You are on page 1of 20

Nasrettin Hoca Fıkraları -

Hem Komik, Hem


Düşündürücü Birbirinden
Güzel Kısa Nasrettin Hoca
Sözleri
Nasreddin Hoca Fıkraları ile bilinen eğlenceli ve neşeli bir kişiliktir. Aradan uzun
yıllar geçmesine rağmen hala birbirinden komik ve aynı zamanda bizleri
düşündüren masalları ile bizleri güldürmeye devam etmektedir. Herkes onun
fıkraları ve hikayeleri arasından en az bir tanesini olsa dahi mutlaka duymuştur.
Biz bir tane ile yetinmedik, Nasrettin Hoca Fıkraları sayfamızda birçok fıkraya yer
verdik. 5 tane, 10 tane, 15 tane değil... Tamı tamına, kısa kısa 32 tane fıkra!
Birbirinden komik fıkralar ile gülmeye hazırsanız; işte fıkra denildiğinde ilk akla
gelen Nasrettin Hoca'nın birbirinden güzel fıkraları...
14.09.2021 - 17:21 | Son Güncellenme: 14.09.2021 - 17:21





Okuduğun her fıkra aslında hayata dair mesajlar veriyor sana. Bakalım fıkraları
okuduktan sonra Nasreddin Hoca’nın verdiği gizli mesajı anlayabilecek misin? Bu
fıkraları arkadaşlarınla birlikte okuyabilir, her fıkranın sonunda ne düşündüklerini onlara
sorabilirsin.
Nasreddin Hoca Fıkrası 1: Parayı Veren Düdüğü Çalar
Çocuklar, pazara gelen Nasreddin Hoca'nın etrafını sarmış. “Hoca, bana düdük al!”
demiş biri. “Bana da, bana da!” demiş bir diğeri.
Diğerleri de sırayla:
– Ben de düdük isterim!
– Bir tane de bana!, demişler.
İçlerinden sadece biri Nasreddin Hoca’ya düdük parası vermiş. Hoca, parayı alıp pazara
gitmiş.
Hoca, akşam pazardan dönünce çocuklar etrafını sarmış. Her biri düdüğünü istemiş.
Cebinden bir düdük çıkaran hoca, parayı veren çocuğa vermiş.
Diğer çocuklar hep bir ağızdan bağırmış:
– Hani bizim düdüğümüz?
Nasrettin Hoca gülerek,
– Parayı veren düdüğü çalar, demiş.
 
Nasreddin Hoca Fıkrası 2: Ya Tutarsa!
Nasreddin Hoca bir gün gölün kıyısına gider. Elinde koca bir kaşık yoğurdu da yanına
almış.
Nasreddin Hoca, kaşığındaki yoğurdu göle sokmuş ve yoğurdu göle boşaltmış.

O sırada köylülerden biri onu görmüş ve şaşkınlıkla:


– Hoca ne yapıyorsun, diye sormuş.

Hoca gülümseyerek:

– Gölü mayalıyorum, ne yapayım, demiş.


Adam, Hoca’ya bakmış ve kahkaha atarak:
– Ne diyorsun be Hoca, çıldırmış olmalısın. Koskoca göl hiç maya tutar mı?, demiş.
Hoca gülümsemesini hiç bozmadan:
– Peki ama ya tutarsa, demiş.
 
Nasreddin Hoca Fıkrası 3: Gönlüm Buna Razı Olmadı
Eşeği ile kasabaya alışverişe giden Nasreddin Hoca; kitap, elma, limon gibi birçok ağır
şey almış. Aldıklarını kocaman bir çuvala yerleştirmiş. Çuvalı da sırtına alıp eşeğine
binmiş.
Yolda giderken Hoca’yı gören köylüler:
– Ey Hoca, çuvalı niye kendi sırtına aldın?, diye sormuşlar.
Hoca:
– Ne yapayım? Zavallı hayvan zaten beni taşıyor, çuvalı da ona taşıtmaya gönlüm razı
olmadı, demiş.
 
Nasreddin Hoca Fıkrası 4: Vasiyet Etmiş
Nasreddin Hoca bir gün evde otururlarken karısına:
– Hanım iyi dinle, size vasiyetimdir. Ben öldüğümde beni baş aşağı gömün, demiş.
Karısı şaşırmış:
– Hoca o ne demek? Neden böyle bir şey istiyorsun, demiş.
Hoca ciddi bir şekilde:

– Yarın öbür gün kıyamet koparsa her şey ters düz olacak. O zaman ben de düz olarak
ayağa kalkabilirim, demiş.
 
Nasreddin Hoca Fıkrası 5: Bugün Ayın Kaçı
Nasreddin Hoca bir gün bir işi için Konya’ya gitmiş. Yolda giderken bir adam Hoca’yı
durdurmuş:
– Pardon Amca, bugün ayın kaçı biliyor musun?, demiş.
Hoca:
– Ne bileyim yahu! Ben buraların yabancısıyım, demiş.
 
Nasreddin Hoca Fıkrası 6: Onu Kendisi Sanmış 
Nasreddin Hoca bir gün yolda giderken bir adamla karşılaşmış. Adamla sohbet etmeye
başlamışlar. Bir saat havadan sudan konuştuktan sonra Hoca:
– Kusura bakma arkadaş. Ben seni tanıyamadım, adın neydi?, diye sormuş.
Adamcağız çok şaşırmış:
– Madem beni tanımadın, neden benimle bir saattir sohbet ediyorsun?, demiş.
Nasreddin Hoca:
– Kıyafetlerin benimkine çok benziyordu. Ben de seni ben sandım, demiş.
 
Nasreddin Hoca Fıkrası 7: Birinin Anası Ağlayacak

Nasreddin Hoca’nın iki oğlu varmış. Oğullarından biri çömlekçilik yaparak geçimini
sağlarmış. Hoca bir gün oğlunun yanına onu ziyarete gitmiş. Oğlu dertli bir şekilde:
 – Baba çok heyecanlıyım çünkü bütün paramı bu çömleklere yatırdım. Hava güneşli
olur da kururlarsa zengin olacağım. Yağmur yağarsa hepsi çatlayacak ve anam
ağlayacak, demiş.
Hoca dertli bir şekilde diğer oğluna gitmiş. Oğlu o sırada tarlasında oturmuş
düşünüyormuş:
– Ah baba hoş geldin. Bütün paramı bu tarlaya yatırdım. Eğer yağmur yağarsa zenginim
ama kuraklık olursa her şeyimi kaybederim ve anam ağlar, demiş.
Nasreddin Hoca eve dönmüş. Sıkıntılı olduğunu gören karısı:
– Ne oldu Hoca canın sıkkın, demiş.
– Asıl dert senin, halini düşün. Çünkü yağmur yağsa da yağmasa da oğlanlardan birinin
anası ağlayacak.
 
Nasreddin Hoca Fıkrası 8: Hamam Bahşişi

Nasreddin Hoca bir gün hamama gitmiş. Ancak içeri girdiğinde kimse onunla
ilgilenmemiş, havlu vermemiş, kese yapmamış ve çıkarken “iyi günler” dememiş. Buna
rağmen Hoca ona uzatılan bahşiş kutusuna yüklüce bir bahşiş bırakmış.
Bir sonraki hafta tekrar hamama giden Hoca, içeri girer girmez herkes başına toplanmış,
ikramlar, havlular ve oldukça fazla ilgiyle karşılanmış.  Çıkarken de ona uzatılan bahşiş
kutusuna hiç bahşiş bırakmamış.
Hamamcı şaşkın bir şekilde:
– Hoca bu ilgi bu alakaya bu kadar mı bahşiş bırakılır, demiş.
Nasreddin Hoca hemen gülerek:
– Bu geçen haftanın bahşişiydi. Bu haftanın bahşişini zaten geçen hafta vermiştim,
diyerek güzel bir cevap vermiş.
 
Nasreddin Hoca Fıkrası 9: Akıl Sır Ermiyor
Nasreddin Hoca bir gün yolda yürürken iki yüz akçe parasını kaybetmiş. Kaybettiği
parasını bulamayan ve çok üzülen Hoca, “ne olur bulunsun” diye dua etmiş.
Aynı zamanda yaşadığı şehrin en zenginlerinden biri uzak diyarlarda bir yerde çıktığı
gemi yolculuğunda kötü bir fırtınaya yakalanmış ve “Eğer kurtulursam Nasreddin
Hoca’ya iki yüz akçe para vereceğim” diye adak adamış hemen.
Kötü fırtınadan kurtulan adam hemen gelip bu parayı Hoca’ya vermiş. Hoca şaşırmış
ve:
– Ey Allah'ım sağ ol. Bu ne dolambaçlı yolmuş, ben parayı ben nerede yitirdim, nerden
çıktı. Gerçekten de akıl sır ermiyor, demiş.     
 
Nasreddin Hoca Fıkrası 10: Ben Küçük Yangınlara Karışmam
Murat Ağa Nasreddin Hoca’nın yaşadığı kasabanın en zenginlerinden biriymiş. Ağa
hem aklı ve zekası sayesinde zengin olduğunu düşünür, hep kendiyle övünürmüş.
İşine geldiğinde Hoca’ya danışır, işine geldiğinde ise onu dinlemezmiş. Sadece cuma
günleri camiye gelirmiş. Murat Ağa’nın üç katlı, kocaman bahçeli ve çok lüks bir evi
varmış. Bütün altınlarını ve paralarını da evinin bahçesinde saklarmış.
Cuma günleri camiye gelip de Hoca’nın doğruluk ve dürüstlükle ilgili sözlerini dinlerken
işine gelmezse:
– Hoca Efendi, sen dünya işlerine karışma! Din ve dünya işi ayrı, dermiş.

Günlerden bir gün Murat Ağa’nın evinde yangın çıkınca koşarak camiye gelmiş. O
sırada herkes öğle namazından çıkıyormuş. Ağa, Hoca’yı görünce:
– Hoca koşun yardım edin evim yanıyor, demiş.
Bunu duyan Hoca durur mu?:

– Bana din işleri ile dünya işlerini ayırmam gerektiğini sen öğrettin. Mesela bu yangın
benim asla karışmamam gereken bir dünya işi, demiş.
 
Nasreddin Hoca Fıkrası 11: Bulmanın Tadı
Nasreddin Hoca bir gün alışveriş yapmaya en sevdiği eşeğini de alarak gitmiş. Eşeğini
bir ağaca güzelce bağlamış ve alışveriş yapmaya başlamış. Bir sürü şey alıp eşeğine
doğru yürümeye başlamış. Ancak eşeği orada yokmuş.
Hemen bir adam tutarak bağırmasını istemiş:
– Nasreddin Hoca’nın eşeğini kim bulup getirirse; Hoca ona alışveriş çuvallarını, eşeğin
semerini ve parasını verecek.
Duyanlar şaşkın bir şekilde:
– Hoca Efendi madem bulunduğunda eşeğini geri vereceksin neden arıyorsun,
demişler.

Hoca gülümseyerek:
– Kaybolan şeyi bulmanın tadı başkadır. Her şeyi kaybedeceğimi de bilsem o eşeği
bulup çalana geri vereceğim, demiş.
 
Nasreddin Hoca Fıkrası 12: İp Olur
Nasreddin Hoca’nın yaşadığı köyde yaşayanlar Eyyübi kelimesini bir türlü doğru
söyleyemiyorlarmış.
Bazısı Eyip, bazısı İyip, bazıları da İyp diye yanlış bir şekilde söylüyorlarmış.
Buna artık dayanamayan Hoca vaazında:

– Ey komşular sakın ola ki oğlunuz olursa adını Eyyûb koymayın. İnsanlar onu
söyleyemez çocuğun adı olur İp, demiş.
 
Nasreddin Hoca Fıkrası 13: Şu Koca Tasla
Hoca bir gün camide vaaz veriyormuş. vaazında doğru ve dürüst olmanın önemini
anlatıyormuş. Bakmış dinleyenler yarı uykulu ve esniyorlar. Öğle vakti olduğu için de
hepsinin karnı aç.
Düşünmüş:
– Haydi, toplanın bize gidiyoruz. Etli pilav ve yoğurt yiyelim, demiş.
Herkes hızlıca toplanmış ve eve gelmişler. Hoca karısına:

– Hanım masayı hazırla, hep beraber etli pilav ve yoğurt yemeye geldik, demiş.
Karısı:

– Hoca Efendi ne yaptın? Evde ne, pirinç ne et, ne de yoğurt yok, demiş.
Hoca düşünmüş, taşınmış ve içeri gitmiş ve elinde bir kaşık ve tencereyle gelmiş:
– Kusura bakmayın çocuklar, evde eğer pirinç, et ve yoğurt olsaydı bu kazan ve kaşıkla
size ikram edecektim, demiş.
 
Nasreddin Hoca Fıkrası 14: Ben Sözümden Dönmem
Bir gün Hoca ile komşusu bahçede oturuyor ve sohbet ediyorlarmış.
Komşusu Hoca’ya sormuş:
– Hoca’m, sen kaç yaşındasın?
Nasreddin Hoca derin derin düşünmüş ve ak sakallarını sıvazlayarak:

– Kırk yaşındayım.
Komşusu şaşkın bir şekilde hemen itiraz etmiş:

– Nasıl olur bu Hoca Efendi, 10 yıl önce de sorduğumda aynı cevabı vermiştin, demiş.
Hoca sakince gülümsemiş ve:
– Komşu Efendi ben sözümün eriyim. Sözümden dönmek bana yakışmaz. On yıl sonra
da sorsan aynı cevabı vereceğim, demiş.
 
Nasreddin Hoca Fıkrası 15: Kim Daha Büyük
Köylüler bir gün Nasreddin Hoca’ya sormuşlar:
– Hocam padişah mı büyük, yoksa çiftçi mi?
Hoca hemen cevabını vermiş:
– Tabii ki çiftçi büyük. Çünkü çiftçi buğday yetiştirip vermezse padişah acından ölür.
 
Nasrettin Hoca Fıkrası 16: Rüyada Gözlük
Gece yatağında mışıl mışıl uyuyan Nasreddin Hoca aniden uyanmış. Hemen kapısını
uyandırmış:
– Hanım kalk gözlüğümü bulamıyorum.
Kadıncağız uykulu bir şekilde:
– Hoca gözlüğü uykuda ne yapacaksın?, demiş.
Hoca gözlüğünü bulmuş ve gözüne takarken:
– Rüyada daha iyi göreceğim, demiş.
 
Nasrettin Hoca Fıkrası 17: Hepsinin Tadı Aynıdır
Üzüm bağıdan dönen Nasreddin Hoca’nın eşeğinin üstünde koca bir kasa üzüm varmış.
Tam eve varacakken Hoca’nın peşine çocuklar takılmış ve:
– Hoca, Hoca bize üzüm verir misin?, demişler.
Hoca düşünmüş, çocukları saymış. “Eğer hepsine bir salkım verirsem bana üzüm
kalmaz” diye düşünmüş. Hoca, kasadan bir salkım üzüm almış ve çocukların her birine
birer tane üzüm vermiş. 
Çocuklar ellerindeki üzüme bakmış ve içlerinden biri:
– Hoca bu çok az değil mi?, demiş.
Nasreddin Hoca bu ya hemen cevabı vermiş:
– Canım niye ısrar ediyorsunuz. Ha bir tane, ha on tane ne fark eder. Nasıl olsa
hepsinin tadı aynı değil mi?
 
Nasrettin Hoca Fıkrası 18: Yağmurdan Kaçıyorum
O gün çok yağmur yağıyormuş. Nasreddin Hoca da pencere kenarında oturmuş,
dışarıyı seyrediyormuş.
O sırada bir komşusunu yağmurun altında koşarken görmüş. Camı açmış ve:
– İnsan hiç Allah’ın rahmetinden kaçar mı komşu, demiş.
Komşusu utanmış ve yürümeye başlamış.
Başka bir gün yine yağmur yağıyormuş ama Hoca bu sefer dışardaymış. Yağmura
yakalanınca koşmaya başlamış. Bu sefer de komşusu evdeymiş ve onu görünce:
– Hoca utanmıyor musun rahmetten kaçıyorsun, demiş.
Nasreddin Hoca:
– Ben rahmetten kaçmıyorum, düşen rahmetin üstüne basmamak için koşuyorum,
demiş.
 
Nasrettin Hoca Fıkrası 19: Parayı Kim verecek
Nasreddin Hoca küçük bir çocukken arkadaşları ona bir oyun oynamak isterler.
– Nasreddin, biz bahçede yumurta yapacağız, gelir misin?, demişler.
Arkadaşlarının kıkırdadıklarını gören Nasreddin ona bir oyun oynadıklarını anlamış ama
yine de:
– Gelirim, demiş.
Çocuklar önden giderek, önceden sakladıkları yumurtaların üzerine oturmuş ve
içlerinden biri Nasreddin’e:
– Biz hepimiz şimdi yumurtlayacağız. Eğer aramızda yumurtlayamayan biri olursa
hepimize gazoz alacak, demiş.
Sonra da hep bir ağızdan gıdaklamaya başlamışlar:
– Gıt–gıt–gıdaaaak.
Nasreddin hemen düşünmüş ve:
– Üüüü–ürü–üüü, diye bağırmaya başlamış.
Diğer çocuklar şaşırıp:
– Ne oluyor Nasreddin?, diye sormuşlar.
Nasreddin:
– Eee bu kadar tavuğu koruyacak bir de horoz lazım, değil mi?, diye zekice bir cevap
vermiş.
 
Nasrettin Hoca Fıkrası 20: Bal ile Sirke Uyuşmamış
Köylüler toplanmış Nasreddin Hoca’nın tepesine ve sormuşlar:
– Hocam bal ve sirke birbiriyle uyuşmazmış derler, doğru mu sence?
Hoca biraz düşünmüş ve gidip mutfaktan bal ve sirke almış. Bir kaşık bal yiyip üstüne
sirke içmiş. Yüzünü ekşiterek:
– Neden uyuşmasın, gayet de iyi anlaşırlar, demiş.
Yüzünü görenler:
– E, Hoca yüzün ekşidi.
Hoca yine cevabını vermiş:
– Onlar anlaştı anlaşmasına ama beni aradan çıkarmaya çalışıyorlar.
 
Nasreddin Hoca Fıkrası 21: Acemi bülbül
Nasreddin Hoca, bir gün yolda giderken bir evin bahçesinde bir incir ağacı görmüş. Canı
incir çekince çıkıp incirleri yemeğe başlamış.
Yoldan geçerken onu göre bir adam:
– Sen de kimsin? Ne yapıyorsun orada?, demiş.

Hoca:
– Ben bir bülbülüm, diye cevap vermiş.

Adam:
– Bülbül gibi öt de görelim, demiş.

Hoca hemen ötmeye başlayınca adam:


– Bu nasıl bülbül sesi böyle, demiş
Hoca:
Acemi bülbülüm ben, diye cevap vermiş.
 
Nasreddin Hoca Fıkrası 22: Saz çalması
Hoca bir gün bir yemeğe davet edilmiş. Yemek sonunda ona sormuşlar:
– Saz çalmayı bilir misin?
– Bilirim, demiş.
"Buyur, Hoca çal bakalım" diyerek eline bir saz tutuşturmuşlar.
Hoca sazı alıp tuhaf sesler çıkarmaya başlamış.
– Saz böyle mi çalınır Hoca? Parmaklar perdeler üzerinde gezdirilir, mızrap tellere
vuruldukça da sazdan makamlara göre ses çıkar, demişler.
Hoca:
– Perdeleri bulamayanlar öyle çalar. Ben sazı elime alır almaz perdeyi buldum! Ne diye
boşuna gezineyim, diye cevabını vermiş.
 
Nasrettin Hoca Fıkrası 23: Hırsızın Ardından
Nasreddin Hoca ile kapısının evine bir gece hırsız girmiş. Hırsız her şeyi toplamış ve
çuvalına doldurmuş. Hoca bunları yaparken hırsızı görmüş ve sesini çıkarmamış.
Hırsız sessizce evden çıkıp kendi evine doğru yola çıkmış. Hoca da onu takip edip
arkasından evine girmiş.
Hırsız onu fark edip:
– Sen de kimsin?, demiş.
Hoca:
– Bir az önce evimdeki her şeyi toplayıp buraya getirdin. Ben de buraya taşındığım için
seninle geldim, demiş.
 
Nasrettin Hoca Fıkrası 24: Yıldız Yaparlar
Nasreddin Hoca’ya sormuşlar:
– Hocam yeni ay çıktığı zaman eskisini ne yaparlar?
Hoca, cevabı yapıştırır.

– Ne yapacaklar, kırpar kırpar yıldız yaparlar!


 
Nasrettin Hoca Fıkrası 25: Pazarlık
Hoca bir gün derenin yanından yürürken iki adam onu görmüş ve:
– Biz yüzme bilmiyoruz sana iki altın verirsek bizi karşıya geçirebilir misin?, demiş.
Hoca:
– Tamam, demiş.
Nasreddin Hoca birinci adamı karşıya geçirmiş, diğerini alıp geçirmeye çalışırken adam
akıntıyla elinden kaçmış.
Bunun üzerine arkadaşı Hoca’ya bağırmaya başlamış:

– Ne yaptın? Su arkadaşımı götürüyor? Çabuk, çabuk kurtar onu!

Hoca, adamı boğulmadan yakalamış ve bir taraftan da şöyle demiş:

– Kardeşim, niye telaş ediyorsunuz. Siz de bir altın eksik verirdiniz. Böylece ödeşirdik!
 
Nasreddin Hoca Fıkrası 26: Bindiği Dalı Kesen Hoca

Günlerden bir gün Nasreddin Hoca, köy meydanındaki koca çınar ağacının üzerine
çıkmış ve elindeki balta ile bindiği dalı kesmeye başlamış.
Yoldan geçen bir adam:

– Hoca Efendi ne yapıyorsun? Bindiğin dalı kesiyorsun, düşeceksin!, diye bağırmaya


başlamış.
Hoca kesmeye devam etmiş ve düşmüş. Düşer düşmez adamın yanına gitmiş ve:
– Madem ki benim düşeceğimi bildin, öleceğimi de bilirsin. İlla benim öleceğim
zamanı haber ver, diye yakasına sarılmış.
 
Nasreddin Hoca Fıkrası 27: Oğlumun Babası Öldü De

Nasreddin hoca bir gün siyah elbiselerle geziyormuş. Onu görenler şaşkınlıkla:
– Ne oldu Hoca Efendi? bu gün karalar giymişsin?, diye sormuşlar.
Hoca:
– Oğlumun babası öldü de, O'nun yasını tutuyorum, demiş.
Nasreddin Hoca Fıkrası 28: Su Dediğin Böyle Olur

Nasreddin Hoca bir yaz günü çok susamış. Yolda karşısına çıkan ve suyu tuzlu olan
gölden bir yudum su içmiş. Tuzlu su hem aç hem de susamış olan Nasreddin Hoca’nın
midesini bulandırmış ve daha da susatmış.
Yürümeye devam eden Hoca ileride bir çeşmeye rastlamış ve tatlı suyu olan bu
çeşmeden kana kana su içmiş. Daha sonra şişelerini doldurup eşeğine de su vermiş.
Şişesine doldurduğu suyla gölün kenarına gelen Hoca:
– Öyle şişinip durma, su dediğin böyle olur, demiş ve şişedeki suyu göle boşaltmış.
 
Nasreddin Hoca Fıkrası 29: Mevsimlerden Yakınanlara
Bir gün köyde bir grup adam toplanmış sohbet ediyorlarmış. Önce havadan sudan
sohbet etmişler. Konu sonunda sıcak ve soğuğa gelmiş ve içlerinden birisi:
– Şu insanoğlu haline şükretmesini hiç bilmez; kışın soğuktan, yazın sıcaktan yakınırlar,
demiş.

Konuşmaya kulak misafiri olan Hoca:

– Öyle deme cahil adam, bak bahara kimsenin bir şey dediği var mı?, demiş.
 
Nasreddin Hoca Fıkrası 30: Belki Ağaçtan Öteye Bir Yol Düşer
Nasreddin Hoca’nın yaşadığı köyde çocuklar ona bir şaka yapmayı düşünmüşler.
Yoldan geçerken uçurtmalarının ağaca takıldığını söyleyip onu ağaca çıkarmaya ve
ayakkabılarını alıp kaçmaya karar vermişler.
Planlarına karar verip beklemeye başlamışlar. Hoca yolun başına gelince uçurtmalarını
ağaca takıp ağlamaya başlamışlar. Bunu gören Hoca:
– Ne oldu çocuklar?, demiş.

Çocuklar:
– Hocam uçurtmamız ağaca takıldı. Biz çıkıp kurtaramadık. Bize yardımcı olur
musunuz?, demişler.

Hoca hemen:
– Tabii ki, demiş ve ayakkabılarını çıkarıp çantasına sokuşturmuş.
Bu duruma şaşıran çocuklar:

– Hoca’m neden ayakkabılarını yanına alıyorsun, diye sormuşlar.


Nasreddin Hoca gülerek:
– Belli mi olur çocuklar belki yaptığım bu iyiliğe karşı Rabbim, bana ağaçtan öteye bir
yol ikram eder, demiş.
 
Nasreddin Hoca Fıkrası 31: Ben Senin Gençliğini de Bilirim
Bir gün Nasreddin Hoca yolda güzel bir at görmüş. Sahibinden izin alarak üstüne
binmeye çalışmış ama bir türlü binememiş. İnsanların etrafına toplanmaya başladığını
görünce sesli bir şekilde:
– Ah Nasreddin ah! Yaşlandın artık, gençliğinde böyle miydin, demiş.
İnsanların ona hak verdiğini görünce bu sefer de sessiz bir şekilde kendi kendine:
– Ben senin gençliğini de biliyorum Nasreddin, demiş.
 
Nasreddin Hoca Fıkrası 32: Tarhana Çorbası
Günlerden bir gün Nasreddin Hoca’nın canı tarhana çorbası çekmiş. Üzerine ekmek
doğrayıp çorba içmeye hayali kurarken kapısı çalınmış.
Yan komşunun oğluymuş gelen.
– Hocam annem çok hasta, yemek yapamadık. Bir tas çorban varsa verebilir misin?,
demiş.
Bunu duyan Hoca kendi kendine:
Bu komşular da bir alem! Kurduğum hayalin bile kokusunu almayı beceriyorlar, demiş.
 

İLGİLİ HABER

Komik Fıkralar: Okurken güldüren en komik ve kısa fıkralar... İşte


birbirinden güzel o fıkralar...

 nasreddin hoca fıkraları


 nasreddin hoca fıkrası
 milliyet çocuk

Sömestrde tiyatroya ne dersin?

Ornitorenk (Platypus) Nedir? Ornitorenk Nerede Yaşar, Özellikleri Nelerdir?

Çok şaşırtıcı bilgiler


Geliştirici kitap önerileri

Havuçlu kek zamanı!

Kar hakkında bilinmeyen 7 gerçek

La Fontaine masalı oku: Kocamış aslan

Nanenin tadı neden ağzımızı soğuturmuş gibidir?

Sömestrde tiyatroya ne dersin?


Ornitorenk (Platypus) Nedir? Ornitorenk Nerede Yaşar, Özellikleri Nelerdir?

GÜNCEL HABERLER
Ayrılık Bulmaca Cevabı Nedir? Harf Harf Bulmacada

Akciğer Bulmaca Cevabı Nedir? Harf Harf Bulmacada


Havuçlu kek zamanı!
Şimdi bir havuçlu kek olsaydı da yeseydik. O halde tarifi verelim de yapmaya
başla!
25.01.2022 - 12:11 | Son Güncellenme: 25.01.2022 - 12:11






Malzemeler burada, haydi başla!


1 çay bardağı tam buğday unu
1 yumurta
5 yemek kaşığı pekmez
1 paket kabartma tozu
Yarım havucun rendesi
1 çay kaşığı tarçın
2 yemek kaşığı zeytinyağı
1, 5 yemek kaşığı yoğurt
Malzemeler hazır, onları karıştır!
Yumurta ve pekmezi kaba al ve çırp.
Un ve kabartma tozu hariç diğer tüm malzemeleri ekleyerek çırpmaya devam et.
En son un ve kabartma tozunu da ekle ve çırpmaya devam et.
Karışımı yağlanmış kek kalıbına dök.
Önceden ısıtılmış 150 derece sıcaklıktaki bir fırında 40 dakika pişir.
Şimdi de afiyetle ye!

You might also like