Professional Documents
Culture Documents
Puanı: Soru:
İlk örneklerini M.Ö. 5. yüzyılda görebileceğimiz üniversiteler, batı ülkelerinde Ortaçağda 12.
yüzyılda ortaya çıkmışlardır. İlk kurulan üniversiteler başlangıçta kiliseye bağlı, daha çok
öğrenme ve bilme esasına dayalı, içe kapalı bir hayat ve eğitim anlayışına sahip eğitim
kurumlarıdır. Bu anlayış plan şemalarına da yansımış, binalar iç avlulu kapalı mekânlar olarak
tasarlanmışlardır (Kortan 1981). İslam medeniyetlerine bakıldığında ise, yüksek öğretim
kurumlarının temelinin Selçuklular döneminin medreselerine kadar dayandığı görülmektedir.
Selçukluların 1040 yılında bir dizi medrese kurmaları, İslam dünyasında bir reform
oluşturmuştur. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Edirne’de 1400’lerde kurulmuş olan
Beyazıt II. Külliyesi kendi içinde yeterli bir kompleks oluşturmuştur. Başlıca öğeleri; cami,
hastane, tıp okulu, yemekhane, mutfak vb. (Şekil 1) olan söz konusu kompleks çağdaş bir
üniversite kampüsünün başlangıç şeması olarak görülmektedir (Kortan 1981).
Gerek ülkemizde medrese, gerekse Avrupa’da kilise temelleri üzerine oturtulmuş olan
üniversiteler, 20. yüzyıla girerken hızla artan kent nüfusu ve kentleşme sonucunda kent
içinde adeta sıkışıp kalmışlar, farklı fiziksel oluşumlar aramışlardır. Toplumun değişen ve
gelişen ekonomik, sosyal, kültürel ve rekreasyonel gereksinimleri üniversitelerin kentlerin
dışında, geniş alanlar üzerinde küçük bir kent modelinde planlanmalarını zorunlu kılmıştır
(Önder ve ark. 1998). Böylece günümüzün kampüs kavramı doğmuş ve üniversiteler kentin
uzağında geniş alanlarda belirli sistemlere dayalı olarak kurulmaya başlanmıştır. Bir toplumun
geleceğini şekillendirecek nitelikli insan gücünün yetiştirildiği eğitim kurumları arasında
üniversiteler, fiziksel olarak içinde eğitim ve araştırma eylemlerinin yer aldığı binalar
topluluğu anlamına gelmektedir. Üniversitelerin, temel işlevleri olan eğitim ve araştırma
dışında, günümüz eğitim sisteminin gerektirdiği; çalışma, beslenme, alışveriş, eğlence, spor,
rekreasyon, sağlık, vb… işlevlere cevap verecek fiziki oluşumları da bünyesinde bulundurması
gerekmektedir (Aydın 2003). Sözü edilen bu değişik işlevleri barındıran kampüs
yerleşkelerinin farklı birimlerden oluşması, bu işlev ve birimlerin ilişkilendirilme gereksinimi
ve bir bütün olarak çalışabilmesinin sağlanması, planlamayı ve bu planlamanın belirli ilkeler
doğrultusunda yapılmasını gerekli kılmaktadır. Bu gereklilik sonucunda farklı tasarım
ilkelerinin oluşturduğu üniversite yerleşim sistemleri doğmuş ve kampüs yerleşimleri için
sistematik bir düzen yaratılmıştır. Bu çalışmanın çıkış noktası, günümüzde kampüs olarak
planlanan üniversitelerde öğretim elemanları, idari personel ve öğrencilerin bir araya gelip
sosyal etkileşimde bulunacakları mekânların planlanmasıdır. Küçük bir “kent” olarak da
adlandırılabilen kampüsler bir kentin ihtiyaç duyduğu mekânsal düzenlemelere de ihtiyaç
duymaktadır. Öncelikli eğitim amaçlı tasarlanan kampüslerde sosyal ilişkilerin gelişeceği ortak
kullanım mekânlarının düzenlenmesi gerekmektedir. Belirli planlama kriterlerine göre
şekillenen kampüslerde ortak kullanım mekânlarının da belirli nitelikler taşıması gerektiği
açıktır. Bu çalışma sözü edilen nitelikleri ortaya koyması açısından önem taşımaktadır. Bu
çalışmanın amacı mevcut kampüs yerleşim sistemlerinde ortak kullanım mekânlarını ele
alarak, tespit edilen tasarım kriterlerine göre yaşanılan çevrenin iyileştirilmesi amacıyla
seçilen örneklem alanı olan Selçuk Üniversitesi Alâeddin Keykubat kampüsünün ortak
kullanım mekânlarının değerlendirilmek ve kampüsün fiziksel gelişimine katkıda
bulunabilecek sonuçlar ortaya koymaktır.
( 10 ) 2- Üniversiteler için kampüs planlaması ve tasarımının gereği ve
önemini açıklayınız.
Kampus (isim, İngilizce, campus)
Kampus, “şehir dışında kurulmuş bir üniversitenin alanı ve yapıları, yerleşke”
anlamına gelmektedir (http://www.tdk.org.tr/TDKSOZLUK/sozbul.html, Mayıs
2006).
Kampus, günümüzde kullanılan anlamıyla, “Büyük bir yerleşim merkezinin
yakınında kurulan, üniversitenin işlemesine ve öğrencilerin kalmasına ayrılan
üniversite tesislerinin bütünüdür” denilmektedir (Büyük Larousse, c.10).
Kampus sözcük olarak, “açık alan” ya da “düzlük” anlamına gelmektedir.
Kampuslar, bir üniversiteyi oluşturan binaların içinde bulunduğu alanı ve
üniversiteyi, koleji ya da yüksek öğrenim veren enstitüleri meydana getiren tüm
binaları içerir (Encyclopedia of Urban Planning, 1130-1132).
Üniversiteler
Yüksekokullar
İleri Teknoloji Enstitüleri
bulunmaktadır (Birkan, 1972).
Üniversite kelimesinin kökeni Latince’de “bağımsız tüzel kişiliğe sahip ve
müşterek çıkarları olan kişiler topluluğu” anlamına gelen “universitas” sözcüğüdür.
Bu sözcükle eş anlamda, “Studium” (incelemeler) ve “Studium Generale” (genel
incelemeler) sözcüklerinin de kullanıldığı görülmektedir (Turcan, 1996).
İlk Atina Kartası, C.I.A.M. (Uluslararası Modern Mimarlık Kongresi) çalışmalarının sonucunda
ortaya çıkmıştır.1928 yılında modernist akımın mimarları tarafından oluşturulan CIAM
ilkesiyle, mimarlık ve şehircilik alanındaki geleneksel düşünce, yerini modern düşünceye
bırakmıştır. 1932 yılında yapılan ve CIAM kongreleri içinde en önemlilerinden birisi olan bu
kongrede, modern şehirciliğin ilkeleri “Atina Kartası” adı altında toplanmıştır. Bu Karta’da
belirlenen iki ana başlık:
• Kent ve Kent Bölgesi
, • Kentlerin Bugünkü Durumu-Eleştiriler ve Çareler’ dir.
İkinci ana başlık; Barınma, Dinlenme (boş zamanlar), Çalışma ve Ulaşım alt başlıklarından
oluşmaktadır. Ayrıca bu bölümde tarihi miras ve doktrinler yer almaktadır. Birinci bölümde;
kentin bölgeyi oluşturan politik, sosyal ve ekonomik bütünün bir parçası olduğu belirlenerek,
kentsel gelişmelere yön veren nedenlerin sürekli değişimlere bağlı olduğu ortaya konmuştur.
İkinci bölümde ise kent dört temel işlevle belirlenmiş ve bu işlevler kentsel alanda,
“bölgeleme” ilkesiyle, yerini bulmuştur.
Bunlar kısaca;
1- Barınma: konut bölgelerinin belirlenmesinde hijyen normları, fiziksel çevre koşulları ön
plana çıkarılmış,
2- Dinlenme: alanların yetersizliği ortaya konmuş, oluşturulacak yeni yeşi alanların;çocuk
bahçeleri,gençlik merkezleri veya ortak kullanılacak mekanları kapsamasına karar verilmiş,
3- Çalışma: konut ve çalışma yerleri arasındaki mesafelerin en aza indirgenmesi, sanayi
sektörünün konut sektöründen bağımsız olması ve bu sektörlerin birbirinden yeşil bir
bölgeyle ayrılması düşünülmüş,
4- Ulaşım: konut, gezinti, transit ve ana yollar olarak ayrılması, yayaların otomobil yolundan
farklı bir yolu kullanması, büyük ulaşım akslarının yeşil bölgelerle yalıtılması kararı alınmıştır.
Ayrıca Karta’nın bu bölümünde tarihi miras konusu ele alınarak, mimari değerlerin
korunması gerekliliği vurgulanmıştır
Bu kartada kent “işlevsel bir birim” olarak tanımlanmış, “bölgeleme” ilkesinin de, kentte
belirlenen temel işlevlerin (barınma, dinlenme, çalışma, ulaşım) uyumuna katkıda bulunacağı
düşünülmüştür. Daha çok materyalist bir yaklaşımla ele alınan kent ve insan ilişkilerinde,
işlevsel yapı ön plana çıkarılmış dolayısıyla insan boyutu gözardı edilmiştir.
1933’den günümüze kadar politik çerçeve ve toplumsal yapıdaki değişimler, planlamayı da
etkilemiştir. Bu değişim ortamında, Avrupa Birliği kentsel çevre ve yaşam kalitesini
vurgulayarak birçok girişimde bulunmuştur. Bunun yanısıra, “Avrupa Mekansal Gelişme
Perspektifi Taslağı,” “Sürdürülebilir Kent ve Kasabalar için Avrupa Kampanyası”’nın
düzenlenmesi bu çalışmalara katkıda bulunmuştur.
Avrupa Kent Plancıları Konseyi de (CEU), ilki 1933 yılında hazırlanan Atina Kartası’ndan yola
çıkarak, bu Karta’daki yetersizlikleri tespit etmişler ve 21.Yüzyıla daha uygun bir Karta
hazırlamak için 1998 yılında Portekiz’de biraraya gelmişlerdir. Hazırlanan yeni Atina Kartası
bir başlangıç olarak kabul edilmiş, bu kartanın her 5 veya 10 yılda bir yeniden ele alınarak,
gerekli değişimlerin yapılması öngörülmüştür.
1998 ATİNA KARTASININ AMAÇ VE İÇERİĞİ
1998 Atina Kartası’ndaki temel kavram şu şekilde tanımlanmıştır: Kentlerin, mevcut ve
gelecek nesillerin sosyal ve kültürel gereksinimlerini karşılayacak şekilde düzenlenmesi ve
kentsel gelişmelerin, farklı sosyal güçlerle birlikte sivil yaşamdaki aktörlerin katılımı
sonucunda gerçekleşmesidir. Bu Karta’nın amacı:
• Sürdürülebilir düzenleme programının, kentlerin çevreleriyle ele alınarak tanımlanması,
• Kent planlamanın rolünün bu programdan yola çıkılarak tanımlanması,
• Kentsel politikalara her düzeyde karar verici olarak katılan aktör ve meslek adamlarına
rehberlik edecek ilkelerin tanımlanmasıdır. 3 bölümde ele alınan bu Karta’da, konu başlıkları
ana hatlarıyla şöyledir:
Kentlerin Çevreleriyle Birlikte Sürdürülebilir Düzenleme Programı,
Avrupa Birliği’nin hazırladığı ve 1996 yılında İstanbul’da gerçekleştirilen HABITAT II’nin
sonucunda ortaya çıkan bir dizi rapor sürdürülebilir kent düzenleme programının oluşumuna
katkıda bulunmuştur. Bunlar; (Tétard,2002)
• Kentsel Çevre üzerine,Yeşil Kitap (1990);
• Avrupa 2000; -Avrupa 2000+:Avrupa Bölgesel Kalkınma İşbirliği (1991);
• Sürdürülebilir bir kent için Avrupa konsepti (1996);
• Avrupa Mekansal Gelişme Perspektifi (1997);
• Avrupa Birliğinin sürdürülebilir kent planlama programına doğru (Kent Ajandası 1997);
Hazırlanan son raporda Avrupa Birliği politikaları ve yetkileri çerçevesinde Avrupa’da kent
planlamanın özel bir stratejiye gereksinimi olduğu kabul edilmiştir. AB tarafından hazırlanan
kentsel programın analizinde belirlenen sorunlar ışığında, Avrupa Şehirciler Konseyi bu
sorunları giderebilmek için rapora yeni bölümler eklemişlerdir. Bunlar:
Nüfus ve konut
Avrupa’nın son 50 yılda demografik yapısındaki değişimler, yaşlı nüfus, yaşam sürecinin
uzaması, geç yaşlarda yapılan evlilikler, giderek artan boşanmalar, etnik gruplar, uluslararası
göçler gibi konularla birlikte ele alınmış, sosyal konut, yaşlı insanlara yönelik donatılar,
evsizlik sorunları belirlenmiştir.
Sosyal sorunlar
Demografik değişimlere bağlı olarak Avrupa kentlerinin sosyal yapısında farklılaşmalar
olduğu, aynı zamanda yaşam biçimleri ve gereksinimlerin farklılığından konutların etkilendiği;
planlamanın süreklilik, sosyal uyum, çoğulculuk gibi güncel eğilimlere katkıda bulunması aynı
zamanda ekonomik, kültürel ve sosyal ihtiyaçları karşılayacak yeni faaliyet ve kentsel
düzenleme için köklü çözümler üretmesi gerektiği belirlenmiştir.
Eğitim ve kültür
Azalan çalışma süreleriyle birlikte, Avrupa’da yaşayan insanların boş zamanlarında bir artış
olduğu tespit edilmiştir.Buna bağlı olarak, kentsel turizm ve eğlence alanlarındaki gelişmede,
“ortak miras “ın rolü ortaya konmuş, ortak miras Avrupa’nın kültür ve kimliğini tanımlayan
temel öğe olarak belirlenmiş, mirası korumak ve geleceğe taşımak için yapılacak eylemler ve
mekansal gelişmelerde, dikkatli bir stratejinin seçilmesine karar verilmiştir.Kent, eğitim
sisteminin temel etkeni, aynı zamanda yurttaşlığın temelleri olan tarih, kimlik ve övüncün
temsilcisi olarak belirlenmiştir.
Bilgi toplumu
İletişim ve bilişim teknolojilerindeki gelişme hedefi, kentsel sistem içinde kolaylıkla
algılanabilmektedir.Bir yandan, bilişim teknolojisinin, kültürel, ekonomik, sosyal eylem
ilişkilerindeki artışa ve kullanım çeşitliliğine olanak sağlaması kentler için olumlu görülürken,
diğer bir yandan bu teknolojinin getirdiği sosyal yalıtım, kentlilerin bu teknolojiden eşit olarak
yararlanamaması gibi sorunlar, bu gelişimin olumsuz yönleri olarak değerlendirilmektedir. Bu
bağlamda, tüm kentlilerin iletişim teknolojilerinden eşit bir şekilde yararlanabilmesi için yerel
yönetimlere sorumluluk verilmesi kararlaştırılmıştır.
Çevre
Son on yıl içinde planlamanın temel amacı durumunda olan sürdürülebilir gelişme çevre
korumanın yanısıra kentsel miras, boş alanlar, yeşil alanlar, kültürel peyzaj gibi konuları da
gündeme getirmiştir. Gerek kentsel gerek kırsal alanda biyoçeşitliliğin korunması çok önemli
bir hedef olarak belirlenmiştir.
Ekonomi
Ekonomik gelişmeyle birlikte kamu ve özel sektör ortaklıklarının artışı vurgulanmış, bu
konuda plancıların kamusal ve özel ortaklıklarda en verimli kullanımların ortaya çıkartılması
için aktif rol alması, ekonomik yapının hızlandırılması gibi konular ele alınmıştır.
Hareket-Ulaşım
Gelecek 25 yılda özel araç kullanımının yaklaşık %200 oranında artacağı, bunun da orta ve
batı Avrupa ülkelerinde hava kirliliği, trafik sıkışıklığı, yaşam kalitesinde düşüş gibi sorunlara
neden olacağı belirlenmiştir. Avrupa Kent Plancıları Konseyi, erişim ve hareketliliği temel
hedef alınırken, daha kaliteli bir çevre yaratma yoluna gidilmesi gerekliliğini ortaya
koymuştur. Stratejik düzeyde, Avrupa’yı boydan boya geçen ulaşım şebekelerinin
oluşturulmasıyla, kentlere erişimin kolaylaşacağı ve ekonomik faaliyetlerin artışına destek
sağlanacağı belirlenmiştir. Buna karşılık yerel ölçekte; arazi kullanım politikalarını kentsel ritm
ve ulaşım planlarıyla bütünleştirecek bir yaklaşımın oluşturulması, kamusal ulaşım, yaya ve
bisiklet ulaşımı desteklenerek erişimde kentlilere farklı ve çeşitli seçenekler sunulması
gerekliliği vurgulanmıştır.. Seçenek ve çeşitlilik Modern şehirciliğin iki temel öğesi, ekonomik
faaliyetleri değerlendirmek ve kentsel kalitenin iyileştirilmesi olarak belirlenmiştir. Çok işlevli
alanların yaratılması, çeşitlilik sunularak sosyal ve ekonomik canlılığın üretilmesi
hedeflenmiştir. Emniyet ve sağlık
Yerel ölçekte birçok Avrupa kentlerinde yaşam koşulları ve sosyal yapılanmaya bağlı olarak
suç işleme oranlarında artış tespit edilmiş, ayrıca Dünya Sağlık Örgütü 1993’de Glasgow’da
düzenlenen kongrede Avrupa’da kamu sağlığında da problemler olduğunu ortaya koymuştur.
Kent planlamanın ve yönetimin bu anlamda ve ayrıca doğal afetlere karşı önlemler alması
kararlaştırılmıştır. Sürdürülebilir Kentlerin Düzenlenmesi İçin Hazırlanan Programın
Uygulama Aşamasında Planlamanın Rolü
Bu bölümde planlama ilkeleri 2 büyük ana kategoride ele alınmıştır. Bunlar:
Temel ilkeler
Bu bölümde; katılımcılık, kentlerin çevre kriterleri ve sürdürülebilir gelişme ilkelerine dayalı
bir şekilde planlanması, planlamanın sosyal, çevresel ve ekonomik sorunları ele alarak,
değişik parametreleri etkileyecek şekilde ve bu parametrelere uygun şekilde öngörülmesi,
planlamanın farklı kesimler arasında arabulucu rolü üstlenmesi, hakkaniyet gibi konular ele
alınmıştır. Kent planlamanın bir süreç olduğu, kent planlarının revizyona ve sürekliliğe açık
olması gerekliliği, bilgi, danışma ve katılımın planlamanın temel araçları olduğu
vurgulanmıştır. Planlamanın; hakkaniyet, çevre ve toplumun sorunlarına duyarlılık
konularında, bir arabulucu olarak görevini sürdürmesinin, plancıların da bölgeleme
politikalarında ortaya çıkan “uyum” veya “uyumsuzluk” niteliğini, yeniden gözden geçirerek,
değerlendirmesinin gerekliliği ortaya konmuştur.
21.Yüzyıl için gerekli yeni ilkeler
Bu bölümde; kentsel kaynakların eşitlikçi bir ilkeyle ve yerel gereksinimler gözönünde
bulundurularak dağıtılması, toplum ve kentlerin giderek büyüyen baskılar, işsizlik, değişim
karşısında planlamanın rolünün daha da güçlendirilmesi konuları ele alınmıştır. Kentlerdeki
canlılık ve zenginliğin; teknik bilgideki paylaşım, profesyoneller, politikacılar ve toplumla
oluşturulacak eylemlerde organizasyon gücü, yaratıcılık, katılım gibi konulara bağlı olarak
gelişeceği ortaya konulmuştur. 21.Yüzyıl kentlerinin kendi sorunlarına genel düzenleme
planından çok halka açık bir uzlaşma sürecinde, gereksinimler ve fırsatların değerlendirildiği
bir yapılanmayla çözüm bulabilecekleri belirlenmiştir. Kentsel saçaklanmalar için hassas bir
yönetimin gerçekleştirilmesi, kent çevrelerinde oluşan doğal koridorların korunması
gerekliliği vurgulanmıştır. Kent plancılarının planlamadaki önemli ve vazgeçilmez rolleri ve
uzun vadedeki hedefleri CEU tarafından şu şekilde tanımlamıştır:
• Mevcut ve gelecekteki gereksinimlerin belirlenmesi, eyleme yönelik amaç, hedef, imkanlar
ve engellerin ortaya konulması,
• Eylemlerin gerçekleşebilmesi için arabulucu rolün üstlenilmesi,
• Değişimlerden kaynaklanan sonuç ve etkilerin, ortaya çıktıkları andan itibaren
değerlendirilmesi,
• Plan ve politikalar oluşturarak, gerekli eylemler için harekete geçilmesi, araştırmalara dayalı
verilerden hareketle önerilerde bulunulmasıdır.
1.Organizasyonel Yapı
Akademik bölge, ortak tesisler, yurt ve lojmanlar olarak üçe ayrılır.
2.Kampüs Dokusu
Üniversiteler büyük yerleşmeler haline dönüşüp değişik ve çok sayıda yapılardan oluşmuş
sistemler görünümü aldıkça, özellikle tekrarlanan benzer ünite ve binaların üretilmesi ve
planlanması gerekmiştir. Bunların belirli bölgelerde yoğunlaşmasıyla, ister istemez kampüs
yerleşmelerinde, belirli bölgelerde beli dokular oluşmuştur. Genel olarak:
Belli bir dokusal yapıya sahip olmayan kampüslerden de söz edilebilir. (Erzurum, Trabzon
üniversiteleri gibi) Ancak kampüste dokusal bir karakter araştırılması; yapım, gelişme ve
mimari bütünlük açılarından olumlu bir davranış olacaktır.
3. Gelişim ve Esneklik
Kampüste yer alacak disiplinlerin ve buna bağlı olarak kampüs nüfusunun planlama açısından
önemi açıktır. Ancak bu kararlar plancı tarafından değil, yönetim ve merkezi otoriteler
tarafından alınmaktadır. Yalnız bu nüfusun kampüste yaşama yoğunluğu, önerilecek
yerleşme sistemi ile yakın ilişkili olup, plancının bu kararda katkıları kaçınılmazdır.
Seçimi yapılmış bir arsa üzerinde kurulacak bir kampüs için uygun görülecek yerleşme
sisteminin, bu arsa ile uyumu yaşamsal önem taşır. Arsa büyüklüğü, topoğrafyası, kentle ilişki
durumu sistemle bağdaşmalıdır.
6.Ulaşım
Kampüs içi yaya ve araç trafiği, kentle bağlantılar açısından planlanacak ulaşım sistemi,
kampüs faaliyetlerinin aksamadan yürütülmesinde önde gelen bir faktördür.
İncelenecek sistemler;
Yoğunluk: Düşük
Büyüme, gelişme imkânları: Binalar arasında kalan boş alanlar mikro ve makro
gelişmelere imkan verir. Arsanın değişik yönlerinde aynı anda yapım
sürdürülebilir. Mekânsal bütünlüğe uzun bir süreç sonunda varılır.
Ulaşım: İç ulaşım ağının iyi çözülmesi gerekir. Etkin bir peyzaj ve ulaşım
planlanası gereklidir.
Genel Tanım: Menza, kitaplık, oditoryum gibi ortak tesislerden oluşan bir
merkez çevresinde öğretim ve araştırma alanları radyal bir yerleşim gösterirler.
Merkez ile diğer bölümler arası mesafeler kısadır.
Arsayla Uyum: Yoğunluğun yüksek oluşu ve kompakt bir yerleşim, kent içi
planlamaya imkân verir, ancak genellikle içe dönük bir sistem olduğundan çevre
ile bağlantıları zayıftır.
Yoğunluk: Yüksek.
Genel Tanım: Kampüsü oluşturan tüm fonksiyonlar, bir ızgara sistemi biçiminde
kesişirler.
Arsayla Uyum: Birbirini kesen bantların yönüne göre, bunlardan biri aracılığı ile
kentle bağlantısını sağlayabilir.
Yoğunluk: Yüksek.
Genel Tanım: Ortak tesisler ve diğer fonksiyonlar lineer uzanan bir bant
oluştururlar.
Yoğunluk: Yüksek.
Altyapı sisteminin tesisi için (ulaşım, su, elektrik v.b.) maliyet ve işçiliği
arttıracak bölgelerde konuşlanmamış olması
Bu genel önerilerin yanı sıra, ülkelere göre farklılıklar gösteren bazı alansal
değerlendirmelerin karşılaştırmalı sonuçlarını veren çalışmalara da rastlan-
maktadır. Bu çalışmalarda yükseköğretim kurumları (üniversite) yerleşkelerinin
sağladıkları fiziki olanaklar, kişi (kullanıcı) başına düşen m2 alan miktarı
cinsinden, değerlendirilmektedir. Kullanıcılar, öğretim elemanları, öğrenciler ve
personelden oluşmaktadır. Öğretim elemanları ve personel için de-
değerlendirilmeye tabi tutulan alanlar ve mekanlar kendilerine ait özel çalışma
alanları, yani bürolarıdır. Öğrenciler için bu alanlar ve mekânlar, toplam kampus
alanı, kullanılan kampus alanı, park alanları, rekreasyon alanları, kapalı alanlar,
laboratuvarlar, derslikler, kütüphane ve diğer faaliyet alanlarıdır. Ayrıca,
kullanılan alanların (kapalı alanlar, araba park alanları, rekreasyon alanları v.b.)
ve bunların toplam alan içindeki payları (oranları) yerleşkelerin
değerlendirilmesinde önemli birer ölçüt olarak kabul edilmiştir.
Yükseköğretim kurumlarında kullanıcı başına tahsis edilen alanların miktarı, hiç
şüphesiz, bu kurumların niteliklerini etkileyen önemli bir faktördür. Buna karşın,
kullanılmayan alanların miktarı ne olursa olsun, niteliksel bir önem taşımaz.
Hatta, yerine göre ekonomik olmayan, çevre kalitesi açısın-dan zararlı hale bile
dönüşebilirler. Bu nedenle tahsis edilen alanların her m2'sinin etkin bir şekilde
düzenlenerek amaçlarına uygun şekilde kullanıma arz edilmeleri, hizmet
ettikleri kurumların niteliğini artıracaktır. Bazı kaynaklarda (Yükseköğretim
Gelişme Planı, 1992-2002; Türk Yüksek Öğretiminde On Yıl, 1981-1991;
Comparative Studies in Costs and Resource Require-ments for Universities
OECD, 1971), Yükseköğretim kurumlarına tahsis edilen çeşitli alanlar
karşılaştırmalı olarak aşağıdaki gibi verilmiştir. Öğrenci başına toplam kampus
alanı İngiltere'de 256 m2, Kuzey Amerika'da 4196 m2, Avrupa'da 80 m2'dir.
Türkiye için bu alan değeri tespit edilmemiştir.
Öğrenci başına rekreasyon alanı İngiltere'de 25.40 m2, Kuzey Amerika'da 19.80
m2, Avrupa'da 3.30 m2, Türkiye'de 1.39 m2'dir.
• Akademik personel başına kapalı alan İngiltere'de 420m2, Kuzey Amerika'da
121 m2, Avrupa'da 159 m2'dir. Türkiye için bu alan değeri tesbit edilmemiştir. •
Öğrenci başına kapalı alan İngiltere'de 42.90 m2, Kuzey Amerika'da 20.60 m2,
Avrupa'da 17.10 m2, Türkiye'de 8.80 m2'dir.
• Kapalı alanın toplam kampus alanı içindeki payı İngiltere'de % 49, Kuzey
Amerika'da % 39, Avrupa'da % 67'dir. Türkiye için bu oran tesbit edilmemiş-tir.
* Rekreasyon alanının toplam kampus alanı içindeki payı İngiltere'de % 44,
Kuzey Amerika'da % 32, Avrupa'da % 18'dir. Türkiye için bu oran tesbit edil-
memiştir.
• Araba parkı alanının toplam kampus alanı içindeki payı İngiltere'de % 7,
Kuzey Amerika'da % 29, Avrupa'da % 15'tir. Türkiye için bu oran tesbit edil-
memiştir.
• Öğrenci başına laboratuvar alanı İngiltere'de 3.90 m2, Kuzey Amerika'da 6.70
m', Avrupa'da 4.20 m2'dir. Türkiye için bu alan değeri tesbit edilmemiş-tir.
• Öğrenci başına sınıf alanı İngiltere'de 1.40 m2, Kuzey Amerika'da 2 m2, Av-
rupa'da 2.90 m"dir. Türkiye için bu alan değeri tesbit edilmemiştir.
• Öğrenci başına kütüphane alanı İngiltere'de 1.50 m2, Kuzey Amerika'da 1.70
m2, Avrupa'da 0.80 m2’dir. Türkiye için bu alan değeri tesbit edilmemiştir.
• Öğrenci başına faaliyet alanları İngiltere'de 6.80 m2, Kuzey Amerika'da 10.40
m2, Avrupa'da 7.90 m2, Türkiye'de 3.90 m2'dir. ' Akademik personel başına
büro alanı İngiltere'de 18.40 m2, Kuzey Amerika'da 18.10 m2, Avrupa'da 22.10
m2'dir. Türkiye için bu alan değeri tesbit edilmemiştir.
İdari personel başına büro alanı İngiltere'de 16.70 m2, Kuzey Amerika'da 10.10
m2, Avrupa'da 34.60 m2’dir. Türkiye için bu alan değeri tesbit edilmemiştir.