You are on page 1of 58

1.

Azarlamak – kırıcı ve sert sözler söylemek, paylamak, tekdir etmek


2. Daralma – recession ekonomide daralma olacak
3. Belirgin şekilde – clear
4. Dahili olmak – to be connected
5. Gerginlik – tension aralarında gerginlik tırmanmaya başladı
6. Karşıtlk – contrast, being opposite, disagreement her şeye karşıt olmak
gerekmez. Karşıt olmadan önce durup düşünmek ve anlamak gerekir.
7. Esas – foundation esasını bilmeden konulara karışmayalım esas sen bu değilsin
8. Gütmek – to herd, to tend drıve shepherd koyunları güderken ayağını kırdı
9. Tepki çekmek – tepki çeken bir olay
10. Maliyet – maliyet artışları cost
11. Oturum * session bu oturum herkes için hayırlı sonuçların çıktığı bir toplantı
oldu son oturumda konuşulan bütün konular ertesi sabah yeniden
görüşülecek.
12. Directıon – doğrultu şiirin doğrultusu onu başarıya götürecektir bu işin
doğrultusu kötüye gidiyorç.
13. Ayrıntı – detail
14. Kumanya – soldıers food taken along whıle travelıng
15. Aleyhinde bulunmak * to say thıng agaınst smth or someone benim
aleyhimdeki delliler doğru değil. Şimdi iş tamamıyla aleyhimize döndü. Durum
alyehimiz dönebilir. Kiminle arkadaşlık yapmak istedimse alyehime çıktı.
16. Caymak - to gıve up a plan wıthrad, change ones mınd about
17. İştirak – partnership, sharing, to participate bu kararlardan cayman lazım.
Bütün planlardan caymanı anlamıyorum.
18. Nazaran – bu kelimeye nazaran gündellik konuşmalarda katılmak Düne
nazaran çok daha iyiyim. Buna nazaran dünkü ders daha kolay olacaktır.
19. Kinayeli – sarcasm kinayeli konusmalarda da iştirak etmek beklenen birinin geç
gelmesi üzerine söylenebilir.
20. Atfedilmek – attributed to yabancı medya yayınlarının dogan grubu atfedılmesi
bu kitap ona atfedildi Bu yeni hastanemizi vefaat eden
başbakanımıza atfedelim. Bu şarkıyı anneme atfediyorum.
21. İbaret consıstıng of hiçbir dayanağı olmayan haksız bir iftira ve karalama
çabasından ibarettir."
22. Devriye gezmek to patrol one,s beat walk
23. Maruz kalmak – to be exposed to bu olaylara maruz kalmak beni üzdü. Şiddete
maruz kalan öğrencilerimiz.
24. Ayrışma – decay, decomposition
25. Mutakabat mutual understandıng
26. Ikamet tezkeresi – residence permit
27. Baca- chımney
28. Tahliye edildi – to evacuate or to unload a cargo
29. Bürünmek – to wrap smth around oneself
30. Didik didik arandı detalno yada ayrıntılı olarak
31. Iltica başvurusu – seeking refuge in or with
32. Darp etmek * to hit someone
33. Tahdit etmek * to limit, to restrict
34. Dirayet- ability
35. Tesis etmek – to institute, to setsosyal tesisler halka hizmet etmek için açık
tutulmalıdır.
36. Mukavemet göstermek – resıstancegöstericilere polise mukavemet
göstermekten işlem yapıldı. Prevzema akcıja
37. İtibar etmek – to show consideration and respect okulun itibarı için yapılmalı.
38. İcra etmek * to perfomr exectue
39. Tedbir almak – to take measures
40. Onamak * to approve karar onaylanmıştır
41. Kovuşturma açmak – to begin a legal investigation
42. İhtilaf – disagreement Bu görüş ihtilaflıdır. Birçok şeyde ihtilafa düşmemize rağmen
anlaştığımız bazı şeyler var. Eşimle bazı konularda ihtilafa düşebiliriz.
43. İkametgah – ikametgahım değişti place of residence ikametgah kağıdı
44. İdrak etmek – yillarca idrak edemediginiz sey. Sanırım söylediklerimi idrak
etmekte zorlanıyorsun. Ya da erişmek ulaşmak – Cumhuriyetin yüzüncü yıllını
idrak ettik. İdrak etmek sorunları war.
45. Gıpta etmek * özenmek onun başarısına herkes gıpta ediyordu
46. İzah etmek * ayrıntılı bilgi vermek durumunu tam olarak izah edince onunda
anlayışlar karşılayacağına eminim
47. Hasıl etmek * oluşturmak meydana getirmek üretmek ** ödevini hasıl etti
48. İhtar – polisin ihtarına uymayınca polis ateş etti
49. Muhafız * guard
50. Mahlukat * lıvıng beıngs yaratıklar
51. Çömelmek to crouch down
52. Asil noble en asil vatandaşlık görevimizdir
53. Günyüzü * daylight g
54. Gün yüzüne çıkarmak * to reveal
55. Füze * misile
56. Malikane – country house
57. Ankesörlü telefon * phone both
58. Kalem kamera * secret camera
59. Direksiyon hakimiyetini kaybetti
60. Şarampol – karayollarının kenarında yol düzeyinde aşağıda kalan bölüm
61. Savrulmak to be hurled
62. Feryat etmek * to cry for help
63. Mahrum etmek * to deprive someone something of ya da mahrum kalmak
64. Sitem etmek * to reproach kırgınlıkla oldı mı keyfınız
65. Çıkışmak to scold ona kızınca hemen çıkıştı da se nafrlıs
66. Takdis etmek to bless
67. Ayin * religious service
68. Kuşatmak * muhasara etmek çember içine almak etrafını sarmak
69. Hamle * to attack
70. Dolgun * filled stuffed plump
71. Şezlong lezalka
72. Yöresel * local
73. Ağırlamak * to entertain to treat a guest wıth respectdün akşam misafir
ağırladım. Misafiri güzel bir şekilde ağırladık.
74. Cazip kılmak – to make desirable Bu teklif bana daha cazip geldi. İki teklif
arasında ücreti fazla veren iş bana daha cazip geldi. Konuşmaları cazip kılıyor.
75. Sur * cıty walls
76. Mukavele yapmak – written agreement to make a contract
77. Zayi etmek – to lose Kimliğimi zayi ettim vatandaşın hakkını zayii etmemek
lazım
78. İmal etmek to manufacture Kitabı şu şekilde imal ediyorlar
79. Görgüsüz * impolite rude
80. Muhazafakar * conservative
81. Gensoru * general questionıng ın parlıament by mınısteres etc Hükümet
mecliste verilen gensoru sonrası düştü.
82. Mahkum etmek to sentence
83. Temin etmek * korkusunu gidermek güven vermek bu kitaplari temin
etmeliyim saglamak demektir
84. Tedarikte bulunmak – to make preparations get ready
85. Kura çekmek * to draw lots
86. Özeleştiri * self criticism
87. Enkaz alanı * the place of ruins
88. Yere çakılmak – to be nailed down
89. Hakkın rahmetine kavuşmak
90. Mürettebat- flıght shıp crew
91. Tanık – witness tanık oldum ı wıtnessed
92. Sınamak – allah evladıyla kımseyi sınamasın sabrımı sınadını sınacam sizi
93. Teraziye vurmak * to think about something carefully
94. Vesayet * guardianship, çocuğun vesayetini almak istedi. Bir de hükmetme
çabasına gelebilir Vesayet altında olan ülkeyi kurtarmamız gerekir.
95. Reşit olmamış çocuklar , someone who has come of age of dıscretıon
96. Vasi – ocuv
97. Tepmek to turn down – or to kick Avrupanin mudahalesi ters tepti.
98. Onarmak – to repair onarilmaz bir zarar
99. İstifade etmek – to benefit bu projeden milletimiz istifade edecektir
100. İtham etmek 0to accuse Bu nasil bir itham
101. Vicdanin elverdi mi dusundum
102. Yanli – supporter of advocate of bu yontemin yanlilari az. Hukumet
yanlilariylar ve muhalefet arasindaki siddet tirmaniyor.
103. Tezahür etmek * to appear to become visible to become manifest ona
tam inanmıştım diğer tarafını tezahür etmez mi. Ektiğimiz tohumlar yavaş
yavaş tezahür etmeye başladılar.
104. Malum- known onun gelip gelmeyecegi malum degil.
105. Teyit etmek – to confirm to strengthen
106. Tazminat – compensation
107. Bırseyden kagı duymak anxiety worry
108. Tasfiye etmek * to purify
109. Tasfiyeye gitmek * to go on liquidation
110. Duygu gıbı hafızalarda kazınan Ayşegül evlendi
111. Evlilik yolunda emin adımlarla ilerleyen ikili
112. Nalbur * a place like imobilia
113. Hayrete düşüren olay
114. Şaşkına uğratan olay
115. İlkel primitive ilkel kabileler
116. Benimsemek – bir seyı kendine mal etmek, sahip çıkmak bu özeliği
benimseyen
117. Yarı göçebe – semi nomade
118. Çalı – bush
119. Sığır haywanlar * cow, bulls
120. Kederlemek – kederli olmak üzülmek bu kadar yokluğun içinde
kederlenmek yerine mutlu olmayı tercih ediyolar
121. Bu gerçeği yansıtmayan bir haber
122. Facia * calamity tragedy
123. Peşpeşe successive facialarda bulunan ülke
124. Hoşnutluk kazanmak to wın someoneis pleasure someone to be
pleasured wıth you
125. Vahim – grave serios, durum vahim.
126. duruşmaya katilmadi – hearing trial, when the court announces
the verdict

mütalaasini veren savci - Mütalaa Kelimesinin Anlamı: Bir konuyu irdeleme,


ortaya koyma, fikir alışverişinde bulunma anlamına gelen bir kelime olarak
kullanılmaktadır. Mütalaa kelimesi sıklıkla kullanılan kelimeler arasında yer
almaktadır. *Bu konuyu daha sonra mütalaa ederiz diye konuşmuştuk.
*Seninle birlikte işle ilgili olan bazı konuları mütalaa etmemiz gerekirdi.

*Senin mütalaa içinde olman bizim sürekli araştırma ve ilerleme gayretimizi perçinliyor

127. perçin etmek – baglamak


128. senet Bir kimsenin yapmaya veya ödemeye borçlu olduğu şeyi
göstermek için imzaladığı resmî kâğıt, belgit

129. ahilik - Kökü eski Türk töresinde olan ve Anadolu'da yüksek bir gelişim
gösteren esnaf, zanaatçı, çiftçi vb. bütün çalışma kollarını içine alan ocak.
Cömertlik. Ahilik teskilatinin kalbi ankara
130. irfan – bilme , onun irfan seviyesi hakkinda malumatim pek azdir
131. malumat – information
132. mebus – milletvekili
133. beka – devamlilik, olumsuzluk milletinin bekasi icin ..
134. gayret gostermek – caba gostermek
135. son virajdayiz – vo posledna krivina sme Virajı Alamıyınca Kaza
yaptı
136. uçurumdan – cliff
137. tökezlemek – stumble çocuğun ayağı tökezledi kendini yerde buldu Bir kere
tökezledi mi insan daha da belli doğrulmuyor.
Yolda giderken birkaç yerde tökezledi.
138. çökertmek – ekonomimizi cokerterek – make kneel
139. Zincirleme kaza – verizen sudar
140. İhbar uzerine olay yerine gelen polis
141. Yığıldı – yurumeye calisti tekrar yere yığıldı collapse Arkadaşım kanı
görünce yere yığıldı adam korkudan yere yigildi
142. Yamaç 0 dagın hangı yamacından tırmanmaları gerektıgını tartısıyorlar.
Gel soyle yamacıma otur da bugun okulda ne yaptın oglum. Yamaç dag veya
tepenın herhangı bır yanıdır ya da yakın anlamına gelırç dagın yamacında
oturmus aglıyor.
143. Yamaç paraşütü – paraglajderstvo
144. Dolanma karısmıs iplerin dolanmasıyla carsafa
dolandı
145. Makus talihi * her zaman sansın kotu gıtmesı demektır
146. Refah – prosperıty meslek sahıbı olunca aılem refaha kavustu
147. patinaj yapmak da verglas u mesto 0 uskup kac senedır hep patina yapıyor
148. uskup patina yapmıyor hep gerıye dogru kayıyor
149. elimi ateşin üzerine koyarım
150. sarf etıgı caba * tuketmek
151. teminat * deposıt yaptıkların temınatıdır
152. somut bır ornek – concrete
153. ayak oyunlarina ragmen bir isi bozmak ya da saglamak icin girisilen gizli
calisma ayak oyunlariyla onu yonetimden aldilar ayak oyunu yapıp zarara
uğramama neden oldular. Ayak oyunu yaptılar bana.
154. muşahede altında tutulmak – to be under obsevation dark edilen doktor
muşahede altında tutulacak
155. nezaret altında – under surveillance – kamera izleme sistemi

156. uzuv – ekstremitet


157. çekyat – kauç
158. mazbut – doğal olaylardan etkilenmemiş, korunmuş olan madde
unutulmamış hatırda kalmış, ele geçirmiş zapt edilmiş odzemeni recorded
159. mazbata – mandate
160. maşuk ol – be beloved
161. muvaffak olmak – bir işte başarılı olmak demektir yaptıgı işte muvaffak
oldu yeni işte muvaffak olacağıma sanmıyorum
162. kayıp başvurusunda bulunmak
163. doğru yoldan saptı
164. makul olmak – to be reasonable bunun hakkında makul olmak
gerekmez mi makul istekleri var makul ifadesi war daha makul ol
165. yaraşır – layık uygun kendıne yaraşır bir meslek seç perde salona yaraştı
söz dinler her iste yaraşıyor
166. tasnif etmek – to classify hayvanları tasnif ettik
167. hazmetmek – sindirmek onun olumunu hazmetmek tomu uzun
zamanını aldı. T0 digest yeniliği hazmetmek gerekir. Sanırım bu acıyı
hazmedemeyeceğim terbiyesizliği artık hazmedemiyorum.
168. Yolsuzluk – nepravilnosti
169. Daniska en iyi en güzel ornek aptlıgın daniskası olmak bu işin
daniskasıyım
170. Taşeron – podizveduvac
171. Metruk –dilapitaded metruk binada
172. Tesir icra edilmemiştir mesleğini hakkıyla icra etmiştir

Sabıkasız olan kişi without criminal file*Sabıka kaydına ihtiyacımız olduğu için onu geri
gönderdim.

*Adamın sabıkası temiz çıkmayınca ben de şüphelenmeye başladım.

*Eğer sabıkan temizse hemen iş bulman mümkün olabilir.

*Sabıkan temiz mi senin?

173.
174. Refakat etmek * to accompany sana refakat etmek için gönderildim

İcabında po potreba iş icabıdır icap etmek gerekir yenı okula icap etmeliyizDükkanı
yenilememiz icap ediyor. *Yeni bir eve taşınmamız icap ediyor.
*Eğer icap ederse ben size borç para verebilirim.

*Bizim yeniden daha kapsamlı kitaplar almamız gerekiyor.

*Okulu bitirmek için bu dersi geçmem icap ediyor.

175.
176. Teminat vermek güvence vermek öğretmeni teminat verdi. Borcunu
zamanında ödeyeceğine dair teminat verdi. Sen de bana teminat
olarak peşin iki yüz lira ver, işe girince iade edeyim
177. Ihtimaleri dikkate almadan konuşmak
178. Kızamık * measels
179. Salgını epidemic kızamık salgınında
180. Olgu - olgu cümleleri kesinlik bildiren yani kesin doğru olan
cümlelerdir.
181. Kizamik vakalari – measles cases
182. Vaka – olay bu vakanin meydana gelmesi hepimizi aniden
tedirgin etti.
183. Nezle olmak – to catch a cold nezle olmamak için ilaç içtim.
184. İltihap – akciğer iltihabı, iltihaplanmak iltihaplanır
185. İhtiyat – herhangi bir konuda ileriyi düşünerek ölçülü davranmak
yatırım konusunda ihtiyatlı davranmamız gerekir.
186. Tevazu – alçak gönüllük bızım bu konularda tevazu gostermemiz karşı
tarafı şımartabilir beni sevene tüm tevazularımı sunarım. Tevazu insanlar
daima kazanır.
187. Şahika – doruk zirve en üst derece şahika bir film
188. İfşa etmek * to reveal her hareketi ifşa bu sırrın ifşa edilmesine
istemiyorum beni araştırdın ve tüm sırlarımı ifşa ettin. Sırlarımı ifşa
etmemeliydim.
189. Payidar kalıcı sonsuza kadar yaşayacak olan – tefeyyüz payidar
kalacaktır
190. Memba – kaynak pınar gözleri su membaya benzerdı. Boyle bır
membadan cıkan gencler
191. Perdesi yırtılmış adamın, baksana neler söylüyordu!”
192. Döküntü debris waste depremden sonar orası döküntüydü. Cilt döküntülerı
oluştu döküntüsüz kaşıntı
193. Belirtileri bu hastalığın belirtileri
194. Kendisinş halsiz hissediyor
195. Domuz grıbı salgını var
196. Ateş düşürücü kulanmadın olmaz bu iş
197. Uyuz hastalıgı döküntüye neden olabilir
198. Müptela olmak hastalıga yakalanmak – ya da alışmak düşkün olmak yeni
kahveye müptela oldum. Uyuz hastalığına müptela oldum.
199. İshal *dıarrhea ishal oldum ishal için ilaç
200. Zatürre – bronşit zatürre olurdum
201. Tetkik etmek – herseyi tetkik ediyor incelemek tetkik yapmadan su
toplama teşhisi konuldu
202. Tetkik edilmemiş * unverrified
203. Muhtemelen korktu * muhtemelen evde ekmek vardıç muhtemelen
testen zayıf not çıkaracağımç muhtemelen ziyarete gelemem.
204. Meydan okumak * yer çekimine meydan okuyan tesla arabası bir kişiye
yada şeye rakip çıkmasıdırto defy challenge Bir a n meydan okumayı içinden
geçirdi, sonra bundan vazgeçti.
205. Sökmek – disassemble araba vidasını söktü okuma manalarını iyice
söktüler
206. Elektrik sayacı * broilo
207. Hibe etmek – donation arasyı annesine hibe etmiş
208. Işimiz bir hi zmet yarışı
209. Şofben boyler
Minettar olmak bir iyilik yaptığın için sana cok minettarım . her zaman babana
minettar ol. Yıllardır kendine ve ailesine yaptığı iyilikler için ona büyük bir
minnet duyuyordu. Minnet ne demekti?
→ Her hangi gibi bir kişiye iyilik yapıldığında kendini o kişiye borçlu
düşünen şeye minnet denmektedir.
210. Şikayetini dikkate alacağım
211. Kaldırım taşları kaldırma
212. Peşkeş çekmek – başkasının malını birini hibe etmektir
213. göz yummak * kusurları görmezlikten gelmek, görmemiş gibi
davranmak, hoş sgörmek.her hatana göz yumdum. Sana çok kez göz
yumdum.

214.
215. Çatır çatır alırım kolaylıkle baskı uygulayarak da olur çatır çatır
tartışmaya başladılar ıngılızcyı çatır çatır konusuyor
216. Fahiş fiyat * excessıve prıce
217. Tahsil etmek hasıl etmek elde etmek faturanız tahsil edilmiştir
218. İşportacı – tezgah işportacıları zabıta topladı
219. Müteşebbis avukat – girişken bir müteşebbis bulursak bu arsayı almamız
daha kolay olur
220. Yem etkemk * to baıt
221. Prim * bonus
222. Şeffaf bir şekilde transparenttno şeffaf biyr yönetim
223. Liyakat esas değildir * bu işte liyakat esastır layık olmak liyakatsız kişi işe
alınamaz
224. Mamafi fakat demektir Aradım, mamafih seni orada bulamadım."
"Hastanın durumu düzeliyor gibi gözükmekte, mamafih kontrolü elden
bırakmayacağız."
225. Keyfiyetle alıkoyabildi
226. Sen ne ayaksın what are you up to who the fuck are you
227. Müteahhite * dükkan yapan müteahhite soru sormadın
228. Hakka ve halka hizmet düsturunu unutma
229. Mermi bullet
230. Bilhassa escpecıally fen dersinden bilhassa bu dersi çalışman
lazım. Ona şaşırmadın ama bilhassa senin ne işin var burda.
231. Meziyet – zaslugı yetenek becerı meziyetlerı sayesinde
herkesten takdir ile karşılandı onun meziyetlerini saymakla bitmez.
232. Esirgemek * kötülükten esirgedim.
233. Siper etmek * to use as a shıeld – yavru köpeği esirgemek için
kendisini siper etmişti.
234. Dolaysıyla – hasta oldu dolaysıyla okula gitmedi.
235. Tenha – kalabalik olmayan, ıssız sessiz ve yalnız olan yer
manasına gelir. Tenha yerlerden geçmeyin pusto
236. Vesika – document yabanci vesikalardan
237. Yadırgamak - Kendine yabancı gelen bir kimseye, duruma veya şeye
alışamamak, ısınamamakO herkes tarafından -davranışları yüzünden-
yadırgandı. serbest yadirganmiyor ayipta degi
238. Akın etti – düğüne akın ettiler
239. İhmal etmek - Tom görevini ihmal etmekle suçlandı omit neglect
240. Mülakat gerçekleşmiş mülakat gerçekleştirmiştir. Interview
241. Teamüllere gore po red po obıcaj
242. Yargıç judge savcı prosecutor
243. Hüner skill Adana dürümcüsü hünerlerini sergiledi.mutfakta da
baya hünerlisin
244. Tedbirli – pretpazliv
245. istihdam etmek /ı/ to hire, employ, engage (someone)

246. sözüne ilişkin – erkek sozune iliskin meaning on


247. abad etmek – zenginlestirmek,
huzur vermek abad edecek planlar benden
geçmez
248. kanımın son damlasına kadar
direneceğim.

246.Imar etmek – to develop, improve

247.Satırbaşları - Konuşma vb.nde dikkat çekilen önemli nokta

boyun fıtıği olmak

kaygılar var – gelecegi icin kaygilar var they have worries

seçmenler  - voters

izlenim doguyor – we are getting an impression

iddiam  - to claim to assert

 icraat yapacak bir tek burası kaldı.

had safhada = extremely, on the rise hava kirliliği had safhadaydı


alt yapı – background

muazzam  - grandiose

bilişim- informatics

veri  = data

maliyet  - cost

Özeleştiri  = self criticism

seri  halde tedbir aldik – in series

talibiz – we are offering who wants desires mesela Bu 50 milyonun biz yüzde 10’una talibiz.

istismar etmek /ı/ 
1. to exploit. 

Tepeden tırnağa hizmet sektöründe hareketlenme olacak.

kruvaziyer  - cruiser

nitelikli yatak 0 legla vo bolnici krevet

üssü  - baza

mukavva – karton

zimba gibi yetismis gencler – zimba is a stapler

kümelenme merkezi olacak - Aynı ya da benzer iş kolunda faaliyet gösteren, coğrafi olarak


birbirine yakın, birbirleriyle işbirliği ve rekabet halinde olan üretici firmalar ve onları
destekleyici firma ve kurumların bir araya geldiği bir çalışma modelidir.

doğrudan veya dolaylı directly or indirectly

kademe kademe – level by level

asgari  - minimum Dur-kalkların en asgari düzeyde olduğu

hayli hayli - fazla fazla, rahat rahat anlaminda.

kombine taşımacılıktır – combined transportation

Doygunluk noktasina geldik – it means we are satisfied now

nispeten pahali bir sehir – relatively an expensive city

ekalliyet haklari – minority rights

kışla – baraki ya da kasarna

rüsum  vergisi –
hayvanlarının doğurduğu güvenlik tehlikeleri

itlaf  etmek – to kill Bunlar da canlı itlaf etmek olmaz rehabilite etmek lazım.

mutabakat  - agreement aramizda bir mutabakat yok

teskin etmek – acı öfke coşku gibi duyguları yatıştırmak dindirmek Belediye başkanı
kalabalığı teskin etti. Babam bizleri teskin etmeseydi kötü olaylar yaşanabilirdi. Arkadaşımı
teskin etmekten bıktım artık. To soothe calm

Teselli etmek - Avundurmak, acısını gidermeye, onu rahatlatmaya çalışmak console


solace

Avutmak - avutmak distract console divert comfort someone when at time of gried or

disappointment
bir kimseyi, acısını dindirici, sıkıntısını giderici sözler söyleyerek yatıştırmak.

Izale etmek – da se otstrani adamlar izale edildi.

Hiddet – rage öğretmen bizi bahçede görünce çok hiddetlendi. Hiddetli bir müdürümüz
olduğu için çocuklar çok korkuyor.

Gazaba geldi ya da gazaba getirdi öfkelenmek kızmak * Söylediği ölçüsüz laflar gazaba
gelmesine sebep oldu.

Sefalet – Yokluk içinde bulunma, yoksulluk çekme anlamına gelen bir kelime olarak
kullanılmaktadır. mizerija o kadar parasızlar ki sefalet içinde yaşıyorlar. Sefalet içindeyiz.
Durmumuz sefalete sürüklüyor.

Istırap mizerno nasıl bir ıstırap içinde olduğunu bilemezsin. Büyü bir ıstırabın içinde acı
çekiyorum. Üzüntü, sıkıntı, keder, elem, dertli olma durumu anlamına gelen 

güzergahlarda –route takip edilen yol bu güzergahtan İstanbula çıkılmaz. Otobusler bu


güzergahı kullanmazlar. Güzergahımız belli olsun gerisi kolay olur.

aile fertleri – family members anne bir aile ferdidir

sevk edildir 0 he was refered to another hospital

intikal etmek – to transfer ev bana intikal edildir

sarkmak – hanging down Oluklardan kol gibi buzlar sarkıyordu.

Demir korkuluk – zelezna ograda

Kısa süre içinde ortalık kan gölüne döndü

Ağıt- mourning lament çocuğun ağıtı yürekleri dağladı.


yürekleri dağlamak - acıyla ve özlemle içi yanmak, acıyla kıvranmak

asma kilit – padlock

rıza – consent senin rizan olmadan bu konuda hicbir sey


yapilamaz

dahil ne demek? Seni de gruba dahil etmeliyiz listeye


seni de dahil ettim.
260.Bir işe karışmış olma, karışm included icerir Pakete piller dâhildir. Bu
iste dahiligim yok. This is for internal use. - Bu dahili kullanım içindir.
261. Dahilinde within demektir gugücü dahilinde  within his power
Beraat etmek – temize cikarmak Bu kararın okunuşu üzerine beraat edenler serbest
bırakılmışlardı.

10 yıl hapsi istenen 'Ezhel' beraat etti

izah etmek -
Açıklamak, ayrıntılı bilgi vermek.

tahliye etmek ne demek?


Tutukluyu serbest bırakmak, salıvermek.
262. *Bu konuyu daha sonra mütalaa ederiz diye konuşmuştuk.
263. *Seninle birlikte işle ilgili olan bazı konuları mütalaa etmemiz gerekirdi.
264. *Senin mütalaa içinde olman bizim sürekli araştırma ve ilerleme gayretimizi
perçinliyor
265.

266.

267. taksicinin fazla pare talebiyle karsilasmis oldugu kisi


268. yoneltmek – direct, steer into
269. hakaretlerine ugramak – insult
270. maruz kalmak – exposed to
271. gozlatina alinmak
272. senegal uyruklu
273. takinilan tavir – persona tavır takınmak annem bana tavır takındı.
274. meslek erbabina – competent yakistirilmayacak duzeydedir
275. nezdinde 0 at, yaninda senin nezdinde işi tamamlayalım.
276. ivdelikle paylasmak 0 cabuk, urgency
277. sureiz askiya alinmak – geciktirmek, belirsiz olarak ertelemek ornegin bu ev
gitti gidecek, hemen askiya almak lazim sebesiz bir isi geri birakmak isleri
askiya alsin sever
278. ihrac islemleri tamam – export
279. men etmek – disqualify
280. tezahur – manifest to appear ortaya cikmak ektiğimiz tohumlar yavaş yavaş
tezahür etmeye başladılar.
281. savsaklamak – yarin giderim oburgun giderim diye savsaklayip duruyor
282. sofor karti suresiz askiya alinmistir

kenetleme zamani – clamping locking Dışarıdaki kötülüğü görünce herkes


birbirine sıkı sıkı kenetlendi
283. fatura kesmek
284. mensubu – member connected with
285. dirsek temasi at close interval, close contact rakip okulla dirsek teması
içindeyiz
286. muracaat etmek – apply
287. avukatların aracılığıyla
288. hissiyat – feelıng
289. tesis – establish facility →2 kilometre ileride bir dinlenme tesisi varmış.
290. Şehir hastanesi %60 bitmiş vaziyette
291. Baraj ve gölet – pond, puddle smal lake
292. Hazine taşınmazı üzerine – mülkiyet develete ait olan taşınmazlara hazine
taşınmazı deniyor.
293. Mülkiyet – ownershıp, property
294. Taşınmaz- property
295. İkaz etmek – ödevini yapmayınca öğretmeni ikaz etti
296. İhtar – warning polisin ihtarına uymayınca polis ateş etti karımın ikinci ihtarı
297. Dallanmak – genişlemek, yayılmak
298. Budaklanmadan * knot
299. Dallanıp budaklanmak – bir iş konu sorun büyüyüp karışık bir durum almak
yayılıp genişlemek
300. Tavır – manner, attitude
301. Katliam – masovno ubıstvo
302. Sürgün - Benim kardeşimi sürgün ettiler. exile
303. Üs – baza bu üs bizim controlümuzde, buraya yakın askeri üs
var. hava üssü – air force base
304. Darp etmek – vurmak yüzünde çeşitli darp izleri
305. Gasp etmek – izinsiz almak – to seize gaspçı bir milyon dollar istedi
hijacker gasp ettikleri araçla kactilar cantasını gasp etmeye çalıştılar.

bebeklerine kavuşmak için gün sayıyor


306. dilini boğazına kaçmama diye yan yatirdi
307. mağlup  etmek – to defeat
308. koşu rutası
309. bebek bakımında yardımcı olmak için annesi taşındı

olumsuz hava koşulları nedeniyle 

310. uğrak noktası * türistlerin uğrak noktası oluyor


311. mevcut durumda – şimdiki durumda
312. türkiye yatırımcılar bu yıl da liderliğini korumaktalar
313. göz doldurmak – make a strong ımpressıon on
314. özen – çocuklara olan özenim attentıon
315. hayal kırıklığına kapılmak
316. annem babamın da görevlerini giymişti
317. ayaklarımızın üzerinde durmaya teşvik etti
318. yaman çelişki *bad contradıctıon
319. yaftalanmak * yaftayı yapıştırmak 0 to brand
320. rencide etmek * to hurt someones feelıngs ,
321. recme olmak stoned to death recme olmamıs kadınlar
322. dert yanmak – teyzem yine anneme dert yanıyor sıkıntırlarını bırıne anlatmak
323. beyhude bir çaba * vaın attempt
324. ihlali violatıon
325. kayırmak favor bizi kayıran yok
326. ziyadesiyle  zor bır olay – hıgly
327. kendını aklamak ıstersen * to justıfy
328. itibarsızlaştırılıyor to dıscredıt
329. iffetsiz kadın * loose woman
330. muhafazakâr  bır toplum conservatıve
331. tutarlı  ya da istikrarlı dengeli olmak stabilen Ali alışverişte ve normal hayatta
tutarlı biridir.
Ali tutarlı şekilde parasını harcamaktadır.
332. Iflah olmaz bırıyım * akılanmam
333. cezbeden  sey ne ıdı * the thıng to baıt you kandıran
334. tutkulu  * passıonate
335. sözünü sakınmayan ne düşünüyorsa söylemek ondan sözümü sakınacak değilim ya
da sözünü pek sakınmazdı

336. tımarhane – bardovcı

337. tahsis etmek – to assign bu oteli sizin tahsis ettik

338. sakil cümleler kullanma * ugly

339. hezeyanlar delusıons hezeyanlar ıcınde bırsey yapmak

340. bocalamak to hesıtate

341. zaaf slabost onun zaafı yok

342. nakli – transplant doku nakli bobrek nakli kalp nakli diger siniftaki nakil
ogrenci super bir tiptir. En sevdigim arkadasim naklini baska okula aldirmis.
Nakil sirasinda hicbir esyanin zarar gormesine dikkat ediniz. Nakil islemlerini
yapilmasi son iki saat kaldi. Bobrek nakli operasyonuyla yeniden sagligina
kavustu.

343. Sevk etmek – to dispatch send ; bir seyi belli bir yerden belli bir yere tasimak
goturmek anlamina gelir Okulda fenalasinca hastaneye sevk edildi. Turkiyede
tedavi edilmedigim icin yurt0 disina hastaneye sevk edilecegim. Anadolu
lisesinden fen lisesine sevkimi aldirdim.

344. Kana kana su icti uzun sureden sonra su icerken gorulen bir hadise
345. Hadise – olay demektir Bu hadise yuzunden isten kovuldu , Bu hadise
karsisindaki tutumu ile takdir toplamisti.

346. Tutum – manner attitude tom cok iyi tutumu sahip. Tom’ un hic tutumu yok.

347. Takdir etmek – begenmek onemini degerini anlamak deger bicmek


degerlendirmek Tutumunu takdir ediyorum. Takdir edersiniz ki bu parayla bir
ay gecinmek zor. Bu yagli boya tabloya ne kadar takdir edersiniz.

348. Tanısı – diagnosis Bobrek yetmezlıgı tanısı konuldu. Tani geciktiğinde da zor
oluyor

349. Esaret – onlar esaret altında tutulmalı. Captivity düşman tarafından esaret
altında alındı.

350. Bir hayli – many bir hayli üyelerimşz var

351. Ahkam kesmek – to make judgements without hesitation dogmatize


cekinmeden bilir bilmez konusmak ; kesin yargilarda bulunmak her konuda
ahkam kesmesi hic hos degil. Hayatinda 3 4 defa futbol oynayarak futbola
ilgili bize ahkam kesiyor.

352. Düğme iliklemek – to button shırt

353. Hınzır fırlamalar * domuz eskiden ya da katı yürekli kötü düşünceli

354. Mesane – sidik torbası

355. Tütsülenmiş et* smoked meat

356. Tahrip etmek – to ravage destruction sehir bir hortum tarafindan tahrip
edildi. Ozon tabakasinin tahrip edilmesi cevreyi etkiler. Bu yagis zamani cok
tahrip getiriyor.

357. Bulgu findings – benim bulgularim boyle olmadigini gosteriyor. My findings


tell ... Bilimsel bulgu scientific findings, arkeologik bulug. Bulgu symptom
olarak gecebilir bulgular icin da tedavi var.
358. Safak vakti – at dawn Güneş doğmadan az önce beliren aydınlık

359. Ağartmak * to decolor ak durumuna getirmek unun ağartılmasını sağlayan


madde başarınla yüzümü ağartın.

360. Gdo * rafine şeker yapay renklendirici

361. Bileşen * component Instructional videos are a key component of many online
courses. - Öğretim videolar birçok çevrim içi derslerin önemli bir bileşenidir. Bu içeceğin
bileşeni nedir

362. Stresini hafifletmeye iyi gelir

363. İsrarcı pushy

364. Tutumlu * economical

365. Formal mesafeli

366. Homebody * ev kuşu

367. İflah olmaz bir yalancı

368. Patronluk taslayan * bossy

369. Sezgili * intiutşve

370. Riyakar * hıpokrıt

371. Unpredictable * sağı solu belı olmayan

372. Özverili * devoted sefless

373. Fırsat kollamak * onu yalnız yakalamak için fırsat kolladılar to waıt for an
opportunıty

374. Scapegoat * samar oglanı


375. Yangından mal kaçırır gibi * gereksiz bir telaş ve ivdeilikle yangından mal
kacırır gıbı hazırlanıp gıttı. Yangından mal kacırır gıbı ıkı gunde ısı bıtıremeyız

376. Sağduyuya davet etmek * zdrav razum

377. Tevessül etmek * get ınvolved ın sth basvurmak gırısmek yanlıs ıslere tevessul
etmek sorun olur

378. İstirham etmek – bir şeyi yalvararak isteme durumu sizden istirham ediyorum
lütfen kardeşlerime yardım edin. Ondan birşey istirham ettim ama yapmaya
niyeti yok. Ben herkesten istirham ederek yaşayamam.

379. Vasıta – araç vozilo Onun vasıtasıyla tanıştım. Yollar o kadar kaygandı ki
vasıtamız yolun kenarına kaydı. Evlilik vasıtasıyla benimle akrabamdır.

380. Özdeşleşmek to become identical to identify with sb .sth Bu yaptığından


sonra kendi içinde ki kötülükle özdeşleşti. Onunle özdeşleşti

381. Yanı sıra * kako ı soyledıklerının yanı sıra yaptıkları benı daha cok etkılemıstı.
Hedıye almanın yanı sıra dusunulmek hosuna gıtmıstı. Bir enstrüman
çalmasının yanı sıra şarkı da söyler. Başarılı olmak için çalışmanın yanı sıra
kitap da okumalısın. Beraberinde, birlikte, yanında. "Onun yanı sıra sen
de cezalısın."
"Paranın yanı sıra altında vermişti."

382. Medet – yardım medet ummak tanımadığın kişilerden asla medet umma.

383. Karanlık bır kumpasın eseridir

384. Şuursuzca – unconsciously

385. Şuur bir kimsenin bilinci bir insanın canına kıyacak kadar şuursuz insanlar var.
Amelıyat sonrası şuuru yerine geldi. Onun yaptıklarını duyunca şuurunu
kaybetti. Hastalığı geçince şuuru geldi. Sen çok şuursuzsun bunu nasıl
yaparsın.

386. Kutuplaşmak * bır topluluk bırbırıne karsıt gruplara ayrılmak.


387. Patırtı çıkarmak – kavga kargaşa gürültü çıkarmak patırtı çıkarmadan oturun
babanız uyuyor.

388. Madrabaz – dalavere çeviren, hile yapan, hileci bu futbolcu her maçta bir
madrabazlık yapıyor. Salonda bır madrabaz konuşuyor cahıller de alkışlıyordu.

389. Meşru – legıtımnı meşru bir ihtiyaç

390. Gölge düşürmek – bir şeyin önemini ve değerini azaltacak senin bu dengesiz
davranışların bizim itibarımıza gölge düşürüyor.

391. Rota – izlenen, gidilen yol, en ucuz ve en keyifli rotalarini listeledik.

392. Otel ya da pansiyon konaklamasi yapabilirsiniz.

393. Patika yolu – keci yolu,

394. Bütçe dostu

395. Harmanlamak * to blend tum bunların harmanlandıgı yer ıstanbul... tarlayı


harmanladık.. karıstırmak gıbı bırsey

396. Zaten coğrafı konumundan dolayı zengin bir bitkisel çeşitliliğe sahip.

397. Bağdaşmak – anlaşmak da se usoglası gerçeklerle bağdaşmak onlarla


bağdaşmak olanaksız(impossible) Yaptıkları her zaman söyledikleriyle
bağdaşmıyor.

398. Farazi – ımaginary farazi soru hypotethıcal questıon farazi fiyat prıpısana cena

399. Mevzuat *- zakonodavstvo

400. Peyke * şilte

401. Tüm hatıralarıyla bügün gelen kent

402. Günübirlik tekne turları ya da günübirlik ameliyat


403. Terhis etmek * to discharge askerlık gorevını bıtırenlerın ordudan bırakılması
terhis olmama 3 gün kaldı.

404. Terhis belgesi tanzim edilece. Düzenlemek, hazırlamakç Kayıt evraklarınızı


tanzim edip geliyorum. Proje tanzim ediyoruz.

405. Özlük hakları – calışanların özlük hakları

406. Bu is böyle olmaz diye ibaresi eklendi. İbare expression, phrase

407. Önerge – proposal

408. Kırsal – rural country sıde kırsal alanda yaşadığımız için bazı hizmetlerden
mahrum kalıyoruz. Beledıye hizmetlerinşnşn kırsal alanlarda daha faal olması
gerekir.

409. Faal olmak – to be active Bu derneğin faal olduğuna dair bana bir belge
getirmeniz gerekiyor.

410. Naaş – ceset

411. Gıyabi cenaze namazı funeral prayer ın absense

Taviz vermek – to make a compromıse, appease *Haklarımızdan feragat etmek değil


taviz vermek bile söz konusu olamaz.

*Taviz vererek bir hayat yaşayacaksak neden ideallerimiz var?

*Asla prensiplerimizden vazgeçerek tavizler vermeyeceğiz! "Hayatım, çocuklara bu


kadar taviz vermen doğru değil."
"Öğrencilere fazla taviz verip şımartmayın."
412.

413. Tahammül – toleration tahammülü kalmamiş insana hata yapmayın.

414. Genius – dahi

415. Akıbet * aftermath – senin de akıbetin böyle olacak


416. İfa etmek – izvrşi görevi yerine getirmek yapmak – defni ifa edildi
]
417. Tezkiye – temize çıkarma aezkklama tezkiye yerine getirildi.

418. Akli dengesinin yerinde olmadığı

419. gayrimeşru bir durum var – illegitimate

420. fevkalade  - magnificent

421. pür  dikkat * full attention pür dikkat beklediği tarihi pür dikkat kesilerek benı dinledi.

422. Gayri ahlaki – non ethical

Müsebbip - Bir şeyin olmasına ya da gerçekleşmesine yol açan sebep anlamına gelen bir
kelime olarak kullanılmaktadır. Müsebbip kelimesi sıklıkla kullanılan kelimeler arasında yer
almaktadır.

Müsebbip ile ilgili cümleler:


*Bu işin müsebbibi ben olduğum için en çok beni suçluyorlar.

*Seni bu olayın müsebbibi gördüğüm için bir şey olursa hesabını sana sorarım.

*Bu işte ben bir şeyin müsebbibi olmak da istemem.

423. İnfaz memuru – gardiyan


424. Feragat etmek – hakki olan seyden kendi istegiyle vazgecmek.
425. Dehşet - terror

426. Asayiş ekipleri * public order


427. Sağanak – birdenbire sert yağış sağanak y+ağmur var
428. Heyelan – landslip heyelan oldu ama can kaybı yaşanmadı heyelan sonrası
aileler yer değiştirdiler
429. Yıldırım düştü pancar çapalarken yıldırım isabet etti
430. mobilya atölyesi  - rabotılnıca
431. istila – invasion mongol istilasından kurtulamadı
432. ürkütücü – formidable
433. esrarengiz – mysterious esrarengiz yapısı
434. *Senin esrarengiz işler çevirdiğini bir ben anlamadım.
435. *Bu aralar esrarengiz oyunlar oynandığını fark ediyorum.
436. *Her geçen gün esrarengiz olaylar daha çok olmaya devam ediyor.
437. *Senin esrarengiz biri olduğunu anlamıştım.

438. oyulmuş kapı * rezbano


439. rehberli turda gorülmeye değer nitelikte
440. yere serpilmiş elmaslar dispersed
441. deniz mahsülleri * sea products
442. genelkurmay – general staff
443. müebbet hapis cezası – dozivotno
444. elebaşı – promoter leader kötü veya olumsuz is veya hareketlerde önder olan
kimse örgüt elebaşı
445. önder – önderlik yapmaktalar dınımızın önderi buyuk bir önderdir
446. tefrik etmek – to differentiate iyiyi kötüden tefrik edelim
447. riayet etmek – to respect to com
448. ply wıth the rules saygı göstermek
449. derdest etmek * yakalamak tutmak ele geçirmek o kişiyi derdest eden tim
450. tebliğ etmek * to announce communicate öğretmen bu tebliğte bulundu
451. zırhlı araç olur araba gemi tank * opokleno vozılo
452. mahsur kalmak * to stuck in yolda mahsur kaldılar anahtar kaybolduğu için
odada mahsur kaldım
453. rögar şahta
454. dehliz – tunnel
455. müşteki – podnositel na zalba
456. iddianame – obvinenie
457. telef olmak – to be destroyed buyuk bas haywan telef olurken
458. mera – pasiste
459. teyakkuz halinde beklemek – hypervigilant , on alert
460. yevmiyeyle gundelik islerde calisan yevmiye – daily wages – 1 gunluk
yevmiyem 100 dolar yevmiye defteri gunluk defter
461. elverişli olmak – uygun bu ülkedeki iklim elverişli bugun hava koşulları uçuş
için elverişli değildir. Daha elverişli zaman bulunamaz.
462. Nedamet – pişmanlık nedamet getirmek insanları dolandırmışsınız nedamet
duymuyor musunuz.
463. Fırıldak çevirmek – hileli iş görmek – Yine bir fırıldak çevirmek istiyordu.
464. İşgüzar – becerikli ve daha çok kendini göstermek için gerek yokken işe
karışan kendini öne atan.
465. Hükümlü * osudenik
466. Yataklık etmek – suçluları gizlice barındırmak
467. Sicil * registry
468. Bir şeye merak sarmak mesela tarıma merak sardı
469. Derlemek – compile sana farklı muhtelif müzik türlerini bir cdye derledim en
güzel meyveleri derledim dondurma yapan tüm mekanları derledik
470. İnternet üzere de sipariş seçeneği mevcut
471. Haz – pleasure her kaşıkta haz veren dondurma hiçbir yemek anne yemeği
kadar haz veremez.
472. Mürdüm eriği kara erik
473. Viral haline gelmek
474. Motor kaputu – hauba
475. Bu araca verecek parayi bulmus ama kullanma amacini anlamamis
476. Sıra dışı – vonredna uncommon
477. Yat keyfi yapmak
478. Katlamak * to double takipçi sayısını katlamak mümkün
479. Gönül rahatlığıylar * with clear conscience bu görevi sana gönül rahatlığı ile
teslim edebilirim
480. Dünyanın öbür ucuna da gidilir böyle lezet için
481. Müdavim – regular müdavim cemaat geldiler. Bu yerın müdavimleri
482. Göz ardı etmek – önemsememek, dikkate almamak bazı küçük hataları göz
ardı alabiliriz. Temizlik konusunu göz ardı ediyor. Göz ardı etiğimiz
meselelerle uğraştırma. Onlar da göz ardı etmeyiniz.
483. Leziz – delicious leziz midye dolmaları
484. Kuş üzümü
485. Dalgıç – diver
486. Kalplerinde taht kurabilen biz lezzet
487. Adanmış * kendisini belli işe adanmış olan şahıslar
488. Kıskıvrak yakalamak – polis iki soyguncuyu kıskıvrak yakaladı
489. Kereste * stica odun drase
490. Mevkisinde ya da yerinde
491. Nihai onayı vermedı – posledna dozvola
492. Mülakat- interview
493. İnsansız hava aracı * bespilotno vozilo
494. Doğrulamak * affirm
495. Rehin almak – faturayı ödemeyince motosikleti rehin almak istediler müdürü
rehin almis pazarlık yapıyordu
496. Bilirkişi – uzman inşaat mühendisi bilir kişi raporu hazırladı
497. İstismar bulgusuna rastlanamadı
498. Yetersizlik duygusu – herkesin hayatinin bir doneminde yasadigi bir
durumdur, oz saygi eksikligi, kendini beceriksiz ve gucsuz hissetme, utanc
duygusu ogrnegin yetersizlik duygusu beni huzursuz etmis olabilir .
499. Tarifsiz – unspeakable ona olan sevgim tarifsiz. Tarifsiz duygular içimdeyim.
500. Lımonla akıllara gelmeyecek birşey yaptı
501. Son aşamaya gelmek
502. İlk etap – first stage
503. Kıvılcamla başlıyor .kıvılcım spark
504. Promosyon elde edebilmek ekstra promosyon vermek
505. Evlenmeye azmetmiş bir kişi değildir – determined
506. Havale – bir işin yapılmasını başkasına bırakma sorumluluğu devretme işimi
abime havale ettim. Adam işini hep başkalarına havale ederek yaşadığı için
tembelliğe alışmış.
507. Pati – şepa
508. Pansuman – yarayi temizleme ilaclama, yara bakma isi doktorun tarafından
yapılan pansumanı yapılan köpek, rahatladı.
509. Merhem sürmek kollum yaralandı annem merhem sürdü.
510. Farkındalık oluşturmak- to create awareness farkındalık oluşşsun diye konuyu
açtım farkındalık oluşturması adına paylaştım.
511. Akıntıya kapılmak – sel basınca akıntıya kapılanlar olmuş biz de akıntıya
kapılıp düdük çalmaya başladık.
512. Olay yerine takviye asayiş ekibi sevk edildi.
513. Kazma kopaç
514. Darbedildi – dövüldü
515. Bakiye – ramnoteza kartınızın bakiyesi bitmiştir kartınızın bakiyesi yetersizdir.
Nemate sredstva yetersiz bakiye uyarısı çıktı.
516. Hassasiyet göstermek – to show sensitivity gereken hassasiyeti göstermemiz
gerek.
517. Ağır mühimmat – teska munıcıja
518. Özgü – indigenious
519. Tanımlamak * to identify
520. Mütefik – onların müttefiğidir almanya bizim müttefiğimizir.
521. Tenkit etmek * to criticise beni tenkit ediyosunuz ama aynı hatalrı siz de
yapıyorsunuz. Tenkit etmeden önce kendine bak. Tenkit bazen yersiz olabilir.
Neopravdano
522. Canice öldürmek * canice öldürürerek felnious
523. Tasarı draft yasa tasarısı skica
524. Trum yönetimiyile Eş güdüm halinde hareket etmek – po koordınacıjı
525. Paha – rate value cost
526. Abluka * blokaza devletimize uygulanan abluka gün geçtikçe artarak devam
ediyor. Bu devlette abluka uygulandığı için açlık baş göstermeye başladı.
Açlığa neden olan ablukası
527. Heba olmak – be wasted go up ın smoke kendimi o çocuklara heba ettim. Bir
yıllık emeğim hela oldu.
528. Misilleme – odmazda o bana karşı misilleme yaptı.
529. Talip çıktı – suitor zamanında çok talip çıkmış ama hiçbir talibini beğenmemiş.
Arabaya talip çıkmış yarın satışını yapacağız kismetse.
530. Taahhüt * commitment üstlenme *- elektrik işleri için taahhüt altına giren
firma bir adım geri atmış.
531. Kaide * kural demektir kaideleri yerine getirmelisin. Bu koyduğunuz kaideler
çok ağır. Uluslararası kaidelere aykırı.
532. Fail – storitel bu işin faili odur.
533. Tahrik edici bir adım
534. Kadavra köpeği – cesed arayan köpekler iz takip köpeği
535. Kayıp müracaatı yapmak
536. Duyarlı – sensitive kokuya duyarlı olan köpekler
537. Sera – greenhouse
538. Sızı – pain – içimde aynı sızı varç ayakkabısına sızı yaptı. Hafif ve ince bir ağrı
539. Öğün – obrok *
540. İmha = destruction annihilation ilaçlar imha edilmek için özel torbalara atılır.
Bilgısayarlardaki bilgilerin imhası imkansız hale geldi.
541. Erzak – malzeme eşya yada ihtiyaç anlamlarına gelir. Kampa gitmek için
gereken erzakları aldın mı Butun erzaklar yardıma muhtaç ailelere dağıtıldı.
542. Değinmek to mention öğretmenimiz bu konuyada değindi. Daha önce bize
soylemedipi bir şeyi matematik dersinin teneffüsünde değindi. Öyle birşey
değinilmediği dile getirdi.
543. Çalıştay * workshop
544. Seferber mobilise – yolda hepimiz seferber olmuştuk. Yanan evi söndürmek
için herkes seferber oldu. Tüm doktorlar seferber oldular. Tün ekipler
seferber
545. Flow – debi suyun debisi yıl içinde değişir.
546. Müştemilat ev – dogradba mütemilat kısmında oturduk.
547. Tırpan – scythe srp
548. Hasat – harvest hasat öncesi hazırlık yaptı Elma hasadı başladı. Bu sene hasat
çok bereketli oldu.
549. Tornavida cıvata çivi vida somunu muter ingiliz anahtarı şarjlı matkap şerit
metre pense kleşti
550. Gözden çıkarmak bir mal veya pğaranın elinden çıkarılmasına katlanmak
okadar para gözden çıkardı
551. Süregelen – ongoing ve devamlı süregekeb toz fırtınalarına sahipiği yapıyor.
552. Mat bir cila yapmak to polish
553. Kasıp kavurmak eşkıyalar ortalığı kasıp kavurmaya başladılar. To wreak havoc
on
554. Vinç – crane vinçle taşımak
555. İttifak – alliance
556. Yükümlü - obligated o işi yapmakla yükümlü
557. Acil servis
558. Denetim yapmak – supervision
559. Otomobil çekici
560. Yağmalamak – bir malı bir şeyi zor kullanarak alıp kaçmak, yağma etmek
grabez dükkanı yağmaladıkları için elimde avucumda bir şey kalmadı.
Fabrikamız yıllarca yağmalanıyordu. Ya da talan etmek yılllarca talan ediliyor.
561. Hurdacı staro kupuye
562. Ciddi ölçüde düşürecek
563. Tedarik snabduvanye kitapların tedarik edilmesi belki üç gün sürer. Tedarik
süresi uzun sürmesin.
564. Baldır- calf baldırından bıçaklandı baldırımı incittim.
565. Muşta – boksiraç bu yaşta muşta ile ne işin var .
566. Akabinde hemen görüşmüşler
567. Duvar örme – da zıdas zıd duvar duvar örüldü
568. Yazıhane – büro
569. Tüzel – legal tüzel kişi pravno lice fizicko lıco gerçek kişi
570. Yangın tüpü pp aparat
571. Rağbet görmek – to be ın demand yurtdışında da rağbet görmüştür bu kış bu
botlar rağbet görüyor. Yaz sezonunda rağbet gören bir sahil. İki yıllık bir firma
olmamıza rağmen çok iyi rağbet görüyoruz.
572. Yöre halkı locals yöre halkı tarafından talep gördü
573. Bu yöreye özgü
574. Yoğun ilgi görmek
575. Sarnıç – podzemna voda basin
576. Silo – ambar
577. Bu elmasın dünyada eşi benzeri olmadığı için değerli.
578. Tel örgü – zastıtna ograda
579. Sıyrık – wound hafif sıyrıklarla atlattı kuşsun kolunu sıyırmış bu sadece bir
sıyrık
580. Çevreye sızan kımyasal madde kimyasal madde sızıntısını önlemek içiç
çalışmalar sürüyor
581. Ünvan – ünvan alamadan burada çalışması imkansız dünyanın en zengin
kadını unvanını aldı
582. Sırra kadem basmak – birdenbire ortalıktan yok olmak, nereye gittiği ne
olduğu bilinmez artık Sırra kadem bastı adam ! İki haftadır sırra kadem bastı.
583. Burkulmak twist ayağı burkuldu insanın içi burkuluyor onları o halde görünce.
584. Söyle ona o adamların tayin işlerini askıya alsın.
585. Husumet – animosity birbirine husumet besleyen devletle süregelen
husumet bitmedi siyasi husumet giderek büyüdü o iki kişi arasında husumet
doğdu.
586. Özenmek – bir şeyi elden geldiğince iyi yapmaya çalışmak herhangi iyi bir
duruma bir iş yapmaya isteklenmek
Ödevlerine biraz özen gösterirsen sevinirim bu yemeği yaparken çok özendim
bu mesire alanına o kadar özendim ki hiç buradan çıkasım gelmiyor
587. Savaşa katılmış olma olasılığı vardır
588. Bilgelik – wisdom
589. Zorbalık * tiranıyata
590. Yapıt – literaturni dela
591. Kuram * theory
592. Varsıl – varsıl silah satıcısı
593. Kavrayışın çok keskin
594. Seyrine doyulmaz
595. Üstelemek – persist gitmek için üstelemeyin hadi kalın
596. Yarenlik etmek – dostça söyleşmek, şakalaşmak bende genölerle yarenlik
etmeyi ben de severim
597. Akran – peers dışarda akranlarıyla oynuyor . İhtiyarlar akranlarıyla konuşmayı
severler .
598. Defetmek – kovmak onları defedeceğim
599. Kocamak – ihtiyarlık
600. Zenginin gönlü kolay avunur – amuse
601. Avutmak – acısını dindirici sıkıntısını giderici sözler söyleyerek yatıştırmak
teselli etmek – annesi yok bu çocuğu avutmak zor oldu* düşün öyle bir acın
var kı avutamıyorum.
602. Teselli etmek – bizi teselli edecek dostlarımız icap eder yalnız kalan insanları
teselli etmek bize de mutluluk verir kardeşini teselli etmek için parka götür
işten kovuldu onu avutmak teselli etmek kolay olmadı
603. Düşkün olmak to be fond devotee para kazananlar kendi paraya iki kat
düşkün olurlar
604. İşlev – function bu konunun bir işlevi yok . bellek beynimizin önemli bir
işlevidir. İşlevli olmak eski bilgisayar işlevli
605. Ayartmak – seduce erkeklerı ayartmak için yol bulur ali ayartmaya karşı
koyamadı . ayartılmış insan
606. Şu konuyu tanımlayalım – describe
607. Sözgelimi – for instance
608. Uğraş – occupation
609. Güdümlemek- belli bir amaca veya inanca yönlendirmek
610. Sayrılık – disease sayrılıktan korunmayı iyi bilen
611. Ceviz çırpmak
612. Her şey tersyüz oldu . gömleği ters yüz edip diktim bu kişi gerçekleri ters yüz
etmeye çalışıyor . işleri bzmak * fıyatları düşürüp satışlarımız ters yüz etmeye
çalışıyorlar
613. Lime lime etmek – chew up tear to shreds parçalamak
614. Sinsiliğiyle derlenip
615. Yaltaklanmak * birine hoş görünmek için onursuzca davranmak çıkar için
yaltaklık yapmak bize yakışmaz
616. Dalkavukluk yapmak – makam ve mevki sahiplerine dalkavukluk yapma sen hala
dalkavukluk yapma peşindesin .
617. Söyleyeceğini sözü dallandırıp budaklandırmadan açıkça söyle
618. Nükseden hastalık – recurrent
619. Depreşmek – yeniden ortaya çıkmak Dikkat etmezsen hastalığın depreşir.
620. Siyasi sığınma – polıtıckı azıl
621. Bahane etmek – tartışmayı bahane ederek para sızdıracak
622. Para sızdırmak – kandırara zorlayarak birinden para almak kabadayılar esnafta az
para sızdırmadılar .
623. İncinmiş hisseti kendilerini
624. Harap etmek – to devastate mescidi harap ettiler
625. Süzgeç – filter
626. Başkaldırı – revolt uprising içimde bir başkaldırı var başkaldırı yapmak o kadar kolay
değildir
627. Orta halli * middle class onlar orta halli bir ailedirler ellerinden ancak bu kadarı
gelmiş orta halli bir aile sonuçta
628. Tereddüt etmek – kararsızlık göstermek bizimle gelip gelmemek konusunda
tereddüt ediyor.
629. Tak etmek – dayanılmaz hale gelmek bu şımarıklığın artık tak etti
630. Mutaassıp * bigoted mutaassıp ailenin çocuğu
631. Olağan bir durum – usual normal
632. Halat – rope
633. Measi – effort uzun süre mesai harcadığı Mesai yapmak –to work overtime* bir iş
yerinde yasal günlük iş süresi dışında ek bir ücretle fazla çalışmak Mesai yaptıkları
zaman geç geliyor. Bugün fazla işimiz var, mesai yapmamız lazım. Teşriki mesai –
işbirliği sizinle teşriki mesai yapmaktan onur duyarız.
634. Tevekkül * her şey için bütün emeğini verip sonucunu Allaha brakmaktir .
635. Üstesinden gelmek – atlatmak başarmak hiç endişelenmeyın üstesinden gelecek o
işin. Nasıl üstesinden geldiniz bu sürecin.
636. Tetiklemek – yaşadıklarım kendi hastalığımı tetikledi
637. Mal olmak – bu davranışın bize epey pahalıya mal oldu. Hastalığım neye mal oldu .
638. Sebat etmek * sözünden veya kararından dönmemek bir işi sonuna kadar
götürmek Başarılı olmak için hedefini belirleyip sebat etmek zorundasın .
639. Anız – slama
640. Hız sınırı tabelası
641. Karnabahar karfiol
642. Kutu içecek – limenka
643. Wax * balmumu
644. Sabrımı taşırmadan çekip gidin buradan. Eve geç saatlerde geldiği için artık sabrı
taşmıştı. Artık yalanlarından dolayo sabrım taştı. Üst üste hata yapıp benim sabrımı
taşırma.
645. İddia etmek – to claim assert iddia ediyorum o sınavdan çok düşük alacak. Tembel
olduğunu iddia etme arkadaşım. Kımse benle iddia etmesin. En iyi liseyi
kazanacağını iddia etti.
646. Ziyade – çok daha çok anlamına gelir çay iş dedi ben de yok ziyade olsun dedi. Bu
görüşme beni ziyadesıyle muttlu ettı. Artsın çoğalsın anlaımna nezaket sözü Her
şey çok güzeldi ziyade olsn o kadar emek harcamışlar bir ziyade olsun demek yok
mu ç
647. Yoksun olmak belli bir şeye sahip olamamak ders kitabından yoksun olması çocuğu
üzüyordu. Okul geziye gidince ben yoksun kaldım herkes oyun oynayınca ben de
tek kalınca yoksun kaldım.
648. Komut vermek to issua a command o komut vermeyı sever
649. Turp * cveklo
650. Müzayede – aukcıja kitap müzayedesinde çok para harcandı bir müzayedede iki
kavun satıldı.
651. Oje – lak za nokti
652. Kahya – batler
653. Ayrım gözetmeksizin – fark gözetmek ayrı tutmak insanlara ayrım gözetmeksizin
yardım eden birisidir. Fark gözetmeksizin salondaki herkese ıkramlar yapıldı. Ayrım
yapmadan eşit şekilde anlamlarına gelmektedir.
654. Adil – fer hayatı boyunca adil davranırdı.
655. Gaddar – başkalarına haksızlık etmekten çekinmeyen insafsız davranan annesine
yardım etmeyecek kadar gaddar birsidir.
656. Yüreği sızlamak – b;r olaya ya duruma aciyarak vçdan’olarak merhamet duyarak
h]z]nlenme veya üzülme anlamına gelir. Gaddar bireyler bu deyimi kullanmazlar ve
kendileri de bunu hissetmezler. Taşlaşmış bir kalbin yüreği sızlamaz, gördüğü hiçbir
olaydan etkilenmez. Trafikte dilenen çocukları görünce yüreği sızlamıştı.
657. Muhtaç olmak – ihtiyaç hissetmek genç yaşımda kimseye muhtaç olmak istemem.
Sen bu halkın pyuna muhtaç olduğunu biliyorsun.
658. Gücüne gitmek – bir söz davranış bir kimsenin onuruna dokunmak o kimseye ağır
gelmek Doğrusu onun bu sözleri gücüme gitti, çünkü hak etmedim o sözleri. Ben
yokmuşum gibi davranması çok gücüme gitti.
659. Dimdik ayakta durmak – yıkılmamak o gün dimdik ayakta duracan
660. Zor bir yokuşta bıraktı .
661. Cani homicide – onun canisi sadece değil
662. Zor bir yokuşta bıraktın benı
663. Solunum yetmezliği
664. İstinat duvarı – toprağın kaymasını engellemek üzere yapılan duvar,
665. Maket bıçağı – skalper
666. Talihsiz – talihsiz bir kazanın ardında. .. nesreken, her durumda şanssız olan
anlamına gelen bir kelime
667. Yürüteç – dubak ya hasta olanlar gezdikleri araç
668. Kozalak – erginin tuttuğu şeyler çam ağacından düşenler
669. Ocak – ringla
670. Vücudun dinç kalmasını sağlar
671. Sabah olunca bütün gece uyumamasına karşın kendini dinç hissediyordu
672. Adamant = son derece kararlı
673. Hünerli
674. A ggressive * saldıgan didişken
675. Anxious kaygılı corrupted ahlaksız
676. Bad tempered ters
677. Mücadeleci
678. İhlali – anlaşmayı ihlal ettiler – to breach bozmak – Hangi yasalar ihlal edildi. İhlal
edenlere para cezası kesilecek. Kuralları azıcık ihlal etmekten korkma.
679. El etmek – Öğretmen el edip yanına çağırdı.
680. Yaptırım- sanction İrana karşı yaptırımlar yapılacak.
681. Doğaüstü güç – super natural powers
682. Maktul yakınları – the deceased
683. Beyanı alındı
684. Menfaat gütmek * çıkarını ön planda tutmak * Menfaat gütmeye çalışınca işinden
çıkarıldı. Herkesin mebfaatlerinin korunması için sendika kurmaya hakkımız vardır.
Bu dünya menfaat dünyası olmuş. Bu senin menfaatin içinç
685. Bünye – vücudunun dayanıklık seviyesidir. Bu konuya bünyem almıyor. Bu tür
olaylara bünyem dayanmıyor. Bünyesı güçlü olmayınca sık sık hastalanır.
686. Akaryakıt istasyonu
687. Gönül ilişkisi lubovna afera
688. Madde bağımlısı
689. İçine sinmek – içi rahat emtek içime sinmedi yeni aldığımız araba içime sinmedi .
Yeni gelen kişinin davranışlari içime sindi. Bu elbise içime sinmedi.
690. Zerre gerilim yaşamadım – micro çok küçük parçacık
691. Dahi – bile duysaydın burada dahi kalmazdın. Bu çocuk dahi herşeyin üstesinden
gelir. Onu anlatacak kelime dahi bulamıyorum.
692. Zırh * shield armor
693. Özlem – kopnez erkek çocuk özlemim yok
694. Tasvir etmek – describe bu şarkı hayatımı tasvir ediyor. Dün eskileri tasvir ettim
ağladım
695. Ağzının payını vermek – ağzının payını verdın mı bir daha yapmaz – alakasız biri bir
laf eder hemen ağzının payını veririm.
696. Buğulama – steam camım buğulanıyor. Zarfı buğulama yaparak açabilirsin. Arabaa
camında oluşan buğulanmaya çözüm bulamıyorum.
697. Deniz anası – meduza jelly fısh
698. Pastel * crayon
699. Alışveriş arabası
700. Maskesini düşürmek yakında onun maskeisini düşüreceğim
701. Öfkesini bir kimseden çıkarmak – kocasına sinirlenen kadın öfkesini çocuklarından
çıkardı. Müdüre kızmış gelmiş öfkesini öğrencilerden alıyor.
702. Geçmişte oldu olanlar artık daha dikkatlı olmamız gerekecek.
703. Sınıfa ruh kazandırmak için her tarafı süslemişler. Neşeli bir duruma getirmek
704. Çok konuşarak dilinin cezasını buldum
705. Zihin yormak * bu soru mantıksız buna zihin yormak anlamsız.
706. Bir kişinin kötü duruma duşmesine sevinmek oh çekmeye utanmıyor musun başına
da gelebilir.
707. Yüz göz olmak * aradaki mesafe kalkmış olmak – İyice yüz göz olduk beni artık
dinlemiyor.
708. Abdest suyu gibi bu çorbayı içemem lezetsiz
709. Reçete gibi okunaksız yazı * yazdığı ders notları reçete gibi okumaya çalışıyorum.
710. Kapıyı kapattım mı hiç hatırlamıyorum şüphesine kapıldım şimdi.
711. Kedi gibi uysal ve sokulgan * sınıfta çocuklar kedi gibi öğretmenin çevresini sardılar.
712. Ayağını kesmek * o marketten ailece ayağımızı kestik.
713. Dünya bir araya gelse ben o adamla barışmam
714. Abanoza etmek * Sürekli aşağılık biçimde davranışlar sergilemek, adilik
etmek.
"Sen ne biçim insan olsun, iyice abanoza döndün."
"Beni abanoza dönmek zorunda bıraktılar."
715. Zom olmak * aşırı derecede sarhoş olmak
716. Unsur = element, ingredient, factor,
717. Dönük – svrteno yüzü öteye dönüktü beni görmedi
718. Levha * tabela za gradovı
719. Büyük olasılıkla – probably
720. Kısa bir kovalamacanın ardından
721. Tabir etmek – to express interpret bir fişek kristal olarak tabir edilen tabir ettiğiniz
araç bu mu insanlara o şekilde tabir etmemelisin
722. Komşumla gırtlak gırtlağa gelecektik az kalsın
723. Kıyasıya çok şiddetli korkunç müthiş kıyasıya bir yarış öldürücesine sporcuların
kıyasıya mücadele ettiği başka bir olaya tanık oluyoruz
724. İlgi odağı olmak – çevrenin yoğun dikkatini üzerinde toplamak * bizim okul bır anda
tüm ülkenin ilgi odağı oldu o şarkıcı ilgi odağı ali her zaman ilgi odağı olmak ister
725. Aksi bir durum *
726. Posasını çıkarmak – bir kişi ya da bir şeyi sonuna kadar sömürmek – Ülkenin
posasını çıkardılar biz hala seyrediyoruz .
727. Arızalanmak * otobüs yolda arızalandı to fail nerede arıza warsa bulabiliyorum.
728. Gözü kara – korkusuz tehlikeli işlere tereddüt etmeden girebilen – hiç kimseden
çekinmeyen gözü kara biriydi.
729. İstem dışı * involuntary istem dışı bir harekettir unintentional
730. Oldukça özgüvenli quite pretty self confıdent
731. Yapıcı eleştiri – constructive criticism
732. Kulak tıkamak – dinlemek istememek bir şeyi duymazlıktan gelmek söylediklerime
sürekli kulak tıkadığın için başın dertten kurtulmuyor yapılan eleştirilere daha ne
kadar kulak tıkayacaksın benim söylediklerime karşı kulak tıkadı. Asla kulak
tıkamam
733. Kulağı tersten göstermek – kolay yolu varken bir işi daha zor ve uzun yollar
kullanarak yapmak – soru basit yolla çözülüyor kulağı tersten göstermene gerek
yok aşağı yolda gidelim diyerek kulağı tersten gösteriyorsun.
734. Elden düşme – az kullanılmış demektir elden düşme bir top aldım.
735. Ayağını gaz pedalından çek
736. Dönemeç – viraj sürücü dönemeçlerde hız kesiyordu
737. Hızını kesmek * dönemeçlerde arabanın hızını kesmelisin yaya geçidinde neden
hızını kesmedin
738. Kulaç atmak da plivas kulaç atanların sayısı az
739. Adaya özgü kumlar
740. Kum kalkerlı yapıdan oluşmuş – ksamil beach
741. Uygarlık – civilisation uygarlıktan kalmış surlar uygarlık bir toplumun ilk hedefi
olmalıdır uygarlık yolunda adımın atan uygarlıklar sayesinde yazı icat edilmiştir
742. Belleğimizde güzel hatıralar kaldı
743. Muhtelif – various muhtelif yemekler yapmıştı muhtelif müzik türlerinde birçok
sanatçıyı tanırım kütüphanemizde muhtelif türlerde roman bulunur
744. Köz * yanan kömür dönerini közde pişiriyor.
745. Yelken açmak – yola çıkmak için hareket etmek * yelken açmakta geç kalmayın
acele edin gemiler yelken açıyordu
746. Kararını sorgulamadı sorgulamadan kabul ettim interrogate
747. Tüyo tips yaz sıcaklarında beslenme tüyoları
748. Eşsiz manzaralar oluşturuyor
749. Çekimser kalmak * da se vozdrzis 22 milltevekilli çekimser kaldılar. Oylamada
çekimserim.
750. Uçuk – herpes
751. Yörünge – orbita hem yüzeyden hem de yörüngeden incelendi
752. Işık ihlali yapma polis ceza keser
753. İtina – özen demektir itina ile sebze seçti itina ile hazırlanmış kontröl
754. Aşina olmak – tanımak, bilmek Bu arabaya aşina oldum. Bu çocuk pek aşina, bir
yerden tanıyormuyum. Filmde oynadıktan sonra iyice aşina oldun. BU filmden
sonra herkesin aşina olduğu sirke ve limon tartışması
755. Kıvam – consistency bir yemeğin rengin tadın gerektiği gibi olmasına denir. Yemek
bugün tam kıvamında olmuş. Bu pastanın kıvamı olmamış kahve tam kıvamında. Bu
kekin kıvamı güzel oldu. Şerbettin kıvamını tuturamadılar. Zeytin yağı kıvamında bir
sıvıydı. İşi kıvamına getirdik.
756. Nohut – leblebi
757. Muntazam * regular neat tidy arkadaşım performans ödevini muntazam bir şekilde
yaptı Onun kadar işinde muntazam olanı görmedim. Bu dosyayı muntazam bir
şekilde hazırlamanı istiyorum. Adamlar muntazam bir inşaat yapmışlar. Ekmeğı
dilimlerken ters çevir kı daha muntazam dilimler elde edilsin.
758. Canı pahasına canını tehlikeye atarak ya da vererek Canı pahasına onu sıdan
çıkarmayı başardı. Tehdit ettiler ama o canı pahasına arkadaşını ele vermedi. Can
pahasına 4 kişiyi kurtardı.
759. Ele vermek – ortaya çıkarmak * herhangi kötü bir şey yapanın yaptığını herkese
bildirmek kendisini döven kişinin baHGbası olduğunu ele vermedi .
760. Arbede çıkarmak * patırtı çıkarmak
761. Menzil- opseg – lazerin menzili sonsuzdur . Kurşunun menzilinekadır . Düşman
menzile girdi. Uzun menzili silahtır. Bu araç 10 litre mazotla100 km menzile ulaşır.
Bu hızlar ancak 10 km menzile ulaşırsın.
762.
763. Eğimli yapısı * curved bir şeye yatkın olmak * el becerisi okadar gelişmiş ki her işe
eğimli. Bu yol çok eğimli.
764. Heybetli – görünüşü korku ve saygı uyandıran . Heybetli göründü. Heybetli bir
insan. Heybetli görünmesi.
765. Küçük ebatlarda yardımcı olur vo mali proporcii küçük ebat çamaşır makinesi Hangi
ebatta isterseniz o ebatta bir koltuk takımı yaparız.
766. İnzivaya çekilmek – insanlardan kaçıp dünyayla ilgisini keserek hiçbir şeyle
ilgilenmeyerek tek başına bir köşeye çekilip yaşamak .
767. Asi kız – rebel girl neposlusna asi demektir asilik iyi olabilir.
768. Gayrimenkul * real estate gayrimenkule yatırım yapmak
769. Aşılamak – veteriner köpeğimi aşıladı. Bu aşkı çoçuğa aşıladım. Bu fikri
aşılayacağım. Bu özeliği ona aşıladım.
770. Deneyimlemek – to experience Köy yaşamını deneyimledim. Bugunlerde içimde
çok büyük bir sevgi enerjisi deneyimlıyorum.
771. Mekik dokumak –iki yer arasında durmadan gidip gelmek * Mağaza ile ev arasında
tam elli beş yıl mekik dokumuştu rahmetli. Haftada iki defa mekik dokuyorum.
Okul ve ev arasında mekik dokuyorum. Turkiye brezilya arasında mekik dokuyor.
772. Gıyabında – kendi yokken, arkasında onu gıyabında övenleri vardır. Başkan onun
gıyabında seçildi. Gıyabımda konuşuldu. Vo otsustvo
773. Donanma = mornarica = donanmamız güçlendiriyor.
774. Tarfik kapatıldı alternatıf güzergahtan geçebiliriz
775. Çalılıklar arasında
776. Afet * katastrofa yaşanan bir doğal afettir. Afet sonucu evler yıkıldı.
777. Kepçe * buldozer
778. İslah etmek – da se podobri iyiye gitmek
779. Anımsatma – to remind durumumuz zor olduğunu anımsatan başkan
780. Borç yapılandırması gerekiyor – to configure according to your earnings bütçeye
uygun olarak ödemek
781. Damacana big bottles that ıljaz uses
782. Doğum oranındaki ciddi düşüş
783. Mali kriz financial crisis
784. Kılıbık – papucar
785. Yıllara teslim olmak
786. Sıla * homeland * çalıştıkları ülkeden kalktılar sılaya doğru yola çıktılar.
787. Tersane – shipyard
788. Yeterlı donanımda olduğunu sanmıyorum not enough qualified
789. Kılıfına en uygun yalan the most suitable lie
790. Geçmişi kurcalamak – to dig up past
791. Kurşun yüzünden sekti
792. Veba salgını * death plague
793. Ailevi sıkıntılar – family related problems ailevi restoran
794. Tanrı misafiri – unexcpected guest gecenin bir köründe çat kapı tanrı misafiri geldi.
795. Ayrıcalık * privilege sizinle tanışmak bir ayrıcalıktır
796. Yüzleş – to face geçmişinle yüzleş
797. İşletmeci – manager, keeper, operator plajın işletmecisi
798. Terfi * promotion ali beklediği terfiyi aldı. Müdürlüğe terfi edildim. Okulumuzda
terfiler belli oldu.
799. 13 maçtan galip ayrılan boksör
800. Müsabaka – competition çok çetin bir müsabakadayım. Müsabakayı kim
kazandı:Çekişmeli bir müsabakaydı.
801. Çetin zor stiff bu ceviz çok çetin çıktı. Babam çok çetin bir insandı.
802. Çekişmeli- debatable arguable
803. Tensip – Münasip görmek uygun bulmak Beyefendi nasıl tensip buyurursa öyle
yapalım. Ben nasıl tensip görürsem öyle hareket edeceğiz. Doktorun tensip ettiği
ilaçları kullanmalıyız.
804. Değnek * sopa değnek yardımıyla geziyor
805. Sabahlamak = to stay until morning or to work to morning
806. Sadede gel – get to the point
807. Hevesi kursağında kalmak – izgubish zhelba pikniğe gidecektik yağmur yağınca
hevesimiz kursağımızda kaldı.
808. İşinde yetkin biri
809. Kuru sıkı tabanca plaşlivec
810. Devre dışı kalmak – konudan uzak durmak konuyla ilgilenmemek, no longer tobe
used tüm sistem devre dışı kalacak.
811. Celallenmek = hemen celallenme = don’t get anry
812. Emniyet – police department yaptığın hatayı bu sefer görmezlikten geliyorum
813. Çıkmaz – kor sokak bir çıkmaza girmişsin
814. Rütbe düşürmek – to downgrade onun rütbesini düşürümüşler
815. Aramızdan sürüldü – to be exiled, expelled
816. Hayranlıkla konuşmak – to talk in admiration
817. Kendini fazlasıyla kaptırdı – to get carrıed away
818. Tutsak – prisoner
819. Hastanede yaşam savaşı veriyor
820. Giyotin = celat
821. Takas- swap seninle bulusup ve bir takas gerceklesicez Arkadaşımla kalemleri takas
ettik.
822. Gözbağı – blindfold
823. Bu işin herbabı değilim – i am not competent for this or expert
824. Kafasına dank etmek - Çoktandır anlayamadığı bir meseleyi bir olay sebebiyle
birden bire kavramak, doğruyu yakalamak. Günlerdir düşünüyorum sonunda
kafama dank etti.
825. Lüzümsüz – unnecessary biraz lüzümsüz Odamın kapğısında durup konuşarak beni
lüzumsuz yere meşgul ediyordu. Patron bu ay lüzumsuz harcamalardan kaçınmamız
gerektiğini söyledi. Şimdi bu konuyu burada dile getirmeniz son derece lüzumsuz. Bir
hikaye ya da metin yazarken lüzumsuz sözcükleri kullanmaktan kaçınmalıyız. Lüzumsuz
yere kağıt kullanıyorlar.
826. Izlenim bırakmak yaratmak – to give an impression
827. Mübah – zafere giden her yol mübahttır. Allowable, permissible Seninle arkadaşlık
etmemi, pek mübah saymıyorlar. Yaptığıng bu davranışı bu kez mübah sayıyorum
bir daha olmasın.
828. Müsibet – nesreka başına bir müsibet geldi... Müsibet ve bela işlenen günahların
karşılığıdır. Sözümü dinleseydin başına bu müsibet gelmezdi.
829. Ayağıma kadar geldiğine göre çok zor durumdasın
830. Dönek – inanç ve düşüncesini sık sık değiştiren sözüne güvenmeyen kaypak
831. Kaypak – unreliable
832. Ayağını denk almak – mledhi ment * eğer ayağını denk almazsan o adamlar başına
iş açacaklar senin. Ayağını denk al! İnsanlara iftira etme yoksa üzülen sen olursun.
833. Yer yarıldı sanki içine girdi
834. Çığır açacak bir alanda yeni bir yol açmak yeni bir tuttum Bilim adamları kanserle
mücadelede çığır açmak için kollar sıvadılar. Bu buluş teknolojide çığır açacak. Ke
otvori nova epoha.
835. Kolları sıvamak – bir işi bütün gücüyle yapmaya hazırlanmak Bir an önce kolları
sıvayıp işe başlamak istiyordu. Bahçeyi temizlemek için kolları sıvadık. Hep birlikte
daha temiz bir gelecek için kolları sıvayalım.
836. Ramak kalmak – almost to happen Patronu onu sepetlemesine ramak kaldı.
837. Kahin * oracle ќајин
838. Tiksinti – repulsion gadi
839. Birdenbire çakan şimşekler karşısında tüylerim ürpermişti. Anlattıklarını dinledikçe
tüylerim ürpermişti.
840. Piyasaya sürmek – to release yeni malı piyasaya sürmeliyiz. Satışa çıkarmak
841. İzin verilen limitin üstünde dioksine rastlandığı bildirildi.
842. Dioksin miktarı aşıldığı
843. Baş sözcü * spokesman
844. Kablolarda patlama meydana geldi aşırı yükleme nedeniyle
845. Süratli bir şekilde – speedily swiftly
846. Hız tümzeği * lezackı policayci
847. Afallamak * da se zacudı golu yiyen kaleci afallayıp kaldı. Bakan afalladı ve soruyu
duylmazlıktan geldi. Beni görünce bir anda afalladı.
848. Belirleme – opredelevuanje ilk belirlemelere göre 5 kişi ...
849. Can pazarı * herkesin kendi canının kaygısına düştüğü ve kendi canını kurtarmaya
çalıştığı tehlikeli bir durum yer ortalık toz dumandı insanlar can pazarının tam
ortasındaydılar. Savaş başladı can pazarı bu .. Tam bir can Pazarı yaşanırken ,
yolcular kendilerini dışarı attı.
850. İzdiham – stampede Bazı insanlar izdiham yüzünden kaçmamış Aşırı kalabalık
Üsküp meydanları izdiham yaşar. İzdiham yaratıp kaçtılar. Black Friday gerekçesiyle
mağazalardaki izdihamlarda insanlar birbirlerini eziyorlar.
851. Gammazlamak – gizli kalması gereken bir şeyi başkasına duyurmak – söz getirip
götürmek * birine bir başkasını kötülemek – Celal müdüre seni gammazlıyor
haberin olsun.
852. Ufak tefek – önemsiz hafif Ufak tefek işlerim war. Çantasında ufak tefek eşyaları
vardı. Ufak tefek yaralanmalar var hızla inmekten kaynaklı
853. Kefalet ödemek – kaucija
854. İstikamet – nasoka Arabayla İstanbula doğru istikamet ediyoruz. Otele yerleştikten
sonra istikametimiz doğruca şehrin merkezine gitmek olacak. Burdan sonra
istikametimiz iyi bir otel yolu olacak .
855. Müşavir – consultant adviser Mali müşavirliğini yapan
856. Tavsiye preporaka reccomendation
857. Tercih * choice preference
858. Betonarme – armirano betonski betonarme yapıları olmadığı için depremden sonra
Üsküp büyük bir hasar görmüştür.
859. Devşirme – da regrutira * bir araya getirmek toplamak derlemek Kırdan çiçek
devşirdik. Okulda çalışmaları için hemen etraftan 20 tane adam devşirdiler.
860. Güverte – deck on ship
861. Sütun * pillar
862. Hacizli – odzemeni hacizli araçların evimiz hacize uğradı.
863. Haczetmek – zapleni
864. Bizim yasalarda kefalet ödenmesi yer almaz
865. Fidye * ransom fidye için kaçırıldı
866. Arazöz sprinkler parklarda kullanan
867. İstikbal – future istikbalde rahat bir hayat sürmek isterdim. İstikbalimi tehlikeye
atamam. Siyasi istilbalini düşünmeden konuş.
868. Bu konudaki muhalefetini yeterince dinledim her şeye muhalefet olmak
869. Mihnet – sıkıntı üzüntü – Her mihnet kabulüm yeter ki ayrılmasın yanımdan bu
duruma mihnetle katlandık
870. Ateş püskürmek * çok öfkeli olmak ağır sözler kullanmak babam beni ewee geç
geldiğini duyunca ateş püskürdü.
871. Taarruz etmek * saldırmak Çanakkale savaşında ülkemiz taarruza geçmiştir.
Düşmana karşı şiddetli bir taarruza geçtiler.
872. Bağrına basmak * kucaklamak Üç gündür görmediği kızını bağrına bastı.
873. Tabi olmak – podlezi na birine bağımlı olmak * onun istediği gibi hareket etmek
Çocuklar tören alanında bana tabi olacaksınız. Ali express vergiye tabi oldu.
Düzenlemeklere tabi oldu.
874. Hüsrana uğramak – Not ortalamamı daha yüksek bekliyordum hüsrana uğradım.
Hüsrana boğuldum. Hüsrana uğramış gibiydi. Belki de en çok alıştığı şey hüsrandı.
875. Murdar olmak * kirlenmek pis olmak * Bu murdar kümeste nasıl oturuyorsun.
876. Basiret – uyanık olma durumu basiretli olmak toplumda değer görmeye de etki
eder. Babam basiret sahibi bir insan olduğu için biz her işimizi ilk önce ona sorarız.
877. Ecdat – predok Ecdadımızı bilmezsek nereden geldiğimizi bilemeyiz. Onun ecdadı
ile benimki aynı değil. Senin ecdadın beni hiç ilgilendirmiyor.
878. Hikmet – bilgelik Vardır bu işte bir hikmet .. Hikmet sahibi bir insan olduğunu zaten
biliyorduk. Bu işin hikmeti nedir bir türlü anlayamadım. Mudrost
879. Dahil – iç içeri Bunu dahilde satmak için üretiyoruz. Dahil edinmek eklenmek –
Dahil etmek katmak eklemek, dahil olmak * girmek katılmak içinde olmak
880. Demonstrator * gösterici Göstericiler şehrin ana yollarını kapatılar .
881. Bu yasa fikir ayrılıklara yol açacaktır
882. Sanırım sen biraz hayal aleminde yaşıyorsun
883. Unnoticeably * meçhul bir şekilde meçhul – faili meçhul bu maçın nasıl
sonuçlanacağı meçhul. Bilinmeyen nameless
884. Eşkal appearance * eşgale uyan kişi oydu. Polise şüphelinin eşkalini verdi.
885. Huzur bozma suçundan kaydı var.
886. Aşırı hız nedeniyle
887. Gümrük tarifesi customs tariffs
888. Atıf yapmak – refer to bu şiirde doğanın güzelliğine atıf yapılmış. Mahkeme
kararında Avrupa İnsan Haklası Sözleşmesine atıf yapmış.
889. Zanlı osomnicen
890. Sanık * obvinet
891. Exlude - dışında tutmak hariç tutmak Ahmet hariç herkes geziye katıldı.
892. To pull strings – torpil kullanmak torpil kullanara yaparak işe girdi.
893. İltimas göstermek * kardeşim küçük olduğu için ona iltimas gösterirdim. Ayrıcalık
kayırmak
894. Around the clock gece gündüz
895. Fine print read the fine print belgeyi en iyice ayrıntısına kadar okumak
896. Matbaa – basımevi son kitabım matbaaya girdi ve çıkmasını beklıyorum. Matbaada
çalışan arkadaşım var.
897. Kalpazan * forger
898. İndication emare – yüzünde korku ve endişe emarelerini yağmurun yağdığını
gösteren bir emaredir
899. Teşkil etmek – meydana getirmek kurmak * bu olayı teşkil eden teşkil ettiği
muammaya daldım. Emsal teşkil ettiler – emsal equality
900. Muamma – mystery – bu olayda bir muamma var. Riddle zor bir muamma
soracağım.
901. Make a sacrifice fedakarlık yapmak *
902. Thick skin aldırış etmeyen duyarsız sen aldırış etme onlara sen yaaprsın. Yıkıcı
eleştirilere aldırış etmeyerek kitabı yazdı.
903. Heart rate kalp atış hızı
904. Conserve muhafaza etmek * koruyarak saklamak * Bu süt buzdolabında muhafaza
edilmeli.
905. Precisely kesinlikle
906. Vice mengene araç bodrumda ne war ..
907. Vegetation bitki örtüsü yeşillik
908. Make a face burun kıvırmak * Aldığımız kazağa burun kıvırdı.
909. Trim tıraş etmek
910. Solution =
911. Aftertaste ağızda kalan tat
912. Temenni sen de bizimle tatile gelmeni temenni ediyorum.
913. Gevrek – crispy kahvaltıda yediğimiz ekmekler çok gevrekti.
914. Artificial intelligence yapay zeka
915. Hostile düşmanca
916. Superior amir * amirimden izin alacağım.
917. Discuss münakaşa etmek – tartışmak – bence boş yere münakaşa ediyorsunuz.
Birbinizile münakaşa etmeyi bırakıp beni dinleyin.
918. Show Decency nezaket kendi hatası olduğunu söyleyecek nezaketi bile yoktu.
Nezaket göstermek
919. Pick up the pace işi hızlandırmak
920. Pulse nabız – nabızım çok hızlı atıyor nabzın hızlı veya az atması bazı hatlalıkların
habercisi olabilir. Onu görünce nabzım daha hızlı atıyor.
921. The tip on the tongue dilinin ucunda
922. Out of range kapsamdışı

923. Amnesia bellek kaybı


924. İsraf etmek – waste – defterini israf etme
925. Take responsibility sorumluluk almak – mesuliyet alma – kendimize ağır bir
mesuliyet aldık. Mesuliyet almak istemediği için hep gerı planda kalmaya çalışır.
926. İmpede engellemek
927. Battle- muharebe üle olarak bu muharebeden galip çıkmak zorundayız. Son yılların
en çetin muharebesi içindeyiz.

928. Reserve rezerve ettirmek


929. On course = dogru rotada
930. Equipment – teçzihat
931. Masterpiece – şaheseri
932. Smuggler gümrük kaçakçısı
933. Distract – dikkatımı dağıtma
934. Get over with – yapıp kurtulalım
935. Communicate – iletişim kurmak - haberleşmek
936. Picky seçici
937. İmpress iz bırakmak
938. Snoop başkalarının işine burnunu sokmak
939. Luxury lüks içinde yaşamak
940. On edge gergin
941. Tedirgin uneasy fidgeting
942. İmtina etmek – to avoid imzadan imtina etmek
943. Relieved müsterih siz müsterih olun yarın sorunu çözeriz. Müsterih olmaya çalışın.
944. Beat oneself up kendini paralamak sınavı geçmek için kendini paraladı.
945. Lehte ve aleyhte olanlar
946. Plug in – fişe tak
947. Prizden çek
948. Bargain sıkı pazarlık yapmak.
949. Gerçek bir olaya dayanmaktadır
950. Atone for telafi etmek

951. Vouch for tasdik etmek sözlerimş istemezse de tasdik etmek zorunda kaldı.
Müdürün tasdik ettiği belgeleri memurlar göz ardı etmişler. Onaylamak
952. Hold grudge kin gütmek
953. Gaye purpose – hayatta bir gayeye sahip olmak her şeyden önemlidir. Şirketimizin
gayesi son çeyrekte daha fazla kar etmektir .
954. Priority öncelik give priority to öncelik tanımak
955. Reckless pervasız – onun bu pervasız hareketine şaştım. Bu pervasızca davranışları
herkesin dikkatini çekti.
956. Yükselmek için başkasının sırtına basmasın
957. Okur – reader okurlariyla bir araya geldi ..
958. Kükremek – aslan gibi bağırmak – bana karşı kükreyince ben de bir anda çok
korktum. Her işini insanlara kızıp kükreyerek yapmaya çalışıyorsun. Kükremek
aslanlara özgü bir davranıştır.
959. Sığ - deniz göl akarsu için derinliği çok az olan – bu su çok sığ görünüyor. Denizdeki
sullar sığ vaziyette değiller. Merak etme denizin sığ taraflarındayım, boğulmam.
Buradaki ırmak çok sığdır. Bu taraf sığ olduğu için ... Sığ sularda yüzecek halin mi
var.
960. Tekdüze – hep aynı biçimde sürüp giden, tekdüze günlerden bıktım. Tekdüze
konuşmak dinleyiciyi sıkar tekdüze yaşamdan bıktım. monotonous
961. Celse * oturum session ilk celseye katılmadım.
962. Serzenişte bulunmak – ben zamanında uyarmıştım sizi bana serzenişte bulunmayın.
963. Mesut olmak - mutlu olmak hiç bu kadar mesut olmamıştım mutlu mesut eve
gittiler
964. Kıvrımlı model
965. Genişleyen kadromuz, ailemiz
966. Abortion * kürtaj – Kürtaja karşıyım.
967. Alçak topuklu ayakkabı
968. Zemin hazırlamak – teren hazırlamak bu söylentilere zemin açıyor.
969. Kurdeşen – hives yumurta yediğım zaman kurdeşen olurum.
970. Hali hazırda hali hazırda uyguladığınız diyetini bozabilir
971. Aidiyet duygusu- aidiyet duygusunu azalttı.
972. Seyis – at bakicisi
973. Hara – at üretilen çiftlik
974. Uzun soluklu – long termed iki soluklu mücadelede long running
975. Hırpalamak - üzüntüden kendini hırpaladı çocuk çantasını bir ayda paraladı
976. Tuhafiye dükkanı- kadın pazarında
977. Dünyayı yerınden sarsan bir gelişme olmayabilir
978. Kehanet – prorostva korkunç kehanetlerle yanıma geldi
979. Yıldırmak – to discourage tak aksine beni yıldırmaya çalıştı
980. Tahlil – analysis tahlil için hastaneye gittim tahlilerim çok yerinde olduğu için seni
tebrik ederimçç Tahlilerin yapılması istenmiş.
981. Oğlunun velayetini üzerine almıştı
982. Salyalarımın çeneme akmaması için kendimi zor tuttum
983. Direnmek – mukavemet göstermek
984. Temkinli davranmak – dikkatli bilinçli olmak * davranışları hep temkinli
985. Pürüzlü – rough pürüzlü bir başlangıç bu masa çok pürüzlü
986. Araları limoni olmak * araları limonı olduğu için pek görüşmüyorlar.
987. Keşmekeş * karışık olma durum trafik çok keşmekeş olduğu için eve çok geç
gidebildim. Keşmekeşten ibaret bir yaşam İnşaat keşmekeşine
988. Tente * bezden naylondan yapılmış örtğ
989. İşlek – busy işlek bir mahalede dükkan çalışabilir
990. Ağzındaki lafi geveledi mumble lafı ağzında geveleyip durma da söyl
991. İşbaşı yapmak * iş yerinde işe başlamak – Yarın sabah gel burada işbaşı yap
992. İğneleyici bockalo – ipneleyici tavrı dokunmuştu
993. Omuz silkmek – aldırmamak – sana bunu alacağım demiştim ama o omuz
silkti.shrug shoulders
994. Kayıtsız bir havayla konuşuyordu to be indifferent
995. Başarısızlığa mahkum edilen
996. İç çekmek * üzüntüyle ve ya özlemle derin soluk almak
997. Mest olmak * magepsanolmak * Adamın oyunculuğuna mest oldum
998. Benlik – ego tüm benliğiyle gülümseyen bir kişi Benlik duygusu gelişmiş her zaman
kendi benliği ön planda var. Benliğine o kadar önem vermesi bir yandan kötü bir
davranıştır.
999. Teslimat – pratka * iplik teslimatı var mı teslimat fiyata dahil değildir. Teslimat için
ücret almıyoruz.
1000. Özel ulakla gönderin special delivery
1001. Es geçmek – dikkate alamamak sözleri arasında o konuya dokunmmak- Borç
meselesini es geçmesine fırsat vermeyın. Bir öpücük çalma fırsatını es geçmiyor.
1002. Dalaşma –quarrel karısıyla dalaşmıs benimle dalaşma fırsatını görmezlıkten
geldiğini hatırladım.
1003. Kuşandığı zırhı biri aşabilecek var sa da odur
1004. Hışımla * angrily haberi duyunca hışımla çıktı. Hışımla perdeyi açtıç
1005. İrkilmek – kadın karşısına kopeği görünce irkildi.
1006. Sesini alçaltın * lower your voice
1007. Ayaklarını yere vura vura içeri girdi
1008. Olumsuz getirileri de var
1009. Veranda * dvor
1010. Nakdi – tüm nakdini oraya yatırdı.
1011. Saygın biri olmak to be respectable
1012. Çilli torunu – freckles
1013. İçgüdü – instict içgüdülerine uyup
1014. Sırılsıklam – çok ıslanmak – Şemsiye yanımda olmasaydı sırılsıklam olacaktım.
Bu yağmurda çıkarsak sırılsıklam oluruz. Sırılsıklam olmuşssun hemen üstünü
değiştirelim.
1015. Eşiğine gelmek – be on the verge og mahvolmanın eşiğine getirmiş. Babamın
şirketi ifşasın eşiğindedir. Hayvanlar yok olmanın eşiğindedir. Açlıktan ölmenin
eşiğindedir.
1016. Hain – traitor ihanet etmek to betray
1017. Belirmek – appear aniden arkama belirdi koridorun köşesinde belirdi
1018. İltifat karşısında utanan biriydi ve sözlerini geçiştirdi elini sallayarakbana çok
iltifat ettiklerinden dolayı utandım. Bu ne güzel iltifattı böyle.
1019. Akıl sır ermemek – bir işin gizli yönlerini asıl sebebini anlayamamak * Senin
yaptıklarına da bir türlü akıl sır ermiyor. Senin bu işi nasıl berbat ettiğine hala akıl
sır erdiremedim. Kızı onlarla nasıl başa çıktığını akıl sır erdirmiyordu.
1020. Lütuf – grace favor kindness Bu Allahın bir lütfu olarak bize verilmiş bir
çocuktur. Bir insanın birisine bir lütufta buluması kadar güzel bir şey yok.
1021. Yankesici – pickpocket
1022. Çarçur etmek * gereksiz yere harcayıp bitirmek – Paranı sakın çarçur edeyim
deme. Zamanınızı çarçur etmeyin iyi değerlendirin.
1023. Çan sesi – kapı açıldığında zilden gelen ses
1024. Cebelleşmek – to struggle şehirde işi zor cebelleşerek duruyor.
1025. Boyunu aşan – out of ones depth boyunu aşan bir işle cebelleşerek hevesinin
kırılmasına istemiyordu.
1026. Hayır amaçlı gruba eklemek istedim
1027. Hayiflanmak = içinden bir tüh tüh tüh lenmek – üzülmek böyle olmamalıydı
diye kendi kendine hayıflandı
1028. Çay tiryakisi olmuş
1029. Bükmek – hasımın kolunu bükmek için uğraşıyordu. Çocuk dızın büktü Şiddetli
yel ağacı bükmüş.
1030. Büzüşmek – crinkle çarşaf hafifce büzüştü.
1031. Yeltenmek – to attempt Arkadaşım bana vurmayı yeltendi olanları anlamaya
çalışmaktansa aniden sorunu çözmeye yeltendi.
1032. Mükemmeliyetçi biri
1033. Nafaka – boşandıktan sonra ödenen
1034. Sis perdesini aralamak * gerçeklerş bütünüyle göstermek
1035. Universiteye para ödemeden girmesi piyangoyu tutturmasıyla bir sayılırdı.
1036. Kahvaltı günün en önemli öğünüdür. Atlatığı öğünler sayesinde zayıflayacağını
sanmıştı.
1037. Öğürmek * to gag yumurtalar aklına gelince öğürecek gibi oldu
1038. Tartı – weighting machine üzerine çıktığı tartı tartıya çıktım
1039. Yılmak * bir işten ya da kimseden korkmak usanmak Sen de yılmadan çalışırsan
başarıya ulaşacan. Sen de yılma sen de kazan.
1040. Haddinden fazla – gerektiğinden fazla haddinden fazla vakit geçiriyorsun
1041. İç çekmek – ofkalamak
1042. İsteksizce * involuntary
1043. Kendisini Dinleyeceği nutka hazırlarken nutuk speech Dün verdiğin nutukta çok
yanlış konulara temas ettin. İki saat bize nutuk çektikten sonra yağmur yağınca artık
sustu. Dinleyenlere belli bir düşünceyi anlatmak için hitap etmek.
1044. Gıcırdamak – arabanın kapıları gıcırdadı ckrtaat kapının gıcırtısı herkesi
rahatsız ediyor
1045. Geri vites – reverse * arabayı geri vitese takıp gaza bastı
1046. Dikiz aynası * rear view mirror
1047. Şanzıman * menjaç
1048. Zarif – ince yapılı güzel hoş
1049. Araba tampon – prednica
1050. Duygusal olarak çöktü
1051. Kayıtsız kalmak * to be indifferent her şeye karşı kayıtsızlaştı
1052. Budamak – da kastris drvja çiçeklerin daha iyi serpilmeleri için budadığını
söyledi.
1053. Tembihlemek – to caution köpeğin tasmasını çıkarmaması konusunda
tembihledik
1054. İçtiği ilaçlar da bizi kaygınlandırıyordu
1055. Yarı zamanlı hizmetçi tutmak
1056. Asabi short tempered asabi insanlar toplumda sevilmezler. O çok asabidir.
1057. Tıka basa yemek * haddinden fazla yemek Doymaz çocuk tıka basa doldurdu
karnını. İkimiz de tıka basa yedik .
1058. Es geçmek da pomine akşam yemeğini de es geçecek. Başbakan nedense
ekonomik konuları es geçti.
1059. Sonra haftalarca başımın etini yerdi.
1060. İçimdeki endişe kısmen dindi – cease
1061. Fiskiye = sprinkler
1062. Kuşsların cıvıltısını dinledim
1063. Kutsanmak * be blessed kutsandığımı hissediyorum
1064. Dumura uğramak – körelmek şaşırmak
1065. De Jure – Hükmen – De fakto Fiilen
1066. Ayraç * kitap ayıran madde
1067. Evlilikleri fiilen 18 ay sürdğ
1068. Hormonlar mantığına baskın günlerde tanışmış
1069. Toplumun alt kesiminde yaşamak
1070. Ruh hali – ruh hali kazanıp kazanmamasına göre değişiyordu
1071. Nispet yapmak – karşısındakini kızdıracak üzecek şekilde gösteriş yapmak –
Ben hatayken nispet yaparcasına karşıma geçip dondurma yedi. Nispet yaparak ewt
onlara katılacağını bildirdi.
1072. Yüzüstü bırakmak – tek başına yapayalnız kötü bir durumda bırakmak – Babaö
beni yüzüsüt bıraktık. İşleri yüzüstü bırakıp gitti.
1073. Motive * güdü
1074. İçgüdüsel olarak anlamak – fark etmek – intiuition yüksek not alacağıma
sezdim bugün yola çıkacağıma sezdim
1075. Köstek olmak * engel olmak * sen köstek olma yeter. Bana köstek değil destek
olmaya çalış
1076. İma etmek – da implicira geç kalacağını ima etti. İmalı konuşur.
1077. İçerlemek – ona söylenen kelimelerden sonra baya içerlemişti. Be hurt beni
sorun çıkaracak kişi görülmesine baya içerledi.
1078. Durduk yere – out of the blue Durduk yere işleri karıştırabilirdi. Ama durduk
yere canımı sıkmayı da istemiyorum.
1079. Tekerrür etmek – to be repeated – tarihin tekerrür edeceğini umuyorum.
Tarihin bir tekerrürden ibaret olduğunu şimdi bir kere daha öğreniyoruz.
1080. İnatçı biri olduğunu izlenimine kapıldım.
1081. Fırsat tanımak – give a chance
1082. Somurtkan ifadeyle * asık suratlı
1083. Salaş giyinmek – bol kot pantolon ve bol tşört giymek daha ince görünmenin
sebebiyle
1084. Özümsemek – dil özümsenir absorb assimilate -
1085. Complain – önce işi göstersin sonra da yakınmaya başlayın
1086. Ferforje masa
1087. Sarı sayfalar kitabı
1088. Zaferi elde etmişçesine ağabeyine gülümsedi
1089. Ardiye – warehouse yeni gelen mallar ardiyede bekliyor
1090. Ardiye ücreti – warehouse storage rent
1091. Öfkesini sineye çekti. Bir zarara, hoş olmayan bir duruma, bir kötü söz veya
davranışa ister istemez katlanmak.
1092. İçgüdüleri ona bir sorun olduğunu söylüyordu
1093. Yankı* echo Courtney adının merdivenlerden yankılandığını duydu..
Apartmanda konuşan gencin sesi çok yankılanıyordu. Yankılanan sesi dikkat çekti.
1094. Uyuklamak – dremka
1095. Tırmalayacı ses
1096. Homurdamak * snarl growl
1097. Akrep ve yelkovan saat hand
1098. Sendelemek * adım atarken dengesi bozularak düşecek gibi olmak bu hasta
sendeleyerek yürüdüğü için hemen bir sedye ayarlayın. Uykudan erkan kalkınca
sendeleye sendeleye yola çıktı. Beni karşısında görünce bir an sendeledi az daha
düşecekti. BU haberi alınca fena halde sendeledi.
1099. Nahoş – unpleasant Bu tür görüşü nahoş bulundu.Nahoş davranışlar
sergilendi. Söylediklerin nahoştu bu nedenle biraz kırıldım. Eğer nahoş sözler
söylersen bu sefer seni bu mekandan uzaklaştırmak durumunda kalacağım. O
konuşmaları nahoş bir anı olarak hatırlıyordu.
1100. Bornoz – bathrobe
1101. Paydos etmek – bir işi durdurmak * Bugun okullu erken paydos etmişler.
Elektrik kesik olduğu için işi paydos edeceğiz.
1102. Hovardalık etmek – geçici aşklar ardında koşmak – çapkınca davranmak –
1103. Ecnebi * foreigner – ecnebiler mahaleye geldiler. Ecnebi de olsa onu ağırlamak
gerekir.
1104. Seyyar satıcı * seyyar satıcılar gelmiyor artık.
1105. Gazaba gelmek – ofkelenmek, kızmak- Söylediği ölçüsüz laflara gazaba
gelmesine sebep oldu. Belli ki gazaba gelmiş gözüne görünme.
1106. Göze görünme – belli açık olmak bu tabloyu göze görünen bir yere asalım.
Allahtan kıyafetin defosu göze görünmeyen bir yerde.
1107. Defo – kusur –bozukluk *bu kazak defolu
1108. Hörgüç * develerin hörgüçleri vardır. İnsanlar devenin hörgüçlerine biner.
1109. Tümsek – kabarıklık şişkinlik – araba bu tümseği aşamaz. Köyün her yerinden
çöpten oluşmuş tümsekler oluşmuş vaziyette. Küçük tepe kuçuk bir tümsek kaza
yapmamıza neden oldu.
1110. Yazılım * software yazılımları o yaptı.
1111. Sukutu hayal içinde olmak * hüsrana uğramak
1112. Durmaksızın hic durmadan su durmaksızın akıp gidiyor. Avukat durmaksızın
konuştu. Pazar gununden berı durmaksızın yagmur yagıyor.
1113. Simsar broker
1114. Telakki etmek * to consider belki de gelmeyeceğini telakki etmişler.
1115. Taban tabana zıt * taban tabana zıt olan partiler nasıl olur da ittifak kurabilir.
Bugun soyledığın dun soyledıgıne taban tabana zıt şey.
1116. Yeğlemek * tercih etmek * namusun kırleneceğıne olmeyı yeğlerim. Daha kolay
olan telaffuzu yeğlemiş olan öğrenciler
1117. Garabet * werıdness bi garabet war bu işte garabet çıkmak.
1118. Nacak * hatchet
1119. Naçizane * çok küçük çok önemsiz bir şey. Naçizane bir katkıda bulunmak
istedik.
1120. Tıslama – hissing snake hissing kedi tıslayınca yolunu değiştirdi
1121. Taşkınlık yapmak * run riot * Protestcular taşkınlık yapmadan meydandan
dağıldılar.
1122. Hörgüç hörgüçlerinde su biriktiren develer uzun süre sussuz kalabilirler.
Develerin sırtındaki tümseklere hörgüç derler. Devenin hörgüçüne bindik.
1123. Nacak hatchet
1124. Naçizane çok küçük şeyler veya önemsiz birşey hakkında tavsiyede bulunmak
buna naçizane birgelişme denilir. Bu yüzden naçizane katkı yaptım. Naçizane olarak
size iyilik yapmak istiyorum. Yemek yapmak için naçize şeylere ihtiyacı var idiç
Yaptığı naçize iyilikler herkesi mutlu ediyordu.
1125. Onun fikirleri garabet çıkmıştı Yaşadığımı ülkedeki garabetlerden biridir.
1126. İrtica – gericilik gerici olma durumu eskiyi isteme anlamına gelen bir kelime
olarak kullanılmaktadır. İrtica tehlikesi var diyerek polis bazı operasyonlar yapmaya
başlamıştı. Senin irtica faaliyetlerine katıldığın için tutuklandığın yılları anlat.
Vilayetin bir yerinde faili yakalanamayan bir irtica vakası çıkar. Gerici veya irticai
unsur olarak göstermek sadece bizim ülemizde yaşadığımız garabetlerden biridir.
1127. İnkılap etmek * devrim yapmak
1128. Yeğlemek * tercih etmek namusumun kirleneceğine ölmeyi yeğlerim.
Yeğlemekten başka şansım yok. Aslında susmayı yeğlerdi o dönemde.Daha kolay
bir telaffuzu yeğlemiş olan öğretmenlerden biridir.
1129. Taban taban zıttırTaban tabana zıt düşüncelere sahiptiler.
1130. Telakki etmek * to consider Saymak öyle kabul etmek öyle anlamak Onu işten
sepetlemesini telakki ediyorlardı.
1131. Simsar – broker
1132. Durmaksızın * continuously Arkadaşım durmaksızın koşuyordu. Durmaksızın
yağmur yağıyordu. Su durmaksızın akıp gidiyor. Bu durmaksızın devam eder.
1133. Sükutu hayal içinde olmak * hayal kırıklığına uğramak
1134. Yazılımları biz yaptık we did the software
1135. Toslamak * yeni aldığı arabayı tosladı the end of the vehicle to bump lightly
against smth
1136. Kuluçka * incubation Tavuklar 21 gün kuluçkaya yatar. Bir tavuk 18 gündür
kuluçkada.
1137. Earthenware pot – jug – altın sikke bir çömlek buldu sikker coin
1138. İbret olmak * be a lesson to – inşallah size ibret olur . Kardeşinin yaşadıkları
sana ibret olsun. İbret olsun diye tüm sınıfa ceza verdi.
1139. Mütekabiliyet mutual reciprocity – Onlardan mütekabiliyet geldi.
1140. Vefalı faithful * loyal faithful * o vefalı çıktı.
1141. Didişmek * to quarrel Bu konu hakkında didişmek istemiyorum. Eğer didişmek
istemiyorsan başka bir yere çeker gidersin.
1142. Eşdeğer – Meditasyonun Türk eşdeğeri nedir. Çocuk istismarına eşdeğer olarak
kabul edilir.
1143. Tasarruf * saving O işini kaybetse biler tasarrufları ile bir süre yaşayabileceğine
söyledi. Yapabildiği kadar çok para tasarrufu yapıyordu. Her ay tasarruf hesabına
biraz para eklıyor. Tasarruf yapmak için otobusle gittik. Ekonomik arabalar tasarruf
sağlar. İş gücü tasarrufu edecektir. Zaman tasarruf etmek için işimizi paylaştık.
1144. Bu parayla yetinmek zorundayız.
1145. Muasır – Muasır medeniyetler seviyesine ulaşacağız diye çukura düşmeyelim.
Muasır bir zamanda yaşıyoruz. Muasır olmak için güven lazım.
1146. Revir – infirmary Revire gitsen iyi olur. Okulumuzda revır yoktur.
1147. Baki – permanent – Savaşlar gelir ve gider ama askerle baki kalır .Hayatımız
baki değildir.
1148. Ayar vermek * müdür işlerin yola gitmesi için ayar verdi.
1149. Yaptıkları su üstüne çıkmasın diye gayret gösterdi.
1150. Çok tartıştık ama onu sonunda mars ettim.
1151. İlham kaynağımsın
1152. Bahçedeki ağaçşar su yurumeye başlamış. Tomurcuklanmaya
1153. Çok kızdım ona ama çocuklar için insafa geldim. Haksız ve acımasız tutumdan
vazgeçmek
1154. Kriz yaşanabilir gard almaya unutma.
1155. Biraz sabret münasebeti düşerse söylerim. Sırası gelmek
1156. Pısırık çekingen utangaç
1157. Miskin çok uyuşuk lazy draggish
1158. Hoş karşılanmayacak durumda tepkisiz kalan kimse
1159. Nankör iyilikten anlamaz biri
1160. Zat – person * Öyle bir zat hayatımda görmedim
1161. Absentminded – senin gibi gafil bir zat görmedim çok gafil bir insandı. Gafil
insanlar başlarına ne geleceğinden habersiz olanlarıdır.
1162. Damga yemek * kötü bir yargıya ya da nitelenmeye gelmek hiçbir hatası
olmamasına karşın damga yedi.
1163. Papaz her gün pilav yemez
1164. Kitaba el basarım ki yalan söylemiyorum
1165. Camı kıran öğrencileri sorguya çektiler.
1166. Reva görmek bir kötü davranışı uygun görmek Hayvanlara bile reva
görülmeyecek işkenceleri reva gördüler.
1167. Sardalya gibi istif olur yattık.

Kırıp geçecerek * Hastalık köyü kırıp geçirdi. Çok sert davranmak yeni müdür
memurlarını kırıp geçiyor. Herkesi kırıp geçmen hoş değil konuştuklarına dikkat et.
Dusman askerleri kasaba halkini kirip gecirdi.

1168. Film hayatına figüran olarak başladı.


1169. Serüven adventure – Serüven filmleri oyunlar sevmem. Bu sezon yeni bir
serüvenin içinde olacağız. Başından geçen serüven anlatsa herhalde roman olur.
Yola çıkmak başlı başına bir serüvendir.
1170. Kilit noktası bu mülakat kilit noktası olacak.
1171. Mahiyeti bilinmeyen bir şey nature – tarihi eserler genellikle öğretici bir
mahiyet arz eder. Bu çağda burası eski mahiyetini yitirir. Bu işin mahiyeti pahalıya
patladı kişinin sabrını tayin eden mahiyetidir.
1172. Pertlitli sıva yaptık
1173. Bana ilham oluyorsunuz İlham vermek kulakarın pasını silmekten iyidir
1174. Diklenmek yani kafa tutmak –Ama karısının diklenmesi yüreğine oturdu
1175. Yüreğine oturmak * çok etkilenip üzülmek sıkıntıya uğramak Kapıyı çarpıp
gitmen açıkçası yüreğime oturdu
1176. Basit bir olay yüzünden hüküm giymek istemiyordu O olay nedeniyle 5 yıl
hüküm giydi mahkemce hapis cezasına çarptırılmak
1177. Hor görmek * önem vermemek değersiz saymak Beni yoksul diye hep hor
gördüler. Utanmalısın engelli insanları hor görüyorsun.
1178. Müsadere etmek * to confiscate – Kaçakçıların arabası da müsadere edildi
1179. Kuramsal olarak bu sene havalar soğuk geçicek
1180. Damarına işlemek – kötü bir huy vazgeçilmez bir biçide yerleşmek – cimrilik
onun damarlarına işlemiş boşuna çabalama bence müzik onun damarlarına ilşlemiş
çok seviyor işte.
1181. Müteessif dünkü hareketimden fevkalade müteessifim. Üzülen acınan yerinen
1182. Fevkalade – exceptionally remarkable Fevkalade vakit geçireceksin. Fevkalade
sabir gereklidir. Fevkalade bir iş yaptın.
1183. Müteessir – touched O müteessir görünüyordu. Sen nekadar müteessir
olduğundan ben bakışlarından anladım. Üzüntülü etkilenmiş
1184. Dirlik bulmak – huzur bulmak sakinleşmek – Şu iş bitmeden dirlik
bulamayacağız. Bu yönetim olduğu sürece dirlik bulmak zor.
1185. Kapıdan içeri nefes nefese girdi. Nefes nefese yanımızdan geçti.
1186. Azamet satmak * büyüklüj taslamak çalım satmak
1187. Dirsek çevirmek * Hep birlikteydik şimdi dirsek çeviriyor.
1188. İnan diken üstünde oturuyorum şurda. Hırsızlar yüzünden tüm mahale diken
üstünde oturuyor.
1189. Gözüne fer geldi * karnı doyunca çocuğun gözüne fer geldi. Hastalığı atlatınca
gözüne fer gelmişti
1190. Galoş – cızmici za vo selo ya da ayakkabvı üzerine geçirilen ince ve şeffaf
korumalık galoşları hala ayaklarında
1191. Gidişat way course of things going on bu gidişat iyi görünmüyor gidişatı
yavaşlatır bu gidişatı onaylamıyorum
1192. İtimat etmek * tam güvenmek anlamlamlarına gelen bir kelime olarak
kullanılmaktadır bu eğitim sisyemine hıc ıtımat etmiyorum bu söylediklerime itimat
edebilirsin onun tekin olmayan tavırları ona karşı olan itimadımı zayıflattı. İnsanlara
itimadı öğretmek de çok zordur.
1193. Tekin olmayan – sinister spooky unbelievebale tekin olmayan bir kişi.
1194. Dizge farki – sistemski razliki
1195. Angarya is – isini angarya gibi yapar
1196. Tıbbı amaçla kullanmak
1197. İşitme kayıplı çocuklar
1198. Spectrum tahsisi
1199. Zayiat* casualties askerleden zayiatlarımız var. Bu işten çok zayiat verdik.
1200. Gözetmenlik yapmak * supervisor
1201. O irtifada oksijen konsantrasyonu çok yüksek olur altitude
1202. Gerisi hep teferruat – ayrıntılar beni teferruatla uğraştırma hemen işini bitir
1203. Tesettüre girmek – yeni öğretmen tesettüre yeni girdi, tesettürlü öğretmen
1204. Koronavirüs ihtilat edebilir – complication
1205. Teskin etmek – to soothe
1206. Sayıklamak * uykumda sürekli seni sayıklıyor. Adam uykusunda da iş güç
sayıklıyor.
1207. Ameliyattan çıkınca ayılması için serum verdiler. Serum bağlamayı bilmiyordu
kadın.
1208. Bitkin – exhausted ameliyat sonrası bitkindi. Çok bitkin görünüyordu.
1209. Gözyaşlarım kum gibi kaynadı disarda kum gibi kaynadı. Depodan kum gibi
para çıktı.
1210. Tavan yapmak – maç başlamak üzere seyircilerin heyecanı tavan yapmış
durumda. Enerji şirketlerin hisseleri tavan yapmış.
1211. Otit olmak orta kullak iltihabı
1212. Tedricen – gradually * tadricen durumu iyi olmaya başladı
1213. Tahriş etmek – boğazımı tahriş eden sirkeyi kulanmıyorum
1214. Galeta * cracker –
1215. Muafiyet – affedilmiş release privileged bu eşyalar vergiden muaf. Bartı Berlin
Sovyet kontrolünden muaf kalacaktı.
1216. Düşkünlerevi *poorhouse düşkünler evi bina vergisinden muaf tutulmuşlar
kendini muaf tutmaya çalışma sende bu işi yapacaksın.
1217. Tasavvur * to envision zihinde göz önüne getirme, canlandırma anlamına gelir.
Seni başka bir şekilde tasavvur edemiyordum. Eğer tasavvur etiğiniz ev bu şekilde
değilse başka dairelere bakalım. O yaşamı tasavvur edemeyecek kadar beğenmiş
oldu.
1218. Muradına ermek * dileği gerçekleşmek çok istediği şeye kavuşmak – İnşallah
muradına erersin kızım. Sabretti muradına erdi.
1219. Kifayet –yetecek ölçüde Bu olay benim tatmin olmam için bir kifayet
sağlamadı. Tuz kifayet sağlamamış.
1220. Rüzgarın uğultusu ses cihazları arızalanınca ses uğultulu çıkmaya başladı.
1221. Çığırından çıkmak – işler çığırından çıkmadan önlem almalıyız. İş şirazesinden
çıkınca bir usta çağırmak zorunda kaldık.
1222. Hınç – öfke kin ve intikam duymak anlamına gelir o çocuğa hınç duyuyorum.
Senden hınç alacağım. Hınçla kapıyı açtı.
1223. Çağrıştırmak * senin hareketlerin her zaman kötü adamları çağrıştırıyor. Onun
sesi bana 60 yılları çağrıştırıyor. Senin şiirlerin bana ne kadar duygusal bir insan
olduğunu çağrıştırıyor. Bu isim hiç mi çağrıştırmıyor.
1224. Hengamenin içine dalmak * rat race
1225. Doğrudan söylemek * to say directly
1226. Darboğazda olmak * darboğazda olmak evel allah bu dar boğazı aşacağız.
1227. Suyu bulandırmak – yolunda gitmekle olan bir işi kötü bir amaçla karıştırmak –
1228. Art niyetle * maliciously
1229. Çığ tatbikatı *
1230. Faraş – temizlik
1231. Baltalamak * sabotage paralyz iş baltalamak
1232. Size maruzatım var. Mevki makam veya yaş bakımından birine sunulan dilek
bilgi sunuş.
1233. Tedavül dolanım vo optek bu para tedavülden kalkmış. İn circulation
tedavülde olan haberler doğru olmayabilirler. 1-Çocuk markette çikolata
görünce annesinin eteğini çekiştirdi.
2-Sevmediği kızın arkasından çok çekiştirdi. Deningrate kötülemek
1234. Mevcudiyet – existence, presence sessiz mevcudiyetiniz, mevcudiyetiniz icin
tesekkurler.
1235. Ehli yetkili demektir – bu isin ehlisi odur. Bu adam ehliyle iyi gecinmiyor. Bu isin
ehlidir.
1236. İhya – recovering – ihta etmek to revivify bring to life canlandirmak –
1237. Beynim zonkluyor – zonklamak – throb
1238. Punching bag kum torbasi
1239. Topallamak * aksamak
1240. Ahali mübadelesi exchange of communities orada ne olduğunu öğrenmek için
bütün ahali oraya konuştu. Tüm ahali meydana indi. Ahalinin gözünde hiç
değerimiz kalmadı.
1241. İşkillenmek – suspicious aldatmakla ilgili hasan onu aldatıyor diye işkilleniyordu
1242. Çekidüzen vermek – kendine bir çekidüzen vermelisin artık üstüne başına biraz
çeki düzen vermelisin
1243. İyi niyet göstergesi olarak bizi oraya davet ettiler.
1244. Eşiğini aşındırmak – şu diplomayı almak için haftalarca okullun eşiğini
aşındırdım. Bir işi yaptırmak için bir yere çok gidip gelmek. Öğretmenler odasının
eşiğini aşındırarak karnesinde notların hepsini yükseltti.
1245. Çizgiyi aşmak *sınıftaki öğrenciler çizgiyi aştılar artık. Çizgiyi aşmadan oyun
oynayabilirsiniz.
1246. Rasgele seçim yapmak
1247. Çelinmek – takılmak zihnin çelindi şimdi ezberleyemiyorum. Takılıp düşmek
mesela kütüğe ayağım takılarak çelindim.
1248. Kütük – log
1249. Maruzat bir yüce makama ya da kişiye sunulan dilekler ya da bilgiler
1250. Arzuhalcilik yapmak * write pettitions
1251. Pışpışlamak arkalarını biri pışpışlıyor
1252. Taaluk etmek – concern
1253. Tekkutup kendisi olmak ister tekkutup şirkettir
1254. Hırs – sonsuz istek – bu konuda çok hırs yapmanı anlamıyorum, hırs insana
istemediği şeyler yaptırabiliyor, hırsından dolayı çevredeki insanları yıpratmıştı.
1255. Şans yaver gitmek – bugune kadar şansı yaver gitti bu hafta da şansımız yaver
giderse tüm ürünleri satarız.
1256. Allah esirgesin
1257. Eşref saati bir işin yoluna girmesi için en elverişli zaman – eşref saatine denk
geldiyse bu iş tamamdır.
1258. Havale geçirmişti to have seizures havale geçirdi çocuk
1259. Tahsilat para toplamak
1260. Fevri yapmak *birdenbire ve düşünmeksizin yapılan (davranış), pek
düşünmeden, ansızın öfkelenen, sinirlenen, böyle davranan (kimse).
1261. Gırtlağına sarılmak * peşini bırakmamak, musallat olmak *her gün gırtlağıma
sarılıyorsun
1262. Gözünden uyku akıyor
1263. Somurtmak * onunla tartıştıktan sonra somurttu
1264. İzbandut gibi adamlar etrafını sarmışlar
1265. Artık bıçak kemiğe dayandı bıçak kemiğe dayandı mı doktor çağırdılar
1266. Hiciv – satire hiciv yazan öğretmen onun aleyhinde kötü bir hiciv yazmak
1267. Asalet nobility –karakter asaletine güven babadan gelen asalet
1268. Bariz – obvious bariz bir aday en bariz ve en kısa şekilde söylemek bu hastalığın
en bariz belirtisi çok bariz bir şekilde yapmayın daha ziyade barizleşiyordu
1269. Kof – getiren mallar kof cikti.. Bu is icin ona guveniyorduk ama herif kof cikti.
Bos ve degersiz bir kisi oldugu anlasilmak.
1270. Hortlak görmüş gibi karşısında durma
1271. Şarta baglamak istemiyorum
1272. Eski konumuna getirmek to restore to a previous version
1273. Cürüm crime suç
1274. Buruk kisel – çok buruk konuşurum.Buruk ifadelere ihtiyacım yok.
1275. Meblağ amount konuşulacak bir meblağ da değil azcık karşılanmayan bir
meblağ kalmıştır bu işten büyük bir meblağ kazandı. O bankaya çok büyük
meblağlar yatırdı
1276. Çuf çuf nidalariyla gezen çocuklar .Nida edeyim derken sesi kısılmaya başladı.
Nida et de bakalım sesin yankılansın.
1277. Fiyat kırmak – fiyat kırdığı için piyasadan izale edildi.
1278. Şalterler attı
1279. Mezbaha – slaughterhouse
1280. Raptiye – pin
1281. Tafralara bak tafralara bak
1282. Gaflet – gaflet içindeler
1283. Aşındırmak * toprak aşınması yaşanıyordu. Eşiğini aşındırarak diploma sahibi
oldu. Nem aşınmasına yol açtı. Sudan aşınır.
1284. Tahta kurtları kapıyı kemirdiler. Fareler eşyaları kemirmiş.
1285. Saç sakal birbirine girmiş bir çekidüzen ver kendine
1286. Ne gerek var oka merasime
1287. Esirge beni bu sohbetten
1288. Tek ayak mahaleye girdi
1289. Zorlu zamanların zorlu çözümleri var
1290. Söz uçar yazı kalır
1291. Kimseye bel bağlayarak iş yapmamılısın. Rely on somebody sokak çetesine bel
bağlarsan seni de nezarete atarlar
1292. Talim sırasında, tatbikat
1293. Günde 100 şınav çekerek
1294. Mekik çekmenin faydaları
1295. Ne tilkilikler geçmiş onun kafasında
1296. Onun boşluğundan yararlanmak istemiş
1297. Elinden geleni ardına koyma yapabildiğin tüm kötülükleri yap
1298. Hayıflandım
1299. Gocunmak – gocunmam da none taken üstüme alınmadım
1300. At gözlüğüyle bakmak
1301. Badire atlatmak aniden ortaya çıkan tehlikeli ve güç bir durumdan kurtulmak
1302. İşi yokuşa sürme
1303. Nüfuzunu kullanarak by using his influence
1304. Doğaçlama olarak konuşma yaparak
1305. Nifak sokmak ayrıştırıcı sorular sormak
1306. Kendisi ayakli bir ansiklopedi
1307. Kefere atheist
1308. Yamuğunu görünce hayal kırıklığına uğramış
1309. Öcü – boogeyman öcü alınmış
1310. Yaygara koparmak- gereksiz yere bağırıp çağırmak ne diye yaygara koparıyor
bu kadın
1311. Filyasyon uygulaması yapılarak korona tanısı konuldu
1312. Gına geldi – bu işsten gına geldi artık trafikten gına geldı isteklerinden gına
geldi
1313. Kara mizah yapan biri
1314. El yordamıyla kağıdı buldum
1315. Garipsiyor bu deneyim * to feel out of place
1316. Düşünce pekiştirmek
1317. Rumuz prekar
1318. Kolum alçıya alındı
1319. Kasıt var
1320. Türemiştir laf türetiyordu
1321. Menfi olumsuz menfi hareketleri olan bir çocuktu menfi kararlar alarak şirketi
zor duruma sokmak işciler hakkında menfi uygulamalar yapmanız çok dikkat çekti
1322. Müspet * positive müspet kararlar almamızda çok etkili oldu müspet bir okul
buldum müspet davranışları olan halim selim perfect bir insandır
1323. Dolmuşçu var pazarda dolmuşu sürerken
1324. Davlumbaz
1325. Molozlar altında kalan rubble moloz döküm alanı yaptılar
1326. Look down hor gördğler
1327. Look up to * hürmet ederek
1328. Mesul olan kişi sorumlu
1329. Zimet etmek zimet edilen bilgisayar
1330. Döngünün içinde
1331. İşleri genellemek
1332. Güneş battıktan sonra ağlamanın hiçbir faydası yoktur
1333. Bu da bir kuyruk acısı farkındayım
1334. Meşgale bulmak lazım
1335. Teftiş etmek – teftiş edildi reviewed
1336. Yeşillendirdik
1337. İskan eden kişiler zorluk çekti – people that have settled
1338. Mutabık oldunuz – se sgolasuvate
1339. Asfalya – sigorta salter
1340. Azımsamak – bir şeyi küçümsemek
1341. Randımansız – bu tür çalışmalar randımansız tanımlandı
1342. Bağlamda – context bu bağlamdaki sözcüğün manası nedır
1343. Depara kalkmak – birdenbire hızlanmak to sprint
1344. Ötekileştirmek * marginalize –
1345. Yazgılamak – predestined * bizim yazgımızda daima eğlenmek varmış. Onun
yazgısı en iyiymiş.
1346. Ağzındaki baklayı çıkardı
1347. Aciz kalmak * Onları susturmakta aciz kaldık. Uğraştık ama yapamadık.
1348. Özveride bulunmak –Bir amaç uğruna veya gerçekleştirmesi istenen herhangi
bir şey için kendi çıkarlarından vazgeçmek – Her aile biraz özveride bulunsa sorun
çözülür.
1349. Kadir kıymet bilmezlik kadir kıymet bilmediği için şimdi aç açıkta kaldı. Sen sen
ol her zaman kaddir kıymet bil.
1350. Kakalak – cockroach
1351. Kolaçan etmek mahaleyi kolaçan ettim walk around without beıng noticed
1352. Kıl payı kurtulmak – Uçuruma yuvarlanmasına kıl payı kalmıştı. Kıl payı kaldı az
daha balkondan düşüyordum.
1353. Kahvaltının önemli konulu söylevine başlayarak
1354. Sıradanlıktan çıkaran – out of ordinariness
1355. Körlerle sağırlar birbirini ağırlar ikiniz de dengenizi bulmuşsunuz.
1356. Günün ışımasıyla
1357. Ranza bunk bed
1358. Pike yapmak to nosedive or to move the balls ın pool
1359. İsteka sopa

You might also like