You are on page 1of 6

2.ÜNİTE: KUR’AN’A GÖRE HZ.

MUHAMMED Sözlük anlamı cesaret, yiğitlik olan şecaat;


 Salavat; terim olarak kişinin öfkesinin, aklın ve imanın
Hz. Peygamber’in mânevî şahsiyetini kontrolünde olması, Yüce Allah’ın (c.c.) rızasıyla
selâmlama anlamında bir tabirdir. ölçülü olmasıdır.
 “Allah ve melekleri, Peygamber'e çok Hz. Enes’in (r.a.) anlattığı şu olay,
salavât getirirler. Ey müminler! Siz de ona Hz.Peygamber’in (s.a.v.) cesaretini göstermesi
salavât getirin ve tam bir teslimiyetle selam bakımından önemlidir: “Bir gece Medine ahalisi bir
verin.” (Ahzab, 56) sesle uyandı. Düşmanın Medine’ye baskın yaptığı
Salat: Sevgi, övgü, dua. söylentisi yayılmaya başladı. Uzaktan bir atlının
Selam: Barış, esenlik, teslimiyet. Medine’ye yaklaştığı görüldü. Dikkatle baktıklarında
bu kişinin Allah Resulü olduğunu anladılar. Allah
Resulü baskın söylentisini duyunca kılıcını almış,
1. HZ. MUHAMMED’IN ŞAHSIYETI eğersiz bir ata binerek tek başına etrafı kontrol etmeye
gitmiş ve geri dönüyordu. Ahalinin yanına ulaştığında
Bütün peygamberler gibi Hz. Muhammed de korkulacak bir şey olmadığını ve onlara evlerine
bir insandır. Hz. Muhammed aleyhisselatu vesselam gitmelerini söyledi.” Buhârî, Kitabu’l Cihad, 24.
dünyevi ihtiyaçları, duyguları olan, anne babasından 1.8. Hz. Muhammed’in Tevazuu
dünyaya gelmiş, evlenmiş, çocukları-torunları olmuş, Sözlükte, gösterişsiz olmak anlamına gelen
dini yükümlülükleri olan, geçimi için çalışmış, günaha tevazu kelimesi, ahlaki bir kavram olarak kişinin
dönmeden uyarılmışsa da hatalara açık, istişare ile nefsini, Allah’ın (c.c.) huzurunda kulluk mevkisine
(diğer müminlere danışmakla) emrolunmuş, vakti koyması, insanlara karşı kibirli ve gururlu olmaması
geldiğinde vefat etmiş bir insandır. demektir.
Resul-i Ekrem ashabının yanına geldiğinde boş
1.1. Hz. Muhammed’in Güvenilirliği bulduğu yere otururdu. İnsanların kendisi için ayağa
Hz. Muhammed’e peygamberlik gelmeden kalkmasını ve kendisine yer açmasını istemezdi.
önce bile Mekkeli müşrikler ona Muhamedül Emin ( Zengin fakir, küçük büyük, hür köle demez herkesin
Güvenilir Muhammed ) demişlerir. davetine icabet ederdi.
1.2. Hz. Muhammed’in Merhametliliği
Hz. Muhammed hayvanlara 2. HZ. MUHAMMED’IN PEYGAMBERLIK
taşıyabileceklerinden fazla yük yüklenmesine, gereksiz YÖNÜ
yere ağaçların kesilmesine de karşı çıkmıştır. Hz. Muhammed aleyhisselatu vesselam
1.3. Hz. Muhammed’in Adaletli Oluşu Allah’tan vahiy almış, bunu tebliğ ile ve açıklamakla
Diğer dinden insanlar bile ( Yahudilere kendi görevli, hüküm koyan, Allah’ın izniyle mucize
hâkimlerinde yargılanmak hakkı verilmesine rağmen) gösteren (en büyük mucizesi Kur’an’dır), hatalara açık
Hz. Muhammed’in kendilerine hâkimlik yapmalarını olsa da bunlar günaha dönüşmeden uyarılan
istemiştir… (günahsız), insanlara model olan (İslam’ın pratiğini
1.4. Hz. Muhammed’in Kolaylaştırıcılığı ortaya koyan) bir peygamberdir.
İslam dini kolaylık dinidir. Allah Resulü
kolaylaştırma konusunda: "Allah hiç kimseye 2.1. Tebliğ; sözlükte taşımak, götürmek, ulaştırmak,
gücünün yeteceğinden başka yük yüklemez..."36 bildirmek ve eriştirmek anlamlarına gelir. Dinî bir
ayetindeki genel ilkeye uygun hareket etmiştir. terim olarak ise tebliğ, peygamberlerin, vahiy yoluyla
“Kolaylaştırınız zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz, Allah’tan (c.c.) gelen ilahi hükümlerin hiçbirini
nefret ettirmeyiniz.”… gizlemeden, eksiltmeden ve herhangi bir ilavede
1.5. Hz. Muhammed’in Hoşgörüsü bulunmadan aynen insanlara bildirmeleridir.
Müsamaha: Ayıplammamak, anlayışla karşılama
anlamına gelir. 2.2.Tebyin kavramı; beyan etmek, açıklamak, izah
“Dinde zorlama yoktur.” ( Bakara, 256) etmek, gerçeği ortaya koymak anlamına gelir. Hz.
Necran bölgesinde yaşayan Hristiyanlardan bir Peygamber (s.a.v.) için kullanıldığında bu kavram,
grup, Medine’ye Hz. Peygamberi ziyarete Peygamberimizin (s.a.v.) Kur’an’ı ve İslam’ın
geldiklerinde Hz. Muhammed onların Mescid-i Nebi ilkelerini açıklama görevini ifade eder. İşte Kur’an-ı
içinde ibadet yapmalarına izin vermişti… Kerim’deki kapalı ayetleri, anlaşılması zor olan
1.6. Hz. Muhammed’in Sabrı ve Kararlılığı hususları Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed
Hz. Muhammed'in Fatıma dışındaki çocukları (s.a.v.) açıklamıştır. Böylece Kur’an’ın doğru
kendisinden önce öldüler. O, bunları sabırla karşılamıştır. anlaşılmasını sağlamıştır. Örneğin Bakara suresinin
Allah Resulü, onlan Allah'ın birer emaneti olarak görmüş, 238. ayetinde, ‟Namazlara ve orta namaza devam
zamanı gelince emanetin sahiplerine döneceğini edin. Allah'a gönülden boyun eğerek namaza
söylemiştir… durun.” buyrulmuştur. Bu ayette yer alan ‟orta
1.7. Hz. Muhammed’in Cesareti (Şecaati) namaz” ifadesinin hangi namaz olduğunu Hz.
Muhammed (s.a.v.) açıklamıştır. Bu konuyla ilgili
3
olarak ‟Orta namaz, ikindi namazıdır.” Sünnet üçe ayrılır. Buna göre
buyurmuştur. Bir hadisinde, ‟Hacla ilgili Peygamberimizin (s.a.v.) söylediği sözlere, yaptığı
yapılması gerekenleri benden alınız.” buyurmuştur. açıklamalara ve verdiği öğütlere kavli sünnet denir.
Fiilî sünnet, Hz. Peygamber’in (s.a.v.) farz ve vacibin
2.3.Temsil: Hz. Muhammed’in (s.a.v.) peygamberlikle dışında yaptığı davranışları ifade eder. Takrirî
ilgili sorumluluklarından biri de temsildir. Temsil, sünnet ise Hz. Peygamber’in (s.a.v.), sahabilerin
örnek olmak, nasıl yapılacağını örnekleme yoluyla yaptığı davranışları ya da söylediği sözleri
göstermek demektir. reddetmeyip onaylaması demektir.
Kütüb-ü tis’a olarak bilinen dokuz kitap
2.4.Teşri: Teşri, kanun koymak, hüküm koymak şunlardır:
anlamına gelir. İslam’a göre Hz. Peygamber’in (s.a.v.), 1) Muhammed b. İsmail Buhârî (öl. 870): el-Câmiu’s-Sahih
Müslümanların uyması gereken hususlarla ilgili dinî 2) Müslim b. Haccac el-Kuşeyrî (öl. 875): el-Câmiu’s-Sahih
hüküm koyma yetkisi vardır. Genel olarak İslam 3) İbn-i Mâce Muhammed b. Yezid (öl. 887): es-Sünen
âlimleri, Peygamberimizin (s.a.v.), Kur’an’da 4) Ebu Davud, Süleyman b. Eş’as (öl. 889) : es-Sünen
5) Muhammed b. İsa et-Tirmizî (öl. 892): es-Sünen
belirtilenler dışında hüküm koyma, bazı şeyleri haram
6) Ahmed b. Şuayb en-Nesâî (öl. 915): es-Sünen
ve helal kılma yetkisi olduğunu belirtmişlerdir. 7) Mâlik b. Enes (öl. 795): el-Muvatta
Bu konuyla ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de şöyle 8) Ahmed b. Hanbel (öl. 855): el-Müsned
buyrulmuştur: ‟…İşte o Peygamber onlara 9) Abdullah b. Abdurrahman b. Fazl Dârimî (öl. 868): es-
iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar, onlara Sünen
iyi ve temiz şeyleri helal, kötü ve pis şeyleri Bizler sadece Peygamberimizi (s.a.v.) değil,
haram kılar. Sırtlarındaki ağır yükleri kaldırır, onun ehl-i beytini de çok severiz. Ehl-i beyt,
üzerlerindeki bağları ve zincirleri kırıp atar. O Peygamber Efendimizin (s.a.v.) ev halkı, aile fertleri
Peygamber’e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım demektir.
eden ve ona indirilen nura (Kur’an’a) uyanlar Kapsamı hakkında farklı görüşler bulunsa da
var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır.” Â’râf suresi, yaygın görüşe göre ehl-i beyt denilince
157. ayet. genel olarak Peygamberimizin (s.a.v.) eşleri,
‟Allah ve Resulü bir iş hakkında hüküm verdikleri çocukları ve torunları kastedilmektedir. Bunlardan da
zaman hiçbir mümin erkek ve hiçbir mümin kadın özellikle Hz. Peygamber’in (s.a.v.) kızı Hz.
için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları Fâtıma (r.a.), damadı Hz. Ali (r.a.) ve torunları Hasan
yoktur. Kim Allah’a ve Resulüne karşı gelirse (r.a.) ile Hüseyin (r.a.) ehl-i beytin mensupları
şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır.” olarak değerlendirlmektedir.
(Ahzâb suresi, 36. ayet.)
Hz. Peygamber’in (s.a.v.) teşri görevine, ehli eşeklerin Hâtemü’n-Nebiyyin: Peygamberlerin sonuncusu
ve köpek dişi olan yırtıcı hayvanların etinin Üsve-i hasene: güzel örnek
yenilmesinin haram olduğunu bildirmiştir. Yine Şahit:Şahit
Kur’an’da ölü hayvan etinin haram kılınmasına rağmen Beşir: Müjdeleleyici
Hz. Peygamber (s.a.v.), “Denizin suyu temiz, ölüsü Nezir: Uyarcı
helaldir.”(68) buyurarak deniz hayvanlarının bunun
dışında olduğunu söylemiştir. 4. KUR’AN’DAN MESAJLAR: AHZÂB SURESI
25, 45 VE 46. AYETLER
3. HZ. MUHAMMED’E BAĞLILIK VE İTAAT Ahzâb suresi, 25. ayet:
‟Allah inkâr edenleri, hiçbir hayra ulaşmaksızın
İtaat kavramı sözlükte boyun eğmek, yumuşak kin ve öfkeleriyle geri çevirdi. Allah, savaşta
davranmak, söz dinlemek, alınan emre göre hareket müminlere kâfi geldi. Allah kuvvetlidir, mutlak güç
etmek, birinin isteğine, emir ve yasağına isteyerek sahibidir.”
uymak anlamlarına gelir. Dinî bir terim olarak Bu ayet, Hendek Savaşı ile ilgilidir. Hendek
ise Allah (c.c.) ve Peygamber’in (s.a.v.) emir ve Savaşı’nda Mekkeli müşrikler, 10.000 kişilik bir
yasaklarına isteyerek uymak, yapılmasından dolayı orduyla Medine’ye saldırdılar. Onların geleceğini
sevap elde edilen herhangi bir ameli yapmaktır. haber alan Müslümanlar, Medine’nin saldırıya açık
‟Kim peygambere itaat ederse Allah’a itaat etmiş bölümlerine hendekler kazdılar ve şehri böyle
olur. Kim yüz çevirirse savundular.
(bilsin ki) biz seni onlara bekçi göndermedik.” Nisâ Ahzâb suresi, 45-46. ayetler:
suresi, 80. ayet. ‟Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici,
Sünnet kavramı sözlükte; yol, gidişat, huy, bir uyarıcı; Allah’ın izniyle kendi yoluna
karakter, mizaç, hâl, tavır, davranış anlamlarına gelir. çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak
Dinî bir kavram olarak ise sünnet, Hz. Peygamber’in gönderdik.”
(s.a.v.) sözleri, fiilleri ve takrirleri yani sahabilerinin
söylediği sözleri, yaptığı davranışları onaylamasıdır.
4
Terim olarak ise insanın daima Allah’ın (cc)
huzurunda olduğunu bilmesi ve O’nu görüyor gibi
yaşamasıdır.
İhsan sahibi kişilere ‟muhsin” denilmektedir.
‟…Kim ihsan derecesine yükselerek özünü
Allah’a teslim ederse onun mükâfatı Rabb’inin
katındadır. Artık onlara korku yoktur, onlar
üzülmeyeceklerdir.” (Bakara suresi, 112. ayet.)

3. ALLAH İÇIN SAMIMIYET: İHLAS


İhlas kavramı, sözlükte; samimiyet, içtenlik,
kalbî ve karşılıksız sevgi, samimi bağlılık, doğruluk,
temizlik, saflık, gösterişsizlik anlamlarına gelir. İslami
bir terim olarak ise ihlas; insanın bütün
davranışlarında, sözlerinde, inançlarında ve
ibadetlerinde yalnızca Allah’ın (c.c.) rızasını
gözetmesine denir.
İhlas kavramının zıddı riyadır. Riya, sözlükte;
gösteriş, ikiyüzlülük, sahtekârlık, özü sözü bir
olmamak anlamlarına gelir. Dinî bir terim olarak ise
Allah (c.c.) rızası için yapılması gereken ibadetleri ve
güzel davranışları, insanlara gösteriş için yapıp kendini
3. ÜNİTE: KUR’AN’DA BAZI KAVRAMLAR ve ibadetini beğendirme isteği, ibadetleri Allah’tan
(c.c.) başkasına sunma demektir.

1. İSLAM’IN AYDINLIK YOLU: HIDAYET “İblis, “Rabbim! Beni azdırmana karşılık,


Hidayet üzere olmak; Allah’ın (c.c.), andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel
peygamberler ve kitaplar vasıtasıyla bildirdiği hak yola göstereceğim, içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların
tabi olmaktır. İslam’ın, insanları dünyada ve ahirette hariç, onların hepsini azdıracağım” dedi.” (Hicr;
aydınlığa ulaştıran hakikatlerini benimsemektir. 39,40.)
Kur’an’ın ortaya koyduğu, Peygamber Efendimizin
(s.a.v.) gösterdiği ve açıkladığı ilkelere uymaktır. 4. ALLAH’IN EMIR VE YASAKLARINA
Allah’a (c.c.) kul olmak, Resulullah’a (s.a.v.) ümmet RIAYET: TAKVA
olma bilincine sahip bir hayat yaşamaktır. Bu kavram, sözlükte; korumak, korunmak,
İslam dinine göre tek Hâdî, yani insanın sakınmak, saygı göstermek, dindar olmak, itaat etmek,
hidayete erişmesini sağlayan tek varlık Allah’tır (c.c.). korkmak, çekinmek anlamlarına gelir.
El-Hâdî (Hidayet veren), Allah’ın (c.c.) esmâ-i İslami bir kavram olarak ise takva; Allah’ı
hüsnâsından biridir. (c.c.) görüyormuşçasına bir bilinç içerisinde farzları,
Hidayet, Allah’ın dilemesiyle gerçekleşir. vacipleri hakkıyla yerine getirmek; Allah’ın (c.c.)
Hidayet sahibi olmak için hem kişinin kendisinin bunu hoşnutluğunu kazanmak amacıyla nafileleri çokça
istemesi hem de Allah’ın istemesi gerekir. yapmak; sünnete uymak demektir. Haramları, dinen
“Kuşkusuz sen sevdiğini (istediğini) şüpheli olan durumları ve dinin kötü gördüğü şeyleri
hidayete erdiremezsin. Ama Allah dilediğini terk etmek de takva kavramının anlamı içinde yer
hidayete erdirir ve hidayete erecek olanları en iyi O alır.
bilir.” (Kasas, 56) Takva sahibi kişiler müttaki olarak
Hidayet kavramının zıddı dalalettir. nitelendirilirler. Kur’an’da takva kavramı; sakınmak,
Dalalet; ‟doğru yoldan sapma, sapkınlık, şaşırma, korumak, korkmak, saygılı olmak gibi anlamlarda
haktan yüz çevirip batıla yönelme, ilahî buyruklara kullanılır. Takva; iman, ibadet, ihlas, ihsan, itaat,
aykırı davranma” demektir. ahlak, güzel davranış vb. bütün güzellikleri ve hayırlı
Yüce dinimize göre hidayete tabi olmak kadar şeyleri kapsar.
hidayet üzere kalmak da büyük önem taşımaktadır. Hucurat Suresinde Allah katında değer
ölçüsünün takva olduğu, en değerli olanımızın takvaca
2. ALLAH’I GÖRÜYORMUŞÇASINA en üstün olanımız olduğu belirtilir.
YAŞAMAK: İHSAN
Sözlükte; bir şeyi iyi ve güzel yapmak, iyi, 5. DOSDOĞRU YOL: SIRAT-I MUSTAKIM
güzel ve faydalı fiil işlemek, iyilik etmek, lütuf ve Sırat-ı müstakim, iki kelimeden oluşan bir
ikramda bulunmak gibi anlamlara gelir. kavramdır. Bunlardan birincisi olan sırat; yol, ana yol,
apaçık yol anlamlarına gelir. Müstakim ise dengeli ve
dosdoğru yol, hak yol demektir. Buradaki ‟dosdoğru
5
yol” ifadesiyle söz konusu yolun, hedefe ulaştıran en 7. İYI, DOĞRU VE GÜZEL DAVRANIŞ: SALIH
kısa yol olması kastedilmektedir. AMEL
Sırat-ı müstakim; Allah’ın (c.c.), Salih amel, iki kelimeden oluşan Arapça bir
peygamberleri ve kitapları aracılığıyla gösterdiği kavramdır. Salih; iyi, elverişli, yararlı, dürüst, ahlaklı
dosdoğru yoldur. Sırat-ı müstakim, son din olan ve güzel anlamlarına gelir. Amel ise davranış, hareket,
İslam’ın bizlere çizdiği istikamet ve yaşam tarzıdır. iş, çaba, emek, çalışma ve eylem demektir. Dinî
Kur’an-ı Kerim’in, sınırlarını belirlediği çerçevedir. literatürde amel kavramı; niyet ve iradeye bağlı olarak
Her türlü aşırılıktan uzak, mutedil yoldur. yapılan, dünya veya ahirette ceza ya da mükâfat
konusu olan iş, davranış ve filleri ifade eder.
6. ALLAH YOLUNDA MÜCAHEDE: CIHAT Salih amel; imanın gereği olarak ihlasla ve iyi niyetle
Cihat kavramı cehd (ceht) kökünden gelir bu yapılan, Kur’an ve sünnete uygun olan her türlü söz,
da, sözlükte; güç ve gayret sarf etmek, bir işi başarmak fiil ve davranışa denir.
için elinden gelen bütün imkânları kullanmak, söz ve
fiille bütün kuvvetini harcayarak çalışmak, yorulmak, 8. KUR’AN’DAN MESAJLAR: KEHF SURESI
aşırı gayret etmek demektir. 107-110. AYETLER
İslami bir terim olarak ise cihat, farklı anlam
genişliklerini içermektedir: 107-108. ayetler: ‟Şüphesiz, inanıp yararlı işler
Kur’an-ı Kerim’in Mekke’de nazil olan yapanlara gelince onlar için içlerinde ebedî
ayetlerinde cihat kavramı; İslam’a davet, dinin kalacakları Firdevs cennetleri bir konaktır. Oradan
esaslarını tebliğ, müşriklere ve inkârcılara karşı ayrılmak istemezler.”
İslam’ın ilmen, fikren savunulması için çaba harcama
gibi anlamlarda kullanılmaktadır. Medine’de indirilen 109. ayet: ‟De ki: Rabb’imin sözlerini yazmak için
ayetlerde ise cihat kavramının anlamı genişlemiş ve bu denizler mürekkep olsa ve bir o kadar da
kavram; kıtal (savaş), mukatele (çarpışma, savaşma) ilave etsek (denizlere deniz katsak); Rabb’imin
anlamlarını da kapsamıştır. sözleri tükenmeden önce denizler tükenirdi.”

Cihad, kıtal/mukatele( savaş) anlamını içermektedir. 110. ayet: ‟De ki: Ben de ancak sizin gibi bir
Davet: İnsanları İslâm dinini benimsemeye ve insanım, (Ne var ki) bana, ‛Sizin İlah’ınız ancak
müslümanları dinî görevlerini yerine getirmeye bir tek ilahtır.’ diye vahyolunuyor. Kim Rabb’ine
çağırma. kavuşmayı umuyorsa yararlı bir iş yapsın ve
Tebliğ: Bir şeyi veya bir haberi ulaştırmak Rabb’ine ibadette kimseyi ortak koşmasın.”
İrşad: Doğru yolu gösterme anlamında bir terim.
İyiliğin yerleşmesi ve kötülüğün ortadan
kalkması için maddi ve manevi tüm imkânlarını
kullanarak gayret sarf etmek de İslami literatürde cihat
olarak değerlendirilmektedir. İyiliği emretmek ve
kötülükten sakındırmak, İslam’da, emr-i bi’l-ma’ruf
nehy-i ani’l-münker kavramıyla ifade edilmektedir.
İnsanın; her türlü kötülüğe, şeytana karşı verdiği
mücadele, içindeki çirkin tutkuları yenme çabası,
haramlara ve günahlara karşı nefisle mücadele etmesi
de dinimizde cihat kavramının kapsamı içinde
değerlendirilmektedir.
Müdaffaa (din, can, mal, namus savunması),
İlayı Kelimetullah ve Fetih (Allah’ın Dinini yaymak),
Emri bil ma’ruf nehy-i ani’l münker (Kötülüğü, zulmü
engellemek İyiliği emretmek) için cihad yapılmıştır.
Cihad kavramıyla alakalı, özellikle tasavvufta
kullanılan mücahede kavramı, insanın; her türlü
kötülüğe, şeytana karşı verdiği mücadele, içindeki
çirkin tutkuları yenme çabası, haramlara ve günahlara
karşı nefsiyle mücadele etmesi demektir. Hatta bu
anlamdaki cihada büyük cihad da denilmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de Allah (c.c.) yolunda; din,
vatan, bayrak gibi mukaddes değerler uğrunda cihat
ederken hayatını kaybedenler şehit olarak nitelendirilir.
Şehadet yani şehitlik dinimizde çok önemli bir
makamdır.

6
Deizm
Deizm, Latincede Tanrı anlamına gelen deus
sözcüğünden türetilmiş bir kavramdır. Deizm;
Tanrı’nın varlığını ve âlemin ilk sebebi olduğunu
kabul etmekle birlikte akla dayalı bir tabii din anlayışı
çerçevesinde nübüvveti şüphe ile karşılayan
veya inkâr eden felsefi ekolün adıdır.Deizm inancını
benimseyen kişilere deist denir.
Deizme göre evrenin ve evrendeki her şeyin
yaratıcısı Tanrı’dır. Deistler, Tanrı’nın
mükemmelliğini kabul ederler. Ancak ilahi vahyi ve
Tanrı’nın evrene müdahalesini reddederler.

Materyalizm
4. ÜNİTE: İNANÇLA İLGİLİ MESELELER Materyalizm, madde anlamına gelen Latince
materia kelimesinden türetilmiştir. Materyalizm,
kelime anlamı olarak maddecilik demektir. Felsefi bir
1. İNANÇLA İLGILI FELSEFI YAKLAŞIMLAR inanç ve düşünce olarak ise genel anlamıyla
materyalizm, maddi âlemin dışında herhangi bir varlık
Orta Çağ Avrupa’sında kilisenin halk alanı tanımayan görüştür.
üzerindeki baskısı, akla ve bilime yönelik olumsuz Materyalistler, evrendeki bütün olayları
yaklaşımı, sonrasında başlayan Rönesans ve Reform determinist bir yaklaşımla ele alırlar. Evrenin amaçlı
hareketleri, bilimsel ve teknolojik alanda yaşanan baş olarak ve bilinçli bir güç tarafından yaratıldığını
döndürücü gelişmeler vb. sebepler; Avrupa’da insana, kabul etmezler. Evrende meydana gelen olayların;
dine, bilime, evrene, dünyaya bakışın değişmesine bilimsel yasalara bağlı olarak ve zorunlu bir şekilde,
neden olmuştur. Bu durum da Batı dünyasında genelde sebep sonuç ilişkisi içinde gerçekleştiğini savunurlar.
Hristiyanlığa, özelde de dine ve dinî değerlere Evreni yaratan ve yöneten Allah’tır (c.c.). Rabb’imiz
karşı mesafeli duran, aklı dinin yerine ikame eden (c.c.), evreni yarattıktan sonra kendi hâline
inanç ve anlayışların yaygınlaşmasına yol açmıştır. bırakmamıştır.
Bütün bunların sonucunda da geleneksel inanç Evrendeki bütün olaylar onun takdiri ve
biçimlerini reddeden birtakım felsefi yaklaşımlar düzenlemesiyle meydana gelmektedir. Dinimize göre
insanlar arasında yayılmış ve benimsenmiştir. Ancak âlem sadece görünen maddi âlemden ibaret değildir.
bu inanç ve anlayışlar sadece Avrupa coğrafyası ile Görünmeyen âlem de vardır ve buna inanmak
sınırlı kalmamış, dünyanın hemen her bölgesinde dinimizde zorunludur. Kur’an’da ve İslam kültüründe
taraftar bulmuştur. Şimdi bu akımlardan başlıcalarını görünmeyen âlem için gayb ifadesi kullanılır.
tanıyalım.
Pozitivizm
Teizm Pozitivizm, adını; Fransızca olan ve gerçek,
Yunanca kökenli theos kelimesinden olgu, kesin, kanıtlanmış, olumlu anlamlarına gelen
türetilmiştir. Theos, tanrı anlamına gelen bir kavramdır positif kelimesinden alır. Pozitivizm; olgulara dayanan
Teizm; evreni ve evrendeki bütün varlıkları yaratan ve olgularla desteklenen bilginin tek güvenilir ve
yüce bir Tanrı’nın varlığını savunan inanç ve sağlam bilgi olduğunu savunan anlayıştır.
anlayıştır. Bu düşünceyi kabul eden kimseler teist Pozitivistlere göre gerçeklik, deney ve olgulara
olarak nitelendirilir. dayanır. Dış dünya, yalnızca duyular ve deney yoluyla
Monoteizm tek tanrıcılık; Politeizm ise çok bilinebilir. Onlara göre bilinebilir dünya,
tanrıcılık demektir. gözlemlenebilir ve tikel olgulardan ibarettir. Bu felsefi
İslamiyet, tevhit inancına dayanır. Tevhit, akımın kurucusu Auguste Comte (Ogüst Komt, öl.
sözlükte; birleme, bir şeyin bir olduğuna karar verme, 1857) kabul edilir.
tek kılma anlamına gelir. Terim olarak ise Allah’ı Bilime çok önem veren pozitivizm, âdeta
(c.c.) zatında, sıfatlarında ve fiillerinde birleme, Oʼnun bilimi dinin yerine ikame etmektedir.
tek ve eşsiz olduğuna inanma, Oʼna hiçbir şeyi şirk Pozitivizm; insanlığın tarih boyunca teolojik
koşmadan ibadeti yalnızca Allah (c.c.) için yapma ve metafizik aşamaları yaşadığını, son olarak da
demektir. pozitivist düşünce aşamasına yükseldiğini savunur.
Tevhidin zıddı olan şirk; Allah’a (c.c.) Buna göre insanlık tarihinin ilk aşaması, teolojik
inanmakla birlikte başka varlıkları da tanrı kabul evredir. Bu evrede insanlar, kâinatı yaratan ve doğa
etmek; zatında, sıfatlarında, fiillerinde, yaratma ve olaylarını yöneten birden fazla Tanrı’nın varlığına
emretme konularında Allah’a (c.c.) başka bir varlığı inanmışlardır. Sonraki aşamada insanlar, çok sayıda
denk görmek demektir. tanrı inancını terk edip kâinatı yaratan ve yöneten tek
7
bir Tanrı’nın varlığına inanma aşamasına geçmişlerdir. kanıtlanamayacağını savunan anlayıştır. İslam
İkinci aşama ise metafizik evredir. Bu evrede insanlık, kültüründe bu düşünceyi savunanlar için ‟bilmiyorum”
doğadaki olayları soyut kuvvetlerle açıklamış, anlamına ‟lâ edrî” kavramından türetilmiş ‟lâ edriyye”
toplumsal olguları ise eşitlik, özgürlük gibi soyut kavramı kullanılır.
kavramlara dayandırmıştır. Değişen zaman, bilimsel
alanda yaşanan gelişmeler, ulaşılan bilgi birikimi Ateizm
insanın düşüncesini de değiştirmiş ve artık insanlık,
son aşama olarak pozitivizm düşüncesine ulaşmıştır. Ateizm, teizmin zıddı olup Yunanca tanrı
Artık insanlık deneysel olarak kanıtlanamayan anlamına gelen teos kelimesinden türetilmiştir.
hiçbir bilgiyi kabul etmemektedir. Bu bağlamda Tanrıtanımazlık olarak Türkçemize çevrilen ateizm,
pozitivizm, doğal olayların sebepleri ile ilgili metafizik evreni ve varlıkları yaratan bir Tanrı’nın olmadığını
güçlere atıfta bulunulmasını reddetmektedir. Onlara savunan felsefi inanç biçimidir. Ateizmi benimseyen
göre insanlık, tabiatta meydana gelen olayların kişiler ateist olarak nitelendirilir.
işleyişini belirleyen doğa yasalarını keşfetmekle
uğraşmaktadır. Pozitivizme göre insanlığın önceki Nihilizm
aşamaları, dindarlık dönemidir. Bu dönemde bilim
ve düşünce gelişmediği için insanlar, dine ve metafizik Nihilizm, en kısa tanımıyla hiççilik demektir
inançlara yönelmişlerdir. Bu sebeple pozitivist ve inkârcılık temeline dayanır. Felsefi bir inanç olarak
anlayış, dini ve dinin ortaya koyduğu ilkeleri ‟çağ dışı ise nihilizm, her şeyin anlamsız ve değersiz olduğunu
düşünceler, zamanın gerisinde kalmış anlayışlar” ifade eden akımdır. Nihilistler hiçbir gerçekliği kabul
gibi ifadelerle eleştirir. etmezler. Onlara göre her türlü bilgi değersizdir.
İslam’a göre Allah (c.c.), sadece insanların Çünkü hayatta hiçbir gerçek ve nesnel doğru olamaz.
değil tüm âlemlerin Rabb’idir. O, görünen ve Nihilistler, metafizik ve ahlaki tüm değerleri yok
görünmeyen âleme hükmeden yegâne yaratıcıdır. sayarlar. Tanrı’nın varlığını reddeder, insan iradesinin
Sadece insanları değil; cinleri, melekleri, cenneti, özgür olmadığını savunurlar.
cehennemi, ahiret âlemini vb. varlıkları da yaratmıştır. Arthur Schopenhauer (öl. 1860) ve Friederich Niche
(öl. 1960), nihilizmin en önemli temsilcileri arasında
Sekülârizm yer alır. Nihilizm, hayat ve var olmak üzerine son
derece katı bir karamsar düşünceye dayanır.
Sekülarizm sözcüğü, Latincede dünya, Gayesizliği, kötümserliği ve insanı bunalıma
yüzyıl, nesil anlamlarında kullanılan seculum götüren olumsuz düşünceleri içeren nihilizm;
kelimesinden türetilmiş bir kavramdır. Sekülarizm; dünyanın, hayatın, her şeyin kötü olduğu düşüncesini
bireyin toplumsal yaşamında, duygu ve düşüncelerinde ileri sürer. Dünyanın, olabilecek en kötü dünya
dinin etkisinin tamamen silinmesi gerektiğini savunan olduğunu söyler. Bu sebeple dünyada var olmaktansa
felsefi düşüncedir. Türkçe anlamı itibarıyla hiç olmamayı tercih eder.
sekülerleşme, dünyevilik, dünyevileşme, ‟Biz göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş
beşerîleşme demektir. yere yaratmadık. Bu (yaratılanların boş
Sekülarizm, İslamiyetin ilkeleriyle yere yaratıldığı iddiası), inkâr edenlerin zannıdır.
çelişmektedir. Çünkü sekülarizm, insanı âdeta dünya Cehennem ateşinden dolayı vay inkâr edenlerin
yaşamı ile sınırlandırmakta, İslam’ın temel inanç hâline!” (Sâd suresi, 27. ayet.)
esaslarından ahirete imanı yok saymaktadır. Kur’an, bu
yaklaşımı reddetmektedir. Bir ayette, ‟Dediler ki: Kötülük Problemi
’Dünya hayatımızdan başka hayat yoktur. Ölürüz
ve yaşarız. Bizi ancak zaman yok eder.’ Bu hususta Yeryüzünde çok fazla kötülük olduğu
onların bir bilgisi yoktur. Onlar sadece zanda düşüncesi ile Tanrı’nın ya ilminin, ya kudretinin, ya
bulunuyorlar.” (Câsiye suresi, 24. ayet.) iyiliğinin eksik olduğunu ya da Tanrı’nın olmadığını
buyrulmaktadır. İslamiyete göre dünya hayatı kısa ve ortaka koymaya çalışan düşüncedir.
geçicidir. Asıl ve önemli olan, ebedî ahret yaşamıdır.
Bu husus bir ayette şöyle açıklanır: ‟Dünya hayatı 1. Kötülük iyiliğin yokluğu
ancak bir oyun ve bir eğlencedir. Elbette ki ahiret 2. Kötülük asli değildir ve azdır.
yurdu Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için daha 3. Cezasız değildir.
hayırlıdır. Hâlâ akıllanmayacak mısınız?” (En’âm 4.Ruhsal olgunlaşmayı sağlar.
suresi, 32. ayet.) 5. Yasa olarak (ateşin yakması gibi) olmalıdır.
‟Kim iyi bir iş yaparsa kendi lehinedir. Kim
Agnostisizm de kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Rabb’in,
kullara (zerre kadar) zulmedici değildir.”
Agnostsizm Türkçemize ‟bilinemezcilik” (Fussilet suresi, 46. ayet.)
olarak çevrilmiştir. Felsefi bir inanç olarak ise
agnostisizm; Tanrıʼnın varlığının bilinemeyeceğini ve
8

You might also like