Professional Documents
Culture Documents
B ir varmış,
bir yokmuş… Dürüst ve çalışkan bir çiftçinin ihtiyar
bir eşeği varmış. Zavallı hayvan, yıllar boyunca
efendisi için çalışıp çabalamış, bir sürü ağır yük
taşımış. Sonunda her geçen gün güçten düşmeye,
yaşlanmaya başlamış. Efendisi, onun artık iş
yapamayacak duruma geldiğini fark edince bu
duruma epey canı sıkılmış. Eşeğe bakmak ve onu
beslemek ona gittikçe ağır gelmeye başlamış. “Ne
yapsam ne etsem de şu eşekten kurtulsam?” diye
dertlenip tasalanmaya başlamış.
Hayvancık, efendisinin kendisi için kötü bir şey
düşündüğünü hemen hissetmiş ve gizlice evden
kaçmaya karar vermiş. İlk fırsatta da aklından geçeni
yapmış, sessizce evden çıktığı gibi Bremen’e doğru yola
koyulmuş. “Bir ihtimal sesimi beğenip beni Bremen’de
çalgıcı yaparlar,” diye umut ediyormuş.
5
Köpek, “Hiç sorma arkadaş, hiç sorma benim
başıma gelenleri!” diye cevap vermiş. “Uzun
yıllardan beridir hizmet ettiğim, evini koruduğum
sahibim az daha öldürecekti beni. Neymiş, ben
artık çok yaşlıymışım, güçten kuvvetten
düşmüşüm... Bu yüzden de evde onun işine
yaramıyormuşum! Eline kocaman bir sopa aldığı
gibi üstüme yürümeye başladı, ben de efendimin
niyetinin kötü olduğunu fark edip koşa koşa kaçtım.
Bu olan biten o kadar gücüme gitti ki, hiç sorma…
Fakat şimdi düşününce de endişelerim arttı, çünkü
hayatımı nasıl kazanacağımı bilemiyorum.”
Hırsız, kendini bahçeden dışarı zor atmış. Soluk soluğa kalmış bir halde arkadaşlarının
yanına ulaşmış. Olup bitenleri onlara anlatmaya başlamış “Evi cinler, periler basmış! Az
daha korkudan ölecektim. Cadının teki o upuzun ve korkunç tırnaklarıyla yüzümü öyle bir
tırmaladı ki… Ondan kurtulmaya çalışırken bıçaklı bir adama denk geldim. Arka kapının
önüne yatıp gizlenmiş, beni bekliyormuş belli ki. Bıçağını çekip bacağıma sapladı. Can
havliyle kendimi bahçeye attım ve orada da kapkara bir canavarla burun buruna geldim. O
devasa kuyruğuyla beni yakalayıp havaya fırlattı. Evin çatısında da bir şeytan oturmuş, deli
gibi bağırıyordu. ‘Gönderin o serseriyi buraya! Gönderin o serseriyi buraya!’ diyordu.
O günden sonra, hırsızlar bir daha eve yaklaşmaya bile cesaret edememişler. Bizim
kafadarlar ise evi öyle sevip benimsemişler ki, artık sürekli orada kalmaya karar vermişler.
Muhtemelen hâlâ da orada yaşayıp gidiyorlardır.