You are on page 1of 241

Ω

omega

James Churchward
(d. 27 fiubat 1851) - (ö. 4 Ocak 1936)

‹ngiliz araflt›rmac›. 1930’lu y›llarda yazd›¤› kitap kay›p k›ta Mu ile ilgili Naacal
Tabletlerini çözmüfl; The Children of Mu (1931), The Lost Continent Mu (1933), ve
The Sacred Symbols of Mu (1935) adl› kitaplar› ile gündeme gelmifltir. Bilinen en ün-
lü esrarengiz ‹ngiliz yazar›d›r. Ayn› zamanda uzman bir bal›kç› ve mühendistir.
Churchward’a göre, Mu’nun yeri “kuzeyde Hawaii, güneyinde ise Fijis ve
Paskalya Adas›” olarak belirlenmifltir. Churchward günümüzden 50.000 y›l ön-
ce, Mu k›tas›n›n teknolojik olarak çok geliflmifl oldu¤unu iddia etti. Bu uygarl›-
¤›n kolonileri aras›nda Hindistan, Babil, Pers, M›s›r ve Maya uygarl›klar›n›n ol-
du¤unu araflt›rmalar›yla tespit etti.
Yazar›n bu üç kitab› Atatürk’ün okudu¤u kitaplar arflivinde de yer almakta-
d›r. Atatürk 1930’lu y›llarda Tahsin Mayakon (Mayatepek) Bey’i araflt›rma gö-
revlisi olarak Amerika’ya yollam›flt›r. Mu kavmi hakk›nda birçok rapor düzen-
lenmifltir.
MU’NUN
KOZM‹K GÜÇLER‹ 1

James Churchward

‹ngilizceden Çeviren
Ferit Burak Aydar

Ω
omega
1. bask›: Omega Yay›nlar›, 2009

Ω
omega

MU’NUN KOZM‹K GÜÇLER‹ 1

Özgün Ad›: Cosmic Forces of MU I

Copyright © 1934 James Churchward


BE, Books c/o Brotherhood of Life, Inc.
110 Dartmouth SE, Albuquerque, New Mexico 87106, USA

Yay›n Haklar› © Omega Yay›nlar›


Bu eserin tüm haklar› sakl›d›r. Yay›nevinden yaz›l› izin al›nmaks›z›n
k›smen veya tamamen al›nt› yap›lamaz, hiçbir flekilde kopyalanamaz, ço¤al-
t›lamaz ve yay›mlanamaz.

ISBN 978-975-468-859-7
Sertifika No: 10962

Yay›n Yönetmeni: Asl› Kurtsoy H›s›m


‹ngilizceden Çeviren: Ferit Burak Aydar
Editör: Derya Önder
Sayfa Düzeni: Tülay Malkoç

Kapak Foto¤raf›: Jeffrey K. Bedrick

Bask›: Lord Matbaac›l›k ve K⤛tç›l›k


Davutpafla Cad. Davutpafla Matbaac›lar Sitesi
No: 103/430 Topkap›/‹stanbul
Tel: (0212) 674 93 54

Omega Yay›nlar›
Ankara Cad. 54/12 • TR-34410 Sirkeci-‹stanbul
Telefon: 0 212 - 512 21 58 • Faks: 0 212 - 512 50 80
web: omegayayincilik.com • omegayayincilik@gmail.com

Genel Da¤›t›m: Say Da¤›t›m Ltd. fiti.


Ankara Cad. 54/4 • TR-34410 Sirkeci-‹stanbul
Telefon: 0 212 - 528 17 54 • Faks: 0 212 - 512 50 80
online sat›fl: www.saykitap.com • e-posta: dagitim@saykitap.com
Bu eser, uzun y›llar boyunca en iyi eserimi
tamamlamamda bana yard›mc› olan
ve cesaret veren eflim Louise H. Churchward’a
ithaf edilmifltir.

J. C.
Teflekkürler

Bu eserdeki malzemelerin derlenmesi noktas›nda görüfl ve


önerilerini paylaflma nezaketi gösteren, Pittsburg, Pennsylva-
nia’daki Carnegie Müzesi baflkan› müteveffa Dr. W. J. Hol-
land’a teflekkür etmek istiyorum. Önerileriyle bana çok yar-
d›mc› oldu.
Washington’daki Ulusal Müze’nin Omurgal›lar bölümü
baflkan› olan arkadafl›m Dr. C. W. Gilmore’a bu eserin bir bö-
lümünde model resimleriyle Antikça¤ yaflam›n› canl› bir fle-
kilde aktarmam›z› sa¤lamak gibi muazzam bir ifl baflard›¤›
için ve ayr›ca büyük nezaketinden ötürü hem kendim hem de
okurlar›m ad›na teflekkür etmek istiyorum. Resimler müze-
deki gerçek fosillerden yap›lm›fl olup, flu anda tüm dünyada
biliminsanlar› aras›nda büyük üne sahiptir ve hayvan yafla-
m›n›n bu eski biçimleri model al›narak yap›lm›fl en iyi resim-
ler olarak görülmektedir.
‹Ç‹NDEK‹LER

‹llüstrasyonlar›n Listesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 10
Girifl . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 13

Birinci Bölüm
Büyük Güçlerin Kökeni . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 17

‹kinci Bölüm
Yerküre Güçleri. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 35

Üçüncü Bölüm
Atmosfer. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 59

Dördüncü Bölüm
Ifl›nlar . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 93

Beflinci Bölüm
Hayat Gücü . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 113

Alt›nc› Bölüm
Uzmanlaflma . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 129

Yedinci Bölüm
Günefl . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 159

Sekizinci Bölüm
Muhtelif Olgular . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 189

Ek. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 215
‹LLÜSTRASYONLARIN L‹STES‹

Bir Çarklar Dizisi Olarak Evren..............................................................19


1231 No’lu Tablet. Evrensel hareketlerin kilidi ....................................23
Semboller ....................................................................................................25
1186 no’lu Meksika Tableti ......................................................................27
494 no’lu sembol. Kesik Meksika Figürleri ...........................................28
1623 no’lu sembol. Kesik Meksika Figürleri .........................................28
1138 no’lu sembol. Kesik Meksika Figürleri .........................................28
513 no’lu sembol. Kesik Meksika Figürleri ...........................................28
1 ve 2 no’lu semboller. Tanr›dan gelen dört güç. ................................31
3 ve 4 no’lu semboller. Tanr›n›n içinde .................................................31
Semboller ....................................................................................................32
Semboller ....................................................................................................33
Semboller ....................................................................................................34
Resim 1. Yerkürenin birincil gücü yerkürenin bedeninden
Atmosfere çekiliyor...................................................................................41
Resim 2. Birincil güç .................................................................................43
Tarafs›z Bölge.............................................................................................44
Tarafs›z Bölge.............................................................................................45
Elektromanyeti¤in Bir Bölümü ...............................................................47
‹ki E¤ik Kule ..............................................................................................53
M›knat›s ve Çivi ........................................................................................54
M›knat›s ve Çivi ........................................................................................55
Mu’nun Kutsal Yaz›lar›ndaki Naacal Vinyetleri..................................60
fiimflek. ‹ki Görüntü ..................................................................................63
Gaz Alevi ve Mum Alevi .........................................................................68
‹nsan Gözü .................................................................................................69
Baykufl Gözleri...........................................................................................75
Kedi Gözü...................................................................................................76
Aç›lar ...........................................................................................................83
Termoelektrik Pirometre ..........................................................................88
Renklerin Göründü¤ü Bir Ana Ifl›n›n Birinci ve ‹kinci Bölümleri.....94
Bir Ampül Kesiti........................................................................................95
Aç›lar ve Güçler.........................................................................................98
‹ki Çelik Hedef...........................................................................................99
Ifl›nlar› Toplayan ve Bir Noktaya Odaklayan Mercek.......................100
Dört Uçlu Y›ld›z ......................................................................................113
Zii’nin ‹flleyiflini Anlatan Bir Naacal Vinyeti......................................114
Niven’in Meksika’da Buldu¤u Tafl Tabletlerden Birisi.....................115
Karbon Ça¤›nda Topra¤›n Tipik Durumu ..........................................131
Karbon Ça¤›ndaki Amfibi Mostodonosaurus ....................................132
Karbon Ça¤›ndaki Sürüngen.................................................................133
Dinazor Ça¤›n›n Sonunda Büyük Sürüngenlerin Tepe
Noktas›nda Oluflu ...................................................................................134
Kretase Dönemi’nin Bafl›nda Topra¤›n Tipik Durumu.....................136
Soyu Tükenmek Üzere Olan Triceratops ............................................137
Geç Kretase Ça¤›ndaki Tracodant ........................................................138
Üçüncü Dönemin Bafllar› .......................................................................139
Üçüncü Dönemin Bafllar›ndan Bir Hayvan Numunesi.....................140
Üçüncü Dönemin Bafllar›ndan. Titanothere .......................................141
Üçüncü Dönem Memelilerinin Son Uzmanlaflmalar›ndan Birisi ....142
Günefl. Çok Kadim Bir Hindu Yaz›n›ndan .........................................159
Günefl Güçleri Bir Manyetik ‹¤neyi Çekerken....................................173
Günefl Güçlerinin Manyetik ‹¤neye Etkisi ..........................................177
Günefl Sistemi ..........................................................................................180
Bir Serseri Gezegen .................................................................................185
Yerküre Sarkac›........................................................................................190
Saat Sarkac› Yerküre Sarkac›n›n Bir Suretidir ....................................191
Dört Mevsim ............................................................................................195
Yerkürenin Elipsi.....................................................................................197
Yerkürenin Dönüflü ................................................................................198
‹plik Ç›kr›¤› ..............................................................................................201
Kutbun Sallanmas› ..................................................................................205
Harita. Büyük Manyetik Dalgalar ........................................................211
Son Manyetik Felaketteki Kuzey Dalgas›............................................213
Son Manyetik Felaketteki Kuzey Dalgas›............................................214
Girifl

lk insanlar›n ö¤retilerinde bilim dinin bir parças›yd›. Bi-


‹ limle din ikiz kardefller olarak görülüyordu. ‹nsan›n ilk ö¤-
retileri kadir-i mutlak bir Yarat›c› Tanr›n›n oldu¤u ve insan›n
varoluflunu O’na borçlu oldu¤u yönündeydi.
Ard›ndan, insan›n özel bir canl› oldu¤u, yeryüzündeki
baflka hiçbir canl› biçiminin sahip olmad›¤› bir fleye sahip ol-
du¤u ö¤retisi geldi: Bu fley, ruh ya da tindi. Buna göre, insa-
n›n ruhu sonsuza dek yafl›yordu ve ölümsüzdü. Maddi be-
den geldi¤i yer olan topra¤a geri dönüyor, bu durum ruhu
sal›veriyor ve ard›ndan ruh yaflamaya devam ediyordu. An-
lafl›lan o ki, bu düflünceler insan zihnine tümüyle nakfloldu-
¤unda ve insan bunlar› tümüyle kavrad›¤›nda, s›ray› bilim
dersleri ald›. ‹nsana Yarat›l›fl’›n yasalar›n› ve eserlerini göste-
ren fleyler ö¤retildi: Örne¤in evrenin düzenleniflindeki son-
suz bilgelik, tüm canl›lar› yöneten kusursuz derecede do¤al
yasalar ve bunlar›n kusursuzca uygulan›fl› vs. vs.
‹nsan bu bilimlere iliflkin bilgisiyle Yarat›c›’n›n gücünü,
bilgeli¤ini ve Büyük ‹lahi Sevgisi’ni daha kusursuz bir flekil-
de alg›layabildi.
Bu bilimsel ö¤retiler insan› Semavi Babas›’na daha fazla
yak›nlaflt›rmakla kalmad›, ayn› zamanda onu daha iyi anla-
mas›n› ve onunla bir olmas›n› da sa¤lad›.
‹nsana ö¤retilen bu ilk bilimlerin hepsi bir biçimde o ka-
dar basitti ki insan o zamanki kültürsüz durumunda bile
bunlar› tümüyle anlayabilmiflti. Bunlar› anlamak ona Yarat›-
c›’s›na karfl› körü körüne bir inanç ve sevgi kazand›rm›flt›.

13
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Bu basit bilimler teorik genellemeler olmadan ö¤retiliyor-


du ve ilahiyata ya da teknolojiye benzer bir fley de yoktu. Ba-
sit ve yal›n gerçekler ö¤retiliyor ve izah etmekle yetiniliyor-
du. Fakat bu bilimlere bugün “Kozmik Bilimler” ad› veril-
mektedir. Kozmik ad› verilmesinin nedeni, Antikça¤dakiler
aç›s›ndan basit olmas›na karfl›n, günümüz insan› taraf›ndan
anlafl›lmamas› ve onun bilgi birikiminin ötesinde olmas›d›r.
Bu noktada, neden diye bir soru sorulabilir. Cevab› fludur:
Antikça¤ bilim bahçesi teori, teknoloji, ilahiyat ve yanl›fl an-
lay›fllar, bulufllar, kafiye ya da ak›ldan yana nasibini alama-
m›fl çocuksu rüyalar gibi ayr›kotlar›yla t›ka basa doludur ve
tüm bunlar evrenin tamam›n› yöneten do¤a yasalar›yla her
bak›mdan uyuflmazl›k içindedir.
Günümüzdeki üzücü durumunun arkas›nda genel olarak
iki etken vard›r:
Birincisi. Günümüz insan›n›n bencilli¤i ve ölçüsüzce flöhret
peflinde koflmas›, Bilim Da¤›’n›n en tepe noktas› olarak görül-
mek istemesi ve dolay›s›yla da yaln›zca tek bir Büyük Bir oldu-
¤u gerçe¤ini tümüyle unutmas› ya da gözden kaç›rmas›d›r.
‹nsan›n ulaflabilece¤i en yüksek mertebe, O’nun hakikatin
bilgisini aktarmak için seçilmifl arac›lar›ndan biri olman›n bü-
yük onurudur. ‹nsan tek arac›d›r; büyüklük yaln›zca O’na
aittir. Ama arac› tayin edilen insan büyüktür, çünkü bu dün-
yada kendisine bahfledilebilecek en büyük onurlar›n ötesinde
bir onur elde etmifltir.
‹kincisi. ‹nsan›n Tanr›ya tap›nmaktan Mammon’a* tap›n-
maya dönüflüdür. ‹nsanlar Mammon’a taparken Tanr›ya tap-
t›klar›n› söylerler ama bu do¤ru de¤ildir. Bunu yapan biri an-
cak kendini kand›r›r, yüce Tanr›y› kand›ramaz. Muazzam
maddi ç›karlar elde etmenin nihai amac› di¤er insanlar› köle-
lefltirmektir. Bu açgözlü insanlar ibadet flekillerine baflka bir
ad vermeyi isteseler de, bu flekilde maddi zenginli¤e tap›n-
man›n ad› köleliktir, baflka bir fley de¤il. Ve bu devam etti¤i
sürece, dünyaya huzur gelmeyecektir.

14
Girifl

Mammon: Kutsal Kitap’ta maddi zenginlik, h›rs, tutkuyu


temsil eden sahte Tanr›.
Gerçek bilimin ö¤renilece¤i büyük okulu do¤a bahçesinde
bulabilirsiniz, zira do¤a yüksek ö¤renimin al›nd›¤› okul bina-
s›d›r; insanlar burada kendilerini ölümsüz gelece¤e haz›rla-
may› ö¤renirler.
‹nsana bu çal›flmalar›nda yard›mc› olmak amac›yla,

Kutsal ve Mülhem Yaz›lar

ad› verilen ve dinle bilimi aç›klayan yaz›lar biçiminde bil-


giler verilmifltir.
Bu yaz›lar flimdi nerededir? Kay›p m›d›r? Hay›r, kay›p de-
¤ildir ama oraya buraya da¤›lm›fl ve unutulmufltur, ama ‹la-
hi Yasalar’a göre da¤›n›k parçalar yeniden bir araya getirile-
cek ve yeniden ö¤renilecektir. ‹flte o zaman, binlerce y›ld›r bi-
lime s›zm›fl olan mitler parlak günefl ›fl›nlar›n›n karfl›s›ndaki
sisler gibi kaybolacakt›r.
Bu cildin içindekiler Kutsal Mülhem Yaz›lar’›n birkaç par-
ças›n›n –Bilimsel K›s›m– çevirisidir; bunlar› keflfedip kayda
geçirmek benim pay›ma düflmüfltür. Çevirilerin kötü oldu¤u-
nu kabul ediyorum ama s›n›rl› bilgimle elimden gelenin en
iyisi buydu.
Antikça¤dakilerin yazd›klar›, okuduklar› ve anlad›klar›
flekliyle her türlü küçük ayr›nt›y› sunan Antikça¤ yaz›lar›n›
hiç kimse çeviremez. Çevirebilirim diyenin hakikate sayg›s›
yoktur. Bir insan›n elinden en fazla genel anlam› aktarmak
gelebilir. Ben de bunu yapt›¤›ma eminim.
Antikça¤ yaz›lar›n›n en küçük ayr›nt›lar›n›n modern çe-
virmenler taraf›ndan aktar›lam›yor olmas›n›n birçok nedeni
vard›r. Sözgelimi her sembol ya da hiyeroglif bir radikal
(kökten) oluflturur ve radikalin birçok anlam› vard›r, t›pk›
modern flark sözcükleri olan mootoo, erekathu gibi. Sözcü-
¤ün esas anlam› nas›l telaffuz edildi¤ine ve vurguland›¤›na

15
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

ba¤l›d›r. Antikça¤ gliflerinde ya da aktard›¤›m modern söz-


cüklerin heceleniflinde hangi anlam›n kastedildi¤ini anlatan
herhangi bir ipucu yoktur. Modern gliflerde duyma ve ö¤ret-
me yoluyla ö¤reniriz. Oysa Antikça¤ söz konusu oldu¤unda
ne duyabiliriz ne de ö¤retilebiliriz. Bu nedenle flu anda hiç
kimse Antikça¤dan her türlü küçük ayr›nt›y› bizzat Antik-
ça¤dakilerin anlad›klar› flekliyle kapsaml›, tam ve kusursuz
olarak aktaracak flekilde çeviriler yapamaz.
15 bin y›l önce bu yaz›lar atalar›m›z taraf›ndan kusursuz
flekilde anlafl›lm›flt›. M›s›r’da Musa dönemine kadar bunun
gayet güzel bir flekilde sürdürüldü¤ünü görüyoruz. Musa
bunlar› anlam›flt›. Eski Ahit’i derleyen Ezra ise anlamam›flt›.
(MÖ 800)
2 bin y›l önce bunlar yaklafl›k befl manast›rda anlafl›l›yor-
du. Bu manast›rlarda bugün ne kadar anlafl›ld›¤›n› ise bilmi-
yorum. Ço¤u unutulmufltur. Çok önde gelen bir biliminsan›
bu elyazmas›n› okuduktan sonra flöyle demiflti: “Umar›m ba-
s›lmas› uzun zaman al›r, çünkü bunlar bütün profesörlerimi-
zi ve ö¤retmenlerimizi yeniden ö¤renci s›ralar›na göndere-
cektir. Bunun yol açaca¤› altüst olufl çok üzücü sonuçlar do-
¤uracakt›r.”
Hakikatler üzücü müdür?

16
Birinci Bölüm

Büyük Güçlerin Kökeni

üçlerin kökenini göstermeye çal›flmadan önce, ilkin güç


G nedir onu tan›mlamak istiyorum. Güç, bedenlerin konu-
munda ve bazen bedenin kendisinde de¤iflikliklere yol açan
fleydir. Hiçbir beden ya da madde, ne kadar küçük ya da bü-
yük olursa olsun, bir gücün yard›m› olmadan de¤ifliklik ya-
ratamaz.
Atomik güçler diye bilinen tüm güçler asl›nda üstün bir
güç taraf›ndan yönetilen ikincil güçlerden baflka bir fley de-
¤ildir. Üstün güç, atomlar› harekete geçirir, atomlar da bafl-
ka ya da ikincil bir güç üretir ya da aktar›rlar; üstün güç so-
rumlu oland›r. Bütün güçleri yöneten tek bir sonsuz güç
vard›r.
Bir gücü hislerimizle alg›layabiliriz, ama hiçbir gücü gö-
zümüzle göremeyiz.
Güçler afl›r› ›s›t›lm›fl bedenlerde depolanamaz; keza, tü-
kenmifl bir güç de so¤uk bölgelerde yeniden yarat›lamaz.
Güçler pozitif ve negatiftir. Her pozitif güce karfl›l›k bir
negatif güç vard›r.
Büyük güçlerden baz›lar› kapsamlar› ve güçleri bak›m›n-
dan s›n›rs›zd›r, bir semavi bedenden (gökcisminden) di¤eri-
ne uzanabilirler. Güçler evrendeki bütün bedenlerin hareket-
lerinden sorumludur.
Güçlerin di¤er güçlerde yak›n güçleri, karfl›tlar› ve nötrle-
ri vard›r.

17
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Dünyevi güçlerin baz›lar›n›n da elementlerde yak›n güçle-


ri, karfl›tlar› ve nötrleri vard›r.
‹ki güç bulufltu¤unda iki fleyden birini yapar: Her ikisinin
de etkisiz hale geldi¤i tarafs›z bir bölge oluflturabilirler. Ör-
ne¤in, “Karfl› konulmaz bir güç hareketsiz bir nesneyle karfl›-
laflt›¤›nda” – tarafs›z bir bölge oluflur ve mücadele sona erer.
Güçlerden biri di¤erinden üstün oldu¤unda, onu fetheder
ve yoluna devam eder.
Güçlerin hareketleri titreflimlidir. S›cak bir kömür elin
ayas›na eli yakmadan yerlefltirilebilir, yeter ki elin sahibi iç
titreflimlerini (üstün gücü) atefl gücünün titreflimlerinin üze-
rine ç›kars›n.
Yanan kömür ile elin derisi aras›nda atefl gücünün ötesine
geçemeyece¤i bir tarafs›z bölge oluflturulur.
Dört büyük temel gücü yaratm›fl olan tek bir sonsuz üstün
güç vard›r. Bu dört büyük güç sayesinde ve bu dört büyük
güçten di¤er güçler do¤ar ve dolay›s›yla bunlar ikincildir. Bu
dört büyük güç bugün fiziki evreni yönetirler ve Tek Üstün
Sonsuz Güç’ün emrinde ya da iradesi alt›nda çal›flmaktad›rlar.
Bu üstün güç, evrendeki di¤er bütün güçleri harekete ge-
çiren ve hareketlerini devam ettiren güçtür.
Bu üstün güç insan taraf›ndan anlafl›lamaz. Anlafl›lmaz ol-
du¤undan, ne resmedilebilir ne de adland›r›labilir. O Ads›z’d›r.
Tahayyül s›n›rlar›m›z›n ötesinde bir güce sahip olan güç-
lerin ortas›nda yaflad›¤›m›z ve onlar taraf›ndan çevrili oldu-
¤umuz, kuflkusuz, herkes taraf›ndan kabul edilmektedir. Fa-
kat biz onlar›n ortas›nda olmam›za ve onlar muazzam gökci-
simlerini hareket ettirip yönetiyor olmalar›na karfl›n, yine de
onlar› hissedemeyiz; onlar bize dokunmaz ve onlar›n etkile-
rinden gözlem yoluyla haberdar olmasak, mevcudiyetlerin-
den ve varl›klar›ndan haberimiz bile olmaz. Neden bu dehflet
güçler bizi hiçbir flekilde etkilemezler? Birincisi, elementler-
den olufltuklar›ndan, biz onlara karfl› tarafs›z›zd›r, ikincisi de
onlar bizim zihinlerimizin ve bedenlerimizin ötesindedir.

18
Büyük Güçlerin Kökeni

‹nsan öyle yarat›lm›fl ve oluflturulmufltur ki onunla ba¤-


lant›l› her fleyin belli bir menzili, belli bir s›n›r› vard›r. Kula-
¤›m›z ancak belli bir s›n›r dahilindeki sesleri duyabilir, ne da-
ha fazlas› ne daha az›. Bu s›n›r›n ötesinde ses olsa bile o bu
sesleri duyamaz, çünkü bu sesler onun alg› menzilinin öte-
sindedir.
Birazdan büyük güçlerin kökenini aç›klayaca¤›m ama bir
yap› ya da teori oluflturmak için sa¤lam bir temel flartt›r. Te-
mel atmaya semavi bedenlerin hareketlerini bir diflli tak›m›
yard›m›yla aç›klayarak bafllayaca¤›m.
Görülece¤i üzere, bir çemberin içindeki üçgenle gösterilen
ve ortas›nda bir nokta olan merkezi ya da temel bir güç var-
d›r. Bu çemberin difllisi yoktur ama difllileri olan ilk çarklar›
harekete geçirmektedir. Bu diflliler, atomlar›n hareketleriyle
yarat›lm›fl ya da atomlar arac›l›¤›yla aktar›lan ikincil güçler-

Bir çarklar dizisi olarak evren.

19
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

dir. ‹lk diflli tak›m› ikincil güçleriyle ikinci diflli tak›m›yla bir-
birine geçer ve onu harekete geçirir, sonra o da di¤eriyle iç içe
geçip onu harekete geçirir ve böylece evrenin en ücra köflele-
rine kadar bu hareket yay›l›r.
Örnek olarak günefl sistemimizi alal›m.
Üstün bir günefl difllileri ya da güçleri bizim günefllerimiz-
le, difllilerimizle ya da güçlerimizle birbirine geçiyor. Bu üs-
tün günefl daha güçlü oldu¤undan bizim güneflimizi döndü-
rür ve böylece ikincil güçler üretir. Bu flekilde yarat›lan güne-
flimizin güçleri onun uydular›n›n güçleriyle birbirine geçer
ve ölü olmayanlar› döndürür. Bu bak›mdan, günefl sistemi-
miz tüm evrenin iflleyiflinin mikro düzeyde bir örne¤idir.
‹lk güneflten sonuncusuna kadar tüm yöneten bedenler
kendi eksenleri etraf›nda dönmek zorundad›rlar; bunu yapa-
bilmek için her dönen bedenin sert bir kabu¤u ve yumuflak
bir merkezi olmal›d›r, zira bu bileflim olmadan dönemezler
ve güç yaratamazlar.
Kat› bir bedenin yumuflak bir merkezi yoksa ölü bir be-
dendir – ne kendi ekseni etraf›nda dönebilir ne de yeni güç-
ler yaratabilir. Evrenimizdeki Ay ve Merkür gezegeni ölü be-
denlere örnektir.
Bedenlerin ilk diflli çark bedeni terk ettikten sonra geze-
genlerin etraf›nda dönen küçük aylara kadar tüm hareketleri
ilk büyük üstün birincil güçten türüm eden ikincil güçler ta-
raf›ndan hareket ve kontrol ettirilir.
Merkezi gücü yöneten herhangi bir güç yoktur çünkü o
bütün güçlerin kökeni ve yöneticisidir. E¤er onu yöneten bafl-
ka bir güç olsayd›, o merkez olmazd›, onun ötesinde baflka
bir fley olmas› gerekirdi. Merkezi güç geçmiflten beri hep var
olmufl ve sonsuza dek de var olacak olan Büyük Sonsuz
Güç’tür.
Yukar›dakileri temel olarak al›yorum.

20
Büyük Güçlerin Kökeni

‹LK MEDEN‹YET‹N B‹L‹MLER‹. Mu’nun –anavatan›n–


y›k›ma u¤rad›¤› dönem olan MÖ yaklafl›k 10.000 y›l›nda, o
dönemde bilinen ve uygulanan bilimler, bafllang›çlar›n› belir-
tilen bir zamandan olacak olursak, 100.000 y›l› aflk›n inceleme
ve deneyimlerin bir ürünüydü.
Bugün son 500 y›lda gelifltirilen bilimleri uyguluyoruz. fiu
an belki de atalar›m›z›n 100.000 y›l önce geçtikleri yolu bir
daha geçiyoruz. O dönemde de flimdiki kadar sorun ve bafla-
r›s›zl›k yaflad›klar›na hiç kuflku yok: Say›s›z efsane bize bu-
nun böyle oldu¤unu göstermektedir. Babil Kulesi hakk›nda-
ki sembolik efsane bunlardan biridir.
Bilimsel insan do¤as› her zaman ayn› olmufltur: Çok ben-
cil, k›skanç, bask›c›, egoist, öne ç›kmay› arzulayan, flöhret pe-
flinde koflan, üstelik hak edip etmedi¤ine bakmayan ve Mam-
mon’a derin hislerle tap›nan biri. Tüm bunlar bilime giden
yollardaki batakl›klar ve ç›kmazlard›r. Bu yoldan giden her-
kes kaybolmaya ve gider gitmez de unutulmaya mahkûm-
dur. Bu tür insanlar kendileri ya da insanl›k için hiçbir fley
yapmam›fllard›r.
Hindistan’da Naacallar taraf›ndan anavatandan getirilen
bir sürü kil tablet buldum. Bu tabletlerin say›s› esasen 10 bin-
dir. Dolay›s›yla benim bulduklar›m›n uzun bir hikâyedeki
tek bir paragraftan ibaret oldu¤u anlafl›lacakt›r. Bu Naacal
tabletlerinin çok az› hariç hepsi yarat›l›fl ve Kozmik Güçler’in
iflleyifli hakk›ndayd›.
Bunlar›n a盤a ç›kmas›yla bu kitab› yazmaya bafllad›m. Bu
tabletlerin bulunmas›na iliflkin ayr›nt›lar› ilk kitab›m olan Ka-
y›p K›ta Mu’da vermifltim.
Altm›fl y›l önce Hindistan’da palmiyelerin gölgesinde otu-
ruyordum; eski hocam Rishi bu eflsiz Naacal kal›nt›lar›n› de-
flifre ediyor ve çeviriyordu. Bugün ise Amerika’da bir kütüp-
hane masas›nda, yaln›zca tek bir tak›m›nda 3 binden fazla ya-
z› bar›nd›ran di¤er Antikça¤ yaz›lar›n› deflifre etmeye çal›fl›-
yorum.

21
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Bu tak›m William Niven taraf›ndan Meksika’da Mexico


City’nin 6 ila 9 kilometre d›fl›ndaki noktalarda bulunmufl
olan tafl tabletlerden olufluyor. William Niven tüm cömertli¤i
ve nezaketiyle bunlar›n hepsini kopyalad› ve foto¤raflar›n›
çekti ve sonra deflifre etmem için (tabii e¤er edebilirsem) kop-
yalar› bana gönderdi.
Bu tabletlerin baz›lar›ndan, tabletlerin en az 12 bin y›ll›k
olduklar› anlafl›l›yor ama ne kadar eski olduklar›n› bilmiyo-
rum.
Bunlar›n birkaç› hariç hepsi de resimli yaz›lard›r ve
Mu’nun Kutsal Mülhem Yaz›lar›’ndan cümleleri anlatan re-
simler içermektedir. Büyük ço¤unlu¤u Yarat›l›fl hakk›ndad›r;
binden fazlas› da Kozmik Güçler’i konu al›r, bunlar›n köke-
nini ve iflleyiflini sunar, ayr›ca hayat›n ne oldu¤unu ve ele-
mentlere nas›l can verildi¤ini gösterir.
Bu Amerikan tabletleri sayesinde fiark’taki Naacal tablet-
lerinde eksik olan birçok halkay› yakalama flans› elde ettim.
‹ki tak›m da (gerek Amerika’dan gerekse de fiark’tan gelen
tabletler) esasen ayn› kaynaktan, yani Kutsal Mülhem Yaz›-
lar’dan geldi¤inden, do¤an›n gizemlerine iliflkin bir araflt›r-
maya ve biliminsan› atalar›m›z›n yüz binlerce y›l› aflk›n ince-
leme ve deneyimin ard›ndan bunu nas›l gördüklerini ö¤ren-
meye bafllayabiliriz.
Naacal yaz›lar›n›n izinden giderek say›s›z deney yapt›m.
Bir deney hiç durmamacas›na, geceli gündüzlü yedi y›l›m› al-
d›. Bu deneyin amac›, yeryüzünde hayat›n ortaya ç›kt›¤› dö-
nemden beri canl› biçimlerindeki çeflitli de¤iflikliklerin nede-
nine dair kendimi tatmin etme iste¤imdi.
Bu deneyin sonucu “Evrim ‹mkâns›zd›r” bafll›kl› Beflinci
Bölüm’de (s. 113) veriliyor.
Bu noktada kuflkusuz, sembolleri ve resimli yaz› biçimiy-
le Antikça¤a ait bu Amerikan tabletlerinin biçimini görmek
baz› okurlar›m›n ilgisini çekecektir. Keza nas›l deflifre edil-
diklerinin ve okunduklar›n›n da merak konusu olaca¤›n› dü-

22
Büyük Güçlerin Kökeni

flünüyorum. Bunlar kaderin muhafaza etti¤i ve incelememiz,


yapt›¤›m›z bilimsel hatalar› düzeltmemiz için bize aktard›¤›
resimlerdir.
‹lkin Niven’›n Meksika tabletlerinden birkaç›n› ele alaca-
¤›m, sonra da asl›nda kendi ön bahçelerimizden ç›kan Ame-
rika’daki Tümülüsleri ‹nfla Edenler’le devam edece¤im.

Tablet No. 1231. Evrensel hareketlerin kilidi

Bu belki de Niven’in 3000’in üzerinde parça içeren Meksi-


ka tabletleri koleksiyonundaki en de¤erli parçad›r. Zira An-
tikça¤ insan›n›n kozmogonisindeki iki önemli noktay› aç›kl›-
¤a kavuflturmakta ve bu zamana kadar gizemli diye görülen
fleyleri aç›klamaktad›r.

23
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Görülece¤i üzere, bu tabletin –anlafl›ld›¤› takdirde– mitik


bir yan› yoktur ama çok derin bir fleydir ve bugünkü bilgi da-
¤arc›¤›m›z›n ötesindedir.
Bu tablet çok kapsaml› bir hikâye anlatmaktad›r. ‹lkin bi-
ze Yarat›l›fl’ta kullan›lm›fl olan ve flimdi de evrendeki tüm be-
denlerin hareketlerini yöneten dört büyük temel güç oldu¤u-
nu anlatmaktad›r. Bize bu güçlerin bat›dan do¤uya do¤ru ifl-
ledi¤ini ve tüm semavi bedenleri bat›dan do¤uya do¤ru tafl›-
d›¤›n› anlatmaktad›r ve ayr›ca hareket eden tüm canl› beden-
lerin kendi eksenleri etraf›nda bat›dan do¤uya do¤ru döndü-
¤ünü göstermektedir.
Bu tablet bize bu güçlerin eylemleriyle dönen bedenlerin
güçlerini devam ettirmelerini sa¤lad›¤›n› ve dolay›s›yla gü-
cün bedenin hareketlerinden geldi¤ini anlatmaktad›r. Bilim
dünyas› buna atomik güç ad›n› vermektedir. Oysa atomik
güç diye bir fley yoktur. Bugün biliminsanlar› taraf›ndan ato-
mik güç diye adland›r›lan fley, enerjisini atomlar›n elementle-
rinden almaz. Atomik element kendisine aktar›lm›fl olan te-
mel güçlerin toplay›c›s›, tafl›y›c›s› ve da¤›t›c›s›d›r yaln›zca.
Dönen bedenler (yerküre gibi) halk dilinde dönüfltürücü-
ler diye adland›r›labilir; birincil güçlerden esas hacmin belli
k›s›mlar›n› al›rlar ve her beden bunu kendi içinde do¤an›n
gerekliliklerine göre da¤›t›r.
Sürekli yüklenmeye devam eden atomdan hareketle bili-
minsanlar› gücü yaratan›n atom oldu¤u sonucuna ulaflm›fl-
lard›r ama bu görüfl yanl›flt›r zira atom yaln›zca bir aktarma
kay›fl›d›r.
Güçlerini elde etmek ad›na atomun parçalanabilece¤i hak-
k›nda birçok fley duyuyoruz. Neden akmaya devam eden bir
su kanal›n› parçalay›p suyu da¤›tas›n›z? Neden sudan akma-
ya devam ederken yararlanmayas›n›z? Bu parçalama ifllemi
akan su kayna¤›n› gücüyle birlikte kurutur. Atomu parçala-
makla atomun içindeki güçlerin ak›fl› yok edilir. Antikça¤da-
kiler ak›fltan yararland›lar, ak›fl› yok etmediler.

24
Büyük Güçlerin Kökeni

Tablete geri dönecek olursak, bu tablet güçlerin kökenini


ve sayfa 19’daki flekilde ilk diflli tak›m›n› döndüren gücü gös-
termektedir.
Bu tablet aç›k ve net bir flekilde flunu göstermekte ve ifade
etmektedir: Güç, Sonsuz olan›n ‹radesi ve Emri’dir.

Okurlar›m flunu sorabilir: Bu ç›kar›mlar› nas›l yap›yorsu-


nuz? Ben bu sorudan önce tabletteki vinyeti çözümlemek ve
çevirmek istiyorum.

1) Merkezi çember Yarat›c›’y› sembolize etmektedir: Son-


suz.
2) K›vr›ml› kollar dört temel gücü sembolize etmektedir.
3) Kollar çemberden ç›kmaktad›r. Çembere ba¤l› oldukla-
r›ndan ondan gelmektedirler. Yani bu güçler Yarat›c›’dan tü-
rüm etmektedir.
4) Her kolda ad› yaz›l›d›r. Burada kullan›lan glif, mimar
ve geometriciye denktir. Dolay›s›yla bunlar dört büyük mi-
mar, dört büyük geometrici, dört büyük inflac›d›r.
5) Bu çemberin içinde Hiyeratik harf H, yani büyük dört-
lünün alfabetik sembolü vard›r. Çemberin içinde olmak Ya-
rat›c›’n›n içinde olduklar›na iflaret etmektedir ve bir kolun
içindeki adlardan biri Hiyeratik H harfiyle iliflkili oldu¤un-
dan, bu dörtlünün dört büyük geometrici vs. olarak adland›-
r›lmas› gerekti¤ine iflaret etmektedir.

25
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Çemberin içinde olmak Yarat›c›’n›n içinde olmakt›r. Yara-


t›c›’n›n içinde oldu¤undan ve Yarat›c›’dan geldi¤inden, onun
‹radesi ve Emri olmaktad›r. Böylece bütün güçlerin asli köke-
ninin Yarat›c› oldu¤unu göstermektedir.
6) Burada çemberin içinde Hiyeratik H harfi gösterilmek-
tedir: Yani büyük dörtlünün alfabetik sembolü.
7) Kollar›n her biri, büyük bir temel güç, içinden bir suo-
ku (anavatan›n faaliyet sembolü) ç›karmaktad›r ve dolay›s›y-
la bu güçlerin yarat›l›fl›n tamamlanmas›yla faaliyetlerini son-
land›rmad›klar›n›, aksine belli oranda devam ettirdiklerini
göstermektedir.
Antikça¤dakiler bunu tümüyle anlam›fllard›, zira bu vin-
yette onu resmetmekte ve yaz›lar›nda flöyle demektedirler:
“Kutsal olanlar yarat›l›fl› tamamlad›klar›nda, onlara fiziksel
evrenin sorumlulu¤u verildi.”
Bu bugün takdir edilmemektedir, keza hayat›n gerçekte
ne oldu¤u, nas›l yarat›ld›¤› ve sonras›nda nas›l devam ettiril-
di¤i ö¤renilene kadar da edilmeyecektir. fiu anda dünya bu
bilgiden uzakt›r, yoksa evrim teorisi denen garabet ortaya ç›-
kamazd›.

1086 NO’LU MEKS‹KA TABLET‹. SIRADAN B‹R KUfi.


Ben bu tableti öncekini do¤rulamak için kullan›yorum, zira
birincil güçlerin do¤rudan Yarat›c›’dan ç›kt›¤›n› iddia ediyo-
rum.
Yeryüzünün tüm bölgelerinde, Antikça¤›n tüm halklar›
aras›nda, kufllar yarat›c› güçlerin sembollerinden biriydi.
Amerika’da dün oldu¤u gibi bugün de “Atefl Kuflu” diye ad-
land›r›lmaktad›r. Kay›p K›ta Mu’da Hintlerin “Atefl Kuflu”
hakk›ndaki efsaneleri ve inançlar› aktar›lm›flt›r. fiimdi de
güçlerin kökenine iliflkin kan›t olarak 1086 no’lu tableti ele
alaca¤›m.
Bu kuflun gözü bir çifttir, bu da Uygurlar›n Tanr› ya da
Yarat›c› sembolüydü.

26
Büyük Güçlerin Kökeni

Hiyeratik H harfi –dört büyük birincil gücün alfabetik


sembolü– kutsal dörtlüdür. Bu harf bedenden ç›karken göste-
rilmektedir, dolay›s›yla Yarat›c›’n›n kendisinden d›fla yay›l-
maktad›r. H harfinin alt›nda dört çizgiyle gösterilen gö¤üs-
lük vard›r. Dört, kutsal dörtlünün rakamsal sembolüydü.

1086 Nolu Meksika Tableti

KES‹LMIfi F‹GÜRLER. Bu grupta 116 tablet vard›r ve


hiçbiri birbirine yüzde yüz benzememektedir. (494, 1623,
1138 ve 513 numaral› tabletler, sayfa 28.)
Bunlar tümüyle geleneksel figürlerdir ve herhangi bir ya-
flam biçimini temsil etme amac› tafl›mamaktad›r. Asl›na bak›-
lacak olursa, bunlar tümüyle sembollerden ve eski bir yön-
tem olan rakamla yaz› biçiminden oluflmufltur.
Bunlar›n dört büyük birincil gücün kökenini ve iflleyiflini
göstermesi amaçlanm›flt›r.

BEDENLER. Bedenleri ya bir koza ya da tohum zarf› biçi-


mindedir, güçlerin anavatan›n›n sembolleri olarak kullan›l›r,
ama temel dörtlünün yaln›zca ikisine iflaret eder.

27

  

 

Kesik Meksika figürleri


BEDEN Ç‹ZG‹LER‹. Bu çeflitli flekillerin bedenleri üzeri-
ne kaz›l› çizgiler ve semboller vard›r. Çizgiler eski tap›naklar-
daki ezoterik yaz› biçimidir ve fleklin güçlerin hangi eylemi-
ni sembolize etti¤ini aç›klamaktad›r. Rakamla yaz› gizli bir
anlam tafl›r. Bu yaz› biçiminde kullan›lan rakamlar 1 ile 10
aras›ndad›r (10 dahil).
Rakamla yaz› M. Ö. 500’e, hattâ belki biraz daha sonras›-
na kadar M›s›r’daki tap›nak yaz›s›yd›. Bunu Yunanl› Pitago-
ras’tan biliyoruz. Pitagoras M›s›r’dayken Kutsal Gizemler ile
tan›flm›flt›. Yunanistan’a dönünce ö¤rencilerine “Tanr›y› say›-
larla onurland›rmay›” ö¤retmiflti. Bu 116 tabletin her birinde
Yarat›c›’dan büyük birincil güçleri içinden ç›karan Bir olarak
bahsedilmektedir.

F‹L HORTUMU. Hortum güçlerin evrende hangi yönde


ya da do¤rultuda hareket ettiklerini anlatan bir semboldür.
Tüm hareketler bat›dan do¤uya do¤rudur ve daire ya da
elips fleklindedir.
Tüm semavi bedenler bat›dan do¤uya hareket eder.
Tüm dönen bedenler bat›dan do¤uya döner.
Özel olarak bir güç bu hareketleri do¤rudan ya da dolayl›
olarak kontrol eder.
Bu figürlerin her birinin yüzü bat›ya bakar, hortumlar› do-
¤uya do¤ru k›vr›lm›fl vaziyettedir. Bu k›vr›m güçlerin daire-
sel hareketini sembolize eder.
Baz›lar›n›n 494 ve 513 no’lu tabletlerde oldu¤u gibi s›rt ta-
raf›nda ikinci bir hortumu daha vard›r. Bu hortum kafan›n
içinde k›vr›kt›r ve hâlâ bat›dan do¤uya do¤ru yol almaktad›r.
Bu hortum jiroskopik gücü sembolize etmektedir; jiroskopik
güç muhtemelen büyük merkezcil gücün k›z›d›r – gazlar›
toplayan, s›k›flt›ran ve bunlardan dünyalar oluflturan güçtür.
Bu büyük merkezcil güç, beden dönmeye bafllar bafllamaz,
bu dünya söz konusu oldu¤u kadar›yla ölmüfltü; sonra jiros-
kopik güç ebeveynlerinin görevini devralm›fl ve dünyas›n›
ayakta tutmufltu.

29
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

KOL ve BACAKLARI. Kol ve bacaklar› s›f›rdan (bkz. 1138


no’lu tablet) dörde kadar (bkz. 1623 no’lu tablet) de¤iflmektedir.
Bunlar güneflin hareketlerini anlatmaktad›r.
‹ki nedenle fiark resimlerinin ve Kozmik Güçler üzerine
yaz›lar›n do¤rulu¤unu gösterecek örnekler olarak Ameri-
ka’da bulunan resimlerin birço¤unu ald›m:
Birincisi. Çünkü di¤er ülkelerin üstün medeniyetlere sahip
olduklar›n›n iddia edildi¤i dönemde, Amerika onlar›n geri-
sinde de¤ildi.
‹kincisi. Biliminsanlar›n›n ilk insanlar›n kal›nt›lar›n› ara-
mak için tüm dünyay› kar›fl kar›fl gezmektense burada Ame-
rika’da kaydade¤er daha fazla fley bulabileceklerini göster-
mek. Baz› h›rsl› kifliler ya ilk insan olsun ya da hiç olmas›n di-
yorlar. E¤er gerçekten istedikleri buysa, arad›klar› fleyi Gabi
Çölü’nden ya da Asya’n›n ücra herhangi bir köflesinden ziya-
de burada Amerika’da bulmalar› daha muhtemeldir.
M›s›r, Hindistan, Yunanistan ve di¤er tüm Antikça¤ tarih-
leri bize insan›n yeryüzündeki serüveninin flu anda Pasifik
Okyanusu’nun yata¤›n› oluflturan eski bir k›ta olan Mu’da
bafllad›¤›n› gösteriyor.
‹flte aç›klay›c› vinyetleriyle bu fiark kay›tlar›ndan dünya-
n›n ilk büyük medeniyetinin eski Kozmik Güçleri’ne, bütün
gerçek bilimlerin temeline dair bir fleyler sunmaya çal›flt›m.
Bu büyük medeniyetin yaz›lar›nda evrenin dört büyük bi-
rincil güç taraf›ndan yönetildi¤i ve kontrol edildi¤i, bu bü-
yük güçlerin Yarat›c›’dan ç›kt›¤› ve türüm etti¤i, “onlar›n
O’nun emirlerini, O’nun arzular›n›, O’nun isteklerini yerine
getiren failler” oldu¤u anlat›l›r.
Antikça¤dakiler bu güçlerin kökenini ve her daim onlar›
çal›flt›ran gücü anlad›klar›ndan, onlara o kadar sayg› duyar-
lard› ki hiçbir zaman onlar› adland›rabilecek kadar ilahi bir
ad bulamam›fllard›. Bu güçlere daha uygun bir ad verme gi-
riflimleri “birçok” diye bilinmelerine yol açm›flt›. Benim elli-
nin üzerinde ad›n oldu¤u bir listem var.

30
Büyük Güçlerin Kökeni

Antikça¤daki biliminsanlar› anlafl›lan o ki her f›rsatta bun-


lar›n iflleyiflini anlatan flekiller çizmifllerdir. Afla¤›da bunlar-
dan baz›lar›n› gösteriyorum ve ayn› zamanda anlamlar›n› ve-
riyorum:

Tanr›dan gelen dört güç Tanr›n›n içinde

fiekil 1. Bu flekil, dört büyük güçten bahsederken kulla-


n›lan ilk semboldür. Bunu ilk kez, 70 bin y›l önce yaz›lm›fl
olan Mu’nun Kutsal Yaz›lar›’nda bulmufltum. Meksika ya-
z›lar›nda ve tabletlerinde, keza Amerika’daki Tümülüsleri
‹nfla Edenler’in kal›nt›lar›nda oldukça önemli bir yer kap-
lar.
fiekil 2. Ayn› dört güç, Yarat›c› olarak Tanr›dan türüm et-
tiklerini göstermektedir. Bunu Meksika’da, Tümülüsleri ‹nfla
Edenler’de ve Kuzey Amerika’n›n Kayal›k Yerleflimcileri’nde
de görüyoruz.
fiekil 3. fiekil 2’dekiyle ayn› anlay›fl› ifade etmenin bir bafl-
ka biçimi. Önceki flekiller kadar eski de¤ildir, ama tüm dün-
yada geçerlidir ve özellikle de Tümülüsleri ‹nfla Edenler’de
öne ç›kar.
fiekil 4. fiekil 3 ile ayn› döneme ait bir semboldür. Yaln›z-
ca dört büyük gücün Yarat›c›’dan ç›kt›¤›n› vurgular. Her yer-
de kullan›l›rd› ve Meksika tabletlerinde ve Tümülüsleri ‹nfla
Edenler’in kal›nt›lar›nda çok önemli yer kaplar.
Amerika’daki bir Amerikan Tümülüsleri ‹nfla Edenler
sembolü, günefl ›fl›nlar›n›n “onun içindeki güçler”in iflleyiflin-
den türüm etti¤ini ve bu güçlerin dört büyük temel güçten
ç›kt›¤›n› anlat›r.

31
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Bunlar di¤er iki Tümülüsleri ‹nfla Eden-


ler sembolüdür, canl› ve hareket eden bir
bedenin eriyik haldeki merkezinin bede-
nin sert kabu¤una sürtündü¤ünü ve böy-
lece ikisi aras›nda bir sürtünme çizgisi
oluflturdu¤unu göstermektedir. Bu çizgi
Dört güçten ç›kan tükenmifl güçleri yeniden canland›r›p, on-
›fl›nlar lar› sert kabu¤a geri döndürür ve burada
do¤adan yeni bir görev için ça¤r› bekler. Bu görevin ayr›nt›-
lar› Kutsal Yaz›lar’da mevcuttur. M›s›rl› kâtip Aua (MÖ 1200)
bu konu üzerine epeyce yaz›p çizmifltir.
Bu bir Tümülüsleri ‹nfla
Edenler sembolüdür ve sayfa
23’teki 1231 no’lu Meksika
Tableti ile ayn› anlama sahip-
tir. ‹kisi aras›ndaki tek fark
Meksika tabletinin üzerinde
yaz›l› aç›klaman›n olmas›d›r.
Sol: Dünyan›n bat›dan do¤uya
do¤ru hareket eden eriyik haldeki
Her ikisi de Tanr›dan türüm
merkezi. Sa¤: Güneflin bat›dan eden dört büyük güç oldu-
do¤uya dönen eriyik haldeki ¤unu ve bunlar›n bir merke-
merkezi zin etraf›nda bat›dan do¤uya
do¤ru seyahat etti¤ini söyler.

Bu da bir Tümülüsleri
‹nfla Edenler sembolüdür.
Yapt›¤›m araflt›rmalarda
buna benzer yaln›zca tek bir
fleye rastgeldim. Bu MÖ
3000 y›l›na ait olan çok eski
Timülüslerde Meksika’daki
oturanlar tablet bir Hindu belgesinin üze-
rindeydi. Hem parlak hem
Bat›dan do¤uya do¤ru hareket
de koyu ›fl›nlar yayan güne-
eden dört güç.
fli sembolize etmektedir ve

32
Büyük Güçlerin Kökeni

hem parlak hem de koyu ›fl›nlar›n


güç tafl›y›c›lar› oldu¤unu ve hepsinin
de bat›dan do¤uya do¤ru bükülmüfl
halde hareket etti¤ini söylemektedir.
Bu sembol, ›fl›nlar›n güçleriyle
birlikte uzayda hareket ederken bir
e¤ri oluflturduklar›n›, böylece güne-
Tümülüslerde oturan
ayd›nl›k ve karanl›k.
flimizden gelen bir ›fl›n›n yeryüzüne
Ifl›nlar ve Güçler. dik bir flekilde de¤il, e¤ri çizerek çar-
paca¤›n› söylemektedir. Bunun do¤-
ru mu yanl›fl m› oldu¤unu bilmiyorum. Onu da gökyüzü
hakk›nda daha fazla fley bilenler söylesin.
Yerküre güçlerinin iflleyiflini anlatan ve ayn› zamanda
bunlar›n esasen Yarat›c›’dan geldi¤ini gösteren bir di¤er Tü-
mülüsleri ‹nfla Edenler sembolü.
Yerkürenin sert kabu¤unun çevre-
sinde bir dizi tarak gösterilmektedir.
Bunlar yerkürenin d›fl kabu¤unda
bafllar ve biterler. Bu sonsuz sembol
–zira sert kabu¤a ba¤l› olarak gösteril-
mektedir–Antikça¤dakiler için ta-
mamlanmay› ifade ediyordu; temsil
Güçlerin ana
etti¤i fley her neyse, çal›flmas›n› ta-
kaynaklar›na dönüflü
mamlam›fl olarak gösterilir. fiekildeki
merkezi haç onun bafll›¤›d›r; bu nedenle göndermede bulu-
nulan fley güçlerdir.
Eksiksiz okuma yerkürenin güçlerinin onun bedenini terk
etti¤ini ve atmosfere kar›flt›¤›n› söyler. Burada birkaç görevi-
ni yerine getirdikten sonra tükenir, bitkin düflerler; tükendik-
lerinde büyük sürtünme çizgisine geri dönerler ve yeniden
canlanana ve do¤a onlar› bir kez daha göreve ça¤›rana kadar
depoya (sert kabuk) aktar›l›rlar. Yerküre güçleri yerkürenin
atmosferinin ötesine geçemezler çünkü orada onlar› tutacak
bir fley yoktur.

33
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Tümülüsleri ‹nfla Edenler burada


bize güneflin kutuplar›n›n sal›nd›¤›n›
anlatmaktad›r; yani O, bir Üstün Gü-
nefl taraf›ndan kontrol edilmektedir.
Bu nedenle dönerken ve kontrol edi-
lirken, güneflimiz sert kabuklu yu-
Güneflin kutuplar›n›n muflak bir merkezi olan so¤uk bir be-
sal›n›fl›. dendir.
Kan›mca bu örnekler Amerika’n›n
bir zamanlar, üstelik çok uzun zaman önce de de¤il, yeryü-
zündeki en üstün medeniyete sahip oldu¤unu gösteriyor – ya
da en az›ndan Kozmik Güçler’in iflleyifline dair bilgi söz ko-
nusu oldu¤u kadar›yla ki bu evrenin temelini oluflturan ger-
çek bilimdir.

34
‹kinci Bölüm

Yerküre Güçleri

ütemadiyen gözlerimizin önüne gelen çeflitli olgular


M bize yerkürenin güçler yaratt›¤›n› gösteriyor. Do¤a
hiçbir zaman çal›flmalar›nda savurgan olmam›flt›r. Bu güç-
ler do¤an›n yerine getirdi¤i görevler için yarat›lmaktad›r.
Bu güçlerin neler oldu¤unu, nas›l yarat›ld›klar›n› ve –belli
bir noktaya kadar– yerine getirdikleri görevleri göstermeye
çal›flaca¤›m. Bunu yapmak için yerkürenin da¤›n›k haldeki
bir gaz kütlesinden (nebula) baflka bir fley olmad›¤› en ba-
fl›ndan bafllamam gerekecek. Hem böylece yerküre güçleri-
nin nas›l bafllat›ld›¤›n› ve sonras›nda tamamland›¤›n› gör-
me f›rsat› elde edece¤im. Kutup güçlerini ve yerkürenin ha-
reketlerinde oynad›klar› çok önemli rolü göstermek için bu
zorunludur.
Yerkürenin bir kabu¤u oluflmadan önce tek bir merkezkaç
güç bile yoktu; gazlar› bir merkeze götürmeye çal›flan mer-
kezcil güç maddeyi b›rakana kadar olamazd› da. Kütlenin
merkezkaç bir güç oluflturacak düzenli bir dönme hareketi ol-
mad›¤›ndan, jiroskopik bir güç de olamazd›.
Yerküreyi oluflturan gazlar, eriyik haldeki bir kabuk hali-
ne gelene kadar onu oluflturmakta olan merkezcil güç taraf›n-
dan akla gelebilecek her tarzda döndürülmüfltü. Ona küre bi-
çimi kazand›rmak için bu zorunluydu. Bu kaba muamele zo-
runluydu, aksi takdirde yerküre flekilsiz bir biçime bürüne-
cekti.

35
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Bir kabuk oluflur oluflmaz, yerküre sert bir d›fl kabu¤u ile
eriyik halde ve gaz fleklinde bir merkezi olan bir küreydi. Ve
so¤umas› biter bitmez, koflul ayn›yd›, tek fark kabu¤un kal›n-
laflm›fl olmas›yd›.
Ele almam›z gereken bir sonraki husus fludur: Bu yumu-
flak merkez ne ifle yarar? Bir yarar› olmas› gerekir, aksi takdir-
de yerkürenin kabu¤u içinde var olmaya devam edemezdi.
Yerküre ve evren bizi yüksek bilgiye ulaflt›racak olan bü-
yük okul binalar›d›r. Do¤an›n bize ö¤retebilece¤i, ama ö¤re-
nilmeden kalm›fl olan çok ama çok ders vard›r. Do¤a var olan
her fleyin ancak geçici bir biçim içinde var oldu¤unu ve hiç-
bir fleyin gerçekten ölemeyece¤ini ya da kaybolamayaca¤›n›
ö¤retmifltir. Her fley flu ya da bu biçimde sonsuza dek yafla-
yacakt›r. Var olan her fley ve oluflan her koflul belli bir amaç
için ve belli bir hedef do¤rultusunda bir fleyin gerçeklefltiril-
mesi için vard›r.
Yerkürenin sert bir kabu¤u ve yumuflak bir merkezi oldu-
¤undan, yerküre bir kofluldur. Bir koflul olmas›ndan müte-
vellit, özel bir hizmet görmesi için meydana getirilmifltir.
fiimdi soru geliyor: Bu kofluldan ötürü ifa edilen özel görev
ya da ifllev nedir?
Ekvatorda, ekvatorun yüzeyinde, yerkürenin sa¤lam sert
kabu¤u saniyede yaklafl›k 1500 feet h›zla hareket etmektedir.
Yerkürenin merkezi eriyik haldeki maddesi ayn› yönde ama
sert kabuktan çok daha yavafl yol almaktad›r. ‹ki töz aras›n-
da –biri di¤erinden daha h›zl› gitmektedir– bir sürtünme çiz-
gisi ortaya ç›kar.
Yerküre kendi ekseni etraf›nda dönmeye bafllad›¤›nda, üç
büyük güç yaratmaya bafllam›flt›:
Büyük bir birincil güç
Merkezkaç bir güç ve
Jiroskopik bir güç
Arkeyan dönemindeki ilk yanarda¤ faaliyetleri büyük
merkezcil gücün denetimini çabucak yeni do¤an yerküre

36
Yerküre Güçleri

güçlerine teslim etti¤ini göstermektedir. Bu de¤ifliklik yeni


oluflan kabuk so¤uyup k›r›lganlaflmadan önce gerçekleflmifl-
ti. Benim jeolojik çal›flmamda ikincil kayalar ad›n› verdi¤im
(zira benim birincil kaya dedi¤im granitin üzerine kurulu-
dur) Gnayslardaki dalgalar ve k›vr›mlar bunu göstermekte-
dir. Bu yanarda¤ faaliyetleri sular yerkürenin yüzeyinde be-
lirmeden önce gerçekleflmiflti.
Yerkürenin merkezkaç gücünü iki k›sma ya da bölüme
ay›rmak mümkündür: ‹lk bölüm yerkürenin kabu¤u içinde-
dir, ikinci bölüm ise yerkürenin yüzeyinden d›fla do¤rudur.
Yerkürenin merkezkaç gücünün ortaya ç›k›fl›yla birlikte
yerkürenin jiroskopik gücü de meydana gelmifltir.
Jiroskopik güç ortaya ç›kar ç›kmaz, yerküreyi dik bir ko-
numa yerlefltirmeye giriflmifl ve nitekim bu konum sonradan
kal›c›laflm›flt›r. Sular ve atmosfer olufltu¤unda, merkezcil güç
yerkürenin hareketlerinin yönetimi üzerindeki tüm iddiala-
r›ndan vazgeçti.
Sonra yerkürenin tüm sorumlulu¤u yerkürenin güçleriy-
le birlikte güneflin büyük manyetik güçlerine geçti. Bundan
böyle yerkürenin tüm hareketlerini bu güçler birlikte yönet-
tiler.
Yerkürenin ilk kabu¤unun so¤udu¤u dönemde, yerküre-
nin sert kabu¤una çarpt›ktan sonra jiroskopik bir güce dö-
nüflmüfl olan merkezkaç gücün iç bölümünün kutupsal böl-
geleri düzlefltirme e¤ilimine sahip olmas› gerekirdi. E¤er
güçler o dönemde de flimdi oldu¤u gibi iflliyor olsayd› böyle
olurdu, çünkü bu güçler ifllerine ilk bafllad›klar›nda, kabuk
çok yumuflak, esnek ve flekil verilebilir nitelikteydi. Biz güç-
lerin flimdi oldu¤u gibi o zaman da faaliyet gösterdi¤ini bili-
yoruz çünkü yerkürenin uçlar›, kutup bölgeleri düzlefltiril-
mifltir. E¤er o dönemde, güçlerin iflleyiflinin bafllang›c›nda
yerkürenin kabu¤u so¤uk, kat› ve k›r›lgan olsayd›, yerküre-
nin uçlar›n›n düzlefltirilmesi ifllemi gerçeklefltirilemezdi. Do-
lay›s›yla yerkürenin kendi ekseni etraf›nda ilk kabuk olufl-

37
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

tuktan hemen sonra ve so¤uyup sertleflmeden önce dönmeye


bafllad›¤› gösterilmektedir.
Sular›n ve atmosferin oluflma dönemine kadar so¤uma ve
sertleflme yavaflt› ama sular ve atmosfer olufltuktan sonra so-
¤uma ve kat›laflma daha da h›zland›. ‹lk baflta yerkürenin ka-
bu¤u (güçlerinin deposu) çok inceydi ve gelifltirdi¤i birincil
güçlerin hepsini elinde tutmaktan acizdi. Fakat kal›nlaflt›kça
güçlerinin deposu geniflledi. Sular ve atmosfer oluflur olufl-
maz muazzam miktarda birincil güç güneflin yak›nl›k kuran
güçleri taraf›ndan atmosfere çekildi. Atmosferin kapasitesi
dolana kadar birincil güçler buraya çekildi. Sonra yerküre ka-
bu¤unun gerçek kal›nlaflmas› bafllad›, zira birincil gücün bir
k›sm› geri çekilene kadar çok so¤umak pratikte olanaks›zd›.
Atefl gücü yerkürenin birincil gücünün önemli bir yüzdesini
oluflturmaktad›r.
Yerkürenin kabu¤u kal›nlaflt›kça ve birincil gücün büyük
hacimleri onun bedeninde tutuldukça, güneflin çekimine di-
renifl artt›. Böylece yerkürenin dönüfl h›z› orant›l› flekilde
artt›.
Yerkürenin kabu¤unun kal›nlaflmas› tarafs›z bir bölge
oluflana kadar devam etti. Sonra daha fazla so¤umas› ve ka-
t›laflmas› olanaks›z hale geldi. Bu noktada yerküre en yüksek
h›z›na ulaflt› ve bu h›z›n› günümüze kadar devam ettirdi.
Buraya kadar, yerkürenin kabu¤u içinde yumuflak bir
merkezin özel bir amaçla ve belli bir görev için korundu¤unu
anlatt›m. Bu amaç yerküre güçlerinin yarat›labilece¤i ve yeni-
den yarat›labilece¤i bir sürtünme hatt› sa¤lamakt›. Bu olay
afla¤›da “Birincil Güç” bafll›kl› makalede aç›klan›yor.
Yerkürenin merkezi merkezkaç gücü jiroskopik güçle bir-
likte eriyik haldeki maddeyi ve onun yan› s›ra henüz depoya
yerlefltirilmemifl olan birincil güçleri, do¤a yasalar›na uygun
olarak, uca tafl›mal›d›r.
En uçta eriyik haldeki madde, d›flar›daki kabu¤un yüzeyi
üstünde düzlefltirilmifl bir ucu olan bir kupa biçimine bürün-

38
Yerküre Güçleri

melidir. Do¤al bir sonuç kupan›n içinde büyük miktarda bi-


rincil gücün toplanmas› olacakt›r, bu da d›flar›daki düzleflmifl
ucun afl›r› manyetikleflmesine yol açacakt›r. Bu bölge yerkü-
renin yüzeyindeki bütün bölgelerden daha fazla manyetik-
leflmifl olmal›d›r. Böyle oldu¤unu görüyoruz, dolay›s›yla bu
bir gerçekliktir ve manyetik pusulan›n yerkürenin bütün böl-
gelerinden kutba do¤ru çekilmesiyle ve manyetik kupan›n
içindeyken çekilmesinin sonlanmas›yla kan›tlanmaktad›r.
Bunu söylerken, kupan›n kenar›n› geçtikten sonra i¤nenin
hareketinin sonland›¤›n› kastediyorum. Kupan›n içinde bu-
lunmufl olan kâfliflerden duydu¤uma göre, i¤ne kupan›n
ucunda durmaya çal›fl›rm›fl. Eriyik haldeki kupa kutupta
oluflturulur çünkü güçler maddeyi dairesel hareketle yukar›
do¤ru tafl›rlar. Hapsedilmifl merkezkaç güç jiroskopik güce
dönüflür ve maddeyi yukar› tafl›r ve tepede kupa haline geti-
rir. Yerkürenin eriyik haldeki maddesi hapsedilmifltir. Hap-
sedilmifl merkezkaç gücün s›radan bir örne¤i, bir kupan›n
içindeki s›v›n›n bir kafl›kla h›zla kar›flt›r›lmas›d›r. S›v›n›n üst
k›sm› kupa biçimine bürünecektir.

B‹R‹NC‹L GÜÇ. Birincil güç yerkürenin güçlerinin temel


gücü oldu¤undan bunu ilk önce ele alaca¤›m.
Bu güç yerkürenin merkezindeki eriyik haldeki maddenin
onun daha sert d›fl kabu¤una sürtünmesiyle yarat›l›r ve yeni-
den yarat›l›r. Tükenmifl güçleri yeniden canland›rmak için
kendine çeken m›knat›s› oluflturan kabukla eriyik haldeki
madde aras›ndaki temas hatt› boyunca yaflanan sürtünmedir
bu. Yeniden canland›r›lan güçleri güneflin yak›nl›k kuran
güçlerine karfl› depolar›nda tutan ve tüm elementlerden olu-
flan maddeyi kendisine çeken, halk dilinde yerçekimi kuvve-
ti diye bilinen bu m›knat›st›r.
Güçler elementler gibidir, flöyle ki her zaman var olmufl,
bundan sonra da var olacaklard›r. Güçler ölmez ya da göçüp
gitmezler ve t›pk› elementler gibi bir görevi yerine getirdik-

39
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

ten sonra yorulup tükenirler. Element yeniden canlanma için


yerküre anaya, güç ise sürtünme çizgisine geri döner. Dolay›-
s›yla ikisi de yeniden canlanma için do¤duklar› yerlere dö-
nerler.
Sürtünme temas noktas› çok güçlü bir ikili m›knat›s olufl-
turur. Bir k›s›m birincil gücün elektromanyetik bölümünün
güçlerini kontrol eder. Di¤er k›s›msa elementlerden oluflan
tüm maddeleri kontrol eder. Bundan böyle sürtünme çizgisi-
ni merkezi m›knat›s diye adland›raca¤›m.
Daha önce de belirtildi¤i gibi, günefl ›s›s› denen fley güne-
flin yak›nl›k kuran güçleri taraf›ndan yerkürenin bedeninden
atmosfere çekilen bir yerküre gücüdür.
Birçok deneme ve deneyin ard›ndan, yerkürenin bedenin-
den ayr›l›rken atmosferin içinden geçen güçlerin yol açt›¤› at-
mosfer hareketlerinin foto¤raf›n› çekmeyi baflard›m.
Bu foto¤raf güçlerin ya da atmosferin foto¤raf› de¤ildir.
Ne güçlerin ne de atmosferin foto¤raf› çekilebilir. Uygun bir
arka plana yans›t›lm›fl gölgelerin foto¤raf›d›r bu.
Bu resimde yerküre güçlerinin onun bedenini koyu gö-
rünmez alevler biçiminde terk etti¤i görülmektedir. Bu alev-
ler bölünür ve resimde görülemeyecek kadar belirsiz olan pa-
r›lt›lar halinde da¤›l›r. Bu koyu görünmez alevlerin baz›lar›
kaydade¤er bir boya ulafl›r. Bu alevlerin hacimleri günün bel-
li saatlerinde oldu¤u gibi artt›¤›nda, alevlerin boyu da uzar
ve onunla birlikte tüm grubun hareketlerinin h›z› da artar.
Yerküre güçlerinin ço¤u uzmand›r, flöyle ki yerküreyi ve
atmosferi terk edip uzaya geçerek orada tümüyle kaybola-
mazlar. Bu nedenle bu yerküre güçleri atmosferin ötesine çe-
kilemez.
Günefl ›fl›nlar›n›n baz›lar› yerkürenin elektromanyetik bö-
lümünün güçleriyle yak›nl›k kuran güçler tafl›rlar. Bu günefl
›fl›nlar› yerkürenin yüzeyine ›fl›nlar›yla birlikte düfler. Yerküre-
nin bedeninin yüzeyinden yerküre güçlerinin baz›lar›n› çeker
al›r ve atmosfere yollarlar. Günefl güçleri yerkürenin bedenin-

40
Yerküre Güçleri

Resim 1. Yerkürenin birincil gücü yerkürenin bedeninden


atmosfere çekiliyor.

deki güçleri çekerken, büyük merkezi m›knat›s onlar› yerküre-


nin sert kabu¤unda tutmaya çabalar. Bu noktay› özellikle be-
lirtmek gerek çünkü yerkürenin kendi ekseni etraf›nda dön-
mesindeki etkenlerden birinin bu oldu¤unu gösterece¤im.
Bir büyük gerçek var ki tümüyle takdir etmemek olmaz:
Yerkürenin güçleri onun bedeninden atmosfere çekildi¤inde,
daha fazla çekilemezler ve merkezi m›knat›s taraf›ndan çeki-
lene kadar orada kalmal›d›rlar. Hiçbir zaman unutulmamas›
gereken çok önemli bir baflka husus da fludur: Yerkürenin at-
mosferinin tutma kapasitesinin belli bir s›n›r› vard›r; as›l› hal-
de ancak bu kadar›n› tutabilir ve tafl›yabilir, daha fazlas›n› ta-
fl›yamaz. Tutma kapasitesinin üstündeki her fazlal›k bir afl›r›-
l›k haline gelir ve dökülür. Bunu atmosfer olaylar›nda her

41
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

gün gözlemek mümkündür. Bir örnek verelim: Güneflin ya-


k›nl›k kuran güçleri yerkürenin bedeninden atmosferin tafl›-
yabilece¤inden daha fazla güç hacmi çekmeyi baflard›¤›nda,
fazlal›klar birikir, toplan›r ve depolar›na, yani yerkürenin
sert kabu¤una geri dönerler ve böylece merkezi ikili m›knat›s
taraf›ndan geri çekilmifl olurlar. fiimflek buna bir örnektir.
fiimflek, yerkürenin birincil gücünün elektromanyetik bölü-
mündeki atmosferde, ya atmosferdeki eflitleme ya da yerkü-
reye geri dönme ediminde afl›r› yük birikmesidir.
Ak›lda tutulmas› gereken çok önemli bir di¤er husus da
fludur: Yerkürenin sert kabu¤u güçlerinin deposudur ve yer-
kürenin birincil gücü yerkürenin tüm kabu¤una ve atmosfe-
re ve yerkürenin yüzeyindeki her fleye nüfuz eder.
Oksijen yerkürenin oluflumunda çok önemli bir role sa-
hiptir. Oksijen çok yönlü bir elementtir ve belli koflullar alt›n-
da ikili bir kutupsall›¤a sahiptir. Günümüzün bilimsel ö¤re-
tilerinde kutupsall›¤a büyük vurgu yap›lmaktad›r; birçok
durumda bu sözcü¤ü kullanmak kuflkusuz yanl›flt›r, zira ya-
n›lt›c› bir sözcüktür. Öncelikle, biliminsanlar›n›n kulland›¤›
anlam›yla kutuplulu¤un ne oldu¤una bakal›m. Kutupsall›k
bir gücün di¤erine karfl› ifllemesidir ve kutuplaflma olgusu ta-
rafs›z bölgeleri yöneten büyük yasaya binaen ortaya ç›kar.
Bir örnek olmas› bak›m›ndan, biliminsanlar› yerküreye nega-
tif kutup derler! Neden? Her zaman d›flar›ya do¤ru iflleyen
merkezkaç gücü nedeniyle. Oysa bu yaln›zca görecelidir, ak-
si takdirde yerkürenin yüzeyindeki tüm gevflek madde at-
mosferin ötesine geçip uzaya gönderilecektir. Bunun olma-
mas›n›n nedeni yerkürenin merkezi m›knat›s›n›n pozitif ve
daha kuvvetli olan güç olmas›d›r. Bu ikisi aras›nda tarafs›z
bir bölge vard›r. Bu alan söz konusu elementlere dayal›d›r,
zira baz› elementlerde bu tarafs›z bölge yoktur. Mesela bir
noktada havaya bir tafl at›n; yukar› do¤ru ç›k›fl›n› durduracak
ve m›knat›s ya da pozitif güç taraf›ndan yeniden geri döne-
cektir. Oksijen en az Joseph’in ceketindeki renkler kadar yü-

42
Yerküre Güçleri

Eriyik haldeki madde Gaz halindeki madde

Resim 2. Birincil Güç

ze sahiptir. Elektromanyetik bölümün birçok dal›n›n büyük


yak›nl›k kuran güçlerinden biridir –birincil güç– ve elektro-
manyetik bölümün bir dal› olan Yaflam Gücü’ne özellikle ya-
k›nd›r. Yerkürenin sert kabu¤unun oluflmas›nda büyük sert-
lefltirici görevi görmüfltür, zira o olmadan kristal oluflturula-
maz. Tüm yerküre oksitlerden oluflur. Oksijen tüm kayalar-
da, topraklarda, metallerde, suda ve atmosferde mevcuttur.
Bu malzeme birincil gücün depolama tesisidir.
Oksijen di¤er elementlerle birleflerek birincil gücü atmos-
ferinin d›fl s›n›r›na iletendir.

43
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Bugün kimya hakk›nda ne biliyoruz? Hiçbir fley! Bildikle-


rimiz 200 yaprakl› bir cildin ilk sayfas›na yaz›labilir, geri ka-
lan›ysa bilmediklerimizle dolu olacakt›r ve bunun tek nedeni
elementlerle güçler aras›ndaki ba¤lant›y› ö¤renmeyi baflara-
mam›fl olmam›zd›r.
Bundan sonra, güneflin güçleri ana bafll›¤› alt›nda manye-
tik güçlerin güneflten yerküreye geldi¤ini gösterece¤im; bun-
lar yerkürenin birincil gücünün elektromanyetik bölümünün
tüm güçlerine son derece yak›nd›r. Güneflin güçleri yerküre-
nin m›knat›s›ndan çok daha güçlü oldu¤undan, günefl yerkü-
renin bedeninden merkezi m›knat›s›n manyetik gücüne ve
elementlerin çekimlerine ra¤men güçlerini çekebilir ve bu öl-
çüde atmosfer taraf›ndan as›l› halde tafl›nabilir.
‹ki ya da daha fazla güç karfl› karfl›ya geldi¤inde tarafs›z
bölgeler oluflur. Tarafs›z bölge, iki gücün kuvvetlerinin eflit-
lendi¤i yerdir. E¤er hiç tarafs›z bölge olmasayd›, tüm evrenin
hareketleri karmakar›fl›k olurdu; semavi bedenlerin kesin bir
rotas› olmazd› ve sürekli çarp›fl›p çat›fl›rlard›. Evrendeki sis-
tem tamamen saf d›fl› olurdu.
Tarafs›z bir bölge, birbirine karfl›t olan iki gücün kuvvet
bak›m›ndan eflitlendikleri bir çizgi ya da noktad›r. Genel ola-
rak, iki güç ayn› kaynaktan türüm etti¤inde, asl›nda diyebili-
rim ki her zaman, güçlerden biri di¤erinden daha kuvvetli
bafllar ama ilerledikçe h›z› yavafllar. Belirli bir noktada ya da
çizgide, zay›f olan güçlü olana eflitlenir ve böylece bu geçifl
noktas›ndan yoluna devam ederken güçlü olan sayfa 44’deki
resimde görüldü¤ü gibi zay›f hale gelir.

Tarafs›z bölge. “A” noktas›nda iki güç eflitlenir.

44
Yerküre Güçleri

Bu resimde noktal› çizginin bir manyetik güç a,a oldu¤u-


nu ve düz çizgilerin bir merkezkaç güç b,b oldu¤unu varsa-
yal›m. Tarafs›z bölgede bunlar güç bak›m›ndan eflitlenir,
böylece bu noktada tarafs›z bir bölge vard›r. Afla¤›da herke-
sin test edebilece¤i iki örnek veriyorum. Bunlar› basitli¤in
bizatihi kendisidir.

Tarafs›z bölgeler

Ayn› derecede güçlü iki m›knat›s aras›ndaki merkezin


tam ortas›na bir dikifl i¤nesi yerlefltirin. ‹¤ne hiçbir flekilde et-
kilenmez çünkü tarafs›z bir bölgededir. Tarafs›z bir bölgede
oldu¤unu kan›tlamak için m›knat›slardan birini çekin. ‹¤ne
hemen di¤er m›knat›sa yap›flacakt›r.
Bir dikifl i¤nesi kullanmak yerine, manyetik bir pusula
kullan›n. Bu deney çok daha inceliklidir. Pusula iki m›knat›s
aras›nda ortada bir yerdeyken, i¤ne kuzeyi gösterecektir.
M›knat›slardan birini çekti¤inizdeyse i¤nenin ucu hemen
yön de¤ifltirecek ve di¤er m›knat›s› iflaret edecektir. ‹ki m›k-

45
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

nat›s varken, i¤ne tarafs›z bir bölgedeydi. Manyetik güçler


pusulan›n iki taraf›nda da iflliyordu ama güçleri eflitlenmiflti.

ELEKTROMANYET‹K. Yerkürenin birincil güçlerinin bu


bölümünü elektromanyetik bölüm diye adland›rd›m çünkü
bileflik elektrik gücü, bileflik yaflam ya da hayat gücü, atefl gü-
cü, ›fl›k gücü, çeflitli manyetik güçler ve daha birçok güç içe-
rir.
Bu bölümün güçleri hayat›n kayna¤› ve sürdürücüsüdür;
güneflten gelen belli güçler ve ikincil yerküre güçleriyle bir-
likte yerkürenin tüm hareketlerini kontrol ederler.
Bu bölümdeki tüm güçler güneflin güçlerinden baz›lar›na
son derece yak›nd›r. Günefl güçleri bunlara hayat ve hareket
kazand›r›r. Günefl güçleri olmadan bunlar at›ld›r. Günefl güç-
leri yerkürenin tüm elementleri karfl›s›nda mutlak anlamda
tarafs›zd›r. Elementler günefl güçlerinden hiçbir flekilde etki-
lenmezler. Günefl güçleri yaln›zca yerkürenin güçlerini etki-
lerler. Güneflin yerküre elementleri üzerindeki tüm zahiri et-
kileri güneflle yak›nl›k kuran güçlerin harekete geçirdi¤i yer-
küre güçlerinin eseridir.
Yerkürenin merkezi m›knat›s› günefl güçlerine düflman-
d›r; zira güneflle yak›nl›k kuran güçler yerküre güçlerini yer-
kürenin bedeninden çekip atmosfere gönderirken, merkezi
m›knat›s tüm gücünü bunu engellemek ve yerkürenin güçle-
rini kendi bedeni içinde tutmak için kullan›r. Böyle olmasay-
d› yerküre kendi ekseni etraf›nda dönemezdi.
Daha önce de belirtildi¤i üzere, elektromanyetik bölümü
oluflturacak olan görünüflte yüzlerce ay›rt edici güç vard›r.
Her renkten, gölgeden ve tondan ›fl›n çeflitli güçlerle birlikte-
lik içindedir ve her güç kendi özgül renkli ›fl›n›yla tafl›n›r.
Tüm ›fl›nlar parlak ve görünür mü yoksa ultra, karanl›k ve
görünmez mi olduklar›ndan ba¤›ms›z olarak bir güç tafl›rlar.
Asl›na bak›lacak olursa, güç tafl›yan ›fl›nlar›n onda birinden
daha az› insan gözü taraf›ndan görülmez. Bunlar uçlard›r ve

46
Yerküre Güçleri

her birinin rengi olmas›na karfl›n, renkleri ay›rt edilebilir de-


¤ildir, çünkü uç bir renktir. Bu güçlerin her biri özel bir amaç-
la, özel bir tarzda do¤a taraf›ndan kullan›l›r.
Bundan sonra, ›fl›k gücü tafl›yan görünür parlak ›fl›nlar›n
atefl ve manyetik güçler tafl›yan koyu ›fl›nlardan nas›l ay›r›p
yal›tabilece¤ini gösterece¤im. Birlikte yal›t›labilecek atefl güç-
leriyle manyetik güçleri tafl›yan iki koyu ›fl›n vard›r. Fakat
atefl ›fl›n›n› manyetik ›fl›ndan atefli yaln›z b›rakabilecek kadar
yal›tmay› baflaramad›m. Bu yöndeki tüm giriflimlerimde, ki
epey didindi¤imi söylemeliyim, manyetik ›fl›n hep araya gir-
di. E¤er manyetik ›fl›n ateflten uzaklaflt›r›labilirse, o zaman
atefl yaln›z -yal›t›k- kalacakt›r.

fiimdi elektromanyeti¤in merkezi sürtünme çizgisinden


bafllayan k›smi bir bölümünü gösteren bir diyagram suna-
ca¤›m.

fiekil 1. Yerkürenin merkezi sürtünme çizgisindeki tam


birincil gücünü temsil etmektedir. Görülece¤i üzere, güçler
bir ip gibi diyagonal çizgiler taraf›ndan iç içe geçirilmifl ola-
rak gösterilmifltir. Siyah halkalar elektromanyetik gücü, par-
lak halkalar so¤uk manyetik güçleri temsil etmektedir.

Elektromanyeti¤in bir bölümü

47
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

fiekil 2. Yatay siyah kal›n çizgi, yerkürenin bedeninden at-


mosfere geçen elektromanyetik gücün tüm hacmini temsil
eder. Yerkürenin çok uzmanlaflm›fl atmosferinde, çeflitli güç-
ler ana ak›m›n d›fl›nda b›rak›l›r ve böylece her güç kendisine
do¤an›n verdi¤i her görevi yapacak niteli¤e kavuflur. Güçler
iki flekilde seçilir: Tekil ve bileflik. Muhtemelen baz› bileflikler
sonradan tekile dönüflürler.
fiekil 3. Bileflikler olarak ana ak›mdan ayr›lan güçleri gös-
termektedir.
fiekil 4. Tekil bir gücün ana ak›m›n d›fl›na ç›k›fl›n› göster-
mektedir.

Elektromanyetik bölüm taraf›ndan yerine getirilen say›s›z


görev vard›r ve her birinin üzerine bir hacim yaz›labilir, böy-
lece hepsinin ayr›nt›lar›na girmek bir kütüphaneyi doldurur.
Ben yaln›zca birkaç› üzerinde duraca¤›m. Her birine bir bö-
lüm ayr›lacak –bu k›salt›lm›fl eserde daha fazlas› mümkün
de¤il. Ben yaln›zca baflkalar›n›n takip edecekleri yolu aç›yo-
rum.
Eski kay›tlara bakarak söylersek, gizemli güçlerin incelen-
mesi yerkürenin 50-100 bin y›l önceki ilk büyük medeniyetin-
deki insanlar›n esas ilgi alan›yd› ve bu konuda oldukça uz-
manlaflm›fllard›.
Bugün güçler konusu bizler aç›s›ndan sürülmemifl bir tar-
lad›r. Günümüz medeniyeti bu konuda tek bir a¤aç bile dik-
memifltir.
‹lk büyük medeniyet yeryüzünden silindi¤inde, insanl›k
bilgi ve ö¤renim bak›m›ndan tepetaklak oldu. Yaln›zca 500
y›l öncesine bakal›m – o dönemde gizemli bilimler hakk›nda-
ki mevcut zay›f bilgimizin ne kadar› biliniyordu?
Elementlerle güçler aras›ndaki iliflki gelecekteki bilimsel
incelemelerin temeli olmad›¤› müddetçe, bilim, daha önce-
sinde oldu¤u gibi, gerileyecek ve yeryüzündeki en büyük ko-
miklik ve saçmal›k derecesine düflecek kadar mitlerle ve yan-

48
Yerküre Güçleri

l›fl teorilerle dolacakt›r. Bilim bugün bir yol ayr›m›na gelmifl


bulunuyor. E¤er do¤ru yolu seçerse, ilerleyecektir; yok e¤er
yanl›fl yola giderse, o zaman gerileyecektir.

SO⁄UK MANYET‹K BÖLÜM, YERKÜREN‹N B‹R‹N-


C‹L GÜCÜ. Buna So¤uk Manyetik Bölüm ad›n› verdim çün-
kü atefl gücüyle hiçbir alakas› yoktur.
So¤uk Manyetik Bölüm büyük merkezi ikili m›knat›s›n
bölümlerinden biridir. Bunu aç›klad›¤›m›zda, yerçekimi ad›
verilen bilindik olguyu da aç›klam›fl oluruz. Bu bize yerçeki-
minin kökenini ve ayr›ca kökeninin noktas›n› gösterir. Ele-
mentlerden oluflan her madde her f›rsatta merkezi m›knat›sa
çekilir. Bu nedenle yerçekiminin kökeni büyük merkezi m›k-
nat›stan türüm eden manyetik güçlerden biridir ve köken
noktas› yerkürenin kat› kabu¤u ile merkezi eriyik madde ara-
s›ndaki sürtünme çizgisidir, günümüz bilimsel ö¤retilerinde
iddia edildi¤i gibi yerkürenin esas merkezi de¤ildir. Yerküre-
nin esas merkezi bir boflluktur. Ne kadar büyük oldu¤unu
bilmiyorum.
Maddenin her f›rsatta m›knat›sa daha da yaklaflma çabas›
içinde ad›mlar atmas›na yol açan fley merkezi m›knat›s›n çe-
kim gücüdür. Madde ona bu flekilde çekilir, yani: merkezi iki-
li m›knat›s›n so¤uk bölümü Yerçekimi Gücüdür.
Güneflin güçleri tarafs›zd›r ve hiçbir flekilde so¤uk manye-
tik bölüme yak›n de¤ildir. Keza güneflin manyetik güçlerinin
bunu ya da iflleyifllerini etkiledi¤i de söylenemez. Yerkürenin
elementleri güneflin güçlerinden herhangi bir flekilde etkilen-
mez. Hareketlerinde so¤uk manyetik bölümünün mutlak
kontrolü alt›ndad›rlar. Bu güç, nüfuzunu atmosferin son par-
çac›¤›na kadar yayar. So¤uk manyetik gücün etkileri yaln›z-
ca elementlerden oluflan maddenin üzerindedir. Genel olarak
güçlere karfl› nötrdür. Yaln›zca tek bir istisna vard›r, orada da
düflmand›r. So¤uk manyetik güç elementlerden oluflan mad-
deyi sürekli kendisine –merkezi m›knat›sa– çeker. Ancak yo-

49
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

¤unluk araya girdi¤inde ilerleyifli durur. Maddenin ilerleyifli


yo¤unluk taraf›ndan durduruldu¤unda, merkezi m›knat›s
onu durdu¤u yere demirler. Yeniden m›knat›sa do¤ru hare-
ket etmesi için baflka bir f›rsat do¤ana kadar orada kal›r.
Merkezi m›knat›s, yerkürenin kabu¤unun muhtemel ka-
l›nl›¤›na dair incelemelerde bulunmufl olan biliminsanlar›n›n
yapt›¤› çeflitli hesaplamalara göre, yerkürenin yüzeyinin yak-
lafl›k 45-50 mil alt›ndad›r. fiahsen ben hiçbir zaman buna ilifl-
kin bir hesaplama yapmad›m. ‹nceledi¤im 20 mil uzakl›ktaki
olgular aç›s›ndan rakamlar do¤ru görünmektedir. Dolay›s›y-
la maddenin tüm hareketleri bu 45-50 millik çizgiye do¤ru ol-
mal›d›r.
Maddenin afla¤› do¤ru hareketi yerçekimi gücüne atfedi-
lir ki bu do¤rudur. Fakat biliminsanlar›m›z içinden birinin
maddeyi afla¤›ya do¤ru çeken yerçekimi gücü adl› fleyin ne
oldu¤unu aç›klamaya ya da bunun nas›l ve nerede ortaya
ç›kt›¤›n› göstermeye çal›flan birine rastlamad›m.
Güç, maddeyi hareket ettiren fleydir (bu demek de¤ildir ki
maddenin her hareketinin arkas›nda yerçekimi gücü vard›r).
Yerçekimi gücü do¤an›n elementleri belli bir do¤rultuda, ya-
ni merkezi m›knat›sa do¤ru hareket ettirme araçlar›ndan bi-
ridir. Ayr›ca yerkürenin merkezkaç gücünün d›fl bölümünün,
elementlerden oluflan bir maddeyi uzaya tafl›mas›n› engelle-
me görevine sahiptir.
Yerçekimi, merkezi m›knat›s›n so¤uk manyetik bölümü-
nün iflleyiflidir. Merkezi m›knat›s›n iki düflman› vard›r: Birin-
cisi, yerkürenin merkezkaç gücünün d›fl bölümü; ikincisi yo-
¤unluk. Yo¤unluk aktif de¤ildir, yaln›zca dirençlidir ama
yerkürenin Arkeyan kayalardan yüzeye kadar yo¤unlu¤u-
nun nedeni yerçekimidir. Atmosfer bile so¤uk manyetik güç-
ten etkilenir; bu zaten aç›k oldu¤undan, ek bir aç›klama yap-
maya gerek yoktur.
fiimdi, so¤uk manyetik gücün yerçekimi gücünü gösteren
iflleyifline dair birkaç örnek verece¤im ve öncelikle de New-

50
Yerküre Güçleri

ton’un elman›n neden yere düfltü¤üne iliflkin teorisini ele ala-


ca¤›m.
Bu olguyu seçmifl olmam›n iki nedeni var: Birincisi, güçle-
rin iflleyiflinin aç›kça so¤uk manyetik bölümün iflleyiflleri oldu-
¤una dair bir örnektir; ikincisiyse, çok popüler bir konudur.
Elma neden a¤açtan düfler? Y›llar y›llar önce büyük bili-
minsan› Sir Isaac Newton bu soruya, “Büyük bedenin küçük
bedene çekilmesidir” diyerek cevap vermiflti.
Kimi durumlarda Sir Isaac k›smen hakl›yd› ama elma ko-
nusunda hakl› de¤ildi. Elman›n düflmesi tamamen merkezi
m›knat›s›n etkisinden kaynaklan›r. Yerkürenin elementler-
den oluflan bedeninin bununla bir alakas› yoktur. Yerkürenin
elementleri elmay› afla¤› çekemez. Bu bir güç gerektirir. Ele-
mentler güç de¤ildir, ama güçlerle doludur.
Elma henüz olgun de¤ilken, a¤aca tutunur. Özsuyu ona
birlefltirici bir güç verir, ki o da do¤an›n meyvenin olgunlu¤a
kavuflmas› için ald›¤› önlemlerinden biridir. Özsuyuyla elma
aras›ndaki ak›fl kesildi¤inde, meyvenin kökünün sonundaki
bir çizgi kurur ve ba¤› kopar›r. Sonra birlefltirici gücü gider.
Sonra so¤uk m›knat›s güç elmaya merkezi m›knat›sa do¤ru
hamle yapmas›n› söyler. M›knat›s›n gücü kurumufl ba¤lar-
dan geri kalanlar› kopar›r ve elma a¤açtan düfler. Baz›lar› bu-
nu ikna edici bulmayabilir ve elmay› afla¤› çekenin yerküre-
nin elementlerden oluflan bedeni olmad›¤›n› düflünebilir. Ben
bu düflüncedekileri ikna etmek ve tart›flmaya son vermek
ad›na, bir tepenin kenar›ndaki bir elma a¤ac›ndan düflen el-
malar› ele alaca¤›m.
A.A. elmalar› merkezi m›knat›s taraf›ndan afla¤› çekildi-
¤inde, B.B.’deki zemine düflerler. Oradan C.C.’ye afla¤› yu-
varlan›rlar ve burada yo¤unluk araya girer ve elmalar›n mer-
kezi m›knat›sa do¤ru ilerleyifllerini durdurur.
Elma ve di¤er tüm maddeler, yo¤unluk taraf›ndan durdu-
rulana kadar merkezi m›knat›sa do¤ru yuvarlanmaya devam
edeceklerdir.

51
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

E¤er Newton’un iddia etti¤i gibi elmay› afla¤› çeken neden


büyük bedenin küçük bedeni çekmesi olsayd›, elmalar
B.B.’deki zemine de¤di¤inde, sanki büyük bedenle temas
içindeymifl gibi orada kalmalar› gerekirdi, oysa olan bu de¤il-
dir. C.C.’deki yo¤unluk taraf›ndan durdurulana kadar tepe-
den afla¤› yuvarlanmaya devam ederler ve böylece elmalar›n
düflmesinin nedeninin elementlerden oluflan büyük beden
de¤il, B.B.’den C.C.’ye do¤ru yuvarlanmalar›na neden olan
güç oldu¤u aç›kça görülür. Bu güç merkezi m›knat›s›n man-
yetik gücüdür.
Bir sonraki ad›m olarak, büyük bedenin küçük bedeni
çekmesi sorununu inceleyece¤im ve örnek olarak bir duva-
ra yap›flan toz parçac›¤›n› alaca¤›m. Her madde manyetik
güç tafl›r ve manyetik güçle doludur. Her güç, her zaman,
birleflmeye ve toplanmaya çal›fl›r. Duvar, toz parçac›¤›ndan
daha büyük bir güç hacmine sahiptir. Toz parçac›¤› kendi-
sinden daha büyük bir güç hacmine sahip olan duvara do-
kundu¤unda, güçler birbirine çekilir ve yap›fl›rlar ve toz
parçac›¤› gücünü b›rakamad›¤›ndan duvarla temas içinde
kalmaya zorlan›r.
Elementlerden oluflan maddedeki güçlerin birbirlerini
çekme ve yap›flma gücü yo¤unluk ve oranlara ba¤l›d›r. Kü-
çük bedenin yaln›zca belirli bir hacimde gücü tutmas› gere-
kir, aksi takdirde merkezi m›knat›s araya girecek ve birikme-
yi engelleyecektir. Örne¤in:
Bir avuç kum al›n ve duvar›n üstüne toz parçac›¤›n›n ya-
n›na koyun. Kum hemen zemine düflecektir. Kumdaki güç
hacmi merkezi m›knat›s›n onu duvardaki daha az hacme kar-
fl› afla¤› çekmesini sa¤lamak için yeterlidir.
Neden su nehir yata¤›ndan ak›p okyanusa kar›fl›r? Su, bü-
yük beden olan yerküreyle sürekli temas halindedir. E¤er bü-
yük beden m›knat›ssa, suyu dura¤an halde tutmas› ve ak›fl›-
n› engellemesi gerekir. Ama engelleyemez. Su, merkezi m›k-
nat›sa yaklaflabilece¤i en yak›n nokta olan okyanusa akar.

52
Yerküre Güçleri

Bu iki kulede, yo¤unluklar› iki kulenin tüm parçalar›nda


eflit kabul edelim. ‹ki kule de t›pk› ‹talya’daki e¤ik Pisa kule-
si gibi, dimdik de¤ildir. Yerçekimi merkezlerinin çizgileri, C1
ve C2 eflit olmayan bölümleri göstermektedir.

fiekil 1 fiekil 2

‹ki e¤ik kule

fiekil 1. Bu flekil A1 kulesinin büyük k›sm›n›n taban çizgi-


si d1’in ötesine geçiflini göstermektedir – üst üste binifli e1’de
gösterilmektedir. Merkezi m›knat›s›n çekiminin her alana
orant›l› oluflu, manyetik çekimin e1’de d1’den daha fazla ol-
du¤unu göstermektedir. Merkezi m›knat›s bu binay› yerle bir
edecektir.

fiekil 2. Bu flekil, E2 alan›n›n d2’den daha az oldu¤unu


göstermektedir. Bu bina düflmeyecektir çünkü m›knat›s›n
d2’deki çekimi E2’deki çekiminden daha fazlad›r. Yerçekimi
merkezi çizgisi terazinin dengeleme tutaca¤›na benzetilebilir.
En yüksek a¤›rl›¤› tafl›yan taraf afla¤› inecektir, zira a¤›rl›k so-
¤uk manyetik gücün kuvvetinin ölçüsüdür.

53
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

M›knat›s ve çivi

Bu son derece ilginç bir örnektir, zira yerkürenin birincil


gücünün iki bölümünü birbirine karfl›tl›k içinde göster-
mektedir. ‹kisi de çiviyi çekmek için çabalar. Biri elektro-
manyetik bölümden iki manyetik güç hacmini toplamaya
ve birlefltirmeye çabalarken, di¤eri çiviyi oluflturan ele-
mentleri kendisine yaklaflt›rmaya çabalar. Hem m›knat›s
hem de çivi ayn› miktarda manyetik güç hacmine sahiptir
ama m›knat›s afl›r› yüklü oldu¤undan flekil 1’de görüldü¤ü
üzere büyük bir üstünlü¤e sahiptir. Afl›r› yüklü m›knat›sla
çivi temas halindedir, çivinin m›knat›sa yap›flt›¤› görül-
mektedir. Temas halinde olmas›na karfl›n, çivi güç kaybet-
mez – öyle olsayd›, çivi m›knat›stan düflerdi. Çivinin bede-
ni so¤uk manyetik gücün elektromanyetik güçten daha
güçlü oldu¤u bir yüzey ve yo¤unluk alan›na sahip olmad›-
¤› takdirde, m›knat›s so¤uk manyetik gücün çabalar›na
karfl› çiviyi her türlü aç›da tutacakt›r. Sonuç tümüyle çivi-
nin yo¤unlu¤una ve yüzey alan›na ba¤l›d›r.
E¤er m›knat›s çiviyi tutarsa, elektromanyetik güç so¤uk
m›knat›stan daha güçlü demektir. Yok, e¤er çivi afla¤›daki re-
simde oldu¤u gibi düflerse, o zaman so¤uk manyetik güç
elektromanyetik güçten daha güçlü demektir.

54
Yerküre Güçleri

MIKNATIS ve Ç‹V‹
Elektromanyetik güç çiviyi so¤uk manyetik güce b›rak›yor

YERKÜREN‹N MERKEZKAÇ GÜCÜ. Yerkürenin bü-


yük birincil gücüne ek olarak, benim ikincil güçler ad›n› ver-
di¤im baflka güçler de vard›r. Bunlar ikincildir çünkü güne-
flin yak›n güçleriyle birlikte birincil güçlerden do¤arlar. Gü-
nefl güçleri yerkürenin birincil gücünün elektromanyetik bö-
lümündeki belli güçlere yak›nd›r.
Yerkürenin merkezkaç gücü, hakk›nda çok fley söylenebi-
lecek iki ikincil güçten biridir. Bu gücü yaratan yerkürenin
kendi ekseni etraf›ndaki dönüflüdür. ‹flleyiflini aç›klarken ko-
layl›k olmas› ad›na, bunu ikiye ay›raca¤›m: ‹ç ve d›fl bölüm.
D›fl bölüm yerkürenin kabu¤unun d›fl›nda, iç bölüm ise ka-
bu¤un içinde faaliyet gösterir.
D›fl bölümün çal›flmalar› olmasayd›, yerkürenin so¤uk
manyetik gücü her fleyi yerkürenin yüzeyine o kadar s›k› bir
flekilde yap›flt›r›rd› ki yerkürenin üzerinde hiçbir fley hareket
edemezdi ve atmosfer o kadar yo¤un hale gelirdi ki hiç kim-
se nefes alamazd›. Dolay›s›yla d›fl bölüm merkezi m›knat›s›n
etkilerine karfl›tt›r. Merkezi m›knat›s tüm maddeyi yerküre-
nin yüzeyine s›k›ca yap›flt›rmaya çal›fl›r, ama öte yandan
merkezkaç güç de yerkürenin yüzeyindeki bütün hareketli
fleyleri uzaya f›rlatmaya çabalar. Bu iki gücün tarafs›z bölge-

55
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

si yerkürenin atmosferinin d›fl kenar›d›r. ‹ç bölüm yerkürenin


kabu¤unun içinde faaliyet gösterir ve Kuzey Kutbu’nun ha-
reketlerinde çok önemli bir rol oynar. Ayr›ca yerkürenin fle-
killenmesinde ve gelifliminde çok önemli bir etkendi.
Yerkürenin geliflimi birincil kaya olan eski Arkeyan gaz
odalar›na ba¤l› olmufltur. Bunlar›n ortadan kald›r›lmas› içle-
rindeki gazlar›n afl›r› s›k›flmas›na, afl›r› s›k›flma da merkezi
merkezkaç gücün merkezi gazlar› birincil kayan›n so¤umas›
ve küçülmesi s›ras›nda gerçekleflen çeflitli çatlaklar ve yar›k-
lar yoluyla odalara sürüklemesine dayal›yd›. Bunun kuzey
kutbunun hareketleriyle ve ayr›ca jiroskopik gücün yard›-
m›yla iliflkisi çok fazlad›r; kutup bölgelerinde afl›r› miktarda
manyetik güç biriktirir ve yo¤unlaflt›r›r. Bu manyetik güçler,
güneflin baz› güçlerinde yak›nl›k kuran güçlere sahiptir.
Merkezkaç bir gücün gücünü s›n›rlayan tek fley onu yara-
tan hareketli bedenin boyutu, yo¤unlu¤u ve h›z›d›r. H›z bü-
yük oranda dönen bedenin yo¤unlu¤u ile onu döndüren güç
taraf›ndan belirlenir.
Merkezkaç güçlerin gücüne örnek olarak, de¤irmen taflla-
r›n›n ve metalik volanlar›n merkezkaç güçleri nedeniyle ço¤u
zaman da a¤›r sonuçlara yol açarak parçaland›¤› örnekler ve-
rilebilir. Fakat bu volanlar› patlatan güçlerin hacmi çok kü-
çüktür. Her an bizi uzaya f›rlatmaya çal›flan yerkürenin mer-
kezkaç gücü, de¤irmen tafllar›ndan ve volanlardan ç›kan za-
y›f güçlerden milyarlarca kat daha fazlad›r.
Böylesine hesaps›z bir güce sahip olmas›na ve biz bunun
ortas›nda yafl›yor olmam›za karfl›n, yerkürenin merkezkaç
gücünü hissedemeyiz çünkü insan bu güç karfl›s›nda nötr-
dür, bu güç insan bedeni için bir uçtur ve bu denli hesaps›z
bir güce sahip olmas›na karfl›n, bizi uzaya atamaz çünkü
manyetik güç daha güçlüdür ve bizi geri tutar.
Tüm güçler sessiz hareket ederler. ‹flleyiflleri ya da hare-
ketleri s›ras›nda duyabilece¤imiz tüm sesler (örne¤in flimflek)
onlar›n etkiledikleri elementlerden kaynaklanmaktad›r.

56
Yerküre Güçleri

Yak›n zaman önce flöyle bir soruyla karfl›laflt›m: Yerküre-


nin büyük merkezkaç gücü, onun kat› maddesini oluflturan
deri neden bu kabu¤u parçalam›yor? Merkezkaç bir gücün
metal bir volan› ve de¤irmentafl›n› parçalayaca¤› deneyimle
sabittir. Herkesin kabul edece¤i gibi, yerkürenin kabu¤u,
toplam çap›yla karfl›laflt›r›ld›¤›nda çok ince bir deridir. Karfl›-
laflt›rmal› olarak konuflacak olursak, bir tavuk yumurtas›n›n
kabu¤unun binde biri kadar bile kal›n de¤ildir. Fakat yerkü-
renin kabu¤u, merkezkaç gücünün bask›s› alt›nda bükülmez
ya da patlamaz. Neden? Bu soruyu cevaplamak çok kolayd›r
ama ilkin öncesinde belirtti¤im bir fleyi tekrardan dile getir-
mem gerekiyor: Güçler öyle bir flekilde düzenlenmifltir ki
bunlar birçok durumda di¤er güçlere karfl› ifllerler ve her du-
rumda tarafs›z bölgeler olufltururlar ya da biri di¤eri üzerin-
de mutlak bir egemenli¤e sahiptir. Sonra, zay›f olan etkisiz
hale gelir – yerkürenin merkezkaç gücü büyük merkezi m›k-
nat›s›n muazzam gücüne karfl› etkisizdir. Zira merkezkaç güç
yerkürenin kabu¤unu parçalamaya ve yerkürenin yüzeyin-
deki her fleyi uzaya atmaya çabalasa da merkezkaç güce bas-
k›n ç›kan ve elementlerden oluflan tüm maddeyi her f›rsatta
kendisine çeken daha güçlü ve daha etkili merkezi m›knat›s-
tan ötürü bunu yapamaz. Yo¤unluk ancak m›knat›sa do¤ru
giden maddeyi durdurur ama granit ve gnayslar›n üzerinde-
ki kayalar›n yo¤unlu¤unun nedeni m›knat›st›r. M›knat›s›n
merkezkaç güç karfl›s›ndaki afl›r› gücünü görmek için, hava-
ya bir tafl at›n. Merkezkaç güç m›knat›stan daha güçlü olsay-
d›, m›knat›s› uzaya sürüklerdi. Ama öyle olmaz, m›knat›s ta-
fla verilen geçici itkinin üstesinden gelir gelmez, onun üzerin-
de tam bir egemenlik elde eder ve onu çabucak yerkürenin
yüzeyine çeker ve o buradan daha ileri gidemez – yo¤unluk
buna engel olur.
fiimdi, yerkürenin merkezkaç gücünün ne ifle yarad›¤› so-
rusu gündeme geliyor, zira do¤a hiçbir iflinde savurgan ol-
mam›flt›r. Demek ki merkezkaç güç bir amaç için yarat›lm›fl-

57
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

t›. Neydi bu amaç? Bir defa, atmosferin yo¤unlu¤unu yönet-


mekti, zira atmosferi d›fla do¤ru atmak için uygulanan mer-
kezkaç güç olmadan, merkezi m›knat›s onu tümüyle yerküre-
nin yüzeyine çeker ve onu orada o kadar s›k›flt›r›rd› ki ne
kimse nefes alabilirdi ne de atmosferde bir fley yaflayabilirdi.

J‹ROSKOP‹K GÜÇ. ‹kinci ikincil güç yerkürenin gücü-


dür: Jiroskopik güç. Bu güç de yerkürenin kendi ekseni etra-
f›nda dönüflüyle meydana gelir.
Jiroskopik gücün temel ifllevi yerküreyi dik konumda tut-
mak ve güneflin onu tümüyle kuzeyden güneye döndürmesi-
ni engellemektir. Güneflin yak›n manyetik güçleri, her za-
man, yerkürenin kuzey kutbunu kendisiyle düz bir çizgiye
çekmeye çabalar. Yerkürenin jiroskopik gücüyse her zaman
buna karfl› koyar, kuzey kutbunu gerçek ya da orta konu-
munda tutmaya çal›fl›r. Dolay›s›yla jiroskopik güç güneflin
manyetik yak›n güçlerine karfl›tt›r. Daha önce belirtildi¤i
üzere, merkezi m›knat›s›n elektromanyetik bölümü de karfl›t-
t›r; bu karfl›tl›klar olmadan ne yerkürenin kutuplar› sal›nabi-
lirdi, ne de yerküre kendi ekseni etraf›nda dönebilirdi. Bu ol-
gularsa “Yerkürenin Dönüflü” ve “Yerkürenin Sarkac›” bafll›-
¤› alt›nda izah edilecektir.

58
Üçüncü Bölüm

Atmosfer

enelde böyle oldu¤u kabul edilmese de atmosferimizin


G son derece uzmanlaflm›fl oldu¤u bir gerçektir. Ancak son
y›llarda, radyonun icad›yla birlikte, popüler atmosferin için-
de gezindi¤i öz, yerkürenin esenli¤i aç›s›ndan çok önemli rol
oynayan bir fley olarak görülmeye bafllanm›flt›r. Dahas› at-
mosferin içinde gezindi¤i öz, uzay› dolduran özden tümüyle
farkl› niteliktedir. Atmosfer parçac›klar›n›n içinde gezindi¤i
öz, merkezi m›knat›s›n do¤rudan denetimi alt›ndayken, uza-
y› dolduran öz merkezi m›knat›stan hiçbir flekilde etkilen-
mez, zira m›knat›s onun karfl›s›nda tamamen güçsüzdür.
Biliminsanlar›m›z yukar›da bahsedilen gerçekleri hiçbir
zaman takdir etmemifl olsalar da, bunlar dünyan›n bundan
50 bin y›l önce yaflam›fl olan ilk biliminsanlar› taraf›ndan ga-
yet iyi biliniyordu ve anlafl›lm›flt›. Yaz›lar›nda bu hususa
epeyce vurgu yapm›fllard›.
Biliminsanlar›m›z uzay› dolduran fley ile popüler atmosfe-
rimizin içinde gezindi¤i fleyin ayn› oldu¤unu düflünüyorlar.
Oysa anavatan›n kutsal mülhem yaz›lar›nda görüldü¤ü üze-
re, bu varsay›m do¤ru de¤ildir.
Antikça¤dakiler atmosferimizin içinde gezindi¤i fleye
“öz”, uzay› dolduran fleye ise “su” ad›n› vermifllerdi. Antik-
ça¤dan kalma yaz›larda ›fl›k gücünün popüler atmosferimi-
zin parçac›klar›nda de¤il, özde tafl›nd›¤›na defaatle dikkat
çekmifllerdir.

59
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Mu’nun kutsal yaz›lar›ndaki Naacal vinyetleri


Antikça¤a ait yaz›larda uzay› dolduran fleyin sembolü, bir
dizi düzgün yatay çizgiydi (fiekil 1) ve buna “su” ad›n› ver-
mifllerdi. Yerküre suyu sembolü, bir okyanusun dalgalar› gi-
bi, genellikle bir dizi dalgal› yatay çizgi olarak (fiekil 2) yaz›-
lan hareket halindeki bir y›land›. Neden 3-4 bin y›l önceki es-
ki yaz›larda fiekil 1 “su” diye adland›r›lm›flt›?
Kan›mca sorunun cevab› sembolde sakl›d›r. Kutsal yaz›lar›n
çevirmenleri, düz yatay çizgiler için özgün ada denk düflecek
bir ad bulamam›fllard›r ama yatay dalgal› çizgileri iyi biliyorlar-
d› ve bu nedenle birine “su”, di¤erine ise “sular” ad›n› vererek
ikisi aras›nda bir ayr›m yapm›fllard›. Eski ça¤dakilerin kullan-
d›¤› ad› aktaran bir sözcü¤ü hiçbir zaman bulamad›m, yaln›zca
sembol mevcuttur; ama yaz›lar› bize uzay› dolduran fleyin bu
oldu¤unu aç›kça söyler. Hem de bir defa de¤il onlarca defa.
Kutsal mülhem yaz›lardaki süslerin ço¤unda, düz yatay
çizgilerin neyi simgeledi¤i tart›flmaya yer b›rakmayacak flekil-
de gösterilir. Bir örnek olmas› bak›m›ndan, Yarat›c›’n›n varl›-
¤›n› uzayda sürdürdü¤ünden bahsedildi¤inde, yaz›ya efllik
eden bir vinyet yedi bafll› y›lan›n bir çemberin içindeki yatay
düz çizgiler boyunca hareketini göstermektedir. (fiekil 4.)

fi‹MfiEK. fiimflek, yerkürenin birincil gücünün elektroman-


yetik bölümünün bir hacminin atmosferdeki belli bir noktada
ya da bölgede birikmesi ve toplaflmas›d›r – bu hacim atmosfe-
rin as›l› halde tutup tafl›yabilece¤inden fazlad›r. Bu birikim at-
mosferdeki baflka bir bölüme geçifl yolundad›r ya da yerküre-
ye, do¤an›n onun için oluflturdu¤u depoya geri dönmektedir.

60
Atmosfer

fiimflek bileflik bir güçtür, yerkürenin birincil gücünün


elektromanyetik bölümünü oluflturan güçlerin tümünü ol-
masa bile ço¤unu kapsar.
Biz flimfle¤in varl›¤›ndan, halk dilinde “flimflek par›lt›lar›”
ad› verilen atmosferdeki ak›nt› (ya da ›fl›n) fleklinde canl› bir
akkorlukla haberdar oluruz.
Bu akkorluk gücün kendisi de¤il, yolu üzerindeki afl›r›
›s›nm›fl atmosferdir. Birikim küre biçiminde ya da bir ak›nt›
biçiminde olabilir. Ama flahsen ben hangisi oldu¤unu belirle-
yemedim.
Kendi ad›ma flimfle¤in ›s›s›n› ölçmeye çal›flt›m, ama tat-
min edici bir sonuç elde edemedim.
fiimfle¤in ilginç bir özelli¤i par›lt›lar›n gücün hangi yöne
do¤ru gitti¤ine ba¤l› olarak s›cakl›k de¤iflikliklerine tabi
gözükmesidir. Yerkürenin yüzeyine paralel giden ya da
yukar› do¤ru meyleden par›lt›lar en düflük ›s›ya sahip gö-
zükmektedir. Do¤rudan yeryüzüne gitmek üzere afla¤›
do¤ru bir hat izleyenler ise en yüksek s›cakl›¤a sahiptir.
Bunun nedeni muhtemelen atmosferin karfl›laflt›rmal› yo-
¤unlu¤udur.
Afla¤›da flimflek par›lt›lar›n›n iki foto¤raf veriyorum. Bi-
rinde güç do¤rudan yerküreye (A) geri dönerken, di¤erin-
deyse güç atmosferde eflitlenir ve yerküreye (B) geri dönmez.
A foto¤raf›, halk dilinde “çatal flimflek” ad› verilen fleyi
temsil eder. Güç, yerküreye yo¤unlaflma noktas›ndan geri
dönmektedir. Atmosferin alt bölgelerinden geçifli s›ras›nda,
y›ld›r›m›n belli k›s›mlar› ayr›fl›r. Bu k›s›mlar foto¤rafta afla¤›
inen y›ld›r›mdan kopan kökçükler olarak görülür. Bu k›s›m-
lar atmosferde eflitlenmek üzere ana y›ld›r›m› terk etmekte-
dir. Y›ld›r›m, tutma kapasitesi bak›m›ndan birazc›k düflük
olan bir bölgeden geçmektedir: Bu ekler atmosferin bu bölge-
sini tam tutma kapasitesine ve çevre bölgelerle eflit hale geti-
recektir.

61
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Bu küçük güç ak›mlar›n›n ana y›ld›r›m› terk ediyor olma-


s› bu bölgedeki atmosferin normalin alt›nda oldu¤unu gös-
termektedir. Y›ld›r›m›n yolu üzerindeki atmosfer tümüyle
yüklü hale geldikten sonra, geri kalan› bunun deposuna (yer-
küreye) girer ve orada da¤›l›r.
Foto¤raf A’da görülece¤i üzere, baz› bölgelerde baz› bü-
yük dallar ana y›ld›r›m› terk eder ve bu dallar›n dal budak
sald›¤› yerde, atmosferin son derece güçsüz oldu¤unu göste-
rir. E¤er bir insan bu ç›plak alanlardan birine yerlefltirilirse,
nefes al›p vermekte ve kalp at›fllar›n› dengelemek konusunda
büyük zorluk yaflayacak, bunun ard›ndan hissizlik oluflacak-
t›r. E¤er boflluk geniflse, insan çevresi hakk›nda bilinçsiz hale
bile gelebilir. Bunun nedeni, hayat gücünün yoklu¤u, yani
maddi mekanizmas›n› çal›flt›ran güç olacakt›r. fiimflek ile ha-
yat gücü aras›nda yak›n bir iliflki vard›r, çünkü hayat gücü
flimfle¤in yap›s›n› oluflturan bileflimlerden biridir.
Foto¤raf B, gökyüzü boyunca yatay ilerleyen bir flimflek
par›lt›s›n› göstermektedir.
Bu foto¤raf gerçek bir flimfle¤in foto¤raf›ndan kopyalan-
m›flt›r. fiimflek kuzeyde bafllam›fl ve güney yönünde ilerle-
mifltir. Bu zamana kadar gördü¤üm en güzel ve en huflu
uyand›r›c› görüntüydü. Foto¤raf sahneyi tüm boyutlar›yla
göstermedi¤i gibi, görkemini ortaya koymak konusunda da
tamamen yetersizdir.
fiimflek çakarken, say›s›z dal ve kökçük ana flimfle¤i terk
ediyor. Bu süreç flimflek tümüyle da¤›lana kadar devam
ediyor.
Burada güçler afl›r› yüklü bir bölgeden fiilen bofl bir bölge-
ye geçerken gösterilmektedir. Art› güçlerin afl›r› yüklü bir
bölgeden al›n›p az yüklü bir bölgeye tafl›nmas›yla, güçler iki
bölgede de eflitlenir.
Güçlerin atmosferde eflitlendi¤i fliddetli f›rt›nalar hariç,
halk dilinde “yaz flimfle¤i” ve bazen de “çarflaf flimflek” diye
adland›r›lan bir biçim edinir. Bu sözde çarflaflar sonsuz dere-

62
Atmosfer

Foto¤raf A. fiimflek. Yerkürenin birincil gücü yerküreye geri çekil-


mektedir, atmosferin as›l› halde tutabilece¤inin üstünde bir
hacimdir bu.

Foto¤raf B. fiimflek. Yerkürenin birincil gücü atmosferde eflitleniyor.

cede küçük flimfleklerden oluflur ve her biri di¤erinden ba-


¤›ms›zd›r. Bu çarflaf biçiminde yaln›zca afl›r› derecede küçük
boflluklar oluflturulur, bunlar o kadar küçüktür ki ona efllik
eden baflka bir flimflek sesi yoktur.

63
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Yerkürenin birincil gücünün eflitlenmesinin atmosferde


devam etti¤ini ve nihai iflleyiflinin atmosferdeki bir parçac›k-
tan di¤erine ve bir küçük alandan di¤erine anl›k parlamalar
biçiminde oldu¤unu y›llard›r biliyorum.
Eflitlenmenin bafll›ca biçimi olan flimflek, atmosferdeki etki-
siyle görülebilir. Fakat s›ra nihai de¤iflime geldi¤inde, par›lt›-
lar o kadar küçüktür ki gözle ya da foto¤rafla yakalanamaz.
Bu par›lt›lar ve eflitlenme radyo taraf›ndan kan›tlanm›flt›r.
Kimi zaman, kulak t›rmalay›c›, c›z›rt›l› bir ses bir opera
y›ld›z›n›n ya da çok ilginç fleyler anlatan bir konuflmac›n›n
sözünü keser. Bu sesler yo¤unluk bak›m›ndan çeflit çeflittir,
bazen bütün sesleri bast›r›r. Radyo müdavimleri böyle du-
rumlarda “araya parazit girdi” diyorlar. Asl›na bak›lacak
olursa tam tersini kastediyorlar: “Parazitin aras›na girildi”
demeleri gerekiyor. Parazit (statik) dinlenme halinde olan de-
mektir. Rahats›z edici sesler rahats›zl›¤›n ürünüdür ve dola-
y›s›yla kinetiktir.
‹ster c›z›rt› fleklinde olsun ister sa¤›r edici olsun, radyodan
gelen bu sesler yerkürenin atmosferdeki birincil gücünün ha-
reketlerinden kaynaklan›r. Mikrofondan al›c›ya gelen radyo
dalgalar› popüler atmosferde de¤il, özde oluflur. Gücün eflit-
lenme biçimi küçük flimflekler fleklinde olur. Atmosferin bir
parçac›¤› di¤erinden çok daha fazla güç tafl›r; afl›r› yüklü
olandaki güç kendini böler ve parçalardan biri di¤erinden
kopup az yüklü olan k›sma s›çrayarak ikisini eflitler.
Fakat bu küçük flimflek bir atmosfer parçac›¤›ndan di¤eri-
ne s›çramak için bir öz kanal›ndan geçmek zorundad›r. Bu öz
kanal›ndan bir radyo dalgas› geçmektedir; y›ld›r›m araya gi-
rer ve saniyeden daha az bir sürede dalgay› k›rar. Radyodan
ç›kan c›z›rt›l› seslerin nedeni radyo dalgas›n›n özden geçme-
si ve radyo dalgas›n›n k›r›lmas›d›r.
C›z›rt›l› seslerin yo¤unlu¤unu belirleyen flimfle¤in büyük-
lü¤üdür, azami s›n›r atmosferin iki parçac›¤›n›n eflitlenme-
siyken, azami s›n›r bir aland›r. Çarp›flman›n yo¤unlu¤unu

64
Atmosfer

alan›n büyüklü¤ü belirler, alan ne kadar büyükse parazit o


kadar yo¤un olacakt›r.
Sesin pürüzsüz ve kolay anlafl›l›r (ve atmosferdeki parazi-
tin az) olma olas›l›¤›n›n geceleri ya da k›fl aylar›nda güneflli
günlerde ya da yaz aylar›nda oldu¤undan daha fazla oldu¤u
radyo müdavimleri aras›nda bilinen bir gerçektir. Bu do¤a-
n›n bir gerçe¤idir. Geceleri günefl güçleri yerküre güçlerini
bedeninden al›p atmosfere aktarmazlar ve böylece eflitlenme
olmaz. Geceleri tek eflitleme gündüzleri tamamlanmam›fl
olanlard›r. Geceleri yeni bir güç çekimi olmaz.
Ayn› kural yaz ve k›fl aylar› için de geçerlidir.

IfiIK. Ifl›k konusunu ele almadan önce, tarihöncesi atalar›-


m›z›n bu konuda ne yazd›klar›na bakal›m.
Mu’nun Kutsal, Mülhem Yaz›lar›
K›s›m. Yarat›l›fl.
Alt k›s›m. Üçüncü Emir.
“D›flar›daki gazlar ayr›fls›n; sular› ve atmosferi olufltur-
sunlar. Ve gazlar ayr›flt›. Bir k›sm› sular› oluflturmaya koyul-
du, geri kalanlar ise atmosferi oluflturacakt›. Sular yerkürenin
üzerine yerlefltiler ve henüz görünürde hiçbir kara yoktu. Su-
lar› oluflturmada rol almayan gazlar atmosferi oluflturmaya
koyuldular.
“Ifl›k atmosferdeydi,
“Ve günefl ›fl›nlar› atmosferdeki ›s› yay›l›mlar›yla bulufltu
ve ona hayat verdi. Art›k yerin üzerinde ›fl›k da vard›.”
Aitareya A’ram’ya. Eski bir Hindu kitab›. Slokas 4-8. “Ifl›-
¤› içeren atmosfer.”
Rig Veda. Eski bir Hindu kitab›. Sayfa 3-4. ”Havadaki ›fl›-
¤› ölçen O.”
Nahuatl. Bir Yucatan elyazmas›ndan. “Kendinde ikamet
eden Yarat›c› her fleyin yarat›lmas› gereken zaman›n geldi¤i-
ni düflündü¤ünde, O aya¤a kalkt› ve ›fl›l ›fl›l parlayan ellerin-
den dört ok (dört büyük birincil güç) ç›kard› ve bu oklar at-

65
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

mosferde gezinen dört elemente çarparak bunlar› harekete


geçirdi. ‹lahi oklar›n sapland›¤› parçac›klar canland›. ... Son-
ra do¤an güneflin ilk ›fl›nlar› zuhur etti ve bunlar tüm do¤aya
hayat ve mutluluk getirdiler.

* * * * * *
Ifl›k, atefl ve ›fl›nlar o kadar yak›n ve iç içe geçmifltir ki biri
olmadan di¤erlerinden bahsetmek zor hale gelir. Ifl›k bir güç-
tür. Atefl de bir güçtür. Ama ›fl›nlar güç de¤ildir. Ifl›nlar güç-
lerin tafl›y›c›lar›d›r.

* * * * * *

Ifl›k bir yerküre gücüdür, yerkürenin birincil gücünün


elektromanyetik bölümünün bir altbölümüdür. Ifl›k gücü
dalgalar›n› popüler atmosferin içinde gezindi¤i özde olufltu-
rur.
Ifl›k ›fl›nlar›nda tafl›nan güneflin yak›n güçleri, yerkürenin
atmosferle alakal› özünde as›l› halde tutulan yerkürenin ›fl›k
gücüne çarpt›¤›nda, yerkürenin ›fl›k gücünü harekete geçirir
ve eskilerin dedi¤i gibi, ona hayat verir. Gücün hareketi dal-
ga biçimini al›r. Her dalga say›s›z derecede küçük k›v›lc›m-
lardan ya da güç p›r›lt›lar›ndan oluflur.
Ifl›k, atmosferimizde saniyede 186 bin mil h›zla hareket
eder. Atmosferimizin popüler ya da analiz edilebilir k›sm›n-
da oluflmufl olan dalgalar ›fl›k h›z›yla hareket edemeyecek ka-
dar a¤›r ve cans›zd›r ama öz o kadar incedir ki bu h›z onun
içinde ›fl›k gücüyle edinilebilir. Güneflin ve di¤er bedenlerin
güçleri hangi h›zla uzaydan geçer bilemeyece¤im; ama neti-
cede uzay, atmosferimizin içinde gezindi¤i fleyden çok daha
ince bir özle doludur. Uzak y›ld›zlar›m›z saniyede 186 bin
mil h›z oldu¤u hesaplanan ›fl›k zaman›yla ölçülmektedir. Ifl›k
güçleri bu ince uzaydan ne kadar h›zla geçerler? Kuflkusuz
yerkürenin üzerinde oldu¤undan çok daha h›zl› bir flekilde.

66
Atmosfer

Dolay›s›yla uzak günefllerimizin kabul görmüfl uzakl›klar›


kan›mca gözden geçirilmeye muhtaçt›r.
Güneflin atmosferiyle yerkürenin atmosferi aras›nda gü-
nefl ›fl›nlar› görülemez. Uzay tam bir karanl›kt›r çünkü uzay-
da bir ›fl›k gücünü as›l› halde tutmay› sa¤layacak elementler-
den oluflan bir madde yoktur. O halde durum fludur: Eril ge-
zer, difli bekler. Bunlar bulufltu¤unda ortaya ›fl›k ç›kar. Biri ol-
madan di¤eri ›fl›k üretemez.
Bu ›fl›nlar uzayda kaybolmaz ama karanl›ktan geçerler ve
görülmezler. Bunun kan›t› günefl ›fl›nlar›n›n atmosferimize
ulaflt›klar›nda yeniden görülüyor olmalar›d›r. Bu gerçek de
›fl›¤›n bir yerküre gücü oldu¤unun bir baflka kan›t›d›r: çünkü
güneflten geliyor olsayd›, güneflten yerküreye kadar tüm
uzayda görülüyor olurdu. Ayr›ca bu, atmosferimizin özünün
elementlerden olufltu¤unu kan›tlamaktad›r ama biz bunu
analiz edemeyiz.
Keza uzay› dolduran fleyin elementlerden oluflmad›¤›n›
ya da öyle olsa bile, yerkürenin ›fl›k gücünün onun taraf›ndan
(ne bizim güneflimizinki ne de baflka bir büyük güneflinki) ta-
fl›namayaca¤›n› kan›tlamaktad›r.
Göz, bir nesneyi görebilmesi için çeflitli flekillerde uyar›la-
bilir. Bir darbenin kaba mekanik hareketiyle uyar›labilir. Fa-
kat görme olay›n›n gerçekleflmesi için göz d›flar›dan gelen bir
fley almal›d›r. Nedir bu fley? Ifl›kl› bedenler bir flekilde ›fl›k
üretebilecek güce sahiptir. “Ifl›kl› bedenler” tabirini kullan-
d›m çünkü bu bilim dal›n› özel olarak incelememifl olan kifli-
ler taraf›ndan bu tabirin daha iyi anlafl›labilece¤ini düflünü-
yorum. Ama gerçekte hiçbir beden ›fl›kl› de¤ildir. Beden ko-
yu ve görünmez olan ve bedeni görülmeden terk eden bir ana
›fl›n yayar. Bu ›fl›n birçok renkten oluflan bir ›fl›n bileflimidir.
Bedenden belli bir uzakl›¤a ulaflt›¤›nda, bu koyu görünmez
›fl›n görme duyusunun sezebildi¤i parlak ›fl›nlar› filtreleyip
d›flar›da b›rak›r. Dolay›s›yla parlak görünür akkor ›fl›nlar ile
›fl›nlar› saçan beden aras›nda bedenin görülmesini engelleyen

67
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

ve böylece görülmeyen bedenin akkor olmad›¤›n› gösteren


karanl›k bir boflluk vard›r. Ana ›fl›ndan kopar›ld›ktan sonra
görünür hale gelen parlak ›fl›nlara ek olarak ultra ve yo¤un
“uçlar” olduklar› için görünmeyen on kat fazla ›fl›n kal›r.
Yak›n zaman önce, bir elektrik ›fl›¤› alevinin oksijenle hid-
rojenden olufltu¤unu iddia eden bir biliminsan›na rastgel-
dim. Hemen söyleyeyim, bu do¤ru de¤ildir. Elektrik ›fl›¤›n›n
alevi yoktur. Bu biliminsan›na alev olarak görünen fley yal-
n›zca ›fl›nd›r ve bu ›fl›nlar›n yaklafl›k onda biri özdeki ›fl›k gü-
cünü harekete geçirir, dalgalar oluflturur ve ›fl›k dedi¤imiz ol-
guyu üretir.
Oksijen tutuflmay› art›r›r. Tutuflma, bast›r›lmam›fl alevdir.
E¤er bir elektrik ampulü ›fl›k verdi¤i bir anda k›r›l›rsa, oksi-
jen içeren atmosferle temasta olan alevler saç›yorsa, alevlerin
artmas› gerekir. Peki, artar m›? Hay›r! Cam do¤rudan parça-
lan›r ve hem ›fl›nlar hem de alevler denen fleyler gözden kay-
bolur ve böylece elektrik ›fl›¤›n›n alevinin olmad›¤›, yaln›zca
›fl›na sahip oldu¤u anlafl›l›r.
Tutuflmayla iliflkili olarak filtrelenen ana ›fl›nlara dair iki
resim sunmak istiyorum.

Gaz alevi ve mum alevi

68
Atmosfer

‹ki durumda da ana ›fl›n, gaz memesi noktas›n›n etraf›nda


ve mum fitilinin etraf›nda bir yay flekline bürünür. Koyu ›fl›-
n›n ötesinde parlak ›fl›nlar vard›r: Alev. Ana ›fl›n›n bafllad›¤›
bedenden parlak ›fl›nlar› filtreledi¤i noktaya kadar olan me-
safe farkl› bedenlerde büyük de¤ifliklikler gösterir. Baz› du-
rumlarda neredeyse gözle görülemeyecek kadar küçüktür;
baz› durumlardaysa (resimde görüldü¤ü gibi) ç›plak gözle
bile ölçülebilir.
Ana ›fl›n atmosferle temasa geçer geçmez do¤rudan bölme
ifllemine bafllar; esas filtrelemeye haz›rl›kt›r bu. Ifl›¤›n ›s›ya
dayal› oldu¤u ve belli bir tarzda ›fl›k ve ›s›n›n ayn› fley oldu-
¤u gibi genel bir kan› vard›r. Ben ise deneyler yoluyla duru-
mun farkl› oldu¤unu flüpheye yer b›rakmayacak flekilde gös-
terece¤im: Ifl›k gücü bir ›s› parçac›¤› içermez ve ›s› gücü bir
›fl›k parçac›¤› içermez.
fiimdi, görme olay›n›n ne oldu¤unu ve nas›l gerçekleflti¤i-
ni göstermek için insan gözünü ele alaca¤›m. Gözün meka-
nizmas›n›n ›fl›k gücüyle çal›flabilmesini sa¤layan parçalar›n›
göstermek için gerekli olan›n ötesinde gözle ilgili herhangi
bir ayr›nt› vermeye çal›flmayaca¤›m.

‹nsan gözü

69
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Gözlükçüler bize gözün içinde görme siniri ad› verilen ve


özellikle görme için kullan›lan bir sinir oldu¤unu söylüyor-
lar. Bu sinir beyinden ç›kar ve beyinden gözün arka k›sm›na
ulafl›r. Orada ince filamentlere bölünür; bu filamentler birlefl-
ti¤inde retina ad› verilen bir tür perde olufltururlar. Öndeki
retina, iris ad› verilen hareketli bir gölgeyle kapl›d›r. ‹ris gö-
zün renkli k›sm›d›r (mavi, kahverengi ya da gri gibi). Bu
renkli k›sm›n merkezinde gözbebe¤i ad› verilen küçük siyah
bir nokta vard›r.
Gözbebe¤inin boyutu retinan›n aç›kta olan bölgesidir. ‹ris
denen renkli gölgenin hareketleri istemd›fl›d›r, üzerinde kon-
trole sahip olan bir varl›k yoktur. Ifl›¤›n yo¤unlu¤una göre ge-
nifller ya da daral›r. Di¤er resmin yard›m›yla gözün iflleyiflini
kolay bir flekilde aç›klamak ad›na ve ›fl›k gücünün arac› oldu-
¤unu göstermek amac›yla gözü bir makineye dönüfltürece-
¤im. Görme sinirine boru hatt› ad›n› verece¤im zira gücü göz-
den beyne tafl›yan odur. Retinaya al›c› ad›n› verece¤im çünkü
gücü d›flar›dan alan ve boru hatt›na tafl›yan retinad›r. Renkli
irise düzenleyici ad›n› verece¤im çünkü al›c›n›n ald›¤› gücün
hacmini o kontrol eder. Gözbebe¤ineyse ba¤lant› kap›s› ad›n›
verece¤im zira tüm gücün oraya geçmesi gerekir.
Yukar›da anlat›lanlar flimdi çal›flt›rmaya bafllayaca¤›m›z
makineyi çok iyi bir flekilde göstermektedir.
Ifl›k ve görme olay› dalgalar biçimini alan ›fl›k gücünün bir
ak›m›ndan kaynaklan›r, her dalga say›s›z derecede küçük k›-
v›lc›mlardan ya da p›r›lt›lardan oluflur.
Dalgadaki her k›v›lc›m ya da par›lt› al›c›ya çarpar ve
onunla güç boru hatt›na geri tafl›n›r. Sonra boru hatt› onu
beyne, belli loblara tafl›r. Sonra görme olay› gerçekleflir. Dal-
gadaki her küçük k›v›lc›m ya da par›lt›, içindeki güçle birlik-
te teslimat s›ras›nda bir darbe vurur, böylece darbelerin sü-
reklili¤i ve güç teslimatlar›yla ak›m hiçbir zaman kesilmez.
Bu güç ak›m› ›fl›n var oldu¤u sürece devam eder ve güç ak›-
m› var oldu¤u sürece görme olay› devam eder. Ifl›n sonland›-

70
Atmosfer

¤›nda, güç ak›m› kesilir. Sonra karanl›k çöker. Ifl›n durdurul-


du¤unda, geri kalan güçte hâlâ bir h›z kalm›fl oldu¤unu ve
bu h›z›n dalgay› ve ak›m› bir süre daha devam ettirdi¤ine
dikkat çekmek yerinde olacakt›r. Alacakaranl›¤›m›z bu h›z›n
bir sonucudur. Atefller, lambalar ve mumlar gibi yapay ›fl›k-
lar söz konusu oldu¤unda h›z o kadar zay›f ve k›sad›r ki fark
edilemez.
Ifl›k gücüne yak›n olan ve bu gücü uyand›ran parlak ›fl›n-
lar renklerinden ba¤›ms›z olarak göz taraf›ndan ay›rt edilebi-
lir ve görme duyusunun hissedebildi¤i renkten ba¤›ms›z ola-
rak tüm ›fl›nlar ›fl›k gücünü uyand›rma ve ›fl›k sa¤lama yetisi-
ne sahiptir. Ifl›k dalgas›ndaki k›v›lc›m›n boyu, dalgan›n hac-
mi ve uzunlu¤u ve hareketlerinin sürati de¤iflikli¤e tabidir ve
bu de¤ifliklik görme olay›n›n niteli¤ini belirler. Ve bu de¤iflik-
likler gücü tafl›yan ›fl›n›n rengi taraf›ndan kontrol edilir.
Beyaz ya da ultra yo¤un bir k›rm›z› ›fl›ktan oluflan dalga
en kusursuz görme olay›n›n gerçekleflmesini sa¤lar çünkü
bu dalgadaki k›v›lc›mlar›n hacmi ve uzunlu¤u daha fazla-
d›r ve baflka bir renkli ›fl›n›n oluflturdu¤u dalgalardan daha
süratli hareket eder. Beyaz bir ›fl›n›n oluflturdu¤u bir ›fl›k
dalgas›n›n uzunlu¤u 2,5 santimetrenin 1/50.000 ila
1/60.000’i aras›ndad›r. Bir dalgadaki alevlerin say›s› görü-
lemez. Fakat dalgalar›n say›s› (her dalgada say›s›z k›v›lc›m
vard›r, her k›v›lc›m güç kotas›n› al›c›ya bir darbeyle iletir)
sürekli, kesintisiz bir güç ak›m› oluflturur, dolay›s›yla sü-
rekli, kesintisiz bir ›fl›k üretir. Eflatun bir ›fl›n, tüm ›fl›klar›n
en zay›f›n› üretir. Profesör Proctor bu konuda flöyle diyor:
“Renk ad›n› verdi¤imiz sonuç ›fl›k dalgas›n›n uzunlu¤un-
dan kaynaklan›r.”
Proctor’un flu görüflüne hiçbir flekilde kat›lm›yorum:
“renk bir sonuçtur.” Proctor di¤er birçok biliminsan› gibi at
arabas›n› at›n önüne geçirmifltir. Proctor rengin nedeninin
dalgan›n uzunlu¤u oldu¤unu söyler, oysa gerçek flu ki dal-
gan›n uzunlu¤unun nedeni renktir. Proctor belli ki ›fl›¤›n bir

71
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

güç oldu¤unu bilmiyordu; bu nedenle ›fl›¤›n nereden ç›kt›-


¤›n› ya da nas›l yarat›ld›¤›n› da bilmiyordu. Parlak ›fl›nlar
tayfta gösterilen renklere benzer: Tayf, koyu ›fl›nlardan her-
hangi birini kayda geçirmez ya da a盤a sermez. Ben bunu
Avrupa’da bir mahkemede bizzat kan›tlad›m, flöyle ki uz-
man bir tan›k olarak s›cakl›klar›n tayf taraf›ndan ölçüleme-
yece¤ini ispatlad›m. Ayr›ca ›s›n›n yaln›zca koyu görünmez
›fl›nlarda tafl›nd›¤›n› gösterdim ve kan›tlad›m. Her renkli
›fl›n ya da ›fl›n grubu (gerek parlak gerekse de koyu, ister
güneflten gelsin ister mekanik akkordan) yerkürenin birincil
gücünün elektromanyetik bölümünden gelen güçleri etki-
ler. fiu an ›fl›k konusunu ele al›yoruz. Bu nedenle çok basit
bir deneyle, çeflitli renkli ›fl›nlar›n ›fl›k gücünü nas›l etkiledi-
¤ini gösterece¤im.
Tayfölçerin renkleriyle uyuflan birkaç cam ve ayr›ca bir ta-
ne saf beyaz, bir tane de yo¤unlu¤u temsil eden çok hafif k›r-
m›z›ya boyal› bir cam al›n. Camlar› pefli s›ra güçlü bir akkor
lamba ile çok ince bir bas›l› malzemenin aras›na yerlefltirin.
Bask›n›n aç›k seçikli¤i bask›ya vuran ›fl›k gücünün hacmine
ve gücüne ba¤l› olacakt›r. Her cam kendi renkli ›fl›n›n›n bir
yak›n› olacakt›r ve di¤er tüm parlak ›fl›nlar› püskürtecektir.
Camdan geçen her renkli ›fl›n kendi kapasitesine göre bir ›fl›k
gücü hacmi tafl›yacakt›r. Bask›ya çarpt›¤›nda ›fl›n gözden bafl-
ka yöne döndürülür. Böylece görme duyusunun aç›kl›¤›,
›fl›nda tafl›nan hareketin hacmi ve h›z› taraf›ndan belirlenir.
Beyaz cam bir ucu verirken, eflatun cam karfl›t ucu verecek-
tir. Ana renkler taraf›ndan oluflturulan ›fl›k dalgalar›n›n tali
renkler taraf›ndan oluflturulan ›fl›k dalgalar›ndan daha güçlü
oldu¤u fark edilebilir.
E¤er Proctor’un dedi¤i gibi, “renk bir sonuçsa”, o zaman
kaya, odun, süs yapraklar ve noktalar gibi tüm cans›z mad-
delerin afl›r› derecede radyoaktif olmas› gerekir, özellikle de
parlak ›fl›nlar›n yaln›zca bütünün yaklafl›k onda birini olufl-
turdu¤unu dikkate al›rsak. Her maddeye birincil gücün

72
Atmosfer

elektromanyetik bölümünün s›zd›¤› do¤rudur. Fakat mad-


denin tüm çeflitleri gücün radyoaktif olmak için yeterli bir
hacmini tutamaz, ancak çok az› tutabilir. E¤er her madde
Proctor’un “sonucunu” üretseydi, o zaman her madde o ka-
dar radyoaktif olurdu ki radyumun yanma sonuçlar›ndan
bahsetmeye bile de¤mezdi. Asl›nda insanlar olarak konufla-
m›yor olmam›z gerekirdi, zira hepimizin buruflmas›, iki bük-
lüm olmas› gerekirdi. Parlak bir ›fl›n› art›rmakla ya da yo-
¤unlaflt›rmakla, hareketin sahip oldu¤u h›z, hacim ve k›v›l-
c›m›n büyüklü¤ü artar.
Ak›m›n zay›f oldu¤u dönemde kusursuz bir görme olay›
için ak›m›n güçlü oldu¤undan çok daha genifl bir al›c› alan›
gerekir. Kusursuz görme için, al›c› boru hatt›na tüm tafl›ma
kapasitesini tafl›mal›d›r, ne eksik ne fazla. Boru hatt›na çok
fazla ak›m, yani aktarabilece¤inden fazlas› tafl›nd›¤›nda, ha-
reket edebilen gölge ya da düzenleyici al›mlama alan›n› is-
temd›fl› olarak daralt›r ve böylece boru hatt›n›n kapasitesini
dengelemeye çal›fl›r. Örnek verelim:
Yaln›zca 8 mum gücündeki bir lamban›n oldu¤u lofl ›fl›k-
l› bir odadan 100 mumluk bir lamban›n oldu¤u ›fl›l ›fl›l bir
odaya geçen biri, odaya girdi¤inde gözünü k›smak zorunda
kal›r ve böylece, günlük hayattaki tabirle, “›fl›¤›n gözünü al-
mas›n›” engellemeye çal›fl›r. Gözümüzü bu flekilde k›st›¤›-
m›zda gözkapaklar› k›smen al›c›n›n üzerine kapan›r ve böy-
lece al›mlama alan›n› daralt›r. Böylelikle düzenleyici, alg›
alan›na yay›lana kadar gözkapa¤› k›smen kapal› kal›r. Dü-
zenleyici, alg› alan›n› boru hatt›n›n kapasitesiyle uyumlu
hale getirdi¤inde, gözkapaklar› otomatikman normal haline
geri döner.
Ifl›l ›fl›l par›ldayan odaya girdi¤imizde, gözümüzü k›smak
zorunda kald›k, çünkü düflük bir güç ak›m›ndan yo¤un bir
güç ak›m›na gelmifltik. Boru hatt› taraf›ndan aktar›lamayacak
kadar büyük bir güç hacmi söz konusuydu. Lofl ›fl›kl› oday›
terk etti¤imizde, al›c› 8 mum gücündeki lambadan ç›kan

73
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

ak›m için ayarlanm›fl haldeydi. Parlak ›fl›klar›n oldu¤u odaya


girdi¤imizdeyse, al›c›n›n 100 mum gücündeki lambadan ç›-
kan güce uyacak flekilde yeniden ayarlanmas› gerekiyordu.
Bu ›fl›l ›fl›l odaya girdi¤inde al›c›ya bir güç ak›m› çarpt› ve bu
ak›m, boru hatt›n›n o zamanki koflulunda tafl›yabilece¤inden
çok daha fazlayd›. Al›c› bu koflulla karfl›lafl›r karfl›laflmaz,
otomatikman kendisini yeniden ayarlamaya bafllad› ki boru
hatt› taraf›ndan ancak gözyuvar›n›n d›fl›na taflmadan tafl›na-
bilecek kadar güç al›nabilsin. Al›c›n›n al›mlama alan›n› daral-
t›lmas›yla boru hatt›na geçen güç hacmi azalt›l›r ama niteli¤i
de¤iflmez.
Boru hatt›n›n dolup taflt›¤› gözün s›zlamas› ve yaflarma-
s›yla belli olur. Bu durum bir tür yar› körlü¤e ya da net bir fle-
kilde görememeye yol açar.
Gücün dolup taflmas› ise al›c›n›n boru hatt› taraf›ndan
beyne tafl›nabilenden daha fazla hacimde güç almas›ndan
kaynaklan›r. Böylece boru hatt›n›n alamad›¤› gözyuvar›n›n
d›fl›na taflar. Örnek olarak bir su borusunu alaca¤›m: Boru ka-
pasitesini tafl›rken ve daha fazlas› eklenirken, eklenen su ta-
flar. Gözyafllar› ya da gözün sulanmas› do¤an›n buldu¤u ça-
redir; suyun elementlerden oluflan parçalar› güce çok yak›n-
d›r. Su dökülen gücü toplar ve gözyafl› fleklinde gözden uza-
¤a tafl›r.
Parlak ›fl›kl› bir odadan lofl ›fl›kl› bir odaya geçince, görme
olay› yeniden belirsizleflir. Bunun nedeni ilk örne¤imin tam
tersidir ve gözün tüm eylemleri tersine çevrilir.
Gözü inceledi¤imizde, lofl ›fl›kl› bir odada al›c›n›n alan›n›n
genifl, parlak ›fl›kl› bir odadaysa dar oldu¤unu görürüz.
Ocak ateflinde oldu¤u gibi ›fl›k son derece parlak oldu¤un-
da, gözü korumak için renkli camlar kullan›l›r. Bu camlar
kendi renklerinden olmayan tüm parlak ›fl›nlar› püskürtür ve
böylece göze çarpan güç hacmini azalt›r.
fiimdi baykufl ve kedi gibi gece görüflü iyi olan hayvanla-
r›n gözlerini inceleyece¤im.

74
Atmosfer

Baykufl gözleri

BAYKUfi. Baykufl yaln›zca gecenin karanl›k saatlerinde


aç›k seçik görebilen kufllardan biridir. Yukar›ya ald›¤›m›z
baykufl gözlerinden gözün çok büyük bir al›mlama alan› ol-
du¤u görülecektir. Göz son derece dar bir irise ya da dü-
zenleyiciye sahiptir. Baykuflta düzenleyici denetim alt›nda
de¤ildir ve geceleri iyi gören di¤er birçok hayvan gibi oto-
matikman ifllemez. Dolay›s›yla al›c›s›n› gündüzleri ya da
günefl ›fl›¤›nda aç›k seçik görecek flekilde düzenleyemez.
Düzenleyiciyi kontrol edemedi¤inden, al›c› gündüzleri bo-
ru hatt›n›n tafl›yabilece¤inden çok daha fazla ›fl›k gücü al›r.
Sonuç, güç taflmas› ve yar› körlüktür; baykufl gündüzleri
uyur, geceleri çal›fl›r. Muazzam derecede genifl al›c›, gecele-
ri, boru hatt›n›n kapasitesini doldurmak için zay›f ve gittik-
çe zay›flayan ak›mdan yeterli hacimde ›fl›k gücünü topla-
yabilir. Ve boru hatt› tam kapasitesini aktard›¤›ndan, bay-
kufl nesneleri gece karanl›¤›nda bizim gündüz gözüyle gör-
dü¤ümüz kadar aç›k seçik görebilir.

75
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Kedi gözü

KED‹. Kedi gündüzleri parlak ›fl›kta oldu¤u kadar gece-


nin karanl›k saatlerinde de iyi görebilen evcil bir hayvand›r.
Baykuflun gözleriyle kedinin gözleri aras›nda bir fark vard›r,
o da fludur: Baykufl, gözün düzenleyicisi üzerinde hiçbir kon-
trole sahip de¤ildir, oysa kedi kusursuz bir kontrole sahiptir.
Kedinin gözündeki düzenleyici hem büyük genifllemeye hem
de eflit derecede büyük bir daralmaya muktedirdir.

fiekil 1. “Gece ›fl›¤›nda.” Bu flekil, gecenin karanl›k saatle-


rinde kedi gözünün durumunu gösterir; düzenleyici s›n›r›na
çekilmifltir ve yaln›zca geceleri gören baykuflun al›c›s›na ben-
zeyen muazzam bir alg›lama alan›n› ortaya ç›karm›flt›r.
fiekil 2. “Düflük ›fl›k.” Bu flekil, alacakaranl›¤›n geç saatle-
rinde ve günün ilk saatlerinde kedinin gözünün durumunu
göstermektedir. ‹ris, yani hareket edebilen gölge ya da dü-
zenleyici burada al›c›n›n toplam alan›n›n yaklafl›k yar›s›n›
kapl›yor olarak gösterilir. Dolay›s›yla alg› alan› yar› yar›ya
azalm›flt›r ve ancak boru hatt› taraf›ndan aktar›labilecek ka-
dar güç söz konusudur.
fiekil 3. “Parlak ›fl›k.” Bu flekil gözün parlak gündüz saat-
lerindeki durumunu göstermektedir. Burada düzenleyici o
kadar çekilir ki yaln›zca al›c›n›n ince bir çizgisi aç›kta kal›r ve
böylece al›nan güç hacmini asgariye indirger.
Dolay›s›yla geceleri iyi gören kufllar ve geceleri iyi gören
hayvanlar görme yetisinin, nesneleri ay›rt edebilme gücü-

76
Atmosfer

nün parlak ›fl›n› yayan beden ortadan kaybolduktan sonra


da devam edebilece¤ini göstermekte ve ayr›ca ›fl›k dalgala-
r›n›n da devam etti¤ini hiçbir flüpheye yer b›rakmadan ka-
n›tlamaktad›r, ki bu da belli bir süre devam eden gücün hâ-
lâ belli bir momente sahip oldu¤unu kan›tlamaktad›r. Öte
yandan günefl güçlerinden kaynaklanan momentin geceleri
de devam etti¤ini, ama h›z›n›n ve gücünün her daim azald›-
¤›n› da göstermektedir. Günefl ›fl›nlar› atmosferi terk ettik-
ten sonra, yerkürenin ›fl›k gücünün ak›m› kendisini döndü-
ren güç kesildikten sonra dönmeye devam eden volan gibi
hareket etmeye devam eder. Mekanik volan dönmeye de-
vam eder ama h›z› giderek azal›r. Her dönüfl ya da deveran
gittikçe yavafllar ve en sonunda durur ve böylece yerküre-
nin so¤uk manyetik gücünün momentin gücünü aflt›¤›n› ve
çark› sabitledi¤ini gösterir. So¤uk manyetik gücün bunu ba-
flarm›fl olmas›n›n nedeni momentin yaln›zca zay›f bir geçici
güç olmas›d›r. Momentin çizgileri çarkta merkezkaçt›r. Me-
kanik volan tekrardan güç verilmedi¤i sürece dönmeye bafl-
layamaz. Ayn›s› atmosferdeki ›fl›k gücü için de geçerlidir.
Günefl ›fl›n› yak›n güçleriyle birlikte durduruldu¤unda, at-
mosferdeki ›fl›k gücünün enerjisi her geçen saat daha da za-
y›flar ve nihayet tam flafak sökmeden önceki saatte en zay›f
noktas›na ulafl›r.
‹nsan geceleri kedi ve baykufl gibi aç›k seçik göremez çün-
kü insan gözünün düzenleyicisi al›c›n›n yeterli bir bölgesini
aç›p, boru hatt›n›n kapasitesini doldurmaya yetecek kadar
bir zay›flam›fl güç hacmini massedecek derecede genifllemeyi
baflaramaz. ‹nsan gözünün düzenleyicisi bir kedinin ya da
baykuflun gözü kadar geniflleyebilseydi, o zaman insan, t›pk›
havyanlar gibi, geceleri de gündüzleri oldu¤u gibi aç›k seçik
görebilirdi.
Yukar›da anlat›lanlar bizim için çok hofl ve ilginç bir ibret-
lik hikayeye girifl mahiyetindedir.

77
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

ISI. Is›m›z bir yerküre gücüdür ve do¤rudan güneflten


gelmez. fiimdi ›s›n›n ne oldu¤unu tan›mlayaca¤›m:
Is›, yerkürenin birincil gücünün elektromanyetik bölümü-
nün bir altbölümünün belli bir noktada ya da bölgede toplan-
mas›n› ve birikmesini ifade eden bir olgudur. Çevresindeki
tözler bu belirli bir noktada ya da bölgede s›cakl›k art›fl›n› en-
gelleyecek kadar h›zl› bir flekilde de¤iflim ve eflitlefltirme yo-
luyla bu gücü tafl›yamazlar.
S›cakl›k nedir?
S›cakl›k, yerkürenin ›s› gücünün belli bir noktada ya da
bölgede toplanmas›n›n belirtisi ve ölçüsüdür. S›cakl›k dere-
cesi güç hacminin belli bir noktadaki ya da bölgedeki ölçü-
müdür.
Is› gücü –normalde– so¤uk bir güçtür. Yerkürenin depo-
sunda güçleri için yedekte (ayn› zamanda atmosferde yedek-
te) tutuldu¤u zaman so¤uk bir kofluldad›r.
Bir binan›n herhangi bir odas›nda binay› eritecek kadar
yedek ›s› gücü vard›r, yeter ki odadaki ›s› gücü azami faaliyet
derecesine ulaflt›r›lm›fl olsun.
Is› gücünün hareketi eski Naacal tabletlerinde aç›kça anla-
t›lmaktad›r, “ve günefl ›fl›nlar› atmosferde yerkürenin ›s›s›n›n
yay›l›mlar›yla bulufltu ve ona can verdi ve yerkürenin yüzü
›s›yla ›s›nd›”; yine, Nahuatla’da, “ilahi oklar›n vurdu¤u par-
çac›klar canland› ve ›s› geliflti.” Güneflin yak›n güçleri ›fl›nla-
r›nda tafl›n›r. Yerkürenin ›s› gücüne yak›n olan güçler önce
bunu yerkürenin yüzeyinden çekip sayfa 41’deki resimde
gösterildi¤i gibi atmosfere yollarlar. Atmosferdeyken iki güç
(yerküre ve günefl gücü) kaynafl›r ve sonra, ›s› gücü canlan›r
ve dalgalar biçimini al›r. Asl›na bak›lacak olursa ›s› gücünün
iflleyifliyle ba¤lant›l› olan güneflin manyetik yak›nl›k kuran
güçlerinden ikisi vard›r. ‹lk günefl gücü so¤uk ›s› gücünü yer-
kürenin kabu¤undan atmosfere çeker. Bu günefl gücü ›s› gü-
cünü canland›r›p, ona hayat vermez. Is› gücü ancak atmosfer-
de canland›r›c› güçle temasa geçer.

78
Atmosfer

Is› gücünü yerkürenin bedeninden çeken güneflin man-


yetik gücü, ›s› gücünü ona hareket ve hayat kazand›racak
bir faaliyete geçirmekten acizdir. Bunu gücün yerkürenin
bedenini so¤uk bir durumda terk etmesinden anlayabiliriz.
E¤er güneflin bu özgül manyetik gücü ›s› gücünü faaliyete
dönüfltürmeyi baflarabiliyor olsayd›, bunu güç yerkürenin
bedenini terk etmeden önce yapard› ve yerkürenin bedeni
›s› gücüyle dolu oldu¤undan, bir koflula yol açard›: Yani
yerkürenin yüzeyi kor gibi k›zg›n olurdu ve böylece üze-
rinde hiçbir canl› yaflayamazd›. Yerkürenin yüzeyi kor gibi
k›zg›n olmad›¤›ndan ve ›s› gücüyle dolu oldu¤undan, ki bu
›s› gücü sürekli olarak güneflin bir yak›n gücü taraf›ndan
çekilmektedir, bu yak›nl›k kuran gücün atmosferde hayat-
la birleflmesini sa¤layan güçten farkl› oldu¤u aç›kça kan›t-
lanmaktad›r.
Atmosferin düzenlenen bir güç tutma kapasitesi oldu-
¤unu, atmosferin her atmosferimsi parçac›¤›n›n (bu ister öz
olsun ister analiz edilebilir parçalar) ancak mevcut durum-
daki kadar gücü tutup as›l› halde tafl›yabilece¤ini daha ön-
cesinde belirtmifltim. fiimdi biraz daha ileri gidece¤im ve
bu düzenlemenin bütün için oldu¤u gibi tekil güçler için de
geçerli oldu¤unu söyleyece¤im. Dolay›s›yla ›s› gücünü yer-
kürenin bedeninden çeken güneflin manyetik gücünün an-
cak mevcut durumdaki kadar güç çekebilece¤i gösteril-
mektedir. Is› gücünün tutma kapasitesi doldu¤unda, man-
yetik güç daha fazlas›n› çekemez çünkü bu gücü koyacak
yer yoktur.
So¤uk kutup bölgelerinde yaln›zca s›cak ve afl›r› s›cak ik-
limlerde görülen bitki fosilleri bulunmufltur. Bu da gösteriyor
ki bitkilerin büyüdü¤ü dönemde flimdi so¤uk olan kutup böl-
gelerimiz o dönemde afl›r› s›cakt›. Burada çok ilginç bir soru
gündeme geliyor. Eski zamanlarda kutup bölgelerimizi afl›r›
s›cak yapan ›s›ya ne olmufltur?

79
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Is›, elementlerde bofllu¤a ihtiyaç duyan bir güçtür ve


uzayda atmosferimizin ötesinde element olmad›¤›ndan, uza-
ya gidip orada kaybolmad›¤› da aç›kt›r.
Sular yerkürenin ince kabu¤una ilk yerleflti¤inde, bede-
ninde güçler için yeterli depo yoktu. Bu nedenle büyük bir
kütle d›flar›da atmosferle kar›flm›flt›. Orada depo düzenleme-
si için bekliyorlard›. Yerkürenin kabu¤u kal›nlaflt›kça, depo
da geniflledi ve onun genifllemesiyle atmosferdeki afl›r› yük
de yavafl yavafl çekildi ve depoland›. Bunun sonucunda at-
mosferdeki ›s› gücünde yerkürenin kabu¤unun kal›nlaflmas›-
na ve so¤umas›na oranla azalma oldu. Bafllang›çta bugünkü
kutup bölgelerimiz çok s›cakt› ve yerkürenin kabu¤u kal›n-
laflt›kça, s›cakl›klar› da gittikçe azald› ve en sonunda bugün-
kü durumuna geldi.
Uzay, biz ne kadar tersini istesek de bir boflluktan ibaret-
tir. Is› gücü bofllu¤a ne girebilir ne de içinden geçebilir. Uzay,
›s› gücünün herhangi bir yönde geçiflinin önünde tam bir en-
gel oluflturur. Uzay bir hiçliktir ve ›s› gücü hiçli¤e giremez.
Güçler bir flekilde elementlerin iflleyiflini tekrarlarlar, yani do-
¤an›n kendilerine verdi¤i bir görevi yerine getirdikten sonra
yorulur ve tükenirler.
Kendilerine do¤an›n tevdi etti¤i bir görevi yerine getir-
dikten sonra tükenen elementler yeniden do¤mak üzere
ana kuca¤› olan yerküreye geri döner ve orada yeniden do-
¤ar ve canlan›rlar. Yapraklar a¤açtan düfler, çimler büyür
ve kururlar ve böylece do¤an›n laboratuvar›na geri döner-
ler. Burada ayr›fl›rlar ve geldikleri topra¤a geri dönerler ve
burada ileriki bir tarihte yeniden yeni bir bitki haline geti-
rilmeyi beklerler. Güçler tükendiklerinde, büyük merkezi
m›knat›s taraf›ndan sürtünme çizgisine çekilirler. Orada
yeniden canland›r›l›r ve depoya, yani yerkürenin so¤uk
sert kabu¤una yollan›rlar.
Tükenmifl ›s› gücü böylece yeniden canland›r›l›r ve depo-
ya yollan›r. Orada do¤a taraf›ndan yeni bir görev için ça¤r›-
lana kadar so¤uk cans›z bir durumda bekler.

80
Atmosfer

Günefl güçleri ›s› gücünün hacimlerini yerkürenin bede-


ninden yeniden canland›r›lm›fl bir koflulda çekerken, yerkü-
renin büyük merkezi m›knat›s› de yeniden canland›rma için
eflit hacimde tükenmifl gücü geri çekmekte ve böylece daire-
sel ya da küresel bir hareket oluflturarak hayat› ve hareketi
yöneten büyük yasay› takip etmektedir. Buraya kadar yerkü-
renin so¤uk sert kabu¤unun onun yeniden canland›r›lm›fl
güçlerinin deposu oldu¤unu bol bol vurgulad›m. fiimdi ise
flu gerçekleri vurgulamak istiyorum:
Yerkürenin kabu¤u kal›nlaflt›kça, yerkürenin çevresindeki
s›cakl›klar düflmüfltür.
Bu düflüfl yerkürenin kabu¤unun kal›nlaflmas›na oranla
bir düflüfltür.
Is› gücü yorulup tükendi¤inde, günefl güçleri onun üze-
rindeki denetimini kaybeder.
Denetleyici bir manyetik güç afl›r› ›s›t›lm›fl bir bedende de-
polanamaz. Beden so¤uk olmal›d›r.
Hiçbir güç so¤uk bir alanda yeniden canland›r›lamaz.
Çeflitli olgular yerkürenin bedeninde depolanan yedek
güçlerin atmosferde as›l› tutulan güç hacminden çok daha
fazla oldu¤unu göstermektedir. Yerkürenin bedenindeki bu
art› sayesinde bir tarafs›z bölge ortaya ç›km›flt›. Bu tarafs›z
bölge flu anda yerkürenin daha fazla kat›laflmas›na ve so¤u-
mas›na engel olmas› bak›m›ndan kilit bir yere sahiptir. Bu ta-
rafs›z bölgenin olufltu¤u andan itibaren yerkürenin atmosfe-
rinin s›cakl›klar› nihai olarak belirlendi.
Bugün kutup bölgelerinin atmosferinde tafl›nan ›s› gücü
hacmiyle tropikal kuflaktaki ›s› gücü hacmi ayn› derecede bü-
yüktür.
Is› gücü yerkürenin bedeninden atmosfere ulafl›r ulafl-
maz, bir do¤a yasas› gere¤i, atmosferde de¤ifl tokufl yoluyla
eflitlemeye giriflir, yani atmosferin her parçac›¤› eflit bir güç
hacmine sahiptir. Bizim radyasyon diye bildi¤imiz fley belli
bir alan (oda ya da aç›k alan) boyunca ›s› gücünün de¤ifl to-

81
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

kufl edilmesinden ve eflitlenmesinden baflka bir fley de¤ildir.


Güç yeniden tükendi¤inde, merkezi m›knat›s taraf›ndan
olaya el koyulur.
Atmosferdeyken, günefl güçleri yerküre güçlerini (›s› gücü
de dahil) gün sonlanana ve günefl ufukta kaybolana kadar
as›l› halde tutar. Bu andan itibaren günefl güçleri atmosferde-
ki güçler karfl›s›nda hiçbir güce sahip de¤ildir. Sonra, büyük
merkezi m›knat›s çal›flmas›na bafllar. Tüm tükenmifl güçleri
ve ayr›ca çok zay›flam›fl durumda olan güçleri sürtünme çiz-
gisine geri çeker. H›z giderek yavafllar ve o yavafllad›kça güç-
ler daha pasif hale gelir. Böylece gecelerin gündüzlerden da-
ha so¤uk olmas› olgusunu aç›klayabiliriz. Bir di¤er olgu da
s›cakl›¤›n yerkürenin yüzeyinin farkl› k›s›mlar›nda farkl›
farkl› olmas›d›r: S›cak, ›l›man, so¤uk gibi. Bunun nedenleri
flöyle aç›klanabilir:
Birincisi, günefl ›fl›nlar›n›n yerkürenin güç çizgilerini kes-
me aç›s›.
‹kincisi, y›l›n her gününde günefl ›fl›nlar›n›n bu güç çizgi-
lerini kesme süresinin uzunlu¤u.
Buradan hareketle, hem zaman›n hem de aç›lar›n iflin içi-
ne dahil oldu¤unu görebiliriz; fakat burada bir do¤a yasas›
takip edilmektedir: Günefl güçlerinin yerkürenin güçlerinin
çizgilerine vurma aç›s› ne kadar dik olursa, günefl güçlerinin
gücü de o kadar büyük olur. Dolay›s›yla bu aç›larda azami ›s›
söz konusudur, yani: Tropikal bölge.
Günefl ›fl›nlar›n›n günefl güçlerinin etkisini azaltacak flekil-
de geniflledi¤i aç›larda daha hafif bir s›cakl›k vard›r, yani: Il›-
man bölgeler.
Günefl ›fl›nlar›n›n yerkürenin yüzeyine en genifl aç›yla
vurdu¤u yerlerdeyse, azami so¤ukluk vard›r, yani: Kutup
bölgeleri. Sayfa 83’teki resim bununla ilgili bir aç›klama-
d›r:

82
Atmosfer

AÇILAR
1-Kutup 2-Il›man 3-Tropkal 4-Il›man 5-Kutup 6-En genifl aç›lar
7-Genifl aç›lar 8-Düz aç›lar 9-Genifl aç›lar 10-En genifl aç›lar

fiimdi de ›s› gücünün elementlerde bofllu¤a ihtiyaç duy-


du¤una, elementler olmadan ›s› gücünün var olamayaca¤›na
dair kan›t ifllevi görecek olan baz› bilindik olgulardan bahse-
dece¤im.
Sözgelimi bir demir parças›n›n ›s›s›n› art›rd›¤›m›zda, de-
mir geniflleyecektir; ek ya da eklenmifl güç hacmi demiri ge-
niflleterek demirde kendisine yer açacakt›r. Sonra, demiri so-
¤utarak eklenmifl ›s›y› geri çekti¤imizde, demir eski boyutu-
na geri dönecektir. Bu, geniflleme ve daralma diye adland›r›-
lan bilindik bir olgudur.
Geceleri günefl ›fl›nlar› yerkürenin karfl› taraf›na düflerken,
yeniden demiri afl›r› ›s›tabilir ve geniflletebiliriz. Bu ›s›y› yer-
kürenin di¤er taraf›nda olan güneflten mi al›r›z? Kesinlikle
hay›r. Bu ›s›, at›l ve so¤uk bir halde bekledi¤i atmosferden çe-
kip al›n›r, ki zaten öncesinde de yerkürenin bedeninden çe-
kilmifltir ama tükenmifl bir güç de¤ildir.
Is›n›n kayna¤›na yaklaflt›kça s›cakl›¤›n artmas› herkesçe
bilinen bir olgudur. Örne¤in büyük bir odan›n bir ucunda s›-
cak bir f›r›n varsa, odan›n di¤er ucunda oca¤›n yak›nlar›nda
oldu¤undan çok daha düflük bir s›cakl›k oldu¤unu görürüz.

83
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Odan›n merkezinde s›cakl›k odan›n iki ucu aras›nda orta bir


derecededir. Bu nedenle biliminsanlar›m›z›n iddia etti¤i gibi,
e¤er ›s› güneflten geliyorsa, günefle yaklaflt›kça havan›n daha
s›caklaflmas› gerekir. Öyle mi? Bakal›m.
Tropikal bölgelere gidelim çünkü orada güneflin do¤ru-
dan bafl›m›z›n üzerinde oldu¤unu görürüz. Okyanus k›y›la-
r›ndan, deniz seviyesinden bafllayaca¤›z. S›cakl›¤› ölçüyoruz
ve 110 fahrenhayt derece oldu¤unu görüyoruz. Bir balon al›-
yoruz ve günefle dik bir çizgide 3 bin metreye ç›k›yoruz. Bu
yükseklikte s›cakl›¤›n donma noktas› olan 32 fahrenhayt de-
receye düfltü¤ünü görürüz. Sonra biraz daha yükselip deniz
seviyesinde 12 bin metreye ç›kal›m, hedefimiz hâlâ dosdo¤ru
günefltir. Art›k günefle deniz seviyesinde oldu¤undan birkaç
kilometre daha yak›n›z. Yeniden s›cakl›¤› ölçüyoruz. S›f›r›n
alt›nda 50 dereceye düflmüfltür. So¤uk dayan›l›r gibi de¤ildir,
oysa biliminsanlar› bize deniz seviyesinden 12 bin metre yük-
seklikte ›s›n›n kayna¤›na çok daha yak›n oldu¤umuzu söylü-
yorlar.
Balon testimizin sonuçlar›n› do¤rulamak için, gelin biraz
da¤c›l›k oynayal›m. Bafllang›ç noktam›z yüksek bir da¤›n
eteklerindeki ›l›k bir vadi olsun. Da¤a t›rman›rken, havan›n
giderek so¤udu¤unu hissederiz. Bu durum deniz seviyesin-
den yükse¤e ç›kt›kça s›cakl›¤›n düfltü¤ünü aç›kça kan›tla-
maktad›r. Yerkürenin yüzeyinden uzaklaflt›¤›m›zda, yerkü-
renin ›s› kayna¤›ndan da uzaklafl›yoruz.
Bir baflka bilinen olgu da deniz seviyesinden yukar› ç›kt›k-
ça, atmosferin yo¤unlu¤unun giderek azal›yor olmas›d›r. Yu-
kar› do¤ru ç›kt›kça yo¤unlaflma artar. Bu olgu, 3 bin metre
yükseklikte inç küp bafl›na deniz seviyesinde oldu¤undan
daha az atmosfer parçac›¤› oldu¤unun bir göstergesidir. G. L.
Tanzer’in “Kozmik Karfl›l›kl›l›k”ta gösterdi¤i gibi, atmosfer
parçac›klar›ndaki bu azalma her zaman düzenli bir oranda
olmaz.

84
Atmosfer

Karfl›m›zda iki gerçeklik vard›r:


Birincisi, deniz seviyesinden yukar› ç›kt›kça, atmosferin
daha yo¤unlaflmas›d›r. Yani özde dolanan santimetreküp
bafl›na atmosfer parçac›¤› daha azd›r. ‹kincisiyse, her at-
mosfer parçac›¤› ›s› gücünün ancak belirli bir miktar›n› tu-
tabilir.
Deniz seviyesinden yukar› do¤ru ç›kt›kça s›cakl›¤›n düfl-
mesinin bir nedeni vard›r. Bunu aritmetik hesab› üzerinden
gösterece¤im. Deniz seviyesinde 110 fahrenhayt derece s›cak-
l›k gösteren inç küp bafl›na 10 bin atmosfer parçac›¤› vard›r.
3 bin metre rak›mda inç küp bafl›na yaln›zca 5000 parçac›k
vard›r. Bunlar güç hacminin ancak yar›s›n› tutabilir. Bu ne-
denle s›cakl›k deniz seviyesindekinin yar›s› kadar olmal›d›r.
Gerçekten de öyle oldu¤unu görürüz, zira 3 bin metre yük-
seklikte s›cakl›k 55 fahrenhayt dereceye düfler. Yukar›daki ra-
kamlar yaln›zca bir örne¤e temel oluflturmas› için verilmifltir.
Gerçek rakamlar daha bilimsel eserlerde bulunabilir.
Yerkürenin ›s›s›n›n güneflten gelmedi¤ini, aksine onun
kendi güçlerinden biri oldu¤unu göstermek için daha fazla
kan›ta ne hacet?
fiimdi, tamamen farkl› nitelikte bir örne¤i ele alaca¤›m:
Termoelektrik pirometrenin iflleyifli.

ISI OLAYLARI. Belirli bir noktada toplanm›fl ve birikmifl


yeterli miktarda ›s› gücü termokimyasal tepkimelere –analiz-
lere– yol açabilir.
Termokimyasal analiz önceki bir termokimyasal sentezin
bozulmas›d›r. Bugün inceleyebiliyor oldu¤umuz termokim-
yasal sentez bundan on milyonlarca y›l önce oluflmufl olabi-
lir. Is› gücünün toplan›p birikmesini sa¤laman›n –gerek me-
kanik gerekse de kimyasal aç›dan– çeflitli mekanik yollar› ve
araçlar› vard›r. Fakat birincil gücün elektromanyetik bölü-
münün güçlerinden ço¤unu toplay›p biriktirmek yaln›zca ›s›
dal›n› yal›t›p yo¤unlaflt›rmaktan daha kolayd›r. Hal böyle

85
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

olunca, ›s›n›n da bir parças› oldu¤u (belki ›fl›k gücü de bir di-
¤eridir) bir yak›nl›k kuran güç grubunu biriktirmek genel bir
al›flkanl›k olmufltur.
Bir tür mekanik mekanizma parças› olan dinamo elektro-
manyetik güç üretmez. Dinamo yaln›zca gücü as›l› halde tutul-
du¤u çevredeki atmosferden çeker al›r. Dinamoyu çevreleyen
atmosfer güçlerden tamamen mahrum b›rak›lamaz; de¤ifl to-
kufl ve eflitlenme bunun önüne geçer. Dinamo güç çizgilerini
kesip bunlar› kendi kanallar›na ak›t›rken, çevredeki güçler de
onu takip eder ve atmosferi tükenmifl güçlerin tamam›n›n ye-
rini doldurmak üzere yerkürenin bedeninden gelen sürekli bir
ak›mla tamamen yüklü halde tutar. Is› gücü tüm elementlerde
yak›nl›k kuran bir güce sahiptir, baz›lar› güçlü, baz›lar› zay›f,
baz›lar›ysa hemen hemen (ama çok de¤il) olumsuzdur. Is› gü-
cünün elementlerdeki en yak›n gücü oksijendir. Ne bir ele-
ment ne de bir güç olan, yaln›zca elementlerle güçlerin iflleyi-
flinden kaynaklanan bir olguyu ifade eden sürtünme, ›s› gücü-
nü toplama ve yo¤unlaflt›rma yetisine sahiptir. Yerkürenin yü-
zeyindeki sürtünmeler büyük merkezi m›knat›s›n iflleyiflinin
birer tekrar›d›r. Yeterli sürtünme, tutuflmaya ve kat› bedenle-
rin yanmas›na yol açacak kadar ›s› gücü hacmi biriktirecek ve
toplayacakt›r. Atefl alevleri termokimyasal analizin bir sonucu-
dur. Sürtünmenin sonucunun bir termokimyasal analizi, bir
kat›n›n dönüflüp afl›r› ›s›t›lm›fl gazlar halinde atmosfere kar›fl-
mas›na neden olabilir. Bu olguya genellikle “atefl alevleri” ad›
verilir. Mekanik sürtünme yoluyla bir bilefli¤in analizi baflla-
d›ktan sonra, analizi sürdüren daha fazla sürtünme varl›¤›n›
kat›y› oluflturan bilefli¤in elementlerinin ayr›lmas›n›n yol açt›-
¤› kimyasal sürtünmeye borçludur. Zira bütün termokimyasal
ayr›lmalara kimyasal sürtünme efllik eder. Bu kimyasal sür-
tünme, tutuflmay› devam ettiren bileflikteki ›s› gücünü sürekli
olarak daha fazla hacimde biriktirir ve toplar.
Termokimyasal analiz, oksijen kullanarak h›zland›r›la-
bilir.

86
Atmosfer

Sürtünme kendi içinde bir atefl alevi bafllatamaz ya da bu-


nu sürdüremez zira t›pk› dinamo gibi o da yaln›zca gücü
toplayan ve biriktiren arac›d›r. Yaln›zca ama yaln›zca güç
alevden sorumludur. Atefl bafllar bafllamaz, onu bafllatan gü-
cün hacmi alevin içinde atmosfere geçer ve orada eflitlemeye
giriflir. Bir ateflin etraf›ndaki atmosferi ›s›tan iflte bu özgül
eflitleme biçimidir. Atefl tükendikten sonra, gücün eflitlenme-
si, etraf›nda ateflin oldu¤u atmosfer normal hale gelene ka-
dar devam eder ve yay›l›r, zira büyük eflitlenme yasas›na gö-
re, güç tüm satha ve ateflin durdu¤u çevreye eflit bir flekilde
da¤›lana kadar (t›pk› bir f›rt›nadan sonra okyanus sular›n›n
durulmas› gibi) ve yüzey eflitlenene kadar de¤ifl tokufl de-
vam etmelidir.
Yukar›daki ›s› aç›klamas› bir baflka bilindik olguyu daha
aç›klamaktad›r: Atmosfer ak›mlar›n› keserek atefli söndür-
mek, atmosfer ak›mlar›n› azaltarak bir ateflin yo¤unlu¤unu
azaltmak ya da atmosfer ak›mlar›n› art›rarak ateflin yo¤unlu-
¤unu art›rmak. Ateflin yo¤unlu¤undaki de¤iflikliklerin esas
nedeni atmosferi oluflturan elementlerden biri ya da atmosfer
de¤ildir; de¤iflikliklerin tek nedeni gücün hacmidir. Is› gücü-
nü içeri tafl›yan ya da getirenin arac›lardan biri (oksijen) ol-
mas› dikkate al›nd›¤›nda, güç birincildir, atmosferi oluflturan
elementler ise talidir. Daha önce de belirtildi¤i üzere, atmos-
fer muazzam hacimde gücü as›l› halde tutar; her oksijen ato-
mu ya da parçac›¤› kendi ›s› gücü pay›na sahiptir. Bu neden-
le atmosfer ak›mlar›n›n hacmi azal›r ya da artarken, kimyasal
sürtünmeye tafl›nan güç hacmi de ayn› oranda artar ya da
azal›r. Tüm atmosfer ak›mlar›n›n kesilmesiyle, yanmay› sür-
dürmek için gerekli güç tedariki kesilmifltir ve dolay›s›yla
atefl daha fazla devam edemez.
Is›n›n bir yerküre gücü oldu¤unu söyledim ve bu sözün
ard›ndan gücün nas›l iflledi¤ine dair çeflitli bilinen olgular›
aktard›m. fiimdi ›s›n›n bir güç, ayn› zamanda bir yerküre gü-
cü oldu¤unu gösterece¤im ve inand›r›c› bir flekilde kan›tlaya-

87
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

ca¤›m. Bu amaçla termoelektrik pirometre diye bilinen araç-


tan yararlanaca¤›m.
Termoelektrik pirometre, s›cakl›klar›, özellikle de yüksek
s›cakl›klar› ölçmek için yap›lm›flt›r. Kiflisel deneyimlerimden
ve yapt›¤›m testlere dayanarak, yaklafl›k 2000 fahrenhayt de-
receye kadar kesin ölçümler yap›labilece¤ini söyleyebilirim.
Bu noktan›n ötesine geçildi¤inde, pirometrenin s›cakl›k gös-
tergesini oluflturan metaldeki kritik noktadan ötürü kesin öl-

Termoelektrik pirometre

88
Atmosfer

çüm yap›lamaz. Ama 2000 fahrenhayt derecenin ötesinde


tahmini bir ölçüm yap›labilir ama yaln›zca tahmini.
Asl›nda termoelektrik pirometrenin ›s›y› kaydetme duru-
mu prizman›nkinden daha fazla de¤ildir. Pirometre ›s› ak›-
m›n› de¤il, manyetik ak›m hacmini ölçer ve kaydeder. Piro-
metreyi etkileyen ›s› ve manyetik güçler birincil gücün elek-
tromanyetik bölümünün dallar›d›r ve kas›tl› olarak birbirle-
rinden yal›t›ld›klar› dönemler hariç, her zaman iliflki içinde-
dirler ama her zaman kesin bir oran söz konusudur. Bu kural
asla de¤iflmez. Mesela manyetik gücün hacmini x= 100
fahrenhayt derece ›s› diye sabitlersek, 2x= 200 fahrenhayt de-
rece ›s›, 3x= 300 fahrenhayt derece ›s› diye devam edecektir.
Ben termoelektrik pirometreyi genellikle s›cak suyla ayar-
lar›m. Suyu s›radan bir termometrede 100 fahrenhayt derece-
ye kadar ›s›t›n. Sonra s›cakl›k göstergesini suya dald›r›n ve
100 fahrenhayt dereceye getirin. Sonra kontrol amac›yla suyu
200 fahrenhayt dereceye ç›kart›n ve do¤ru ölçüm yap›p yap-
mad›¤›n› anlamak için termoelektri¤i test edin.
‹lim dünyas› d›fl›nda çok az insan termoelektrik piromet-
renin yap›s›n› ve iflleyiflini bilir. Bu nedenle f›r›ndaki s›cak bir
çelik parças›yla birlikte bir termoelektrik pirometre çizdim.
Bu resmin yan›nda bir aç›klama da sunuyorum ki eminim
okuyan herkes taraf›ndan anlafl›lacakt›r. (bkz. sayfa 88.)
D, f›r›n. S, s›cak çelik. F, bir çift izoleli tel. E, s›cakl›k gös-
tergesi denilen, platin-rodyum platin ya da iridyumlu platin
gibi atefle dayan›kl› bir metalden yap›lm›fl olan sökülebilir
mafsal. E.E., bu mafsal›n oca¤›n d›fl›ndaki kurflun telle ba¤-
lant›s›. G.G., kurflun telin di¤er ucuyla pirometrenin ba¤lan-
t›s›.
Dolay›s›yla s›cakl›¤› ölçülen s›cak çelik S’yi içeren ocak
D’den pirometre P’ye bir çift s›radan izoleli tel (›fl›kland›rma
amac›yla kullan›lanlar›n ayn›s›) vard›r. Bu teller oca¤›n d›-
fl›nda E.E’de yine iki telden oluflan ama atefle dayan›kl› me-
talden yap›lm›fl ba¤lant› noktas›na ba¤l›d›r. Ba¤lant› nokta-

89
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

s›n›n di¤er ucuysa s›cak çelik S’ye yaslanm›flt›r. Uzunlu¤u 30


metreden 1600 metreye kadar de¤iflebilen kurflun telin di¤er
ucunda G.G.’deki pirometreyle bir ba¤lant› kurulmaktad›r.
Cihazda ak›m bir bobine aktar›l›r, oradan ibreye ya da indi-
katöre aktar›l›r ve o da ak›mdaki de¤iflikli¤e göre ileri geri
oynar. ‹brenin ucu derecelere ayr›lm›fl bir kadran›n üzerin-
dedir. Böylece ibrenin hareketi ak›m›n derecesine iflaret
eder, o da s›cakl›k derecesinin, yani ocaktaki çeli¤in bede-
nindeki ›s› gücü hacminin ne oldu¤unu verir. Bu döküm
tüm durumlar› ve koflullar› göstermektedir. ‹breyi ya da in-
dikatörü oynatabilen her elektrik ak›m›n›n (hangi yöne olur-
sa olsun, ister ileri ister geri) f›r›ndaki çelikten gelmesi gerek-
ti¤i görülecektir, zira pirometrenin ba¤lant›l› oldu¤u baflka
hiçbir fley yoktur.
Cihaz›n bir dökümünü ve iflleyifl tarz›n› sundu¤uma göre,
flimdi deneye geçebiliriz.
Külçe sözgelimi 70 fahrenhayt derece atmosfer s›cakl›¤›nda
oca¤a yerlefltiriliyor. ‹bre 70 fahrenhayt dereceyi gösterecektir.
Sonraki ad›ma teknik dilde “f›r›n› yak” denir, yani ›s›y› art›r.
Külçe ›s›y› emmeye bafllay›nca, elektrik ak›m›n› ba¤lant› nok-
talar›na aktar›r; bunlar da kurflun teller arac›l›¤›yla pirometre-
ye aktar›rlar. Sonra güç bobinlerden geçer ve ibreyi 70
fahrenhayt dereceden 600 fahrenhayt dereceye (alette A diye
gösterilir) ç›kart›r. Böylece külçede s›cakl›¤›n› 600 fahrenhayt
dereceye ç›kartan bir ›s› birikimi oldu¤unu gösterir.
fiimdi daha fazla ak›ma izin verin ve böylece ›s›n›n yo¤un-
lu¤unu art›r›n. Külçe daha fazla ›s› gücünü içine çeker ve ib-
re 600 fahrenhayt dereceden alette B ile iflaretlenen 1200
fahrenhayt derece noktas›na ilerleyerek art›fl› gösterecektir.
Sonra birinciyle ikinciye denk olan baflka ak›mlara izin verin.
‹bre 1800 fahrenhayt dereceye gelene kadar ilerler ve orada
aletin üzerinde C ile gösterilen noktada durur. fiimdi külçede
1800 birimlik manyetik güç vard›r ki bu bize ›s› gücünün de
1800 fahrenhayt derece oldu¤unu söyler.

90
Atmosfer

“Atefli çekerek”, yani tüm ak›mlar› kesmekle, bir tepkime


gerçekleflir, ibrenin geri gitti¤i görülür ve bu demektir ki güç-
ler külçeyi terk etmektedir. ‹brenin ilerleyifl oran›n› belirleyen
fley, güçlerin külçenin bedenini ne kadar h›zl› terk etti¤i ve
çevredeki atmosferle ve tözlerle al›flveriflidir. Bu de¤ifl tokufl
ve eflitlenme biçimi genelde so¤uma diye adland›r›l›r.
Pirometre her zaman s›cakl›¤›n normal oldu¤u bir yere ve
s›cakl›¤› ölçülen maddeden olabildi¤ince uza¤a koyulmal›-
d›r. Böylece f›r›ndan gelen hiçbir ›fl›n biçiminde ›s›, ölçülen
maddenin s›cakl›¤›n›n yanl›fl flekilde kayda geçirilmesine yol
açmayacakt›r. Keza aleti etkileyen fleyin külçeden gelen bir
güç olabilece¤i ve bunun bir ›s› gücü de¤il, bir manyetik güç
oldu¤u da aç›kça gösterilmektedir.
Böylece çelik külçenin s›cakl›¤›n›n yükseltilmesinin geri-
sinde atmosfer ak›mlar›n›n yer ald›¤› gösterilmifl oluyor. Bu
ak›mlar bir manyetik gücün efllik etti¤i ›s› gücü hacimlerini
külçeye tafl›m›fllard›r. Manyetik güç alete aktar›lm›fl ve ibreyi
hareket ettirmifltir; ibrenin hareketleri tüm bu süre zarf›nda
külçede yo¤unlaflan artm›fl güç hacimlerine denk düfler.
Fakat atmosfer ak›mlar›n› oluflturan elementlerin külçe-
nin s›cakl›¤›n› art›ran sorumlu arac›lar oldu¤u savunulabi-
lir. Bu görüfle cevap vermek ve yukar›da söylenenleri kon-
trol etmek için bir baflka test daha yapaca¤›m. Bu sefer ak›-
m›n kullan›lmad›¤› bir elektrikli ocaktan yararlanal›m.
Elektrikli ocak bir hava bofllu¤una olabildi¤ince yak›nd›r.
Çeli¤i eriten araç elektrik ak›m› diye bilinen fley olacakt›r, ki
bu, birincil gücün elektromanyetik bölümünün ana dallar›-
n› içermektedir. Bu örnekte ›s› gücü atmosfer ak›mlar›n›n
yard›m› olmadan çelikte birikir ve toplan›r. Çelikte güçler
biriktikçe, s›cakl›k artmaya devam eder ve sonra metal erir.
Bir termokimyasal analiz bafllam›flt›r. Erime ilk ad›md›r. Bu
durum, ilk deneyde çelik külçesinin s›cakl›¤›n› 1800
fahrenhayt dereceye ç›kartan fleyin yaln›zca ama yaln›zca ›s›
gücü oldu¤unu göstermektedir.

91
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Is› üzerine bu k›sm› sonland›rmadan önce, sürtünme hak-


k›nda birkaç söz daha söylemek istiyorum.
Sürtünme bir güç de¤ildir. Sürtünme, do¤an›n güçlerin bi-
rikiminde ve toplanmas›nda kulland›¤› arac›d›r. Örne¤in:
‹ki parça odun al›p, sert bir flekilde birbirine sürtün. K›sa
sürede odun tutuflur ve alev al›r. Atefl odunlar› tutan elden
ç›kmaz, keza gerekli güç hacminin odunlarda oldu¤u da söy-
lenemez çünkü aksi takdirde odunlar›n sürtme olmadan da
tutuflmas› gerekirdi.
Sürtünme ›s› gücünün en büyük yak›n gücüdür. Bu ne-
denle sürtünmenin oldu¤u her yerde ›s› birikip toplanacakt›r.
Odunlar›n birbirine h›zl› bir flekilde de¤dirilmesiyle, sürtün-
me tutuflmay› bafllatmaya yeten noktada yeterli hacimde ›s›
gücü toplanana kadar devam eder. Eller ve odun parçalar› di-
namo gibidir, yani yaln›zca gücü toplay›p yo¤unlaflt›rmaya
yarayan araçlard›r.

92
Dördüncü Bölüm

Ifl›nlar

nceki iki bölümde ›fl›nlar konusunu zaten oldukça ayr›n-


Ö t›l› bir flekilde ele alm›fl bulunuyorum. Fakat ›fl›nlarla
ba¤lant›l› baflka noktalar da vard›r.
Evren elementlerden ve güçlerden oluflmufltur.
Elementlerin ço¤unu gözle görebiliriz.
Ama güçlerin hiçbirini göremeyiz.
Elementler güçler için, güçler de elementler için vazgeçil-
mezdir. Elementlerin tüm hareketleri güçler arac›l›¤›yla ger-
çeklefltirilir.
E¤er hiç element olmasayd›, o zaman ancak üstün güç var
olabilirdi.
Güçler olmasayd› elementler ölü ve hareketsiz olurdu.
Tüm yerküre elementleri ›fl›n yayarlar.
Oysa güçler ›fl›n yaymaz.
Baz› elementler yaln›zca yüksek s›cakl›klarda görünen
›fl›nlar yayarken, baz›lar› düflük s›cakl›kta ›fl›n yayarlar. Baz›
durumlarda s›cakl›kla ›fl›nlar aras›nda hiçbir iliflki yoktur.
Güneflten ç›kan tüm güçler ve birincil gücün elektroman-
yetik bölümünden gelen tüm güçler ›fl›nlarda tafl›n›r ve akta-
r›l›r. Tüm ›fl›nlar güç tafl›rlar; ›fl›nlar güç de¤il, yaln›zca güç-
lerin tafl›y›c›s›d›r. Bunu su testisine benzetebiliriz. Testi su
de¤ildir, yaln›zca suyu tafl›yan fleydir.
Afl›r› ›s›t›lm›fl bedenler ›fl›n yayarlar. Afl›r› ›s›t›lm›fl bir be-
den k›z›ld›r ama beden k›z›l kal›rken, beyaz ya da saman ren-

93
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

giymifl gibi görünebilir. Bunun nedeni çevresindeki parlak


›fl›nlard›r. Renkli görünür bir ›fl›n o kadar yo¤unlaflabilir ki
görünmez hale gelebilir.
Çeflitli renkte ›fl›nlar (parlak görünen ›fl›nlar) bunlar› ç›ka-
ran bedenin rengindeki de¤iflikliklerin bir sonucu de¤ildir,
çünkü bu ›fl›nlar bedenden ayr›ld›klar›nda koyu görünmez
ana ›fl›nlard›r. Çeflitli renkte olmalar›n›n nedeni uzmanlaflm›fl
atmosferimizin her ayr› ›fl›n› ana ›fl›ndan bölüp ay›rmas›d›r.
Bir ›fl›n filtrelendi¤inde, belli bir gücün tafl›y›c›s› olur. Atefl gi-
bi bir f›r›na bakt›¤›m›zda, ›fl›nlar› yayan gerçek bedeni asla
göremeyiz. Tek gördü¤ümüz fley parlak görünür ›fl›nlar›n
oluflturdu¤u haledir ve onu da ancak ana ›fl›nlardan kopart›l-
d›ktan sonra ve atmosferde da¤›lmadan önce görürüz. Bede-
nin kendisini görmek için parlak ›fl›nlar örtülü olmal› ve hale
saf d›fl› edilmelidir.

Renklerin Göründü¤ü Bir Ana Ifl›n›n Birinci ve ‹kinci Bölümleri

94
Ifl›nlar

‹nsan gözü parlak ›fl›nlar› oldu¤u gibi koyu ›fl›nlar› da


ay›rt edebilseydi tüm nefes alan hayvanlar bir halenin içinde
yafl›yor gibi görünürlerdi.
Koyu görünmez ana ›fl›n önce piramit fleklinde zikzakl› bir
dalga biçimine bürünür (A, sayfa 95). Bu zikzaklar tayf›n
renklerindedir. Ben bunun parlak ›fl›nlarla koyu ›fl›nlar ara-
s›ndaki bölünme oldu¤una inan›yorum. Bu zikzaklardan ni-
hai filtreleme düz çizgiler halinde (B, sayfa 95), tüm renkler-
de olur ve bunlar çeflitlenince, dalga da azal›r ve en sonunda
tümüyle kaybolur; renkli ›fl›nlar piramitten yaln›zca k›sa bir
mesafede takip edilebilir, sonra bunlar atmosferde gözden
kaybolurlar.

Bir Ampül Kesiti

95
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Ana ›fl›n›n bir zikzakl› piramit biçimine büründü¤ünü be-


lirtmifl olsam da bu piramit biçiminin ana ›fl›n bedeni terk
eder etmez mi yoksa belli bir mesafe kat ettikten sonra m›
bafllad›¤›n› söylemek kesinlikle olanaks›zd›r çünkü hiçbir
ana ›fl›n kayna¤›n› terk ederken görüntülenemez. Parlak ›fl›n-
lar koyu ›fl›nlardan ayr›lmaya bafllayana kadar hiçbir ›fl›n gö-
rülemez. Ana ›fl›n›n zikzakl› piramidi göstermeden önce bafl-
ka bir biçime bürünebilmesi gayet mümkündür.
Önceki iddiama (“›fl›nlar› yayan bedeni asla göremeyiz”)
örnek göstermek ad›na akkor elektrik lambas›n› seçtim. Ifl›¤›
yayan ince telin kal›nl›¤› bir saç teli kadard›r. Fazla büyük ol-
mayan bir ampulün içindeki ince telin etraf›ndaki parlak ›fl›n-
lar›n oluflturdu¤u halenin çap›n› dikkatlice ölçtü¤ümüzde,
1/8 inç çap›nda oldu¤u ortaya ç›km›flt›r, yani ›fl›nlar› yayan
bedenin çap›n›n birkaç yüz kat›d›r. Ifl›nlar› görürüz ama esas
teli göremeyiz.
Akkor elektrik lambas›nda alev yoktur; yaln›zca ›fl›nlar
vard›r. Alevlerin oksijenle beslenmesi gerekir; ampul oksijen-
siz bir boflluktur, bu nedenle gerçek alevler için gerekli ta-
mamlay›c› yoktur.
Ifl›nlarla ba¤lant›l› birçok ilginç olgu vard›r; bunlardan bi-
ri farkl› bedenlerin ayn› renkli ›fl›nlar› birbirinden çok farkl›
s›cakl›klarda yaymalar›d›r.
Bir sigaran›n yanan ucu 600 fahrenhayt derecede kiraz
rengi bir ›fl›n yayar. Çelik ayn› ›fl›n› 1200 fahrenhayt derecede
yayar. Karbon filamanl› bir akkor lamba saman rengi ›fl›n ya-
rar; bu ampulü ç›kar›n ve yerine tungsten filamanl› bir lamba
koyun beyaz ›fl›n yayacakt›r.
Donya¤› kandilinin alevi saman rengi bir ›fl›n yayar. Para-
finli mumun alevi ise beyaz bir ›fl›n yayar.
Ateflböcekleri ile y›ld›zböcekleri beyaz ›fl›n yayarlar. Bu
böceklerin s›cakl›klar› 100 fahrenhayt derecenin alt›ndad›r.
Fakat çelikten ayn› renkli ›fl›n› almak için 1800 fahrenhayt de-
rece ila 2000 fahrenhayt derece aras›nda bir s›cakl›k gerekir.

96
Ifl›nlar

Yak›ld›¤›nda saf beyaz ›fl›n yayan belli elementlerden bir


gaz oluflturabilirim ama alevin s›cakl›¤› 100 fahrenhayt dere-
cenin alt›nda olmal›d›r (atmosfer s›cakl›¤›). Alev parmaklar›n
ve ellerin aras›ndan geçer ama ›s› hissedilmez. Alev bir ku-
mafl parças›n›n içinden geçer ama kumafl›n s›cakl›¤›n› art›r-
maz. Çelikten ayn› renkli ›fl›n› elde etmek için 200 fahrenhayt
derece s›cakl›k gerekir. Bileflime baflka bir element daha ekle-
di¤imizde, alev hemen 3000-3200 fahrenhayt dereceye f›rlar.
Deneylerimi destekleyecek daha yüzlerce örnek verebilirim
fakat yukar›daki örneklerin yeterli oldu¤u düflüncesiyle böy-
le bir fley yapmay› gereksiz buluyorum. Genellikle zor bilim-
leri derinlemesine incelemeyen meslek d›fl›ndan kifliler için
örneklerin en basitleri seçilmifltir.
S›cakl›¤›n her durumda ›fl›n›n rengini belirlemedi¤i aç›k-
ça gösterilmifltir. Daha önce de gösterdi¤im gibi, genellikle
yaln›zca afl›r› ›s›t›lm›fl bir bedenden ç›kt›¤› düflünülen beyaz
bir ›fl›n, atmosfer s›cakl›¤›ndaki so¤uk bedenlerden de gel-
mektedir. Bir ›fl›n›n rengini belirleyen esas etken, ›fl›n›n tü-
rüm etti¤i bedenin kimyasal bileflimidir ve farkl›l›k büyük
oranda ›fl›n› yayan maddenin sahip oldu¤u radyoaktivite
derecesidir.
Daha önce de belirtti¤im gibi, tüm bedenler az çok radyo-
aktiftir ama hemen hepsinde derece o kadar düflüktür ki gö-
rülmesi ve ölçülmesi olanaks›zd›r. Bu genel radyoaktivitenin
nedeni birincil gücün elektromanyetik bölümünün tüm töz-
lere yay›lmas›d›r ve bir güç hiçbir zaman dura¤an olmad›¤›n-
dan, aksine her zaman hareket etti¤inden ve ›fl›nlar güçleri
hareket ettiren arac›lar olduklar›ndan, tüm tözlerin neden
radyoaktif oldu¤u aç›kça görülebilir.
Hatal› bir flekilde günefl ›s›s› ad› verilen fleyin, günefl ›fl›n-
lar›n›n atmosferde yerküre güçleriyle buluflma aç›s› taraf›n-
dan belirlendi¤ini daha öncesinde belirtmifltim. fiimdi buna
bir örnek vermek istiyorum:

97
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Aç›lar ve güçler

A1 ve A2 aç›lar› günefl güçlerinin güneflten en genifl aç›yla


ama güç çizgilerinin dik aç›lar›yla yerkürenin güç çizgilerini
kesiflini gösteriyor. B1 ve B2 aç›lar› genifltir, ama A1 ve A2 aç›-
lar› kadar de¤il. Günefl güçleri yerkürenin güç çizgilerini ge-
nifl bir aç›yla keser, böylece belli bir ölçüye kadar yerkürenin
çizgileri günefl güçleri taraf›ndan belli bir mesafede takip edi-
lir ve dik aç›larla vurdu¤unda oldu¤undan daha büyük bir
etki yarat›r.
C Aç›s›. Burada günefl güçleri yerkürenin güç çizgilerine
dik olarak vurmaktad›r ve bir uçtan bir uca ilerlemekte ve
böylece azami etki yaratmaktad›r. Burada söylenenlerin kan›-
t›, günefl güçlerinin yerkürenin güç çizgilerini dik aç›yla kes-
ti¤inde çok so¤uk bölgelerden bahsediyor olmam›zd›r; yer-
kürenin çizgileri genifl aç›yla kesildi¤inde, ›l›man bölgeler-
den bahsediyoruz; yerkürenin çizgileri tüm çizgi boyunca ke-
sildi¤indeyse, azami sonuç ortaya ç›kmaktad›r: Tropikal ya
da s›cak bölgeler.
Aç›lara ve etkilere dair bir sonraki örne¤im balistik testin-
den geçirilen iki z›rhl› levha olacak.
Bu iki hedef eflit kuvvette ve direnme gücündedir. Biri si-
lahla genifl aç›dad›r, yerkürenin güç çizgilerini genifl aç›yla
kesen günefl ›fl›nlar›na tekabül etmektedir. Di¤er hedefse sila-
ha düz aç›dad›r, t›pk› s›cak bölgelere vuran günefl güçleri gi-

98
Ifl›nlar

bi. Kullan›lan silah ayn›d›r, mermi ayn›d›r, barut hakk› ayn›-


d›r. Silahla hedef aras›ndaki aç› hariç tüm koflullar ayn›d›r.

‹ki Çelik Hedef

fiekil 1. Genifl aç›. Mermi hedefe ulaflt›¤›nda mermi hede-


fin yüzeyini biraz yarar (a), sonra te¤et bir flekilde geçer. He-
defi delip geçmez.
fiekil 2. Dik aç›lar. Mermi do¤rudan hedefi deler geçer.

Bu iki at›fl›n sonuçlar›n›n farkl› olmas›n›n nedeni yaln›zca


aç› farkl›l›¤›d›r; ayn›s› yerküre güçlerine çarpan günefl güçleri
için de geçerlidir. Güç ve kuvvet dünyan›n her taraf›nda ayn›-
d›r; sonuç farkl›l›¤› –›s› de¤ifliklikleri– tümüyle günefl güçleri-
nin yerkürenin güç çizgilerini kesme aç›s›ndaki farkl›l›ktan
kaynaklan›r. S›cakl›k farkl›l›klar›n› ifade eden dört mevsim ise
yerkürenin kutuplar›ndaki sal›n›mlardan kaynaklan›r. Bu sal›-
n›mlar günefl ›fl›nlar›n›n aç›s›n› de¤ifltirmektedir.
Ifl›nlar ve güçleri bir mercek yoluyla toplan›p yo¤unlaflt›-
r›labilir ve etkileri büyütülebilir. S›radan bir mercek her iki
taraf› da d›flbükeyli saydam bir cam parças›d›r. Yüzeyine ya
da üst yüzeyine düflen tüm ›fl›nlar› toplama ve sonra bunlar›
alt yüzeyin ötesinde bir noktada yo¤unlaflt›rma ya da odak-
lama özelli¤ine sahiptir. Odak noktas›n›n mercekten uzakl›-
¤›n› belirleyen cam›n d›flbükeyli¤idir.

99
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

fiimdi odaklanm›fl ›fl›nlar ve ›s› gücüyle ilgili bir deneyi


anlataca¤›m.

Ifl›nlar› toplayan ve bir noktaya odaklayan mercek.

Kaynak 100 mum gücündeki bir elektrik lambas› olacak.


Ifl›nlar ve güçleri odak noktas›nda bir araya toplan›r ve bir
akkor nokta olufltururlar. Bu parlak nokta, ›fl›k gücünün odak
noktas›nda toplan›p birikmesinden kaynaklan›r. Birikimin
nedeni ›fl›k gücü hacimleriyle bir dizi ›fl›n›n odak noktas›n›n
temsil etti¤i bölgede birbirleriyle buluflmalar› ve kesiflmeleri-
dir. Bunu afl›r› bask›ya maruz kalan bir bacaya benzetebiliriz.
Odak noktas›nda, ›s› gücünü tafl›yan ›fl›nlar t›pk› ›fl›k gü-
cünü tafl›yan ›fl›nlar gibi toplan›r ve birikirler. Bu flekilde top-
lanan ›s› maddeleri yakabilir ve e¤er mercek platini eritecek
kadar büyük ve güçlüyse parlak ›fl›nlar gizlenebilir ve püs-
kürtülebilir ve geriye odaklanacak yaln›zca ›s› ›fl›nlar›n› b›ra-
kabilir. Bu durumda hiçbir akkor nokta olmayacakt›r ama
platin ayn› flekilde eritilecektir.
Cam›n bir flekilde afl›r› ›s›dan sorumlu oldu¤u iddia edile-
bilir. Böyle olmad›¤›n› kan›tlamak için, bir buz parças›ndan
mercek yapaca¤›m ve ayn› sonuçlar› elde edece¤im. Buz eri-

100
Ifl›nlar

medi¤ine göre, demek ki ›s› gücü buzdan geçen ›fl›nlarla ta-


fl›nmaktad›r ve bu kofluldayken so¤uk bir güçtür.
Bu noktada müteveffa John Tyndall’›n yapt›¤› deneyler-
den baz›lar›n› tekrarlamaktan öteye geçemeyece¤im. Bu de-
neyleri birçok kez ben de yapt›m ve her seferinde ›fl›nlar ve
güçler hakk›nda baz› bilgiler edindim.
Cuvier paleontolojinin babas›ysa, Tyndall da -kendi bil-
mese bile- güçler biliminin babas›d›r. Tyndall kendi büyüklü-
¤ünü hiçbir zaman tam olarak anlayamam›flt›r.
Tyndall’›n derslerinden parçalar al›p deneylerini göster-
meden önce, Tyndall’›n eserlerinde çok aç›k bir flekilde göste-
rilen yak›n güçler ve düflman güçler hakk›nda birkaç fley söy-
lemek istiyorum.

YAKIN GÜÇLER. Yak›n güç bir güç, element ya da ele-


mentlerden oluflan bir bileflik olabilir ve birinin di¤eri taraf›n-
dan çekildi¤i yerde -biri di¤erine do¤ru çekildi¤inde- görü-
lür. Manyetik i¤ne bir güç ile element aras›ndaki yak›nl›¤›n
bir örne¤idir.

PÜSKÜRTÜCÜ GÜÇ. Püskürtücü güç bir güç de olabilir


bir element de ve birinin di¤erini itti¤i yerde görünür.

TARAFSIZ GÜÇLER. Tarafs›z güç bir güç de olabilir bir


element de ve birinin di¤eri üzerinde hiçbir etkiye sahip ol-
mad›¤› yerde görülür.

Bir manyetik güç, kendisine çekti¤inde yak›n bir güçtür.


Bir merkezkaç güç püskürtücü bir güçtür, zira kendisin-
den uzaklaflt›r›r ya da iter.
Bedenlerin hareketleri ya yak›n ya da püskürtücü güçler-
le (bazen de her ikisiyle) gerçeklefltirilir.
Güçleri tafl›yan ›fl›nlar›n di¤er ›fl›nlarda ve renklerde ya-
k›n, püskürtücü ve tarafs›z güçleri vard›r. Renklerin ›fl›nlarda

101
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

oldu¤u gibi renklerde de yak›n, püskürtücü ve tarafs›z güçle-


ri vard›r.

JOHN TYNDALL’IN DERS‹NDEN PARÇALAR. “Normal


bir günefl ›fl›n›nda her türden ve renkten ›fl›n vard›r ama tüm
parlak ›fl›nlar› engellemek ve koyu ›fl›nlar›n engelsizce geçmesi-
ni sa¤lamak için ›fl›n demetini filtrelemek; tüm koyu ›fl›nlar› fil-
treleyip yaln›zca parlak ›fl›nlar›n geçmesine izin vermek olanak-
s›zd›r, ama her fleye ra¤men bu yap›labilir. Parlak ›fl›nlara karfl›
fleffaf olmamas›na karfl›n di¤erleri karfl›s›nda tamamen fleffaf
olan maddeler keflfedilmifltir. Di¤er yandan do¤ru maddelerin
seçilmesiyle saf ›s› ›fl›nlar›n› büyük oranda engelleyip,1 saf ›fl›k
›fl›nlar›n›n rahatça geçifline izin vermek mümkündür. Bu ay›rma
›fl›k ›fl›nlar›n› filtrelemek kadar kusursuzca yap›lamaz. Ifl›¤› yara-
tan dalgalar›n hareketlerini hiçbir zaman göremedik, ama etkile-
rine bakarak var olduklar›n› konumlar›n› ve büyüklüklerini söy-
leyebiliyoruz. Fakat uzunluklar› belirlenmifl ve bir inçin
1/30.000’i ile 1/60.000’i aras›nda de¤iflti¤i anlafl›lm›flt›r.
“Fakat ›fl›k ve ›s›y› yaratan ›fl›nlar›n yan› s›ra, günefl çok
çeflitli baflka ›fl›nlar da yayar. Güneflin gönderdi¤i en büyük
ve en güçlü ›fl›nlar bu niteliktedir.2
“Görülür derecede k›z›l olmayan bir kaynaktan ç›kan ›s›
birazdan bahsedilecek türde etkiler yaratacak derecede yo-
¤unlaflt›r›lamaz. Bunu elde etmek için en yüksek akkorluk
düzeyine eriflmifl bir bedenden türüm eden bir ›fl›n kullan-
mak zorunludur.3
1. Bu noktada Tyndall’›n ›fl›n› bir güç olarak gördü¤ünü belirtmeliyim.
Ben ise bu noktaya kadar ›fl›n›n güç de¤il gücün tafl›y›c›s› oldu¤una
dikkat çektim.
2 Günefl ›fl›nlar› ›fl›k ya da ›s› gücü tafl›mazlar. Bunlar›n ikisi de yerküre
gücüdür. Günefl taraf›ndan yollanan en güçlü ›fl›nlar ve güçler günefl
sistemindeki bedenlerin hareketlerini kontrol edenlerdir. Bunlara
manyetik güçler denir.
3 Daha öncesinde gösterdi¤im gibi, bedenler akkor de¤ildir; koyu ana ›fl›n
bu olas›l›¤›n önüne geçer.

102
Ifl›nlar

“Günefl tam da böyle bir bedendir ve bu nedenle koyu ›fl›nla-


r› deneylerimize uygundur. Fakat birazdan yapaca¤›m›z türde
deneyler için bizim güneflimizden az›c›k yeterlidir: Elektrik ›fl›-
¤›ndan bahsediyorum. Elektrik ›fl›¤›n›n sa¤lad›¤› bir avantaj da
vard›r, zira koyu ›fl›nlar günefl ›fl›nlar›n›n toplam ›fl›n›m›n›n genifl
bir oran›n› kucaklar. Bu nedenle elektrik ›fl›¤› yapaca¤›m›z de-
neyler için yaln›zca uygun de¤il, ayn› zamanda en iyisidir.”4

DENEY 1. “Bir elektrik ›fl›¤›n›n kayna¤›ndan odaya güçlü


bir ›fl›n demeti yollanabilir ve bu geçifl s›ras›nda havadaki ta-
necikleri ortaya ç›kar›r; e¤er hiç tanecik yoksa, ›fl›n demeti gö-
rülemez.5
“Ifl›n demetini içbükey bir aynaya yans›tal›m. Aynan›n
üzerinde yans›m›fl ›fl›klardan oluflan bir huni oluflturacakt›r.
Huninin parlak tepesi odak noktas›d›r. Sonra, ›fl›n demetinin
yolu üzerine hiçbir flekilde ›fl›k geçirmeyen bir madde yerlefl-
tirelim. Kullan›lacak madde karbon bisülfat eriyi¤inde çözül-
müfl iyottur. Odak noktas›ndaki ›fl›k, koyu solüsyon kullan›l-
d›¤› anda ortadan kaybolacakt›r. Fakat bu koyu solüsyon ko-
yu ›fl›nlara son derece fleffaft›r ve bu koyu ›fl›nlar›n bir odak
noktas› ›fl›k yok edildikten sonra da varl›¤›n› sürdürür. Bu
›fl›nlar›n ›s›s› elle hissedilebilir.6 Bu ›fl›nlar›n bir termometre-
ye düflmelerine ve böylece varl›klar›n› kan›tlamalar›na izin
verebilirsiniz ya da en iyisi, büyük manyetik bir i¤neyi etki-
leyecek olan bir elektrik ak›m› vermelerini sa¤layabilirsiniz.
4 Güneflin koyu ›fl›nlar›n›n en az›ndan yar›s› yo¤unlu¤undan ötürü
ölçülebilir de¤ildir. Güneflin karanl›k ›fl›nlar›n›n bu k›sm› bir uçtur.
Elektrik lambalar› da koyu ›fl›nlar› bak›m›ndan de¤ifliklikler gösterir ve
ince teli oluflturan elementlere ba¤l›d›rlar.
5 Tyndall’›n burada bahsetti¤i ›fl›n ana ›fl›n de¤ildir, her renkten ama
birbirinden ayr› ayr› ›fl›nlar›n bir koleksiyonudur. Piramit fleklindeki
zikzaktan ç›kt›¤› gösterilen ›fl›nlard›r bunlar (sayfa 100). Koyu ›fl›nlar
atmosferdeki tanecikleri gösteremezler, bunu yaln›zca parlak ›fl›nlar
yapabilir.
6 Ifl›nlar hissedilemez. Hissedilen fley ›fl›nlar›n tafl›d›klar› ›s›d›r.

103
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

“fiimdi koyu ›fl›nlar› engellemek için koyu ›fl›nlar› filtreleye-


biliriz. Bunu flap ve sudan oluflan bir solüsyonla yapabiliriz.
Bu solüsyon tamamen parlak ›fl›nlar›n geçmesine izin verecek-
tir. Odak noktas›na küçük bir parça pamuk barutu yerlefltirin
ve parlak ›fl›nlar›n buna azami güç uygulamas›n› sa¤lay›n; hiç-
bir sonuç alamayaca¤›n›z› görürsünüz. fiap filtresini çekin ve
tüm ›fl›n demetinin filtreleme olmadan pamu¤un üzerine düfl-
mesine izin verin. Pamuk patlay›c› bir par›lt›yla hemen da¤›la-
cakt›r. Bu da gösteriyor ki parlak ›fl›nlar pamu¤u patlatmaya
muktedir de¤ildir, oysa ›fl›n demetindeki tüm ›fl›nlar bir araya
geldi¤inde bunu yapabilirler. Dolay›s›yla koyu ›fl›nlar›n gerçek
arac›lar oldu¤una hükmedebiliriz. Fakat bu yarg› yaln›zca bir
olas›l›¤a iflaret eder, zira sonuca ulaflmak için koyu ›fl›nlarla
›fl›k ›fl›nlar›n›n kar›fl›m›n›n zorunlu oldu¤u savunulabilir.
“fiimdi, ›fl›k geçirmez iyot solüsyonuyla ›fl›k ›fl›nlar›n› fil-
treleyelim ve koyu ›fl›nlar›n pamu¤a odaklanmas›n› sa¤laya-
l›m. Öncekinde oldu¤u gibi patlad›¤›n› görürüz. Dolay›s›yla
pamuk barutundaki atefllemeye neden olan fley yaln›zca ama
yaln›zca koyu ›fl›nlard›r. Ayn› odak noktas›nda, örne¤in bir
platin parças› k›zar›p atefl gibi olacak, çinko eriyecek, k⤛t
hemen alev alacak ve tüm bu süre zarf›nda odak noktas›n›n
etraf›ndaki atmosfer odan›n di¤er herhangi bir noktas›nda ol-
du¤u kadar ›l›k kalacakt›r.”
Afla¤›da s›ralananlara kan›t olarak yukar›da anlat›lan de-
neyden daha iyi bir deney düflünemiyorum:
1) Ana ›fl›nlar vard›r ve bu ana ›fl›nlar çok çeflitli renkli
›fl›nlardan oluflur.
2) Uzmanlaflm›fl atmosferimizde bu ana ›fl›nlar bölünür ve
her ayr› ›fl›n filtrelenir ve di¤erlerinden yal›t›l›r.
3) Ana ›fl›ndan ç›kan iki esas bölüm vard›r: Biri parlak gö-
rülebilir ›fl›nlardan oluflur, di¤eriyse koyu görünmez ultra
›fl›nlardan oluflur.
4) Parlak ›fl›nlar ›fl›k gücü tafl›rlar ve ›s› gücünün bir par-
çac›¤›n› tafl›mazlar.
Ifl›nlar

5) Koyu ›fl›nlardan baz›lar› ›s› gücü ve manyetik güç tafl›r-


lar ama ›fl›k gücü parçac›¤› tafl›mazlar.
6) Baz› renkler parlak ›fl›nlara yak›nd›r ve bu ayn› renkler
koyu ›fl›nlar› püskürtüler.
7) Baz› renkler koyu ›fl›nlara yak›nd›r ve ayn› renkler par-
lak ›fl›nlar› püskürtüler.
8) Yak›n güçler ayn› renklere sahiptirler. Koyu ›fl›nlar ko-
yu renklere yak›nd›r, parlak ›fl›nlar ise aç›k, parlak renklere
yak›nd›r.
Yukar›daki deneyi inceledi¤imizde Tyndall’›n parlak ve
koyu olmak üzere iki tür ›fl›n oldu¤unu ve parlak ›fl›nlar›n
›fl›ktan, koyu ›fl›nlar›n da ›s› ve manyetizmadan sorumlu ol-
du¤unu kan›tlamaya çal›flmaktan baflka bir fley yapmad›¤›
görünecektir.
Tyndall bu hususlar› olabildi¤ince kesin bir flekilde kan›t-
lam›flt›r ama söyleyebileceklerinin yar›s›n› bile söylememifl-
tir: Deneyleri onun dikkat çektiklerinden ve iddia ettiklerin-
den on kat daha fazlas›n› kan›tlamaktad›r.
Kanaatimce Tyndall çeflitli olgular›n gerisinde bizatihi
›fl›nlar›n oldu¤u izlenimini edinmiflti ki dolayl› yollardan bu
do¤ruydu; ama do¤rudan alacak olursak, dolays›z arac›lar
›fl›nlarda tafl›nan güçlerdir. Tyndall ›fl›nlarla tafl›d›klar› güçler
aras›ndaki fark› göstermeyi unutmufltu. Keza neden farkl›
renkte solüsyonlar›n farkl› sonuçlar do¤urdu¤unu aç›klama-
y› da unutmufltu. Yak›n ve püskürtücü güçlere dikkat çekme-
miflti ki bu da bizi ya bunlar› hafife ald›¤› ya da gerçeklerin
fark›nda olmad›¤› sonucuna götürmektedir.
Bu deney, güçlerin iflleyifline ait kimi temel özellikleri gös-
termekte ve kan›tlamaktad›r. Sözgelimi: Renklerde yak›n ve
püskürtücü güçler vard›r zira elektrik lambas›ndan güçler
koyu solüsyona ulaflt›¤›nda, solüsyonun rengi parlak ›fl›nlar›
püskürtüyor ama koyu ›fl›nlar›n geçmesine izin veriyordu ve
›s› odak noktas›nda kalmaya devam etti¤inden, demek ki ko-
yu solüsyon koyu ›fl›nlara ve güçlerine karfl› son derece ya-

105
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

k›nd›r. Bu deney ayn› zamanda hafif solüsyonun ›fl›k ›fl›nlar›-


na yak›n, koyu ›fl›nlaraysa karfl›t oldu¤unu göstermekte ve
kan›tlamaktad›r.
Hafif solüsyonun koyu ›fl›nlar› ve güçlerini püskürtmedi-
¤i, aksine absorbe etti¤i savunulabilir. E¤er böyle olsayd›, ha-
fif solüsyonda s›cakl›¤›n yükselmesine yol açan bir ›s› gücü
birikimi ve yo¤unlaflmas› olurdu. Ben bu deneyi birkaç kez
tekrarlad›m ve hafif solüsyonun s›cakl›¤› biraz olsun yüksel-
medi ve böylece koyu ›fl›nlar›n ve güçlerinin absorbe edilme-
di¤ini, aksine püskürtüldü¤ünü kesin olarak görmüfl oldum.
Tyndall bir elektrik ak›m›n›n neden manyetik i¤nenin yönü-
nü de¤ifltirdi¤ini aç›klamam›flt›.
Koyu solüsyondan geçen iki ayr› ve de¤iflik ›fl›n vard›.
Ifl›nlardan biri “ultra çelik” mavisiydi. Bu ›fl›n manyetik gücü
tafl›yordu. Di¤eriyse ultra k›rm›z› ya da k›rm›z›ya çalan kah-
verengiydi. Bu ›fl›n da ›s› gücünü tafl›yordu. ‹ki ›fl›ndan bah-
setti¤im için, filtreden yaln›zca bu ikisinin geçti¤inin anlafl›l-
mamas› gerekiyor. Tersine, bunlar birçok ›fl›ndan yaln›zca
ikisiydi ama söz konusu olgulara yaln›zca bu iki ›fl›n uymak-
tad›r.
‹yot filtresi hem ›s› ›fl›n›na hem de söz konusu manyetik
›fl›na yak›nd›. Ama ›s› ›fl›n›na manyetik ›fl›na oldu¤undan da-
ha yak›nd›. Fakat i¤nenin yönünü de¤ifltirecek kadar yo¤un-
laflm›fl bir manyetik güç hacmi vard›.
‹¤nenin yönünün de¤iflmesinin nedeni, birincil gücün
elektromanyetik bölümünden gelen tüm güçlerin birleflme,
toplaflma ve yo¤unlaflma e¤ilimine sahip olmas›yd›. Bu ör-
nekte gücün odak noktas›nda toplanmas›, i¤nede toplan-
m›fl olan› çekmesi ve böylece daha büyük bir yo¤unlaflma
sa¤lamas›yd› söz konusu olan. ‹¤nenin yönünün ne kadar
de¤iflti¤i odak noktas›nda toplanan ve biriken gücün hac-
minin büyüklü¤ünü gösterecekti. Tyndall’›n deneyi elek-
tromanyetik bölümünün ana dal› olan elektri¤in üç alt da-
la ayr›labilece¤ini göstermektedir: Ifl›k, ›s› ve manyetizma.

106
Ifl›nlar

Bu üçüne ek olarak, bir düzine civar›nda farkl› ›fl›n› ve bun-


lar›n tekil güçlerini filtreledim ve diyebilirim ki bu bir dü-
zine tüm hikâyenin alfabesindeki ilk harfi bile temsil etmi-
yor.
Bu bölümü bitirirken, Tyndall’› da do¤rulamak ad›na,
kendim küçük bir deney yapaca¤›m. Bu deney bir çocu¤un
bile anlayabilece¤i kadar basit bir do¤a gerçe¤idir.

S‹YAH ve BEYAZ. Afla¤›dakiler yak›nl›k kuran güçlerin


basit örnekleridir:
Yere iki demir parças› koyun, birini beyaz di¤erini de si-
yah bir örtüyle örtün. Demirleri günefl ›fl›nlar›n›n do¤rudan
vuraca¤› bir yere yerlefltirin. Bir saat sonra ikisinin de s›cakl›-
¤›n› ölçün. Siyah örtünün alt›ndaki demirin beyaz örtünün
alt›ndaki demirin s›cakl›¤›ndan daha fazla oldu¤unu göre-
ceksiniz. ‹ki parça demir yerine iki dilim pasta al›n. Siyah ör-
tünün alt›ndaki pasta, beyaz örtünün alt›ndaki pastan›n daha
yar›s› bile erimeden tamamen eriyecektir.
Biri siyah di¤eri beyaz olan iki parça kumafl› bir saat bo-
yunca güneflte as›l› b›rak›n. Bir saatin sonunda siyah örtü be-
yaz örtüden birkaç derece daha s›cak olacakt›r. Bir ev han›m›
›s›n›n güneflten gelmedi¤ine ve renklerde yak›nl›k kuran güç-
ler diye bir fley olmad›¤›na inanmazsa, bir aya¤›na beyaz ço-
rapla beyaz bir ayakkab›, di¤er aya¤›na da siyah bir çorapla
siyah ayakkab› geçirmesini ve sonra gidip güneflin ayaklar›-
na dik vurdu¤u bir yerde oturmas›n› söyleyin. K›sa süre son-
ra gelip siyahlar›n› beyaz çiftle de¤ifltirmek isteyecektir. De-
ney burada alakas›z görünebilir ama gerçek bir teste dayal›-
d›r ve e¤er yazar, ev han›m›n› ikna etmek için gerekli baflka
bir kan›t olmad›¤›n› söylüyorsa, inan›n.
Bu olgular›n izah› fludur: Siyah ›s› gücünün yak›nl›k ku-
ran gücüdür, beyaz ise püskürtücü güçtür.
Tüm ›fl›nlar güç tafl›rlar. Baz› ›fl›nlar insanlara, vahfli hay-
vanlara ve bitkilere özgül etkilerde bulunurlar.

107
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Mavi ›fl›nlardan birinin tafl›d›¤› güç uykuya ve ac›ya karfl›


hissizli¤e yol açar. K›rm›z› bir ›fl›ndaki güç ise kavgac› bir ruh
hali do¤urur. “Bo¤aya k›rm›z› göstermek” deyiflinde hakl›l›k
pay› yok de¤ildir. Günefl çarpmas› belli bir ›fl›n›n ensemize
çarpmas›n›n ve serebral korda nüfuz etmesinin sonucudur.
K›rm›z› ya da k›z›l renk bu ›fl›n› püskürtür. Nas›l ›fl›k ›fl›nlar›
John Tyndall’›n koyu kar›fl›m›ndan geçemiyorsa, ayn› flekilde
enseyi kapatacak k›rm›z› bir kumafl parças› da günefl ›fl›nlar›-
n›n geçememesini sa¤lar.

GELECE⁄‹N AMEL‹YATLARI ve ‹LAÇLARI. Güçler


do¤an›n ifllerini görmesini sa¤layan araçlard›r. Her gücün bir
de karfl›t› vard›r. Bir güç büyümeyi tetiklerken, tam karfl›t›
büyümeyi durduracakt›r. Güç, kendisini tafl›yan ›fl›n›n rengi-
ne göre tan›nabilir. Bu nedenle tam karfl›t renkteki ›fl›nda kar-
fl› gücü bulabiliriz. Bunu üç ana renkteki bir y›ld›z biçiminde
sunmam mümkündür.
fiuna kesinlikle eminim ki ilaç ve ameliyat yöntemi yak›n
gelecekte büyük oranda ilaç ve neflterden ziyade ›fl›nlar yo-
luyla güçlerden yararlan›lmas›yla yürütülecektir. T›p kardefl-
li¤inin bu keflfi gerçeklefltirmesi için vakit gelmifltir.
Kuflkusuz güç kendisini tafl›yan ›fl›n›n rengine bakarak an-
lafl›laca¤›ndan, kafa kar›fl›kl›¤›na yol açmamak ve basitlik ad›-
na güçten ›fl›n diye bahsedece¤im ama flunu tekrar tekrar vur-
gulamamda yarar var: Ifl›n güç de¤ildir, gücün tafl›y›c›s›d›r.
Doktor ve cerrahlar bedenin elementlerden oluflan k›s-
m›yla yani makinenin kendisiyle ilgilenmek zorundad›rlar.
Daha önce de belirtti¤im gibi, güçlerin elementlerde yak›n,
püskürtücü ve tarafs›z güçleri vard›r. Demek ki elementler
güçlerden etkilenebilirler ve zaten etkilenmektedirler. Baz›
güçler büyümeyi tetiklerken, baz›lar› büyümeyi durdurur,
bir üçüncüsüyse herhangi bir etkide bulunmaz.
Her renkli ›fl›n kendi özgül ›fl›n›n› tafl›r. Ifl›nlar da renklere
göre bölünebilir ve her renk kendi özgül gücünü tafl›r.

108
Ifl›nlar

Tüm element bileflikleri belli bir gücün uygulanmas›yla


y›k›ma maruz kal›rlar. Bu nedenle baz› ›fl›n bakterileri, virüs-
ler ve kanser, tüberküloz gibi oluflumlar, hepsi de elementler-
den oluflan bilefliklerdir. Bu nedenle hepsi de do¤ru ›fl›nlar
uyguland›¤›nda yok olmaya mahkûmdur.
Bir virüsü yok edecek ama bu oluflumlara etki etmeyecek
belli bir ›fl›n bulunabilir ve tersi de geçerlidir. Mühim olan
her amaca uygun do¤ru ›fl›n› bulmakt›r.
Filtre olarak camdan uzak durmak gerekir zira renk hiçbir
zaman tüm plakada ayn› de¤ildir ve birbirine tamamen ben-
zeyen iki plaka bulmak olanaks›zd›r. 30 santimetre uzunlu-
¤unda renkli bir cam parças›n› ald›¤›m›zda, bir uç belli bir
rengi, di¤eri farkl› bir rengi ve ortadaki de bir üçüncüsünü
filtreleyebilir; her renk ayr› ve farkl› bir güç tafl›maktad›r. Bu
noktada deneyimlerinden hareket ediyorum ama cam her fle-
ye ra¤men ayn› görünür.
Ben kusursuz bir madde bilmiyorum ama oldu¤unu bili-
yorum ve zaman›, temayülü, araçlar› ve sabr› olan biri bunu
bulabilir.

HUMMA. Humma vücut ›s›s›ndaki yükseliflle kendisini


gösterir. Art›fl›n nedeni bedendeki muazzam miktardaki can-
l› yaflam gücüdür ve bir ad›m›n bafllang›c›d›r. Bu ad›m de-
vam ettirildi¤i takdirde güç o kadar birikecektir ki bedende
toplanan ve biriken güç elementlere bask›n ç›kacakt›r. Sonra
tüm hareketler ve ifllevler duracak, hayat sonlanacakt›r.
Bir bedenin normal olabilmesi için, Ziiler fleklinde sistem-
den geçen ve yorulup tükenen gücün derinin gözeneklerin-
den vücuda engelsizce girmesi gerekir. Ter, yani su son dere-
ce güçlü bir yak›n güçtür. Ter tükenmifl güçleri kendine çe-
ker, toplar ve al›p götürür, böylece ard›ndan gelen güçlerin
yerini almas› için kanallar› aç›k tutar.
Terleme sonland›¤›nda ya da deri gözenekleri bir flekilde
t›kand›¤›nda, tükenmifl güçler d›flar› ç›kamaz, kaç›fl yolu bu-

109
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

lamazlar. Sonra toplafl›r ve tüm kanallar› t›karlar ve sonunda


sal›verilmedikleri takdirde kalbe geri dönerler. Böylece hayat
gücünün temel bileflenlerinden biri olan ›s› bedende birikir
ve vücut ›s›s›n› art›r›r.
Hummal› hastalar›n hastal›k s›ras›nda zay›f, aral›kl› ve ka-
s›la kas›la nefes ald›klar›, kalp at›fllar›nda zay›flama ve çar-
p›nt› oldu¤u görülecektir. Kalbin bu özgül hareketinin nede-
ni ci¤erlerden gelen her nefeste kalbe tafl›nan güçlerden kur-
tulunam›yor olufludur. Kalp böyle durumlarda, gücü zaten
dolu olan kanallara ak›tmaya çal›fl›r.
Gücün kalbe giden kanallar› olan ci¤erler kalbin al›mlama
kapasitesine göre hareket eder. Bu nedenle hummal› hastalar
zay›f, aral›kl› ve kas›la kas›la nefes al›rlar. Tüm kanallar› t›kan-
m›fl olan kalp, ci¤erlerden yaln›zca dolu kanallar› zorlayabile-
ce¤i fleyleri kabul edebilir. Daha fazla zorlayamad›¤›nda, kalp
art›k bir sonrakinden kurtulamaz, hakimiyetini yitirir ve tü-
müyle durur. Doktorlar buna “kalp sektesi” ad›n› veriyorlar.
Nefesle birlikte içeri al›nan güç hacmi menzilin merkezi nokta-
s›n›n ötesinde, doktorlar›n tabiriyle hayat› tehlikeye atmayan
“normal” düzeyde olabilir, yeter ki gözenekler aç›k tutulsun
ve hareket h›zland›r›ls›n, yani terleme h›zlans›n ve art›r›ls›n.
Hummadan kaynaklanan esas tehlike vücut ›s›s› sorunu de¤il,
bedenin elementlerden oluflan bilefli¤inin a¤›r basmas›d›r.
Güç hacmindeki bir de¤ifliklik yeni yaflam biçimlerinin
bulunmas› anlam›na da gelir. Vücut ›s›s› normalin üzerine
ç›kt›¤›ndan, bedende yeni yaflam biçimleri zuhur etmeye bafl-
layabilir. Kan, bedenin güçle çok yak›n ba¤lant›ya sahip bir
parças›d›r; bu nedenle kanda birtak›m geliflmeler gözleyebili-
riz. Kan, kan yuvarlar›ndan oluflur. Bana göre her kan yuva-
r› kendi içinde bir yaflamd›r. Her kan yuvar› kimyasal olarak
belli bir güç hacmi tafl›yacak flekilde düzenlenmifltir. Deride-
ki gözenekleri t›kayarak, kan yuvarlar› tükenmifl güçlerinden
kurtulamazlar ama kalpten daha fazlas›n› almalar› gerekir ve
böylece kan yuvar› çok afl›r› yüklü ve ›s›s› yükselmifl hale ge-

110
Ifl›nlar

lir. fiimdi bir soru: Kan yuvarlar›n›n içinde ya da aras›nda ye-


ni bir yaflam biçimi oluflabilir mi? fiahsen ben bu soruya ce-
vap veremem, çünkü bilmiyorum. Ama uzun süreli humma-
n›n do¤al sonucu, kanda bir tür mikroskobik hayat›n oluflma-
s› olacakt›r. Bu koflullar alt›nda kan›n mikroskobik inceleme-
si muhtemelen cevab› bulmam›z› sa¤layacakt›r. Bu öneriyi
bilime bir hayr›m dokunsun diye yap›yorum. Tükenmifl güç-
lerin bedeni gözeneklerden terk etti¤ini söylemifltim. Bunlar›
tafl›yan koyu, görünmez bir ›fl›nd›r. Bu ›fl›n insan gözüyle gö-
rülemese de yine de bir rengi vard›r. E¤er atmosferimiz bu
denli uzmanlaflm›fl olsayd› ya da güçler atmosfer akkorlu¤u
sa¤lamak için yetecek hacimde bedeni terk etseydi (flimflek
gibi), tüm insanlar ve nefes al›p veren tüm hayvanlar, çocuk-
lara melek diye resmedilen fleye benzer flekilde, bir ›fl›k hale-
si taraf›ndan çevrili olarak görünürlerdi. Bu hale insandan in-
sana ve keza dönemden döneme farkl› uzunlukta olabilir.
Kalbi ve ci¤erleri güçlü olan insanlar›n halesi uzunken, zay›f
olanlar›nki k›sa olacakt›r.
Belli güçler ilerler ve belli oluflumlara (kitlelere) yol açar-
lar. Bunlar pozitif bir gücün ürünüdür.
Negatif güç oluflumu/büyümeyi durduracak ve öldüre-
cektir. Oluflum derken bakterilerden memelilere kadar tüm
canl› biçimlerini kastediyorum.
Virüslerin yol açt›¤› bir hastal›k olumsuz güç yoluyla öl-
dürülebilir.
Tüm hayat biçimleri ve oluflumlar güçler taraf›ndan yöne-
tilir. Tüm güçler ›fl›nlar›n içinde tafl›n›r ve ›fl›nlar taraf›ndan
aktar›l›r. Silah atefl ald›¤›nda öldüren silah de¤il, atefltir. Ifl›n
gücü tafl›r, ama ifli yapan ›fl›n de¤il, güçtür. Ifl›n gücün tafl›y›-
c›s›d›r. Nas›l testi ile tafl›d›¤› su ayn› fley de¤ilse, ›fl›n da tafl›-
d›¤› güçle ayn› fley de¤ildir.
Her renkli ›fl›n ve hatta her ›fl›n rengi kendi ayr› gücünü
tafl›r. Böylece say›s›z renk oldu¤undan, say›s›z da güç vard›r.
Negatif güçle pozitif gücü tafl›yan ›fl›n karfl›t renklerdedir.

111
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Pozitif ve negatif güç üç ana renkten oluflan bir y›ld›z ta-


raf›ndan belirlenebilir.
Belli bir güç kanserin oluflmas›na ve büyümesine neden
olabilir; negatif güç ise onu öldürecektir.
Belli bir virüs belli bir gücün etkisi alt›nda büyüyüp ço¤a-
labilir; onun negatif gücü bunlar› öldürecektir.

112
Beflinci Bölüm

Hayat Gücü

ski Naacal yaz›lar›nda en çok bahsedilen güçlerden biri


E Naacal yaz›lar›nda hayat gücü diye geçer. Bunun nedeni
muhtemelen hayat›n yarat›l›fl›nda ve sürdürülmesinde
önemli yere sahip olmas›d›r. Ayn› büyük tema William Ni-
ven’in Mexico City’nin 6-9 kilometre kuzeybat›s›nda yak›n
zaman önce buldu¤u tafl tabletlerin üzerindeki yaz›larda da
önemli bir yer tutar. Bu iki yaz› ayr›nt›lar› bak›m›ndan birbi-
rine o kadar benzemektedir ki kökenlerinin ayn› oldu¤una
hiçbir kuflku yoktur.
Hayat gücünün iflleyifli bu kadim insanlar aras›nda çok
gözde bir temayd›. Bu gücün sembolü olarak 9 rakam› belir-
lenmiflti. Ezoterik anlam› fluydu: “Daireler ve çemberler olufl-
turarak dönmek.”
Bu daireler ve çemberler ha-
yat gücünü nihai bölümlerine,
iflleyifllerine ve nihai düzenine
kavuflana kadar takip ederler.
Yaz›larda iki vinyet, sondan bir
önceki bölümün bir resmi var-
d›r. Bu dört uçlu bir y›ld›z›n res-
midir ve günümüzde elektron
denen fleye tekabül etmektedir.
Bir di¤er resim ise eylem halin-
deki güçtür. Dört uçlu y›ld›z

113
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

dört kürecik ya da küre halindedir. Bunlar atomlar› kendile-


rine ba¤lar ve döndürürler. Çemberlerini tamamlar tamamla-
maz, tükenirler ve sonunda derideki gözeneklerden d›flar›
at›l›rlar.

HAYAT GÜCÜ. Bu, Naacal yaz›lar›ndan bir vinyet, Ca-


hun ad› verilen dört uçlu bir y›ld›zd›r. Bu kelime ana dilden
iki sözcükten oluflmaktad›r: Ca dört demek, hun ise bir de-
mektir, yani “birin içinde dört”.
Muhtemelen eski ça¤da Cahun “dörde bölünebilir” ya da
“dörde bölünmüfl” diye yorumlan›yordu.
Dört uçlu y›ld›z günümüzde elektrona denk düfler. Son-
dan bir önceki hayat gücü bölümüdür. Bu bölüm metinde
aç›klanmaktad›r. Resimde bunu y›ld›z›n içinden geçen nokta-
l› çizgilerle gösterdim.
Parçaland›ktan sonra bölümler C1234’te gösterilen nihai bi-
çimlerine kavuflurlar. Bunlar kendi içinde dönen küçük dün-
yalard›r.
Baz› Naacal çizimlerinde bu son bölümlerin, bu küçük dö-
nen dünyalar›n her zaman kusursuz küreler olarak çizilmedi-
¤ini, kimi zaman oval fleklinde oldu¤unu gördüm. Bunun
kasten mi böyle yap›ld›¤›n› bilmiyorum. Yaz›larda buna dair
hiçbir fley bulamad›m.
Bu küçük dönen dünyalara Ziiler ad› veriliyor. Ne Zii-
ler ne de Cahun insan gözüyle görülebilir, çünkü bunlar
birer güçtür ve güç olmalar› sebebiyle görülemezler. Fakat
var olduklar›n› atmosferde ›fl›nlar›yla oluflturduklar› hale-
den (elektrik ›fl›¤›n›n ince çizgisi gibi)
anlayabiliriz. Çizginin kendisi görü-
lemez; halenin içinde sakl›d›r. Göz,
yaln›zca atmosferin akkorlu¤unu gö-
rür.
Yandaki flekil ise Zii’nin iflleyiflini
anlatan bir baflka Naacal vinyetidir.

114
Hayat Gücü

D atomdur ya da bir atomdan daha küçük olan bir parça-


c›kt›r.
C ise birbiri ard›na atomun etraf›nda hareket eden Ziiler-
dir. Bu hareketi Zii’ler aras›ndaki oklarla gösteriyoruz.
Metinde Zii’nin manyetik gücünün onu atoma ba¤lad›-
¤›ndan ve atomun D okunda görüldü¤ü üzere dönmesine yol
açt›¤›ndan bahsedilmektedir. Bunlar daire çizmeyi tamamla-
d›ktan sonra s›ralar›n› savarlar ama baflka bir atoma m› ge-
çerler yoksa tükenmifl bir güç olarak d›flar› m› ç›karlar, o ka-
dar›n› söyleyemeyece¤im.
Zii’deki manyetik gücün kuvveti tükendi¤inde ya da faali-
yeti için gerekli seviyenin alt›na düfltü¤ünde, tüm Zii beden-
den derideki gözenekler arac›l›¤›yla d›flar› tafl›n›r. Zii’deki
manyetikle iliflkili olan ›s› gücü de dahil olmak üzere tüm Zii
d›flar› at›l›r. Su, gücün yak›nl›k kuran büyük gücüdür ve ter bi-
çiminde derinin gözeneklerinden tafl›nma ifllemini gerçekleflti-
ren arac› haline gelir.
Hayat gücü tüm bedende kan yoluyla tafl›n›r.

Yandaki flekil Niven’›n Meksika’da


buldu¤u tafl tabletlerden biridir ve en az
12 bin y›ll›kt›r.
Bu tabletteki glifte Cahun yazmakta-
d›r. Naacal ile ayn› add›r bu. Fakat bu
glifte yaln›zca Cahun ad› yoktur. “Yara-
t›c›’n›n emirlerinin rehberli¤inde” de yazmaktad›r. Yarat›-
c›’n›n sembolü Naga modelidir.
Küresel biçimlerinde (son bölüm) bunlara Zii ad› verilir.
Atmosferden di¤er tükenmifl güçlerle birlikte merkezi m›k-
nat›sa çekilirler; sonra yeniden canlan›p do¤adan yeni bir
ça¤r› bekledikleri depoya yerlefltirilirler.
Hayat gücü bir bileflik güçtür, yani tek bir birleflik güç ola-
rak bafllayan bir dizi farkl› güçten oluflur. Fakat sonra bu güç
bölünür ve her biri kendine düflen göreve sar›l›r. Elektroman-

115
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

yetik bölümün bir altkümesidir bu. Zii son aflamas›ndaki bu


bölümlerden biridir.
Hayat gücünü k›smen bölmeyi baflard›m ve içinde flunlar›n
oldu¤unu gördüm: (1) Is› gücü; (2) elementlerden oluflan bir
manyetik güç, yani benzerlerini kendine çeken elementler;
(3) bir baflka manyetik birlefltirici güç, yani elementler bir
araya getirildi¤inde onlar› birlefltirip tek bir güç haline getiren
güç; ve (4) içinden Ziilerin ç›kt›¤› bir manyetik güç. Bunun öte-
sinde benim ay›rt edemedi¤im baflka güçler de vard›r.
Bir fley kesindir ve her zaman buna ba¤l› olarak hareket
edilebilir. O da fludur: Hayat gücünü oluflturacak olan çeflitli
güçlerin oranlar› asla de¤iflmez, bu nedenle hayat gücünün
hacmi bask›n ›s› taraf›ndan hesaplanabilir, zira ›s› bileflik ha-
yat gücündeki güçlerden birini oluflturur.

HAYAT NED‹R? Yerküredeki ilk büyük medeniyet bili-


minsanlar› taraf›ndan tamamen anlafl›lm›fl olsa da hayat her
zaman modern biliminsanlar›n›n büyük gizemlerinden biri
olarak kalm›flt›r. Brahman kast›n›n MÖ 2000 civar›nda Naa-
cal tap›naklar›n› ele geçirmesinden ve olanaks›z bir teori olan
biyolojik evrim hipotezini ortaya atan Darwin zaman›ndan
bu yana, biliminsanlar› zamanlar›n› ve enerjilerini türlerin
kökenini keflfetmeye adam›fllar ve birçok gösteriflli teori Dar-
win’in hipotezine saplan›p kalmaktan kurtulamam›flt›r. Tür-
lerin kökenini anlamaya çabalamak yerine, neden hayat›n kö-
kenini ve hayat›n ne oldu¤unu bulmaya çal›flmazlar? Bu so-
rular cevapland›¤›nda türlerin kökenini de bulmufl oluruz.
Biliminsanlar›m›z havada flatolar kurmaya, kumdan kale-
ler, temelsiz binalar yapmaya çal›fladursunlar.
Bir fleyin kökenini keflfetmek için zann›mca onun kayna¤›-
na gitmek gerekir. Bu nedenle türlerin kökenini tatmin edici
flekilde belirlemek için, öncelikle, hayat›n kökenini bilmemiz
gerekir. Bu temel olmadan bina infla edilemez, edilse de ayak-
ta kalamaz.

116
Hayat Gücü

Maalesef biliminsanlar›n›n ço¤unlu¤u Atlas zaman›ndan


beri adeta bir koyun sürüsü gibi davranm›fllard›r; sürünün
bafl›ndaki koyun çitten atlay›nca, tüm sürü hiçbir mant›¤a
s›¤mayan bir flekilde onu takip eder. Sürünün amaçlad›¤› tek
fley ortodoks görünmektir.
Belli ki bu biliminsanlar› aç›s›ndan bir konunun ne kadar
olanaks›z, ne kadar aptalca ya da ne kadar çocukça oldu¤u-
nun önemi yoktur, s›rf ortodoks görünmek ad›na binlercesi
ilk gidenin peflinden gitmektedir. Ama niye?

HAYAT. Anlayabildi¤im kadar›yla, hayat, eskiler taraf›n-


dan hayat gücü ad› verilen bir yerküre gücü taraf›ndan belli
oranlarda ve yüzdelerde bir araya getirilmifl olan elementler-
den oluflan bir kimyasal bilefliktir.1
Elementlerden oluflan bilefli¤in tüm yüzdeleri ve oranlar›
do¤ru oldu¤unda, hayat gücünün belirli bir hacmi bilefli¤in
elementlerini öyle bir flekilde dengeler ki tüm parçalar, mole-
küller, atomlar ve atomdan küçük parçac›klar ba¤›ms›z flekil-
de ve bir bütün olarak, t›pk› bir saatin çarklar› gibi, harekete
geçer.
Tüm hayat gücü bu ad›ma dahil de¤ildir – yaln›zca haya-
t›n bileflik gücündeki baz› güçler dahildir ve bunlar› bile di-
¤erlerinden ay›rmak mümkündür, yani bu güçler ba¤›ms›z-
laflabilirler
Hareketler ilk baflta titreflimsel niteliktedir, t›pk› bir saatin
sarkac›n›n sallanmas› gibi; yeterli enerjiye ulafl›ld›¤›nda ise
dairesel bir hareket bafllar. Bu ifl eskilerin Ziileri taraf›ndan
yap›l›r. Ziiler atomu ya da atomdan daha küçük olan parça-
c›¤› çevreler, etraf›nda bir halka olufltururlar ve biri di¤erini
takip eder. Elementleri manyetik olarak çekmeleri elementi
kendi ekseninde döndürür.

1. Tüm hayat gücü bu ad›ma dahil de¤ildir – yaln›zca hayat›n bileflik


gücündeki baz› güçler dahildir ve bunlar› bile di¤erlerinden ay›rmak
mümkündür yani bu güçler ba¤›ms›zlaflabilirler.

117
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Dolay›s›yla hayat elementlerin dairesel hareketlerinden


oluflur. Bu hareketlerden sorumlu güç hayat gücüdür. Daire-
sel derken gerçek anlam›yla daire olmasalar bile yörüngeleri
de kastediyorum.
Dairesel hareketler bir kez bafllad›ktan sonra zay›f bir
elektrik ak›m› gibi bedenin içinden geçen hayat gücü taraf›n-
dan devam ettirilir. Bedenden geçen hayat gücü hacminin de-
¤iflmemesi ve süreklili¤e sahip olmas› tüm parçalar› ve par-
çac›klar› düzenli ve sürekli bir hareket halinde tutar.
Elementlerden oluflan bir bilefli¤i canland›rmak ve hayata
geçirmek için, verili hacimde hayat gücünün gerekli dengeyi
oluflturmas› gerekir. Bu hacimde s›cakl›k olarak ölçülen bir
k›sa menzil söz konusudur – 5 ya da 6 fahrenhayt dereceden
fazla de¤ildir. Bu menzil genelde 4 fahrenhayt dereceyi geç-
mez. Bundan sonra baz› örnekler verece¤im.
Gücün hacmi menzilin alt›na indi¤inde ya da üstüne ç›kt›-
¤›nda güç ifllemez hale gelir. Sonra hayat ortadan kalkar. Gün-
lük hayattan bir örnek olarak, tavu¤un yumurtadan ç›k›fl›n› ta-
rif edece¤im. Bu örnek bir hayat özünün verili hacimde bir ha-
yat gücü taraf›ndan dengelenmesini, parçalar›n› ve parçac›kla-
r›n› hayat verecek flekilde harekete geçirmesini içermektedir.
S›radan bir kümes tavu¤unun yumurtas› 100 fahrenhayt
dereceden 105 fahrenhayt dereceye kadar de¤iflen bir s›cak-
l›kta aç›lacakt›r. Ama ideal s›cakl›k 102,5’tur. Bu s›cakl›k ele-
mentlerle kusursuz bir dengeyi ifade etmektedir.
E¤er kuluçkadan ç›kma döneminde yumurtalar›n ›s›s›n›n
100 fahrenhayt derecenin alt›na düflmesine izin verilirse, den-
ge bozulur ve hareketler durur. Elementleri dengelemek ve
hareket halinde tutmak için yeterli hacimde güç yoktur. Ele-
mentler ve yumurta c›v›¤› güce bask›n ç›kar.
E¤er s›cakl›k 105 fahrenhayt derecenin üstüne ç›karsa, ele-
mentler güçsüz kal›r ve hareket durur. Canl› ölür.
Bir di¤er ö¤retici örnek de kelebek yumurtalar›n›n kuluç-
kadan ç›kma sürecidir. Kusursuz dengenin 70 fahrenhayt de-

118
Hayat Gücü

rece, menzilin ise 5 fahrenhayt derece oldu¤unu varsayal›m.


fiimdi yumurtalar› üç bölüme ay›raca¤›m, bir k›sm› 68,5
fahrenhayt derecede, bir k›sm› 70 fahrenhayt derecede ve di-
¤erleri de 72,5 fahrenhayt derecede kuluçkadan ç›kmaktad›r.
72,5 fahrenhayt derecede kuluçkadan ç›kanlar küçük ve
olgunlaflmam›fl olacak, 68,5 fahrenhayt derecedekiler olgun-
laflm›fl ama rengi soluk olacak, 70 fahrenhayt derecedekiler,
yani kusursuz dengedekiler ise, olgunlaflm›fl, güçlü ve parlak
renklerde olacakt›r. 68,5 fahrenhayt derecede kuluçkadan ç›-
kanlar ile 72,5 derecede ç›kanlar aras›ndaki büyük fark o ka-
dar belirgindir ki hayvanlar›n hayat› hakk›nda bilgi sahibi ol-
mayanlar bunlar›n ayr› türlerden oldu¤una inanacaklard›r.
Bu da gösteriyor ki menzilin iki taraf›nda da hayat kusursuz
de¤ildir. Bunun nedenini uzmanlaflmalar üzerine olan bir
sonraki k›s›mda gösterece¤im.

BÜYÜME/OLUfiUM. Do¤a bedenin eskiyen parçalar›n›


yenilemek ve bedeni oluflturan elementlerden müteflekkil bi-
lefliklere yeni malzeme eklemek, böylece boyutu art›rmak ve
büyüme denen fleyi sa¤lamak ad›na birtak›m tedbirler alm›fl-
t›r. Bu büyüme sa¤lan›rken iki güç özellikle aktiftir: Element-
lerden oluflan manyetik güçler ve birlefltirici güçler. ‹fli baflar-
mak için bu iki güce besin verilir. Elementlerden oluflan man-
yetik güç besin olarak al›nan fleyden gerekli malzemeyi bu-
lup ç›kar›r; ve bu flekilde bulup ç›kar›lan fley her zaman için
bedenin bilefliklerini oluflturan fleyle ayn› elementlerden ol-
mal›d›r ve çekip ç›kart›lan fley de –her zaman– bedeni olufltu-
ran çeflitli bilefliklerle tastamam ayn› oranda olmal›d›r. Haya-
ti dengeyi bozmadan yeni bir element eklemek mümkün de-
¤ildir. Birlefltirici güç sonra bu ölçülmüfl ve seçilmifl malze-
meyi bedeni oluflturan çeflitli bilefliklerle kimyasal (ya da, ya-
k›n) bir birli¤e sürükler. Böylece özgün bileflikler kimyasal
olarak de¤iflmezler. Bunlar ne daha karmafl›k ne de daha ba-
sit olurlar, bu nedenle hayati dengeyi de bozmazlar; e¤er

119
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

bozsalard›, hayat dururdu. Yukar›dakini tüm yeni malzeme-


nin bedeni oluflturan element bilefli¤ini meydana getiren fley-
le ayn› oranda olmas› gerekti¤ini tekrarlayarak vurgulamam
gerekiyor. Bunun nedeni özgün orandaki de¤iflikli¤in hayat
gücüyle olan dengeyi bozmas› ve böylece hayat makinesinin
çal›flmaz hale gelmesidir. Bunu “Hayat Makinesi” bafll›kl› k›-
s›mda daha ayr›nt›l› olarak aç›klayaca¤›m.
Hayat rahimden ya da yumurtadan zuhur etti¤inde, bel-
li bir miktar içgüdü elde eder. Bunun kayna¤›nda bedeni
oluflturan elementler ya da onu canland›ran yerküre güçleri
yoktur. Bu, Yarat›c›’n›n hayat› devam ettirmek için gerekli
bir ad›m olarak baflvurdu¤u bir yoldur. ‹nsan elementlerin
ve güçlerin yard›m›yla hayat yaratabilir ve yaratmaktad›r
da, ama ona içgüdü ve ak›l bahfletmek Üstün Güç’ün elinde-
dir.
Yukar›dakiler benim hayat temelimdir.

ORGAN‹K MADDE. Bafllang›çta hayat› yaratacak malze-


me olarak kullan›lacak bir organik madde olmad›¤› gerek bi-
liminsanlar› gerekse de meslek d›fl›ndan olmas›na karfl›n me-
seleye kafa yormufl birçok kifli taraf›ndan kuflkusuz kabul
edilmektedir. Çok uzunca bir zaman bu yerkürede hayat
yoktu, çünkü her fley inorganik denen bir durumdayd›. Öte
yandan maddeyi inorganik durumdan organik duruma dö-
nüfltüren fleyin yaln›zca do¤a oldu¤u da kabul edilecektir.
Peki, bu nas›l oldu? Do¤a kendi aletlerinden yani güçlerin-
den yararland›. Nedir organik madde? Organik madde hayat
tohumlar›n›, kozmik yumurtalar› oluflturulabilecek element-
lerden oluflur.
Bafllang›çta, yerkürenin kabu¤u bir so¤uma yaflam›fl oldu-
¤undan, sert, hem de çok sert, topak bir kayayd›. Hayat to-
humlar› buradan ç›kacakt›.
Granit kayalara yerlefltirilmifl olan ve yerkürenin merke-
zinde muhafaza edilen volkanik gazlar granit kayan›n d›fl yü-

120
Hayat Gücü

zeylerini parçalad› ve bunlar› yukar› kald›rd› b›rakt› ve bu fle-


kilde kayalar› tekrar tekrar ezdi. Bu kald›r›p b›rakmalar saye-
sinde kayalar parçaland› ve un ufak oldu. Ard›ndan bir yer-
küre gücünün ifli olan oksitlenme gerçekleflti ve yerüstü ka-
yalar›nda sürekli devam etti. Bu oksitlenmeler elementleri
belli bir noktaya getirdi ve bu noktada bir baflka yerküre gü-
cünün belli orandaki elementlerden oluflan maddeyi kimya-
sal bir bileflik haline getirmesi sa¤land›; tabii bunun için bu
elementlerden oluflan bilefli¤in bir araya getirilmesi, kimyasal
olarak birlefltirilmesi ve bunu karfl›l›kl› olarak uygun oranlar-
da ve yüzdelerde yapmas› ve böylece bir hayat gücü hacmi
taraf›ndan dengelenebiliyor olmas› gerekiyordu. ‹norganik
madde yaln›zca organik madde olmaz, ayn› zamanda bir ha-
yat tohumu, bir kozmik yumurta da olur.
Bugünün hayat tohumu yerkürenin ilk büyük medeniye-
tindeki eski insanlar›n kozmik yumurtas›yd›.

HAYAT TOHUMLARI. Daha önce de belirtildi¤i üzere,


yerkürenin birincil gücü yerküredeki tüm maddelere ve ayr›-
ca yerkürenin etraf›ndaki atmosfere s›zar. Hayat gücü birin-
cil gücün alt bölümlerinden biridir.
Hayat tohumu elementlerden oluflan bir bilefliktir ve asl›n-
da hayat gücü birikimi (parçalar, moleküller, atomlar ve
atomlardan küçük parçac›klardan oluflur) tüm bilefli¤i, ne ka-
dar küçük olursa olsun her parçac›¤›n harekete geçmesini
sa¤layacak flekilde dengeledi¤inde bir hayat tohumu haline
gelir.
“Birikme” kelimesini flu nedenle kulland›m: Elementler-
den oluflan bilefli¤in en küçük parçac›¤›na kadar her bölümü
kendi özgül güç hacmine sahiptir. Hacim, bilefli¤in kimyas›-
na ba¤l›d›r ve çeflitli kimyasal bileflikler bir araya geldiklerin-
de canl› bir beden olufltururlar.
Baz› elementler ve elementlerden oluflan baz› bileflikler
güce di¤erlerinden daha yak›nd›r. Bu yak›nl›k kuran ele-

121
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

mentler ve bileflikler, daha az yak›n olanlardan görece daha


fazla güç hacmi tafl›rlar.

B‹R MAK‹NE OLARAK HAYAT. Hayat bir makinedir,


birbiriyle uyumlu ve iç içe geçmifl birçok çarktan oluflur. Can-
l› bedendeki her atom ve her atom parçac›¤› hareket halinde-
ki bir çark› temsil eder.
Atomun ya da parçac›¤›n tafl›d›¤› hayat gücü hacmi çark›n
boyutunu temsil eder.
Hayat gücü, makineyi hareket ettiren ve çarklar› döndü-
ren güçtür.
Hayat gücü soludu¤umuz havadan al›n›r. Hava hayat gü-
cüyle doludur.
Dolay›s›yla e¤er bileflikte elementlerden biri görece az ya
da çoksa, çarklardan baz›lar› bir sonrakiyle birleflemeyecek
kadar büyük ya da küçük olabilir. Böylece her iki durumda
da makinenin ayar› bozulur ve azl›k ya da afl›r›l›k aç›s›ndan
belli bir noktan›n ötesine geçti¤inde makine durur. Daha ön-
ceki flu sözümün nedeni budur:
“Birbiriyle iliflkili belli parçalar ve yüzdeler.”
Tüm hayat biçimlerinin bedenleri birçok farkl› kimyasal
element bilefli¤inden oluflur ama hepsi de do¤an›n kimyas›
taraf›ndan öyle düzenlenmifltir ki her biri mevcut hayat gücü
hacmi taraf›ndan dengelenir.
Bedenin güçlü ve h›zl› bir hareketlili¤in sürdü¤ü parçala-
r›nda, bu parçalar›n kimyasal bilefliminin çok basit oldu¤u gö-
rülecektir. Bileflim ne kadar basitse güce o kadar yak›nd›r; bi-
leflim ne kadar karmafl›ksa güce yak›nl›¤› da o kadar düflüktür.
Dolay›s›yla do¤a çok çal›flan parçalara fazladan güç tevdi eder.
Örne¤in belli glandüler sekresyonlar güce son derece ya-
k›nd›r. Bu sekresyonlar çal›flma alanlar›na kan taraf›ndan
hücreleri daha faal hale getirmek üzere tafl›n›rlar.
Biliminsanlar› belli glandüler sekresyonlar›n hücreleri
uyand›ran esas failler oldu¤unu iddia ediyorlar. Oysa bunlar

122
Hayat Gücü

esas failler de¤il, yaln›zca failin tafl›y›c›s›d›rlar. Esas fail bu


bilefliklerde daha az yak›n bilefliklerde oldu¤undan daha bü-
yük hacimde tafl›nan hayat gücüdür.

TÜRLER‹N KÖKEN‹. Türlerin kökeni ve biçimleri kolek-


tif olarak al›nabilir zira bunlar elementlerden oluflan bileflik-
teki bir de¤ifliklikle ayn› zamanda ortaya ç›karlar.
Elementlerden oluflan bir bileflik ne kadar basitse onu den-
gelemek için gerekli hayat gücü hacminin o kadar büyük ola-
ca¤› somut bir gerçektir. Elementlerden oluflan bileflik karma-
fl›klaflt›kça, hayat gücü hacmi de dengelemek bab›nda ona
uygun olarak azalmal›d›r.
E¤er hayat özü güç hacmi için çok karmafl›ksa elementler
güçsüz kal›r ve hayat› oluflturamazlar.
Bir hayat›n flekli ve niteli¤i, içinden hayat›n zuhur etti¤i
özü oluflturan bilefli¤in parçalar› taraf›ndan belirlenir ve ele-
mentler aras›ndaki oran da bir o kadar önemlidir.
Elementlerden oluflan basit bir bileflik basit bir hayat biçi-
minin anas›d›r, karmafl›k bir hayat biçimiyse karmafl›k bir bi-
leflikten ç›kar. Hayat elementlerden oluflan bilefli¤in niteli¤in-
den izler tafl›r.

HAYAT EV‹. Hayat aflama aflama, ad›m ad›m, t›pk› bir ev


yapar gibi tu¤la tu¤la örülerek oluflturulmufltur. Hayat evi-
nin temel tafllar› küçük, mikroskobik deniz yosunlar› ve otla-
r›yd›. Eski yaz›lar okura s›k s›k “sular›n hayat›n anas› oldu-
¤unu” hat›rlat›r. Baflka bir deyiflle, hayvan yaflam› ilk kez su-
larda ortaya ç›km›flt›r.
Bir dönem bu küçük deniz bitkileri yerküredeki tek canl›
biçimleriydi. Yerkürenin so¤umas›yla koflullar yeterince ol-
gunlaflt›¤›nda, yani güç hacmi yeterince düfltü¤ünde, bu ilk
canl› biçimleri öldü ve çürüdü ve bunlar›n çürüyen bedenle-
rinden yeni hayat özleri oluflturuldu. Yeni özler tümüyle çü-
rüyen bedenlerden artakalanlarla oluflmam›flt›, yaln›zca esas

123
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

k›sm› bu malzemelerdendi; zira çevreleyen tözlerdeki di¤er


elementlerin belli parçalar› ve yüzdeleri yeni ve daha karma-
fl›k bir öz oluflturan eski öze çekiliyorlard›.
Baz› durumlarda tümüyle yeni elementler söz konusuydu.
Baz›lar›ndaysa eski elementlerin yaln›zca yeniden düzenlen-
mesi söz konusuydu ama her durumda yeni öz içinden ç›kt›¤›
eski hayat biçiminden kimyasal olarak daha karmafl›kt›.
Yeni öz, güç hacmi yerkürenin so¤umas› sonucu, gücün
daha karmafl›k özü dengeleyebilece¤i ve ona hayat verebile-
ce¤i bir noktaya düflürülene kadar hayat kazanamazd›.
Yeni hayat özünün bileflimindeki elementlerle alakal› de-
¤iflimlerin nedeni, elementlerde sakl› de¤ildir. Kimyac›lar›n
da iyi bildi¤i gibi, belli elementler baz› elementlerle ancak
belli bir s›cakl›kta kimyasal birlik olufltururlar yani manyetik
gücü oluflturan elementlerin ancak belli bir hacmiyle birlik
olufltururlar.
Zaman ilerledikçe yerkürenin so¤umas› tedrici olarak
mevcut güç hacmini azaltt› ve böylece ortaya yeni ve daha
karmafl›k özler, bunlar›n içinden de yeni ve daha karmafl›k
hayatlar ç›kt›. Bu yeni özler yeni hayatlar, yeni hayatlar da
yeni canl›lar oluflturdu.
Hayat gücü yerkürenin kabu¤unun so¤umas› s›ras›nda
hem yerkürede hem de atmosferde tedrici ve düzenli olarak
hacim bak›m›ndan azald›. Güç hacminin azalmas› yerküre-
nin so¤umas›yla orant›l›yd› ve sonunda yerküre niha-
i manyetik dengeye kavufltu¤unda (yani üçüncü dönemin so-
nunda) nihai fleklini ald›.
Yeni hayat özünü dengeleyen hayat gücünün düflük hac-
mi yeni özün içinden ç›kt›¤› hayat bilefliklerini dengeleyecek
kadar hacme sahip de¤ildir.
Eski hayat yeni hayata evrilmedi; yeni hayat eski hayat bi-
çiminin yerini alacak olan yeni bir yarat›yd›. Daha öncesinde
de bahsetti¤im gibi, hayat gücünün belli bir menzili vard›r ve
bu menzil çok s›n›rl›d›r. Bu menzilde elementlerle güç aras›n-

124
Hayat Gücü

daki dengenin kusursuz oldu¤u bir nokta vard›r, bu da ge-


nellikle menzilin ortas›d›r.
E¤er kusursuzun ötesinde olan bir denge varsa, makine-
nin çok fazla gücü var demektir; parçalar›n hareketleri kusur-
suz geliflim için fazla h›zl›d›r ve bu da güdük, c›l›z, olgunlafl-
mam›fl biçimlere yol açar.
E¤er kusursuzun alt›nda bir denge varsa, makine kusur-
suz çal›flmak için gerekli güçten yoksun demektir; böylece
parçalar›n hareketleri kusursuz geliflim için fazla yavaflt›r ve
bu da biliminsanlar› taraf›ndan uzmanlaflmalar ad› verilen
düzensiz biçimlere yol açar.
E¤er eklemeler ve de¤ifliklikler ya da her ikisi ayn› beden-
den ç›kan iki özde de ayn›ysa, iki yeni hayat tastamam ayn›
olacakt›r. Ama de¤ifliklikler ya da eklemeler ya da her ikisi
sözgelimi iki bitki özünde farkl› olursa, özlerden birinin bitki
krall›¤›n›n bir üyesini do¤urmas›, di¤erininse hayvan krall›-
¤›n›n bir üyesine –en alt düzeyde bir protozoan, salt bir hüc-
re– hayat vermesi olas›l›k dahilindedir.
Bitki özlerinden gelen hayvan hayat›n›n üretimi tümüyle
eski bilefliklerdeki göreli yüzde de¤iflikliklerine ve yeni ek
elementlere dayal›d›r. Zira bu yeni element eklemeleri olma-
dan hayat bitki krall›¤›nda devam ederdi.
Bir hayat›n flekli ve niteli¤i elementlerden oluflan bilefli¤inin
niteli¤ine ve düzenlemesine ba¤l› oldu¤undan ve tüm canl›lar
bir öncekinden do¤du¤undan ve özün büyük k›sm› eski bir
hayattan geldi¤inden, yeni hayat zorunlu olarak kendisinden
önceki hayata çok fazla benzemek ve ondan birçok özellik al-
mak ve belli oranda onun temsilcisi olmak zorundad›r.
Bu yak›n iliflki yerküredeki hayat›n bafllang›c›ndan bu ya-
na birbiri pefli s›ra gelen hayatlara bakarak anlafl›labilir.
‹lk hayat biçimleri döneminden günümüze kadar birbiri-
nin yerini alan hem hayvanlar hem de bitkiler görünüfl, ana-
tomi ve nitelik bak›m›ndan o kadar benzerdir ki evrim teori-
sinin ortaya ç›km›fl olmas› hiç de flafl›rt›c› de¤ildir – özellik-

125
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

le de biliminsanlar›m›z hayat gücü hakk›nda hiçbir fley bil-


medi¤inde, zira bu de¤ifliklikleri sa¤layan tam da hayat gü-
cüydü.
Fakat her yeni gelen hayat biçiminde her zaman büyük bir
fark olmufltur. Bu fark, her yeni hayat biçiminin bir öncekin-
den daha karmafl›k olmas›d›r.
Yeni hayat›n eski hayatla ayn› zamanda varl›k kazanma-
m›fl olmas›n›n nedeni yeni hayat› oluflturan element bilefli¤i-
nin eski hayattan daha karmafl›k olmas› ve dolay›s›yla onu
dengelemek için daha düflük bir hayat gücü hacmi gerektir-
mifl olmas›d›r; bu düflük hayat gücü hacmi eski hayat› denge-
lemek için gerekli olan›n alt›ndayd›.
Bafllang›çtan üçüncü dönemin sonuna kadar yerkürenin
so¤umas› yavafl, tedrici ve hatta geriye do¤ru bir hareket ol-
madan gerekleflti¤inden ve hayat gücü s›cakl›kla ölçülebildi-
¤inden, demek ki bafllang›çtan itibaren hayat gücü (yerküre-
nin yüzeyinin s›cakl›¤› gibi) ›s›ya oranla azalmaktad›r. Bu bi-
ze aç›kça göstermektedir ki:
Her yeni gelen hayat›n her zaman bir öncekinden daha
karmafl›k olmas› zorunluydu, zira her yeni gelen hayat önce-
kinden daha karmafl›k olmasayd›, azalan güç hayat› dengede
tutturamazd› ve yeni bir hayat ortaya ç›kamazd›. Bu nedenle
ilk hayat ortaya ç›kacak, sonra hayat gücü hacmindeki de¤i-
fliklikle birlikte o ölecek ve bir kez daha yeryüzünü hayats›z
b›rakacakt›.
Dolay›s›yla hem hayvan hem de bitkilerin görünüflteki ev-
rimi ancak s›ralad›¤›m nedenlerle do¤ald›r ve ayn› nedenler
evrimin ancak görünüflte oldu¤unu, gerçek olmad›¤›n› gös-
termektedir.

YEN‹ B‹R HAYAT B‹Ç‹M‹, yeni bir binad›r ama bu bina-


n›n birçok parças› kullan›lm›flt›r. Eski bina y›k›lm›flt›r, art›k
yoktur; ama eski kap›lar, duvarlar ve pencereler yeni binada
kullan›lm›flt›r ve bu nedenle eski görünmektedir.

126
Hayat Gücü

Her hayat, biçimi bak›m›ndan ilkel ve küçük olarak bafllar,


çünkü gücün elementlerden birazc›k üstün oldu¤u bir hayat
menzilinin tepe noktas›nda varl›k kazan›r. Güç kusursuz bir
denge oluflturacak kadar azald›¤›nda, o zaman besin, çevre
ve koflullar hayat› tepe noktas›na tafl›r.

YEN‹ B‹R HAYATIN YARATILMASI. Mevcut biçimler-


den daha karmafl›k olan yeni bir hayat biçimi yaratmak için,
yeni hayat›n içinden ç›kt›¤› hayat özünün önceki hayat›n ölü
kal›nt›lar›ndan ç›kmas› zorunludur. Aksi takdirde öz daha az
karmafl›k olur ve daha düflük bir güç hacmi taraf›ndan den-
gelenemez ve daha az karmafl›k oldu¤undan yarat›l›flta geri-
ye do¤ru at›lm›fl bir ad›m olacakt›r.
Kutsal Kitap’taki sembolik aç›klamay› zikredecek olur-
sak (ki ben bunun ‹nsan›n Anavatan›’nda bundan 50 bin y›-
l› aflk›n süre önce ortaya ç›kt›¤›n› buldum) bir kad›n yarat-
mak için erke¤in kaburgas›n›n uyurken kendisinden sökü-
lüp al›nmas› gerekiyordu (ölümün eski dildeki ad› uyku-
dur).
Eski insanlar›n bizdeki ölüm sözcü¤üne denk düflen bir
kelimeleri yoktu. Bizim bugün ölüm dedi¤imiz fleye onlar
uyku diyorlard›. Onlar aç›s›ndan ölüm ruhun geçici süreli¤i-
ne uykuya dalmas›yd›; bu uyku, kendisine verilen görevi ye-
rine getirmek üzere yeni bir balç›ktan eve girmesi istenene
kadar devam ediyordu. Bu görev fluydu: “Ruhun beden kar-
fl›s›ndaki üstünlü¤üne erifl”. Bu eski Naacal yaz›lar›ndan bi-
rinden al›nm›fl bir çeviridir.
Yukar›da söylenenler Niven’in Meksika’da buldu¤u 1584
say›l› tafl tablette (Kad›n›n Yarat›l›fl›) do¤rulanmaktad›r.
Bu tablet ilk çiftin (erkek ve kad›n›n) yarat›l›fl›nda var olan
güçlerin iflleyiflini göstermektedir. Hayat›n ne oldu¤una ilifl-
kin yap›lan tasvir Naacal yaz›lar›nda canl› bir flekilde görül-
mektedir. Bunun tam çevirisi “Hayat” bafll›kl› çal›flmamda
sunulacakt›r.

127
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

EVR‹M OLANAKSIZDIR. Türlerin kökeninde dile geti-


rilen evrim düflüncesi, tek kelimeyle, tamamen olanaks›zd›r,
zira canl› bir hayvan› kimyasal aç›dan daha karmafl›k hale ge-
tirmek olanaks›zd›r. Bunun nedeni fludur: Canl› bir bedenin
elementlerinden oluflan bileflimindeki kimyasal bir de¤ifliklik
hayati dengeyi altüst eder. Hayati denge altüst oldu¤unda,
makine durmak zorunda kal›r çünkü hayat makinesindeki
bir ya da birkaç çark sonraki çarkla ya da çevresindekilerle
birbirine geçemeyecek kadar büyük ya da küçük hale gelir.
Baflka bir deyiflle, halk dilinde, zehir verilmifl olur.
Zehirle öldürme bedenin baz› bilefliklerindeki hayati den-
geyi bozan de¤iflikliklerin ve eklemelerin sonucudur. Bugün
ö¤retildi¤i flekliyle, biyolojik evrim, canl› hayvanlarda kim-
yasal de¤iflikliklerin oldu¤unu ve böylece canl›lar›n daha
karmafl›k hale geldi¤ini iddia etmektedir. Ben bunun hiçbir
flekilde olanakl› olmad›¤›n› ortaya koydum, çünkü:

Kimyasal bir de¤ifliklik zehir demektir,


Zehir demek ölüm demektir,
Ölüm demek hayat›n ortadan kald›r›lmas› demektir.
Hayat sonsuza dek ortadan kalkm›flt›r.

128
Alt›nc› Bölüm

Uzmanlaflma

imdi hayat gücünün iflleyifline dair baz› örnekler verece¤im


fi ve öncelikle de uzmanlaflmalar› ele alaca¤›m, zira bunlar ilk
kara hayvanlar›ndan üçüncü dönemin sonuna kadar tüm hayat
boyunca gücün istikrarl› iflleyiflini göstermektedir.
Uzmanlaflmalar do¤an›n hayat gücünün iflleyiflini göster-
mesi bak›m›ndan ibret al›nacak büyük derslerdir.
Bir uzmanlaflma ola¤anüstü bir büyüme ya da geliflme ile
ortaya ç›kar, bedenin bir ya da birkaç parças›ndaki anormal
bir fleydir. Kimi zaman fantastik hayat biçimlerine denk dü-
flen bu uzmanlaflmalar, parças› olduklar› mahsulün sonunun
bafllang›c›na iflaret eder. Düflüflün h›z› s›cakl›k taraf›ndan
temsil edilen hayat gücü taraf›ndan yönetilir.
Tüm mahsullerin sonuna do¤ru (hem hayvan hem de bit-
ki), uzmanlaflm›fl, fantastik, yamru yumru biçimler ortaya ç›-
kar ve bunlar önceki kusursuz ve simetrik biçimlerin yerini
al›r. Biliminsanlar› bunlara “yüksek uzmanlaflmalar” ad›n› ve-
riyorlar ki bu do¤ru bir terimdir; ama olgunun ne oldu¤unu
belirtmelerine karfl›n, nedeni ortaya koymay› ya da aç›klama-
s›n› yapmay› unutuyorlar. Baz› pervas›z biliminsanlar› bu
“yüksek uzmanlaflmalar”a evrimdeki ilerlemeler diyecek ka-
dar ipin ucunu kaç›rm›fllard›r ama bu zamana kadar defalarca
dikkat çekti¤im gibi, evrim gerçek anlam›yla bir saçmal›kt›r.
Uzmanlaflmalar do¤an›n iflaret direkleridir. Bu iflaret di-
rekleri mahsulün sona yaklaflt›¤›na ve sonun hayat gücünde-
ki azalmadan kaynakland›¤›na dikkat çeker.

129
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Daha önce de belirtildi¤i gibi, hayat›n bafllay›p devam ede-


ce¤i s›n›rlar› belirleyen bir menzil vard›r. Uzmanlaflmalar söz
konusu oldu¤unda, güç, kusursuz dengenin alt›na düflmüfltür.
Bu nedenle her parçaya ve bileflime makinenin tüm parçalar›n›
kusursuz bir uyum içinde çal›flt›rmak için gerekli miktarda te-
darikte bulunulamamaktad›r. Daha önce de belirtti¤im gibi, ba-
z› elementler güce di¤erlerinden daha yak›nd›r. Glandüler sek-
resyonlar en yak›n oland›r ama bunlar da kendi içinde önemli
farkl›l›klar gösterirler. Her nefes al›fl veriflle birlikte bedene bir
hayat gücü hacmi al›n›r. Glandüler sekresyonlar en çok yak›n-
l›k kuran güç oldu¤undan ve güç tedariki k›sa oldu¤undan bu
sekresyonlar paylar›na düflenden daha fazlas›n› elde ederler.
Sonra, ilaveten, en yak›n sekresyonlar da paylar›na düflenden
fazlas›n› al›rlar; dolay›s›yla gücün da¤›l›m› tümüyle bozulur.
Biliminsanlar›n›n da kabul etti¤i gibi üzere, her glandüler
sekresyonun kendine ait özel bir görevi vard›r; bu sekresyon-
lar›n yerine getirdikleri görev baz› durumlarda tam olarak,
baz›lar›ndaysa k›smen yap›lmakta ve böylece baz› parçalar
afl›r› büyürken, baz›lar› da küçülmektedir. Bir yandan afl›r›
büyüme, di¤er yandan küçülme uzmanlaflmalar ad› verilen
sonuçlar› do¤urur.
Kan›mca bu noktada bir ders mahiyetinde, biraz jeolojiden
bahsetmek yerinde olacakt›r. Bu ders için flunu ele alaca¤›m

BÜYÜK SÜRÜNGENLER‹N YÜKSEL‹fi‹ ve DÜfiÜfiÜ


Sahne: Karbon ça¤› – Uçsuz Bucaks›z bir Batak.
Mastodonosaurus – Karbon ça¤›ndaki amfibi
Dimetrodon – Karbon ça¤›ndaki sürüngen
Sahne – Dinozor Ça¤›. Bir Batakl›k.
Stegosaurus – Dinozor Sürüngeni
Sahne: Erken Kretase – toprak daha az yumuflak.
Triceratops – Geç Kretase Sürüngeni.
Trachodant – Geç Kretase Sürüngeni.
Sahne: Üçüncü Dönemin Bafllar› –Bataklar batakl›¤a dö-
nüflür.

130
Karbon Ça¤›nda Topra¤›n Tipik Durumu. Uçsuz Bucaks›z Bir Batak.
Karbon Ça¤›ndaki Amfibi Mastodonosaurus. Yüksek Uzmanlaflma
kafa, a¤›z ve difllerinde görülmektedir.
Bu model Dr. C. W. Gilmore taraf›ndan özel olarak bu eser için yap›ld›, C. W. Gilmore, Ulusal Müze Omurgal›lar
Bölümü Baflkan›, Washington, D.C. Dimetrodon–Karbon (permiyen) ça¤›ndaki sürüngen. Afl›r› Uzmanlaflma, S›rt›nda-
ki Muazzam Yelken S›rtlar›. Uzun bir Soyun Sonu. Büyük Sürüngenlerin Tepe Noktas›nda Oldu¤u Dinozor Ça¤›n›n
Sonu. Bataklar Karbon Ça¤›’ndakinden daha derin – S›cakl›k çok fazla.
Büyük Sürüngenlerin Tepe Noktas›nda Oldu¤u Dinozor Ça¤›n›n Sonu. Bataklar Karbon Ça¤›’ndakinden daha
derin – S›cakl›k çok fazla.
Bu model Dr. C. W. Gilmore taraf›ndan özel olarak bu eser için yap›ld›, C. W. Gilmore, Ulusal Müze Omurgal›lar Bölümü
Baflkan›, Washington, D. C. Stegosaurus, Dinozor Ça¤›’n›n en uzmanlaflm›fl sürüngenlerinden biri
Uzmanl›¤› s›rt›ndaki sivri dikenlerdir.
Kretase Dönemi’nin bafl›nda topra¤›n tipik durumu. Bu dönemde saropodlar ölmüfl ve yerlerini yeni biçimler alm›flt›r.
Birçok batak batakl›¤a dönüflmüfltür. S›cakl›k son derece fazlad›r.
fiekil 1.

fiekil 2.

fiekil 2: Bu modeller Dr. C. W. Gilmore taraf›ndan özel olarak bu eser için yap›ld›, C. W. Gilmore, Ulusal Müze Omur-
gal›lar Bölümü Baflkan›, Washington, D.C. fiekil 1: Triceratops tepe noktas›nda
Uzmanlaflmas› Yamru Yumru kafas›d›r. Soyu tükenmek üzere ve büyük sürüngenlerin sonu
fiekil 2 fiekil 1

Bu model Dr. C. W. Gilmore taraf›ndan özel olarak bu eser için yap›ld›, C. W. Gilmore, Ulusal Müze Omurgal›lar
Bölümü Baflkan›, Washington, D.C. Geç Kratese Ça¤›’ndaki Tracodont fiekil 1: Tepe noktas›nda fiekil 2: Son derece
uzmanlaflm›fl, ölmek üzere. Uzmanlaflmas›, kafas› ve 3000 difli.
Üçüncü Dönem’in bafllar›. Bataklar batakl›klara dönüflüyor. Toprak genelde çok yumuflak. Hayvanlar›n çok uzun,
ya¤murkuflununkine benzer ayak parmaklar› vard›r.
At, Üçüncü Dönem’in bafl›ndaki hayvanlar›n bir numunesi. Uzun, ya¤murkuflununkine benzer
ayaklar› ve ayak parmaklar› vard›r.
Titanothere, Üçüncü Dönem’in memelilerinin ilk uzmanlaflmalar›ndan biri.
Oligosen ça¤›nda ölmüfltür. Uzmanlaflmas› boynuzundan anlaflabilir.
K›l›ç gibi diflleri olan kaplan. Üçüncü Dönem’in memelilerinin son büyük uzmanlaflmalar›ndan biri.
Uzmanlaflmas› az›difllerinden anlafl›labilir.
Uzmanlaflma

Sahne: Dört Ayak Parmakl› At – Memeli


Titanothere – Üçüncü Dönem’deki Memeliler
K›l›ç gibi diflleri olan kaplan

BÜYÜK SÜRÜNGENLER. Jeolojik kay›tlar bilinen ilk sü-


rüngenlerin kemiklerinin karbon ça¤›nda, esasen de permi-
yen dönemindeki kayal›klarda bulundu¤unu gösteriyor. Per-
miyen kayal›klar›nda bulunan bu kemiklerden baz›lar› son
derece uzmanlaflm›flt›r. Bu da gösteriyor ki bu kemikler uzun
bir soyun son demleridir. Dolay›s›yla sürüngenlerin bafllan-
g›c›na gidebilmek için, permiyen dönemin ötesine geçmek
gerekir. Ama ne kadar ötesine? Do¤rusu bilmiyorum, ama
flunu söyleyebilirim ki hayat›n bafllang›c›ndan beri hayat›n
niteli¤i ve biçimi belli bir koflul taraf›ndan belirlenmifltir.
Amfibi ve sürüngen hayat›n›n ortaya ç›kmas› için gerekli
koflullar, devonik ça¤ (bal›k ça¤›) bafllamadan önce tümüyle
tamamlanm›flt›, zira bu ça¤ koflullar›n kusursuzlaflmas›yla
bafllad›.
Yerkürenin geliflimi boyunca hayat›n bafllang›c›ndan bafl-
layarak, uygun hayat biçimlerinin ortaya ç›kmas› için hep ye-
ni bir koflulun oluflmas› gerekti¤i görülmüfltür.
Devonik ça¤ bafllad›¤›nda yerkürenin s›cakl›¤›, mebzul
miktarda bitkiden de anlafl›laca¤› üzere (hayat gücü hacmi
bal›klar›nkinden daha karmafl›k bir element bileflimini den-
geleyecek bir noktaya gerilemiflti), amfibilerden ve sürüngen-
lerden oluflan yeni hayat türleri ortaya ç›km›flt›. Buna jeoloji
dilinde mezozoik ça¤ ya da orta hayat denir.
Karbon ça¤›ndaki permiyen amfibilerden ve sürüngenler-
den baz›lar› çok afl›r› uzmanlaflmalar sergilerler. Biçimleri görü-
nüfl bak›m›ndan fantastiktir, örne¤in büyük amfibi mastodono-
saurus (bkz. sayfa 132) ve ola¤anüstü sürüngen dimetrodon
(bkz. sayfa 133), naosaurus ve di¤er yelken s›rtl› sürüngenler.
Büyük uzmanlaflmalar sürüngenlerin permiyen z›rhl› çe-
flidinde görünür.

143
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Bu uzmanlaflmalar bir fleyi ama özellikle bir fleyi gösterir,


o da fludur: Bu hayvan türleri sonlar›na yaklaflmaktad›r; ›rk-
lar›n›n ilk örne¤i de¤illerdir, muazzam uzun bir soyun öl-
mekte olan son örnekleridirler.
Uzmanlaflmalar de¤iflen bir koflulun ürünüdür ve bir ko-
flulun de¤iflmesi ve yeni bir koflulun oluflmas› son derece
uzun bir zaman ald›¤›ndan, ilk küçük ilkel sürüngen ile bü-
yük, acayip, fevkalade uzmanlaflm›fl permiyen dönemi sü-
rüngenleri aras›nda fevkalade uzun bir zaman geçti¤i aç›kça
görülmektedir.
Sürüngenler ça¤› boyunca, kayalar›n bize b›rakt›¤› çok k›-
s›tl› bilgiye ra¤men, büyük sürüngenlerin türlerinin zaman
zaman ama aniden de¤il, daha ziyade tekil bir rotasyonla de-
¤iflti¤i çok barizdir. Önce bir biçim ölüyor, sonra di¤eri onun
yerini al›yordu. Sonra o da ölüyor, onun da yerini bir baflka-
s› al›yordu. Bu böyle bir önceki zaman döneminde yaflam›fl
tek bir biçim bile kalmayana kadar devam ediyordu. Hayat
biçimleri ve türlerindeki bu köklü de¤ifliklik, koflullarda da
köklü bir de¤iflikli¤in yaflanm›fl oldu¤unu gösterir.
Sürüngenler tepe noktalar›na dinozor ça¤›nda ulaflt›lar.
Bu onlar›n en fazla geniflleme yaflad›klar› dönemdi. Büyük
sürüngen ça¤›nda bu hayvanlar›n boyutlar› daha önce hiç ol-
mad›¤› kadar büyümüfl ve ayr›ca say›lar› da artm›flt›r.
Bu flekilde tepe noktas›na ulaflt›klar›nda, Kretase dönemi
bafllad› ve büyük dinozor sürüngenlerin genifllemesi yerini
Kretaseye b›rakt›.
Sürüngen hayat›n›n çeflitli türlerinin tedrici ve sürekli ölü-
müne ve bunlar›n yerini alan yeni biçimlerin tedrici ortaya ç›-
k›fl›na, yerkürenin s›cakl›¤›n›n tedrici düflüflü ve hayat gücü
hacminin tedrici azal›fl› denk düfler.
Baz› biçimler zaman zaman d›flar›dan küçük de¤ifliklikle-
re u¤ram›fllard› ama bir müddet sonra daha fazla de¤ifliklik
olanaks›z hale gelmifltir; sonra bu biçimler ölmüfl, yaflamlar›
sona ermifl ve geçmifle ait canl›lar haline gelmifllerdir.

144
Uzmanlaflma

Karbon ça¤›n›n pefli s›ra ve dinozor ça¤›nda, hayat gücü


daha karmafl›k element bilefliklerini dengeleyecek kadar dü-
flük düzeye geldi. Sonra sürüngenlerden daha ileride olan en
düflük hayat biçimleri ortaya ç›kmaya bafllad› ama genel ola-
rak konuflmak gerekirse, dinozor ça¤›nda ve Kretase dönemi-
nin bafllar›nda hayat gücünün hacmi amfibilerle sürüngenle-
rin ötesindeki baflka bir hayvan bilefli¤ini dengeleyemeyecek
kadar yüksekti.
Karbon ça¤›n›n sürüngenleri dinozor ça¤›nda yaflay›p ken-
dilerini yeniden üretemediler, çünkü güç, karbon bilefliklerinin
menzilinin alt›na düflmüfltü. Keza dinozor ça¤› hayvanlar› da
karbon ça¤›nda yaflayamad›lar çünkü güç onlar›n bileflikleri-
nin menzilinin ötesindeydi. Yukar›da söylenenlerle uyumlu
olarak, ›l›man bölgemizi terk edip tropikal bölgelere geçerken,
›l›man bölgenin dinozor kayal›klar›nda bulunan hayvanlar›n
tropikal bölgede alt Kretase döneminde karfl›m›za ç›kmalar›
kaydade¤erdir. Bu olguya dair birçok kan›t vard›r.

KRETASE DÖNEM‹. Kretase döneminde bugün Kuzey


Amerika’n›n ›l›man bölgesi olan yerde s›cakl›k afl›r› tropikal
s›caklar›ndan k›fllar› ›l›k havaya dönmüfltür.
Düflük s›cakl›k geç Kretase döneminin bitkilerine bakarak
anlafl›labilir.
Orta Kretase döneminin sonuna ve geç Kretase döneminin
bafllar›na do¤ru sürüngen hayat›nda büyük de¤ifliklikler ya-
fland›. Dinozor ça¤›ndan aktar›lan tek bir biçim bile olmad›
ve çok az biçim ayakta kald›.
Kretase döneminde birkaç yeni tür ortaya ç›kt› ve Kretase
döneminin bafllar›nda ortaya ç›km›fl olanlar›n hepsi giderek
daha da uzmanlaflt›. Birço¤u grotesk ve fantastik biçimler
edindi. Bunun nedeni hayat gücünün azalmas›yd›.
Triceratops’un (bkz. sayfa 137) ve trachodants’›n (bkz. sayfa
138) son derece uzmanlaflm›fl biçimi biliminsanlar›n› hiç de fla-
fl›rtmamal›d›r. Onlar asla flaflmayan do¤a yasalar›n›n birer ürü-

145
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

nüydü. Büyük uzmanlaflmalar›yla büyük sürüngenlerin sona


yaklaflt›¤›n› göstermifllerdi; mezar›n k›y›s›na gelmifllerdi.
Ortadan kalkmakta olan bir mahsulde fantastik, ecifl bü-
cüfl, düzensiz ya da uzmanlaflm›fl biçimlerin ortaya ç›kmas›
gibi tuhaf bir olgu yaln›zca hayvan hayat›na özgü de¤ildir.
Bal›klar ve bitkiler de dahil olmak üzere tüm hayat biçimleri
için geçerlidir bu. Do¤a bize sürekli olarak buna dair örnek-
ler sunmaktad›r. S›cakl›¤›n yaz s›cakl›¤›n›n alt›na düfltü¤ü ve
beraberinde hayat gücünün de düfltü¤ü bir sonbahar ay›nda
bir bahçede yürüyün, bakt›¤›n›z her yerde bu yasan›n hük-
münü icra etti¤ini göreceksiniz.
Bir a¤ac›n en tepesinde kalan son birkaç elma küçük, ecifl
bücüfl ve yamuktur. Çal›lar›n aras›ndaki son birkaç gül kü-
çük, biçimsiz ve e¤ri bü¤rüdür. Bahçedeki son birkaç doma-
tes ecifl bücüfl, küçük ve yamuktur vs. Bunlar›n hepsi de ha-
yat gücünün kusursuz dengenin alt›nda oldu¤unu göster-
mektedir. Ya Kretase döneminin s›cakl›¤› ani düflüflten so-
rumluydu ya da Kretase dönemi jeolojide söylendi¤inden on
kat daha uzundu.
Ben Kretase döneminin uzun oldu¤unu kaya oluflumuna
bakarak söylemiyorum çünkü jeolojide oluflumu için yüz bin-
lerce y›l›n gerekti¤i iddia edilen birçok kaya asl›nda birkaç
günde oluflmufltur.
Büyük do¤a yasalar›ndan birini takip ederek yerkürenin
so¤umas› düz, yavafl, düzenli ve yöntemli olmufltur. Bitki
ve hayvan hayat›na bakarak, Kretase döneminin so¤uma-
daki düzensizliklerin sorumlusu olmad›¤›n› rahatl›kla söy-
leyebiliriz. Ani bir s›cakl›k düflüflü yoktu. Bu nedenle Kre-
tase döneminin muazzam uzun bir döneme yay›ld›¤› söyle-
nebilir. Tüm hayat biçimleri, s›n›flar› ve türleri, hayvan, ba-
l›k, kufl ve bitkiler, yerkürenin s›cakl›¤›n›n Kretase döne-
minde tüm uzun jeolojik paleozoik dönemde oldu¤undan
daha az düfltü¤ünü flüpheye yer b›rakmayacak flekilde gös-
termektedir.

146
Uzmanlaflma

Kretase döneminde ›l›man Kuzey Amerika’n›n s›cakl›¤›


afl›r› tropikal s›cakl›¤›ndan ›l›k havaya düfltü. Kretase döne-
minden bugüne kadar oldu¤undan on kat daha büyük bir
düflüfl ve ilk kambriyen kayadan son karbon ça¤› tafl›na ka-
darki dönemde oldu¤undan daha fazla bir düflüfl yafland›.
Kretase döneminin bafl›nda bitkilerin hepsi afl›r› tropikal
s›cakl›klardaki bata¤›n ürünüydü. Kretase döneminin sonun-
daysa ço¤unlukla sert bir zeminde yetiflen bitkiler vard› ve
a¤açlar k›fl halkalar› gösteriyordu.
Büyük uzmanlaflmalar›n ve büyük sürüngen soyunun
ölümüne dikkat çektim. Bu biçimler neden ölmüfltür? Bu so-
ru jeolojinin cevaplamaya çal›flt›¤› bir soru de¤ildir. Ben ise
cevaplad›¤›m ve üstelik do¤ru cevaplad›¤›m kanaatindeyim.
Büyük, kaba, biçimsiz, ac›mas›z ve korkunç mezozoik dö-
nemi ucubelerinin görünüflte ani bir flekilde ölmüfl olmas›nda
flafl›lacak bir yan yoktur zira hayat gücü hacmi yumurtalar›n›
kuluçkadan ç›karamayacak kadar düflmüfltü. Do¤a cezas›n›
verdi ve bunu kendi meflrebince yaparak kaba, kusurlu me-
zozoik hayattan kurtuldu. Bunlar bahçedeki ayr›kotlar› hali-
ne gelmifllerdi ve ay›klanmalar› kaç›n›lmazd›. Kretase döne-
minin geçmesiyle, yerküre korkunç mezozoik hayattan son-
suza dek kurtuldu.

GERÇEKLER M‹ TEOR‹ M‹? Birçok arkadafl›m bu esere


her fleyi kapsay›c› biyolojik evrim teorisi üzerine de bir fleyler
eklememi istedi.
Teori her zaman gerçeklerin hizmetinde olmal›d›r.
Bugün ö¤retildi¤i ve okutuldu¤u flekliyle evrimin olanaks›z
oldu¤unu bir önceki bölümde kan›mca akla uygun ve eminim
tatmin edici flekilde gösterdim çünkü birbiri pefli s›ra ortaya ç›-
kan farkl› hayat biçimleri hayat gücü taraf›ndan yönetilmifller-
dir ve bu güç öncülünün yerini alabilmek için daha karmafl›k
bir biçime ihtiyaç duymufltur; bu güç bir yandan yeni bir hayat
ortaya ç›kar›rken, di¤er yandan eskini öldürmektedir.

147
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Bu bölümde evrim teorisinde öne ç›kan hatalar› göster-


mekle yetinmek zorunday›m. Bu ba¤lamda baz› olgular› ve
gerçekleri öne ç›kararak, evrimde at›lan ad›mlar olarak lanse
edilen fleylerin asl›nda hayvanlar›n çevrelerine ve koflullara
uyum sa¤lamak üzere geçirdikleri küçük fiziksel de¤ifliklik-
lerden ibaret oldu¤unu gösterece¤im. Bunlar söz konusu
hayvan› daha karmafl›k ya da daha basit yapmayan küçük
de¤iflikliklerdir.
Biliminsanlar› elli y›l boyunca bofl yere “eksik halkay›”
aray›p durmufllard›r. ‹ddiaya göre bu halka insan› maymun-
lara ba¤lamaktad›r. Fakat sonuç elde edilemeyince bir müd-
det sonra aray›fltan vazgeçilmifl, flimdiyse baflka bir aray›fl or-
taya ç›km›flt›r. Biliminsanlar› hem insan›n hem de maymu-
nun atas› olan canl›n›n pefline düflmüfl, har›l har›l onu ar›yor-
lar. Nas›l bir mahlûk bulmay› umduklar›n› do¤rusu kafamda
canland›ram›yorum. Ben burada bilimsel olarak ve akl› ba-
fl›nda, ak›l yürütebilen herkesin görebilece¤i flekilde, evrimin
olanaks›z oldu¤unu kan›tlad›¤›m› ve evrim teorisinin kan›t
diye gördü¤ü olgular›n nas›l gerçekleflti¤ini gösterdi¤imi dü-
flünüyorum.
Fakat sözlüklerimiz bile bu lekeden pay›na düfleni alm›fl-
t›r. Kalburüstü sözlüklerden birinde flunu okuyoruz: “Evrim,
bir bedenin daha karmafl›k bir biçime geçmesini sa¤layan de-
¤ifliklikler silsilesidir.” Daha önce de gösterdi¤im gibi bir be-
deni daha karmafl›k bir biçime kavuflturmak demek, hayati
dengeyi bozmak ve bedeni öldürmek demektir çünkü böyle
bir durumda hayat mekanizmas› durur. Beden zehirlenmifl
olur.
Evrim teorisini desteklemek için bir biliminsan› flöyle ya-
z›yor: “Ayr›ca günümüz atlar›na, efleklerine ve zebralar›na
uzanan esas soy çizgisi vard›r.”
Burada aç›kça at, eflek ve zebralar›n ortak bir atadan gel-
di¤i iddia edilmektedir. Bugün bu hayvanlar birbirlerinden
kimyasal aç›dan farkl›d›r. O halde bu iddia bu kimyasal de-

148
Uzmanlaflma

¤iflikliklerin hayvanlar›n eosen dönemindeki hayatlar›ndan


bu yana gerçekleflti¤ini ima etmektedir ki buraya kadar s›ra-
lanan nedenlerden ötürü bu olanaks›zd›r.
At, eflek ve zebra ortak bir atadan türememifltir. Bunlar
bugün ve her zaman ayr› ve farkl› hayvanlar olmufllard›r.
Üçünün de ilk atalar› kimyasal aç›dan farkl›yd› ve bu kimya-
sal farkl›l›k günümüze kadar sürdü¤ü gibi hayvanlar var ol-
du¤u müddetçe de sürecektir.
Çok kesin bir görüfl ortaya att›m. Baz› evrimcilerden flöy-
le bir soru gelebilir: Hani kan›tlar›n›z, kan›t gösterin? Akla
uygun kan›tlarla destekleyemeyecek olsayd›m böyle bir gö-
rüfl ortaya atmazd›m. Üç ayr› alanda kan›t sunaca¤›m: Kim-
ya, do¤a yasalar› ve güçlerin iflleyifli.
Hayvan hayat› Büyük Yarat›c› taraf›ndan ilk bafllat›ld›¤›n-
da, bu hayat›n süreklili¤i için belli do¤a yasalar› koyulmufl-
tur. Bu yasalar bafllangݍtan bu yana elifi elifine takip edilmifl
ve bugün de aynen uygulanmaktad›r. Hayata iliflkin büyük
do¤a yasalar›ndan biri fludur: Türlere iliflkin bir kar›fl›kl›k
olamaz. Bu do¤a yasas› eskiler taraf›ndan o kadar iyi bilini-
yor ve takdir ediliyordu ki Levililerin yasas›nda ifadesini bul-
mufltu. Türler konusunda kar›fl›kl›¤a yol açma girifliminin ce-
zas› dün oldu¤u gibi bugün de ilk mahsule k›tl›kt›r; böylece
türlere iliflkin kafa kar›fl›kl›¤› ne dün devam ettirilebilmifltir
ne de bugün devam ettirilebilir. ‹lk mahsul yeniden üretim
yapamad›¤› için, kar›fl›kl›k bafllar ve daha ilk anda biter.
Bir hayvan›n türünü de¤ifltirmek için ya da onu daha kar-
mafl›k hale getirmek için, iç kimyasal de¤ifliklikler gerekir.
Öncelikle bedenin elementlerden oluflan bilefliklerinde kim-
yasal bir de¤ifliklik yapmak gerekir ama bir ya da birkaç par-
ças›nda de¤il, tamam›nda. Bu zehirdir ve ölüm anlam›na ge-
lir. Kimyasal de¤ifliklikler üretici sekresyonlarda ve bir kez
öz canland›r›ld›ktan sonra hayat› devam ettirmeyi sa¤laya-
cak besleyici s›v›larda olmal›d›r. Elementlerden oluflan bede-
nin bir parças›n› bütünü de¤ifltirmeden de¤ifltirebilmek ha-

149
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

yat makinesinde küçük bir çark›n olmas› gereken yere büyük


bir çark yerlefltirmeye (ya da tersi) benzer.
Do¤a bedenin elementlerden oluflan bilefli¤ini etkileme-
yen d›flsal de¤iflikliklere izin verse de bedenin elementlerden
oluflan bilefli¤ini ve dolay›s›yla da hayati dengesini etkileyen
iç de¤ifliklikleri kesinlikle yasaklamaktad›r.
‹ki ayr› türde hayvan çiftleflti¤inde, ortaya ç›kan ürüne ka-
t›r denir. Kat›r k›s›rd›r ve bir canl› dünyaya getiremez. Bunun
nedeni iç de¤iflikliklerdir. Birleflmeyle iki ayr› ve farkl› ele-
mentlerden oluflan bileflim kar›flt›r›lm›fl ve böylece ikili bilefli-
min belli parçalar› hayati güç karfl›s›ndaki dengesini kaybet-
mifltir. Bu parçalar üretici organlar ve üretici sekresyonlard›r.
E¤er daha basit bir hayvandan yeni ve daha karmafl›k bir
hayvan do¤urmak ya da evriltmek mümkün olsayd›, her bi-
çimin numunelerinin birbiriyle ayn› dönemde olmamas› için
hiçbir engel olmazd›. Biri de¤iflikli¤in yap›ld›¤› noktada, di-
¤eri de¤ifliklik yap›lmadan önce. Daha önce bu ikisini bir ara-
da gören oldu mu? Bunlar eflzamanl› m›d›r? Milyonlarca tü-
rün genel bir de¤ifliklik için tarih belirlemeleri ve sonra hep-
sinin de tek bir eksik olmadan buluflmaya gelmeleri olanak-
s›z gözükmektedir.
E¤er basit hayvan›n elementlerden oluflan bilefli¤i hayati
güçle dengede olsayd› ve daha karmafl›k hayvanlar›n ele-
mentlerden oluflan bilefli¤i de güçle dengede olsayd›, o za-
man mezozoik dönemin baz› devasa sürüngenlerinin Güney
Amerika ve Afrika’n›n uçsuz bucaks›z bataklar›nda bulun-
mamas› için hiçbir neden olmazd›; ya da bal›¤a ç›kt›¤›m›zda,
ichthyosaurus ya da h›rç›n bir tyrolosaurus yakalamak gibi
bir sorunla karfl›laflabilirdik – elasmosaurauslarla da epey bir
bo¤uflmam›z gerekirdi.
Bir evrimciye neden bu eski biçimlerden hiçbirinin hâlâ
yaflamad›¤›n› sordu¤unuzda, “baz›lar› ölmüfl, baz›lar›ysa bu-
günkü hayvanlara evrilmifltir” cevab› al›yorsunuz. Ama ba-
l›klarla amfibiler, amfibiler ile sürüngenler, sürüngenlerle

150
Uzmanlaflma

memeliler ya da maymunlarla insanlar aras›nda bunlar› bir-


birine ba¤layan gerçek herhangi bir ba¤ bulunamam›flt›r.
Muhayyilemizi epey bir genifl tuttu¤umuzda, birbirinin yeri-
ni alan biçimler aras›nda ya da öncekilerle epeyce bir benzer-
lik bulabilece¤imiz birkaç örnek vard›r. Bu nedenle insan ola-
naks›z oldu¤unu bilmese, birinin di¤erinden do¤du¤unu ve
çevreye ve koflullara uyum sa¤lamak üzere d›flsal de¤ifliklik-
ler geçirdi¤ini düflünebilir. Fakat bu örneklerde bile, yak›n-
dan analiz yap›ld›¤›nda belirgin farklar› görmemek mümkün
de¤ildir. Kretase döneminin sonlar›nda, yerküre Tyramno-
saurus, Trachodonts ve Triceratops gibi büyük korkunç sü-
rüngenlerle doluydu. Eosen döneminin bafllamas›yla birlikte,
Üçüncü Dönem’in bafllang›c›nda, yerkürenin bu kez köpek
ve tilki boyutunda küçük memelilerle dolu oldu¤unu görü-
rüz. Eosen dönemi Kretase döneminin hemen ard›ndan gel-
mifltir. ‹lk Eosen oluflumu son Kretasen’in üzerinde yükselir.
Ço¤u kaya oluflumunda son Kretase ile ilk Üçüncü Dö-
nem aras›nda uzun bir boflluk oldu¤u jeologlar aras›nda ga-
yet iyi bilinen bir gerçektir. Dolay›s›yla hayat süreklili¤inde
de buna denk düflen bir kopukluk söz konusudur ve bu dö-
nemde hayat›n gelifliminin izi sürülememifltir. Fakat do¤a
görmesini bilene ve gördü¤ünde k›ymetini bilene her zaman
ibret al›nacak bir ders verir. Ço¤u kaya oluflumunda görüle-
bilen bu dersi almak için Güney Amerika’da Venezuela’ya
kadar uzanmak gerekir.
Bir Alman biliminsan› ve seyyah olan Dr. Siever kuzey
Venezulea da¤lar›nda “Capacho kireçtafl›” ad›n› verdi¤i bir
kireçtafl› bulmufltur. Bu kireçtafl›n›n içinde “ileri tebeflir olu-
flumunun” fosillerini bulmufltur (Üst Kretase).
Bu temel üzerinde Dr. Siever baflka katmanlar da bulmufl-
tur. Bunlara ise büyük miktarda demir sülfür içermesinden
ötürü “Cerro de Cro Serisi ya da Alt›n Tepe” ad›n› vermifltir.
Bu kayalar son jeolojik Kretese ile ilk Üçüncü Dönem, Eosen
kayas› aras›ndaki zamana denk düflmektedir.

151
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Dr. Siever flöyle diyor: “Sürekli bir çökelti serisi vard›r ve


bu nedenle en altta tebeflir fosilleri, en üstte de Eosen biçim-
leri vard›r. Hayvan hayat›n›n genel niteli¤idir bu–tedrici
olarak birinden birine de¤iflir.” Yani sürüngenlerden meme-
lilere.
Jeolojik aç›dan, bu büyük de¤ifliklik bir gecede olmufltur.
Burada kadim hayat biçimleri ile modern hayat biçimleri ara-
s›ndaki büyük ayr›m çizgisi devreye girmektedir. E¤er evrim
bir gerçeklik olsayd› bu çizgide evrime dair örnekler olurdu.
Var m› böyle bir kan›t? Evrim teorisi savunulmadan ya da or-
taya at›lmadan önce, evrimi savunmaya kalk›flacak kiflinin
sürüngen hayat›ndan evrim hayat›na uzanan süreçte baz› de-
¤iflikliklere dikkat çekmeye haz›r olmas› gerekir. Zira bu çiz-
gide yeryüzü üzerindeki hayvan hayat›n›n tüm geliflimi bo-
yunca görülen en radikal ad›m at›lm›flt›r. Evrimi savunan bi-
rinin bu noktada tyrannosaurus, triceratops ve tracho-
dants’›n Eosen dönemindeki torunlar›n› göstermesi gerekir.
Eosen döneminin küçük memelilerinin sürüngen atalar›n›
gösterebiliyor olmas› gerekir ve Kretese döneminin sonlar›n-
daki hayatla karfl›laflt›r›ld›¤›nda Eosen dönemindeki hayat
uzunlu¤undaki muazzam k›salmay› aç›klayacak akla yatk›n
bir gerekçe sunabiliyor olmas› gerekir.
Kretase dönemi dinozorlar›n›n kafalar› yerden yaklafl›k 5-
7 metre yukar›dayd›. Eosen hayvanlar›n›n genellikle omuz-
dan yukar›s› 60 santimetreden azd›. Yukar›daki sorular› ce-
vaplamak bir evrimci aç›s›ndan kolay olmal›d›r zira daha ön-
ce de belirtildi¤i üzere jeolojik aç›dan konuflacak olursak, “bir
gecede olmufltur.” Evrimciler bir hayvan›n di¤erine dönüfltü-
¤ü (mesela bir sürüngen ile memeli aras›ndaki eksik halka)
tek bir örnek verebilir mi?
fiimdi do¤an›n hayvan› çevresine uydurmak için gerçek-
lefltirdi¤i ve biliminsanlar›n›n evrimde ilerlemeler olarak de-
¤erlendirdikleri sorunu ele alaca¤›m. De¤ifliklikler yaln›zca
büyük do¤a yasas›n›n icazetiyle oldu¤u gibi, ayn› zamanda

152
Uzmanlaflma

do¤a gerekli de¤iflikliklere bizatihi yard›mc› olur. Bu de¤iflik-


likler her zaman yaln›zca d›flsald›r ve hayvan›n elementler-
den oluflan bileflimini ya da iç düzenini hiçbir flekilde etkile-
mez. Bu de¤ifliklikler hayvan› ne basitlefltirir ne de karmafl›k-
laflt›r›r. De¤ifliklik örnekleri flunlard›r:

Bir parçan›n ya da organ›n afl›r› geliflimi


Uzuvlar›n uzamas› ya da k›salmas›
Aya¤›n fleklinde ve niteli¤inde de¤ifliklikler
Kabu¤un niteli¤indeki de¤ifliklikler
Renk de¤ifliklikleri

fiimdi de geçmifl ve bugünkü hayattan baz› örneklere ifla-


ret edece¤im. Bir hayvan›n ayak flekli ve niteli¤i genelde do-
laflt›¤› ve beslendi¤i topra¤›n niteli¤ine dair önemli bir belir-
tidir. Günümüz karibular› gibi genelde yumuflak, batakl›k tü-
ründe yerlerde yaflamay› seven hayvanlar›n çok büyük toy-
naklar› vard›r. Avrupa’daki rengeyiklerinden hiçbir fark› ol-
mayan karibular, sert kuru toprakta yetiflirler, her kufla¤›n
ayaklar› daha da küçülür ve sonunda di¤er geyik ailesi üye-
leriyle ayn› boyuta gelir.
Virginia’n›n Kasvetli Batakl›k’›ndaki vahfli s›¤›rlar›n kari-
bular›nkine benzer büyük t›rnaklar› vard›r, ama bu s›¤›rlar
uzun zaman önce batakl›¤a düflmüfl ve kaybolmufl olan s›ra-
dan s›¤›rlar›n soyçizgisine mensuptur. Ayaklar› batakl›k ze-
minine uyacak flekilde de¤ifliklik geçirmifltir.
Eosen döneminin hayvanlar›n›n t›pk› bugünkü ya¤mur-
kufllar› gibi uzun tombul ayak parmaklar› vard›r ve s›k s›k
yumuflak, çamurlu, batakl›k türünde göl, gölet, çay k›y›lar›n-
da dolan›rlar. Dolay›s›yla Eosen dönemi hayvanlar›n›n ayak-
lar› Eosen dönemindeki topra¤›n niteli¤ini aç›kça göstermek-
tedir. Ayaklar sahiplerini yumuflak, çamurlu, batakl›k türün-
de, süngerimsi yerlerde tafl›yacak flekilde de¤ifliklik geçirmifl-
ti. Kendi jeoloji eserimde Eosen dönemi topra¤›n›n böyle yu-

153
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

muflak nitelikte oldu¤unu gösterdim ve bunun nedenlerini


ve gerekçelerini sundum. Pueblo gelenekleri aras›nda bu dö-
nemin topra¤›n›n niteli¤ini anlatan çok canl› ve e¤lendirici
bir tasvir vard›r. Bu gelene¤i Kay›p K›ta Mu’da aktarm›flt›m.
fiimdi de göreli küçük de¤iflikliklere örnek olmas› için
uzun ya¤murkuflunu and›ran ayaklar›yla küçük eosen at›n›
ele alaca¤›m, çünkü eosen at› evrimi desteklemek için kulla-
n›lan bafll›ca örneklerden biridir.
Eosen at›n›n hayata her aya¤›nda ya¤murkufllar›n›nkini
and›ran befl uzun ayak parma¤›yla bafllad›¤› jeolojinin bir te-
zidir. Bu parmaklar aç›k flekilde yere bast›¤›nda bu küçük be-
denin a¤›rl›¤›n›n ayaklar›n ve bacaklar›n üzerinde yürüdü¤ü
yumuflak zemine batmas›n› engellemifltir. Do¤a taraf›ndan
kendisine bu yumuflak zeminde h›zl› seyahat olana¤› sa¤lan-
mam›fl olsayd›, ayaklar› yumuflak batakl›k zeminine batar ve
öyle kal›rd›. Sonra, düflmanlar›na karfl› yegâne silah› olan h›-
z› azal›r ve yumuflak zeminde daha rahat hareket edebilen
baz› etobur hayvanlara kolayca yem olurdu. Toprak sonraki
Oligosen, Miosen ve Pliosen dönemde kuruyup sertleflti¤in-
den, nazik do¤an›n hep bu küçük dostunun esenli¤ini düflün-
dü¤ünü görürüz, zira bu dönemde Eosen at›n›n ayaklar› git-
tikçe sertleflen topra¤a uyum sa¤layacak flekilde sertleflmifl ve
böylece büyük h›z›n› korumay› baflarm›flt›r. Miosen dönemi-
nin büyük bir k›sm›nda ve tüm Pliosen döneminde, Eosen
döneminde sahip oldu¤u türden uzun yumuflak ayak par-
maklar› topra¤a hiçbir flekilde uyum sa¤layamazd›. Ayak
parmaklar› üzerine bast›¤› keskin tafllar›n h›flm›na u¤rar ve
bunun sonucunda kopard›. Bu nedenle do¤a gerekli de¤iflim-
leri yaparak yeni koflullara uyum sa¤lamas›n› mümkün k›l-
m›flt›r. Bugün at›n ayaklar› sert zeminde h›zl› bir flekilde ha-
reket etmeye en uygun ayak türüdür. Atlar bu sayede pefline
düflen düflmanlar›ndan rahatl›kla kaçabilmektedir.
Evrim teorisine göre, hayvanlar yaflad›klar› dönemde daha
karmafl›k varl›klar haline gelir. Bu teoriyi savunanlar at örne-

154
Uzmanlaflma

¤ine iflaret etmifl ve at›n aya¤›ndaki de¤iflikliklerin evrimde


gerçekleflen ilerlemeler oldu¤unu iddia etmifllerdir. Öncelikle,
at›n aya¤›nda Eosen döneminden günümüze kadar gerçek an-
lam›yla bir de¤ifliklik olmam›flt›r. Yaln›zca modifikasyonlar
söz konusudur. At›n aya¤›nda Eosen döneminden Pliosen dö-
nemine kadar gerçekleflen tüm de¤ifliklikler onu daha basit ya
da daha karmafl›k hale getirmemifltir ve elementlerden oluflan
bilefliminde hiçbir de¤iflim olmam›flt›r. Daha önce de belirtil-
di¤i gibi, burada söz konusu olan bir parçan›n afl›r› geliflimi ve
di¤er parçalar›n küçülmesiyle fleklen basit bir modifikasyon-
dur. Ama biliminsanlar› bu modifikasyonlar›n evrimdeki iler-
lemeler oldu¤unu iddia ediyorlar. E¤er bunlar evrimde ger-
çeklefltirilen ilerlemeler olsayd›, günümüz atlar› Eosen atla-
r›ndan daha karmafl›k olurdu. Günümüz atlar› Eosen atlar›n-
dan daha karmafl›k olmad›¤›na göre, söz konusu modifikas-
yonlar evrimdeki ilerlemeler de¤ildir.
Hayvanlarda görülen ve evrimdeki ilerlemeler oldu¤u id-
dia edilen de¤iflikliklerin ço¤unun do¤an›n hayvanlar›n çev-
reye ayak uydurmalar›n› sa¤lamak ad›na gerçeklefltirdi¤i
modifikasyonlar oldu¤unu rahatl›kla söyleyebiliriz. Bu hay-
vanlar, t›pk› Eosen atlar› gibi, daha karmafl›k hale gelmemifl-
lerdir. Dolay›s›yla de¤ifliklikleri hiçbir flekilde biyolojik evri-
me kan›t olarak gösterilemez.
Geleneksel biyolojik evrim teorisinin küçük Eosen at› hak-
k›ndaki görüfllerini biraz kabaca ele al›yorum. Baflka örnekle-
ri ele alsayd›m daha da kötü olabilirdi ama Eosen at› teorisi
hakk›nda o kadar çok fley yaz›l›p çizilmifltir ki belki de mes-
lek d›fl›ndan kiflilerin en iyi bildi¤i örnektir. fiimdi de Eosen
hayvan›-evrim iliflkisine sert yaklafl›m›mda hakl› olup olma-
d›¤›ma bakal›m.
Öncelikle bir do¤a yasas›ndan bahsedece¤im.
Canl› bedenin bir parças›n›n ya da organ›n›n düzenli ve
sürekli fiziksel kullan›m› o parçay› büyütecek, gelifltirecek ve
güçlendirecektir.

155
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Canl› bedenin bir parças›n› kullanmay› düzenli ve sürekli


olarak bofllamak ise o parçan›n zay›flamas›na ve küçülmesi-
ne yol açar. Bunlar bilimin kabul etti¤i gerçeklerdir.
Eosen at› ilk kez dünyaya geldi¤inde, üzerinde yaflad›¤›
toprak yumuflak ve süngerimsiydi ve dolay›s›yla bu zemine
uygun ayaklar› vard›. Bir ya¤murkuflununkini and›ran befl
uzun ayak parma¤› vard› ve bu parmaklar aya¤›n›n yumuflak
topra¤a batmas›n› engelliyordu.
At›n aya¤›nda gözle görülür ilk de¤ifliklik toprak sertlefl-
meye bafllad›¤›nda oldu. Bu dönemde yan ayak parmaklar›-
n›n zay›flad›¤›n› ve küçüldü¤ünü, orta ayak parma¤›n›n ise
özellikle büyüdü¤ünü görürüz. Bu da topra¤›n niteli¤inde
bir de¤iflim oldu¤unu gösteriyor. Toprak sertlefliyor, do¤a da
hayvan›n aya¤›n› de¤iflen koflullara uyarl›yordu. Zemin sert-
lefltikçe, ayak parmaklar› da bu zamana kadar oldu¤u gibi
topra¤a giremez hale geldi. Orta ayak parma¤› en uzun oldu-
¤undan hayvan ad›m atarken yerden en son kalkan da o olu-
yordu ve ad›m atarken bir dönem hayvan›n tüm a¤›rl›¤›n› or-
ta ayak parmaklar› tafl›m›flt›. Böylece belli bir süre orta ayak
parma¤› o zamana kadar befl parma¤›n yapt›¤› görevi yap-
m›flt›. Orta parma¤a binen bu fazladan yük onu büyütmüfl ve
güçlendirmiflken, art›k ifllevsizleflen di¤er dört parmak ise za-
y›flam›fl ve küçülmüfltü; bu parmaklar orta parma¤›n yan›n-
daki s›radan uzuvlara dönüflmüfltü. Bütün ifl orta parma¤a
düfltü¤ünde, bu parmak muazzam güçlendi ve büyüdü, t›r-
nak ise büyüdü ve bugünkü toynak haline geldi. Böylece her
ayaktaki büyük orta parmak bugün at›n hareket ederken kul-
land›¤› tek parmakt›r.
Bu anlatt›¤›m “at›n evrimi” denen, ama göstermifl oldu-
¤um gibi do¤an›n koflullara uyum sa¤latmak amac›yla ger-
çeklefltirdi¤i basit bir modifikasyon olan ve hiçbir flekilde ele-
mentlerden oluflan bilefli¤i de¤ifltirerek kimyasal yan› etkile-
meyen sürecin fiziksel veçhesidir. Bu de¤iflim hayvan› ne da-
ha basit ne de daha karmafl›k hale getirmifltir. Evrim savunu-

156
Uzmanlaflma

cular› henüz evrim teorisini destekleyecek ilk kan›t parçac›¤›-


n› bulmufl de¤iller.
Modern biliminsanlar›m›z güçlerle elementler aras›ndaki
ba¤lant›y› göstermekte tümüyle baflar›s›z olmufllard›r. Özel-
likle de hayat söz konusu oldu¤unda bunu söyleyebiliriz. El-
li bin y›l önce yeryüzünün ilk büyük medeniyetinin bilimin-
sanlar› aras›nda en önemli konu buydu.
Neyse ki en büyük ve en derin düflünürlerimiz ak›ldan ya-
na herhangi bir kay›p yaflamam›fl ya da biyolojik evrim de-
nen dalgan›n esiri olmam›fllard›.
Bir dönem evrim teorisini hararetle savunmufl olan büyük
‹ngiliz biliminsan› Alfred Russell Wallace son eseri Hayat
Dünyas›’nda flöyle yazar (s. 421):

Elinizdeki eserde hem yeterli hem de akla yatk›n


buldu¤um bir aç›klama sunmaya çal›flt›m: fiöyle ki son-
suz hayat›, güzelli¤i ve gizemlili¤iyle bu yerküre ve
günefl ve nebula, ›fl›k ve hareket gibi muazzam olgula-
r›yla içine yerlefltirildi¤imiz evren, ilkin insan denen
canl›n›n geliflimi için vard›r, ikincisi insan ›rk›n›n kade-
rinde yaz›l› olan ölümsüz manevi hayata haz›rl›k için
yüksek ö¤renim mahiyetinde muazzam bir okuldur.

Çok az kifli insan›n ruhu olmad›¤›na ya da sonraki bir ya-


flam› olmad›¤›na inan›r. Zavall› yaban›llar bile buna inanm›-
yorlar. Evrimciler asl›nda insan›n kaba bir hayvan oldu¤una
inand›klar› gerçe¤iyle karfl›laflt›klar›nda irkiliyorlar. Bir insa-
n›n gerçek bir evrimci olabilmesi için ateist olmas› gerekir.
Tanr›ya inanan ve insan›n bir ruhu ve bu hayattan sonra da
bir hayat› oldu¤una inanan biri ne ateisttir ne de evrimcidir.
Yaln›zca böyle oldu¤unu düflünüyordur. Yaln›zca ortodoks
görülmek için evrime inand›¤›n› söylüyordur, o kadar.
E¤er biyolojik evrim gerçek olsayd›, güçler diye bir fley ol-
mazd› ve bir zamanlar dünyaya gelmifl olan bir hayat biçimi

157
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

sonsuza dek varl›¤›n› sürdürürdü. Hiçbir zaman ölüp git-


mezdi. Büyük sürüngen hayat› hâlâ dünyan›n belirli bölgele-
rinde devam ediyor olurdu. E¤er hayat gücü diye bir fley ol-
masayd›, bu büyük trajediler hâlâ peflimizi b›rakmam›fl olur-
du, ama öyle de¤il. Neden?
Çünkü hayat gücü diye bir fley vard›r ve
Biyolojik evrim bir mittir.

158
Yedinci Bölüm

Günefl

Günefl. Çok kadim bir Hindu yaz›s›ndan

G ÜNEfi‹N BÜYÜKLÜ⁄Ü. Günefli incelemifl olan bili-


minsanlar›n›n dedi¤ine göre, güneflin çap› 832.000 mil,
çevresiyse 2.773.000 mildir.
Güneflin esas bedeninin hiçbir zaman görülmedi¤i düflü-
nüldü¤ünde, güneflin gerçek büyüklü¤ü nas›l bilinebilir? Gü-
neflin ancak ve ancak ›fl›k geçirmez çifte katman›n›, nüfuz
edilemeyen uzmanlaflm›fl bulutlar› görebiliriz. Bu bulutlar›n

159
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

gerçek kal›nl›¤› meçhuldür. Bunlar ölçülemez, kal›nl›klar› an-


cak tahmin edilebilir. Dahas›, bu bulutlar›n ötesinde, onlarla
koyu delinmez ana ›fl›nlarla dolu olan günefl aras›nda bir bofl-
luk vard›r. Bu bofllu¤un kal›nl›¤› ya da çap› ölçülemez. Bu
ana ›fl›nlar›n ötesinde günefl vard›r. Yukar›daki gerçeklikleri
dikkate ald›¤›m›zda, güneflin büyüklü¤ünün nas›l hesaplan-
d›¤›n› do¤rusu ben kafamda canland›ram›yorum.
Baz› biliminsanlar› günefl lekelerinin güneflin gerçek bede-
ninin görüntüleri oldu¤unu iddia etmifltir. Ben ayn› fikirde
de¤ilim. Benim düflünceme göre günefl lekesi bulutlardaki bir
yar›kt›r ve bu yar›k güneflten ç›kan koyu ana ›fl›nlar bulutla-
r›n çifte katman›na ulafl›p filtrelenmeden önce görülmesini
sa¤lar.
Ana ›fl›nlar›n güneflin çifte uzmanlaflm›fl bulut katman›n-
dan ve uzmanlaflm›fl atmosferden geçifli s›ras›nda ana ›fl›nlar
önce bölünür ve ayr› ›fl›nlar haline gelir, sonra uzaya yay›l›r-
lar. Bu filtrelenmifl ›fl›nlardan baz›lar› parlakken, baz›lar› ko-
yu ultra görünmez türdendir ki yüzde doksan›n› bunlar
oluflturur. Bu oran bilimsel eserlerimizde verilenden daha
yüksektir ama bu koyu ›fl›nlar›n bir de her türlü ölçümde uç-
lar› gösterecek kadar ultra olan bir bölümü vard›r. Yani gü-
nefl ›fl›nlar›n›n yak›nl›k kuran güçleri tafl›yan, yönetici güne-
fline yak›n olan ama günefl sistemini oluflturan çeflitli beden-
lerden türüm eden güçlere yak›n olmayan k›sm›ndan bahse-
diyorum.
Günefl hakk›nda belki de herkesten daha derin ve kap-
saml› bir araflt›rma yapm›fl olan büyük biliminsan› Hershel
flöyle yazar: “Günefl lekeleri, güneflin bedenini saran çifte bu-
lut katman›ndaki bir yar›ktan görünen güneflin gerçek bede-
nidir.”
fiimdi de güneflle Satürn gezegeni aras›nda bir karfl›laflt›r-
ma yapaca¤›m. Satürn’ün çevresinde bedenini saran bir hal-
ka vard›r. E¤er bu halka güneflin bedenini saran uzmanlafl-
m›fl bulutlar gibi tüm bedenini kaplayacak kadar büyük ol-

160
Günefl

sayd›, o zaman Satürn gerçek boyutundan katbekat daha bü-


yük görünürdü.
Güneflin çifte bulut katman›n›n çap› güneflin gerçek bede-
ninden ne kadar büyüktür? Bunu daha önce saptayan oldu
mu, olduysa kim nas›l yapt›?
fiu gerçekler beni etkiliyor: Güneflin gerçek bedeni hiçbir
zaman görülmedi¤inden, bulutlar›n ›fl›k geçirmez çifte kat-
man›n›n kal›nl›¤› hiçbir zaman belirlenememifltir ve bu bu-
lutlar ile güneflin bedeni aras›ndaki mesafe bilinmemektedir
ve ayr›ca güneflin büyüklü¤üne iliflkin elde edilen tüm sonuç-
lar düzeltilmeye mecburdur.

GÜNEfi‹N A⁄IRLI⁄I. Biliminsanlar› güneflin a¤›rl›¤›n›


hesaplam›fl ve flu rakamlara ulaflm›fllard›r: “Güneflin a¤›rl›¤›
yerküreyle tüm gezegenlerin toplam a¤›rl›¤›n›n 730 kat›d›r.”
Nas›l olur da bir biliminsan› bir gökyüzü bedenini a¤›rl›kla
ölçmeye çal›fl›r akl›m hayalim alm›yor, çünkü uzayda hiçbir
bedenin a¤›rl›¤› yoktur. Uzayda en büyük semavi bedenler
bir fleytanarabas› kadar bile a¤›rl›¤a sahip de¤ildir.
Bilindi¤i gibi, a¤›rl›k so¤uk manyetik gücün elementler
karfl›s›ndaki çekim gücünün ölçüsüdür. Güç, bedenin kendi-
sinden türüm eder. Bu so¤uk manyetik güç bedenin element-
lerini gücün türüm etti¤i m›knat›sa çeker. Bu çekimin gücü
a¤›rl›¤› ifade eder.
Örnek olarak yerküreyi alal›m. So¤uk manyetik gücü kal-
d›r›n, o zaman maddenin büyüklü¤ü ya da yo¤unlu¤undan
ba¤›ms›z olarak hiçbir a¤›rl›¤› olmayacakt›r. Böyle bir du-
rumda, bir evin çat›s›ndan atlad›¤›n›zda havada kal›r ve yere
inemezdiniz; yerkürenin yüzeyinden ayr›lan her hafif madde
uçar ve havada kaybolduktan sonra so¤uk bir manyetik gü-
cü olan bir dönen maddenin atmosferine girerdi. Sonra da
onun yüzeyine çekilirdi. Meteorlar bu olguya birer örnektir.
Güneflin so¤uk manyetik gücünün yerküre ile gezegenle-
rin toplam›ndan 730 kat daha güçlü olmas› mümkündür, pe-
ki ya a¤›rl›k? Asla!

161
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

GÜNEfi‹N SICAKLI⁄I. Geleneksel bilim eserlerinde gü-


neflin “son derece s›cak, müthifl ›s›nm›fl bir beden” oldu¤u
söylenir.
Herschel bu geleneksel görüflü reddeder. fiöyle yazar:
“Günefl so¤uk bir beden olsa gerek.”
Günefl hakk›nda inceledi¤im çeflitli eserlerden ald›¤›m iz-
lenim, biliminsanlar›n›n güneflin bedeninin çok s›cak oldu¤u-
na dair görüfllerini tayf okumalar›na ve flu yanl›fl inanca da-
yand›rd›klar› yönündedir:

“Günefl, ›s›s›n› tüm günefl sistemine da¤›t›r.”


ve
“Yerkürenin ›s›s› do¤rudan güneflten gelir.”

Is›n›n ne oldu¤unu ya da iflleyifl tarz›n› anlamak için her-


hangi bir inceleme yap›lmam›flt›r. Bu nedenle yaz›lar› neyse
odur, yani salt tahminden ibarettir, üstelik yanl›fl tahminlerden.
Buraya kadar s›cakl›¤a, s›cakl›¤›n ne oldu¤una, nereden türüm
etti¤ine ve nas›l iflledi¤ine bir k›s›m ay›rd›m. Att›¤›m›z her
ad›mda ›s›n›n güneflten gelmedi¤ini, aksine bir yerküre gücü
oldu¤unu en kesin flekilde gösteren olgularla karfl›lafl›yoruz.
Bugün e¤itim dünyas›nda iddia edildi¤i gibi, ›s›m›z› do¤-
rudan güneflten almad›¤›m›z› ve güneflin ›s›s›n› tüm günefl
sistemine da¤›tmad›¤›n› kan›tlayan bir di¤er olgu da yerkü-
renin elips fleklindeki dönüflü s›ras›nda görülmektedir.
Örnek olarak kuzey yar›mküreyi alaca¤›m. Günefl y›lda
iki kez yerküreye milyonlarca kilometre daha fazla yaklafl›r.
Güz ve bahar aylar›nda günefl dünyaya yaz aylar›nda oldu-
¤undan milyonlarca kilometre daha yak›nd›r. E¤er ›s› kayna-
¤› günefl olsayd›, kayna¤a milyonlarca kilometre daha yak›n
oldu¤umuz bu bahar ve güz aylar›nda daha fazla s›cakl›k ya-
flamam›z gerekirdi. Peki, öyle mi? Hay›r! Orta derece bir s›-
cakl›k yafl›yoruz ve bu da aç›kça gösteriyor ki ›s›m›z do¤ru-
dan güneflten gelmez. Dolay›s›yla da ilk büyük medeniyetten
bize miras kalan yaz›larda söylenenler do¤rudur.

162
Günefl

Güneflin son derece s›cak bir beden oldu¤u ç›kar›m› spek-


troskop (tayfölçer) ile belirlenmifltir. Bu kendi içinde en bü-
yük saçmal›kt›r çünkü spektroskop s›cakl›k ölçmez. Ölçemez
çünkü ›s› gücünü tafl›yan ›fl›nlar› kayda geçirmez. Ben bunu
bizzat bir uzman tan›k olarak mahkemede kan›tlad›m. Bili-
minsanlar›m›z günefl hakk›ndaki yaz›lar›nda güçlerin do¤al
iflleyiflini tümüyle göz ard› etmifllerdir. Do¤an›n aletleri ve
araçlar› tamamen bir kenara b›rak›lm›flt›r.
Ben kendi ad›ma, bir tür spektroskop olan (ikisinin de te-
melinde prizma vard›r) optik pirometreyle birçok ilginç de-
ney yapt›m. Bunlardan baz›lar› ›s› üzerine bölümde (sayfa 85-
92) verilmektedir.
Buna benzer daha say›s›z kan›t sunabilirim. Kimyasal k›-
saltma C10H16 kendi içinde prizmayla alakal› de¤ildir. Okur-
lar›m› bu konuda tümüyle ikna edebilmek için söylediklerimi
tekrarlamam gerekiyor:
Is›y› herhangi bir prizma biçimiyle ölçmek kesinlikle
olanaks›zd›r, zira prizma ›s› tafl›yan ›fl›nlar› kayda geçir-
mez. Dahas› ›fl›nlar› püskürtür, çünkü prizma bembeyaz-
d›r, oysa ›s› tafl›yan ›fl›nlar koyudur; Tyndall’›n sayfa 103-
104’deki deneyinde gördü¤ümüz gibi, beyaz koyuyu püs-
kürtür.
Prizma yaln›zca ›s› tafl›mayan ›fl›k ›fl›nlar›n› kayda geçirir.
Tyndall’›n deneyinden hareketle ben de flu deneyi yapt›m:
Önce flap sulu bir solüsyonla dolu bir hücre ald›m; bu sayede
›fl›k ›fl›nlar›yla güçlerinin rahatça geçifli mümkün hale gele-
cekti. Bir mercek yard›m›yla solüsyonu uygulad›ktan sonra,
bunlar› bir noktada toplad›m; sonra bir optik pirometreyle
odak noktas›ndaki parlak noktan›n ›s›s›n› ölçtüm. Pirometre
2500 ila 2600 fahrenhayt derece aras›nda oldu¤unu söylüyor-
du. Sonra odak noktas›na s›radan bir termometre koydum ve
oda¤›n termometrenin c›va haznesinde olmas›n› sa¤lad›m.
S›cakl›k atmosfer seviyesinde, yani 68 fahrenhayt derecede
kald›.

163
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Sonra hücreyi iyot solüsyonu kullanarak de¤ifltirdim. Bu


sayede koyu ›fl›nlarla güçlerinin serbestçe geçifli mümkün ha-
le gelmiflti. Odak noktas›nda parlak bir nokta yoktu ve piro-
metre atmosfer seviyesinin üzerinde bir dereceyi göstermi-
yordu. Sonra termometrenin c›va haznesini odak noktas›na
yerlefltirdim. C›va hemen tepeye f›rlad› ve sonra termometre
patlad›. Ve biliminsanlar›m›z kalkm›fl, prizma ya da optik pi-
rometreyle güneflimizi ve di¤er günefllerin s›cakl›¤›n› ölçtük-
lerini iddia ediyorlar.
Dendi¤ine göre, güneflin etraf›ndaki bulut halesi, tan›fl›k
oldu¤umuz ama kat› halleriyle bildi¤imiz söylenen element-
ler içermektedir. Bu olgu biliminsanlar›m›z›n güneflin afl›r›
›s›t›lm›fl bir beden oldu¤unu söylemeleri için bir baflka gerek-
çe olarak gözükmektedir. Oysa bu olgu bir k›stas olarak al›-
namaz. Kat› elementlerimizin birço¤u yüksek s›cakl›k olma-
dan gaz bulutuna dönüflebilir. Oksitten oksijeni çekip al›n,
çok basit hale gelir. Kimya kitaplar›nda bir dolu örnek bulu-
nabilir. Birçok kat› element atmosferimize girmiyor mu za-
ten?
fiimdi soru geliyor: Bu elementler gerçekten güneflin bu-
lutlar›nda ve atmosferinde yer almakta m›d›r? Yoksa güneflin
bulutlar› ve atmosferi bu elementlerden azade midir? Bu çok
aç›k bir sorudur. Öncelikle spektroskopun asl›nda bu ele-
mentleri kayda geçirdi¤ini varsayarak bafllayaca¤›m. E¤er
öyleyse, bunlar renkler nedeniyledir. Güneflin bulutlar› ve at-
mosferi ile spektroskop aras›na yerkürenin atmosferi s›zar –
yani bu ikisi aras›na girer. Tüm bu elementlerin güneflin bu-
lutlar› ile atmosferi aras›nda oldu¤u iddia edilse de analizler
bize asl›nda yerkürenin atmosferinde yer ald›¤›n› söylemek-
tedir. Acaba spektroskop güneflteki bir fleyi de¤il de yerküre-
nin atmosferindeki fleyi kayda geçiriyor olmas›n?
Bir ›fl›n içinden geçti¤i her tözün renginden biraz al›r. Ka-
n›t: Bir akkor lamba al›n ve beyaz bir ka¤›d›n üzerine tutun.
Herhangi bir renk gözükmez. Ama lamba ile ka¤›t aras›na

164
Günefl

k›rm›z›, mavi, sar›, yeflil, turuncu ya da eflatun vs. renkli


camlar yerlefltirin. Renkli cam do¤rudan lamba ile ka¤›t ara-
s›na girer, ka¤›t cam›n rengini al›r. Spektroskopla benzer bir
testi güneflin bulutlar› ile atmosferi aras›nda uygulay›n ve bu
sefer renkli cam görevini yerkürenin atmosferi görsün. Sonuç
ne olacakt›r?

GÜNEfi‹N ALEVLER‹. Çeflitli bilim eserleri flöyle demek-


tedir:

“Günefl her an yüz binlerce kilometre uzunlu¤unda


alevler yollar.”
ve
“Günefl sisteminin ›s›s› do¤rudan güneflten gelir.”

Bu iki iddia tümüyle yanl›flt›r. Kay›tlar, anavatandaki ka-


dim insanlar›n ve Hindular›n 25 bin y›l önce bundan daha
do¤ru fleyler bildiklerini ve bilgilerinin Mayalar, Nahuatllar
ve M›s›rl›lar taraf›ndan sonradan do¤ruland›¤›n› göstermek-
tedir.
Güneflin alevleri denen fley asl›nda ›fl›nd›r–›s›s› olmayan
›fl›nlard›r. Bunlar›n ›s›s› yoktur çünkü bunlar ›s› tafl›mayan
parlak görünür türdendir.
Gördü¤ümüz günefl ›fl›nlar› ›fl›k ›fl›nlar› oldu¤undan ve
›fl›k ›fl›nlar› ›s› tafl›mad›¤›ndan, güneflin par›lt›lar›n›n so¤uk
oldu¤u ve dolay›s›yla alev olmad›¤› aç›kt›r.
Güneflin bedeni uzmanlaflm›fl bulutlar›n içinde yer al›r ve
ç›plak gözle görülemez ya da insan›n yaratt›¤› araçlarla bu
bölgeye s›z›lamaz.
Ifl›nlar güneflin bedenini koyu ultra-görünmez ana ›fl›nlar
biçiminde terk eder. Bu ›fl›nlar günefl güçlerini tafl›rlar; bu
güçler güneflin bedeninden onun yönetici ya da üstün güne-
flinin yak›n manyetik güçleri taraf›ndan çekilmifltir. Güneflin
çifte bulut katman›ndan ve atmosferinden geçerken, bu ana

165
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

›fl›nlar bölünür ve tekil ›fl›nlar haline gelirler. Sonra güneflin


atmosferinde ›fl›k bölümü insan taraf›ndan görülebilir hale
gelir. Güneflin atmosferinin ötesinde bunlar görülemez, çün-
kü ›fl›nlar›n görülebilir hale gelmesi için bir atmosferden geç-
meleri gerekir. Atmosfer elementlerden oluflmufltur. Güneflin
atmosferinin ötesinde, bir sonraki semavi bedenin atmosfe-
riyle karfl›laflana kadar element yoktur.
Günefl ›fl›nlar› güçleriyle birlikte yerkürenin atmosferine
var›r varmaz, yerküre güçleriyle yak›nl›k kuran güçler he-
men faaliyete giriflirler. Böylece yerkürenin ›fl›k gücüne yak›n
olan günefl ›fl›nlar› harekete geçer ve “gün ›fl›¤›” ya da “günefl
›fl›¤›” denen olgu ortaya ç›kar.
Alevler elementlerin tutuflmas›ndan kaynaklan›r. Güneflin
par›lt›lar› büyüklü¤ündeki alevler güneflin bedenini bundan
milyonlarca y›l önce yak›p kül ederdi, bu noktada çap›n›n
832 bin mil olmas› bir fley de¤ifltirmez. O zaman bugün günefl
diye bir fley de olmazd› ve günefl sistemimizin tüm parçalar›
(yerküremiz de dahil) ölü olurdu – uzaydaki amaçs›z gezgin-
ler haline gelirlerdi.
Alevler bir tutuflman›n sonucu olan afl›r› derecede ›s›nm›fl
elementlerden oluflan gazlard›r. Tutuflma, maddenin kat› hal-
den gaz haline dönüflmesini sa¤layan bir termo-analizdir.
Dolay›s›yla biliminsanlar› hakl›ysa, günefl milyonlarca y›ld›r
göz göre göre intihar etmeye çal›flmaktad›r. Günefl böyle bir
fley yapacak kadar aptal de¤ildir. Dolay›s›yla bu tür bir iddi-
a bilimsel ya da akla uygun herhangi bir temelde asla savu-
nulamaz. Dolay›s›yla:
Günefl büyük atefl alevleri saçmaz. Aç›kças› ben “günefl
alevleri”ni icat eden biliminsanlar›n›n ve bu icada inananla-
r›n bir güne bir gün durup da, savunduklar› fleyin flimflekten
binlerce kez daha h›zl› elementler oldu¤unu düflünüp düflün-
mediklerini s›k s›k merak etmiflimdir. Zira e¤er güneflin gön-
derdikleri alev ise, o zaman bu elementler olmal›d›r. “Güne-
flin alevleri”nin mucidine elementlerin güçlerden daha h›zl›

166
Günefl

hareket ettirilebilece¤ini iddia etti¤inde, h›z ve direnç hak-


k›nda çok ilginç bir soru sorulabilir. Yani, elementler flimflek-
ten binlerce kat daha h›zl› hareket etmektedirler. Güneflin pa-
r›lt›lar›n›n yerküredeki örnekleri Kuzey Ifl›klar› ve s›radan bir
›fl›ldakt›r. ‹kisi de so¤uktur. ‹kisinde de ›s› yoktur. Tutuflma
görünür ›fl›nlar üretmek için gereksizdir, zira görünür ›fl›nlar
so¤uk olduklar› dönemde radyoaktif elementlerimizden
(uranyum, radyum ve toryum) ve ayr›ca ateflböceklerinden,
kandilböceklerinden ve baz› bal›klardan türüm ederler.
Günefl sistemindeki bedenlerin ›s›lar›n› güneflten elde et-
meleri olanaks›zd›r çünkü ›s› elementlerde bofllu¤a ihtiyaç
duyan bir güçtür ve elementler olmadan ›s› olmaz; günefl ile
günefl sisteminin çeflitli bedenleri aras›nda elementlerden
oluflan maddenin olmad›¤› on milyonlarca kilometrelik bir
boflluk vard›r, yani öz. Bu uçurumlar aras›nda köprü yoktur.
Is› nas›l karfl› tarafa geçebilir?
Yarat›lan her fley çift yarat›lm›flt›r yani yarat›lan her fley
asl›nda bir tekrard›r. Bu nedenle büyük ›fl›nlar›n ve onlar›n
güçlerinin yönetici günefl taraf›ndan güneflten ve yerkürenin
birincil gücünün elektromanyetik bölümünün güneflin yak›n
güçleri taraf›ndan onun bedeninden çekilmesine benzer bir
tarzda çekildi¤i tart›flmaya yer b›rakmayacak flekilde gösteri-
lebilir. Günefl güçlerinin güneflin bedeninden yönetici güne-
flinin yak›n manyetik güçleri taraf›ndan çekildi¤inin kan›t›,
güneflin kutuplar›n›n sal›nmas› ve güneflin kendi ekseni etra-
f›nda dönmesidir. Güneflin kutup bölgeleri düzenli olarak
manyetiklik kazanmal› ve manyetikli¤i yok edilmelidir, aksi
takdirde kutuplar sal›namaz. Bu olgu “Yerkürenin Sarkac›”
bafll›kl› k›s›mda (s. 196) aç›klanm›flt›r.
Yerküre güçleri güneflin yak›n güçleri taraf›ndan yerküre-
nin bedeninden sürekli olarak atmosfere çekilirler. Bu güçle-
ri ne yerkürenin bedenini terk ederken ne de atmosferdeyken
görebiliriz. Güneflin güçlerinin etkileri güneflin atmosferinde
görülür. Bunun nedeni güneflin atmosferinin uzmanlaflm›fl

167
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

niteli¤i ya da hacmi veyahut da her ikisi olabilir. Güç hacim-


leri sürekli olarak yerkürenin bedenini terk etti¤inden, biz
bunlar›n etkilerini görmeyiz çünkü hacim atmosferde akkor-
lu¤a yol açmayacak kadar düflüktür. Ancak atmosfer afl›r›
yüklü hale gelip de art› birikip, toplan›p yerküreye geri dön-
dü¤ünde, iflte o zaman bir etkiye rastlar›z.
Güneflin gözümüzle görebildi¤imiz par›lt›lar›n›n atmosfe-
rinin akkorlu¤u olmas› ihtimali vard›r. Bu akkorlu¤un nede-
ni yeterli miktarda gücün güneflin atmosferinden yeterli h›z-
da geçiyor olmas›d›r.

GÜNEfi‹N ATMOSFER‹. Güneflin çok uzmanlaflm›fl bir


atmosfere sahip oldu¤unu, birçok aç›dan yerkürenin atmos-
ferine benzedi¤ini (aradaki tek fark çok daha fazla uzmanlafl-
m›fl olmas›d›r) düflünmek gayet akla yatk›nd›r.
Keza, güneflin atmosferinin çifte bulut katman›ndan mu-
azzam bir uzakl›¤a yay›ld›¤›na da hiç kuflku yoktur. Güneflin
atmosferi kuflkusuz par›lt›lar›n›n çok ötesine uzan›r, çünkü
akkor olmak için belli bir miktarda yo¤unluk gerekir.
Güneflin atmosferi hakk›nda kesin olarak bilinen bir fley
oldu¤unu zannetmiyorum. Birçok bilimsel tahminde bulu-
nulmufltur, fakat bu tahminler masaya yat›r›ld›¤›nda hiçbiri-
nin tahminden öteye geçemedi¤i ve spekülasyonlardan iba-
ret oldu¤u görülmüfltür. Hepsi de temelden yoksundur.

GÜNEfi‹N HAREKETLER‹: Drayson flöyle yazar:

Günefl bir merkezin etraf›nda dönmektedir ve saniyede


40 mil, saatte 3.546.000 mil ve y›lda 1.264.440.000 mil h›zla
hareket etmektedir.
Güneflin yörüngesi 33.000.000.000.000.000 mildir.
Güneflimizin yönetici güneflinin etraf›nda dönüflünü ta-
mamlamas› 71.000 y›l almaktad›r.

168
Günefl

Proctor ise flöyle yazar:

Günefl kendi ekseni etraf›nda dönüflünü bizim takvimi-


mizle 16 günde tamamlar.
Güneflin kutuplar› bizim takvimimizle her 11 y›lda bir sa-
l›n›r.

Yukar›da sayg›n biliminsanlar›ndan aktar›lan pasajlar be-


nim ihtiyaç duydu¤um argüman ve kan›tlar için tüm temel
noktalar› sunmaktad›r.
Proctor bizim takvimimizle 11 y›l›n güneflin bir y›l›na
denk düfltü¤ünü söyler. Baz› biliminsanlar› Proctor’un yaz›-
lar›na getirdi¤im yorumlara itiraz edip, bir günefl y›l›n›n ken-
di yönetici güneflinin etraf›nda bir tam dönüfl oluflturdu¤unu
söyleyebilirler. Bunun karfl›s›nda güneflin kutuplar›n›n tam
sal›n›m› vard›r ki bu da bize dört mevsimi verir, tabi-
i e¤er güneflte mevsim diye bir fley varsa. Drayson’un ve ke-
za Proctor’un verdi¤i rakamlar do¤ruysa, o zaman güneflin
kendi yönetici güneflinin etraf›nda dönüflünü tamamlamas›
kendi takvimiyle 6500 y›l almaktad›r.
Bir kürenin kutuplar› kendi yönetici güneflinin etraf›ndaki
dönüflü s›ras›nda say›s›z kez sal›nabilir ve her tam sal›n›m bir
y›l oluflturacakt›r. Güneflin kutuplar›n›n orta konumlar›ndan
ne derece uzaklaflt›¤›n› gösteren herhangi bir biliminsan› bu-
lamad›m. Neredeyse tüm biliminsanlar› flu hususta ayn› fi-
kirdedir:

Günefl kendi ekseni etraf›nda döner


ve
Güneflin kutuplar› sal›n›m yapar.

Bu iki gerçek, güneflin gerçek s›cakl›¤›n› baflka hiçbir flüp-


heye ve ihtilafa yer b›rakmayacak flekilde göstermek ve belir-
lemek için gelifltirilecek bir temeldir.

169
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

‹lkin bir küreyi, manyetik güçlerin arac›lar olduklar› ken-


di ekseni etraf›nda döndürmek için gerekli koflullar›n neler
oldu¤una bakmal›y›z.
Küre fleklindeki bir bedenin güçler arac›l›¤›yla kendi ekse-
ni etraf›nda dönmesi için yüce bir bedenin yöneticili¤ine ihti-
yac› vard›r.
Yüce beden de düzenleyici güçleri yaratmak için kendi ek-
seni etraf›nda dönüyor olmal›d›r. Bir küreyi kendi ekseni et-
raf›nda döndürebilmek için yak›n manyetik güçler yarat›yor
olmas› gerekir.
Bedenlerin her birinden türüm eden manyetik güçlerin en
az›ndan baz›lar› birbirine yak›n olmal›d›r.
Bir kürenin dönerek manyetik güçler yaratabilmesi için
kürenin d›fl kabu¤unun sert, merkezinin yumuflak olmas› ge-
rekir. Aksi takdirde bir sürtünme çizgisi oluflturulamaz ve
sürtünme çizgisi olmadan güç ne yarat›labilir ne de yeniden
canland›r›labilir.

Günefl kendi ekseni etraf›nda döner,


bu nedenle
Güneflin sert bir kabu¤u ve yumuflak bir merkezi vard›r.
Güneflin kabu¤u sert oldu¤undan, biliminsanlar›n›n iddi-
a etti¤i gibi afl›r› ›s›nm›fl bir beden olmas› olanaks›zd›r çünkü
öyle olsayd› elementlerden oluflan bedeni hemen gaz haline,
sürtünme çizgisi olmayan ve herhangi bir güç yaratmayan
bir nebulaya dönüflürdü. Nebulan›n kutuplar› yoktur, bu ne-
denle kendi ekseni etraf›nda dönemez. Dönen gazlar yöneti-
ci güçler üretmezler. Herschel “günefl so¤uk bir beden olabi-
lir” diye yazarken hakl›yd›. Evet, öyledir. Herschel’in tek
yanl›fl› bu teoriyi destekleyecek akla yatk›n kan›tlar› sunma-
m›fl olmas›yd›. Bilimsel bir günah ifllememifl, yaln›zca bir fle-
yi atlam›flt›.
Güçler afl›r› ›s›t›lm›fl bir bedende var olamazlar; aksine, so-
¤uk bir depoya ihtiyaç duyarlar. Güçler afl›r› ›s›t›lm›fl bir sür-

170
Günefl

tünme çizgisi haricinde bir yerde ne yarat›labilir ne de yeni-


den canland›r›labilirler.
Kan›mca yukar›da söylenenler güneflin so¤uk bir beden
oldu¤unu kan›tlamak için yeterli kan›tlar› sunmaktad›r.
Dolay›s›yla günefl afl›r› ›s›t›lm›fl bir beden de¤ildir. So¤uk
bir beden olmas›ndan mütevellit, ›s›y› tüm günefl sistemine
da¤›tmaz. Ayr›ca,

Evrendeki tüm dönen bedenler so¤uk bedenlerdir.

So¤uk derken kutup so¤uklu¤undan bahsetmiyorum. Yü-


zey s›cakl›klar›n›n elementleri eritecek, onlar› gaz haline dö-
nüfltürecek kadar yüksek olmad›¤›n›, aksine yarat›lm›fl güçle-
rin depolanmas› için gerekli so¤uklukta oldu¤unu söylemek
istiyorum.
Güneflin so¤uk bir beden oldu¤una dair baflka kan›tlar is-
teyenler Yedinci Bölüm’e (sayfa 170-171) bakabilirler. Orada
›s›n›n bir yerküre gücü oldu¤unu gösterdim. Bu yeni keflfe-
dilmifl bir fley de¤ildir. Bundan on binlerce y›l önce yaflam›fl
olan yerkürenin ilk büyük medeniyetinin biliminsanlar› olan
atalar›m›zca iyi bilinmesinden ötürü yaln›zca bir yeniden ke-
fliftir.
Güneflimizin yönetici günefli hiçbir zaman gözle görülme-
mifltir ve muhtemelen hiçbir zaman da görülemeyecektir çün-
kü: Birincisi, Drayson’a göre, günefl 12.000.000.000.000.000 mil
uzaktad›r yani teleskoplar›m›z›n ulaflamayaca¤› kadar uzak-
tad›r. E¤er Drayson hakl›ysa, o zaman gördü¤ümüz semavi
bedenlerimizin tamam› bu üstün güneflin denetiminde de-
mektir.
‹kincisi, bu tür bir sistemi kontrol edebilmek için hayalgü-
cümüzün s›n›rlar›n› tamamen aflan yo¤unlukta güçlerin ya-
rat›lmas› gerekecektir ve bu güçler ancak yo¤un görünmez
koyu ›fl›nlarda tafl›nabilirler. Dolay›s›yla etraf›nda siyah bir
hale olacak ve bu onu görünmez k›lacakt›r. Görünmez oldu-

171
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

¤undan, ›fl›nlar› uzaydan görünmeden ve bilinmeden geçe-


cektir, yaln›zca semavi bedenler üzerindeki etkileri görülebi-
lecektir.

GÜNEfi GÜÇLER‹. Güneflin sert bir kabu¤u ve yumuflak


ya da baflka bir deyiflle, eriyik haldeki bir merkezi oldu¤un-
dan ve kendi ekseni etraf›nda döndü¤ünden, kuflkusuz yer-
kürenin yaratt›¤›na benzer güçler yarat›r. Güneflin büyüklü-
¤ü ve h›z› nedeniyle, yaratt›¤› güçler yerkürenin yaratt›¤›
güçlerden çok daha yo¤un ve güçlü olmak zorundad›r.
Manyetik güçler yarat›lmaktad›r, çünkü güneflin merkezi
bir sürtünme çizgisi vard›r.
Ifl›k güçleri yarat›lmaktad›r, çünkü güneflin atmosferinde
görünmektedirler; ayn› zamanda ›fl›k güçleri de vard›r ve bu
güçler yerkürenin ›fl›k gücüne yak›nd›r.
Is› güçleri yarat›lmaktad›r, çünkü yerkürenin ›s› gücüne
yak›n olan ›s› güçlerine sahiptir.
Merkezkaç bir güç yarat›lmaktad›r, çünkü dönen bir küre
içindedir.
Jiroskopik bir güç yarat›lmaktad›r ve bunu kutuplar›n›n
sal›n›m›nda görebiliriz.
Kabu¤u kat› ve so¤uktur, çünkü içinde üstün güneflinin
yararlanmas› ve onu döndürmesi için güçler depolar ve ayr›-
ca kutup bölgeleri afl›r› manyetize edilmifl ve manyetikli¤i
yok edilmifltir; bunu kutuplar›n›n sal›n›m›nda görebiliriz.
Güneflimiz kendi ekseni etraf›nda dönerken, yönetici bir
günefli vard›r ve onun güçleri güneflimizin güçlerinden son-
suz derecede daha güçlüdür.
Yönetici güneflin güçleri güneflimizin güçlerinden baz›la-
r›na yak›n olmal›d›r ama hepsine de¤il, çünkü yönetici güne-
flin güçleri güneflimizin güçlerinin tamam›na yak›n olsayd›, o
zaman yönetici güneflin güçleri yerküre güçleriyle yak›nl›k
kuran güçler olurdu. O zaman yönetici güneflin güçleri bizim
güneflimizin güçlerinden çok daha güçlü oldu¤undan, yöne-

172
Günefl

tici güneflin güçleri yerküreyi ve tüm gezegenleri günefl siste-


minin d›fl›na ç›karacak ve bunlar› do¤rudan denetim alt›na
sokard›. O zaman kendi güneflimiz yerine yönetici güneflin
etraf›nda dönmemiz gerekir. Biz yönetici güneflin do¤rudan
kontrolü alt›nda olmad›¤›m›z için, yerküre güçlerinin yöneti-
ci güneflin güçlerine karfl› tarafs›z oldu¤unu görüyoruz. Ay-
r›ca güneflimizin yerkürenin güçlerine karfl› tarafs›z, ama yö-
netici güneflin güçlerine yak›n olan yo¤un güçler yaratt›¤›n›
da göstermektedir. Güneflin bu yo¤un güçlerini tafl›yan koyu,
ultra-görünmez ›fl›nlard›r ki güneflimizden gelen koyu ›fl›nla-
r›n güneflimizin toplam ›fl›nlar›n›n yüzde doksan›ndan fazla-
s›n› oluflturdu¤unu söyledi¤imde buna dikkat çekmifltim.
Kendi ekseni etraf›nda dönmeyen bir semavi bedenin her-
hangi bir güç yaratmas› pek ihtimal dahilinde de¤ildir. Bu
beden ölü bir bedendir. Bu bedenin güçleri olacakt›r ama t›p-
k› elementler gibi bunlar sakl› ve at›l olacakt›r. Tüm element-
ler güçlerle iliflkilidir ve tüm güçler elementlerle iliflkilidir.
Dönmeyen bir bedenin bile güçleri vard›r, ama bunlar at›ld›r,
deyim yerindeyse, bir flifleye kapat›lm›flt›r.

Günefl güçleri bir manyetik i¤neyi çekerken.

173
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

“GÜNEfi B‹R MIKNATISTIR.” Proctor flöyle yazar: “Günefl


bir m›knat›st›r.”
Elbette günefl bir m›knat›st›r. Baflka türlüsü olabilir miydi?
Zira güneflin günefl sistemine gönderdi¤i tüm güçler manye-
tiktir; tek bir istisna vard›r o da merkezkaç gücüdür.
Proctor günefl ›fl›¤›n›n oldu¤u saatlerde manyetik i¤nenin
gösterdi¤i farkl›l›klar› flöyle anlat›r:

Manyetik i¤ne günefl ›fl›¤›n›n oldu¤u saatlerde gü-


nefle do¤ru bir hamle yapmaya çal›fl›r. Günefl tepe nok-
tas›ndayken, manyetik i¤ne ortadad›r.
11 y›ll›k bir dönemde manyetik i¤nenin azami ve as-
gari de¤ifliklik s›n›rlar› vard›r.

Sabah saatlerinde i¤ne do¤uyu gösterir. Ö¤len kuzeyi, ö¤-


leden sonra ise bat›y› gösterir. Bunlar› yukar›daki flekilde gö-
rebilirsiniz. Bu resimde i¤nenin hareketleri çok abart›l›d›r, bu
nedenle resme gerçekten ziyadesiyle tipik bir örnek olarak
bakmam›z gerekir. Bu flekilde çizilmifl olmas›n›n nedeni i¤ne-
nin hareketlerinin daha eksiksiz bir flekilde anlafl›lmas›n› sa¤-
lamakt›.
Sayfa 181’de manyetik i¤nenin ne oldu¤unu ve birincil gü-
cün elektromanyetik bölümünden gelen büyük hacimde bir
manyetik güç içerdi¤ini gösterdim. Bu bölümdeki tüm güçler
günefl güçlerinden baz›lar›na afl›r› yak›nd›r; bu nedenle man-
yetik i¤nedeki güç, güneflin yak›n güçlerinin tamam› taraf›n-
dan çekilmifltir. Günefl güçlerinin i¤neye etkileri yak›nl›¤›
göstermekle birlikte, i¤nenin neden günefle do¤ru hareket et-
ti¤inin gerçek nedenini göstermemektedir.
Tüm yak›n güçler ve tüm tekil güçler da¤›n›k olduklar›n-
da her zaman birleflmeye ve toplaflmaya çal›fl›rlar. Bunu özel-
likle de tekil bir da¤›lm›fl güçte görebiliriz ve her biri ayn›
güçten belli bir hacim tafl›yan iki beden görünüflte elle tutu-
lur herhangi bir fleyden yard›m almadan birbirlerini çekip

174
Günefl

birbirlerine yaklaflt›klar›nda bu husus görülür. Manyetik i¤-


ne söz konusu oldu¤unda, içindeki güç i¤neden ayr›l›p güne-
flin yak›n güçleriyle toplafl›p birleflmeye çal›flmaktad›r. Bunu
yapamaz çünkü i¤neyi oluflturan elementler onun üzerinde
güneflin yak›n güçlerinden daha büyük bir güce sahiptir. Za-
y›f bir deste¤in ince noktas›nda dengelenen i¤ne, sal›n›m›n›n
yol açt›¤› sürtünmeyi asgariye indirger. Günefl gücü element-
lerin direniflinin üstesinden gelemese de, sürtünmenin üste-
sinden gelebilir ve gelir de.
Manyetik i¤ne gibi s›radan bir m›knat›s da i¤neninki ka-
dar büyük hacimde bir manyetik güce sahiptir. Daha önce
söyledi¤im gibi, da¤›lm›fl bir güç her zaman birleflmeye ve
toplaflmaya çal›fl›yorsa, m›knat›s›n i¤neyi etkileyebiliyor ol-
mas› gerekir. M›knat›s› biraz günefl haline getirerek ilerleye-
lim. M›knat›s i¤neye do¤ru yaklaflt›r›ld›¤›nda, i¤ne sal›n›r ve
m›knat›s› gösterir. ‹¤nedeki güç m›knat›staki güce kat›lmaya
çal›flmaktad›r. E¤er m›knat›s ileri geri sal›n›rsa, i¤ne m›knat›-
s›n hareketini takip eder. M›knat›s› tümüyle kutunun etraf›n-
da doland›r›n, i¤ne peflinden gelecek ve tam bir çember çize-
cektir. M›knat›s i¤nenin hareketlerini kontrol etmektedir,
ama gücü d›flar› ç›karmaktan acizdir.
Proctor flöyle yazar:

Güneflin cemalini gösteriflindeki dönemsel de¤iflik-


liklerin yerkürenin manyetizmas›n›n niteli¤indeki dö-
nemsel de¤ifliklikle alakal› oldu¤unun keflfi...”

Proctor burada kuflkusuz manyetizman›n “niteli¤i” diye-


rek istemeden de olsa yanl›fl bir kelime kullanm›flt›r. Kuflku-
suz kastetti¤i fley nitelik de¤il, dereceydi.
Manyetizma bir güçtür. Farkl› farkl› manyetik güçler var-
d›r. Bir gücün niteli¤i asla de¤iflmez, ama farkl› manyetik
güçlerin farkl› karakteristik özellikleri vard›r; baz›lar› yaln›z-
ca di¤er güçlere yak›nd›r, baz›lar›ysa elementlere de yak›n-

175
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

d›r; bu nedenle e¤er “nitelik” varsa, bu demektir ki bir s›n›f


manyetik güçler di¤erinin yerini alacakt›r. Kan›mca Proctor
“derece” demek istemifl ama yanl›fll›kla “nitelik” sözcü¤ünü
kullanm›flt›, ki bir düflünce silsilesi içinde konunun ba¤›n›n
kopmas›na izin verdi¤iniz takdirde bunun olmas› gayet ko-
layd›r. Proctor’un bahsetti¤i olgu, yerkürenin manyetizmas›-
n›n derece farkl›l›klar› göstermesidir.
Sözü Proctor’a verelim:

Manyetik i¤nedeki sapma günefl lekelerinin en faz-


la oldu¤u ve en fazla alana yay›ld›¤› 11 ayl›k dönemde
tepe noktas›na ulafl›r.

Burada onlarca teoriye konu olabilecek son derece ilginç


bir olguyla karfl› karfl›yay›z. Birincisi, “günefl lekelerinin en
fazla oldu¤u ve en fazla alana yay›ld›¤›” dönemde güneflin
kutuplar›n›n pozisyonlar›n› bilmek elzemdir. Günefl kutupla-
r› her 11 y›lda bir sal›n›m yapt›¤›ndan ve günefl lekeleri bu 11
y›l içindeki belli bir dönemde olufltu¤undan, bu lekelerin ya
günefl kutbu yerküreye do¤ru meylederken, yerküreden uza-
¤› gösterirken ya da orta konumdayken gerçekleflti¤i gün gi-
bi aflikârd›r.
Güneflin kutbu yerküreye do¤ru meylederken “günefl le-
kelerinin en fazla oldu¤u ve en fazla alana yay›ld›¤›” fleklin-
de bir teoriyle, görünüflte birçok olgu aç›klanmaktad›r.
Güneflin kutup bölgeleri t›pk› yerküreninkiler gibi afl›r›
manyetikleflmifltir; kutup yerküreye do¤ru meylederken, gü-
neflin afl›r› manyetikleflmifl bölgesinin çok büyük bir k›sm›n›
yerküreye aç›k hale getirecektir. Böylece çok büyük hacimde
afl›r› manyetikleflmifl ›fl›nlar ve güçler ortaya ç›kacakt›r. Ola-
s›l›klardan biri budur.
Güneflin çifte bulut katman› ekvator bölgeleri civar›nda
kutup bölgelerinde oldu¤undan daha yo¤un olabilir. Baflka
bir deyiflle, ekvator bölgelerinden kutuplara do¤ru yo¤unluk

176
Günefl

azalabilir. Sonra kutup yerküreye do¤ru afl›r› meyil gösterdi-


¤inde, daha ince ve daha az yo¤un kutupsal bulutlarda yar›k-
lar ya da aç›klar oluflabilir. Bu yar›klar ya da aç›klar siyah gö-
zükecektir ve günefl lekesi denen fley haline gelecektir. Bu
aç›klar Herschel’in iddia etti¤i gibi güneflin bedenini de¤il,
onun bedenini saran ve çevreleyen koyu görünmez ana ›fl›n-
lar› gösterecektir; beden insan gözüyle görülemez olacakt›r.
Bu tür yar›klar ya da aç›klar yoluyla, güneflin ana ›fl›nlar›n›
filtresiz ya da dam›t›lmam›fl halde do¤rudan almam›z gere-
kir. Bu ›fl›nlar bizim normalde ald›¤›m›zdan daha yo¤un ola-
cakt›r ve böylece manyetik i¤neyi etkileme noktas›nda daha
büyük bir güce sahip olacakt›r. Sonra, her 11 y›lda bir, man-
yetik i¤ne büyük bir sapma yaflayacakt›r.
E¤er mümkün olsayd› günefl lekelerinden gelen ›fl›nlar›
güneflten gelen di¤er ›fl›nlardan yal›tarak test etmek ve yal-
n›zca günefl lekelerinden gelen ›fl›nlar›n m› yerkürenin ›fl›k
gücünü etkileyebildi¤ini görmeye çal›flmak ilginç bir test
olurdu. E¤er yaln›zca günefl lekelerinden gelen ›fl›nlar bunu
yapabiliyorsa, o zaman güneflin uzmanlaflm›fl bulutlar›n›n ve
atmosferinin yerküre üzerinde ›fl›k üretimi için gerekli oldu-
¤unu hemen anlar›z.

Günefl güçlerinin manyetik i¤neye etkisi

Yukar›daki diyagramla manyetik i¤nenin neden ve nas›l


güneflin manyetik yak›n güçleri taraf›ndan yönünün de¤iflti-
rildi¤ini gösterece¤im.

177
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Pusulaya tutturulmufl A taraf›ndan temsil edilen gücü el-


de etmek için, D a¤›rl›¤› onun bu ba¤›n› koparmal›d›r. O bu-
nu yapamaz. Fakat çizgiyi afla¤› çekip, B’ye giden düz bir çiz-
gide ilerlemesini engelleyebilir. ‹pteki yön de¤iflikli¤i manye-
tik i¤nedeki yön de¤iflikli¤ini ifade etmektedir.
Güneflin manyetik yak›n gücünün yol açt›¤› manyetik i¤-
nedeki farkl›l›klar ikna edici bir do¤a gerçe¤idir. fiöyle ki:
Güneflin güçlü manyetik güçleri vard›r,
Yerkürenin güçlü manyetik güçleri vard›r; ve
Güneflin manyetik güçlerinden baz›lar› yerkürenin man-
yetik güçlerinden baz›lar›na yak›nd›r.

GÜNEfi S‹STEM‹. Ben günefl sistemini evrendeki tüm


sistemlerin muhtemel iflleyifl tarz›n›n bir numunesi olarak
görüyorum. Asl›nda bunlar semavi bedenler aras›nda çarp›fl-
malar›n önüne geçmek için ya ayn› tarzda ya da çok benzer
bir tarzda ifllemek zorundad›r.
Yerkürenin günefle uzakl›¤›n›n 91.430.000 mil oldu¤u he-
saplanm›flt›r. Güneflin etraf›ndaki her y›l çizdi¤i dairenin
609.553.000 mil uzunlu¤unda oldu¤u söylenmektedir. Yerkü-
re bu daireyi günde 1.670.000 millik bir h›zla çizmektedir.
Yerküre güneflin etraf›ndaki dönüflünü bir elips fleklinde ger-
çeklefltirir. Yerküre ile günefl aras›nda yerkürenin güneflten
belirtilen uzakl›kta tutuldu¤unu gösteren gözle görülür bir
ba¤lant› yoktur. Hal böyle olunca, görünmeyen güçlerin ara-
c›lar olduklar› ve bu güçlerin güneflten türüm etti¤i kan›tlan-
maktad›r.
Güçler arac›l›¤›yla bu dönüflü gerçeklefltirmek için birden
fazla güç gereklidir. Keza tüm güçlerin uyum ve birlik-bera-
berlik içinde çal›flt›klar› da gösterilmektedir. fiimdi de güçle-
rin neler oldu¤unu, nas›l yarat›ld›klar›n› ve nas›l ifllediklerini
göstermeye çal›flaca¤›m – çok meflakkatli bir ifl ama 50 y›l› afl-
k›n bir çal›flman›n ard›ndan bunu baflarabilece¤imi düflünü-
yorum.

178
Günefl

Güneflin yerküreyi bir daire fleklinde kendi etraf›nda dön-


dürebilmesi için dört farkl› güç gereklidir.
- Bu güçlerin üçü güneflten,
- biri ise yerküreden türüm etmelidir.
Dört güç flunlard›r:
- Güneflin yerküreyi kendi etraf›nda döndürmesini sa¤la-
yan itici gücü.
- Güneflin yerkürenin günefle çekilmesini engellemeye ya-
rayan itici gücü.
- Güneflin püskürtücü gücün yerküreyi uzaya tafl›mas›n›
engellemeye yarayan manyetik gücü.
- Güneflin itici ve manyetik güçlerine yak›n olan yerküre-
nin manyetik bir gücü ya da güçleri.
- Burada iki yerküre gücü de olabilir tek de ama o kadar›-
n› bilmiyorum.
Buraya kadar tüm bu güçlerin var oldu¤unu gösterdim.
Güneflin güçlerinden ikisi (manyetik güç ile püskürtücü güç)
tarafs›z bir bölge oluflturmal›d›r. Güneflin yüzeyindeki püs-
kürtücü güç manyetik güçten daha fazla olmal›d›r ve güneflin
yüzeyinden uzaya do¤ru ilerledikçe gücü azalmal›d›r. Man-
yetik güç güneflin yüzeyinde püskürtücü güçten daha zay›f
olmal›d›r ve uzaya do¤ru ilerledikçe kuvveti azalmal›d›r ama
gücünün azalma oran› püskürtücü güçten çok daha az olma-
l›d›r; sonra belli bir noktada gezegenin manyetik kapasitesi-
ne ba¤l› olarak tarafs›z bir bölge oluflacakt›r ki buradan sap-
mas› mümkün de¤ildir.
Gezegenlerin hepsi de farkl› bir manyetik kapasiteye sa-
hiptir. Bu nedenle manyetizmalar› farkl› olu¤undan tarafs›z
bölgelerinin güneflten uzakl›¤› da farkl› olacakt›r. Dolay›s›yla
Merkür’ün günefle çok yak›n oldu¤u, Neptün’ün ise görüle-
meyecek kadar uzak oldu¤u ortaya ç›kmaktad›r.
Kesin olarak söyleyemesem de manyetik kapasiteyi belir-
leyen fleyin yo¤unluk oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Biliminsanla-
r›m›z›n gezegenlerin yo¤unlu¤u hakk›ndaki iddialar›nda

179
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

hakl› olduklar›n› kabul edersek, günefle en yak›n olan geze-


gen en yo¤un, en uzak olansa en az yo¤un olan olacakt›r.

Püskürtücü güçler Manyetik Güçler Tarafs›z Bölgeler Gezegenler

GÜNEfi S‹STEM‹

Bu geleneksel bir diyagramd›r. Uzakl›klar ve boyutlar


dikkate al›nmam›flt›r.

1) Güneflten ç›kan e¤ik çizgiler. Merkezkaç güç.


2) Düz ve dalgal› çizgiler. Güneflin güçleri (manyetik güç de
dahil).
3) Siyah çemberler. Gezegenlerin tarafs›z bölgeleri.
4) Gezegenler

180
Günefl

* * *
fiimdi de farkl› güçlerin nas›l iflleyece¤ini gösterece¤im.

‹T‹C‹ GÜÇ. ‹tici güç güneflin manyetik güçlerinden bir k›s-


m›yla yerkürenin elektromanyetik bölüme ait olan manyetik
güçlerinden bir k›sm›n›n birbirine çekilmesiyle gerçekleflir.
Güneflin ›fl›nlar›yla güçleri güneflin dönme hareketini takip
ederler (bir tekerdeki göbe¤i takip eden parmaklar gibi). Bu-
rada göbek günefltir, ›fl›nlar ve güçleri de parmaklard›r. Bunu
›fl›lda¤›n aç›s›n› de¤ifltirerek de görebiliriz; ›fl›ldaktan ç›kan
›fl›nlar aç› de¤iflikli¤ini takip eder.
Günefl ›fl›nlar›ndaki güçler kendilerine yukar›daki birçok
örnekte gösterilen tarzda yerkürenin yak›n güçlerini ba¤lar-
lar. Bu manyetik ba¤›n gücü yerküreyi temas halinde tutmak
ve kendi ekseni etraf›nda döndürmek için yeterlidir. Ne yer-
küre ne de gezegenlerden herhangi biri günefl ›fl›nlar› kadar
h›zl› hareket eder. E¤er edebilselerdi, dönüfllerini 16 günde
tamamlarlard›.
Fakat manyetik kontrol yerküreyi ya da gezegenlerden her-
hangi birini kaskat› tutmak için yeterli de¤ildir. Mekanik me-
kanizmada kayma mesafesi denen bir fley vard›r. Bu kayma
denen hadise iki nedenden kaynaklan›r: Gerçek kayma ve ba¤-
lant›lar›n gerçekten kopmas›. Yerküre ya da bir gezegen dö-
nerken, bu bölge güneflin görüfl alan›ndan ç›karken, gerçek
ba¤ kopar ve bir yüzey güneflten kaybolurken, bir baflka yüzey
öne ç›kar ve böylece bir ba¤lant› koparken bir di¤eri kurulur.
Manyetik kayma bir m›knat›s› manyetik i¤ne kutusunun
etraf›nda h›zla döndürerek kan›tlanabilir. ‹¤ne m›knat›s› ta-
kip edecek ama her seferinde güç kaybedecek ve en sonunda
baflka bir m›knat›s ilkini takip etmedi¤i takdirde tümüyle
kontrolden ç›kacakt›r. Sonra i¤nenin öne ç›kart›lan yeni alan-
lara denk düflecek flekilde ileri do¤ru hareketi devam edecek
ve yine manyetizman›n kontrolü alt›na girecektir.
Manyetik i¤neyle ba¤lant›l› bir gerçek de m›knat›s i¤ne-
den ne kadar uzaklafl›rsa, i¤nenin hareketlerinin o kadar ya-

181
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

vafl olacak olmas›d›r. Ayn›s› gezegenler ve günefl için de ge-


çerlidir; gezegen güneflten ne kadar uzaksa, hareketlerinin de
o kadar yavafl oldu¤u görülecektir.
Çok ama çok küçük olsa da (zira uzayda a¤›rl›¤› s›f›rd›r)
yerkürenin h›z› da dikkate al›nmal›d›r,
Ay ve Merkür gezegeni saf manyetik kaymaya birer ör-
nektir. ‹kisi de kendi ekseni etraf›nda dönmedi¤i için ve ikisi
de kendi dönüfllerini kontrol eden güçlerin h›z›yla hareket et-
medikleri için, saf kayma yavafll›klar›n› aç›klar. Güneflin yer-
küre üzerindeki temel manyetik kontrol bölgesi kutup bölge-
leridir ve buralar afl›r› derecede manyetikleflmifltir. Günefl,
manyetikli¤ini kaybetmifl bir bölge üzerinde herhangi bir
kontrole sahip de¤ildir.

PÜSKÜRTÜCÜ GÜÇ. Püskürtücü güç güneflin merkez-


kaç gücüdür; bu güç her zaman do¤ufl yerinden uzaklaflt›r›r,
d›flar›ya ve öteye püskürtür. Menzili dahilindeki her fleyi
uzaya atmaya ve güneflin uydular›ndan hepsini onun kontro-
lü d›fl›na ç›karmaya çabalar. Fakat bunu yapamaz çünkü ona
karfl› iflleyen baflka bir güç vard›r. Bu güç her uyduyu güne-
fle çekmeye çal›fl›r; Büyük Tasar›mc› iki felaketten de sak›n-
mak ad›na güçlerin kuvvet bak›m›ndan eflit olduklar› tarafs›z
bölgeler oluflturmufltur. Böylece püskürtücü güç yerküreyi
ve gezegenleri uzaya atamaz.

MANYET‹K GÜÇ. Manyetik güç güneflin manyetik güç-


lerinden biridir. Biridir diyorum çünkü günefl ultra ve yo¤un
manyetik güçlere sahiptir ve bu güçler onun yönetici günefli-
nin güçlerine yak›nken, yerküre güçlerine yak›n de¤ildir. Bu-
nu daha önce göstermifltim.
Yerküreyi yörüngesinde tafl›yan fley güneflin manyetik gü-
cü müdür (yerküreyi kendi ekseni etraf›nda döndüren man-
yetik güç) yoksa püskürtücü güce düflman olan tamamen
farkl› bir güç mü, aç›kças› flu an bunu söyleyebilecek ehliyete
sahip de¤ilim.

182
Günefl

Güneflin manyetik güçleri kuflkusuz en d›fl uyduya eriflir-


ler, bu art›k hangisiyse. Neptün bu son gezegen olabilir de ol-
mayabilir de. Yak›n dönemde keflfedilen Plüton günefl siste-
mimizin parças› olabilir de olmayabilir de.
Günefl sistemini oluflturan bedenlerin sergiledi¤i hareket-
lerden, püskürtücü gücün güneflin yüzeyinde manyetik güç-
ten çok daha güçlü oldu¤u ve her ikisi de uzaya do¤ru iflledi-
¤inden, püskürtücü gücün manyetik güçten çok daha h›zl›
güç kaybetti¤i aç›kt›r.

TARAFSIZ BÖLGELER. Yerkürenin ve gezegenlerin ta-


rafs›z bölgeleri günefl sistemi diyagram›nda (sayfa 180) her
biri etraf›nda bir gezegen olan günefle paralel daireler fleklin-
de gösterilmektedir. Bir uydunun tarafs›z bölgesini yöneten
fley manyetik kapasitesidir. Manyetik kapasitesini belirleyen
ise bedeni oluflturan elementler, kabu¤un kal›nl›¤› ve genel
yo¤unluktur. Günefl sistemini oluflturan bedenler bunu tü-
müyle do¤rulamaktad›r.
Bir gezegenin manyetik kapasitesi ne kadar yüksek ya da
büyükse, tarafs›z bölgesinin günefle yak›nl›¤› o kadar fazla
olacakt›r ve en düflük manyetik kapasiteye sahip olan beden
güneflten en uzak olacakt›r.
Geçici bir güç taraf›ndan itki verilen bir beden, düz bir çiz-
gide bafllayarak ileri f›rlar ve bir manyetik güç onu çekene ve
durdurana kadar bu düz çizgiyi takip eder. Sonra manyetik
güç bedene hâkim olur.
Fakat e¤er itici güç geçici bir nitelikte de¤ilse ve dairesel
bir harekete sahip de¤ilse, onu yöneten yeterince güçlü mer-
kezkaç ve manyetik güçler yoksa, tarafs›z bir bölge olufltura-
maz ve o zaman da kaç›fl sonsuza dek devam eder.
Yerkürenin ve gezegenlerin yerlefltirilme koflulu bu oldu-
¤undan, güneflin etraf›ndaki uçufllar› sonsuza dek devam et-
mek zorundad›r.

183
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Geçici bir güçle sonsuz bir güç aras›ndaki fark› gösteren


bir örnek olarak, alt k›sm› bir su yala¤›n›n içindeki bileytafl›
örne¤ini ele alaca¤›m.
Bileytafl› döndükçe yalaktaki su yükselir, belli bir mesafe
tafl›n›r ve sonra bileytafl›n›n merkezkaç geçici gücü taraf›n-
dan d›flar› at›l›r. Su yala¤› terk ederken ilkin düz bir çizgide
ilerler ama sonra yerküreye do¤ru e¤riler çizmeye bafllar. Bu
e¤ri yerkürenin sonsuz so¤uk manyetik gücünün suyu çekti-
¤inin ve bileytafl›n›n merkezkaç gücüne bask›n ç›kt›¤›n›n bir
göstergesidir. En sonunda su, yerküreye çarpar. Zay›flam›fl
bir geçici güç, kuvvetli bir sonsuz güce yenilmifltir.
Ne yerküre ne de gezegenlerden herhangi biri uzaya tafl›-
nabilir, t›pk› suyun bileytafl›n›n merkezkaç gücü taraf›ndan
uzaya tafl›namamas› gibi.
Yerküre ve gezegenler güneflin merkezkaç gücü taraf›n-
dan ancak bu kadar ileriye tafl›nabilirler. Hepsi de tarafs›z
bölgelerinde kalmaya zorlan›rlar. Zira güneflten uza¤a yer-
lefltirildikleri bölgede, güneflin manyetik gücü onlar› güneflin
merkezkaç gücünün karfl›s›nda tutmaktad›r. Ne yerküre ne
de gezegenlerden herhangi biri günefle çekilebilir, zira taraf-
s›z bölgelerinde güneflin püskürtücü gücü manyetik güçten
daha fazlad›r ve günefle daha fazla yaklaflmalar›n› engeller.
Yerkürenin ve bütün gezegenlerin kendi manyetik kapasi-
te dereceleri vard›r ve hepsi farkl› oldu¤undan hiçbirinin ta-
rafs›z bölgesi ayn› de¤ildir. Bu nedenle birbirleriyle çarp›fla-
mazlar.
Ayn› tarafs›z bölgeyi iflgal eden iki gezegene sahip olmak
için, tastamam ayn› boyutta olan, tastamam ayn› elementler-
den oluflan ve birbiriyle ayn› oranda ve tastamam ayn› kabuk
kal›nl›¤›nda olan iki gezegene sahip olmak flartt›r. Aksi tak-
dirde, manyetik kapasiteleri ayn› olmayacakt›r; ayn› olmad›-
¤› için de ayn› tarafs›z bölgeye sahip olmalar› olanaks›zd›r.
Bana s›k s›k sorulmufltur, “e¤er bir gezegen belirleneme-
yen bir nedenle tarafs›z bölgesinin d›fl›na ç›karsa ne olur?”

184
Günefl

diye. Ciddiye al›nacak herhangi bir fley olmaz. Bu tür bir du-
rumda güçlerin nas›l iflleyece¤ini ve sonunda ona ne olaca¤›-
n› gösteren bir diyagram için sayfa 194’e bak›labilir.

SERSER‹ GEZEGEN. Gezegen nihayet tarafs›z bölgesine


tekrardan yerleflmeden önceki iki tam, bir de yar›m hatal› dö-
nüflün resmini sundum. Asl›na bak›lacak olursa ilk dönüflte
hatas›n› düzeltebilmesi de mümkündür birçok dönüfle gerek

Bir Serseri Gezegen

‹lk hata noktas›


Son düzeltme noktas›
‹lk hatal› çevrim
‹kinci hatal› çevrim
Son düzeltme
Güneflten gelen güçler

duymas› da. Tüm mesele bu tür bir hata gerçekten olsayd› ne


olaca¤› sorunudur.
D›fl çember C’de manyetik güç püskürtücü güçten o kadar
üstün olurdu ki gezegenin d›fla do¤ru hareketi kontrol edilir

185
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

ve büyük bir itkiyle geri getirilirdi. Böylece gezegenin kendi


yörüngesinin merkezi civar›nda tarafs›z bölgesinin içine geti-
rilmesi durumu ortaya ç›kard›. Burada püskürtücü güç üs-
tünlü¤ü ele geçirir ve yeniden onu tarafs›z bölgenin d›fl›na
gönderirdi, ama ilk hatas›nda oldu¤u kadar uza¤a de¤il ve
bu böylece devam ederdi, her seferinde elipsi daralt›r ve en
sonunda yeniden tarafs›z bölgesine yerleflirdi.
Örnek olarak sal›nan bir sarkac› alal›m; her bafllang›çta ve-
rilen itki, sarkac›n sal›nmas›n› sa¤lar, ama her sal›n›m gittikçe
daha k›sal›r ve sonunda durur. O zaman üzerinde sal›nd›¤› çu-
bukla so¤uk manyetik güç aras›ndaki tarafs›z bir bölgededir.
Evrendeki çeflitli bedenlerin hareketleri günefl sisteminin
evrendeki di¤er birçok sistemin bir benzeri oldu¤unu aç›kça
göstermektedir. Güneflimiz ve uydular› daha üstün bir güne-
flin etraf›nda dönmektedir. Bu üstün günefl ve çeflitli sistem-
leri ise baflka bir büyük güneflin etraf›nda dönmektedir ve bu
böyle evrenin merkezine de¤in sürmektedir.

SONUÇLAR. Yerkürenin güneflin etraf›ndaki dönüflüyle


ba¤lant›l› olan bütün güçler eflittir ve sonsuzdur.
Yerküre güneflin etraf›ndaki hareketini günefl canl› bir be-
den oldu¤u sürece durduramaz.
Yerküre günefle çekilemez.
Yerküre uzaya f›rlat›lamaz.
Yerküre baflka bir bedenle çarp›flamaz.
Günefl sistemindeki her bedenin kendi tarafs›z bölgesi
vard›r.
Evrendeki her bedenin kendi tarafs›z bölgesi vard›r.
Tarafs›z bölgeler asla birbirleriyle kesiflemezler.
Hiçbir beden tarafs›z bölgesinin d›fl›na ç›kar›lamaz.
Güneflin sert bir kabu¤u, yumuflak bir merkezi vard›r.
Güneflin yavafl yavafl yanarak intihar etti¤i do¤ru de¤ildir.
Güneflin so¤uk bir bedeni vard›r.
Günefl atmosferinin ötesine ›s› veremez.

186
Günefl

Bir kutup kendi yönetici bedeninin etraf›ndaki dönüfl s›ra-


s›nda birçok kez manyetiklik kazan›p, birçok kez manyetikli-
¤ini kaybedebilir.

Büyük Kozmik Güçler’in ne oldu¤unu ve iflleyifl tarz›n›


çok yetersiz flekilde gösterdim ama okurlar›m›n en az›ndan
bir kesiminin eserimi ne anlatmak istedi¤imi anlayacak kadar
aç›k buldu¤una eminim.

187
Sekizinci Bölüm

Muhtelif Olgular

erkürenin kutbunun sal›n›m› olgusuna yerkürenin sarka-


Y c› ad›n› verdim çünkü kutbun sal›n›m› saatin sal›nan sar-
kac›n›n tastamam ayn›s›d›r.
Bugün yerkürenin kutuplar›n›n yöntemli ve düzenli bir
tarzda sal›nd›¤›n› görüyoruz. Yerkürenin kutuplar› güneflin
etraf›ndaki her dönüflü s›ras›nda bir sal›n›m yapar. Kutupla-
r›n sal›n›m›nda hiçbir de¤ifliklik olmaz. Bu sal›n›mlar her za-
man ayn› derecede ve saatte olur ve böylece yerkürenin nihai
bir manyetik dengede oldu¤unu gösterir.
Kuzey kutbunun seyahati ortan›n 23,5 derece do¤usun-
dan yaklafl›k 23,5 derece bat›s›na kadard›r–toplamda yakla-
fl›k 47 derece; 23,5 derece do¤udan 23,5 derece bat›ya gidifl
gelifl tam bir sal›n›m oluflturur.
Kutbun bu ileri-geri hareketleri bize dört mevsimi verir.
Buraya al›nan diyagram›n Kuzey Yar›mküre’nin kuzey
bölgelerini (Kuzey Kutup dairesinin biraz güneyine kadarki
bölüm de dahil) kapsamas› amaçlanm›flt›r.
Kutbun sal›n›m›n› gerçeklefltirirken güçlerin iflleyifli flöy-
ledir:
Bat› s›n›r›ndaki kutuptan, ortan›n 23,5 bat›s›ndan bafll›yo-
ruz. Birkaç ay boyunca günefl ›fl›nlar› kuzey kutup bölgeleri-
ne düflmemifltir ve biraz güneyde günefl her gün yaln›zca bir-
kaç saat yüzünü göstermifltir ve sonra ›fl›nlar› en genifl aç›yla
vurmufltur. Bu aylar boyunca tüm bu bölgeler afl›r› derecede

189
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

manyetize olmufltur zira bu dönemde yerkürenin bedenin-


den atmosfere hiçbir güç çekilmemifltir, ama tüm bu süre zar-
f›nda güçler atmosfere at›lm›flt›r. Böylece afl›r› derecede man-
yetize olmufltur.

YERKÜRE SARKACI

A. Kutbun orta konumu. B. Do¤uya do¤ru gitme s›n›r›,


23,5 derece. C. Bat›ya gitme s›n›r›, 23,5 derece. D. Bat›dan
do¤uya gidifl. E. Do¤udan bat›ya gidifl. F.F.F. Bir topac›n
(çocuk oyunca¤›) bir kutbunun yolu. G.G. Yerkürenin kut-
bunun yolu.
Jiroskopik güç kutbu 23,5 derece do¤udan geri tafl›d›¤›n-
da, kutup ortada durmad›; itilim ve h›z onu 23,5 derece bat›-
ya tafl›d›. 23,5 derece bat›da, jiroskopik güç yeniden kutbun

190
Muhtelif Olgular

Saat sarkac› yerküre sarkac›n›n bir suretidir.

kontrolünü ele geçirdi ve orta konumuna tafl›maya giriflti,


ama kutup do¤uya do¤ru ilerledi¤inden, afl›r› derecede man-
yetikleflmifl bölgeleri günefl ›fl›nlar› ile temasa geçirmiflti. Son-
ra günefl güçleri kutup bölgelerine afl›r› güçlü bir flekilde bir
daha as›lmaya bafllarlar. Jiroskopik gücün yeniden üstesin-
den gelinir, bu kez bunu yapan güneflin manyetik yak›n güç-
leridir. Kutbu ileri do¤ru 23,5 derece do¤uya çekmeye baflar-
m›fllard›r. Kutup bu konuma geldi¤inde, kutup bölgeleri

191
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

manyetikli¤ini o kadar çok yitirmifltir ki ve bununla güneflin


çekimi o kadar zay›flam›flt›r ki jiroskopik güç yeniden kut-
bun kontrolünü ele al›r. Sonra kutbu yeniden eskisiyle ayn›
sonucu verecek flekilde orta konuma geri tafl›maya giriflir. Ve
bu böyle sonsuza dek devam eder.
Kuzey kutup bölgeleri afl›r› manyetiklik kazan›r, sonra
manyetikli¤ini kaybeder ve kutup bu s›rada saat sarkac› gibi
bir ileri bir geri sal›n›r.
E¤er kutup bölgeleri günefl güçlerinin yerkürenin yüzeyi-
nin bu k›sm›nda orta bölgelerinde oldu¤undan daha güçlü
bir kontrole sahip olmas›n› engelleyecek afl›r› bir manyetiklik
kazanmasayd›, yerküre kutuplar›n sal›n›m› olmadan dönerdi
ve böylece mevsim de¤ifliklikleri olmazd›.
E¤er yerkürenin jiroskopik gücü güneflin manyetik yak›n
güçlerinin üstesinden gelecek kadar kuvvetli olsayd›, kutup-
lar sal›nmazd› ve y›l boyunca s›cakl›k de¤ifliklikleri yaflan-
mazd›.
E¤er yerkürenin merkezi m›knat›s› yerkürenin güçlerini
güneflin çekimine karfl› kendi bedeninde tutacak kadar güçlü
olsayd›, yerküre ölü bir dünya olurdu. Kendi ekseni etraf›n-
da dönemez ve üzerinde hayat olmazd›.

* * *

Yerkürenin kuzey kutbunun neden bir çocuk topac›n›n


kutbu gibi bir çember içinde dönmek yerine saat sarkac› gi-
bi bir ileri bir geri gidip geldi¤i sorusuyla s›k s›k karfl›laflm›-
fl›md›r.
Bu soru cevaplamas› oldukça ilginç bir sorudur çünkü her
iki durumda da iflleyen güçler jiroskopik ve manyetiktir.
Önce farkl›l›ktan bafllayal›m. Yerkürenin kutbu diyagram-
da (sayfa 191) A.B.C. ile gösterildi¤i üzere, bir saat sarkac› gi-
bi sal›n›r. Topa¤›n kutbu ise diyagramda f.f.f. ile gösterildi¤i
gibi daireler çizer.

192
Muhtelif Olgular

Topac› döndüren güç geçici bir güçtür. Bu nedenle topac›n


jiroskopik gücü de geçici bir güçtür. Yerkürenin kutuplar›n›
yöneten jiroskopik güç geçici de¤il sonsuz bir güçtür.
‹ki jiroskopik güç de (gerek yerkürenin gerekse de topac›n
jiroskopik gücü) kendilerine karfl› iflleyen manyetik güçlerle
muhatap olmak zorundad›r.
Yerkürenin jiroskopik gücü onu yaln›zca tek bir yandan
yani günefle dönük yan›ndan çeken güneflin manyetik yak›n
güçleriyle karfl› karfl›yad›r.
Topac›n jiroskopik gücüyse onu her taraftan çeken yerkü-
renin so¤uk manyetik güçleriyle karfl› karfl›yad›r, zira topaç
gücün üstünde dönmektedir ve tümüyle onun taraf›ndan
çevrilidir; böylece topaç her taraftan çekilmektedir, oysa yer-
küre yaln›zca tek bir taraftan çekilmektedir.
Dönen topac›n itilimi kendisini döndürmeye bafllayan ge-
çici gücün tükenmesiyle birlikte yavafl yavafl sönümlenir ve
itilimle h›z azald›kça, jiroskopik güç de ayn› oranda zay›flar.
Topac›n jiroskopik gücünün zay›flamas›yla birlikte, yerküre-
nin so¤uk manyetik gücü topac› çeker. So¤uk manyetik güç
kutbu yavafl yavafl çekerek bafllar; o da zaman içinde manye-
tik çekime teslim olur. Kutup geri dönemez çünkü manyetik
güç jiroskopik güçten daha kuvvetlidir. Bu nedenle manyetik
güç jiroskopik gücün zay›flamas›na paralel olarak güçlenir,
ta ki en sonunda jiroskopik güç o kadar zay›flar ki manyetik
güç tüm kontrolü ele geçirir ve topac› kendisine çeker. Man-
yetik güç topac›n kutbunu kendine çekti¤inden, onu tutar,
böylece topac›n kutbu daireler çizerek döner ve jiroskopik
güç zay›flad›kça çemberler giderek büyür. Topaç yuvarlan›r
ve onun taraf›na yaslan›r; merkezi m›knat›sa sunulabilecek
en büyük aland›r bu.
Günefl güçleri sonsuzdur. Yerkürenin jiroskopik gücü
sonsuzdur. Yerkürenin jiroskopik gücü ne zay›flat›labilir
ne de durdurulabilir. Güneflin onun karfl›s›ndaki çekimi s›-
n›rl›d›r ve kutup tehlike noktas›na yaklaflt›kça zay›flar; yer-

193
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

kürenin jiroskopik gücü kontrolü ele geçirir ve onu yeni-


den ortaya getirmeye giriflir. Topac›n aksine yerküre yu-
varlanamaz ve yerkürenin jiroskopik gücünün çekimi yal-
n›zca bir taraftan oldu¤undan, kutup çekimi takip etmeye
zorlan›r. Bu nedenle, t›pk› bir saat sarkac› gibi, ileri geri ha-
reket eder.

DÖRT MEVS‹M. Yerkürenin s›cakl›klar›n› belirleyen fley,


günefl ›fl›nlar›yla güçlerinin yerkürenin yüzeyine hangi aç›y-
la düfltü¤üdür. Bu nedenle dört mevsim de¤iflikli¤inin nede-
ni yerkürenin kutuplar›n›n sal›n›m›d›r.
Buraya al›nan diyagram dört mevsimi göstermektedir
(sayfa 195).

1) Günefl ekvatora dik vurmaktad›r. Kutbun do¤uya do¤-


ru hareket etti¤i bu dönemde, kuzeydeki ›l›man bölgelerde
mevsimlerden bahard›r. Kutup bat›ya do¤ru hareket edip
günefl ekvatora dik vurdu¤unda kuzey ›l›man bölgesinde
güz, güneydeyse bahard›r.
2) Günefl burada Yengeç Dönencesi’ne dik vurmaktad›r.
Kuzey ›l›man bölgelerinde yaz ortas›, güneydeyse k›fl orta-
s›d›r. Günefl ›fl›nlar›n›n kuzey ›l›man bölgelerine düflme
aç›s› genifltir, ama en genifl aç›yla vurdu¤u yer güney böl-
geleridir.
3) Günefl flimdi O¤lak Dönencesi’ne dik vurmaktad›r ve
bu nedenle günefl ›fl›nlar› güney ›l›man bölgelerine genifl
aç›yla vururken, en genifl aç›yla güney bölgelerine vurmakta-
d›r. Böylece tüm ›s›lar tersine çevrilmifltir, zira günefl Yengeç
Dönencesi’ni terk etmifl ve O¤lak Dönencesi’ne hareket ede-
rek kuzey ›l›man bölgelerinde yaz›, kuzeyde de k›fl› bafllat-
m›flt›r.

194
Günefl Ekvator’a dik vurur.
Bahar ve Güz, Kuzey Yar›mküre
Güz ve Bahar, Güney Yar›mküre

Günefl Yengeç Dönencesi’ne dik vurur.


Kuzey Yar›mküre’de yaz
Güney Yar›mküre’de k›fl

DÖRT MEVS‹M
Günefl O¤lak Dönencesi’ne dik vurur.
Güney Yar›mküre’de k›fl
Kuzey Yar›mküre’de yaz
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

E¤er yerküre flu an oldu¤undan daha h›zl› dönüyor olsay-


d›, jiroskopik gücü daha güçlü hale getirirdi. Sonra bu güç
23,5 do¤uya gelmeden önce kontrolü ele geçirir, bu da sal›n›-
m› k›salt›rd›. E¤er sal›n›m k›salsayd›, flimdi ›l›man bölgeler-
deki ve kutup bölgelerindeki büyük s›cakl›k de¤ifliklikleri ol-
mazd›. Bu bölgeler çok daha so¤uk, tropik bölgelerse çok da-
ha s›cak olurdu.
E¤er yerküre flu an oldu¤undan daha yavafl dönseydi, yer-
kürenin jiroskopik gücü daha zay›flard›. O zaman kutuplar
daha yavafl ve uzun bir sal›n›m gerçeklefltirirdi ve yerkürenin
bir sal›n›m› tamamlamas› güneflin etraf›nda bir dönüflten da-
ha fazla sürerdi ve bunun sonucunda daha uzun ve s›cak bir
yaz, daha uzun ve so¤uk bir k›fl yaflan›rd›. Ama de¤ifliklikler
bununla kalmazd› zira bu durum manyetik felaketlere yol
açar, hayat› büyük oranda silip süpürürdü. Nitekim yerküre-
nin gelifliminde bu birçok kez yaflanm›flt›r.
Yerkürenin hareketleriyle ba¤lant›l› tüm güçlerin tarafs›z
bölgeleri vard›r. Bunlar günefl sisteminin d›fl›ndaki di¤er gü-
nefllerden gelen güçlerin hiçbirinden etkilenmezler. Tüm
güçler nihai diziliflini al›r ve böylece mevsimler de¤iflmez.
Bunlar yerkürenin nihai manyetik dengeye kavufltu¤u dö-
nemden beri böyledir ve sonsuza dek de böyle kalacaklard›r.

YERKÜREN‹N EL‹PS‹. Yerküre güneflin etraf›nda tam bir


daire çizmez, hareketini elips ya da oval fleklinde gerçeklefltirir.
Güneflin etraf›ndaki dönüflünü gerçeklefltirirken yerküre
günefle iki kez daha fazla yaklafl›r. Günefle en çok yaklaflt›¤›n-
da yerkürenin günberi uzakl›¤›nda oldu¤u söylenir.
Bu durum Mart ve Eylül aylar›nda olmak üzere y›lda iki
kez gerçekleflir.
Yerküre güneflten y›lda iki kez di¤er zamanlarda oldu-
¤undan daha uzakt›r. Güneflten en uzak oldu¤unda, yerküre
günöte mesafesindedir. Yerküre Haziran ve Aral›k aylar›nda
günöte mesafesindedir.

196
Muhtelif Olgular

Yerkürenin Elipsi

YERKÜREN‹N DÖNÜfiÜ. Yerkürenin kendi ekseni etra-


f›ndaki dönüflü iki farkl› güç taraf›ndan gerçeklefltirilir:
Güneflin yak›n manyetik güçleri ve
Yerkürenin güneflin manyetik güçlerine ve yerkürenin bü-
yük merkezi m›knat›s›na yak›n güçleri.
Diyagram›n aç›klamas›:

1) Güneflin yak›n güçleri yerkürenin dörtte birinin man-


yetikli¤ini yok etmektedir (sabah).
2) Yerkürenin bir çeyre¤inin manyetikli¤i yok edilmekte ve
böylece günefl güçleri gün ortas›ndan güneflin bat›fl›na kadar
bu bölge üzerinde herhangi bir güce sahip olamamaktad›r.

197
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Yerkürenin Dönüflü

3) Yerkürenin bir çeyre¤i güneflin do¤uflundan sabaha ka-


dar yeniden manyetiklik kazanmaktad›r.
4) Yerkürenin bir çeyre¤i gece yar›s›ndan güneflin do¤u-
fluna kadar yeniden manyetiklik kazanma sürecini tamamla-
maktad›r.
5) Etkili çekim güçleri tafl›yan ›fl›nlar.
6) Etkili olmayan çekim güçleri tafl›yan ›fl›nlar, bunlar et-
kili de¤ildir çünkü manyetikli¤ini kaybetmifl dörtte birlik ala-
na düflmektedir; bu alandaki mevcut tüm güçler yerkürenin
bedeninden atmosfere çekilmifltir.

Yerküreyi ekseni etraf›nda döndürmek için, güneflin yak›n


manyetik güçleri, yerkürenin bedeninde olan yerkürenin ya-
k›n güçlerini kendisine çeker. Yerkürenin bu yak›n güçleri
yerkürenin birincil gücünün elektromanyetik bölümüdür.
Güneflin güçleri yerkürenin bedenindeki yerküre güçlerini
çekerken, onlar› atmosfere sürüklemeye çal›fl›rken, yerküre-
nin büyük merkezi m›knat›s› bunu engellemeye çal›fl›r ve on-
lar› yerkürenin sert kabu¤unda tutmaya çal›fl›r. Dolay›s›yla
bunlar›n herhangi bir mücadele vermeden depolar›n› terk et-
melerine izin vermez. Dolay›s›yla birbirlerine karfl› mücadele
eden, deyim yerindeyse, halat çekme yar›fl›na giriflmifl iki güç
vard›r.
Fakat güneflin gücü yerkürenin merkezi m›knat›s›n›n gü-
cünden daha fazlad›r ve sonunda yo¤un bir mücadelenin ar-
d›ndan, bu depolanm›fl güçleri yerkürenin bedeninden at-

198
Muhtelif Olgular

mosfere çekmeyi baflar›r. Merkezi m›knat›s bu yerküre güçle-


ri üzerindeki kontrolünü hemen de¤il, yavafl yavafl kaybeder.
Günefl güçlerinin bask›s› m›knat›s›n dayanabilece¤inden da-
ha fazla oldu¤unda, yerkürenin bedenini yavafl yavafl terk
ederler.
Bilim kardefllerimizden baz›lar› flu soruyu sorabilir: “Yer-
küre güçlerinin aniden de¤il de yavafl yavafl çekildi¤ini nere-
den biliyoruz?” Cevap basit: “Ak›lla.” Günefl güçleri yerküre-
nin yüzeyine düflmeye bafllad›¤› andan itibaren (yani güne-
flin bat›fl›nda), yerkürenin depolanm›fl güçlerine as›lmaya
bafllarlar, ama günefl güçleri genifl aç›yla çekmeye çal›flt›¤›n-
dan, as›lmakla kal›rlar ve bu güçleri yerkürenin bedeninden
ç›karmay› baflaramazlar. Fakat yerkürenin bedenindeki güç
yeterince dik bir aç›da olana kadar, günefl güçleri merkezi
m›knat›s›n üstesinden gelip günefl atmosfere çekilene kadar,
yerküreyi etraf›nda döndürecek denli güce sahiptirler. Bu
durum yerkürenin bu yüzeyinin manyetikli¤ini kaybetmesi-
ne yol açar zira manyetik güçler yerkürenin bedenini terk et-
mifltir ve art›k atmosferdirler. Günefl güçleri manyetiklikleri-
ni yitirdi¤inde art›k bu k›s›m üzerindeki kontrollerini kaybe-
derler çünkü elementlere yak›n de¤illerdir ve yaln›zca ele-
mentler kalm›flt›r. Bu süre zarf›nda bu yüzey bat›dan do¤uya
çekilmifltir.
Diyagramdaki 1. çeyrek yavafl yavafl ileri çekilip manyetik-
li¤i yok edildikçe, 4. çeyrek yavafl yavafl öne ç›kar ve 1. çeyre-
¤in yerini al›r. Dolay›s›yla manyetikli¤ini yitirmifl bölgelerden
biri giderken, tümüyle manyetiklik kazanm›fl bir baflka bölge
onun yerini al›r. Bu flekilde kesintisiz, sürekli ve sonsuza dek
süren bir çekme ve dönme olay› devam eder.
Güneflin merkezi m›knat›s taraf›ndan çekilmesinin ve ele-
mentlerin çekiminin önünde herhangi bir direnifl olmasayd›,
günefl yerkürenin bedeninden güçleri onu hiçbir flekilde ha-
reket ettirmeden çekebilirdi. Günefl yüzeyi manyetiklikten
ar›nd›rmay› baflarmasayd›, bir tarafs›z bölge ya da ölü mer-

199
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

kez olurdu, zira günefl güçleri 1. ve 2. çeyrek üzerinde eflit gü-


ce sahip olurlard›. Bunun sonucunda 1. çeyrek do¤uya, 2.
çeyrek de bat›ya çekilirdi; iki yüzey eflit oldu¤undan iki çe-
kim de eflit olurdu. Böylece ortaya ölü merkez ç›kard›. Yerkü-
re o zaman dura¤an olurdu, yani her zaman yaln›zca günefle
do¤ru tek bir taraf› olurdu.
Daha önce de belirtildi¤i üzere, güçler yerkürenin yüze-
yinden çekilip al›nd›¤›nda, söz konusu bölge manyetikli¤ini
kaybeder ve günefl o bölge yeniden manyetiklik kazanana ka-
dar her türlü kontrolünü kaybeder.
Yerkürenin bir bölgesi güneflin ›fl›nlar›n›n ötesine geçer
geçmez (3. çeyrek) günefl güçleri gözden kaybolmufltur. Son-
ra bu yüzey yeniden manyetiklik kazanmaya bafllar. Günefl
›fl›nlar›n›n ortadan kayboluflu güçleri merkezi m›knat›sa kar-
fl› bir güç olarak havada ya da yerkürenin yüzeyinde b›rak›r.
Sonra merkezi m›knat›s bütün tükenmifl güçleri ve k›smen
tükenmifl güçleri yeniden canland›rmak için çekmeye bafllar;
ayr›ca yeniden canland›r›lm›fl güçlerle birlikte yeniden bofl
depoyu doldurmaktad›r.
Tükenmemifl güçler atmosferde kal›p geceleri do¤an›n ifli-
ni yapmay› sürdürürler. Yukar›da söylenenlere yerküreye at-
mosferdeki afl›r› yüklemelerin (flimflek gibi) geri dönüflü
dahil de¤ildir. Bu güçler tükenmifl güçler de¤ildir.
fiimdi bu söylenenleri birkaç örnekle aç›klayaca¤›m.

1. Örnek. Bir pusulan›n manyetik i¤nesi.


Yerkürenin manyetik güçlerinin kutup bölgelerinde top-
laflmas› i¤nedeki manyetik gücü kendisine çeker. Kuzey gü-
cü manyetik i¤nenin içindeki gücü d›flar› ç›karmaya çal›fl-
maktad›r. Kuzey gücü bunu yapamaz çünkü i¤neyi olufltu-
ran elementler güç karfl›s›nda çok üstündür. Kutup gücü i¤-
nenin içindeki gücü ç›kartamasa da, i¤nenin afl›r› manyetize
olmufl noktas›n› kendisine çekip orada tutabilir. E¤er kutup
gücü bu gücü i¤neden çekebilirse, i¤ne t›pk› yerkürenin man-

200
Muhtelif Olgular

yetikli¤ini kaybetmifl bir bölgesi gibi ifllerli¤ini yitirir. E¤er


günefl kutuptaki manyetik gücü gibi yerkürenin kabu¤unda-
ki güçleri d›flar› ç›kartamazsa, yerküre t›pk› manyetik i¤ne gi-
bi yerinde dururdu. Kendi ekseni etraf›nda dönemezdi.

2. Örnek. ‹plik ç›kr›¤›.


Bir iplik ç›kr›¤›yla yerkürenin kendi ekseni etraf›nda nas›l
döndü¤ünü gösterece¤im.

Bir iplik ç›kr›¤›n›n döndürülmesi ifllemi. A. Dingilin üzerindeki ip-


lik ç›kr›¤›. B. Ç›kr›ktan çekilen iplik. C. ‹pli¤i çeken güç. D. Yerkürenin
merkezini temsil eden dingil.

El (C) güneflin yak›n manyetik güçlerini temsil edecektir.


‹plik (B) yerkürenin güneflin güçlerine yak›n güçleri olacakt›r.
El ipli¤e as›ld›¤›nda, ç›kr›k döner. Böylece yerkürenin
güçleri aç›l›rken (çekilirken), bunlar t›pk› iplik gibi yerküreyi
(ç›kr›k) döndürür. Hem yerküre hem de ç›kr›k direniflten ötü-
rü döner.
Ç›kr›ktaki iplik gevflek oldu¤u takdirde, yaln›zca iplik dö-
necek, ç›kr›k dönmeyecektir. Güneflin çekimine direnifl olma-
sayd›, güçler yerkürenin kabu¤unu onu döndürmeden terk
edecekti.
E¤er ipli¤in sonu olmasayd› ve ipli¤i çeken güç geçici me-
kanik bir nitelikte olmasayd›, aksine sonsuz bir güç olsayd›,
ç›kr›k t›pk› yerküre gibi sonsuza dek dönmeye devam ederdi.

201
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

SON MANYET‹K FELAKET. Manyetik felaketler yerkü-


reyi ilk günden beri çeflitli zamanlarda ziyaret etmifllerdir.
Fakat günümüz biliminsanlar› bu felaketlerden bihaberdir.
Halbuki bu felaketler yerkürenin ilk büyük medeniyetindeki
atalar›m›z taraf›ndan 225 bin y›l› aflk›n süre önce bilinen, her
aç›dan anlafl›lm›fl ve üzerine yaz›lm›fl bir konuydu. Çak›l ka-
yaçlar›m›z›n tamam› manyetik felaketlerin ürünüdür ve jeo-
loglar›n iddia etti¤i gibi tortul yataklar›n›n ürünü de¤ildir.
Manyetik felaketler konusunda eskilerin bilgileri 2. Sti’nin
egemenli¤i dönemindeki M›s›r yaz›lar›nda görülece¤i üzere
3500 y›l öncesine kadar tafl›nm›flt›r.

MANYET‹K FELAKET NED‹R? Manyetik felaketin ne ol-


du¤unu aç›klamadan önce, yerkürenin iki farkl› nedenden
kaynaklanan iki farkl› felakete maruz kald›¤›na dikkat çekmek
anlaml› olacakt›r. Birincisi, yanarda¤ faaliyetlerinden kaynak-
lanan yanarda¤ felaketleri. Bu felaketler yaln›zca yerel bölgele-
ri etkiler. ‹kincisi de, yerkürenin sars›nt›s› sonucu manyetik
dengenin bozulmas›ndan kaynaklanan manyetik felaket. Bu
durum yerküre üzerindeki bütün sular› az çok etkiler.
Daha önce de belirtildi¤i üzere, manyetik bir felaket yer-
kürenin manyetik dengesinin bozulmas› sonucu oluflur. Yer-
kürenin kutbu günefle orta konumundan 23,5 derece daha
fazla çekildi¤inde manyetik dengesini kaybeder. Kutup orta-
dan 23,5 derece fazla çekildi¤inde, yerkürenin jiroskopik gü-
cü onu çok büyük bir h›zla geri çeker ve bu da yerkürenin yü-
zey sular›n›n yer de¤ifltirmesine yol açar.
Kutup çok büyük bir h›zla geri tafl›nd›¤›nda, bu itkisi bir
süre yerkürenin so¤uk manyetik gücüne bask›n ç›kar, böyle-
ce büyük merkezi m›knat›s sular› normal pozisyonlar›nda tu-
tamaz. Böylece “etrafa saç›l›rlar”.
Yerkürenin sallanmas› ve kutbun çok h›zl› hareket etmesi
sonucunda, kutuplardan bafllayarak dalgalar oluflur, bunlar-
dan birisi kuzeyden, di¤eri güneyden, yani yerkürenin iki

202
Muhtelif Olgular

karfl› taraf›ndan hareket eder. Bu iki kutup dalgas› kutup böl-


gelerini terk ederken, ekvator bölgelerinin sular› kutuplara
do¤ru –yerkürenin bir taraf›nda güney kutbuna do¤ru, di¤er
taraf›nda kuzey kutbuna do¤ru– akmaya bafllar. Bu dalgalar
kutup bölgelerindeki boflluklar› doldurur ve bir kez daha su-
lar› dinginlefltirir. Böylece bunun suyun tamamen yerkürenin
etraf›ndaki bir hareketi oldu¤u, ama çeflitli bölgelerde boyu-
nun de¤iflti¤i görülmektedir. Azami yer de¤ifltirme her za-
man kutup bölgelerinde, asgari yer de¤ifltirmeyse her zaman
ekvator bölgelerinde yaflan›r.
Yerkürenin tarihinin bafllar›nda, manyetik felaketler s›k
olurdu. Çeflitli kaya oluflumlar› bunun bir kan›t›d›r. Bu fela-
ketler Üçüncü Dönem’in sonuna kadar devam etmifltir; bu
dönemde yerkürenin kabu¤u o kadar kal›nlaflm›fl ve topak-
laflm›flt›r ki yerküre nihai manyetik dengesine kavuflmufltur.
Yerkürenin kabu¤u kal›nlafl›p topaklaflt›¤›ndan, güçleri-
nin deposu da giderek genifllemifl ve kapasitesini art›rm›flt›r.
Ve manyetik felaketler depolanan güç hacmi artt›kça daha
seyrekleflmifltir.
‹lk manyetik felaketten sonuncusuna kadar (ama sonun-
cusu hariç) dalgalar yaln›zca sulardan olufluyordu. Son fela-
ket gerçekleflti¤inde, kutup bölgelerinde engin buz parçalar›
oluflmufltu. Sallant› gerçekleflip de dalgalar bafllad›¤›nda, ku-
tuplardaki bütün buz parçaland› ve dalgalar taraf›ndan bafl-
ka yere sürüklendi. Ekvator sular› ise buz tafl›m›yordu.
Son bir koflulu daha gerçeklefltirmek üzere, güçler aras›n-
da tarafs›z bölgeler oluflturulmas› gerekiyordu. So¤uma söz
konusu oldu¤unda kal›nlaflman›n ve so¤uman›n sonlanmas›
nihai dura¤an koflulu ortaya ç›kard›.
Yerkürenin kabu¤unun kal›nlaflmas› ve so¤umas›nda
faaliyet gösteren güçler aras›nda tarafs›z bir bölge ilk bak›fl-
ta eflitleme yasas›na do¤rudan ayk›r›d›r. Ama asl›na bak›la-
cak olursa, tarafs›z bölgeyi oluflturan esasen eflitleme yasa-
s›yd›.

203
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Nihai manyetik denge tabirini kullanarak, yerkürenin da-


ha öncesinde de birçok kez manyetik dengeye kavufltu¤unu
ya da bu dengeyi kaybetti¤ini ve bunun son manyetik denge
oldu¤unu anlatmaya çal›fl›yorum.
fiimdi kutuplar›n hareketlerinde bir de¤iflikli¤e ya da dü-
zensizli¤e neden olabilecek tüm güçler eflit güce eriflmifltir.
Bu nedenle son dengelemeden sonsuza dek kutuplar›n iflleyi-
fli ve hareketi, bu zamana kadar oldu¤u gibi herhangi bir de-
¤ifliklik ya da düzensizlik olmadan tamamen eflit ve sürekli
olmal›d›r.
Yerkürenin nihai manyetik dengelenifli Yarat›c›’n›n yüce-
lerin en yücesi, büyüklerin en büyü¤ü ifllerinden biriydi. Her
husus ve ayr›nt› insan havsalas›n›n alamayaca¤› bir incelikte
tasarlanm›flt›. Bu ad›m›n haz›rl›klar› sular yerkürenin yüzeyi-
ni oluflturan s›cak kayalar›n üzerine ç›kmadan önce bafllam›fl-
t› ve yerkürenin kabu¤undaki geliflmeler Arkeyan zaman›n-
dan nihayete erdi¤i güne kadar devam etmiflti.

FELAKET. Üçüncü Dönem’in sonunda yerkürenin kuzey


kutbu güvenlik noktas›n›n birkaç derece do¤usuna çekilmifl
ve bu da manyetik felaketle sonuçlanm›flt›.
Yerküreyi ziyaret eden son manyetik felaketti bu. Yer-
küre bir daha manyetik bir felaketle karfl›laflmayacakt›, zi-
ra bu felaketle birlikte yerküre Nihai Manyetik Denge’sine
kavufltu.
Nihai derken yerkürenin kabu¤u kendi güçlerinin ye-
terli bir hacmini tutabilecek kadar kal›nlafl›p topaklaflt›-
¤›ndan, manyetik dengesini yeniden bozman›n olanaks›z
hale geldi¤ini kastediyorum. Bedeninde yeterli hacimde
güç tutarak yerküre, ilkin, günefl güçlerinin kutbu güven-
lik noktas›n›n ötesine sürüklemesini engeller; ikincisi, gü-
neflin yerkürenin bedeninde tutulan güçleri çekmesi jiros-
kopik gücün kutbu geri f›rlatmas›n› engeller. Bu bir diz-
ginlemedir.

204



Kutbun sallanmas›

N. kuzey kutbu orta konumda.


S. Kuzey kutbu orta konumda.
A. Kutbun 23,5 derecelik normal bat› uzakl›k s›n›r›.
B. Kutbun 23,5 derecelik normal do¤u uzakl›k s›n›r›.
C. Kutbun sallant›dan önce çekildi¤i do¤u noktas›.
D. Bu do¤u noktas›na giden kutup yolu.
E. Bat›ya do¤ru sallanan kutbun yolu.
F. Kutbun ulaflt›¤› bat› noktas›.
1. ve 2. Ekvatordaki normal de¤ifliklikler.
3. Güneflin D’ye dik vurdu¤u nokta.
X1. Güneye do¤ru buz da¤lar›yla birlikte giden su dalgalar›.
X2. Kuzeye do¤ru giden salt su dalgas›.
W1. Kuzeye do¤ru buz da¤lar›yla birlikte giden su dalgalar›.
W2. Güneye giden salt su dalgas›.
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Yerküre güçlerinin bir hacminin yerkürenin bedeninde tu-


tulmas›n›n bir nedeni, yerkürenin atmosferinin ancak belli
bir hacimde yerküre gücünü tutup as›l› halde tafl›yabiliyor ol-
mas›d›r. Günefl güçleri atmosferin tafl›yabilece¤i tüm güçleri
yerkürenin bedeninden çektikten sonra, yerkürenin bedenin-
de hâlâ jiroskopik güce karfl› dizgin ifllevi görecek kadar güç
hâlâ vard›r.
Yerkürenin bedeninden atmosferin tafl›yabilece¤i tüm
güçler çekildikten sonra, günefl güçleri tükenmifl güçler yeni-
den canlanma için yerküreye dönene kadar daha fazla güç çe-
kemez. Sonra güneflin çekimi, mevcut olmas›na karfl›n, o ka-
dar zay›flar ki jiroskopik güç kutbun kontrolünü ele geçirme-
yi baflar›r. Kutbun hangi h›zla geri tafl›nd›¤›n› belirleyen gü-
neflin bu çekimidir.
Yerkürenin manyetik dengesi, yerkürenin bedenindeki
güçlerin sabit hacmine ba¤l›d›r.
Yerkürenin kabu¤u güçlerinin deposudur.
Keza bu noktada bu zamana kadar bahsedilen güçlerin
yerkürenin birincil gücünün benim elektromanyetik bölümü
ad›n› verdi¤im ilk büyük bölümündeki güçler oldu¤una dik-
kat çekmek de yerinde olabilir. Günefl ikinci büyük bölüm
(so¤uk-manyetik) üzerinde güce ya da etkiye sahip de¤ildir.
Bu bölüm tüm elementleri denetim alt›nda tutar ve hareketli
maddenin uzaya kaçmas›n› engeller.
Yerküre güçleri büyük sürtünme çizgisinde –yerküre-
nin sert kabu¤u ile merkezindeki eriyik haldeki madde
aras›ndaki temas çizgisinde– yarat›l›r ve yeniden canland›-
r›l›r ve bunlar yarat›l›p yeniden canland›r›l›rken, depoya
(sert kabu¤a) aktar›l›r ve do¤a gerekti¤inde bunlardan ya-
rarlan›r.
Günefl son derece güçlü manyetik güçler yayar ve bu güç-
ler yerkürenin birincil gücünün ilk büyük bölümündeki güç-
lere (örne¤in kutup bölgelerini afl›r› derecede manyetikleflti-
ren güçlere) son derece yak›nd›r.

206
Muhtelif Olgular

Dolay›s›yla güneflten gelen ve belli yerküre güçlerine son


derece yak›n olan manyetik güçler vard›r. Son büyük manye-
tik felaketin nedenini göstermek için tek bafl›na bu yeterlidir.
Güneflin manyetik güçleri büyük merkezi m›knat›s›n manye-
tik çekiminden çok daha güçlü oldu¤undan, yerkürenin be-
deninden atmosfere atmosferin tafl›yabilece¤i kadar güç çe-
kerler.
Üçüncü Dönem’in sonunda yerkürenin güç deposunun
kapasitesi, kabu¤unun kal›nlaflmas› ve topaklaflmas› nede-
niyle, yaln›zca güneflten gelen ça¤r›ya karfl›l›k vermek için
de¤il, ayn› zamanda dünya dengeye kavufltuktan sonra de-
posunda güç fazlas›n› saklamak için de yeterliydi. Fakat bu
koflula ulafl›ld›¤›nda, yerkürenin kutbu bu süre zarf›nda gü-
venlik noktas›n›n birkaç derece ilerisine çekilmiflti ve kusur-
suz bir denge kurulabilmesi için orta konuma getirilmesi ge-
rekiyordu.
Arkeyan zaman›ndan Üçüncü Dönem’in sonuna kadar,
yerkürenin merkezi m›knat›s›n›n direnifli güneflin yak›n güçle-
rinin kutup bölgelerinde güneflin buradaki uzun süren varl›¤›
s›ras›nda yerkürenin bedeninde kalan güç hacminin jiroskopik
güce karfl› gerekli dizgini oluflturmas›n› engellemek için hiçbir
flekilde yeterli olmayacak aflamaya ulaflana kadar yerkürenin
güçlerinin çekilmesini engellemeye yeterli de¤ildi. Bu nedenle
sayfa 204’deki diyagramda C okuyla gösterildi¤i üzere günefl
kutbu güvenlik noktas›n›n çok ötesine çekmiflti.
Yerkürenin kutup yüzeyinin neredeyse tamamen manye-
tikli¤ini kaybetmesiyle birlikte, güneflin çekimi de neredeyse
tamamen ortadan kalkt›. Yerkürenin kontrolü flimdi günefl
taraf›ndan jiroskopik güce b›rak›ld›. Sonra, bu güç kutbu ye-
niden orta konumuna (kuzeye) tafl›maya bafllad›. Böylece
yerküreyi yeniden dik konumuna getirdi.
Kutup geri do¤ru yoluna bir kez ç›kt›ktan sonra (güneflten
herhangi bir dizginleme ya da çekme olmadan), h›z›n› gide-
rek artt›rd› ve sonunda:

207
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Tam bir sars›nt› ortaya ç›kt›.


Son manyetik felaket gerçekleflti¤inde, kutup bölgelerin-
deki bütün buzlar sars›nt› nedeniyle yumuflay›p k›r›ld› ve su-
lar etrafa saç›ld›. Tepelerinde buz da¤lar›yla muazzam su
dalgalar› olufltu; bu buzlar binlerce y›ld›r olufluyordu. Bu bü-
yük su ve buz felaketi kuzey yar›mkürenin yaklafl›k yar›s›n›
etkisi alt›na ald›. Bir di¤er büyük su dalgas› karfl› tarafta yal-
n›zca ekvator bölgelerinden kutba do¤ru etki gösterdi.
Son manyetik felaket, kuflkusuz, öncesindeki bütün manye-
tik felaketlerden daha fazla can ve mal kayb›na yol açt›, zira
önceki felaketlerdeki suya ek olarak, bu felakette suya efllik
eden buz da¤lar› da vard›. Bu büyük su ve buz dalgas› Kuzey
Amerika’n›n 40 derece ve Avrupa’n›n ise 50 derece kuzey en-
leminde etkili olmufltur. Jeolojik aç›dan bak›ld›¤›nda, bu s›n›r-
lar buzun nerede durdu¤unu ve “ak›nt› çizgisini” oluflturdu-
¤unu göstermektedir. Fakat sular jeolojiden ve geleneksel an-
lat›mdan bilindi¤i üzere, çok daha ileriye uzanm›flt›. Bu sular
topraklar› su alt›nda b›rak›yor ve tüm yaflam› yok ediyordu.
Di¤er gelenekler aras›nda, örne¤in bir Pueblo gelene¤i sular›n
New Mexico’ya kadar uzand›¤›n› belirtmektedir.
Akan, önüne kat›p sürükleyen, y›k›p yok eden su ve buz
da¤lar› tüm yaflam biçimlerini mahvetmifl ve bunlar› sulu fle-
kilsiz bir maddeye dönüfltürmüfltü. Böylece buzun etkisini
hissettirdi¤i bölgede, hayat›n var olmufl oldu¤una dair yal-
n›zca birkaç fragman vard›r. ‹nsan iskeletlerinin ve yapt›¤›
aletlerin (örne¤in ok ve m›zrak) birkaç parças› cans›z sular›n
oluflturdu¤u çak›l yataklar›nda bulunmufltur. Ayr›ca Nebras-
ka’da insana ati eserler bulunmufltur; Profesör Gilder burada
yerin alt›nda tünel uçlar›nda evler oldu¤unu keflfetmifltir.
Aletlerinden de anlafl›laca¤› üzere, bu insanlar yüksek bir
medeniyet seviyesine ulaflm›fllard›. Sular buzlarla da birleflin-
ce evlerinin üstündeki düzlükleri yerle bir etmiflti; ak›nt› tü-
nelleri evlerine dek doldurmufltu ve böylece bir dönem varo-
lufllar›n›n kan›tlar›n› gizlemiflti.

208
Muhtelif Olgular

Su ve buzlar kuzey yar›mkürenin güney k›sm›n›n yar›s›n-


dan ço¤unu silip süpürürken, kuzey yar›mkürenin karfl› ya-
r›s›nda büyük su dalgalar› kuzey istikametinde felakete yol
aç›yordu.
Bu büyük felaket dalgalar› önce Mançurya, Mo¤olistan,
Sibirya, Asya’n›n kuzeydo¤u bölümündeki düzlüklerde etki-
sini gösterdi, sonra kuzey buz denizinde sona erdi.
Sular büyük Asya düzlüklerini etkisi alt›na ald›¤›ndan, bu
ölümcül dalga say›larla ifade edilemeyecek kadar çok Sibirya
mamutunun ve ayr›ca düzlüklerde yaflayan di¤er hayvanla-
r›n sonunu haz›rlad›. Bu hayvanlar›n cesetleri sularla birlikte
sürüklendi ve nihayet kuzey buz denizinde, tam Lena nehri-
nin a¤z›nda durdu. Bu hayvanlar›n kemikleri ve diflleri flu an
Llakoff Adas› denen bir aday› oluflturmaktad›r. ‹skeletlerin
ço¤u neredeyse hiç hasar görmemifl oldu¤undan, bu dalgaya
buzlar›n efllik etmedi¤i aç›kt›r. Aksi takdirde bu cesetler, ya-
r›mkürenin di¤er taraf›nda oldu¤u gibi, parça parça olurdu.
Bunu do¤rulayan bir flekilde, Kuzey Asya’da herhangi bir
yerde buz iflareti yoktur, oysa özellikle de Lena nehri vadisi
boyunca kuzeye do¤ru akan bir su dalgas›na dair çürütüle-
mez jeolojik kan›tlar mevcuttur.
Son büyük manyetik felaketin sahnesini zihnimde canl›
bir flekilde canland›rabiliyorum. Bunun bir eskizini sunmaya
çal›flt›m, ama f›rçam›n zihnimdeki izlenime uyum sa¤lad›¤›-
n› söylersem yalan olur. Hayvan hayat›n›n dehflet ve cinnet
anlar›n›n ayr›nt›lar›n› aktarmay› baflaramad›m. Eskizim Ku-
zey Amerika’n›n düzlüklerini silip süpüren buz ve su da¤la-
r›n› resmediyor. Bu muazzam da¤lar gürlüyor! Y›k›yor! Un
ufak ediyor. ‹lerliyor, ilerliyor, gittikçe daha da yaklafl›yor ve
her an daha da gürlüyor, güçleniyor. Büyük güçlerin sald›r›-
s› alt›ndaki yerküre titriyor ve sallan›yor. Günefl gökyüzün-
den yavafl yavafl kayboluyor ve geride dehfleti daha da art›ra-
cak bir karanl›k b›rak›yor. Sonra kara gökyüzünde flimflek
emareleri görülüyor.

209
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Zihnimde eli aya¤›na dolanm›fl, dehflete düflmüfl, oradan


oraya amaçs›zca koflturup duran, yaklaflan felaketten kurtul-
mak için ne yöne gitmesi ya da dönmesi gerekti¤ini bilmeyen
orman hayvanlar›n›n resmi canlan›yor.
Hantal mastodan sürüleri ba¤r›fla ba¤r›fla önce bir yöne,
sonra baflka bir yöne kofltular. Atlar di¤er hayvanlar›n kor-
kunç iniltilerini yank›lat›rcas›na ac› ac› ba¤›rd›lar, ama nafile.
Ölümün pençeleri onlar› yakalam›flt›, hepsi de yere yap›fl›p
sulu flekilsiz bir maddeye dönüfltüler ve insanlar da dahil ol-
mak üzere tüm canl›lar yok oldu.
Karfl› konulmaz bir h›fl›mla ve güçle buzla kar›fl›k su da¤-
lar› önlerine ç›kan her fleyi ezip, bulamaca çevirdiler. Bu bü-
yük dalga birkaç bin kilometre boyunca ilerledi. Bir buz da¤›
sular›n tepesinden aç›ktaki bir kayan›n yüzeyine, eski bir Ar-
keyan dönemi gaz odas›n›n keskin ve sivri uçlu s›rt›na düflü-
yor. Bunun etkisiyle kayalar parçalan›yor. Dalga hiçbir fley
tan›mayan bir h›fl›mla parçalanan k›s›mlar› topluyor, sonra
bunlar› sanki çak›l tafl› ya da kum tanesiymifl gibi önüne ka-
t›p yüzlerce kilometre sürüklüyor. Bu parçalanm›fl kayalar›n
gürültülü sürüklenifli baz›lar› yüzlerce ton a¤›rl›¤›nda iri ka-
ya parçalar› oluflturmufltu. Sonunda dalga geri çekilmeye
bafllad› ve dalgalar geriledikçe, çeflitli yerlerde girdaplar
olufltu. ‹flte burada ak›nt› hâkimiyeti ele geçirmeye bafllad›.
Sular tümüyle çekildikten sonra, bu bölgelerdeki buz eridi ve
kumlu kayalar ile çak›llar ortaya ç›kt› ve tabakaland›r›lm›fl
ak›nt› haline geldi. Biz bunu buz felaketinin gerçekleflti¤i bir-
çok noktada görüyoruz.
Dalga geri çekilirken, kar›fl›k su, su, buz, çak›l, kum ve kü-
çük kaya bloklar›ndan oluflan devasa ak›nt›lar ortaya ç›kt›.
Bu ak›nt›lar azald›kça, yüklerini boflaltmaya bafllad›lar. B›ra-
k›lan yüklerden ilki en a¤›r›yd›, sonra en hafifine do¤ru iler-
ledi. Böylece bugün biz bu bölgede katmanlaflm›fl bir çökelti
görüyoruz. Bugün nehir ve vadi ak›nt›lar›m›z›n katmanlafl-
m›fl oldu¤unu görüyoruz. Bu güzergâh üzerinde buzlar ve

210
Muhtelif Olgular

Harita. Büyük manyetik dalgalar.

ak›nt› dura¤an kayalar› afl›nd›rd› ve düzlefltirdi – afl›nd›rma-


lar ve düzlefltirmeler bugün bile görülebilir. Düzlükler bo-
yunca birçok noktada girdaplar çökeltilerini b›rakt›lar. Sonra-
s›nda bu düzlüklerde da¤lar olufltu; toprak yükseldikçe,
ak›nt› da onunla beraber gitti. Böylece bugün baz› da¤lar›n
tepesinde buzun b›rakt›¤› izleri tafl›yan iri kaya parçalar› gö-
rüyoruz.
Tüm buz eridikten ve sular normal seviyeye indikten son-
ra topra¤›n durumuna bakal›m.
Ne toprak ama!! Her yer harabeye dönmüfl, bir çamur der-
yas›! Çamur, çamur, çamur! ‹nsan›n görüfl alan›n›n tamam›n›
ve binlerce kilometre ötesini çamurlar oluflturuyor, flurada
burada kum ve çak›l tepecikleri ve düzlükleri vard›r. Patika-
larda yer yer çamurun içinden ç›kan büyük kaya bloklar› bü-
yük y›k›m›n izlerini gösteriyor. Kimi yerlerde her biri yüzler-
ce ton a¤›rl›¤›nda devasa kaya bloklar› var. Bu sessiz ve
amans›z an›tlar insanlara bu korkunç trajedinin hikâyesini
anlat›yor.
Daha birkaç gün önce bu topra¤› süsleyen ilk ormanlar ne-
rede? Bu topraklarda gezinip otlayan büyük mastodon sürü-
leri nerede? Ve tüm bu topraklarda hüküm süren insanlar ne-
rede? Yok! Hepsi gitmifl! Hepsi de ezilip bir bulamaç haline

211
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

gelmifl ve çamur deryas›na kar›flm›fl. Hayat›n bafllang›c›ndan


bu yana yerküre ne daha önce topra¤›n böyle eflildi¤ini ve
gübrelendi¤ini gördü ne de o dönemden beri böyle ifllendi.
Meyveden dolay› kopmaya yüz tutan a¤açlar›m›z, mebzul
miktardaki sebzelerimiz, çiçek galaksimiz ve alt›n rengi tah›l
tarlalar›m›z yerkürenin yüzeyinin bu flekilde haz›rlanmas›y-
la mümkün hale geldi. Do¤an›n gelecekteki insana nazik bir
hediyesiydi bu.
Son manyetik felaket büyük Yarat›c›’n›n insan için haz›r-
lad›¤› evin üzerine yerlefltirilmifl büyük harpuflta tafl›yd›.
Yukar›da anlat›lanlardan jeolojideki buzul ça¤› teorisini
kabul etmedi¤im anlafl›lacakt›r. Zira bu teori tüm do¤a yasa-
lar›na ayk›r›d›r. Görüflümü destekleyen olgunun ne oldu¤u-
nu gösterdim.
Son manyetik felaket Kutsal Kitap’taki “tufan”la ayn›
fleydir.

212
Son Manyetik felaketteki kuzey dalgas›. Dalgalarabuzlar efllik etmedi. Sonuçlar› Do¤u Asya’da ve Bat› Alaska’da
görülmektedir.
Son Manyetik felaketteki güney yönündeki dalgalar. Kutsal Kitap’ta
bahsi geçen tufan ve jeolojik mit-buzul ça¤›.
EK
JEOLOJ‹ ve KOZM‹K GÜÇLER. Yerkürenin Do¤uflu. Bu
bölüme Mu’nun kutsal yaz›lar›nda söylenenleri tekrarlaya-
rak bafllayaca¤›m. Orada yarat›l›fl Yarat›c›’n›n yedi emrine
ayr›lm›flt›r. Mu’da 70 bin önce yaz›lm›flt›.
Parçalar: “Birinci emir: ‘fiekilsiz ve düzensiz olarak uzay-
da da¤›n›k halde bulunan gazlar bir araya getirilsin ve bun-
lardan dünyalar oluflturulsun.’ Bunun üzerine gazlar dönen
sarmal fleklinde kitleler halinde bir araya getirilmifltir.”
“‹kinci emir flöyleydi: ‘Gazlar so¤usun ve kat›lafls›n.’ Bu
emre uyarak baz› gazlar so¤udu, kat›laflt› ve yuvarlak dünya-
lar meydana geldi. Bu dünyalar›n d›fl k›sm›nda kalan gazlar
oldu¤u gibi, içinde kalan gazlar da vard›. Karanl›k hüküm
sürüyordu ve ne ›fl›k ne de ses vard›, zira henüz atmosfer de
yarat›lmam›flt›.”
“Üçüncü emir flöyleydi: ‘D›flar›daki gazlar ayr›fls›n ve böy-
lece sular› ve atmosferi olufltursunlar.’ Sonra d›flar›daki gaz-
lar ayr›flt›; bir k›sm› sular› oluflturmaya koyuldu, geri kalan-
lar ise atmosferi oluflturdu. Ifl›k ve ›s› atmosferde yer ald›.
“Sular yerkürenin üzerine yerlefltiler ve yüzeyini kaplad›-
lar. Böylece henüz görünürde hiçbir kara yoktu.
“Sonra günefl ›fl›nlar› atmosferdeki ›fl›kla bulufltu ve ›fl›k
do¤du ve yerkürenin yüzeyine ›fl›k vurmaya bafllad›. Ve gü-
nefl ›fl›nlar› atmosferdeki ›s›yla bulufltu ve ›s› da do¤du. Böy-
lece yerin yüzeyi s›cakl›kla tan›flt›.”
“Dördüncü emir flöyleydi: ‘Yerin içindeki atefller yüksele-
rek karalar› sular›n üzerine yükseltsinler.’ Sonra yerin içinde
bulunan yeralt›n›n ateflleri karalar› su yüzünde gözükene ka-
dar yukar› kald›rd›lar ve sular›n yüzeyinde topraklar belirdi.”
5, 6 ve7. emirler yaln›zca hayatla alakal›d›r.

217
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Bu Naacal yaz›lar›n› dikkatlice inceledikten sonra yerkü-


renin kabu¤unun kimyas›n›, kaya oluflumlar›n› ve jeolojik ol-
gular› inceledim ve yerkürenin ilk büyük medeniyetinin ya-
z›lar›yla ne derece uyumlu oldu¤unu anlamaya çal›flt›m.
Günümüz biliminsanlar›n›n bu büyük biliminsan› atalar›-
m›zla k›yasland›¤›nda kundaktaki bebekten farkl› olup olma-
d›¤›n›n karar›n› vermek okuyucular›ma kalm›fl.
Kozmik Güçler’in jeolojiyle alakas› olmad›¤› düflünülebi-
lir; do¤rudan yoktur, ama dolayl› olarak bunlar her fleyi kon-
trol ederler. Yukar›da gösterildi¤i üzere, Kozmik Güçler yer-
kürenin dönüflünden sorumludur ve yerkürenin dönüflü de
geçmiflten bugüne kadar tüm yanarda¤ faaliyetlerinin so-
rumlusudur.
Yerküreyi nihayetinde nihai manyetik dengesine kavufltu-
ran büyük güçlerin iflleyiflini tam manas›yla anlayabilmek
için, kan›mca, yerkürenin do¤uflunun k›sa bir özetini vermek
yararl› olacakt›r. Jeologlar teorilerini elementlerle element bi-
lefliklerinin üzerine kurmufllard›r.
Ben de ayn› malzemeyi ele alaca¤›m ve ayn› zamanda
Kozmik Güçler ile termo-kimyan›n nas›l bir rol oynad›¤›n›
gösterece¤im.
fiüpheli olgular›n birço¤unu ele ald›ktan sonra, jeologla-
r›n bunlardan ç›kard›klar› sonuçlar›n hatal› oldu¤unu dü-
flünüyorum; ve bu hatalar jeologlar›n genel olarak büyük
güçlerin varl›¤›n› ve ayr›ca yerkürenin temel yap›s›n›n, bi-
rincil Arkeyan kaya-granitinin kendine özgü olan “göz
göz” niteli¤ini tümüyle göz ard› etmelerinden kaynaklan-
maktad›r. Bu “göz göz” nitelik bir zorunluluktu; bunun ne-
denleri afla¤›da s›ralanacakt›r.
Jeologlar›n yapt›¤› en büyük hatalardan biri eriyik mad-
denin nas›l so¤uyup kat›laflt›¤›na iliflkin anlatt›klar›d›r.
Eriyik maddenin kat›laflmaya varan so¤uma süreci flöy-
ledir: ‹lkin, kitlenin d›fl›nda ince bir kristal katman yani bir
duvar ya da kabuk oluflur. Bu kabuk ya da duvar olufltu-

218
Ek

¤unda, tüm kitle kat›laflana kadar ve atmosfer s›cakl›¤›na


ulaflana kadar bedenin boyutunda maddi bir küçülme yok-
tur. Bu nedenle yerkürenin kabu¤u eriyik halden kat› duru-
ma geçti¤inde maddi olarak küçülmemiflti. Bir bedenin bü-
yüklü¤ündeki tek azalma, d›fl duvar› ya da deriyi oluflturan
kristallerin atmosfer s›cakl›¤›yla karfl› karfl›ya geldi¤inde
yaflad›¤› küçülme ya da daralmad›r. Böylece küresel bir be-
den söz konusu oldu¤unda, bedenin çap›ndaki yegâne kü-
çülme iki kristalin küçülme miktar›d›r. Kürenin iki taraf›n-
da yer alan bu kristallerdeki küçülme çok azd›r. Dolay›s›y-
la yerküre so¤udu¤unda so¤uma yoluyla herhangi bir kü-
çülme yaflamam›flt›.
Bu iddian›n jeologlar, biliminsanlar› ve meslek d›fl›ndan
düflünce fukaras› kifliler taraf›ndan nas›l karfl›lanaca¤›n› tah-
min edebiliyorum. Al› al moru mor yüzleri, s›r›t›fllar› ve yük-
sek sesleriyle “‹yi de so¤uma sürecinde yerkürenin çap›n›n
20 mil k›sald›¤› kan›tlanm›flt›r” diyecekler. Yerkürenin bafl-
lang›çtan beri çap bak›m›ndan 20 mil küçülüp küçülmedi¤ini
tart›flma konusu yapmayaca¤›m çünkü küçülmenin boyutu
konusunda onlarla hemfikirim; ama küçülmenin so¤uma dö-
nemindeki büzülmeden kaynaklan›p kaynaklanmad›¤› soru-
suna, kesinlikle hay›r diyorum. Dahas› küçülme so¤umadan
ötürü olsayd›, Yarat›c› taraf›ndan koyulan yarat›l›fl›n büyük
ilahi yasalar› gerçekleflemezdi.
Yerkürenin kabu¤unun nas›l so¤udu¤unu ve kat›laflt›-
¤›n› aç›klayaca¤›m. Bir do¤a yasas›n› takip eden bu olgu-
yu asl›nda günlük hayat›m›zda farkl› örnekleriyle görüyo-
ruz. Büyük eriyik haldeki madde kütlelerinin so¤umas› ve
kat›laflmas› noktas›nda pratik deneyimlerimden hareket
ediyorum.
D›fl eriyik haldeki bir maddenin so¤umas› ve kristale dö-
nüflmesi sonucu d›fl duvar ya da kabuk oluflur oluflmaz, ka-
bu¤un içindeki eriyik madde onu takip eder; yavafl yavafl so-
¤ur ve kristaller oluflturur; ve her yeni kristal oluflumuyla bir-

219
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

likte, kendisine daha önce oluflmufl olan d›flar›daki kristali


ba¤lar. Böylece tüm kütle kristalleflene ve eriyik haldeki mad-
de kat›laflana kadar böyle devam eder.
Görülece¤i üzere, kat›n›n oluflma süreci d›flar›da gerçek-
leflmifltir ve içeri merkeze do¤ru devam ettirilmifltir.
Eriyik haldeki madde so¤uyup kristalleflti¤inde, bu mad-
denin kristalleflen her k›sm› kristalin kendisinden daha fazla
yer iflgal eder; böylece oluflum süreci devam ederken, kristal-
lerin düzlemlerinin birleflimleri alan bak›m›ndan azal›r ve
böylece bütünün gücünü ve kristaller aras›ndaki birleflimin
gücünü azalt›r.
Yukar›da anlat›lanlar›n dikkatli bir incelemesi, bu olu-
flum süreci devam ederken, her kristaldeki eriyik maddenin
oran›n›n azald›¤›n› göstermektedir, oysa boyut genelde ay-
n› kalmaktad›r; bu nedenle bir zay›fl›k vard›r. D›fl kabuk as-
la merkezi kristallere bindirilen bas›nc› karfl›layacak flekilde
içe geçmez.
Bu koflul kitlenin daha da so¤umas›yla birlikte bedenin
içinde iç bask›lara yol açar ve kütlenin s›cakl›¤› atmosfer s›-
cakl›¤›na düfltükçe bu bask›lar da yavafl yavafl yo¤unlafl›r.
Bunun nedeni ›s›n›n kütleden çekilmesidir. Daha önce de
gösterdi¤im gibi, ›s› yer iflgal eden bir güçtür, s›cakl›k ise söz
konusu ›s›n›n hacminin ölçüsüdür.
Art›k flunu rahatl›kla söyleyebiliriz: Is› afl›r› ›s›t›lm›fl be-
denden çekildi¤inde, eriyik haldeki madde durumundan
kurtulup so¤udu¤unda, kütlenin merkezi kristalleri bir gü-
cün destekleyici kuvvetine sahip olmak yerine bunu bir bofl-
lukla ikame eder, böylece kristal bileflimleri zay›flar ve ço¤u
zaman kütlenin bedeninde uzun çatlaklar›n oluflmas›na yol
açar. Çelik külçeler yaparken, e¤er metal çok s›cakken dökü-
lürse külçede bir boflluk oluflur. Bunun teknik dildeki ad›
“borulama”d›r. Bu durum ancak eriyik haldeki metalde so-
¤utuldu¤unda oluflur ve ancak d›fl kabuk oluflurken merkez-
den tüm madde çekilip, o k›s›m bofl b›rak›ld›¤›nda ortaya ç›-

220
Ek

kar. D›fl kabuk çatlaklar› ya da külçedeki boruyu doldurmak


üzere daralmaz. Nitekim yerkürenin kabu¤u da birincil ka-
yan›n so¤umas› s›ras›nda gerçekleflen çatlak ve yar›klar› dol-
duracak flekilde küçülmemifltir. Yerkürenin temel kayalar›n-
daki bu çatlaklar ve yar›klar orada do¤an›n belli amaçlar› için
gerçeklefltirilmiflti. Bunlar Yarat›c›?n›n planlad›¤› flekliyle ya-
rat›l›fl› gerçeklefltirmek için önceden ayarlanm›fl hadiselerdi.
fiimdi bu iradeyi gösterip aç›klayaca¤›m.
Temel kaya (granit), üzerine a¤›r bir üstyap› infla edile-
bilmesi için daralmas› gereken geliflmemifl bir temeldi. Bu
temelin geliflimi ve tamamlan›fl› geride b›rakt›¤›m›z mil-
yonlarca y›l boyunca yerkürenin yüzeyinde gerçekleflen
de¤iflikliklerin ço¤unun nedeniydi. Arkeyan zaman› ile
Üçüncü Dönem’in sonu aras›nda geçen milyonlarca y›l bo-
yunca gerçekleflmifl olan topra¤›n suyla dolmas› ve sular›n
çekilmesi olaylar›n›n nedeni buydu. Gazlar her zaman bu
de¤iflikliklerin arac›lar› mahiyetindeki aktif güçler olmufl-
lard›r. Da¤lar›n ve s›rada¤lar›n nedeni gazlard›r. Okyanus-
lar›m›z›n ve denizlerimizin derinli¤inin nedeni de yine
gazlard›r; keza bugünkü depremlerin ve yanarda¤lar›n ne-
deni de gazlard›r.
Gazlar bafllang›çtan beri aktif olmasalard›, sular›n üzerin-
de bir santim bile toprak olmazd›.
Gazlar temel Arkeyan kayas›n›n içinde belli bir amaç için
bulunuyordu: Topra¤› sular›n üzerine ç›karmak, topra¤› ka-
z›p yukar› ç›karmak, denizin üzerinde kara oluflturmak, top-
ra¤› ›slah etmek ve insan›n do¤uflu için haz›rlamak noktas›n-
da arac›lar olmak. Varoluflu için gerekli koflullar olmasayd›
insan ortaya ç›kamazd›; bu koflul tamamland›¤›nda insan zu-
hur etti.

GAZLAR: ‹lk Emir. Yerkürenin ilk biçimi olan gaz ha-


linden bafllayaca¤›m. Bu noktadan bafll›yorum, çünkü
okurlar›m yerkürenin so¤umas› s›ras›nda çeflitli gazlar›n

221
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

(yerkürenin nebulas›n› oluflturacak olan gazlar›n) da¤›l›m›-


na iliflkin fikirlerimi ve kavray›fl›m› bu flekilde daha iyi ta-
kip edebilirler.
Yerkürenin topografyas›nda zaman içinde gerçekleflen en
önemli de¤iflikliklerin hepsinin nedeni gazlard›r. Gazlar›n ifl-
leyifli birçok popüler olguyu aç›klar, oysa bunlar›n kökeni
dün oldu¤u gibi bugün de biliminsanlar› aç›s›ndan gizemli
ve ihtilafl› konulard›r.
Yerkürenin nebulas›, çap› 400 ila 450 bin mil olarak tah-
min edilen s›cak gazlardan oluflan dönen bir kütleydi. Daha
fazla ilerlemeden önce, yerkürenin ilk biçiminin Mu’nun kut-
sal mülhem yaz›lar›nda belirtildi¤i gibi gaz halinde oldu¤u-
nu belirtelim.
Elementlerden oluflan bedenin ilk ve temel durumuna
ulaflabilmek için, kimyan›n yard›m›na baflvurmam›z gere-
kir. Kimyasal analiz, sentez ad› verilen bir önceki kimyasal
hareketin geriye döndürülmesidir. Dolay›s›yla kimyasal
analiz, öncesinde at›lm›fl olan bir kimyasal dü¤ümün çö-
zülmesidir. Bu nedenle son kimyasal analiz ya da kimyasal
dü¤ümün çözülmesi maddeyi özgün biçimine geri döndü-
rür.
Asitlerin yard›m›yla gerçeklefltirilen bir kimyasal analiz,
maddeyi özgün biçimine geri döndürmez; yaln›zca bilefli¤in
elementlerini birbirinden ay›r›r ve bunu kusursuz flekilde
yapmaz, zira hâlâ yabanc› maddeler denen maddeler vard›r.
Bu nedenle analizde daha fazla ilerleme kaydetmek için daha
ileri bir bilim dal›na baflvurmam gerekiyor. Dolay›s›yla ter-
mo kimyadan yararlanaca¤›m. Termokimyada son analiz ›s›
gücünün yard›m›yla gerçeklefltirilir ve bu yolla elementler
gaza dönüfltürülür.
Bunun ötesinde bir bilinen analiz biçimi olmad›¤›ndan,
özgün biçime ulaflt›¤›m›z› varsayabiliriz. Bu durum kutsal
yaz›lar› do¤rulamakta ve bugün yerkürenin kat› kabu¤u olan
fleyin öncesinde gazlar oldu¤unu kan›tlamaktad›r.

222
Ek

Yukar›da yaz›lanlar›n do¤ru oldu¤unu kan›tlayacak bir


di¤er veri de ›s›n›n yard›m›yla yerküre elementlerinin gaz-
lara dönüflmesi; sonra, gazlar›n yeniden so¤umas›d›r. Kat›
haline dönüflürler ve böylece yerkürenin ilk biçiminin gaz
halinde oldu¤unu flüpheye yer b›rakmayacak flekilde kan›t-
lamaktad›r. Bugün bu do¤a olay›n›n bir örne¤i olarak, bü-
yük bir yanarda¤ patlamas›ndan sonra s›k s›k gerçekleflen
toz bulutlar›na dikkat çekmek istiyorum. Biliminsanlar›n›n
iyi bildi¤i bir olgudur bu. Büyük bir patlaman›n ard›ndan
atmosferde yüksek rak›mlarda toz bulutlar› görülecektir.
Bu bulutlar o kadar yo¤undur ki günefl ›fl›¤›n› bile etkiler-
ler. Bu dumanlar›n binlerce mil uzunlu¤unda, yerkürenin
çevresinin yar›s›n› kaplayacak uzunlukta oldu¤u söylen-
mifltir.
Yanarda¤dan püsküren fleyler normalde lavd›r, yani eri-
yik haldeki kaya, alevler ve dumanlard›r. Afl›r› ›s›t›lm›fl alev-
lerin duman parçac›klar›n› eritip gaza dönüfltürmeden yuka-
r›ya tafl›yabilmesi mümkün de¤ildir. Kuflaktaki ›s› kayalar›
›s›t›p lavlar oluflturacak kadar yüksek s›cakl›ktad›r; kuflakta
toz da vard›, o niye di¤erleriyle birlikte erimedi? Kan›mca bu
bulutlara dair yegâne akla yatk›n aç›klama fludur: Toz, krate-
ri afl›r› ›s›t›lm›fl gazlar biçiminde terk etmifltir ve s›cak oldu-
¤undan gö¤e yükselmifltir; bunlar yukar›ya ç›kt›kça s›cakl›k
da azalm›flt›r; alevler hem kat›laflmayan hem de kat›laflan
gazlardan oluflmufltur. Kat›laflan gazlar yerkürenin üst at-
mosferinin so¤uk katmanlar›na ulaflt›¤›nda, bunlar›n so¤u-
mas›na ve bir toz fleklinde kat›laflmas›na yol açm›flt›r ki bilim-
de bunlara toz bulutlar› ad› verilir.
Bu toz bulutlar› büyük merkezi m›knat›s taraf›ndan yer-
kürenin yüzeyine çekilene kadar gökyüzünde süzülmeye de-
vam ederler. Topra¤a çöktükten sonra, ilk ya¤mur damlas›
do¤al olarak bunlar› topra¤a tafl›yacak ve do¤al olarak düfltü-
¤ü yerde dibe çökecektir.

223
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Bu flekilde do¤an›n merkezden al›p yüzeye ekledi¤ini gö-


rüyoruz. Kuflkusuz elektrik f›rt›nalar›, tozu atmosferden yü-
zeye getirme noktas›nda epey bir role sahiptir.

YERKÜREN‹N NEBULASINDAK‹ GAZLARIN SO⁄U-


MASI. Büyük evrensel merkezkaç güç (e¤er buna bu ad veri-
lebilirse) yerkürenin gazlar›n› d›flar›da bir araya toplam›fl ve
bunlar› bir merkeze yönlendirmifltir.
Ayn› fleyin bugün evrenin çeflitli noktalar›nda da gerçek-
leflti¤ini görüyoruz. Yerkürenin nebulas›n›, ay›n› ve hepsini
tekrarlad›¤›n› düflündü¤üm bu fley Andromeda tak›my›ld›-
z›nda gözükmektedir.
Büyük birlefltirici güç taraf›ndan bir merkeze getirildi¤in-
de, gazlar son derece yüksek bir s›cakl›¤a sahipti. Bunun ka-
n›t› maddeyi bugün ilk haline dönüfltürmek için son derece
yüksek bir s›cakl›¤›n gerekiyor olmas›d›r.
So¤uyan gazlar› çevreleyen eterin etkisinden mi, gazlar›n
bölünmesinden mi ya da kimyasal afinitelerin ya da büyük
birlefltirici gücün bölünmesinden mi yoksa hepsinin bir birle-
fliminden mi kaynakl› oldu¤unu flu an söyleyebilecek ko-
numda de¤ilim, ama belli gazlar kimyasal bileflikler olufltur-
mufllar ve so¤uyup kat›lafl›p yerkürenin ilk kabu¤unu mey-
dana getirmifllerdir.
Yerkürenin nebulas›n› oluflturan 80’den fazla gaz vard›.
Bunlardan yaln›zca alt›s› ilk kaya graniti oluflturdu. Alümin-
yum, kalsiyum, magnezyum, potasyum, silisyum ve oksijen.
Bundan sonra bu alt› gaza kat›laflt›r›c› gazlar, di¤erlerine de
kat›fllaflmayan gazlar ad›n› verece¤im.
Gazlardan baz›lar› eriyik halde bir biçime kavuflmaya
bafllad›¤›nda, yaln›zca belirli bir ölçüde bölünmeye baflla-
d›lar; anlafl›lan o ki nebulan›n tam ortas›nda a¤›r kaya olufl-
turan gazlar›n bir bölgesi bir küre fleklinde merkeze do¤ru
çekildi. Fakat onun yan› s›ra kat›laflmayan gazlardan da
epeyce bir miktarda tafl›nd›. Kat›laflan gazlarla kat›laflma-

224
Ek

yan gazlar aras›nda tam bir ayr›lma gerçekleflmedi. Böyle-


ce yerkürenin kabu¤u gazlar ayr›lmam›fl haldeyken olufl-
maya bafllad›.
Daha önce de belirtildi¤i üzere, so¤uma ve kat›laflma nebu-
lan›n merkezinin yak›n›nda bafllad›. Gerek kabu¤un içinde ge-
rekse de d›fl›nda oluflum sürecinde her türden gaz hacmi mev-
cuttu. D›flar›daki gazlar aras›nda a¤›r, kat›laflan gazlar da var-
d›. Bu gazlar sonuçta Gnays kayalar›n› oluflturdu; bu kayalar
granitlerin üzerine yerleflti. D›flar›daki gazlar›n geri kalan› ise
atmosferi ve sular› oluflturdu. Gnays kayalar›n›n malzemesi
çeflitli kimyasal kombinasyonlar oluflturdu ve birbiri ard›na, ta
ki eriyik hale gelene kadar so¤udu ve sonra Gnays kayalar›n›n
üzerine çöktü. Yerküre o dönemde hareket ediyordu ve itkisi
eriyik haldeki maddenin yay›lmas›na ve akmas›na neden ol-
du. Bu kayalar›n hepsi ayn› dönemde de¤il, s›rayla olufltu¤un-
dan, katmanlaflma ortaya ç›kt›. ‹flte bu nedenle Gnays kayalar›
katmanlaflm›flken, granit katmanlaflmam›flt›r, oysa ilk Gnays
kayalar›ndan baz›lar› granitle ayn› kimyasal bileflime sahiptir.
‹lk Gnays kayalar›n›n yerleflti¤i dönemde granit son dere-
ce s›cakt›. Gnays kayalar›n›n yerleflmesini engelleyecek kadar
kat›laflmam›flt›.
Granit kayan›n oluflmas› s›ras›nda, kat›laflmam›fl gazlar-
dan baz›lar› kimyasal bileflimler oluflturmufllar ve ortaya son
derece patlay›c› gazlar ç›km›flt› ki biz bugün bunlara volka-
nik gazlar diyoruz.
Bu volkanik gazlar granit kayan›n içindeydi. Granit kayada
kendileri için odalar oluflturmufllard› ve büyük hacimlerle ka-
bu¤un içinde yer al›yorlard›. Bu hapsedilmifl gazlar yukar›daki
kayay› delmeden hapisten kurtulamazlard›. ‹lk baflta bunu
yapmalar› olanaks›zd›, çünkü kayalar çok s›cak ve yumuflakt›.
Baz› gazlar granit kayay› olufltururken, ayn› süreçte baflka
gazlar da patlay›c› volkanik gazlar› oluflturuyordu. Ve böyle-
ce granit kayan›n hem içinde hem de d›fl›nda muazzam mik-
tarda patlay›c› gaz özgürlü¤e kavuflmay› bekliyordu.

225
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

PATLAYICI GAZLAR KEND‹LER‹ ‹Ç‹N NASIL ODA-


LAR OLUfiTURDULAR. Muazzam hacimde volkanik gazlar
granit kayan›n olufltu¤u dönemde kat›laflt›r›c› gazlarla iliflki-
de oldu¤undan, bunlar›n kalmas› için bir yer gerekiyordu. Bu
gazlar›n kat›laflan kütleye eflit flekilde da¤›lmas› mümkün de-
¤ildi, zira böyle bir durumda kristallerin birleflmesini engel-
leyerek kayan›n oluflumunu da engellerlerdi. Kristallerin bir-
leflmesi engellenmifl olsayd›, yaln›zca baruta benzer s›cak
maddeler, ufalanan kayalar oluflabilirdi.
Bu volkanik gazlar büyük hacimlerde bir araya topland›lar
ve büyük kabarc›klar oluflturdular. Kaya bunlar›n etraf›nda
olufltu ve böylece bunlar› hapsetti. Bu flekilde, granit kayan›n
içinde en patlay›c› gazlarla dolu olan büyük bir oda olufltu.
Yukar›da söylenenler ›fl›¤›nda, yerkürenin temelindeki
granitin oluflum sürecinde patlay›c› gazlardan oluflan tam
anlam›yla göz göz nitelikte bir maden oldu¤u anlafl›lacakt›r.
Bu gazlar›n muhtemel hacimlerine iliflkin yapt›¤›m tahmin-
ler neticesinde, kayalar›n tam yar›s›n›n bu odalardan olufl-
tu¤unu ve Üçüncü Dönem’in sonuna kadar, gaz kufla¤› hat-
t›na kadar bu odalardaki patlaman›n sonucunda yerkürenin
çap›n›n tam 20 mil küçüldü¤ünü düflünüyorum. Ben bu he-
sab› gaz kuflaklar›n›n bugünkü ortalama derinli¤ine baka-
rak yapt›m. Yerkürenin çap›ndaki küçülme bu odalardaki
patlama ve çat›lar›n›n yere düflmesiyle gerçekleflti, so¤uma
sonucu daralarak de¤il. San›r›m bu gözlem, biliminsanlar›-
m›z›n depremlerinin kökenini dayand›rd›klar› jeolojideki
“hata” miti ö¤retisini çürütmek için yeterlidir. Depremin
kökeninde gazlar›n ama yaln›zca gazlar›n hareketi vard›r.
Gazlar, kuflaktaki bir ç›k›fla ulaflmaya çal›fl›rlar ve bu ç›k›fl›n
kapal› oldu¤unu görünce, geçmek için ç›k›fl› açmak zorunda
kal›rlar.
Odalar›n birindeki patlama sonucu çat› yere düfltü¤ünde,
sular bunun üzerine hücum etti ve sonra üzerinde yeni bir
kaya katman› olufltu.

226
Ek

Bu odalar›n büyüklü¤üne gelince, kuflkusuz büyük farkl›-


l›klar gösteriyorlard›. Baz›lar› befl-on santim uzunlu¤unda
kümes kadar odalarken, di¤erleri yüzlerce, binlerce kilomet-
re uzunlu¤unda ve geniflli¤inde alanlard›. Odalar›n ortalama
uzunlu¤u 90 metreden azd›. Bunun kan›t›, y›k›lm›fl bir oda-
n›n çat›s›n›n üzerine infla edilmifl olan bir mercan kireçtafl›n›n
varl›¤›d›r.
Okyanusumuzdaki en derin noktalar›n tek bir odadaki
patlamadan kaynaklanm›fl oldu¤una inanm›yorum. Kan›mca
birbiri ard›na ve yak›n mesafelerde bir dizi oda vard›.
Bu eski Arkeyan gaz odalar›n›n do¤a yasalar›na binaen
yükseklikten ziyade geniflli¤i temsil etmeleri gerekir. Bir pat-
laman›n ard›ndan görülen çeflitli olaylar bunu do¤ruluyor
görünmektedir.
Arkeyan zaman›ndan Üçüncü Dönem’in sonuna kadar
geçen yüz milyonlarca y›ld›r yerkürenin temel kayas› (granit)
yanarda¤ faaliyetleri sonucu küçüldükçe küçülmüfltür. Top-
rak ve kayalar kâh suyun üzerine ç›km›fl kâh suyun içine bat-
m›flt›r. Her seferinde yukar›daki suyun a¤›rl›¤› nedeniyle kü-
çülmüfl ve böylece bugün, yerkürenin yüzeyine yak›n bir yer-
lerde, eski Arkeyan gaz odalar›n›n hepsi olmasa bile hemen
hemen hepsi patlam›fl, h›rpalanm›fl ve küçülmüfltür. E¤er bu-
güne kalm›fl olan bir oda varsa, o da çok küçüktür, göz kadar-
d›r ve yal›t›k bir niteliktedir; yani yerkürenin merkeziyle ya
da yerkürenin merkezine giden yar›k ve çatlaklarla herhangi
bir ba¤› yoktur. fiu anda yerkürenin yüzeyinin kilometreler-
ce alt›nda (gaz kufla¤› hatlar›na kadar) birincil kaya üzerinde
yükselen yap› için sa¤lam bir temeldir.

ODALARIN KALDIRILMASI. Yerkürenin kabu¤unun


so¤umadaki iç bas›nçtan kaynaklanan çatlaklar ve yar›klarla
dolu oldu¤unu daha önce göstermifltim; bunlar yerkürenin
merkezinden yukar›daki odalara do¤ru gazlar için geçifl yolu
olmufltur.

227
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

Yerkürenin merkezi nebulay› oluflturan gazlar›n tama-


m›ndan meydana gelir. Bunlar “içerideki” gazlard›r. A¤›r
gazlar›n ço¤u eriyik haldedir ve kat›laflmayan gazlar› serbest
b›rakm›flt›r. Kendi ekseni etraf›nda dönen yerküre bu eriyik
haldeki maddeyi tafl›maktad›r, ama kabu¤unki kadar h›zl›
bir flekilde de¤il. Bu durum merkezi eriyik madde ile sert ka-
buk aras›nda bir sürtünmeye neden olur. Bu sürtünme hatt›
bir m›knat›s oluflturur ve yerçekimi ad› verilen fleyin kökeni-
dir. Daha önce de aç›kland›¤› gibi iki bölümü vard›r. Merke-
zi merkezkaç güç sürtünmeyi art›r›r.
Serbest gazlar bir yandan tafl›n›rken, di¤er yandan sert
kabukla temasa geçerler. Merkezi merkezkaç gücün hesap-
lanamaz gücü taraf›ndan kabu¤a do¤ru sürüklenen eriyik
haldeki maddenin muazzam a¤›rl›¤› nedeniyle, serbest
gazlar odalar›n çatlak ve yar›klar›na dolmak zorunda kal›r-
lar. En afla¤›daki odadan yüzeye en yak›n olan odaya kadar
buna zorlan›rlar. En üstteki oda zaten dolu oldu¤undan,
alttan bast›ran yeni gazlara yer bulmak zorundad›r. Bunu
odan›n çat›s›n› yükselterek yapar, zira en az direnifl hatt›
buradad›r. Yeni gazlar içeri doluflurken ya da akarken çat›
da yukar› do¤ru ç›kmak zorunda kal›r. Çat›n›n kal›nl›¤› da-
ha fazla yükselmeye izin vermeyecek hale gelene kadar bu
süreç devam eder. Çat›da zay›f noktalar ortaya ç›kar; gaz-
lar buralarda delikler açar ve buradan yanarda¤ fleklinde
kaçarlar. Destekleyici güçleri çat›n›n a¤›rl›¤›n› kald›rama-
yacak konuma geldi¤inde, çat› çöker. Düflen kayalar afla¤›-
daki odaya geçifli kapar. Sonra afla¤›daki oda yerkürenin
merkezinden yeni gazlar› almak zorunda kal›r. Bunu he-
men yukar›s›ndaki y›k›lm›fl odan›n bafl›na gelen kendi ba-
fl›na gelene kadar yapmaya devam eder ve dolay›s›yla yu-
kar›daki birikmifl kayalar gazlar›n kald›rabilece¤inden ve
delikler açabilece¤inden daha kal›n hale gelene kadar bu
böyle devam eder. Sonra, yukar›daki kayalar› kald›rmaya
ve delikler açmaya çal›fl›rlar, ama baflaramazlar. Bir sonra-

228
Ek

ki yan odaya ve keza bir odadan di¤erine devasa bir tünel


aç›lana ve böylece bir kuflak oluflana kadar kayalar yüksel-
meye devam eder. Gazlar çat›da zay›f noktalar tespit eder-
ler; bu noktalar› takip edip, sonunda çat›y› parçalar ve ku-
flaktaki gazlar›n boflalmas›n› sa¤layan bir krater oluflturur-
lar. Belli yerlerde bu kuflaklar›n oluflumu yukar›daki çat›y›
çatlatm›fl ve böylece gazlar topra¤› suyun üstünde tutan bir
yal›t›k odaya serbestçe geçebilmifllerdi. Bu durum gazlar›n
afl›r› s›k›flmas›na yol açm›flt›. Ard›ndan odada patlama ol-
mufl ve üzerindeki kara parças› di¤er fleylerle birlikte su-
yun içine batm›flt›. Bunun geçmiflteki en belirgin örnekleri
Mu’nun, Atlantis’in, Bering Kara Köprüsü’nün, Avrupa’ya
giden karayolunun ve eski Seylon’un sular alt›nda kalmas›-
d›r. Baz› yerlerde odalar yoktu; bu gibi durumlarda kuflak
en az direniflin oldu¤u hatt› takip etmifl ve da¤larla s›ra-
da¤lar ortaya ç›km›flt›r.
Bu gaz kuflaklar› yukar›daki kaya kald›r›l›p delikler aç›la-
mayacak kadar kal›n hale gelene kadar oluflamazd›. Bu gaz
kuflaklar› bundan 12.500-13.000 y›l önce oluflmufltu ve dolay›-
s›yla da¤lar, her zaman iddia etti¤im gibi, görece yak›n dö-
nemde ortaya ç›km›flt›r.
Gaz kuflaklar› olufltu¤unda, genifl toprak parçalar› suyun
alt›nda kald› ve bunlar›n yol açt›¤› delikleri doldurmak üze-
re çevre bölgelerden su çekildi. Bu durum s›¤ sular›n kapla-
d›¤› birçok toprak parças›n› yüzeye ç›kard› ve geri kalan top-
raklar›n k›y› hatlar›n› geniflletti ve ayr›ca topra¤a ulaflan s›¤
deniz sular›n› kuruttu. Bunun en bariz örnekleri Güney Ame-
rika’daki Amazon denizinin, Mississippi vadisi denizinin ve
Kuzey Amerika’daki St. Lawrence vadisi denizinin kuruma-
s›, Florida’n›n ortaya ç›k›fl› ve Amerika’n›n hem do¤u hem de
bat› taraf›ndaki k›y› fleritlerinin uzamas›d›r.
Bugün yerkürenin bedeni küçüklü büyüklü gaz kuflakla-
r›yla göz göz haldedir. Özellikle iki büyük gaz kufla¤› vard›r.
Birisi, dünyan›n etraf›nda kuzey ekvator bölgelerinde dola-

229
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

nan Büyük Merkezi Kuflakt›r. Bu kufla¤›n iki bölümü ve bir-


çok dal› vard›r. Di¤eriyse Pasifik’in etraf›n› tümüyle dolaflan
Pasifik Çember Kufla¤›’d›r. Bu kufla¤›n birkaç bölümü ve bir-
çok dal› vard›r. Pasifik Çember Kufla¤›’nda tek bafl›na bütün
dünyada oldu¤undan daha fazla yanarda¤ vard›r.

DO⁄A YASALARI. Yarat›l›fl’›n bafllang›c›nda, evrensel


yasalar yerkürenin gelifliminin tamamlanmas›n› buyurmufl-
tu. Bafllang›çtan günümüze kadar eksiksizce takip edilmifl
olan bu yasalar genel olarak do¤a yasalar› ad›yla bilinir. Bu
yasalar ilk bafltan beri güçler taraf›ndan yönetilmifl ve hayata
geçirilmifltir.
Do¤a yasalar›n›n ço¤u gayet iyi anlafl›lm›flt›r ama bunlar›
kontrol eden güç bilinmemektedir. Bu eserde bilimin bu ek-
sik halkas›n› tamamlama görevini deruhte etmifl bulunuyo-
rum. Fakat tüm do¤a yasalar›n› gözden geçirmekten ziyade,
meslek d›fl›ndan insanlar›n en az anlad›¤› ve takdir etti¤i bir-
kaç yasaya dikkat çekmek amac›nday›m.
Birazdan dikkat çekece¤im do¤a yasalar› takdir edilmeli
ve anlafl›lmal›d›r zira okur bu sayede güçlerin ne oldu¤unu
ve nas›l iflledi¤ini, özellikle de yerkürenin büyük birincil gü-
cünün iflleyiflini ve dallar›n›n çeflitlili¤ini daha eksiksiz bir fle-
kilde anlayabilecektir.

UÇLAR. Bu do¤a yasas›n› anlatmak için “uç” sözcü¤ünü


kullanarak, bu yasay› di¤er do¤a yasalar›ndan ay›rmak isti-
yorum.
Uç, insan bedeninin alg›layamad›¤› ya da insan zihninin
kavrayamad›¤› fleydir. Uçlar vard›r, ama görülemez, hissedi-
lemez, idrak edilemezler. Bunun d›fl›nda bedeni ya da zihni
ilgilendirmeyen uçlar da vard›r. Tüm düflünen ve ak›l yürü-
ten zihinler muazzam, çok kuvvetli güçlerin ortas›nda yafla-
d›¤›m›z› takdir edecektir. Bu güçlerin birço¤u bize dokuna-
bilseler, an›nda ölümümüze yol açarlar.

230
Ek

Yerküreyi güneflin etraf›nda döndüren büyük bir güç, yer-


küreyi kendi ekseni etraf›nda her gün döndüren bir baflka
güç, atmosferimizde as›l› halde duran ve dünyan›n tüm me-
kanik mekanizmas›n› milyonlarca kez döndürebilecek güçte
olan bir baflka güç ve son olarak, tam gücüyle iflledi¤inde yer-
kürenin yüzeyindeki tutuflma özelli¤ine sahip olan her fleyi
yakabilecek ve kayalar› eritip kaynaflt›rarak yerküreyi yok
edebilecek bir güç vard›r.
‹nsan yarat›ld›¤›nda narin, ince ve son derece karmafl›k bir
flekilde oluflturuldu; o kadar narindi ki büyük güçlerden biri
kendisine dokunabilseydi ân›nda yok olurdu. Ama neyse ki
bu büyük güçler genel anlam›yla onunla ya da herhangi bir
elementle zarar verecek flekilde temasta bulunamazlar. Bu
güçlerden yaln›zca bir tanesi, ki o da ikincildir, elementleri
etkileyebilir ve bu element de yerküreden gelir.
Güneflten ç›kan hiçbir güç yerküre elementlerinden birini
etkileyemez ya da ona dokunamaz.
Büyük güçlerin ortas›nda ve onlar taraf›ndan çevrili olma-
m›za karfl›n, biz onlar› hissedemeyiz, çünkü bize dokunmaz-
lar; biz onlar› alg›layamay›z çünkü elementlerden oluflan be-
denimiz onlara karfl› nötrdür.
Büyük, muazzam ezici güçler yerkürenin içinden türüm
etmektedir. Fakat bunlar iflleyifl bak›m›ndan öylesine düzen-
lenmifltir ki tüm ola¤an koflullar alt›nda belirli bir noktada bi-
ze zarar verebilecek kadar bir hacmin topland›¤› nadirdir.
Topland›¤›nda bile, bunlar› alg›layabilmek için do¤rudan ge-
çifl hatlar›n›n üzerinde olmam›z gerekir. Örne¤in flimfle¤i ele
alal›m. fiimflek, yerkürenin birincil gücünün bölümlerinden
birinin atmosferin as›l› halde tutabilece¤inden daha fazla bi-
rikmesinin bir sonucudur.
Bizim bir alg›lama düzeyimiz vard›r; yani yap›m›z gere¤i
yaln›zca belirli bir menzil dahilinde alg›lama yapabiliriz. Bu
menzil orta düzeydir. Bu menzilin ötesinde, ister yukar› ister
afla¤› olsun, uçlar oluflur. Bunlar uç oldu¤undan, insan tara-

231
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

f›ndan alg›lanamaz. Bu nedenle de bize zarar veremezler. Bir


güç, ne kadar etkili ya da korkutucu oldu¤undan ba¤›ms›z
olarak, e¤er bizim menzilimizin ötesindeyse bize dokuna-
maz. Bu genel kural›n yaln›zca tek bir istisnas› vard›r, o da
flimfleklerdir. fiimdi herkesin bildi¤i birkaç uç örne¤i vermek
istiyorum:

1) ‹nsan kula¤›n›n alg›lama düzeyi s›n›rl›d›r. Ne çok yük-


sek tondaki ne de çok alçak tondaki sesleri iflitebiliriz.
2) Görme siniri ›fl›k gücünü tafl›ma kapasitesi bak›m›ndan
s›n›rl›d›r. Beyne ona zarar verecek denli çok ›fl›k gücü tafl›ya-
maz.
3) Bir litrelik su yar›m litrelik bir kaba s›¤maz. Yar›m litre-
lik su kaba kondu¤unda, geri kalan› taflar. Geri kalan› uçtur.
4) Çap› 8 santimetre olan bir demir parças› çap› 5 santi-
metre olan bir delikten geçemez. Demirin kal›nl›¤› bak›m›n-
dan geriye kalan üç santimetre delik için bir uçtur.

fiimdi bu dört örnekten ilk ikisini kan›tlamak istiyorum.

Birinci Örnek–Ses: Bir grup insan›n bir odan›n içinde


oturduklar›n› ve odan›n ortas›na da elinde flüt olan birinin
bulundu¤unu varsayal›m. Flütlü kifli flütünü çalmaya önce
en düflük perdeden bafllas›n, sonra biraz daha sesli çals›n.
Belli bir aflamada, odadaki di¤er herkes sesi iflitiyor olmas›na
karfl›n bir ya da birkaç kifli aletten gelen sesi duyamaz konu-
ma gelecektir. Sesi daha da artt›rd›¤›n›zda, odadaki di¤er ki-
fliler de s›rayla herhangi bir ses duyamaz hale gelecektir. Ve
sonunda hiç kimse ses duyamayacakt›r. Bu da gösteriyor ki
ses alg›lama düzeyi her insanda farkl›d›r, baz›lar›nda di¤er-
lerinden daha yüksektir.
Flüt hiç kimsenin iflitemeyece¤i kadar bir ses ç›karmaya
bafllar bafllamaz, odaya evcil bir kedi getirin. Kedi odaya gir-
di¤inde hemen kulaklar›n› dikip flüte bakacakt›r, zira kedi
aletten gelen sesi duyar. Kedicik sesi duyar çünkü duyma se-

232
Ek

viyesi insanlar›nkinden daha yüksektir. Kedinin bu niteli¤i


flütten gelen ses dalgalar› testiyle kan›tlanabilir.
Yukar›da söylenenler insanlar›n ses alg›lama düzeyinin
bir üst s›n›r› oldu¤unu ve ayr›ca baz› hayvanlar›n s›n›r›n›n
insanlar›nkinden daha yüksek oldu¤unu gösteriyor.
fiimdi de çok büyük bir organ›n en düflük notalar›n› seçe-
rek bir alt s›n›r testi yapaca¤›m. Birçok insan bunlar› duya-
maz. Atmosferdeki ses dalgalar› ve alg›lanabilir titreflimler
burada sesin var oldu¤unu do¤rulamaktad›r. Bu durum in-
sanlar›n ses alg›s›n›n bir alt s›n›r› oldu¤unu ve her insanda bu
s›n›r›n farkl› oldu¤unu göstermektedir. Kula¤›n ses alg›s› ba-
k›m›ndan hem üst hem de bir alt s›n›r› oldu¤undan insan›n
yaln›zca orta düzeydeki sesleri alg›layabildi¤ini göstermekte-
dir. Dolay›s›yla üst s›n›r›n üstündeki tüm sesler ve alt s›n›r›n
alt›ndaki tüm sesler insanlar aç›s›ndan uçtur. Fakat alg›lama
düzeyini aflmayan sesler iflitme organlar›na zarar verecek ka-
dar fliddetli olabilir. Bu tarifteki yo¤unluklar insan›n yaratt›-
¤› eserlerin birer ürünüdür ve dolay›s›yla kulak zar›n›n koru-
mas›yla bunlardan sak›n›labilir.

‹kinci Örnek–Görme Siniri: Bunu sayfa 69-80’deki “Ifl›k”


bafll›kl› Üçüncü Bölüm’de enine boyuna ele ald›k.
Zihin.
‹nsan zihni de uçlar taraf›ndan yönetilir, zira:
‹nsan zihni uzay›n bafllad›¤› ya da sonland›¤› yerde idrak
edemez.
‹nsan zihni zaman bafllad›¤›nda ya da sona erece¤inde id-
rak edemez.
Bu iki sorun insan zihni aç›s›ndan uçtur.

TEKRARLAMALAR. Büyük bir do¤a yasas› olmas›na kar-


fl›n, çok az anlafl›lm›fl, hatta hiç anlafl›lmam›fl bir do¤a yasas›n-
dan bahsediyoruz: Tekrar yasas›. Yerküre bir dizi özgün model
ve yasa üzerine kuruludur. Her yeni hayat ya da her neyse bir

233
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

önceki modelden pay alabilir. Her yeni gelen model küçük bir
de¤ifliklik yaflar. Bunun nedeni her yeni modeli daha karmafl›k
hale getirmek ve böylece yerkürenin sürekli so¤umas›yla den-
geye kavuflturmak ve hayat gücünün hacmini s›cakl›kla orant›-
l› düzeye düflürmektir. Hayat›n yar› yar›ya tekrar› biliminsan-
lar› taraf›ndan hatal› bir flekilde “evrim” diye adland›r›lm›flt›r.
Hayattaki bu yar›-tekrarlar bunlar› daha karmafl›k hale
getirmeyi amaçlar, aksi takdirde hayat daha ilk ürününü ver-
dikten sonra sona ererdi. O zaman yerküre bugün üzerinde
canl›lar›n yaflamad›¤› bofl, kurak bir tarla olurdu. Bu eserde,
Beflinci Bölüm’de, hayat›n ne oldu¤u nu, neden her yeni ha-
yat›n her zaman öncekinden daha karmafl›k oldu¤unu ve ne-
den her yeni hayat›n bir önceki hayat›n fleklinden ve niteli-
¤inden bu kadar çok pay ald›¤›n› gösterdim. fiimdi de bunun
büyük tekrar yasas›n› takip etti¤ini gösterece¤im.
Do¤an›n her alan›nda birçok tekrar örne¤i oldu¤unu gö-
rürüz. Bir nehir havadaki nem parçac›klar›yla bafllar. Bu nem
parçac›klar› ya¤mur damlalar› oluflturur ve bunlar yere dü-
fler, yere düflen ya¤mur damlalar› topra¤›n içine geçer ve su
kaynaklar› olufltururlar, su kaynaklar› birleflir ve dereler
olufltururlar, dereler birleflir çaylar olufltururlar, çaylar birle-
flir ›rmaklar olufltururlar ve bunlar da tüm haflmetleriyle ok-
yanusa akarlar. Bir a¤aç tohumdan oluflmaya bafllar.
Afl›r› ›s›t›lm›fl bir bedenden ç›kan ›fl›n koyu görünmez bir
ana ›fl›n olarak bafllar, sonra bölünür ve tekrar tekrar bölünür
ve sonunda say›s›z renkli ›fl›n olufltururlar. Bu ›fl›nlar›n her
biri do¤a taraf›ndan kullan›lan bir güç tafl›r.
Yerkürenin kendi büyük gücü bir ana birincil güç olarak
bafllar, sonra bölünür, tekrar bölünür ve say›s›z güç olufltu-
rur. Bu güçlerin her birinin do¤a taraf›ndan kendisine tahsis
edilmifl bir görevi vard›r.
‹nsan›n sinir sistemi ve kan dolafl›m sistemi de di¤er ör-
neklerdir. Tekrar yasas›na iflte böyle daha birçok örnek vere-
bilirim.

234
Ek

ÜSTÜN GÜNEfi. Güneflimiz kendi ekseni etraf›nda dön-


mektedir, bu nedenle yine kendi ekseni etraf›nda dönen üs-
tün bir günefl taraf›ndan yönetilmektedir.
Astronomlar uzayda, büyük günefl Rigel’in ötesinde bü-
yük karanl›k bir güneflin oldu¤u teorisini ortaya atm›fl ve bu-
nu ak›lc› bir temele oturtmufllard›r. Semavi bedenlerin hare-
ketleri ve evrenin bu k›sm›nda görünüflte iflgal edilmemifl bir
uzam›n ortaya ç›k›fl› birçok biliminsan›n› bu sonucu ç›karma-
ya itmifltir. Bu teori sa¤lam temellere sahiptir.
Bu büyük karanl›k güneflin bilinen günefllerimizin en bü-
yü¤ünden misli misli daha büyük oldu¤una inan›l›r. Fakat
bedeni karanl›k ve görünmez olan bu güneflin boyutunun ne
oldu¤una ya da olabilece¤ine dair herhangi bir tahminde bu-
lunulmam›flt›r.
Karanl›k görünmez bir günefl oldu¤unu kabul eden baz›
aptal yazarlar daha da ileri gidip, bunun ölü bir günefl oldu-
¤unu söylüyorlar. E¤er ölü bir günefl olsayd›, teleskopu-
muzla görebilirdik, zira yans›yan ›fl›k bu güneflin konumu-
nu ve boyutunu ortaya sererdi. Neden görülemeyece¤ine
dair iki mant›kl› gerekçe vard›r: Birincisi, en güçlü teleskop-
lar›m›z›n bile göremeyece¤i kadar uzakta olabilir. Ama da-
ha muhtemel olan›, ›fl›nlar›n›n koyu ve afl›r› yo¤un olmas›-
d›r, öyle yo¤undur ki hepsi de insan gözünün görebilece¤i-
nin ötesindedir.
Güneflimizin etraf›nda döndü¤ü üstün güneflin hiçbir za-
man görülmedi¤i kesin gibidir, ama inan›lmaz olsa da, bize
gördü¤ümüz günefllerden daha yak›n olabilir. Üstün günefl,
Rigel’in ötesinde ölçülemez uzakl›ktad›r.
Böylesine insan havsalas›n›n ötesinde bir uzam› kontrol
edebilecek kadar güçlü bir günefl, kontrolü alt›ndaki on bin-
lerce bedenle, insan gözü için uç olan ve tüm yerküre güçle-
rine karfl› tarafs›z olan ›fl›nlara ve güçlere sahip olmal›d›r. Ri-
gel’in ötesindeki karanl›k görünmez bir günefl hariç, evrenin
iflgal edilmemifl herhangi bir bölgesi olmad›¤›ndan, gökyü-

235
Mu’nun Kozmik Güçleri 1

zünde gördü¤ümüz her beden muhtemelen onun kontrolün-


dedir.
Güneflimizden gelen koyu ve yo¤un ›fl›nlar insan gözü-
nün göremeyece¤i uç nitelikte olduklar›ndan, üstün güne-
flimizden gelen koyu ve afl›r› yo¤un ›fl›nlar›n bin kat daha
böyle olmas› akla yatk›nd›r. Bu nedenle hem insanl›k hem
de bilim aç›s›ndan üstün günefl her zaman bir s›r olarak ka-
lacakt›r.

YERKÜREN‹N SONU. “Yerkürenin sonu nas›l olacak-


t›r?” sorusu her zaman ilginç bir soru olmufltur ve yaln›zca
biliminsanlar›n›n de¤il, meslek d›fl›ndan birçok insan›n da il-
gisini çekmifltir. Konuya olan ilgi birçok teorinin ortaya at›l-
mas›na neden olmufl ve daha önce de göstermifl oldu¤um gi-
bi, birço¤u bu zavall› dünyan›n sonunun bir felaketle gelece-
¤ini iddia etmifltir.
Ben bir teori daha ortaya ataca¤›m; okurlar›m›n bu zama-
na kadar gördükleri gibi, bilimsel aç›dan ortodoks bir teori
olmayacak bu.
Yerküre nihai biçimine ve kofluluna Pleistosen dönemin-
de kavuflmufltur ve bu koflul sonsuza dek sürecektir.
Evrendeki her beden tarafs›z bir bölgede hareket etmekte-
dir ve di¤er tüm bedenlerden uzaktad›r. Semavi bedenlerden
birini etkilemek için, evreni kontrolü alt›nda bulunduran bü-
yük üstün güce bir fley olmas› gerekir. Tarafs›z bölgeler öyle
ayarlanm›flt›r ki bedenlerin birbiriyle çarp›flmas› mümkün
de¤ildir. Her günefl kendi uydular›n› kontrol eder ve di¤erle-
ri üzerinde etkiye sahip de¤ildir. Hiçbir sistem birbiriyle ça-
k›flamaz. Hiçbir beden bir sistemden baflka bir sisteme aktar›-
lamaz. Yerküre güneflimiz var oldu¤u sürece ölü bir dünya
olamaz. S›cakl›klar›m›z ve mevsimlerimiz de¤iflemez çünkü
kutuplar›n hareketleri nihai olarak belirlenmifltir.
Oksitlenmeler ve erozyonlar devam edecektir. Da¤lar ya-
vafl yavafl sular alt›nda kalacak ve nehirler taraf›ndan deniz-

236
Ek

lere tafl›nan malzemelerle adalar oluflacak. ‹nsanlar tekrardan


topraklar› ›slah edecek ve da¤ yamaçlar›nda oldu¤undan da-
ha verimli hale getirecektir. Milyonlarca y›l sonra volkanik
gazlar›n hepsi yerkürenin bedeninden temizlenecektir. Sonra
depremler ve yanarda¤lar yerkürenin geçmifl tarihine ait ola-
cakt›r.
‹nsan daha iyi olacak, kusursuza daha da yaklaflacak, bü-
yük bilgi birikimiyle tutarl› bir hayat sürecektir. Mücadele ve
çekiflme denen bir fley olmayacakt›r. “Aslanla kuzu can ci¤er
kuzu sarmas› olacakt›r.” ‹ktidar ve servet avc›s› devletler yer-
yüzünden silinecektir. ‹nsan topluluklar›n›n oluflturdu¤u tek
bir büyük birlik olacakt›r, hepsi de birbiriyle gerçek anlam›y-
la kardefl olacakt›r. Sonra,

Sonras›n› ancak Üstün Güç bilebilir.

J. CHURCHWARD

1870-1934

Bu eser 1870’de yaz›lmaya baflland› ve 1870-1934 y›llar› aras›n-


da düzeltmeler ve eklemelerle birlikte befl kez gözden geçirildi. fiim-
di de kamuoyunun takdirine sunulmaktad›r.

J. C

237
JAMES CHURCHWARD’IN
OMEGA YAYINLARI’NDAN ÇIKACAK
D‹⁄ER K‹TAPLARI

• MU’NUN KOZM‹K GÜÇLER‹ 2

• MU’NUN KUTSAL SEMBOLLER‹

• KAYIP KITA MU’NUN ÇOCUKLARI

• KAYIP KITA MU
 
  
   

 
    

 



  

 
     

You might also like