You are on page 1of 52

SU VE ATIK SU ANALİZ

SONUÇLARININ
DEĞERLENDİRİLMESİ

Hazırlayan
A.Birim İLERİ
Y.Kimyager

Çevre Yönetimi Genel Müdürlüğü


Ölçüm ve Denetim Dairesi Başkanlığı
Genel Bakış
Çoğu ülkelerde içme ve kullanma suları ile ilgili standartlar
kabul edilmiştir.

Bunun dışında suyun endüstri, tarım ve diğer alanlarda


kullanımı ile ilgili standartlar ve tolerans sınırları da vardır.

Standartların ve tolerans sınırlarının konulmasındaki amaç,


suyun içerdiği iyon, gaz ve asılı haldeki maddelerin belli
sınırları aşması halinde ortaya çıkabilecek olumsuz ve insan,
hayvan ve bitki yaşamına zararlı etkilerin önlenmesidir.

Su kalitesi ve kirliliği araştırmalarının çoğunun ana amacı,


suyun belli kullanım amacına uygunluğunun saptanmasıdır.
Genel Bakış
Bundan dolayı, su analizleri ile ilgili verilerin
açıklanması;

suyun çeşitli alanlardaki kullanımına ilişkin


standartlar ve tolerans sınırları ile
karşılaştırılmasını ve

bu sınırlar aşıldığı zaman çeşitli alanlarda veya


canlılar üzerinde ortaya çıkabilecek olumsuz veya
zararlı etkilerinin açıklanması içermelidir.
Genel Bakış
Akarsu, yeraltı suyu ve atık su örneklerinde incelenen
parametreler;

sıcaklık, pH, çözünmüş oksijen ve elektriksel iletkenlik (EC)

her türlü su kimyası ve kirliliği çalışmalarında ölçülmesi


gereken temel parametrelerdir.

Ca, Mg, Na, Cl, HCO3, SO4= iyonları sularda bulunan ana
(majör) iyonları oluşturur.

Bu altı iyonun toplam konsantrasyonu; suyun seyreltik oluşuna


veya deniz suyundan yüksek tuzluluğa sahip olmasına
bakmazsızın, suda çözünmüş toplam maddelerin % 90’ından
fazlasını oluşturur
Sıcaklık

Yüzey sularının sıcaklığı, coğrafi


konum, yükseklik, mevsim, günün
değişik saatleri, akarsu debisi, derinlik
ve kirletici kaynaklardan karışan atık
özelliklerine bağlı olarak değişir.

Yeraltı sularının sıcaklıkları genellikle


yüzey sularına göre daha düşüktür.
Sıcaklık

Su ortamındaki fiziksel, biyolojik ve kimyasal


süreçler sıcaklığın etkisi altındadır.
Örneğin, su sıcaklığının yükselmesi oksijenin
suda çözünürlüğünü azaltırken balıkların
oksijen gereksinimini yükseltir.
Yüksek sıcaklık birçok kimyasal bileşiğin
çözünürlüğünü arttırarak kirleticilerin sudaki
canlı yaşamı üzerindeki etkilerini çoğaltır.
Sıcaklık

Sularda yapılan sıcaklık ölçümleri su


kimyası ile ilgili bazı hesaplamalarda
kullanılır.

Suların sıcaklığı, kapsamı geniş olan bir


parametredir ve standart sıcaklık
önermek güçtür.
pH

pH sudaki hidrojen iyonu konsantrasyonu


ölçüsüdür ve sudaki asit ve bazlar arasındaki
dengeyi gösterir.

Doğal yeraltı sularının pH’ı 6.0–8.5 arasında


değişir, fakat termal sularda düşük pH
değerleri de görülebilir. Kirlenmemiş suların
pH’ı 6.5–8.5 arasındadır.
pH

Asidik sular bazik sulara göre daha az


yaygındır.

Asidik maden işletmeleri sularının


drenajı ve nötralleştirilmemiş
endüstriyel atıksular, suların pH’ını
d üş ür ür
pH
Demir bakterilerinin üremesi
pH’a bağlıdır. ve bu bakteriler
pH 5,5 – 8,2 arasında ürerler
Demir bakterilerinin çok
hızlı üremesi “ kırmızı su”
oluşumuna yol açar.

Kükürt kirliliğine uğramış sularda “ çürük yumurta”


kokusu oluşturan hidrojen sülfür gazının oluşumu
pH 7.0’ nin altında ise termodinamik olarak hızlanır.
pH

Suların renk yoğunluğu pH’ın yükselmesi ile


artar. Arıtma işlemlerindeki çöktürme ve
yüzdürme işlemlerinin verimliliği pH’a
bağımlıdır. Bundan dolayı arıtma
işlemlerinde pH ayarlaması yapılır.

Su ortamlarının korunması için pH’ı 6.5 – 9.0


aralığında olmalıdır.
Çözünmüş Oksijen

Oksijen suda orta derecede çözünebilen bir


gazdır.
Suyun deniz seviyesinde ve 1 atm. basınç
altında, oksijene doygunluk derişimleri 0°C
de 14.6 mg/L, 25°C 'de 8.4 mg/L'dir.
Sudaki çözünmüş oksijen atmosferden ve
suda yaşayan canlıların fotosentez yapmaları
ile sağlanır.
Çözünmüş Oksijen
Çözünmüş oksijenin suda varlığı, sucul
hayatın devamı ve suyun kalitesi açısından
temel öneme sahiptir.
Bundan dolayı, oksijen en çok kullanılan su
kalitesi parametresidir.
Doğal sulardaki çözünmüş oksijen miktarı,
sıcaklık, tuzluluk, suyun karışımı (türbülans),
ve atmosferik basınç gibi fiziksel şartlara
bağlı olarak değişir. Sıcaklık, tuzluluk
arttıkça suda çözünen oksijen azalır.
Çözünmüş Oksijen
Sudaki çözünmüş oksijen miktarı yaklaşık
0.5-1 mg/L nin altına düştüğünde sulardaki
tüm aerobik yaşam durur, anaerobik çürüme
başlar ve ortamda kötü kokulu hidrojen
sülfür, metan gibi gazlar oluşur.

Minimum kabul edilebilir oksijen miktarları


belirtmek uygun olmamakla birlikte, 4
mg/L'den düşük derişimlerin sudaki çoğu
canlı üzerinde tahripkar etki yaptığı
gözlenmiştir.
Elektriksel İletkenlik (EC)

Elektriksel iletkenlik (kondüktivite ),


suyun elektrik akımını iletebilme
özelliğinin sayısal olarak ifadesidir.

Su analiz sonuçları verilirken


mikrosiemens/cm (µS/cm) cinsinden
25 °C sıcaklıktaki değeri hesaplanarak
belirtilir.
Elektriksel İletkenlik (EC)

Suların elektriksel iletkenliği, iyonların sudaki


toplam derişimine ve sıcaklığa bağlıdır.
Sıcaklık artışı ile suların elektriksel
iletkenlikleri de artar.
Sudaki iyonların derişimi arttıkça elektriksel
iletkenlik de artar, dolayısıyla elektriksel
iletkenlik ölçümleri sudaki toplam iyon
derişimi hakkında iyi bir göstergedir.
Elektriksel İletkenlik (EC)
Doğal haldeki yüzey sularının elektriksel iletkenliği 50 - 1500
µS/cm arasında değişir.

Yeraltı sularının elektriksel iletkenliği yüzey sularına oranla


daha geniş aralıkta değişir. Yeraltı sularının iletkenliği bazı
bölgelerde deniz suyunun yaklaşık iletkenliği olan 50000
µS/cm’ ye ulaşabilmektedir.

Sanayideki kirliliğin yüksek olduğu dere ve akarsularda 4500-


5000 µS/cm civarlarında okunabilmekte buna bağlı olarak da
tuzluluk ve diğer kimyasal parametrelerde dolayısıyla KOİ
değerinde artış göstermektedir.

Atık suların iletkenliği, atık suları üreten kaynağın özelliklerine


bağlıdır. Bazı endüstriyel atık sularda 10000 µS/cm’ nin
üzerinde iletkenlik değerleri gözlenmektedir.
Bulanıklık

Bulanıklık sularda asılı (süspanse )


halde bulunan maddelerin miktarını
belirten bir ölçüdür.

Bulanıklığı oluşturan asılı maddeler


doğal erozyon, sellenme, alg patlaması
ve atıkların sulara boşaltılması gibi
nedenlerle sularda toplanır.
Bulanıklık
Asılı maddelerin derişimi ve tane boyu ölçülen
bulanıklık değerlerinde önemli değişikliklere neden
olmaktadır.

Yüksek bulanıklık su altı bitkilerinde ve alglerde


fotosentezi azaltır; bu da bitki büyümesini
yavaşlatarak balık üretimini önler

Bulanıklık sediman taşınması ve ya alg patlaması


(göllerde) belirtisi olup bununla birlikte AKM
değerlerinde yükselme görülmesi, gereklidir.

Taşkın, sel gibi durumlarda yağmurlardan sonra yada


çeşitli kaçak deşarjlarda ölçülmesi önemlidir.
Katı Maddeler

Doğal ve atık sulardaki katı ve yarı katı


maddeler toplam katıları oluşturur.

Toplam katılar, çözünmüş (filtreden


geçen) ve askıdaki (AKM) katılar
(filtrede tutulanlar) şeklinde iki ana
gruba ayrılır.
Katı Maddeler

Sulardaki toplam çözünmüş katılar doğal


kaynaklardan, evsel ve endüstriyel atık
sulardan ve tarımsal alanlardan kaynaklanır.

Endüstriyel kullanımlar için toplam


çözünmüş katı miktarı 1000 mg/L’den az
olan sular genelde yeterlidir. Bununla birlikte
limit değerler endüstri cinsine göre
farklılıklar gösterir.
Kimyasal Oksijen İhtiyacı
(KOİ)
Kimyasal Oksijen İhtiyacı, suda
kimyasal ve biyokimyasal oksitlenebilir
madde miktarının bir ölçüsüdür.

Özellikle evsel ve endüstriyel kirlilikten


kaynaklanan organik ve inorganik
maddelerin tayininde kullanılır.
Kimyasal Oksijen İhtiyacı
(KOİ)
Yüzey sularında; kirletilmemiş sularda
KOİ 20 mg/l civarında iken,

Atıksu deşarjı yapılan sularda 200 mg/l


ve üzerindedir.

Endüstriyel atıksularda ise 100-60000


mg/l arasında olabilmektedir.
Biyokimyasal Oksijen
İhtiyacı (BOİ)
Biyokimyasal Oksijen İhtiyacı,
mikroorganizmaların tanımlanan şartlar ve
zaman içerisinde organik maddeyi inorganik
maddeye dönüştürülebilmesi için
kullanılması gereken oksijen miktarıdır.

BOİ’ nin büyüklüğünü; parçalanan organik


maddelerin konsantrasyonu,
mikroorganizmaların sayısı, zehirli etkisi olan
maddelerin biyokimyasal işlemleri etkiler.
Biyokimyasal Oksijen
İhtiyacı (BOİ)
Kirletilmemiş suların BOİ’ si genellikle 2 mg/l ve
daha altındadır.

Kirletilmiş sularda ise BOİ konsantrasyonu 10 mg/l’


ye ulaşabilir.

Evsel atıkların BOİ değeri 600 mg/l, endüstriyel


atuıkların ise 2500 mg/l civarındadır.

BOİ değerinin küçük olması suyun temiz olduğunu


veya mikroorganizmaların sudaki organik maddeyi
kullanmadığını gösterir.
Biyokimyasal Oksijen
İhtiyacı (BOİ)
Genellikle kirletilmemiş veya az
kirletilmiş sularda BOİ; KOİ’ nin % 50’
si kadardır.
BOİ’ nin bu değerden düşük olması,
ortamda zehirliliğin yüksek olması
anlamına gelmektedir.
Ancak BOİ değeri, KOİ değerine eşit
veya daha yüksek olamaz.
Azot Bileşikleri
(Amonyak, Nitrit, Nitrat)
Azot, canlıların yapısında bulunan
temel elementlerden biridir. Bu
nedenle azot, canlı besin maddelerinin
de vazgeçilmez bir bileşenidir.
Azot Bileşikleri
(Amonyak, Nitrit, Nitrat)
Yüzey ve yeraltı sularına karışan azot
bileşikleri doğal veya insan kökenli
olabilir.

Doğal azot yükleri su ortamlarında


bulunan mikroorganizmalardan,
yağışlardan ve yeraltından sulara
karışan azot bileşiklerinden oluşur.
Azot Bileşikleri
(Amonyak, Nitrit, Nitrat)
İnsan kökenli azot yükleri evsel atık
sular, evsel katı atık deponi alanları,
endüstriyel atık sular ve tarımsal
çalışmalardan (tarım alanlarının drenajı
ve gübre kullanımı) kaynaklanır.
Amonyak (NH3)

Amonyak sularda çözünmüş amonyak


(NH3) ve amonyum iyonlarından
(NH4+) oluşur.
Amonyak (NH3)

Doğal sulardaki amonyak derişimleri


genellikle 0,1 mg/L’den azdır. Atıksularda ise
30 mg/L’den yüksek derişimlere rastlanabilir.
Yer altı sularındaki amonyak derişimi,
genellikle düşüktür.

Bu nedenle balıkçılık yapılan sularda


amonyak için tolerans sınırı 0,10 mg/L dir.
Nitrit (NO2-)

Nitrit sularda düşük miktarlarda


bulunan bir azot bileşiğidir.

Nitrit iyonu sularda oldukça yaygın


olarak görülür, fakat nitrata oranla
oldukça düşük miktarda bulunur.
Nitrit (NO2-)

Bozunan bitkisel ve hayvansal atıklar,


evsel atık sular,
tarımda kullanılan gübreler,
endüstriyel atık sular,
atmosferdeki azotun yıkanması,
yüzey ve yer altı sularına nitrit
sağlayan başlıca kaynaklardır.
Nitrit (NO2-)

Yeterli derecede nitrifikasyona


uğramamış evsel atık suların alıcı
ortama verilmesi halinde bu
ortamlarda çok yüksek nitrit
değerlerine rastlanılabilir.

Nitrit, insan ve hayvanlar için nitrattan


daha fazla zehirleyicidir.
Nitrat (NO3-)
Nitrat sularda bulunan bağlı azot
bileşiklerinin en önemlisidir.

Yüzey sularında en kararlı azot bileşiği olan


nitrat iyonunun yüksek çözünürlüğü, azot
bileşiklerinin tamamen oksitlenmiş olmasının
sonucudur.

Yüzey ve yeraltı sularındaki nitrat çoğunlukla


organik veya insan kaynaklıdır.
Nitrat (NO3-)
Bozunan bitkisel ve hayvansal atıklar,
katı atıkların yıkanması,
evsel atıklar,
endüstriyel atıksular (azotlu gübre, nitrit asit v.b.
endüstriler),
tarımda kullanılan gübreler,
sulamadan dönen sular,
atmosferik azotun yağışlarla yıkanması,
atıksu arıtma tesislerinin çıkış suları
yüzey ve yeraltı sularındaki nitratı sağlayan başlıca
kaynaklardır
Nitrat (NO3-)

Yüzey sularında 5 mg/L'den fazla nitrat


içeriği kirlenme göstergesi olabilir.

Yeraltısularında nitrat miktarı 450


mg/L'ye kadar çıkar. Azotlu gübrelerin
kullanıldığı tarım alanlarında
yeraltısularında nitrat derişimi 1000
mg/L'yi aşabilir.
Deterjan

Deterjanlar, yapısında temizleme


özelliği taşıyan yüzey aktif madde ile
temizleme işlemini kolaylaştıran
yardımcı kimyasal maddeler
bulunduran karışımlardır.
Deterjan
Deterjanların su ortamlarında ve bu su
kullanımında çeşitli etkileri bulunmaktadır.
Bunlar;
atıksu arıtma tesislerindeki etkileri,
Ötrifikasyon,
sudaki canlılara etkileri,
içme sularındaki etkileri,
endüstriyel kullanımdaki etkileri,
şeklinde sınıflandırılabilir.
Deterjan

Deterjanlar, atıksu arıtma tesislerinde hava-


su ara yüzeyinde köpük oluşturarak, suyun
oksijen kazanmasını önler. Ayrıca atıksudaki
biyolojik süreçleri geciktirirler.
Deterjan
Fosfatlı deterjanları içeren atık suların yüzey sularına boşaltılması
fosfor girdisini arttırır. Fosfor miktarının artışı sularda ötrifikasyona
neden olur.

Ötrifikasyon, su ortamında (özellikle göllerde) besin


zenginleşmesi ve sonuçta aşırı miktarda organik madde
üretimidir.

Ötrifikasyon sonucu su organizmaları ve bitkileri aşırı miktarda


çoğalmakta, fazla oksijen harcanmakta, daha sonra canlıların ölümü
hızlanarak sudaki canlı yaşamı kaybolmaktadır.

Ötrifikasyon sonucu göllerde erken yaşlanma görülmektedir.


Deterjan

Yüzey ve yeraltı sularının içerdiği


deterjanların asıl kaynağı;
şehirsel atık sulardır,
tekstil,
deri,
deterjan endüstrilerinin atıksuları,
sularda deterjan kirliliğine neden
olurlar.
Fosfat (PO43-)

Sularda fosfor çeşitli fosfat türleri


şeklinde bulunur.
Fosfor, mağmatik kayaçlarda oldukça
yaygın olarak bulunan bir elementtir.
Sedimentler içinde de oldukça yaygın
olarak bulunmasına rağmen, doğal
sulardaki derişimi 1 mg/L’nin çok
altındadır.
Fosfat (PO43-)

Fosfatlar sentetik gübrelerde, temizliği


kolaylaştırıcı madde olarak
deterjanlarda, kabuklanma ve
korozyonu önleyici olarak arıtılmış içme
ve kullanma sularında kullanılır.
Fosfat (PO43-)
Yüzey ve yer altı sularındaki fosfat,
kayaçlardan ve topraktan,
bozunan bitkisel ve hayvansal atıklardan,
evsel ve endüstriyel atıklardan,
arıtma tesisi atıksularından,
katı atık deponi alanlarından,
tarımda kullanılan gübrelerden,
sulamadan dönen atık sulardan,
kaynaklanır.
Fosfat (PO43-)

Aşırı miktardaki fosfor içeren arıtılmamış atıksular ve


sulamadan dönen sular yüzeysel sulara verildiğinde
ötrofikasyona neden olmakta, algler aşırı miktarda
üreyerek "alg patlaması" oluşturmaktadır.
Sülfat (SO42-)

Sülfür mineralleri suyla temas ederek


bozundukları zaman oksitlenerek sülfat
iyonları oluşur ve bu iyonlar suya
geçer.
Sülfat (SO42-)
Doğal sulardaki sülfatın başlıca kaynakları;
magmatik kayaçlar
deri, selüloz, tekstil, sülfirik asit, metalürji endüstrisi atıksuları,
asit yağmuru ve kükürt içeren maden sahalarının drenaj suları
da yüzey ve yeraltı sularındaki sülfat miktarını arttıran
kaynaklardır.

Yerleşim bölgelerinde evsel atıksuların yüzeysel sulara


boşaltılması veya çeşitli yollarla yeraltı suyuna sızması, bu
sulardaki sülfat derişimini yükseltir.

Yüzey sularında sülfat derişimi birkaç mg/L ile binlerce mg/L


arasında değişebilir.
Ağır Metaller

Doğal sularda başlıca iyonlar (Ca2+,


Mg2+, Na+, HCO3-, SO42-, Cl-) olup
suyun içerdiği çözünmüş maddelerin
% 90’ını oluştururlar.

Doğal sular, bu majör iyonlar dışında


eser düzeyde Ağır metaller içerir.
Ağır Metaller
Demir dışındaki diğer ağır metaller sularda
genellikle 1 mg/L’den düş ük derişimlerde
bulunurlar.

Doğal sulara evsel ve endüstriyel atık sular ve


madencilik faaliyetleri atıkları aracılığıyla bazen
önemli miktarda ağır metaller katılır.

Madencilik faaliyetleri ortaya çıkan katı atıkların


yıkanması sonucu sulara Fe, Cu, Pb, Cr, Zn, Mn gibi
metaller karışır.
Ağır Metaller

Ağır metallerin bazıları,


mikroorganizmalar, bitkiler, hayvanlar,
ve insanlar açısından toksik özelliklere
sahiptir.
TEŞEKKÜRLER ☺

You might also like