You are on page 1of 3

PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ

FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ


SANAT TARİHİ BÖLÜMÜ

BAHAR ÖZGENÇ
20171052

“Hayvan Çiftliği'nde domuzlar en akıllı ve en zeki hayvanlar oldukları için


liderlikleri diğer hayvanlar tarafından kabul gördü. Sizce de zeka, liderlik için
gereken en önemli özellik midir? Bir liderin sahip olması için başka hangi
nitelikler önemlidir? Bu özelliklerden hangilerine yer verimiştir?” Eserden
örnekler vererek tartışınız.
Zeka liderlik için başat öğelerden biridir. Her yönetici halkı yönetme için farklı zeka türlerini
kullanarak başa gelmektedir. Zeka tek başına, iktidar sahiplerinin halk üzerindeki amaçlarını
gerçekleştirmede rol oynamaz. Liderlik öncelikle herhangi bir grubu etkileme ve peşinden
sürükleme gücüdür. Bu nedenle liderlik insanları peşinden götürebilme ve insanlardan
yapmalarını istediği şeyi kendi istekleri ve iş birliği ile yaptırabilme sanatıdır. Kitaptaki
verilen bakış açısına göre güç vardır. Bunun anlamı ise bir kişinin gücünün belli bir grubu
yönlendirmesidir. Esasen, romanda insan baskısı altındaki bir çiftlikte ayaklanan hayvanların,
özgürlük ve eşitlik adına kazandığı mücadelenin ardından ortaya çıkan diktatör liderlerin ve
bu duruma ses çıkaramayan adeta boyun eğmiş bir grubun eleştirisi yapılır. Bay Jones’un
liderlik adı altında hayvanlara yaptığı baskı ve zulme karşı nefret besleyen hayvanlar domuz
Napoleon’un önderliğinde ayaklanmışlardır. Koca Reis yaptığı konuşma, domuzların kendi
hak ve çıkarları için kurdukları örgüt modelinin diğer hayvanlar için oldukça ikna edicidir.
Domuzların içinde ikna kabiliyeti en yüksek olan Squealer’ın domuzların asıl amaçlarını her
şeyi eşitlik adı altında yaptıklarını şu sözleriyle savunur.

Squealer, “Yoldaşlar!” diye haykırdı. Umarım, biz domuzların bunu bencilliğimizden,


ayrıcalık düşkünlüğümüzden yaptığını sanmıyorsunuzdur.

İnsan’ın bütün alışkanlıkları kötüdür. Ve en önemlisi, hiçbir hayvan kendi türünden olanlara
zorbalık, etmemeli. Güçlüsü güçsüzü, akıllısı akılsızı, hepimiz kardeşiz. Hiçbir hayvan başka
bir hayvanı öldürmemeli. Bütün hayvanlar eşittir.”

Gittikçe insanlara benzeyen, onlar gibi oturan, onlar gibi yatan elit grup domuzların efendi olan insan
gibi davranma arzuları ortaya çıkar. Hatta kitabın sonunda insanlarla aynı masada oturup içki içen
domuzların isyan ettikleri o zalim efendiye dönüşmüş oldukları sahne efendi-köle diyalektiğinin son
evresi olarak ele alınabilir. Zira köle, hiçbir dışsal onaylayıcıya ihtiyaç duymadan öz bilinç
geliştiremediğinde köleliğine bir gün efendisi olmak gibi bir arzu ile katlanır. Bu noktada
domuzlarınki de bu tarz bir dönüşümdür.

Domuzlar Hayvan Çiftliği’nde lider olabilmek için diğer hayvanlar üstünde en başta manipüle
ederek sonrasında zalimce baskıya başvurarak “Bütün hayvanlar eşittir ama bazıları daha
eşittir.” demekle kendilerini diğer hayvanlardan daha üstün bir pozisyona koyarlar. Çiftlikte
yaşayan hayvanların kendilerini ezen ve sömüren insanların yönetimini devirip eşitlikçi bir
toplum oluşturdukları; ama zamanla, kurnaz ve iktidar düşkünü domuzların, devrimi yolundan
saptırarak, insanların yönetiminden nerdeyse daha baskı ve acımasız bir diktatörlük
kurmuşlardır.
Zamanla totaliter sistemin yerleştiği örgütteki örgütsel yapı; emir-komuta zincirinin sıkı bir
şekilde takip edildiği, disiplinin önemsendiği, katı kuralların geçerli olduğu dikey yapıya
dönüşmüştür. Her Pazar okunan İngiltere’nin Hayvanları şarkısı da değişmiş artık onun yerine
domuz Minimus’un yazdığı bir şarkı söylenmeye başlamıştır. Yedi emirden bazıları domuzların
istediği şekilde değiştirilmiştir. Napoleon’un aldığı kararların ve uygulamaların sorgulanmasına
dahi izin verilmediği, yasak ve cezalandırmanın ön planda olduğu, otokratik bir kültürünün
hâkim olduğu çiftlikte yönetim yapısı da Napoleon’un sözcüleri, korumaları, polisleri, hatipleri
ve danışmanları şeklinde kurgulanmıştır. Hatta öyle bir zaman gelmiştir ki Napoleon hukuk,
pazarlama ve mali konularda insanlara danışmaya ve onlarla iş yapmaya başlamıştır. Artık
kimse Napoleon’dan yalnızca “Napoleon” diye söz edemiyordu; resmî bir ağızla “Önderimiz
NapoleonYoldaş” denmesi gerekiyordu. Domuzlar ise ona Tüm Hayvanların Babası, İnsanların
Korkulu Rüyası, Koyunların Koruyucu Meleği, Yavru Ördeklerin Can Dostu gibi unvanlar
bulmakta birbirleriyle yarışıyorlardı.
Anlatı boyunca karşımıza çıkan ironilerden bir tanesi ise domuzların çiftlik evini kendilerine
mesken edinmeleridir. Boxer da bu durumu Napoleon’un her zaman haklı olduğunu söyleyerek
geçiştirir; ama yatakta yatmayı yasaklayan bir yasa olduğunu anımsayan Clover büyük
samanlığın duvarının önüne gider ve orada yazılı olan “Yedi Emir”i okumak için Muriel’i
çağırır. Yazıyı güç bela okuyan Muriel şöyle yazdığını görür. “Hiçbir hayvan ‘çarşaf serili’
yatakta yatmayacak. Oysa Clover çarşaftan daha önce söz edildiğini hiç hatırlamaz. Oradan
geçmekte olan Squealer konuyu aydınlatmakta gecikmez. Yatağın yatıp uyunan yer, ağıldaki
saman yığınının da yatak olduğunu vurgular. Buyrukta sadece bir insan buluşu olan çarşafın
yasaklandığını ve çiftlik evinin yataklarındaki çarşafların da kaldırıldığını söyler. Çiftlikte kafa
patlatanların kendileri olduğunu ekleyerek bir yatağın onlara çok görülmemesi gerektiğini
açıklar. Yine Jones’un geri gelip gelmemesini isteyip istemediklerini sorarak konuyu kapatır.
Domuzların diğer hayvanlardan bir saat geç kalkacağı açıklandığında ise kimse ses çıkartamaz.
Domuzların fırsatçılığı eserin her sayfasında hissedilir niteliktedir. Bu domuzlar her liderde
bulunması gereken halkla eşitlik ilkesini hiçe sayarak kendi kurallarını oluşturmuşlardır.

You might also like