Professional Documents
Culture Documents
Ikinci Yeni Limani Pazar Postasi
Ikinci Yeni Limani Pazar Postasi
PAZAR POSTASI
Ferhat Korkmaz
Salkımsöğüt Yayınevi
Salkımsöğüt Yayınları: 179
Ferhat Korkmaz
İkinci Yeni Limanı: Pazar Postası
ISBN: 978-605-4223-96-01
Sertifika no: 25281
Salkımsöğüt Yayınları
Cumhuriyet Cad. Kuloğlu Mah.
Kâmilağa Sok. 29/C
Tel. & Faks: 0442. 235 65 70
salkimsogutyayincilik@mynet.com
www.salkımsöğüt.com
Erzurum
Ön Söz ....................................................................................... 5
Giriş........................................................................................... 8
1950-1960 Yılları Arasında Siyasi ve Sosyal Ortam ................... 8
1950-1960 Yılları Arasında Sanat-Edebiyat Ortamı ................ 14
1950-1960 Yılları Arasında Sanat-Edebiyat Dergileri.............. 17
I. Bölüm................................................................................... 22
Pazar Postası’nın İncelenmesi ................................................ 22
A. Tarihçesi ............................................................................. 22
B. Yüzlem Düzeninin Özellikleri .............................................. 26
Pazar Postası’nda Kullanılan Başlıca Müstear İsimler ............ 37
II. Bölüm.................................................................................. 40
Pazar Postası’nın Türk Edebiyatındaki Yeri Ve Önemi ........... 40
A. Siyasal Tavrı ........................................................................ 40
B. Pazar Postası ve İkinci Yeni ................................................ 51
B. 1. Türk Şiirinde (1951-1952 Yılları Arasında) Yeni Arayışlar54
B. 2. İkinci Yeni Hareketinin Başlaması ................................... 58
B. 3. İkinci Yeni’yle İlgili İlk Yazılar .......................................... 64
B. 4. İkinci Yeni Soruşturması ................................................. 78
B. 5. İkinci Yeni Şiirleri ............................................................ 94
B. 6. İkinci Yeni Soruşturmasından Sonra ............................. 103
B. 7. İkinci Yeni’ye İlişkin Son Yazılar .................................... 139
B. 8. İkinci Yeni’yle İlgili Tartışmalar ..................................... 169
4 │ Ferhat Korkmaz
C. Öykü.................................................................................. 215
D. Roman .............................................................................. 244
E. Türk Dili ............................................................................. 260
F. Tiyatro ............................................................................... 282
G. Sinema.............................................................................. 321
H. Resim ................................................................................ 341
I. Müzik ................................................................................. 353
Sonuç .................................................................................... 362
KAYNAKÇA ............................................................................ 371
Dizin ...................................................................................... 376
Ön Söz
Edebiyat ortamının gelişmesi ve yeni yazarların ortaya
çıkmasında dergi ve gazetelerinin önemi büyüktür. Türk
edebiyatının tarihsel gelişimi dikkate alındığında, Tanzimat
döneminden itibaren edebî hareketler ortaya çıkarken, dergi ve
gazeteler platform görevi görmüşlerdir.
Yeni oluşmaya başlayan Cumhuriyet kültürünün sonraki
kuşaklara aktarılmasında etkili olan ve birçok tartışmaya ev
sahipliği yapan Pazar Postası’nın Ankara’da yayım hayatını
sürdürmesi son derece dikkat çekicidir. Tanzimat, Servet-i Fünûn,
Fecr-i Âtî hatta Millî Mücadele dönemi edebiyatları, İstanbul’da,
imparatorluk kültürünün merkezinde ortaya çıkan hareketlerdir.
Garip ve Pazar Postası’nda ifadesini bulan İkinci Yeni hareketinin
genç Cumhuriyetin merkezi olan Ankara’da ortaya çıkması ve
Türk edebiyatına yeni bir çehre kazandırması, yeni değerlerinin
eski değerlerin yerini almaya başlamasının ilk kanıtlarıdır.
Ankara’da Pazar Postası’yla aynı yıllarda yayımlanan Türk Dili,
Varlık, Seçilmiş Hikâyeler gibi dergilerin aylık yayım yaptığı
düşünüldüğünde, okur; sanat ve edebiyatla ilgili gelişmeleri Pazar
Postası sayfalarından takip etmiş, yazar ve şairler ise yazı ve
şiirlerinin yayımlanması için bir ay beklemek zorunda
kalmamışlardır. Bu anlamda, Pazar Postası, yayımlandığı 1950’li
yıllarda sanat ve edebiyat ortamına hareketlilik getirmiştir. Pazar
Postası’nın her türden yazar ve şaire sayfalarını açmayı ilke
edinmesi de incelediğimiz tüm sayılardaki kültürel yoğunluk ve
zenginliğin esas kaynağıdır.
Pazar Postası 1951-1952 ile 1956-1959 yılları arasında
yayımlanmıştır. Gazetenin yayımlandığı süreç, 31 Ağustos 1952’den
1 Ocak 1956’ya kadar kesintiye uğrasa da inceleme sırasında ele
alınan dönem, Türkiye’de sosyal, siyasal ve sanatsal alanlarda
önemli değişim ve dönüşümlerin yaşandığı bir zaman dilimini
kapsamaktadır. Pazar Postası’nın tüm sayılarının çok partili
hayata geçişin ilk yıllarından itibaren yayımlanmış olması ve 1959
yılının ortalarına kadar sürmesi, ilk çok yönlü demokratik sistem
denemelerine tanık olmasını sağlamıştır. Gazetenin hüviyetinin
yayım hayatı boyunca günlük siyasetin dışında tutulmaması, bize
dönemin sanatsal hareketliliğinin yanı sıra sosyal ve siyasal
ortamını inceleme olanağını da sağlamıştır.
6 │ Ferhat Korkmaz
İkinci Yeni şiiri belirirken kendine uygun bir sığınak, bir liman
arar. Çaldığı kapılar yüzüni kapanır, tutunma yolları arar. İşte
İkinci Yeni’ye kucağını açan ilk liman Pazar Postası’dır. Böyle
olduğu için bu konuyla ilgili makale, deneme, tartışma ve
soruşturmalara ayrı bir önem verilmiştir. Tiyatro, sinema, resim ve
müzik gibi sanatlarda yaşanan gelişmeler de çalışmamız içerisinde
ele alınmıştır. Bu yönüyle Türk edebiyat, sanat ve kültür tarihinin
önemli bir kırılma noktasına ev sahipliği yapan Pazar Postası’nın
incelenmesinin, hem o dönemden günümüze kalan pek çok
tartışmaya açıklık kazandıracağını hem de Türk edebiyatında
süreli yayım sayfalarında unutulup gitmiş pek çok edebî metni
edebiyat ve kültür çevrelerine yeniden sağlayacağını umuyoruz.
Çalışmamızın giriş bölümünde 1950-1960 yılları arasında siyasi,
sosyal ve edebî ortam incelenmiştir. Bu dönemin sosyal, siyasal ve
edebî özellikleriyle ilgili olarak o dönemin ön plana çıkan
gelişmelerine göz atılmıştır. Birinci Bölüm “Pazar Postası’nın
İncelenmesi” başlığını taşımaktadır. Bu bölümde Pazar Postası’nın
monografik özellikleri analiz edilmiştir. Pazar Postası’nın tarihçesi
ve yüzlem düzeni de ele alınmıştır.
Çalışmamızın esas kısmı olan İkinci Bölüm, “Pazar Postası’nın
Türk Edebiyatındaki Yeri ve Önemi” başlığını taşımaktadır. Bu
bölümde, gazetenin siyasal tavrı incelenmiş ve dönemin siyasal
yapısı içerisindeki yeri geniş olarak değerlendirilmiştir. Özellikle
Pazar Postası’nın İkinci Yeni hareketi açısından önemi üzerinde
durulmuş, öykü, roman ve dil tarihimizdeki yeri ele alınmıştır.
Gazetenin Türk edebiyatındaki öneminin yanı sıra bu bölümde,
tiyatro, sinema, resim ve müzik sanatları açısından önemi
üzerinde de durulmuştur.
Son olarak şunu eklemek istiyorum ki, çalışmamız tamamen
Pazar Postası gazetesine dayanılarak hazırlandığı için
yayımlanan yazıların okura sunulmasına özel önem verilmiştir.
Amacımız, on yıla yayılan bir zaman diliminde çıkan gazeteyi, bir
belgesel tadında sunmak, yorumu büyük ölçüde okura
bırakmaktır. Bu temel kaygı nedeniyle gazeteden yapılan alıntılara
özel önem verilmiştir.
Çalışmamızın sanat ve edebiyat ortamına katkı yapması
umuduyla…
Ferhat Korkmaz
Giriş
1
Cumhuriyet Ansiklopedisi 1941-1960, YKY, İstanbul, 2003, s.164
2
a.g.e., s.165
3
Kemal H. Karpat, Türk Demokrasi Tarihi, Sosyal, Ekonomik, Kültürel Temeller, Afa Yay.,
İstanbul, 1996, s. 202
8 │ Ferhat Korkmaz
4
Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, TTK Yay., Ankara, 2000, s.316
5
Prof. Dr. Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasî Tarihi Cilt 1-2, Alkım Yayınevi, İstanbul, t.y.,
s.49-50
6
Kemal H. Karpat, Türk Demokrasi Tarihi, Sosyal, Ekonomik, Kültürel Temeller, Afa Yay.,
İstanbul, 1996, s. 128-129
7
Karpat, a.g.e., s.135
8
Cumhuriyet Ansiklopedisi 1941-1960, YKY, İstanbul, 2003, s.204
9
Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, TTK Yay., Ankara, 2000, s.312
Pazar Postası │ 9
10
Prof. Dr. Fahir Armaoğlu, 20. Yüzyıl Siyasî Tarihi Cilt 1-2, Alkım Yayınevi, İstanbul, t.y.,
s.50
11
Tevfik Çavdar, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi (1950’den Günümüze), İmge Kitabevi,
İstanbul, 2004, s.34
12
Faruk Sönmezoğlu, Uluslararası İlişkiler Sözlüğü, Der Yayınları, İstanbul, 1996, s.430
13
Sönmezoğlu, a.g.e., s.314
14
Cumhuriyet Ansiklopedisi 1941-1960, YKY, İstanbul, 2003, s.171-172
15
Faruk Sönmezoğlu, Uluslararası İlişkiler Sözlüğü, Der Yayınları, İstanbul, 1996, s.314
10 │ Ferhat Korkmaz
16
Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, TTK Yay., Ankara, 2000, s.309
17
Cumhuriyet Ansiklopedisi 1941-1960, YKY, İstanbul, 2003, s.204
18
Alpay Kabacalı, Türk Basınında Demokrasi, KTB Yay., Ankara, 1994, s.239
19
Cumhuriyet Ansiklopedisi 1941-1960, YKY, İstanbul, 2003, s.208-209
20
a.g.e, s.209
21
Tevfik Çavdar, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi (1950’den Günümüze), İmge Kitabevi,
İstanbul, 2004, s.69
Pazar Postası │ 11
28
Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, TTK Yay., Ankara, 2000, s.317
29
Andre Siegeried, “Dünyanın Yeni Çehresi”, (Çev. İsimsiz), Pazar Postası, S. 3, 19 Ocak
1958, s.3
30
Alâattin Karaca, İkinci Yeni Poetikası, Hece Yay., Ankara, 2005, s.82.
31
Karaca, İkinci Yeni Poetikası, Hece Yay., Ankara, 2005, s.80.
32
Kemal H. Karpat, Türk Demokrasi Tarihi, Sosyal, Ekonomik, Kültürel Temeller, Afa Yay.,
İstanbul, 1996, s. 331
33
Alâattin Karaca, İkinci Yeni Poetikası, Hece Yay., Ankara, 2005, s.83
Pazar Postası │ 13
34
Karaca, İkinci Yeni Poetikası, Hece Yay., Ankara, 2005, s.82
35
Cevat Dursunoğlu, “Kuruluşlarının On Sekizinci Yıl Dönümü Dolayısıyla: Köy
Enstitüleri”, Pazar Postası, S. 16, 20 Nisan 1958, s.2
36
Alâattin Karaca, İkinci Yeni Poetikası, Hece Yay., Ankara, 2005, s.83
14 │ Ferhat Korkmaz
37
Tarık Kakınç, “Gördüklerimiz: Bir Avuç Toprak”, Pazar Postası, S. 9 2 Mart 1958, s.9-11
38
Kakınç, “Gördüklerimiz: Gerçek Türk Sinemasına Doğru”, Pazar Postası, S. 43, 3 Kasım
1957, s.9
39
Özdemir Nutku, “Ulusal Tiyatro Kavramı Tiyatro Sanatını sınırlandırmaz mı?”, Pazar
Postası, S. 34, 1 Eylül 1957, s.8
40
Mete Şar, “Yenilik Resim Üzerine Konuşular 1: Yenilik Resmin Gerçeği”, Pazar Postası,
S. 32, 5 Ağustos 1956, s.7
41
Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, TTK Yay., Ankara, 2000, s.436
42
Alâattin Karaca, İkinci Yeni Poetikası, Hece Yay., Ankara, 2005, s.82
Pazar Postası │ 15
43
Pierre de Boisdeffre, “1940’dan Bu Yana Fransız Yazını: Çağdaş Fransız Yazınının Bir
Bilânçosu”, (Çev. Hüseyin Demirhan), Pazar Postası, S. 40, 5 Ekim 1958, s.9
16 │ Ferhat Korkmaz
44
Orhan Duru, “Kısaca: Aydınlarımız İçin”, Pazar Postası, S. 40, 30 Eylül 1956, s.6
45
Bkz., Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, YKY, İstanbul, 2003, s.55-63
46
S. N. Özerdim “Kitaplar Kütüphaneler: 1729-1928 ile 1928-1958 ”, Pazar Postası, S. 32,
10 Ağustos 1958, s.12,
47
Talip Apaydın, “Orta Çağa Doğru”, Pazar Postası, S. 48, 30 Kasım 1958, s.4
Pazar Postası │ 17
48
harflerinin kabulüyle de okur-yazar oranında büyük bir artış
olmuş; böylelikle Cumhuriyet’in temel önceliklerinden olan
49
kültürel kalkınmanın önemli adımlarından biri atılmıştır.
Özellikle güncel baskı teknolojilerinin takip edilmesi sayesinde,
dergi ve gazeteler, geniş kitlelerin kimi gelişmeler hakkında
bilgilendirildiği, sanat ve edebiyat olaylarının duyurulduğu ve
edebî eserlerle buluştuğu en önemli kitle iletişim araçları haline
gelmiştir.
Türk edebiyatındaki tüm dönüşüm hareketleri, öncelikle sanat
ve edebiyat dergilerinde ifadesini bulmuştur. Tanzimat döneminin
Tercüman-ı Ahvâl’i, Tasvir-i Efkâr’ı ve Tercümân-ı Hakikat’i;
Servet-i Fünûn döneminin Servet-i Fünûn’u; Millî Edebiyat’ın Genç
Kalemler’i; Garip’in Yaprak’ı ve daha bir çok hareket ve dergi
düşünüldüğünde, dergiler daima bir platform görevi
üstlenmişlerdir. İkinci Yeni adıyla özdeşleşen Pazar Postası da bu
yönüyle edebiyat tarihimizdeki ifadesini bulmuştur.
1950-1960 döneminde dergicilik üç büyük şehrin dışına taşmış
ve Anadolu’nun kimi ücra kasabaları ve köylerinde (Dinar gibi)
50
dahi yapılmaya başlanmıştır.
DP iktidarının günlük yayım yapan gazetelerinin Basın Kanunu
ve resmi ilan uygulamalarıyla mali baskı altında olduğu yönündeki
51
görüşler düşünüldüğünde dergicilik bu yıllarda, muhalefetin
ifadesini bulduğu platformlardan en önemlisi haline gelmiştir. Bu
dönemde yayımlanan dergilerde dikkati çeken en önemli özellik,
ideolojik bölünmenin de etkisiyle milliyetçi-muhafazakâr (Hisar
gibi) ya da devrimci-yenilikçi (Yeditepe gibi) anlayışlarla yayım
52
yapılmasıdır.
Pazar Postası’nda 1956 yılının başlarından itibaren yayımlanan
“Dergiler arasında” adlı köşede, dönemin dergileri takip edilmiş,
değerlendirilmiş ve okuyucunun bu dergiler hakkında bilgi sahibi
olması sağlanmıştır.
48
İ.Nafiz, “Harf Devrimi”, Pazar Postası, S. 45, 9 Kasım 1958, s.4.
49
Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, TTK Yay., Ankara, 2000, s.309.
50
A. (Nurullah Ataç), “Dergiler arasında”, Pazar Postası, S. 4, 22 Ocak 1956, s.7-11.
51
Orhan Koloğlu, Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Basın, İletişim Yay., İstanbul, 1992,
s.69.
52
Alâattin Karaca, İkinci Yeni Poetikası, Hece Yay., Ankara, 2005, s.88-89.
18 │ Ferhat Korkmaz
Resuloğlu
Yeni Ufuklar Muhtar İstanbul 1953-1976 Aylık
Enata/Vedat
Günyol
Yenilik Naim Tirali İstanbul 1952-1957 Aylık
Yeryüzü M.Abidin İstanbul 1951-1952 15 Günlük
Özkan
Yücel Dr. İstanbul 1935-1956 Aylık
Kemalettin
Birsen
I. Bölüm
A. Tarihçesi
53
Falih Rıfkı Atay, “Savaşımız”, Pazar Postası, S.1, 4 Şubat 1951, s.1
22 │ Ferhat Korkmaz
elbette güzel bir şeydir. Bence insan her şeyden evvel mesuliyet
duygusudur. İnsan olmak itibariyle bütün kâinattan mesulüz;
nerede kaldı yakınlarımızdan mesul olmayalım. Nihayet gazetenin
haftalık olması, pazar sabahları dediğimiz o boşluğu doldurmak
54
için çıkması geliyor.” şeklindeki düşünceleriyle Pazar Postası’nın
55
türünden gazete olarak söz etmiştir.
Pazar Postası’nın türünü gazete olarak ifade etmemizin başka
bir nedeni de 1951-1952 yılları arasındaki 79 sayılık yayımında
logonun hemen altına çekilen paralel ve siyah çizgilerle ayrılmış
satırda, “Haftalık Siyasi Gazete” ibaresinin yazılmış olmasıdır.
Ayrıca Pazar Postası’nın 20 Nisan 1958 tarihli sayısından itibaren
logonun altındaki mavi şeridin içine “Devrimci Gençliğin
Gazetesi” ibaresi yazılmıştır.
Görüldüğü gibi, yayım döneminde, türsel tanımlamalarında
gazete ifadesi kullanılmıştır. Bu bağlamda, Pazar Postası’nın
türünün gazete olarak mülahaza edilmesinin daha doğru olacağı
düşüncesini taşıyoruz.
Cemil Sait Barlas gazetenin çıkış amacını ilk sayıda yayımlanan
“Pazar Postası niçin çıkıyor?” başlıklı makalesinde şöyle ifade
etmektedir:
“Avrupa’da hâkim olan ve birbiriyle boğuşan iktisadî ve içtimaî
fikir cereyanları memleketimize de aksetmektedir. Bundan da
tabii bir şey olamaz. Bizim kanaatimize göre bu fikir hareketlerine
karşı memleketin mukavemet kaabiliyetini artırmak, bunları
doğuran âmilleri bilmek ve önleyici tedbirler almakla mümkün
olur. Bunun için her şeyden evvel sosyal ve ekonomik cereyanları,
memleketimizdeki iktisadî hareketleri ilmî metotlarla tetkik
etmek ve sistemleştirmek lâzımdır. O vakit görülecektir ki
(devletçilik) dediğimiz iktisadî hareket memleket için tek
koruyucu ve kurtarıcı yoldur. Bidayette (devlet tarafından fabrika
kurmak) mânasına gelen bu mefhum, tatbikatta içtimaî unsurları
da bünyesinde toplayarak olgunlaşmış tıpkı liberalizm, marksizm
54
Ahmet Hamdi Tanpınar, “Pazar Postasına”, Pazar Postası, S.2, 11 Şubat 1951, s.3
55
Nurullah Ataç; Falih Rıfkı Atay ve Ahmet Hamdi Tanpınar’ın görüşlerinin aksine Pazar
Postası’ndan dergi olarak söz etmiştir: “... severim bu dergiyi, severim bu mektupları,
bunları yazmamak kendimi en büyük zevkimden mahrum etmek olacak.” (Nurullah Ataç,
“Okuruma Mektuplar: Öz ile biçim”, Pazar Postası, S.21, 24 Haziran 1951, s.2).
Pazar Postası │ 23
56
Cemil Sait Barlas, “Pazar Postası niçin çıkıyor”, Pazar Postası, S.1, 4 Şubat 1951, s.1
57
Tevfik Çavdar, Türkiye’nin Demokrasi Tarihi (1950’den Günümüze), İmge Kitebevi,
İstanbul, 2004, s.64
24 │ Ferhat Korkmaz
58
İsimsiz, “Cemil Sait Barlas”, Pazar Postası, S.43, 3 Kasım 1957, s.5
Pazar Postası │ 25
59
Nurullah Ataç, “Okuruma Mektuplar: Öz ile biçim”, Pazar Postası, S.21, 24 Haziran
1951, s.2
60
Metin And, “Geç Osa da”, Pazar Postası, S.27, 7 Temmuz 1957, s.6
30 │ Ferhat Korkmaz
61
Pazar Postası’nın sayfa sayısı 12 iken böyledir. Sayfa sayısı 14 ve 16’ya yükseltildiğinde,
sanat-edebiyat sayfası 9. sayfaya götürülmüş ve söz konusu yazılar 9. sayfadan önceki
sayfalarda yayımlanmıştır.
Pazar Postası │ 33
62
Pazar Postası’nın 1956’dan 1959 yılına kadar Yazı İşleri Müdürlüğünü yapmış olan
Muzaffer Erdost ile yaptığımız görüşmede, Turgut Uyar’ın Alpertunga adlı bir oğlunun
olduğunu ve bu ismin Uyar tarafından kullanılabileceğini belirtmiştir.
Pazar Postası │ 37
63
Cami Demli : Cami Demli, Cemil Sait Barlas
Er-Tok : Erdoğan Tokmakçıoğlu
G. P. : Gaetan Picon
H. A. : Asım Bezirci
Halis Acarı : Asım Bezirci
İ. S. : İlhami Soysal
İdris D. : Ece Ayhan
İdris Damsarsar : Ece Ayhan
İlsoy : İlhami Soysal
: Tarık Dursun K.
M. E. : Muzaffer Erdost
M. Rana : Muzaffer Erdost
M. Ş. E. : Memduh Şevket Esendal
O. A. : Orhan Aktürel
Osman Mazlum : Cemal Süreya
S. N. Ö. : Sami N. Özerdim
T. K. : Tarık Dursun K.
Yılmaz Güney : Yılmaz Pütün
63
Ece Ayhan, Cami Demli’nin Cemil Sait Barlas olduğunu, “Büyük Filozoflar başlığıyla
yayınlanan ve o zamanlar hiçbir alanda yol-yordam bulunmadığı için belirli bir
yöntemden yoksun (adeta İktisadi Doktrinler Tarihi olan) dizinin derleyeni Cami Demli
gerçekte C. S. Barlas’tı” (“Pazar Postası ve Mahşerin Dört Atlısı”, Bir Şiirin Bakır Çağı,
Dipyazılar, YKY, İstanbul, 2002, s.21) şeklindeki sözlerle dile getirir. Ancak Muzaffer
Erdost, Cami Demli’nin Etibank’ta çalışan ve yabancı dil bilen gerçek bir kişi olduğunu dile
getirmiştir. Erdost, söz konusu ismin müstear olarak kullanılmadığını kendisiyle
yaptığımız görüşmede bize ifade etmiştir.
38 │ Ferhat Korkmaz
A. Siyasal Tavrı
67
Falih Rıfkı Atay, “Dikta”, Pazar Postası, S.4, 25 Şubat 1951, s.1
68
Cemil Sait Barlas, “Partiler arası münasebet”, Pazar Postası, S.14, 6 Mayıs 1951, s.1
42 │ Ferhat Korkmaz
69
Barlas, “14 Mayıs”, Pazar Postası, S.15, 13 Mayıs 1951, s.1
70
Baki Kurtuluş, “Bir uyku ki”, Pazar Postası, S.1, 1 Ocak 1956, s.1
Pazar Postası │ 43
71
Cemil Sait Barlas, “Lâiklik küçük oyunlara âlet edilemez”, Pazar Postası, S.3, 15 Ocak
1956, s.1
72
Baki Kurtuluş, “Bir Macera ki”, Pazar Postası, S.3, 15 Ocak 1956, s.1
73
Baki Kurtuluş, “Meselelerimiz”, Pazar Postası, S.2, 6 Ocak 1957, s.4
44 │ Ferhat Korkmaz
77
Bülent Ecevit, “Devrimciliğin Geçirdiği Son Sınav”, Pazar Postası, S.44, 10 Kasım 1957,
s.1
78
Cemil Sait Barlas, “İrtica ile Mücadele”, Pazar Postası, S.18, 4 Mayıs 1958, s.1
46 │ Ferhat Korkmaz
79
Ali Fuskoğlu, “14 Mayıs ve DP”, Pazar Postası, S.67, 18 Mayıs 1952, s.3
80
Cemil Sait Barlas, “CHP.nin geçirmekte olduğu buhranın sebebi ismet inönü’nün
liderliği meselesi değildir”, Pazar Postası, S.35, 7 Ekim 1951, s.1
Pazar Postası │ 47
81
Barlas, “Türkiye Dış Politikada da Lâiktir”, Pazar Postası, S.4, 20 Ocak 1957, s.1
48 │ Ferhat Korkmaz
82
Bülent Ecevit, “İnkılâplar ve dış siyaset”, Pazar Postası, S.28, 12 Ağustos 1951, s.2
83
Cemil Sait Barlas, “Türk-Yunan Dostluğu”, Pazar Postası, S.76, 3 Ağustos 1952, s.1
Pazar Postası │ 49
84
Nihat Doğangüneş, “Dehşete Teslim Olan Memleket: Çin”, Pazar Postası, S.2, 6 Ocak
1957, s.4
85
Doğan Avcıoğlu, “Dış politika ve muhalefet”, Pazar Postası, S.52, 23 Aralık 1956, s.2
86
Baki Kurtuluş, “Çalışan Kadının Özlemi”, Pazar Postası, S.52, 23 Aralık 1956, s.1
50 │ Ferhat Korkmaz
87
Bülent Ecevit, “Halk Evlerinden sonra”, Pazar Postası”, S.2, 8 Ocak 1956, s.10
88
Cemil Sait Barlas, “Üniversite Muhtariyeti Yanlış Anlaşılıyor”, Pazar Postası, S.1, 30
Aralık 1956, s.1
Pazar Postası │ 51
89
Alâattin Karaca, İkinci Yeni Poetikası, Hece Yayınları, Ankara, 2005, s.90
90
Bkz. Alâattin Karaca, İkinci Yeni Poetikası, Hece Yayınları, Ankara, 2005, s.237-462
52 │ Ferhat Korkmaz
Erdost’un yukarıda söz ettiğimiz iki yazısını ise, İkinci Yeni şiiriyle
ilgili olarak geniş ölçüde yapılacak tartışmaların esas kaynağı
olarak görmek gerekir. Bu yönüyle, İkinci Yeni şiirinin ortaya
çıkışını incelerken zaman boyutunun da göz önünde tutulmasını
sağlayacağız.
94
Ataç Nurullah, “Okuruma Mektuplar: Şiirin Sesi”, Pazar Postası, S. 49, 13 Ocak 1952,
s.2
95
Ataç, a. g. m., s.2
54 │ Ferhat Korkmaz
96
Ataç, a. g. m., s.2
Pazar Postası │ 55
97
Bülent Ecevit, “Radyo ve Şiir”, Pazar Postası, S. 38, 28 Ekim 1951, s.6
98
Yusuf Mardin, “ Söylemeden Söylemek”, Pazar Postası, S. 12, 22 Nisan 1951, s.4
56 │ Ferhat Korkmaz
99
Mardin, a. g. m., s.4
100
Bkz. Alâattin Karaca, İkinci Yeni Poetikası, Hece Yayınları, Ankara, 2005, s.318-349
101
Mardin, a. g. m., s.4
102
Mardin, a. g. m., s.4
Pazar Postası │ 57
103
Mardin, a. g. m., s.4
104
Edip Cansever , “Görüş”, Pazar Postası, S. 24, 15 Temmuz 1951, s.12
105
Tosun Bayraktaroğlu, “Zaman”, Pazar Postası, S. 53, 10 Şubat 1952, s.7
58 │ Ferhat Korkmaz
106
Muzaffer Erdost, “İkili”, Pazar Postası, S. 6, 5 Şubat 1956, s.7
Pazar Postası │ 59
110
Erdost, a. g. m., s.7
111
Muzaffer Erdost, “Rmv2e”, Pazar Postası, S. 18, 29 Nisan 1956, s.7
112
Erdost, “Soyut”, Pazar Postası, S. 19, 6 Mayıs 1956, s.11
Pazar Postası │ 61
113
Orhan Duru, “Açık-Seçik”, Pazar Postası, S. 16, 15 Nisan 1956, s.6
114
Orhan Duru, “Açık-Seçik”, Pazar Postası, S. 16, 15 Nisan 1956, s.6
115
Muzaffer Erdost, “Boş Kavga”, Pazar Postası, S. 26, 24 Haziran 1956, s.7
62 │ Ferhat Korkmaz
116
Erdost, a. g. m., s.7
117
Muzaffer Erdost, “İlhan Berk”, Pazar Postası, S. 31, 29 Temmuz 1956, s.7
118
Erdost, a. g. m., s.7
119
Erdost, a. g. m., s.7
Pazar Postası │ 63
120
Muzaffer Erdost, “Artı Bir”, Pazar Postası, S. 35, 26 Ağustos 1956, s.7
121
Erdost, a. g. m., s.7
Pazar Postası │ 65
122
Erdost, a. g. m., s.7
123
Turgut Uyar, “Yakında Bitiririm”, Pazar Postası, S. 38, 16 Eylül 1956, s.6
124
Sidney Finkelstein, “Gerçeklik ve Bugünün Sanatındaki Bunalım”, (Çev.Alaeddin Bilgi),
Pazar Postası, S. 41, 7 Ekim 1956, s.7
66 │ Ferhat Korkmaz
125
“Sanatta gerçeklik doğrunun araştırılması ve anlatılmasıdır.”
şeklindeki görüşe yer veren Finkelstein, sanatçının doğruyu
araştırırken ve anlatırken üslup farkını ortaya koyduğunu
vurgular. Bu konudaki görüşlerini şöyle sürdürür: “Sanatta hiçbir
üslubun gerçekçiliği tekeline olmadığı açıktır. Gerçekçiliğin
tabiatını anlamak için ana ilkelerine kadar gitmemiz gerekir. Bu
ilkeler; sanatın, tabiatın görünüşünün taklidi olmayıp bir anlaşma
aracı olması ve bu anlaşmanın eserin yapısı, dili ve özü yoluyla
126
sağlanmasıdır.”
Sanat eserinin yapısının, gerçeğe uyup uymadığını değil,
sanatçı ile okuyucu ve seyirci arasında serbest ve kolay anlaşmayı
sağlamasının önemli olduğunu belirtir: “Sanatın yapısındaki
gerçekliğin ayracı görevini yapmadaki başarısıdır. İnsan ve toplum
hakkındaki doğruları açıklamak isteyen sanatçı amacına en uygun
yapıyı arayacaktır. Yani kendisini hitab etmek istediği okuyucu ve
seyirciye en çok yaklaştıracak ve fikirlerini anlatmak için ona en
büyük serbestliği sağlayacak yapıyı bulmaya çalışacaktır. İşte
ancak bu faktörler sanatçının seçeceği ve kullanacağı yapı üzerine
etkendir, yoksa bunların görünüşteki tabiilikleri ve yenilikleri
127
değil.” Finkelstein’in sanatta gerçeklik ve biçim konularındaki
düşünceleri ile Muzaffer Erdost’un “Rmv2e”, “Soyut”, “İlhan Berk”
“Artı Bir” gibi yazılarında ifade ettiği görüşleri benzerlik arz
etmektedir. Ancak, Muzaffer Erdost’un yazıları, Sidney
Finkelstein’in ilkinin 7 Ekim 1956’da yayımlandığı yazılarından
önce çıkmıştır.
Sanatçının yapıyı bulmasının kolay olmadığını ve hakim güçler
tarafından onun özgürlüğünün kısıtlandığını dile getiren
Finkelstein, “Sanatın yapısındaki gerçekçiliğin ayracı görevi ise
dilindeki gerçekliğin ayracı, insancı özüdür. Bu ayraç tabii
görüntüler yaratan dile olduğu kadar, tabiatın zıddına görüntüler
128
yaratanlara da uygulanabilir” der. “...sanatın dili teknik yeterlik
bakımından ne derece olgunlaşırsa olgunlaşsın gerçekçi yönden
faydalılığı, yeni hayaller yaratmada tepki gelişmesine değil, yeni
125
Finkelstein, a. g. m., s.7
126
Finkelstein, a. g. m., s.7
127
Finkelstein,“Gerçeklik ve Bugünün Sanatındaki Bunalım”, (Çev.Alaeddin Bilgi), Pazar
Postası, S. 42, 14 Ekim 1956, s.7
128
Finkelstein, a. g. m., s.7
Pazar Postası │ 67
129
bir insan özüyle tazelenmesine bağlıdır.” diyen Finkelstein, söz
konusu düşünceleri gerçekleştiren Rembrandt’ın başarısını sanatın
özünü genişletmesinde bulur. Sıradan insanın beğenilerini,
yaşamasını ve duygularını sanat eserine yansıtmak için
tazelenmesine ihtiyaç olduğunu dile getirir. Ona göre,
Shakespeare’in dramlarında halk türkülerine ve halk söyleyişlerine
yer vermesi; Dickens’in roman kahramanlarının sıradan ve zayıf
kişiler olması; Schubert’in Wagner’in yaptığının tersine halkın
yaşayan duygularını bestelemesi yeni insanı sanat eserine
yansıtarak özü tazelemek anlamına gelir. “Bir sanat dili olarak
gerçekçilik üzerine olan fikirlerimizi aydınlatmak için, kendimize
sanatçının heyecan ve tabiatın görünüşünü ne derece başarıyla
verdiğini sormamalıyız, araştıracağımız taraf sanatına girenlerin
kimler ve beraberlerinde ne gibi yeni deneyler getirdikleri
olmalıdır. Bundan gayrı sanatçının bu yeni deney sahalarını hangi
130
dil yapısı içinde verdiğini de sormalıyız. ”
“Sanat dilinin gerçekliği, bir yığın manzara imajları ve ruh
tahlillerini musikiye getiren Wagner ile aynıdır. Sanat dilinin
gerçekliği, sanatçının hazır bulduğu ifade biçimlerine kattığı
çağdaş biçimlerin genişliğiyle ölçülür. Aynı zamanda sanatçının
çizmekte olduğu toplum manzarasının bütününe bu örneklerin ve
bu örnekle birlikte gelen kişilerin uygunluğu ile ölçülür.
Görünüşte yalın, süssüz bir sanat eseri, görünüşünün taklidinden
başka bir şey olmayan cilalı bir eserden daha fazla gerçeği
yansıtabilir. Eserdeki üslubun gücünü, bizde uygun ve
beklediğimiz duygular yaratması veya aklımızı çelmesi ve bizi
adeta ipnotize etmesiyle değil, gözümüzü ve kulağımızı açtığı
131
ölçüde değerlendirmeliyiz.”
Sanatta desen kavramını da ele alan Sidney Finkelstein, her
sanatçının söz konusu desenlerden yararlandığını, bunların bir
gelenek oluşturduğunu dile getirir. Ona göre, başlangıçtan
itibaren sanat eserlerinde motifler vardır. Sanatçılar motifleri
karmaşık bir şekilde kullanarak yeni bir sanat eseri oluştururlar.
Toplumu ve toplum sorunlarını gerçekçi yönden inceleme ve
sanat eserlerine yansıtmanın önemli bir problem olduğu dile
129
Finkelstein, “Gerçeklik ve Bugünün Sanatındaki Bunalım,” (Çev. Alaaddin Bilgi), Pazar
Postası, S.44, 28 Ekim 1956, s.10
130
Finkelstein, a. g. m., s.10
131
Finkelstein, a. g. m., s.10
68 │ Ferhat Korkmaz
132
Sidney Finkelstein,“Gerçeklik ve Bugünün Sanatındaki Bunalım”, (Çev.Alaeddin Bilgi),
Pazar Postası, S. 45, 4 Kasım 1956, s.9
Pazar Postası │ 69
133
Finkelstein,“Gerçeklik ve Bugünün Sanatındaki Bunalım”, (Çev.Alaeddin Bilgi), Pazar
Postası, S. 45, 4 Kasım 1956, s.9
134
Finkelstein, a. g. m., s.9
135
Finkelstein, a. g. m., s.9
70 │ Ferhat Korkmaz
136
Finkelstein,“Gerçeklik ve Bugünün Sanatındaki Bunalım”, (Çev. Alaeddin Bilgi), Pazar
Postası, S. 46, 11 Kasım 1956, s.9
137
Finkelstein, a. g. m., s.9
138
Finkelstein, a. g. m., s.9
139
Finkelstein, “Gerçeklik ve Bugünün Sanatındaki Bunalım”, (Çev. Alaeddin Bilgi), Pazar
Postası, S. 47, 18 Kasım 1956, s.9
Pazar Postası │ 71
141
Muzaffer Erdost, “Şiir diline doğru”, Pazar Postası, S. 51, 16 Aralık 1956, s.12
142
Muzaffer Erdost, “Bir şey söylemiyen şiir”, Pazar Postası, S. 52, 23 Aralık 1956, s.6
Pazar Postası │ 73
143
Erdost, a. g. m., s.6
144
Erdost, a. g. m., s.6
74 │ Ferhat Korkmaz
148
Erdost, “Gülüyorum, öyleyse...”, Pazar Postası, S. 2, 6 Ocak 1957, s.6-7
76 │ Ferhat Korkmaz
149
Engin Günçe, “Yanlış bir anlayış”, Pazar Postası, S. 2, 6 Ocak 1957, s.7
Pazar Postası │ 77
150
Muzaffer Erdost , “Bir artı daha”, Pazar Postası, S. 3, 13 Ocak 1957, s.11
78 │ Ferhat Korkmaz
151
İsimsiz, “İkinci yeni için ozanlar ne diyor”, Pazar Postası, S. 5, 27 Ocak 1957, s.6
Pazar Postası │ 79
152
İsimsiz, a. g. m., s.6
153
İsimsiz, a. g. m., s.6
80 │ Ferhat Korkmaz
154
İsimsiz, a. g. m., s.11
155
İsimsiz, a. g. m., s.7
156
İsimsiz, “İkinci yeni için ozanlar ne diyor”, Pazar Postası, S. 6, 3 Şubat 1957, s.6
157
İsimsiz, “İkinci yeni için ozanlar ne diyor”, Pazar Postası, S. 7, 10 Şubat 1957, s.7
Pazar Postası │ 81
158
İsimsiz, “İkinci yeni için ozanlar ne diyor”, Pazar Postası, S. 8, 17 Şubat 1957, s.6
159
İsimsiz, “İkinci yeni için ozanlar ne diyor”, Pazar Postası, S. 9, 24 Şubat 1957, s.6
160
İsimsiz, “İkinci yeni için ozanlar ne diyor”, Pazar Postası, S. 5, 27 Ocak 1957, s.10
82 │ Ferhat Korkmaz
doğmamıştır. Bir doğma vakıası olamaz da! Bu bir kaçıştır. Bu, bir
yığın toplum sorunlarını açık-seçik söylemekten korkmaktır. Bu,
birtakım doğruların gerektirdiği çalışmadan, davranıştan uzak
kalmaktır.; yani <<aydınsal>> bir tembelliktir. Toplum kaygusu,
şiirimizin içine düştüğü bunalımın itmesi, şiirimizin geçirdiği tabii
evrimin sonucu olamaz bu şiir. Aksine, O. Veli, A. İlhan
tutumlarının özeliliği olan <<espri>> tekerleme; <<kaçış,
ağlamaklılık>> şiirinin ve özellikle bu şiirin dışında, daha bir
topluma eğilmiş bir şiirdir gereken. Kaldı ki, ikinci yeniyi
kurdukları söylenen kişilerden önce, usa aykırı, mısracı şiirler bir
hayli yazıldı. Bu halde, denenmiş bir <<eski-yeni>> nin daha bir
karmaşığının, olumsuzunun sözü ediliyor. - <<Şiirin kelimeye
dayanması>> diye de bir şey düşünülemez. Şiir zaten kelimelerle
161
söylenir.>>, ama rastlantı anlatımlara ulaşmak için değil.”
Yeni şiirin toplumsal kaygı ile yazılmak istendiğini savunan
Tevfik Akdağ, “Yeni şiir, alışılmış anlamiyle daha doğrusu alışılmış
şekliyle toplumsal meselelere dayanmakta, bu toplumsal
gerçekleri çok yönlü olarak değişik şekilde ele almak istemekte
162
görünmektedir.” der. Yeni şiirin bir öz ve biçim sorunu
olduğunu söyleyen Akdağ, İkinci Yeni’nin gelip kelimeye
dayandığı yönündeki görüşleri ise şöyle değerlendirir: “Şiirin,
kelimeye dayanması da özü bırakması, özden uzaklaşması demek
değildir. Kelimenin önemli bir anlatma aracı oluşu, şiirde özel bir
durum kazanıyor. Bu da, şiirin, kelimeyle yapılan diğer sanatlara
göre, daha yoğun olmasından doğuyor. Diğer kelime sanatlarında,
kelimeye yüklenen rolün ağırlık nisbeti yanında çok hafif kalır.
İşte, bunun için, her zaman şiirin kelimeye dayanması, kelime
üzerinde çok durulması gereklidir. Ve hep böyle olmuştur. Yalnız,
kelime derken, onu, cümle dışında, anlama etkimiyen, anlamı
kurmıyan soyut bir varlık olarak düşünemeyiz. Önce de
söylediğimiz gibi, şiirin bir özü vardır. İşte, bu özü anlatan, onlara
anlam veren kelimelerdir. Bu da, bir mısradan veya birkaç
mısradan ibaret olan cümle içinde kelimelerin yan yana gelmesi
sonucu olabilir. Fakat, bu yanyana gelişler çeşitli sebeplerle değişik
şekiller gösterdiği için, şiirin anlamsız olduğu, kelime oyunu
olduğu kanısına varılabilir. Örnek olarak, sentaksın değiştirilmesi
sonucu, bütün kelimelerin yerinden oynaması, şiiri anlamsız gibi
161
İsimsiz, a. g. m., s.6-7
162
İsimsiz, “İkinci yeni için ozanlar ne diyor”, Pazar Postası, S. 5, 27 Ocak 1957, s.11
Pazar Postası │ 83
166
İsimsiz, “İkinci yeni için ozanlar ne diyor”, Pazar Postası, S. 6, 3 Şubat 1957, s.6-7
167
İsimsiz, “İkinci yeni için ozanlar ne diyor”, Pazar Postası, S. 7, 10 Şubat 1957, s.11
Pazar Postası │ 85
168
İsimsiz, “İkinci yeni için ozanlar ne diyor”, Pazar Postası, S. 8, 17 Şubat 1957, s.6
169
İsimsiz, “İkinci yeni için ozanlar ne diyor”, Pazar Postası, S. 9, 24 Şubat 1957, s.6
170
İsimsiz, a. g. m., s.6
86 │ Ferhat Korkmaz
171
İsimsiz, “İkinci yeni için ozanlar ne diyor”, Pazar Postası, S. 5, 27 Ocak 1957, s.10
172
İsimsiz, a. g. m., s.7
173
İsimsiz, a. g. m., s.7-11
174
İsimsiz, a. g. m., s.7
175
İsimsiz, “İkinci yeni için ozanlar ne diyor”, Pazar Postası, S. 6, 3 Şubat 1957, s.7-11
Pazar Postası │ 87
176
varıp, tilciklerin us dışı gerçeğini vermek –diyebilirim.- ”
şeklinde açıklar.
İlhan Berk, İkinci Yeni’nin anlamsız olmadığını, İkinci Yeni ile
kurulmak istenen şiirin usa bağlandığını, şiirin usa bağlanmasının
Batı’da da gerçekleştirildiğini, “Şimdi ise, Batı, yeni bir şiiri,
Rimbaud’dan Lautreamont’dan gelen şiiri, o şiiri deniyor. Bunun
şimdiden büyük ozanları bile var: T.S. Eliot, Ezra Pound, Dylan
Thomas. Fransa’da ise, şiir, Rimbaud’nın, bir onun bu, Apollinaire
ile başladı. Eluard, Rene Char, Tristan Tzara, Henri Michaux’nun
elinde yüceldi. (...) Böylece, modern şiir Dante’nin, Viktor
Hugo’nun oturtuğu yere, onlarleyin güçlü ama başka bir yere
oturacak. Bize düşen, buna var gücümüzle çalışmak. Şiirimizin
Batı ile at başı gitmesi böyle olacak olsa. Bütün iş Batının şiir
çizgisine katılabilmekte, o çizgiyi uzatmakta, ondan sonrası o
vakit düşünülmeli. Bunun her şeyden önce, yeni bir dil yaratmaya
bağlı olduğunu da söylemeliyim. Belki ilk bunu kurmak gerek.
177
Rene Char’ı bu dille anlıyoruz çünkü”. şeklindeki sözlerle
belirterek yeni bir şiir dilinin kurulması gerektiğini vurgular. İlhan
Berk yeni şiirin anlamı nesre vergi olarak gördüğünü, bu yönüyle
şiirdeki anlamın rastlansal olduğunu dile getirir: “İkinci Yeni
şiirinin başıboş bir şiir olmadığını, şiir tutumunun salt şiiri
yakalamak olduğunu belirten Berk, şiirde anlam konusuyla ilgili
olarak, “İkinci Yeni dediğimiz şiiri, yeni yapan ilkelerin başında,
şiirin araçlarını saptadıktan sonra, bu dış yapısından sonra, iç
ilkesi olarak öne sürdüğü nen, anlamın, şiirden çok nesre vergi
olduğudur bence. Bu, bir nen dememek değildir ama. Her şair, şiir
okuduktan, yani yazıldıktan sonra, bir nendir. Bu konuda ben,
şimdiye değin şiirlerimde ne diyordumsa, gene onu diyorum. Aynı
nene, öbür yüzlerinden bakıyorum, öbür yüzlerinin de olduğunu
gördüm, o kadar. (...) Oysa, şiirin en yüce öğesi, usu allak bullak
etmesi, onu yıkmasıdır. Batı şiiri bir elli yıldır bu. Usa bağlı şiirin
178
son yaratıcısı Valery idi. Mallarme, en büyüğüdür.” der.
Yılmaz Gruda, İkinci Yeni şiirinin anlamsız olduğunu;
böylelikle suça yöneldiğini ve gereken şiiri geciktirdiğini şöyle
savunur: “Bence, ikinci yeni, kolaya, dolayısiyle iyi karşılamadığım
176
İsimsiz, “İkinci yeni için ozanlar ne diyor”, Pazar Postası, S. 8, 17 Şubat 1957, s.6
177
İsimsiz, “İkinci yeni için ozanlar ne diyor”, Pazar Postası, S. 5, 27 Ocak 1957, s.10
178
İsimsiz, a. g. m., s.10
88 │ Ferhat Korkmaz
<<suç>> bir yöne gidiyor. Suç’u doğuran birkaç sebep var. A)Halk.
Bırakın halkı, aydınlar bile, O. Veli ile gelen şiire ısınmak
üzereyken, böylesi, birbirile ilgisi olmayan mısralar içinde,
kelimelere usu aşan deyimler yüklemeye çalışan bir tutum
karşısında duraklıyacaklardır. B) 1952 yılından bu yana şiirimizi
birtakım molozlardan temizleme hareketi henüz son
bulmamışken daha bir kolay söylenen bir şiirle başka türden
molozlara fırsat vermek gibi bir durum yaratılıyor, ki şimdiden
birkaç moloz adı verilebilir. C) Üçüncü olay da bazı şairlerin
<<beraber>> gösterilmek. Örneğin, İ. Berk’in Te Daum’u ile Paul
Klee’de Uyanmak ya da M şiiri arasında hiçbir yeni yön yok.
Üstelik bu çabaya T. Akdağ’ın bir şiiriyle yaptığı <<iştirak>> kadar
iştiraki yok. Diğer taraftan, C. Süreya, Edip Cansever bir E. Ayhan
kadar kelimeci değiller. Aksine toplum kaygıları, uslu kelime
buluşları daha bir baskın- Bu şiir, eğer bir yere gidiyor denirse,
179
suça gidiyor. Gereken şiiri geciktirmeye gidiyor.”
Tevfik Akdağ, soruşturmaya verdiği yanıtta, şiirde öz ile
biçimin birbirinden ayrılamayacağını, her şiirde bir özün
bulunduğunu; böylece anlamın ortaya çıktığını vurgular. İkinci
Yeni şiirinin anlamsız olmadığını; ancak zor anlaşılır bir niteliğe
sahip olduğunu dile getirir. “Muzaffer Erdost’un, yeni şiir için
<<Bir şey söylemiyen, anlamı rastlansal olan şiir>> demesi, bence
yanlıştır. Yani, mısra, şiir kurulduktan sonra belirebilecek bir
anlam düşünülemez. Şiirin kurulmasına takaddüm eden en kısa
anda veya kuruluş anında kaçınılmaz olarak bir öz düşünülmüş,
tasarlanmıştır. Ancak bundan sonra bir şekil ortaya çıkabilir.
Demek oluyor ki, önce bir öz vardır ve bu öz, şeklini getirir. Hiçbir
zaman öz olmadan, bir düşünce olmadan şekil ortaya çıkamaz.
Bunun başka türlü olmasının imkânı da yoktur. Anlam da, özün
görünüşü, verilişidir. Eğer bir şiirde anlam varsa o şiirin bir özü
var demektir. Ve bu hale göre, anlamı olan bir şiirin, özü de
olacağından biçim kurulduktan sonra anlamın tesadüfi olarak
meydana gelmesi imkânsızdır. Muzaffer Erdost’u bu yanlış yargıya
götüren sebep, bu şiirin bileşik özünden dolayı zor anlaşılır olması
ve değişik sentaks üsulleri sebebiyle ilk bakışta kelime
180
cambazlıkları gibi görünmesidir sanıyorum. ”
179
İsimsiz, a. g. m., s.7-11
180
İsimsiz, a. g. m., s.7
Pazar Postası │ 89
181
İsimsiz, a. g. m., s.11
182
İsimsiz, a. g. m., s.7
183
İsimsiz, “İkinci yeni için ozanlar ne diyor”, Pazar Postası, S. 6, 3 Şubat 1957, s.11
90 │ Ferhat Korkmaz
184
İsimsiz, “İkinci yeni için ozanlar ne diyor”, Pazar Postası, S. 8, 17 Şubat 1957, s.6
185
İsimsiz, “İkinci yeni için ozanlar ne diyor”, Pazar Postası, S. 9, 24 Şubat 1957, s.6,
(sor.)
186
İsimsiz, “İkinci yeni için ozanlar ne diyor”, Pazar Postası, S. 5, 27 Ocak 1957, s.10
187
İsimsiz, a. g. m., s.11
188
İsimsiz, a. g. m., s.11
Pazar Postası │ 91
189
İsimsiz, a. g. m., s.7
190
İsimsiz, “İkinci yeni için ozanlar ne diyor”, Pazar Postası, S. 7, 10 Şubat 1957, s.11
191
İsimsiz, “İkinci yeni için ozanlar ne diyor”, Pazar Postası, S. 8, 17 Şubat 1957, s.7
92 │ Ferhat Korkmaz
192
İsimsiz, “İkinci yeni için ozanlar ne diyor”, Pazar Postası, S. 9, 24 Şubat 1957, s.6, (sor.)
193
İsimsiz, “İkinci yeni için ozanlar ne diyor”, Pazar Postası, S. 5, 27 Ocak 1957, s.10
194
İsimsiz, a. g. m., s.11
195
İsimsiz, a. g. m., s.11
Pazar Postası │ 93
ithal etmiş olması. Bana göre <<İkinci Yeni>> nin başarısı, şiirin
ne olduğunu bilerek, O. Rifat ve onun gibi yazanlara cephe
196
almasından ibarettir.”
Oktay Rifat’ın şiirleriyle İkinci Yeni içinde
değerlendirilemeyeceğini belirten Turgut Uyar, “Bence Oktay
Rifat bu yeniliğe filan katılma kaygısında değil. Bir ozan için en iyi
tutumlardan biri sayılabilecek <<kendini yenileme>> ye çabalıyor.
Kendi başına, önceden de denenmiş bir denemeye girişmiş. Belki
197
iyi bir sonuca varır da <<üçüncü yeni>> yi getirir bakarsınız.”
şeklindeki görüşlere yer verir.
Özdemir Nutku, Oktay Rifat’ın Perçemli Sokak’ta yaptığı
denemelerle yeni şiire katılamayacağını ve eski şiirden de
koptuğunu şöyle açıklar: “Düşünümüz Oktay Rifat’ın havada
198
kalmış olmasıdır. Şimdi ne eskide, ne de yenide duruyor ozan.”
Ahmet Oktay, Oktay Rifat’ın İkinci Yeni içinde yer aldığını
savunur: “Oktay Rifat surrealisme’i ile sizin anladığınız ikinci
yeni’nin içine girebilir. Çünkü ikisi de gerçek ve toplum dışı. İkisi
199
de gerçek şiirin ayağına köstek oluyor.”
200
Muzaffer Erdost, “Küçük Oda Konuşmaları: Tartışma yanılmaları”, Pazar Postası, S. 6,
3 Şubat 1957, s.6
Pazar Postası │ 103
204
Demir Özlü, “İkinci Yeni Üzerine”, Pazar Postası, S. 6, 3 Şubat 1957, s.7
205
Demir Özlü, “İkinci Yeni Üzerine”, Pazar Postası, S. 6, 3 Şubat 1957, s.6
206
Muzaffer Erdost, “Küçük Oda Konuşmaları: Zar Tutan Kazanıyor mu?”, Pazar Postası,
S. 7, 10 Şubat 1957, s.7
207
Erdost, a. g. m., s.7
Pazar Postası │ 105
208
Erdost, “Şiirden çok şey beklemeyelim”, Pazar Postası, S. 7, 10 Şubat 1957, s.6
209
Erdost, a. g. m., s.6
210
Erdost, a. g. m., s.11
211
Erdost, a. g. m., s.11
106 │ Ferhat Korkmaz
212
Ahmet Oktay, “Tek ayak üzerindeki Erdost”, Pazar Postası, S. 7, 10 Şubat 1957, s.7
213
Oktay, a. g. m., s.10
Pazar Postası │ 107
214
Can Yücel, “Yenicii! Yeniler Alayııım!”, Pazar Postası, S. 7, 10 Şubat 1957, s.6
215
Asaf Çiyiltepe, “Bileşim Yapmak”, Pazar Postası, S. 8, 17 Şubat 1957, s.7
108 │ Ferhat Korkmaz
216
Çiyiltepe, a. g. m., s.11
217
Muzaffer Erdost, “Küçük Oda Konuşmaları: Yeni bir kelime anlayışına doğru”, Pazar
Postası, S. 9, 24 Şubat 1957, s.6
218
Erdost, a. g. m., s.6
Pazar Postası │ 109
219
Erdost, a. g. m., s.6
220
Erdost, a. g. m., s.6
110 │ Ferhat Korkmaz
221
Erdost, a. g. m., s.6
222
Muzaffer Erdost, “Üç Ayaklı Masa ”, Pazar Postası, S. 10, 3 Mart 1957, s.6
Pazar Postası │ 111
şiiri kastediyorum. Yani bir şiir vardır. “Leyl sizin, şeb sizin, gece
bizimdir- Değildir bir mâna üç ada muhtaç” örneğinde olduğu
gibi, söylenecek söz önceden belirlidir, bu düşünü şiir biçimine
sokulur. Bir de vardır, ozanın kafasında böyle bir fikir yoktur,
mısrasını kurduktan sonra, kendiliğinden şiir bir şey söyler. Çünkü
kelimeler, bizim kelimelerimizdir, onları yüklendikleri
anlamlarından sıyırıp atamayız. Nane çıkarılan yazımda, bundan
daha geniş bir açıklama vardır. Arkadaşlarımızın o yazıyı bir kere
daha tetkik etmeleri, ama bir komisyon kurarak tetkik etmeleri,
kendi iyilikleri içindir sanıyorum. Öyle değil mi sevgili arkadaşım
226
Bay Erdal Öz?”
İkinci Yeni’nin daha çok özle ilgili bir akım olduğunu savunan
Ümit Ölmez, genç kuşaktan ayrılan birkaç ozanın davranışı olarak
görüldüğünü dile getirir. İkinci Yeni ozanlarının ortak düşünceden
çok ortak bir tutuma sahip olduğunu vurgulayan Ölmez, “Tilcik ya
da Anlamsız Yenilik” adlı yazısında daha önce Pazar Postası’nda
yayımlanan soruşturmada sorulan soruların benzerlerini
yanıtlamaya çalışır. Dil bakımından İkinci Yeni ozanlarının
arasında bir uyuşmazlık olduğunu vurgulayan Ölmez, Yılmaz
Gruda’yı İkinci Yeni’ye mensup sayar. İkinci Yeni’ye mensup olan
ya da onu savunanların şiirde kelimeye farklı yaklaştıklarını dile
getiren Ölmez, şiirin anlamsızlığa götürüldüğü görüşüne
katılmadığını belirtir. İkinci Yeni’nin okuyucuyu karşısında
227
“bozgun” a uğrayacağını savunan Ölmez, okuyucunun bu şiiri
anlamak için çaba göstermeyeceğini iddia eder. Ayrıca, İkinci
Yeni’nin bir okul ya da akım olmadığını belirterek, “Olsa olsa
228
birkaç ozanın görüşlerindeki benzerliklerin sunuluşudur.” diyen
Ümit Ölmez, İkinci Yeni’nin şiire sağladığı faydanın şiiri
gündemde tutmak olduğunu ifade eder.
7 Nisan 1957’de yayımlanan “Et Reçeli” başlıklı yazıda, Aydın
Varda, İkinci Yeni’ye temel olan şiirleri pek okuyamadığını; ancak
okuduklarını da anlamadığını dile getirir. Varda, yapılan
tartışmalarla şiir örnekleri üzerinde durulmadığını, tartışmalarda
yalnızca bir-iki şiirden alınan bazı mısralarla yola çıkıldığını dile
getirerek İkinci Yeni tartışmalarına Muzaffer Erdost’un sözlerinin
226
Muzaffer Erdost, “Nane Mollaları ”, Pazar Postası, S. 13, 24 Mart 1957, s.11
227
Ümit Ölmez, “Tilcik Ya da Anlamsız Yenilik”, Pazar Postası, S. 13, 24 Mart 1957, s.7
228
Ölmez, a. g. m., s.7
Pazar Postası │ 113
229
Aydın Varda, “Et Reçeli”, Pazar Postası, S. 15, 7 Nisan 1957, s.7
230
Varda, a. g. m., s.11
231
Hüseyin Cöntürk, “Yeni şiir ve yeni müzik”, Pazar Postası, S. 14, 31 Mart 1957, s.6
114 │ Ferhat Korkmaz
232
Cöntürk, a. g. m., s.6
233
Cöntürk, a. g. m., s.6
234
Cöntürk, a. g. m., s.6
Pazar Postası │ 115
235
Cöntürk, a. g. m., s.6-7
236
Cöntürk, a. g. m., s.7
237
Cöntürk, a. g. m., s.7
238
Cöntürk, a. g. m., s.7
116 │ Ferhat Korkmaz
244
Cöntürk, a. g. m., s.11
245
Cöntürk, a. g. m., s.11
246
Cöntürk, a. g. m., s.11
247
Hüseyin Cöntürk, a. g. m., s.11
118 │ Ferhat Korkmaz
248
İdris D., “Yeni Perspektifler”, Pazar Postası, S. 19, 12 Mayıs 1957, s.6
249
İdris D., a. g. m., s.6
250
İdris D., a. g. m., s.6
Pazar Postası │ 119
251
İdris D., a. g. m., s.6
252
İdris D., a. g. m., s.6
120 │ Ferhat Korkmaz
256
Cöntürk, a. g. m., s.6
257
Cöntürk, a. g. m., s.6
258
Cöntürk, a. g. m., s.6-11
259
Cöntürk, a. g. m., s.11
122 │ Ferhat Korkmaz
260
Cöntürk, a. g. m., s.11
261
Cöntürk, a. g. m., s.11
Pazar Postası │ 123
262
Cöntürk, “Yapıt: Metafiziksel Varlık”, Pazar Postası, S. 20, 19 Mayıs 1957, s.7-10
263
Cöntürk a. g. m., s.10
264
Cöntürk, a. g. m., s.10
265
Cöntürk, a. g. m., s.10
124 │ Ferhat Korkmaz
266
Cöntürk, a. g. m., s.10
267
Hüseyin Cöntürk, “Kelimeden Biçneye”, Pazar Postası, S. 23, 9 Haziran 1957, s.6
268
Cöntürk, a. g. m., s.6
269
Cöntürk, a. g. m., s.6
Pazar Postası │ 125
270
Cöntürk, a. g. m., s.6
271
Cöntürk, “Bir Teknede Yoğurmak”, Pazar Postası, S. 26, 30 Haziran 1957, s.7-11
272
Cöntürk, a. g. m., s.7
126 │ Ferhat Korkmaz
273
Cöntürk, a. g. m., s.6
274
Cöntürk, a. g. m., s.11
275
Cöntürk, “Bir de Çevrin”, Pazar Postası, S. 28, 21 Temmuz 1957, s.11
Pazar Postası │ 127
cübbesi nasıl şimdi bile harikasal güçler taşırsa, bir çok kelimeler
de dünkü kullanıştan ileri gelen bir yücelikle
kutsallaştırılmışlardır, hemen hemen bir şiir halini bile
276
almışlardır.”
“Kelimeleri tuğla gibi, yahut dama taşı gibi değiştirerek şiirler
yaratmak mümkün ise de bu ancak rastlantı ile olabilir. Rastlantı
ile şiir olan şey ise, bir bakıma çevrinsel boyutu hesaba
katılmayınca da yapılan şeyin soyut veya anlaşılmaz bir kelimeler
dizisi, mekanik bir sürrealizm veya dadaizm, yahut sessel bir şiir
olma ihtimali çok olur. Hatırlayalım ki her şiir biraz da okuyucuyu
hazırlamakla şiir olur. Hazırlamak demek okuyucuya bir şey
umdurup onu veya ona benzer bir şeyi şiirde buldurmak demektir.
Okuyucunun umduğunu bulabilmesi için ise soyut bir boşlukta
bırakılması gereklidir. Kısacası, dili değiştirmede, dile bel
bağlamada çevrinsel boyut dediğimiz şey çok aşırı gitmemize sınır
277
koymaktır. Bu sınırlar ki şiirin <<dehumanization>>unu önler. ”
Hüseyin Cöntürk, Pazar Postası’nın 28 Temmuz 1957 tarihli
sayısında yayımlanan “Dilde deformasyon gerekliği” adlı yazısında,
İkinci Yeni’nin dilde yaptığı deformasyonu konu edinir.
Yaşantıların üç boyutlu olduğunu ifade eden Cöntürk, dilin tek
boyutlu (linear) olduğunu dile getirir. Dilin tek boyutlu
olmasından ötürü deformasyonun gerekli olduğunu “… Dilin tek
boyutlu olmak, satıra uymak zorunluluğu yüzünden ileri gelen
yetersizliği ise yaşatılarımızın bütünlüğünü yansıtmamıza engel
olur. Dilde alışılagelen biçneleri zorlayarak, sarsarak yeni
biçnelerin kurulmasına çalışılması, deformasyona gidilmesi işte bu
278
sebeplerden zaruret olur.” şeklindeki sözlerle ifade eder.
Vurgu ve tonlamaların anlatımda mesajın iletilmesi
bakımından önemli bir rol üstlendiğini belirten Cöntürk, “organik
279
tarşın (response)” olarak tanımladığı kavramın, dilde ussal bir
yargı ve hareketten önce bulunması anlamına geldiğini vurgular.
Yeni biçimlerin her zaman yeni özler getirmeyeceği üzerinde
duran Cöntürk, biçimde değişiklik yapmanın öz düşünülmeden
mümkün olmayacağını dile getirir. Şiirde deformasyona alışılmış
276
Cöntürk, a. g. m., s.11
277
Cöntürk, a. g. m., s.11
278
Cöntürk, “Dilde deformasyon gerekliği”, Pazar Postası, S. 29, 28 Temmuz 1957, s.6
279
Cöntürk, a. g. m., s.6
128 │ Ferhat Korkmaz
280
Cöntürk, a. g. m., s.6
281
Cöntürk, a. g. m., s.10
Pazar Postası │ 129
282
Cöntürk, a. g. m., s.10
283
Cöntürk, “Yeni Şiire Karşı Ödevlerimiz”, Pazar Postası, S. 45, 17 Kasım 1957, s.6
284
Cöntürk, a. g. m., s.6
285
Cöntürk, a. g. m., s.6
286
Cöntürk, a. g. m., s.6
130 │ Ferhat Korkmaz
287
Cöntürk, a. g. m., s.6
288
Cöntürk, a. g. m., s.6
289
Cöntürk, a. g. m., s.6
Pazar Postası │ 131
290
Cöntürk, “Çekin Karşılığı”, Pazar Postası, S. 49, 15 Aralık 1957, s.6
291
Cöntürk, a. g. m., s.6
292
Cöntürk, a. g. m., s.6
132 │ Ferhat Korkmaz
293
Cöntürk, a. g. m., s.6
294
Cöntürk, a. g. m., s.6
Pazar Postası │ 133
<<Edgar Allen Poe ile <<the poem written for the poem’s sake>>
295
söz ü yeni bir anlam kazanıyor.>>”
“Bilindiği gibi, Poe bazılarınca Rimbaud, Mallarme, Valery gibi
Sembolist airlerin babası sayılır. Poe, şiir için yazılan, ereği güzel
olan şiiri savunmuş, güzeli de müzik sayesinde elde
edebileceğimizi söylemiştir. Bu müzik Poe’ya göre, belirgin
olmayan, örtülü olan, sezdirici olan niteliklere haiz olmalı,
insanda <<ruhsal bir etki>> yaratmalıdır. İşte Fransız
Sembolistlerinin çıkış yaptıkları bir nokta. Her ne kadar
Sembolistlerin işlenmiş görüşleri Poe’da sadece belirti halinde
kendini gösteriyorsa da Berk’in Poe’yu Sembolistlerin çizgisi
üzerine oturtması yerinde sayılabilir. Fakat bu, Poe’nun her şeyi ile
Sembolistlere benzediği, bu arada <<öykülü şiire>> karşı geldiği
anlamına gelmez tabii. Nitekim, Sembolistlerin neye karşı
geldikleri şimdilik bir yana, Poe <<öykülü şiire>>, <<konusu olan
şiire>> değil, <<didaktik>> şiire karşı gelmiştir. Didaktik şiiri ise,
Poe, ereği bir doğruyu vermek, bir ahlâkı aşılamak olan şiir diye
296
tanımlamıştır.”
“Berk’in Pound ve Eliot’u Poe’dan çıkan aynı çizgi üzerine
oturtabileceğini sanması da bizce yanlıştır. Pound ve Eliot,
Sembolist şairlerde olduğu gibi, şiirin bağımsızlığını korumak,
işçiliğe ve müziksel etkilere önem vermek kaygısını taışmakla
beraber, toplumsal ve ahlâksal meselelere şu ya da bu şekilde
297
ilgilenmek yolunu da benimsemiş şairler.” şeklindeki görüşlere
yer vermektedir.
Hüseyin Cöntürk, 12 Ekim 1958’de yayımlanan “Deformasyonu
Haklı Kılan” adlı yazısında da şiirde deformasyonu gerekli kılan
kimi sebepleri haberleşme teorisini uygulayarak açıklığa
298
kavuşturmaktadır.
Müzik, resim ve şiirin iç içe olduğu görüşünü “Türlerin
Karıştırılması” adlı yazısında savunan Hüseyin Cöntürk, sanatta
birebir bir karıştırımın olamayacağını belirtir. Cöntürk, bu türlerin
ancak biribirinden etkilendiğini dile getirir.
295
Cöntürk, a. g. m., s.7
296
Cöntürk, a. g. m., s.7
297
Cöntürk, a. g. m., s.7
298
Cöntürk, “Deformasyonu Haklı Kılan”, Pazar Postası, S. 41, 12 Ekim 1958, s.8-9
134 │ Ferhat Korkmaz
299
Cöntürk, “Türlerin Karıştırılması”, Pazar Postası, S. 8, 23 Şubat 1958, s.7
300
Cöntürk, a. g. m., s.7
Pazar Postası │ 135
301
Cöntürk, “Şiirin İki Türlüsü”, Pazar Postası, S. 21, 25 Mayıs 1958, s.8
136 │ Ferhat Korkmaz
302
Cöntürk, “Yenileşen Şiirimiz”, Pazar Postası, S. 39, 28 Eylül 1958, s.9
Pazar Postası │ 137
303
Cemal Süreya, “Pencere: Kapalı Kedi”, Pazar Postası, S. 34, 1 Eylül 1957, s.6
304
Süreya, a. g. m., s.6
305
Cemal Süreya, a. g. m., s.6
138 │ Ferhat Korkmaz
306
Cemal Süreya, a. g. m., s.6
307
Muzaffer Erdost, “Şiirin yapamadığı”, Pazar Postası, S. 35, 8 Eylül 1957, s.7
Pazar Postası │ 139
bir şey yok mudur? Vardır bizce. O şiirin de şiir olarak kazandığı
bir aksiyon, bir <<act>> vardır. Ancak bu yalnız şiirsel bir act’tır,
başka değil. O söylediğimiz soğuk bir simetriuyumu ya da eşyaya
soyut birtakım kadrolar uygulama işi olarak anlatmaktan
kurtulursak göreceğiz ki, biçim şiirin sıcak ve yaratıcı iç evreninin
bir sembolüdür. Eşyayı kavrar, tutar kaldırır, götürür, ona yeni
311
yerler kazandırır.” der.
Şiirin baskı ile birlikte anılması gerektiğini vurgulayan şair,
baskı olmadığı zamanlarda şiirin kendisine yeni bir baskı
bulduğunu dile getirir. Yeni şiirin de baskıya karşı koyduğunu dile
getiren şair şiirde düşünce konusunu şöyle ele alır: “....şiirde genel
olarak düşünce hem kişiseldir, hem de öyle pek belli kurallara
312
bağlı sayılmaz. Bu daha çok yeni şiirde böyle” diyen Süreya, düz
yazıdaki düşünce ile şiirdeki düşüncenin farklılığından söz
etmektedir. Cemal Süreya’ya göre, şiirdeki düşünce oynaktır,
delidir, değişkendir.
Cemal Süreya, “Yazmam daha aşk şiiri” adlı şiirini Chagall’ın
etkisinde kalarak yazdığını ifade eder. “Şiir, Chagall’da her yerde
şiir vardır.sevişmek, Chagall’da her yerde sevişilir. Her resmin bir
köşesinde özel bir sevişme yeri vardır.”
Şiirlerindeki Chagall etkisini ise şöye açıklar: “Chagall gibi
perspektifini türlü nüanslar halinde ama hiç tekrara düşmeden
verebilmiş sanatçı pek yoktur. Fazıl Hüsnü’yü düşünün ufak bir
nüans alabilmek için son yıllarda ne şiirler <mahkûm> etti. Cahit
Sıtkı nüansı da şiiri de birlikte kurtarayım derken ikisini feda
etmiyor muydu? Genç şairlerimizin çoğundaysa yeni bir şiir
oluyor. Bir şiirin yeni olması, tek başına bir ayrı oluşla
değerlendirilecek sanki. (…) Oysa ki, o şiirin değil şairin ayrı
olması iş. Kişiliğin ilk belirtisi ayrı olmaktır ama, ikinci ve daha
önemli bir belirtisi de yapıtlar arasında düzenli bir görüşü
313
yaşantıyı, ya da zevkler bütününü gösterebilmektir. Asıl odur.”
İkinci Yeni üzerine yapılan soruşturma dışında Pazar
Postası’nda yeni şiir üzerine yazılan yazılarda ismine pek
rastlanılmayan Turgut Uyar, 22 Eylül 1957 tarihli Pazar
311
Süreya, “Pencere: Biçimi Anlamak II: Ufak özler biçimin içindedir”, Pazar Postası, S. 37,
22 Eylül 1957, s.6
312
Süreya, a. g. m., s.6
313
Süreya, “Pencere: Chagall’ın Şiirleri”, Pazar Postası, S. 8, 23 Şubat 1958, s.6
Pazar Postası │ 141
314
Uyar, “Dikiş Payı”, Pazar Postası, S. 37, 22 Eylül 1957, s.11
315
Uyar, a. g. m., s.11
142 │ Ferhat Korkmaz
322
Berk, a. g. m., s.7
323
Berk, a. g. m., s.7
324
Sezai Karakoç, “Şiir ve Mantık”, Pazar Postası, S. 11, 16 Mart 1958, s.6
144 │ Ferhat Korkmaz
325
Karakoç, a. g. m., s.6
326
Karakoç, a. g. m., s.6
327
Karakoç, a. g. m., s.6
328
Karakoç, a. g. m., s.6
Pazar Postası │ 145
329
Karakoç, a. g. m., s.6
330
Turgut Uyar, “Ölçüler eskidi”, Pazar Postası, S. 38, 29 Eylül 1957, s.6
146 │ Ferhat Korkmaz
331
Uyar, “Her Çağda Yenilenen”, Pazar Postası, S. 40, 13 Ekim 1957, s.6
332
Uyar, “Yenide Aranması Gereken”, Pazar Postası, S. 10, 9 Mart 1958, s.6
333
Uyar, “Anlamak mı?”, Pazar Postası, S. 15, 13 Nisan 1958, s.6
334
Uyar, a. g. m., s.6
Pazar Postası │ 147
335
yukarıdan <<anlamıyoruz<< diyenler de yok değil. ” şeklinde
değerlendirir.
Turgut Uyar, yeni şiiri anlamayanlara, yeni şiirin şu
niteliklerinden şöyle söz eder: “Doğrusu anlamayanları,
anlatmakta güçlük çekenleri kınayamadım. Bir ozanın çok özel,
çok kişisel yaşamasına girmek mümkün değildi elbet. Hele böyle,
ozanın, pek özel bir bakışı, bir düzeni de olunca, üstelik,
yurdumuzda şiir, hiçbir çağda, günümüzde olduğu kadar ozanına
bağlı, ozaniyle açıklanabilir olmamıştı. Şiirde biz, çoğu zaman
336
ortaklaşa duyguları bulmaya alışmıştık.”
“Şimdilerde, şimdilerde değil daha baştan beri, ozanların
337
kendileri de ne yaptıklarını anlamıyorlardı.” diyen Turgut Uyar,
ozanları küçümsemek istediğinden değil, ozanları yeniliğe iten,
başka düzenlere, değişmelere gitmek zorunda bırakan anlamak ya
da anlatmak olmadığını dile getirir. “Bir güzellik sevgisidir olsa
olsa. Bir ozan da yeni güzellikler sezinledi mi, bu eninde sonunda
gerçekleşecek demektir. İşte Haşim’e, Yahya Kemal’e, Fazıl
Hüsnü’ye inanmışlığımız. Git gide ozan, kendi yeniliğinin, kendi
özel görüşünün, kendi değerlerinin kapılarını kurar ve şaşarsınız,
338
sonunda anlaşılıverir. ”
20 Temuz 1958 tarihli “Anlam Sancısı” adlı yazısında yine şiirde
anlam konusunu ele alır. Uyar, yazısında, anlam konusunun
edebiyatımızda uzun süredir tartışıldığını, herkesin bu konuda
farklı görüşler ileri sürdüğünü belirterek kendi bakış açısını ortaya
koyacağını ifade eder. Şiiri düzyazıya çevirmenin anlam demek
olmadığını vurgulayan Uyar, şiirin düzyazı mantığından farklı
olduğunu dile getirmektedir. Ahmet Haşim’in Türk şiirinde anlam
konusunda ilk defa farklı görüşler savunduğunu ve şirini görüşleri
ışığında kurduğunu ifade eden Uyar, “Haşim, şiirde anlamın;
sanıyorum, kelime ilişkilerinden, görüntü tekniği ve kişiliğinden,
böylece sağlam bir biçimden arta kalan <<hava>> olduğunu
339
biliyordu.” der. Kendi döneminde bazı ozanların kendi şiirlerini
335
Uyar, a. g. m., s.6
336
Uyar, “a. g. m., s.6
337
Uyar, a. g. m., s.6
338
Uyar, a. g. m., s.6
339
Uyar, , “Anlam Sancısı”, Pazar Postası, S. 29, 20 Temmuz 1958, s.7
148 │ Ferhat Korkmaz
340
Uyar, a. g. m., s.7
341
A.Turgut, “Bir Şiiri Anlamak”, Pazar Postası, S. 11, 10 Mayıs 1959, s.11
342
A.Turgut, a. g. m., s.11
343
A.Turgut, a. g. m., s.11
Pazar Postası │ 149
344
Turgut Uyar, “Eskilerle Anlaşalım”, Pazar Postası, S. 16, 20 Nisan 1958, s.6
345
Uyar, a. g. m., s.6
346
A.Turgut, “Dergilerde: ‘Muamma’ya Saygı”, Pazar Postası, S. 36, 7 Eylül 1958, s.10
347
A.Turgut, “a. g. m., s.10
150 │ Ferhat Korkmaz
348
A.Turgut, a. g. m., s.10
349
A.Turgut, a. g. m., s.10
350
Turgut Uyar, “Bir Yanıt”, Pazar Postası, S. 50, 14 Aralık 1958, s.9
Pazar Postası │ 151
351
Uyar, a. g. m., s.9
352
Sezai Karakoç, “Pergünt Üçgeni”, Pazar Postası, S. 41, 20 Ekim 1957, s.6
353
Karakoç, a. g. m., s.6
354
Karakoç, a. g. m., s.6
152 │ Ferhat Korkmaz
355
Karakoç, “Pergünt Heykeli”, Pazar Postası, S. 47, 1 Aralık 1957, s.6
356
Karakoç, a. g. m., s.6
357
Muzaffer Erdost, “Şiirimizi götürenler”, Pazar Postası, S. 42, 27 Ekim 1957, s.6
Pazar Postası │ 153
358
Erdost, a. g. m., s.6
359
Erdost, a. g. m., s.6
360
Osman Mazlum, , “Artıra Artıra Rimbaud”, Pazar Postası, S. 42, 27 Ekim 1957, s.6
361
Osman Mazlum, , “Artıra Artıra Rimbaud”, Pazar Postası, S. 42, 27 Ekim 1957, s.6
154 │ Ferhat Korkmaz
362
Osman Mazlum, a. g. m., s.6
Pazar Postası │ 155
363
Doris Redden, “Çağdaş Amerikan Şiiri”, (Çev. Ümit Alev- Anıl Boduroğlu), Pazar
Postası, S. 41, 27 Ekim 1957, s.8
364
Redden, a. g. m., s.8
365
Redden, a. g. m., s.8
156 │ Ferhat Korkmaz
366
Doris Redden, “Çağdaş Amerikan Şiiri”, (Çev. Ümit Alev-Anıl Boduroğlu), Pazar
Postası, S. 42, 27 Ekim 1957, s.7
367
İlhan Berk, “Yeni Şiirin İlkeleri”, Pazar Postası, S. 51, 29 Aralık 1957, s.6
368
Berk, a. g. m., s.6
Pazar Postası │ 157
369
Berk, a. g. m., s.6
370
Berk, a. g. m., s.6
371
Berk, a. g. m., s.6-11
372
Berk, a. g. m., s.11
158 │ Ferhat Korkmaz
373
kanıtlamaya çalışacağım yazımda.” şeklinde açıklamaktadır.
374
Meriçelli, “Birkaç ay önce Yeditepe’de” de bu amacı taşıyan bir
yazı kaleme aldığını bildirir. Meriçelli, görüşünü kanıtlamak için
Ezra Pound’un Canto’larını ele alır. Canto’ların konusunu anlatan
Meriçelli, “Pound’un şiirlerinde yer, zaman ve tarih kavramları
belirli değildir. Yukarıda isimlendirdiğim en önemli üç konu da
(eski zamanlar, Rönesans İtalyası ve Yirminci Yüzyıl) ustaca
birleştirilmiştir bu şiirlerde. Pound’un şiirlerinin karanlık oluşu,
bir bakıma bu yüzdendir. Ama bu üç konuyu birleştirebilmek,
sadece Pound’un başarabileceği bir usta işidir. Ve T. S. Eliot’ta bile
rastlanılmayan bu güçte bir uğraşı, Pound’un şiirlerini
<<anlamsız>> kılmaz hiçbir zaman. Tam tersine, şiirsel yükünü
375
arttırdığı kadar, incelenmesi gereken anlam yükünü de arttırır.”
der.
Pound’un kantolarındaki biçim olgusunu ele alan Meriçelli, söz
konusu şiirlerde biçim yeniliğinin olduğunu, biçim yeniliğinin
anlaşılabilmesi için şiirlerinin toplu olarak okunması gerektiğini
belirtir. “Allen Tate’e göre akademik Amerikan eleştirmecileri
daha uzun yıllar boyunca Pound’un getirdiği biçim yeniliğini
tanımlıyamayacaklardır. Ama şimdiden bu yeniliği biçimsizlikle
suçlamaya kalkışanlar olmuştur. Biçimsizlikle ya da salt öze
dayanmakla. Ben bazı Amerikan eleştirmecilerinin bu
suçlamasından gene anlam konusuna geçmek istiyorum: Salt öze
376
dayanan şiirlerin belli bir söyliyeceği vardır.”
Biçimden sonra, Pound’un konuşma dilinin kullandığını ve
anlamsız olmadığını Meriçelli şu sözlerle dile getirir: “Canto’ların
biçimini incelerken göze çarpan ilk özellik konuşma dilidir.
Giderek buna <<monolog>> tekniği, çok sesli bir <<monolog>>
tekniği de denilebilir. Çünkü bu şiirlerde konuşan tek bir insan,
377
tek bir ses değildir.”
İlhan Berk’in Pound’un şiirlerinin anlamsız olarak
nitelendirdiğini; ancak Pound’un gerçekte anlamsız olmadığını
373
Anıl Meriçelli, , “Ezra Pound Anlamlı”, Pazar Postası, S. 31, 3 Ağustos 1958, s.8
374
Meriçelli, a. g. m., s.8
375
Meriçelli, a. g. m., s.8
376
Meriçelli, a. g. m., s.8
377
Meriçelli, a. g. m., s.8
Pazar Postası │ 159
378
Turgut Uyar, “Şiirdekiler I”, Pazar Postası, S. 43, 3 Kasım 1957, s.6
379
Uyar, a. g. m., s.6
160 │ Ferhat Korkmaz
380
Uyar, a. g. m., s.6
381
Uyar, “Şiirdekiler II”, Pazar Postası, S. 47, 1 Aralık 1957, s.6
382
Uyar, a. g. m., s.6
Pazar Postası │ 161
şiire yön veren. Bizim hemen bütün güzel şiirlerimiz bir öyküden,
kimi zaman kısacık, anlık, kimi zaman büyük derin bir öyküden
çıkıp gelmişlerdir. Cahit Külebi Tokat'a Doğru, İlhan Berk Buruk
Çay, Cemal Süreya Dalga, Attilâ İlhan Pia ile hep bir öyküden
383
çıkarlar.”
Turgut Uyar, şiirde öyküye karşı olduğunu; ancak görüşlerinin
diğiştiğini ve şiirde artık öyküye karşı olmadığını belirterek şiirde
öykü konusuna şöyle açıklık kazandırır: “Yalnız öykü dediğimden
bütün ölçü ve değerleriyle <<öykü sanatı>> anlaşılmasın. Bir
kişloğlunun öyküsü, anlık yahut uzun, bir tek durumunu veya
türlü durumlarını anlatan bir öykü. Bir<<baştangeçen>>, bir
<<yazgı>> demek istediğim, ancak, şiirde öykünün başlı başına bir
değer haline getirilmesine, şiirin bu öyküye araç edilmesine ve
öykünün şiirde bir tahkiye sağlamlığına ulaşmasına karşıyım.
Örneğin Han Duvarları, Mehmet Emin'in Kesildi mi Ellerin'i
Yahya Kemal'in Ses'i. Yaşanmış, içe sindirilmiş, şiirin altında
gizlice gelişen ve şiiri yöneten öyküye karşı değilim yoksa, o kadar
384
değilim ki, bunsuz şiir yazılabileceğini sanmıyorum şimdilik.”
“Gene geçen yazıda, <<şimdi ozanlarımız öyküye karşı
duruyorlar>> dedim. Dediğim, bu tahkiye anlayışına karşı
durmalarıydı. Yoksa şiirimizde, hep birlikte öyküyü büyütüyoruz.
Bakın ozanlarımıza, birinci tekil kişinin ağzından konuşurlar. Ben
385
diye başlayan kişi ister istemez bir öyküye girecektir sonunda.”
Turgut Uyar, yeni şiirin, içinde olduğu yeni çağın öyküsünü,
“Ben çağı ile bağını koparmak, hatta gevşetmek istemiyen
şiirimizin, çağının ve bu çağ kişilerinin öyküsünü, vermeye doğru
gittiğini düşünüyorum. Başka türlü çağına uygun olması mümkün
386
değil zaten.” şeklindeki ifadelerle anlatır.
Sezai Karakoç, 29 Aralık 1957’de yayımlanan “Şiirde İnsan” adlı
yazısında, Türk şiirinde insanın konu edilişini başlangıçtan
itibaren değerlendirir. Romandaki insanın somut olduğunu
belirten Karakoç, şiirin insanı soyutlaştırarak ele aldığını ifade
eder.
383
Uyar, “Şiirdekiler III”, Pazar Postası, S. 50, 22 Aralık 1957, s.6
384
Uyar, a. g. m., s.6
385
Uyar, a. g. m., s.6
386
Uyar, a. g. m., s.6
162 │ Ferhat Korkmaz
387
Sezai Karakoç, “Şiirde İnsan”, Pazar Postası, S. 51, 29 Aralık 1957, s.6
388
Karakoç, a. g. m., s.6
Pazar Postası │ 163
389
Karakoç, a. g. m., s.6
390
Karakoç, a. g. m., s.6
164 │ Ferhat Korkmaz
soru var: Her yeni doğru ve güzel olur mu? Nedir yenilenme? O
güne kadar kullanılan, biçimlendirilen gerçekten uzaklaşma, onu
yeni kadrolar, perspektifler içinde kavramak, <<ben>> in içine
kapatıldığı nesneler dünyasının sınırlarını parçalamak, ötesini
görmek değil mi? Ne var ki, bu özel ve yeni duruma ulaşmak için
en usa sığmaz acayiplikleri yapmak dört elle abstre -
deformasyonist bir görüşe sarılıp, ortak nesneli yadsımak yeni olsa
bile, ne derece güzel olur? inatla ortak nesnelin yadsıması,
sonunda şiirde gerçekleştirilen bir solipsizme varmaz mı? Bu da
intiharın bir türü olsa gerek Oysa ki asıl yeninin, güzel olan
yeninin ödevi evrenle daha derin ilişkiler kurmaktır. İnsancıl
öğeleri geliştirmek, sanatı bir özel işaretler topluluğu olmaktan
kurtarıp, daha anlamlı bir dil yaratmaktır. Çünkü sanat ne kadar
kendine benzemek isterse istesin, Bazaine'in dediği gibi <<İnsanda
var olan ve çok az figiratif bir bünyeye sahip olan fizik reflekslere,
itmelere, isteklere, duygulara, dünya anlayışına benzememesi
imkânsızdır.>> ” Şiirimizdeki değişmeyi bu yönden ele almadık
henüz. Bir olup bitti olarak kabullendik. Ne S. Karakoç'un üçgenli,
piramitli yazıları, ne de C. Süreya ve T. Uyar'ınkilar sorunu
açıklayabildi. Asıl iş, bu değişimin yeni bir perspektif getirip
getirmediğini, kökten olup olmadığını araştırmaktır. Nesneler
dünyasını, insanı, çağını nasıl görüyor? Açıklanmalı bunlar, ancak
ondan sonra <<ikinci yeni>> nin varlık ve doğruluk derecesi, bu
çıkıştan şiire nelerin kalıp, nelerin kalmayacağı anlaşılacaktır.
Tezelden dış dünya, insan, soyutlama, deformasyon, rastlansallık
391
sorunları ele alınmalı, tartışılmalıdır.”
Yeniliği Tanzimata kadar götürerek bunun edebiyatımız
açısından gerekli olduğunu vurgulayan Mustafa Şerif Onaran,
yeniliğin ilgiyle incelenmesi gerektiğini belirtir.
“Bugünün sanatçısı insandaki değişen ruh durumunu
anlayabilmek için kelimeler arasındaki ilgiden yeni bir düzenle bir
392
bileşim kurmaya uğraşıyor.”
“Demek ki belli bir gerçeği anlatan kelimelere inanmamak,
kelimeler arasındaki ilgiden aşılanarak daha yeni anlatım biçimleri
393
bulmak gerekiyor.” diyen yazara göre, belli bir gerçeğin olmayışı
391
Ahmet Oktay, “Öncesi”, Pazar Postası, S. 51, 29 Aralık 1957, s.8
392
Mustafa Şerif Onaran, “Yenilik Anlayışı”, Pazar Postası, S. 5, 2 Şubat 1958, s.6
393
Onaran, a. g. m., s.6
Pazar Postası │ 165
394
Onaran, a. g. m., s.6
395
Onaran, a. g. m., s.6
396
Onaran, a. g. m., s.6
397
Onaran, a. g. m., s.6
398
Onaran, a. g. m., s.6
399
Okan Gündüz, “Duraklama Devri”, Pazar Postası, S. 14, 6 Nisan 1958, s.6
166 │ Ferhat Korkmaz
405
Karakoç, a. g. m., s.7-8
406
Muzaffer Erdost, “Şiir Kendini Eskitir”, Pazar Postası, S. 12, 17 Mayıs 1959, s.10
168 │ Ferhat Korkmaz
407
Erdost, a. g. m., s.10-16
408
Muzaffer Erdost, “Şiir Kendini Eskitir”, Pazar Postası, S. 12, 17 Mayıs 1959, s.16
Pazar Postası │ 169
410
Muzaffer Erdost, “Şiir üzerine ileri geri”, Pazar Postası, S. 49, 15 Aralık 1957, s.10
172 │ Ferhat Korkmaz
şiirlerinde bazen eski şiiri götürmesi değil, yeni şiire örnek bir çok
mısralar yazmasıdır. Çünkü yeni şiir bir eğilimdir, bir yöneşiltir,
bu bir... İkincisi ben <<Şiirimizi Götürenler>> adlı yazımda da
söylediğim gibi, şiiri baştan başa anlamsız kelimeler yığını
sananlar yanılmıştır. Gerektiği, zorlandığı yerde, şiir için
anlamdan rahatça vazgeçilmelidir, dedim. Neden hep bu noktayı
çiziyorlar. Bu noktayı çizdikleri içindir ki, Sezai Karakoç'un, o
şiirin imkânlarını zorluyan, yeni imkânlar içerisinde gelişen şiiri
de <<anlamsız>> olmadığı için bize <<koz>> olarak
411
yöneltiliyor.”
“5- <<Bun>> şiirindeki toplum sorunlarına gelince, gene
yazılarımı şöyle üstün körü bir karıştırmak gerekir. Ben, şiirimizin
toplumsal sorunları artık kapsayamayacağını söylerken, sebep
olarak bu toplumsal sorunların hızlandığını, günlük damgasını
yendiğini söyledim. Bugün ülkemizde bir çok baskılar yapılıyor,
bir çok haklar çiğneniyor, bunları şiirle anlatamazsınız, diyordum.
<<Günlük>> meselesi açısından, bugün Cezayir ile Amerika’daki
zenci hikâyeleri biraz değişiklik gösterir, bu bir... İkincisi, yeni
şiirde bu <<toplumsal sorunlar>>ın ikinci plana itildiğini, şiire
vasıta edildiğini anlamak için, o <<Bun>> şiirini yeni baştan
okumak gerekir. Bunu <<Yerçekimi Karanfil>> adlı kitaptan da bol
örnekleriyle gösterebiliriz. <<Bun>> şiirini gene bu sayfalara
alıyoruz. Şiirin girişine bakınız. İkinci bölüme bakınız. Üçüncü
bölümün girişine bakınız. Ve sonra şiirin sonlarına... Acaba şiir
sözü edilen sorunlar için mi kurulmuştur?. Acaba sözü edilen
sorunlar şiirin içinde ezilmiyor mu?. Arka planlara itiliyor mu?.
412
Bunları anlamak için zeki mi olmak lazım?. Hayır...”
Attilâ İlhan ile Pazar Postası gazetesi arasında yaşanan
tartışmalar 1957 yılının sonlarında yeniden patlak verir. İkinci Yeni
tartışmalarında, Attilâ İlhan ile Cemal Süreya arasında ortaya
çıkan, sanatta biçim-öz ve sosyal gerçekçilik konusundaki
tartışmalar önemli bir yere sahiptir. Attilâ İlhan’ın Haziran 1957
tarihli Seçilmiş Hikâyeler Dergisi’nde kaleme aldığı “Biçimcilik,
413
Özcülük Konusunda Bazı Yanılmalar” adlı yazısı tartışmaya
411
Erdost, a. g. m., s.10-11
412
Erdost, a. g. m., s.11
413
Attilâ İlhan, “Biçimcilik, Özcülük Konusunda Bazı Yanılmalar”, İkinci Yeni Savaşı, Bilgi
Yayınları, Ankara, 1996, s.37-41
Pazar Postası │ 173
414
Osman Mazlum, “Ömer Haybe”, Pazar Postası, S. 34, 1 Eylül 1957, s.6
415
Mazlum, a. g. m., s.6
416
Mazlum, “Toplumculaştıramadıklarımızdan”, Pazar Postası, S. 39, 6 Ekim 1957, s.6-11
174 │ Ferhat Korkmaz
420
Osman Mazlum, “Ömer Heybe”, Pazar Postası, S. 48, 8 Aralık 1957, s.7
421
Mazlum, a. g. m., s.7
422
Attilâ İlhan, “Anlamsızlıklar Sirki ya da Şiirimizi Götürenler”, İkinci Yeni Savaşı, Bilgi
Yayınları, Ankara, 1996, s.32-47
423
Cemal Süreya, “Sirk”, Pazar Postası, S. 48, 8 Aralık 1957, s.6
176 │ Ferhat Korkmaz
424
Süreya, a. g. m., s.6
Pazar Postası │ 177
425
Muzaffer Erdost, “Bir Bay Yazara”, Pazar Postası, S. 41, 12 Ekim 1958, s.13
426
Sezai Karakoç, “Sorumlu”, Pazar Postası, S. 44, 2 Kasım 1958, s.9
427
Karakoç, a. g. m., s.9
178 │ Ferhat Korkmaz
bir davranışla seçmiştir! Maça Kızı’nın yeni şiirin örneği değil, eski
şiirin, Attilâ İlhan şiirinin bir uzayış ve değişinin son örneği
olduğunu göstermek için, sanırım, bir Attilâ İlhan olmamak
yetecek. Öte yandan Özdemir Nutku’nun şiirinin ise şiir katına
çıkmamış, Türk şiir zincirinde bir yeri olmayacak, okunan Batı
şiirinin hemen etkisinde kalınarak çiziktirilmiş şeyler olduğu
apaçık. Yeni şiirin kitap çapında örnekleri olarak Galile Denizi,
Üvercinka yakında çıkacağı bilinen Dünyanın En Güzel Arabistanı
göz önünde duruyor. Bu böyleyken Attilâ İlhan’ın yaptığı
428
seçmenin samimiliğine kim inanır?”
Cemal Süreya ise İkinci Yeni’nin genel bir çizgisinin
belirlenmediği ve oluşum süreci içinde olduğunu şu sözlerle
belirtir: “Gerçeğin gerçeği bir şey var; bugün şiir artık eskisi gibi
yazılmıyor. Yeni şiir davranışının dışında gibi görünen şairler bile
bu davranıştan az çok etkilenmişlerdir. Bir iki yıl var ki bu böyle.
Attilâ İlhan’ın dediği gibi sınırları pek belli değil, bulanıkça bir şiir
karşısındayız. Ama yeni, değişik, yiğit ve çok yönlü bir şiir bu.
Bulanık ve bilirsiniz; çünkü daha çok yeni. Bizim yapacağımız
şimdilik bu şiirleri yazanlar arasında ayrılıklar değil, birleşme
noktaları bulmak olmalıdır. Çünkü bu şairler müşterek bir takım
taraflarıyla eski şiirden ayrılıyorlar. Yoksa Attilâ İlhan’ın yaptığı
429
gibi peşin bir yargıyla üstlerini çizmek iş değil.”
Cemal Süreya, kendisinin biçim hakkında söyledikleriyle İlhan
Berk’in biçim hakkında ifade ettiklerinin aynı olduğunu; fakat
ifade yolunun farklı olduğunu dile getirerek Attilâ İlhan’ın bu
durumu çelişme olarak algıladığını savunur: “Biçimi Anlamak” adlı
yazısında, şiirde konuyu yadsımadığını, Attilâ İlhan’ın yazıdan
fotomontajlar yaparak görüşlerini kendi çıkarlarına alet ettiğini
ifade eder.
Muzaffer Erdost, İkinci Yeni tartışmalarının pek uzun
sürmediğini, “1956’nın ortalarında başlamış, 1957’nin ortalarında
430
tavsamıştı.” diyerek belirtir. Fakat 1957 yılının ortalarından
sonra, yani Cemal Süreya ile Attilâ İlhan arasındaki tartışmadan
sonra, Pazar Postası’nda İkinci Yeni konusuna yeni bir yol
428
Karakoç, a. g. m., s.9
Cemal Süreya, “Sirk”, Pazar Postası, S. 48, 8 Aralık 1957, s.6
429
430
Muzaffer Erdost, “İkinci Yeni Yazıları Önüne”, İkinci Yeni Yazıları, Onur Yay., Ankara,
1997, s.7
Pazar Postası │ 179
431
Orhan Duru, “Mektup”, Pazar Postası, S. 38, 29 Eylül 1957, s.12
432
Duru, a. g. m., s.12
180 │ Ferhat Korkmaz
433
Cemal Süreya, “Pencere: Öz konuyu aşar parantezi”, Pazar Postası, S. 41, 20 Ekim
1957, s.11
Pazar Postası │ 181
434
Süreya, a. g. m., s.11
435
Orhan Duru, “Kelimeler Deyimler”, Pazar Postası, S. 40, 13 Ekim 1957, s.6-11
182 │ Ferhat Korkmaz
436
Berin Taşan, “Şiir Üzerine Tartışmalar: Diyecek Sözü Olamamak Başka Deyimle
Karanlıkta Vuruşanlar”, Pazar Postası, S. 51, 29 Aralık 1957, s.8
Pazar Postası │ 183
437
Taşan, a. g. m., s.8
438
Taşan, a. g. m., s.8
184 │ Ferhat Korkmaz
439
Taşan, a. g. m., s.8
440
Taşan, a. g. m., s.8-11
Pazar Postası │ 185
441
sözü olan şairlerimizin çoğunlukta olduğuna inanıyoruz.”
şeklindeki ifadeleriyle son erdirir.
Berin Taşan’ın “Diyecek Sözü Olamamak Başka Deyimle
Karanlıkta Vuruşanlar” başlıklı yazısında ifade ettiği görüşlere ilk
yanıt Yahya Bozbekiroğlu’ndan gelir. “Varolduğunu kabul
442
ettirmiştir: tepkiler bundan geliyor.” diyen Bozbekiroğlu, yeni
şiirin kendini kabul ettirdiğini ve yeni şiire eleştiri yapanların
yapıtlara yüz çevirdiğini dile getirir. Bozbekiroğlu’na göre,
olumsuz eleştiri yapanlar, kesin konuşmakta ve acele
davranmaktadır. Yeni şiire katlanamayanların doğal olarak onu
anlamayanlar olduğunu belirten Bozbekiroğlu, Berin Taşan’ın 1940
sonrası ortaya çıkan şiire burun kıvırdığını savunur. Berin
Taşan’ın iddia ettiği gibi yeni şiirin çıkmazda olmadığını
vurgulayan Bozbekiroğlu, söz konusu görüşlerinin gerçeği
yansıtmadığını ifade eder.
Yahya Bozbekiroğlu, Berin Taşan’ın “Sanatta her yeni eğilim
önce problemini ortaya koyar. Sonra o iddiayı kuvvetlendiren ve
443
ona uygun eserler verir.” şeklindeki görüşlerinin doğru
olmadığını, bu görüşlerin 1940 öncesi kuşağının eğitimci ve sıkıcı
anlayışlarını diriltmeye yönelik olduğunu belirtir
1940 sonrası kuşağın kalıpları yıktığını ve her şeyin açıkça
söylenmesi anlayışını getirdiğini vurgulayan Bozbekiroğlu, Berin
Taşan’ın “Memleketimizde nefes alıp veren bir şairin nasıl
444
söyleyecek bir sözü olamaz, inanamıyorum.” şeklindeki
sözlerini yine gerçekçi bulmadığını ifade eder.
Berin Taşan’ın söz konusu ifadeleri nedeniyle Ünal Kocataş,
İkinci Yeni’yi benimsediğini vurgular. Kocataş, şiirin sınırsız bir
kavram olduğunu belirterek bilinçli – bilinçsiz her şeyin ele
alındığını, bunun da zaman zaman deli saçması sözlere vurucu
mısraları beraberinde getirdiğini savunur. Bilinç geçişleri doğallığı
sağlar. Bu yüzden de hiç düşünülmeden güzel mısralar
oluşturulabilir.
441
Taşan, a. g. m., s.8
442
Yahya Bozbekiroğlu, “1940 Kuşağının Hık Deyicileri”, Pazar Postası, S. 2, 12 Ocak 1958,
s.7
443
Bozbekiroğlu, a. g. m., s.7
444
Bozbekiroğlu, a. g. m., s.7
186 │ Ferhat Korkmaz
445
Ünal Kocataş, “İkinci Yeniyi Seviyoruz Yahut Savunma”, Pazar Postası, S. 3, 19 Ocak
1958, s.7
446
Celal Çumralı, “Açık Mektup”, Pazar Postası, S. 4, 26 Ocak 1958, s.7
447
Çumralı, a. g. m., s.7
448
Çumralı, a. g. m., s.7
Pazar Postası │ 187
449
Çumralı, a. g. m., s.7
450
M. Rana, “Yerçekimli Karanfil”, Pazar Postası, S. 47, 1 Aralık 1957, s.12
451
M. Rana, a. g. m., s.12
188 │ Ferhat Korkmaz
455
Karakoç, a. g. m., s.8
456
Karakoç, a. g. m., s.8
457
Karakoç, “Bir Materyalist Şiir”, Pazar Postası, S. 18, 4 Mayıs 1958, s.7
190 │ Ferhat Korkmaz
461
Karakoç, a. g. m., s.7
462
Karakoç, “Nokta-Eleştirmeciler:Vesikalar”, Pazar Postası, S. 27, 6 Temmuz 1958, s.11
463
Ülkü Tamer, “Karakoç’un Yanıldığı”, Pazar Postası, S. 28, 13 Temmuz 1958, s.10
192 │ Ferhat Korkmaz
464
Ahmet Oktay, “Şiir ve Madde”, Pazar Postası, S. 27, 6 Temmuz 1958, s.11-12
465
Oktay, a. g. m., s.12
466
Oktay, a. g. m., s.12
Pazar Postası │ 193
467
Oktay, a. g. m., s.12
468
Sezai Karakoç, “Noktalar: Tilki”, Pazar Postası, S. 32, 10 Ağustos 1958, s.7
469
Karakoç, a. g. m., s.7
194 │ Ferhat Korkmaz
470
Karakoç, a. g. m., s.7
471
Halis Acarı, “Bir Materyalist Şair”, Pazar Postası, S. 33, 17 Ağustos 1958, s.10
472
Acarı, a. g. m., s.13
473
Cemal Süreya, “Şiiri Unutanlar”, Pazar Postası, S. 34, 24 Ağustos 1958, s.7
Pazar Postası │ 195
474
Süreya, a. g. m., s.7
475
Ülkü Tamer, “Karakoç kendine karşı”, Pazar Postası, S. 34, 24 Ağustos 1958, s.11
476
Hüseyin Cöntürk, “Dergileri Okurken: Bir eleştirel usul”, Pazar Postası, S. 35, 31
Ağustos 1958, s.9
196 │ Ferhat Korkmaz
477
Sezai Karakoç, “Varan Üç: Mösyö İstatistik”, Pazar Postası, S. 42, 19 Ekim 1958, s.7
478
Karakoç, a. g. m., s.7
479
Metin And, “Dışardan Birisi”, Pazar Postası, S. 43, 26 Ekim 1958, s.7
480
And, a. g. m., s.7
Pazar Postası │ 197
481
And, a. g. m., s.7
482
Muzaffer Erdost, “Küçük Oda Konuşmaları: Üvercinka ile Gelenler”, Pazar Postası, S. 7,
16 Şubat 1958, s.11
198 │ Ferhat Korkmaz
483
Orhan Duru, “Üvercinka”, Pazar Postası, S. 11, 16 Mart 1958, s.12
484
Duru, a. g. m., s.11
485
Muzaffer Erdost, “Üvercinka’nın İlk Noktasında Tartışma”, Pazar Postası, S. 12, 23
Mart 1958, s.12
Pazar Postası │ 199
486
Erdost, a. g. m., s.12
487
Orhan Duru, “üvercinka hariç değil”, Pazar Postası, S. 14, 6 Nisan 1958, s.12
488
Orhan Duru, a. g. m., s.12
200 │ Ferhat Korkmaz
492
Karakoç, a. g. m., s.8
493
A.Turgut, “Dergilerde: İki Dergi”, Pazar Postası, S. 44, 2 Kasım 1958, s.13
202 │ Ferhat Korkmaz
494
A.Turgut, a. g. m., s.13
495
A. Turgut, a. g. m., s.13
496
A. Turgut, a. g. m., s.13
Pazar Postası │ 203
497
Orhan Duru, “İsimsiz”, Pazar Postası, S. 33, 17 Ağustos 1958, s.8
498
Cemal Süreya, “Anılar”, Pazar Postası, S. 3, 18 Ocak 1959, s.9
204 │ Ferhat Korkmaz
nice soyut bölgelere sık sık gidip gelme geleneğidir Turgut Uyar’ın
499
kelimeleri, mısraları.”
Turgut Uyar’ın Dünyanın En Güzel Arabistanı adlı eserinin
yayımlanmasıyla ilk değerlendirme yazısını Orhan Kutlugil kaleme
alır. Orhan Kutlugil, “Dünyanın en güzel Arabistanı” adlı
yazısında, Turgut Uyar’ın yeni yayımlanan şiir kitabına ilişkin kimi
değerlendirmelere yer verir. Turgut Uyar’ın Türkiyem’de folklor-
lirizmini işlediğini ve bunun sonucu olan şairâneliğin ağır
bastığını belirten Kutlugil, yeni eserinde yaşama üstündeki
düşüncelerini ağır bastığını belirtir. Bu gelişimin iki yönünün
500
olduğunu ifade eden Kutlugil, bunların “estetik ve öz” olduğunu
söyler. Uyar’ın şiirlerindeki Halk deyimlerinin verdiği ilkel
burukluk ve gariplik duygusunu, alışılan şiir dilini aştığını ve
501
şiirlerinde etkin olan temanın “aşk-sevişme” olduğunu savunur.
Kutlugil, Uyar’ın bazı şiirlerinde, eski çağlara olan özleyişini ve
502
Anadolu’nun bir köşesinde yaşayan bir insanın “mythique”
öyküsünü işlediğini ve zaman zaman çağdaş insanın bunalımına
değindiğini belirtir.
Pazar Postası’nda Turgut Uyar’ın Dünyanın En Güzel
Arabistanı adlı eseri hakkında yazılan son değerlendirme Nihat
Ziyalan’a aittir. Ziyalan’nın 21 Haziran 1959’da yayımlanan “Uyar’ın
Çizgisi” başlıklı yazısında, Dünyanın En Güzel Arabistanı adlı
eserine ilişkin görüş, değenlendirme ve eleştirilere yer
verilmektedir. Eleştirmenlerin Turgut Uyar’ın önemli olan bu
eserinin üzerinde durmadığından yakınan Ziyalan, Hüseyin
Cöntürk ve Can Yücel’in kitap hakkında bir eleştiri yazısı kaleme
almaları gerektiğini vurgular. Turgut Uyar hakkında “Yenilik
akımlarına karışması, hem çağını izlemesinden hem de kendisinde
ötedenberi gördüğümüz ustalaşmak korkusundandır.
Deformasyon ya da anlamsızlık diyerek de olsa, kalemini zorlayışı,
503
çıkmaza sokmuştur Bay Uyar’ı” şeklinde görüşlere yer veren
Ziyalan, Uyar’ın kitabına aktüel bir isim seçtiğini belirtir. Daha
499
Cemal Süreya, a. g. m., s.9
500
Orhan Kutlugil, “Kitaplar arasında: Dünyanın en güzel arabistanı”, Pazar Postası, S. 5,
22 Mart 1959, s.10
501
Kutlugil, a. g. m., s.10
502
Kutlugil, a. g. m., s.10
503
Nihat Ziyalan, “Uyar’ın Çizgisi”, Pazar Postası, S. 17, 21 Haziran 1959, s.9
Pazar Postası │ 205
507
Orhan Kutlugil, “Kınar Hanım’ın Denizleri”, Pazar Postası, S. 9, 26 Nisan 1959, s.12
508
Kutlugil, a. g. m., s.12
Pazar Postası │ 207
509
Alper Tuna, “Ece Ayhan ile Fayton”, Pazar Postası, S. 12, 17 Mayıs 1959, s.11-16
208 │ Ferhat Korkmaz
karşısında doğru düşüncesi ile ilgili bizı <<giz>>lere bağlı bir tavrı
var. Ancak bu tavır pasif ve içe-dönük değil, tersine reaksiyoner,
dışa dönük, hatta acı bir yergiyi içeriyor. Bu yanıyla Karakoç’la,
kendinde önceki doğucu bir şair arasında bazı bağlar kurmak
mümkün. Bazı imaj yakınlıkları da bu kanıyı güçlendiriyor. (ayna,
köşe v.s.). Şairin ikinci konumdaki tavrı günlük yaşamak ile ilgili.
Bunu daha çok şiirlerinde işlediği sevgi, dostluk, günlük küçük
yaşanıtılardan anlıyoruz. (...) Bu günlük, durumlar, Karakoç’un
yukarda açıkladığımız evren karşısında aldığı yarı-gizemci tavra
bütünüyle uzak olmakla birlikte, parçalı bir yaşamanın bir başka
yanı olarak kendilerini zorla sokuyorlar. Bir bakıma konu, bir
bakıma somutlama aracı olarak. Şairin üçüncü konumdaki tavrı
ise şiirin estetik sorunları karşısında. Bu tavır, zaman zaman imajcı
bir davranışı –Batılı bir imaj anlayışı bu- zaman zaman da folklor
ögelerinden faydalanan bir yöntemi gösteriyor. Ancak bu
bölümdeki şiirlerin estetik kuruluşunun özgün, tutarlı olduğunu
510
söyliyemiyeceğiz.” şeklindeki görüşleri dile getirmektedir.
Körfez’in ilk bölümünde yer alan şiirlerin değişik bir karakter
taşıdığını ifade eden Kutlugil, ikinci bölümünün daha önemli ve
tutarlı olduğunu belirtir. Kutlugil, Karakoç’un eserin ikinci
bölümündeki şiirlerinde somut psikoloji ve benzetmeli bir imaj
dokusu kurması nedeniyle Cemal Süreya ve Ece Ayhan arasında
bir yer tuttuğunu savunur.
Sezai Karakoç’un Körfez adlı eseriyle dikkat çeken bir şair
olduğunu vurgulayan Orhan Kutlugil, şiirde sıçrama yaptığını
belirtir.
Ece Ayhan, 30 Kasım 1958 tarihinde yayımlanan “Nereden de
andım şimdi” yazısında, İkinci Yeni şiiri üzerinde durarak geniş
olarak görüşlerini açıklar. Ayhan, İkinici Yeni diye bir oluşumu
kabul etmediğini “Dünlerde olduğu gibi, yâni Orhan Veli’nin bir
bakıma zamanını iyi seçmiş ölümünün öncelerinde olduğu gibi,
bugünlerde de şiirimizde bir futbol takımından söz ediyor. Türk
dili şiirinde yeni bir (ikinci) Futbol Takımı kavramı
511
tutundurulmak isteniyor.” şeklinde ifade eder. Ayhan, İkinci
Yeni adı verilen şiir hareketinin şairlerinin birbiriyle ilişkisi ve
ortaklaşa bir tutumlarının olmadığını dile getirir.
510
Orhan Kutlugil, “Kitaplar: Körfez”, Pazar Postası, S. 11, 10 Mayıs 1959, s.15
511
Ece Ayhan, “Nereden de andım şimdi”, Pazar Postası, S. 48, 30 Kasım 1958, s.9
Pazar Postası │ 209
512
Ayhan, a. g. m., s.9
513
Ayhan, a. g. m., s.9
514
Ayhan, a. g. m., s.9
515
Ayhan, a. g. m., s.9
210 │ Ferhat Korkmaz
516
Ayhan, a. g. m., s.9
517
Ayhan, “Nereden de andım şimdi”, Pazar Postası, S. 48, 30 Kasım 1958, s.9
518
Ayhan Türeyen, “Bilgiden Öte”, Pazar Postası, S. 50, 14 Aralık 1958, s.10
519
Türeyen, a. g. m., s.10
Pazar Postası │ 211
520
Doğan Hızlan, “Bir Anışın Düşündürdüğü”, Pazar Postası, S. 1, 4 Ocak 1959, s.11
521
Hızlan, a. g. m., s.11
212 │ Ferhat Korkmaz
522
İsimsiz, “Aç Bezirgânbaşı, Aç, Aç, Aç...”, Pazar Postası, S. 10, 9 Mart 1958, s.7
Pazar Postası │ 213
İlhan Geçer’i mi, Şahin Kayadil’i mi, Nesrin Mavi’yi mi? Yoksa
Hasan Şimşek’i, Özker Yaşın’ı, Başaran’ı mı? Ama kimleri? Fazıl
Hüsnü Dağlarca, Behçet Necatigil gibi iki değerli sanatçı dışında,
eski kuşak yazarları bakımından da Varlık dergisi bir sanat
<<Darülacezesi>> durumunu almadı mı? Ve Bay Yaşar Nabi bütün
523
bunları görmüyor mu?”
Muzaffer Erdost da 11 Mayıs 1958’de çıkan yazısında, Varlık
dergisinin İkinci Yeni hareketine karşı tutumunu eleştirir. Varlık
dergisinin Nisan 1958 sayılı nüshasında “İkinci Yeni mi? Öyle bir
şeyden haberimiz yok. Hem yenilikleri rakamlarla adlandırmanın
gülünçlüğünü anlamıyor musunuz?” ifadeleri ile Varlık dergisinin
Mayıs 1958 sayısında “Bir zamandır şiir alanında üzerinde bir hayli
524
söz edilen şu ikinci yeni hareketi...” ifadelerinin çelişki
yarattığını belirten Erdost, dergi sorumlusunun İkinci Yeni şiirini
bildiğini; ancak bilmezlikten gelerek aşağılamaya, küçümsemeye
çalıştığını dile getirir.
Pazar Postası’nda gerek yayımlanan şiirlerle gerekse de
yayımlanan yazılarla bugün edebiyatımızda kabul edilen İkinci
Yeni şiirinin kurulması sağlanmıştır. Varlık, Dost gibi yenilik
karşıtı olan dergilerin tutumları dikkate alındığında, Pazar
Postası’nın yeni şiire kucak açması, edebiyat tarihimizdeki
sarsılmaz yerini almıştır. Pazar Postası sayfalarını yalnızca yeni
şiiri destekleyen yazılara ayırmamıştır. Şiir hakkında her türden
görüşün demokrasi havası içinde tartışıldığı yer olması dolayısıyla
Türk edebiyat tarihindeki önemli yerini kuvvetlendirmiştir.
Her ne kadar, hareketin ismi Pazar Postası’nda konmamışsa
da, İkinci Yeni ile ilgili tartışmaların en kapsamlı şekliyle yapıldığı
yer yine Pazar Postası’dır. Özellikle Muzaffer Erdost’un 1957 yılına
kadar savunusunu tek başına yaptığı yeni şiir hakkında açılan
soruşturma sonrasında, İkinci Yeni her türden yazar ve şairimizin
ortak sorunu haline gelmiştir.
Yeni şiirle ilgili olarak Pazar Postası sayfalarında, en çok dilde
deformasyon, şiirde biçim, anlam gibi konular üzerinde
durulmuştur. Yazar ve şairlerimiz adı geçen konularda Pazar
Postası sayfalarında kesinlikle bir anlaşma içine girmemişlerdir.
Bu durum, gazetenin sanata bakış açısının genişliği ve şiirimizde
523
Redif, “Manevî Faiz”, Pazar Postası, S. 16, 20 Nisan 1958, s.9
524
Muzaffer Erdost, “Afedersiniz”, Pazar Postası, S. 19, 11 Mayıs 1958, s.9
214 │ Ferhat Korkmaz
C. Öykü
529
İlhan, “Hareketçi Bir Realizm”, Pazar Postası, S. 66, 11 Mayıs 1952, s.6
530
İlhan, “Hikâyemizin geçirdiği buhran: Eski kafa, eski kılık”, Pazar Postası, S. 58, 16 Mart
1952, s.6-12
531
İlhan, “Hikâyemizin geçirdiği buhran: Kültürsüz hikâye”, Pazar Postası, S.57, 9 Mart
1952, s.6-8
532
İlhan, a. g. m., s.6
218 │ Ferhat Korkmaz
533
Muzaffer Erdost, “Dolu-Boş”, Pazar Postası, S. 25, 17 Haziran 1956, s.7
534
Muzaffer Erdost, “Dolu-Boş”, Pazar Postası, S. 25, 17 Haziran 1956, s.7
Pazar Postası │ 219
540
Öz, “Canlı Kişiler”, Pazar Postası, S. 38, 16 Eylül 1956, s.7
541
Fethi Naci, “Gerçeği Zorlamak”, Pazar Postası, S. 33, 17 Ağustos 1958, s.7
542
Orhan Duru, “Gereği II”, Pazar Postası, S. 26, 30 Haziran 1957, s.6
Pazar Postası │ 221
543
Orhan Duru, “Çıkmaz II”, Pazar Postası, S. 1, 4 Ocak 1959, s.9
222 │ Ferhat Korkmaz
547
Karasu, a. g. m., s.6
224 │ Ferhat Korkmaz
548
Karasu, a. g. m., s.6
549
Karasu, a. g. m., s.6
550
Erdal Öz, “Hikâyenin Kovaladığı Şiir”, Pazar Postası, S. 16, 20 Nisan 1958, s.8
551
Alper Tuna, “Ece Ayhan ile Fayton”, Pazar Postası, S.12, 17 Mayıs 1959, s.11-16
552
Ülkü Tamer, “Kalde Suyu”, Pazar Postası, S. 24, 16 Haziran 1957, s.7-10
553
Selahattin Şimşek, “Hikâye: Misafir Leylek”, Pazar Postası, S. 6, 29 Mart 1959, s.12
Pazar Postası │ 225
554
anlatmaktadır. Bülent Habora da “Sinek Ya da Put Perisi” adlı
öyküsünde, Tanrı I, Tanrı II, Tanrı III ve Tanrı IV’ün aralarında
tabiat olaylarına ilişkin konuşmalarına yer verir.
Türk öykücülüğünün yenileşmesinde yabancı yazarların
etkisini unutmamak gerekir. Pazar Postası’nda, özellikle Edgar
Allen Poe ve Franz Kafka’nın kimi fantastik öyküleri çevrilerek
yayımlanmıştır. Edgar Allen Poe’nun Vedat Üretürk tarafından
555
çevrilen “Gölge” adlı öyküsünde bir ölünün durumu ve bir
gölgenin ölünün etrafında dolaşması anlatılmıştır. Franz Kafka’nın
556
Aydın Varda tarafından çevrilen “Bir melezleme” adlı
öyküsünde de öykü karamanının yarı kedi ve yarı kuzu olan baba
yâdigarı hayvanı söz konusu edilmektedir.
Muammer Yaşar, “Beş Kuruş” adlı öyküsünde insan zihninin
parçalanmışlığını seçtiği sözcüklerle gerçeküstü ögelere de yer
vererek yansıtır: “Bütün ümidiyle istediği şeylere kavuşmak
istiyen bu adam her şeyi yapabilir. Hatta birisini de öldürebilir ve
o öldürdüğü kimsenin kanı bu bulvara akabilir. Çünkü
damarlarında dolaşan beş kuruş, onu uzaklara fırlatmağa hazır bir
füze gibi kışkırtıp duruyor. Bu beş kuruş olmasa iş kolay. Bu adam,
namusunla gidebilir. Gecenin dost yanaklı yüzü onu
saklayıverecek. Ama olmuyor işte... Eyvah meteoru kaçırdı. Biraz
evvel paltosunun iç cebinde tuttuğu meteor birdenbire
fırlayıverdi. Adam, arkasından koşacak... Tutamaz gibi geliyor
bana.... Beynimin yarısı, görmediğim kısmı anlatıyordu. Ben,
meteorun kaçışını haber alınca işi anladım. Hemen beynimin
557
yarısını geri aldım. Yoksa o da adamın arkasından koşacaktı.”
Söz konusu öyküde, cebinde beş kuruş olan ve bilinçaltı
sayıklamalarına yer veren kahramanın, ay çarpması sonucu ölmesi
anlatılmaktadır.
Ferit Edgü, Joyce’un bilinç akımı tekniğini kullandığı “Düş” adlı
öyküsünde iki sevgilinin birbirlerine bakış açılarına yer verir.
554
Bülent Habora, “Hikâye: Sinek Ya da Put Perisi”, Pazar Postası, S. 17, 21 Haziran 1959,
s.14
555
Edgar Allen Poe, “Gölge”, (Çev.Vedat Üretürk), Pazar Postası, S. 27, 7 Temmuz 1957,
s.9-11
556
Franz Kafka, “Bir melezleme”, (Çev. Aydın Varda), Pazar Postası, S. 52, 28 Aralık 1958,
s.15
557
Muammer Yaşar, “Beş Kuruş”, Pazar Postası, S. 22, 27 Mayıs 1956, s.8
226 │ Ferhat Korkmaz
Edgü, çizdiği dekorda, düş ve gerçeği içi içe verir. Öyküde, öykü
kahramanı gerçekle düşü birlikte yaşadığını şu sözlerle ifade eder:
“Karanlık yoldayım. Ağaçlara çarpıyorum. Otomobiller,
558
tramvaylar, otobüsler beni ezmek için çevremde dört dönüyor.”
Adnan Işık, “Gölgesiz” adlı öyküsünde, bilinçaltı
konuşmalarına yer verir. Öykü kahramanı gölgesiyle
konuşmaktadır: “Gece <<kim beni makasla kırpmış?>> dedi.
Öncekiler gibi. Uzak, yakını boğuyordu. Böyle mi olacaktık?
Ağacın dalları asılanlarla doluydu. Yaşamamızın nedenlerini, bir
bir, sallandırdım. Yürüdüğüm küçük cadde, büyük sokaklara
açılıyordu. Evet! Sokak, caddeden büyük olmayı istiyordu hep
yanımızda mıydı? Sonradan mı geldi? Bilmiyorum. Elleri
cebimdeydi. Gece kurşuna dizilecek bir karanlığı getirmişti. <<Ben
azalıyorum.>> dedi, <<ot bile toprakla anlaşamıyor, soluyor.>>
Yürümüyorduk. Kent arkamızda kaldı. Önümüzde diye
yazabilirdim de. Bulunduğumuz yerin hiç eğrisi yoktu. Doğa
559
burada eğri olmaktan usanmış.”
Orhan Duru’nun “Büyük otobüsteki küçük adam iki defa büyük
otobüsteki küçük adam” adlı öyküsünde, kapalılığı denemesi yeni
şiirin öyküye ne kadar etkidiğini ortaya koyması açısından
önemlidir. Bu öyküde, Küçük Adam adlı öykü kahramanının
bindiği otobüste şoförden kaynanasını öldürmesini istemesine yer
verilir. Küçük Adam, otobüs şoförüyle kaynanasını kimin
öldüreceğini belirlemek için poker oynar ve kazanır. Ancak,
şoförün uyuması sonucunda otobüs şarampole yuvarlanır ve
Küçük Adam ölür. Öyküde deformasyona yer verilmesi
bakımından da şu ifadeler dikkat çekicidir: “<<Şoför, şoför!>> diye
bağırıyor küçük adam.<<Lan, şoför, kereste, nerdesin koş, boya
kazanımız taşacak.>> diye bağırıyor küçük adam, pis bitli ve
sarımsaklı elleriyle burnunu karıştırarak. Küçük adamın saçları
var: keten ve kenevir, gözleri var: mavi ve inek, burnu var: büyük
ve patlıcan, çenesi var: yuvarlak ve iki pi re kare, kulakları var:
560
kepçe ve çorba, boynu var: ince ve giyotin. Küçük adam böyle.”
Orhan Duru, “Darağacı Arayan Adam” adlı öyküsünde yukarıda
belirttiğimiz tavrını sürdürür. Burada ise kendini asarak intihar
558
Ferit Edgü, “Hikâye: Düş”, Pazar Postası, S. 37, 9 Eylül 1956, s.9
559
Adnan Işık, “Kısa Hikâyeler: Gölgesiz”, Pazar Postası, S. 23, 8 Haziran 1958, s.10
560
Orhan Duru, “Büyük otobüsteki küçük adam iki defa büyük otobüsteki küçük adam”,
Pazar Postası, S. 52, 28 Aralık 1958, s.14
Pazar Postası │ 227
561
Orhan Duru, “Hikâye: Darağacı Arayan Adam”, Pazar Postası, S. 3, 18 Ocak 1959, s.11
562
Duru, “57’de Hikâyeciliğimiz”, Pazar Postası, S. 2, 12 Ocak 1958, s.6
563
Muzaffer Erdost, “Bir Hikâye Anatomisi Kurmak”, Pazar Postası, S. 26, 29 Haziran
1958, s.8
228 │ Ferhat Korkmaz
564
Ferit Edgü, “Nato Mermer”, Pazar Postası, S. 32, 10 Ağustos 1958, s.10
565
Edgü, a. g. m., s.10
Pazar Postası │ 229
566
Cemalettin Aykın, “Hikâye Üzerine Düşünceler: Hikâyenin Öğeleri”, Pazar Postası, S.
45, 9 Kasım 1958, s.12
567
Turan Ceyhun, “İncelemeler: Modern Hikâye Üzerine”, Pazar Postası, S. 12, 17 Mayıs
1959, s.13
230 │ Ferhat Korkmaz
568
Ceyhun, a. g. m., s.13
569
Orhan Kemal, “Notlar: Eleştirme Üzerine”, Pazar Postası, S. 13, 24 Mayıs 1959, s.9
570
Aziz Nesin, “sanat hikâyesi”, Pazar Postası, S. 28, 13 Temmuz 1958, s.7
571
Nesin, a. g. m., s.7
Pazar Postası │ 231
572
Erdoğan Tokmakçıoğlu, “Sanat Hikâyesi ve gerekli bir açıklama”, Pazar Postası, S. 37,
14 Eylül 1958, s.10-11
573
Aziz Nesin, “Genç Hikâyeci”, Pazar Postası, S. 40, 5 Ekim 1958, s.7
232 │ Ferhat Korkmaz
577
Ölmez, a. g. m., s.11
578
Erdoğan Tokmakçıoğlu, “Kısa Hikâye Buhranı”, Pazar Postası, S. 23, 8 Haziran 1958,
s.11-12
579
Orhan Duru, “Gereği...”, Pazar Postası, S. 25, 23 Haziran 1957, s.6
580
Muzaffer Erdost, “Roman mı Hikâyeci mi”, Pazar Postası, S. 29, 28 Temmuz 1957,
s.7-10
234 │ Ferhat Korkmaz
581
Orhan Duru, “Sırası Gelmişken”, Pazar Postası, S. 22, 2 Haziran 1957, s.6
582
Duru, a. g. m., s.6
583
Duru, a. g. m., s.6
Pazar Postası │ 235
584
Tevfik Çavdar, “Vüs’at O. Bener Yeni Yaşamalar Peşinde”, Pazar Postası, S. 38, 29 Eylül
1957, s.10-11
585
Çavdar, “Yaşamasızın Yitik İnsanları”, Pazar Postası, S. 39, 6 Ekim 1957, s.7
236 │ Ferhat Korkmaz
586
Cengiz Çelikten, “ ‘Yaralı hayvan’ın dili”, Pazar Postası, S. 43, 3 Kasım 1957, s.7-11
587
M. Rana, “Dergiler arasında: Dereden Tepeden”, Pazar Postası, S. 45, 17 Kasım 1957,
s.7
588
Muzaffer Erdost, “K.nın Ettiği”, Pazar Postası, S. 1, 1 Ocak 1956, s.7-11
589
M.E (Muzaffer Erdost), “Tarık Dursun K.”, Pazar Postası, S. 34, 1 Eylül 1957, s.10
Pazar Postası │ 237
590
Güner Sümer, “Havadan Sudan”, Pazar Postası, S. 24, 10 Haziran 1956, s.10
591
Halis Acarı, “İnceleme: Ferit Edgü’nün Tedrginliği I: Ülkülü Dönem”, Pazar Postası, S.
49, 15 Aralık 1957, s.7-11
592
Acarı, “İnceleme: Ferit Edgü’nün Tedrginliği I: Ülkülü Dönem”, Pazar Postası, S. 50, 22
Aralık 1957, s.7-11
593
Acarı, “İnceleme: Ferit Edgü’nün Tedrginliği II: Ülküsüz Dönem”, Pazar Postası, S. 51,
29 Aralık 1957, s.7-11
238 │ Ferhat Korkmaz
594
Halis Acarı, “İnceleme: Ferit Edgü’nün Tedrginliği II: Ülküsüz Dönem”, Pazar Postası, S.
1, 5 Ocak 1958, s.7
595
Acarı, “İnceleme: Ferit Edgü’nün Tedirginliği”, Pazar Postası, S. 3, 19 Ocak 1958, s.7-12
596
Orhan Kutlugil, “Kaçkınlar”, Pazar Postası, S. 14, 31 Mayıs 1959, s.15
Pazar Postası │ 239
597
Kutlugil, a. g. m., s.15
598
Osman Mazlum, “Buyrukçu’nun Acısı”, Pazar Postası, S. 6, 9 Şubat 1958, s.12
599
Bilge Karasu, “Yazar-Okurun Defteri: Acı’ya Değgin”, Pazar Postası, S. 7, 16 Şubat
1958, s.6
600
Ferit Edgü, “Sait Faik’in Çevresinde”, Pazar Postası, S. 20, 18 Mayıs 1958, s.9
240 │ Ferhat Korkmaz
601
Edgü, “Sait Faik’in Çevresinde II”, Pazar Postası, S. 22, 1 Haziran 1958, s.8
602
Ferit Edgü, “Sait Faik’in Çevresinde”, Pazar Postası, S. 23, 8 Haziran 1958, s.7
603
Mustafa Şerif Onaran, “Hikâyede”, Pazar Postası, S. 25, 22 Haziran 1958, s.7
604
Ahmet Oktay, “Bunaltı’nın Çevresinde”, Pazar Postası, S. 48, 30 Kasım 1958, s.10
Pazar Postası │ 241
605
isyanla doğaya, kendini ayırdığı topluma atılmaya çalışıyor.”
diyen Oktay, eserden yaptığı kimi alıntılarla ifade ettiği görüşleri
ispat etmeye çalışır.
Bunaltı’nın Jean Paul Sartre’ın romanıyla aynı adı taşımasına
rağmen farklı olduğunu dile getiren Oktay, “Bunaltı bir özentinin
ürünü olmadığı gibi, kötümser ve gerici bir yapıt da değildir. (...)
Bunaltı bir düşünme ürünüdür. Bildirisi ve derinliği vardır. Biçimci
ve günlük yenilik kaygularından kurtulmuş, sağlam düşünce
temellerine, insancı özlere ve çok güzel bir anlatıya yaslanmış bir
606
kitaptır.” der.
Ahmet Oktay, daha sonra kaleme aldığı bir yazıda, Demir
Özlü’nün öykülerinin biraz kapalı ve buruk olduğunu dile getirir.
Özlü’nün Flaubert gibi üslûpçu olduğunu, öykülerinde bir aydının
607
tedirginlik ve kuşkularına yer verdiğini dile getirmektedir.
Bülent Habora, “Bırakılmış Biri” adlı yazısında, Orhan
Duru’nun Bırakılmış Biri adlı öykü kitabına ilişkin görüş ve
değerlendirmelere yer veriir. Orhan Duru’nun öykülerinin
çoğunda kısa cümleler kullandığını, öykülerinde ele aldığı
konularla bilinen yanlışları düzelttiğini, dil bakımından eski
öykülerinden ayrıldığını belirten Habora, öykülerdeki
kahramanların birbiriyle çarpıştıklarını, düzgün ve normal
olmadıklarını, karmaşa yaşadıklarını; fakat öykülerde kişiler
608
üzerinde önemle durulduğu ifade eder.
Cemalettin Aykın, Orhan Duru’nun Bırakılmış Biri adlı öykü
kitabını eleştiren bir yazı kaleme alır. Aykın, Duru’nun bu eseriye,
gelişim aşamalarını sessizce atladığını ve güven verici bir eser
ortaya koyduğunu belirtmektedir. Kitabın on sekiz öyküden
oluştuğunu, biçim yönünde çeşitliliğinin kitabı bütünlükten
yoksun kıldığını, bölünlü bir düzenin okuyucuyu daha olumlu
etkileyeceğini savunan Aykın, eser hakkında şu görüşlere yer verir:
“Bırakılmış Biri kuşağımızın bunaltısını, inançsız kişinin
yalnızlığını anlatıyor. Yazar, düşünsel bir temele dayanmıyor
görünse de gerçek böyle. İç yapıları ile hasta, toplumsal sorunlarla
605
Oktay, a. g. m., s.10
606
Oktay, a. g. m., s.10
607
Ahmet Oktay, “Demir Özlü”, Pazar Postası, S. 36, 15 Eylül 1957, s.10
608
Bülent Habora, “Kitaplar: Bırakılmış Biri”, Pazar Postası, S. 9, 26 Nisan 1959, s.12
242 │ Ferhat Korkmaz
609
Cemalettin Aykın, “Bırakılmış Biriyle Gelenler”, Pazar Postası, S. 14, 31 Mayıs 1959,
s.11
610
Aykın, a. g. m., s.11
611
Aykın, a. g. m., s.11
612
Turhan Gürkan, “Bir Dergi üzerine...”, Pazar Postası, S. 73, 13 Temmuz 1952, s.7
613
A. Z., “Dergiler arasında”, Pazar Postası, S. 20, 13 Mayıs 1956, s.7
614
Muzaffer Erdost, “Topal Koşma”, Pazar Postası, S. 28, 8 Temmuz 1956, s.6-11
615
Erdal Öz, “Topal Koşma’nın Özü”, Pazar Postası, S. 34, 19 Ağustos 1956, s.7-11
Pazar Postası │ 243
D. Roman
616
Orhan Duru, “Yetenek”, Pazar Postası, S. 23, 3 Haziran 1956, s.7-11
Pazar Postası │ 245
617
Baki Kurtuluş, , “Son devir edebiyatımıza toplu bir bakış 1: Önce”, Pazar Postası, S. 36,
2 Eylül 1956, s.3
618
Kurtuluş, “Son Devir Edebiyatımıza Toplu Bir Bakış 7: Hüseyin Rahmi Gürpınar”, Pazar
Postası, S. 46, 11 Kasım 1956, s.6-11
619
Kurtuluş, “Yenilerde Roman”, Pazar Postası, S. 77, 10 Ağustos 1952, s.6
246 │ Ferhat Korkmaz
620
Kurtuluş, a. g. m., s.6
621
K. Headens, “Roman ve Romancı”, (Çev. İsimsiz), Pazar Postası, S. 50, 9 Aralık 1956,
s.6-11
622
Tevfik Bozkır, “Dereden Tepeden”, Pazar Postası, S. 58, 16 Mart 1952, s.7
623
Bozkır, a. g. m., s.7
Pazar Postası │ 247
624
Tevfik Çavdar, “Orhan Kemal ile Roman Üstüne”, Pazar Postası, S. 17, 27 Nisan 1958,
s.14
625
Çavdar, a. g. m., s.14
248 │ Ferhat Korkmaz
büyük bir talihimiz var. Yokuş aşağı kaydığımı duydum mu, bir
filme başlarım. Siz de kalıbınızın içinde tedirginlik duymağa
başladınız mı, bir roman yazıyorsunuz. Böylece; kişisel ilâcımızı
bulmuş olduğumuzdan, ne ruh hekimlerini gereksinirsiniz ne de
psikanalistleri...>> Omzuma vurarak şu sözleri ekledi: <<İşin
626
güzeli, bize bunun için para vermeleridir.>>” Simenon, Au Pont
des Arches adlı romanını yazarken Chaplin’in ifade ettiği bu
görüşlerinden hareket ettiğini vurgular.
Romanın insanların olay dinleme isteğine seslendiğini ve
evreni tanıma isteğinin bir parçası olduğunu tarihsel süreci de göz
önünde tutarak anlatan Georges Simenon, insanlığın tarihsel
627
anlatı geleneğinin gelişimine vurgu yapar.
Georges Simenon, insanın Tanrı’ya bakışı ve kendi zayıflığını
fark etmesiyle kendi tarihini ve efsanesini oluşturma yoluna gittiği
ifade eder. Tanrı’nın, insanoğlunu benzeri olarak yarattığını ve
doğaya egemen kıldığını dile getiren Simenon, edebiyatın ilkel
çağlarda Tanrı’nın öfkesini yumuşatmak için söylenmiş kutsal bir
şarkı, bir destan olduğunu dile getirir. Simenon, insanların
kendilerini zamanla, Tanrı’yla özdeşleştirdiğini ve Tanrı gibi saygı
gösterilmesi gerektiğine inandığını; böylece insanın kendi
öyküsünü yaratma ihtiyacı içine girdiğini belirtir. İnsanlığın
tarihsel dönüşümler ve gelişimler ışığında serüvenini anlatan
Simenon, romanın tarihsel gelişimini ise şöyle aktarır: “Aşk
yüzünden canına kıyan öteki delikanlılardan pek başka olmayan –
bir delikanlı, geçen yüzyılın başında, yığınla okuru ağlatacak; bu
örnek karşısında kendinden geçen binlerce delikanlı, canlarına
kıyacaklardır. Okurların, açgözlü bir taşralının Paris’teki
maceralarına, bir bankacının kurnazlıklarına, yaşlı bir pintinin
dramına ilgilenmeleri istenecek, sonunda, hapisten kaçmış bir
mahkûmu bir roman kahramanı haline getirmekten
çekinilmeyecektir. Birkaç yıl sonra, pek adi bir fahişenin adı, bir
kitabın da adı olacaktır. Piramid tuzla buz olmuştur. Artık kölelik,
sertlik olmadığı gibi, derisinin rengi yüzünden bir zamanlar
626
Georges Simenon, “Kişioğlunun Romanı”, (Çev. Bilge Karasu), Pazar Postası, S. 52, 28
Aralık 1958, s.11
627
Simenon, “Kişioğlunun Romanı II”, (Çev. Bilge Karasu), Pazar Postası, S. 1, 4 Ocak
1959, s.14-16
Pazar Postası │ 249
628
Simenon, “Tanrıların Efsanesinin Yarattıktan Sonra, Kişioğlu Kendi Romanını Yazıyor III
”, (Çev. Bilge Karasu), Pazar Postası, S. 3, 18 Ocak 1959, s.16
629
Simenon, “Roman Kahramanı Arayan Bir Kuşak”, (Çev. Bilge Karasu), Pazar Postası, S.
6, 29 Mart 1959, s.13-16
630
Leonard Lehman, “Çağdaş Kahramanlar”, (Çev. Zeynep Güre), Pazar Postası, S. 5, 22
Mart 1959, s.10
250 │ Ferhat Korkmaz
631
suçlar.” şeklindeki görüşlerini aktaran Seyda, en soyut olarak
düşünülen eserin somut yanlarının olduğunu ve “sanat sanat
içindir” anlayışını benimseyen sanatçıların da toplumla mutlaka
ilgiler kurduğunu belirtir. Hikmet Dizdaroğlu’nun M. Sünullah
Arısoy’un Karapürçek adlı romanını değerlendirirken, şair olan bir
sanatçının roman da yazabileceği yönündeki görüşlerine
katıldığını belirtir. Sanatçının ayrı türlerde eser vermesinin
nedenleri üzerinde de durur. Ona göre, birinci neden, sanatçının
tek türle geçinememesi ve bu yüzden farklı türlerde de eser
vermeye yönelmesi, ikinci neden ise sanatçının kendi doğrularını
anlatmak için daha geniş ortamlara yayılmak istemesidir.
Pazar Postası’nda roman konusunda yaşanan tek tartışma
Yusuf Atılgan’ın Aylak Adam adlı romanı üzerinedir. Aylak Adam
romanı üzerine ilk yazıyı Fethi Naci kaleme alır. “Aylak adam
632
üzerine: Zamanımızın Kahramanı” adlı yazısında, Yusuf
Atılgan’ın Aylak Adam adlı romanının incelemesine ve
değerlendirmesine yer verir. Aylak Adam’ın Lermantov’un
romanını hatırlattığını, hem Türk hem de Batı edebiyatlarında sık
işlenilen bir konuyu işlediğini belirtir. Romanın okuyucuyu
şaşırtacak kadar ustaca yazıldığını dile getirir, romanın “zamanın
633
kahramanı” örneğini yansıttığını ifade eder. Romanın
üslubunun orijinal olduğunu vurgulayan Fethi Naci, Atılgan’ın söz
konusu romanında dilini ustaca kullandığını belirtir. Romanda,
yer yer göze çarpan dil, anlatım ve mantık yanlışları olduğunu da
anlatan Fethi Naci, bu yanlışlarla ilgili örneklere de yer verir.
Romanın genç aydın tipini yansıttığını vurgulayan yazar,
romancının yer yer araya girdiğini de dile getirir. Romanın bildirisi
üzerinde de duran yazar, Aylak Adam romanında kahramanın
kurtuluşuna yer verilmediğini; böylelikle okuyucuya roman
üzerinde düşünme olanağının verildiğini belirtir.
Muzaffer Erdost, Fethi Naci’nin Pazar Postası’nda yayımlanan
“Aylak adam üzerine: Zamanımızın Kahramanı” adlı yazısı üzerine
634
“Aylak Adam Romanı Üzerine Tartışma” başlıklı yazısını kaleme
631
Mehmet Seyda, “San’atçı’nın Yayılması”, Pazar Postası, S. 5, 22 Mart 1959, s.15
632
Fethi Naci, “Aylak adam üzerine: Zamanımızın Kahramanı”, Pazar Postası, S. 7, 5 Nisan
1959, s.9-16
633
Naci, a. g. m., s.9
634
Muzaffer Erdost, “Aylak Adam Romanı Üzerine Tartışma”, Pazar Postası, S. 11, 10
Mayıs 1959, s.12
252 │ Ferhat Korkmaz
638
Pazar Postası’nda kimi romanların eleştirisi birden fazla yazar tarafından yapılmıştır.
Söz konusu eleştiri yazılarını göstermek açısından eleştirisi birden fazla olan romanların
adlarını yeniden yazdık.
639
Yaşar Yula, “Tetkikler:İkinci Kitabı”, Pazar Postası, S. 60, 30 Mart 1952, s.2
640
İ. S. (İlhami Soysal), “İnce Memed”, Pazar Postası, S. 6, 5 Şubat 1956, s.6-11
641
M. Aydoğan, “Kitap Eleştirmesi: Yeşilkaya Savcısı”, Pazar Postası, S. 45, 4 Kasım 1956,
s.10
642
Aytekin, Halil, “Kitap Eleştirmesi: Teneke”, Pazar Postası, S. 9, 24 Şubat 1957, s.10-11
643
Halil Aytekin, “Sağırdere”, Pazar Postası, S. 11, 10 Mart 1957, s.10
644
Aytekin, “Sağırdere”, Pazar Postası, S. 12, 17 Mart 1957, s.10
645
Muzaffer Erdost, “K.da yeni bir şey yok”, Pazar Postası, S. 30, 4 Ağustos 1957, s.7
646
Halis Acarı, “Tek Camlı Gözlük”, Pazar Postası, S. 32, 18 Ağustos 1957, s.6-11
647
Tevfik Çavdar, “Bırak dizinde ağlıyayım”, Pazar Postası, S. 51, 29 Aralık 1957, s.7-10
648
Dursun Akçam, “Sarı Traktör”, Pazar Postası, S. 15, 13 Nisan 1958, s.12
649
Ö. F. Toprak “Sarı Traktör”, Pazar Postası, S. 22, 1 Haziran 1958, s.10
650
Fethi Naci, “Sarı Traktör’ün Düşündürdükleri”, Pazar Postası, S. 31, 3 Ağustos 1958,
s.7-8
651
Ömer Faruk Toprak, “Destan Diline Yatan Roman”, Pazar Postası, S. 34, 24 Ağustos
1958, s.10
652
İhsan Atar, “Havada Bulut Yok”, Pazar Postası, S. 38, 21 Eylül 1958, s.9
653
S. N. Özerdim, “Kitaplar Kütüphaneler: Maceralı kitaplar ”, Pazar Postası, S. 39, 28
Eylül 1958, s.10
654
Ahmet Oktay, “Bunaltı’nın Çevresinde”, Pazar Postası, S. 48, 30 Kasım 1958, s.10
655
Fethi Naci, “Eleştiri: Gün Görmeyen Sokak”, Pazar Postası, S. 49, 7 Aralık 1958, s.9-10
656
Naci, “Bilgiden Öte”, Pazar Postası, S. 50, 14 Aralık 1958, s.10
254 │ Ferhat Korkmaz
657 658
Tahir) , Aylak Adam (Yusuf Atılgan) ve İnsan Kurdu (Tarık
659
Dursun K.) .
Pazar Postası’nda resim, şiir ve tiyatro gibi sanat ve edebiyat
dallarında Batı’daki gelişmeler takip edildiği kadar romanda da
takip edilmiştir. Özellikle yabancı dil bilmeyen romancılarımızın
Batı romanı hakkında bilgi sahibi olması istenmiş ve Modern-
Batılı romanın ana yönelimleri konusunda da fikir edinmesi
sağlanmıştır.
Gaetan Picon’un Halis Acarı tarafından Türkçeye çevrilen
660
“Albert Camus” adlı yazıda, Camus’nün La Mythe de Sisyphe adlı
eseriyle kendini tanıttığı ve La Peste ile ününü pekiştirdiği ifade
edilir. Picon, Camus’nün romansı muhayyileden yoksun olduğunu
savunur. Camus’nün Yabancı’sının öykü olduğunu belirten Picon,
eserlerindeki konuların birbiriyle aynı olduğunu dile getirir. Ancak
Camus’nün düşünceleriyle kendine özgü olduğunu ve bu anlamda
yeni olduğunu vurgulayan Picon, “Düğünler’deki düşüncelerden
çok bir üslupçuyu sağlık verir bize. Yabancı, bir romandan ziyade,
bir sanatçıyı koyar önümüze. Modern sanatçının dille yaptığı
kavgaya boş verir Camus. Ona bakarsanız, yeni bir dil kurmak
değildir bahis konusu olan; eski dili bütün olgunluğu içinde
kullanmak, onu yeni duyarlık değerlerine bağlamak bahis
konusudur. Görüyorsunuz ki isyancı Camus, dil alanında
denenmiş aletlerin mirasını bağrına basan bir bilgedir sadece.
Zaten Camus’nün asıl hüneri klasik biçimin olgunluğunu
çok modern bir duyarlıkla beslemesi, birleştirmesidir. Denebilir ki,
çağdaş insana sahip olduğu efsüanevi (mythique) anlatışı vermek
661
şerefi ona aittir.” der.
François Sagan adlı genç bir felsefe öğrencisinin yazdığı
Bonjour Tristesse adlı romanının pek çok ülkede en çok satılan
kitaplar arasında yer alması üzerine Pazar Postası’nda kimi yazılar
657
Orhan Kutlugil, “Kitaplar: Köyün Kamburu”, Pazar Postası, S. 7, 5 Nisan 1959, s.12
Kutlugil, “Kitaplar arasında: Dünyanın en güzel arabistanı”, Pazar Postası, S. 5, 22 Mart
658
1959, s.10-16
659
Kutlugil, “Kınar Hanım’ın Denizleri”, Pazar Postası, S. 9, 26 Nisan 1959, s.12
660
Gaetan Picon, “Albert Camus”, (Çev. Halis Acarı), Pazar Postası, S. 43, 3 Kasım 1957,
s.12-11
661
Picon, a. g. m., s.12
Pazar Postası │ 255
662
Vedat Ünal, “Bonjour Tristesse”, Pazar Postası, S. 46, 11 Kasım 1956, s.7
663
Andre Bourin, “Yabancı Sanatçıları Tanıyoruz: Sagan ile Konuşma”, (Kısaltarak Çev.
Halis Acarı), Pazar Postası, S. 45, 17 Kasım 1957, s.12
664
Maurice Nadeau, “Sagan Üstüne”, (Çev. Halis Acarı), Pazar Postası, S. 46, 24 Kasım
1957, s.8
256 │ Ferhat Korkmaz
665
M. de Saint Pierre, “Soruşturma: Romancı zamanını yansıtmalı mı?yansıtmak zorunda
mı? I”, (Çev. Halis Acarı), Pazar Postası, S. 47, 1 Aralık 1957, s.7
666
İsimsiz, “Faulkner Japonya’da”, (Çev. Fethi Naci), Pazar Postası, S. 1, 4 Ocak 1959, s.10
Pazar Postası │ 257
667
Yusuf Kars, “Yusuf Kars’ın Gözüyle Ernest Hemingway”, (Çev. Alâeddin Bilgi), Pazar
Postası, S. 8, 23 Şubat 1958, s.7
668
Kars, a. g. m., s.7
669
İsimsiz, “Yabancı Dergilerde: Hemingway’le Bir Konuşma”, (Çev. Osman Mazlum, s.11,
Pazar Postası, S. 20, 18 Mayıs 1958
Halis Acarı, “Bir çevirmene mektup: Bir Cevap üzerine”, Pazar Postası, S. 37, 22 Eylül
670
1957, s.7-11
671
Maurice Nadeau, “Yeni bir yazar, Yeni bir eser: Bağımsız Yazar Daniel Anselme’in İlk
Romanı: İzin ‘La Permission’”, (Kısaltarak Çev. Halis Acarı), Pazar Postası, S. 40, 13 Ekim
1957, s.10-11
258 │ Ferhat Korkmaz
672
Gemisi (B. Traven) , İmparator Hadrianus (Marguerite
673 674
Yourcenar) ve Dünya Nimeti (Knut Hamsun) .
Pazar Postası gazetesinde Türk ve Batı romancılığı hakkında
kimi eleştiri ve inceleme yazıları kaleme alınmıştır. Bu eleştiri ve
incelemelerde, Türk romanının çağdaş kimliğini bulması gerektiği
savunulmuş; işlenen konularda romancılığımızın bir çıkmaza
doğru sürüklendiği uyarısında bulunulmuştur.
E. Türk Dili
672
Ali Karadede, “Ölüm Gemisi”, Pazar Postası, S. 7, 16 Şubat 1958, s.12
673
Bilge Karasu, “Yazar-Okurun Defteri: Hadrionus’un Andaçları’ndan”, Pazar Postası, S.
8, 23 Şubat 1958, s.6-11
674
Mustafa Şerif Onaran, “Okurken: Çalışmak”, Pazar Postası, S. 9, 2 Mart 1958, s.6-11
Pazar Postası │ 259
675
Sami Çelenk, “Ataç Ustamıza”, Pazar Postası, S. 9, 26 Şubat 1956, s.7-11
676
M. Sünullah Arısoy, “Dilimizi Araştıralım Derken”, Pazar Postası, S. 29, 15 Temmuz
1956, s. 6-11
677
Mustafa Şerif Onaran, “Ataç’a Saygı”, Pazar Postası, S. 4, 26 Ocak 1958, s.6
678
İsimsiz, “17 Mayıs 1957 Saat 14.45’de”, Pazar Postası, S. 20, 18 Mayıs 1958, s.7
679
Etem Ütük, “Ataç’ı Okurken”, Pazar Postası, S. 7, 5 Nisan 1959, s.11
260 │ Ferhat Korkmaz
680
1956 yılının başlarında, Muzaffer Erdost, Nurullah Ataç’ın Pazar Postası’na
yayımlanmak için gönderdiği yazıyı henüz basılmadan okur. Yazıda kendisinin
eleştirildiğini gören Erdost, aynı sayıda Ataç’a yanıt niteliğinde bir yazı kaleme alır.
Gazete basıldıktan sonra henüz yayımlanmamış bir yazıya matbaa aşamasında yanıt
veren Erdost’un tutumunun tartışma ve eleştiri üsullerine aykırı olduğunu belirten
Nurullah Ataç da Pazar Postası’yla olan her türlü ilişkisini keser.
681
S.Y. Baydar “Dilde Zevk”, Pazar Postası, S. 3, 18 Şubat 1951, s.7
682
Mecdut Mansuroğlu, “Gelişmiş Türkçe”, Pazar Postası, S. 7, 18 Mart 1951, s.9
683
Mansuroğlu, “Batı klasik dillerinden alınma terimlerimiz”, Pazar Postası, S. 12, 22
Nisan 1951, s.5
684
Mansuroğlu, “Tutulan ve tutulmıyan sözler”, Pazar Postası, S. 23, 8 Temmuz 1951, s.6
Pazar Postası │ 261
685
Mansuroğlu, “Gençlerimizin Türkçesi”, Pazar Postası, S. 25, 22 Temmuz 1951, s.2
686
Cevat Dursunoğlu, “Dil Kurultayı”, Pazar Postası, S. 27, 7 Temmuz 1957, s.1
687
A., “Dergiler arasında”, Pazar Postası, S. 3, 15 Ocak 1956, s.7-11
688
Prof. Dr. Macit Gökberk, “Dilimizdeki Huzursuzluk”, Pazar Postası, S. 5, 4 Mart 1951,
s.2
689
Füruzan Hüsrev Tökin, “Yine Dil Üzerine”, Pazar Postası, S. 33, 23 Eylül 1951
262 │ Ferhat Korkmaz
690
Baha Galip Tunalıgil, “Öz Dilimize Yönelme”, Pazar Postası, S. 11, 11 Mart 1956, s.7-11
691
Halis Cinlioğlu, “Dil devrimini nasıl yürütebliriz”, Pazar Postası, S. 48, 25 Kasım 1956,
s.3-11
692
Ümit Ölmez, “Büyük yaşantı”, Pazar Postası, S. 51, 16 Aralık 1956, s.7-12
693
Ölmez, “Dilin Evrimi”, Pazar Postası, S. 13, 24 Mayıs 1959, s.9-15
Pazar Postası │ 263
694
Muzaffer Erdost, “Özleşme, mutlu çoğunluk, bitli azınlık konusu değildir ”, Pazar
Postası, S. 11, 10 Mart 1957, s.6
695
Orhan Duru, “Kelimeler Deyimler”, Pazar Postası, S. 40, 13 Ekim 1957, s.6-11
696
Etem Ütük, “Atatürkçülük”, Pazar Postası, S. 44, 10 Kasım 1957, s.7
264 │ Ferhat Korkmaz
697
alfabesi olduğu görüşünü dile getirir. Kemal Yılmaz Aybar da,
Atatürkçü düşünce ve devrimlere aykırı yayım yapan gazete
yazarlarını eleştirir. Bazı yazarların, söylediklerinin Atatürk
devrimlerine uyup uymadığını düşünmeden dile getirdiklerini,
devrim sözünü alaya aldıklarını ve dil devrimine uygun
davranmadıklarını ifade eden Aybar, bu yazarların Atatürk
698
devrimlerine inanmadıklarını savunur.
Kurtuluş Savaşı’nın sona ermesiyle esas mücadelenin
başladığını anlatan Seyfettin Başçıllar, Türklerin tarihlerini bilmesi
ve dillerini yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarması
699
gerektiğini dile getirir. Atatürk’ün Osmanlı devletinden kalan
çeşitli anlayışların yıkılması gerektiğini tespit ettiğini ve bu yolda
çalışmalar yaptığını ifade eden Başçıllar, aynı yazısının devamında
Atatürk’ün Türkçenin arılaştırılması için birçok çalışmaya da
700
öncülük ettiğini vurgular.
701
İhsan Atar, “Dil Devrimi Nereye Gidiyor” adlı yazısında,
ibadetlerin Arapça yapılmasını eleştirir. Atar, Türkçe okunan
dualarda bile Arapça ve Farsça pek çok sözcüğe yer verildiğini dile
getirerek Türkçenin özleştirilmesi gerektiğini bildirir.
Dilde sadeleşmenin başarıya ulaşması için Türkçe düşünmek
gerektiği görüşü üzerinde Mustafa Şerif Onaran, yabancı
yazarlardan yapılan çevirilerde, anlamın kapalı olmasının farklı
düşünce biçimlerinden kaynaklandığını belirtir. Onaran, bu
durumun Türkçenin yetersiz oluşundan kaynaklanmadığını ifade
eder. Bir sözcüğün Osmanlıcası yerine Türkçesinin
kullanılmasının dilde özleşmeyi sağlamayacağını bildiren Onaran,
bu tutumun cümle içerisinde yamalama işlemi olarak görüleceğini
savunur. Dil devrimini savunan yazarlara büyük sorumlulukların
düştüğünü dile getiren Onaran, Nurullah Ataç’ın Türkçe
702
düşünmesiyle iyi bir örnek olduğunu vurgular.
Behzat Sinopluoğlu, “Devrimlere Saygı Gerek” adlı yazısında,
kimi dini kitaplarda kullanılan ağır dili eleştirerek Atatürk’ün Dil
697
İ. Nafiz, “Harf Devrimi”, Pazar Postası, S. 45, 9 Kasım 1958, s.4
698
Kemal Yılmaz Aybar, “Bir Takım Yazarlar”, Pazar Postası, S. 5, 22 Mart 1959, s.13
699
Seyfettin Başçıllar , “Atatürk, Tarih, Dil”, Pazar Postası, S. 45, 17 Kasım 1957, s.3-11
700
Başçıllar, “Atatürk, Tarih, Dil”, Pazar Postası, S. 46, 24 Kasım 1957, s.3
701
İhsan Atar, “Dil Devrimi Nereye Gidiyor”, Pazar Postası, S. 17, 27 Nisan 1958, s.3
702
Mustafa Şerif Onaran, “Türkçe Düşünmek”, Pazar Postası, S. 36, 7 Eylül 1958, s.8
Pazar Postası │ 265
703
Behzat Sinopluoğlu, “Atatürk Köşesi: Atatürk’e Karşı Ödevlerimiz”, Pazar Postası, S.26,
29 Haziran 1958, s.3
704
Mecdut Mansuroğlu, “Tarihimizde Türkçe Meselesi”, Pazar Postası, S. 6, 11 Mart
1951, s.5
705
M. Sünullah Arısoy,“Dilimizi Araştıralım Derken”, Pazar Postası, S. 29, 15 Temmuz
1956,s.6-11
266 │ Ferhat Korkmaz
706
Erdoğan Özeren, “Türkçemizi Zenginleştirmek”, Pazar Postası, S. 31, 3 Ağustos 1958,
s.11-12
707
Turhan Gürkan, “Yeni Bir Dergi ”, Pazar Postası, S. 78, 24 Ağustos 1952, s.7
708
O. K., “Geçmiş Nasıl Unutulur?”, Pazar Postası, S. 78, 24 Ağustos 1952, s.5
Pazar Postası │ 267
709
Muzaffer Erdost, “Deney Dilcikleri”, Pazar Postası, S. 2, 8 Ocak 1956, s.7
710
M. Rana, “Dergiler arasında”, Pazar Postası, S. 43, 3 Kasım 1957, s.6
711
A. Rıza Yalt, “Uydurma”, Pazar Postası, S. 6, 5 Şubat 1956, s.6
712
Yalt, “Dil Köşeciği: Örneğin”, Pazar Postası, S. 20, 13 Mayıs 1956, s.6
268 │ Ferhat Korkmaz
713
B. Kösemihal – Nurettin Şazi, “Ataç’ı dinlerken”, Pazar Postası, S. 15, 8 Nisan 1956,
s.6-11
714
İlhami Soysal, “Dergiler arasında”, Pazar Postası, S. 34, 19 Ağustos 1956, s.7
715
Prof. Dr. H. Nimetullah Öztürk, “Ayın Seçmeleri Makale: Bir Gericilik Örneği”, Pazar
Postası, S. 37, 9 Eylül 1956, s.10
Pazar Postası │ 269
716
Fikret Arıel, “Kitaplar arasında: Danişmend’in Klavuz’u üstüne”, Pazar Postası, S. 38,
16 Eylül 1956, s.10-11
717
A. Turgut, “Dergilerde: Anadolu’daki Dergiler”, Pazar Postası, S. 19, 11 Mayıs 1958,
s.11
718
A. Turgut, “Dergilerde: Çağrı-Acıpayam”, Pazar Postası, S. 21, 25 Mayıs 1958, s.11
719
Sami N. Özerdim, “Bir Genç Derginin Dilde Gericiliği ”, Pazar Postası, S. 34, 24 Ağustos
1958, s.7
720
Halil Erdoğan Cengiz, “Bitmeyen Uğraş”, Pazar Postası, S. 39, 28 Eylül 1958, s.11-12-
13
270 │ Ferhat Korkmaz
721
K. Oryas, “Dergiler: Yeni Bir Dergi”, Pazar Postası, S. 7, 5 Nisan 1959, s.12
722
Baki Kurtuluş , “Şundan Bundan”, Pazar Postası, S. 60, 30 Mart 1952, s.6
723
Muzaffer Erdost, “Millî İstihsal mi?”, Pazar Postası, S. 33, 12 Ağustos 1956, s.7
Pazar Postası │ 271
724
Erdost a. g. m., s.11
725
M. Rana, “Dergiler arasında : Yeditepe Ayıp Etmiş”, Pazar Postası, S. 49, 15 Aralık
1957, s.7
726
M. Rana, a. g. m., s.11
272 │ Ferhat Korkmaz
727
Muzaffer Erdost, “Bay Agâh Sırrı Levend”, Pazar Postası, S. 41, 12 Ekim 1958, s.13
728
İlhami Soysal, “Dergiler arasında”, Pazar Postası, S. 33, 12 Ağustos 1956, s.7
729
Soysal, “Dergiler arasında: Nice Yıllar”, Pazar Postası, S. 6, 3 Şubat 1957, s.6
730
Dursun Akçam, “Türk Dili Dergisi”, Pazar Postası, S. 2, 12 Ocak 1958, s.7-11
Pazar Postası │ 273
731
K. Oryas, “Çevirmen, çevirmen beni de üğüt”, Pazar Postası, S. 5, 22 Mart 1959, s.12
732
A. Turgut, “Dergilerde: Türk Dili”, Pazar Postası, S. 17, 27 Nisan 1958, s.11
733
A. Turgut, “Dergilerde: Dil Konusu”, Pazar Postası, S. 32, 10 Ağustos 1958, s.11
Halis Acarı, “Türk Dilinde ve Başka Dillerde Özleşme”, Pazar Postası, S. 18, 5 Temmuz
734
1959, s.11-14
274 │ Ferhat Korkmaz
735
A.Rıza Yalt, “Dil Konusunda: Kayıtsızlık”, Pazar Postası, S. 19, 6 Mayıs 1956, s.7
736
Besim Atalay, “Yine Dil işi: Bay Rıza Yalt’a”, Pazar Postası, S. 21, 20 Mayıs 1956, s. 6-11
737
A. Rıza Yalt, “Dil Köşeciği: Bay Besim Atalay’a”, Pazar Postası, S. 23, 3 Haziran 1956,
s.6-11
Pazar Postası │ 275
738
Halil Erdoğan Cengiz, “‘Anlam’ Üzerine”, Pazar Postası, S. 2, 11 Ocak 1959, s.14-16
739
Talât Tekin, “Tilcikli Türkçe”, Pazar Postası, S. 2, 11 Ocak 1959, s.10
276 │ Ferhat Korkmaz
743
Halil Erdoğan Cengiz, “Kimi Bilir”, Pazar Postası, S. 10, 3 Mayıs 1959, s.11-16
744
Cengiz, “Kimi Bilir”, Pazar Postası, S. 11, 10 Mayıs 1959, s.16
745
Talât Tekin, “Bilirim-Bilmezsin Yahut Mindere Davet”, Pazar Postası, S. 14, 31 Mayıs
1959, s.13
278 │ Ferhat Korkmaz
746
Tekin, “Bilirim-Bilmezsin Yahut Mindere Davet”, Pazar Postası, S. 15, 7 Haziran 1959,
s.12
747
Halil Erdoğan Cengiz, “Geceleri Okumayınız”, Pazar Postası, S. 15, 7 Haziran 1959, s.14
748
Cengiz, a. g. m., s.14
Pazar Postası │ 279
F. Tiyatro
749
Cengiz, “Geceleri Okumayınız”, Pazar Postası, S. 16, 14 Haziran 1959, s.13
280 │ Ferhat Korkmaz
750
Nurettin Sevin, “Tiyatro İlmi”, Pazar Postası, S. 9, 1 Nisan 1951, s.5
751
Sevin, “Tiyatro Eseri Yazmak İçin”, Pazar Postası, S. 11, 15 Nisan 1951, s.5
752
Sevin, a. g. m., s.5
753
Sevin, “Tiyatro eserinde başlıca unsurlar”, Pazar Postası, S. 12, 22 Nisan 1951, s.5
Pazar Postası │ 281
göre iyi bir tiyatro yazarı olabilmek için Howard Lindsey’in Life
With Father adlı oyununun incelenmesi gerekir.
Nurettin Sevin, “Tiyatro eserinde ölçüye örnek (Life With
754
Father)” adlı yazısında da, tiyatro yazarı olmak için öncelikle
aktörlük yapmak gerektiğini anlatarak aktörlük ve yazarlık
ilişkisini açıklar. Tiyatroda oyun yazarı olmak isteyenlerin Howard
Lindsey’in Life With Father adlı eserini incelemesi gerektiğini
belirten Sevin, eseri nasıl yazdığı konusu hakkında çeşitli alıntılara
da yer verir.
755
Güner Sümer de “Önce Edebiyat” adlı yazısında, oyun
yazarının edebiyatçı olduğunu belirtir. Tiyatro adamının
edebiyatla ilintisi olması gerektiğini vurgular. Oyunun doğru
anlaşılıp sahneye konması için oyun yazarını anlamak gerektiğini
ifade eden Sümer, rejisör ve oyuncuların iyi bir okuma
terbiyesinden geçmesi gerektiğini dile getirir.
756
Kemal Bekir, “Oyun Yazarı Konusunda” adlı yazısını, Metin
And’ın Dost dergisinin Temmuz 1958 tarihli sayısında yayımlanan
“Oyun Yazarı-Roman Yazarı” başlıklı yazısı nedeniyle kaleme alır.
Kemal Bekir, Metin And’ın söz konusu yazısında tiyatronun bir
edebi tür olduğunu; ancak Türkiye’de roman yazarlarının,
oynanmayacağı endişesiyle oyun yazmaya yönelmediklerini ifade
ettiğini belirtir. Bekir de, bu görüşlere katıldığını vurgular.
757
“Bir Tiyatro Fakültesi kurulmalıdır” adlı yazısında Özdemir
Nutku, oyuncuların eğitimlerini tam alabilmesi için bir Tiyatro
Fakültesi’nin kurulması gerektiği önerisini dile getirir.
Konservatuardan gelen oyuncuların, maaş kaygısı içinde işlerini
yürüttüklerini, kültürsüz olduklarını ve yeteri cesaretleri
olmadığını belirterek disiplinli olmaları için eğitime ihtiyaç
duyduklarını vurgular. Rejisörlerin de Avrupa’ya gidip orada
gördüklerinin dışına çıkmadıklarını ve yaratıcı olmadıklarını
belirterek tiyatro alanında daha iyi sanatçı yetiştirmek için Tiyatro
Fakültesi’nin kurulması gerektiğini savunur.
754
Sevin, “Tiyatro eserinde ölçüye örnek (Life With Father)”, Pazar Postası, S. 14, 6 Mayıs
1951, s.5
755
Güner Sümer, “Önce Edebiyat”, Pazar Postası, S. 37, 9 Eylül 1956, s.8
756
Kemal Bekir, “Oyun Yazarı Konusunda”, Pazar Postası, S. 29, 20 Temmuz 1958, s.9-10
757
Özdemir Nutku, “Bir Tiyatro Fakültesi kurulmalıdır”, Pazar Postası, S. 1, 30 Aralık
1956, s.8-11
282 │ Ferhat Korkmaz
758
Suat Taşer ise, “Müellif, Aktör, Rejisör” adlı yazısında, tiyatro
eseri yazarı, sahneye koyucu ve oyuncunun bir tiyatro oyunu
sırasındaki görevleri konusu üzerinde durur.
759
Suat Taşer, “Üç Duvarlı Dünya’dan” adlı yazısında,
tiyatronun unsurlarını öğretici bir üslûpla anlatır. Suat Taşer,
760
“Tiyatro ve Eğitim” adlı konferansta, tiyatroda insan unsuru ve
insan unsurunun genel niteliklerini ele alır. Aynı konferansın
761
ikinci bölümünde ise Taşer, tiyatronun eğitimdeki rolü ve
önemi üzerinde durur
Güner Sümer, sanatçının sözünü en rahat söyleyebileceği sanat
dallarından olan sinema ve tiyatroyla sözün daha büyük bir kitleye
ulaştırabileceğini anlatır. Sinema ve tiyatroyu diğer sanatların
bileşkesi sayan Sümer, tiyatroya ilginin sinemaya göre daha az
olduğunu ve aydınların tiyatroyla daha çok ilgilenmesi gerektiğini
762
belirtir.
763
Özdemir Nutku, “Tiyatroda Hareket mi Söz mü” adlı
yazısında, tiyatronun hareket ve söz nitelikleri üzerinde durarak
kimi karşılaştırmalara yer verir. Avrupa’da 1945 yılından itibaren
pandomimanın tiyatroda önemli bir sanat kolu oluşunu
Berrault’nun Les Enfants du Paradis adlı eserine bağlayan Nutku,
yeni bir Deborau olduğu görüşünü dile getirir. Etienne
Decroux’nun tiyatroda hareket ve söz hakkındaki görüşlerine de
yer veren Nutku, hareketin söze göre daha Realist olduğunu dile
getirir. Nutku’ya göre, hareket gerçeği daha yalın bir şekliyle
sunmaktadır. Nutku, bir tiyatro eserinde hareket ve sözün uyumlu
bir biçimde düzenlenmesi ve hareketin olduğu yerde sözün, sözün
olduğu yerde hareketin geri planda tutulması gerektiğini savunur.
Aziz Nesin de, Orhan Asena’nın Sinema-Tiyatro dergisinde
yayımlanan “Tiyatroda Aksiyon” başlıklı yazısında, aksiyonun
hareket olmadığını ve sahnenin hareketi olduğunu dile getirdiğini
ifade eder. Nesin, Asena’nın aksiyon konusundaki görüşlerine
758
Suat Taşer, “Müellif, Aktör, Rejisör”, Pazar Postası, S. 34, 30 Eylül 1951, s.6-12
759
Taşer, “Üç Duvarlı Dünya’dan”, Pazar Postası, S. 45, 16 Aralık 1951, s.7
760
Taşer, “Tiyatro ve Eğitim”, Pazar Postası, S. 61, 6 Nisan 1952, s.6-12
761
Taşer, “Tiyatro ve Eğitim”, Pazar Postası, S. 62, 13 Nisan 1952, s.6-12
762
Güner Sümer, “Tiyatro: Bizim Kuşak Tiyatroya”, Pazar Postası, S. 28, 8 Temmuz 1956,
s.8
763
Özdemir Nutku, “Tiyatroda Hareket mi Söz mü”, Pazar Postası, S. 32, 5 Ağustos 1956,
s.8-11
Pazar Postası │ 283
764
Aziz Nesin, “Tiyatroda Gerilim”, Pazar Postası, S. 15, 7 Haziran 1959, s.10
765
Ömer Atila S., “Düzenleyicilere Oyun Yazarı”, Pazar Postası, S. 37, 22 Eylül 1957, s.8-
12
766
Ömer Atila S., “Düzenleyicilere Oyun Yazarı II”, Pazar Postası, S. 38, 29 Eylül 1957, s.8-
11
284 │ Ferhat Korkmaz
767
İstiklal Gökçer, “Tiyatroda Pasif Unsur” adlı yazısında,
tiyatroda “pasif unsur” yani seyirci konusu üzerinde durur.
Gökçer’e göre, seyircisiz var olması düşünülmeyen tiyatronun
estetik değerinin oluşabilmesi bu sayede gerçekleşir. Aktif
unsurların aktör, reji, oyuncu ve dekor gibi elemanlar olduğunu
anlatan Gökçer, tiyatroda seyircinin önemi üzerinde durur. Ergun
768
Sav ise, “Tiyatroda Dikta Rejimi” başlıklı yazısında, rejisörün bir
tiyatro eserinde her konuya hakim olması gerektiği görüşünü
savunur. Tiyatro oyununun sahnelenmesinde, yazar, rejisör,
dekorcu, sahne müdürü, oyuncu, seyirci ve diğer personelin
katkısının olduğunu belirten Ergun Sav, herkesin yorumunun
farklı olduğunu ve tiyatro oyununun tek elden yönlendirilmesi
gerektiği görüşü üzerinde durur. İmzasız olarak çıkan “Rejide
769
seyircinin önemi ve sayın A. Schröder’den bir dilek” adlı yazıda,
bir tiyatro eserinin izlenilebilirlik niteliğini rejisörün o oyunu
ortaya koyuşuyla doğru orantılı olduğu görüşü dile getirilir.
770
Güner Sümer, “Seyirciyi güldürmek” adlı yazısında, tiyatro
eserinin yalnızca güldürme amacıyla yazılmaması gerektiği
görüşünü dile getirir. Sümer, tiyatronun bir düşündürme sanatı
olduğunu, yazarın, sahneye koyucunun ve oyuncunun seyirciyi
güldürme kaygısı taşımasının sanatın bağımsızlığını yok ettiğini ve
bu durumda güçlü yapıtların ortaya konmasının mümkün
olamayacağını vurgular.
Turhan Doyran, “<<Le Theatre en rond>> sahnenin seyirci
içine girmesi, seyircinin sahneyi, ister yuvarlak, ister bir başka
771
şekilde kuşatması ile meydana gelen tiyatro şeklidir.” Biçiminde
tanımını yaptığı yeni geliştirilen sahne türünün tiyatronun seyir
imkânını güçlendireceği görüşünü savunur.
Pazar Postası’nda tiyatro ile ilgili çıkan yazılarda zaman zaman
tiyatro oyuncusunun nitelikleri üzerinde durulmuştur. Erol Aksoy,
772
“Batılı oyuncular” da, Batılı oyuncunun niteliklerini ele alır.
767
İstiklal Gökçer, “Tiyatroda Pasif Unsur”, Pazar Postası, S. 61, 6 Nisan 1952, s.3
768
Ergun Sav, “Tiyatroda Dikta Rejimi”, Pazar Postası, S. 34, 1 Eylül 1957, s.8
769
İsimsiz, “Rejide seyircinin önemi ve sayın A. Schröder’den bir dilek”, Pazar Postası, S.
45, 16 Aralık 1951, s.6
770
Güner Sümer, “Seyirciyi güldürmek”, Pazar Postası, S. 14, 31 Mart 1957, s.8
771
Turhan Doyran, “Le Theatre En Rond”, Pazar Postası, S. 16, 15 Nisan 1956, s.8
772
Erol Aksoy, “Batılı oyuncular”, Pazar Postası, S. 14, 31 Mart 1957, s.8
Pazar Postası │ 285
773
Güner Sümer, “Oyuncuda Bilincin Önemi”, Pazar Postası, S. 24, 15 Haziran 1958, s.12
774
Sümer, “Sahnede Yeni Düzenler”, Pazar Postası, S. 27, 6 Temmuz 1958, s.12
775
Ömer Atilâ S., “Oyuncuyla karşı karşıya, yanyana oyun yazarı”, Pazar Postası, S. 43, 3
Kasım 1957, s.8-10
286 │ Ferhat Korkmaz
776
Bedrettin Danışman, “Artist”, Pazar Postası, S. 79, 31 Ağustos 1952, s.10
777
Güner Sümer, “Oyunda Konu”, Pazar Postası, S. 2, 6 Ocak 1957, s.8-11
778
Sami Çelenk, “Tiyatro Dili”, Pazar Postası, S. 42, 25 Kasım 1951, s.7
779
Oğuz Bülent Nayman, “Alaylı Oyuncuları Uyarı”, Pazar Postası, S. 21, 25 Mayıs 1958,
s.12
Pazar Postası │ 287
780
Estetik” adlı yazısında ele alan Özdemir Nutku, modern
tiyatroda sahnenin bir resim değil de bir imaj olması gerektiğini
belirtir. Nutku, sahnede gerçeğin aynısı değil de gerçeğin
değiştirilerek verilmesini ister. Sahnedeki estetiğin sanatçının
gücüne bağlı olduğunu vurgulayan Nutku, sanatçının amacının
güzel şeyleri değil; güzelliği araması gerektiğini Platon’dan bir
alıntıyla ifade eder. İyi bir oyunda dekorun oyunun havasına göre
düzenlenmesi gerektiğini dile getiren Nutku, tiyatro oyunun
düşler halindeki hareketler olduğunu belirtir. Düşlerin karanlıkta
bırakılmaması gerektiğini söyleyen Nutku, oyuncunun ödevinin
oyunu anlatmak olduğunu vurgular. Çağdaş tiyatronun sinema
karşısında gücünü yitirdiği yönündeki görüşlerin doğru olmadığını
dile getiren Nutku, tiyatronun seyirciye daha yakın olduğunu
belirtir. Realizmin tiyatroyu resim haline getirdiğini dile getiren
Nutku, tiyatro yönetmeninin duygu üzerinde çalışması gerektiğini
savunur. Nutku, tiyatronun sinema karşısında gücünü yitirmemesi
için tiyatro yazarlarının hayal ve düşlerden hareket ederek
oyunlarını şiirsel olarak güçlü kılmaları gerektiğini vurgular.
Pazar Postası’nda tiyatroda gerçeklik konusunda kimi yazarlar
bağımsız yazılar kaleme alırlar. Tiyatroda gerçeklik konusunda ilk
781
yazıyı kaleme alan Suat Taşer, “Tiyatro ve Gerçek” adlı
yazısında, tiyatronun gerçeği ifade etmesi konusunu ele alır.
Tiyatronun gerçekleri ifade etmesi nedeniyle çeşitli devirlerde
yasaklandığını anlatan Taşer, tiyatronun halkın inanç, duygu ve
düşünce dünyasını yansıttığı şu ifadelerle vurgular: “..tiyatro
halkın yani asıl sahibinin elinde kaldıkça gerçeklerle beslendiği,
hayatla bağlarını koparmadığı için hem vazifesini daha iyi
782
başarıyor, hem de gittikçe gelişiyor ve kuvvetleniyor. ”
İstiklal Gökçer ise, tiyatroda gerçekliği güzellik bakımından ele
alıp değerlendirir. Gökçer sanatta güzellik ve gerçeklik konusuna
şu şekilde açıklık kazandırır: “..modern sanat ideal güzelliği değil
gerçeğin özündeki güzelliği arar. Bu sebeple yaratmaktan çok
780
Özdemir Nutku, “Modern Tiyatroda Estetik”, Pazar Postası, S. 27, 7 Temmuz 1957,
s.9-11
781
Suat Taşer, “Tiyatro ve Gerçek”, Pazar Postası, S. 46, 23 Aralık 1951, s.7
782
Taşer, a. g. m., s.7
288 │ Ferhat Korkmaz
783
İstiklal Gökçer, “Güzellik ve gerçeklik kavramlarının tiyatrodaki yeri”, Pazar Postası, S.
51, 27 Ocak 1952, s.7
784
William Inge, “Tiyatro Yazarı ve Görevi”, (Çev. Oğuz Bülent Nayman), Pazar Postası, S.
15, 13 Nisan 1958, s.8
785
Güner Sümer, “Nasıl gerçek”, Pazar Postası, S. 51, 16 Aralık 1956, s.8-11
786
Sümer, “Nasıl gerçek II”, Pazar Postası, S. 52, 23 Aralık 1956, s.8
787
Özdemir Nutku, “Tiyatro eleştirmesi üzerine”, Pazar Postası, S. 38, 21 Eylül 1958, s.13
Pazar Postası │ 289
788
Vedat Ünal, “Kolay Eleştirme”, Pazar Postası, S. 12, 17 Mart 1957, s.8
789
Ünal, a. g. m., s.8
790
Özdemir Nutku, “Türk Tiyatrosunun Dönemediği Köşe”, Pazar Postası, S. 25, 23
Haziran 1957, s.6-7-11
290 │ Ferhat Korkmaz
791
Nutku, a. g. m., s.7
792
Nutku, a. g. m., s.11
793
Nutku, “Tiyatro Yırı Üzerine”, Pazar Postası, S. 47, 23 Kasım 1958, s.15-16
794
Nutku, a. g. m., s.16
Pazar Postası │ 291
795
Özdemir Nutku, “Eliot’un Şiir Tiyatroları” adlı yazısında ise
T. S. Eliot’un şiir tiyatroları hakkında bilgi vererek bu tiyatroların
sanatsal kuruluşlarını anlatır. Nutku, şiir tiyatrosu yazmanın zor
olduğunu ve çok sesli bir sanat olduğunu; fakat Eliot’un bunu
başarıyla ortaya koyduğunu ifade eder. Nutku, Eliot’un çağımızın
en güzel şiir tiyatrosunu The Coctail Party ile verdiğini belirtir.
Pazar Postası’nda Türk tiyatrosunun ulusallaşması konusunda
pek çok yazı kaleme alınmıştır. Tanzimat yıllarından itibaren Batı
tiyatrosunun taklit edildiği düşünülerek Türk tiyatrosunun
ulusallaşması için neler yapılması gerektiği belirtilmiştir. Karagöz
gibi oyunların artık tiyatrodan sayılmayacağını ve işlevini
yitirdiğini savunan Argun Oğuztaş, tiyatro yazarlarımızın ulusal
tiyatroyu yanlış anladıklarını ve eski oyunları işleyerek eser
yazdıklarını dile getirir. Geleneksel Türk Tiyatrosunu
796
“...tamamlanmamış yaratı” olarak değerlendiren Oğuztaş,
“...tamamlanmamış yaratılara yeni bir biçim vermekle başarıya
797
erişilemez.” der. Ulusal tiyatronun kurulabilmesi için yeni özler
yaratmak gerektiğini vurgulayan Oğuztaş, ulusal olanda elde
edilenleri evrenselleştirmek gerektiğini ifade eder.
Ömer Atilâ Sav, Türk tiyatrosunun ulusallaşması konusunda,
“…ulusal tiyatronun kurulması konusunda beklenebilecek en
önemli görev Türk yazarının oyunlarına önem vermektir. Böylece
o aynı zamanda, oyun yazarının yardımiyle ölümsüzlükten,
unutulmaktan da kurtulacaktır. Ancak bu yoldan gelenekleri olan,
798
temelli bir ulusal tiyatroya kavuşabiliriz.” şeklindeki görüşü dile
getirir.
Pazar Postası’nda ulusal tiyatro konusunda ilk etraflı
incelemeyi Özdemir Nutku yapar. Batı tiyatrosunun çağdaş
gelişimine değinen Özdemir Nutku, Türk tiyatrosunun ulusal
kaynaklara dönmesi gerektiğini savunur. Batı tiyatrosunun
Hugo’nun Hernani ve Cromwell piyesleriyle özgürleşmeye
başladığını anlatan Nutku, çağdaş Avrupa tiyatrosunun ulusal
kaynaklardan çok evrensel Antik Yunan tiyatrosuna yeni
biçimlerle denediğini ifade eder. Japon tiyatrosunun da Batılı
795
Nutku, “Eliot’un Şiir Tiyatroları”, Pazar Postası, S. 5, 29 Ocak 1956, s.7-11
796
Argun Oğuztaş, “Ulusal Tiyatromuz”, Pazar Postası, S. 22, 2 Haziran 1957, s.8
797
Oğuztaş, a. g. m., s.11
798
Ömer Atilâ S., “Oyuncuyla karşı karşıya, yanyana oyun yazarı”, Pazar Postası, S. 43, 3
Kasım 1957, s.10
292 │ Ferhat Korkmaz
799
Özdemir Nutku, “Ulusal Tiyatro Kavramı Tiyatro Sanatını sınırlandırmaz mı?”, Pazar
Postası, S. 34, 1 Eylül 1957, s.8
800
Nutku, “Tiyatro Konusunda Ulusallaşma”, Pazar Postası, S. 40, 13 Ekim 1957, s.8
Pazar Postası │ 293
801
Nutku, a. g. m., s.8
802
Nutku, “Ulusal tiyatro konusunda üçüncü yazı”, Pazar Postası, S. 45, 17 Kasım 1957,
s.8-11
803
Kenneth Macgowan, “Tiyatro: Türk Tiyatrosu”, (Çev. İsimsiz), Pazar Postası, S. 48, 30
Kasım 1958, s.14-15
294 │ Ferhat Korkmaz
804
Suat Taşer, “Okul ve Tiyatro”, Pazar Postası, S. 53, 10 Şubat 1952, s.6
805
Taşer, “Milli Eğitim Davâmız Bakımından Okul Tiyatroları”, Pazar Postası, S. 54, 17
Şubat 1952, s.6
806
Taşer, “Milli Eğitim Davâmız Bakımından Amatör Okul Tiyatrolarının önemi”, Pazar
Postası, S. 55, 24 Şubat 1952, s.6
Pazar Postası │ 295
807
Taşer, “600.000 Amatör Tiyatro”, Pazar Postası, S. 65, 4 Mayıs 1952, s.6
808
Güner Sümer, “Goldoni’nin Çocuklarına Selâm”, Pazar Postası, S. 48, 8 Aralık 1957, s.8
809
Sümer, “Bu Yılın Yenileri”, Pazar Postası, S. 22, 1 Haziran 1958, s.12
810
Sümer, “Üniversiteliler Tiyatro Festivali”, Pazar Postası, S. 39, 23 Eylül 1956, s.8
811
Sümer, “Amatör tiyatro sorunu”, Pazar Postası, S. 23, 9 Haziran 1957, s.8-9
812
Sümer, “Tiyatro: Akçesiz Tiyatrolar”, Pazar Postası, S. 40, 5 Ekim 1958, s.13
296 │ Ferhat Korkmaz
813
Güner Sümer, “Amatörlerimiz” adlı yazısını Atilâ Alpöge’nin
Devlet Tiyatrosu Dergisi’nin 36. sayısında yayımlanan “Yurt
Dışından Notlar” başlıklı yazısı nedeniyle kaleme alır. Sümer, Atilâ
Alpöge’nin söz konusu yazısında, Türkiye’deki gençlik
tiyatrolarıyla Batı’daki gençlik tiyatrolarını karşılaştırdığını
belirterek Türkiye’deki gençlik tiyatrolarının öncü bir rol
üstlendiği görüşünü dile getirdiğini ifade eder. Sümer, Alpöge’nin
görüşlerine katıldığını belirterek Türkiye’deki gençlik
tiyatrolarının söz sahibi olması üzerinde durur. Türkiye’deki
profesyonel tiyatroların arayış içinde olmadığını, bu işlevi gençlik
tiyatrolarının yerine getirdiğini vurgulayan Sümer’e göre, gençlik
tiyatrolarının öne çıkmasında profesyonel tiyatroların görevlerini
tam olarak yerine getirmemeleri etkilidir.
814
Oğuz Bülent Nayman da “Üniversite Tiyatrosu I” adlı
yazısında, üniversite tiyatrolarının başarılı temsiller verdiğini
belirterek kültürel kalkınmanın tiyatro ile mümkün olduğu
vurgular. Anadolu insanının içinde bulunduğu karanlıktan tiyatro
sayesinde kurtarılmasının mümkün olduğunu anlatan Nayman,
Üniversite Tiyatrolarının Anadolu’da temsiller vermesinin yararlı
olacağını ve sanat kaygısından uzak bir biçimde hazırlanan
filmlerin Anadolu insanı üzerindeki yıkıcı etkisini
engelleyebileceğini dile getirir.
Belirttiğimiz gibi, Pazar Postası gazetesinde amatör tiyatrolar
desteklenmiş ve amatör tiyatroların çalışmaları daima okura
duyurulmuştur. Bu amaçla İstanbul, Saarbrücken ve Brüksel gibi
kültür başkentlerinde yapılan uluslararası amatör tiyatro
festivalleri takip edilmiş; bu festivallere ilişkin tanıtım ve
değerlendirmeler yapılmıştır.
Pazar Postası’nda, I. stanbul Dünya Üniversite Tiyatroları
Festivali, II. İstanbul Dünya Üniversite Tiyatroları Festivali, III.
İstanbul Dünya Üniversite Tiyatroları Festivali, Saarbruchen VIII.
Milletlerarası Üniversite Tiyatroları Festivali, Yale Üniversitesi
Dünya Genç Tiyatrocular Festivali ve Brüksel Tiyatro Festivali
önemle takip edilmiş ve söz konusu festivallerdeki gelişmeler ve
sonuçlar okura sıcağı sıcağına duyurulmuştur. Bu bağlamda,
813
Sümer, “Amatörlerimiz”, Pazar Postası, S. 51, 29 Aralık 1957, s.8
814
Oğuz Bülent Nayman, “Üniversite Tiyatrosu I”, Pazar Postası, S. 53, 10 Şubat 1952,
s.11
Pazar Postası │ 297
815
Nurettin Sevin, “San’at gelişigüzelle bağdaşamaz”, Pazar Postası, S. 1, 1 Ocak 1956,
s.7-11
816
Osman Daloğlu, “Alın Yazısı”, Pazar Postası, S. 66, 11 Mayıs 1952, s.7
817
Özdemir Nutku, “Finten”, Pazar Postası, S. 41, 7 Ekim 1956, s.8-11
298 │ Ferhat Korkmaz
821
A. Ö. (Altan Öymen), “Hafta İçinde Sanat Hareketleri”, Pazar Postası, S. 50, 20 Ocak
1952, s.7
822
A. Ö. (Altan Öymen), a. g. m., s.7
823
Altan Öymen, “Tiyatro Herkese Hitabeder”, Pazar Postası, S. 53, 10 Şubat 1952, s.7
824
Öymen, a. g. m., s.7
825
Cevat Geray, “Tiyatro ve Gençlik”, Pazar Postası, S. 59, 23 Mart 1952, s.7
300 │ Ferhat Korkmaz
826
makamına binlerce liralık teşrifat masrafı yapmıyabilirdi.”
Geray, öğrencilere yönelik indirimin kaldırılmasıyla gençlerin
tiyatro yerine sinemaya yönlenebileceğini uyarısında da bulunur.
827
Sami Çelenk, “Devlet Tiyatrosu Gelişme Yolunda mıdır?”
başlıklı yazısını, Demokrat Parti kabinesinin Millî Eğitim
Bakanı’nın Mecliste Devlet Tiyatrosu’nun düzene girdiği
yönündeki savunması üzerine kaleme alır. Çelenk, Millî Eğitim
Bakanı’nın ifadelerinin doğru olmadığını; 1952 yılında temsil
edilen oyun sayısının bir önceki yılınkinden az olduğunu, kimi
oyunların temsilinin sürekli tehir edildiğini ve Devlet
Tiyatrosu’nda tercüme sıkıntısının yaşandığını vurgular.
Pazar Postası’nda bazen Devlet Tiyatrosu’na yapılan eleştiriler,
Sanat Edebiyat’ın kısaltması olan S. Ed. ya da Seyirci imzalarıyla
da çıkmıştır.
Pazar Postası’nda Cyrano de Bergerac piyesi temsil edilirken
ortaya çıkan bir aksaklık nedeniyle “Ayağına Göre Yorgan,
828
Kadroya Göre Eser” adlı yazı kaleme alınır. Nuri Altınok adlı
oyuncunun hastalanması nedeniyle piyesin temsil edilememesini
eleştiren Seyirci, oyuncuların dublörlerinin olmayışını sorgular.
Piyesin temsilinde 80 kişinin rol aldığının ifade edildiğini belirten
Seyirci, Devlet Tiyatrosu’nun altından kalkılamayacak nitelikteki
eylemlerin de içinde olmaması gerektiğini vurgur.
Pazar Postası’nda, Beethoven’in 125. ölüm yıldönümü
nedeniyle Devlet Tiyatrosu’nun hazırladığı anma programı üzerine
pek çok eleştiri yapılır. S.Ed. imzasıyla çıkan “Bu kadarına
829
lâübalilik derler” adlı yazıda,“Beethoven’in 125inci ölüm
yıldönümü kutlama haftası” başlığını kullanan Devlet
Tiyatrosu’nun “anma” ifadesi yerine “kutlama”yı kullandığı ve
bunun yanlış olduğu vurgulanır. Yine S.Ed. imzasıyla çıkan “Hata
830
İçinde: Frak’a, tuvalete, Beethoven’e Dair” başlıklı yazıda,
Devlet Tiyatrosu’nun Beethoven’in ölümünün 125. yıldönümünde
826
Geray, a. g. m., s.7
827
Sami Çelenk, “Devlet Tiyatrosu Gelişme Yolunda mıdır?”, Pazar Postası, S. 52, 3 Şubat
1952, s.6
828
Seyirci, “Ayağına Göre Yorgan, Kadroya Göre Eser”, Pazar Postası, S. 53, 10 Şubat
1952, s.7
829
S-Ed., “Bu kadarına lâübalilik derler”, Pazar Postası, S. 59, 23 Mart 1952, s.7
830
S.Ed., “Hata İçinde:Frak’a, tuvalete, Beethoven’e Dair”, Pazar Postası, S. 60, 30 Mart
1952, s.7
Pazar Postası │ 301
831
S.Ed., a. g. m., s.7
832
İsimsiz, “Sinek küçük ama...”, Pazar Postası, S. 60, 30 Mart 1952, s.7
833
Özdemir Nutku, “Türk Tiyatrosundan Beklediğim”, Pazar Postası, S. 29, 15 Temmuz
1956, s.7-11
834
Nutku, “Tiyatromuz ve Yerli Oyun Yazarlarımız”, Pazar Postası, S. 33, 12 Ağustos 1956,
s.8
302 │ Ferhat Korkmaz
835
Nutku, “Devlet Tiyatrosunda Hafiflik”, Pazar Postası, S. 43, 21 Ekim 1956, s.8
836
Nutku, “Devlet Tiyatrosunda Hafiflik”, Pazar Postası, S. 44, 28 Ekim 1956, s.8
837
Güner Sümer, “Bölge Tiyatroları”, Pazar Postası, S. 22, 2 Haziran 1957, s.8-11
Pazar Postası │ 303
838
Ömer Atilâ S., “Yuhalı Uyarma”, Pazar Postası, S. 19, 12 Mayıs 1957, s.8
839
Mahmut K., “Devlet Tiyatrosu Dergisi”, Pazar Postası, S. 57, 9 Mart 1952, s.7
840
Erdoğan Güler, “Tiyatromuz Kimlerin Elinde”, Pazar Postası, S. 65, 4 Mayıs 1952, s.7,
304 │ Ferhat Korkmaz
841
Özdemir Nutku, “Tiyatroda Neo-Realizm”, Pazar Postası, S. 3, 13 Ocak 1957, s.8-11
Pazar Postası │ 305
845
Güner Sümer, “Tiyatro: Yeni Biçimler Aramak”, Pazar Postası, S. 27, 1 Temmuz 1956,
s.8-10
846
Sümer, “Tiyatroda Biçim”, Pazar Postası, S. 36, 2 Eylül 1956, s.8
847
Özdemir Nutku, “Okuyucularımızın Sahne Fonetiği ve Ses Tonu”, Pazar Postası, S. 35,
26 Ağustos 1956, s.8-11
Pazar Postası │ 307
848
Erol Aksoy, “Sahne Gerçeği: Sahnedeki Ses”, Pazar Postası, S. 38, 16 Eylül 1956, s.8-12
849
Özdemir Nutku, “Sahnede Ses Ölçüsü”, Pazar Postası, S. 40, 30 Eylül 1956, s.8
308 │ Ferhat Korkmaz
850
Baki Kurtuluş, “Devlet Tiyatrosu Yanlış Yoldadır” başlıklı
yazısında, Devlet Tiyatrosu’nun Orhan Asena’nın Korku adlı
eserini sahneye koyma biçimini eleştirir. Kurtuluş, söz konusu
eserin konusunun Kurtuluş Savaşı yıllarında geçmediğini; ancak
Devlet Tiyatro’sunun olayı Kurtuluş Savaşı yıllarında geçiyor gibi
temsil ettiğini ifade eder. Kutuluş, eserdeki zamanın bu şekilde
değerlendirilmesinin Kurtuluş Savaşı ruhuna aykırı olduğunu
vurgur.
851
Güner Sümer, “Orhan Asena’nın Korkusu” adlı yazısını, 1956-
1957 tiyatro mevsiminin ilk oyunu olarak Küçük Tiyatro’da
izleyicinin karşısına çıkan ve Orhan Asena’ya ait Korku adlı eser
üzerine kaleme alır. Eserde Kurtuluş Savaşı’nda iki kahraman
tipinin işlendiğini; birincisinin ülkesi için hemen ölmek istediğini,
ikincisinin ise vatan için ölmeyip çalışmayı ön gördüğünü dile
getirir. Asena’nın ikinci kahraman tipini işlediğini; ancak
kahramanı derinliğine incelemediğini savunur. Kahramanın
sürekli korkuyor olmasının Türk Millî Mücadele ruhuna aykırı
olduğunu vurgulayan Sümer, seçilen konunun iyi olduğunu; ancak
zaman olarak mücadele döneminin seçilmesini uygunsuz
olduğunu belirtir.
Erol Aksoy da Korku adlı eser hakkında tartışmalar sürerken
Orhan Asena ile bir röportaj yapar. Böylece Pazar Postası’nda
852
çıkan “Yazarına göre ‘korku’” adlı yazıda Asena, Korku’yu
yazarken olayın herhangi bir zamanda geçtiğini belirterek, olayın
ne zaman geçeceğini rejisöre bıraktığını belirtir. Yer konusunda da
benzer bir tutumda olduğunu belirten Asena, oyunun Millî
Mücadele zamanına denk getirilmesinin uygun olmadığını ve söz
konusu korkuyla bekleyen kahramanın Atatürk olamayacağını dile
getirir.
Pazar Postası’nda Korku piyesi etrafındaki tartışmalar üzerine
853
imzasız olarak bir bildiri de çıkar. “Cevap” adlı yazıda, Orhan
Asena’nın Korku piyesi etrafında ortaya atılan iddialara yanıt
verilir. Orhan Asena’nın Korku adlı piyesinde yer ve zaman olarak
rejisörü serbest bıraktığı, olayın Milli Mücadele döneminde değil;
850
Baki Kurtuluş, “Devlet Tiyatrosu Yanlış Yoldadır”, Pazar Postası, S. 41, 7 Ekim 1956, s.1
851
Güner Sümer, “Orhan Asena’nın Korkusu”, Pazar Postası, S. 41, 7 Ekim 1956, s.8-11
852
Erol Aksoy, “Yazarına göre ‘korku’”, Pazar Postası, S. 42, 14 Ekim 1956, s.9-11
853
İsimsiz, “Cevap”, Pazar Postası, S. 43, 21 Ekim 1956, s.1-11
Pazar Postası │ 309
854
Özdemir Nutku,“Korku”, Pazar Postası, S. 43, 21 Ekim 1956, s.10
855
Güner Sümer, “O’Neill’in Kişileri”, Pazar Postası, S. 1, 30 Aralık 1956, s.8-11
310 │ Ferhat Korkmaz
856
Sümer, a. g. m., s.11
857
Özdemir Nutku, “O’Neill’in kişileri üzerine bence”, Pazar Postası, S. 2, 6 Ocak 1957,
s.8-11
858
Nutku, a. g. m., s.1
Pazar Postası │ 311
859
Güner Sümer, “Yanlışlıklar komedisi” başlıklı yazısında,
Altın, Yağ, İp gibi oyunların O’Neill’in sanat hayatını hazırlayan
oyunlar olduğunu, Batıda yeteri kadar söz edildikten sonra
üzerinde söylenecek bir şey kalmadığı için konuşulmadığını dile
getirir. Sümer, O’Neill’in hakkında Pazar Postası’nda uzun bir
deneme hazırladığını, “O’Neill’in Kişileri”nden sonra “O’Neill’in
kişileri: II- III” , “O’Neill’de Konu” , “O’Neill’de Anlatım” gibi
yazılarının takip edeceği bildirmektedir. “O’Neill’in Kişileri” adlı
yazının geniş bir O’Neill incelemesinin ilk adımı olduğunu dile
getiren Sümer, Özdemir Nutku’nun eleştirisini kaleme almak için
aceleci davrandığını ve zaten O’Neill’in kişilerinin üç-dört eseriyle
incelenemeyeceğini belirtir. Sümer, O’Neill’in kişilerini
değerlendirirken kendini eleştiren Özdemir Nutku’yu şu yanıtı
verir: “Gelelim rejisör konusuna. Buraya da takılmışın. Benim
ortaya koyduğum doğruları kullanarak benim yazımı, çökertmeye
çalışmışın. Dediklerim o kadar ter anlaşılmış ki. O’Neill rejisöre az
iş bırakmış, en küçük harekete kadar kendisi göstermiş, demek
onu alkışlamak mıdır? Bunu demek, O’Neill’in rejisörün işine el
atmasını söylemek, O’Neill’in rejisörün özgürlüğünü kıstığını
söylemek demektir. Bir yazar rejisörün ne kadar kendisine, rejisör
o kadar sıkılır. İşi o kadar güçleşir. Yazar, rejisöre ne kadar çok iş
ne kadar fazla hareket sahası bırakırsa rejisörün işi o kadar
860
rahatlaşır.”
Güner Sümer, yazısının devamında, Özdemir Nutku’nun
kadınlar ve rejisör hakkındaki eleştirilerine, “O’Neill’in
oyuncularının merkezinde çoğunlukla bir kişi vardır, diyorum. Bu,
bir genelleme değil, asıl genellemeye varmak için atılan ilk
adımdır. Sonra, merkezdeki kişiyi tanımlıyorum. Asıl genelleme
burada. Bu kişi normal değildir, diyorum. Büyük bir duygunun ya
da (fikri sabit) in etkisi altındadır. Manyaklaşmıştır. Buradaki
merkezdeki kişi sözünü çok yüzeyden almışsın. Biraz sağ duyunu
kullansan ve varılan asıl genellemeye baksan buradaki kişi
kelimesinin <<tip>>in karşıtı olarak kullanıldığını anlardın.
O’Neill’i az çok okuyan birisi Yunan tragedyalarındaki üçlemelere
öykündüğünü bilir. Ne var ki O’Neill’in merkeze <<Kara Ağaçlar
Altında>> olduğu bir üçgen koyması hiçbir şeyi değiştirmez.
Çünkü bu üç kişi benim genellemeye vararak yaptığım tanımda
859
Güner Sümer, “Yanlışlıklar komedisi”, Pazar Postası, S. 3, 13 Ocak 1957, s.8-10
860
Güner Sümer, a. g. m., s.10
312 │ Ferhat Korkmaz
birleşirler. Tek tip tek kişi olup çıkıverirler. O kadar uzağa gitmek
gereksiz. Benim örnek olarak aldığım ipte de aynı şeyi görüyoruz.
Ağırlık üç kişinin üzerinde. Abraham Bentley , Pat Sweeney, Luke
Bentley.. O’Neill’in yazıma aldığın sözleri de benim vardığım
genellemeyi doğrulamıyor mu? (...) Bir de O’Neill’in kadınları
çapraşığı var. Bu kadınlar üzerine yazdığım cümlelerin ilkini
almışın. Örneğin <<Ne var ki kocalarına etki eden yine de
onlardır.>> cümlesine es geçmişin. Herneyse. Bu cümlelerden de
anlaşılıyor ki ben erkeklerle münasebetleri içinde kadınları
alıyorum. Anna Christte’yi almışsın. Bir kere Anna, oyunun
merkezine konan ki’dir. Çevredeki noktalarla münasebet
hâlindedir. Bu yüzden renklenmek zorundadır. Oysa benim ilk
yazımda sözünü ettiğim kadınlar bir tek noktayla, merkezdeki
861
erkekleriyle münasebet hâlindedirler.” şeklindeki yanıtı verir.
862
Özdemir Nutku, “Dön baba dönelim” başlıklı yazısında ise,
O’Neill üzerinde söylemesi gerekenleri söylediğini; ancak Sümer’in
kendini ‘anlayışsızlık’ ve ‘yüzeyde olmak’la suçlandırdığını;
yanıtını bunun için verdiğini dile getirir. Sümer’in “O’Neill’in
Kişileri” adlı yazısının bir dizi olduğu iddiasını sonradan ortaya
attığını; bir yazı dizisi olması durumunda söz konusu yazısının
yanında bir rakam olması gerektiğini belirtir. Nutku, Güner
Sümer’in yuvarlak sözler ettiğini, sıkıştığında genellemelerle
konuşmaya başladığını, konuyu iyice aydınlatmadan okuyucunun
sağduyusuna seslenmeye başladığını dile getirir. Nutku, Güner
Sümer’le, rejisör konusunda aynı görüşte olduklarını belirterek
Sümer’in O’Neill’in kişileri ve kadınlarında şu yanılgılara
düştüğünü ifade eder: “Bakındı hele. Pek iyi ama, tip kelimesi
dururken bunu kişi diye yazmak neden? Kalksa biri evet ben insan
yazdım ama aslında kuş demek istemiştim dese, ne
düşünürsünüz? Bu değin dolambaçlı yazı neden? Nerdeyse
Güner’in yazısından anlam çıkarmak için kişinin müneccim başıya
danışacağı geliyor. Eğer genel olarak kişilerinden söz edecekse
bize O’Neill’in oyunlarını vermeli örnek diye. Bu böyleyken ve
kişilerden söz ederken, O’Neill’i anlatmak için A’dan başlamak
niye? Eğer A’dan başlayacaksa O’Neill’in yaşantısından da söz
etmeliydi. Çünkü onun yaşantısının oyunlarına çok etkisi vardır.
861
Sümer, a. g. m., s.10
862
Özdemir Nutku, “Dön baba dönelim”, Pazar Postası, S. 4, 20 Ocak 1957, s.8-10
Pazar Postası │ 313
863
Nutku, a. g. m., s.8
864
Nutku, a. g. m., s.10
865
Erol Aksoy, “O’Neill’in Tiyatroculuğu”, Pazar Postası, S. 6, 3 Şubat 1957, s.8-10
866
Aksoy, a. g. m., s.10
867
Mehmet Sel, “Tiyatronun Yazarı”, Pazar Postası, S. 7, 10 Şubat 1957, s.8-11
314 │ Ferhat Korkmaz
868
Sel, a. g. m., s.8
869
Erol Aksoy, “İki Yiğit Meydana: Bir Hesaplaşma”, Pazar Postası, S. 14, 6 Nisan 1958, s.8
870
Aksoy, a. g. m., s.8
871
Ercüment Gençer, “Ionesco Kel Şarkıcı ve Bir Yazı”, Pazar Postası, S. 14, 6 Nisan 1958,
s.14
Pazar Postası │ 315
872
Ercüment Gençer, “Ionesco Kel Şarkıcı ve Bir Yazı”, Pazar Postası, S. 14, 6 Nisan 1958,
s.14
873
Erol Aksoy, “Konuşmalar 1: Müşfik Kenter”, Pazar Postası, S. 15, 7 Nisan 1957, s.8-10
874
Aksoy, “Konuşmalar: Yalın Tolga”, Pazar Postası, S. 16, 14 Nisan 1957, s.8-12
875
İsimsiz, “Kenter Kardeşlerle Konuşma”, Pazar Postası, S. 13, 24 Mayıs 1959, s.11
316 │ Ferhat Korkmaz
876
İsimsiz, “Tiyatro Üzerine Soruşturma”, Pazar Postası, S. 20, 19 Mayıs 1957, s.8
877
İsimsiz, “Tiyatroda Yenilerimiz Konuşuyor”, Pazar Postası, S. 25, 23 Haziran 1957, s.8
878
İsimsiz, “Tiyatroda Yenilerimiz Konuşuyor: Attilâ Alpöge’nin Anlattıkları”, Pazar
Postası, S. 28, 21 Temmuz 1957, s.8
879
İsimsiz, a. g. m., s.8
Pazar Postası │ 317
880
İsimsiz, a. g. m., s.8
881
İsimsiz, a. g. m., s.8
882
İsimsiz, a. g. m., s.8
883
İsimsiz, “Yılmaz Gruda’nın Anlattıkları”, Pazar Postası, S. 30, 4 Ağustos 1957, s.8
884
İsimsiz, “Yılmaz Gruda’nın Anlattıkları”, Pazar Postası, S. 30, 4 Ağustos 1957, s.8
885
İsimsiz, “Yılmaz Gruda’nın Anlattıkları”, Pazar Postası, S. 30, 4 Ağustos 1957, s.8
318 │ Ferhat Korkmaz
886
İsimsiz, “Yılmaz Gruda’nın Anlattıkları”, Pazar Postası, S. 30, 4 Ağustos 1957, s.8
887
İsimsiz, “Yılmaz Gruda’nın Anlattıkları”, Pazar Postası, S. 30, 4 Ağustos 1957, s.8
888
İsimsiz, “Yılmaz Gruda’nın Anlattıkları”, Pazar Postası, S. 30, 4 Ağustos 1957, s.8
Pazar Postası │ 319
889
Tarık Kakınç, “1956-1957 Sinema Mevsimi Bitti: Toplam”, Pazar Postası, S. 22, 2
Haziran 1957, s.9-11
890
Kakınç, “Birinci Toplama Doğru”, Pazar Postası, S. 19, 11 Mayıs 1958, s.13
891
Kakınç, “Sinema Üstüne: Notlar”, Pazar Postası, S. 33, 12 Ağustos 1956, s.8-11
320 │ Ferhat Korkmaz
892
İsimsiz, “Delinin Zoru”, Pazar Postası, S. 14, 6 Nisan 1958, s.9
893
Tarık Kakınç, “Sinema Üstüne: Notlar”, Pazar Postası, S. 34, 19 Ağustos 1956, s.8
894
Kakınç, “Başka Cevat Fehmi’ler yok mu?”, Pazar Postası, S. 21, 26 Mayıs 1957, s.9
895
İsimsiz, “Kalkınan Türk Sineması”, Pazar Postası, S. 30, 4 Ağustos 1957, s.8
Pazar Postası │ 321
896
Tarık Kakınç, köy konusunun “işporta” malı haline getirildiğini
vurgular. Köy filmlerinde aynı temaların işlendiğini ifade eden
Kakınç, bir-iki yönetmenin yaptıklarının dışında iyi filmin
çevrilmediğini belirtir. Yönetmen konusuna da değinen Kakınç,
yönetmenlerin yönetmenlik sanatını bir kazanç kapısı olarak
gördüklerini, sinemayla ilgisi olmayan kimi meslek gruplarından
geldiklerini; çoğunun yabancı dil bilmediğini ve sinema
dünyasındaki gelişmeleri takip etmediğini dile getirir.
Tarık Kakınç, “1955-56 Sinema Mevsimi Bitiminde: Yerli
897
filmciliğimiz” adlı yazısında yerli filmciliğimizin kişiliğinin
olmadığını, zaman zaman Arap, İtalyan ve Hint filmlerini taklit
ettiğini savunur
Tarık Kakınç, iki eleştirmenin bir film hakkındaki tartışmaları
898
nedeniyle kaleme aldığı “<<Yeni Ufuklar>>mış” başlıklı
yazısında, eleştirmenlerden birinin, Fransız lejyonlarında geçen
filmin Türk sinemasında yerinin olmadığını, diğerinin ise Türk
sinemacılığı için söz konusu filmin yeni bir ufuk açtığı yönündeki
görüşünü dile getirdiğini belirtir. Kakınç, her iki eleştirmenin de
filmi izlemediğini belirtir. Birbirinin taklidi olan pek çok filmin
bulunduğunu ve film üretiminin Türk sinemasında taklide
dayandığını ifade eden Kakınç, senaryoların da benzer nitelikler
gösterdiğini vurgular.
899
Tarık Kakınç, “Suç Kimin” başlıklı yazısında, Türk
sinemasında, Türkiye’nin yurt dışında tanıtımı için belge ve kültür
filmlerinin çekilmemesinden yakınır. Kakınç, yabancı ülkelerdeki
filmcilerin Türkiye’yi tanıtmak için yanlış bilgilerle film
çevirdiklerini dile getirerek Türk sinemasının, belge filmlerle
Türkiye’yi doğru tanıtma sorumluluğunu yerine getirmesini ister.
Pazar Postası’nda yerli filmciliğimizde çalışan pek çok kişinin
yabancı olduğu belirtilmiş ve Türk sinemacıların önünün açılması
900
gerektiği kimi zaman vurgulanmıştır.
896
Tarık Kakınç, “Köy filmleri dramı”, Pazar Postası, S. 33, 25 Ağustos 1957, s.9
897
Kakınç, “1955-56 Sinema Mevsimi Bitiminde: Yerli filmciliğimiz”, Pazar Postası, S. 22,
27 Mayıs 1956, s.8-11
898
Kakınç, “<<Yeni Ufuklar>>mış”, Pazar Postası, S. 36, 15 Eylül 1957, s.9-11
899
Kakınç, “Suç Kimin ”, Pazar Postası, S. 39, 6 Ekim 1957, s.9
900
İsimsiz, “Yabancılar Akını”, Pazar Postası, S. 14, 6 Nisan 1958, s.9
322 │ Ferhat Korkmaz
901
Tarık Kakınç, “Sinemada yaratıcı kişi:Rejisör”, Pazar Postası, S. 5, 29 Ocak 1956, s.8
902
Kakınç, “Gördüklerimiz: 57’den Kalan”, Pazar Postası, S. 1, 5 Ocak 1958, s.9-11
903
Kakınç, “Sinema: Bir Sinemacının Defteri’nden Sinek”, Pazar Postası, S. 42, 19 Ekim
1958, s.14
904
İsimsiz, “Kılavuzu Karga Olunca...”, Pazar Postası, S. 20, 18 Mayıs 1958, s.13
Pazar Postası │ 323
905
Tarık Kakınç, “Gerekli mi? Gereksiz mi?”, Pazar Postası, S. 37, 22 Eylül 1957, s.9
906
Alberto Moravia, “Gölgede Kalan Sanatçı”, (Çev.Fikret Arıel), Pazar Postası, S. 44, 28
Ekim 1956, s.8-11
907
Tarık Kakınç, “Sinema: Bir Sinemacının Defteri’nden: Senaryo Yazarlarımız”, Pazar
Postası, S. 36, 7 Eylül 1958, s.14
908
Kakınç, “Şenlik Başlıyor”, Pazar Postası, S. 40, 13 Ekim 1957, s.9
909
Kakınç, “Batı Sinemasında: Roman-Sinema İlişkisi”, Pazar Postası, S. 12, 18 Mart 1956,
s.8-10
324 │ Ferhat Korkmaz
910
İsimsiz, “Hollywood romancılara teklif ediyor: ‘Sipariş üzerine Bestseller’ler yazınız”,
(Çev. Ferit Edgü), Pazar Postası, S. 2, 11 Ocak 1959, s.10
911
İsimsiz, “Sinema’da Müzik”, Pazar Postası, S. 42, 27 Ekim 1957, s.9-10
912
Tarık Kakınç, “Sinema mı, Tiyatro mu?”, Pazar Postası, S. 1, 1 Ocak 1956, s.8
Pazar Postası │ 325
913
Stanley Kramer, “Stanley Kramer Sinema ve Tiyatro Üzerine Konuşuyor”, (Çev. M.Ali
Tok), Pazar Postası, S. 6, 5 Şubat 1956, s.8
914
Valcroze, “Sinema: Visconti ile Konuşma”, (Çev. Erdoğan Tokmaklı), Pazar Postası, S.
10, 3 Mayıs 1959, s.14
915
T. K., (Tarık Kakınç), “Shakespeare Sineması”, Pazar Postası, S. 13, 25 Mart 1956, s.8-
11
326 │ Ferhat Korkmaz
916
Tarık Kakınç, “1956-1957 Sinema Mevsimi Bitti: Toplam” adlı
yazısında, 1956-1957 sezonunda da Türk filmciliğinin kendini
tekrar ettiğini ve yeni kanunların sinemanın elini kolunu
bağladığını dile getirir. Yerli film şirketlerinin birleşmesi
917
gerektiğini anlatan Kakınç, “Sinema Kanunu Nerde?” başlıklı
yazısında da Türk Film İmalcileri Cemiyeti’nin Türk sinemasının
gelişmesi için yeni kanuna ihtiyaç duyulduğu görüşüyle yasa
çıkartmak için harekete geçtiğini ifade ederek yeni kanunun
henüz çıkmamış olmasını eleştirir. Tarık Kakınç sinema kanunuyla
918
ilgili kaleme aldığı son yazısında ise sinemanın Batı’da Milli
Eğitim Bakanlıklarına ya da özerk çalışan sinema genel
müdürlüklerine bağlı olduğunu dile getirerek Türkiye’de
sinemanın Polis Vazife ve Selâhiyetleri Kanununa tabi olduğunu
ifade eder. Kakınç, söz konusu kanunun otuz sekiz maddeden
oluştuğunu ve İtalya’dan 1930 yıllarda aynen alındığını belirtir.
Yönetmeliğin iki ve yedinci maddelerine yer veren Kakınç,
filmciliğin sansürlendiğini ve bu koşullar altında Türk sinemasının
kalkınmasının mümkün olamayacağını vurgular.
Dönemin iktidarının sinema üzerindeki kimi sansürleri de
Pazar Postası’nda eleştiri konusu olmuştur. Tarık Kakınç, “Sinema
919
Üstüne: Notlar” adlı yazısında, sinemada sansür konusunu ele
alır.
Yerli filmlerde nutuk çekme alışkanlığından “Sinema: Bir
920
Sinemacının Defteri’nden” adlı yazısında yakınan Tarık Kakınç,
nutuk çekmenin emniyet mensupları için yapıldığını; bunun
nedeninin sansür işlerine bakan Emniyet Genel Müdürlüğü’nün
engeline takılmamak olduğunu belirtir.
921
Tarık Kakınç, “Sinema-Konusu üzerine” adlı yazısında ise
hazırlanan yeni sinema kanununun çıkartılmasını değerlendirir.
Kakınç, Türk-Film İmâlcileri Derneği’nden Çetin Karamanbey,
916
Tarık Kakınç, “1956-1957 Sinema Mevsimi Bitti: Toplam”, Pazar Postası, S. 22, 2
Haziran 1957, s.9-11
917
Kakınç, “Sinema Kanunu Nerde?”, Pazar Postası, S. 26, 29 Haziran 1958, s.14
918
Kakınç, “Sinema Kanunu mu?”, Pazar Postası, S. 34, 24 Ağustos 1958, s.13
919
Kakınç, “Sinema Üstüne: Notlar”, Pazar Postası, S. 33, 12 Ağustos 1956, s.8-11
920
Kakınç, “Sinema: Bir Sinemacının Defteri’nden”, Pazar Postası, S. 44, 2 Kasım 1958,
s.16
921
Kakınç, “ ‘Sinema-Konusu’ üzerine”, Pazar Postası, S. 34, 1 Eylül 1957, s.9
Pazar Postası │ 327
922
K., “Usis Başka Ne Yapar”, Pazar Postası, S. 48, 8 Aralık 1957, s.9
Erdoğan Tamer, “Usis’in İşleri: Bu müdahele haksızdır”, Pazar Postası, S. 48, 8 Aralık
923
1957, s.12
924
Berin Taşan, “Sözleşme Serbestisi ve USİS”, Pazar Postası, S. 48, 8 Aralık 1957, s.12
925
Tarık Kakınç, “Yerli sinemamız üzerine: Notlar”, Pazar Postası, S. 35, 8 Eylül 1957, s.9
328 │ Ferhat Korkmaz
926
Kakınç, “Ya Öbürü?”, Pazar Postası, S. 14, 6 Nisan 1958, s.9
927
Kakınç, “Atatürk Filmi’nin Tuzu Biberi”, Pazar Postası, S. 27, 6 Temmuz 1958, s.13
928
Kakınç, “Yılan Hikâyesi ‘Atatürk Filmi’”, Pazar Postası, S. 44, 10 Kasım 1957, s.9
Pazar Postası │ 329
929
C. O., “Atatürk Filmini Biz Çevirmeliyiz”, Pazar Postası, S. 44, 10 Kasım 1957, s.9
930
İsimsiz, “Sinema Üzerine Soruşturmamız”, Pazar Postası, S. 19, 12 Mayıs 1957, s.9
931
Tarık Kakınç, “Aydınlarımız sinemayla ilgileniyor”, Pazar Postası, S. 23, 3 Haziran 1956,
s.8-10
932
Kakınç, “Aydınlarımız sinemayla ilgileniyor II: Haldun Taner’in Dedikleri”, Pazar
Postası, S. 24, 10 Haziran 1956, s.8
330 │ Ferhat Korkmaz
933
İsimsiz, “Notlar”, Pazar Postası, S. 3, 13 Ocak 1957, s.9
934
Baykan Sezer, “Sinema Yayınları”, Pazar Postası, S. 11, 10 Mayıs 1959, s.14-16
935
Orhan Kemal, “Sinema: Olmayan”, Pazar Postası, S. 12, 17 Mayıs 1959, s.15
Pazar Postası │ 331
936
Tarık Kakınç, “Asıl zorunlu olan...” adlı yazısında, Adnan
Ufuk’un Ulus’ta çıkan bir yazısında Halit Refiğ’in Yeditepe’de
sinema yazılarının olmayışını Türk sinemasının gelişimini
engellediği yönündeki görüşleri üzerinde durur. Kakınç, Sinema
Dergisi’nin yayımlandığını; ancak söz konusu derginin halk
arasında ilgi görmeyene kadar, Türk sinemasının ilerlemesinin
hızlanmayacağını savunur
Türkiye’de ve esasında dünyada kısa bir geçmişi olan yeni bir
sanat olan sinemanın Türk aydınlarına tanıtılması açısından Pazar
Postası’nda çıkan sinema tarihi ile ilgili araştırmalar önemli bir
yere sahiptir.
Sinema tarihi ile ilgili olarak ilk defa Attilâ İlhan imzasıyla
Pazar Postası’nda bir yazı dizisi çıkar. Dört yazıdan oluşan yazı
dizisinde Attilâ İlhan, Amerika, Rusya ve Avrupa’da sinemanın
millî bir endüstri haline getirildiğini anlatarak sinemanın
güçlüklerini konu edinir. İlhan, Türkiye’de iyi bir sinema
eleştirisinin kurulamadığını belirterek sinema haberciliğinin ya da
937
dergiciliğinin magazin olarak anlaşıldığını ifade eder.
938
Attilâ İlhan “Sinemanın püf noktası-II” , “Fotoğraf ve
939 940
Sinema-III” ve “Sinema Doğuyor” adlı yazılarında ise
fotoğrafın icadı ve hareketli görüntülerin elde edilmesi gibi
sinemadaki teknik gelişmeleri aktarır.
Pazar Postası’nda sinema tarihi ile ilgili tek ayrıntılı gelişim
öyküsünü Tarık Kakınç kaleme alır. “Sinemada 60 Yıl” başlığını
taşıyan yazı dizisi Pazar Postası’nın 26 Ağustos 1956, 2 Eylül 1956,
9 Eylül 1956, 16 Eylül 1956, 23 Eylül 1956, 30 Eylül 1956, 14 Ekim
1956, 21 Ekim 1956, 28 Ekim 1956, 4 Kasım 1956, 11 Kasım 1956, 18
Kasım 1956, 25 Kasım 1956, 2 Aralık 1956, 9 Aralık 1956, 16 Aralık
1956, 23 Aralık 1956, 30 Aralık 1956 ve 6 Ocak 1957 tarihli
sayılarında yayımlanır. Bu yazı dizisinin devamı olan “1900-1914
941 942 943
Yılları” , “1915-1917” , “Made in U.S.A.” ve “İngiliz Sineması
936
Tarık Kakınç, “Asıl zorunlu olan...”, Pazar Postası, S. 32, 18 Ağustos 1957, s.9
937
Attilâ İlhan, “Sinemanın Ehemmiyeti”, Pazar Postası, S. 40, 11 Kasım 1951, s.7
938
İlhan, “Sinemanın püf noktası-II”, Pazar Postası, S. 44, 9 Aralık 1951, s.7
939
İlhan, “Fotoğraf ve Sinema-III”, Pazar Postası, S. 45, 16 Aralık 1951, s.5
940
İlhan, “Sinema Doğuyor”, Pazar Postası, S. 48, 6 Ocak 1952, s.7
941
Tarık Kakınç, “1900-1914 Yılları”, Pazar Postası, S. 3, 13 Ocak 1957, s.9
332 │ Ferhat Korkmaz
944
1914-1918” başlıklı yazılarda da sinema tarihi anlatılır. Adı
verilen incelemelerde dünyada sinemasının teknik bakımdan
gelişimi anlatılır. Kakınç, yazı dizisini kaleme alırken La Duca’nın
Sinema Tarihi adlı eserinden yararlandığını belirtir.
Pazar Postası’nda sinema sanatı ile ilgili yazılarda yerli filmler
üzerine yapılan eleştiriler önemli bir yere sahiptir. Dönemin sanat
hayatına önemli ölçüde yön veren Pazar Postası’nda Türk filmleri
ve sineması hakkında çıkan yorum ve eleştiriler Türk sinemasının
ilk yıllarının nitelikleri hakkında bize çok önemli bilgiler sağlar.
Sinemaseverler çoklukla Pazar Postası’nda yayımlanan
eleştirilerden yola çıkarak yerli filmler hakkında bilgi sahibi
olmuştur. Gazetenin yayım yaptığı yıllarda çevrilen Türk
filmlerinin neredeyse tümü hakkında yorumlara yer verilmiştir. Bu
anlamda sinemamızın söz konusu dönemdeki bütün gelişim ve
evrimi Pazar Postası sayfalarından rahatlıkla gözlenebilir.
Eleştirisi yapılan yerli filmler şunlardır: Beyaz Mendil (Lütfi
945 946
Ömer Akad) , Dalavereciler Kralı (Nuri Akıncı) , Kalbimin
947
Şarkısı (Lütfi Ömer Akad) , Kanları ile Ödediler (Osman F.
948 949
Seden) , Meçhul Kadın (Lütfi Ömer Akad) , Kâtibim (Şinasi
950
Özonuk) , Hititlerin Güneşi (Mazhar Şevket İbşiroğlu ve
951 952
Sabahattin Eyüboğlu) , Bir Aşk Hikâyesi-Tuş (Şadan Kâmil) ,
953
Gelen Ağalar Birden Gelin (Hüseyin Peyda) , Günah Köprüsü
942
Kakınç, “1915-1917”, Pazar Postası, S. 4, 20 Ocak 1957, s.9
943
Kakınç, “Made in U.S.A.”, Pazar Postası, S. 5, 27 Ocak 1957, s.9
944
Kakınç, “İngiliz Sineması 1914-1918”, Pazar Postası, S. 6, 3 Şubat 1957, s.9
945
Muzaffer A. Esin, “Lütfü Akad’a Övgü”, Pazar Postası, S. 3, 15 Ocak 1956, s.8
946
Tarık Kakınç, “Dalavereciler Kralı”, Pazar Postası, S. 3, 15 Ocak 1956, s.8
947
Kakınç, “Gördüklerimiz: Kalbimin Şarkısı, Pazar Postası, S. 16, 15 Nisan 1956, s.8-11
948
Kakınç, “Bizim Filmlerimizden: Kanları ile Ödediler”, Pazar Postası, S. 6, 5 Şubat 1956,
s.8
949
Kakınç, “Gördüklerimiz: Meçhul Kadın”, Pazar Postası, S. 15, 8 Nisan 1956, s.8
950
Kakınç, “Gördüklerimiz: Kâtibim”, Pazar Postası, S. 21, 20 Mayıs 1956, s.8
951
Kakınç, “Berlin Festivali ve Hititlerin Güneşi”, Pazar Postası, S. 30, 22 Temmuz 1956,
s.8-11
952
Kakınç, “Gördüklerimiz: Bir Aşk Hikâyesi-Tuş”, Pazar Postası, S. 17, 22 Nisan 1956, s.8
953
Kakınç, “Sinema Notları”, Pazar Postası, S. 31, 29 Temmuz 1956, s.8
Pazar Postası │ 333
954
(Muharrem Gürses) , Sazlı Damın Kahpesi (Muharrem
955 956
Gürses) , İntikam Alevi (Osman F.Seden) , Bayırdaki Roman
957 958
(Sami Ayanoğlu) , Görünmeyen Adam (Lütfi Ömer Akad) , Ak
959 960
Altın (Lütfi Ömer Akad) , Kara Bahtım (Dr. Alşavir Alyanak) ,
961
Ceylan Emine (Muharrem Gürses) , Kamelyalı Kadın (Şakir
962 963
Sırmalı) , Günah Yolcuları (Muzaffer Aslan) , Zeyneb’in
964
İntikamı (Memduh Ün) , Üç Yetimin Izdırabı (Abdurrahman
965 966
Palay) , Büyük Sır (Talat Artemel) , Aşıklar Kâbesi-Mevlâna
967 968
(Hicri Akbaşlı) , Tuzak Oteli (Aydın Arakon) , Berduş (Osman
969 970
F. Seden) , Lokum Sultanı (Kenan Fosforoğlu) , Yedi Köyün
971 972
Zeynebi (Muharrem Gürses) , Yalancının Mumu (Semih Evin) ,
973
Kanlı Çevre-Sönen Ocak (Cahit Günal) , Gelinin Muradı (Atıf
954
Muzaffer A. Esin, “Gördüklerimiz: Cihan Köprüsü’”, Pazar Postası, S. 50, 9 Aralık 1956,
s.9
955
Esin, “Gördüklerimiz: Sazlı Damın Kahpesi’”, Pazar Postası, S. 51, 16 Aralık 1956, s.9
956
Esin, “Gördüklerimiz: İntikam Alevi’”, Pazar Postası, S. 2, 6 Ocak 1957, s.9
957
Esin, “Gördüklerimiz: Kara Çalı”, Pazar Postası, S. 3, 13 Ocak 1957, s.9
958
Esin, “Gördüklerimiz: Görünmeyen Adam İstanbul’da’”, Pazar Postası, S. 5, 27 Ocak
1957, s.9-11
959
Esin, “Akad’ın Tuttuğu kuş”, Pazar Postası, S. 9, 24 Şubat 1957, s.9
960
Esin, “Gördüklerimiz: Sinemanın Kara Bahtı”, Pazar Postası, S. 10, 3 Mart 1957, s.9-11
961
İsimsiz, “Gördüklerimiz: Ters Gerçekler”, Pazar Postası, S. 11, 10 Mart 1957, s.9
Kakınç, Tarık, “ ‘Arslan Yürekli Richard’ ile Gül Dikenleri”, Pazar Postası, S. 18, 28 Nisan
962
1957, s.9
963
Muzaffer A. Esin, “Gördüklerimiz: Çizgi içi”, Pazar Postası, S. 19, 12 Mayıs 1957, s.9
964
Esin, “Filmler’den: Zeyneb’in İntikamı’”, Pazar Postası, S. 48, 25 Kasım 1956, s.9-11
965
Esin, “Gördüklerimiz: Üç Yetimin ıstırabı’”, Pazar Postası, S. 49, 2 Aralık 1956, s.9-11
966
Esin, “Gördüklerimiz: Büyük sır’”, Pazar Postası, S. 52, 23 Aralık 1956, s.9
967
Esin, “Gördüklerimiz: Aşıklar Kâbesi’”, Pazar Postası, S. 1, 30 Aralık 1956, s.9
968
Esin, “Gördüklerimiz: Tuzak Oteli’”, Pazar Postası, S. 4, 20 Ocak 1957, s.9
969
Esin, “Gördüklerimiz: Zeki Müren + Kazanç-Seden=Berduş”, Pazar Postası, S. 8, 17
Şubat 1957, s.9-11
970
Esin, “Gördüklerimiz: Acımak”, Pazar Postası, S. 21, 26 Mayıs 1957, s.9-11
971
Tarık Kakınç, “1956-1957 Sinema Mevsimi Bitti: Toplam”, Pazar Postası, S. 22, 2
Haziran 1957, s.9-11
Muzaffer A. Esin, “Gördüklerimiz: Bu kadar da mı düşülecekti?”, Pazar Postası, S. 22, 2
972
974
Kakınç, “Gördüklerimiz: Gerçek Türk Sinemasına Doğru”, Pazar Postası, S. 43, 3 Kasım
1957, s.9
975
Kakınç, “Hayırlı işler”, Pazar Postası, S. 45, 17 Kasım 1957, s.9
976
Kakınç, “Gördüklerimiz:Çelebi böyle olur”, Pazar Postası, S. 47, 1 Aralık 1957, s.9-11
977
Kakınç, “Gördüklerimiz: Yaşasın Ticaret Yaşasın Türk Filmciliği”, Pazar Postası, S. 49,
15 Aralık 1957, s.9-11
978
Kakınç, “Gördüklerimiz: Bacak-Mevlut-Ezan: ölüm-Gözyaşı”, Pazar Postası, S. 50, 22
Aralık 1957, s.9-11
979
Kakınç, “Gördüklerimiz: Ölüler Sineması”, Pazar Postası, S. 2, 12 Ocak 1958, s.9
980
Kakınç, “Gördüklerimiz: Nice Boy, isn’t he?”, Pazar Postası, S. 3, 19 Ocak 1958, s.9-11
981
Kakınç, “Gördüklerimiz: Ölmeyen Moda: “Köy Filmi”, Pazar Postası, S. 4, 26 Ocak
1958, s.9-10
982
Kakınç, “Gördüklerimiz: Bir Parça Daha Umut”, Pazar Postası, S. 5, 2 Şubat 1958, s.9
983
Kakınç, “Gördüklerimiz: Yerinde Saymak”, Pazar Postası, S. 6, 9 Şubat 1958, s.9-12
984
Kakınç, “Bu kadarı da...”, Pazar Postası, S. 42, 27 Ekim 1957, s.9-10
985
Kakınç, “Gördüklerimiz:36 Kısım Tekmili birden”, Pazar Postası, S. 46, 24 Kasım 1957,
s.9
986
Kakınç, “Gördüklerimiz: Dört ölü var...”, Pazar Postası, S. 48, 8 Aralık 1957, s.9-11
987
Kakınç, “Gördüklerimiz: Bir Avuç Toprak”, Pazar Postası, S. 9 2 Mart 1958, s.9-11
988
Kakınç, “Gördüklerimiz: Çırpıştırmanın İyisi”, Pazar Postası, S. 10, 9 Mart 1958, s.9-11
989
Kakınç, “Üçüncü Toplam”, Pazar Postası, S. 22, 1 Haziran 1958, s.13
990
Kakınç, “Gördüklerimiz: Tamburem Çu Guyem”, Pazar Postası, S. 7, 16 Şubat 1958,
s.9-11
991
Kakınç, “Gördüklerimiz: Yama Üstüne Yama”, Pazar Postası, S. 8, 23 Şubat 1958, s.9
992
Kakınç, “Gördüklerimiz: Gidiyorum İşte Gör Hayalde Düşte Gör”, Pazar Postası, S. 11,
16 Mart 1958, s.9
993
Kakınç, “Gördüklerimiz: Bir Arpa Boyu”, Pazar Postası, S. 12, 23 Mart 1958, s.9
Pazar Postası │ 335
995 996
Sedat) , İnsanlık İçin Kuduz (Asaf Tengiz) , Gizli El (Aydın
997 998
Arakon) , Dar Sokaklar (Hüseyin Örmez) , Civan Ali (Semih
999 1000
Evin) , Meçhul Kadınlar (Agâh Hün) , Üç Arkadaş (Memduh
1001
Ün) , Gelinin Muradı, Alageyik, Bu Vatanın Çocukları (Atıf
1002 1003
Yımaz) , Gurbet, Beraber Ölelim (Osman F. Seden) , Zümrüt
1004 1005
(Lütfi Ö. Akad) , Merhametsiz Gençlik (Çetin Karamanbey) ,
1006
Hicran Yarası (Metin Erksan) .
Pazar Postası’nda uluslar arası alanda yapılan festivaller
özellikle takip edilmiş ve Türk sinemasının gelişimi için
festivallerde gösterilen ve ödül alan filmler hakkında detaylı
bilgiler sunulmuştur. Bu bağlamda Pazar Postası gazetesi Türk
sinemasının Batı sinemasına göre durumunu inceleme fırsatı
sağlamıştır. 1950’li yılların Türk sineması için ilk dönem olduğu
düşünüldüğünde ise, kalkınmanın ancak Batı sinemasına uygun
nitelikte eser vererek gerçekleşebileceği düşünülmüştür. Bu
yıllardan günümüze gelindiğinde Pazar Postası’nın Türk sineması
hakkında yaptığı tespitlerin doğruluğunu daha iyi
algılayabiliyoruz. Uluslar arası festivallerde ödül alan Yılmaz
Güney, Ferzan Özpetek ve Fatih Akın gibi ünlü Türk
yönetmenlerinin yetişmesi, daha o zamanlar Pazar Postası’nda
temeli atılan görüşlerin etkililiği ile açıklanabilir.
Pazar Postası’nda 1956 Cannes Film Festivali, 1957 Cannes Film
Festivali, 1958 Cannes Film Festivali, 7. Berlin Film Festivali, 8.
Berlin Film Festivali, 9. Berlin Film Festivali, 1956 Venedik Film
994
Kakınç, “Gördüklerimiz: Vur Beline Kazmayı”, Pazar Postası, S. 15, 13 Nisan 1958, s.9
995
Kakınç, “Gördüklerimiz: İyi Niyetli Peynir Gemisi”, Pazar Postası, S. 16, 20 Nisan 1958,
s.13
996
Kakınç, “Gördüklerimiz: İnsanlık İçin Kuduz”, Pazar Postası, S. 17, 27 Nisan 1958, s.13
997
Kakınç, “Sinema: Melodram Başlıyor”, Pazar Postası, S. 46, 16 Kasım 1958, s.16
998
Kakınç, “Sinema: Melodram Başlıyor”, Pazar Postası, S. 46, 16 Kasım 1958, s.16
999
Kakınç, “Sinema: Melodram Başlıyor”, Pazar Postası, S. 46, 16 Kasım 1958, s.16
1000
Kakınç, “Sinema: Melodram Başlıyor”, Pazar Postası, S. 46, 16 Kasım 1958, s.16
1001
Erdoğan Tokatlı, “Sinema: 1958-59’da Yerli Filmler”, Pazar Postası, S. 13, 24 Mayıs
1959, s.13-16
1002
Erdoğan Tokatlı, “Sinema: 1958-59’da Yerli Filmler”, Pazar Postası, S. 13, 24 Mayıs
1959, s.13-16
1003
Tokatlı, a. g. m., s.13-16
1004
Tokatlı, a. g. m., s.13-16
1005
Tokatlı, a. g. m., s.13-16
1006
Tokatlı, a. g. m., s.13-16
336 │ Ferhat Korkmaz
1007
İsimsiz, “Stanley Kubrick: Sinemanın Harika Çocuğu”, Pazar Postası, S. 1, 5 Ocak 1958,
s.9-11
1008
İsimsiz, “Andre Cayatt: ‘Hepimiz Kaatiliz’”, Pazar Postası, S. 5, 2 Şubat 1958, s.9
1009
İsimsiz, “İlk Yıllarında Hollywood: Griffith’in Serüvenleri”, Pazar Postası, S. 26, 29
Haziran 1958, s.14
1010
İsimsiz, “Sinema: Mario Monicelli”, Pazar Postası, S. 27, 6 Temmuz 1958s.13
1011
İsimsiz, “Akira Kurosawa: Doğuyu Batıya Getiren Adam”, Pazar Postası, S. 48, 8 Aralık
1957, s.9
1012
İsimsiz, “Lamorisse Sechan: Kırmızı Balon’un Kahramanları”, Pazar Postası, S. 2, 12
Ocak 1958, s.9
1013
İsimsiz, “Luigi Comencini İtalyan Esprisi”, Pazar Postası, S. 3, 19 Ocak 1958, s.9
1014
Ebiri, Aslan, “George Stevens”, Pazar Postası, S. 9, 24 Şubat 1957, s.9
1015
İsimsiz, “Charles Laughton Rejisörlük Yapıyor”, Pazar Postası, S. 1, 1 Ocak 1956, s.8
1016
A. E. (Aslan Ebiri), “Sinema Dünyası”, Pazar Postası, S. 7, 10 Şubat 1957, s.8-11
1017
İsimsiz, “Amerikan sinemalarının öldürdüğü adam”, Pazar Postası, S. 33, 25 Ağustos
1957, s.9
1018
İsimsiz, “Jules Dassin: En çok sözü edilen adam”, Pazar Postası, S. 46, 24 Kasım 1957,
s.9
1019
İsimsiz, “Satyajit Ray”, Pazar Postası, S. 47, 1 Aralık 1957, s.9
1020
İsimsiz, “‘Denizler Büyücüsü’”, Pazar Postası, S. 50, 22 Aralık 1957, s.9
1021
İsimsiz, “William Wyler ‘Hayatımızın En Güzel Yılları’”, Pazar Postası, S. 7, 16 Şubat
1958, s.9-11
Pazar Postası │ 337
H. Resim
1022
Malik Aksel, “Resim ve Tılsım”, Pazar Postası, S. 18, 3 Haziran 1951, s.5
1023
Aksel, “Yarının Modelleri”, Pazar Postası, S. 20, 17 Haziran 1951, s.5
1024
Aksel, “Bir sanatkâr keşfedildi”, Pazar Postası, S. 23, 8 Temmuz 1951, s.8
1025
Aksel, “Sanatta Geçimsizlikler”, Pazar Postası, S. 44, 9 Aralık 1951, s.2
1026
Aksel, “Her şey yeni başlıyor”, Pazar Postası, S. 53, 10 Şubat 1952, s.5
1027
Aksel, “Üsküdarlı Ressamlar”, Pazar Postası, S. 62, 13 Nisan 1952, s.2
340 │ Ferhat Korkmaz
1028
Aksel, “Hatıralar arasında”, Pazar Postası, S. 65, 4 Mayıs 1952, s.2
1029
Aksel, “Kilim ve Resim”, Pazar Postası, S. 67, 18 Mayıs 1952, s.2
1030
Aksel, “Eski Kahve Resimleri”, Pazar Postası, S. 74, 20 Temmuz 1952, s.2
1031
Bülent Ecevit, “Paolo Ucello”, Pazar Postası, S. 33, 23 Eylül 1951, s.7-12
1032
Ecevit, “Paolo Ucello”, Pazar Postası, S. 34, 30 Eylül 1951, s.7-12
1033
Ecevit, “Hafta İçinde Sanat Hareketleri: Leyla Gamsız”, Pazar Postası, S. 52, 3 Şubat
1952, s.7
1034
Nihat Doğangüneş, “Öfkeli Arslan”, Pazar Postası, S. 70, 8 Haziran 1952, s.7
Pazar Postası │ 341
1035
Cahit Güçbilmez, “Neden ve Nasıl Paris?” te, ressam Avni
Arbaş ile yaptığı röportaja yer verir. Arbaş’ın kısa bir yaşam
öyküsüne yer veren Güçbilmez, Çallı ve Lévy ile çalıştığını bildirir.
Arbaş, kendisine sorulan sorular ışığında, sanatın geniş kitlelere
iletilmesi ve millî olması gerektiğini, resim sanatımızın henüz Batı
tesirinden kurtulamadığını, Türkiye’de sanata yeterince devlet
desteğinin sağlanmadığını, non-figüratif resmin kendi anlayışına
uymadığını ve muhtevanın ancak figürasyon yoluyla
oluşturulabileceğini belirtir.
Pazar Postası’nın Birinci Yayım Döneminde son olarak Irving
Stone’un Bülend Sokullu tarafından Türkçeye çevrilen Vincent
Van Geogh’un Hayatı adlı romanı tefrika edilir. Biyografik bir
roman olan Vincent Van Geogh’un Hayatı adlı eserde Van Gogh’un
resim sanatına nasıl başladığı anlatılır.
Pazar Postası’nın İkinci Yayım Dönemi, resim sanatına ilişkin
değerlendirmeler açısından daha kapsamlı ve zengindir. 1956
sonrasında resim hakkında yayımlanan ilk yazı, Metin Eloğlu’nun
Karaburçak Galerisi’nde açtığı kişisel sergisi nedeniyle yaptığı
konuşmadır. Eloğlu, Pazar Postası’nda “İlk Sergisi Dolayısıyla
Metin Eloğlu’nun Konuşması” başlığı altında yayımlanan
konuşmasında, neden non-figüratif resme yöneldiğini şu sözlerle
dile getirir: “İlle de bir öykü arıyorlar onlarda. Bildikleri
ezberledikleri bir anlatım düzeni bulamayınca yadırgıyorlar. Oysa
hepsinin anlam, anlatım, imkânlar, değerleri, belli bir anlayışın
yapıp yakıştırma tarzının sonucu. Anlam derken yan yana gelmiş
iki rengin bir birlerini değerlendiren çizgilerin durumunu
kastediyorum. Nasıl ki şiirde, hikâyede kelimelerin sözlerin yan
yana gelişlerinden bir anlam çıkıyor, resimde de aynı şeyi
1036
becermek renklere, çizgilere, istif düzenine vergi.” Metin
Eloğlu, resmin temel malzemesinin renkler ve çizgiler olduğunu
belirterek sanatta faydanın aranmaması gerektiğini savunur.
Pazar Postası’nda resim hakkında en kapsamlı
değerlendirmeleri Mete Şar yapar. Bunu “Yenilik Resim Üzerine
Konuşular” adlı yazı dizisiyle gerçekleştirir.
1035
Cahit Güçbilmez, “Neden ve Nasıl Paris?” Avni Arbaş Konuşuyor”, Pazar Postası, S.
73, 13 Temmuz 1952, s.10
1036
Metin Eloğlu, “İlk Sergisi Dolayısıyla Metin Eloğlu’nun Konuşması”, Pazar Postası, S.
18, 29 Nisan 1956, s.6
342 │ Ferhat Korkmaz
1037
Mete Şar, “Yenilik Resim Üzerine Konuşular 1: Yenilik Resmin Gerçeği”, Pazar Postası,
S. 32, 5 Ağustos 1956, s.7
1038
Şar, a. g. m., s.7
1039
Şar, a. g. m., s.11
Pazar Postası │ 343
1040
da yapınca büsbütün özgürdük.” şeklindeki sözlerine yer veren
Şar, yeni resmin plastik sanatlar içinde yer aldığını ve doğada
benzeri olmayan biçimler yarattığını dile getirir. Mağara duvarına
resim çizen ilk insan ile Rönesansta kutsal şeyleri resmine konu
alan sanatçının da gerçeği değiştirerek ele aldığını, yenilik
resminde de bu değiştirimin yapıldığını belirten Mete Şar’a göre,
konu yeni biçimler için yalnızca araç olmalıdır, bunun için de
konunun yeni resimde bir önemi kalmamıştır. Her çağda
gerçekliğin böyle algılandığını savunan Ona göre, yenilik resmi
boya, çizgi ve konudan bağımsızdır.
Rönesansa kadar olan dönemde, resimlerde doğanın aynen
yansıtıldığını belirten Mete Şar, resmin doğa biçimlerine sıkı sıkıya
bağlı olduğunu ifade eder. Yeni sanatçının doğa biçimlerinden
düşünce ve arzusuyla ayrıldığını dile getiren Şar, doğa biçimlerini
işleyen sanatçıyı unutmadığını vurgular. O, yeni sanatçının eski
sanatçıya bakışını şu şekilde değerlendirir: “Onları kendi
anlayışlarına göre, yeniden değer süzgecinden geçiriyorlar.
Onların evrene açılışlarını tutup daha ileri götürecekler. Böylece
eski resimde evrene açılış gelişirken; diğer yönleri sınırlamışken;
bugünün sanatçısı hem evrensel görüşünde geniş bir ufuk
1041
doğuyor, hem de biçimlerinde renklerinde özgürleşiyor.”
Yenilik resminde dil konusu üzerinde de duran Mete Şar, her
ressamın özel bir dilinin olduğunu ve izleyicisini bu dile
alıştırması gerektiğini belirtir. Okuyucunun sanatçının dilini
öğrenmesinde, en önemli görev Şar’a göre, eleştirmene düşer.
İzleyicinin amacının sanatçının anlatmak istediklerini algılamak
olduğunu belirten Şar, resimdeki her türlü unsurun bir anlatım
1042
olduğunu vurgular.
Mete Şar’ın resim sanatı hakkındaki ikinci önemli
değerlendirmesi ise, “Gerçek Resmin Evrimi” başlığını taşıyan yazı
dizisidir.
Plastik sanat eleştirmecilerinin gerçek resmin başlangıcını XIV.
yüzyılda Giotto’ya dayandırdıklarını ifade eden Şar, Giotto’dan
1040
Şar, “Yenilik Resim Üzerine Konuşular 2: Yenilik Resimde Konu”, Pazar Postası, S. 33,
12 Ağustos 1956, s.7
1041
Şar, “Yenilik Resim Üzerine Konuşular 3: Yenilik akımlarının Evrensel Görüşü”, Pazar
Postası, S. 34, 19 Ağustos 1956, s.11
1042
Şar, “Yenilik Resim Üzerine Konuşular: Yenilik Resmin Dili”, Pazar Postası, S. 36, 2
Eylül 1956, s.7-11
344 │ Ferhat Korkmaz
1043
Şar, “Gerçek resmin evrimi”, Pazar Postası, S. 3, 13 Ocak 1957, s.7
1044
Şar, “Gerçek Resmin Evrimi II”, Pazar Postası, S. 9, 24 Şubat 1957, s.7-11
1045
Şar, “Gerçek Resmin Evrimi III”, Pazar Postası, S. 10, 3 Mart 1957, s.7
1046
Can Yücel, “Sanat Karakolu”, Pazar Postası, S. 6, 3 Şubat 1957, s.6
Pazar Postası │ 345
1048
Michel Seuphor, “Soyut Resim Çağımızın Bir Gereği mi?”, (Çev. Osman Mazlum),
Pazar Postası, S. 45, 9 Kasım 1958, s.10
1049
Orhan Çetinkaya, “Abaç’ın Sergisi”, Pazar Postası, S. 23, 9 Haziran 1957, s.6
1050
Ümit Ölmez, “Abaç ve Resimde Yogicilik”, Pazar Postası, S. 23, 9 Haziran 1957, s.7
Pazar Postası │ 347
1051
Ölmez, a. g. m., s.7
1052
Hüsnü Yurdusev, “Eski, Yeni...”, Pazar Postası, S. 26, 30 Haziran 1957, s.7
1053
Yurdusev, a. g. m., s.7
348 │ Ferhat Korkmaz
1054
F. Güden, “Ali Büyükhelvacı’nın Resimleri Ya da Paul Klee’ye Selam”, Pazar Postası, S.
8, 23 Şubat 1958, s.10
1055
Kaya Özsezgin, “Resim: Dokuz Kuşağın Emeği”, Pazar Postası, S. 46, 16 Kasım 1958,
s.14
1056
Şahap Sıtkı, “Resim: Elderoğlu Resim Sergisi”, Pazar Postası, S. 50, 14 Aralık 1958,
s.16
1057
Sıtkı, a. g. m., s.16
1058
Sıtkı, a. g. m., s.16
1059
Kaya Özsezgin, “Resim: Cemil Eren”, Pazar Postası, S. 52, 28 Aralık 1958, s.16
Pazar Postası │ 349
1060
Şahap Sıtkı, “Bir Resim Sergisi”, Pazar Postası, S. 52, 28 Aralık 1958, s.16
1061
Kaya Özsezgin, “Ağaoğlu”, Pazar Postası, S. 2, 11 Ocak 1959, s.16
Şahap Sıtkı, “Tektaş Ağaoğlu’nun Düşündürdükleri”, Pazar Postası, S. 2, 11 Ocak
1062
1959, s.16
350 │ Ferhat Korkmaz
I. Müzik
1063
‘Falso oryantal, yapmakla değil!’” şeklindeki görüşleri ifade
eder.
Nihat Buruşuk, “Konser Salonları”adlı yazısında Debussy ve
Chopin gibi tanınan müzik adamlarının dışında yenilerinin
bilinmemesi Türkiye’de müziğe olan ilginin azlığını gösterdiği
görüşünü ifade eder: “...memleketlerine gerçek musiki eserleri
kazandıran sanatçılardan çoğunu tanıyan yoktur. Glinka, Smetana,
Grieg, Granados, de Falla hadi neyse ama Paccius, Sibellius, Carl
Nielsen’in, Mussorsky’nin, Bartok’un ismini kaç kişi duymuştur,
1064
musiki sever görünenlerin içinde?” Cemal Reşit Rey de, “Les
Jeunesses Musicales mi? Sütlü Börek mi?” adlı yazısında gençlerin
müzikten anlamadıkları savunarak Türkiye’de müziğe bakış açısını
eleştirir. Rey, Les Musicales Jeunesses de France’ın başkanı
Marquis de Contant’ın kendisinden Türkiye’den kendilerine
eğitilmeleri için iki genç gönderilmesini istemesini ele alır. Rey,
“Kendi kendime: ‘Jeunesses Musicales” tohumunu, ortaya atarsam,
gençler bunu ekip biçerler, diyorum. Yanılıyor muyum? Bu fikir
alaka uyandıracak mı acaba? Yoksa... filan makam üzerine ‘Les
Jeunesses Musicales mi? Bize ne gerek, sütlü börek...’ mi
1065
diyecek?” der.
Turhan Gürkan da, “Sanatta İkilik” adlı yazısında, Türkiye
Turizm Kurumu’nun düzenlediği gezilerin sonuncusunun İzmit
Körfezi Gezisi adıyla yapıldığını, gezide yer alan müzik ve şiir
sunumu yapıldığını belirtir. Gürkan, Akile Artun’un şarkı
söylemesi sırasında yağmur yağmasına karşın hem iskeleye biriken
beş yüz kişiden hem de geziye katılanlar tarafından büyük alkış
aldığını ifade eder. Ancak Konsetvatuvar Birliği’nin verdiği caz
konseri sırasında yuhalamaların olduğunu vurgulayan Gürkan,
Türkiye’de sanatın alaturka ve yeni sanat diye ikiye ayrıldığını
belirtir. Batı zevkinin yeteri kadar savunulmadığını ifade eden
Gürkan, sanatta ikiliğe devletin tasarruflarının neden olduğunu
1066
savunur.
1063
Cemal Reşit Rey, “Falso Oryantal”, Pazar Postası, S. 16, 20 Mayıs 1951, s.5
1064
Nihat Buruşuk, “Konser Salonları”, Pazar Postası, S. 28, 12 Ağustos 1951, s.8
1065
Cemal Reşit Rey, “Les Jeunesses Musicales mi? Sütlü Börek mi?”, Pazar Postası, S. 16,
20 Mayıs 1951, s.2
1066
Turhan Gürkan, “Sanatta İkilik ”, Pazar Postası, S. 77, 10 Ağustos 1952, s.7
352 │ Ferhat Korkmaz
1067
İlhan Usmanbaş, “Musiki: Musiki Hakkında”, Pazar Postası, S. 38, 28 Ekim 1951, s.7
1068
Haldun Serpente, “Batılılaşan Orkestra”, Pazar Postası, S. 18, 28 Nisan 1957, s.6
1069
Veysel Arseven, “Müzik Eğitiminde İkilik”, Pazar Postası, S. 19, 11 Mayıs 1958, s.12
Pazar Postası │ 353
1070
ve tenkidçi” adlı yazısında müzikte de eleştirinin yapılması
gerektiğini belirtir. Eleştirinin sanat eserini mükemmele
ulaştıracağı inancını taşıyan Akses, müzik eleştirmeninin en az bir
müzisyen kadar teknik bilgiye sahip olması gerektiği görüşünü
dile getirir. Müzisyen ile eleştirmeni karşılaştıran yazar,
müzisyenin yaratıcı olduğunu; ancak eleştirmenin yaratıcı olmayıp
var olandan yola çıktığını anlatır. Pazar Postası’nda Jacques
Bourgeois’nın, “Eleştiri Boğuluyor: Kurtuluş Yolu Nedir? IV Müzik
1071
Alanında” başlığıyla Türkçeye Asım Bezirci tarafından çevrilen
yazıda da, müzik eleştirisi üzerinde görüşlere yer verilir.
Kompozitörlerin az oluşunun nedenini, konser düzenleyicilerine
bağlayan Bourgeois, Paris’te verilen konserlerin yalnızca yüzde
beşinin yeni eserlerden oluştuğunu dile getirir. Bunların yüzde
doksan beşinin eski eserlerden oluşmasının nedeninin konser
düzenleyicileri tarafından halkın müzik zevkinin bu yönde olduğu
yönündeki görüşleri olduğunu söyleyen Bourgeois, eleştirmenlerin
böyle bir durumda yalnızca temsil edilen eserleri
değerlendirebileceğini ifade eder. Eleştirmenlerin durmadan
tekrarlanan bir repertuvarda görüş bildirmesinin onları
sınırlayacağını dile getiren Bourgeois, eleştirmenlerin iyi bir
virtüöz ile genç bir sanatçı hakkında aynı dili kullanmak zorunda
kalacağını savunur. Necil Kâzım Akses ise, “Musikide izah ve
1072
izahçı” başlıklı yazısında, müzik eleştirmenlerinin çalışması
gerektiğini ifade ederek bazı eleştirmenlerin yersiz eleştiriler
yaptığına dikkat çeker. Akses’e göre, sanat eseri ortaya ilk
konduğunda genellikle anlaşılamaz. Beethoven’in, Debussy ve
Wagner’in yapıtlarını ve onlara yapılan eleştirileri örnek olarak
sunduktan sonra müzik izahatçısının kendi zamanının sanatkârı
kadar bilgi ve yetki sahibi olması gerektiğini belirtir.
Pazar Postası’nda Müzisyen Hüsniye Sevim Selen ile bir
röportaj da yapılır. Hüsniye Sevim’in bir güfteyi 36 ayrı makamla
peş peşe okuyabileceğini dile getirilen yazıda, onun Atatürk’ün
iltifatlarına mazhar olduğu ifade edilir. Öğrencilere müzik dersi
verdiği de bildirilen Hüsniye Sevim, kendisine sorulan “Radyoda
1070
Necil Kâzım Akses, “Musikide tenkid ve tenkidçi”, Pazar Postası, S. 16, 20 Mayıs 1951,
s.5
1071
Jacques Bourgeois, “Eleştiri Boğuluyor: Kurtuluş Yolu Nedir? IV Müzik Alanında”,
(Çev. Halis Acarı), Pazar Postası, S. 38, 29 Eylül 1957, s.8-11
1072
Necil Kâzım Akses, “Musikide izah ve izahçı”, Pazar Postası, S. 19, 10 Haziran 1951,
s.5
354 │ Ferhat Korkmaz
1073
O. B., “Otuzüç yıllık bir sanatkârla mülâkat”, Pazar Postası, S. 48, 6 Ocak 1952, s.6
1074
Veysel Arseven, “Aatürk Köşesi: Atatürk ve Yeni Türk Müziği”, Pazar Postası, S. 25, 22
Haziran 1958, s.3
1075
Lütfü Hisarlı, “Zenci Sanatı, Kültürü ve Türküleri”, Pazar Postası, S. 41, 12 Ekim 1958,
s.10
1076
Helen L. Kaufmann, “Tarihin en büyük 100 bestekârı”, (Çev. Fatma Barlas), Pazar
Postası, S. 4, 25 Ocak 1959, s.8-9
1077
Kaufmann, “Tarihin En Büyük 100 Bestekârı: Johann Sebastian Bach”, (Çev. Fatma
Barlas), Pazar Postası, S. 5, 22 Mart 1959, s.8-9
1078
Kaufmann, “Yüz Bestekarın Hayatı 3: Carl Emmanuel Bach”, (Çev. Fatma Barlas),
Pazar Postası, S. 6, 29 Mart 1959, s.10
1079
Kaufmann, “Yüz Bestekarın Hayatı: Samuel Barber”, (Çev. Fatma Barlas), Pazar
Postası, S. 7, 5 Nisan 1959, s.14
Pazar Postası │ 355
1080
Kaufmann, “Yüz Bestekarın Hayatı: Bela Bartok ”, (Çev. Fatma Barlas), Pazar Postası,
S. 8, 19 Nisan 1959, s.10
1081
Kaufmann, “Yüz Bestekarın Hayatı: Ludvig Van Beethoven ”, (Çev. Fatma Barlas),
Pazar Postası, S. 9, 26 Nisan 1959, s.10
1082
Kaufmann, “Yüz Bestekarın Hayatı: Alban Berg ”, (Çev. Fatma Barlas), Pazar Postası,
S. 10, 3 Mayıs 1959, s.10
1083
Kaufmann, “Yüz Bestekarın Hayatı: Hector Berlioz”, (Çev. Fatma Barlas), Pazar
Postası, S. 11, 10 Mayıs 1959, s.13
1084
Kaufmann, “Yüz Bestekarın Hayatı: Leonard Bernstein”, (Çev. Fatma Barlas), Pazar
Postası, S. 12, 17 Mayıs 1959, s.12
1085
Kaufmann, “Yüz Bestekarın Hayatı: Georges Bizet”, (Çev. Fatma Barlas), Pazar
Postası, S. 13, 24 Mayıs 1959, s.10
1086
Kaufmann, “Yüz Bestekarın Hayatı: Ernest Bloch”, (Çev. Fatma Barlas), Pazar Postası,
S. 14, 31 Mayıs 1959, s.11
1087
Kaufmann, “Yüz Bestekarın Hayatı: Luigi Boccherini”, (Çev. Fatma Barlas), Pazar
Postası, S. 15, 7 Haziran 1959, s.10,
1088
Kaufmann, “Yüz Bestekarın Hayatı: Alexander Borodin”, (Çev. Fatma Barlas), Pazar
Postası, S. 16, 14 Haziran 1959, s.11
1089
Kaufmann, “Yüz Bestekarın Hayatı: Max Bruch”, (Çev. Fatma Barlas), Pazar Postası, S.
17, 21 Haziran 1959, s.11
1090
Kaufmann, “Yüz Bestekarın Hayatı: Anton Brnckner”, (Çev. Fatma Barlas), Pazar
Postası, S. 18, 5 Temmuz 1959, s.14
1091
Kaufmann, “Yüz Bestekarın Hayatı: Johannes Brahms”, (Çev. Fatma Barlas), Pazar
Postası, S. 19, 12 Temmuz 1959, s.14
1092
Kaufmann, “Yüz Bestekarın Hayatı: Carlos Chavez”, (Çev. Fatma Barlas), Pazar
Postası, S. 20, 19 Temmuz 1959, s.14
1093
Rıza Kaner, “Toscanini”, Pazar Postası, S. 6, 3 Şubat 1957, s.9-11
Gölge, “Ankara’da Bir Tiyatro ve Müzik Festivali”, Pazar Postası, S. 22, 1 Temmuz
1094
1951, s.5
356 │ Ferhat Korkmaz
1095
Rıza Kaner, “Van Gogh Tartışması-Viyolonist Ricci”, Pazar Postası, S. 14, 31 Mart
1957, s.9
1096
Kaner, “Ankara Müzik Festivali”, Pazar Postası, S. 3, 13 Ocak 1957, s.10
1097
Kaner, “Festival Başladı”, Pazar Postası, S. 4, 20 Ocak 1957, s.8-9-11
1098
Kaner, “Festival Olayları”, Pazar Postası, S. 5, 27 Ocak 1957, s.8-10
1099
Kaner, “Steber-Festival”, Pazar Postası, S. 6, 3 Şubat 1957, s.8-9-10
1100
Kaner, “Asıl Saygısız Kim?”, Pazar Postası, S. 7, 10 Şubat 1957, s.8
1101
Kaner, “Müzik-Müzik”, Pazar Postası, S. 7, 10 Şubat 1957, s.10
Pazar Postası │ 357
1102
Kaner, “İki Genç Sanatçı”, Pazar Postası, S. 13, 24 Mart 1957, s.9-11
1103
Kaner, “Müzik: İstanbul’da son yıllar”, Pazar Postası, S. 7, 16 Şubat 1958, s.10
1104
Kaner, “Pazar Konseri”, Pazar Postası, S. 7, 16 Şubat 1958, s.10
1105
Kaner, “Müzik: Bir Piyanist Bir Konferans”, Pazar Postası, S.15, 13 Nisan 1958, s.10
1106
Kaner, “Beethoven ve Beş Solist”, Pazar Postası, S. 19, 11 Mayıs 1958, s.12
1107
Kaner, “Müzik: Tzipine, Sarıca, Wiesbadenliler”, Pazar Postası, S. 22, 1 Haziran 1958,
s.12
1108
Kaner, “Müzik: Üç Betik”, Pazar Postası, S. 27, 6 Temmuz 1958, s.14
358 │ Ferhat Korkmaz
Muzaffer A, Esin, Bedri Gider, Fethi Naci, Ahmet Oktay, Erdal Öz,
Kemal Özer, Demir Özlü, Suat Taşer, Ülkü Tamer, Faruk Taşkıran,
Nevzat Yıldırım, Can Yücel, Nihat Ziyalan, Attilâ İlhan, İffet Aslan,
M. Aydın, Emre Eren, Baha Galip Tunalıgil, Mustafa Cura, B.
Öngün, İsmail N. Alkan, Refika Esmer, Dr. Hakkı Demirel, Doğan
Avcıoğlu, Seyfettin Başçıllar, İhsan Atar, A. Necati, Vedat Üretürk,
Halis Cinlioğlu, M. Hadi İlbaş, A. Rıza Yalt, Ali K. Rodoslu, T.
Cemal, M. Aydın, Erdoğan Tamer, Mustafa Karataş, Korkut
Boratav, İhsan Göğüş ve Prof. Dr. Yavuz Abadan.
Pazar Postası, DP iktidarı sürecinin büyük bir bölümünde
yayım yapmıştır. 1950-1960 yıllarının şüphesiz ki en önemli
olguları, kentleşme, makineleşme ve liberalleşmedir.
Atatürk döneminin ihtiyaçlar sonucu yürütülen Devletçi
politikaları, İkinci Dünya Savaşı’nın etkisiyle İnönü döneminde
sürdürülse de 1950’den sonra terk edilmeye başlanmış ve Batılı
ülkelerle yakınlaşma sonucunda kapitalist ekonomik model
benimsenmiştir.
Tarımda makineleşme, kırsal kesimlerde iş gücü fazlalığına
neden olmuştur. Dış kredilerle sağlanan imkânlarla kentlerde
artan istihdam olanakları ve genel toplumsal eğilimler, kentlere
doğru bir iç göç dalgası başlamıştır. Böylelikle Türkiye’de köylü
nüfus, kentli nüfusa göre hızla azalmaya başlamıştır. Ancak bu
durum, eğitimsiz köylü nüfusun modern kentlere uyum sağlaması
sorununu ortaya çıkarmıştır. Kentlerin kenarlarına doğru itilen
köylü nüfus, çarpık kentleşmeye neden olmuş, Türkiye’de köy
azmanlarının ortaya çıkmasını hızlandırmıştır. Özellikle köylü
nüfusun sosyo-psikolojik, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik
bağlamlarda yaşadığı değer çatışmaları 1950’li yılların esas bunalım
kaynağını oluşturur.
İkinci Dünya Savaşı’nın savaşa katılan ülkelerin yanında
katılmayan ülkeler üzerinde yarattığı dolaylı etkilerin tümü
Türkiye’ye de yansımıştır. Erkek nüfusun savaşın bitimine kadar
silah altına alınması, ülkedeki nüfus artışını düşürmüştür. Çok
partili hayata geçiş ve CHP dönemi baskısının sona ermesi,
yaşanan göreceli özgürlük ortamıyla Türkiye’deki sosyal yaşama
bir canlılık getirmiştir. Avrupa ülkelerinde savaşın ortaya
çıkmasıyla insanların yaşadıkları travma savaş sonrasında da
etkisini sürdürmüş ve insanlar modernizme olan inançlarını
yitirmişlerdir. Ancak Türkiye’nin savaşın yıkıcı etkisini birebir
Pazar Postası │ 361
Cemil Sait Barlas isminin yanı sıra, Falih Rıfkı Atay, Altan Öymen,
Baki Kurtuluş, Bülent Ecevit, Nihat Doğangüneş, Vedat Üretürk,
Tevfik Çavdar ve İlhami Soysal etkili olan başlıca yazarlar arasında
sayılır.
Pazar Postası ile birlikte yayımlanan pek çok dergi vardır.
Ortaya koyduğumuz çalışmalar sonucunda, 1950-1960 yılları
arasında dergicilik alanında önemli bir canlılığın hakim olduğunu
gördük. Bu yönüyle, 1950-1960 yılları arasında, yazar ve okur her
türden edebî dergiyi takip etme olanağına kavuşmuştur. Pazar
Postası da, bir gazete olmasına karşın dergicilik alanından önemli
bir konuma sahip olarak aranılan önemli bir yayım niteliğinde
kendini kabul ettirmiştir.
1950’li yıllarda belirli aralıklarda yayımını sürdürmüş olan
Yeditepe, A, Yenilik, Şiir Sanatı ve Seçilmiş Hikâyeler gibi
sayfalarını her türlü yeniliğe açmış ve İkinci Yeni poetikasına
uygun şiirler yayımlayan dergilerin yanında Pazar Postası’nın
İkinci Yeni hareketinin doğmasında üstlendiği önemli rolden söz
etmek gerekmektedir.
İkinci Yeni, Türk edebiyatında, önemli bir kırılma noktasını
oluşturan şiir hareketinin adıdır. Garip şiirinin kanıksanmaya
başlandığı 1950’li yılların başından itibaren kimi belirtileriyle
ortaya çıkan İkinci Yeni hareketinin esaslı olarak tartışıldığı yer
Pazar Postası’dır.
Özellikle Muzaffer Erdost’un 16 Haziran 1956’dan itibaren
Pazar Postası’nın yazı işleri müdürlüğü görevine getirilmesiyle,
açıkça İkinci Yeni şiirinden söz edilmeye ve İkinci Yeni’nin Türk
edebiyatında uzun seneler boyunca konuşulacak edebî tutumunun
nedenleri açıklanmaya başlanmıştır. Her ne kadar, İkinci Yeni
şiirinin etrafında toplandığı belli bir yayımın olmadığı yönünde
görüşler sarf edilse de İkinci Yeni’nin esas yayım organı Pazar
Postası’dır. Yukarıda adlarına değindiğimiz dergiler ise, İkinci Yeni
hareketine destek olmuştur. Bu anlamıyla Pazar Postası, İkinci
Yeni’nin geniş olarak tartışıldığı ve konuşulduğu bir gazete olarak
Türk edebiyat tarihindeki yerini almıştır.
Her ne kadar, hareketin ismi Pazar Postası’nda konmamışsa
da, İkinci Yeni ile ilgili tartışmaların en kapsamlı şekliyle yapıldığı
yer yine Pazar Postası’dır. Özellikle Muzaffer Erdost’un 1957 yılına
kadar savunusunu tek başına yaptığı yeni şiir hakkında açılan
364 │ Ferhat Korkmaz
Yararlanılan Kaynaklar
Atar, 32, 248, 259, 352 Beckett, 14, 15, 234, 298, 353
Atay, 33, 39, 94, 150, 351 Beethoven, 67, 294, 295, 346,
Atıf Yılmaz, 14, 315, 327 347, 350
Atılgan, 15, 239, 246, 247, 249 Bekirgil, 323
Atkinson, 298 Belgil, 320
Auclair, 251 Bener, 230, 231, 234
Avcıoğlu, 32, 48, 352 Beni Şafakta Vurdular, 327
Ay Işığı, 98, 350 Bentley, 305
Ayanoğlu, 326 Beraber Ölelim, 328
Ayhan, 33, 35, 36, 50, 51, 62, Berduş, 327
63, 70, 71, 72, 74, 76, 77, Berg, 118, 347
78, 82, 83, 84, 86, 87, 88, Berk, 50, 60, 61, 62, 63, 65,
89, 91, 92, 106, 114, 115, 72, 76, 77, 80, 83, 84, 85,
116, 117, 118, 123, 124, 86, 88, 90, 92, 93, 106, 107,
135, 183, 201, 202, 203, 123, 124, 130, 131, 134,
204, 205, 206, 208, 220, 351 135, 139, 140, 141, 150,
Aykın, 224, 227, 236, 237, 299 153, 154, 156, 158, 160,
Aylak Adam, 15, 239, 246, 247, 167, 168, 174, 175, 178,
249 183, 187, 198, 199, 203,
Ayme, 318 204, 205, 206, 207, 208
Baby Doll, 286 Berkes, 16
Bach, 347 Berlioz, 347
Backman, 66 Bernstein, 347
Baker, 286 Beşir Dirikoğlu, 99
Balzac, 333 Beyaz Mendil, 325
Barber, 347 Bezirci, 14, 32, 35, 36, 190,
Barlas, 20, 21, 22, 23, 27, 29, 191, 192, 196, 232, 233,
31, 32, 35, 38, 39, 40, 41, 250, 268, 345, 351
42, 43, 44, 45, 46, 47, 49, Bilbaşar, 239
173, 347, 348, 351, 354 Bir Aşk Hikâyesi-Tuş, 326
Barrault, 280, 290 Bir Gecenin Beyliği, 248
Bartok, 66, 343, 347 Bir Serseri, 327
Başçıllar, 32, 33, 95, 98, 259, Bir Şöforün Gizli Defteri, 328
351 Bir Yastıkta ve Yaz Bekârı, 296
Batu, 267 Birkan, 309
Baudelaire, 130, 134, 215 Bizet, 347
Baydar, 255 Bizim Köy, 13, 248
Bayırdaki Roman, 326 Bloch, 347
Baykan, 312, 323 Boccherini, 347, 348
Baykan Sezer, 312, 323 Bognioli, 348
Baylan, 323 Boisdeffre, 15, 251
Bearn, 31 Bonjour Tristesse, 249, 250
Pazar Postası │ 375
Boratav, 32, 35, 352 Cemal, 32, 36, 50, 59, 60, 61,
Bornovalı, 29, 351 63, 72, 77, 92, 93, 106, 107,
Borodin, 347, 348 134, 135, 136, 137, 138,
Boticelli, 337 148, 149, 150, 151, 158,
Boulle, 317 169, 170, 171, 172, 174,
Bozbekiroğlu, 35, 94, 95, 181, 175, 176, 177, 178, 183,
182 187, 188, 190, 191, 193,
Bozkır, 241 194, 195, 196, 197, 199,
Brahms, 348 200, 204, 205, 207, 208,
Brecht, 14, 280, 290, 296, 298 210, 215, 217, 218, 222,
Brnckner, 348 234, 338, 343, 344, 351
Brod, 251 Cemal Süreya, 72, 134, 170,
Brooks, 298, 320 171, 172, 176, 187, 194,
Bruch, 348 195, 196, 215, 217, 361
Bu Vatanın Çocukları, 328 Cenap Şahabettin, 269
Buchwald, 317 Cengiz, 99, 231, 264, 269, 270,
Bumin Gaffar, 35, 313 271, 272, 273
Bunaltı, 235, 236, 248 Cengiz Çelikten, 99, 231
Burçkin, 319, 327 Cevat Fehmi, 282, 314
Buruşuk, 343 Cevdet Erdost, 309
Buyrukçu, 215, 218, 234 Cevdet Kudret, 248, 264
Buz Adam Geldi, 304 Ceyhun, 102, 224, 225, 247
Büyük Dil Kılavuzu, 263 Ceylan Emine, 326
Büyük Sır, 327 Cezanné, 66, 68
Büyükhelvacı, 340 Chagall, 90, 138, 196
Cahiers du Cinema, 318 Chaplin, 242
Camus, 15, 249, 287, 353 Char, 15, 85, 105, 129, 140,
Can Yücel, 30, 33, 72, 74, 82, 353
99, 100, 105, 200, 247, 337, Chase, 321, 322
351, 352 Chavez, 348
Canova, 278 Chopin, 333, 343
Cansever, 50, 56, 72, 76, 77, CHP, 7, 8, 11, 15, 22, 40, 43,
78, 82, 85, 86, 87, 89, 91, 44, 45, 46, 49, 73, 266, 352
92, 94, 106, 124, 129, 135, Cinlioğlu, 32, 257, 352
150, 164, 180, 181, 183, Civan Ali, 328
184, 185, 186, 187, 188, Clair, 251, 315
189, 190, 191, 192, 204, Cocteau, 134, 136, 278
205, 206, 207 Comencini, 330
Carmen, 297, 349 Contant, 344
Castellani, 319 Copeau, 278, 280
Cayatt, 329 Copley, 341
Cayette, 315 Cousteau, 330
376 │ Ferhat Korkmaz
Dost, 97, 166, 172, 173, 174, Erdost, 28, 31, 32, 33, 35, 36,
178, 209, 225, 230, 231, 50, 51, 56, 57, 58, 59, 60,
262, 268, 276, 356 61, 62, 63, 65, 69, 70, 71,
Doyran, 279 72, 73, 74, 75, 76, 78, 82,
Döğmeci, 323 87, 100, 101, 102, 103, 104,
DP, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 14, 15, 106, 107, 108, 109, 110,
16, 17, 22, 23, 25, 30, 39, 111, 114, 117, 118, 120,
40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 121, 123, 130, 131, 136,
47, 48, 49, 352, 354 149, 150, 164, 165, 166,
Dunlop, 341 168, 169, 173, 174, 175,
Duranoğlu, 34 178, 184, 193, 194, 195,
Durkheim, 218 209, 210, 214, 223, 229,
Dursunoğlu, 13, 30, 32, 256, 231, 232, 237, 238, 246,
351 247, 248, 255, 257, 258,
Duru, 16, 33, 59, 60, 102, 176, 261, 262, 265, 266, 267,
177, 178, 194, 195, 196, 299, 300, 323, 351, 355
198, 199, 208, 216, 217, Eren, 31, 32, 341, 352
219, 222, 223, 227, 228, Ergun Sav, 279
229, 230, 234, 236, 237, Erhat, 323
239, 258, 316, 351 Erksan, 319, 328
Duvaklı Göl, 327 Ermumcu, 31
Dünya Nimeti, 253 Ernart, 99
Dünyanın En Güzel Arabistanı, Erol, 33, 279, 288, 292, 300,
175, 183, 199, 200 301, 302, 303, 307, 308,
Dürer, 337 309, 310, 320, 351
Eakins, 341 Ersun Korkut, 95, 98
Ebiri, 32, 33, 34, 35, 312, 330, Ertuğrul, 288, 296, 309, 310,
351 311, 319
Ecevit, 30, 31, 38, 41, 43, 44, Erturan, 95, 97
46, 47, 49, 53, 54, 332, 333, Esendal, 29, 31, 36, 235, 351
351, 355 Esin, 32, 33, 34, 312, 325, 326,
Edgü, 33, 72, 208, 221, 223, 327, 352
232, 233, 234, 235, 317, 351 Esmer, 32, 99, 352
Ege, 31, 99 Evin, 287, 327
Elderoğlu, 341 Eyck, 337
Eliot, 54, 66, 83, 85, 120, 130, Eyüboğlu, 323, 326
131, 140, 142, 153, 155, Falih Rıfkı Atay, 20, 21, 29,
177, 197, 284, 285, 296 38, 39, 40, 41, 49, 351, 354
Eloğlu, 33, 62, 160, 334, 351 Fallada, 31, 34
Elöve, 30, 351 Faulkner, 223, 225, 251
Eluard, 85, 150, 159
Ercan Meftunoğlu, 309
378 │ Ferhat Korkmaz
Servet-i Fünûn, 5, 17, 211 Sümer, 32, 57, 232, 276, 277,
Seuphor, 338 279, 280, 281, 282, 283,
Sevil Berberi, 293 289, 290, 291, 292, 297,
Sevin, 30, 31, 274, 275, 291, 298, 299, 300, 302, 303,
349, 351 304, 305, 306, 307, 308,
Seyda, 245, 246 310, 351
Seyyit Bey, 332 Sünter, 99, 100
Shahn, 341 Süreya, 32, 36, 50, 59, 61, 72,
Shakespeare, 65, 67, 278, 280, 77, 86, 92, 93, 106, 107,
284, 288, 292, 319 124, 134, 135, 136, 137,
Shapiro, 129 138, 148, 149, 150, 151,
Shaw, 288 158, 160, 161, 169, 170,
Shawin, 317 171, 172, 173, 174, 175,
Shimba, 347 176, 177, 178, 183, 187,
Sılay, 261 188, 190, 191, 193, 194,
Sırmalı, 319, 326 195, 196, 197, 199, 200,
Siegeried, 12, 32 204, 205, 207, 208, 210,
Sihirli Flüt, 350 215,餴217, 218, 219, 222,
Simenon, 242, 243, 244 234, 338, 351
Sinema 59, 324 Şahap Sıtkı, 248, 341, 342
Sinema Dergisi, 324 Şahingiray, 340
Sinema Tarihi, 325 Şahinkaya Dil, 263
Sinema-Tiyatro, 277, 324 Şar, 14, 33, 334, 335, 336, 337,
Sinopluoğlu, 259, 260 351
Siyavuşgil, 262, 266 Şato, 251
Smetana, 343 Şazi, 262, 263
Son Haber Gazetesi, 240 Şemsettin Sami, 238
Son Havadis, 23, 27, 51, 56, Şener, 93, 319
69, 210, 254, 268 Şerif Hulûsi, 262
Son Saadet, 328 Şimşek, 208, 220
Sonku, 315 Tahsin Yücel, 223, 232
Soysal, 32, 33, 36, 38, 49, 62, Talay, 297, 350
248, 263, 267, 351, 355 Tamer, 32, 33, 95, 150, 188,
Sönmezoğlu, 9 189, 190, 191, 192, 220,
Statzer, 350 312, 321, 352
Stein, 68, 153 Taner, 283, 292, 323
Steinbeck, 322 Tanpınar, 20, 21
Stevens, 133, 330 Tarık Buğra, 240
Stone, 30, 334 Tarus, 31, 248
Stravinsky, 66, 68, 152 Tasvir-i Efkâr, 17
Stroheim, 330 Taşan, 178, 179, 180, 181, 182,
312, 321
Pazar Postası │ 385
Taşer, 30, 33, 276, 277, 282, Türk Dili, 5, 223, 253, 262,
288, 289, 351, 352 263, 265, 266, 267, 268,
Taşkıran, 30, 31, 33, 351, 352 272, 281, 357
Taşkut İnan, 99, 100 Türk Dilinde ve Başka Dillerde
Tatlıoğlu, 95, 98 Sadeleşme, 268
Tekin, 95, 97, 269, 270, 271, Türkmen, 310
272, 273 Twain, 69
Tekyay, 346 Tzara, 85
Teneke, 248 Uccello, 337
Tengiz, 328 Uçarı, 99, 100
Teoman, 31 Udi Yorgo, 346
Tercüman, 17, 340 Ufkun Ötesinden, 304
Tercüman-ı Ahvâl, 17 Uğur Önal, 99, 100
Tercümân-ı Hakikat, 17 Ulus, 27, 254, 264, 268, 324,
The Blackboard Jungle, 320 349
The Coctail Party, 285 Ulysess, 66
The Magic Mountain, 66 Uslu, 30, 351
The New York Times, 288 Usmanbaş, 30, 118, 344, 345,
The West Land, 66 351
Thomas, 69, 83, 85, 89, 130, Utlılığ, 323
140 Uyar, 32, 33, 35, 50, 59, 60,
Tok, 35, 318, 323 61, 62, 63, 64, 72, 76, 77,
Tokatlı, 328 79, 82, 83, 85, 87, 89, 91,
Tokmakçıoğlu, 35, 226, 227, 92, 93, 107, 109, 113, 122,
228 124, 135, 138, 139, 142,
Tolga, 309 143, 144, 145, 146, 147,
Toprak, 13, 30, 248, 328, 351 148, 150, 156, 157, 158,
Toscanini, 348 159, 160, 161, 167, 174,
Tökin, 30, 256, 351 178, 180, 183, 187, 188,
Trafik Cezası, 299, 300 197, 199, 200, 201, 204,
Traven, 253 205, 206, 207, 263, 267, 351
Tristano, 350 Uyguner, 30, 197, 198, 351
Tuğrul, 313 Üç Arkadaş, 328
Tuna, 201, 202, 203, 220 Üç Yetimin Izdırabı, 326
Tunalıgil, 32, 256, 257, 352 Ün, 326
Tunlagil, 256 Ünal, 182, 249, 250, 283
Turakeş İsmail Hakkı, 332 Ünalan, 31
Turan, 30, 224, 225, 351 Ünsal, 30, 351
Turan Ceyhun, 224, 225 Üretürk, 32, 38, 49, 220, 352,
Turhan, 31, 237, 261, 279, 344 355
Tuzak Oteli, 327 Üsküdarlı Abdi Bey, 333
Tümerkan, 29, 351 Üsküdarlı Asaf, 332
386 │ Ferhat Korkmaz