You are on page 1of 2

HIZLI VE YAVAŞ DÜŞÜNME

TARİH : 10.12.2021 - 17.12.2021


YAZAR : DANIEL KAHNEMAN

Zinanın politikacılar arasında doktor veya avukatlara oranla daha yaygın olduğuna dair uzun süredir
kapıldığına dair izlenimlerden son zamanlarda kuşkulanmaya başladı yazar. Hatta bu olgu için, evden
uzak yaşarken şeytana uyma, siyasi erkin afrodizyak etkisi dahil, bazı açıklamalar bulmuştu. Sonunda,
politikacıların kaçamakları hakkında haber yapılması olasılığının, avukat ve doktorlarınkinden daha
yüksek olduğunu fark etti. Sezgisel izlenimi tümüyle gazetecilerin konu seçimine ve bulunabilirlik kısa
yoluna dayanmama bağlı olabilirdi.

1970'lerde sosyal bilimciler, insan doğasıyla ilgili iki fikri büyük oranda kabul etmişlerdi: Birincisi,
insanlar genelde rasyoneldir ve düşünceleri normalde mantıklıdır. İkincisi, korku, sevgi ve nefret gibi
duygular insanların rasyonellikten saptıkları durumların büyük bölümünü açıklar.

Psikolog Gary Klein, mutfağı tutuşmuş bir eve giren bir itfaiye ekibinin öyküsünü anlatıyor. Mutfağa su
sıkmaya başladıktan hemen sonra şefleri, nedenini kendisi bile anlamadan, Çıkalım buradan! diye
bağırırken bulmuş kendisini. İtfaiyeciler kaçtıktan hemen sonra evin zemini çökmüş, Şef, yangının sıra
dışı bir sessizlik içinde sürdüğünü ve kulaklarının garip bir şekilde ısındığını ancak olaydan sonra fark
etmiş. Bu izlenimler birleyerek, tehlikeye ilişkin altıncı his dediği bir geyi tetiklemiş. Sorunun ne
olduğuna dair hiçbir fikri olmasa da, bir şeylerin yolunda gitmediğini anlamış. Sonunda yangının asıl
çıktığı yerin mutfak değil, itfaiyecilerin durduğu zeminin altındaki bodrum olduğu çıkmış ortaya. Usta
sezgisine dair bu tür öyküleri hepimiz duymuşuzdur: sokakta satranç oynayanların yanından geçen bir
üstadın, hiç duraklamadan beyaz üç hamlede şah-mat yapar demesi veya doktorun hastasına bir
bakışta karmaşık bir tanı koyması gibi. Usta sezgisi bize sihirli gibi gelir ama öyle değildir. Aslına
bakılırsa, her birimiz günde birkaç kez sezgisel uzmanlık gösterileri yaparız. Çoğumuz bir telefon
konuşmasında daha ilk sözcükten tehlikeyi saptamakta, bir odaya girdiğimizde hakkımızda
konuşulduğunu anlamakta, yandaki şeritten giden sürücünün tekinsiz olduğunu gösteren belli belirsiz
işaretlere çabucak tepki göstermekte mükemmelizdir. Her gün sergilediğimiz sezgisel yetenekler,
deneyimli bir itfaiyeci veya doktorun çarpıcı sezgisinden daha az hayret verici değildir; sadece daha
sıradandır. isabetli sezgilerin psikolojisi sihir içermez. Satranç ustalarını inceleyip, binlerce saat
oynadıktan sonra tahtadaki taşları bizlerden farklı görmeye başladıklarını ortaya koyan Herbert
Simon'ın kısa beyanı, belki de bunun en iyi yorumudur. Simon'ın, usta sezgisinin efsaneleştirilmesiyle
ilgili sabırsızlığını şu yazdıklarımdan hissedebilirsiniz: "Durum bir ipucu vermiş, bu ipucu ustanın
belleğinde depolanan enformasyona ulaşmasını sağlamıştır, enformasyon da yanıtı sağlar. Sezgi,
tanımaktan, farkına varmaktan ibarettir. Simon'ın anlatmak istediği, usta sezgisiyle ilişkili mucizelerin
de aynı yapıya sahip olmasıdır. Geçerli sezgiler, ustalar yeni bir durumda tanıdık öğeleri fark etmeyi
ve buna uygun şekilde hareket etmeyi öğrendiklerinde gelişir. İyi sezgisel yargılar, ne yazık ki
profesyonellerin sezgileri tümüyle gerçek ustalığa bağlı değildir.
Psikologlara göre zihnimiz iki sistemden oluşur. 1. Sistem otomatik olarak ve hızlı işler çok az veya sıfır
çaba gerektirir ve hiçbir istemli denetim içermez. 2. Sistem dikkati, karmaşık hesaplamalar dahil, çaba
isteyen zihinsel işletmelere yöneltir.

1.Sistem’e atfedilen etkinliklerin bazı örnekleri şunlardır : Bir nesnenin ötekinden daha uzakta
olduğunu saptamak. Ani bir sesin kaynağına yönelmek. "Tencere yuvarlanmış .. " cümlesini
tamamlamak. İğrenç bir resim gösterildiğinde, tiksinmiş bir surat" takınmak. Bir sesteki düşmanlık
ifadesini hissetmek. 2+2= ? sorusunu yanıtlamak. Büyük reklam panolarındaki sözcükleri okumak. Boş
bir yolda araba sürmek. Satrançta (eğer ustaysanız) güçlü bir hamle bulmak. Basit cümleleri anlamak.

1.Sistem istem dışı bir faaliyettir. 1.Sistem olayı çözemezse 2.Sisteme başvurur.

Bir işte beceri kazandıkça, enerji ihtiyacı azalır. Beyin incelemeleri, bir eylemle ilişkili etkinlik
şablonunun beceri arttıkça değiştiğini, beynin daha az sayıda bölgesinin etkinleştiğini ortaya koyuyor.
Yeteneğin de benzer etkileri vardır. Çok zeki bireyler, hem beyin etkinliği hem de gözbebeklerinin
büyüklüğünden anlaşıldığı üzere, aynı sorunları çok daha az çabayla çözebilirler. Genel bir "en az çaba
yasası" hem bilişsel hem de fiziksel güç sarfı açısından geçerlidir. Yasa, aynı hedefe ulaşmanın birkaç
yolu varsa, insanların önünde sonunda en az çaba gerektiren eylem yolunu benimseyeceklerini ileri
sürer. Eylem ekonomisinde çaba bir maliyettir, beceri kazanımını güden şeyse kazanç/maliyet
dengesidir. Tembellik, doğamızın özünde vardır. İncelediğimiz görevler, gözbebeği üzerindeki etkileri
açısından kayda değer bir farklılık gösteriyordu.

Bir beysbol sopası ile bir topun fiyatı 1 dolar 10 cent. Sopa toptan 1 dolar daha pahalı. Topun fiyatı
ne? Aklınıza bir sayı geldi. Bu da tabii ki 10: Yani 10 cent. Bu kolay bilmecenin ayırıcı özelliği sezgisel,
cazip ve yanlış bir yanıtı akla getirmesidir. Problemi çözdüğünüzde göreceksiniz. Top 10 cent ise,
toplam tutar 1,10 değil, 1,20 dolar olur (10 cent top, 1,10 sopa). Doğru yanıt 5 centtir. Sezgisel yanıtın
doğru sayıyı bulanların da aklına geldiğini rahatlıkla varsayabiliriz; ancak onlar sezgilerine direnmeyi
başarmıştır.

Tüm güller çiçektir. Bazı çiçekler çabuk solar. Dolayısıyla bazı güller çabuk solar. Üniversite
öğrencilerinin büyük çoğunluğu, bu geçerli olarak görüyor. Oysa argüman hatalıdır, çünkü çabuk
solan çiçeklerin arasında hiç gül bulunmayabilir. Tıpkı sopa-top probleminde olduğu gibi, akla hemen
makul bir yanıt geliyor. Onu geçersiz kılmaksa sıkı bir çaba gerektiriyor; ısrarla "doğru! doğrul" diye
direten düşünce, yanıtın mantığını kontrol etmeyi zorlaştırıyor ve çoğu kişi problemi etraflıca
düşünme zahmetine girmiyor.

You might also like