Professional Documents
Culture Documents
Bilim Araştırma Merkezi - Meditasyon Transandantal XXX
Bilim Araştırma Merkezi - Meditasyon Transandantal XXX
-T R A N S A N D A N T A L -
En Yüce Eylem
En Gerekli Olan
1. BÖLÜM
TM TARİHİ, TEKNİĞİ VE MANTRALAR
a — Transandantal Meditasyon ve Tarihi
b — Transandantal Meditasyon ve Tekniği
c — Transandantal Meditasyon ve Mantralar
2. BÖLÜM
TM ÜZERİNE BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR
a — Bilimsel Araştırma — 1 : Artan Rahatlık
b — Bilimsel Araştırma — 2 : Artan Düzenlilik
3. BÖLÜM
TM ve PSİKOFİZYOLOJİK ETKİLERİN TIBBÎ ANALİZLERİ
a — TM ve Pratiğinin, Tıbbî Etüd ve Bazı Sonuçları
b — Massachusetts’den Bir Doktorun Sorusu ve İki Yanıt
4. BÖLÜM
TM ve TIBBÎ İYİLEŞTİRİM ETKİSİ
a — TM ve Alkolizm Tedavisi
b — TM ve Uyuşturucu Alışkanlıkların Tedavisi
c — TM ve Psikiyatrik Tedavideki Etkisi
d — TM ve Sıkıntı Nevrozu Tedavisi
e — TM ve Depresyon Tedavisi
f — TM ve Yüksek Tansiyon Tedavisi
9 — TM ve Uykusuzluk Tedavisi
h — TM ve Astım tedavisi
k — TM ve Bazı Olumsuz Sonuçlarının Nedenleri
5. BÖLÜM
TM ve SORU - YANITLAR
6. BÖLÜM
TM TEKNİĞİ ve DİĞER MEDİTASYON TEKNİKLERİ
Ö N S Ö Z
Kişinin ruhsal gelişimine hizmet edebilen önemli
yollardan biri de, hiç kuşkusuz başlangıcı nice binyıllar
geçmişe giden, meditasyon’dur. Meditasyon teknikleri,
birbirlerinden uygulamada ve bazı küçük teorik içerik
lerle ayrılırlarsa da, gerçekte amaç ve yol bir’dir. Bu bir
ve aynı olan amaç, evrimleşmek’tir.
Öte yandan, çağdaş meditasyon tekniklerinden ba
zıları, derin düşünme şeklinde bir amaç ile uygulanır
ken, diğer bazı ekoller ise meditasyoriu düşünmekten
sıyrılmak ve içe doğuşlara açık kalmak şeklinde yorum
lamaktadırlar. Belli ki, her mistik yol’un, kendine öz
gü bir meditasyon yorum - biçimi vardır. Bir de bu yön
temle, hiçliğe, boşluğa ulaştığını ve bunun en güzel şey
olduğunu bize bir zaman önce söyleyen TM tekniğinin
ülkemizdeki ileri gelenlerinden duyduğumuz bu saçma
- sayan ifadelerle bu türlü bir tekniğin de varlığını öğ
renmiş olduk! Bu kişinin ve çevresindekilerin TM’ye
«herşey» şeklinde bir değer vererek, bir araç olan TM’yi
bir amaç olarak benimsediklerini görmekteyiz. Ve on
ların aynı zamanda; Spiritoloji, Parapsikoloji ve Ufoloji
gibi Altın Çağ üç esas bilim kolunu da ilkel bir mantıkla
yadsıdıkları ve bunlara muarız olup çevrelerine ise on
ları kötülemek şeklinde telkin ve tavsiyede bulundukla
rı da bilinmektedir. Bir çok ekol gibi onlar da bir fana
tizm, amaçsızlık ve kısır döngü içerisinde yuvarlanmak
tılar hep aynı yerde olarak...
Oysa çağımızda beşerler, göksel bilgi, bilinç ve idrâk
ile dünya okulunu bitiriş aşamasına girmektedirler.
Göksel bilgi, varlığın spiritüel sonsuz evrenlerine
açılan bir yol olan Spiritoloji’de vardır.
Göksel bilgi, varlığın bedensel sonsuz görkemli ya
pışma açılan bir yol olan Parapsikoloji'de vardır.
Göksel bilgi, varlığın sonsuz evrim mekânlarına açı
lan bir yol olan Ufoloji’de vardır: Halûk Egemen Sarıkaya
------* -------
G İ R İ Ş
5
urlu seviyede (B) deneyimlenmesinden daha aşağıla
ra, bu düşüncenin daha ince hallerine götürür, ta ki,
zihin düşüncenin kaynağına (A) varana kadar. Zilinin
bu içeriye doğru yürüyüşü, şuurlu zihnin gen işlem e
siyle (W l ’den W 2’ye) sonuçlanır.
Bu teknik, Transandantal Meditasyon olarak tanım
lanır.
Uygulanımı basittir. TJygulanıma başlanılması îçin,
ehliyetli bir öğretmenden kişisel olarak talimat almanın
dışında hiçbir şey gerekmez.
Şu hususa dikkat etm ek gerekir ki, Transandantal
Meditasyon ne bir tefekkür, ne de bir konsantrasyon
sorunudur. Tefekkür ve konsantrasyon süreçlerinin her
ikisinin de zihni şuurlu düşünme seviyesinde tutmala
rına karşılık, Transandantal Meditasyon sistematik ola
rak, zihni, düşüncenin kaynağına, yaratıcı zekânın saf
alanına götürür.
1. BÖLÜM
7
Resim : 1 TM’nin kurucusu Maharishi Maheslı Yogi Bazı Batılı
öğrencileri ile Birlikte.
8
nin 1960’lar boyunca, giderek artan bir ilgiyle karşılan
masına ve Batı Dünyası’nda iyice benimsenmesine yol
açmıştı.
Bu arada, Türkiye’ye ilk kez 1966 yılı Ağustos ve
Aralık aylarında gelen Maharishi, İstanbul’da verdiği
konferanslardan sonra, yönettiği TM kursunda ikiyüz
kadar kişiye TM tekniğini öğretti. TM’yi öğrenenler,
kendilerinin uyguladıkları bu tekniğin Türkiye’deki öğ
retimini üstlenerek İstanbul’da Ruhî Gelişme Derneği’-
ni kurdular (Bkz: Transendental Meditasyon: Enerji -
Mutluluk - Sıhhat Kazanmanın En Kısa Yolu, İstanbul,
Ruhî Geliştirme Derneği Yayınları No: 1).
Şubat 1958’de Maharishi’nin verdiği ilk konferans
tan beri TM programına duyulan ilgi sürekli artmış ve
günümüzde devasa boyutlara ulaşmıştır. 1966 yılında
TM tekniğini uygulayan sadece birkaç biıı Amerika]ı
vardı. 1977 yılında bu rakam 1 milyonu bulmuştur; her
yıl da yüzde yüzlük bir artış göstermektedir. Amerika’da
her ay yirmi - otuz bin kişi bu tekniği öğrenenler ara
sına katılmaktadır.
Bilimin TM konusuna eğilmesi için 1970’leri bekle
mek gerekmiştir. 1970 yılında yayımlanan ilk bilimsel
araştırmadan (Bkz: Bölüm — 2 ve 3) sonra, bilim dün
yasında uyanan ilgi sonucunda, dünyanın her yanında
300’ü aşkın değişik bilimsel etüd yürütülmüş ve bun
ların çoğu da en saygın bilim dergilerinde yayımlan
mıştır. Bütün bu incelemeleri özetleyen grafik ve çizel
geler de son derece etkileyicidir.
TM ile ilgili bilimsel araştırmalar makûl hiçbir kuş
kuya yer bırakmayacak şekilde şu hususu kanıtlamıştır
ki, TM programı, başka herhangi bir zihnî tekniğe na
zaran, zihnin işleyişini sıhhati ve insan ilişkilerini ge
liştirmede çok daha gerçek, ölçüleblir ve pratik fayda
lar sağlamaktadır.
9
b — Transandantal Meditasyon ve Tekniği
10
basit içsel uyanıklıktır. Maharishi’nin düşüncenin kay
nağını açıklamak için kullandığı bir diğer tanım da şu
dur: «Şuurun en az uyarılma hali.» Bir düşünce zihnin
yüzeyine çıktığı vakit, aynı, okyanusun yüzeyini uya
ran bir dalga gibi bu düşünce de o kimsenin şuurunu
uyarır. Düşüncenin bulunmadığı şuuru deneyimlemek,
okyanusun dalgasız ve sakin derinlikleriyle kıyaslana
bilecek olan, şuurun o en az uyarılmış halini deneyim
lemek demektir. TM tekniğinin fizyolojik etkileri, zih
nin, en az uyarılma hali yönünde durulmasının doğal
bir sonucudur.
Transandantal Meditasyon tekniği, kendine özgü
bir, düşünme sürecinin (meditasyon) ötesine geçme
(aşma: transcending) aracıdır. Zihninizi kendi haline
bırakırsanız göreceksiniz ki, düşünme, çabasız oluşan
bir süreçtir. Zihin, otomatik olarak ve ardı arkası ke-
silmeksizin düşünceler üretir. Düşünmek için hiçbir ça
ba gerekmediğinden, doğal olan düşünme süreci de zih
nin düşünmenin ötesine geçmesine karşı hiçbir direnç
göstermez. Böylece, TM tekniği, zihnin düşünmeyi aş
maya karşı olan doğal eğilimini kullanmış olur.
Dalmayı öğrenen bir İnsan sadece, doğru açıyı tut
turma sanatını öğrenir ve sonra kendini bırakır. Bir kez
doğru açıyı tutturdu mu artık gerisini düşünmez, çün
kü ondan sonrası yerçekiminin işidir. TM tekniği üze
rine talimat alan bir kimse de zihnini yavaşça içeriye
doğru yöneltmeyi ve sonra, kendi doğal eğilimini izle
mesi için kendi akışına bırakmayı öğrenir. TM tekniği
nin uygulanması sırasında zihin, aynı, karanlık bir oda
da loş bir ışığ a .doğru yürüyen bir insan gibi, düşün
cenin kaynağına doğru akar ve ışığa doğru atılan her
adımla da bu ışığın şiddeti artar.
TM tekniğinin, sadece, düşüncenin kaynağına dala
rak 20 dakikalık bir meditasyon süresi boyunca zihnin bu
11
en sakin seviyesinde kalmak olduğunu düşünmek ya
nıltıcıdır. Aslında, tipik bir meditasyon seansı birkaç
dalışı ihtiva eder. Zihin, düşüncenin kaynağına indik
ten birkaç dakika sonra tekrar, faal düşünmenin yer
aldığı yüzey seviyesine doğru yükselecektir. Yapılacak
olan, sadece, kolayca ve rahatça yeniden dalmaktır. TM
tekniği bir trans hali oluşturmaz. Aksine, kişiyi çevreye
karşı daha uyanık bir hale getiren dinamik bir süreçtir.
TM tekniğinin uygulanımı sırasında, uygun bir düşün
ceyi, zihnî düşüncenin kaynağına doğru indirecek bir
araç olarak kullanmak gerekir. îşte bu düşünce - araç
lara «mantra» diyoruz.
Düşüncenin iki temel niteliği vardır: Ses ve anlam.
Son yıllarda yapılan dilbilim araştırmalarından anlaşıl
maktadır ki, düşüncede ses anlamdan daha asaldır. Ba
zı sesler zihin ile bedenin üzerinde yıpratıcı etkiler ya
ratırken, daha başka sesler de yapıcı etkiler oluştura
bilirler. «Mantra*.> kelimesi, ‘düşünmek’ anlamına gelen
«man» fiil kökü ile ‘araç olma’yı ima eden «tra» ekin
den türetilmiş bir Sanskrit terimidir. Böylece, «man
tra» kelimesi, «düşüncenin bir aracı» ya da «zihnî bir
araç» anlamına gelmektedir. Mantra’lar, ses nitelikleri
ve yapıcı etkileri bakımından seçilirler. Bir mantranm
başlıca etkilerinden biri de zihni ve bedeni yatıştırmak-
' tır. İnsanlar değişik yapılarda olduklarından, tek bir
mantra herkes için eşit değerde bir yapıcı etki taşımaz.
Dolayısıyla da her bir TM öğrencisi için uygun olan
mantra, ehliyetli bir TM öğretmeni tarafından dikkat
le seçilmektedir. Bu seçim işlemi, Vedalar’a kadar uza
nan bir tradisyona dayanır.
13
(Istitute of Living) Dr. Bernard Glueck, TM tekniğini
diğer meditasyon - gevşeme teknikleriyle kıyasladığı üç
yıllık bir çalışmanın sonucunda şöyle yazıyordu: «Ma-
harishi, mantranm TM’de kritik bir unsur olduğu üze
rinde ısrarla durmaktadır. Araştırmalarımızı esas aldığı
mızda kendisiyle aynı düşüncede olma eğilimindeyiz.»
(GLUECK, Bernard C. ve STROEBEL, Charles F. «Bio-
feedback and Meditation in the Treatment of Psychi-
atric Illness,» Comprehensive Psychiatry, Vol. 16, No.
4, July - August 1975, s. 314.)
Dr. Glueck, mantralarm niye dikkatlice seçilmele
ri gerektiğini açıklayan ve geçerli gibi görünen bir nö
rolojik teori sunmaktadır. Mantra muhtemelen, beynin,
hatıraların depolandığı şakak lobu dahilinde yer alan
konuşma bölgesi yoluyla merkezî sinir sistemine gir
mekte ve beynin en içteki kısımlarına ulaşan direkt bir
rahatlık ve düzenlilik girişini temsil etmektedir (Bkz:
Şekil 1). Şakak lobu ile marjinal sistemi (duyguların
merkezini) irtibatlandıran direkt iplik (fibra) hatları
yoluyla, mantranm rezonans yapan frekansı görünüşe
göre marjinal faaliyeti azaltır ve iki beyin yarıküresi
arasındaki bağlantıyı kesen represyon (2) engelini çö-
zer. Mantra’nm rahatlatıcı etkileri bir yandan marjinal
sistemde sükûneti sağlarken öte yandan da represyon
engelini zayıflattığı için, hafıza ünitelerinde depolan
mış olan derin köklü stresler, karşı konulamayan duy
gusal patlamalara yol açmadan çözülüp gitme fırsatına
kavuşurlar. Represyon engelinin rüya görme sırasında
da kısa süreler dahilinde alçaldığı, fakat rüyadaki ha
yallerin marjinal faaliyeti harekete geçirmesiyle tekrar
yükseldiği sanılmaktadır. Her okuyucunun da muhte
14
melen deneyimlendiği gibi, rüya görmenin duygusal
kargaşası şiddetli olabilir. Mantra, marjinal sistemde
sükûneti sağlamakla, represyon engelinin daha uzun
süreler boyunca gevşemiş olarak kalmasına izin verir
ve böylece de stresin doğal ve rahat bir şekilde çözülüp
gitmesine yol açar. Yarıküreler arası bağlantının sağ
lanmasını — ki bunu, TM tekniğinin uygulanımı sıra
sında EEG’nin tutarlılığındaki artıştan anlıyoruz—
mantra teşvik eder. Mantrayı bir anahtara benzetebi
liriz. Öyle bir anahtar ki, kilidine doğru bir şekilde so
kulup kullanıldığında, merkezî sinir sisteminin maksi
mum rahatlık ve düzenlilik haline girmesine izin ve
rir. Mantralarm beynin işleyişi üzerindeki etkisi kuşku
suz son derece derindir. Bu düşüncelerin ışığı altında
bakıldığında, uygun bir mantranın önemi hiç de kü
çümsenemez.
Mantra:
Direkt bir rahatlık
ve düzcnUGk girimi
TM UYGULAMASINDAN TM UYGULAMASI
ÖNCE
15
kendi mantrasım, yalnız olduğunda bile, ağzına almaz.
Genel olarak, düşünmek, bedeni az faaliyetten çok
faaliyete doğru yönlendirir. Günlük düşüncelerin he
men hemen tümü zihnî ve fizik faaliyeti arttırır. An
cak, TM tekniğinin uygulanımı sırasında düşünce süre
ci bedeni, yoğun faaliyetten daha az faaliyete doğru
yönlendirir. Mantra, özellikle, bu süreci sessizce destek
lemek için geliştirilmiştir. Mantra, ağıza alınması ha
linde, zihni ve bedeni, sessizliğin düşük dereceli faali
yetinden konuşmanın yoğun faaliyetine yöneltir. Böy
le, uygun olmayan bir tarzda TM uygulanımı dışında
kullanılmasının alışkanlık haline gelmesiyle de man-
tramn meditasyon sırasındaki doğru kullanımından do
ğacak etkiler de zayıflatılmış olur.
Bir kimsenin mantrasım kendisine saklamasının
bir diğer önemli sebebi de başkalarının aklını karıştır
mayı önlemektir. İnsanlar bir şeyi «bedava» elde edebi
leceklerini ve «deneyebileceklerini» düşündükleri tak
dirde, bunu uygulamaya koyarlar. Bir kimsenin kendi
mantrasım, TM ders ücretini ödemesin diye arkadaşına
verdiği vakalar da görülmüştür. TM mantralarınm ge
lişigüzel kullanımı, ayrıca, mantrayı arkadaşından alan
bir insanın, hiçbir sonuç elde edemeyince, TM progra
mının işe yaramadığına karar vermesine sebep olmak
tadır.
Maharishi ve yetiştirdiği TM öğretmenleri, «öğre
tinin saflığı» üzerinde önemle dururlar, çünkü son de
rece ince olan TM tekniğinin tam değeri kolaylıkla el
den kaçırılabilir. Kişiler, mantralarmı mahrem tutmak
üzere verdikleri söze saygı gösterdikleri zaman, işte bu
saflığın korunmasına yardım etmektedirler.
2. BÖLÜM
17
senin, uykunun en derin noktası sırasında erişilen din
lenmeden, ölçülebilen bir çok bakımlardan, çok daha
derin olan, kendine özgü bir dinlenme haline erişme-
siydi. Bir insanın faaliyet ya da dinlenme seviyesinin
başlıca ölçüsü, belirlenmiş bir periyod dahilinde tüket
tiği oksijen miktarıdır. Koşarak merdivenlerden çıkan
bir insan, sessizce oturduğu zamana nazaran daha faz
la oksijen tüketir. Uyuyan bir insan, televizyon seyreden
bir insandan daha az oksijen tüketir. Beş ya da altı saat
lik bir uykudan sonra,'oksijen tüketimi, uyanıklık halin
dekinden % 8 -10 kadar daha düşük olur. Dr. Wallace’in
gözlemine göre, TM tekniğinin uygulanımınm ilk birkaç
dakikası içerisinde, oksijen tüketimi hızla, gözleri kapa
lı bir halde rahatça oturan bir insanın tüketim seviye
sinden ortalama % 16-18 oranında daha düşük bir se
viyeye düşer. Oksijen tüketimindeki bu değişimi uyku
sırasında meydana gelen değişimle kıyasladığımızda, Dr.
Wallace’in bulgusunun önemi ortaya çıkar. TM tekniği,
birkaç dakika içinde, uykudakinden çok daha derin olan
bir dinlenme seviyesi oluşturur. Bu sonuca inanmayan
bazı araştırmacılar (Colorado Tıp Merkezi Üniversitesi
ile Alberta Üniversitesi’nden) Dr. Wallace’in oksijen tü
ketimi etüdünü tekrarladılar. TM tekniğinin uygulam-
mı sırasında oksijen tüketiminde, Dr. Wallace’in belirt
tiği seviyeye eşit ya da hatta daha yüksek miktarda
bir düşüş meydana geldiğini hayretler içerisinde gördü
ler.
Dr. Wallace, TM tekniğinin eşsiz ve çok derin bir
fizikî dinlenme halini oluşturduğunu belirleyen bazı
başka değişimler de tespit etmişti. Örneğin, yalan tespit
deneyinde kullanılan ‘galvanik deri yanıtı’ (GSR: ‘gal-
vanic skin response’), kişilerin sıkıntı içerisinde ya da
gevşemiş olmalarının iyi bir belirleyicisidir. GSR’deki
bir artış gevşeme halini belirler; sıkıntı ve gerilim hal
18
lerinde ise GSR’de bir düşüş görülür. Bu deney öylesi
ne hassastır ki, en önemsiz bir konu hakkında yalan
söylendiğinde oluşan en hafif sıkıntı halini dahi ortaya
çıkarabilir. Birkaç saatlik iyi bir uyku sonunda deri di
renci, kişinin gözleri kapalı olarak rahatça oturduğu ha
le nazaran ortalama % 50- 100 artar. Dr. Wallace, TM’
nin uygulandığı 20 dakikalık süre boyunca deri diren
cinin % 100 - 200 oranında arttığını tespit etmişti. Bir
kez daha, bu araştırmaları aynen tekrarlayan çeşitli
araştırmacılar Dr. Wallace’inkilere benzeyen bulgular
rapor ediyorlardı. Wallace, ayrıca, kanda bulunan ve
stres hali ile ilişkisi görülen bir kimyasal madde olan
‘laktat’m kandaki yoğunluğunun TM uygulaması sıra
sında uykudakinden üç misli daha hızlı düştüğünü göz
lemlemişti. Dahası, kandaki laktat miktarı, TM tekniği
nin uygulanımındaıı sonra dahi çok düşük bir seviyede
kalıyordu.
Bu bulgular göstermektedir ki, TM tekniği, stres
yanıtının tam zıddı olan bir ‘fizyolojik rahatlık hali’
oluşturmaktadır. Bu hal, TM uygulayıcıları arasında, ge
rilimden doğan baş ağrıları, yorgunluk ve uykusuzluk
gibi stres durumuyla ilgili belirtilerde ve sıkıntı sevi
yelerinde neden belirgin bir azalma ve düşüş meydana
geldiğini açıklamaktadır. Dr. Wallace’in bulgulan, ayrı
ca, TM tekniğinin eski stresleri yeterli derinlikte bir din
lenme içerisinde «yıkayarak» tedricen çözüp yok ettiği
düşüncesini de desteklemektedir.
Araştırma psikoloğu David Orme - Johnson, 1973
yılında, TM programının otonomik dengeliliği ve strese
karşı direnci nasıl etkilediği üzerine önemli bir etüd
yayımladı (ORME - JOHNSON, D.W. «Autonomic Sta-
bility and Transcendental Meditation,» Psychosomatic
Medicine, July-A ugust 1973). Üç ayrı deney yürüten
Orme - Johnson, bunların birincisinde, ortalama 15
19
aydır TM tekniğini uygulamakta olan sekiz süje
ile, meditasyon yapmayan bir kontrol grubunu
bir yandan ani bir aşırı gürültüye (100 db., 0,5
san., 3000 Hz.) maruz bırakırken, bir yandan da
bu kişilerin ‘galvanik deri yanıtı’nı gözlemlemiştir.
Bir insan ani bir aşırı gürültü gibi bir stresöre (stres
yaratan etken) tabi tutulduğunda, çoğu kez, bu kimse
nin GSR’si birkaç saniye için şiddetli bir düşüş göste
rir ve sonra normale döner. Aynı stresöre defalarca
maruz kalınması halinde bir alışkanlık oluşur ve artık
hiçbir yanıt alınmaz. Bir stresöre hızla alışılması, ge
nel olarak, otonomik dengeliliği ve stresli durumlara
dayanıklılığı gösterir. Orme - Johnson, TM uygulayıcı
larının aynı stresöre, meditasyon yapmayanlardan iki
misli kısa bir sürede alıştıklarını tespit etmiştir.
İkinci deneyde, görünürdeki herhangi bir dış uya
rana bağlı olmaksızın deri direncinde meydana gelen
ölçülebilir dalgalanmalar ya da kendiliğinden olan GSR’
ler ölçülmüştür. Bir insamn GSR amplitüdünde on da
kikalık bir süre boyunca kendiliğinden ortaya çıkan
değişimler, bu kimsenin gevşeme seviyesini ve duygu
sal dengeliliğini anlamada iyi birer ölçü olur. Genellik
le, bir insanın kendiliğinden olan GSR’leri ne kadar
fazlaysa, o kadar da sıkıntılı ve duygusal bakımdan den
gesiz bir kişilik gösterir. Orme - Johnson’un yürüttüğü
deney sırasında, meditasyon yapmayan grupta, on da
kikalık dinlenme süresi boyunca ortalama 34 adet ‘ken
diliğinden GSR’ kaydedilmiştir. Bu, normal yetişkinler
le lise öğrencileri için ortalama bir miktardır. Öte yan
dan, meditasyon yapanlar arasında aynı zaman süresi
içinde kaydedilen ‘kendiliğinden GSR’ miktarı ortala
ma 11 dolayında olmuştur. Dahası, meditasyon yap
mayanlar arasında en yüksek ‘kendiliğinden GSR’ se
viyelerini gösterenlerden bazılarında, TM programını
20
uygulamaya başlamalarından birkaç hafta sonra sade
ce, ortlama 15 adet ‘kendiliğinden GSR’ kaydedilmiş
tir.
Psikologlar, düşük bir ‘kendiliğinden GSR’ seviyesi
nin, stresli durumlara, psikosomatik rahatsızlıklara ve
davranışsal dengesizliğe karşı gösterilen yüksek, bir di
rençle çok yakından ilgili olduğunu ortaya koymuş bu
lunmaktadırlar. Böyle düşük bir seviye, ayrıca, sinir
sisteminin faaliyetinde genel bir yeterlliik ve algılama,
düşünce ve amaçlı faaliyet için kullanılmaya hazır eks
tra enerji anlamına da gelmektedir. TM tekniğinin oto-
nomik sinir sistemine getirdiği kolaylık meditasyondan
sonra da ve hatta faaliyet sırasında bile devam eder ve
anlaşıldığına göre, sinir sisteminin olgun bir tarzda iş
lemesini ve dengeli, etkili bir kişiliğin edinilmesini teş
vik eder. Orme - Johnson’un elde ettiği sonuçları yayım
lamasından beri, TM programı sayesinde giderek artan
otonomik dengeliliğin ortaya çıkardığı yararları kanıt
layan birçok araştırma yapılmıştır. Doktorlar, TM prog
ramının, yüksek tansiyonu düşürmede, kalp atışı ve
soluk alıp verme oranlarını düşürmede, astımın teda
visinde ve hastalıklara karşı direncin artmasında yar
dımcı olduğunu rapor etmektedirler. TM programının
etkileri üzerine kesintisiz olarak yürütülen araştırma
lar, şimdilik en fazla, süj elerin programı uygulamaya
başlamasından 16 ay sonrasına kadar sürdürülmekte
dir. Bu incelemeler göstermektedir ki, bu süre içerisin
de, ' TM programı sonucunda, sıkıntı, depresyon, aşırı
sinir faaliyeti hallerinde ve uyuşturucu kullanımında
belirgin azalmalar meydana gelmektedir. Aynca, TM
programını uygulayanlar arasında şunlar da gözlem
lenmektedir. Zekâ, yaratıcılık, dengelilik, hafıza dü
zenliliği, öğrenciler arası başarı, atletler arası atletik
performans ve kalp damarları yeterliliği, kişiliği bulma
21
ile algısal - harekî (perceptual - motor) performansta
belirgin bir gelişme. Bütün bu yararlar, kısmen, otono-
mik dengeliliğin artması ve otonomik sinir sisteminin
enerji - yenileyici ve enerji - harcayıcı dalları arasında
daha iyi bir dengenin tesisi sonucunda ortaya çıkmak
tadır.
22
mal bir insanın normal şuuru, çoğu kez, konsantrasyon
ve faal düşünme hallerini ima eden, 13 - 30 cps arasın
daki bir beyin dalgaları faaliyetini gerektirmektedir.
Rahatça oturularak gözlerin kapatıldığı normal
uyanıklık hali sırasında, kafatasının değişik noktaların
da ölçülen beyin dalgaları faaliyeti, birbirleriyle hiçbir
genel ilişkisi bulunmayan, rasgele, karışık ve tutarsız
beyin dalgalan şeklinde tezahür etmektedir. Bu beyin
dalgaları değişik frekanslarda ve fazlarda olurlar; bir
gürültü ile kıyaslanabilirler (Bkz: Şekil 2).
23
nin elektrik faaliyeti daha bir eşzamanlı olma eğilimi
ni gösterir; bir gürültüden ziyade müzik gibi tezahür
eder (Bkz: Şekil 3).
24
gaları eşzamanlı olarak, iki beyin yarıküresinin arasın
dan ve beynin arkasından önüne doğru yayılmaktadır
lar (Bkz: Şekil 4). .Ayrıca, marjinal sistem ile korteks
(beyin kabuğu) arasında eşzamanlılık oluştuğu da ima
edilmektedir. îlk kez Banquet tarafmdan ortaya konu
lan bu bulgular, dünyamn değişik yerlerinde TM tekni
ğini inceleyen diğer bazı araştırmacılar tarafmdan da
doğrulanmış ve daha da ayrıntılı olarak işlenmiş bulun
maktadırlar.
Başat Varıküre:
analiz, konuşma
AUr Lobu:
harekı
performans
25
leme metodunun yardımıyla, TM tekniğinin beynin ça
lı şişinin düzenliliğini, sadece ‘hiper - eşzamanlılık’ ile
değil de, aynı zamanda ve daha da önemli olarak, ‘ar
tan tutarlılık’ ile yansıyan bir şekilde arttırdığını tes
pit etmişlerdir. «Tutarlılık» dediğimiz matematiksel ni
celik, kafatasının iki ayrı bölgesinde, belirlenmiş bir
frekansta ölçülen EEG’nin fazlan arasındaki ilişkinin
değişmezliğinin bir ölçüsünü verir (Bkz: Grafik 1). Bu
durumda, korterkse ait faaliyetteki uzun menzilli düze-
M ED (+ ) MED( - )
sol! : sa ğ so l ^ : sağ
tef t?
TM GEVŞEME
ÖNCESİ ÖNCESİ
GÖZLER AÇIK GÖZLER AÇIK
10 DAKİKALIK 10 DAKİKALIK
TM'DEN GEVŞEME
SONRA (Gözler kafJtılı)
20 DAKİKALIK 20 DAKİKALIK
TM'DEN GEVŞEME
SONRA (Gözler kapalı)
TM GEVŞEME
SONRASI SONRASI
GÖZLER ACIK GÖZLER ACIK
26
nin derecesinin EEG’ye yansıyan şekliyle son derece
hassas bir belirleyicisi olur. Tüm laboratuvar süjelerin-
de, uykunun bastırması, uyanıklık halinin kaybı ile bir
likte alfa ve theta dalgalarının tutarlılığında belirgin
bir düşüş göstermektedir. Bunun tersine, birkaç gün
den 15 yıla kadar değişen bir TM, tekniği deneyimi ska-
lası içerisinde yer alan 28 süje, güçlü bir «tutarlılık»
açısından son derece yüksek bir tekerrür oranı ortaya
koymuştur. Gözlerin kapalı tutulduğu basit kontrol pe-
riyodlanna izafi olarak özellikle alfa ve theta dalgala
rında gözlemlenen bu değişimler TM uygulayıcılarına
özgüydü. Bu bulgular göstermektedir ki, TM tekniği
beyin fizyolojisinin eşsiz bir ‘uzun menzilli düzenlenme’-
sini gerçekleştirmektedir.
15 yıllık TM deneyimiyle bu deneylere katılan sü
je, 25 yaşlarında bir bayandı. Dr. Levine, bu bayanın
beyin dalgaları faaliyetine ilişkin etkileyici bulguları
nı 1976 yılında yayımlamıştır. İncelediği tüm süjeler
arasında bu bayan, en yüksek ‘beyin dalgaları tutar
lılığı’ seviyelerini göstermiştir. Alfa, theta ya da beta
dalgalarını kendi başlarına da üretse, bileşimler halin
de de üretse, sözkonusu tüm beyin dalgaları «tutarlı»
oluyordu. Tutarlı olan hızlı dalga faaliyeti (beta) sanki,
yavaş dalga faaliyeti (theta ve alfa) ile uyumlu bir
şekilde ilişkiliydi. Özellikle çarpıcı olan husus, bayan
TM’ye başlar başlamaz theta bandı tutarlılığının ani
tezahürüydü. Yüksek alfa ve beta tutarlılığı seviyeleri
hem TM seansları sırasında, hem de sair zamanlarda
ortaya çıkıyordu. Dahası, bayanın ‘saf şuur’ deneyimi
olarak tanımladığı ve solunumun geçici olarak durması,
kalp atış oranında etkileyici bir düşüş, safhasal deri
direnci faaliyetinin kesilmesi ve bazal (kaidevî) deri
direncinin yüksek bir seviyeye ulaşması ile ilişkili ola
rak tezahür eden bazı kısa süreler sözkonusu oluyordu.
27
Bu süreler aynca, özellikle theta frekansında görülen
yüksek ‘beyin dalgaları tutarlılığı’ seviyeleriyle belir
ginleşiyordu. Bütün bu fizyolojik özellikler, bu tecrü
beli TM uygulayıcısının deneye tabi tutulduğu altı TM
seansı şırasında sürekli olarak tezahür etmiş ve sık sık
da saf şuurun net deneyimine rastlanmıştır. Dikkate
değer bir husus da bu genç bayanın, yaşının küçüklü
ğüne rağmen, büyük sorumluluğu olan bir pozisyonda
bulunması ve bunu başarıyla yürütmesidir.
Dr. Levine, ‘beyin dalgaları tutarlığı’nm değerini
açıklamak için bir benzetmeye başvurmaktadır. Bir or
du geçit törenine çıktığında, değişik sınıflara mensup
tüm birliklerdeki tüm askerler uyumlu tek bir birlik ha
linde yürümek üzere sıraya girerler. Dışarıdan bakan biri
için, mükemmel bir şekilde uygun adım yürüyen bu
askerler boşuna vakit harcıyorlarmış gibi gelebilir. As
lında, her gün iki kez geçit törenine çıkmakla edinilen
uyumluluk, askerler kıtalarına dönseler bile artık onla
rın ayrılmaz bir parçası haline gelmiş olur ve böylelik
le de tüm ordunun randıman oram ve ekip halinde ça
lışma yeteneği artmış olur. Aynı şekilde, TM uygulanı-
mı sırasında edinilen ‘beyin işleyişi tutarlılığa’ daha
sonra da sürerek nörofizyolojik bütünleşmeyi geliştirir
ve sonuç olarak, zihnin tüm işlevleri çok daha uyum
lu bir hale gelir.
TM tekniği sayesinde beyin dalgalan eşzamanlı
lığı ile tutarlılığını arttırmanın önemi, beynin değişik
kısımlarının neler yaptıklarının ışığında mütalaa edil
diğinde daha bir açıklık kazanmaktadır. Örneğin, bey
nin ön kısmı (alm lobu) harekî performansı kontrol
ederken, arka kısmı (artkafa lobu) da algılamayı kon
trol eder (Bkz: Şekil 4). Beynin ön ve arka kısımlan
arasındaki bütünleşmenin artması, algısal - harekî iş
birliğini geliştirmeye yöneliktir. Laboratuvar çalışma-
28
lan göstermiştir ki, TM programı tepki zamanını ve
karmaşık algısal - harekî görevleri yürütmek yeteneği
ni geliştirir.
Birçok kişi, bedenin simetrik olmasından ötürü,
bedenin her iki yarısının da işlevleri bakımından birbi-
riyle aynı olduğunu sanarlar. Ancak, son 20 yıldır yü
rütülen beyin araştırmaları göstermiştir ki, beynin her
iki yarısı, birbirinden çok farklı olan bazı zihnî süreç
leri kontrol ederler. Genel olarak, beynin başat (do
minant) olan yarıküresi (sağ elini kullanan bir kişide
sol yarıküre), analitik, rasyonel, zamansal ve sözlü ifa
deyle ilgili düşünmeyi yönetir. Suskun olan yarıküre
(sol elini kullanan bir kişide sağ yarıküre) fyayal gücü
ve sezgi ile ilgili, sentez edici ve uzaysal olan zihnî
işlevleri kontrol eder (Bkz: Şekil 4). Anlaşıldığına göre,
normal uyanıklık halinde beynin bu iki yarısının bir
likte çalışma yeteneklerini arttırmaları için önlerine pek
az fırsat çıkmaktadır. Birçok insana, üstlendikleri gö
revlere yöneliş tarzlarında, ya sezgi, ya da analitik ol
ma yeteneği, ya hayal gücü, ya da rasyonel olma yete
neği, ya zamansal ya da uzaysal olan, ya sanatçı ya da
entellektüel yanları hakimdir. Fakat, çozu kez büyük
başarılar, kişiliğin her iki yanının bütünleşmesine bağ
lıdır. Araştırmalar göstermektedir ki, anlaşıldığı kada-
nyla TM tekniği beynin yarıküreleri arasındaki irtiba
tı arttırıcı bir metottur. Bu bulgu, TM uygulayıcılan
arasında zekânın, öğrenme yeteneğinin, yaratıcılığın ve
sorun çözümleme yeteneğinin neden geliştiğini açıkla
yıcı mahiyettedir.
3. BÖLÜM
TM ve PSİKOFİZYOLOJİK ETKİLERİN
TIBBÎ ANALİZLERİ
30
derhal tezahür eden ve birikim yapan etkilerdir. Böy
lece, çoğu araştırma projeleri için makûl sayılabilecek
süreler (birkaç haftalık ya da daha uzun) dahilinde
başlanıp bitirilen incelenimler gerçekleştirilebüir. Bü
tün bu nitelikler, TM’yi araştırma amaçlarına uyarla-
nabilme yeteneği aşırı olan bir teknik olarak belirle
mekte ve bu alanda yürütülen araştırmaların çokluğu
nun sebeplerinden birkaçım oluşturmaktadırlar. .
31
dan kurulan dünya çapındaki bir organizasyonun bir
leşmiş bir tarzda eğittiği yüksek miktarda süje mevcut
tu; etkilerin, uygulamanın başlangıcından itibaren be
lirgin hale geldiği söyleniyordu ‘alıştırma’ dönemi yok
tu; herhangi bir tür konsantrasyon ya da çaba sözko-
nusu değildi ve böylelikle süjeler de laboratuvarda nis
peten kolaylıkla meditasyon yapabiliyorlardı.
Bu mütalaalar, araştırmacıları, TM çalışmaları ya
pan kişiler üzerinde fizyolojik ölçümler yürütmeye yö
neltti ve 1970 yılının başlarında, Amerika ve İngiltere’
de bu konuyla ilgili olarak son derece ilginç iki yazı ya
yımlandı.
California Üniversitesi Fizyoloji Bölümü’nden Dr.
Robert K. Wallace, Science dergisinde, altı ay ile üç yıl
arasında TM çalışmaları yapan 15 öğrenci üzerinde yü
rütülmüş olan araştırmaları rapor ediyordu («Physiolo-
gical Effects of Transcendental Meditation,» Science,
Vol. 167, 1970, s. 1750). Hem açık, hem de kapalı yön
temle ölçülen oksijen tüketiminin tüm süjelerde düş
tüğünü gözlemlemişti; kontrol değerinden olan ortala
ma düşüş, saniyede 45 mİ. kadardı. Tüm oksijen akımı,
ortalama olarak, dakikada yaklaşık bir litrelik düşüş
göstermişti. Solunum endeksi deney boyunca bazal de
ğerler içinde kalmıştı (Bkz: Bölüm — 2 /a ).
Dr. Wallace, ayrıca, galvanik deri direncini de ölç
müş ve meditasyon sırasında önceki ölçümün iki mis
linden fazla arttığını tespit etmişti. Elektrokardiyograf
(ECG), tüm süjelerin kalp atış oranında düşüşler gös
teriyordu. Ortalama azalma dakikada beş atış kadardı.
EEG ise ilginç sonuçlar kaydediyordu. Tüm süje-
lerde dinlenme sırasında mevcut olan alfa ritmi, sürek
lilik ve amplitüd değerlerinde artış göstermişti. Bazı
süj elerde arasıra, iki dakikadan beş dakikaya kadar al
fa faaliyeti duruyor ve yerini düşük voltajlı theta dal-
32
galanna bırakıyordu. Tekrarlanan ses ya da ışık uya
ranlarının oluşturduğu alfa engellenlmi hiçbir alışkan
lık göstermemişti.
Dr. Wallace’in değindiği bir zorluk da solunum de
ğişimlerini ölçmeye yarayan cihazın, kaçmılmaksızm,
süj enin soluk alıp vermesine müdahale etmesi ve muh
temelen de bu değişimlerin görünürdeki mertebelerini
azaltmasıydı.
Bu zorluk Dr. John Allison tarafmdan zekice gide
rilmiş ve Londra’da yayımlanan «Transandantal Medi
tasyon Tekniğinin Uygulanma Sırasındaki Solunum De
ğişiklikleri» («Respiratory Changes During The Pratice
of the Teehnique of Transcendental Meditation,» The
Lancet, No. 7651, 18 April 1970, s. 833) başlıklı yazı
sında açıklanmıştı. Bir maske ile akım metresi yerine
termistorlar kullanan Dr. Allison, 'meditasyon başlar
başlamaz soluk alıp verme oranının düştüğünü ve bi
ter bitmez de normale döndüğünü tespit etmişti. So
luk alıp verme oranı dakikada dörde kadar düşmesine
rağmen bunu telafi etmek amacıyla aşın miktarda bir
soluk alıp verme hiçbir zaman sözkonusu olmuyordu.
Bu yavaş solunumlar, ayrıca, çok yüzeyseldiler.
Dr. Allison ile Dr. Wallace’in deneyleri, TM uygula
ması sırasında metabolizma hızında belirgin bir düşü
şün meydana geldiğini güçlü bir şekilde ima etmekte
dir. Şunu da unutmamalıyız ki, bu tamamen zihnî bir
tekniktir. Dolayısıyla, doğrulanmaları halinde bu bul
guların dikkate değer oldukları da aşikârdır.
Hem EEG kayıtlarıyla, hem de öteki yöntemlerle
ortaya konulan bulguların önemli bir özelliği, TM sıra
sında ulaşılan hali uykudan ve kendi kendine telkin ya
da ipnozdan açıkça ayırt etmeleridir. Hipnotik trans
üzerine yürütülen fizyolojik etüdlerin raporlan, hipno
tik halin kendine özgü hiçbir metabolizma ya da EEG
33
kaydı değişikliği ile birlikte görülmediğini öne sürerler;
sözkonusu bulgularla aralarında hiçbir benzerlik bulun
madığı muhakkaktır.
Bilinen nedenlerden dolayı, diğer meditasyon biçim
lerinin uygulayıcıları üzerinde şimdiye kadar ancak sa
yılı miktarda araştırma yapılabilmiştir. Zen rahiplerini
etüd eden Japon araştırmacılar da TM araştırmaları-
nmkine benzeyen bulgular rapor etmişlerdir. (Bkz: Bö
lüm — 6). Fakat, EEG faaliyetinde alfa dalgalarından
theta dalgalarına doğru oluşan değişimin, sadece, yir
mi yılın üzerinde meditasyon deneyimi olan rahiplerde
kaydedildiği görülmektedir.
Sonuçların ilginç olmasına rağmen, halihazırda
TM üzerine yürütülen araştırmalar henüz başlangıç saf-
hasmdadırlar. Yakın bir gelecekte çok daha önemli ça
lışmaların yayımlanacağı kuşku götürmez.
Bu tür çalışmalar, muhtemelen, klinik yönde de
geliştirilecektir. Dr. H. Benson, New England Journal
of Medicine dergisinde yayımlanan bir mektubunda
(«Yoga for Drug Abuse,» New England Journal of M e
dicine, Vol. 281, No. 20, 1969, s. 1133) TM’nin yüksek
tansiyon üzerinde olumlu etkileri olduğunu öne sür
müştür. Dr. Benson, ayrıca, TM’nin, uyuşturucu alış
kanlığının ,tedavisinde işe yaradığının tespit edildiğini
de belirtiyordu. Görüldüğüne göre, uyuşturucu kulla
nanlar, artık uyuşturucu almak ihtiyacını duymadık
larını ve uyuşturucu almaları halinde, meydana gelen
duyguların meditasyon sırasında deneyimlenen duygu
lara kıyasla son derece nahoş olduklarını rapor ediyor
lardı.
Geçmişte, hem insanlar, hem de hayvanlar tansi
yon gibi çeşitli otonom fonksiyonları kontrol etmek üze
re deneysel olarak eğitilmişlerdi. Ancak, TM’de şartlan
dırma hiçbir rol oynamaz ve solunumla ilgili ve diğer
34
değişimler, bir bakıma, sadece arızîdir. Dr. Benson mek
tubunda bu nokta üzerinde durmakta ve deneysel du
rumun, kaçmılmaksızm, solunumla ilgilenmeye yol aç
tığını ve böylece, kuşkusuz, bozucu bir faktör olarak
faaliyet gösterdiğini belirtmektedir.
TM uygulayıcıları için, tabiî, bu tekniğin gerçek
önemi, günlük yaşamın niteliği üzerinde yarattığı söy
lenen derin etkilerde yatar. Bu etkiler, Dr. Demetri P.
Kanellakos tarafından Stanford Üniversitesi’nde veri
len bir konferans sırasında şöylece özetlenmişti (KA
NELLAKOS, D.P. ve FERGUSON, P.C. The Psychobio-
logy of Transcendental Meditation, Los Angeles, MIU
Press, 1973):
1 — Enerji artışı ve herhangi bir çalışmanın ye:
rine getirilmesinde yeterlilik.
2 — Fizikî ve zihnî gerilimin azalmasının yanısı-
ra zihnî sükûnetin artması.
3 — Alkol de dahil, halüsinojenik ve benzeri uyuş
turuculara karşı duyulan arzunun kısmen veya tama
men ortadan kalkması.
4 — Yaratıcılığın, üreticiliğin ve sezgi gücünün
artışı.
5 — Bedenin duruş şeklindeki bozukluk ve uyku
suzluk gibi fonksiyonel rahatsızlıklarda iyiye doğru ge
lişme.
6 — Kazalar, duyusal monotonluk ve ameliyat gi
bi olumsuz durumların karşılanmasında bedensel kay
nakların daha, iyi bir şekilde seferber edilmesi.
Dr. Kanellakos, bu etkilerin hızla, kolayca ve oto
matik olarak oluştuklarına ve herhangi bir yeni inan
cın ya da değişik yaşam tarzının uyarlanmasına bağlı
olmadıklarına dikkatimizi çekmektedir.
Dr. Wallace’in ortaya koyduğu sonuçların bir öze
tini yayımlayan New Scientist dergisi, bilimin, Maharis-
35
hi’nin meditasyon tekniğinin önemini ortaya koymakta
gecikmiş gibi göründüğünü öne sürüyordu. Şimdiye ka
dar yürütülmüş olan araştırmaların yarattığı kanının
bu mealde olduğu muhakkaktır.
TM’nin uygulama sahalarından bir tanesinin özel
likle çağdaş öneme haiz olduğu görülmektedir: Genç
ler arasındaki uyuşturucu kullanımıyla ilgisi. Bu sorun
hakkında çok şey yazılmış ve söylenmiş olmasına rağ
men insanı hayrete düşürecek kadar az önlem öneril
miştir; uyuşturucu kullanımı kanser gibi yayılmakta
dır. Ne kadar alışılmışın dışında olursa olsun, ümit ve
riyor gibi görünen herhangi bir önlemi ihmal etmeyi
göze alabilir miyiz? (Bkz: Bölüm — 4 /b ) .
TM tıp doktorları için başka yönden de ilginç gele
bilir. Günümüzde unsam bütünüyle ele almak» kav
ramı çok revaçtadır ama, bunun ne demeye geldiğini de
birkaç kişi biliyor gibi görünmektedir. Bazı psikyatrla-
ra göre, hem zihnî, hem de fizikî hastalıklara ait dü
şüncelerimiz sahte bir kartezyen ‘zihin - beden düaliz-
mi’ fikri tarafından çarpıtılmaktadır.
Hint felsefî tradisyonu bu sahte fikre karşı denk-
leştirici bir unsur ortaya koyabilir. En azından, bu tra-
disyonun kalbinden çıkan ve aynı anda hem fizyolo
jik, hem de psikolojik seviyelerde faaliyet gösteren TM’
nin, zamanımızın iyice kökleşmiş bir rahatsızlığına kar
şı uzun süredir aranan yanıtın ta kendisi olması ihti
mali mevcut gibi görünmektedir.
36
feranslarında öğrendim ki, TM çalışmalarına yeni ka
tılan her kişi ilk toplantıya tatlı meyva, yeni koparıl
mış çiçekler ve beyaz bir mendil getirmelidir. Dinî tür
den bu ritüel bana ters geldiği için katılmayı reddettim
ve bana, devam edemeyeceğim söylendi. Bir danışman
olarak sizin fikrinize göre, TM herhangi bir bilimsel
değer taşır mı yoksa bir kült müdür?
I. YANIT: Herbert Benson, M.D. (Harvard Medi
School - Boston)
TM’nin bir kült olup olmadığı, kişinin kendi kült
tanımına bağlıdır. Sizin «ritüel» den dolayı duyduğunuz
rahatsızlık sadece size özgü değildir. Ancak, kontrollü
araştırmalar, bir 'metabolizma azalması’ (hypometabo-
lism) halinin TM uygulamaları ile bağıntılı olduğunu
ortaya koymuştur (American Journal of Physiology, 221:
795, 1971). Bu hal, solunum endeksinde (4) hiçbir de
ğişme olmaksızın, oksijen tüketiminin, karbondiyoksit
ihracının, soluk alıp verme oranının ve ‘minute* oksi
jen akımının (ventilation) azalması ile belirlenir. Temiz
kandaki laktat belirgin bir şekilde azalırken, temiz
kandaki pH ve baz fazlası da az miktarda azalır. Sis-
tolik ve diastolik tansiyon ortalamaları olduğu gibi ka
lır. Elektroensefalogram (EEG), yavaş alfa dalgalan ile
arasıra oluşan theta dalgaları faaliyetinin yoğunluğun
da bir artış gösterir.
Bu fizyolojik değişimler uykuda meydana gelenler
den farklıdır. Bunların, son yıllarda «gevşeme yanıtı»
olarak adlandırılan (Psychiatry, 37: 37-46, 1974) enteg
re (5) bir hipotalamik yanıtı temsil ettikleri hipotezi
öne sürülmektedir. Bu «gevşeme yanıtı», hipnotik ola
37
rak telkin edilen derin gevşeme, kendi kendine telkin,
tedricî gevşeme ve çeşitli dinî dualar gibi diğer teknik
lerle de 'pekâlâ oluşturulabilir. Demek ki, TM, gevşeme
yanıtını sağlama yöntemlerinden bir tanesidir. Bu en
tegre yanıtın tedavi edici değeri hali hazırda araştırıl
maktadır.
II. YANIT: Lester S. King, M.D. (The Journa
the American Medical Association - Chicago)
Dinlerin «spirit» ya da «spiritüel öğreti» dedikleri
şeyin fizyolojik süreçler üzerinde derin bir etkisi oldu
ğu kuşku götürmez. Bazı Doğu dinlerinin müritleri be
denleri üzerinde insanı şaşırtan bir kontrol uygulaya
bilirler. Modern fizyolojik değerlendirmeye göre, bu kon
trolün nasıl gerçekleştirildiği konusu pek açıklık ka
zanmış değildir. Yoga ya da TM’den pratik öğretiler ola
rak söz edebiliriz. Fakat, her ikisini de, alfa dalgaları,
karşılıklı inhibisyon, hipotalamik uyarma, biyo - ‘feed-
back’ ya da diğerleri gibi belirli bazı tıbbî deyimlere dö
nüştürmek çabalan henüz başarılı olmaktan uzaktır.
Fizyolojik bağıntıların bulunduğu aşikârdır ve za
manla bilimin bunları açığa çıkaracağından emin ola
biliriz. Bu arada, beden kontrolü üzerine pratik bir so
run ile karşı karşıya olduğumuza göre, sanırım-, izlediği
niz kendine özgü öğretinin ayrıntılarını kabul etmeniz
akıllıca bir hareket olur. Kesin metafizik önermeleri ka
bul etmeniz gerekmez, ancak, ritüelin sağlayacağı disip
lin de o özel teknik için oldukça önemli olabilir. Kanım
ca, dinî kanaatleri, kişinin kendini kontrol etmesine
katkıda bulunan ritüelden ayırt edebiliriz. Koparılmış
çiçekler ile beyaz bir mendil, sıhhatli bir uyku ve düşük
bir tansiyon için ufak bir bedel gibi görünmekte ve di
nî kanaatlere de uygun düşmektedir,
38
4. BÖLÜM
a — TM ve Alkolizm Tedavisi
Psikyatr Mohammed Shafii ve meslektaşlarının,
American Journal of Psychiatry dergisinin Eylül 1975
tarihli sayısında yayımlanan bir araştırmaları, TM prog
ramının, genç ve orta yaşlı insanlar arasındaki otoma
tik ya da sosyal çevrede tasvip edilen türden alkol kulla
nımının azaltılmasını ya da bırakılması yönünde son
derece yararlı olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Bu
araştırmacılar, TM tekniğini uygulayan 126 kişilik bir
grup ile 90 kişilik kontrol grubundaki alkol kullanımı
frekansını etüd ettiler. Kontrol grubundan bira ve şarap
kullanımını bırakmış olan tek bir kişi çıkmazken, iki yı
lı aşkın bir süreden beri TM programını uygulayagelen
süj elerin % 40’ı ilk altı ay içerisinde içkiyi bırakmış bu
lunuyorlardı. 25 - 39 aylık TM uygulanmamdan sonra bu
rakam % 60’a kadar çıkmaktadır. Dahası, ağır içkiler
den vazgeçenlerin oranı, kontrol grubunda % l ’i bulur
ken, TM grubunda % 54’e ulaşıyordu.
Shafii ve arkadaşları şu sonuca vardılar ki, TM
programı, «alkole olan bağımlılığım azaltmasında ya da
sona erdirmesinde kişiye yardımcı olacak önemli bir
araç haline gelebilir» ve en önemlisi, «alkolizme yatkın
olan kişilerin kullanabileceği etkili bir koruyucu metod»
olarak da faaliyet görebilir.
39
Dr. Wallace ve Dr. Benson, 1970 yılında, TM uygulanı-
mının uyuşturucu kullanımını azalttığım ortaya koyan
bir araştırma yapmışlardı (WALLACE, R.K. ve BEN
SON, H. «Decreased Drug Abuse with Transcendental
Meditation: A Study of 1862 Subjects,» Proceedings of
the International Symposium on Drug Abuse, C.J.D. Za-
rafonetis, der., Philadelphia, Lea and Febiger, 1972).
Herhangi bir kontrol grubu kullanmayan Wallace
ve Benson’un 1862 adet TM uygulayıcısı arasında yap
tıkları bir ankete aldıkları yanıtlara dayanarak gerçek
leştirdikleri bu incelemenin sonuçlan şöyleydi:
Süj eler arasında daha önceden uyuşturucu madde
kullananların % 96’sı, TM’ye başladıktan yaklaşık 21
ay sonra bu alışkanlıklarını terketmişlerdi. TM’ye başla
mazdan önce, süj elerin % 78.3’ü marihuana ve haşiş
kullanıyorlardı. Bunların % 22.4’ü ise aşırı derecede kul
lananlardı. 22 aylık TM uygulanımmdan sonra bu oran
lar, sırasıyla, % 12.2 ve % 0.1’e düşmüştü. LSD, ‘amp-
hetamine’ler, ‘barbiturate’ler, diğer halüsinojenler ve
uyuşturucu ilaçlar için de buna benzer sonuçlar rapor
edilmekteydi. (Bkz: Grafik 2)
Wallace ve Benson’un metodolojisini beğenmeyen
M. Shafii ve meslektaşları, TM’nin marihuana kullanımı
etkisi ile ilgili bir inceleme yürüttüler (SHAFII, Moham-
med, LAVELY, R. ve JAFFE, R. «Meditation and Mari-
juana,» American Journal of Psychiatry, Vol. 131, No.
1, January 1974, s. 60). Tespit ettikleri sonuçlara göre,
meditasyona başladıktan sonraki üç ay içerisinde TM
uygulayıcılarının % 46’sı marihuana (kullanımını ya
azaltıyorlar ya da bırakıyorlardı. Bu oran, TM’yı uygu
lamayan kontrol grubu arasında % 15’e kadar düşüyor
du. îki yılı aşkın bir süre boyunca meditasyon yapan
lar arasında ise azaltma oram % 92’ye bırakma oranı da
% 77’ye düşüyordu. Bu durumda, araştırmacılar şu ni-
40
YÜZDESİ
KİŞİLERİN
EDEN
RAPOR
e — TM ve Depresyon Tedavisi
Depresyonu tedavide kullanılan klâsik metodlarm
her biri belirli kişiler için yararlı olabilir ama, bu yak
laşımların hemen hepsi de psikolojik karakterdedir. Dep
resyonun yatıştınlmasmda belirli ilaçların kullanılma
sının sağladığı yarardan da anlaşılmaktadır ki, depres
yon, önemli bir fizyolojik temele de dayanmaktadır. Sı
kıntı halinin, stres yanıtının alarm safhasına tekabül
etmesi gibi, depresyon da üçüncü safha olan 'tükenm e’
safhasına tekabül eder. TM tekniği, bedenin depresyon
dan kurtulmada gösterdiği doğal yeteneği katalize eder.
Yaşamın basınçlarına karşı verilen yanıtlar, aşırı öfke,
korku ve kronik üzüntü halleri tarafından tüketilen
43
kimyasal kaynaklannı yenilemesi için bedenin ihtiyaç
duyduğu dinlenmeyi sağlar. TM programı, görüldüğü
ne göre, depresyonu besleyen yorgunluğun giderilmesin
de yardımcı olur ve sonra da eski psişik çelişkilerin ken
di kendilerini tedavi etmelerini mümkün kılarak, bastı
rılmış hiddetin sübabım tedricen açar. Her halükârda,
depresyonun tedavisinde, davranışsal, psikoanalitik ya
da psikofarmakolojik de Olsalar, tüm klâsik yaklaşımla
rın yanı sıra TM programının da eklenmesiyle hasta,
eskisine nazaran çok daha hızlı bir iyileşme eğilimi gös
termektedir (Bkz: Grafik 3).
K i
m
<
_ı
<
12 '
10-
\
2 8'
MED (+)
0 6,5 HFT p<005
6 -
6,5 HFT 43 AY
p<01
4- O
MED ( - )
NS (1 TEST)
2 -
Azalan
Depresyon
0 6,5 43
ZAMAN HAFTA AY
44
Bu konuda da bilimsel araştırmalar yapılmış olup,
Ferguson ve Gowan*m California Devlet Üniversitesin
de birlikte yürüttükleri çalışma örnek olarak verilebilir:
GOWAN, J. ve FERGUSON, P.D. «The Influence of
Transcendental Meditation on Anxiety, Depression, Neu-
roticism and Self - Actualization,» School of Education,
California State University, Northridge, California, 1974.
45
chophysiological Medicine), artık hipertansiyonlu has
talara standart tıbbî tedaviye ek olarak TM programı
da salık verilmektedir. Ciddî hipertansiyon vakaların
da, muntazaman uygulanılan TM tekniğinin tek ba
şına yeterli olacağı şüphelidir. TM programı, tansiyon
düşürücü ilaçların yararlı bir yardımcısı olarak işe ya
ramakta ve çoğu kez, dozajın sürekli olarak azaltılma
sını sağlamaktadır. Hafif hipertansiyon vakalarında,
farmakolojik yan etkilerin hiçbirini göstermeyen TM
programının tek başına, ilaçla etdavinin yerini tutma
sı mümkün olabilir. Ancak, bu karan her zaman için
hastanın doktoru vermelidir.
Kuşkusuz, TM’nin hipertansiyon ve ciddî kompli
kasyonları açısından en elverişli kullanım şekli, koru
yucu (prevantif) değerinde aranmalıdır. Yani, önemli
olan, tansiyonun çıkmasından ve komplikasyonlara yol
açmasından sonra TM tekniğinin uygulanımmdan zi
yade, önceden başlanılan muntazam TM uygulanımmın
kişiyi hipertansiyona karşı koruması ve dolayısıyla da
ilgili rahatsızlıkları önlemesidir.
g — TM ve Uykusuzluk Tedavisi
46
Dr. Harold Bloomfield ile Robert B. Kory’nin «Mut
luluk» (Happiness, New York, Pocket Books, 1977) adlı
kitaplarında kısaca, yıllarca uykusuzluk çeken 23 yaşın
daki bir bayanın klinik vakasına da değinilmektedir;
«Muntazaman uyku hapları almaya başlamış olan
Bayan ......., en sonunda, ilaca karşı bir alışkanlık edin
mekten korktuğu için bir psikyatra başvurmuştu. Psik-
yatrvn tavsiyesi üzerine üç ay süreyle TM programını
uyguladıktan sonra artık ilaç kullanmayı bıraktı. Şim
di, kolayca uykuya dalmakta ve iyi uyumaktadır. Daha
sı, söylediğine göre, TM programı gerilimlerini hafiflet
miş ve daha enerjik olmasını sağlamıştır.» (Bkz: Gra
fik 4).
TM*YE TM'YE
BAŞLAMADAN BAŞLADIKTAN
30 GÜN ÖNCE 30 GÜN SONRA
47
h — TM ve Astım Tedavisi
California Üniversitesinden Dr. Archie F. Wilson
ile Ron Honsberger’in birlikte yürüttükleri altı aylık
bir çalışmanın sonucunda, TM programının, ciddiyet
derecesi çoğu kez üzüntü seviyesi ile ilişkili görülmüş
bir rahatsızlık olan astımın tedavisinde yararlı etkileri
olduğu doğrulanmış bulunmaktadır (WILSON, A.F. ve
HONSBERGER, R. «Transcendental Meditation in Tre-
ating Asthma,» Respimtory Therapy, November/Decem-
ber 1973).
TM tekniği, meydana getirdiği derin gevşeme saye
sinde nefes yolları direncini azaltarak, vahim bir astım
nöbeti sırasında hastaya anında yardımcı olabilir. TM,
ayrıca, uzun süre dahilinde, kişinin astım olma eğilimi
ni azaltmak suretiyle de faydalı olabilir.
k — TM ve Bazı Olumsuz Sonuçlarının Nedenleri
TM hakkında sık sık sorulan bir soru vardır: «TM
tekniği bazı insanlarda zararlı etkilere yol açabilir mi?»
TM tekniğinin uygulammmm olumsuz etkiler yara
tıp yaratmadığı konusu bazı TM araştırmacıları arasın
da tartışılmaktadır. Bir grup araştırmacı, TM’nin uygu-
lanımı sırasında ortaya çıkan ve hoş olmayan ya da yı
kıcı mahiyetteki deneyimlerin başlıca sebebini, bazı kim
selerin kendilerine verilen talimatları dinlememelerine
ve dolayısıyla da TM tekniğini yanlış bir şekilde uygula
malarına bağlamaktadır. Öteki grup ise, bazı kişilerin
muntazaman meditasyon yapmaktan caymalarının baş
lıca sebebini, geçirdikleri hoş olmayan ya da olumsuz
deneyimlerde aramaktadır. Sebebi ne olursa olsun, bazı
insanların TM uygulamaları sonucunda olumsuz etkile
re hedef oldukları muhakkaktır.
Sözkonusu olumsuz deneyimlere yol açması muhte
mel TM tekniği etkilerini ve uygulama hatalarını ince
leyecek olursak göreceğiz ki, bunları dört maddede özet
lemek mümkündür:
48
1 — TM seansının bitiminde tedricen faal duruma
geçmek için gerekli olan, birkaç dakikalık sessizce otur
ma süresine gereken değeri vermemek ya da ihmal et
mek;
2 — TM tekniğinin uygulanması sonucunda, bas
tırılmış olan derin köklü streslerin «büyük parçalan ha
linde aniden serbest bırakılmaları;
3 — Kronik bir aşın tahrik edilme hali içerisindey
ken TM uygulamasına başlamak;
4 — Gereken süreden çok daha fazla meditasyon
yapmak.
Psikyatr Alfred P. French ve meslektaşlan Albert
C. Schmid ile Elizabeth Ingalls, 1975 yılında, TM prog
ramına karşı «psikoz benzeri» bir tepki gösteren 38 ya
şındaki bir bayanın vakasını inceleyen bir yazı yayım
ladılar (FRENCH, A.P., SCHMİD, A.C. ve INGALLS, E.
«Transcendental Meditation, Altered Reality Testing
and Behavior Change: A Case Report,» The Journal of
Nervous and Mental Disease, Vol. 161, No. 1, July 1975,
s. 54). Bu yazıda rapor edilen vaka kısaca şöyleydi:
Bayan M., TM kurslarına kayıt olduğu zaman, ön
ceden herhangi bir duygusal huzursuzluk hali ya da
düşünce bozukluğu geçirmiş değildi. Kursları tamam
lamasından birkaç gün sonra, kendini oldukça fazla ‘iyi
hissettiğini farketti. îki hafta sonra ise, öfori (6) nite
liğinde olan ve TM seanslan sırasında değil de daha
sonra oluşan, zorlayıcı hülyalara kapılmaya başladı-.
Daha sonradan uyanık halde gördüğü rüyalar olarak
tanımladığı bu hülyalara fiilen cesaret veriyordu. A.
French’e göre, 'Bayan M’nin bu hülyaların arkasında
gitmesi, «klinik anlamda piskozlu olarak tanımlanabi
lecek» davranışlarla sonuçlanmaya başlamıştı.
49
TM kurslarından üç ay sonra Bayan M, A. French
ve meslektaşları tarafından incelendi. Üzerinde uygula
nan psikolojik testler, hafif bir düşünce bozukluğu ge
çirdiğini, orta derecede bir sıkıntı hali içerisinde oldu
ğunu ve fiilen yardım aradığını belirtiyordu.
Bundan sonraki iki ay içerisinde Bayan M’nin de
neyimleri çarpıcı bir şekilde değişmeye başladı. Kapıl
dığı olumsuz haller öylesine şiddetliydi ki, deneyiminin
«dayanılmaz» bir hale gelmekte olduğunu hissedioyr-
du. Aym zamanda, kendi üzerindeki kontrolü de kay
betmeye başladı. Daha sonra şöyle yazıyordu: «Bu sü
reç beni teslim aldı. Öylesine nazik bir denge üzerindey-
dim ki, yönümü değiştirmem ya da durmam çok teh
likeli olacaktı.» Kendi başına, meditasyonu kısaltmayı
ve tümüyle durdurmayı denedi ve ıstırabı daha da art
tı. Akimın «yerinde» olup olmadığından emin olmak için
bir psikyatra başvurdu. Psikyatr, Bayan M’nin aklî bir
rahatsızlık geçirmediğine karar vererek, ilaç almasını ve
psikoterapiye başlamasını tavsiye etti.
Psikoterapi için yeterli parası olmayan Bayan M.,
gene kendi başına, psikolojik ve dinî kitaplara yöneldi.
Deneyimlerinin, «delilik» ile değil de derin bir psikolojik
gelişim süreci ile ilişkili olduğunu anlamaya başladığın
da bu kitaplar içini rahatlattı. «Komple bir fizikî ve duy
gusal tükenme hali içerisinde kendi sınırına vardığını»
anladığı zaman, başından bir kasırga gibi geçen bu de
neyim de nihayet yatışmıştı. Duygusal huzursuzluğu
kaybolmaya yüz tuttu ve tekrar düzenli olarak uyumaya
başladı. Birkaç ay sonra uygulanan psikoloji testleri,
Bayan M’nin artık herhangi bir düşünce bozukluğu gös
termediğini, kendini yardıma muhtaç hissetmediğini ve
artan bir otonomi ve rahatlık hissinin tadını çıkardığı
nı belirtiyordu.
50
5. BÖLÜM
TM ve SORU - YANITLAR
51
sinde, TM’nin günlük yaşam üzerindeki son derece ya
rarlı etkilerinin farkına varılır. Meditasyon kolaydır, ko
lay ve doğaldır - dolayısıyla sonuçlan da kolaylıkla ve
kendiliğinden gelir.
S — «Mantra» nedir? Hangi amaçla kullanılır?
C — Mantra, meditasyona inisiye olduğu ilk gün
de öğretmeni tarafından öğrenciye verilen bir kelimedir.
Daha doğrusu bir kelimeden ziyade bir ses olarak tanım
lanır. «Mantra» kelimesi Sanskrit’ ten gelir ve aşağı yu
karı, «etkileri bilinen ses» olarak çevrilebilir. Her bir in
sanın, kendi kişiliğine ve fizik tipine rahatlatıcı bir et
ki yapan seslerin niteliği bakımından farklı olduğu söy
lenir. Belirli bir kişi için bir mantranm doğru olarak
seçilmesi hayatî öneme haizdir. Bu sebepten, öğretmen
lere, öğrenciler için herhangi bir mantra tayin etm ez
den önce her birinin belirli veçhelerini gözönüne alma
ları öğretilmiştir. Mantra ilk özel celse sırasında veri
lir. Bundan sonra öğrenciye, doğru biçimde meditasyon
yapmasını sağlayacak bir araç olarak bu mantrayı nasıl
kullanacağı öğretilir ki, meditasyondan en derin dinlen
meyi, tüm yararları edinebilsin.
Kısa bir süre meditasyon yaptıktan sonra, mantra
sizin bir parçanız haline gelir. Başlangıçta sizin için an
lamsız olan ve kulağınıza yabancı gelen bir kelime, de
rin meditasyona erşimeniz için size yardım eden, içiniz
deki, rahatlatıcı bir titreşim ya da bir müzik sesi ha
line gelir.
S — Mantra neden bir sırrolarak saklanır?
C — Mantranızı bir sır olarak saklamanızın iki se
bebi vardır. Birincisi sizsiniz. Kısa bir meditasyon süre
sinden sonra eğer bu mantra başka bir insana telâffuz
edilmek üzere yüzeye çıkarılır da dudaklarla dilde ifade
bulursa... Bunu ancak, büyümeye başlayan bir fideye
benzetebilirim. Toprağın üzerindeki büyümeyi görebi
52
lir, fakat köklerini satışını göremezsiniz. Köklerin nasıl
büyüdüğünü görmek üzere bu nazik fideyi yerinden sö
kecek olursanız, büyüyüşüne zarar vermeden, gerilet
meden ve hatta öldürmeden tekrar eski yerine yerleştir
menin imkânsız olduğunu göreceksiniz. Bu, mantranız
için de böyledir. Eski bir sözü biraz değiştirerek söyleye
cek olursak, zihinden dile aktarımı sırasında birşeyler
kaybeder.
İkinci sebep ise, mantranızı vereceğiniz insanın kuş
kusuz sizden farklı türden bir kişi olmasıdır. Dolayısıyla
da aynı mantra, arzu edilen sonuçları ortaya çıkarma
yacağı gibi, üstelik o kimsenin üzerinde yıpratıcı bir
etki yapacaktır.
Öğretmenlerimiz, her öğrenciye kendisine en uy
gun düşen mantrayı verebilecek seviyeye gelebilmek için
uzun bir süre ileri dereceden çalışmalar yapmışlardır.
S — TM nasıl yapılır?
C — Bu çok kolaydır. İdeal olanı, TM’nin, çalan
telefonların, bağıran çocukların ya da. havlayan köpek
lerin bulunmadığı, kişinin kendi başına oturabileceği
sessiz bir yerde yapılmasıdır. Rahat bir pozisyon alarak
oturursunuz, tercihen başınız bir yere dayalı olmaz. Göz
leriniz kapalı olarak birkaç dakika süreyle gevşeyerek
sakinleşir ve sonra, zihninizi düşüncelerden arındııynak
ve şuurunuzun yavaşça [düşüncenin kaynağına] inme
sini sağlamak üzere mantrayı düşünmeye başlarsınız.
Meditasyona başladığınızda, şuurunuza dıştan bazı dü
şünceler, örneğin o günün çözüme ulaşmamış sorunları
girebilir. Hiç endişelenmeyin. Kolaylıkla ve hiç çaba har-
camaksızın mantranız size geri gelecektir. Diğer zaman
lar, mantra ile düşüncelerin bir karışımı da olabilir bu.
Bazan da düşüncenin yokluğunu, yani zihnî bir boşluk
deney imleyebilir siniz ki, ideal olan meditasyon da bu-
dur. Gerçekten de «transandantal» (aşkın: müteal) bir
53
haldir. Ancak, her seferinde bu temele, ya da boşluğa
ulaşamasanız dahi bunun bir önemi yoktur. Çünkü, ya
pılan birçok deney göstermiştir ki, zihniniz meşgul gibi
görünse de, hatta bastırılmış duygularla dalgalansa da,
düşünce ve mantranız ile karışık olsa da, sadece man-
tranız île meşgul olsa da, her halükârda siz bu derin
dinlenmenin yararlarını görürsünüz.
O günkü çabalarınıza girişmeden sabahlan önce
dakika kadar ve akşamki faaliyetiniz başlamadan önce
de akşamüstü erkenden gene bir 20 dakika süreyle medi
tasyon yaparsınız. Bu iki dinlenme seansı sizi yenilen
miş enerji ile takviye edecek ve önünüzdeki faaliyetler
için hazırlamış olacaktır.
Meditasyon şartlarının ideal olmadığı zamanlar da
olacaktır. Böyle durumlarda, takside ya da trende ya da
nered,e bulunuyorsanız orada on dakika süreyle şartlar
elverdiğince meditasyon yapınız. On dakikadan daha
kısa sürede yapılan meditasyonun etkisiz olduğu kanıt
lanmıştır.
S — Şu anda TM uygulamaya başladığımız takdir
de bu uygulamanın herhangi bir yararını görmemiz için
ne kadarlık bir süreye ihtiyaç vardır? Bu yararlar so
mut mudur, soyut mudur?
C — Bunu üç ayrı bölümde yanıtlayacağım.
Birincisi, beş yılı aşkın bir süredir TM yapan bir
kişi olarak şahsen edindiğim yararlara tanıklık edebi
lirim. Fakat, bunlar kişisel mahiyette olup her insan
için özeldir.
İkincisi, bir uygulayıcı ve öğretmen olarak tered
düt etmeksizin söyleyebilirim ki, sonuçlar derhal alınır;
TM tekniğini uygulamaya başladığınız andan itibaren
bedeninize derin, çok derin bir dinlenme sağlar. Nor
mal ve sıhhatli bir insan için bu, daha fazla bir fizikî
ve zihnî enerji, daha bir zihin açıklığı ve düşünce özgür
54
lüğü ve daha bir üretici olma hali demektir. İş idarecile
rinin TM ile ilgilenmelerinin sebebi de budur. TM yapan
iş idarecisi, sadece iş seviyesinde değil, kişisel 'seviye de
dahil olmak üzere bütün seviyelerde sanki daha yapıcı
bir hale gelmiştir. Akşam evine döndüğünde TM sanki
günün streslerini ve gerilimlerini bir kenara bırakma
sını... ailesine ya da arkadaşlarına, çalışma saatlerin
den sonra ,hâlâ daha, geriye kalan vaktini hoşça geçi
rebilecek yeteneği, enerji ve sevgisi olan tazelenmiş bir
kişi olarak yaklaşmasını mümkün kılmaktadır. Akşam
vaktini biraz uygarca ve sevgiyle geçirmesi için o iki bar
dak içkiye artık ihtiyacı olmadığını görmektedir.
TM, aslında yaşamınızın öteki faaliyetleri için bir
hazırlık, bir araçtır. Bir yaşam biçiminden ziyade, daha
üretici ve daha yapıcı bir yaşam için yararlı bir ektir.
Üçüncüsü, bir tıp yetkilisi olarak tereddüt etm ek
sizin söyleyebilirim ki, TM’nin yararları derhal görülür
ve birikim yapar. Birincisi ve en önemlisi, size derin bir
dinlenme sağlar. Harvard Üniversitesi’nden bir araştır
ma ekibinin vardığı sonuca göre (Bkz: Bölüm — 2 ve 3),
on dakika süren bir TM uygulamasından sonra dahi ok
sijen tüketimi altı ya da yedi saatlik bir uykudakinden
% 17 kadar daha düşük olmakta ve kalp randımanında
% 2,5’lik bir düşüş ya da dakikada üç atışlık bir azalma
görülmektedir ki, bu da kalbin çalışma yükünde belir
gin bir azalma sayılır. Kalp hastaları için bu, yaşamla
ölüm arasındaki sınırı tayin edebilen bir değerdir. Da
ha başka araştırmalardan alınan sonuçlara göre, «deri
direnci» nde de bir değişiklik meydana gelmektedir. St
res ya da sıkıntı (anxiety) halinde deri direncinde bir
düşüş olur. TM sırasında ise deri direnci yükselir ve böy
lece sıkıntı ile stres halleri de belirgin bir şekilde azal
mış olur. Meditasyon sırasında metabolizma seviyesi
önemli bir düşüş gösterir. Bu, bedenin derin bir dinlen
55
me hali içerisinde olduğunu ima. eden bir husustur. Kan
daki laktat da muazzam oranda azalır. Laktat, yüksek
tansiyon, sıkıntı nevrozu ve sıkıntı nöbetlerini oluştu
ran etkenlerden biri olarak bilinmektedir. Kendi hasta
larımla şahsen ilgilenirken şunu tespit ettim ki, TM uy
gulayan hastalar çok daha süratle iyileşiyor gibidirler.
Vardığım sonuç tuhafınıza gidebilir ama, en azından üç
misli daha hızlı bir iyileşme süreci izlerler.
TM üzerinde yürüttüğümüz kendi araştırmalan-
mızda, uyuşturucu madde alışkanlığı, alkolizm ve hatta
sigara içiminde belirgin bir azalmaya tanık olduk. Bu
alanlarda, sonuçlar bazan derhal alınmakta ve bazan da
aylarca beklemek gerekmektedir. Bu süre, tabiî, sözko
nusu kişiye bağlıdır. Fakat, eldeki kanıtlar da inkâr
edilemeyecek türdendir. Dünyanın her yanında şimdi
birçok üniversite, enstitü ve hükümet, tıbbın, rehabili
tasyon çalışmalarını ve eğitimin her seviyesinde, TM’nin
uyuşturucu alışkanlığı, stresle ilgili hastalıklar, ülserler,
yüksek tansiyon, kalp rahatsızlıkları, zihnî rahatsızlıklar,
belkemiği bozuklukları, vs. üzerindeki etkilerini incele
yen önemli araştırmalar yürütmektedirler.
S — Freud ve Karen Horney ekollerini benim
yen birçok psikoanalist TM’ye karşı belirli bir direniş
göstermektedirler. Bunun sebebi nedir?
C — Sadece analistler değil, birçok kişi TM’yi yan
lış anlamaktadır. TM, psikoanaliz, din, tıbbî öğüt ve te
davi, uyku, ya da başka herhangi bir şeyin yerini tutsun
diye uygulanmaz. TM, yaşamınızın tüm alanlarının ya
da herhangi bir alanının bir ekidir.
S — Bugün (1974) sadece Amerika’da TM uygu
yan yaklaşık 600.000 kişinin bulunduğu, dünyanın diğer
yerlerindeki uygulayıcıların bu rakamın dışında kaldı
ğı ve bu rakamın her yıl en az iki katma çıktığı doğru
mudur?
56
C — En azından böyledir. Bu rakamlar oldukça tu
tucu sayılır. Amerikan nüfusunun en azından yüzde
onunun TM ve Yaratıcı Zekâ Bilimi uygulayıcıları ola
cağını ümit ediyoruz.
57
6. BÖLÜM
58
da soru hakkında (Tanrı, sevgi, ben kimim?, vb.), zor
lanmayan ve tahdit edilmeyen bir tarzda düşünmeyi
kapsar. Sorun çözmek faaliyetinden tamamıyla farklı
olan kontemplasyon, çoğunlukla, filozoflar ve keşişler
tarafmdan uygulanır. Entellektüel ufukları genişletebi
lecek olan kontemplasyon, zihnin faal yüzey seviyesini
keşfetmekle ilgili bir tekniktir.
Dr. Bernard Glueck ve Dr. Paul Levine, araştırma
ları sonucunda, çeşitli meditasyon tekniklerinin aylarca
uygulanmasından sonra meydana gelen değişimlerin ay
nılarının, TM tekniğini ilk kez uygulayan bir insanda
da ortaya çıktığını tespit etmişlredir.
Araştırmacı psikyatr Dr. Bernard Glueck, Yaşama
Enstitüsü’nde (Institute of Living) TM tekniği üzerin
de üç yıl' süreyle yürüttüğü çalışmalarının bir bölümün
de, TM tekniğini uygulayanların yanısıra, diğer medi
tasyon tekniklerini uygulayan kişileri de EEG inceleme
lerine tabi tutmuştur. Araştırmalarının sonuçlarını
açıklarken, bazı meditasyon tekniklerinin, TM tekniği
sırasında ortaya çıkan belirli fizyolojik değişimlere ben
zeyen değişimler meydana getirdiklerini belirtmiştir.
Ancak Dr. Glueck’e göre, bu değişimler, TM tekniğinin
uygulanımı sonucunda görülen değişimler kadar tutar
lı olmazlar ve beyin dalgaları değişimleri ile karşılaştı
rılamayacak bir düzeyde' kalır. Düşük frekanslı beyin
dalgalarındaki belirgin artışın yanısıra, beyin dalgala
rı faaliyetindeki 'eşzamanlılık* ve ‘tutarlılık’ ile de tema
yüz eden TM tekniğine kıyasla, öteki tekniklerde, beyin
dalgaları faaliyetinde eşzamanlılığa nadiren rastlanır ve
«diğer tekniklerin oluşturduğu alfa dalgalarının yoğun
luğu, TM tekniğinin uygulanımı sonucunda ortaya çı
kandan oldukça azdır.» Dr. Glueck, Comprehensive Psy-
chiatry dergisinin Temmuz - Ağustos 1975 tarihli sayı
sında (Bkz: Bölüm — l /c ) yayımlanan yazısında şunla
59
rı yazıyordu: «Laboratuvanmızda gözlemlendiği şekliy
le, TM, öteki tekniklerin herhangi birinden çok daha
hızlı olarak maksimum etkiyi oluşturuyor gibidir.»
Japon nöropsikyatrları Kasamatsu ve Hirai, Zen me-
ditasyonu tecrübeleri değişik seviyelerde olan Zen ra
hiplerindeki beyin dalgalarındaki değişimlerini incele
mişlerdir. Japon araştırmacılar, meditasyon sırasmda
rahiplerin beyin dalgaları düzenlerinde ortaya çıkan
dört belirgin değişim tespit etmişlerdir. Bu değişimler
şunlardır:
1 — 10-12 cps’lik alfa dalgalarının tezahürü;
2 — Alfa amplitüdünde bir artış;
3 — Alfa frekansında, başlıca 8 - 1 0 cps’lik beyin
dalgalarına doğru olan bir düşüş;
4 — 4 - 7 cps’lik ritmik theta dalgalarının tezahü
rü.
Araştırmalar göstermiştir ki, bir rahip, Zen çalış
malarında ne kadar uzun bir süre harcamışsa, meditas
yon sırasında belirgin beyin dalgaları değişimleri mey
dana gelmesi ihtimali de o kadar artmaktadır. Beş yıl
dan daha kısa süre için meditasyon yapmış olan rahip
ler, sadece birinci kategoriden beyin dalgaları değişim
leri gösterme eğilimindedirler. 20 yılı aşkın bir süredir
sürekli olarak meditasyon yapan rahiplerde ise, bu de
ğişimlerin üçüncü ve dördüncü safhaları da gözlemlen
miştir. Ayrıca, Zen üstadının her bir rahibin spiritüel
gelişimini değerlendirişi de bu rahiplerin meditasyon-
ları sırasında ileri seviyedeki beyin dalgalaı değişimle
rini tezahür ettirme derecelerine paralel olarak gerçek
leşmektedir. Rahip spiritüel olarak ne kadar ileri sevi
yede olursa, beyin dalgaları değişimlerinin üçüncü ve
dördüncü safhalarının da tezahür etme ihtimalleri o
kadar artmaktadır.
Bu EEG araştırmasından açıkça anlaşılmaktadır ki,
60
“ Zen meditasyonu, ancak yıllar süren disiplinli bir uygu
lamadan sonra derin etkiler oluşturabilir. Öte yandan,
TM üzerinde yürütülen araştırmalara göre, sözkonusu
üçüncü ve dördüncü safhalara tekabül eden beyin dal
gaları değişimleri, TM tekniğini uygulayanlarda, çoğu
kez, TM programına başlamalarından hemen birkaç haf
ta sonra gözlemlenmektedir. (Bkz: Şekil 5)
Akishige, tecrübeli Zen meditasyon uygulayıcıları
nın oksijen tüketiminde ortalama % 10’luk bir düşüş
tespit etmiştir. (AKİSHİGE, Y. «A Historical Survey of
the Psychological Studies in Zen,» Kyushu Psychologi-
cal Studies, No. 5, 1968). Dhanaraj ise, «shavasan» de
nilen ve gözler kapalı bir halde uzanılarak yapılan yo
ga duruşu sırasında oksijen tüketiminde % 10.3 oranın
da bir düşüş meydana geldiğini rapor etmiştir. Oksijen
tüketimi uyku sırasında da ortalama % 11.5 kadar dü
şer. Bu doneler belirtmektedir ki, çeşitli meditasyon
teknikleri, oksijen tüketiminde, hemen hemen uykuda-
TEKNİK FİZYOLOJİK
ÖLÇÜMLER
OKSİjEN KALP ALFA ADALE
SOLUNUM TANSİYON
TÜKETİMİ ATIŞLARI DALGALARI GERGİNLİĞİ
TRANSANDANTAL Azalır Yavaşlar Yavaşlar Çoğalır Azalır Ölçülmemiştir
MEDİTASYON
{ * ) Kaynak: BENSON, Herbert. "Your Innate Asset for Stress," Harvard Business Revltw,
July - August 1974.
61
kine eşit olan bir düşüş sağlamaktadırlar. Öte yandan,
TM tekniği, uykuda meydana gelen düşüşün çok üze
rinde olan bir düşüş yaratır. Üç ayrı araştırma ile gös
terilmiştir ki, TM tekniği sırasmda oksijen tüketimi or
talama % 17 (% 16-18) düşmektedir.
Kasamatsu, Hirai, Akishige ve Dhanaraj’m bilim
sel araştırmalarındaki kadar ayrıntılı incelenen medi
tasyon teknikleri sayılıdır. Ancak yine de eldeki tüm ka
nıtlar, TM tekniğinin başka herhangi bir meditasyon
tekniğinden çok daha hızlı olarak çok daha büyük et
kiler yarattığını ima edici mahiyettedirler.
KAYNAK VE DANIŞMA KİTAPLAR
İ l e r d i n v e m i s t i k y o l , k e n d i n e ö z g ü b i r m e d i t a s y o n b i ç i m i n i
m ü r i t l e r i n e f a r z k ı l m ı ş t ı r . N e v a r k ; ç a ğ d a ş i n s a n ı n , ç a ğ d a ş e v r i m
a ş a m a s ı n d a b u d o r i n - d ü ş ü n m e p r a t i ğ i n i n a s ıl y a p a c a ğ ı ö n e m l i d i r .
Y e r y ü z ü e v r i m o k u l u n u n , b u b e ş e r i y e t i ç in b i t m e s i n e a z k a la ,
t ü m b e ş e r i y e t d e r i n b i r k a c s v e z o r l a n m a i ç e r i s i n d e b ır a k ı l m ı ş t ı r .
B u , b i r t ü r a y ı k l a n m a s ü r e c i v e u y g u l a m a s ı d ı r . E l e k t e n g e ç e n l e r ,
b e l ir i b i r f o r m a s y o n a u l a ş a b i l m i ş o l a n l a r o l m a k t a d ı r . K i o n l a r , b i-
lin ç s e l v e i d r â k s e ! b i r o l g u n l a ş m a y o l u n a g i r m i ş o l a n l a r d r . B u o l g u n
l u k b i ç i m i , k i ş i l e r e , b il g i v e b i !g e l i < e d i n d i r e r e k , d i ğ e r p l a n e t l e r i n
y ü k s e k e v r i m o k u l l a r ı n a g i t m e l e r i n e h a k k a z a n d ı r m a k t a o l a n , « y e r
y ü z ü o k u l u n u b it i r i ş » e p r ö v l e r i n i b a ş a r ı y . a g e ç m e o l a n a ğ ı v e r m e k t e d i r .
« N a s i p e d i l m e s i » o l d u k ç a y a k ı n b i r z a m a n d a , b i z i m h i ç b i r k e
l i m e v e t ü m c e y l e b e t i m l e y i p , t a n ı m l a y a m a y a c a k o l d u ğ u m u z b ir
« K i t a p » ile , b e ş e r i y e t , k e n d i l e r i n i y ü k s e k « E v r e n R e a H t e l e r i ' n e » d o ğ r u
s o n s u z e v r i m y o l c u l u ğ u n a ç ı k a r a c a k « E v r e n s e ! B i l g i l e r » iie k a r ş ı l a
ş a c a k t ır . Y e r y ü z ü n ü n b u e n k u t l u v e g ö r k e m l i o l g u s u n a y e t e r l i b i r
ş e k s i d e h a z ı r l a n a b i l m e l e r i iç in , b e ş e r k a r d e ş l e r i m i z e , b u h a z ı r l ı ğ ı n k o
n u l a r o l a n S p ir it o l o j i , P a r a p s i k o l o j i v e U f c l o j i k o n u l a r ı v e o n l a r a b a ğ l ı
o l a n d i ğ e r t ü m A l t ı n Ç a ğ B i l i m l e r i ile y o ğ u n b î r ş e k i l d e u ğ r a ş a r a k ,
o n l a r ı n k o n u l a r ı n ı n a n a l i z v e s e n t e z l e r i n d e b ir d e r i n - d ü ş ü n m e s ü r e
c i n e g i r m e l e r i n i s a lı k v e r i r i z . . .
B u y a p ı t l a , ş u h u s u s l a r a iliş k in b il g i e d i n e b i l i r s i n i z :
T M M e d i t a s y o n , K u r u c u s u v e K u r u l u ş u .
T M M e d i t a s y o n , v e Ç e ş i - li B i l i m s e ! G ö z l e m l e r .
T M M e d i t a s y o n v e P s i k o f i z y o l o j i k E t k ile r i.
M e d i t a s y o n i!e Ç e ş i t li H a s t a l ı k l a r ı n T e d a v i l e r i .
M e d i t a s y o n v e Ç e ş i t li P s i k o l o j i k E t k ile r i.
M e d i t a s y o n v e B i l i m A d a m l a r ı n ı n G ö r ü ş l e r i .
[ 50 TL