Kur'ân birden nâzil olmuş olsaydı, ümmî
yerlerine dağılmışlardır. Bu durumda da her şehrin ahalisi
olan Arapların onun ulvî manalarını anlamaya
aralarında bulunan sahabinin öğrettği kıraat ile Kur’an’ı
güçleri yetmezdi.
öğrenmişler ve böylece şehirler arasında kıraat farkları
• Zaman zaman meydana gelen hâdiseler sebebiyle
meydana gelmiştir. Bu durumu öğrenen Hz. Osman
ortaya çıkan problemlere taze çözümler
Kur’an’ın çoğaltılmasını ve çoğaltılan Mushaf’ın İslam
getirmiştir.
merkezlerine dağıtılmasını sağlamıştır.
• Kur'ân' ın bir beşer kelamı değil, ilâhî bir kitap
olduğunu göstermeye vesile olmuştur. Bilindiği Hz. Osman, Kur'ân'ı çoğaltacak olan heyete, şu prensiplere
gibi Kur'ân âyetleri, çeşitli sebeplere binâen farklı göre çalışmaları talimatı vermiştir:
yer ve zamanlarda peyderpey indirilmiş ve bu
• Çoğaltmada, Ebû Bekr döneminde toplanan
iniş sırasına göre de tertip edilmemiştir. Böyle
Mushaf esas alınacaktır.
olmasına rağmen Kur'ân'ın bütün âyet ve sûreleri
arasında, hepsi de aynı anda ve bir defada nâzil • Çoğaltılacak nüshalara, Hz. Peygamber (sav)'in
olmuş gibi akıllara durgunluk verecek şekilde son arzada okumuş olduğu bir harf alınacak,
uyum ve ahengin bulunması, onun bir beşer geriye kalan altı harf alınmayacaktır.
kelâmı değil, ilâhî bir kelam olduğunun bir
göstergesidir. • Bu nüshalara tilâveti neshedilmiş âyetler
yazılmayacaktır.
Kur’an’ın Mushaflaşma Süreci • Heyetteki üyeler arasında lehçe bakımından
herhangi bir ihtilaf çıkarsa, Kureyş lehçesi tercih
Kur’ân’ın Ezberlenmesi edilecektir.
Kur’an’ın mushaflaşma sürecinde izlenen ilk adım
• Birkaç Kur'ân nüshası istinsah edilerek çeşitli
Kur’an’ın ezberlenmesi olmuştur. İlk olarak Hz.
beldelere gönderilecektir. Bu beldelere
Peygamber (sav) inen ayetleri kendisi ezberliyor ve
gönderilen Kur'ân nüshalarına uyan diğer
ardından sahabelere okuyordu. O’nu dinleyen sahabe ise
nüshalar aynen kalacak, uymayanlar bunlara göre
hem dinlediklerini yazıyorlar hem de yazdıkları bu
tashîh edilecek, tashîhi mümkün olmayanların ise
metinleri ezberliyorlardı.

2
İLH1006-TEFSİR TARİHİ VE USULÜ
Ünite 1: Kur’an’ın Nüzulü ve Metinleşmesi

ya imhâsı ya da mürekkeplerinin silinmesi ” ibaresini yazarken, ye harfinden sonra elifi


sağlanacaktır. yazmamak gibi.
• Fazladan harf ilave edilmesi. Meselâ çoğul ya da
• Sureler bu gün elimizdeki Kur’an’larda olduğu
çoğul hükmünde olan kelimelerin sonunda
şekilde tertip edilecektir.
bulunan vavdan sonra elif ilave etmek gibi.
• Çeşitli maksatlarla kaydedilen birtakım özel not • Bedel. Yani bir harfin yerine başka bir harfin
ve kayıtlar bu Mushaflara yazılmayacaktır. yazılması. Meselâ salât ve zekât kelimelerinde
olduğu gibi.
Kur’ân’ın Harekelenmesi ve Noktalanması
• Fasl ve vasl. Vasl, kelimenin son harfinin, onu
Hz. Osman (ra) döneminde çoğaltılan Mushaflar, noktasız takip eden kelimenin baş harfiyle kaynaştırılması
ve harekesiz olarak yazılmıştı. Bunun nedeni ise, noktasız demektir. “ ‫ ” ِﻣ ْﻦ َﻣﺎ‬kelimelerinin “ ‫ ” ِﻣ ﱠﻤﺎ‬şeklinde
ve harekesiz yazıyla Kur'ân'ı çeşitli kırâat vecihlerine göre bitiştirilerek yazılması gibi. Fasl ise tam tersine,
okuyabilmekti. Ancak hicrî birinci asrın ikinci yarısından kelimenin son harfinin, onu takip eden kelimenin
itibaren Arap olmayanların İslâm'a girmeleri ve bunların ilk harfiyle kaynaştırılmaması demektir.
Arapça'ya vâkıf olmamaları nedeniyle Kur'ân'ı yanlış Meselâ‫ “أﻻ‬/ellâ” kelimelerinin “ ‫ ” أَ ْن ﻻ‬şeklinde
okuma hâdiselerine rastlanmaya başlanmıştır. ayrı olarak yazılması gibi.
• İki kırâata da elverişli olacak şekilde yazma. Bir
Bunun üzerine rivayete göre Ebû'l-Esved ed-Dü'elî
kelime iki kırâat şekliyle okunabiliyorsa, o
Abdu'l-Kays'dan olan bir kâtibe, "bir eline Mushaf'ı, diğer
kelime iki kırâata göre de okunacak şekilde
eline de mürekkep renginden farklı olan bir boya al, bir
yazılmıştır. Meselâ “ ‫ ” ملك‬kelimesinin birden
harfi fetha okuduğumu duyunca onun tam üstüne, kesre
fazla okunuş şekli vardır. Bu kelime, “ ‫” ملك‬
okuduğumda altına, ötre okuduğumda önüne veya ortasına
şeklinde yazılırsa, hem “ ‫ ” ملك‬ve hem de “ ‫” مالك‬
birer nokta, tenvinli okuduğumda ise iki nokta koy"
olarak 24 okunabilir. Dolayısı ile söz konusu
şeklinde talimat verdikten sonra Kur'ân'ı yavaş yavaş
kelime Osmânî Mushaf’ta, “ ‫ ” ملك‬olarak iki
okumaya başladı. O okudukça kâtip de noktaları
kırâata göre de okunacak şekilde yazılmıştır.
koyuyordu. Noktalanması tamamlanan sayfayı kâtip Ebû'l-
(Ersöz, 1996).
Esved ed-Dü'elî'ye veriyor, o da bu sayfayı kontrol
ettikten sonra devam ediyorlardı. Bu iş, Kur'ân'ın
noktalanması bitinceye kadar devam etmiştir.
Ebû'l-Esved ed-Dü'elî'nin koyduğu bu noktalar hareke
yerine konan noktalardır. İlgili kaynaklara göre bu
noktalar tarihte ilk defa Ebû'l-Esved ed-Dü'elî tarafından
îcâd edilmiştir. Sonra Kur'ân'a, yazılış şekilleri birbirine
benzeyen harfleri birbirinden ayırmak için noktalar
konmuştur. Mevcut bilgilere göre bunun tarihi, mîlâdî 267
yılına kadar geriye gitmektedir. Daha sonra Halil b.
Ahmed Kur'ân'a, bugünkü harekeleri koymuştur.
Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, hareke yerine konan
noktalarla, şekilleri birbirine benzeyen harfleri birbirinden
ayırmak için konan noktalarda farklı renkte mürekkep
kullanılmıştır. Şekilleri birbirine benzeyen harfleri
birbirinden ayırmak için konan noktalar siyah, hareke
yerine kullanılan noktalar ise önceleri kırmızı, sonraları
sarı ve yeşil, nadiren de mavi renk mürekkeple konmuştur.
Böylece, okuyuşta en ufak bir karışıklık meydana gelmesi
önlenmiştir.
Resmü’l-Mushaf (Mushafın Yazısı)
Resmü’l-Mushaf’ı, “Kur’ân’ın kelimelerinin ve harflerinin
yazılışında Osman b. Affân’ın tasvip ve tercih ettiği imlâ
şekil ve tarzı” diye tanımlamak mümkündür. Buna Resm-i
Osmânî de denmektedir. Hz. Osman döneminde Mushaf
çoğaltılırken bu günkü yazım kurallarından farklı bir yazı
stili kullanılmıştır. Bu farklılıklardan bazıları şunlardır:
• Hazif yapılması. Yani kelimeden harf
düşürülmesi demektir. Meselâ “yâ eyyühâ/ ‫ياأيها‬

You might also like