Professional Documents
Culture Documents
*Senin mütalaa içinde olman bizim sürekli araştırma ve ilerleme gayretimizi perçinliyor
129. ahilik - Kökü eski Türk töresinde olan ve Anadolu'da yüksek bir gelişim
gösteren esnaf, zanaatçı, çiftçi vb. bütün çalışma kollarını içine alan ocak.
Cömertlik. Ahilik teskilatinin kalbi ankara
130. irfan – bilme , onun irfan seviyesi hakkinda malumatim pek azdir
131. malumat – information
132. mebus – milletvekili
133. beka – devamlilik, olumsuzluk milletinin bekasi icin ..
134. gayret gostermek – caba gostermek
135. son virajdayiz – vo posledna krivina sme Virajı Alamıyınca Kaza
yaptı
136. uçurumdan – cliff
137. tökezlemek – stumble çocuğun ayağı tökezledi kendini yerde buldu Bir kere
tökezledi mi insan daha da belli doğrulmuyor.
Yolda giderken birkaç yerde tökezledi.
138. çökertmek – ekonomimizi cokerterek – make kneel
139. Zincirleme kaza – verizen sudar
140. İhbar uzerine olay yerine gelen polis
141. Yığıldı – yurumeye calisti tekrar yere yığıldı collapse Arkadaşım kanı
görünce yere yığıldı adam korkudan yere yigildi
142. Yamaç 0 dagın hangı yamacından tırmanmaları gerektıgını tartısıyorlar.
Gel soyle yamacıma otur da bugun okulda ne yaptın oglum. Yamaç dag veya
tepenın herhangı bır yanıdır ya da yakın anlamına gelırç dagın yamacında
oturmus aglıyor.
143. Yamaç paraşütü – paraglajderstvo
144. Dolanma karısmıs iplerin dolanmasıyla carsafa
dolandı
145. Makus talihi * her zaman sansın kotu gıtmesı demektır
146. Refah – prosperıty meslek sahıbı olunca aılem refaha kavustu
147. patinaj yapmak da verglas u mesto 0 uskup kac senedır hep patina yapıyor
148. uskup patina yapmıyor hep gerıye dogru kayıyor
149. elimi ateşin üzerine koyarım
150. sarf etıgı caba * tuketmek
151. teminat * deposıt yaptıkların temınatıdır
152. somut bır ornek – concrete
153. ayak oyunlarina ragmen bir isi bozmak ya da saglamak icin girisilen gizli
calisma ayak oyunlariyla onu yonetimden aldilar ayak oyunu yapıp zarara
uğramama neden oldular. Ayak oyunu yaptılar bana.
154. muşahede altında tutulmak – to be under obsevation dark edilen doktor
muşahede altında tutulacak
155. nezaret altında – under surveillance – kamera izleme sistemi
Sabıkasız olan kişi without criminal file*Sabıka kaydına ihtiyacımız olduğu için onu geri
gönderdim.
173.
174. Refakat etmek * to accompany sana refakat etmek için gönderildim
İcabında po potreba iş icabıdır icap etmek gerekir yenı okula icap etmeliyizDükkanı
yenilememiz icap ediyor. *Yeni bir eve taşınmamız icap ediyor.
*Eğer icap ederse ben size borç para verebilirim.
175.
176. Teminat vermek güvence vermek öğretmeni teminat verdi. Borcunu
zamanında ödeyeceğine dair teminat verdi. Sen de bana teminat
olarak peşin iki yüz lira ver, işe girince iade edeyim
177. Ihtimaleri dikkate almadan konuşmak
178. Kızamık * measels
179. Salgını epidemic kızamık salgınında
180. Olgu - olgu cümleleri kesinlik bildiren yani kesin doğru olan
cümlelerdir.
181. Kizamik vakalari – measles cases
182. Vaka – olay bu vakanin meydana gelmesi hepimizi aniden
tedirgin etti.
183. Nezle olmak – to catch a cold nezle olmamak için ilaç içtim.
184. İltihap – akciğer iltihabı, iltihaplanmak iltihaplanır
185. İhtiyat – herhangi bir konuda ileriyi düşünerek ölçülü davranmak
yatırım konusunda ihtiyatlı davranmamız gerekir.
186. Tevazu – alçak gönüllük bızım bu konularda tevazu gostermemiz karşı
tarafı şımartabilir beni sevene tüm tevazularımı sunarım. Tevazu insanlar
daima kazanır.
187. Şahika – doruk zirve en üst derece şahika bir film
188. İfşa etmek * to reveal her hareketi ifşa bu sırrın ifşa edilmesine
istemiyorum beni araştırdın ve tüm sırlarımı ifşa ettin. Sırlarımı ifşa
etmemeliydim.
189. Payidar kalıcı sonsuza kadar yaşayacak olan – tefeyyüz payidar
kalacaktır
190. Memba – kaynak pınar gözleri su membaya benzerdı. Boyle bır
membadan cıkan gencler
191. Perdesi yırtılmış adamın, baksana neler söylüyordu!”
192. Döküntü debris waste depremden sonar orası döküntüydü. Cilt döküntülerı
oluştu döküntüsüz kaşıntı
193. Belirtileri bu hastalığın belirtileri
194. Kendisinş halsiz hissediyor
195. Domuz grıbı salgını var
196. Ateş düşürücü kulanmadın olmaz bu iş
197. Uyuz hastalıgı döküntüye neden olabilir
198. Müptela olmak hastalıga yakalanmak – ya da alışmak düşkün olmak yeni
kahveye müptela oldum. Uyuz hastalığına müptela oldum.
199. İshal *dıarrhea ishal oldum ishal için ilaç
200. Zatürre – bronşit zatürre olurdum
201. Tetkik etmek – herseyi tetkik ediyor incelemek tetkik yapmadan su
toplama teşhisi konuldu
202. Tetkik edilmemiş * unverrified
203. Muhtemelen korktu * muhtemelen evde ekmek vardıç muhtemelen
testen zayıf not çıkaracağımç muhtemelen ziyarete gelemem.
204. Meydan okumak * yer çekimine meydan okuyan tesla arabası bir kişiye
yada şeye rakip çıkmasıdırto defy challenge Bir a n meydan okumayı içinden
geçirdi, sonra bundan vazgeçti.
205. Sökmek – disassemble araba vidasını söktü okuma manalarını iyice
söktüler
206. Elektrik sayacı * broilo
207. Hibe etmek – donation arasyı annesine hibe etmiş
208. Işimiz bir hi zmet yarışı
209. Şofben boyler
Minettar olmak bir iyilik yaptığın için sana cok minettarım . her zaman babana
minettar ol. Yıllardır kendine ve ailesine yaptığı iyilikler için ona büyük bir
minnet duyuyordu. Minnet ne demekti?
→ Her hangi gibi bir kişiye iyilik yapıldığında kendini o kişiye borçlu
düşünen şeye minnet denmektedir.
210. Şikayetini dikkate alacağım
211. Kaldırım taşları kaldırma
212. Peşkeş çekmek – başkasının malını birini hibe etmektir
213. göz yummak * kusurları görmezlikten gelmek, görmemiş gibi
davranmak, hoş sgörmek.her hatana göz yumdum. Sana çok kez göz
yumdum.
214.
215. Çatır çatır alırım kolaylıkle baskı uygulayarak da olur çatır çatır
tartışmaya başladılar ıngılızcyı çatır çatır konusuyor
216. Fahiş fiyat * excessıve prıce
217. Tahsil etmek hasıl etmek elde etmek faturanız tahsil edilmiştir
218. İşportacı – tezgah işportacıları zabıta topladı
219. Müteşebbis avukat – girişken bir müteşebbis bulursak bu arsayı almamız
daha kolay olur
220. Yem etkemk * to baıt
221. Prim * bonus
222. Şeffaf bir şekilde transparenttno şeffaf biyr yönetim
223. Liyakat esas değildir * bu işte liyakat esastır layık olmak liyakatsız kişi işe
alınamaz
224. Mamafi fakat demektir Aradım, mamafih seni orada bulamadım."
"Hastanın durumu düzeliyor gibi gözükmekte, mamafih kontrolü elden
bırakmayacağız."
225. Keyfiyetle alıkoyabildi
226. Sen ne ayaksın what are you up to who the fuck are you
227. Müteahhite * dükkan yapan müteahhite soru sormadın
228. Hakka ve halka hizmet düsturunu unutma
229. Mermi bullet
230. Bilhassa escpecıally fen dersinden bilhassa bu dersi çalışman
lazım. Ona şaşırmadın ama bilhassa senin ne işin var burda.
231. Meziyet – zaslugı yetenek becerı meziyetlerı sayesinde
herkesten takdir ile karşılandı onun meziyetlerini saymakla bitmez.
232. Esirgemek * kötülükten esirgedim.
233. Siper etmek * to use as a shıeld – yavru köpeği esirgemek için
kendisini siper etmişti.
234. Dolaysıyla – hasta oldu dolaysıyla okula gitmedi.
235. Tenha – kalabalik olmayan, ıssız sessiz ve yalnız olan yer
manasına gelir. Tenha yerlerden geçmeyin pusto
236. Vesika – document yabanci vesikalardan
237. Yadırgamak - Kendine yabancı gelen bir kimseye, duruma veya şeye
alışamamak, ısınamamakO herkes tarafından -davranışları yüzünden-
yadırgandı. serbest yadirganmiyor ayipta degi
238. Akın etti – düğüne akın ettiler
239. İhmal etmek - Tom görevini ihmal etmekle suçlandı omit neglect
240. Mülakat gerçekleşmiş mülakat gerçekleştirmiştir. Interview
241. Teamüllere gore po red po obıcaj
242. Yargıç judge savcı prosecutor
243. Hüner skill Adana dürümcüsü hünerlerini sergiledi.mutfakta da
baya hünerlisin
244. Tedbirli – pretpazliv
245. istihdam etmek /ı/ to hire, employ, engage (someone)
seçmenler - voters
muazzam - grandiose
bilişim- informatics
veri = data
maliyet - cost
talibiz – we are offering who wants desires mesela Bu 50 milyonun biz yüzde 10’una talibiz.
istismar etmek /ı/
1. to exploit.
kruvaziyer - cruiser
üssü - baza
mukavva – karton
rüsum vergisi –
hayvanlarının doğurduğu güvenlik tehlikeleri
itlaf etmek – to kill Bunlar da canlı itlaf etmek olmaz rehabilite etmek lazım.
teskin etmek – acı öfke coşku gibi duyguları yatıştırmak dindirmek Belediye başkanı
kalabalığı teskin etti. Babam bizleri teskin etmeseydi kötü olaylar yaşanabilirdi. Arkadaşımı
teskin etmekten bıktım artık. To soothe calm
Avutmak - avutmak distract console divert comfort someone when at time of gried or
disappointment
bir kimseyi, acısını dindirici, sıkıntısını giderici sözler söyleyerek yatıştırmak.
Hiddet – rage öğretmen bizi bahçede görünce çok hiddetlendi. Hiddetli bir müdürümüz
olduğu için çocuklar çok korkuyor.
Gazaba geldi ya da gazaba getirdi öfkelenmek kızmak * Söylediği ölçüsüz laflar gazaba
gelmesine sebep oldu.
Sefalet – Yokluk içinde bulunma, yoksulluk çekme anlamına gelen bir kelime olarak
kullanılmaktadır. mizerija o kadar parasızlar ki sefalet içinde yaşıyorlar. Sefalet içindeyiz.
Durmumuz sefalete sürüklüyor.
Istırap mizerno nasıl bir ıstırap içinde olduğunu bilemezsin. Büyü bir ıstırabın içinde acı
çekiyorum. Üzüntü, sıkıntı, keder, elem, dertli olma durumu anlamına gelen
izah etmek -
Açıklamak, ayrıntılı bilgi vermek.
266.
342. nakli – transplant doku nakli bobrek nakli kalp nakli diger siniftaki nakil
ogrenci super bir tiptir. En sevdigim arkadasim naklini baska okula aldirmis.
Nakil sirasinda hicbir esyanin zarar gormesine dikkat ediniz. Nakil islemlerini
yapilmasi son iki saat kaldi. Bobrek nakli operasyonuyla yeniden sagligina
kavustu.
343. Sevk etmek – to dispatch send ; bir seyi belli bir yerden belli bir yere tasimak
goturmek anlamina gelir Okulda fenalasinca hastaneye sevk edildi. Turkiyede
tedavi edilmedigim icin yurt0 disina hastaneye sevk edilecegim. Anadolu
lisesinden fen lisesine sevkimi aldirdim.
344. Kana kana su icti uzun sureden sonra su icerken gorulen bir hadise
345. Hadise – olay demektir Bu hadise yuzunden isten kovuldu , Bu hadise
karsisindaki tutumu ile takdir toplamisti.
346. Tutum – manner attitude tom cok iyi tutumu sahip. Tom’ un hic tutumu yok.
348. Tanısı – diagnosis Bobrek yetmezlıgı tanısı konuldu. Tani geciktiğinde da zor
oluyor
349. Esaret – onlar esaret altında tutulmalı. Captivity düşman tarafından esaret
altında alındı.
356. Tahrip etmek – to ravage destruction sehir bir hortum tarafindan tahrip
edildi. Ozon tabakasinin tahrip edilmesi cevreyi etkiler. Bu yagis zamani cok
tahrip getiriyor.
361. Bileşen * component Instructional videos are a key component of many online
courses. - Öğretim videolar birçok çevrim içi derslerin önemli bir bileşenidir. Bu içeceğin
bileşeni nedir
373. Fırsat kollamak * onu yalnız yakalamak için fırsat kolladılar to waıt for an
opportunıty
377. Tevessül etmek * get ınvolved ın sth basvurmak gırısmek yanlıs ıslere tevessul
etmek sorun olur
378. İstirham etmek – bir şeyi yalvararak isteme durumu sizden istirham ediyorum
lütfen kardeşlerime yardım edin. Ondan birşey istirham ettim ama yapmaya
niyeti yok. Ben herkesten istirham ederek yaşayamam.
379. Vasıta – araç vozilo Onun vasıtasıyla tanıştım. Yollar o kadar kaygandı ki
vasıtamız yolun kenarına kaydı. Evlilik vasıtasıyla benimle akrabamdır.
381. Yanı sıra * kako ı soyledıklerının yanı sıra yaptıkları benı daha cok etkılemıstı.
Hedıye almanın yanı sıra dusunulmek hosuna gıtmıstı. Bir enstrüman
çalmasının yanı sıra şarkı da söyler. Başarılı olmak için çalışmanın yanı sıra
kitap da okumalısın. Beraberinde, birlikte, yanında. "Onun yanı sıra sen
de cezalısın."
"Paranın yanı sıra altında vermişti."
382. Medet – yardım medet ummak tanımadığın kişilerden asla medet umma.
385. Şuur bir kimsenin bilinci bir insanın canına kıyacak kadar şuursuz insanlar var.
Amelıyat sonrası şuuru yerine geldi. Onun yaptıklarını duyunca şuurunu
kaybetti. Hastalığı geçince şuuru geldi. Sen çok şuursuzsun bunu nasıl
yaparsın.
388. Madrabaz – dalavere çeviren, hile yapan, hileci bu futbolcu her maçta bir
madrabazlık yapıyor. Salonda bır madrabaz konuşuyor cahıller de alkışlıyordu.
390. Gölge düşürmek – bir şeyin önemini ve değerini azaltacak senin bu dengesiz
davranışların bizim itibarımıza gölge düşürüyor.
396. Zaten coğrafı konumundan dolayı zengin bir bitkisel çeşitliliğe sahip.
398. Farazi – ımaginary farazi soru hypotethıcal questıon farazi fiyat prıpısana cena
408. Kırsal – rural country sıde kırsal alanda yaşadığımız için bazı hizmetlerden
mahrum kalıyoruz. Beledıye hizmetlerinşnşn kırsal alanlarda daha faal olması
gerekir.
409. Faal olmak – to be active Bu derneğin faal olduğuna dair bana bir belge
getirmeniz gerekiyor.
421. pür dikkat * full attention pür dikkat beklediği tarihi pür dikkat kesilerek benı dinledi.
Müsebbip - Bir şeyin olmasına ya da gerçekleşmesine yol açan sebep anlamına gelen bir
kelime olarak kullanılmaktadır. Müsebbip kelimesi sıklıkla kullanılan kelimeler arasında yer
almaktadır.
*Seni bu olayın müsebbibi gördüğüm için bir şey olursa hesabını sana sorarım.
951. Vouch for tasdik etmek sözlerimş istemezse de tasdik etmek zorunda kaldı.
Müdürün tasdik ettiği belgeleri memurlar göz ardı etmişler. Onaylamak
952. Hold grudge kin gütmek
953. Gaye purpose – hayatta bir gayeye sahip olmak her şeyden önemlidir. Şirketimizin
gayesi son çeyrekte daha fazla kar etmektir .
954. Priority öncelik give priority to öncelik tanımak
955. Reckless pervasız – onun bu pervasız hareketine şaştım. Bu pervasızca davranışları
herkesin dikkatini çekti.
956. Yükselmek için başkasının sırtına basmasın
957. Okur – reader okurlariyla bir araya geldi ..
958. Kükremek – aslan gibi bağırmak – bana karşı kükreyince ben de bir anda çok
korktum. Her işini insanlara kızıp kükreyerek yapmaya çalışıyorsun. Kükremek
aslanlara özgü bir davranıştır.
959. Sığ - deniz göl akarsu için derinliği çok az olan – bu su çok sığ görünüyor. Denizdeki
sullar sığ vaziyette değiller. Merak etme denizin sığ taraflarındayım, boğulmam.
Buradaki ırmak çok sığdır. Bu taraf sığ olduğu için ... Sığ sularda yüzecek halin mi
var.
960. Tekdüze – hep aynı biçimde sürüp giden, tekdüze günlerden bıktım. Tekdüze
konuşmak dinleyiciyi sıkar tekdüze yaşamdan bıktım. monotonous
961. Celse * oturum session ilk celseye katılmadım.
962. Serzenişte bulunmak – ben zamanında uyarmıştım sizi bana serzenişte bulunmayın.
963. Mesut olmak - mutlu olmak hiç bu kadar mesut olmamıştım mutlu mesut eve
gittiler
964. Kıvrımlı model
965. Genişleyen kadromuz, ailemiz
966. Abortion * kürtaj – Kürtaja karşıyım.
967. Alçak topuklu ayakkabı
968. Zemin hazırlamak – teren hazırlamak bu söylentilere zemin açıyor.
969. Kurdeşen – hives yumurta yediğım zaman kurdeşen olurum.
970. Hali hazırda hali hazırda uyguladığınız diyetini bozabilir
971. Aidiyet duygusu- aidiyet duygusunu azalttı.
972. Seyis – at bakicisi
973. Hara – at üretilen çiftlik
974. Uzun soluklu – long termed iki soluklu mücadelede long running
975. Hırpalamak - üzüntüden kendini hırpaladı çocuk çantasını bir ayda paraladı
976. Tuhafiye dükkanı- kadın pazarında
977. Dünyayı yerınden sarsan bir gelişme olmayabilir
978. Kehanet – prorostva korkunç kehanetlerle yanıma geldi
979. Yıldırmak – to discourage tak aksine beni yıldırmaya çalıştı
980. Tahlil – analysis tahlil için hastaneye gittim tahlilerim çok yerinde olduğu için seni
tebrik ederimçç Tahlilerin yapılması istenmiş.
981. Oğlunun velayetini üzerine almıştı
982. Salyalarımın çeneme akmaması için kendimi zor tuttum
983. Direnmek – mukavemet göstermek
984. Temkinli davranmak – dikkatli bilinçli olmak * davranışları hep temkinli
985. Pürüzlü – rough pürüzlü bir başlangıç bu masa çok pürüzlü
986. Araları limoni olmak * araları limonı olduğu için pek görüşmüyorlar.
987. Keşmekeş * karışık olma durum trafik çok keşmekeş olduğu için eve çok geç
gidebildim. Keşmekeşten ibaret bir yaşam İnşaat keşmekeşine
988. Tente * bezden naylondan yapılmış örtğ
989. İşlek – busy işlek bir mahalede dükkan çalışabilir
990. Ağzındaki lafi geveledi mumble lafı ağzında geveleyip durma da söyl
991. İşbaşı yapmak * iş yerinde işe başlamak – Yarın sabah gel burada işbaşı yap
992. İğneleyici bockalo – ipneleyici tavrı dokunmuştu
993. Omuz silkmek – aldırmamak – sana bunu alacağım demiştim ama o omuz
silkti.shrug shoulders
994. Kayıtsız bir havayla konuşuyordu to be indifferent
995. Başarısızlığa mahkum edilen
996. İç çekmek * üzüntüyle ve ya özlemle derin soluk almak
997. Mest olmak * magepsanolmak * Adamın oyunculuğuna mest oldum
998. Benlik – ego tüm benliğiyle gülümseyen bir kişi Benlik duygusu gelişmiş her zaman
kendi benliği ön planda var. Benliğine o kadar önem vermesi bir yandan kötü bir
davranıştır.
999. Teslimat – pratka * iplik teslimatı var mı teslimat fiyata dahil değildir. Teslimat için
ücret almıyoruz.
1000. Özel ulakla gönderin special delivery
1001. Es geçmek – dikkate alamamak sözleri arasında o konuya dokunmmak- Borç
meselesini es geçmesine fırsat vermeyın. Bir öpücük çalma fırsatını es geçmiyor.
1002. Dalaşma –quarrel karısıyla dalaşmıs benimle dalaşma fırsatını görmezlıkten
geldiğini hatırladım.
1003. Kuşandığı zırhı biri aşabilecek var sa da odur
1004. Hışımla * angrily haberi duyunca hışımla çıktı. Hışımla perdeyi açtıç
1005. İrkilmek – kadın karşısına kopeği görünce irkildi.
1006. Sesini alçaltın * lower your voice
1007. Ayaklarını yere vura vura içeri girdi
1008. Olumsuz getirileri de var
1009. Veranda * dvor
1010. Nakdi – tüm nakdini oraya yatırdı.
1011. Saygın biri olmak to be respectable
1012. Çilli torunu – freckles
1013. İçgüdü – instict içgüdülerine uyup
1014. Sırılsıklam – çok ıslanmak – Şemsiye yanımda olmasaydı sırılsıklam olacaktım.
Bu yağmurda çıkarsak sırılsıklam oluruz. Sırılsıklam olmuşssun hemen üstünü
değiştirelim.
1015. Eşiğine gelmek – be on the verge og mahvolmanın eşiğine getirmiş. Babamın
şirketi ifşasın eşiğindedir. Hayvanlar yok olmanın eşiğindedir. Açlıktan ölmenin
eşiğindedir.
1016. Hain – traitor ihanet etmek to betray
1017. Belirmek – appear aniden arkama belirdi koridorun köşesinde belirdi
1018. İltifat karşısında utanan biriydi ve sözlerini geçiştirdi elini sallayarakbana çok
iltifat ettiklerinden dolayı utandım. Bu ne güzel iltifattı böyle.
1019. Akıl sır ermemek – bir işin gizli yönlerini asıl sebebini anlayamamak * Senin
yaptıklarına da bir türlü akıl sır ermiyor. Senin bu işi nasıl berbat ettiğine hala akıl
sır erdiremedim. Kızı onlarla nasıl başa çıktığını akıl sır erdirmiyordu.
1020. Lütuf – grace favor kindness Bu Allahın bir lütfu olarak bize verilmiş bir
çocuktur. Bir insanın birisine bir lütufta buluması kadar güzel bir şey yok.
1021. Yankesici – pickpocket
1022. Çarçur etmek * gereksiz yere harcayıp bitirmek – Paranı sakın çarçur edeyim
deme. Zamanınızı çarçur etmeyin iyi değerlendirin.
1023. Çan sesi – kapı açıldığında zilden gelen ses
1024. Cebelleşmek – to struggle şehirde işi zor cebelleşerek duruyor.
1025. Boyunu aşan – out of ones depth boyunu aşan bir işle cebelleşerek hevesinin
kırılmasına istemiyordu.
1026. Hayır amaçlı gruba eklemek istedim
1027. Hayiflanmak = içinden bir tüh tüh tüh lenmek – üzülmek böyle olmamalıydı
diye kendi kendine hayıflandı
1028. Çay tiryakisi olmuş
1029. Bükmek – hasımın kolunu bükmek için uğraşıyordu. Çocuk dızın büktü Şiddetli
yel ağacı bükmüş.
1030. Büzüşmek – crinkle çarşaf hafifce büzüştü.
1031. Yeltenmek – to attempt Arkadaşım bana vurmayı yeltendi olanları anlamaya
çalışmaktansa aniden sorunu çözmeye yeltendi.
1032. Mükemmeliyetçi biri
1033. Nafaka – boşandıktan sonra ödenen
1034. Sis perdesini aralamak * gerçeklerş bütünüyle göstermek
1035. Universiteye para ödemeden girmesi piyangoyu tutturmasıyla bir sayılırdı.
1036. Kahvaltı günün en önemli öğünüdür. Atlatığı öğünler sayesinde zayıflayacağını
sanmıştı.
1037. Öğürmek * to gag yumurtalar aklına gelince öğürecek gibi oldu
1038. Tartı – weighting machine üzerine çıktığı tartı tartıya çıktım
1039. Yılmak * bir işten ya da kimseden korkmak usanmak Sen de yılmadan çalışırsan
başarıya ulaşacan. Sen de yılma sen de kazan.
1040. Haddinden fazla – gerektiğinden fazla haddinden fazla vakit geçiriyorsun
1041. İç çekmek – ofkalamak
1042. İsteksizce * involuntary
1043. Kendisini Dinleyeceği nutka hazırlarken nutuk speech Dün verdiğin nutukta çok
yanlış konulara temas ettin. İki saat bize nutuk çektikten sonra yağmur yağınca artık
sustu. Dinleyenlere belli bir düşünceyi anlatmak için hitap etmek.
1044. Gıcırdamak – arabanın kapıları gıcırdadı ckrtaat kapının gıcırtısı herkesi
rahatsız ediyor
1045. Geri vites – reverse * arabayı geri vitese takıp gaza bastı
1046. Dikiz aynası * rear view mirror
1047. Şanzıman * menjaç
1048. Zarif – ince yapılı güzel hoş
1049. Araba tampon – prednica
1050. Duygusal olarak çöktü
1051. Kayıtsız kalmak * to be indifferent her şeye karşı kayıtsızlaştı
1052. Budamak – da kastris drvja çiçeklerin daha iyi serpilmeleri için budadığını
söyledi.
1053. Tembihlemek – to caution köpeğin tasmasını çıkarmaması konusunda
tembihledik
1054. İçtiği ilaçlar da bizi kaygınlandırıyordu
1055. Yarı zamanlı hizmetçi tutmak
1056. Asabi short tempered asabi insanlar toplumda sevilmezler. O çok asabidir.
1057. Tıka basa yemek * haddinden fazla yemek Doymaz çocuk tıka basa doldurdu
karnını. İkimiz de tıka basa yedik .
1058. Es geçmek da pomine akşam yemeğini de es geçecek. Başbakan nedense
ekonomik konuları es geçti.
1059. Sonra haftalarca başımın etini yerdi.
1060. İçimdeki endişe kısmen dindi – cease
1061. Fiskiye = sprinkler
1062. Kuşsların cıvıltısını dinledim
1063. Kutsanmak * be blessed kutsandığımı hissediyorum
1064. Dumura uğramak – körelmek şaşırmak
1065. De Jure – Hükmen – De fakto Fiilen
1066. Ayraç * kitap ayıran madde
1067. Evlilikleri fiilen 18 ay sürdğ
1068. Hormonlar mantığına baskın günlerde tanışmış
1069. Toplumun alt kesiminde yaşamak
1070. Ruh hali – ruh hali kazanıp kazanmamasına göre değişiyordu
1071. Nispet yapmak – karşısındakini kızdıracak üzecek şekilde gösteriş yapmak –
Ben hatayken nispet yaparcasına karşıma geçip dondurma yedi. Nispet yaparak ewt
onlara katılacağını bildirdi.
1072. Yüzüstü bırakmak – tek başına yapayalnız kötü bir durumda bırakmak – Babaö
beni yüzüsüt bıraktık. İşleri yüzüstü bırakıp gitti.
1073. Motive * güdü
1074. İçgüdüsel olarak anlamak – fark etmek – intiuition yüksek not alacağıma
sezdim bugün yola çıkacağıma sezdim
1075. Köstek olmak * engel olmak * sen köstek olma yeter. Bana köstek değil destek
olmaya çalış
1076. İma etmek – da implicira geç kalacağını ima etti. İmalı konuşur.
1077. İçerlemek – ona söylenen kelimelerden sonra baya içerlemişti. Be hurt beni
sorun çıkaracak kişi görülmesine baya içerledi.
1078. Durduk yere – out of the blue Durduk yere işleri karıştırabilirdi. Ama durduk
yere canımı sıkmayı da istemiyorum.
1079. Tekerrür etmek – to be repeated – tarihin tekerrür edeceğini umuyorum.
Tarihin bir tekerrürden ibaret olduğunu şimdi bir kere daha öğreniyoruz.
1080. İnatçı biri olduğunu izlenimine kapıldım.
1081. Fırsat tanımak – give a chance
1082. Somurtkan ifadeyle * asık suratlı
1083. Salaş giyinmek – bol kot pantolon ve bol tşört giymek daha ince görünmenin
sebebiyle
1084. Özümsemek – dil özümsenir absorb assimilate -
1085. Complain – önce işi göstersin sonra da yakınmaya başlayın
1086. Ferforje masa
1087. Sarı sayfalar kitabı
1088. Zaferi elde etmişçesine ağabeyine gülümsedi
1089. Ardiye – warehouse yeni gelen mallar ardiyede bekliyor
1090. Ardiye ücreti – warehouse storage rent
1091. Öfkesini sineye çekti. Bir zarara, hoş olmayan bir duruma, bir kötü söz veya
davranışa ister istemez katlanmak.
1092. İçgüdüleri ona bir sorun olduğunu söylüyordu
1093. Yankı* echo Courtney adının merdivenlerden yankılandığını duydu..
Apartmanda konuşan gencin sesi çok yankılanıyordu. Yankılanan sesi dikkat çekti.
1094. Uyuklamak – dremka
1095. Tırmalayacı ses
1096. Homurdamak * snarl growl
1097. Akrep ve yelkovan saat hand
1098. Sendelemek * adım atarken dengesi bozularak düşecek gibi olmak bu hasta
sendeleyerek yürüdüğü için hemen bir sedye ayarlayın. Uykudan erkan kalkınca
sendeleye sendeleye yola çıktı. Beni karşısında görünce bir an sendeledi az daha
düşecekti. BU haberi alınca fena halde sendeledi.
1099. Nahoş – unpleasant Bu tür görüşü nahoş bulundu.Nahoş davranışlar
sergilendi. Söylediklerin nahoştu bu nedenle biraz kırıldım. Eğer nahoş sözler
söylersen bu sefer seni bu mekandan uzaklaştırmak durumunda kalacağım. O
konuşmaları nahoş bir anı olarak hatırlıyordu.
1100. Bornoz – bathrobe
1101. Paydos etmek – bir işi durdurmak * Bugun okullu erken paydos etmişler.
Elektrik kesik olduğu için işi paydos edeceğiz.
1102. Hovardalık etmek – geçici aşklar ardında koşmak – çapkınca davranmak –
1103. Ecnebi * foreigner – ecnebiler mahaleye geldiler. Ecnebi de olsa onu ağırlamak
gerekir.
1104. Seyyar satıcı * seyyar satıcılar gelmiyor artık.
1105. Gazaba gelmek – ofkelenmek, kızmak- Söylediği ölçüsüz laflara gazaba
gelmesine sebep oldu. Belli ki gazaba gelmiş gözüne görünme.
1106. Göze görünme – belli açık olmak bu tabloyu göze görünen bir yere asalım.
Allahtan kıyafetin defosu göze görünmeyen bir yerde.
1107. Defo – kusur –bozukluk *bu kazak defolu
1108. Hörgüç * develerin hörgüçleri vardır. İnsanlar devenin hörgüçlerine biner.
1109. Tümsek – kabarıklık şişkinlik – araba bu tümseği aşamaz. Köyün her yerinden
çöpten oluşmuş tümsekler oluşmuş vaziyette. Küçük tepe kuçuk bir tümsek kaza
yapmamıza neden oldu.
1110. Yazılım * software yazılımları o yaptı.
1111. Sukutu hayal içinde olmak * hüsrana uğramak
1112. Durmaksızın hic durmadan su durmaksızın akıp gidiyor. Avukat durmaksızın
konuştu. Pazar gununden berı durmaksızın yagmur yagıyor.
1113. Simsar broker
1114. Telakki etmek * to consider belki de gelmeyeceğini telakki etmişler.
1115. Taban tabana zıt * taban tabana zıt olan partiler nasıl olur da ittifak kurabilir.
Bugun soyledığın dun soyledıgıne taban tabana zıt şey.
1116. Yeğlemek * tercih etmek * namusun kırleneceğıne olmeyı yeğlerim. Daha kolay
olan telaffuzu yeğlemiş olan öğrenciler
1117. Garabet * werıdness bi garabet war bu işte garabet çıkmak.
1118. Nacak * hatchet
1119. Naçizane * çok küçük çok önemsiz bir şey. Naçizane bir katkıda bulunmak
istedik.
1120. Tıslama – hissing snake hissing kedi tıslayınca yolunu değiştirdi
1121. Taşkınlık yapmak * run riot * Protestcular taşkınlık yapmadan meydandan
dağıldılar.
1122. Hörgüç hörgüçlerinde su biriktiren develer uzun süre sussuz kalabilirler.
Develerin sırtındaki tümseklere hörgüç derler. Devenin hörgüçüne bindik.
1123. Nacak hatchet
1124. Naçizane çok küçük şeyler veya önemsiz birşey hakkında tavsiyede bulunmak
buna naçizane birgelişme denilir. Bu yüzden naçizane katkı yaptım. Naçizane olarak
size iyilik yapmak istiyorum. Yemek yapmak için naçize şeylere ihtiyacı var idiç
Yaptığı naçize iyilikler herkesi mutlu ediyordu.
1125. Onun fikirleri garabet çıkmıştı Yaşadığımı ülkedeki garabetlerden biridir.
1126. İrtica – gericilik gerici olma durumu eskiyi isteme anlamına gelen bir kelime
olarak kullanılmaktadır. İrtica tehlikesi var diyerek polis bazı operasyonlar yapmaya
başlamıştı. Senin irtica faaliyetlerine katıldığın için tutuklandığın yılları anlat.
Vilayetin bir yerinde faili yakalanamayan bir irtica vakası çıkar. Gerici veya irticai
unsur olarak göstermek sadece bizim ülemizde yaşadığımız garabetlerden biridir.
1127. İnkılap etmek * devrim yapmak
1128. Yeğlemek * tercih etmek namusumun kirleneceğine ölmeyi yeğlerim.
Yeğlemekten başka şansım yok. Aslında susmayı yeğlerdi o dönemde.Daha kolay
bir telaffuzu yeğlemiş olan öğretmenlerden biridir.
1129. Taban taban zıttırTaban tabana zıt düşüncelere sahiptiler.
1130. Telakki etmek * to consider Saymak öyle kabul etmek öyle anlamak Onu işten
sepetlemesini telakki ediyorlardı.
1131. Simsar – broker
1132. Durmaksızın * continuously Arkadaşım durmaksızın koşuyordu. Durmaksızın
yağmur yağıyordu. Su durmaksızın akıp gidiyor. Bu durmaksızın devam eder.
1133. Sükutu hayal içinde olmak * hayal kırıklığına uğramak
1134. Yazılımları biz yaptık we did the software
1135. Toslamak * yeni aldığı arabayı tosladı the end of the vehicle to bump lightly
against smth
1136. Kuluçka * incubation Tavuklar 21 gün kuluçkaya yatar. Bir tavuk 18 gündür
kuluçkada.
1137. Earthenware pot – jug – altın sikke bir çömlek buldu sikker coin
1138. İbret olmak * be a lesson to – inşallah size ibret olur . Kardeşinin yaşadıkları
sana ibret olsun. İbret olsun diye tüm sınıfa ceza verdi.
1139. Mütekabiliyet mutual reciprocity – Onlardan mütekabiliyet geldi.
1140. Vefalı faithful * loyal faithful * o vefalı çıktı.
1141. Didişmek * to quarrel Bu konu hakkında didişmek istemiyorum. Eğer didişmek
istemiyorsan başka bir yere çeker gidersin.
1142. Eşdeğer – Meditasyonun Türk eşdeğeri nedir. Çocuk istismarına eşdeğer olarak
kabul edilir.
1143. Tasarruf * saving O işini kaybetse biler tasarrufları ile bir süre yaşayabileceğine
söyledi. Yapabildiği kadar çok para tasarrufu yapıyordu. Her ay tasarruf hesabına
biraz para eklıyor. Tasarruf yapmak için otobusle gittik. Ekonomik arabalar tasarruf
sağlar. İş gücü tasarrufu edecektir. Zaman tasarruf etmek için işimizi paylaştık.
1144. Bu parayla yetinmek zorundayız.
1145. Muasır – Muasır medeniyetler seviyesine ulaşacağız diye çukura düşmeyelim.
Muasır bir zamanda yaşıyoruz. Muasır olmak için güven lazım.
1146. Revir – infirmary Revire gitsen iyi olur. Okulumuzda revır yoktur.
1147. Baki – permanent – Savaşlar gelir ve gider ama askerle baki kalır .Hayatımız
baki değildir.
1148. Ayar vermek * müdür işlerin yola gitmesi için ayar verdi.
1149. Yaptıkları su üstüne çıkmasın diye gayret gösterdi.
1150. Çok tartıştık ama onu sonunda mars ettim.
1151. İlham kaynağımsın
1152. Bahçedeki ağaçşar su yurumeye başlamış. Tomurcuklanmaya
1153. Çok kızdım ona ama çocuklar için insafa geldim. Haksız ve acımasız tutumdan
vazgeçmek
1154. Kriz yaşanabilir gard almaya unutma.
1155. Biraz sabret münasebeti düşerse söylerim. Sırası gelmek
1156. Pısırık çekingen utangaç
1157. Miskin çok uyuşuk lazy draggish
1158. Hoş karşılanmayacak durumda tepkisiz kalan kimse
1159. Nankör iyilikten anlamaz biri
1160. Zat – person * Öyle bir zat hayatımda görmedim
1161. Absentminded – senin gibi gafil bir zat görmedim çok gafil bir insandı. Gafil
insanlar başlarına ne geleceğinden habersiz olanlarıdır.
1162. Damga yemek * kötü bir yargıya ya da nitelenmeye gelmek hiçbir hatası
olmamasına karşın damga yedi.
1163. Papaz her gün pilav yemez
1164. Kitaba el basarım ki yalan söylemiyorum
1165. Camı kıran öğrencileri sorguya çektiler.
1166. Reva görmek bir kötü davranışı uygun görmek Hayvanlara bile reva
görülmeyecek işkenceleri reva gördüler.
1167. Sardalya gibi istif olur yattık.
Kırıp geçecerek * Hastalık köyü kırıp geçirdi. Çok sert davranmak yeni müdür
memurlarını kırıp geçiyor. Herkesi kırıp geçmen hoş değil konuştuklarına dikkat et.
Dusman askerleri kasaba halkini kirip gecirdi.