Professional Documents
Culture Documents
ISBN 978-605-9922-67-8
Baskı
TARCAN MATBAACILIK
Zübeyde Hanım Mah. Samyelki Sok. No:15
İskitler/ANKARA
Tel: 0312 384 34 35 Faks: 0312 384 34 37
Sertifika No: 25744
SENTEZ
YAYIN VE DAĞITIM EĞİTİM ve
ÖĞRETİM KURUMLARI TİC.ve SAN. A.Ş.
Cumhuriyet Cad. Eski Tahıl İçi Sokak No:5 BURSA
Tel: (0 224) 225 11 80 (pbx) Faks: (0 224) 225 02 00
bilgi@sentezdagitim.com.tr www.sentezkitap.com
Sertifika No: 14399
Editör: A. Kadir Çüçen
Yaşam ve
Ölüm Felsefesi
<$>
SENTEZYAYINCIUK®
A. KADİR ÇÜÇEN
kadir@uludag.edu.tr
http://kadir.home.uludag.edu.tr
Prof. Dr. A. Kadir ÇÜÇEN, 1961 yılında Erzurum'da doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini İz
mit'te tamamladı. 1985 yılında Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nin
Felsefe Bölümü'nü bitirdikten sonra Yüksek Lisans ve Doktora çalışmalarını Amerika
Birleşik Devletleri'nde tamamladı. Doktora çalışmasını Alman felsefeci Martin Heideg-
ger'in varlık kuramı üzerinde yaptı. 1993 yılında Türkiye’ye döndü. 1995'de yardımcı
doçent, 1997'de doçent ve 2003’te profesör oldu. Yazar; Mantık, Martin Heidegger:
Varlık ve Zaman, Felsefeye Giriş, Bilgi Felsefesi, Klasik Mantık, Orta Çağ ve Röne
sans’ta Felsefe, Varlık Felsefesi, Bilim Felsefesine Giriş ve İnsan Hakları adlı kitapları
yazmasının yanı sıra Varoluş Filozofları ve Felsefe Tarihi I, II ve III kitaplarında editörü
dür. Yurt içinde çok sayıda sunduğu bildiri ve yazdığı makalelerin yanı sıra Rusya,
Fransa, Hollanda, Küba ve ABD’de Heidegger üzerine çok sayıda bildirileri; Rusya,
Fransa, Bulgaristan ve ABD’de yayınlanmış makaleeleri bulunmaktadır. 1999 yaz dö
nemi TÜBA burslusu olarak ABD’nin Duquesne Üniversitesi'nde Teknoloji Felsefesi üze
rine araştırma yaptı. Çok sayıda Erasmus programı kapsamında Bulgaristan, Slovenya,
Slovakya, Polonya ve Hırvatistan’ın çeşitli üniversitelerinde ders verdi. “ Kültürlerarası
Diyalog ve Eğitim” başlıklı Avrupa Birliği projesini 2008-2009 tarihleri arasında yürütü
cülüğünü yaparak tamamladı. 2012 yılı yaz döneminde YÖK burslusu olarak University
of Kentucky’de araştırma yaptı. Şubat - Ağustos 2017 tarihleri arasında Tübitak 2019
Doktora Sonrası Araştırma bursu kapsamında yine Amerika Birleşik Devletleri
Duquesne Üniversitesi’nde ölüm felsefesi üzerine araştırma yaptı.
Halen Uludağ Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü'nde öğretim
üyesi olarak çalışmaktadır. Evli ve bir çocuk babasıdır.
İçindekiler
ÖZSÖZ ........................................................................................................................................... 9
Editör
Kadir ÇÜÇEN
Aralık 2017, Bursa
3. DEHŞET YÖNETİMİ KURAMI’NDA
YAŞAM VE ÖLÜM
DUYGU DİNÇER1
Giriş
İnsanın nihai yazgısı olan ölüm geçmişten günümüze, kurgudan gerçeğe, re
simden efsaneye, çocukluktan erişkinliğe yaşamın her alanında ve her sahnesinde
belirmekte; zihnin gündemini bilinç ya da bilinçdışı düzeyde meşgul etmektedir.
Munch’un “Scream” ini, Klimt’in “Death and Ufe"ını, Tolstoy’un “Ivan Illich’in Ölü-
m ü ” nü, Kierkegaard’ın “Korku ve Titreme"sini ya da Dostoyevski’nin “Ölü Bir Evden
Hatıralarımı etkileyici kılan belki de yalnızca uyandırdıkları estetik duygular değil,
zihnin açık ya da örtülü yollardan ölümle meşgul olma hâlidir. Zira Yalom
(1989/2001) tarafından belirtildiği gibi;
Peki ama “eğer ölüm kaçınılmazsa, eğer tüm yapıtlarımız, hatta tüm güneş sis
temi bir gün yok olup gidecekse, dünya tesadüfi ise (...), dünyayı ve o dünyanın
içindeki insani düzeni insanlar kurmak zorundaysa, o zaman yaşamın ne gibi bir
kalıcı anlamı” (Yalom, 1989/2001: 20) vardır? Bu sorunun yanıtını bir kerede ver
mek -hatta çoğu zaman bir ömür boyu verebilmek- mümkün olmasa da aranması
gereken yer, yaşam ve ölümün bir aradalığı olacaktır. Hayat sahnesi “ her şeyin yok
olduğu, yok olmaktan korktuğumuz, ama yine de yok olmanın ve korkunun varlı
ğında yaşa(dığımız)” bir alandır (Yalom, 1980/2001: 52). “ İnsanın özünde, varol
mayı sürdürme dileği ile kaçınılmaz ölüm bilinci arasında kesintisiz sürüp giden bir
çatışma vardır” (Yalom, 1989/2001: 13). “ Hayat ve ölüm birbirine bağımlıdır; aynı
anda vardır, birbirine ardışık değil; ölüm, hayatın perdesi ardında sürekli olarak se
sini duyurmakta ve yaşantı ve davranış üzerinde büyük etkide bulunmaktadır” (Ya-
1 İbn Haldun Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim
Dalı Öğretim Üyesi
12 YAŞAM VE ÖLÜM FELSEFESİ
lom, 1980/2001: 51-52). Yaşamın geçici ve ölümün kaçınılmaz olduğu bilgisi in
sana hayatı zenginleştirme ve derinleştirme olanağı sunmaktadır. Zira yaşam, insa
nın “ kendi olabilme” (Geçtan, 2011: 159) -y a da Heidegger’in ifadesiyle- “otantik
olabilme” imkânıdır (Geçtan, 2007: 184); ölüm ise bunu verili bir sürede gerçek
leştirme çağrısı ya da ikazıdır.
Bununla birlikte ölüm, aynı zamanda insanın “ ilk anksiyete kaynağı”dır (Yalom,
1980/2001: 52). Ölümlü olduğunun bilincinde olmak ve onu hatırlamak -y a da fi
ziksel varlığın sonluluğu olgusuyla karşılaşmak ve onunla yüzleşmek durumunda
kalm ak- bu fikri mana dünyasında yerli yerine oturtamamış bir gönülde daralma ve
dehşet yaratmaktadır. Bu nedenle bilinçaltı, çoğu zaman ölümlü olduğu fikrini bas
kılayıp bilinç alanının gündeminden uzaklaştırmakta ve onunla başa çıkmak için
kendine özgü yollar ve stratejiler (örn., bir sanat eserinin uyandırdığı estetik duygu
ların ya da ölümsüzlük hislerinin ardında saklama yoluyla) oluşturmaktadır. Bu başa
çıkma ya da savunma mekanizmalarının gelişmesi Kierkegaard ve Rollo May’in işa
ret ettiği gibi “anksiyetenin korkuya dönüştürülmesi” ile olanak bulmaktadır (Geç
tan, 2007: 185). Fakat bir şeyin bastırılmış olması elbette onun artık mevcut olma
dığı ya da yok olduğu anlamı taşımamaktadır. Ölümlülük olgusu da tüm dehşet ve-
riciliği ve kaçınılmazlığı ile insan yaşamının açık ya da örtülü gündeminde “evrensel
bir insanlık durumu” olarak varlığını korumaktadır (Becker, 1973/2013: 20). Robert
Fulgham (1990/2014) “Ne Biliyorsam Hepsini Anaokulunda Öğrendim" adlı kitabı
nın “ Derin Anaokulu” başlıklı yazısında sunduğu anekdotla bu durumu çarpıcı bir
örnek üzerinden ele almaktadır:
Onlara, “ Ne? Yoksa bunu bilmiyor muydun?” diye bağırasım geliyordu. “Bunu
bilmek için doktora para vermen mi gerekiyordu? Hem de bu yaşta? Anaoku
lunda çocuklara bir kap, pamuk ve tohum verildiği zamanlarda nerelerdeydin?
Bir bitki hayat bulmuştu, unuttun mu? Bir bitki büyümüş ve kök salmıştı. Bir
mucize. Birkaç gün sonraysa ölmüştü. ÖLMÜŞTÜ! Hayat çok kısa. O dersler
boyunca hasta mıydın yoksa uyuyor muydun?
Yukarıdaki alıntı, insan canlısının ölümlülük olgusuyla çok erken yaşlardan iti
baren tanışık olmasına rağmen onu nasıl da güçlü bir şekilde bastırmış olduğu ger
çeğini ve ölümlülüğüyle yüzleştiği anda yaşadığı dehşet duygusunu canlı bir şekilde
betimlemektedir. Bununla birlikte ilgili anekdotta kişinin panikle rahibe gitmesine
neden olan şey, şüphesiz ki yalnızca ölümlü olduğu gerçeğiyle yüzleşmesi değildir.
PSİKOLOJİDE YAŞAM VE ÖLÜM 13
Onu kiliseye götüren başka sebepler de olabilir. Örneğin; başına gelen şeyin zama
nından önce gerçekleşmekte olduğu algısı içinde oluşu; yani kişinin ölümün, yaşa
mını parçalayacağı hissi yaşıyor olması (daha geniş bilgi için bkz. “yaşamı parça
layan ölüm” Geçtan, 2011:182) ya da ölümden sonra yaşama dair teselli arayışı
gibi. İlgili anekdot insanın zihninde ölümlülükle ilgili birçok soru da uyandırmaktadır.
Örneğin; Ölümü insan için böylesine dehşet verici kılan nedir? Ölümlülük olgusu
yaşamın içine böylesine yerleşikken insan nasıl olup da kendi ölümlülüğüyle karşı
laşıncaya kadar onu güçlü b ir şekilde bastırabilmektedir? Bir çocuk b ir bitkinin do
ğumunu, gelişim ini ya da ölümünü; b ir balığın b ir önceki gün akvaryumda yüzerken
b ir sonraki gün hareketsiz kalışını izlediğinde, yani yaşamı ve ölümü olağan akışı
içinde gözlemlediğinde b ir yetişkinin ölümün karşısında deneyimlediği o şiddetli
dehşet duygusunu yaşamakta mıdır? Peki ya bir başkasının ölümü karşısında kişi
kendi ölümü karşısında duyacağı kadar şiddetli bir dehşet duygusu yaşamakta m ı
dır? Okumakta olduğunuz bölüm, bu soruları ve benzerlerini ve aynı zamanda ölü
mün insan davranışları üzerindeki etkilerini Ernest Becker’ın ölümün kaçınılmazlığı
ve inkârı fikrinden ilham alan ve Pyszczynski ve arkadaşları (1986) tarafından or
taya konulan Dehşet Yönetimi Kuramı'nın [DYK; (Terror Management Theory;
TMT)] perspektifiyle ele almayı amaçlamaktadır. Çünkü ölüm korkusunu anlamak,
bir bakıma insan eylemlerinin altında yatan gizin üzerindeki örtüyü kaldırmaktır. Bu
amaca doğru yol alırken öncelikle Dehşet Yönetimi Kuramı’na neden ihtiyaç duyul
duğunu ve kuramın nasıl ortaya çıktığını anlatan kısa bir tarihsel açılımla başlamak
faydalı olacaktır.
geri dönülecek olunursa görülen odur ki Becker felsefesinde “ölüm fikri, ölüm kor
kusu, başka hiçbir şeye benzemeyen bir biçimde, insan hayvanının aklından çık
maz; ölüm fikri insanî aktivitenin -büyük ölçüde ölüm kaderinden kaçınmak ve onun
insanoğlunun son mukadderatı olduğunu bir şekilde reddederek ölümün üstesinden
gelmek için tasarlanmış aktivitenin- esas nedenidir” (Becker, 1973/2013: 19).
Keen “Ölümü İnkar" kitabına yazdığı sunuşta bu felsefeyi şu dört ana unsur üzerin
den açıklamaktadır (Becker, 1973/2013):
1. Ölümün dehşet vericiliği. Becker’a göre “ hiçlikten doğmak, bir isme, benlik
bilincine, derin mahrem duygulara, varlığını sürdürme ve kendini ifade etme
arzusuna sahip olmak ve bütün bunlara rağmen günün birinde ölmek, deh
şettir” (Becker, 1973/2013: 19).
2. Ölüm kaygısını ve yarattığı dehşet duygusunu reddetme ihtiyacı.
3. Ölümün uyandırdığı dehşet duygusu ile başa çıkmak için gizleme ya da bas
tırma stratejilerinin geliştirilmesi ve özellikle de toplumun ölümsüzlük vaa
dinde bulunan kahramanlık sistemi.
4. Kötü olan şeyleri ortadan kaldırmak üzere tasarlanan kahramanlık projeleri
nin, amacına aykırı ve çelişkili bir biçimde dünyayı daha da kötü hâle getiren
çatışma ve savaşlar yaratması (ya da başka bir deyişle iyiye ulaşma arzu
sunun kötüyü doğurma potansiyelini içinde barındırması).
Ölümün dehşet vericiliği karşısında inkârı seçmek, esasen “ insanın temel yapı
sının inkârıdır ve artmış derecede yaygın bir farkındalık ve deneyim kısıtlılığına ne
den ol(maktadır)” (Yalom, 1980/2001: 57). Çünkü “varolmak, devamlı olarak va
rolduğunun farkında olmak”tır (Yalom, 1980/2001:57). İnsanın asıl ihtiyacı ölümü
inkâr değil onunla başa çıkma yolları bulmak, bütünleşebiliyor olmaktır. Zira “ölüm
fikriyle bütünleşmek bizi kurtar(makta); bizi korku ya da kasvetli kötümserlik varo
luşuna mahkûm etmekten çok, daha otantik hayat tarzlarına atmak için bir katalizör
olarak hareket et(mekte) ve hayattan aldığımız zevki arttır(maktadır)” (Yalom,
1980/2001: 57). Dolayısıyla kişinin ölümlü olduğunun farkında olması, esasen onu
daha üst bir varoluş düzeyine yükseltme olanağı taşımaktadır. Başka bir deyişle
ölümlülük bilinci çoğu zaman otantik bir yaşamın anahtarıdır. Ölümün olmadığı bir
hayat, daralmakta; ölümün dışlandığı bir hayat ise rayından çıkmaktadır (Yalom,
1980/2001). Kuram araştırmacılara tüm bu görüşleri, deneysel çalışmalarla test
etme olanağı sunmaktadır.
Dehşet Yönetimi Kuramı’na göre benlik değeri, insanların ölmeye ve yok olmaya
yazgılı oldukları anlamsız ve absürd b ir dünyada el yordamıyla hayatta kalmaya
çalışan geçici birer varlık oldukları düşüncesinin korkutucu farkındalığı sonucunda
ortaya çıkan dehşet duygusunu kontrol etmek üzere dizayn edilmiş bir savunma
kalkanıdır (Pyszczynski vd., 2004). İnsanların, umarsız bir biçimde kendilerini de
ğerli hissetme ihtiyacı duyduğu bir dünyada, onlara arzu ettikleri kişisel değerlilik
hissini, içinde yaşadıkları toplum ve kültür sağlamaktadır (Greenberg vd., 1986;
Park ve Pyszczynski, 2016). Kişi, mensubu olduğu kültürün iyi ve değerli olma
kriterlerini karşıladığı ve onun ilettiği evrensel drama sahnesinde yerini aldığı sürece
değerli olduğu hissini yaşamakta (Greenberg vd., 1986); aksi takdirde kültürün
sunduğu ölümsüzlük ve değerlilik olanaklarından faydalanamamaktadır (Greenberg
vd., 1995). Başka bir deyişle kültürün şart koştuğu gerekler yerine getirilmeksizin
ne benlik değeri hissi ortaya çıkmakta ne de ölüm farkındalığının yönetilebilir olması
mümkün olmaktadır (Greenberg vd., 1986; Maxfield vd., 2014). İçinde yaşanılan
kültür tarafından önem arz eden değerlerin, tarihsel ve dini bakış açılarının edinimi
ise sosyalleşme süreçleri ve eğitim yoluyla erken çocukluk yıllarından itibaren ge
lişmeye başlamaktadır (Greenberg vd., 1986; Maxfield vd., 2014; Park ve
Pyszczynski, 2016).
Bilindiği üzere doğumundan erken çocukluk yıllarına kadar kişinin birincil daya
nağı, güvenli sığınağı ebeveyndir; zira yenidoğan ya da çocuk, hayatta kalmak için
ebeveyninin bakım ve sevgisine muhtaçtır. Onlar tarafından tutarlı bir bakım ve
sevgi verildiği sürece çocuk kaygıdan uzaktır ve hayattadır. Bununla birlikte zaman
içinde çocuk kendilik bilinci kazanmaya, ebeveyn ise verdiği bakımı belirli koşullara
göre sunmaya başlamaktadır. İlişkide meydana gelen bu değişimle birlikte çocuk
ebeveyninin belirlediği standartları karşıladığı takdirde pozitif çıktılar elde edebilece
ğini; aksi hâlde negatif çıktılar ve kayıplarla karşılaşabileceğini öğrenmektedir. Böy-
lece beklenen yönde “ iyi”ye ulaşırsa kaygı ve dehşetten uzak olacağını kavramak
tadır (Greenberg vd., 1986). Bilişsel kapasiteleri geliştikçe, çocuklar anne babala
rının onlara sürekli bir koruma sağlayamayacağını da idrak etmeye başlamaktadır;
çünkü ebeveynleri de kendileri gibi er ya da geç ölümün kaçınılmazlığıyla karşıla
şacak fani varlıklardır (Greenberg vd., 1986; Park ve Pyszczynski, 2016). Bu du
rumda zihinlerinde “ Eğer anne babamız kendilerini koruyamıyorlarsa bizi kim koru
yacak?” (Yalom, 1980/2001: 274) sorusu doğmaktadır. Sorulan soru, onların
ölümlülüğün yarattığı kaygı ve dehşetle başa çıkmak için başka yollar bulmaya duy
duğu ihtiyacı açığa çıkarmaktadır. Çocukların gerek benlik değeri ve ölümsüzlük
hissi geliştirmesinin gerekse ölümün dehşet vericiliğinden kendini koruyabilmesinin
şüphesiz ki birçok farklı yolu vardır. Yalom (1989/2001) tarafından da belirtildiği
gibi;
ölüm peşimize düşen bir varlıksa ondan kaçıp kurtulmanın bir yolunu bulabiliriz;
üstelik ölüm taşıyan bir canavar ne kadar ürkütücü olursa olsun gerçeğin ken
disinden, yani insanların kendi ölümlerinin tohumlarını kendi içinde taşıdığı ger
çeğinden daha az ürkütücüdür. Daha sonra, çocuklar ölüm korkusunu hafiflete
cek başka yöntemler denerler: ölümle alay ederek onun zehrini alırlar, gözü pek
davranışlarla ona meydan okurlar, ya da tereyağlı sıcak patlamış mısırla akran
larının güven veren beraberliğinde hayalet öykülerini dinleyip korku filmleri izle
yerek onu köreltirler” (Yalom, 1989/2001:13).
b. Ölümün Dehşet Vericiliği ile Başa Çıkma Yolu Olarak Kültürel Dünya
Görüşü
Dehşet Yönetimi Kuramı’na göre kültür, ölüm korkusuyla başa çıkmada kaygı
tamponu işlevi görmekte ve bunu (1) kültürel dünya görüşü yaratma ve (2) benlik
değerini koruma olmak üzere iki bileşenli bir süreç aracılığıyla gerçekleştirmektedir.
Kişi bu iki bileşene yatırım yaptığı ölçüde yaşamdaki rotasını bulmakta ve toplumun
üretken bir üyesi olmaktadır (Arndt, Greenberg, Solomon, Pyszczynski ve Simon,
1997; Cozzolino, Staples, Meyers ve Samboceti, 2004).
Toplumlar, ölüm farkındalığının yarattığı dehşet duygusunu yönetmek üzere
üyelerine bir kültürel dünya görüşü sunmaktadır. Söz konusu kültürel dünya görüşü,
yaşanılan toplum içinde değer atfedilen bir dizi davranış ve özellik standardı, inanç
ve ahlak sistemi ve aynı zamanda gerçeklik tasavvurundan oluşmaktadır. Kültür
tarafından inşa edilen bu inanç, değer ve standartlar bütünü üyelerine düzenli, is
tikrarlı, anlamlı ve kalıcı bir dünya görüşü aşılamaktadır (Greenberg vd., 1995). Bu
dünya görüşü yaşama anlam, amaç ve değer katan koruyucu bir kalkan vazifesi
görmektedir (Greenberg vd., 1986; Maxfield vd., 2014; Park ve Pyszczynski,
20 YAŞAM VE ÖLÜM FELSEFESİ
2016). Kişi, kültürel dünya görüşünün savunduğu anlamlı bir gerçekliğin değerli bir
katılımcısı olduğu hissi ile ölümlülük bilincinin dehşetinden kendini koruyabilmek
tedir. Başka bir deyişle kültürel dünya görüşü kişinin “ Ben neden buradayım? Ya
şamın anlamı nedir?” gibi varoluşsal sorularına cevap vermektedir (Greenberg vd.,
1986; Maxfield vd., 2014; Park ve Pyszczynski, 2016).
Kültürel dünya görüşünün bireye aktarımı daha önce de belirtildiği gibi kökenleri
ebeveyn-çocuk ilişkisine dayanan bir sosyalleşme süreci ile gerçekleşmektedir. Ya-
şantılanan sosyalleşme deneyimi sonucunda kişi, kültürel dünya görüşünün birey
selleştirilmiş bir formunu içselleştirmektedir. Ancak kültürel dünya görüşü kırılgan
olduğundan birey algılarını, inançlarını ve değerlerini paylaşan insanların çevresinde
olmasına ihtiyaç duymaktadır (Greenberg vd., 1995). Söz konusu kırılganlık Dehşet
Yönetimi Kuramı araştırmacıları tarafından “ölümün dikkat çekiciliği" hipotezi ara
cılığıyla test edilmektedir. Ölümün dikkat çekiciliği hipotezine göre, ölümü hatırlatan
şeyler kültürel dünya görüşü ve benlik değeri açısından tehdit oluşturduğundan, bu
gibi durumların ortaya çıkması kişinin benimsediği dünya görüşüne, inanç siste
mine daha sıkı sarılmasına, benlik değerini güçlendirmek için daha fazla çaba gös
termesine yol açmalıdır. Ölümle ilgili hatırlatmalar aynı zamanda kişiyi dünya görü
şünü ve benlik değerini destekleyen kimselere daha fazla kucak açmaya, onlara
meydan okuyan kimselere ise daha belirgin bir biçimde reddedici davranmaya yö
neltmelidir (Greenberg vd., 1995; Park ve Pyszczynski, 2016; Vail vd., 2010). Hi
potez bu yönüyle insanların neden kendileriyle benzer değerleri paylaşan kişilerle
bir arada olmaya ihtiyaç duyduğuna açıklık kazandırmaktadır (Heen vd., 2016).
Ölümün dikkat çekiciliği hipotezinde belirtildiği üzere insanların benimsedikleri
dünya görüşünün geçerliliği konusunda diğer insanlarla uzlaşma içinde olmaya ih
tiyacı vardır. Aksi takdirde ölümün dehşeti karşısında kültürel dünya görüşünün ya
rattığı savunma kalkanı zayıflamaya başlayacaktır. Bu durumda Dehşet Yönetimi
Kuramı’nın öne sürdüğü bir diğer hipotez ortaya çıkacaktır: “Ölüm düşüncesinin
erişilebilirliği.” Bu hipotez benlik değeri, dünya görüşü ya da yakın ilişki içinde olu
nan kimselerle olan bağlanma yaşantıları tehdit edildiğinde insanın ölümle ilgili dü
şüncelere erişebilirliğinin artacağını, tam tersinin gerçekleşmesi durumunda ise
ölümle ilgili düşüncelere erişebilirliğinin azalacağını öne sürmektedir (Darell ve
Pyszczynski, 2016; Park ve Pyszczynski, 2016; Vail vd., 2010). Dehşet Yönetimi
Kuramı’na göre bir kültürel dünya görüşüne yapılan sembolik yatırım esasen ölü
mün kaçınılmazlığına ilişkin farkındalığın -v e onun yarattığı dehşetin- etkisini azalt
maya dönük bir çabadır (Arndt vd. 1997). Dolayısıyla belirli bir kültürel dünya gö
rüşünü benimsemiş olmak ve onu savunmak esasen ölümle ilgili düşüncelere eri
şimin önünü tıkamaktadır. Kişiye kendini eksik ya da yetersiz hissettiren olaylar,
başarısızlıklar ya da kültürel dünya görüşüne karşıt tutumlar ise tam aksine kaygı
tamponunda oyuklar açmaktadır. Bu oyuklar kişinin ölümle ilgili düşüncelere daha
kolay erişmesine neden olduğu gibi onların bilinç alanına sızma ihtimalini de arttır
maktadır. Zira söz konusu meydan okumalar ve tehditler kişiyi kültürel dramanın
PSİKOLOJİDE YAŞAM VE ÖLÜM 21
Sonuç
Dehşet Yönetimi Kuramı, ölümün kaçınılmazlığı karşısında yaşanılan varoluşsal
kaygıyı insanın gözlemlenebilir, ölçülebilir ve öngörülebilir tutum ve davranışları
üzerinden incelemeyi amaçlayan sosyal psikolojik bir çabadır. Kuram gerek kümü
latif içeriği gerekse inşa ediliş biçimi ile sosyal psikolojiyi önceki psikolojik geliş
melerle bağlantıya geçirmeyi ve daha derin bir felsefi ve psikolojik kavrayış düze
yine ulaştırmayı amaçlamıştır. Günümüzde pek çok araştırmacının Dehşet Yönetimi
Kuramı’nın izinden gittiği düşünüldüğünde, etkisinin dalga dalga alana yayıldığı an
laşılmaktadır.
Dehşet Yönetimi Kuramı birey ve kültür arasındaki ilişkiye odaklanmakla birlikte
bu ilişkiyi sosyal psikoloji tarihinde daha önce hiç ele alınmamış yönleriyle incele
mektedir. Zira kuram, kültürü ve kültür yaratısı olan dünya görüşü ve benlik değeri
gibi psikolojik yapıları, ölümün uyandırdığı dehşet duygusu karşısında bir kaygı
tamponu olarak konumlandırmaktadır. Bu tamponlar ya ölümle ilgili düşüncelerin
bilinç alanına girmesinin önünü kesmekte ya da yalnızca kültürel dünya görüşünün
onayladığı formdaki ölüm ve ölümsüzlük düşüncelerinin bilinç alanında belirmesine
izin vermektedir. Dolayısıyla organizmayı ölümün dehşet vericiliği karşısında koru
maktadır. Ölümle ilgili hatırlatmalar, kişiyi fiziksel sonluluğunun yarattığı dehşetle
karşı karşıya bıraksa da ilgili kişi, sahip olduğu kültürel dünya görüşü ve benlik de
ğerine sıkıca tutunarak bu tehditleri bertaraf edebilmektedir.
Kaynakça
Arndt, J., Greenberg, J., Solomon, S., Pyszczynski, T. ve Simon, L. (1997). Suppression,
accessibility of death-related thoughts, and cultural worldview defense: Exploring the
psychodynamics of terror management. Attitudes and Social Cognition, 73(1), 5-18.
Becker, E. (1973/2013). Ölümü inkar (Çev., A. Tüfekçi). İstanbul: İz yayıncılık.
Cozzolino, P.J., Staples, A.D., Meyers, L.S. ve Samboceti, J. (2004). Greed, death, and
values: From terror management to transcendence management theory, PersonaJity
and Social Psychology Bulletin, 30(3), 278-292.
Darell, A. ve Pyszczynski, T. (2016). Terror management theory: Exploring the role of death
in life. İçinde L.A. Harvell ve G.S. Nisbett (Ed.), Denying death: An interdisciplinary app-
roach to terror management theory (s. 1-15). New York, NY: Routledge.
Diyanet İşleri Başkanlığı Kur’an-ı Kerim Meali (2017). https://kuran.diyanet.gov.tr adresin
den edinilmiştir.
Fulgham, R. (1990/2014). Ne biliyorsam hepsini anaokulunda öğrendim (Çev., C. Kim).
İstanbul: Altın Kitaplar.
Geçtan, E. (2011). İnsan olmak. İstanbul: Metis Yayınları.
Geçtan, E. (2007). Varoluş ve Psikiyatri. İstanbul: Metis Yayınları.
Greenberg, J. ve Arndt, J. (2012). Terror management theory. İçinde P.A.M. Van Lange,
A.W. Kruglanski ve E.T. Higgins (Ed.) Handbook of Theories of Social Psychology (I-II)
(s. 398-415). Thousand Oaks, CA: Sage Publications.
Greenberg, J. Pyszczynski, T. ve Solomon, S. (1986). The causes and consequences of a
need for self-esteem: A terror-management theory. İçinde R.F. Baumeister (Ed.), Public
PSİKOLOJİDE YAŞAM VE ÖLÜM 23
self and private self (s. 189-212). New York, NY: Springer.
Greenberg, J., Simon, L., Harmon-Jones, E., Solomon, S., Pyszczynski, T., ve Lyon, D.
(1995). Testing alternative explanations for mortality salience effects: Terror manage-
ment, value accessibility, or worrisome thoughts? European Journal of Social Psycho-
logy, 25 , 417-433.
Harvell, L.A., Stillman, T.F., Nisbett, G.S., Cranney, K. ve Schow, A.L. (2016). TMT in LAS:
Lessons from a terror management field experiment at Las Vegas McCarran Internati
onal Airport. İçinde L.A. Harvell ve G.S. Nisbett (Ed.), Denying death: An interdiscipli-
nary approach to terror management theory (s. 184-192). New York, NY: Routledge.
Heen, M., Lieberman, J.D. ve Arndt, J. (2016). Terror management, crime, and law. İçinde
L.A. Harvell ve G.S. Nisbett (Ed.), Denying death: An interdisciplinary approach to terror
management theory (s. 62-78). New York, NY: Routledge.
Kökdemir, D. ve Yeniçeri, Z. (2010). Terror management in a predominantly Muslim co-
untry: The effects of mortality salience on university identity and on preference for the
development of international relations. European Psychologist, 15(3), 165-174.
Maxfield, M., John, S. ve Pyszczynski, T. (2014). A terror management perspective on the
role of death-related anxiety in psychological dysfunction. The Humanistic Psycholo-
gist , 42(1), 35-53.
Nisbett, G.S. ve Harvell, L.A. (2016). Communicating about death: A look inside terror ma
nagement theory and the field of communication. İçinde L.A. Harvell ve G.S. Nisbett
(Ed.), Denying death: An interdisciplinary approach to terror management theory (s.
16-27). New York, NY: Routledge.
Park, Y.C. ve Pyszczynski, T. (2016). Cultural universals and differences in daling with
death. İçinde L.A. Harvell ve G.S. Nisbett (Ed.), Denying death: An interdisciplinary app
roach to terror management theory (s. 193-213). New York, NY: Routledge.
Pyszczynski, T., Greenberg, J., Solomon, S., Arndt, J. ve Schimel, J. (2004). Why do pe-
ople need self-esteem? A theoretical and empirical review. PsychologicaJ Bulletin,
130(3), 435-468.
Pyszcznski, T., Solomon, S. ve Greenberg, J. (2015). Thirty years of terror management
theory: From genesis to revelation. İçinde J.M. Olson ve M.P. Zanna (Ed.), Advances in
experimental social psychology (s. 2-70). Waltham, MA: Academic Press.
Spina, M., Arndt, J., Boyd, P. ve Goldenberg, J. (2016). Bridging health and death: Insights
and questions from a terror management health model. İçinde L.A. Harvell ve G.S. Nis
bett (Ed.), Denying death: An interdisciplinary approach to terror management theory
(s. 47-61). New York, NY: Routledge.
Vail, K.E., Rothschild, Z.K., Weise, D.R., Solomon, S., Pyszczynski, T. ve Greenberg, J.
(2010). A terror management analysis of the psychological functions of religion. Per-
sonality and Social Personality Review, 14(1), 84-94.
Yalom, I. (1980/2001). Varoluşçu psikoterapi (Çev., Z. İyidoğan Babayiğit). İstanbul: Ka-
balcı Yayınları.
Yalom, I. (1989/2001). Aşkın celladı ve diğer psikoterapi öyküleri (Çev., H. Saraç). İstanbul:
Remzi Kitabevi.