You are on page 1of 15

Avrupa Birliği Üye Ülkelerindeki Radikal Popülist Partilerin İklim Değişikliğine

Yönelik Tutumları: Almanya İçin Alternatif Partisi (Afd) Ve Radikal Sol Koalisyon
(Syrıza) Karşılaştırması

ÖZ
Günümüzde iklim değişikliği tartışmasız bir şekilde Avrupa Birliği gündeminde önemli bir yer
tutmaktadır. Artan iklim değişikliğine paralel olarak birçok Avrupa Birliği üye ülkesi de son
zamanlarda radikal popülizmde yükseliş yaşamaktadır. Birlik içerisinde çeşitli radikal
popülist siyasi partiler bulunduğu gibi bu partilerin uluslararası düzeni algılayış biçimleri de
çeşitlilik göstermektedir. İklim değişikliği konusunun radikal popülizm kapsamında ele
alınırken çoğunlukla radikal sağ popülist partilerden söz edilmesi literatürdeki eksikliklerden
biridir. Radikal popülizm bağlamında sağ ve sol siyasetin genellemeye maruz bırakılmaması
açısından bunların karşılaştırmalı olarak incelenmesi oldukça önemlidir. Bu çalışmanın
amacı Avrupa Birliği üye ülkelerinde radikal popülist partilerin birlik politikalarında önemli
bir yer edinen iklim değişikliğine yönelik tutumlarını inceleyip benzerlik ve farklılıklarını
ortaya koymaktır. Çalışmada hem sağ ideolojiye hem de sol ideolojiye sahip iki Avrupa
partisi incelenecektir. Radikal sağ popülist parti olarak Almanya İçin Alternatif Partisi (AfD)
ve radikal sol popülist parti olarak Radikal Sol Koalisyon (Syriza) seçilmiştir. Bu partilerin
seçilme nedenleri Avrupa siyasetinde etkili bir konumda olmaları ve parlamentoda yıllar
içerisinde oylarını artırmaları olmuştur. Bu çalışma üç bölümden oluşacak ve iki radikal
popülist partinin iklim değişikliğine yönelik tutumları karşılaştırılırken ilk olarak radikalizm
ve popülizm incelenecek, daha sonra iklim değişikliğine karşı alınan önlemler ve politikalara
değinilecek ve son olarak seçilen iki partinin konu özelindeki tutumlarına yer verilecektir.
Seçilmiş partilerin iklim değişikliğine yönelik tutumları incelenirken parti manifestoları, parti
liderlerinin ve üyelerinin medyadaki demeçleri, yazılı parti politikaları ve yine parti
liderlerinin ve üyelerinin Twitter üzerinden yaptıkları açıklamalar incelenecek ve
karşılaştırılacaktır.

Anahtar Kelimeler: Avrupa Birliği, iklim değişikliği, popülizm, radikalizm, Almanya İçin
Alternatif , Radikal Sol Koalisyon
Giriş

Avrupa Birliği’nin siyasi ortamı 2008 Euro krizinin yaşandığı zamandan bugüne kadar
çalkantılı olmuştur. Birlik her kriz sonrasında toparlanmayı başarmış olsa da yeni krizler
peşini bırakmamış ve mücadele her zaman devam etmiştir. Suriye krizi ve Ortadoğu’dan
gelen göç akışı, Ukrayna krizi ve Brexit süreci Birlik’in mücadele etmesi gereken krizlerden
olmuştur. Böyle bir ortamda Popülist partiler de kendilerini göstermeyi başarmışlardır.
Özellikle Sağ Popülist partilerin Avrupa siyaseti içerisinde başarılı olmaları krizlerle doğru
orantılı olmuştur. Ekonomik krizin yaşanması ise Sol siyaseti güçlendirmiş ve özellikle
Güney kesimlerde Sol Popülist partiler güç kazanmıştır. Avrupalı politikacılar siyasi ve
ekonomik olaylarla baş etmeye çalışırken gezegen genelinde de insanlar kuraklık, aşırı
sıcaklık, buzulların erimesi, deniz seviyesinde yükselme ve sel gibi felaketlerle karşı karşıya
kalmaktadırlar. Bunlar iklim değişikliği ve çevresel bozulmanın ciddi etkileri olarak ortaya
çıkmıştır. Bu ciddi etkiler Avrupa genelinde de kendisini göstermiş ve can kayıplarına neden
olmuştur. Portekiz, İsveç ve Yunanistan orman yangınları; İrlanda, İskoçya, Hollanda ve
Almanya gibi ülkeler ürünlerde azalma ve buzulların erimesine tanık olmuştur. Bu süreçte
gerek ulusal gerekse uluslararası çapta önlemler alınmıştır. Kyoto Protokolü ve Paris
Antlaşması iklim değişikliğine yönelik atılan ciddi somut adımlar olmuştur. Avrupa’nın siyasi
ortamındaki Sağ Popülist partilerse iklim değişikliğine yönelik şüpheci bir tavır takınarak
bunu söylemlerine dahil etmişler ve komplo teorileri üretmeye başlamışlardır. İklim
politikalarına karşı çıkarak iklim değişikliğini yalanlamışlar ve açık bir düşmanlık
sergilemişlerdir. Özellikle Almanya’da 2008 Euro krizinin ardından ortaya çıkan Almanya
için Alternatif Partisi (AfD) iklim değişikliği konusunda inkarcı bir yaklaşım sergilemiş ve
Greta Thunberg’in başlatmış olduğu ‘Gelecek için Cumalar Hareketi’ne açıkça düşmanca bir
tavır sergilemiştir. Bunun karşısında Avrupa’nın Güneyinde Yunanistan’da kurulmuş olan
Radikal Sol Koalisyon (Syriza) ise iklim değişikliği konusunda radikal önlemlere ihtiyaç
duyulduğunu ifade ederek uluslararası politik önlemleri desteklediğini dile getirmiştir.

Bu çalışmada Avrupa siyasetinde önemli rol oynayan popülist partilerin sol ve sağ
varyantları incelenerek bir karşılaştırma yapılması amaçlanmaktadır. Özellikle iklim
değişikliği gibi elzem bir konuya sağ ve sol popülist partilerin söylemleri ve bunlara yönelik
eylemlerinin ne düzeyde oldukları önemli bir araştırma alanı olacaktır. Amaçlar
doğrultusunda çalışmanın ilk bölümünde kavramsal çerçeve ve literatür taraması sunularak
‘radikalizm ve popülizm’ ile ‘iklim değişikliği ve iklim politikaları’ incelenmiştir. Daha sonra
araştırma tasarımı ve yöntemi sunulmuş; ardından bulgular bölümüne geçilmiştir. Bulgular
bölümünde inceleme dahilindeki iki popülist partinin genel bilgisi verilmiş ve daha sonra
iklim değişikliğine yönelik söylem ve eylemleri analiz edilmeye çalışılmıştır. Çalışma
bulgular ve tartışma kısmının ardından sonuç kısmı ile sonlandırılmıştır.

Kavramsal Çerçeve ve Literatür Taraması

Sağ ve Sol Kanat Siyasi Partilerde Radikalizm ve Popülizm

Radikal veya aşırı formdaki sağ kanat siyaset aslında yeni bir fenomen değildir. Popülist,
milliyetçi ve aşırı sağ partilerin tarihi 19. yüzyıla kadar götürülebilir. Ancak modern anlamda
bakılacak olursa Avrupa tarihinde bu süreç yakın zamana yani İkinci Dünya Savaşı ve sonrası
döneme indirgenebilir. Bugün Avrupa siyasetinde aktif olarak rol oynayan bir takım siyasi
partilerin (Fransa Ulusal Cephe, Altın Şafak, Avusturya Özgürlük Partisi, Kuzey Ligi, İsveç
Demokratları gibi) geçmişleri on yıllara dayanmaktadır. Buradan hareketle aşırı, milliyetçi ve
popülist partilerin literatürdeki yerinin geniş olduğu söylenebilir. Ancak tanımlamalar
konusunda konsensusa varılabilmiş değildir. Farklı yazarlar farklı çalışmalarda tanımlamaları
yapmak için farklı terminolojleri kullanmışlardır. Piero Ignazi’nin (1994) Aşırı (Extreme)
Sağ; Cas Mudde’un (2007) Popülist Radikal Sağ; Betz ve Immerfall’un (1998) Sağ; Kitschelt
ve McGann’ın (1997) Radikal Sağ; Paul A. Taggart’ın (1995) Yeni Popülizm (New
Populism) terimleri kullanılanlar arasındadır. Aslında bu terimlerden bir kısmı Aşırı Sağ gibi
daha genel bir tanım grubuna denk düşerken, göçmen karşıtı kavramı da literatürde
kullanılmaktadır (Gibson, 2002). Ancak kullanılan bu terimler arasında görüş ayrılıkları da
bulunmadığını ve neredeyse birbirleri yerine kullanıldığında alanda çalışan en önemli
isimlerden olan Cas Mudde (2007) belirtmektedir. Literatürde her ne kadar çok çalışma
yapılmış olsa da kavramlar arasındaki çokluk karmaşıklığa neden olmaktadır ve muğlak bir
anlatım sunmaktadır. Radikal sağ kanat siyaseti literatürüne bakıldığında dört temel düşünce
okulu ile karşılaşılmaktadır. Birinci grup bu partilere odaklanırken bunları ideoloji olarak ele
almayıp ‘söylem’ üzerinde ele almaktadırlar (Meny ve Surel, 2002; Albertazzi ve McDonnell,
2008). İkinci grup bu partileri ideoloji olarak ele alan gruptur (Ignazi, 2003). Üçüncü grup bu
partilerin sistem karşıtı olmadıklarını dile getirirken bunları aşırı olarak değil radikal olarak
tanımlamaktadırlar (Norris, 2005; Kitschelt ve McGann, 1997). Dördüncü grup ise en
kapsamlı tanımlamayı yapan grup olarak literatürde yerini almıştır. Bu gruba göre hem
ideolojik duruş hem de kullanılan söylem bir bütün olarak değerlendirilmelidir ve bunlar için
Radikal Sağ Popülizm terimi kullanılmalıdır (Mudde, 2007; Betz, 1994).

Avrupa’da Radikal Sağ Popülist partilerin ortaya çıkışı demokrasinin sosyo-ekonomik ve


sosyo-kültürel yapısının dönüşümü ile yakından ilgili olmuştur ve bu partilerin radikalizmi
yerleşik ekonomik ve kültürel düzene olan reddedişlerinden kaynaklanmaktadır (Betz, 1994).
Radikalizm ve Popülizm çalışmalarında önemli bir yeri olan Cas Mudde ise Betz’den daha
farklı bir yaklaşım sergilemiş ve Radikal Sağ Partilerin üç özelliği olduğunu vurgulamıştır.
Ona göre bu üç özellik Yerlicilik (Nativism), Otoriterlik ve Popülizm’dir. Yerlicilik
kavramını, yerel olmayan unsurların homojen ulus-devlete tehdit oluşturduğu algısı yaratan
bir ideoloji olarak tanımlarken; Otoriterliği topluma olan inanç olarak tanımlamaktadır.
Popülizmi ise ideolojik bir özellik olarak ortaya koymaktadır (Mudde, 2007). Popülizmde iki
karşıt grup bulunmaktadır ve bunlar ‘saf halk’ ve karşısında ‘yozlaşmış elitler’dir (Canovan,
2004; Hawkins, 2010). Popülistler aynı zamanda çoğulculuk karşıtı da bir söylem
yürütmektedirler. Yalnızca kendilerinin ‘halkı’ temsil ettiklerine dair inançları vardır
(Akkerman, Mudde ve Zaslove, 2014). Popülistlerce bürokratik liderlerden siyasal partilere ve
onları finanse eden şirket ve kurumlardan işbirliği içerisindeki olduğu medya dahil mevcut
siyasal sistem içersinde kendine yer bulan herkese karşı düşmanca tavır sergilenmektedir.
Sağcı Popülist söylem ulusçu, yerlici, milliyetçi bir devlet çağrısında bulunmaktadır ve ‘kendi
ulusumuz için kendi devletimiz’ Radikal Popülist Partiler arasında oldukça yaygın bir
slogandır (Mudde, 2007).

Avrupa siyasetinde Radikal Sağ Popülistlerin aksine Radikal Sol Popülist partiler uzun bir
geçmişe sahip değildir. Sol Partiler Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra düşüş
göstermişler ve değişime uğramışlardır (March ve Mudde, 2005). Literatüre bakıldığında
popülizmin daha çok sağa adanmış bir olgu olduğu görülmektedir. Sol popülizm üzerine
yazılanlar ve girilen tartışmalar ancak 21. yüzyıl başlarında Latin Amerika temelli olarak
(özellikle Hugo Chavez’in ortaya çıkması) literatürde yer almıştır. Radikal Sol Partilerin,
mevcut ekonomik yapının neden olduğu gelir eşitsizliği, aşırı tüketimcilik, özel mülkiyet gibi
değer ve ilkeleri reddetmekte ve eskiden olduğu gibi bugün de anti kapitalizm ilkesini
sürdürmektedir (March ve Mudde , 2005). Sağ Popülist Partiler de olduğu gibi halk ve elit
ayrımı Sol Popülizmde de var ve Sol kanattakiler seçkinlerin ellerinde bulunan kaynakların
halka dağıtılmasını savunan bir ideoloji savunmaktadırlar. Tüm bunların yanında Sol
Popülistlerin söylemlerinde dikkat çeken konular arasında feminizm, gençlik, göçmenler ve
çevre bulunmaktadır. Radikal Sol bir nevi ‘’Çeşitlilik içinde birlik’’ oluşturma yönünde
adımlar atmaktan geri kalmamaktadır (Dunphy ve March, 2011). Popülist partiler sağ veya sol
farketmeksinizin küresel ekonomik ve siyasi düzene karşı eleştirel bakış açısı geliştirmiş
olsalar da Sol Popülist partiler Sağ Popülistlerin aksine uluslararası işbirliği destekleme
eğilimi göstermektedirler. Sağ Popülistlerde ise uluslarüstü kurumlara şüpheyle baktıkları
görülmektedir (Huber ve diğerleri, 2021).

İklim Değişikliği ve İklim Politikaları

İklim değişikliği Birleşmiş Milletler Çevre Programına göre; insan faaliyetleri sonucunda
sera gazlarının salınımıyla atmosferin çok daha fazla ısınmaya başlaması ve böylece dünyanın
iklimsel dengesindeki değişiklikler olarak adlandırılmıştır (UNEP). Dünyada yıllar geçtikçe
etkisini de daha fazla gösteren aşırı sıcaklık ve kuralık, buzuların erimesi, deniz seviyesinde
yükselmeler iklim değişikliğinin etkisi olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle son yıllarda bu
etkiler alışılmışın üstünde seyretmekte ve insan yaşamını doğrudan etkilemektedir (UNEP).
Bu insan faaliyetleri sonucu oluşan iklim değişikliği ‘Antropojenik İklim Değişikliği’ olarak
adlandırılmaktadır. UNEP’in 2020 Emisyon Açığı Raporu’na göre, karbondioksit
emisyonlarında koronavirüs etkisiyle düşüş yaşansa da 3 dereceyi aşkın bir sıcaklık artışı
ihtimali ortaya çıkmaktadır. Antropojenik iklim değişikliği durdurmak ve sürdürülebilir bir
gelecek inşa etmek amacıyla uluslararası alanda yapılan çalışmalar bulunmaktadır. 1992
yılında Rio de Janeiro’da Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansının ardından
1994 yılında yürürlüğe girmiş olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi
(UNFCCC) bu çalışmaların başını oluşturmaktadır. Bu sözleşmede ilk kez, iklim değişikliğine
neden olarak insan faaliyetleri sorumlu tutulmuş ve bunun bir sorun olduğu belirtilmiştir.
Anthony Giddens’a (2009) göre sözleşme sonrasında BM bünyesinde yürütülmekte olan
görüşmeler somut adımlar üretememekte ve sadece söylemsel olarak var olmaktadır. 1997’de
imzalanan ve 2005 yılında yürürlüğe giren ve 2020 yılına kadar yürürlükte olan Kyoto
Protokolü BM’nin ilk somut başarısı olarak değerlendirilebilecek bir girişim olmuştur.
Protokole göre başlıca amaç taraf devletlerin sera gazı salınımlarını düşürmeleriyle beraber
1990’daki seviyenin en az yüzde 5 ile yüzde 18’in altına çekmeleri olmuştur (European
Commission). Kyoto Protokolü’nü 2020 yılında sonlanacağı için 2015 yılında bu alanda
önemli bir gelişme daha yaşanmış ve Paris Antlaşması ortaya çıkmıştır. Paris Antlaşması
uygulamaya Kyoto Protokolü’nün sonlandığı 2020 yılında girecek ve 2030 yılına geçerli
olacaktır. Paris Antlaşması bu alanda ilk evrensel ve yasal bağlayıcılığı bulunan küresel iklim
antlaşması olmuştur. Antlaşma kapsamında, sanayi öncesi dönemin 2 santigrat derece altında
ve her şekilde 1,5 santigrat derece ile sınırlı kalacak şekilde 30 yıllık bir dönem için “sıcaklık
hedefleri” belirlenmiştir (Copernicus, 2019).

Avrupa Birliği, İklim değişikliği kapsamında küresel olarak atılan adımlarda, uluslararası
antlaşmaların bir çoğuna taraf olmuştur. Birliğin iklim değişikliği ile mücadele hedefleri 2020
yılı paketinde ele alınmıştır. Pakete göre Birliki sera gazı salınımını 1990 yılı seviyesinin
yüzde yirmisine denk düşecek şekilde kısmayı, erneji verimliliğini yüzde yirmi artırarak
enerji ihtiyacının yine yüzde yirmisinin yenilenebilir enerji kaynakları kullanılarak ele etmeyi
hedefleri arasına almıştır (European Commission,a). 2030 paketine bakıldığında ise sera gazı
hedefinin yüzde kırk; yenilenebilir enerjinin yüzde otuziki; enerji verimliliği artırılmasının
yüzde otuziki buçuk olarak güncellendiği görülmektedir (European Commission,b).

Görüldüğü üzere iklim değişikliği üzerine alınan kararların uluslararası çapta olması
gezegenin geleceği için önem arz etmektedir. Ancak Radikal Sağ Popülist partilerin milliyetçi
ve nativist tutumlarının iklim değişikliğine yönelik ulusötesi çabalarla çeliştiği görülmektedir
(Forchtner ve Kolvraa, 2015). Aynı zamanda bu partilerin yine milliyetçi tutumlarından ötürü
uluslararası iklim anlaşmalarını destekleme olasılığı da azalmaktadır (Lockwood, 2018).
Radikal Sağ Popülist partilerin aksine Radikal Sol Popülistler ise daha enternasyonalist görüşe
sahiptirler ve bu nedenle bu partilerin uluslararası iklim antlaşmalarından yana olmaları
beklenmektedir (Huber ve diğerleri, 2021). Anti elitizm her ne kadar popülistlerin ortak
tanımlamaları arasında olsa da Radikal Sağ Popülistler uluslararası çalışmalara, Birleşmiş
Milletler ve Avrupa Birliği nezdinde atılan adımlara karşı çıkarken takındığı tavır ‘sıradan
halka yönelik planlanmış bir saldırı’ olarak ortaya çıkabilir. Bunun aksine Radikal Sol
Popülist partiler ise sol kültürün getirmiş olduğu eşitlikçi ve adil sistem isteminden ötürü
iklim çalışmaları alanında atılan adımların daha radikalleştirilmesi gerektiği yönünde olabilir
(Huber ve diğerleri, 2021). Mevcut araştırmalarsa Aşırı Sağ Popülistlerin Avrupa
Parlamentosu’nda AB iklim ve enerji mevzuatına karşı oy kullandığını göstermektedir
(Schaller ve Carius, 2019). Ancak yapılan çalışmalar da şöyle bir sav da bulunmaktadır;
muhalefette olan popülist partilerin hem ulusal düzeyde hem de AB düzerinde iklim ve enerji
mevzuatına yönelik taleplerinde ısrarcı olamaları beklenirken, hükümet katılımları popülist
partilerin politika eylemlerini yumuşatıcı bir etkiye neden olabilir (Taggart ve Szczerbiak,
2013).
Araştırma Tasarımı ve Yöntemi

Bu araştırmadaki temel amaç, Avrupa Birliği içerisindeki Radikal Sağ ve Sol Popülist
partiler arasındaki farklılık ve benzerlikler kapsamında karşılaştırmalı bir analiz sunarken bu
karşılaştırmayı Avrupa Birliği gündeminde önemli bir yeri olan İklim Değişikliği
çerçevesinde ortaya koymaktır. İki ana konu da (popülizm ve iklim değişikliği) Avrupa Birliği
nezdinde önem arz etmektedir. Son yıllarda Birlik içerisindeki popülist partilerin artması bu
önemi somutlaştıran bir örnektir. Çalışmada biri hükümet geçmişi olan iki popülist parti
seçilmiştir. Seçilen iki parti güney ülkesi olan Yunanistan’da 2015-2019 yılları arasında
hükümette olan Radikal Sol Koalisyon (SYRIZA) ve Almanya’da muhalif parti olan Almanya
İçin Alternatif Partisi (AfD)’dir. Bu iki partinin seçilmesinin nedeni ise İklim Değişikliği
konusunda net söylemlerinin bulunması ve konuyu analiz edebilmek açısından en uygun iki
örneklem olmalarıdır.

Bu araştırmada yöntem olarak Nitel Araştırma Yöntemi kullanılmış olup İçerik ve Söylem
Analizi’ne başvurulmuştur. Analiz kapsamında, her iki partinin de hem ulusal hem de AB
düzeyindeki söylemleri incelenmiş buna bağlı olarak partilerin web siteleri, parti tüzük ve
politikaları irdelenmiş, parti liderlerinin medyaya verdiği demeçler ve Twitter üzerinden
yazdıklarına odaklanılmıştır. Örneklem olarak seçilen iki partinin analizleri söylem ve eylem
kapsamında iki kategoride sunulmuştur. İklim Değişikliği konusundaki söylemlerin analizi,
partilerin bu konuyu nasıl bir çerçevede ele aldıklarına bağlı olarak değerlendirilmiştir.
Partilerin eylemsel davranışları ise hem ulusal hem AB düzeyinde değerlendirilmiştir. Ulusal
olarak yapılan değerlendirme partilerin hükümette veya muhalefetteyken aldıkları İklim
Değişikliğine yönelik kararlar çerçevesinde ele alınmıştır. AB düzeyindeki değerlendirme ise
Parlamento’da İklim Değişikliğine yönelik kullandıkları oylar değerlendirilmiştir.

Bulgular ve Tartışma

Radikal Sağ Popülist Parti Olarak Almanya İçin Alternatif Partisi (AfD)

2013 yılında kurulan AfD, parti olmadan önce bir hareket olarak ortaya çıkmıştır. Ortaya
çıkan bu hareket ise Avrupa ortak para birimine muhalif konumda olmuştur. Almanya’nın tek
para sistemine girmesine karşı çıkan AfD, serbest piyasa ekonomisini desteklemesi ve devlet
müdahalesine olan karşıtlığıyla (AfD Manifesto,2017) Avrupa’daki diğer Sağ Popülist
partilerden farkını ortaya koymaktadır. AfD Almanya’da altı büyük siyasi parti içerisinde yer
almaktadır ve 24 Eylül 2017 genel seçimlerinde federal meclise girmeyi başarmıştır
(Bundestaf, 2017). Parti özellikle göçmen ve İslam karşıtlığı ile bilinmekte ve Alman
kültürünün üstünlüğünü savunmaktadır (AfD Manifesto, 2017). Aynı zamanda partinin
üyeleri 2016 yılı ABD başkanlık seçimlerinde Paris Antlaşması’na karşı çıkan Donald
Trump’ın başkan olarak seçilmesini de olumlu karşılamışlardır (Scholz, 2017). AfD 2019 yılı
itibariyle Avrupa Parlamentosu’nda 11 sandalyeye sahiptir.

Söylem

AfD’nin İklim Değişikliği konusunda söylemleri partinin genel olarak milliyetçi ve


muhafazakar duruşu ile şekillenmiştir. Popülist söylem AfD örneğinde güçlü bir şekilde
kullanılmış ve anti-elitist söylem İklim Değişikliği konusunda da kendisini göstermiştir. Aynı
zamanda AfD’nin İklim Değişikliği konusunu gündeme getirmesinin sıklığı Greta Thunberg
tarafından 2018 yılında başlatılan ‘’Gelecek İçin Cumalar Hareketi (Fridays For Future)
sonrasında artış göstermiştir (Kahya, 2019). AfD Greta Thunberg’e karşı tutum sergileyerek
‘’Thunberg karşıtı’’ söylem geliştirmiş ve bu söylemlere partinin sosyal medya hesaplarından
ulaşılabilmektedir. AfD Thunberg’i ‘’zihinsel engelli’’ ve ‘’sahtekar’’ olmakla suçlamış ve
tedaviye ihtiyacı olduğunu söylemlerine dahil etmiştir. Yine Thunberg’e karşı iklim hareketi
tarikatının lideri söylemi kullanılmış ve sosyal medya gönderilerinde sürekli ‘’CO2Kult (CO2
Tarikatı), ‘’Klimawandelpanik’’ (İklim değişikliği paniği) ve ‘’Klimagehirnwasch’’ (İklim
beyin yıkaması) ifadeleri yer almıştır (Yeşil Gazete, 2019). AfD’nin İklim Değişikliğine
yönelik olarak medyadaki demeçlerinde inkarcı bir söylem kullandığı da görülmektedir. Yine
parti manifestolarında görülmektedir ki ulusal iklim politikalarına karşı bir söylem
geliştirmişlerdir (AfD Manifesto, 2017). Yine parti üyeleri iklim değişikliği iddiasının ‘’beyin
yıkama’’dan ibaret olduğunu söylemlerinde dile getirmiş ve iklim değişikliği ile panik
yaratılmaya çalışıldığını vurgulamışlardır (Connolly, 2019).

Eylem

Parti manifestosuna bakıldığında AfD’nin Almanya’nın enerji ve iklim politikalarına karşı


çıktığı görülmektedir. AfD Paris Antlaşmasından çıkılmasını savunmakla beraber Alman
Yenilenebilir Enerji Kanunu’na da karşı çıkarak yürürlükten kaldırılmasını savunmaktadır ve
aynı zamanda parti ‘’Alman Enerji Tasarrufu Yönetmeliği’’ne de karşı çıkmaktadır. AfD
iklim değişikliği karşıtı eylemlerine hem ulusal hem de uluslararası çapta devam etmektedir.
Ekonomik anlamda zarar vereceği düşüncesi ile nükleer enerji yerine yenilenebilir enerji
kullanımına karşı çıkan parti iklim eylemi protestolarına da karşı protestolar ve eylemler
düzenlemiştir.

Radikal Sol Popülist Parti Olarak Radikal Sol Koalisyon (Syriza)

2012 yılında kurulan Syriza, farklı çevrelerin uç solda bulunan Yunan partisi olan Sol
Hareketler ve Ekoloji Koalisyonu Synaspismos hareketi öncülüğünde birleşmiştir. Genel
başkanlığını Aleksis Çipras’ın yaptığı parti 2015-2019 yılları arasında birinci parti olarak
iktidara gelmiştir. 2019’daki seçimlerin ardından oy oranlarında düşüş yaşamış ve muhalefete
gerilemiştir. Parti hala muhalefet konumunda siyaset yapmaya devam etmektedir. Barış
arayışını hareketlerinin vazgeçilez ögesi olarak ortaya koyan parti, özelleştirmeler, işsizlik,
eşitsizlik, yoksulluk, bireysel ve toplumsal haklar, çevre, toplumsal cinsiyet, neoliberal
politikalar konularında tavrını ortaya koymakta, Avrupa Parlamentosu’nda da 6 sandalye
sahibi ve Avrupa siyasetinde özellikle de sol siyasette etkili olmaktadır. Parti 2015 yılı seçim
beyannamesinde ekolojik kriz üzerinde durmuş ve çevrenin korunmasının öncelikli olarak ele
alınması gerektiğini vurgulamıştır (Syriza, 2015).

Söylem

İlk olarak Syriza’nın parti logosuna (yeşil, mor ve kırmızı) bakıldığında ve parti tanımlaması
değerlendirildiğinde partinin sosyalist, feminist ve çevreci olduğu kanısı varılabilmektedir.
Zira parti de kendisini böyle tanımlamaktadır. Syriza’nın iklim değişikliği ve İklim ve Enerji
Politikasına yönelik söylemi tipil bir sol parti söylemi ile eşdeğerdir (Huber ve diğerleri,
2021). Syriza için uluslararası alanda atılacak radikal adımlar iklim değişikliği konusunda
elzemdir. Syriza’nın iklimi korumanın hayatta kalma meselesi olduğunu vurgulayarak
medyadaki demeçlerinde iklim üzerine yapıcı söylemlerde bulunduğu görülmektedir. Yine
düşük karbonlu gelecek söylemi Syriza’nın iklim değişikliği konusundaki söylemlerinden biri
olarak yer almaktadır. Syriza üyesi Kostas Chrysogonos’un Guardian’daki demecinde ‘’çevre
dostu bir partiyiz ve çevrenn korunması gündemimizin en üst sırasında.’’ ve ‘’biz insanlar
tabiat ananın parçasıyız onun hak sahibi değiliz.’’ (Guardian, 2015) şeklinde açıklamalarda
bulunması Syriza’nın İklim Değişikliği ve politikalarına karşı almış olduğu duruşu ifade
etmektedir. Ayrıza Syriza’nın parti manifestosunda ‘yeşil enerjiye radikal bir geçiş’ söylemi
de bulunmaktadır. Yine medyaya yansıyan demeçlerden biri de parti lideri Aleksis Çipras’ın
‘’Gerekli olan yarım tedbirler değil, radikal değişimdir. Ne kadar görmezden gelmek istesek
de iklim değişikliği ve yansımaları burada ve gözlerimizi kapatmanın bir yararı yok.
Kontrolsüz büyüme, gezegenimizi ve yaşamlarımızı tehdit ediyor. Ne kadar erken farkedersek
o kadar iyi korunur ve gezegeni koruruz. Ancak gerekenin radikal değişim olduğunu da
unutmamalıyız.’’ şeklinde olmuştur (ANA-MPA, 2019).

Eylem

Syriza 2015 yılında iktidara gelmiştir ve iktidar olduğu süreç boyunca (2015-2019) iklim
politikalarından daha çok ekonomik büyümeye öncelik vermiştir. Muhalefetteyken partinin
iklim değişikliğine yönelik söylemleri iktidara geldiğinde geri planda kalmıştır. Syriza
hükümeti Yunanistan’da enerji için önemli bir yeri olan kömürün aşamalı olarak
kaldırılmasına karşı çıkmış ve yeni kömür santralleri kurulmasını desteklemişir (Guardian,
2015). Yine Guardian’ın haberine göre bir Syriza kaynağı, ‘’Orta vadede yurt dışından mali
zorluklarla karşılaşırsak, enerji ithal etmek yerine daha fazla linyit yakmak akıllıca bir şey
gibi görünecek. Petrol ithal edecek paramız yoksa, o zaman karbon ayak izi olmayan ücretsiz,
ancak nispeten daha ucuz olan linyit yakacağız. Öyle ya da böyle Yunan linyitinden
yararlanılacak.” demiştir. Buna karşı olarak, 2019 yılında aslında Syriza ile farklı ideolojileri
taşıyan merkez sağdaki Başbakan iklim değişikliğinin aciliyetini vurgulamış ve 2028 yılına
kadar kömürün kullanımdan kaldırılacağını belirtmiştir (Kathimerini, 2019). Syriza,
hükümette olduğu süre boyunca muhalefetteyken vurguladığı radikal değişiklikleri ne
destekledi ne de karşı çıktı. İkircikli bir yaklaşım sergiledi. Aynı şekilde 2050 hedefinde net
sıfır emisyon pozisyonundan da kaçınmıştır. Syriza 2019 yılında seçimleri kaybetmiş ve
muhalefet konumuna gerilemiştir. Muhalefet konumundayken Syriza iklim değişikliğine
yönelik radikal dönüşüm söylemlerine geri dönmüştür.
Sonuç

Radikal popülist partilerin iklim değişikliğine yönelik bakış açılarında farklılık yaratan
temel etken ideolojileri olmaktadır. Sağ kanat radikal popülist partiler iklim değişikliğini
inkar ederek iklim politikalarına karşı duruş sergilerken, sol kanattakiler aksine iklim
değişikliğinin hayati bir mesele olduğunu vurgulamakta ve buna ilişkin alınacak kararların
daha radikal çapta olması gerektiğine inanmaktadırlar. Bu geleneksel olarak sağ ve solun
birbirinden ayrılan özellikleri ile ilgilidir. Sağ siyaset daha milliyetçi olabiliyorken sol siyaset
ele aldığı konularda daha evrenselci bir tutum sergileyebilmektedir. Avrupa’da ortaya çıkan
yeni sol siyasetin temel kavramlarını da daha genel sorunlar olan feminizim, çevre, eşitsizlik
oluşturması tesadüfi değildir. Çalışmada ele alınan iki siyasi partiye bakıldında; Almanya için
Alternatif Partisi iklim değişikliğini reddetme çabası içine girmiş ve iklim politikalarına da
hem ulusal hem de AB düzeyinde karşı çıkmıştır. Radikal Sol Koalisyon (Syriza) ise muhalif
zamanlarında iklim değişikliğine yönelik daha radikal adımların atılması gerektiğini ve
uluslararası işbirliğini savunsa da iktidara geldiğinde söylemlerinden uzaklaşmıştır. Bu
aslında Syriza’nın iklim değişikliği karşıtlığına başladığı anlamına gelmemektedir. İçinde
bulunduğu konjonktür açısından değerlendirildiğinde önceliğin ekonomik sorunlara verilip
daha sonra iklim konusunda somut adımların atılması yanlış olmayacaktır. Zira iklim
değişikliği konusunda alınacak önlemler ülkenin sistemini yenilemesini gerektirdiği için
ekonomik bir alt yapıyı da zorunlu kılmaktadır. Bu sebeple Syriza’nın iktidara geldiğinde
önceliği ulusal sosyo-ekonomiyi değerlendirip ekonomiye vermesi olağan bir durumdur. Bu
durum partinin iklim değişikliğine yönelik bakış açısını değiştirmemiştir. Özetle Sol Popülist
parti olan Syriza genel olarak uluslararası işbirliğini desteklerken, sağ popülist parti olan AfD
ulusal egemenliği savunmakta ve ulusüstü kurumlara açıkça karşı çıkmasa bile iklim
değişikliği konusunda şüpheci davranmaktadır. Mevcut araştırmalar da sağ popülist partilerin
Avrupa Parlamentosu'nda ağırlıklı olarak AB enerji ve iklim mevzuatına karşı oy kullandığını
göstermektedir (Schaller ve Carius, 2019 ).
Kaynakça

AfD Manifesto for Germany, The Political Program of the Alternative for Germany
(2017). Erişim adresi: https://www.afd.de/wp-content/uploads/sites/111/2017/04/2017-04-
12_afd-grundsatzprogramm-englisch_web.pdf 03.07.2021

Akkerman, A., Mudde, C., Zaslove, A. (2014). How Populist Are the People?
Measuring Populist Attitudes in Voters. Comparative Political Studies. 47(9). 1324- 1353.

Albertazzi, D., McDonnell, D. (2008). Twenty-First Century Populism, The Spectre of


Western European Democracy. Hampshire ve New York: Palgrave Macmillan.

ANA-MPA (2019). Syriza leader Tsipras on Chalkidiki: Radikal change necessary to


deal with climate change. ANA-MPA. Erişim adresi:
https://www.amna.gr/en/article/376565/Syriza-leader-Tsipras-on-Chalkidiki-Radical-change-
necessary-to-deal-with-climate-change 02.07.2021

Betz, H. G. (1994). Radical Right-Wing Populism in Western Europe. Macmillan US:


Palgrave.

Betz, H. G., Immerfall S. (1998). Introduction. içinde H.-G. Betz, S. Immerfall (Edt).
The New Politics of the Right: Neo-Populist Parties and Movements in Established
Democracies. New York: St. Martin’s Press.

Canovan, M. (2004). Populism for Political Theorists?. Journal of Political


Ideologies. 9(3). 241-52.

Connolly, K. (2019). Germany’s AfD turns on Greta Thunberg as it embraces climate


denial. The Guardian. Erişim adresi:
https://www.theguardian.com/environment/2019/may/14/germanys-afd-attacks-greta-
thunberg-as-it-embraces-climate-denial 03.07.2021

Copernicus (2019) Another exceptional month for global average temperatures.


Erişim adresi: https://climate.copernicus.eu/another-exceptional-month-global-average-
temperature 02.07.2021
Dunphy, R., March, L. (2011). Seven year itch? The European Left Party before and
after Lisbon. Online Working Paper Series. 2/2011. Centre for the Study of European Political
Parties. University of Dundee.

European Commission. Climate negotiations. Erişim adresi:


https://ec.europa.eu/clima/policies/international/negotiations_en 02.07.2021

European Commission (a). 2020 climate & energy package. Erişim adresi:
https://ec.europa.eu/clima/policies/strategies/2020_en 02.07.2021

European Commission (b). 2030 climate & energy framework. Erişim adresi:
https://ec.europa.eu/clima/policies/strategies/2030_en 02.07.2021

Forchtner, B., Kolvraa, C. (2015). The Nature of Nationalism, Populist Radical Right
Parties on Countryside and Climate. Nature and Culture. 10 (2). 199-224. doi:
10.3167/n.c.2015.100204

Gibson, R. K. (2002). The Growth of Anti-Immigrant parties in Western Europe.


Lewiston. New York: Edwin Mellen Press.

Giddens, A. (2009). Politics of Climate Change. Cambridge: Polity.

Guardian (2015). Greece: Syriza juggles coal, pipelines and climate ambitions.
Guardian. Erişim adresi: https://www.theguardian.com/environment/2015/jan/26/greece-
syriza-juggles-coal-pipelines-and-climate-ambitions 02.07.2021

Hawkins, K. A. (2010). Venezuelas Chavismo and Populism in Comparative


Perspective. Cambridge: Cambridge University Press.

Huber, R.A., Maltby, T.,Szulecki, K.,Cetkovic,S. (2021). Is Populism a Challenge to


European Energy and Climate policy? Empirical Evidence Across Varieties of Populism.
Journal of European Public Policy. 28(7). 998-1017. doi: 10.1080/13501763.2021.1918214

Ignazi, P. (1994). The Extreme Right in Europe: A Survey. XVI IPSA World Congress,
Berlin.

Ignazi, P. (2003). Extreme Right Parties in Western Europe. Oxford: Oxford


University Press.
Kahya, D. (2019). German far right targets Greta Thunberg in anti-climate push.
Unearthed Greenpeace. Erişim adresi: https://unearthed.greenpeace.org/2019/05/14/germany-
climate-denial-populist-eike-afd/ 02.07.2021

Kathimerini. (2019). Greece to adopt national policy on climate change, PM tells


UN. Erişim adresi: http://www.ekathimerini.com/244839/article/ekathimerini/news/greece-to-
adopt-national-policy-on-climate-change-pm-tells-un. 03.07.2021

Kitschelt, H., McGann, A. J. (1997). The Radical Right in Western Europe: A


Comparative Analysis. Michigan: University of Michigan Press.

Lockwood, M. (2018). Right-Wing Populism and the Climate Change Agenda:


Exploring the Linkages. Environmental Politics. 27(4). 712-732. doi:
10.1080/09644016.2018.1458411

March, L., Mudde, C. (2005). What’s Left of the Radical Left? The European Radical
Left After 1989: Decline and Nutation. Comparative European Politics. 3(1). 23-49.

Meny, Y., Surel, Y. (2002). Democracies and Populist Challenge. New York:
Palgrave Macmillan.

Mudde, C. (2007). Populist Radical Right Parties in Europe. Cambridge: Cambridge


University Press.

Norris, P. (2005). Radical Right: Voters and Parties in the Electoral Market.
Cambridge: Cambridge University Press.

Schaller, S., Carius, A. (2019). Convenient Truths: Mapping climate agendas of right-
wing populist parties in Europe. Berlin: adelphi. Erişim adresi: https://www.adelphi.de/de
03.07.2021

Scholz, K. A. (2017). Germany's right-wing AfD and Donald Trump. Deutsche Welle.
Erişim adresi: https://www.dw.com/en/germanys-right-wing-afd-and-donald-trump/a-
37373538 03.07.2021

Syriza (2015). Draft Government Programme. Erişim adresi: https://manifesto-


project.wzb.eu/down/originals/2016-1/34212_201509.pdf. 03.07.2021

Taggart, P. (1995). New Populist Parties in Western Europe. West European Politics.
18(1). 34-51. doi: 10.1080/01402389508425056
Taggart, P., Szczerbiak, A. (2013). Coming in From the Cold? Euroscepticism,
Government Participation and Party Positions on Europe. Journal of Common Market Studies.
51(1). 17–37. doi: 10.1111/j.1468-5965.2012.02298.x

Yeşil Gazete (2019). Alman ırkçı partisi Greta Thunberg’e nefret kustu. Yeşil Gazete.
Erişim adresi: https://yesilgazete.org/alman-irkci-partisi-greta-thunberge-nefret-kustu/
03.07.2021

You might also like