Professional Documents
Culture Documents
BİRİNCİ TABLO
Akıl hastanesinin önü. Sokak. Ön sahne. Arka planda hastanenin damı önünde hastanenin
duvarı, ortada geniş iki kanatlı bir kapı vardır. Bu kapı hiç kullanılmaz. Onun yanında ufak bir
kapı vardır, bu kapı kullanılır. Sokakta dört tekerlekli elle sürülür bir çöp arabası durur.
Arabanın üstünde “Çöp” yazılıdır. Duvarlar ve çevre hep eski ve haraptır.
(Don Floriano çok güzel, genç bir asilzade, soldan içeri koşarak girer, bir şeyden kaçar
gibidir, kol paça bir yanda. Onun arkasından Don Valerio girer. O da genç bir asilzadedir,
ama onu üstü başı temiz ve düzgündür.)
Flariano- Seni bir ağabey gibi severim, bilirsin, ama, ben, ben…bir…
Valerio- Kimi?
Floriano- Adını anmak bile korkutuyor beni. Benim için kurtuluş yok artık.
Floriano- Haksız mıyım korkmakta? Düşün: orta halli bir asilzade, geleceğin
Kralını öldürüyor!
Valerio- Kötü, çok kötü. Onlar güçlü, sen güçsüzsün. Kurnazlık neye yarar?
Dünyanın öbür ucuna kaçsan gene yakalarlar seni.
Floriano- Kötü bir tesadüf bir kadının kapısı önünde karşılaştırdı bizi… İşte
orada öldü Prens.
Floriano- Ancak o zaman anladım kim olduğunu… Son sözü şu oldu “ Bahtsız
adam, dedi, kimi öldürdüğünü biliyor musun? Ama üzülme. Ölümüme
ben sebep oldum.”
Valerio- Güzel.
Floriano- Evet, güzel ama kim inanır buna? Kaçtım oradan, zebaniler
kovalıyormuş gibi kaçtım. Tan yeri ağarmadan Saragossa çok gerilerde
kalmıştı.
Valerio- Dinle öyleyse: Burada Valencia’da bir hastane vardır. Ruh hastalarına
iyi bakılan bir yer. Biz de tam kapısının önündeyiz onun. Oraya
sığınmakla düşmanlarının elinden kurtulmak istemez misin? Şeytanın
aklına bile gelmez seni burada aramak.
Floriano- Yaşa Valerio öyle ya, deliyim derim. Ama delilik nasıl olur?
Valerio- Şöyle mesela: (İki türlü deli taklidi yapar, bunlar inandırıcı değildir) Ya
da Ba, ba, ba… dersin.
Floriano- (Bu işi kendisinin daha iyi yapabileceğine inanmıştır) Merak etme,
rolümü öyle güzel yapacağım ki, gerçek bir deliden ayırt edemeyecekler
beni.
Leonato- Alay ederler diye, sokağa bile çıkmaktan korkuyordur. Başkaldıran bir
kızın babası… atlatılan bir uşağın efendisi olmak kolay mı?
Leonato- hiç sıkılmadan nasıl böyle konuşabilirsiniz? Daha açık olun. Düpedüz
delilik deyin yaptığınıza. Benim gibi ne idüğü belirsiz biriyle baba
evinden kaçtınız. Zavallılığı vurmayın yüzüme… Beni aldattınız,
biliyorum artık.
Leonato- Bir uşağa karşı duyulan sevgi, değersizdir, uzun sürmez. Nitekim diz de
karşı koydunuz sonsuza dek vardırmadınız bu sevgiyi… Nedenini
bilmiyor muyum sanıyorsunuz? Pişmansınız da ondan.
Erifila- Pişman mıyım? Sana uşağım ol dediğim günden bu yana değişmiş bir
şey mi var? Uşağım değil misin?
Erifila- Çıldırmışsın.
Leonato- Kesin artık. Ben anlayacağımı anladım. Beni sevdiğiniz için değil,
sıkıldığınız için kaçtınız babanızın evinden. Yalan mı?
Erifila- Leonato! Bilmiyor gibi konuşuyorsun. Yıllardır babam beni birileriyle
evlendirmek ister durur. Neden bunlardan biriyle evlenmedim? Sana
olan sevgimden tabii! Ah Leonato! Desene, güvenemeyeceğim birini
sevmişim meğer…
Erifila- Neden?
Leonato- Evet.
Erifila- Ulu Tanrım, sen yardımcı ol! Ah, ama suç bende. Adi bir uşak
parçasından ne bekleyebilirdim? Nasıl güvenebilirdim ona? Babam beni
beğenmediğim, sevemeyeceğim biriyle evlendirmek istiyordu gene,
onun için kaçtım gece yarısı. Leonato haklı, seviyorum diye aldattım
onu, böylelikle beni korur sanmıştım… Biri beni böyle görse, ne der?
Ne yapayım? Sen bana bir yol göster Tanrım. İşte biri geliyor galiba?
Nereye saklansam?
Pissano- Siz hiç merak etmeyin. Ben bakarım ona, ne gerekirse yaparım.
Pissano- Bir tenkıye hiç fena olmazdı… Ama haklısınız; Dostunuz bozulursa
yaparız tenkıyeyi… Tenkıyeden sonra soğuk, buz gibi suda bir banyo
arkasından da hacamat… Ayrı bir hücreye sokturmadığınıza iyi
etmediniz. Üstlerine vurulan kilit, rahatlatır delileri.
Pissano- Haklısınız.
Pissano- Nereli?
Valerio- Toledolu.
Pissano- İkisi de ünlü kişilerdi, ikisi de bilgin. Bir şeyler bulma hırsı onları
dostunuz gibi hasta etti. Ama şimdi çok rahatladılar artık. (Elindeki
kırbaçla oynar) Onları gereğince tımar ettik! Şimdi burada, bize
faydaları bile dokunuyor. Bize yardım ediyorlar. (Seslenir) Tomas!
Tomas- Efendim?
Tomas- Hem de nasıl? Ama durun bakayım, babamı bir saksağan yedikten
sonra babasız kaldım, demek ki evladı olacağım kimse yok.
Bellardo- Öyle… ama beyinsizliğini fark eden bir benim şu yeryüzünde galiba...
Bütün ötekiler, beyinlerinin çalındığının farkında değiller. (Tesadüfmüş
gibi Pissano’yu gösterir) Beyinsiz yaşarlar; eksikliğini duymazlar…
İşte, hırsızların, istediği de budur.
Tomas- (Papağan gibi bağırmaya başlar. Çünkü Erifila’yı dört ayağının üstünde
kaçarken görmüştür.) Kuak… kuak… kuak…
Erifila- (Ayağa kalkar) Baylar, acıyın bana! Tanrı hakkı için acıyın. Bir hırsız
soydu soğana çevirdi beni.
Erifila- Hayır, deli değilim. İnanın ki, değilim. Valencia’ya gelir gelmez,
başıma geldi bu iş.
Erifila- Ne yapıyorsunuz?
Tomas- Kımıldama.
Erifila- Neden?
Tomas- Kuak, kuak, kuak (Duvarın öte yanına geçmiştir. Bir deli gömleği
getirmiştir. Bu deli gömleği çuval biçiminde ve koyu kırmızıdır.
Kafadan geçer, başı ve kolları içine alır. Başlıkta göz yerleri yoktur.
Tomas elinde bu gömlekle Erifila’yı kovalar.)
Pissano- Acıdığımız için şimdi seni öyle bir yere götüreceğiz ki, aradığını
bulacaksın orada. Bağlayın onu.
Pissano- Sizinle yarın daha uzun konuşuruz Valerio. Şimdi şu zavallı kadına bir
bakayım.
Pissano- Biliyorum biliyorum. Ama azıtırsa hiç dinlemem ha. atarım içeri.
(Pissano çıkar.)
Valerio- Neler gördüm şu kısa zamanda, ne acayip şeyler! Sapasağlam, akıllı
dostumu şu delilerin arasına soktum ve ben yarı deli olarak ayrılıyorum
buradan. Ya Tabiatın özenerek bezenerek yarattığı bu güzel kadın? Onu
gene görmeliyim. Belki de hasta değildir. Kendini hasat sanmaktadır,
kim bilir? Evet en kısa zamanda onu görmeğe geleceğim. Peki ama
Fedra? O ne olacak? Ne yapayım vız gelir. Ben şimdi bir deliyi çılgın
gibi seviyorum. (Çıkar. Leonato gelir.)
Leonato- Erifila… Erifila… Neredesiniz? Yok, burada değil: Ne oldu bana? Nasıl
yapabildim bu işi?... Deli gibi sokaklarda koşarken, gözlerim birden
mücevherlere takıldı… Ben bir hırsızım, ben, sefil, aşağılık bir hırsızım.
Erifila… Erifila… gelin alın bunları benden. Alın ve affedin beni.
Yoksa aklımı kaçırırım. Erifila, Erifila… (Sesini kaybeden şarkıcı
kapının önünde belirir. Delidir. Merakla Leonato’ya bakar ve cevap
verir.)
Şarkıcı- Efendim!
İKİNCİ TABLO
Laida- Fedra!
Fedra- Adamcağız daha şimdi geldi, nasıl da çeliverdi aklını? Anlaşılan, sen
dünden hazırdın!
Fedra- A… desene dilsiz? Bir dilsiz, seni çılgınca bir sevgiye nasıl
sürükleyebilir Laida?
Fedra- Delilik de böyle başlar. Sünger taşı gibi sesi çıkmayan, üstelik de deli
birine vurulmuşsun!
Fedra- İyi ya, bana ne? Tutkun olan ben değilim ki… Ben Valerio’yu
seviyorum. Ne yazık ki, birbirimizi çok az görüyoruz. Bir Tanrı kadar
güzel olsa bile sevemem bir deliyi. Acıyorum sana Laida, sonunu iyi
görmüyorum.
Laida- Hayır, saldırıyor. (Sakin bir eda içinde) O zamana dek ben de her gün
coşan sevgimden deliye dönmüş olacağım… Mutluluk güneşi gülecek
yüzüme ve bizi sevginin ateşinde birleştirecek.
Fedra- Anlıyorum. İkiniz de çılgınsınız. Ona ay, sana güneş gerekiyor. Böylece
karşılıklı şifanızı bulursunuz.
Laida- İşte geliyor, bak. (Floriano gelir. Bütün delilerin giydiği kırmızı-beyaz
çizgili hasta elbisesi vardır üstünde. Kızları görünce duralar, sonra deli
rolüne başlar.)
Floriano- Korkmayın, güzel bayanlar, kaçmayın benden. Ben vahşi bir Kızılderili
değilim. Aşk yüzünden buralara düştüm… Hepinize örnek olayım diye.
Hem soylu bir kişiyim, hem de değilim. Varlıklı olmuşum ne çıkar?
Burada böyle daha mutluyum… Ha, ha, ha… Bir kadını sevdim. Hem
de ne türlü!
Fedra- Ya?
Fedra- Vah, vah! Ah Laida, nasıl acıyorum bu adama, ne zavallı bir yaratık
bu…
Floriano- Şist!.. sana söylüyorum. Orada, hayır o değil şu kırmızılı… Hah işte
orada, aşağıda… (ağacın üstüne çıkar. Fedra’ya işaret eder. Fedra da
tırmanır ağaca.)
Fedra- Nerede?
Ferda- Evet?...
Ferda- Atarlar a…
Fedra- Tabii
Fedra- Neden?
Floriano- Hastalığımın devasıdır belki, belki uğur getirir bana. O zaman siz, bana
sağlığımı bağışlayan bir Apollon tanrıçası olurdunuz, ben de kulunuz…
Floriano- Bakın hele şu güzel mutsuz yeni genle. Nedir bu telaşı benim yerime?
Sütle şeker benim istediğim, oysaki otla saman sürüyorsunuz önüme!
Ha, ha, ha…
Floriano- Ah Seliya! Katı yürekli kız… yıktın beni, yürek dayanır mı bunca
acıya?
Floriano- Evet, evet… görmesinler beni. (ikisi çıkar. Tomaz, Bellardo ve deli
gömleği giymiş Erifila girerler. Tomas’la Bellardo itip kakarlar kadını)
Tomas- İşte bu Cadı kaçıkların yuvasına girdi. Ayak-bastı parası diye ne verdi?
(Bir şeylere zorlarlar) Ya ödersin bir şeyler ya boylarsın öbür dünyayı!
Floriano- Ne yapsam? Nasıl kurtulsam ellerinden? Bunlardan her şey umulur, deli
bunlar. Buldum ben de onlar gibi davranacağım, deli taklidi yapacağım.
Belki o zaman rahat bırakırlar beni. (Bu arada Pissano gelmiştir.)
Floriano- Ne güzel bir varlığa takıldı gözlerim! Ey Ulu Tanrım nasıl da özenerek
yaratmışsın bu kulunu?
Bellardo- Bakayım.
Bellardo- Hah… ha… ha… Duyduk duymadık demeyin, bugün pasta var herkese.
Ha, ha, ha…
Tomas- Kağıt fenerler asılsın dört bir yana… Yeşil renkli kağıt fenerler. (İkisi
çıkarlar.)
Erifila- Bu zavallının derdi nedir acaba? Nende böyle gözlerini hiç kırpmadan
bakıyor bana? Ya ben? Neden burada çakılı kaldım? Galiba korkudan
kımıldayamıyorum. Onun bakışı allak bullak etti beni.
Erifila- Bu zavallı mutsuz adam; içi bilinmedik zehirle dolu altın bir kap gibi…
Oysa aşk iksiri dolu billur bir kase olabilirdi.
Floriano- Haklısın. Ben kaçığın biriyim, ama içimi görebilsen, anlarsın deli
olmadığımı.
Floriano- Değilim, yalnız perşembeleri dev olurum ben… Ama istediğin adı
takabilirsin bana.
Erifila- Zavallı adam. Git gide daha çok hoşlanıyorum ondan. Ya o deli değil,
ya da ben kaçığın biriyim.
Floriano- Her halde beni deli sanıyordur. Olsun, oynarım bu oyunu. Haydi, ben
avlanmak için biniyorum şahinime.
Floriano- Bu bunaltıcı sıcak kış gününde, güzel, tatlı bir İspenç tavuğu
yakalayacağım.
Pissano- Ne o? Gözü dönmüş sevgili rolünde misin? Öyledir, öyle. Akıl uçup
gitti mi, sevgi şahlanır birden. (Kadına) Gelin de, burada giyilen
elbiseyi vereyim size.
Pissano- Bakın hele hoşuma gitti aferin, aferin… Koruyorsun onu ha? Eh,
yakında çocuğun beşiğini de alırız. Yetti, bir daha görmeyeceksiniz
birbirinizi.
Erfila- Elveda, tatlı delim. (Ördek gibi iki yana sallanarak yürür ve
Pissano’nun taklidini yapar.) Aferin, aferin, afer,n… (Pissano ile çıkar
Erifila.)
Floriano- Sen misin Valerio? Ne çabuk geldin. Bak buna dostluk derler işte.
Valerio- Dur acele etme, senin için gelmedim kendim için geldim. Yaşamam,
mutluluğum, her şeyim bu gelişime bağlı.
Valerio- Hayır, hayır, senin işi bilen yok. Ah Floriano deli olan benim, sen deli
elbisesi giyiyorsun ama sen değilsin deli olan.
Floraino- Söyle, ne oldu? Müdürün yeğeni, küçük sevgiline mi bir şey oldu?
Floriano- Ya?
Valerio- Floraino, biraz önce buraya deli bir kadın getirdiler; yüzü; gökteki
melekleri kıskandıracak kadar güzeldi. Gördün mü?
Floriano- Tanrı korusun. Seni mi seviyor yoksa?
Floriano- Neyse…
ÜÇÜNCÜ TABLO
Floriano- Yetti artık. Bana indirdiği sillelerden daha yorulmadı mı kader? Evet,
hayatım kurtuldu ama ölüme yaklaştım bugün. İki güzel göz gördüm,
içinde deliliğin ateşi yanıyordu; bir pervane gibi dolandım çevresinde,
yandım kül oldum. Cezam yetmiyormuş gibi, kader en yakın
arkadaşımı da karıştırdı bu işe. Şimdi o da benim gibi vurgun bu kadına.
Yakınım diyecekmiş, buradan çıkartıp evine götürecekmiş, kendi
bakacakmış, sağlığa kavuşturacakmış onu. Ey aşk tanrısı! Senin üstün
gücünle boy ölçüşmeye kalkınca insan, nasıl bir avarelik içinde yok
oluyor? Bırak benim olsun bu güzel deli. (Fedra girer.)
Fedra- Beni ona doğru iten nedir? Damarlarımda binlerce küçük şeytan cirit
atıyor sanki. Siz miydiniz? Ne yapıyorsunuz Beltran?
Ferda- Hı?
Fedra- Ne dedin?
Floriano- Ayva reçelinden şurup yapmışlar, dedim. Don Juan geldi aklıma, ne
demişti sevgilisi Anna’ya? Bir kadının en, güzel yanı: kulaklarının
kızarmasıdır!
Fedra- Ha?
Fedra- Evet?...
Fedra- İşte.
Fedra- Gel kedin al. Düğümünü çözdüm bile. Sarılsam mı boynuna? Ne çıkar
sarılırım… hem o bir deli… Günah da sayılmaz.
Erifila- Güzel!... Çok güzel. Meğer yeni bir aşk oyunu varmış burada ha?
Floriano- Sevişin, sevişin gözümüz yok! Hani sen benim kocam olacaktın?
Üzgünüm! Gerçekten üzgünüm, ne yapayım, inanmıştım sana. Ya sen
küçük hanım? Akıllıysan, dedilerin arasında işin ne? Ne umuyorsun?
Bu şık elbise? Bu gülünç taranmış kokoz saçlar? Şu enayi dantel yaka?
Kime bu süs? Defol buradan. Bu deli başka bir deliye sözlü, anladın
mı? (Fedra’yı saçlarından yakalar.)
Erifila- Rahat durmak mı? Gözünü kırpmadan, her şeyimi elinden almağa
kalkıyor? Seni çürümüş, tohuma kaçmış balkabağı seni. (Fedra’yı
tartaklayarak içeri iter.)
Dloriano- Aşk Tanrısı Cupido, gel sen bul aramızı! Bu güzel kız aklını başına
devşirsin… Yoksa aklı, başkasından çal, getir ver ona…
Erifila- Aşk Tanrısı Cupido bu adam belki ömrğ boyunca deliydi. Ama benim
için iyileştir onu, ne olursun.
Erifila- Bacadan söz ediyor! İsterdim ki, seni seviyorum desin bana… Yok!
Yok… İyi bir başlangıç değil bu… Ah şimdiden acı çekiyorum işte…
Floriano- Güzelliğini paylaşabilseydim, ne iyi olurdu. Derler ki: iki çeşit güzellik
varmış, dış güzellik, iç güzellik… Tanrı beni çılgına çevirmek için, iç
güzelliğini yok etmiş senin aklını almış.
Floraino- Ayın her gün değişen yüzü, senin haline daha çok benziyor.
Floriano- Evet?
Erifila- (Fazla ileri gittiğini anlar, sözü değiştirir.) Bla.. bla.. bla..
Floriano- Sevginin ne olduğunu sormuştun bana. Sen hiç acısını çektin mi?
Erifila- Seni görünce şarap içmiş gibi oluyorum, yanında taze badem olsun
diyorum.
Erifila- Sen de benim kadar saçma konuşuyorsun. Yoksa deli değil misin?
Erifila- Bu yapının önünde uşağımla kavga ettim. Yaka paça soktular beni içeri.
Erifila- Ben de. (Çekingen iki çocuk gibi el ele tutuşurlar. Hiç konuşmazlar.
Çok mutludurlar. Bir aşağı bir yukarı yürürler.)
Floriano- Seni nasıl içten sevdiğimi anlıyor musun? Gizlemem gereken bir olayı
açıklayıverdim sana Elvira.
Erifila- Adım Elvira değil Erifila sevgilim. Hiç çekinmeden en gizli şeylerini
bile anlatabilirsin.
Tomas- Ne var?
Bellardo- Ne oldu?
Pissano- Ya?
Bellardo- Söz. Şuna haddini bildireyim mi? (Tomas’a bir tokat atar. Erifila’ya
döner) Sana da en güzel kurdelemi veriyorum al.
Erifila- Ooooh…
Pissano- Bir kaçık adam; deli bir kıza tutuluyor. Şaşılacak yanı yok bunun. O
melekler kadar güzel kız, aklı başında bir ihtiyarın da kafasını allak
bullak etmedi mi? Ey Aşk Tanrısı: bu çılgınlıklar senin yüzünden, bu
işlerde hep senin parmağın var. Sana nasıl Tanrı demeli bilmem ki…
Ben bu günlerimi, kendim gibi yaşlı dostların arasında şarap içerek
geçirmeliyim. Aşk yakaladı ensemden, başımı döndürdü. Benim gibi
yaşını başını almış ihtiyar bir adam, giderayak aşık oldu… Gel de
‘sevginin’ yaşı var de bakalım. Gözün kör olsun Eros… Gene de
sevinçliyim, kanım kaynıyor, ne mutlu bana (Tomas girer.)
Tomas- Evet.
Liberto- (Tomas çıkar, Liberto girer) Evet şarap, şarap isterim Pissano.
Liberto- Valencia’ya gelip de beni aramadı, diyemezsin. İşte doğru sana geldim.
(Tomas ile Bellardo iskemle, masa ve şarap getirirler. Bellardo hemen
çıkar.)
Liberto- Üç kez sarılacağım sana. Önce arkadaşımsın siye, sonra iyi insansın
diye, sonra da soyumdansın diye.
Pissano- Otur, yorulmuşsundur. Burasını evin gibi bil… Hoş övünülecek yanı
yok ya buranın, neyse. Söyle bakalım, hangi rüzgar attı seni buraya?
Liberto- Prens Don Raynero’nun başına gelenleri duymuşsundur? (Tomas bu
arada elinde, ucunda bir ip bağlı kamışla ağacın alt dalına oturur. Gayet
ciddi ve kımıldamadan sözde balık tutuyordur.)
Pissano- Evet, duydum. Epey dedikodusu oldu. Kimide uydurma masal diyor
buna.
Pissano- Aldırma.
Pissano- Dilerim onu sen yakalayasın Liberto, dolgun bir bahşiş alırdın.
Liberto- Ressamın biri, katilin bir resmini yapmış. Hepimize verdiler bir tane
kurtulamaz elimizden.
Pissano- Güzel bir adam, yakışıklı bir katil desene. Ne yazıyor altında?
Pissano- Yazık, gençmiş de, acıdım. (Tam bu sırada Tomas sanki balık tutmuş
gibi çeker oltayı. Bakar ki olta boştur, yeniden atar.)
Pissano- korkma. Bu akşam burada kal, yemeği birlikte yeriz? Ama dur daha
önce sana bir ikramda bulunmalıyım.
Liberto- Benim için en büyük ikram, seni görmüş olmam. (Tomas’la konuşup
gönlünü almak ister. Güler yüzle yaklaşır yanına) Eee, ihtiyarcık, bir
şey tutabildin mi bari?
Tomas- (Eliyle “deli misin” de gibi bir işaret yapar.) Kumda balık tutulur mu
hiç? (Pissano ve Liberto çıkarlar.)
Tomas- Şu yeryüzünde en budala şey sırdır. Gizli bir şeyin var da susarsan,
sırrın olduğunu bilmez kimse, söylersen sır olmaktan çıkar. Ben en
önemli sırrımı, yani kuş olduğumu söylediğim zaman, inanmadılar,
delisin dediler… Beni buraya tıktılar. Şimdi o aradıkları katil ortaya
çıkıp da ben öldürdüm dese, belki ona da inanmazlar, sen delisin derler.
Öldürenin resmini gördük derler. Onu da tıkarlar buraya! Ya sonra,
günün birinde asıl katil gelir de beni bulursa? Koparmaz mı kafamı?
Kestane, üzüm, fındık fıstıkla doldurur, yer beni. Nice yıllar sonra katili
gömerlerken şaşarlar… Amma da ağır derler… Tabii, çünkü herifin
mezara götürdüğü sır, onun içinde ikinci bir mezar yapmıştır… Ağırlığa
bak… Burada da zavallı kuş yatar… Kuş da sır olmuştur, o da mezara
gider! (Floriano ayağında zincirler, girer.) Eee Beltran? Zincirlerle aran
nasıl? Çok mu ağır? Katili yakalarlarsa, onun da ayağına zincir vururlar
değil mi?
Tomas- Hadi canım, şu Prens Raynero’yu öldüren. Bir sürü adam salmışlar
ardına… Resmi de var.
Floriano- Ya?
Floriano- Bir kuş adı gibi mi? Nasıl bir kuş? Akbaba mı?
Floriano- Ne küçük?
Tomas- Tamam ona benzer bir ad. Buldum Flariano. Hem de 29 yaşındaymış.
Tomas- İçeri girdi… Her yabancı gibi, o da delileri görecek. Akıllı olduğuna
inanmak ve inandırmak isten herkes, bu işi delileri ve delilikleri
seyretmekle yapar.
Tomas- Ha?
Tomas- Senin de deli olduğunu biliyorum, ama gel de delilerin cin gibi zeki
olduğuna inandır başkalarını. (Floriano çıkar. Erifila gelir. Bileğinde
zincirleri vardır.)
Tomas- Hiç… Dalmadım… Ama gözünü aç… İhtiyar yakalarsa seni burada,
daha ağır bağlarla bağlar, karışmam.
Tomas- Sahi be! Kımıldatmaz ellerini. Aklım, ne oldu sana? Arada kaçıkların
bile bir ışık parlar kafasında, anlar budaladığını. Kımıldatmaz ellerini
kımıldatmaz… Öpücük… Öpücük… (Erifila’ya yaklaşır. Birden
yakalar, öper onu. Sonra aptal aptal) Öpücük, öpücük.
Tomas- Ben bir şey görmüyorum. (Erifila masanın üstündeki şarap şişesini iki
eliyle alır Tomas’ın kafasına indirir.) Sağ ol güzel bayan… Görüyorum,
şimdi görüyorum.. Binlerce küçük pırıl pırıl yanan yıldız görüyorum.
Aman ne güzel, ne güzel… Noel ağacı gibi. Babam derdi ki:
“yavruların aklını başına getirmek için kafalarına çekiçle vurmalı…
Uyanık olurlarmış. İyi bir papağan yavrusu, baba evini, çıktığı
yumurtayı unutmamalıymış. (Tıpkı bir papağan gibi öteye beriye zıplar,
terbiyeli bir papağan gibi konuşur.) Kuku bey, kuku bey… Günaydın
Kuku bey. Kuku bey uslu mu? İyi uyudu mu Kuku bey? Haniymiş
benim güzel Kuku beyim… Öpücük, öpücük. Kuku beye öpücük.
Isırmak yok, öpücük, öpücük… Kuku bey şimdi gelir. Şimdi gelir.
(Tomas çıkar)
Floriano- (Ses) Erifila, Erifila… (Girer sahneye, yüzünü kap kara boyamıştır.)
Erifila- Beltran?
Floriano- Nasılım?
Floriano- İşte geliyor. (Pissano ile liberto gelir. Floriano çamaşırların arkasına
gizlenir.)
Liberto- Sen yapacağını yaptın. Dört bir yana ün salmış bu evi gezdim. Seni,
sevgili amcaoğlumu kucakladım (elinde bir sucuk vardır, zaman zaman
onu yer) Sonra bu sucuk! Ama ne sucuk!
Pissano- Elvira, size bir haberim var. Bizim müdürün bir yakını, siz de tanırsınız
ya, sizi çıkarmak istiyor buradan.
Erifila- Buna iyi haber mi diyorsun?
Erifila- Daha kötü bir haber veremezdin. Bir deli olarak burada bakılmak daha
hoşuma gider; hem buradaki hekim, dünyanın en ünlü hekimi. (Floriano
çamaşırların üzerinden Liberto’ya bakar. Liberto görür. Korkar.)
Floriano- Siz de hep karşıma çıkarsınız. Beni yok etmek isteyen birini de
almışsınız yanınıza.
Liberto- Olabilir.
Liberto- Floriano…
Pissano- Bu zavallı, çok ünlü bir bilginmiş. Eee.. Ne yaparsın, bilgin oldun mu,
delilik genç yaşta başlar. Sevgi yüzünden kaçırmış aklını.
Liberto- Oh, oh.. Pissano? Bu kızın güzelliğine nasıl dayanır insan? Yazık…
Kaçık olmasaydı ne iyi olurdu.
Floriano- Kurnaz olduğu için karalara bürünmüş… Hoş aklı olsaydı da sen
çakmazdın dalgayı.
Liberto- Sağ ol. Ama bu sucuk… Ne sucukmuş? Ya o zavallı deliler… her şey
çok güzeldi. Sağ ol Pissano, sağ ol. (Pissano ve Liberto çıkar.) (Floriano
oynadığı oyundan bitkin bir halde yere yıkılır. Erifila ilgilenir onunla.)
Laida- Tam zamanında gelmişim meğer. Deli herif, bırak o çılgın kızı.
Laida- Yeryüzünde kim benim kadar acı çekti? Hangi kadın benim kadar
kıvrandı? Bir deliyi seven bir deli için aklımı kaçıracağım. Hayır,
hayır… Engel olmalıyım onlara. Sevginin verdiği bu çılgınlıktan
faydalanmalıyım! Ben de onlar gibi çıldırmalıyım; deli taklidi
yapmalıyım ki hiç ayrılmayayım yanlarından… Tetülü tülütülü… Ah
olmuyor, olmuyor… Beceremiyorum. (Çamaşır ipindeki bezleri
karıştırır.) Yaverlerim? Nedimelerim? Neredesiniz? Hey Prens size
sesleniyorum, duymuyor musunuz? Kolunuza girmek istiyorum,
götürün beni… Şu kambur, cüce yelpazesini sallasın. Hah… oluyor işte,
becereceğim bu işi. (Fedra girer)
Ladia- Ne?
Fedra- Korkunç haberlerim var.
Laida- Benim ülkem. Kraliçeyim ben. (Saplı bir süpürgeye ata biner gibi biner)
Fedra- Ah mutsuz kız. Neden mutsuz olsun, tersine mutlu demeliyim ona.
Aklını kaçırdığı için o burada kalabilir. Her gün görebilir sevgilimi.
Ama ben? Gideceğim buradan, bir daha da göremeyeceğim onu.
Ferda- Ne güzel bir aleme dalmış. Aklıma bir şey geliyor… Ben deli taklidi
yapamaz mıyım? Evet, çıldırmış gibi davranacağım, görür onlar.
(Laida’nın süpürgesine biner.)
Fedra- Güzel bir buluş! Sonra kevgir diye kullanırız onu. Majeste! (Arkasına
süpürgeyle vurur.)
Ferda- Utanmaz, hiç sıkılmadan, önümde onun adını nasıl alıyorsun ağzına?
Laida- Kendine gel kızım. O yalnız benimdir, benim kalacak.
Fedra- Benimle!
Laida- Ne? Semerkant kraliçesi olan bana, senin gibi turp kafalı biri…
Laida- Sen mi? (Bezlerin asılı durduğu ipin direklerini çıkarır. Birbirlerine
girerler.) Uşaklarımdan biri bir balta getirsin de şu çam kafandan çıra
yontayım. El mi kaldırıyorsun bana? Kokmuş pis bulaşık bezi seni.
Gösteririm şimdi sana. (Müdür ile Valerio girerler.)
Müdür- Fedra?
Fedra- Evet, benim. (Fedra elinden değneği bırakır. Değnek ipe bağlıdır.
Erkekler bu sırada bağlı olan öteki direği çekiştirirlerken, Fedra’nın
bırakmasıyla ip gevşer erkekler yere düşer.)
Valerio- Kilit vurun üstüne kimseyi görmesinler; akılları gelir başına o zaman.
Tomas- Ne oluyor?
Müdür- Pissano!
Pissano- Mahsus yapıyor, beni kovasınız diye. Ama Tanrı biliyor ya, suçsuzum
ben.
Fedra- (Havlar)
Laida- Gel Bobi, gel. (Fedra dört ayağının üzerinde köpek gibi gelir.) Aman ne
güzel ne güzel, her gün böyle eğlence bulunmaz, höt dediğin yerde deli
olmaz.
Müdür- Yeller esiyor, fırtınalar kopuyor sevgililerin başında. Genç kız durup
dururken azıverdi… Hizmetçi çileden çıktı, tozuttu! Tam tımarhaneye
döndü burası. Elim kolum bağlı kaldı, ne yapacağım bilemiyorum. En
iyisi Hekim gelsin, o belki bir çare bulur.
Pissano- Dünyada en kötü en korkunç şey akılsız bir kadının aklını kaybetmesi!
PERDE
İKİNCİ PERDE
DÖRDÜNCÜ TABLO
(Aynı öğleden sonradır. Her taraf kağıt fener, yapma çiçekler, küçük
bayraklarla süslenmiştir. Müdürle Hekim gelirler.)
Hekim- Yememesi fena, çok fena. İyilikle deneyin, zorla yedirin. Yemese bile,
gene bir şeyler kalmalı içinde.
Hekim- Biz hekimler bu durumu biliriz. Bu hastalığın adı nedir bilir misiniz?
Müdür- Efendim?
Hekim- At… at… atrophie, yani lagarlaşma deriz. Sirke koklatın ya da taze
sıcak ekmek yedirin.. çok iyi gelir. Tatlı Malaga Şarabı alın, çimenlere
serpiştirin, Fedra’da yalın ayak yürüsün üstünde.
Müdür- Yani?
Müdür- Düşünmedim değil. Yalancıktan bir evlenme yapsak da, rahatlasa kız.
Müdür- Ne verelim?
Müdür- Ha!
Hekim- Kafasındaki duman, o baskı böyle dağılır ancak. Bugün bayram, değil
mi? Nasıl olsa tören yapılacak burada. Yeğeniniz çıksın insan yüzü
görsün… Belki gözü kimseyi görmez, o da başka… İsterseniz hemen
yemekten sonra Beltran’la yalancıktan kıyarsınız nikahlarını.
Floriano- Hayır. Ben böyle bir oyuna gelemem. Ölürüm daha iyi.
Müdür- Zorlamasınlar.
Floriano- Kimsiniz?
Hekim- Hekiminiz!
Hekim- Ya!
Floriano- Elbet.
Hekim- Ne münasebet?
Hekim- Ne demişiz?
Hekim- Ya da olmazmış.
Floriano- Evet, öyle de olur. Bu ruh gücü beden gücü ile birleşince,organlara
yaşama gücü verir.
Floriano- Buyurun?
Hekim- Bak oğlum, zavallı Fedra senin yüzünden çıldırdı. Seninle evlenmezse,
gözümüzü açıp kapamadan ölüverecek.
Hekim- Zaten ciddi dediğimiz şeyler de şaka değil mi? Bu zavallı kız, gülüp
oynasın gene, bütün isteğimiz bu.
Hekim- Nasıl olsa iki ruhu varmış canım… Birini veriversin kıza.(Hekim ve
Müdür çıkarlar.)
Erifila- Neden kimse bana “başın sağ olsun” demiyor anlamıyorum… Duydum
Fedra ile evleneceğini… mutluluk dilerim. Sersem deli,pis serseri…
Floriano- Erifila anlamıyor musun? Şakadan olacak diyorum. Fedra başka türlü
kurtulamayacakmış. Hekim öyle dedi.
Floriano- Erifila seni aldattımsa atmacalar gözümü parçalasın…Bir güneş gibi ol,
gözlerimi kaldırıp bakamayayım sana… Bir daha seni görmeyeyim diye
kasırgalar sürüklesin beni, Erifila.
Floriano- Ağlama Erifila… Haklısın, sevgimizin uzun bir geçmişi yok, ama
yüreklerimiz biz doğmadan birleşmiş… Hısım akraba olmuş birbiriyle.
Erifila- Ne akrabası?
Floriano- İnsanlar değil, Tanrı bilir bunu. Seni, sanki bin yıl önceden seviyor
gibiyim. Az mı görülmüştür… iki insan, hiç sevgi sözü etmeden,
yıllarca tanışırlar, sonra günün birinde, birden yürekleri tutuşur, dile
gelir, yalan mı? Bu belki bir şey değil, önemli olan, bir kadını görür
görmez, işte aradığım kadın bu, diyebilmekte. İşte böylece tek gün bin
yıl oluverir.
Erifil- O kadar uzun boylu değil. Dilini koparsam yeter bana… Nikahta “evet”
diyemezsin hiç olmazsa.
Erifila- Dokunma bana… Bırak beni.biri geliyor. (Valerio girer. Floriano çılgın
gibidir.)
Erifila- Siz guguk kuşu musunuz, yoksa şeytan mısınız? Beltran? Hanginiz
alacaktınız beni?
Erifila- Tabii sahi söylüyorum. Siz çok güzel bir adamsınız, üstelik kibarsınız
da beni incitmezsiniz, eminim.
Floriano- Kızan, kıskanan bir kadın ne korkunç oluyor. Haydi… Ne
bekliyorsunuz?
Floriano- Pekala… Zorla güzellik olmaz. Gitmek istiyorsan git bakalım. Benimle
ölmek isteyen kalır burada. (Valerio ile Erifila çıkarlar. Erifila döner.)
Erifila- Tanrıya dua et de sana akıl fikir versin! Serseri! Ha unutma. Karın
olacak o kıza benden Selam söyle. Benim paramla metelik etmez o.
(Çıkar, gene gelir.) Sen nesin biliyor musun? Aşağılık bir kadın
avcısısın, işte o kadar. Nikah kıyılsın diye bekleyemiyorsun değil mi?
Çok seviniyorsun?
Pissano- Olmaz, saçmalık olmaz. Gelenler sizden korkmamalı! Yoksa hiçbir şey
toplayamazsınız, hava alırsınız. (Hepsi bir ağızdan türkü tutturur:
“Zavallı delilere acıyın… Küçücük bir hediye olsun verin.” Delilerin
şarkısı devam ederken bir sürü kadın, erkek, çoluk çocuk avluya dolar.
Hayvanat bahçesinde gezer gibi seyrederler delileri. Bunların arasında
Leonato vardır. Leonato’nun yanında, yüzü maskeli, geniş bir mantoya
bürünmüş bir yabancı vardır.)
Pissano- Efendimiz?
Bellardo- Akıllı geçinenleri… Büyük adamlar, ozanlar, varlıklı ulu kişiler, anarlar
mı Tanrının adını? Ha ha ha ha… Bütün bunlar oyun canım.
Pissano- Oyun yazarı imiş. Binden fazla oyun yazmış, hepsi de güldürücü
şeylermiş… Bir deli işte. Güldürü yazanların hepsi kaçıktır zaten!
Bellardo- Hiç gelmez olur mu? Oyun görmeğe kim gelmez? Ama gelip de ne
görecek? Bir takım el, kol hareketleri, öteye beriye konuşmalar… Bir
çeşit bale diyebiliriz buna… Boş kalıplarımızı görecek; iç dünyamızı
görebilir mi? (Ziyaretçilerin üstüne saldırır, ziyaretçiler kaçarlar.) İşte
şunlara bakın, sözde deli görmeğe gelmişler. Ama bütün gördükleri ne?
Birkaç salyalı ağız… dalgın, durgun bakışlar… Hah… ha…
Çocuklaşmış ihtiyarlar hepsi bu kadar. Bu muyuz biz? Bizi bir korku
gözetler, nereden geldiği bilinmeyen bir korku… Yalnız bulunca atlar
üstümüze, gelir yüreğimizin üstüne çöreklenir. Soluk alamayız…
Kolları bacaklarıyla dolanır boğazımıza, sıkar sıkabildiği kadar…
Duyuramayız sesimizi, bağıramayız çünkü! Deli görmeğe geliyorlar
buraya, neyimizi görüyorlar dersiniz? Pantomimi görüyorlar, oyunun
farkında bile değiller.
Tomas- Yaşa Bellardo! Çok doğru söyledin. (Hafif bir Menuet müziği duyulur.
Deliler müziğe uyarak çıkarlar. Bellardo ile Tomas da arkalarından dans
ederek çıkarlar. Sahne daha da kararır, sonra birden kağıt fenerlerinin
yanmasıyla aydınlanır.)
BEŞİNCİ TABLO
Hekim- Nasılmış?
Müdür- Evlenme sözünü eder etmez başladı konuşağa, yemek yedi, su içti.
Hekim- Eski hekimlerin bir sözü vardır: “Aşk hastalarını otlarla iyi etmeğe
kalkışmayın” Benim verdiğim ilaç en uygundur. (Fedra deli
elbiselerinin içinde, fakat duvak ve çiçeklerle süslü, Pissano’nun
yanında gelir.)
Pissano- Hastalarımıza yirmi altın duka bağıtla bulunan çok zengin, çok soylu
biri nikahta bulunmak istiyor. İzin verir misiniz efendim?
Fedra- Amca söyle, trampet çalsın, ta güneş batana dek renkli kurdeleler
sallansın uçlarında. Onun kardeşinin adı Pi… pi… pi…
Müdür- Sus, sus artık, anladık, anladık. (Kapıcı, Bellardo, Tomas ve bütün
deliler girer.)
Sessiz Şarkıcı- Tam, tam, tam trallalala. (Hekim deliler korosunu idare eder. Koro tam
söylemeğe başlayacaktır.)
Müdür- (Adam sen de der gibi) Peki, peki… Laida. Şahit sen olacaksın.
Laida- Daha neler? Kocamın nikahında ben nasıl şahitlik ederim. Çıldırdınız
mı?
Laida- Ben deli değilim. Deli miyim burada aklımı kaçırayım? Beltran? Gel
beni al, daha iyi edersin.
Fedra- Terbiyesiz.
Laida- Deliliğin tadı kaçtı artık; ben gene aşçılığa döneceğim, daha iyi.
Laida- Ya sen? Kocan diye verdikleri adam, yarından tezi yok kaçacak senden.
Seni sevmiyor, başkasını seviyor.
Floriano- Açmayacaksınız ya! Hele bir nikahımız olsun, görürsün kara ipliklerle
dikeceğim dudaklarını.
Floriano- İnsan yalnız karısına yapabilir böyle şeyleri… Başka kadınlar razı olur
mu hiç? Gel dans edelim seninle, evleniyoruz bugün… Hadi çalgılar
çalsın… Gel sersem tavuk, gel sen! (Deliler çılgınca dansa başlarlar.
Valerio ile Dona Erifila gelmiştir bu arada. Valerio’nun süngüsü
düşüktür.)
Floriano- Yapma!
Erifila- Hepiniz beni dinleyin. Bu adam deli değil, sadece deli numarası
yapıyor.
Müdür- Anlayamadım?
Prens- Ölmemiştim…
Prens- Ta kendisi!
Prens- Hayır.
Prens- Ölmedi.
Prens- Teşekkür ederim. (kalkar hemen Tomas Müdüre: “bu da deli” der gibi
bir işaret yapar) Vakit kaybetmeden sevgilime gitmeliyim… onun
elinde ölmeliyim.
Hekim- Bu işte o küçük uşak en çok o hoşuma gitti… Oğlan neler gördü,
neler…
Müdür- Don Floriano, bir deliğim var… Bize Dona Elvira’yı anlatın, kim bu
güzel deli kız?
Leonate- Evet. Dona Erifila deli değildir. Anasını, babasını tanırım, evlerinde
uşaktım.
Leonato- Benim yüzümden bütün suç bende. Evden kaçtık, yollara düştük. Bu
yüzden yapının önünde bir kavgaya tutuştuk… Soydum soğana
çevirdim onu, ne hali varsa görsün dedim kaçtım. Sonra…
Erifila- Sonra, çırılçıplak kapının önünde buldular beni, hadi bakalım içeri
dediler.
Valerio- Yanılıyorsun Floriano… O yalnız seni seviyor. Ben yokum bu işte artık.
Floriano- Valerio… Dünyanın en iyi adamı sensin… Şu delilerin içine düşeli beri
ikidir hayata kavuşturuyorsun beni. Ya sen sevgilim? Evlenir misin
benimle? İşte uzatıyorum elimi…
Erifila- Eline bir diyeceğim yok, ama o elin sahibine ne demeli, bilmem ki?
Floriano- Şimdi görürsün… Sevdiği kadına, beni istiyor musun, diye soran erkek
delidir zaten… Aklı başında bir erkek çeker alır sevdiği kadını!
Prens- Valerio… Siz öteden beri bu küçük Fedra’ya tutkun değil miydiniz?
Olanları unutun, ona dönün.
Valerio- Dünden hazırım, ama görmüyor musunuz aklını kaçırmış, hasta zavallı.
Leonato- Dur güzel kız. Prens ile Kontes Erifila izin verirlerse ben de seni alırım.
İster misin?
Erifila- Ben izin veriyorum, Prensin adına da. Bak Laida gözünü dört aç. Aklı
başında bir aşçı kızın saygıya değer kaçık bayanlardan daha iyi bir eş
olacağını göster ona.
Leonata- Uşak adım Leonato. Anam babam beni Apollon diye vaftiz etmişlerdi.
Erifila- Hiç korkmayın! Yeryüzü delilerle dolu. Her gün yüzlerce insan bu kenti
görmeğe gelir, dünyanın en güzel kenti burasıdır diyen yüzlerce deli.
Deli mi ararsınız? Yanımız, yöremiz, çevremiz delilerle dolu. Şu
koltuklarda yan yana gelip biz delileri seyredenlerden tutun da öteki
delilere kadar… Hani el ele, diz dize, hiç konuşmadan oturup göz göze
bakan öteki mutlu delilere kadar… Yeryüzü hep kaçıklarla doludur.
Canınız sıkılmaz üzülmeyin.
PERDE