Professional Documents
Culture Documents
3. 1 Arkeotojik Izler
A sya tarihinde Himalayaların ve Tibet'in Pamirlerin kuzeyinde ka
.rıı an bozkırların ayrı bir önemi bulunmaktadır. Ural-Kingan (Kadır-
gan) Dağları arasında uzanan bu bozkırlar, tarih öncesi dönemlerde de çok
köklü kültürlerin vatanı olmuştur.
Altaylarda M Ö 3000 yıllarında Oğuz tipinde brakisefal beyaz bir ırkın
yaşadığı bilinmektedir. Ziraata çok az yer veren bu kavmin kuzeydoğusun
da Sibirya'nın derinliklerinde ise Mongoloid ırkların hakim olduğu sonucu
na varılmaktadır. M Ö 2500- 1700 arasında Güney Sibirya'yı etkileyen "Afa
nasyevo kültürü"nün Altay kültüründen doğduğu düşünülmektedir. Sonra
ki asırlarda Altaylardaki kültürün pek çok yöne yayıldığı görülmektedir. İ şte
Proto-Türk kültürünün ilk temsilcileri bunlardır.
Söz konusu kültürün yayılmalan neticesinde Kuzey Çin' de Sarı Irmağın
üst taraflarında M Ö 2000'den itibaren "Yang-shao kültürü" ortaya çıkmıştır.
M Ö 1 700'lerden itibaren Orta Asya'da göçebe ve savaşçı bir kavmin
hakimiyeti görülmeye başlar. Antropologlar tarafından "Andronovo insanı"
denilen bu kavmin kültürü, Sibirya'nın M Ö 1 700- 1 200 tarihleri arasındaki
"Bronz Devri"ne işaret etmektedir. Adı geçen kültürün kalıntıları, ilk olarak
Yenisey Nehri'nin baş taraflarındaki "Minusinsk" bölgesinde bulunmuştur.
Yayılma sahası açısından baktığımızda yapılan araştırmalar, "Andronovo
Kültürü"nün Doğu Kazakistan' da da yayıldığını göstermektedir. Tarih ön
cesi kültürlerden çok geniş bölgelere yayılan nadir bir örnek olan Andro
nova kültürüne ait buluntular, en çok Doğu Türkistan' da ele geçirilmiştir.
Andronovo insanı, ziraat ve çobanlıkla geçiniyordu. Taştan yapılmış kap
lar, tokmaklar ve bıçaklar, bu kültürün ilk dönemlerine ait buluntulardandır.
48 P R O F . D R . A H M E T TAŞA G I L
3.2. 1 Maceralan
İlk kez As ur kaynaklarında geçen İskitler, Tuna havzasına ilerlemişler;
Kimmerleri yurtlarından kovarak yerlerini almışlardır. Bunun üzerine Kim
merler, Kafkasları geçerek Anadolu'yu istilaya başladılar. Urartu Devleti'ne
zor anlar yaşattılar. Ardından İskitler aynı yönde ilerleyerek Azerbaycan ve
İran dünyasına daldılar. Urartu Kralı II. Rusa (MÖ 685- 645) İskitlerle an
laşma yapsa da uzun sürmedi. İskitler Urartu merkezlerini yakıp yıktılar.
Urartular MÖ 585'li yıllarda Asurlular tarafından ortadan kaldırılınca İskit
lerle Asurlar komşu oldular. Asur Kralı Asarhaddon kızını İskit Hükümdan
Bartatua'ya vererek barış yaptı. Medlerle mücadelelerinde Asurlara destek
veren İskitler, Filistin' e kadar uzandılar. Medler Asurluları bozguna uğratın
ca, onları savunmayan İskitler Urartu bölgesine geri çekildiler. Bu devirde
Hindistan'a çekilen Skyto -Dravidler de söz konusudur.
Doğuda Batı Türkistan dediğimiz sahada Pers-İskit mücadelesi MÖ
555'lerden başlayarak asırlarca devam etmiştir. Diğer taraftan İskit akınla
rının Anadolu'daki siyasi dengeleri bozması Perslerin önünü açmıştır. Pers
Kralı Darius, MÖ 5 1 3 'te Trakya' dan geçerek İskitler üzerine sefer yapmıştır.
İskitler, komşularından yardım istedilerse de sonuç alamayınca geri çekil
diler. Onları yakalayamayan Darius geri döndü. Bu sefer dolayısıyla İskitler
hakkındaki birçok bilgi kaynaklara yansıyabildi.
İskitler, Sarmatlarla da yakın ilişki içinde olmuşlardı. Sarmatlar, Iskit
lerin doğusunda yaşayan bir kavim idi. Sarmat kızları ata biniyor, ok atıyor,
at üzerinde kargı kullanıyordu. üç düşman öldürmeden evlenemezlerdi.
İskitler, batıda Keltlerin saldırısına maruz kaldıklarında, doğudan da Sar
matların hücumuna uğramışlardı. MÖ 3. yüzyıl başlarında Don Nehri'ne
gelen Sarmatlar yüzünden, 2. yüzyıl başlarında bölgenin çok az bir kısmını
ellerinde tutabildiler. Aynı yüzyılın sonlarında Kelt ve Sarmat sıkıştırması
sonucu iyice zayıflayan İskitler, MS'ki asırlara kadar varlıklarını koruyabil
seler de 2. yüzyılda ortadan kaldırılmışlardır.
Her ne kadar kaynaklar haklarında az bilgi verse de İskitler ya da Saka
lar çok uzun süre Avrasya coğrafyasında rol oynamışlardır. Orta Avrupa' daki
K Ö K T E N G R I ' N I N Ç O C U K L A R I 51
atalarının Çin'e akın yoludur. Bu akınlar neticesinde Çin' deki ilkel tarıma
dayalı Lung-shan kültürünün yerine bozkır özellikli Yang-shao kültürü or
taya çıkmıştır. Yang- shao kültürü demirin kullanımı, atın evcilleştirilmesi,
Gök kültü gibi karakteri dolayısıyla bozkır özellikleri taşımaktadır. Bu kül
türün siyasi sahnede en belirgin temsilcisi Ch o u (MÖ 1 1 22-255) Devleti' dir.
Bozkır özellikleri taşıyan bu devlet zamanla Çinlileşmiştir. Diğer taraftan
MÖ 3 1 8 yılında bir anlaşma dolayısıyla en bilinen Hsiung-nu transkripsi
yonu ilk defa kullanılmış ve bu durum bir daha değişmemiştir. Söz konusu
olayın niteliği şudur: Çin'de Savaşan Devletler Çağı'nda on dört beylik birbi
ri ile mücadele ediyordu. Bunların beş tanesi kuvvetliydi ve en kuvvetli olan
Ch'in'e karşı Hunlardan askeri destek alabilmek maksadıyla Hunlardan
yardım talep etmişlerdir. Fakat, H unların desteğine rağmen Ch' in devletçiği
başarı kazanmıştır. H unlara karşı savaşlarda başarılı olamayan Çinliler, yüz
yıl süren askeri reformlar yapmışlar, ordularını bozkır tarzında teşkilatlan
dırarak, eğiterek silahlandırarak onları durdurmaya çalışmışlardır.
alanını kuzeye doğru çekti. Özellilde General Meng T'ien'in Ordos bölgesi
ni H unlardan alması bu alanda en önemli göstergedir. Söz konusu olaydan
hemen sonra daha önce üç ayrı devlet tarafından inşa edilmiş olan savun
ma duvarlarını birleştirdi. Hatta öncekileri tamir etti ve batı ile doğuya doğ
ru uzattı. Böylece Kansu 'daki Lin Tao 'dan bugünkü Pyong-yang'ın kuze
yindeki Chie- shih'ya kadar uzanan Çin Seddi birleştirilmiş oldu. Bu yüzden
H unlar Ordos'un kuzeyindeki dağlara çekilmeye mecbur kaldılar.
MÖ 209 yılında Mo-tu tahta çıktı. Onun tahta çıkışı kaynaklarda anek
dotal bir biçimde abartılarak anlatılmıştır. Babasının en büyük oğlu olan
Mo-tu tahtın en büyük varisiydi. Ancak, babası üvey annesinin de tahrikiy
le başka bir oğlunu tahta geçirmek için onu Yüe-chih 'lara rehin olarak yol
ladı. (devrin dış politika adetlerine göre) Arkasından kendisi Yüe- chih'lara
saldırdı. Amacı Mo-tu 'yu Yüe- chih 'lara öldürtmekti. Böylece Mo-tu kolay
ca ortadan kaldırılacak kendi kamuoyuna hesap verebilecekti. Ne var ki ,
Yüe-chih 'lar daha onu öldüremeden, onların e n iyi atlarından birini ça
larak kaçtı. Oğlunun ülkesine geri dönmesi üzerine onun bu olağanüstü
hareketinden şaşıran babası on bin süvarilik bir okçu birliğin kumandanı
tayin etti. Bundan sonra Mo-tu, kendisine verilen birliği sıkı disiplin içe
risinde eğitime tabi tuttu. Öyle ki, kendisinin ıslık çalan okunu attığı her
hedefe adamları da atacaklardı. Böyle yapmayanlar derhaı orada öldürü
lüyorlardı. Mo-tu, önce en sevdiği atma, daha sonra en sevdiği karısına ok
attığında, onun gibi yapmayanların hepsini öldürdü. Daha sonra babası
nın en sevdiği ata ok attığında herkes atmıştı. Neticede herkesin yani on
bin kişinin kendi istediği gibi yetiştiğine kanaat getirdi. MÖ 209 ' daki bu
olayla birlikte Türk tarihinde ilk defa disiplinli bir askeri birliği kuruluşu
kabul edilmektedir. Ancak, yukarıda da bahsettiğimiz gibi MÖ 2255'lere
gidebilen siyasi bir varlık söz konusudur. O siyasi varlığın bulunması aynı
zamanda askeri varlığı da ispat ettirmektedir.
Bundan sonra Mo-tu tasarladığı ihtilali yaparak babasını öldürdü. Ken
disine komplo düzenleyen devlet adamları da onun gazabından kurtulamadı.
Böylece ülkesindeki iç düşmanlarının yarattığı tehlikeleri savuşturarak, Hun
Imparatorluğu'nun başına güçlü bir şekilde oturmuş oluyordu. Ülkesi içinde
kontrolü sağlayan Mo-tu artık gözünü dış politikaya çevirme fırsatı buldu.
Hunların doğu sınırındaki komşuları Tung-hu'lar (Tunguz) o sırada çok
kuvvetli idiler. Mo-tu'nun tahta geçtiğini duyunca, güçlerini gösterip onu
baskı altına almak istediler. Mo-tu'dan önce çok değerli bir atını, sonra da
kadınlarından birini istediler. O, devlet adamları ile durumu müzakere ettik
ten sonra ikisini de fazla direnmeden verdi. Çünkü, bahsettiğimiz gibi Tung
hu'lar bu dönemde çok kuvvetliydiler. Ancak Tung-hu'lar, Mo-tu' nun ondan
korktuğunu düşünerek daha da cüretkarlaşıp, iki ülkenin arasındaki ıssız ço
rak bir bölgeyi de isteyince, Mo-tu aşırı tepki gösterdi ve birden bire Tung
hu'lara saldırıp, onları hazırlıksız yakaladı ve mağlup etti. Hükümdarlarını öl
dürdü ve çok sayıda esir ve hayvan ele geçirdi. Bu zaferi takiben, Mo-tu batıya
yöneldi ve Yüe-chih'ları yendi, sonra eskiden güneyde Ch'in yönetimi altında
Çin tarafından zapt edilmiş, eski H un topraklarını geri almayı başardı.
K Ö K T E N G R I ' N I N Ç O C U K L A R I 57
etmeleri Çiniileri yıld.ınnıştı. Mo-tu, eşinin "Çin büyük ülke fethedilse bile
kontrol altında tutulamaz" şeklindeki telkini üzerine kuşatmayı kald.ınnıştı.
Aslına bakılırsa Hsin olayında da görüldüğü gibi Hunların bakış açısı
sadece askeri değil siyasi nitelik de taşıyordu. Bunu takiben diğer kuzey Çin
generalleri ve Yen devletçiğinin kralı Lu Wang ve Tai devletçiğinin başbaka
nı ve generali Ch 'in ve Hsi Hunlara iltica ettiler. Bunlardan bazıları tüccar
dı ve daha önceden Hurılarla temas kurmuşlardı. Bunu belki Çin'de henüz
merkezi devletçiliğin gelişınediği şeklinde yorumlamak mümkündür.
3. 1 2 Diplomasi ve Savaş
MÖ 1 98 yılına gelindiğinde Hunlarla, Çinliler arasında bir barış anlaş
ması yapıldı. Anlaşmaya göre Hun hükümdan (şanyü) bir Çinli prenses ile
evlenecekti. Han Imparatorluğu belirli bir miktar ipek, şarap ve yiyeceği ih
tiva eden hediyeler toplamını her yıl birkaç defa Hurılara yollayacaktı. Çinli
ler nezdinde Hunlarla Hanlar eşit ve kardeş devlet gibi görülmek istense de
uluslararası ilişkilerde Hunların üstünlüğü başlamıştı. Vergi ve hediye kar
şılığında artık Hunlar, Çin topraklarını istila etmeyeceklerdi. Bu yılda pren
ses Liou Ching H unlara gelin olarak gitti. Neticede tarihte ilk defa Ho-ch ' in
( akrabalık yoluyla barış) anlaşması imzalandı.
MÖ 192 yılında tınparatar Huei tahta çıkınca Mo-tu ile evlenmesi için
yine bir Çinli prensesi gönderdi. Bu imparatorun hükümdarlığı esnasında esas
güç annesi Lü'nün elindeydi. Mo-tu, bu sefer ona bir mektup yazarak dedi ki:
"Ben sazlıklar arasında doğup sığır ve at topraklarının vahşi bozkır
larında büyütülmüş yalnız bir dul hükümdarım. Çin 'e seyahat etmek öz
lemiyle çok defa sınır bölgesine gelmişimdir. Zat- ı şahaneleri de yalnız bir
yaşam süren dul bir hükümdardır. Ikimiz de zevklerden mahrum bir yaşam
sürmekte olup kendimizi eğlendirme imkanımız yoktur. Ümidim ikimizin
birbirimizde olanları, olmayan eksikliklerimiz için değiş tokuş etmemizdir. "
Bu mektupta Mo-tu, Çin üzerinde tamamen hakim olmak için genç
prenses yerine yaşlı imparatoriçe ile evlenmeyi tercih ediyordu. Çünkü yuka
rıda da vurgulandığı gibi aşırı kalabalık ve büyük ayrıca nemli sıcak iklime sa
hip Çin'in kolayca fethedilmesi ve idare edilmesi Hurılar açısından çok zordu.
İmparatoriçe Lü de bu mektuba şöyle cevap verdi:
" Yaşım ilerlemiş ve gücüm zayıfl.amaktadır. Saçiarım ve dişlerim dö
külmekte, düzgün ve dengeli bir şekilde dahi yürüyememekteyim. Şanyü
(Mo- tu) herhalde çok abartılmış haberler duymuş olmalı. Ben kendisini bu
kadar alçaltmasına layık değilim. Ancak, ülkem hiçbir yanlış yapmadı ve
ümidim kendisinin ülkeme zarar vermeden sakınmasıdır. "
K Ö K T E N G R I ' N I N Ç O C U K L A R I 59
3. 1 8 Savaşın Sonucu
Bu yıldaki galibiyetten sonra Çinliler, artık Hunların teslim olmasını
bekliyorlardı. Buna karşılık Hunlar eşit şartlarda bir anlaşma teklif edince
elçilerine hakaret edip tutukladılar. Akabinde Hunların itaatini temin için
bir elçilik heyetini Hun merkezine yolladılar. Hunlar aslında kolay boyun
eğmiyordu. Bunun üzerine çirıliler Çinliler Hunlara bağlı toplulukları ayak
landırıp onların üzerine saldırtma politikasına girişti.
Arka arkaya yenilgiye uğrayan H unlar, merkezlerini Go bi Çölü'nün ku
zeyine naklettiler. Kaynaklara göre iki general seksen-doksan bin Hun'u öl
dürmüş ya da tutsak etmişti. Arıcak, aynı miktarda asker kaybına Çinliler de
uğramışlardı. Çin ordularının elinde seferden önce yüz kırk bin at var iken
dönüşünde at miktarı otuz bine inmişti. At sayısının azlığı yüzünden Çinli
ler, bir daha uzun bir süre çölün içine ve kuzeyine sefere çıkamamışlardır.
MÖ 1 2 1 ve 1 1 9 yıllarında yapılan iki büyük savaş sonucunda Hunlar,
Ch'i-lien ve Yen-shih dağlarındaki çok değerli olduklarını düşündükleri ot
laklarını kaybettiler. Bu durum bir şarkılarına yansıdı: " Ch'i-lien dağlarımı
zı kaybettikten beri, hayvanlarımız artık çoğalmıyor. Yen-chih dağlarımızı
kaybettikten beri kadırılarımız yanaklarını neşelendirecek allık bula�ıyor. "
Bir başka değişiklik ise Kansu koridorundan batıya Lobnor'a ka
dar uzanan toprakların kaybıydı. Han İmparatorluğu bu bölgede stratejik
Chiou-ch'üan garnizonunu kurarak Hunları Ch'iang halklarından yani Ti
betli müttefiklerinden ayırdı. Böylece Çinliler ilk defa Batı bölgelerine gir
miş oluyorlardı. Artık, H unlar bölgenin tek hakimi değillerdi.
Diğer bir örnek Wang Mang döneminin (MS 9 - 23) bir görevlisine
göre H an güçleri Hunlara saldırmak üzere sınırdan çıktıklarında birçok
64 P R O F . D R . A H M E T T A Ş A C I L
General Tou Ku, Pan Chao'yu 73 yılında Batı Bölgelerine Han elçisi
olarak H un müttefiklerini Çin tarafına çekmek üzere gönderdi. Olağanüstü
taktikler kullanan Pan Chao, Shan- shan, Hoten ve Kaşgar devletlerini Ku
zey H un Devleti'nden ayırınayı başardı. Bu devletler Han İmparatorluğu'na
yıllık vergiye bağlandılar. 9 1 - 1 02 yılları arasında Pan Chao Batı Bölgeleri
askeri valisi (koruyucu general) tayin edildiğinde karargalunı Kuca'da kur
du. Bundan sonra Han hanedanının Tarım havzasındaki hakimiyeti tama
men yerleşti.
vardı. Biri yaylaklarda, diğeri ise Orhun ırmağı üzerinde idi. Hun Hüküm
dan Mo-Tu' nun iki şehri bulunuyordu. Bu şehirler daha çok çamur-toprak
(kerpiç) ile yapılıyordu. Senenin ancak bir kısmında kullanılan bu meskerıle
rin sağlam olmasına pek önem verilmiyordu. Çin kaynaklarında bildirildiğine
göre Hurılar evlerini dövülmüş topraktan yaparlardı. Bunun yanında Güney
Sibirya' da Yenisey Innağı havalİsinde ahşap konutlar inşa ederlerdi. Yine şehir
surları H unlar tarafından kalın ağaç kütüklerinden meydana getirilirdi.
Aslında pek fazla rastlanmasa da Hunların surlu şehirler yaptığını
görürüz. MÖ 36'da Chih-ch'i Şanyü etrafı surlada çevrili bir şehir yaptır
mıştı. Yine Hunlar, MS ki asırlarda Kuzeybatı Çin'de Kansu'da Ku-tsang
adlı şehir kurmuşlardı (3 1 0 ' dan önce) . Fakat, genellikle şehir hayatını pek
sevmezlerdi.
3.37 Giyim-Kuşam
Hunlara ait kurganlarda deri, kumaş, yün ve keçeden mamul giysiler
bulunmuştur. İç içe giyilen gömlekler, bir Hun asilzadesine ait kaftan, keçe
veya deriden bot çizmeler, yün çoraplar, kulakları kapatan başlıklar ele geç
miştir. Bu tür giyim eşyalarının tarzı bozkır gelenek ve şartlarına uygun ola
rak geliştiğini göstermektedir. Bu giyim tarzı bölgeye ve iklime bağlı olarak
gelişerek daha sonraki devirlerde devam etmiştir.
H unlara ait kurganlarda halı kilim ve benzeri eşyalara da rastlanmıştır.
Özellikle Noin-Ula ve Pazırık kurganlarında kumaşlar, eyer örtüleri ve keçe
yaygılar çıkarılmıştır. Yün işlemeli bir örtü dikkati çekmektedir.
K Ö K T E N G R I ' N I N Ç O C U K L A R I 81
3.40 Eğitim
Hunlarda eğitim ve eğitim sistemi hakkında kaynaklarda fazla bilgi
yoktur. Ancak, geleneksel yöntemlerin söz konusu olduğunu tahmin ede
biliyoruz. Askerliğin ve savaşçılığın çok fazla yer tuttuğu Hun toplumunda
eğitim ailede çok küçük yaşta başlıyordu. Dolayısıyla bu eğitim askeri ni
telik taşıyordu. Geleneksel yöntemlerle başlayan ailede eğitim daha sonra
toplumun diğer katmanlarında devam ediyordu.
82 P R O F . D R . A H M E T T A ŞA C I L
3.42 Aile
Hunlarda hükümdarların birden fazla kadınla evlenme adeti bulundu
ğu anlaşılıyordu. Fakat, toplumun diğer erkekleri tek kadınla evlenirdi. Bir
başka önemli nokta baba öldüğünde dul kalan üvey anne ya da yenge ile
evlenme adetidir. Aslında bu daha çok baba ölünce başsız kalan aileyi bir
çatı altında toplama geleneğidir. Sağ kalan eşin eski soyuna dönerek mal
hissesini birlikte götürmesi ve böylece iş gücünün de eksilmesi önlenmek
istenmiştir. Diğer taraftan dul kalan kadınların bu sayede korunmasız bıra
kılmamış olması da unutulmamalıdır.
Hunlarda kabile dışından kişilerle evlenildiğini, bir tür egzogaminin
bulunduğunu biliyoruz. Yani akraba evliliği geleneği yoktu.
3.43 Yeme-İçme
Hayvan ekonomisine dayalı bozkırda hayvani gıdalarla bestenrnek
en normal sonuçtur. Hayvanların etinden ve sütünden faydalanıyorlardı.
Bunun yanında komşularından elde ettikleri ya da yetiştirdiideri tahılı da
yiyecek maddesi olarak kullanıyorlardı. Çin kaynaklarının ifadesine göre
sürülerinin etlerini yerler, hayvanlarının sütlerinden yaptıkları içkileri
içerlerdi.
K Ö K T E N G R I ' N I N Ç O C U K L A R I 83
3.45 Yazı
Hunlara ait herhangi yazılı materyal bulunamamıştır. Dolayısıyla yazılı
edebiyatın varlığından haberdar değiliz. Yalnız Çin kaynaklarında kayıt tutul
muş Hun diline ait bazı sözler vardır. Bunları okuyup anlamak çok zor da olsa
84 P R O F . D R . A H M E T TAŞAC I L
3.46 Cezalandımıa
H un kanunlarında bir kişi eğer adam öldürmek maksadıyla bıçağını sı
yırırsa idam edilir. Hırsızlık yapanın mailarına el konulur. Bir suçluya hafif
bir ceza verilecekse bir uzvu ezilir. Ağır ceza verilecekse idam edilirdi. Hapis
müddeti on günü geçmezdi. Mahkumların sayısı ancak, birkaç kişidir. Hun
sosyal hayatını düzenleyen kanunlar, Çin'deki gibi karışık ve zor uygulanır
değil, kısa ve kesin hükümlerdi. Cezaların ağır olması caydırıcı gücü ve mil
letin erdem sahibi olmasını, suçluların sayısının çok az olması sonucunu
doğuruyordu. Bu konuyu Çin kaynakları "m,ahkumların sayısı ancak birkaç
kişidir" ifadesiyle açıklarlar.
Kanunlar karşısında hiç kimse ayrıcalıklı değildi. Devlet memurlarının
kanunları ve devlet işlerini iyi bilip uygulaması gerekiyordu.
Ölenin yeri belli olsun diye kurgan inşa ederler, mezarın üstüne tümsek ya
p arlar veya geniş daireler şeklinde taş yığarlar, hatta taş heykeller dikerlerdi.
Hunlarda ataların ruhuna ve Gök Tanrı'ya kurban olarak at ve koyun kesilir
di. Bunların da erkekleri seçilirdi. Bundan dolayı Asya H un Imparatorlukları
na ait mezarlarda (kurganlarda) bol miktarda at iskeleti bulunmuştur.
Büyük Hun İmparatorluğu'nun hükümdarı Mo-tu MÖ 1 76 yılında
Çin imparatoruna gönderdiği mektupta kendisinin Tanrı tarafından tah
ta çıkarıldığını kaydederek askeri zaferlerini önce Gök Tanrı'nın inayeti ile
kazandığını belirtmiştir. Bir başka Hun hükümdan Chün-ch'in (MÖ 160-
1 26) , Çin imparatoru tarafından 133 'te Ma-i' de hazırlanan tuzaktan kurtu
lunca "Tanrı takdir buyurduğu için kendini koruduğunu, " söylemiştir. Bir
başka başarısını Tanrı'nın işi olarak açıklamıştır. MS 4. yüzyıl başında bir
Hun Devleti kuran Liu Yüan'ın yiğitliği karşısında genç yeğeni: "Gök Tan
rı bu kişiyi Hunları düşünerek dünyaya getirdi, " demişti. Liu Yüan de Chin
prenslerinin birbirleri ile mücadeleleri karşısında "Gök'ün iradesine karşı
gelinemeyeceğini, " belirtmişti. MS 328 yılında diğer bir Türk hükümdarı bir
başarısı üzerine kollarını semaya kaldırarak "Ey Gök Tanrı, sana şükürler
olsun, " diye duygularını dile getirmişti. MÖ 48 'de Ho- han -ye adlı hükümda
rm Çinlilerle yaptığı anlaşma gereğince "yemininden dönen taraf Tanrı 'nın
cezasını çeksin, " denilmiştir. Sonra kurban kesilerek ant içilmişti. Gök Tanrı
yanında yıldızlara güneşe ve aya da saygı gösterilirdi.
Milattan sonraki asırlarda Kuzey Çin'de devlet kuran Hunlar zaman
içinde Budizm'e girmişlerdir.