You are on page 1of 3

Deniz Efe Toraman 09.03.2022 Çrş.

Paper 1-Yazı 3

Eugene Ionesco’nun “Gergedan” isimli tiyatro eserinde Fransa’nın bir taşra köyünde yaşayan
Berenger’in, köyün ana meydanında gerçekleşen olayları takip eden tartışmalar sürerken
toplumla kurduğu iletişim ve insanlarla olan ilişkisi anlatılır. Köylülerin meydanda gerçekleşen
olaylardan sonra iradesini kullanmayarak olayları kabullenmeleriyle gergedana dönüşmeleri
sonucu gergedanlara katılmama konusunda kararlı olan, insanlığını, kimliğini korumaya çalışan
Berenger’in gergedanlaşanların sayısı artmaya devam ettikçe başlayan “İrade sınavı” esnasında
yaşadığı sıkıntılar ve gergedanlaşmaya karşı olan korkusu; Ionesco’nun yaratmış olduğu “Nazi”
alegorisi, “İrade” ironisi, şapka sembolü ve Don Kişot gibi diğer çeşitli unsurlarla Berenger’in
kimliğini koruma mücadelesi yansıtılmaya çalışılır.

Eser boyunca Berenger “gergedanlaşmaktan” korkar; irade ve düşünebilme gücünü korumaya


çalışır. Bu korku köyün ana meydanından bir gergedanın geçmesiyle başlar. Gergedanın
geçmesinden etkilenen halk, durumu ciddiye alıp öneminin hafife alınmamsı gerektiğini düşünen
grup ile endişelenilmemesi, hakkında çok düşünülmemesi gerektiğini düşünen grup olmak üzere
ikiye bölününce Berenger ile en iyi arkadaşı, iyi giyimiyle bakımına özen gösteren, kendisine
çeşitli hayat dersleri veren Jean’ın arası bozulur. Jean durumu ciddiye almayanların arasındayken
Berenger olay hakkında olan endişesini korur. Jean’ın Berenger’e verdiği hayati tavsiyelere
kendisinin uymaması ve kendi iradesini kullanmamayı tercih etmesi, Jean’ın
“gergedanlaşacağının” ipucusunu da verir. Aynı zamanda Ionesco’nun yaratmış olduğu “Nazi”
alegorisi burada görülür. Naziler, zamanında (II. Dünya Savaşı öncesi) bir araya geldiğinde ve
sayıları arttığında, yeni katılımcıları da düşünmeyerek ve çoğunluğun verdiği karara körü körüne
uyarak katılır. Oyun boyunca da gergedanlaşanların sayısı hızlıca artar ve Jean da II. perdenin
sonunda “gergedanlaşır”.

Tüm eser -özellikle III. perde- boyunca “gergedanlaşanların” sayısı arttıkça Berenger kimliğini
korurken ayrıca toplumdaki yeri değişmeye başlar. III. Perdede Berenger’in iş arkadaşı Dudard
evine gelir. Dudard, aynı Jean gibi eser boyunca Berenger’e doğru tavsiyeleri vermeye çalışır.
Bu perdede Dudard ve Berenger’in arasındaki tartışma ele alınır ve “gergedanlaşmanın” ne
olduğu, gergedanlara katılmanın doğru bir davranış olup olmadığı sorusuna cevap aranır.
Dudard, gergedanlaşmayı bir hastalığa benzetirken Berenger, bunun bir hastalık gibi kolay kolay
yayılmayacağını düşünüp iradesinden ve kararlılığından vazgeçmez. Dudard bir Nazi gibi
düşünmeyerek gergedanlaşmaktan yana olduğunu her sözüyle belirtir: “DUDARD …bana göre
birkaç kişi deri değiştirmek istedi diye ne yapacağını şaşırmaya gerek yok.” (Ionesco, 93) Bu
durum da Nazi alegorisini destekler. Aynı perde de Bay Papillon ve Mantıkçı’nın da gergedana
dönüştüğü öğrenilir. Bay Papillon; Dudard ve Berenger’in çalıştığı yerin patronudur, işyerinde
ve köyün meydanında çıkan “Asya-Afrika Gergedanı” tartışmasında olayı tatlıya bağlamaya
çalışmıştır ve tüm çalışanları arasında büyük bir yere sahiptir. Perdenin devamında Bay
Papillon’un istereyek gergedana dönüştüğü belirtilir: “DUDARD Bay Papillon istifa etti. …
DUDARD … çok matrak ama, o gergedan oldu BERENGER Bilerek yapmış olamaz!” (Ionesco,
94) Berenger, gergedanlaşmaya karşı olmaya devam ettikçe Dudard ona “Don Kişot” diye hitap
eder. Don Kişot çeşitli hedeflere sahip olan ve bu hedefleri gerçekleştirmeyi yaşam felsefesi
edinen kimse demektir. Berenger de “gergedanlaşmamayı” ve kimliğini korumayı hedef olarak
belirler ve oyunun sonuna kadar öyle kalır. Eserin başlarında eski püskü kıyafetler giyiyen bir
alkol bağımlısıyken sonlarına doğru kendisi hariç herkes gergedana dönüşünce Berenger,
insanlığın koruyucusu rolünü devralır. Oyunun sonunda gergedanların doğadaki davranışlarına
ve doğaya sağladığı uyuma hayran kalıp o da gergedana dönüşmeyi aklından geçirir fakat
toplumda sahip olduğu “insanlığın koruyucusu” rolü buna izin vermez.

Eser boyunca “gergedanlaşmanın” toplumdaki bireylerin davranışlarını, fiziksek özelliklerini ve


içgüdülerini etkilediği görülür. Bunun en önemli ve göze çarpan örneği Jean’dır. Berenger, II.
Perdede Jean’ın evini ziyaret eder. Berenger, Jean’a “Asya-Afrika Gergedanı” çatışmasını
hatırlatınca ikisi arasında bir tartışma başlar. Tartışma boyunca Jean insanlıktan yana olmadığını
belirtir ve tartışma büyüdükçe Jean’ın sesi kalınlaşır, derisi sertleşir, burnunda bir çıkıntı büyür
ve yeşil bir renge bürünür. “Gergedanlaşmanın” benzer bir etkisi Dudard’da da görülür. Dudard,
Berenger’i ziyaret ettiğinde Berenger, sesini tanıyamaz ve sohbetleri sırasında şunu der:
“DUDARD Ben pek aç değilim, daha doğrusu konserveden pek hoşlanmam. Kırlarda yemek
istiyor canım.”(Ionesco, 107) Köydeki gergedanlar Berenger’in evinde toplanınca köyün
Mantıkçı’sının da gergedanlaştığı fark edilir. Fakat gergedanlaştığı halde dönüşümünden sonra
ayırt edilebilen tek karakter Mantıkçı’dır. Dönüştükten sonra taktığı şapka kafasında kalır ve o
şekilde Berenger onu diğer gergedanlardan ayırt eder. Bu eserde şapka, bilgeliği ve otoriteyi
sembolize eder. Şapkasının kafasında kalmasıyla; gergedanlaşmasına rağmen Mantıkçı’nın tam
olarak monotonlaşmadığı ve kimliğini tamamen kaybetmediği dile getirilir. Halka verdiği
bilgilerle ve mantığı sayesinde halk arasında tanınır ve toplumda yerini kazandığı ön plana
çıkarılır.

Eugene Ionesco’nun “Gergedan” isimli tiyatro eserinde Fransa’nın bir taşra köyünde yaşayan
Berenger’in, köyün ana meydanında gerçekleşen olayları takip eden tartışmalar sürerken
toplumla kurduğu iletişim ve insanlarla olan ilişkisi anlatılır. Köylülerin gergedana
dönüşmeleriyle gergedanlara katılmama konusunda kararlı olan Berenger’in gergedanlaşanların
sayısı artmaya devam ettikçe başlayan “İrade sınavı” esnasında yaşadığı sıkıntılar ve
gergedanlaşmaya karşı olan korkusu ön plana çıkarılır ve Ionesco’nun yaratmış olduğu “Nazi”
alegorisi, “İrade” ironisi, şapka sembolü ve Don Kişot gibi diğer çeşitli unsurlarla desteklenir.

You might also like