Professional Documents
Culture Documents
Şener Gönülaçar
sgonulacar@gmail.com
Ocak 2016
Ankara
İçindekiler
1. Giriş ......................................................................................................................... 4
2. Dünden Bugüne Öğretmenin İmajı ve İtibarı .................................................... 7
3. OECD Ülkelerinde ve Türkiye’de Öğretmenin Çalışma Koşulları ............... 22
4. Öğretmen Yetiştirme ve Mesleki Gelişim ........................................................ 31
5. Öğretmen Seçimi ve İstihdamı ........................................................................... 43
6. Sonuç ..................................................................................................................... 47
EK 1. Güney Kore, Japonya, Finlandiya, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde
Öğretmen .................................................................................................................... 56
EK 2. Üst Politika Belgelerinin Öğretmene Bakışı ..................................................... 61
Kaynakça ................................................................................................................... 79
1. Giriş
Türk Dil Kurumu’na göre öğretmen: “Mesleği bir bilim dalını, bir sanatı veya teknik
bilgileri öğretmek olan kimse”dir. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Birleşmiş
Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) tarafından kabul edilen,
Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi’ne1 göre ise öğretmen: “Okullarda öğrencilerin
eğitimiyle görevli tüm kişiler”i ifade eder.
Türkiye, uluslararası PISA sınavı başta olmak üzere tüm OECD eğitim göstergelerinde
son yıllarda pozitif yönlü bir grafiğe kavuşmaya başlamıştır. Bazı alanlarda OECD
ülkelerinin genel ortalamaları düşmesine rağmen Türkiye, tüm alanlarda istikrarlı bir
yükselme grafiği sergilemekte ve bunun da süreceği anlaşılmaktadır. Aynı şekilde sınıf
mevcutları, öğretmen başına düşen öğrenci sayısı ve okullulaşma oranlarında
Cumhuriyet tarihinin en iyi rakamları yakalanmış durumdadır.
1
Mesut Gülmez, Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi’nde Katılma ve Türkiye’de Öğretmen Katılımsızlığı, Amme İdaresi Dergisi,
Cilt 24, Sayı 3, Ankara, Eylül 1991, s. 10.
2
1997-2007 yılları arasında İngiltere’nin (Birleşik Krallık) Başbakanlığını yapan Tony Blair, devlet yönetimindeki
en önemli üç önceliğini, “Eğitim, eğitim, eğitim” şeklinde ifade etmiştir. “Ask me my three main priorities for government,
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 5/84
Özellikle son on yılda, geleneksel yönetim kültürünün hâkim olduğu, idare-i maslahatçı
sivil bürokrasiyi dönüştürmek gayesiyle Türkiye’de; yeni kamu yönetimi, açık sistem,
demilitarizasyon, yönetişim, hesap verebilirlik, vatandaş odaklılık, demokratikleşme ve
saydamlık ilkeleri istikametinde reformlar yapılmaktadır. Buna rağmen değişime ve
dönüşüme tabi tutulamayan, bir yönüyle dokunulmazlığını sürdüren saha eğitim
olmuştur. Ülkenin modernleşme tarihinde, ideolojik gözlükler yüzünden fazlaca
hırpalanmış ve araçsallaştırılmış biricik alan da burasıdır. Dünyadaki değişimler
karşısında sürdürülebilir modern bir yönetim paradigması inşa etmek amacıyla 2003
yılından itibaren yürütülen yeniden yapılanma çalışmalarının5, millî eğitim hizmetlerine,
öğretmene ve okula yansıyan ve de reform olarak adlandırılabilecek girişimlerin, bazı
tabela değişiklikleri dışında, neredeyse olmamasının temel sebebi, geleneksel bürokratik
Türkiye’nin eğitim sistemindeki çıkmaz, bir yönüyle tipik bir paradigma felcidir.
Mevcut düşünme modellerinin ötesini görememe, görmeyi kabul etmeme veya geçerli
modele fazlasıyla bağlılık hallerinde değişim gerçekleşmez ve sorunlar çözülemez, bu
da bünyede felç hali yaratır. Bu tür bir felcin kurbanlarının başında öğretmenler
gelmektedir. Öğretmen, alanındaki gelişmeleri izleyen, sorgulayan entelektüel bir
yaşamın sahibi, zihinsel gücün temsilcisidir. Batı dünyasında saygın kişilerin
oluşturduğu öğretmen kadroları, Türkiye’de gün geçtikçe imaj erozyonuna uğramış,
yıpranmış ve düz memurluk halini almıştır. Düşündürücü, aynı zamanda üzücü olan,
öğretmenlerin kendilerine biçilen bu “memurluk” rolünü benimsemiş ve içselleştirmiş
olmasıdır.
Türkiye’nin eğitim meselesi, zihniyet değişimi ile doğrudan bağlantılıdır ve bir yılda,
hatta onlarca yılda bile çözülemeyecek düzeyde ağır, karmaşık ve sofistike problemler
yumağıdır. Öğretmenlik mesleğinin, niteliği, toplumsal imajı ve algısı da bunun bir
parçasıdır. Türk modernleşmesinin yaşadığı macera ve Türkiye’nin geri kalmışlık tarihi
aynı zamanda bu toprakların eğitim felsefesinin veya felsefesizliğinin de tarihidir.
6
Andreas Schleicher, Daha iyi okullar için verilerden yararlanmak, TED Talks, 2012,
http://www.ted.com/talks/andreas_schleicher_use_data_to_build_better_schools?language=tr#t-3751 Erişim
Tarihi: 2 Ocak 2016.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 8/84
Kendi zamanının mevcut düzenini köklü bir biçimde eleştiren Immanuel Kant7, eğitim
ve öğretim konusundaki tutumunu özlü biçimde şöyle dile getirmektedir: “Çocukları
insanlığın bugünkü durumuna göre değil, gelecekteki olası gelişmiş durumuna göre
eğitmek gerekir.” Kant’a göre devlet, kendisini reformlarla zaman zaman
yenilemedikçe, eğitim sistemi başarıya ulaşamaz ve çocuklarla gençler, yurttaşlar olarak
yetiştirilemez. Önce eğiticilerin eğitilmesi gerektiğini de şu sözlerle ifade etmektedir:8
Profesyonel Meslek
Türkçe’de profesyonel kelimesinin karşılığı; “bir işi kazanç sağlamak amacıyla yapan
kimse.” olarak geçmektedir. Her ne kadar profesyonel meslek denildiğinde standart bir
tanım bulunmasa da ilk akla gelen ve profesyonelliğin sembol örneği olan meslekler tıp
ve hukuktur. Profesyonel mesleklerin genellenebilecek en temel beş karakteristik
özelliği vardır:
Öğretmenlik, birçok ülkede 19’uncu asırdan itibaren bir meslek olarak nitelendirilmeye
başlanmıştır. Türkiye’de de öğretmenlik çok erken dönemlerden itibaren bir meslek
olarak ele alınmış ve 1850’lerden itibaren hem sıbyan mekteplerinin hem de rüştiyelerin
yaygınlaşmasıyla birlikte, iyi yetişmiş öğretmen ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla
öğretmen yetiştirmek, bu tarihlerden itibaren önemli bir sorun olarak değerlendirilir ve
1848 yılında Darülmuallimîn13 adıyla bugünkü manada öğretmen yetiştiren ilk meslek
okulu açılır.
12
Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi M.Ö. 1000 - M.S. 2014, Pegem Akademi Yayıncılık, 26. Baskı, Ankara, 2014, s.
151.
13
Erkek Öğretmen Okulu.
14
Osmanlı’da medrese öğrencilerinin (softa) üç aylarda, halkı bilgilendirmek maksadıyla köy ve kasabalara giderek,
vaazlar vermesi, bir yönüyle staj yapması ve bunun karşılığında halktan “cerr” adı verilen gönüllü yardımları
almasıdır.
15
Murat Özoğlu, Bekir S. Gür ve Asu Altunoğlu, Türkiye ve Dünyada Öğretmenlik Retorik ve Pratik, Eğitim-Bir-Sen
Eğitimciler Birliği Sendikası, Ankara, 2013, s. 18, 19.
16
Yahya Akyüz (2014); s. 251.
17
439 sayılı Orta Tedrisat Muallimleri Kanunu.
https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/KANUNLAR_KARARLAR/kanuntbmmc002/kanuntbmmc002/kanunt
bmmc00200439.pdf Erişim Tarihi: 15 Ekim 2015.
18
Millî Eğitim Temel Kanunu. (1739). T. C. Resmi Gazete, 14574, 24 Haziran 1973.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 10/84
Profesyonel mesleklerin en temel niteliklerinden biri de mesleki standartların
oluşturulmasında ve güncellenmesinde meslek örgütlerinin belirleyici niteliğidir.
Türkiye’de mesleki örgütlerin yetersizliği bu görevi devletin ilgili kurumu olan Milli
Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülmesi sonucunu doğurmuştur. Millî Eğitim
Bakanlığı, öğretmenlik mesleği genel yeterliklerini19 altı başlık altında tespit etmiştir.
Bunlar: Kişisel ve mesleki değerler - mesleki gelişim; öğrenciyi tanıma; öğrenme ve
öğretme süreci; öğrenmeyi, gelişimi izleme ve değerlendirme; okul-aile ve toplum
ilişkileri ve program ve içerik bilgisidir.
Türkiye’nin son 100 yıllık eğitim tarihinde öğretmenlik mesleğine idealizm, ideoloji,
maddi tatmin ve eleştiri olmak üzere olarak başlıca dört bakış açısından yaklaşılmıştır.
Mesleği idealizm açısından görenler; bir takım kalıp yargılarla imajlarını ortaya koyarlar:
“Öğretmenlik bir Tanrı mesleğidir.”; “Öğretmen kutsal bir kişidir.”; “Öğretmenlik,
cansız vücutlara ruh veren bir Tanrı sanatıdır.” Bu söylemin ortaya çıkışı Balkan
Savaşlarından (1912-1913) sonraya rastlamaktadır. Cumhuriyet’in ilk on yılında
öğretmen ve eğitim sorunları genellikle idealizm açısından ele alınmıştır. Bu bakış
19
MEB, Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlikleri, Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel Müdürlüğü, TEDP Temel
Eğitime Destek Projesi, 2006, s. 5.
20
Devrim Güven (2010); s. 17, 18-20.
21
Selçuk R. Şirin, Yol Ayrımındaki Ülke Türkiye Ya Özgürlük Ya Sefalet, Doğan Kitap, İstanbul, 2015, s. 165.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 11/84
açısının iki büyük zararı olmuştur. Birincisi, öğretmenin “az”la yetinebileceği biçiminde
toplumda sökülüp atılması çok güç bir kanının yerleşmesine neden olmuştur. İdealist
kalıp yargılar ikinci olarak, öğretmene gerçekleri unutturarak, Kemal Tahir’in dediği
gibi, onun “kasılmasına” yol açmış ve bazen acı gerçekler karşısında kalan öğretmenin
aşağılık kompleksine düşmesine neden olmuştur.22
22
Yahya Akyüz, Türkiye’de Öğretmenin “Öğretmen” ve Meslek İmajı, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi
Dergisi, 1978, Cilt 11, Sayı 1, s. 115, 116, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/40/500/5972.pdf Erişim Tarihi:
26 Ağustos 2015.
23
Yahya Akyüz (2014); s. 415, 416.
24
Yahya Akyüz (2014); s. 423.
25
Akyüz, Y. (1978); s. 118.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 12/84
bükük bir memur, salahiyetsiz bir öğretici, müdürünün emrinde çalışan bir
baremlidir.”26
Mesleki statü denildiğinde ilk akla gelen ölçüt genelde mesleğin ekonomik getirisidir.
Dünyanın hemen her yerinde, mesleğin ekonomik getirisi, meslek için önemli bir
26
Nurettin Topçu, Türkiye’nin Maarif Davası, Dergâh Yayınları, İstanbul, 2015, s. 90. Barem: Devlet memurlarının
maaşlarının derece ve tutarlarını düzenleyen sistem ve çizelgedir.
27
Oğuz Atay, Tutunamayanlar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2012, s. 295.
28
Murat Özoğlu, Bekir S. Gür ve Asu Altunoğlu, Türkiye ve Dünyada Öğretmenlik Retorik ve Pratik, Eğitim-Bir-Sen
Eğitimciler Birliği Sendikası, Ankara, 2013, s. 11, 12, 13.
29
Abraham Maslow (1908-1970). Maslow’a göre ihtiyaçların kategorizasyonu: Fizyolojik: Nefes, besin, su, cinsellik,
uyku, denge, boşaltım; Güvenlik: Vücut, iş, kaynak, etik, aile, sağlık, mülkiyet güvenliği; Ait Olma: Sevgi, sevecenlik,
arkadaşlık, aile, cinsel yakınlık; Saygınlık: Kendine saygı, güven, başarı, diğerlerinin saygısı, başkalarına saygı,
empati; Kendini Gerçekleştirme: Erdem, yaratıcılık, doğallık, problem çözme, önyargısız olma, gerçeklerin kabulü.
30
İrfan Erdoğan, Eğitim ve Okul Yönetimi, Sistem Yayıncılık, İstanbul, 2006, s. 32.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 13/84
saygınlık unsuru olarak karşımıza çıkmaktadır. Yani yüksek gelirli mesleklerin saygınlığı
da genelde yüksek olmaktadır. Doktorluk, avukatlık, hâkimlik vb. gibi yüksek gelirli
meslekler, ülkemizde ve diğer birçok ülkede saygınlık kazanmış meslek türleridir.
Türkiye’de öğretmenlik, düzenli geliri olan memurluk olarak algılandığından, toplumun
sadece belirli kesimleri tarafından tercih edilen bir meslektir. Öğretmenlik mesleğinin
genellikle orta gelir düzeyindeki ailelerin çocukları tarafından tercih edildiği
bilinmektedir. 2007 yılında eğitim fakültelerindeki öğrenciler üzerinde yapılan kapsamlı
bir anket araştırmasında ankete katılan 18.226 öğrencinin %78,7’sinin annesinin
%53,4’ünün ise babasının eğitim düzeyinin ortaokulu geçmediği ortaya çıkmıştır. Aynı
çalışmada öğrencilerin %82,4’ünün annesinin ev hanımı %30,6’sının babasının ise
emekli olduğu tespit edilmiştir. Yine, öğrencilerin %60’ı şehir merkezinden, geri kalan
%40’ının ise kırsaldan geldiği görülmüştür.31
John Dewey, Türkiye’nin eğitim sorunlarına yönelik çok sayıda öneri geliştirmiş bir
eğitimcidir. Bunlardan konumuzla ilgili olanlarından biri de öğretmen maaşlarıdır ve 92
yıl önce şunları dile getirmiştir:
Bir başka zarar da şudur ki mesleklerine en bağlı öğretmenler bile bugün bütün
kafalarını ve yüreklerini kendi öğretim görevlilerine veremiyorlar. Kendi
ailelerini geçindirmek ve borçlarını ödemekle öylesine meşguldürler ki eğitim
sorunlarına ilgi duymak ve kendi meslek düzeylerini yükseltmek gibi sorunlar
ister istemez ikinci derecede kalıyor. Bundan başka bu durum bir kararsızlık da
doğuruyor. Türkiye’nin bir bölümünde özellikle yaşamın pahalı olduğu büyük
kentlerde öğretmenler daha çok kazanç sağlayan yerlere ve işlere
gitmektedirler.”32
31
Meral Aksu, Cennet Engin Demir, Ayşegül Daloğlu, Soner Yıldırım, Ercan Kiraz, Who are the future teachers in
Turkey? Characteristics of entering students teachers. International Journal of Educational Development, 2010, 30, s. 91-
101.
32
John Dewey, Özgürlük ve Kültür, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1987, s. 163, 164, 165.
33
İnayet Pehlivan Aydın, İş Yaşamında Stres, Pegem Akademi Yayıncılık, Ankara, 2002, s. 49.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 14/84
Aristoteles’e göre, yaşamak için yeterli bazı destekler olmadan, iyi eylemlerde bulunmak
olanaksızdır ya da pek kolay değildir ve insanın mutlu olabilmesi için bir arada
bulunması gereken üç temel gereklilik vardır:
Belirli ölçüde gelire sahip olmayan bir insan, zorunlu ihtiyaçlarını, beslenme, barınma
ya da sağlık gibi, karşılayamayacağından mutlu da olamaz. Ayrıca yaşamak için çalışmak
zorunda olan insanların erdemleri öğrenmeye ve kendini eğitmeye ayıracak zamanı
olmadığından erdemli ve dolayısıyla da mutlu bir yaşama kavuşması da zordur.34 Kamu
görevlilerine en azından ortalama hayat standardını temin edecek bir ücret seviyesi
sağlanmalıdır. İnsani çalışma koşullarının, etik davranışa uygun bir ortamın
yaratılmasında da önemli olduğu bilinmektedir.35
Birçok OECD ülkesinde, öğretmen yıllık maaş oranları, çalışılan okulun seviyesi ve
öğretmenin deneyimine bağlı olarak artış göstermektedir. Bir başka ifadeyle, aynı
seviyedeki bir okulda çalışan öğretmenlerden daha tecrübeli olan, daha yüksek maaş
almakta ve aynı tecrübeye sahip bir lise öğretmeni ortaokul öğretmeninden, bir
ortaokul öğretmeni ise ilkokul öğretmeninden fazla maaş almaktadır.
34
Elif Çetinkıran, Etik-Siyaset İlişkisi Bakımından Aristoteles ve Machiavelli, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Isparta, 2012, s. 22.
35
Cüneyt Yüksel, Devlette Etikten Etik Devlete: Kamu Yönetiminde Etik Kavramsal Çerçeve ve Uluslararası Uygulamalar,
TÜSİAD, Cilt 1, İstanbul, 2005, s. 279.
36
Murat Özoğlu, Bekir S. Gür ve Asu Altunoğlu (2013); s. 79.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 15/84
2013 yılı OECD satın alma gücü paritesi verilerine göre, 15 yıllık bir lise öğretmeninin
OECD ülkelerindeki yıllık maaş ortalaması 44.600 ABD doları iken Türkiye’de 28.110
ABD dolarıdır.
OECD Ülkelerinde 15 Yıllık Bir Lise Öğretmeninin Satın Alma Gücüne Dönüştürülmüş Yıllık
Maaşı - ABD Doları (OECD-2013)37
67.022
51.489
46.907 46.284 44.600
28.110
25.681
15.491
Bir görüşe göre, ekonomik haklar itibariyle Türkiye’de sadece öğretmenlere değil, tüm
kamu görevlilerine iyi imkânlar sağlanmamıştır. Genel olarak kamu görevlilerinin ücreti
düşüktür. Bu konuda yapılacak değerlendirmelerde OECD ortalamaları ile mukayese
yapmak yerine, diğer kamu görevlileri ile karşılaştırma yapmak gerekmektedir. Bu fikir
doğrultusunda bir mukayese denemesi yapıldığında ortaya çıkan tablo, öğretmenler
37
OECD, Education at a Glance 2015 OECD Indicators, http://www.oecd-ilibrary.org/education/education-at-a-
glance-2015_eag-2015-en Erişim Tarihi: 12 Aralık 2015; Annual teachers’ salaries, in public institutions, in
equivalent USD converted using PPPs for private consumption, s. 441,
http://dx.doi.org/10.1787/888933286182 Erişim Tarihi: 30 Aralık 2015. Grafikte yer alan maaşlar satın alma
gücü paritesine göre hesaplanmıştır. Satın alma gücü paritesi; ülkeler arasındaki fiyat düzeyi farklılaşmasını ortadan
kaldıran para birimi dönüştürme oranıdır.
38
İsmail Güven, 1940'dan Günümüze Öğretmenlerin Ekonomik Sorunlarının Tarihsel Analizi, Millî Eğitim Dergisi, Sayı
160, Güz 2003.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 16/84
yönüyle iç açıcı değildir. 1976 yılında en yüksek düzeyde maaş alan kamu personeli olan
bir profesör ile bir lise öğretmeni arasındaki maaş farkı 1,6 kat iken; 2015 yılında, en
yüksek düzeyde maaş alan kamu personeli olan birinci sınıfa ayrılmış hâkim ile lise
öğretmeni arasındaki maaş farkı 3,2 kattır.
8.938
8.196
7.662
7.251
5.546
8.615
7.266
6.120 5.911
2.671
39
İsmail Güven, 1940'dan Günümüze Öğretmenlerin Ekonomik Sorunlarının Tarihsel Analizi, Millî Eğitim Dergisi, Sayı
160, Güz 2003. Grafikte yer alan öğretmen maaşı; 1976 yılında bir lise öğretmeninin aldığı net maaştır.
40
Birinci derecedeki, bekâr bir kamu personelinin, Temmuz 2015 tarihi itibariyle eline geçen net maaştır. Maaşlara
herhangi bir ek ödeme dâhil değildir.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 17/84
1976 yılında en yüksek düzeyde maaş alan kamu personeli (profesör) ile bir lise
öğretmeni arasındaki makas nispeten çok değildir ve öğretmen maaşı, profesör
maaşının %62’si kadarıdır. 2015 yılında ise en yüksek düzeyde maaş alan kamu personeli
birinci sınıfa ayrılmış hâkimdir ve bir lise öğretmenin maaşı hâkim maaşının ancak
%31’i kadardır. 39 yıl sonra bu iki uç arasındaki maaş farkı öğretmenin aleyhine üç
katını aşmıştır.
1970 - 2008 Yılları Arasında Ortalama Gerçek (Reel) Memur Maaş Endeksi (1970=100) 42
100
95
90
83
75 75 72
63
58
50
45
1970 1973 1976 1978 1980 1988 1992 1996 1999 2001 2008
41
Onur Ender Aslan, Kamu Personel Hukuku, Anadolu Üniversitesi, Eskişehir, 2012, s.108, 109.
42
Onur Ender Aslan (2012); s.108.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 18/84
konut ve kira harcamaları alırken, harcamaların %19,7’si gıda ve alkolsüz içeceklerden
oluşmuştur. Hanehalkları toplam harcamalarının %2,1’ini sağlık harcamalarına,
%2,4’ünü ise eğitim hizmetleri harcamalarına ayırmıştır.43
Osmanlı son dönem aydınlarından İbrahim Hilmi (Tüccarzâde), 1913 tarihli bir
eserinde; Osmanlı Devleti’nin eğitim için bütçesinden ayırdığı tahsisatlar hakkında
ilginç karşılaştırmalar yapmıştır:
“23 milyon nüfuslu Osmanlı Devleti’nin maarif bütçesi 922 bin liradır ki,
tahminen 21 buçuk milyon frank tutar. Millî savunma bütçemiz ise olağan dışı
harcamalar dâhil olmadığı halde 8 milyon 948 bin liradır ki askerliğe nazaran
maarife sarf ettiğimiz para %10 kadardır. Bulgaristan’ın nüfusu 4 milyon 337
bindir. Maarif bütçesi 24 milyon 916 bin franktır. Millî savunma bütçeleri
olağandışı harcamalar dâhil olmaksızın 40 milyon 500 bin franktır ki maarif
hissesi bunun %60’ıdır. Bulgarlar bizden 19 milyon daha az nüfusa sahip
oldukları halde, Maarifi Umumiyeleri uğruna harcadıkları para bizden 4 milyon
frank fazladır. Romanya’da ise maarif daha parlaktır Romanya’nın nüfusu 6
milyon 865 bin olduğu halde maarif bütçesi 48 milyon 218 bin franktır.
Görülüyor ki bizim eğitime ayırdığımız para hiçtir. Milli savunma alanındaki
harcamalarımız ise aşırı ölçüdedir.
Bu yanlış bir fikir, yanlış bir terbiye sebebiyledir. Balkan Savaşı bize açıkça ispat
etti ki, memleketi felaketten kurtaracak yalnız ordu ve donanmanın görkem ve
kuvveti değil ama belki maarifidir. Maarifi ileri, muallimi çok bir milletin ordusu
canlı ve ruhludur. Böyle bir orduda maneviyat gayet yüksektir. Bu gerçeğe göre,
eğitim bütçemizi pek çok artırmalıyız.”45
Öğretmenlerin ekonomik sorunları bugün olduğu gibi dün de vardı. Konuyla ilgili
olarak Yahya Akyüz, Cumhuriyetin ilk yıllarında bile öğretmenlerin refah içinde
yaşamadıklarını söylemektedir:
43
TÜİK, Hanehalkı Tüketim Harcaması 2014, Türkiye İstatistik Kurumu, Haber Bülteni, 05 Ağustos 2015, Sayı:
18630, http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=18630 Erişim Tarihi: 1 Eylül 2015.
44
TÜİK, Yaşam Memnuniyeti Araştırması 2014. Türkiye İstatistik Kurumu, Ankara, Haziran 2015, s. 26-41, 66.
45
Yahya Akyüz (2014); s. 292.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 19/84
sorunlarına ilişkin öğretmenler tarafından verilecek yanlış bilgilerin bu sorunların
çözümüne yardımcı olmayacağı gibi, doğru bilgilerin de kamuoyu gözünde
inandırıcılığını yitireceğini söylemektedir.46
Öğretmenler hemen her dönemde, Cumhuriyetin ilk yılları dâhil, ücret bakımından,
kamu görevlileri arasında, 7 ve 8’inci sıralarda maaş almışlardır. Öğretmenlerin birçoğu,
öğretmenlerin ücret sisteminin bir düzene bağlanmadan, eğitimde niteliği artırıcı
çabaların fazla bir olumlu sonuç vermeyeceği görüşündedirler. Ayrıca, hemen her
dönemde, özellikle büyük şehirlerde, öğretmenler ikinci bir iş yapmak durumunda
kalmışlardır. Bundan dolayı öğretmenliğin mesleki statüsü Türkiye’de gitgide azalmaya
başlamış, öğretmen yetiştiren kurumlar üniversite tercih sıralamalarında uzun yıllar son
sıralarda kalmışlardır. Buna paralel olarak, yetenekli öğretmenler de meslekten
ayrılmışlar ya da başka işlere gitmişlerdir. Son yıllarda öğretmen ücretlerinde iyileşmeler
olmuş, fakat ücretler bir türlü yoksulluk sınırı ve geçinme indekslerinin üstüne
çıkamamıştır. Öğretmenler genel itibariyle, ekonomik açıdan güçlük çekmeye ve
sorunlar yaşamaya devam etmektedir. Bu, kuşkusuz hem öğretmenlerin eğitimsel
verimliliklerini, hem de gelecek kuşakların aldığı eğitimin niteliğini olumsuz yönde
etkilemektedir.
Motivasyon
Kişinin çalıştığı kurumdan ve işinden bekledikleri ile aldıkları arasındaki uyum, iş
doyumu olarak adlandırılır. İş doyumunu etkileyen başlıca faktörler: Bireylerin ruh hali,
yeteneklerine olan inançları, işle ilgili inançları, yüklenen sorumluluğun miktarı, işin
çeşitliliği, iş tanımının net olması, iş ile ilgili sahip olunan kontrol düzeyi, karar alma
süreçlerine dâhil edilme, özerklik düzeyi, iş yükü, yükselme fırsatları, mesleğin itibarı,
kazanılan ücretin miktarı, yönetici davranışları, performansla ilgili alınan geri dönütler,
meslektaşlarla olan ilişkiler ve çalışma koşullarıdır. Gerçekleştirilen çok sayıda
araştırma; mesleki özerkliğin eksikliği, eğitim sistemi ile ilgili yapılan değişikliklerde
öğretmenlerin karar alma süreçlerinin dışında tutulması, maaşların yetersizliği, medyada
öğretmenlikle ilgili yer alan olumsuz ifadelerin varlığı ile iş doyumu arasında negatif bir
ilişki olduğunu göstermektedir
Nitelikli öğretmenlerin bir eğitim sistemi içerisindeki kritik rolünden dolayı birçok ülke,
en başarılı adayları öğretmenliğe çekmek için değişik çalışmalar yürütse de bir kariyer
mesleği olarak öğretmenliğin cazibesine ilişkin endişeler mevcuttur: Dünyada sadece
Türkiye’de değil, birçok ülkede öğretmenlerin ciddi anlamda demoralize oldukları,
umutsuzluğa kapıldıkları ve cesaretlerinin kırıldığı görülmektedir. Öğretmenler,
mesleklerinin eskisi kadar saygı gördüğünü düşünmemektedirler. Daha az sayıda
erkek47 ve daha az sayıda “yüksek başarılı” aday öğretmenliği tercih etme eğilimindedir.
TEDMEM’in 2014 yılında, 1.701 öğretmen üzerinde yaptığı araştırmada ortaya çıkan
sonuçlara göre: Öğretmenlerin büyük çoğunluğu (%77,1) mesleklerini bilerek ve
isteyerek seçmişlerdir. Mesleği seçme sebepleri ise, öğretmenliğin devlet güvenceli bir
iş olması (%59,4), toplumda saygın bir yerinin olması (%53,9), aile teşvikleri (%29,5)
46
Selçuk Uygun, Basında Öğretmen Sorunları, Millî Eğitim Dergisi, Sayı 194, Bahar/2012, s. 79.
47
Kadın öğretmenlerin, tüm eğitim kademelerinde (okul öncesi, ilkokul, ortaokul, lise) 2010 OECD ortalaması
%76’dır. Bu oran Türkiye’de %59, Kore’de %73, ABD’de %76, İngiltere’de %75, İsrail’de%83 ve İtalya’da
%84’tür.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 20/84
ve üniversiteye giriş puanının öğretmenliğe yetmesi (%27,1) olarak sıralanmaktadır.
“Benden yeni bir meslek seçmem istense, hiç tereddütsüz yine öğretmenlik mesleğini
seçerdim.” ifadesine katılmayan öğretmenlerin oranı %51,3’tür. Öğretmenlerin sadece
%20’si çocuklarının öğretmen olmasını istemektedir. Öğretmenlik mesleğinin saygınlığı
ve imajının düzelmeyecek kadar yıprandığını düşünen öğretmenlerin oranı ise
%41,9’dur.
Ayrıca aynı araştırmaya göre, özel okullarda görev yapan öğretmenlerin mesleki algıları,
resmi okullarda görev yapan öğretmenlerin mesleki algılarından daha olumludur.
Meslek lisesinde görev yapan öğretmenlerin toplumsal değer algıları, diğer kademelerde
görev yapan öğretmenlerden daha düşüktür. Lisans derecesine sahip öğretmenler,
lisansüstü derecesine sahip olanlara kıyasla daha olumlu mesleki algı ve toplumsal değer
algısına sahiptir. Kadın öğretmenler daha yüksek iş doyumu ve içsel iş doyumu
sergilemektedir. İl merkezi dışında görev yapan öğretmenlerin iş doyumları il
merkezindekilerden daha yüksektir. Eğitim fakültesi ve fen-edebiyat fakültesi dışında
bir fakülteden mezun olup, pedagojik formasyon eğitimi alarak öğretmen olanların içsel
iş doyumu ve dışsal iş doyumları daha yüksektir. Öğretmenlerin çoğunluğu;
öğretmenliği gurur duyulacak, saygın, keyif verici, ideal bir meslek olarak
nitelemektedir. Öğretmenler saygın ve ideal olarak niteledikleri mesleklerini
çocuklarına tavsiye etmekten kaçınmaktadırlar.48
Öğretmene duyulan güven, her ülkede mesleği değerli kılan unsurların başında
gelmektedir. Öğretmenlik mesleğinin oldukça saygın olduğu Finlandiya’da, okulun
izlediği politikalar ve yönetim şekli, ders kitapları, dersin içeriği, ölçme değerlendirme
yöntemleri ve okul bütçesi gibi farklı konularla ilgili karar alma süreçlerinde öğretmene
geniş yetkiler verilmektedir. Öğretmene tanınan bu geniş yetki, öğretmenlere karşı
saygının ve güvenin bir göstergesidir. Finlandiya’da öğretmenlerin işlerini
denetlemekten ziyade onlara sorumluluk verme ön plana çıkmaktadır. Zaten
Finlandiya’da “müfettiş” veya benzer unvanlı herhangi bir denetim elemanı eğitim
sisteminde yer almamaktadır. 1970’li yıllara kadar sistemde etkili bir role sahip olan
“müfettişlik”, öz denetim yaklaşımının hâkim olduğu eğitim reformunun başarılı bir
sonuçla tamamlanmasının ardından tarihe karışmıştır.
48
TEDMEM, Öğretmen Gözüyle Öğretmenlik Mesleği. Rapor Dizisi: 3. s. 11, 13, 21, 31, 35, 40, 48, 55,
http://www.tedmem.org/?wpdmdl=968 Erişim Tarihi: 14 Temmuz 2015.
49
Naci Bostancı, Öğretmen Sorunları Araştırması, Eğitim-Bir-Sen Eğitimciler Birliği Sendikası, Ankara, 2004, s. 104,
160, 208, 211, 219, 227, 242,
50
Eğitim-Bir-Sen, Öğretmenlerin Meslek Memnuniyeti Araştırması, Eğitimciler Birliği Sendikası, Ankara, 2008.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 21/84
OECD tarafından hazırlanan PISA 2012 verileri üzerinden okulları başarıya götüren
etmenlerin incelendiği raporda, Türkiye okullara en az kaynak ayırma ve öğretim
programı ile ölçme-değerlendirmede en az özerkliği veren ikinci ülke olarak yer
almaktadır. Dünya Bankası tarafından 2001 yılında yayımlanan ortaöğretim raporunda,
Türkiye’nin OECD ülkeleri arasında en merkeziyetçi eğitim sistemine sahip ülke
olduğunu ifade etmektedir. Dünya Bankası’nın 2006 yılında yayımladığı Eğitim
Reformu ve İstihdam konulu raporunda da Avrupa ve dünya ülkelerinin çoğu ile
kıyaslandığında Türkiye’deki devlet okullarının, kaynaklar, ders kitabı seçimi, öğretim
zamanının planlanması ve öğretim programının seçimi konularında en az özerkliğe
sahip ülke olduğu ortaya konmuştur.53 Okul özerkliğinin zayıf olması öğrencide, velide
ve öğretmende katılımcılık kültürü, dolayısıyla demokrasi kültürünün gelişmemesine
neden olmaktadır. Yapılan iş ve işlemlerde şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkesinin
kullanılmaması, durumu daha da içinden çıkılmaz hale getirmektedir. Her bir okul
parmak izi kadar farklı olduğu halde, tek tip bir karar stratejisi izlenmektedir.54
Öğretmenlik mesleğinin statüsü ile ilgili bir diğer ölçüt ise kültürel saygınlıktır. Güney
Kore’de
51
Özerk: Kimi koşullar altında bağımsız hareket eden, kendi kendini idare edebilen. (Türk Dil Kurumu).
52
Doğan Cüceloğlu ve İrfan Erdoğan, Öğretmen Olmak Bir Can’a Dokunmak, Final Yayınları, İstanbul, 2015, s. 20.
53
Selçuk R. Şirin (2015); s. 165.
54
TEDMEM, Öğretmen Özerkliği ve Okul Özerkliği Üzerine, 21 Ekim 2015, http://www.tedmem.org/mem-
notlari/ogretmen-ozerkligi-ve-okul-ozerkligi-uzerine Erişim Tarihi: 9 Kasım 2015.
55
Murat Özoğlu, Bekir S. Gür ve Asu Altunoğlu (2013); s. 49-54.
3. OECD Ülkelerinde ve Türkiye’de
Öğretmenin Çalışma Koşulları
Öğretmen niteliğinin belirleyici faktörlerinin başında çalışma koşulları ve iş yükü
gelmektedir. OECD’nin “Eğitime Bakış” adıyla her yıl yayımladığı eğitim göstergeleri,
uluslararası mukayese yapılmasına imkân vermektedir. Öğretmenler için yasal olarak
belirlenen yıllık çalışma süresi OECD genelinde ortalama 1.678 saat iken, Türkiye’de
bu süre 1.816 saattir ve OECD ortalamasının üzerindedir. Öğretmenin iş yükü yalnızca
öğretim saatine bakılarak değerlendirilmemektedir. Öğretmenlerin toplam çalışma
saatlerinin ders saatleriyle sınırlı olduğu ülkeler var olmakla birlikte, Türkiye’nin içinde
bulunduğu pek çok ülkede genellikle öğretmenlerin ders dışı süreleri de iş yükü
hesabında göz önünde bulundurulmaktadır. Ders hazırlığı, sınav hazırlığı ve
değerlendirmesi, veli görüşmeleri, öğrencilere rehberlik, hizmet içi eğitim çalışmaları,
diğer öğretmenlerle toplantılar ve genel okul işleri bu kapsamdadır.
2.068
1.816 1.876
1.793
1.678
1.265
800
OECD ülkelerinin ilköğretim kademesinde, 2010 yılı ortalama sınıf mevcudu 21,2’dir.
Daha kalabalık sınıf mevcuduna sahip ülkeler Çin, Şili, Japonya, İsrail, Kore,
Endonezya, Türkiye, Arjantin, Brezilya, Birleşik Krallık, İrlanda, Avustralya, Fransa,
Almanya ve İspanya’dır. Türkiye’nin 2019 yılı hedefi sınıf mevcutları ortalamasını 24’e
düşürmektir.
56
Murat Özoğlu, Bekir S. Gür ve Asu Altunoğlu (2013); s. 86.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 23/84
Türkiye’de öğretmen başına düşen öğrenci sayısı son yıllarda ideal sayıya inmeye
başlamıştır. 2002 - 2014 yılları arasında toplam 234.000 yeni derslik yapılmıştır.57 Bütün
bu iyileşmeler sonrasında, 2000 yılında ilköğretimde derslik başına 40 öğrenci düşerken,
bu oran istikrarlı bir şekilde azalarak 2011 yılında 30’a düşmüştür. Benzer şekilde, 2000
yılında 30 olan öğretmen başına düşen öğrenci sayısı da 2011 yılında 20’ye kadar
gerilemiştir.
51,83
28,06 28,25
23,52 24,47
21,88
19,32 20,25
Sınıf mevcudu ile öğretmen başına düşen öğrenci sayısı birbirinden bağımsız istatistiki
veriler değildir. Sınıf mevcudunun arttığı okullarda, bölgelerde veya ülkelerde öğretmen
başına düşen öğrenci sayısı da artmaktadır. Dolayısıyla, sınıf mevcudu gibi öğretmen
başına düşen öğrenci sayısı da öğretmenlerin çalışma hayatlarını ve iş memnuniyetini
doğrudan etkilemektedir. Öğretmen başına öğrenci oranının düşük olması
öğretmenlerin mesleki gelişime ayırdıkları zamanın artmasını, öğretmen maaşlarının
daha yüksek olmasını, eğitim teknolojine yapılan yatırımın artmasını ve öğretmen
olmayan destek personeli ya da yardımcı öğretmen gibi imkânların daha çok
kullanılabilmesini göstermektedir
57
Ahmet Davutoğlu, 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı TBMM Genel Kurul Konuşması, 10 Aralık 2014,
https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/genel_kurul.cl_getir?pEid=35716 Erişim Tarihi: 27 Ekim 2015.
58
Murat Özoğlu, Bekir S. Gür ve Asu Altunoğlu (2013); s. 90.
59
OECD, Education At A Glance 2014 Highlights, s. 65, http://dx.doi.org/10.1787/888933119777 Erişim Tarihi: 31
Ekim 2015.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 24/84
İlkokul Kademesinde Öğretmen Başına Düşen Ortalama Öğrenci Sayısı (OECD - 2010)61
28,1
21,7
16,7 17,2
15,9
14,0 14,5
EURYDICE 2013 verilerine göre; Avrupa ülkelerinin çoğunda öğretmen başına 10 ila
15 öğrenci düşmektedir. Öğrenci/öğretmen oranı toplam öğrenci sayısının, toplam
öğretmen sayısına bölünmesiyle bulunur. Bu oran o ülkedeki öğretmen işgücünün
boyutuna dair bir göstergedir. İlk ve ortaöğretimde ülkelerin çoğunda
öğrenci/öğretmen oranı öğretmen başına 10 ila 15 öğrenci olarak değişir. AB-27’de,62
ilköğretimde ortalama öğrenci öğretmen oranı, öğretmen başına 14,5 öğrencidir,
ortaöğretimde ise öğretmen başına yaklaşık 13 öğrencidir. İlköğretimde öğretmen
başına 10 öğrenciden az sadece Litvanya ve Lihtenştayn’da düşmektedir. Türkiye ise
22:1’lik oranla 20 öğrenciyi aşan tek ülkedir. Ortaöğretim seviyesinde, en yüksek
oranlar; Hollanda (16,5), Birleşik Krallık (16) ve Türkiye’dedir (17,6).63
60
TÜİK, İstatistiklerle Çocuk Statistics on Child 2014, Türkiye İstatistik Kurumu, Nisan 2015, Ankara, s. 74.
61
Murat Özoğlu, Bekir S. Gür ve Asu Altunoğlu (2013); s. 93.
62
AB-27: 1 Ocak 2007 sonrasında Avrupa Birliği’ne üye 27 Üye Ülkeyle ilgili ortalama veri.
63
EURYDICE, Avrupa’da Öğretmenler ve Okul Liderlerine İlişkin Temel Veriler, Avrupa
Komisyonu/EACEA/Eurydice, 2013 Baskısı, Eurydice Raporu, Luxembourg, Publications Office of the
European Union, s. 69.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 25/84
Yeni Zelanda ve Slovenya’dır. Türkiye’de öğretmen başına 17,6 öğrenci düşmektedir.
Öğretmen başına 10 ve daha az öğrencinin düştüğü ülkeler ise, Fransa, İspanya, Norveç
ve Portekiz’dir.
Lise Kademesinde Öğretmen Başına Düşen Ortalama Öğrenci Sayısı (OECD - 2010)64
26,9
18,4
17,1 17,6
13,2 13,8
12,1
2005 yılından itibaren, bütçeden Millî Eğitim’e ayrılan pay, ilk defa Millî Savunma’ya
ayrılan payı geçmiştir ve bu oldukça önemlidir. Özellikle 2006-2014 yılları arasında
eğitime ayrılan kamu kaynağında ciddi artışlar söz konusudur. 2014 yılında kamu eğitim
harcamaları ilk defa GSYİH’nin %4,3’üne ulaşmıştır. Eğitimin bütçe payı da 2006’da
%12,5 iken 2014’te %16,9’a kadar yükselmiştir. Ancak Cumhuriyetin kuruluşunun
100’üncü yılı olan 2023’te, dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmayı
hedefleyen Türkiye için bu oranlar yetersizdir. Merkezi bütçeden eğitime ayrılması
gereken pay en az %20 olmalıdır.
64
Murat Özoğlu, Bekir S. Gür ve Asu Altunoğlu (2013); s. 93.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 26/84
Türkiye’nin Kamu Eğitim Harcamalarının GSYİH’ye Oranı (2006-2014)65
6,0
5,0
4,3
4,0 4,1
3,8 3,7
3,2
2,9
7,9
7,6
7,3
6,9
6,5
6,2 6,1
4,2
65
Maliye Bakanlığı, 2006-2014 Yılları Merkezi Yönetim Bütçe Ödenek ve Harcamaları Fonksiyonel Sınıflandırma II. Düzey,
BUMKO Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü, http://www.bumko.gov.tr/TR,165/merkezi-yonetim-butce-
giderleri-2006-2014.html Erişim Tarihi: 1 Kasım 2015.
66
OECD, Education at a Glance 2014 OECD Indicators, s. 230, Expenditure on educational institutions as a
percentage of GDP, by level of education (2011) http://dx.doi.org/10.1787/888933117193 Erişim Tarihi: 11
Kasım 2015.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 27/84
OECD’nin yayımladığı 2015 yılı Bir Bakışta Eğitim Raporuna göre, Türkiye’de ilk ve
orta öğretimde öğrenci başına yapılan harcama, 2005-2012 döneminde %55 artmıştır.
Ancak bu büyük artışa rağmen, öğrenci başına yapılan harcama her düzeyde hâlâ
OECD ortalamasının oldukça altındadır.67
Öğrenci Başına Yapılan Yıllık Eğitim Harcaması Toplamı - ABD Doları (OECD - 2011)68
15.345
12.426
10.905
10.454
9.252
8.382
7.167
5.522
3.240
ABD İsveç Finlandiya Fransa OECD Ort. Kore İsrail Şili Türkiye
3,1
2,8
2,4
2,3
1,5
1,3
Bazı okullarda, öğrenci ilkokulu bitirene kadar her yıl bir öğretmen değiştirmektedir.
Ücretli öğretmenlerin çoğunluğunun Eğitim Fakültesi mezunu dahi olmamaları ise ayrı
bir sorundur. Söz konusu öğretmen dolaşımı, eğitim-öğretim çalışmalarının düzenli
şekilde yürütülmesini engellemekte ve eğitimin sürekliliğini dolayısıyla da başarısını
olumsuz yönde etkilemektedir. Bu durum uzun yıllardır bir problem olarak varlığını
devam ettirmektedir. Hemen hemen bütün kalkınma planlarında bu konuya
değinilmiştir. Planlarda az gelişmiş ve kırsal bölgelerdeki eğitim standartlarını
yükseltmek ve eğitimde olanak ve fırsat eşitliği sağlamak için öğretmenlerin yurt
düzeyinde dengeli dağılımının sağlanması gerektiği belirtilmiştir.72
31,7
25,7
24,8
21,7
20,1
10,3
Türkiye geneline bakıldığında, hem ortalama sınıf mevcudu hem de öğretmen başına
düşen öğrenci sayısı bakımından iller arası oldukça dengesiz bir dağılım vardır. Bunun
ötesinde, aynı il içerisinde okullar arasında bile ciddi farklılıklar bulunmaktadır.
Dolayısıyla, Türkiye’de öğretmenlerin çalışma koşulları çalışılan okulun bulunduğu yere
göre ciddi boyutlarda farklılaşmaktadır.
73
Murat Özoğlu, Bekir S. Gür ve Asu Altunoğlu (2013); s. 59-60.
74
TÜİK, İstatistiklerle Çocuk Statistics on Child 2014, Türkiye İstatistik Kurumu, Nisan 2015, Ankara, s. 74; Murat
Özoğlu, Bekir S. Gür ve Asu Altunoğlu (2013); s. 95.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 30/84
Bazı İllerde Derslik Başına Düşen Öğrenci Sayıları (İlköğretim 2011-2012)75
47,7
42,9 44
37
30,1
13,4
75
Murat Özoğlu, Bekir S. Gür ve Asu Altunoğlu (2013); s. 65, 66, 84, 94, 95.
4. Öğretmen Yetiştirme ve Mesleki
Gelişim
Türkiye’de bugünkü anlamda, bazı meslek dersleri okutularak, öğretmen yetiştirmenin
tarihi Tanzimat Dönemi ile başlar. 1839’larda kurulup sonra sayıları artmaya başlayan
Rüşdiyelerin iyi bir öğretim yapabilmeleri, iyi yetişmiş öğretmenlerin varlığına bağlı idi.
Bu da ancak medrese dışında, yalnızca bu iş için açılacak meslek okulu ile sağlanabilirdi.
Mekatib-i Umumiye Nezareti’nin başına getirilen, sonra birkaç kez maarif nazırlığı
yapan Kemal Efendi’nin öncülüğü ile ilk kez bir öğretmen okulu, Darülmuallimîn
adıyla Hicri 10 Rebiülâhir 1264 Perşembe günü İstanbul Fatih’te açıldı. 16 Mart 1948’e
rastlayan bu açılış, Türk eğitim tarihinde ve Tanzimat Dönemi’nin, sivil okullar açılması
atılımında çok önemli yere sahiptir.76 Sonraları bu kuruma Darülmuallimîn-i Rüşdi de
denmiştir. Darülmuallimler; “mektepler için öğretmen gerekli oldukça oradan alınmak
üzere” kurulmuştur.
76
Sultan Abdülmecid (1839-1861) döneminde ilk defa açılan Darülmuallimîn’in açılış tarihi olan 16 Mart 1848,
günümüzde “Öğretmen Okulları”nın kuruluş tarihi olarak kutlanmaktadır.
77
Yahya Akyüz (2014); s. 177, 178.
78
Emrullah Efendi. Meşrutiyet Dönemi Osmanlı Maarif Nazırı. (Görev yaptığı yıllar: Ocak 1910 - Mart 1911 ve
Ocak - Temmuz 1912).
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 32/84
79
Kız Öğretmen Okulu.
80
Yahya Akyüz (2014); s. 280, 281.
81
Yahya Akyüz (2014); s. 380, 383.
82
Murat Özoğlu, Türkiye’de Öğretmen Yetiştirme Sisteminin Sorunları, SETA Siyaset, Ekonomi ve Toplum
Araştırmaları Vakfı, Ankara, 2010, s. 5.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 33/84
olan, yaşamdan kopuk, skolastik düşünce sistemine sahip özelliklerle donanmış kişiler
yetiştirilmiştir.83
Ayrıca sistem kuramsal olarak her kişinin ilgi, yetenek ve istekleri doğrultusunda
eğitilmesini savunurken, uygulamada bu özellikler genelde dikkate alınmamış, tersine
eleyici bir yaklaşım işe koşulmuştur. Kısaca Cumhuriyet döneminde Türk Eğitim
Sistemi: kâğıt üzerinde pragmatizme göre düzenlenmiş, fakat uygulamada ise realist ve
idealist felsefelere dayanan esasici ve daimici eğitim akımlarını kullanmıştır.
Öğretmenliğin profesyonel bir meslek haline gelememesinde önemli bir yere sahip
olan ve kalite erozyonunun temel sebepleri arasında gösterilen uygulamalar85
Tarih ve
Uygulama
Dönemin Hükümeti
1936 olan ve okuma yazma bilen gençler kısa süreli kurslara tabi
tutularak köylerde “geçici öğretmen” olarak görevlendirilmiştir. İlk
olarak 1936 yılında Eskişehir’de dört aylık süreyle açılan bu kurstan
Başbakan: mezun olan 84 eğitmen, Ankara köylerinde görevlendirilmiş ve
İsmet İnönü sonuç başarılı olunca eğitmen kursları ülkenin başka yerlerinde de
8. Hükümet
açılarak çoğaltılmıştır.
1960
Yedek Subay Öğretmenler: 1960 yılında uygulamaya konulan bu
yöntem lise veya dengi okullardan mezun olanları öğretmenlik
kursuna tabi tutmuş ve bunların askerliklerini köylerde öğretmen
Başbakan: olarak yapmalarına olanak sağlamıştır. 26 Temmuz 1963 yılında
Cemal Gürsel kabul edilen bir yasa ile bu mesleği sürdürmek isteyenler, daimi
24. Hükümet öğretmenlik kadrolarına alınmıştır.
83
Veysel Sönmez, Eğitim Felsefesi, Anı Yayıncılık, Ankara, 1998, s. 165, 166.
84
Yahya Akyüz (2014); s. 390, 391.
85
Yahya Akyüz (2014); s. 391; Murat Özoğlu (2010); s. 5, 6.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 34/84
1974
Mektupla Öğretmen Yetiştirme: 1974-1975 öğretim yılında üniversiteye
girişte yaşanan yığılmaları engellemek için “Mektupla Yüksek
Öğretim Merkezi” kurulmuştur. İlk yılında bu kuruma ayrılan
Başbakan: 60.500 kontenjandan 45.000 civarında öğrenci öğretmenlik
Bülent Ecevit programına alınmıştır. Bu programda daha çok yaz aylarında kısa
37. Hükümet süreli (5 haftalık) derslerle 3 yılda öğretmen yetiştirilmiştir.
Türkiye’de çok fazla doktor açığı olmasına rağmen, kırık çıkıkçılar ya da veterinerler
doktor olarak atanmamaktadır. Pekâlâ, doktoru olmayan bir kırsal bölgede bir kırık
çıkıkçıya doktor unvanı verilse ne olurdu? Kuşkusuz, orada yaşayanlar bu kırık çıkıkçıya
olan olağan ziyaretlerine devam edebilir ve doktor ihtiyacımız giderildi diyebilirlerdi.
Ancak, diğer taraftan çok kısa zamanda yanlış tedavi yüzünden hastanede ölüm vakaları
artabilir ya da sakat kalanların sayısı yükselebilirdi. Yani, böylesine yanlış bir
uygulamanın olumsuz sonuçları çok kısa bir sürede kendini gösterirdi ve bu uygulama
toplumsal bir tepki ile karşı karşıya kalabilirdi. Maalesef, aynı şey öğretmenlik ya da
genel manada eğitim için geçerli değildir.86 Eğitimde gerçekleştirilen çoğu uygulamanın
-olumlu ya da olumsuz- sonuçları çok uzun vadede gün yüzüne çıkmaktadır.
Dolayısıyla eğitim uluslararası düzeyde çok önem atfedilen bir husus olsa bile, genelde
istismara özelde ise geçiştirme politikalarına en açık alanlardan birisidir. Türkiye’de ise
eğitimdeki geçiştirme politikalarından en fazla etkilenen unsur öğretmenlik olmuştur.
1981 yılında çıkarılan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile daha önce Millî Eğitim
Bakanlığı ve üniversitelere bağlı olarak öğretmen yetiştiren yüksekokullar, enstitüler ve
akademiler, 20 Temmuz 1982’de Yükseköğretim Kurulu (YÖK) çatısı altında
üniversiteler bünyesinde toplanmıştır. Bu aşamada dört yılık Yükseköğretim Okulları,
86
Murat Özoğlu (2010); s. 28.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 35/84
Eğitim Fakültelerine, iki yıllık Eğitim Enstitüleri Eğitim Yüksekokullarına
dönüştürülmüştür.
Mevcut ÖSS sistemiyle esasen bir öğretmen adayında bulunması beklenen her türlü
özelliği ölçebilmek mümkün değildir. Sözel ifade becerileri, mesleğe yatkınlık, kişilik
yapısı, psikolojik özellikler vb. bu sınavın kapsamı dışında, ancak öğretmen adaylarında
bakılması gereken yeterlilik alanları içinde yer almaktadır. Öğretmenlik mesleğinin
gerektirdiği ön koşul yeterlilikler sorgulanmadan bir kaç fazla soru cevaplıyor diye
eğitim fakültesine yerleştirilen, konuşma ve iletişim kurma becerilerinden yoksun, sabır
ve metanet duyguları hiç işlenmemiş, grup içi süreçlere ilişkin beceri kazanmamış
öğretmen adaylarının, alacakları hangi eğitimin onlara bu nitelikleri kazandıracağı
tartışılmalıdır.88
61,4
44,6
32,5
28,1
14,1
4,5
87
Yahya Akyüz (2014); s. 389.
88
Mehmet Şişman (2009).
89
Murat Özoğlu, Bekir S. Gür ve Asu Altunoğlu (2013); s. 45.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 36/84
Eğitim fakültelerinin kalite ile ilgili ciddi sorunlarının olduğu bilinmektedir. Bu
sorunların başında, öğretim elemanlarının hem nicelik hem de nitelik bakımından
yetersizliği, fiziksel koşulların yetersizliği ve elverişsizliği, sınıf mevcutlarının kalabalık
olması ve uygulama dersleri ile uygulama okulu - üniversite iş birliğinde yaşanan
sorunlar gelmektedir. Öğretim elemanı eksikliği, Türkiye’de genel bir sorun olmasına
karşın, bu sorun öğretmen yetiştiren eğitim fakültelerinde daha belirgindir. Öğretim
üyesi başına düşen öğrenci sayıları, diğer fakültelere, oranla eğitim fakültelerinde
oldukça yüksektir.90
59.960 61.886
53.693
44.909 46.633
34.135 34.135
90
Murat Özoğlu, Bekir S. Gür ve Asu Altunoğlu (2013); s. 26, 41-44.
91
İsa Eşme, Türkiye'de Eğitimci İstihdamı ve ‘Atanamayan Öğretmenler’, Al Jazeera, 7 Şub 2014.
http://www.aljazeera.com.tr/gorus/turkiyede-egitimci-istihdami-ve-atanamayan-ogretmenler Erişim Tarihi: 1
Haziran 2015.
92
Mehmet Şişman (2009).
93
İsa Eşme (2015).
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 37/84
2014 yılında yapılan bir araştırmada, öğretmenlik mesleğine kaynaklık teşkil eden eğitim
fakülteleri ile başta fen edebiyat fakülteleri olmak üzere diğer fakülte mezunlarının 2013
Kamu Personeli Seçme Sınavı’ndaki (KPSS-ÖABT) başarı durumları karşılaştırılmıştır.
Ulaşılan sonuçlara göre, eğitim fakültesi öğrencilerinin, diğer fakülte mezunlarına göre
özellikle fen ve matematik alanları, sosyal alanlar ve din kültürü ve ahlak bilgisi
alanlarında başarılı oldukları ve daha fazla oranda atanmaya hak kazandıkları
anlaşılmıştır. Ayrıca eğitim fakültesi dışındaki kaynaklardan gelen öğretmen adaylarının
öğretmenlik mesleğine ilişkin istenen yeterliklere eğitim fakültelerinden mezun olan
adaylara göre manidar bir şekilde daha az sahip olmalarına rağmen, İngilizce branşı
hariç her branşta eğitim fakültelerine göre sayıca daha fazla oldukları gözlenmiştir.94
2013 Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi’nde (ÖABT) olduğu gibi, 2014 ÖABT’de de tüm
alanlarda ortalama net doğru sayıları kaygı verici ölçüde düşüktür. Ortalama net sayısı
hiçbir alanda 50 soruda 32’yi aşmamaktadır. Türkçe, Rehber Öğretmen, İngilizce,
Sosyal Bilgiler, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi alanlarındaki öğretmen adayları sınavdaki
soruların en azından yarısını doğru olarak yanıtlayabilmiştir. Diğer tüm alanlarda
ortalama net doğru sayısı 25’in de altındadır. Matematik (lise), Fizik, Almanca, Fen
Bilimleri/Fen ve Teknoloji alanlarında öğretmen adayları 50 sorunun yalnızca üçte
birini doğru yanıtlamıştır.
ÖABT-2015 sonuçlarına göre; en büyük başarıyı 30,8 yapılma ortalaması ile Türkçe ve
30,7 ortalama ile Rehber öğretmenleri göstermiştir. %50 başarı oranını yalnızca altı
branştaki öğretmen adayları aşabilmiştir. Bu branşlar ve soruların yapılma ortalamaları
şöyledir: Türkçe 30,8; Rehber Öğretmen 30,7; Sosyal Bilgiler ile Sınıf Öğretmenliği
26,2; Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi 25,2; Türk Dili ve Edebiyatı 25.
30,80 30,76
26,27 26,25
23,25
21,10
19,80
14,58
12,90
Türkçe Rehber Ö. Sınıf Ö. Sosyal Bil. İngilizce Tarih Matematik İlk. Fen Bil. Biyoloji
94
Mustafa Safran, Adnan Kan, Mutlu Tahsin Üstündağ, Togay Seçkin Birbudak ve Osman Yıldırım, 2013 KPSS
Sonuçlarının Öğretmen Adaylarının Mezun Oldukları Alanlara Göre İncelenmesi, Eğitim ve Bilim, 2014, Cilt 39, Sayı 171,
s. 13, 23.
95
ÖSYM (2015).
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 38/84
Şu an Türkiye’de 70’ten fazla eğitim fakültesi vardır. Eskiden 40 olan sayı, son 5-6 yılda
hızla artmıştır. Eğitim fakültesi öğrencilerinin sayısı bugün 220.000, fen-edebiyat
fakültesi öğrencilerinin sayısı 280.000 civarındadır. İlahiyat fakültesi, güzel sanatlar,
iletişim, beden eğitimi spor yüksekokullarına da pedagojik formasyon hakkı tanındığı
düşünülürse, öğretmen yetiştiren tüm kurumlarda 734.000 öğrenci okumaktadır. Bu da
gelecek 4 yıl içinde 734.000 öğretmen adayı ile sistemin karşı karşıya kalması anlamına
gelmektedir. Atama bekleyen öğretmen sayısı ise 300.000 civarındadır. Dört sene sonra
toplamda 1 milyon öğretmen adayı karşımıza çıkacaktır. Her sene toplamda 80.000 kişi
eğitim ve fen-edebiyat fakültelerinden mezun olmaktadır. Yılda 40.000 öğretmen
atansa bile 40.000 zaten açıkta kalacak demektir. Yani mevcut 280.000 atanamamış
öğretmen sayısına her sene 40.000 daha eklenmektedir. Yıllık 40.000 öğretmen alımı
da en fazla 2-3 yıl daha devam edebilecektir. Yeni atamalar sadece emekli olan veya
vefat eden öğretmenlerin yerine yapılabileceğinden bunun da yıllık ortalaması sadece
10.000’dir.97
96
ERG, Eğitim İzleme Raporu 2014 – 15, Eğitim Reformu Girişimi, İstanbul, 2015, s. 68.
97
TEDMEM, Prof. Dr. Mustafa Safran ile Öğretmen İstihdam Politikaları Üzerine bir Söyleşi, 7 Şubat 2014,
http://www.tedmem.org/dosya-konusu/prof-dr-mustafa-safran-ile-ogretmen-istihdam-politikalari-uzerine-bir-
soylesi Erişim Tarihi: 23 Eylül 2015.
98
Murat Polat ve İ. Bakır Arabacı, Türkiye’de Eğitim Fakültelerine Öğrenci Alım Ölçütlerini Yeniden Düşünmek:
Karşılaştırmalı Bir Yaklaşım, Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi, Ağustos 2012, Cilt 1, Sayı 3, s. 82, 83.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 39/84
öğretmen yetiştirme sistemi sık sık değiştirilmekte ve bu durum doğal olarak tüm eğitim
sistemini etkilemektedir.99
Halen uygulanmakta olan KPSS, standardize edilmiş bir test olmakla birlikte öğretmen
adaylarının öğretmenlik performansını yansıtma bakımından yetersizdir; çünkü bu
sınavın geçerliğine ilişkin önemli kaygılar vardır. Öğretmen adaylarının performansını,
belirli yeterlikler çerçevesinde değerlendirebilecek geçerli ve güvenilir ölçeklere ihtiyaç
olduğu ortaya çıkmaktadır. Gerek öğretmen eğitimcileri, gerekse Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından üzerinde uzlaşılan öğretmen yeterlikleri olmalıdır. Gerek YÖK, gerekse
MEB tarafından ortaya konmuş öğretmen yeterlikleri var ise de bunlar üzerinde henüz
bir görüş birliği oluşmamıştır.100
Yukarıda sayılan sorunlar ve tarihi süreç irdelendiğinde ortaya çıkan; 53 yıllık planlı
kalkınma tecrübesine sahip Türkiye; eğitimde istenen optimal istihdam politikalarına
şimdiye kadar kavuşamamış, öğretmen yetiştirmede net ve anlaşılır bir eğitim
felsefesine ve öğretmen yetiştirme politikasına hâlâ sahip değildir ve ciddi bir arayış
içindedir.
99
Nevin Saylan, Sürekli Değiştirilen Öğretmen Yetiştirme Sistemi, Uluslararası Eğitim Programları ve Öğretim
Çalışmaları Dergisi, 2013, Cilt 3, Sayı 6, s. 16.
100
Ali Yıldırım, Türkiye’de Öğretmen Eğitimi Araştırmaları: Yönelimler, Sorunlar ve Öncelikli Alanlar, Eğitim ve Bilim,
2013, Cilt 38, Sayı 169, s. 188.
101
Nilay T. Bümen, Alev Ateş, Esra Çakar, Gonca Ural ve Veli Acar, Türkiye Bağlamında Öğretmenlerin Mesleki
Gelişimi: Sorunlar ve Öneriler, Millî Eğitim, Bahar 2012, Sayı 194, s 31, 32,
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 40/84
katılımlarıyla yürütülmektedir. Verilen hizmet içi eğitimin uygulamaya ne ölçüde
yansıdığı ve ne kadar verimli olduğu ise herhangi bir sistematik yöntemle takip
edilmemektedir. Oysaki bu tür kısa süreli ve etkileşimli bir süreçle takip edilmeyen
hizmet içi eğitim çalışmalarının sınıf içi uygulamaya yansımasının çok düşük seviyelerde
kaldığı, alternatif olarak uzun vadeli ve öğretmenlerin verilerle belirlenmiş ihtiyaçlarına
cevap veren, etkileşimli hizmet içi eğitim çalışmalarının daha verimli olduğu
görülmüştür.102
Hizmet içi eğitim faaliyetlerinin önemli bir işlevi, öğretmenlerin karşı karşıya kaldığı en
büyük tehlikelerden biri olan tükenmişlik sendromu ile mücadele etmektir.
Tükenmişlik, profesyonel bir kişinin mesleğinin özgün anlamı ve amacından kopması,
hizmet verdiği insanlar ile artık gerçekten ilgilenemiyor olması; çalışanların aşırı iş yükü
nedeni ile işlerinin gereklerini yerine getirememeleri, bir başka deyişle duygusal olarak
tükenmeleri olarak tanımlanmaktadır. Diğer mesleklerle karşılaştırıldığında,
tükenmişliğin en çok öğretmenler arasında yaşandığı söylenebilir. Tükenmişliği ortaya
çıkaran iki faktör vardır, bunlar; iş deneyimi, özgüven, yaş, cinsiyet ve mesleki
yeterlilikten oluşan bireysel unsurlar ve iş yükü, iş tatminsizliği, kontrol, ödüller, aidiyet,
adalet ve değerlerden meydana gelen örgütsel unsurlardır.103
Başka bir deyişle, TALIS bulgularına göre, Türkiye’deki öğretmenlerin dörtte biri son
18 ayda herhangi bir etkinliğe katılmamışlardır ve etkinliklere katıldıkları gün sayısının
da az olduğu belirtilmektedir. Mesleki gelişim etkinliklerine katılan öğretmenlerin ise
sadece %25’inin bu etkinliklerin çok etkili olduğunu düşündükleri görülmektedir.106
102
Devrim Güven (2010); s. 17.
103
Ümmühan Avcı ve Süleyman Sadi Seferoğlu, Bilgi Toplumunda Öğretmenin Tükenmişliği: Teknoloji Kullanımı ve
Tükenmişliği Önlemeye Yönelik Alınabilecek Önlemler, Akdeniz Eğitim Araştırmaları Dergisi, 2011, Sayı 9, s. 13, 14, 16,
17, 22.
104
2008 yılında yapılan TALIS (Uluslararası Öğretme ve Öğrenme Araştırması), 23 OECD ülkesinde öğretmenlerin
çalışma koşullarına odaklanan ve okullardaki öğrenme ortamını araştıran uluslararası bir çalışmadır. Bu çalışmanın
amacı, etkin öğrenme ortamlarını oluşturmak ve politikalar geliştirmek için ülkelerin kendi durumlarını gözden
geçirmelerini sağlamaktır.
105
Murat Özoğlu (2010); s. 19-21.
106
Nilay T. Bümen, Alev Ateş, Esra Çakar, Gonca Ural ve Veli Acar (2012); s 39.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 41/84
AB eğitim bakanlarının üzerinde çalışmayı kabul ettikleri eğitim politikalarından bazıları
şunlardır:
78,8 77,4
33,9
30,9
13,7
5,6
1,8
107
TÜBİTAK (2005); s. 81.
108
MEB (2015); s. 56.
109
OECD, Creating Effective Teaching and Learning Environments: First Results from TALIS 2010, Teachers' educational
attainment (2007-08), http://dx.doi.org/10.1787/607784618372 Erişim Tarihi: 19 Ağustos 2015.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 42/84
olmayanlara kıyasla öğrencilerin akademik başarılarını daha çok artırdıkları
bilinmektedir. Yapılan araştırmalar, katma değer yaratan öğretmenlerin birkaç yıl içinde
öğrenci başarısını önemli ölçüde ve olumlu yönde etkilediğini göstermektedir.
Bu veriler, Türkiye’de her üç veya dört okuldan birinde nitelikli öğretmen açığının
eğitimi ve öğretimi önemli ölçüde aksattığını ve nitelikli öğretmen açığının
azımsanamayacak bir eğitim politikası sorunu olduğunu ortaya koymaktadır. Tüm bu
nedenlerle önümüzdeki dönemde Türkiye’de öğretmen niteliğinin eğitim politikası
gündeminde öncelikli bir sorun alanı olarak değerlendirilmelidir.110
110
ERG (2015); s. 64, 65.
111
Nilay T. Bümen, Alev Ateş, Esra Çakar, Gonca Ural ve Veli Acar (2012); s 39, 40.
5. Öğretmen Seçimi ve İstihdamı
Öğretmenlerin istihdam edilme biçimleri ile ilgili olarak dünyada farklı uygulama
örnekleri vardır. Avrupa’da öğretmenler istihdam edilirken çoğunlukla iki model
kullanılmaktadır. İlki, açık uçlu sözleşmelerdir ki Avrupa’da ve ABD’de genellikle bu
model kullanılır. Uygulamada öğretmenler özel sektör çalışanıdır ve istihdamları yerel
yönetim ya da okul tarafından yapılmaktadır. İkincisi, öğretmenlerin devlet memuru
olarak istihdam edildiği modeldir; bu modelde öğretmenler merkezi, bölgesel ya da
yerel yönetimler tarafından atanmaktadırlar. Bu şekilde istihdam edilen öğretmenlerin
iş güvencesi oldukça güçlüdür, çok ciddi gerekçeler söz konusu olmadıkça işten
çıkarılmaları mümkün değildir. Türkiye’de de 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun
4/A bendine göre istihdam edilen öğretmenlerin iş güvenceleri vardır.
İnsan gücü ve istihdam ilişkileri, eğitim planlamasının odak noktasında yer alır ve eğitim
politikalarının da temelini oluşturur. Türkiye’de öğretmenlerin hizmet öncesi eğitimi,
ana yetiştirici eğitim fakülteleri olmak üzere, üniversiteler tarafından sağlanmaktadır.
Buna karşılık, üniversitelerce sağlanan eğitimin biçimlendiricisi ve ana istihdam
sağlayıcı kurum Milli Eğitim Bakanlığı’dır. MEB, bir yandan yasal ve yönetsel
düzenleme ve kararlarla öğretmen niteliği üzerinde etki oluştururken öte yandan
istihdam politika ve uygulamalarıyla öğretmen eğitiminin planlanması konusunda etkili
olmaktadır. Bu bağlamda MEB, Türkiye’de öğretmen eğitiminin ve istihdamının ana
aktörü olarak rol oynamaktadır.
Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmen atamaları, 1990’lı yılların başından bu yana Talim
ve Terbiye Kurulu tarafından düzenli olarak belirlenen kurallar çerçevesinde
yürütülmektedir. Bu düzenlemeler, sadece Milli Eğitim Bakanlığı’na öğretmen
atanmasını değil, aynı zamanda özel öğretim kurumlarına öğretmen atamalarını da
biçimlendirmektedir. Öğretmen olarak atanabilmek için sahip olunması gereken genel
ve özel şartların yanında, Talim ve Terbiye Kurulu’nun öğretmen olarak atanacakların
sahip olması gereken özelliklere ilişkin kararları, öğretmen atama politikalarının
temelini oluşturmaktadır. 2000 yılından bu yana Öğretmenlik Alanları, Atama ve Ders
Okutma Esasları ve benzeri adlar altında yayımlanan dört ana karar vardır: 01.06.2000
tarihli ve 340 sayılı karar; 12.07.2004 tarihli ve 119 sayılı karar; 07.07.2009 tarihli ve 80
112
Murat Özoğlu, Bekir S. Gür ve Asu Altunoğlu (2013); s. 96, 97.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 44/84
sayılı karar: 20.02.2014 tarihli ve 9 sayılı karar.113 Talim ve Terbiye Kurulu’nun 20 Şubat
2014 tarihli ve 9 sayılı “Öğretmenlik Alanları, Atama ve Ders Okutma Esasları”
kararına göre; toplam 360 yükseköğretim programı/bölümü/dalı, öğretmenliğe
atamaya esas 89 alana kaynaklık etmektedir.114
Türkiye’de 1983 yılına kadar, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından istihdam için gerekli
nitelikler ortaya konulmadığı ve çoğunlukla ihtiyaç çerçevesinde yeterli sayıda öğretmen
yetiştirilemediğinden, öğretmen istihdamında mesleki bir formasyon ve sınav
zorunluluğu olmaksızın öğretmenler işe alınmışlardır.115
1985 yılından önce öğretmen yetiştiren kurumlardan mezun olanlar öğretmen olarak
atanırken, bazı branşlarda bu kurumlardan Millî Eğitim Bakanlığının ihtiyacından fazla
sayıda mezun verilmesi sonucunda, öğretmen fazlası açığa çıkmıştır. MEB, bu
mezunlar arasından ihtiyacı oranında öğretmen seçmek ve atamak durumunda
kalmıştır. Sonuçta, MEB özellikle mezun sayısının ihtiyacından fazla olduğu alanlarda
istihdam edeceği öğretmenlerin seçiminde merkezi düzeyde bir sınav yapmak
durumunda kalmıştır.
1985 yılında Öğretmen Yeterlik Sınavı adıyla bu tür sınavlar uygulanmaya başlanmıştır. Bu
sınavda öğretmen yetiştiren veya yetiştirmeyen tüm fakülte mezunları sınava tabi
tutulmuştur. Başvuran aday sayısı ayrılan kontenjandan fazla olduğu branşlarda adaylar
birbirleriyle yarıştırılırken, başvuran aday sayısı kontenjandan az olduğu branşlarda tüm
adaylar sınavı kazanmış sayılmışlardır. Örneğin 1991 yılında sınava başvuru yapan aday
sayısı ayrılan kontenjandan az olduğu için 12 branşta sınava giren adayların tamamı bu
sınavı doğrudan geçmiştir. Böylelikle sınavın hem seçme hem de yeterlilik belirleme
işlevi ortadan kalkmıştır.
1992 yılında öğretmen yeterlik sınavı kaldırılmış, 1992 ve 1999 yılları arasında sınav
yapılmamıştır. Öğretmen adaylarının mezun olduğu kurumdan yeterli niteliklere sahip
olduğu varsayılarak MEB’in ihtiyacına göre kura yöntemi ile atamaları yapılmıştır.
Ancak pek çok branşta üniversitelerden mezun olanların, Bakanlığın ihtiyacından çok
fazla sayıda olması nedeniyle tekrar sınav yoluna gidilmek durumunda kalınmıştır. Bu
sınav Kamu Meslek Sınavı KMS adıyla 2001 yılında yapılmıştır. Daha sonraki yıl, sınavın
adı Kamu Personeli Seçme Sınavı KPSS116 olarak değişmiştir.
3 Mayıs 2002 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan “Kamu Görevlerine İlk Defa
Atanacaklar İçin Yapılacak Sınavlar Hakkında Genel Yönetmelik” gereğince,
113
Seval Koçak ve Yüksel Kavak, Milli Eğitim Bakanlığı’nın Öğretmen Atama Esasları ve Kaynak Yükseköğretim
Programlarıyla İlgili Gelişmeler, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Ekim 2014, 29 (4), 157-170.
114
TTKB, Öğretmenlik Alanları, Atama ve Ders Okutma Esasları, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı. Mart 2014-
2678 sayılı Tebliğler Dergisi.
http://ttkb.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2015_10/20011230_9_cizelgeveesaslar.pdf;
http://ttkb.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2014_03/12121613_kaynak_atanabilecegi_alan.pdf Erişim Tarihi: 31
Ekim 2015.
115
Devrim Güven (2010); s. 16.
116
657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 50’nci maddesinde (Değişik: 29.11.1984 - KHK 243/6 Maddesi.):
“Devlet kamu hizmet ve görevlerine Devlet memuru olarak atanacakların açılacak Devlet memurluğu sınavlarına
girmeleri ve sınavı kazanmaları şarttır.” denilmektedir. İlk Defa Devlet Kamu Hizmeti ve Görevlerine Devlet
Memuru Olarak Atanacaklar için Mecburi Yeterlik ve Yarışma Sınavları Genel Yönetmeliğinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Yönetmelik (T.C. Resmi Gazete, 23619 Mükerrer, 22 Şubat 1999) ile bugünkü KPSS hayat
bulmuştur. İlk merkezi sınav Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı tarafından 17 Ekim 1999 tarihinde
yapılmıştır.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 45/84
öğretmenler de dâhil olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarında ilk defa atanacak olan
herkes için Kamu Personeli Seçme Sınavı KPSS adıyla merkezi bir sınav yapılması karara
bağlanmış ve bu sınavın içeriği ve ağırlıklarının Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı
(DPB) ve Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) tarafından birlikte
belirlenmesi ve sınavın ÖSYM tarafından yapılması hükme bağlanmıştır. Bu
yönetmelik doğrultusunda öğretmen adaylarının atanabilmeleri için ÖSYM tarafından
yapılan KPSS sınavından başarılı olmaları gerekmektedir. Sınava giren adaylara genel
kültür, genel yetenek ve eğitim bilimleri alanlarında çoktan seçmeli sorulardan oluşan
testler uygulanmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı, öğretmenlik atamalarında KPSS
sınavında başarılı olmayı şart koşmaktadır. MEB, her branş için bir baraj puanı
belirlemekte ve KPSS sınavında bu puanın altında puan alanların başvurularını kabul
etmemektedir. Başvuruları kabul edilen adaylar da aldıkları puana göre sıralanarak,
ayrılan kontenjan sayısı kadar atamaları yapılmaktadır.117
325.000
300.000
278.000
263.000
Eğitimde başarılarıyla öne çıkan ülkeler, öğretmen seçim sürecinde öncelikli olarak en
nitelikli kesim içinden öğretmen adaylarını belirlemektedirler. Örneğin, Kore en iyi %5,
Finlandiya en iyi %10, Hong Kong ise en iyi %30 diliminden öğretmen adaylarını
seçerler. Adayların istihdamı sürecinde de çok aşamalı titiz bir süreç takip edilir.
Örneğin;119
117
Sedat Yüksel, Öğretmen Atamalarında Merkezi Sınav Uygulamasının (KPSS) Değerlendirilmesi, XIII. Ulusal Eğitim
Bilimleri Kurultayı, 6-9 Temmuz 2004 İnönü Üniversitesi, Eğitim Fakültesi,
https://www.pegem.net/dosyalar/dokuman/118.pdf Erişim Tarihi: 2 Temmuz 2015.
118
Murat Özoğlu, İhtiyaç Fazlası Öğretmen Sorunu, Eğitim Mikro Analiz, Yıl 2015, Sayı 1,
https://www.academia.edu/15381144/MikroAnaliz_1_%C4%B0htiya%C3%A7_Fazlas%C4%B1_%C3%96%C4
%9Fretmen_Sorunu Erişim Tarihi:17 Kasım 2015.
119
Zafer Çelik, Politika ve Uygulama Bağlamında Türk Eğitim Sisteminde Yaşanan Dönüşümler: 2004 İlkögretim Müfredat
Reformu Örneği, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2012, s. 54.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 46/84
performansına ilaveten, kişilik özellikleri,
öğretmenliğe yatkınlığı gibi çeşitli kriterleri
de kullanmaktadırlar.
Türkiye’de 1848’ten bugünlere öğretmen istihdamında en temel sorun; öğretmen
sayısının azlığı ve atanacak öğretmen bulunamadığından meslekten olmayanların
sisteme dâhil edilmesiydi. Ama artık öğretmen adayı azlığı değil, fazlalığı sorunu vardır
ve bugün öğretmenlerin istihdamı ile ilgili sorunların başında çok çeşitli nedenlerle arz-
talep dengesinin bir türlü sağlanamaması gelmektedir. Bugün Türkiye’de 350.000’den
fazla öğretmen adayı istihdam edilmeyi beklemektedir.
Millî Eğitim Bakanlığının öğretmen atamasında seçme aracı olarak kullandığı KPSS’ye
eklenen Kamu Personeli Seçme Sınavı Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi (ÖABT), geç de
olsa, ilk defa 2013’te yapılmıştır. Almanca Öğretmenliği, Biyoloji Öğretmenliği,
Coğrafya Öğretmenliği, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Öğretmenliği, Fen Bilimleri/Fen
Teknolojisi Öğretmenliği, Fizik Öğretmenliği, İlköğretim Matematik Öğretmenliği,
İngilizce Öğretmenliği, Kimya Öğretmenliği, Lise Matematik Öğretmenliği, Rehber
Öğretmenliği, Sınıf Öğretmenliği, Sosyal Bilgiler Öğretmenliği, Tarih Öğretmenliği,
Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği ve Türkçe Öğretmenliği branşlarında120 (toplam
16) bulunan öğretmen adaylarına Genel Yetenek, Genel Kültür ve Eğitim Bilimleri
testlerinin yanı sıra Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi uygulanmaktadır.
KPSS P121’e göre atananlar, 2013 yılında %67,92 iken, bu oran 2014 yılında %72,34’e
yükselmiştir. 2014’te ÖABT’ye 210 bine yakın aday girmiştir ve bu sayı 2013’e göre
%47 daha yüksektir.121 ÖABT’ye giren aday sayısındaki hızlı artış, Türkiye’de öğretmen
adayı arzının yükselmeye devam ettiğini göstermektedir.122
120
ÖSYM, 2015 - Kamu Personeli Seçme Sınavı A Grubu ve Öğretmenlik/ÖABT Sonuçları, s. 5, Ölçme Seçme ve
Yerleştirme Merkezi Başkanlığı, 28 Temmuz 2015,
http://dokuman.osym.gov.tr/pdfdokuman/2015/KPSS/2015KPSS_SAYISABILGILER28082015.pdf, Erişim
Tarihi: 15 Eylül 2015.
121
Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi ÖABT’ye; 2013’te 150.000, 2014’te 221.000 ve 2015’te 293.000 aday başvuruda
bulunmuştur.
122
ERG (2015); s. 67.
6. Sonuç
Tarihin akışı nasıl olursa olsun insan, insan olduğu müddetçe eğitim değerini
koruyacaktır. Tüm toplumlar için eğitim önemlidir, ancak Türkiye gibi çok genç bir
nüfusa sahip olan bir ülke için çok daha önemlidir. Kalkınma, ilerleme, refah düzeyini
artırma, insani gelişme endeksinde üst sıralara yükselme çabalarının olumlu sonuç
vermesi ancak eğitimle mümkündür. Ziya Paşa123 durumu şu sözlerle özetler:
Türkiye’de eğitime ve öğretmene bakışta bir netlik yoktur. Öğretmene yüklenen misyon
ve eğitim politikaları, hükümetten hükümete değişmekle birlikte, öğretmene verilen
değerin düzeyinde bir farklılık seçilememektedir. Kanun koyucular başta olmak üzere,
bürokratlar ve akademisyenler, öğretmenlerin içinde yaşadığı durumun “mutsuz
mecburlar” ürettiğinin farkına varmalı ve bütüncül çözüm üretme gayreti içine
girmelidirler.
Nitelikli, mutlu ve gerçek öğretmenlere sahip olmayı, temel eğitim sorunu olarak
görmedikçe, eğitimin toplumsal gelişmeye gerçek bir katkısı olamayacaktır. Çünkü
herhangi bir ülkede, öğretmenler ve öğretmenlik mesleği yeterli güç ve niteliğe
ulaşmadıkça, o ülkede en büyük bütçeli, en iyi eğitim sistemi ve en yüce eğitim amaçları
da bulunsa maksat hâsıl olamayacaktır. Oysa güçlü bir meslek mensubu olarak kaliteli
ve saygın öğretmenler, kötü bir eğitim sisteminde bile her zaman mucizeler
yaratabilirler. Kendisinden büyük görevler beklenen öğretmene, önce, toplumda
123
Ziya Paşa (1829-1880).
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 48/84
güvenilir bir statü sağlamak gerekirken, Türkiye eğitim tarihinde bunun yeterince
anlaşılıp uygulanmamasından ötürü başarısız sonuçlar alınmıştır.124
Ülkenin boğuştuğu makro sorunlar (terör, ekonomi, işsizlik, vb.), bozuk ve düzensiz
kentleşme, kaynak yetersizliği, siyasal etkenler, umursamazlık ve şekle önem verme gibi
nedenlerle eğitimde ve öğretmen yetiştirmede nitelik boyutu yeterince sağlanamamıştır.
Cumhuriyet tarihi ve öncesinde, karar alıcılarda ve aydınlarda eğitim konusunda yeterli
bilinçlenme ve çaba görülmediğini söylemek mümkündür.
Millî Eğitim Sistemi’nin aşmak zorunda olduğu esaslı sorunlar, Türkiye’nin onlarca
yıldır mücadele ettiği makro sorunlarının mütemmim cüzlerinden ibarettir. Bütün
dünyada geleneksel yönetim sistemleri yerlerini kolaylıkla demokrasiye terk etmiyorlar.
Türkiye’de olduğu gibi gelenekleri kökleşmiş ve katılaşmış, mevcut dengelerden çıkar
sağlayanların güçlü olduğu ve bu dengelerin belirli bir ideolojiyle tahkim edildiği
yapılarda değişim daha zordur, daha zahmetlidir. Devlet yerine vatandaşın, otorite
yerine katılımın, ideoloji yerine insan hak ve özgürlüklerinin, merkezileşme yerine yetki
devrinin, statükonun çıkarları yerine ulusal rekabet gücünün inşa edilmesi güçlü bir
irade, kararlılık ve cesaret gerektirmektedir.126
Öğretmenliğin; mesleği seven ve isteyerek tercih eden doğru gençlere cazip gelebilmesi
ve de sistemin içindeki bir milyona yakın öğretmenin iş barışı, huzuru ve mutluluğu
için öncelikle, mesleğin toplumsal algı ve statüsünün olumluya dönüştürülmesine
ihtiyaç vardır. Telaşsız ve sakin bir akılla, gösterişten uzak bir yol haritasıyla hedefe
ulaşmak mümkündür. Bu niyet ve maksatla yapılması gerekenler şunlardır:
Bir mesleğin toplumsal statüsü ve saygınlığı ile o mesleğe mensup kişilerin niteliği
arasında güçlü bir ilişki bulunmaktadır. Statünün yüksek olduğu mesleklere daha çok
kişi yönelmekte ve bunlar arasından en başarılılar seçilmektedir. Ayrıca, statüsü yüksek
meslekleri icra eden kişiler genellikle daha yüksek motivasyona sahiptirler ve meslekî
kaygıları da azdır.
124
Yahya Akyüz (2014); s. 423, 442.
125
Selçuk R. Şirin (2015); s. 42
126
Ömer Dinçer, Türkiye’de Değişim Yapmak Neden Bu Kadar Zor? Alfa Basım Yayım, İstanbul, 2015, s. 15.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 49/84
öğretmenin mesleği ile olan özdeşliği yüksekse kendi ruh dünyasında, öğrenci nezdinde
ve sosyal çevrede saygınlık kazanır ve morali yüksek olur. İklim; toplum, okul, eğitim
sistemi ve çevrenin sahip olduğu iklim doğru ise sosyal itibar olumlu etkilenir, bozucu
iklim varsa motivasyonda zafiyet ortaya çıkar. Hiyerarşi; öğretmeni yöneten, öğretmene
talimat veren veya öğretmeni denetleyen basamaklardan birisinde sistemin doğru
çalışmasına engel olan bir atama ile adalet duygusu zedelenirse, öğretmenin sisteme
olan güveni azalır ve vicdanlarda uzlaşma olmaz. Ücret; öğretmenin aldığı ücretin
toplum nezdindeki karşılığı ve kıymeti algıyı etkilemektedir. Bu dört faktörün aynı anda
olumluya dönmesi halinde mesleğin imajı olumluya dönebilir.
127
Örneğin: 1136 sayılı Avukatlık Kanunu (7 Nisan 1969 tarihli 13168 sayılı Resmi Gazete); 3458 Sayılı Mühendislik
ve Mimarlık Hakkında Kanun (28 Haziran 1938 tarihli ve 3945 sayılı Resmi Gazete).
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 50/84
Diğer meslek grupları ile mukayese edildiğinde, KPSS sonuçlarına göre, bazı alanlarda,
en düşük puanla kamuda işe girilebilen tek meslek öğretmenliktir. Mesleğin itibarı ve
adaylar arasında adaletin tesisi için öğretmenlik mesleğine girişte taban puan uygulaması
getirilmelidir. Bir öğretmen adayı, KPSS’den aldığı 95 puanla atanırken, başka branştaki
bir öğretmen 40 puanla sisteme girebilmektedir.128 Tüm alanlarda, hangi branşta olursa
olsun taban puan kuralı (en az 70 puan barajı gibi) getirilmelidir.
Kamu Personeli Seçme Sınavı Öğretmenlik Alan Bilgisi Testi (ÖABT) sonuçları, endişe
vericidir ve hizmet öncesi öğretmen yetiştirme programlarının yürütücüsü konumunda
olan eğitim ve fen edebiyat fakültelerinde sunulan eğitimin niteliğinin yükseltilmesine
olan ihtiyacı gözler önüne sermektedir. Türkiye, son yıllarda öğretmenlik mesleğine
kaynaklık eden programlara çok iyi mezunları çekmeyi başarmıştır. Fakat eğitim
128
İlk Atama Biçimiyle 26.08.2011 Tarihinde Yapılan Öğretmen Atamasına İlişkin Alanlar Bazında Sayısal
Verilere göre; Teknoloji ve Tasarım branşı 40, Fransızca branşı 95 puanla yerleşmiştir. MEB, İnsan Kaynakları Genel
Müdürlüğü 2011 Sayısal Verileri,
http://personel.meb.gov.tr/sayisal_veriler/2011/ilk_atama_alan_bazinda_26082011.xls Erişim Tarihi: 25 Kasım
2015; 19.09.2014 Tarihli İlk Atamaya İlişkin Alan Bazlı Minimum Puanlara göre; Arapça branşı 51, Sağlık/Tıbbi
Laboratuvar branşı 88 puanla yerleşmiştir. MEB, İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü 2014 Sayısal Verileri,
http://ikgm.meb.gov.tr/sayisal_veriler/2014/2014%20eyl%C3%BClMinler.zip Erişim Tarihi: 25 Kasım 2015;
15.09.2015 Tarihli İlk Atamaya İlişkin Alan Bazlı Minimum Puanlara göre; Çocuk Gelişimi 51, Matbaa branşı 88
puanla yerleşmiştir. MEB, İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü 2015 Sayısal Verileri,
http://ikgm.meb.gov.tr/sayisal_veriler/2015/2015%20Eyl%C3%BCl%20atamas%C4%B1%20minimum%20pua
nlar.rar Erişim Tarihi: 25 Kasım 2015.
129
Ulusal ve Resmi Bayramlar ile Mahalli Kurtuluş Günleri, Atatürk Günleri ve Tarihi Günlerde Yapılacak Tören
ve Kutlamalar Yönetmeliği. T. C. Resmi Gazete, 28283, 5 Mayıs 2012.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 51/84
fakültelerindeki akademik kadroların niteliği, öğrenci sayısının yüksekliği ve öğrenme
ortamlarının yetersizliği yüzünden, öğretmen adayları istenen düzeyde öğrenme
kazanımlarını elde edememektedirler.
130
MEB Öğretmen İstihdam Projeksiyonları, Stratejileri ve Sistemlerinin Geliştirilmesi Projesi. Öğretmen İstihdam
Projeksiyonları Stratejileri Projesi, 27 Mayıs 2013, http://www.meb.gov.tr/ogretmen-istihdam-projeksiyonlari-
stratejileri-projesi/haber/6136/tr Erişim Tarihi: 5 Ocak 2016.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 52/84
Hizmet içi eğitim gereksinimi ve yürütülen hizmet içi etkinlikleri üzerine yapılan
araştırmalarda; hizmet içi eğitim hedeflerinin öğretmenlerin eğitim ihtiyaçlarına yönelik
olmadığı, hizmet içi eğitim kapsam ve içeriğinin gereksinimleri karşılamada yetersiz
olduğu, hizmet içi eğitim programları hazırlanırken ihtiyaç belirleme çalışmalarının
yapılmadığı sonuçları ortaya çıkmaktadır. Millî Eğitim Bakanlığı’nın kendisi bizzat
eğitim vermek yerine; izleme, koordinasyon ve master planlama faaliyetleri yürütmek
suretiyle politika geliştirmelidir. Hizmet içi eğitim, başta üniversiteler olmak üzere
başka kanallardan alınmalıdır.
Profesyonel bir kişinin mesleğinin özgün anlamı ve amacından kopması, hizmet verdiği
insanlar ile artık gerçekten ilgilenemiyor olması ve duygusal olarak tükenişi tarif eden
tükenmişlik sendromunun, en yaygın görüldüğü mesleklerden biri öğretmenliktir.
Öğretmenlerin kişisel ve mesleki açıdan kendilerini geliştirebiliyor olmaları, mesleki
gelişimlerinin sürekli sağlanması, mesleki yeterliklerinin artırılması ve mesleki açıdan
kendilerine güven duyabilmelerini sağlamak amacıyla hizmet içi eğitim programlarına
önem verilmesi, onların mesleğe bakışlarını olumlu etkileyecektir. Bu aynı zamanda,
onlardaki tükenmişlik duygusunun gelişmesinin önünde de bir engel olarak duracaktır.
2005 yılından itibaren, bütçeden Millî Eğitim’e ayrılan pay, ilk defa Millî Savunma’ya
ayrılan payı geçmiştir ve bu oldukça önemlidir. Özellikle 2006-2014 yılları arasında
eğitime ayrılan kamu kaynağında ciddi artışlar söz konusudur. 2014 yılında kamu eğitim
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 53/84
harcamaları ilk defa GSYİH’nin %4,3’üne ulaşmıştır. Eğitimin genel bütçe payı 2006’da
%12,5 iken 2014’te %16,9’a kadar yükselmiştir. Ancak Cumhuriyetin kuruluşunun
100’üncü yılı olan 2023’te, dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmayı
hedefleyen Türkiye için bu oranlar yetersizdir. Merkezi bütçeden eğitime ayrılması
gereken pay en az %20 olmalıdır.
1976 yılında en yüksek düzeyde maaş alan kamu personeli, 8.938 TL ile profesör iken,
bir lise öğretmenin bu dönemdeki maaşı 5.546 TL’dir. İki unvan arasındaki makas çok
değildir ve öğretmen maaşı, profesör maaşının %62’si kadarıdır. Bu kategoride, 2015
yılında en yüksek düzeyde maaş alan kamu personeli 8.615 TL ile birinci sınıfa ayrılmış
hâkimdir ve bir lise öğretmenin maaşı 2.671 TL’dir. Öğretmen maaşı hâkim maaşının
ancak %31’i kadardır. 39 yıl sonra bu iki uç arasındaki maaş farkı üç katını geçmiştir.
1976 yılının ücret adaleti baz alındığında bile, bir öğretmen, bugünkü hakim maaşının
%62’si kadar maaş alsa, 2015 yılı için birinci derecedeki bir öğretmenin maaşı, en az
5.341 TL olmalıdır.
“Öğretmen tüccar değildir. Maaş ve ücretinin azlığı, çokluğu davası içinde mesleğe
kıymet veren insan bu mukaddes vazifeyi yapıyor sayılamaz.” Sözleriyle özetlenebilecek
idealist kalıp yargılar; gerçeğin bir yönünü yansıtmakla beraber, ütopiktirler, zamanın
ruhuyla uyumsuzdurlar, öğretmenin gerçeklikten kopmasına sebep olurlar.
Öğretmenlik, mesleklerden bir meslektir ve insanlar yaptıkları mesleklerin karşılığında
ücret alırlar. Bu tıpkı vatan sınırlarını koruyan subayın, astsubayın, sözleşmeli erin ya
da hayat kurtaran bir doktorun yaptığı görev karşılığında para kazanmasının
görevlerinin kutsallığına halel getirmemesi gibidir.
131
Memur-Sen’in her ay düzenli olarak yaptığı “açlık-yoksulluk” araştırmasına göre 2015 Kasım ayı itibariyle dört
kişilik bir ailenin açlık sınırı 1.414 lira 776 kuruş, yoksulluk sınırı ise 3.905 lira 781 kuruştur. Memur-Sen, Memur-
Sen Açlık ve Yoksulluk Sınırını Açıkladı, 5 Kasım 2015, Memur Sendikaları Konfederasyonu,
http://www.memursen.org.tr/haber/memur-sen-aclik-ve-yoksulluk-sinirini-acikladi-2015-11-05.html Erişim
Tarihi: 9 Kasım 2015.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 54/84
Her ne kadar bütün öğrenciler kaliteli öğretmeni hak etse de uygulamada durum böyle
değildir. Daha az nitelikli öğretmenler daha yoksul öğrencilerin bulunduğu okullarda
çalışmaktadır. Bu durumun temel nedeni nitelikli öğretmenleri dezavantajlı bölgelere
çekmenin ya da orada tutmanın zorluğudur. Okulların fiziksel imkânlarının kısıtlılığı,
kalabalık sınıflar, öğrencilerin hazır bulunuşluk düzeylerinin düşüklüğü, maaşların
yetersizliği ve teşvik edici mekanizmaların yokluğu gibi faktörlerden dolayı öğretmenler
dezavantajlı bölgelerde çalışmayı tercih etmemektedirler.
Türkiye’de ilk ataması yapılan öğretmenlerin %60 - %70 kadarı Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgelerine atanmaktadır. Bu bölgelerdeki her 1.000 öğrenci başına düşen
yıllık yeni öğretmen sayısı, Batı bölgelerine göre yaklaşık dört kat fazladır. Hakkâri,
Şırnak, Muş ve Ağrı gibi iller, hizmet yılı ortalaması ile en tecrübesiz öğretmenlerin
görev yaptığı illerin başında gelmektedir. Yine, Doğu’ya ve kırsal yerleşim bölgelerine
atanan öğretmenlerin KPSS puan ortalamaları da batı bölgesine ve metropollere atanan
öğretmenlerden daha düşüktür.
İnsanlık, sahip olduğu devletler eliyle eğitim sistemlerini daha iyi, daha etkili, daha
kaliteli ve daha verimli hale getirmek uğraşındadır. Son yıllarda demokratik ülkeler,
eğitim alanında yaptıkları reformlarda beş alana yoğunlaştılar: Eğitimde kalite, fırsat
eşitliği, okulların kapasite ve gelişimlerinin daha ileri seviyelere taşımak, ölçme ve
değerlendirme, eğitim bürokrasilerini ve teşkilatlarını daha verimli kılmak.
Öncelikle okullara ve yerel yönetimlere daha fazla özerklik verdiler. Yerel eğitim
bölgelerine ders ve sınav içeriği yani müfredat belirleme yetkisi tanıdılar. Aşırı
merkeziyetçi yaklaşımları terk ettiler. Öğretmenlerine ve okullarına daha fazla
güvendiler. Japonya ve Güney Kore gibi “Doğu” dünyasının devletleri bile ek yetki ve
sorumluluklarla okullarını güçlendirdiler.
Ayrıca öğrenci merkezli hareket ederken öğretmeni göz ardı etmediler. Öğretmenlik
mesleğini itibarlı ve saygın bir konuma yükselttiler. Öğretmen ücretlerini yoksulluk
sınırının altından kurtardılar ve maaşları iyileştirdiler. Sürekli eğitimle öğretmenlerin
performansında artış sağladılar. Nitelikli öğretmen adaylarını sisteme kattılar ve
mesleğe başladıktan sonra da öğretmenlerin mesleki gelişimlerini iyileştirmeye devam
ettiler. Öğrencilerin yaratıcı düşünme ve analitik becerilerinin geliştirilmesine ağırlık
verdiler. Sanat ve beden eğitimi gibi dersleri önemsediler. Ayrıca okul öncesi eğitimde
kaliteyi ve okullaşma oranını artırdılar.
Her biri farklı yönetim sistemlerine sahip; Güney Kore, Japonya, Finlandiya, Fransa ve
ABD’nin eğitim sistemleri ve öğretmenlere ilişkin genel durumları aşağıda özetlenmeye
çalışılmıştır.132
132
İlhan Akar, Türkiye’de Öğretmen İstihdam Politikası ve Uygulaması, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1990, s. 26, 27, 36, 38-40, 42, 44, 47-49, 52, 291, 292; Erdem Aksoy, ABD (New York),
Finlandiya, Singapur ve Türkiye’de Öğretmen Eğitimindeki Dönüşümler (2000-2010), Yayımlanmamış Doktora Tezi,
Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, 2013, s. 235-240. Huriye Oktay, Türkiye’de Öğretmen İstihdamında
Yaşanan Sorunlar, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, İzmir,
2012, s. 9-12; Faruk Levent ve Zeynep Gökkaya, Güney Kore’nin Ekonomik Başarısının Altında Yatan Eğitim
Politikaları, http://www.faruklevent.com/dosyalar/Guney_Kore_makale_turkce_yeni.pdf Erişim Tarihi: 14 Ekim
2015, Journal Plus Education, 10 (1), s. 275-291, 2014.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 57/84
Güney Kore
Güney Kore, 1960’larda dış yardıma muhtaç bir ülke durumundan, 2005 yılından sonra
dış dünyaya teknoloji ihracı yapan ve ekonomik açıdan gelişmiş bir ülke haline gelmiştir.
Güney Kore’nin kalkınmasında, 1962 ile 1997 yılları arasında “Ekonomik Planlama
Kurulu” tarafından hazırlanan Beş Yıllık Ekonomik Kalkınma Planları’nın rolü
büyüktür. Bu ilerlemenin altında yatan faktörler incelendiğinde, nitelikli insan gücü
üreten eğitimin çok önemli yeri olduğu görülmektedir. PISA sınavlarında üstün başarısı
ile dikkat çeken Güney Kore, bir insan ömrüne sığdırılacak kadar kısa sürede zirai
üretime endeksli bir ülke konumundan, dünyanın en büyük 15 büyük ekonomisi arasına
girmiştir. 1965 yılında 88 dolar olan kişi başına milli gelirini, 2012 yılında 31.949 dolara
yükseltmiştir.
Güney Kore hükümeti eğitime büyük yatırımlar yapmaktadır. Eğitim harcamaları, 1951
yılında toplam bütçenin sadece %2,5’i oluştururken, 1966 yılında %17’nin üzerine
çıkmıştır. Bu sürekli artış, 1980’lerin ortalarından bu yana devam etmiş olup 2000-2008
yılları arasında yaklaşık %15 civarında, 2011 yılında %16,5 oranında kamu
harcamalarından eğitime pay ayrılmıştır.
Finlandiya
Öğretmen adaylarının seçim sürecinde eleme sınavlarına ek olarak, görüşme ve örnek
ders anlatımı gibi farklı değerlendirme süreçleri uygulanmaktadır. İnsan gücü
planlaması etkili bir şekilde yapılmakta ve gereksiz yığılmaların önüne geçilmektedir.
Öğretmen maaşları OECD ortalamasındadır, ancak toplumun öğretmenlik mesleğine
olan olumlu bakışı ve öğretmenlere sağlanan mesleki özerklik ile okullardaki sosyal
imkânlar nedeniyle öğretmenlik mesleğine yoğun bir talep bulunmaktadır. Uygulama
öğretmenlerinin çoğunun doktoralı olduğu, uygulamanın hem bir devlet okulunda hem
de üniversitelerin uygulama okullarında gerçekleştirildiği görülmektedir.
Millî gelirden eğitime büyük bir pay ayrılmakta, devletin toplam bütçeden eğitime
ayırdığı bütçenin önemli bir kısmı okullarda sağlanan hizmetlere ayrılmaktadır.
Devletin eğitim ve öğretmen eğitimi politikalarındaki istikrarlı tutumu nedeniyle radikal
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 59/84
değişimlerin önüne geçilmektedir. 1990’lardan itibaren merkeziyetçi katı sistemin
esnetilerek yerel otoritelere geniş yetkiler verilmesiyle birlikte öğretmen eğitimi
kurumlarına kendi programlarını geliştirebilme fırsatı tanınmıştır. Temel eğitimde
yaratıcılık, problem çözme, takım çalışması, araştırma geliştirme kavramlarının
1968’deki Kapsamlı Okul Yasasıyla benimsendiği ve daha sonra yapılan bütün
değişikliklerin bu yasayla uyumlu olduğu görülmektedir.
Fransa
Fransız eğitimine merkezi yönetim hâkimdir. Resmi eğitim, Millî Eğitim Bakanlığının
gözetimi ve denetimi altındadır. Eğitim hiyerarşisinin başı Paris’teki Millî Eğitim
Bakanıdır. Bakanlık karmaşık bir teşkilat yapısına ve merkezi bir yönetime sahip
olduğundan eğitim işleri ağır yürümektedir. Eğitim politikaları merkezden idare edilir
ve ülke çapındaki hemen hemen her türlü eğitim faaliyetleri merkezden alınan kararlarla
yürütülür. Ülkedeki bütün resmi okulların öğretim programları, ders konuları
(müfredat), öğretim metotları, her tür okulu etkileyen sınavlar, yönetmelikler ve
denetim gibi konular merkez tarafından hazırlanır ve yönetilir.
Fransa, akademilere (eğitim bölgesi) ayrılmıştır. Her akademi bölgesinde bir üniversite
bulunur ve üniversite rektörü akademinin yönetim bakımından amiri durumundadır.
Rektör, bölgesindeki bütün eğitim işlerinden Millî Eğitim Bakanına karşı sorumludur.
Aynı zamanda rektör, akademi müfettişlerinden, yüksek ve orta öğretim kurumları ile
özel okulların temsilcilerinden, akademi bölgesindeki “department” ve “commun”
meclislerinin seçimle gelen temsilcilerinden oluşan akademik konseye başkanlık eder.
Konsey, çeşitli eğitim konularında rektöre tavsiyelerde bulunur. Bir akademi müfettişi
bir Department’a (il) tayin edilir ve hemen hemen bir millî eğitim müdürünün
yetkilerine benzer yetkilere sahiptir. Görevi, Bakanlığın politikalarını bölgesinde
uygulamaya koymaktır.
Aday öğretmenler, öğretmen olmadan önce bir yıl deneme süresine tabi tutulurlar.
Deneme süresini başarıyla tamamlayan öğretmen adayları asaleten öğretmen olarak
atanırlar.
Öğretmen maaşları tatmin edici bir düzeye ulaşamamıştır. New York’un ilköğretim
okullarında çalışan ve göreve yeni başlayan bir öğretmenin yıllık maaşı olan 36,502
dolar, Amerika’nın geçim standartlarına göre yetersizdir.
İnsan kaynağının, özellikle sosyal iyileşmeye ve buna bağlı olarak ekonomik gelişmeye
katkısı oldukça büyüktür. Toplumsal uyum kapsamında eğitimin sosyal faydaları; daha
az suç oranı, demokratikleşme ve yönetime katılma, bireysel sağlığını koruma ve bireyin
daha fazla gelir elde etmesi olarak özetlenebilir. Eğitim bu özelliği ile sadece bireye
değil, topluma da yararlar sağlamaktadır.135
133
Umut Taş, Türkiye’de Kalkınma Planları Işığında Eğitimin Kalkınmadaki Rolü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Osmangazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007, s. 15.
134
Theodore Schultz (1902 - 1998): Ekonomist. 1979’da Nobel Ekonomi Ödülü’nü kazanmıştır. İnsan sermayesi
kavramının bir bölümü olan eğitim sermayesi üzerinde ve özellikle eğitime yapılan yatırımların rolü üzerinde
çalışmalar yapmıştır.
135
Umut Taş (2007); s. 13, 16.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 62/84
Planlama pratiklerinin yarattığı toplumsal refah, başta Batı Avrupa ve ABD olmak
üzere sosyalizmle mücadele halindeki kapitalist dünya ülkelerinde etkisini hissettirmiş,
refah devletinin geliştirilmesi ve bizzat planlama fikir ve modellerinin kapitalist sisteme
uyarlanmasında önemli bir etken olmuştur. Türkiye de bu uyarlama örneklerinden
biridir.136
Son elli yıllık planlı kalkınma serüveninin öğretmenlik mesleğine olan bakışını, planların
içeriğinde görmek mümkündür. Kalkınma Planları, artan okul ve öğrenci sayısı
karşısında sürekli yetersiz kalan öğretmen sayısının artırılması, öğretmen başına düşen
öğrenci sayısının düşürülmesi ve öğretmenlerin bölgesel dağılımındaki dengesizliğin
giderilmesini amaçlamıştır. Bu sorunların Birinci Plan’dan itibaren tüm planlarda ele
alındığı görülmektedir. Buna göre personel politikalarının temel önceliği nicel
yetersizliğin giderilmesi olmuş, öğretmenlerin niteliğinin artırılması, statülerinin
güçlendirilmesi yeterince ele alınmamıştır. Bu da planların en zayıf tarafı olmuştur.
Öğretmen olacak nitelikte yetişmiş olanların bu mesleğe geçmesini önleyen malî ve hukuki
engellerin kaldırılması suretiyle öğretmenlik mesleği cazip hale getirilecektir. Bununla ilgili
olarak ek ders ücretleri de artırılacaktır.138
136
Cengiz Ekiz ve Ali Somel, Türkiye’de Planlama ve Planlama Anlayışının Değişimi, Ankara Üniversitesi, SBF-GETA,
Tartışma Metinleri, No 81, Ocak 2005, s. 5, 25.
137
Erdal Küçüker. Kalkınma Planları Kapsamında Yapılan Eğitim Planlarının Analizi (1963-2005), Yayımlanmamış
Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara, 2008, s. 199.
138
DPT, Kalkınma Planı (Birinci Beş Yıl) 1963-1967, Devlet Planlama Teşkilatı, Ankara, Ocak 1963, s. 458.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 63/84
Eğitim teşkilâtının gelişmelere uyan düzenli bir şekilde ayarlanamaması eğitim usulü ile
ilgili dengesizliklere yol açmıştır. Bunların en önemlisi, öğretmen arzının
yetersizliğinden doğmaktadır. Bunun sonucu olarak öğrenci öğretmen oranlarında
önemli bir bozukluk olmuştur. Birçok dallarda sayı, nitelik ve meslek çeşidi bakımından
büyük bir öğretmen açığı vardır. Eğitim yöneticisi yetiştirilmemesi ve Bakanlıklarla
eğitim kurumları arasında gerekli iş birliğinin kurulmaması da önemli bir konudur.
Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı oldukça yüksektir. Bu aynı zamanda verime de
tesir eden başlıca sebeptir. Bu durumu düzeltmek için öğretmen yetiştiren okullara
öncelik vermekle birlikte bu yolda alınacak en önemli tedbirlerden biri, öğretmen
olacak nitelikte yetişmiş olanların bu mesleğe geçmesini önleyen malî ve hukuki
engellerin kaldırılması suretiyle öğretmenlik mesleğinin cazip hale getirilmesidir.
Bununla ilgili olarak ek ders ücretleri de artırılacaktır.
Çok yüksek olan öğretmen - öğrenci oranını düşürmek için, ilk yıllardan başlayarak
geçici öğretmen vekili kullanabilme imkânları araştırılacaktır. Örneğin ilk iki yıl lise ve
lise derecesindeki okulları bitirenlerin fazlasını bu işte kullanmak mümkün olabilir.
139
DPT (1963); s. 442, 448, 449, 458, 459.
140
DPT, İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 1968-1972, Devlet Planlama Teşkilatı, Ankara, s. 176.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 64/84
getirilen ortaokulların ders programlarında buna uygun bir gelişme olmamıştır. Yeni
açılan ortaokul ve liselerde ders araçları yetersizdir. Liselerde öğrenimin niteliği ve
verim özellikle bina ve öğretmen yetersizliği nedeniyle düşmektedir. 1960’da %62 olan
sınıf geçme ortalama oranı 1965’te %49’a düşmüştür. Verim düşüklüğü sınıflar arasında
yığılmalara yol açmakta ve kapasiteden yararlanmayı kısıtlamaktadır.”141
Birinci ve İkinci Planlarda tüm eğitim sistemi, fırsat eşitliğinin gerçekleştirilmesi ve gelir
dağılımının düzeltilmesi amacına yönelmiş, bir araç olarak alınmıştır. Eğitim sisteminde
son on yıllık dönem içinde bu alanlarda büyük gelişmeler olmadığı görülmektedir. Eğitim
kurumlarının, öğretmenlerin ve eğitim araçlarının yurt düzeyinde dengesiz dağılımı, fiilî bir
fırsat eşitsizliği doğurmaktadır.142
“Genel olarak planlı dönemde okul, öğrenci ve öğretmen sayıları önemli ölçüde artmış
olmakla birlikte eğitim sisteminde planlı dönemin başından bu yana ekonomik ve sosyal
yapıya ve plan hedeflerine tam olarak uyan bir gelişme gerçekleştirilememiştir.
141
DPT (1968); s. 160, 161.
142
DPT (1973); s. 88.
143
DPT (1973); s. 81, 85, 110, 695.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 65/84
Bütün eğitim kademelerinde niteliğin yükseltilmesi için öğretim program ve
yöntemlerinin devamlı olarak yenilikleri yansıtıcı yönde geliştirilmesi, eğitim araçlarının
uluslararası standartlara uygun sayı ve nitelikte temini, öğrenci/öğretmen ve
öğrenci/derslik oranlarının modern standartlara ulaştırılması için yeterli sayıda
öğretmen yetiştirilmesi ve bunun için gerekli fiziki yatırımın, yatırımlarda tasarrufu
sağlayacak ve araştırmalar sonucu saptanacak standartlara uygun olarak, yapılması
gerçekleştirilecektir.
Liselerde öğrenci sayılarının hedefleri aşması, buna dayalı olarak okul ve derslik
ihtiyacının karşılanamaması nedeni ile ikili öğretimdeki artış, öğretmenlerin sayı ve
nitelik yönünden yetersizliği, ders programlarının ihtiyaçlara cevap verir durumda
düzenlenmemesi bu okullarda başarı oranını düşürmekte, sınıflarda yığılmaya yol
açmaktadır. Ayrıca ders araçlarında da planlı dönemde bir gelişme olmuşsa da ihtiyaca
cevap verir duruma gelinememiş, başarıyı etkileyen bu önemli sorun durumunu
muhafaza etmiştir.
Sekiz yıllık temel eğitim sistemi için Üçüncü Plan dönemi sonunda 130 bin kadar sınıf
ve çeşitli dallarda 180 bin kadar öğretmen gerekli olmaktadır. Plan döneminde, mevcut
ilkokul öğretmenlerine kısa süreli eğitimle verilecek formasyon sonucu, temel eğitim
sınıf öğretmeni ihtiyacı karşılanmış olacaktır.
144
DPT (1973); s. 699, 715, 718, 733-735, 738.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 66/84
Mevcut okullarda fazla kapasite yaratılmış bulunduğundan yeni İmam – Hatip Okulları
açılması yoluna gidilmeyecektir. Kaliteli bir öğretim yapılabilmesi için mevcutların ders
araç ve gereçleri geliştirilecek ve nitelikli öğretmenlerle desteklenmesi sağlanacaktır.”145
“Üçüncü Kalkınma Planı döneminde de okullarda ikili, üçlü öğretim yapılması sonucu
oluşan nitelik düşüklüğü giderilememiş, kaynak yetersizliğine bağlı olarak yatırımların
gecikmesi nedeniyle ek fiziki kapasite yaratılamamıştır. İlköğretimde İkinci Plan hedefi
olan %100 okullaşma oranına Üçüncü Plan döneminde de ulaşılamamıştır. Derslik ve
okul sayılarındaki yetersizlik ve öğretmen dağılımındaki dengesizliğin yanı sıra ilkokul
programlarının temel eğitimin amaçlarına göre geliştirilmeyişi, araç ve gereç eksiklikleri
nitelik gelişmesini yetersiz kılmıştır.
Programsız açılan okullar, fizik kapasitesinin yeterli olmayışı nedeniyle artan ikili
öğretim, nitelik ve dağılım yönünden öğretmen dengesizliği, öğretmen açığının bazı
illerde önemli boyutlara ulaşması öğretimin niteliğinde bölgelerarası ve aynı bölgede kır
- kent arasında farklılaşmaya yol açmaktadır.147
Artan öğrenci sayısını karşılamak için yeni fiziki kapasite yaratılmasında gecikmeler,
mahalli binalarda yetersiz koşullarda açılan okullar, öğretmenlerin yurt düzeyindeki
dengesiz dağılımı, eğitimin standardını ilkokuldan başlayarak etkilemekte ve bu nitelik
düşüklüğü eğitimin tüm kademelerini belirgin bir şekilde etkilemektedir.
Üçüncü Plan dönemi başında 157.696 olan öğretmen sayısı beş yılda yüzde 14,4’lük bir
artışla 180.511’e ulaşmıştır. Birinci ve İkinci Plan dönemlerinde öğretmen dağılımında
görülen bölgelerarası dengesizlik Üçüncü Plan döneminde de devam etmiştir. Örneğin
145
DPT (1973); s. 739, 740, 743, 761, 763.
146
DPT, Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983), Devlet Planlama Teşkilatı, Ankara, 1979, s. 149.
147
DPT (1979); s. 149.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 67/84
1977 - 1978 öğretim yılında bölgelerarası dengesiz öğretmen dağılımı nedeniyle bazı
illerimizde fazla öğretmen olmasına karşın 13 ilimizde toplam 1.774 öğretmen açığı
bulunmaktadır. Üçüncü Plan döneminde ilköğretimde öğretmen sorunu nicelik
yönünden dengesiz dağılım dışında çözülmüş görünmektedir.
Belirli ölçüde nicel gelişmeler olmasına karşılık nitel gelişmelerin yeterli düzeyde olduğu
söylenemez. Bunun başlıca nedenleri ilköğretimde yeni fizik kapasite yaratılmasında
sınırlılık, derslik ve okul sayılarındaki yetersizlik, öğretmen dağılımındaki dengesizliğin
yanı sıra ilkokul programlarının temel eğitimin amaçlarına uygun şekilde geliştirilmemiş
olması, araç ve gereç eksiklikleridir. Bölgelerarası ve kır-kent arasındaki nitelik farklılık
devam etmiş örneğin yabancı dille öğretim yapan okullara girebilen öğrencilerin oranı
kent lehine gelişme göstermiştir. Kırsal kesimde ise, herhangi bir ortaöğretim
kurumuna devam edemeyen ilkokul mezunu, birkaç yıl sonra ancak okuma yazma bilir
duruma gelir olmuştur.148
Liselerde öğrenci sayılarının hedeflerin üzerinde gelişmesi ve buna dayalı olarak fizik
kapasite gereksinmelerinin eksikliği, öğretmenlerin sayı ve nitelik yönünden yetersizliği
Üçüncü Plan döneminde de devam etmiş, verilen bilgiler yükseköğretim için yeterli
düzeyde olmamıştır. Lise mezunları arasında yükseköğretime geçişte gerek bölgeler ve
yerleşim yerleri, gerek cinsiyet, gelir düzeyi, baba mesleği ve okul türü açısından açık
bir fırsat eşitsizliği hızla artmıştır.
Hızlı talep artışı dolayısıyla öğrencilere gereken eğitim olanakları, mevcut okulların
kapasitelerinin zorlanmasıyla sağlanmıştır. Öğretim kadrosu ve donatımda gerekli
nitelik ve nicelik gelişmesi sağlanmaksızın yaratılan kapasite eğitimin niteliğini olumsuz
yönde etkilemiştir. Öğretmen kaynağındaki yetersizlik ve endüstrinin bu okulların
öğretmenlere sağladığı daha iyi olanaklar nedeniyle, öğretmen sayısında yeterli gelişme
olmamıştır.
148
DPT (1979); s. 433, 435, 436.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 68/84
Öğretmenlerin eğitim sürecine daha verimli bir biçimde katkıda bulunabilmelerini
sağlamak, öğretmenlik mesleğine katılımı özendirmek amacıyla istihdam koşullarının
iyileştirilmesi ve özellikle mesleki bilgi birikimlerini sürekli olarak yenileyebilmeleri
sağlanacaktır.”149
Bilim adamı, öğretim üyesi ve öğretmen yetiştirilmesine özel bir önem verilerek üstün
kabiliyetli gençlerin bu alanlara yönelmeleri için gereken tedbirler alınacaktır. 152
“Eğitim sisteminin bütününü kapsayan bir eğitim insan gücü planlaması sistemi
kurulacak ve öğretmenlerin eğitim ihtiyaçları standart biçimde saptanarak bunlara
uygun hizmet öncesi ve hizmetiçi eğitim programları uygulanacaktır.
Öğretmenlik mesleği cazip bir meslek haline getirilmeye çalışılacak, öğretmen yetiştirme
düzeni lisans sonrası eğitim akademileriyle mesleki eğitimleri verilmek üzere yeniden
yapılandırılacaktır.154
149
DPT (1979); s. 437, 439, 443, 458.
150
DPT, Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1985-1989), Devlet Planlama Teşkilatı, Ankara, 1984, s. 140.
151
DPT (1984); s. 141, 180, 199.
152
DPT, Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı (1990-1994), Devlet Planlama Teşkilatı, Ankara, 1989, s. 301.
153
DPT (1989); 294.
154
DPT, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996-2000), Devlet Planlama Teşkilatı, Ankara, 1995, s. 29.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 69/84
Eğitimde sağlanan sayısal gelişmelere rağmen, nüfus artışı ve iç göçler nedeniyle başta
büyük kentlerde olmak üzere ikili ve kalabalık sınıflarda öğretim yanında tüm
kademelerde eğitime ayrılan kaynakların yetersizliği gelişmeleri sınırlandırmaktadır.
Eğitim kurumlarının ihtiyacı olan öğretmen ve öğretim üyeliği cazip hale getirilerek nitelikli
öğretmen ve öğretim üyesi yetiştirilecek, yurt düzeyinde dengeli dağılımı sağlanacak ve hizmet
içi eğitimleri özlük haklarına yansıtılacaktır. Eğitimin her kademesinde öğretmen ve
öğretim elemanı ihtiyacının karşılanabilmesi amacıyla sözleşmeli statüde eğitim personeli
istihdamı konusunda çalışmalar başlatılacaktır.156
Eğitimin her kademesinde fiziki altyapı ve insan gücü altyapısı eksiklikleri önemini
korumaktadır. Eğitimde gerçekleştirilen iyileşmelere rağmen zorunlu temel eğitim
süresi, mesleki eğitim, ortaöğretim ve yükseköğretimdeki okullaşma oranları,
işgücünün eğitim seviyesi ve niteliği bakımından Avrupa Birliği ülkelerinin gerisinde
kalınmıştır. Kalabalık sınıflarda eğitim, ikili eğitim, öğretmen ve öğretim elemanı
sayısında yetersizlik ve dengesizlikler ve üniversite önündeki aşırı yığılma devam
etmektedir.
155
DPT (1995); s. 12, 13, 25, 29.
156
DPT, Uzun Vadeli Strateji ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005), Devlet Planlama Teşkilatı, Ankara,
2000, s. 83.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 70/84
İlköğretimden itibaren eğitim süreci içerisinde öğretmen ve öğrencilere teknoloji
kültürü kazandırılmasına yönelik programlar geliştirilecektir. Nitelikli öğretmen
yetiştirilmesine özen gösterilecektir.”157
Eğitimin hemen her kademesinde, ayrılan kaynaklarla öncelikle artan öğrenci sayılarının
doğurduğu zorunlu ihtiyaçlar karşılanabilirken, eğitimde nitelik sorunu önemini
korumaktadır. Sekizinci Plan döneminde eğitim yatırımlarına özel sektör desteği önemli
boyutlara ulaşmış, okullarda bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanımı yaygınlaştırılmış
ve müfredat geliştirme çalışmalarına hız verilmiştir.
Eğitime erişim başta olmak üzere kaydedilen iyileşmelere rağmen, eğitim kalitesinin
yükseltilmesi, bölgeler ve okul türleri arasındaki başarı düzeyi farklılıklarının azaltılması
ihtiyacı önemini korumaktadır.160
157
DPT (2000); s. 74, 81, 83, 85, 90, 126.
158
DPT, Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013), Devlet Planlama Teşkilatı, Ankara, 2006, s. 94.
159
DPT (2006); s. 48, 94.
160
Kalkınma Bakanlığı, Onuncu Kalkınma Planı (2014-2018), Ankara, 2013, s. 31.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 71/84
Eğitime erişim başta olmak üzere kaydedilen iyileşmelere rağmen, eğitim kalitesinin
yükseltilmesi, bölgeler ve okul türleri arasındaki başarı düzeyi farklılıklarının azaltılması
ihtiyacı önemini korumaktadır. Bu kapsamda öğrenme ortamlarının niteliğinin eşitlik
ve hakkaniyet çerçevesinde artırılması, öğretmen yetiştirme ve geliştirme sisteminin
yeterlilikleri esas alan bir şekilde yeniden yapılandırılması, kariyer gelişim ve performans
değerlendirme sisteminin oluşturulması, izleme ve değerlendirme faaliyetlerinde
etkinlik sağlanması, akademik personelin nicelik ve niteliğinin artırılması, bilgi ve
iletişim teknolojilerinin müfredata entegrasyonunun sağlanması, okul öncesi eğitimin
yaygınlaştırılması ve eğitim ile istihdam ilişkisinin güçlendirilmesine yönelik
mekanizmaların etkinliğinin artırılması ihtiyacı devam etmektedir.
Öğretmenlik mesleği daha cazip hale getirilecek; öğretmen yetiştiren fakülteler ile
okullar arasındaki etkileşim güçlendirilecek; öğretmen yetiştirme ve geliştirme sistemi,
öğretmen ve öğrenci yeterliliklerini esas alan, kişisel ve mesleki gelişimi sürekli teşvik
eden, kariyer gelişimi ve performansa dayanan bir yapıda düzenlenecektir. Deneyimli
öğretmenlerin dezavantajlı bölgelerde ve okullarda uzun süreli çalışması
özendirilecektir.
161
Kalkınma Bakanlığı (2013); s. 23, 24.
162
Kalkınma Bakanlığı (2013); s. 30, 31, 32, 33.
MEB 2015-2019 Stratejik Planı
MEB 2015-2019 Stratejik Planı’nda, doğrudan veya dolaylı olarak öğretmenlere yönelik
dikkat çeken 2019 hedefleri şunlardır:
1,6 saat olan çalışan başına düşen yıllık hizmet içi eğitim
süresinin 3 saate çıkarılması;
163
MEB, Millî Eğitim Bakanlığı 2015-2019 Stratejik Planı, 2015, s. 32.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 73/84
Aday öğretmenlik sürecinden başlayarak öğretmenlerin genel ve
özel alan yeterlilikleri belirlenmesi, bunların ölçülmesine ve
geliştirilmesine yönelik değerlendirme sisteminin geliştirilmesi;
164
MEB (2015); s. 26, 46, 47, 54, 56.
19. Millî Eğitim Şûrası
Millî Eğitim Bakanlığının “danışma organı” niteliğinde olan şûraların birincisi, Hasan
Âli Yücel’in165 Millî Eğitim Bakanı olduğu 1939 yılında düzenlenmiştir. Bugüne kadar
19 tanesi gerçekleştirilen şûralarda, “öğretmen/öğretmenlik” konusunun gündem
maddesi olarak işlendiği şûra sayısı beştir: 10’uncu (1981), 11’inci (1982), 12’nci (1988),
18’inci (2010) ve 19’uncu (2014).166 Özellikle 1982 yılındaki 11’inci Eğitim Şûrası’nın
gündemi tümüyle öğretmenliğe ayrılmıştır.
02-06 Aralık 2014 tarihlerinde Antalya’da yapılan 19. Millî Eğitim Şûrasında dört
gündem maddesi belirlenmiştir.167 İki numaralı gündem konusu “Öğretmen Niteliğinin
Artırılması” olarak tespit edilmiş ve teşekkül edilen komisyonda, diğer üç komisyonda
olduğu gibi, komisyonu sevk ve idare eden, genel kurula sonuç bildirisini sunan
akademisyenlerin büyük çoğunluğu, eğitim fakültesi orijinlidir. Bu durumun doğal bir
sonucu olarak, getirilen onlarca öneride, öğretmenlerin yaşadıkları ekonomik ve sosyal
sorunlar, statü ve motivasyon kayıpları, toplumun beklentileri teğet geçilmiştir. Bir
yönüyle görmezden gelinmiştir ya da görülememiştir. Farklı disiplinlerden düşünce
insanlarını, aydınları ve bilim adamlarını davet etmek yerine, konuyu teknokratlardan
oluşan dar bir çevreye emanet etmek sağlıklı bir karar değildir.
Şûra’nın “öğretmen nitelikleri” ile ilgili belli başlı tavsiyeleri şunlar olmuştur:168
165
Hasan Âli Yücel. (Görev yaptığı yıllar: 1938 - 1946).
166
Yahya Akyüz (2014); s. 402-404.
167
MEB, 19. Millî Eğitim Şûrası, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı,
http://ttkb.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2014_09/09052246_sura_kurul_kararlari.pdf Erişim Tarihi: 8 Ekim
2015.
168
MEB, 19. Millî Eğitim Şûrası Sona Erdi, Millî Eğitim Bakanlığı, 7 Aralık 2014, http://www.meb.gov.tr/19-mill-
egitim-srasi-sona-erdi/haber/7594/tr Erişim Tarihi: 3 Mart 2015.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 75/84
yetenekleri temel alan çoklu değerlendirme ilkeleri hayata
geçirilmelidir;
2005 yılında TÜBİTAK’ın, Vizyon 2023 Strateji Belgesi olarak yayımladığı politika
belgesindeki eğitime ve öğretmene dair bulgular, burada ele alınmaya değer niteliktedir.
“Çoğalan ve karmaşıklaşan bilgi birikiminin bireylere aktarılmasında, öğretmenlere,
eğitimcilere duyulan ihtiyaç artmakta, ancak gereksinim duyulan eğitici işlev ve
nitelikleri farklılaşmaktadır. Bu yüzden, eğiticilik bir mesleğin ötesinde temel bir beceri
halini alacaktır.” şeklinde bir öngörüde bulunan TÜBİTAK “Vizyon 2023 Strateji
Belgesi”nde Eğitim ve İnsan Kaynakları Vizyonu şu şekilde belirlenmiştir:
169
TÜBİTAK, Vizyon 2023 Teknoloji Öngörü Projesi Eğitim ve İnsan Kaynakları Sonuç Raporu ve Strateji Belgesi, 26 Ocak
2005, Ankara, Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu, s. 1, 2, 8, 30, 31, 67, 81.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 78/84
Eğitim mevzuatı, öğretim programları, öğretmen eğitimi ve
öğretim materyallerinin eleştirel düşünme, öğrenmeyi öğrenme,
yaratıcı düşünme, yansıtıcı düşünme gibi öğrenci merkezli
yaklaşımın amaçladığı tutum ve becerileri desteklememesi.■
Kaynakça
Akar, İ. 1990. Türkiye’de Öğretmen İstihdam Politikası ve Uygulaması, Yayımlanmamış Doktora
Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Aksoy, E. 2013. ABD (New York), Finlandiya, Singapur ve Türkiye’de Öğretmen Eğitimindeki
Dönüşümler (2000-2010). Yayımlanmamış Doktora Tezi. Ankara Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Enstitüsü.
Aksu, M. Demir, C. E. Daloğlu, A. Yıldırım, S. Kiraz, E. 2010. Who are the future teachers in
Turkey? Characteristics of entering students teachers. International Journal of Educational
Development, 30.
Akyüz, Y. (1978). Türkiye’de Öğretmenin “Öğretmen” ve Meslek İmajı. Ankara Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Fakültesi Dergisi, Cilt 11, Sayı 1,
http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/40/500/5972.pdf Erişim Tarihi: 26 Ağustos
2015.
Akyüz, Y. 2014. Türk Eğitim Tarihi M.Ö. 1000 – M.S. 2014. Ankara: Pegem Akademi
Yayıncılık.
Avcı, Ü. ve Seferoğlu, S Sadi. 2011. Bilgi Toplumunda Öğretmenin Tükenmişliği: Teknoloji Kullanımı
ve Tükenmişliği Önlemeye Yönelik Alınabilecek Önlemler, Akdeniz Eğitim Araştırmaları
Dergisi, 2011, Sayı 9.
Bülbül, M. 2009. 2000’li Yılların Eğitim Problemlerine 1920’lerden Çözüm Önerileri: Dewey’den
Bugüne Ne Değişti? Ankara: Türk Eğitim Bilimleri Dergisi.
Bümen, Nilay T. Ateş, A. ve diğerleri. 2012. Türkiye Bağlamında Öğretmenlerin Mesleki Gelişimi:
Sorunlar ve Öneriler. Millî Eğitim, Bahar 2012. Sayı 194.
Cüceloğlu, D. ve Erdoğan, İ. 2015. Öğretmen Olmak Bir Can’a Dokunmak. İstanbul: Final
Yayınları.
Çelik, Z. 2012. Politika ve Uygulama Bağlamında Türk Eğitim Sisteminde Yaşanan Dönüşümler: 2004
İlkögretim Müfredat Reformu Örneği. Yayımlanmamış Doktora Tezi. Hacettepe
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 80/84
Davutoğlu, A. 2014. 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı TBMM Genel Kurul
Konuşması.10 Aralık 2014.
https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/genel_kurul.cl_getir?pEid=35716 Erişim
Tarihi: 27 Ekim 2015.
Dewey, John. 1939. Türkiye Maarifi Hakkında Rapor. Maarif Vekilliği. İstanbul: Devlet
Basımevi.
Dinçer, Ö. 2015. Türkiye’de Değişim Yapmak Neden Bu Kadar Zor? İstanbul: Alfa Basım Yayım.
DPT. 1963. Kalkınma Planı (Birinci Beş Yıl) 1963-1967. Ankara: Devlet Planlama Teşkilatı.
DPT. 1968. İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 1968-1972. Ankara: Devlet Planlama Teşkilatı.
DPT. 1973. Üçüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı 1973-1977. Ankara: Devlet Planlama Teşkilatı.
DPT. 1979. Dördüncü Beş Yıllık Kalkınma Planı (1979-1983). Ankara: Devlet Planlama
Teşkilatı.
DPT.1984. Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1985-1989). Ankara: Devlet Planlama Teşkilatı.
DPT. 1989. Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı (1990-1994). Ankara: Devlet Planlama Teşkilatı.
DPT. 1995. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (1996-2000). Ankara: Devlet Planlama Teşkilatı.
DPT. 2000. Uzun Vadeli Strateji ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı (2001-2005). Ankara:
Devlet Planlama Teşkilatı.
DPT. 2006. Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013). Ankara: Devlet Planlama Teşkilatı.
ERG. 2015. Eğitim İzleme Raporu 2014 – 15. İstanbul: Eğitim Reformu Girişimi.
Eşme, İ. 2015. Türkiye'de Eğitimci İstihdamı ve ‘Atanamayan Öğretmenler’, Al Jazeera, 7 Şub 2014.
http://www.aljazeera.com.tr/gorus/turkiyede-egitimci-istihdami-ve-atanamayan-
ogretmenler Erişim Tarihi: 1 Haziran 2015.
EURYDICE. 2013. Avrupa’da Öğretmenler ve Okul Liderlerine İlişkin Temel Veriler. Avrupa
Komisyonu/EACEA/Eurydice. 2013 Baskısı. Eurydice Raporu. Luxembourg:
Publications Office of the European Union.
Güven, D. 2010. Profesyonel Bir Meslek Olarak Türkiye’de Öğretmenlik, İstanbul: Boğaziçi
Üniversitesi Eğitim Dergisi. Cilt 27. Sayı 2.
Güven, İ. 2003. 1940'dan Günümüze Öğretmenlerin Ekonomik Sorunlarının Tarihsel Analizi. Millî
Eğitim Dergisi. Sayı 160. Güz 2003.
2287 sayılı Kanunun 4113 sayılı Kanunla değiştirilen Birinci Maddesinde Tadadedilen Merkez
Dairelerine (Öğretmen Okulları Umum Müdürlüğü) İlâve Edilmesi ve 4926, 6234,
6331 ve 6728 sayılı Kanunlara Bağlı Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun. (7439). T. C. Resmi Gazete, 10444, 29 Şubat 1960.
Kaplan, İ. 2002. Türkiye’de Millî Eğitim İdeolojisi ve Siyasal Toplumsallaşma Üzerindeki Etkisi.
İstanbul: İletişim Yayınları.
Koçak, S. ve Kavak, Y. 2014. Milli Eğitim Bakanlığı’nın Öğretmen Atama Esasları ve Kaynak
Yükseköğretim Programlarıyla İlgili Gelişmeler. Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Dergisi. Ekim 2014. 29 (4).
Küçüker, E. 2008. Kalkınma Planları Kapsamında Yapılan Eğitim Planlarının Analizi (1963-2005).
Yayımlanmamış Doktora Tezi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü.
Levent, F. ve Gökkaya, Z. 2014. Güney Kore’nin Ekonomik Başarısının Altında Yatan Eğitim
Politikaları.
http://www.faruklevent.com/dosyalar/Guney_Kore_makale_turkce_yeni.pdf Erişim
Tarihi: 14 Ekim 2015. Journal Plus Education. 10 (1).
Maliye Bakanlığı 2015. 2006-2014 Yılları Merkezi Yönetim Bütçe Ödenek ve Harcamaları
Fonksiyonel Sınıflandırma II. Düzey. BUMKO Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü.
http://www.bumko.gov.tr/TR,165/merkezi-yonetim-butce-giderleri-2006-2014.html
Erişim Tarihi: 1 Kasım 2015.
MEB. 2006. Öğretmenlik Mesleği Genel Yeterlikleri. Öğretmen Yetiştirme ve Eğitimi Genel
Müdürlüğü. TEDP Temel Eğitime Destek Projesi.
MEB. 2011. Ulusal Öğretmen Strateji Belgesi. Ulusal Öğretmen Stratejisi Çalıştay Raporu. Millî
Eğitim Bakanlığı. 2011.
MEB. 2014. 19. Millî Eğitim Şûrası Sona Erdi. Millî Eğitim Bakanlığı. 7 Aralık 2014.
http://www.meb.gov.tr/19-mill-egitim-srasi-sona-erdi/haber/7594/tr Erişim Tarihi:
3 Mart 2015.
MEB. 2014. 19. Millî Eğitim Şûrası. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı.
http://ttkb.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2014_09/09052246_sura_kurul_kararlari.p
df Erişim Tarihi: 8 Ekim 2015.
MEB. 2015. Millî Eğitim İstatistikleri Örgün Eğitim 2014/’15, 10 Nisan 2015.
Memur-Sen. 2015. Memur-Sen Açlık ve Yoksulluk Sınırını Açıkladı. 5 Kasım 2015. Memur
Sendikaları Konfederasyonu. http://www.memursen.org.tr/haber/memur-sen-aclik-
ve-yoksulluk-sinirini-acikladi-2015-11-05.html Erişim Tarihi: 9 Kasım 2015.
Millî Eğitim Temel Kanunu. (1739). T. C. Resmi Gazete. 14574. 24 Haziran 1973.
OECD. 2010. Creating Effective Teaching and Learning Environments: First Results from TALIS.
Teachers' educational attainment (2007-08). http://dx.doi.org/10.1787/607784618372
Erişim Tarihi: 19 Ağustos 2015.
ÖSYM. 2015. Kamu Personeli Seçme Sınavı A Grubu ve Öğretmenlik/ÖABT Sonuçları 2015. Ölçme
Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı. 28 Temmuz 2015.
http://dokuman.osym.gov.tr/pdfdokuman/2015/KPSS/2015KPSS_SAYISABILGI
LER28082015.pdf, Erişim Tarihi: 15 Eylül 2015.
Özoğlu, M. 2010. Türkiye’de Öğretmen Yetiştirme Sisteminin Sorunları. Ankara: SETA Siyaset,
Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı.
Özoğlu, M. 2015. İhtiyaç Fazlası Öğretmen Sorunu. Eğitim Mikro Analiz. Yıl 2015. Sayı 1.
https://www.academia.edu/15381144/MikroAnaliz_1_%C4%B0htiya%C3%A7_Fazl
as%C4%B1_%C3%96%C4%9Fretmen_Sorunu Erişim Tarihi:17 Kasım 2015.
Özoğlu, M. 2015. Öğretmen İlk Atamalarının Bölgesel Dağılımının İncelenmesi (2010-2014). Eğitim
Mikro Analiz. Yıl 2015. Sayı 3.
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 83/84
https://www.academia.edu/16983576/MikroAnaliz_3_2010-
2014_Aras%C4%B1_%C4%B0lk_Atamalar%C4%B1n_B%C3%B6lgesel_Da%C4%9
F%C4%B1l%C4%B1m%C4%B1 Erişim Tarihi:17 Kasım 2015.
Özoğlu, M. 2015. Öğretmen Sirkülasyonu ve Dağılımı Sorunu. Eğitim Mikro Analiz. Sayı 2.
https://www.academia.edu/15381337/MikroAnaliz_2_%C3%96%C4%9Fretmen_Sir
k%C3%BClasyonu_ve_Da%C4%9F%C4%B1l%C4%B1m%C4%B1_Sorunu Erişim
Tarihi: 17 Kasım 2015.
Özoğlu, M. 2015. Mobility-Related Teacher Turnover and the Unequal Distribution of Experienced
Teachers in Turkey. Educational Sciences Theory and Practice.
Özoğlu, M., Gür, Bekir S. ve Altunoğlu, A. 2013. Türkiye ve Dünyada Öğretmenlik Retorik ve
Pratik. Ankara: Eğitim-Bir-Sen Eğitimciler Birliği Sendikası.
Polat, M. ve Arabacı, İ. Bakır. 2012. Türkiye’de Eğitim Fakültelerine Öğrenci Alım Ölçütlerini
Yeniden Düşünmek: Karşılaştırmalı Bir Yaklaşım. Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi.
Ağustos 2012. Cilt 1. Sayı 3.
Rousseau, Jean J. 2003. Emile Bir Çocuk Büyüyor. İstanbul: Selis Kitaplar.
Safran, M. ve diğerleri. 2014. 2013 KPSS Sonuçlarının Öğretmen Adaylarının Mezun Oldukları
Alanlara Göre İncelenmesi. Eğitim ve Bilim. 2014. Cilt 39. Sayı 171.
Saylan, N. 2013. Sürekli Değiştirilen Öğretmen Yetiştirme Sistemi, Uluslararası Eğitim Programları
ve Öğretim Çalışmaları Dergisi, Cilt 3, Sayı 6.
Schleicher, A. 2012. Daha iyi okullar için verilerden yararlanmak. TED Talks.
http://www.ted.com/talks/andreas_schleicher_use_data_to_build_better_schools?la
nguage=tr#t-3751 Erişim Tarihi: 2 Ocak 2016.
Şirin, Selçuk R. 2015. Yol Ayrımındaki Ülke Türkiye Ya Özgürlük Ya Sefalet. İstanbul: Doğan
Kitap.
Şişman, M. (2009). Öğretmen Yeterliliklerini Yeniden Düşünmek. Türk Yurdu Dergisi. Mayıs 2009.
Sayı 261. http://turkyurdu.com.tr/2257/ogretmen-yeterliliklerini-yeniden-
dusunmek.html Erişim Tarihi: 13 Temmuz 2015.
Taş, U. 2007. Türkiye’de Kalkınma Planları Işığında Eğitimin Kalkınmadaki Rolü. Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi. Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
TEDMEM. 2014. Prof. Dr. Mustafa Safran ile Öğretmen İstihdam Politikaları Üzerine bir Söyleşi. 7
Şubat 2014. http://www.tedmem.org/dosya-konusu/prof-dr-mustafa-safran-ile-
ogretmen-istihdam-politikalari-uzerine-bir-soylesi Erişim Tarihi: 23 Eylül 2015.
TTKB. 2014. Öğretmenlik Alanları, Atama ve Ders Okutma Esasları, Talim ve Terbiye Kurulu
Başkanlığı. Mart 2014-2678 sayılı Tebliğler Dergisi.
http://ttkb.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2015_10/20011230_9_cizelgeveesaslar.pdf;
Türkiye’de Öğretmen İmajı ve İtibarı Üzerine Bir İnceleme • Şener Gönülaçar • Ocak 2016 • 84/84
http://ttkb.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2014_03/12121613_kaynak_atanabilecegi_
alan.pdf Erişim Tarihi: 31 Ekim 2015.
TÜBİTAK. 2005. Vizyon 2023 Teknoloji Öngörü Projesi Eğitim ve İnsan Kaynakları Sonuç Raporu ve
Strateji Belgesi. Ankara: Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu.
TÜİK. 2015. İstatistiklerle Çocuk Statistics on Child 2014. Ankara: Türkiye İstatistik Kurumu.
TÜİK. 2015. Yaşam Memnuniyeti Araştırması 2014. Ankara: Türkiye İstatistik Kurumu.
TÜİK. 2015. Hanehalkı Tüketim Harcaması 2014. Türkiye İstatistik Kurumu. Haber Bülteni. 05
Ağustos 2015. Sayı: 18630. http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=18630
Erişim Tarihi: 1 Eylül 2015.
Ulusal ve Resmi Bayramlar ile Mahalli Kurtuluş Günleri, Atatürk Günleri ve Tarihi Günlerde
Yapılacak Tören ve Kutlamalar Yönetmeliği. T. C. Resmi Gazete, 28283, 5 Mayıs
2012.
Uygun, S. 2012. Basında Öğretmen Sorunları. Millî Eğitim Dergisi. Sayı 194. Bahar/2012.
Yüksel, C. 2005. Devlette Etikten Etik Devlete: Kamu Yönetiminde Etik Kavramsal Çerçeve ve
Uluslararası Uygulamalar. Cilt 1. İstanbul: TÜSİAD.