You are on page 1of 72

Rebîu’l-Ahiṙ

1434

Aylık İslamî Eğitim Dergisi MART 2012 YIL: 1 SAYI: 2 FİYATI: 5

BAŞYAZI’10

KÜRTLER
ve
SORUMLULUKLARIMIZ

‘03
Ey İman Edenler Allah’a Ensar Olun - 2
Ebu HANZALA

‘17
Cemaatin İç Mekanizması... Nasihat
Özcan YILDIRIM

22 Cahiliye - 2

Enes YELGÜN
45 Çalışma Kamplarından Zihin
Kamplarına: Okul Esareti
Kerem ÇAĞLAR
41 Cihada Hazırlığın
Keyfiyeti
Yiğit İNAN
Kürtler ve Sorumluluklarımız
Rebîu'l-AHİR 1433
Mart '12 SAYI: 2

Bizlere, bu çalışmayı neşretmeyi nasip eden Allah'a hamd olsun. Salat ve selam O'nun
Rasûlü'ne, ailesine, ashabına ve onlara ihsan üzere tabi olanların üzerine olsun.

Bu sayımızda, Ebu Hanzala Hoca'mızın 'Ey İman Edenler Allah'a Ensar Olun' başlıklı
yazısından istifade edeceğinizi umarız. Aynı şekilde, TC'nin Uludere'de yapmış olduğu
katliam sonrasında dikkatleri iyice üzerine toplayan, yüzyıllardır sömürülen bir halk
olan Kürtler ile ilgili tarihsel bir analizi de ele aldık.

'Cemaatin İç Mekanizması… Nasihat', 'Çalışma Kamplarından Zihin Kamplarına: Okul


Esareti' yazıları da konu itibariyle önemli meselelere değinmektedir.

Dergi de yeni olarak görebileceğiniz; Hamd bin Abdullah El-Humeydî'nin 'Dua Si-
lahınızdır Ey Cihad Ehli' ve Şeyh Makdisi'ye verilen hapis cezasını konu alan Ebu Basir
Tartusî'nin yazısının çevirileri olacaktır.

Ayrıca, gazetelerde dikkat çekip de istifade edileceğine inandığımız makaleleri de ik-


tibas ettik.

Allah subhanehu ve teâlâ bizlere okuduklarımızı idrak edip, amel etmeyi nasip etsin. Tüm
Müslümanların sa'yini meşkur kılsın…

Gayret bizden başarı Allah'tandır…

Bir sonraki sayımızda görüşmek duası ile…

Editör
03 Ey İman Edenler Allah'a Ensar Olun - 2 Ebu HANZALA

10 Kürtler ve Sorumluluklarımız Başyazı

17 Cemaatin İç Mekanizması... Nasihat Özcan YILDIRIM

22 Cahiliye - 2 Enes YELGÜN


İÇİNDEKİLER

25 Tağutu İnkar - 2 Ferhat CURA

28 İlim Ancak Amel Etmek için


Öğrenilmelidir
Ekrem BULCA

31 Ebu Muhammed El-Makdisi'ye 5 Yıl Ha-


pis... Neden?
Ebu Basir Et-Tartusi

33 Şeytanın Aldatmaları Abdulmetin AKSOY

37 Dua Silahınızdır Ey Cihad Ehli - 1 Hamd b. Abdullah


EL-HUMEYDİ

41 Cihada Hazırlığın Keyfiyeti YİĞİT İNAN

45 Çalışma Kamplarından Zihin Kampları-


na: Okul Esareti
Kerem ÇAĞLAR

51 İran 'Dolar'ı Tehdit Ediyor İktibas Yazı

53 Kur'an'ın Gölgesinde Şirk ve Müşrik Ebu ENSAR

56 Kadın ve Çocuk

Sahibi ve Yazı İşleri Müdürü:


Yazışma Adresi: Emre UYAR
Emre UYAR
Güneşli Merkez Postane P.K. 51
Yayın Türü:
Bağcılar/İstanbul
Yaygın Süreli
Aylık Dergi Basım: Step Matbaacılık
Reklam ve Abonelik: Göztepe Mah. Bosna Cad. No:11
Rebîu'l-Ahir 1433 info@tevhiddergisi.com Mahmutbey-Bağcılar/İstanbul
Mart 2012 www.tevhiddergisi.com Tel : 0 (212) 446 88 46
Sayı: 2 Adres:: Kirazlı Mh. 1 Sk. No:21A Dergi İçerisinde Yer Alan Yazılardan
34210 Bağcılar/İSTANBUL İlgili Yazar Mesûldür.
Fiyatı: 5 Kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.
Abonelik İçin: 0 534 086 95 76

Satış Noktaları Bursa: İkra Kitapevi, İlahiyat Fak. Karşısı Fethiye Mh. Kırlangıç Sk. No:17 Nilüfer/Bursa 0 (532) 138 02 42
Konya: Meva Kitap, Sahibi Ata Mh. Dursun Fakih Sk. No:4/A Meram/Konya 0 (332) 350 63 62
Vahyin Rehberliğinde
Ebu Hanzala

Ey İman Edenler
-2- Allah'a Ensar Olun
Bugün ensar olmaya aday olan insana
onların yolunu takip etmekten başka çare
yoktur. Hayata ve ölüme, eşyaya ve hakikate
nasıl bakılması gerektiğini vahiy belirlemelidir.
Bu konuda eğitim ve tefekkür programlarına
önem verilmelidir.

M üminlere ensar olma şerefini bahşeden


Allah'a subhanehu ve teâlâ hamd olsun. Salat ve
selam ensarlığı en güzel şekilde yerine getiren
Allah'ın subhanehu ve teâlâ dininin yaygın olma-
dığı toplumlarda, yöneticiler insanların algısını
kendilerine kölelik edecek şekilde belirlemiştir.
Allah Rasûl'üne, al'ine, ashabına ve etbaının Kitabın olduğu toplumlarda ise din adamları,
üzerine olsun. onu tahrif ederek insanları köleleştirmiştir. Al-
lah subhanehu ve teâlâ, İslam ümmetini bu iki hasta-
Ensar Olmaya Aday Olanların lıktan korumuştur. Kitap kıyamete kadar kala-
Dikkat Etmesi Gerekenler caktır. Tahrifin olması mümkün değildir. Allah
subhanehu ve teâlâ, onu tahriften korumuştur lakin;
1. Düşünce ve tasavvur dünyalarını vahiy
inşa etmelidir insî ve cinnî şeytanlar insanları vahiyden uzak-
laştırıp cahil kalmalarını sağlamışlardır. Kitap
Ensarullah'tan olmak ağır bir sorumluluk- ve sünneti anlaşılmaz veya İslam tarihinde an-
tur. İnsanın tabiatında varolan tembellik, rahata cak 4-5 insanın anlayacağı bir konuma yerleşti-
meyil ve gaflete rağmen Ensarullah'tan olması rip, ulaşılmaz kılmışlardır. Cahil insan da tasav-
zor bir durumdur, iki yönlü çaba ister. Altyapı vur edip inanması gerekenleri kitaba göre değil
niteliğinde olan eğitim ve onun gereklerini ye- kendi mizacına göre algılamaya başlamıştır.
rine getirmek için azim ve irade...
Ensarullah olmaya aday Müslümanlar, asır-
İnsan kendi menfaatine düşkün yaratılmıştır. lardan beri tevarüs ettiğimiz bu hastalıktan
Olayları ve kurumları rahatına hizmet edecek kurtulmalıdırlar. Temel kavramları vahyin inşa
şekilde anlamayı ister. Bu problemin çözümü; etmesi için, vahye dayalı bir eğitim sürecini ön-
kavramları tasavvur ederken vahyin istediği celemelidirler. Çünkü salih amel, ancak faydalı
algıyı yakalamaktır. Bunun adı da faydalı ilim- ilmin sonucudur. Bu noktada; Allah, din, dünya
dir. Kitap ve Sünnet'i Allah'ın subhanehu ve teâlâ ve ve ahiret kavramları en önemli olanlarıdır. Bun-
Rasûlü'nün anlaşılmasının istediği şekilde anla- lar salih bir anlayışla oluşturulduklarında sahi-
maktır. Bu da seviyeli, samimi ve azimle yapıla- binin dine ensar olması kaçınılmazdır.
cak bir eğitimin ürünüdür.
Allah subhanehu ve teâlâ yaratan, rızık veren, mül- Rebîu'l-Ahir
1433
kün sahibi olan, dostlarını seven, onları sevdi-

Mart’13 • SAYI: 2

3
ren, onlara korku ve hüzün yaşatmayan, yerde (sayıca çok, etkisi yok). Allah düşmanlarınızın
ve gökte olan herşeyin sahibi, herşeyin kendini kalbinden korkuyu alacak ve sizin kalplerini-
tesbih ettiği, eksiklikten münezzeh, ilmi her- ze vehen yerleştirecek', ashab: 'Vehen nedir? Ey
şeyi kuşatan, insana şah damarından daha ya- Allah'ın Rasûlü', dediler. 'Dünya sevgisi ve ölüm
kın, merhameti sonsuz, lütuf ve kerem sahibi, korkusu.' buyurdular."  1
dostlarına düşmanlık edenleri helak edip yerin
dibine geçiren, dostlarını en olmadık yerlerde Evet bugün Müslümanların dine yardımcı
mutlak kudretiyle aziz kılan… olamamalarının en büyük nedeni budur, Ve-
hen 'Dünya sevgisi, ölüm korkusu'. Ensar olmak
Dünya: Oyun ve eğlenceden ibaret, yalan fedakarlık demektir, dünyadan uzaklaşıp ahire-
ve süs yeri, lezzetleri kendi gibi geçici, Allah ti arzulamak, onunla yaşamaktır. Vahyin oluş-
subhanehu ve teâlâ katında sivrisinek kadar değeri ol-
turduğu dünya tasavvuru da böyledir. Yukarı-
mayan, yorgunluğu anlamsız, uğruna çalışmak; da dünya ile ilgili yazdığımız satırları bir daha
kibir, kin ve düşmanlık getiren, kardeşleri dahi okuyun, bakış açısı böyle olan bir insan dünyayı
birbirine düşüren, kıyamet günü tüm lezzetleri sevebilir mi?
unutulacak olan ve geriye ancak sorumluluk-
ları kalacak olan, ne zaman insanın elinden Ahireti de okuyun, o günü böyle tasavvur
kaçacağı belli olmayan, belirsiz bir ecelin eden bir insan ölümden korkar mı?
korkusu altında yaşanan bir yer…
Korkmaz, bilakis onu elde etmeyi
Din: İzzet ve şeref kaynağı, kul- arzular.
lara kulluktan insanları kurtaran,
vahyin rehberliğinde

Ashab, kendilerini vahye tes-


insana insan olduğunu hatır-
lim etmişlerdi. Onun öğretile-
latıp, onu hayvanlardan ayı-
riyle, sunduğu bakış açısıyla
ran, kalp ve gönül huzuru
kavramlara bakıyorlardı. Bu
getiren, insanı gayesiz ve Ashab, kendilerini vahye
teslim etmişlerdi. Onun da onları en ulvî ma-
hedefsiz bir yaşamdan
öğretileriyle, sunduğu bakış kamlara ulaştırmıştı.
hedefi ve amacı olan açısıyla kavramlara bakıyorlardı.
kutsal bir hayata ka- Bu da onları en ulvî makam- Allah Rasûlü'ne bir
vuşturan… lara ulaştırmıştı. koyun kesilmişti. Kendisi
ondan bir parça istedi. 'Bir-
Ahiret: Ebedi olan, tüm
şey kalmadı ey Allah Rasûlü
sıkıntıların bittiği, Rahman'a dediler (Hepsini sadaka olarak
ve rızasına, Rasûlü ve ashabına dağıtmışlardı). Allah Rasûlu de: 'Bi-
kavuşma yeri, bir anı dahi dünya- lakis hepsi bize kaldı.' buyurdu.
da çekilen tüm sıkıntıları unuttura-
cak ve onları temettü edilen anılara Arkadaşları, Selman'ı radıyallahu anh
çevirecek olan, elden kaybetme korkusu ölüm döşeğinde ziyaret ettiler, ağladığını
olmayan sonsuz nimetler… görünce sordular: 'Hayırdır, neden ağlıyor-
sun?', Rasûlullah: 'Dünyada nasibiniz bir yol-
Bu saydıklarımız çok kısa sürede öğreni- cunun azığı kadar olsun.' buyurdu. Vasiyetine
lip, özümsenebilecek şeylerdir. Bunlar insanın uyamadık, ona ağlıyorum,' dedi.
tasavvur ve algısını değiştirdiği gibi, eylem ve
amellerini de değiştirecektir. Buna pratik örnek İbni Ömer radıyallahu anh: "Allah Rasûlü: 'Dün-
verecek olursak; Allah Rasûlü kendinden sonra yada yoldan geçen bir adam gibi ol.' buyurdu",
gelecek olanların yani bizlerin durmunu anla- demiştir.
tırken:
Onlar dünyaya ve nimetlerine böyle bak-
" 'Neredeyse parçalayıcı hayvanların avına mışlardı. Dünya ile olan ilişkilerini yolculuk
üşüştüğü gibi, kavimler de sizin üzerinize üşüşe- ve yolcu azığı gibi kavramlar oluşturuyordu. O
cekler', 'O gün az olduğumuzdan mı Ey Allah'ın
Rasûlü', Rasûl: 'Hayır, o gün siz çok olacaksınız
lakin suyun üzerindeki çerçöp gibi olacaksınız 1. Ebu Davud, Ahmed

4
dünya, Allah'a subhanehu ve teâlâ borç verilmesi gere-
ken bir sermaye olmalı, satılıp karşılığında cen-
net alınmalıydı… Asıl olamazdı. Sadece 'Asıl
olana' ulaşmak için bir araçtı.

Dünya algısı bu olanın dünyayı sevmesi


beklenebilir mi?

Ahiret amaç olmalıydı, o genişliği yer ve gök


kadar olan cennetleri barındırıyordu.

Orada Allah subhanehu ve teâlâ ve O'nun rızası,


Allah subhanehu ve teâlâ ve O'nun cemalini nazar et- müsaade etmezsek nefis, şehvetler ve şeytanlar
mek vardır. Buna ulaşmalın yolu ise Allah subha- inşa edecektir.
nehu ve teâlâ yolunda, O'nun uğrunda ölümdü. Hali
bu olan ölümden korkar mı, bilakis dünya ehli- Ensarullah olmanın ilk adımı faydalı ilim, o
nin hayata aşık olduğu gibi ölüme aşık olur. ilmin tefekkür edilmesi ve hayata aktarılması
için azimdir.
Bi'ri Ma'une günü Cabbar b. Sulme, saha-
beden Amr b. Fuheyre'ye yetişmiş ve bir darbe 2. Nefis terbiyesi ve Allah'a bağlılık
indirmişti. Amr'dan duyduğu şey 'Kabe'nin Rab-
bine yemin olsun ki kazandım' cümlesi olmuştu. Allah'sız Allah'a kulluk, takvasız dine hizmet,
Cabbar bu sahneden etkilenip Müslüman ol- dertsiz koşturmaca, sevgisiz muhabbet, aksi-
muştu. yonsuz hareket, asrımızın garabetlerindendir…

Bedir günü Heyseme ve oğlu Sa'd kura çekti- Allah'ın subhanehu ve teâlâ dinine ensar olacak in-
ler. Kura oğluna çıktı, Heyseme oğluna: 'Oğlum, sanın Allah'tan subhanehu ve teâlâ kopuk olması dü-
bu defa kendini bana tercih etsen.' diye ricada şünülemez. Bu ancak riyakarların ensarlığı ola-
bulundu. O da: 'Ey babacığım. Söz konusu cennet bilir. Kişinin ensarlığı Allah'a subhanehu ve teâlâ olan
olmasa yapardım.' diyerek bu teklifi reddetmişti. bağlılığı, muhabbeti, ihtiyacı oranındadır.

Ölümden korkmak bir yana ölüme yarışı- Allah'a subhanehu ve teâlâ bağlılık ensar olmak için
yorlar, kura çekiyorlardı. Onu bulana dek rahat gerekli olduğu gibi, onu devam ettirmek, o yol-
yüzü görmeyen insanlar, ölüm anında kurtul- da sebat etmek için de şarttır.
duklarına dair yemin ediyorlardı. İslam ümme-
tinin içinde olduğu buhranın sebebi olan 'Dün- Ensarlık ağır bir yükün altına girmektir.
ya sevgisi ve ölüm korkusunu' bu bakış açısıyla Emaneti sahiplenmek, 'Ben de varım' demektir.
aşmışlardı. Bu sözler tabiatı gereği zor sözlerdir. Dağlar, yer
ve gök bu emaneti kabulden imtina etmişken,
Bugün ensar olmaya aday olan insana on- insan gibi aciz bir varlık ne yapmalıdır?
ların yolunu takip etmekten başka çare yoktur.
Hayata ve ölüme, eşyaya ve hakikate nasıl ba- "İnsan zayıf yaratıldı."  2
kılması gerektiğini vahiy belirlemelidir. Bu ko-
"Muhakkak o zalim ve cahildir."  3
nuda eğitim ve tefekkür programlarına önem
verilmelidir. Eğitim programlarının âdete dö- "İnsan neden çok cedelcidir."
nüşmesine, muhabbet meclislerine çevrilme-
sine engel olunmalıdır. Bilinç ve şuurunu diri "Ve unuttu..."
tutmalıdır. Sohbetleri, kitap ve dergi okumayı,
meal çalışmalarını; ekmek, su hatta nefes gibi Bunlar insanın Kur'an'da zikredilen bazı va-
görmelidir. Kâinat boşluk kabul etmediği gibi sıflarındandır. Ensarlığa aday Müslüman, önce
fıtratda boşluk kabul etmez. Hayatımızın par-
çası olan bu kavramları vahyin inşa etmesine 2. 4/Nisa, 28
Rebîu'l-Ahir
1433
3. 33/Ahzab, 72

Mart’13 • SAYI: 2

5
kendi nefsiyle mücadele etmek zorundadır. ihtiyacımı, sevgimi, dertlerimi dua ve zikirle
Fıtrî özellikleri olan: 'Unutma, gaflet, bencillik, arz ediyor muyum?
tartışmacılık' ensarlığın tabiatı olan; teyakkuz,
• O'nun için olup da yapamadığımda özlem
canlılık, tevazu ve fedakarlıkla uyuşmaz, taban
duyduğum, gözlerimin aradığı, yüreğimde
tabana zıttır. İşte bu mücadelenin adı tezkiye, hasrete dönüşen amellerim var mı?
terbiye ve tasfiyedir. İnsanın secdeler, dua, gece
namazı, Allah'ı zikir, O'nun ayetlerini tefekkür • Dünya ehlinin boş sözde, şarkıda, gıybet
ile nefsini ıslah edip, şehvetlerine gem vurma- meclislerinde hissettiği lezzetleri, O'nun kela-
sıdır. Ensarlık yolunu tıkayan olumsuzlukları mında ve zikrinde hissediyor muyum?
salih amellerle def edip, Rabbi'nin rahmetiyle
• Gözler beni görmediğinde, nefsin isteklerine,
kendine yönelmesine yol açmaktır. Satırlar- Allah'a olan saygım ve korkum nedeniyle gem
da, cümlelerde kolay ve alımlı duran bu du- vuruyor muyum?
rum pratikte hiç de öyle değildir. Kolay ancak
Allah'ın kolay kıldığıdır, O dilerse en zor olanı Bu sorular hayati sorulardır. Bunların cevabı
dahi kolay kılacak olandır. bizim ensarlığa liyakatimizi ve de o yolda ne
kadar sebat edeceğimizi gösterir. Bu sorulara
Ensarlığın yolunu açtıktan sonra büyük olumlu cevaplar verebilecek olanlara müjde-
tehlike onu bekleyen engeller, yoldan ler olsun, cevapları olumsuz olanlarımız
alıkoyuculardır. Bu da sebatı etkiler. ise Allah'tan subhanehu ve teâlâ yardım is-
İnsanı bu yolda dökülenler sınıfına temeli, O'na yönelmeli, hemen yola
dahil eder. Yolun uzunluğu ve me- koyulmalıdır. İlk adımı samimiyet-
şakkati, yoldaşların azlığı, insan-
vahyin rehberliğinde

le atana Allah subhanehu ve teâlâ mu-


ların teveccühsüzlüğü, yolda hakkak adım atacak Rahme-
dökülenler, bu yolda karşıla- tiyle kurtaracaktır.
şılan eziyetler, uğranılan ha-
karetler buna örnektir. Bir çelişki yok mudur? Yaptıkları "Nefsi ve onu yaratana
amel ve fedakarlıkları ciltlere and olsun, ona fücuru
sığmayan insanların bu korkusu
Allah Rasûlü'nü ve takvayı ilham etti.
ve endişesi; yapamadıkları ciltlere
dağ başlarına çıkaran, sığan bir neslin, bu emniyeti ve Şüphesiz onu arındı-
sıkıntıdan boğulacak kendilerine olan güveni… ran kurtuluşa ermiştir,
seviyeye getiren bunlardan ona gömülen (yani arındır-
başkası değildir. mayıp kendi haline bırakan)
hüsrana uğramıştır."  4
Ensar olmaya adım atmak ve
"Muhakkak arınan ve Rabbini zik-
o yol üzere sebat…
redip, namaz kılan kurtuluşa ermiş-
tir."  5
Bu zor yükün olmazsa olmazı,
nefis terbiyesi ve tezkiyesidir. Allah sub- Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem duaları
hanehu ve teâlâ için olan her şey Allah subhanehu ve
da bu hakikatı içeriyordu. Günlük yaptığı ve
teâlâ ile olmalıdır, O'ndan kopuk olmamalıdır.
çokça tekrar edip, vird haline getirdiği dualar
Aksi halde ya niyette problem vardır ya da bil- bunların göstergesiydi.
gide. İnsanın elde etmek istediği şey Allah'ın sub-
hanehu ve teâlâ rızası ise, bu Allah'ı subhanehu ve teâlâ razı "Allah'ım nefsime takvasını ver, onu temizle,
edecek amellerden kopuk olabilir mi? onu temizleyeceklerin en hayırlısı sensin."  6

Her birimizin sorması gereken soru şudur: "Ey Hayy ve Kayyum olan Allah'ım, rahmetin-
le senden yardım istiyorum; her işimi ıslah eyle,
• Yürekten Allah'ı subhanehu ve teâlâ seviyor muyum?
• O'nu ve O'nun rızasını ne kadar dert ediyo-
rum?
4. 91/Şems, 7-10
• Günde kaç saatimi sadece O'na ayırıyor, O'na 5. 96/A'la, 15
6. Müslim

6
beni gözet, beni göz açıp kapayıncaya kadar
nefsimle baş başa bırakma."  7

"Ey kalpleri çeviren Rabbim, kalbimi dinin


üzerine sabit kıl."  8

"Allah'ım bana, seni zikretme, sana şükretme


ve güzel ibadet hususunda yardımcı ol."  9

Gerek sabah-akşam zikirleri, gerekse


Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem dilinde sürekli-
liği olan dualar incelendiğinde bu hakikat an-
laşılacaktır. İlk olarak bu sorumluluğu alan ve amaca sahip eylem beraberliği olan insanların
bunun üzerine sebat eden nesli, nefsi terbiye içinde mutlu olabilir. Bunun İslamî adı, cema-
ve tezkiye noktasında ve Allah'a olan ihtiyaç ve at içerisinde olmaktır. Ensarûddin olmaya aday
bağlılık hususunda çok titizlerdi. Korkuyorlardı, bir toplulukla beraber hareket etmektir.
çünkü samimiydiler. Arıyorlardı, çünkü dertliy-
diler. Bu yük onları bazen eziyordu, çünkü neyi Müslüman bu konuda titiz davranmalıdır.
taşıdıklarının bilincindeydiler. Verdiği eylem ve fedakarlığın İslam nezdinde
ancak zaruri durumlarda mümkün olduğunu
Düşün ensarlık davası güdüp de Allah'a dua bilmelidir. Asıl olan cemaatsel harekettir, ancak
dahi edemeyenleri; Allah'ın tuzağından, nefsin bunun mümkün olmadığı yerlerde ferdî hare-
oyunundan emin olanları; şeytanın desise ve ket caiz olur.
hilelerine karşı, gecelere ve secdelere sığınma-
yanları… Konumuza temel olan ayetlere bir daha ba-
kıldığında, Müslümanlara teklif edilen, bu dine
Bir çelişki yok mudur? Yaptıkları amel ve ensar olma çağrısı, ferdî değil toplu bir çağrıdır.
fedakarlıkları ciltlere sığmayan insanların bu
korkusu ve endişesi; yapamadıkları ciltlere sı- "Ey iman edenler Allah'a ensar olunuz. İsa'nın
ğan bir neslin, bu emniyeti ve kendilerine olan havarilerine: 'Allah'a giden yolda benim yar-
güveni… Biliyorum sen de benimle aynı fikir- dımcılarım kimdir?' deyip, onların: 'Biz Allah'ın
desin, ciddi bir çelişki var. yardımcılarıyız.' "  10 dediği gibi.

İşte bu çelişkiler giderilmeden, ensarlık da- Ayette müminlere ensarlık toplu olarak (cem
vası içi boş bir davadır. Sadece sahibine zarar sigasıyla) emredilmiştir. Buna verilen örnekte
verecek olan, ispata muhtaç bir iddiadır. Bil- de, havarilerin 'Biz' lafzıyla, topluca bu davete
gi noktasında eksiklik giderilmeli, Allah'a yol icabet ettiği vurgulanmıştır, Müslümanlardan
bulunup O'na inabet edilmeli ve O'na olan ih- istenen de budur.
tiyaç ve acziyet dillendirilmelidir. Kolay ancak
Allah'ın kolay kıldığıdır. Allah ve Rasûlü, ferdi olarak bu yükün taşın-
mayacağını bildiği için, cemaate ve beraberliğe
3. Salih bir çevrede bulunmak özel vurgu yapmıştır.

'İnsan yaratılışı gereği medenidir.' "Hep birlikte Allah'ın ipine (İslâm'a) sımsıkı
yapışın; parçalanmayın…"  11
Bu ilk sosyologlardan İbni Haldun'un nak-
lettiği tartışmasız gerçeklerdendir. İnsan sosyal "Ben size Allah'ın bana emrettiği beş şeyi em-
olduğu için kendi gibi insanların içinde yaşaya- rediyorum; cemaat, dinlemek, itaat etmek, hic-
bilir. Toplumsal yaşam, insanın zaruri ihtiyaç- ret ve cihad."  12
larındandır. Her insan ancak kendisiyle aynı

7. Hakim 10. 61/Saf, 14


Rebîu'l-Ahir
8. Tirmizi 11. 3/Ali İmran, 103 1433
9. Hakim 12. İmam Ahmed

Mart’13 • SAYI: 2

7
"Size cemaat gereklidir, fırkalaşmaktan sakı- Ensarlık için kabul ettiğimiz bir adım olan
nın, çünkü şeytan bir kişi ile beraberdir, toplu- cemaatleşme, Ömer'e radıyallahu anh nispet edilen
luktan ise uzaktır. Kim cenneti istiyorsa cema- şu sözde anlam bulmuştur:
atle beraberliği sürdürsün."  13
"İslam islam değildir cemaat olmayınca, cemaat
"Allah'ın eli cemaatle beraberdir."  14 cemaat değildir emir olmayınca, emir emir değil-
dir itaat olmayınca..."
Bu konu hususi nasslarla vurgulandığı gibi
İslam'ın genel ruhunda da mevcuttur. Duaları Ensarullah yetiştirilecek yapılarda emir ve
'Biz' ile başlayanın, istekleri 'Bizi' diye sunulan itaat hususu önemlidir. Şöyle ki ensarlık zor bir
bir ümmetin mensuplarıyız. görevdir. İnsanın ona başlaması zor olduğu gibi
onu devam ettirirken karşılaşacağı engeller de
Namazı bireysel kılmamıza rağmen, nama- zorludur. Bunun için insan yandaş ve kardeşe
zın özü olan Fatiha'da: "Biz sadece sana ibadet muhtaçtır. Tökezlediğinde ona Allah'ı hatırla-
eder, sadece senden yardım dileriz." diyoruz, tacak ve yola devam etmesini sağlayacak. Fakat
"Bizi doğru yola hidayet et." diye devam edi- insanın tabiatı gereği ihtilaf kaçınılmazdır. Ana
yoruz. Bunlar ferdî olan duada dahi Müs- esaslarda birlik sağlansa dahi; fer'î ve tâli me-
lümanın 'Biz' şuuru ile hareket etmesi ge- selelerde ihtilaf olacaktır. İslam'ın cemaat ve
rektiğini gösterir. emirlik sisteminin üzerinde bu denli sıkı dur-
Yüzlerce masının nedeni de burada yatar. Herkesin farklı
insanın Müslüman birey, ensar fikirleri öneri boyutunda kaldığında bu hareket
olma yolunda salih bir çevre
bulunduğu seçmeli ve bu konuda kararlı
için zenginliktir. Fakat tarihte çokça şahit oldu-
bir topluluk ğumuz niza'lar ve ihtilaflar hareketlerin gücünü
olmalıdır. İnsanın Allah'a sub- zayıflatan unsurlardır. Şeytan bu açığı iyi bilmiş
ehil insanları hanehu ve teâlâ ensar olmasını ko-
ve kullanmıştır, öyle ki asr-ı saadet insanı bile
heyecanladır- laylaştıran en büyük unsur bu tuzağa düşmüştür. İşte bu durumda tek yer-
maz ama tek bir salih bir cemaattir. den çıkacak ses, bu ihtilafları sonlandıracak; ya-
samimi Müslü- pılacak amel, insanların önüne konacaktır. Bir-
Cemaat, inanç ve ey-
birine en kuvvetli bağlarla bağlı olan aile efradı
man, ensarlığa lemde bir olan insanların,
bile basit meselelerde ihtilafa düşüp kavga ve
gönül vermiş sahih bir menhec etrafında
kırgınlıklar yaşayabiliyorlar. Bu insan tabiatının
bir genç, heye- toplandığı topluluktur.
gereğidir. İslam bu sorunu ailede baba ve koca
can kaynağı- Müslümanlar bu konuda fıkhı ile çözdüğü gibi, toplumda da emir ve ce-
dır. dikkatli olmalıdır. Cemaatleş- maat formülü ile çözmüştür.
me veya cemaat seçimi ensarlık
Allah'a subhanehu ve teâlâ ensar olmaya aday olan-
vazifesinin icrası için bir nimet oldu-
lar bunun için salih ortam aramalıdırlar. Bu
ğu gibi, bunu engelleyen bir unsur olma
ortamları iyice tanıyıp beraberlik oluşturmalı,
potansiyeline de sahiptir. Aceleyle oluş-
Allah'a subhanehu ve teâlâ tevekkül ederek işe başla-
turulmuş birliktelikler vahim problemlerin
malıdırlar. "Allah'a isyanda kimseye itaat yoktur."
habercisidir. Bu adım çok dikkatli atılmalıdır.
kaidesini düstur edinmelidirler. Bunun dışında
Özellikle akide ve menhec yani inanç ve amel
göreceli olan meselelerde tam bir teslimiyetle
metodunda, ittifak olmalıdır. Teoride yapılan
yapıya teslim olmalı, vazifelerini en güzel şekil-
ittifak, pratikte sınanmalı, taraflar birbirini ta-
de yerine getirmelidirler.
nımalıdır.
İslam'ın inanç ve menhec konularında, he-
Bu nokta gözetilmediğinde oluşacak ihtilaf-
lal ve haram sınırlarında titiz oldukları gibi,
lar ve çekişmeler insanı ensarlıktan alıkoyduğu
ma'rufta ve göreceli meselelerde de itaatte ve
gibi yapabileceği en basit hizmetlere dahi mani
fedakarlıkta titiz olmalıdırlar.
olacaktır.
Cemaat yapısı, itaat ve teslimiyet olduğun-
13. Tirmizi, Abdullah b. Ömer dan kişiyi dine ensar kılmada en ciddi yardım-
14. Tirmizi, İbni Abbas

8
cıdır. Bu iki kayıt ihlal edildiğinde ise, suyun lerini düşünmekle tükeniyor. Oysa ihlas ve az-
üzerinde çerçöp olmaktan öteye geçemeyen bir minle bu zamanı cennetin bedeli yapmak senin
yük olur. elindedir.

Evet Kardeşim, Hizmet ehli ve ensar olmak zordur. Fakat


başladıktan sonra elde edeceğin lezzet tarif edi-
Bu satırlarla bir hakikatin özetini seninle lemez ancak yaşanılarak anlaşılır.
paylaşmış oldum. İstedim ki sende bu şerefli
çağrıya muhatap olduğunu bilesin ve kendini Üzücüdür;
kontrol edip, düşünesin...
Allah'ın subhanehu ve teâlâ dini her yerden saldırı-
'Acaba ben bu çağrının neresindeyim?' Allah ya uğramışken senin kîl-u kal-i (dediler, denil-
subhanehu ve teâlâ sonsuz lütfuyla hiçbir ihtiyacı ol- di) ile uğraşman, bunları taşıman, bu meclisler-
mamasına rağmen 'Bana olan merhametinden, de lezzet alman üzücüdür.
beni göreve çağırıyor, acaba ben ne kadar icabet
ediyorum, meseleyi ne kadar dert ediniyorum?', Ensar olanlar daha dünyadayken cennet
'İyi bir iş, güzel bir kıyafet, lezzetli bir sofra, bir ar-
bahçelerini yaşarlar, gönülleri rahattır, onlar
kadaş sohbeti kadar kıymet verdim mi? Bunları
razı edilmesi gerekeni razı ediyor olmanın hu-
dert edindiğim kadar bu çağrıya ne denli icabet
zuru içindedirler. Çünkü onların razı etmeyi
ettiğimi dert edindim mi?' hedef edindikleri Allah'tır. O'nu razı etmenin
yolu ve sınırı bellidir. Dünyada sebep olduğu
Bu satırları bunları düşünmene ve adım at- lezzet ve ahirette getireceği ebedi nimet de on-
mana vesile olmak için yazdım. ların göz aydınlığıdır.
Bu çağrı, gönlü Allah subhanehu ve teâlâ sevgisi Sen ise öyle birşeyi memnun etmenin peşin-
ile coşmayan, gayret ve himmeti dünyaya bağlı desin ki; ne onu razı etmek mümkündür ne de
insanların anlamasının mümkün olmadığı bir bunun bir sınırı vardır. Nefsi ve insanları razı
çağrıdır. Çünkü o fedakarlıktır, kendini unutup etmek mümkün değildir. Razı oluyor gibi gö-
Allah'ın subhanehu ve teâlâ hudutları, dinin şi'arı için rünseler de, daha fazlasını istemek suzretiyle
yaşamayı kabul etmektir. sana dünyada yorgunluk ve stres, ahirette de
hüzün ve hüsran kaynağıdırlar.
Dünya ehli buna delilik der, çünkü onlar
anlık olandan mutlu olurlar. Gönül huzurunun, Bir ayet ve hatırlatmayla yazıyı sonlandıra-
Allah'ın subhanehu ve teâlâ rahmetiyle ferahlamanın cağım.
ne demek olduğunu bilmezler.
"Biz insana yolu gösterdik. Dilerse küfrederek,
Adım atmakta gecikme, herşeyinle ensar dilerse şükrederek tamamlar."  15
olmaya çalış. Amellerinle dinin yücelmesine,
sözlerinle dinin taraftar bulmasına, duruşunla İki yolda tüm çizgileriyle belirlenmiştir. Bize
emir sahiplerine güven kaynağı olmaya çalış. düşen tercih etmek ve yola koyulmaktır.
Yüzlerce insanın bulunduğu bir topluluk ehil
insanları heyecanladırmaz ama tek bir samimi Allah subhanehu ve teâlâ bizleri tercihlerini doğru
Müslüman, ensarlığa gönül vermiş bir genç, he- yolda kullanıp amel, edenlerden eylesin.
yecan kaynağıdır. Unutma ki şahsi meseleleri
olan insanlar davaya hizmet edemezler. Nefsini Sözümün sonu alemlerin Rabbi olan Allah'a
ayaklar altına almayanlar, Allah'a subhanehu ve teâlâ hamd etmektir.
ve dinine ensar olamazlar.

Yazık değil mi?

Bir ömür insanların ne dediği, ne düşündü-


ğü ile geçiyor. Kendisiyle cennet hurilerini elde Rebîu'l-Ahir
edebileceğin sermayen, şahsî ve nefsî problem- 1433
15. 76/İnsan, 3

Mart’13 • SAYI: 2

9
Başyazı

Kürtler ve
Sorumluluklarımız
Kürtler… Cumhuriyet tarihince yönetimin gündemin-
de olan, son otuz yıldır tüm kamuoyunun olumlu veya
olumsuz gündemini meşgul eden halk…

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla…

H amd, iman ve takva dışındaki hiçbir sebebi esnasında gerçekleşmiştir. Sa'd Bin Ebi Vakkas
üstünlük alameti saymayan Allah'ındır sub- radıyallahu anh komutasında bölgede ilerleyen saha-
hanehu ve teâlâ. Salat ve Selam, ırkçılık olmak üzere be, kavim olarak Kürtlerden ciddi bir dirençle
cahiliyeyi ayaklar altına alan Muhammed'e sallal- karşılaşmadı. Ancak Bizans ve Sasanilere bağlı
lahu aleyhi ve sellem olsun. yerlerde bu ordular içinde Kürtler vardı. Ka-
disiye savaşı diye bilinen bu fetih, Kürtlerin
Kürtler… Cumhuriyet tarihince yönetimin sahabe aracılığıyla İslam ile şereflenmesine
gündeminde olan, son otuz yıldır tüm kamuo- sebep oldu. İlk etapta tedrici şekilde İslam'a gi-
yunun olumlu veya olumsuz gündemini meşgul ren Kürtler özellikle İyaz b. Ğanem'in radıyallahu
eden halk… anh Diyarbakır'ı (Amed) fethetmesiyle fevc fevc
İslam'a dâhil oldular.
Uludere katliamı ile beraber bir daha gün-
demin ilk sırasına oturan, ümmetin yetim uzvu, Fetih hareketlerinin uzun sürmesi sahabe-
mazlum halk… Bu sayımızda bir halkın kısa ta- nin bölgede uzun süre kalmasına sebep olmuştu.
rihi, gündemde oluş nedenleri ve Müslümanla- Bu, Kürtlerin İslam'ı ilk nesilden öğrenmesini
rın bu halka karşı sorumluluklarını işleyeceğiz. sağladı. Gerek Sasani (İrani) gerekse Bizans'ın
toplumda bıraktıkları cahiliye etkileri kısa süre-
Kürtlerin Kısa Tarihi de atıldı (637-645). 
Bugün yaşadıkları bölge olan Mezopotam-
ya'nın en eski halklarındandır. İslam ile şeref- O günden sonra iki vasıflarıyla İslam üm-
lenmeden en yaygın dinleri Mecusilik ve Hris- metinde öne çıktıklar; cihad ve ilim. Tüm hali-
tiyanlıktır. Yaşadıkları bölge kısmen Farsların feler döneminde cephelerde aranan mücahidler
kısmen de Bizanslıların elindedir. Uzun dönem oldular. Yaşadıkları hayat, çocukluktan başla-
bu iki gücün arasında kalan Kürtler, toplu ola- yan askeri eğitim niteliğindeydi. Bulundukları
rak taraf seçmemiştir. İleride değinileceği gibi bölge ilim havzasıydı. Günümüze kadar devam
Kürtlerde köklü olan 'Aşiret Geleneği' toplu ha- eden medrese kültürünün bu denli köklü olma-
reket etmelerine engel olmuştur. İslam ile erken sı bundandır.
dönemde tanışmaları; Ömer radıyallahu anh döne-
minde bugünkü İran'a yapılan fetih hareketleri Tarihte varlıklarını beylikler üzerinden de-
vam ettirdiler. İslam topraklarını farklı yerlerin-

10
de birçok beylik kurdular. Hezbaniler, Merva-
niler, Hasnaviler, Şeddadiler ve Eyyubiler…

İslam âlemi onları Eyyubiler döneminde


hakkıyla tanıdı. Selahaddin Eyyubi'nin Kudüs'ü
haçlılardan, Mısır'ı Fatimiler'den temizlemesi,
Haçlılar karşısında yenilgi psikolojisine kapı-
lan Müslümanlara hayat olmuştu. Bu dönem
Müslümanlar tarafından dikkatle okunmalıdır.
Müslümanlar iki koldan kuşatılmıştır, kutsal
yerler Haçlıların elindedir. İçerden Hurufi, Ba-
tıni ve Tasavvufi akımlar Müslümanları uyuş-
turmuş, saptırmıştır. Mısır günümüzde olduğu Kürt Âlim ve Beyler'i çözümü Osmanlı'ya
gibi ümmetin hareket merkezidir. Fatimi Şiile- iltica etmekte buldular. Dönemin meşhur Kürt
rin elindedir, inanç ve amel yönünden sapkın âlimlerinden Bitlîsî sarayda resmi görevdey-
oldukları gibi, bölgeyi Haçlılara bırakmışlardır. di. Bu iltica kabul gördü. 1515 yılında Kürtler
Osmanlı tebası olur, içişlerinde kendi beylerin-
Selahaddin Eyyubi az asker, maddi imkan- ce yönetilecek Kürtler, dışişlerinde Osmanlı'ya
sızlık, uzun bir süreç sonrasında zafere muvaf- bağımlıdır. Osmanlı'ya vergi ve savaşlarda asker
fak olmuştur. İslamî hareketin, tarihin bu döne- verecektir.
minden dersler çıkarması zorunludur. 
Osmanlı için Kürtler ve bölgeleri önemlidir.
Osmanlı'ya Geçiş Onlarla düşmanlar arasında kalkan görevi gö-
rürler. Onlara iyi davranılır, âlimlerin ve beyle-
Eyyubiler'den sonra birçok beylik kuruldu.
rin halk üzerindeki etkisi bilindiğinden, onlara
Kürtler bu dönemde (1200-1500 yılları), cihad
güzellikle muamele edilir, ümmet içerisinde
yönünde zayıflamış olsalar da ilmi yönlerini
önemli mevkilere getirilirler.
korudular. Kürdistan bölgesi, dünyanın birçok
yerinden öğrenci ağırladı. İslam ümmetinin Bu ilişki yüz yıl kadar devam eder. Bu dö-
önemli merkezlerinde Kürt âlimler kadı oldular. nemde yaşanan iki olay Osmanlı ile Kürtlerin
arasını açar.
Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgeler 14. yüz-
yılda Farslılar ile Osmanlı arasında sorunlu böl- 1.  1639 Kasr-ı Şirin anlaşması: Bu anlaş-
gedir. Sıcak ya da soğuk her daim savaş halin- mayla Osmanlı'nın Kürtler'e ihtiyacı kalmamış-
de olan bu iki ülkenin arasında Kürtler vardır. tı. Düşmanla antlaşma yapınca Kürtler'e karşı
Farslılar şiiliğin, Osmanlı sünniliğin hamiliğini tutumu sertleşti. Eski ilgiyi görmeyen Kürtler
yapıyordu. Kürtler bir dönem Safevilerle (Fars) Osmanlı'ya olan güvenlerini kaybetmeye baş-
anlaştı, ancak bu uzun sürmedi. Gerek yapılan ladılar.
Şii propaganda gerek atanan yöneticilerin, Kürt
bölgesine müdahale etmesi Kürtleri rahatsız etti.  2.  Osmanlı da başlayan batılılaşma hareke-
ti: 1700'lü yıllar Osmanlı'nın batı hayranlığının
Yüzyıllar içerisinde oluşan ilmi havza onları başladığı yıllardır. Avrupa'yı gezenler orada
şii propagandalarına direnç göstermesine sebep gördüklerini anlatıyor, hayranlık oluşmasına
oldu. Kürtler, toplum olarak içişlerine karışıl- sebep oluyorlardı. Önce saraya avrupaî eğlence
masından hoşlanmazlardı. Yabancı yönetici- hayatı girmiş, bunu taklit takip etmişti. Osman-
lerin bunu bilmemesi, Beyleri rahatsız etmişti. lı ilerlemiyordu, ekonomik ve askeri anlamda
Âlimler ve Beylerin bu rahatsızlığı halka da yan- geriliyordu. Ancak özüne dönmek yerine yö-
sıdı.  nünü batıya çevirmesi felaketi olmuştu. Özel-
likle eğitimin batılılaşması, Osmanlı'nın çöküş
Rahatsızlıklarını dillendirmek için Şah
sürecini hızlandırdı. Artık batılı hocalar, batılı
İsmail'e gitseler de, sonuç alamadıkları gibi el-
dadılar yöneticileri yetiştiriyordu. Her gelen
çiler de zindana atıldı. 
bir öncekinden daha avrupaî yaşamaya gayret Rebîu'l-Ahir
1433
ediyordu. Bu durum İslami yaşama önem veren,

Mart’13 • SAYI: 2

11
şer'i hayatı önceleyen Kürtler için olumsuzdu. günümüz kürt siyasetinde etki bırakması nede-
Osmanlı'ya siyasi anlamda zedelenen güvenleri, niyle inceleyeceğiz.
dini anlamda da zedelenmeye başladı.
1. Molla Selim'in başlattığı Bitlis Kıyamı
1800'lü yıllarda Osmanlı'nın ismi kalmış, (1913-1914)
kendi bitmişti. Yeni Osmanlılar denilen grup
çoğalmıştı. Batıda okuyan, her şeyiyle batıya İttihatçıların batılı politikalarına karşı baş-
uymanın gerekli olduğunu savunan bu zümre latılan ve geniş katılımı olan bir cihad hare-
saray çevresini kuşatmıştı. Osmanlı padişahları ketiydi. İttihatçılar henüz gerçek amaçlarını
batıya borçlanmıştı. Sefih eğlenceler, saray mas- açıklamamıştı. Hürriyet ve özgürlük adı altında
rafları Avrupa'dan alınan borçlarla yapılıyordu. padişahın bazı uygulamalarına karşı çıkıyorlar-
Bu borçlar Avrupa'nın Osmanlı'nın içişlerine dı. İlginç olan dönemin ilim adamları da bun-
karışması için iyi bir nedendi.  lara destek veriyordu. Said Nursi de bunlardan-
dı. Hatta Molla Selim'i hürriyeti anlamamakla
İlk olarak azınlıklar meselesi gündem eleştirmiş ve itham etmişti. Ne var ki zaman
edildi. Hristiyanlar Osmanlı'da zımmî sta- Molla Selimler'i haklı çıkarmıştı. İttihatçıların
tüsündeydiler, devlete cizye veriyor, Müslü- hürriyet dedikleri padişah üzerinden İslam'a
manların üstünlüğünü kabul ederek yaşı- saldırmak, can çekişen İslamî değerleri
yorlardı. Bunların birçoğu Kürtler'in sonlandırmak ve tam batılılaşmayı
yaşadığı bölgedeydiler. 1539 Tan- sağlamaktı.
zimat ve 1856 Islahat fermanları,
İslam'ın 'Zımmi Hukuku'nu lağ- Onlara destek olan ilim adam-
vetmiş, onları eşit vatandaş ları 'Bunların şahsiyeti bizi
kabul edilmişti.  ilgilendirmez, savundukları
başyazı

Kıyam şiddetle
İslam'a uygundur. Zulmün
Kürt Beyleri, Hris- bastırılmış, o güne kadar kalkması insan hak ve hür-
tiyanlardan vergi is- hiç görülmemiş uygulamalar riyetlerinin iadesidir'
teyince, alamamaya yapılmıştı. Âlimler atların diyorlardı. İlginçtir,
başladılar, yeni ka-
kuyruğuna bağlanıp halkın aynı şahısların etbâı
arasında gezdirilmiş, konumunda olan ce-
nunları bahane edip ciz- idam edilmişti.
yeleri ödemiyorlardı. maatler aynı mantıkla aynı
insanların yanında yer alı-
Osmanlı, azınlıklardan yorlardı. O dönemde şeriat
alamadığı vergileri Kürt Beylerine savunucusu Molla Selimler şehit
yüklüyordu. Ödenmesi mümkün ol- edilirken (inşallah) bu dönemde
mayan bu vergiler Kürtleri zora sok- de aynı davayı sürdürenler mağdur
muştu. Kürtler azınlıklara baskı yap- ve mazlum ediliyordu. Bundan daha
tıkça, Avrupa'ya şikâyet ediliyor, Avrupa ironik olanı; 10-15 yıllık süreçte önünü
bugünkü Osmanlı'yı uyarıyordu. Uyarı alan göremeyenler asrın müceddid ve müçtehi-
Osmanlı Kürtler'e karşı iyice sertleşiyordu. di olarak takdim ediliyordu. İnsan şunu dü-
şünmeden edemiyor; acaba yoksul muhalefeti
Osmanlı'nın sınır güvencesi olan Kürt böl- kontrol altına almak için 'Sol' üreten TC., İslamî
gesi, İslam bölgesine dönmüştü. Bu dönem bir- muhalefeti Molla Selimler'in, Şeyh Saidler'in
çok ayaklanma ve isyana sahne oldu. Bunlardan çizgisinden kaydırmak için mi bazı zevatı öne
kimi siyasi olsa da İslamî kıyam mahiyetinde üç çıkarıyor, kerameti kendinde menkul kıssalarla
büyük hareket oldu. Üç hareketin ortak yanı şe- ulvi makamlara eriştiriyordu.
riatın hayattan yavaş yavaş çıkarılması ve batılı
hayat tarzına itirazdı.  Kıyam şiddetle bastırılmış, o güne kadar hiç
görülmemiş uygulamalar yapılmıştı. Âlimler
Bu ayaklanma ve kıyamların tafsilatı ilgili atların kuyruğuna bağlanıp halkın arasında
kaynaklardan okunmalıdır. Bunlardan ikisinin gezdirilmiş, idam edilmişti. Bu uygulamalar
dahi ittihatçıların amacının anlaşılması için ye-

12
terliydi. Ne var ki hürriyet sevdası birilerini kör
etmişti. 

Bu dönem güzel okunmalıdır. Günümüz-


le olan benzerliği göz önünde bulundurulup
dersler çıkarılmalıdır. Özellikle belli zihniyetle-
rin sadece bu dönemi değil, o dönemde küfrün
önderlerinin yanında aynı gerekçelerle yer al-
maları iyi anlaşılmalıdır.

Kıyam istenilen neticeye ulaşamamıştı, fa-


kat başarılı olmuştu. Özellikle Şeyh Said kıya-
mına zemin hazırlaması, ittihatçıların İslam
düşmanlığının açığa çıkması, bu başarılardan- Dünya tek vücut olmuştu kıyama karşı.
dır. Fransa kendi kontrolünde olan demiryolunu
TC.'ye açmıştı. Batı onlarca uçak satmıştı. İçer-
2. Şeyh Said Kıyamı (1925) deki aşiret ağalarına yüksek vaatlerde bulunul-
muş, destekleri engellenmişti.
Cumhuriyet kurulmuş, İslam anayasası yü-
rürlükten kaldırılmıştır. İttihat ve terakki men- Demiryolu aracılığı ile ciddi sayıda asker ve
supları yönetimi tam anlamı ile ele geçirmişti. mühimmat nakledildi bölgeye. Bu hem cihadın
yayılmasını önlemiş hem de bir anlamda mü-
İslam düşmanlığı her geçen gün artıyor, cahidlerin kuşatılmasını sağlamıştı. Uçaklarla
Müslümanlar baskı görüyordu. Doğuya gelen bomba yağdırılmış halk sindirilmişti. TC. aske-
haberler Şeyh Said'i düşündürüyordu. Toplum ri mücahidlerin kıyafeti ile halka ait yerleri yağ-
münkere teslim olmuştu, düzen tağutlaşmıştı. malamış, kara bir propaganda başlamıştı. 
Gazeteler de İslamî değerlere açıktan saldırı-
lıyordu. Şeyh bu mesuliyet duygusuyla bölge Şeyh'in bacanağı Binbaşı Kasım haindi.
âlimlerini ve kanaat önderlerini ziyaret etmeye Şeyh'in kaçarken yakalanmasını sağlamış, kı-
başladı. Bu hale teslim olmamalı, çözüm geliş- yam sona ermişti.
tirmeliydiler. Şeyh organize bir cihad hareketin-
den yanaydı ama bu tek başına karar verilebile- Şeyh ve arkadaşları istiklal mahkemelerinde
cek bir durum değildi. Şeyh, bölgeyi gezerken yargılanmış idam edilmek suretiyle şehid edil-
destek görmüş ve âlimlerin birçoğundan onay mişlerdi (inşallah).
almıştı. 
Cumhuriyet Dönemi Kürt
Ancak kıyam, hazırlık aşamasında başlamak
durumunda kaldı. Şeyh bir düğüne davetliyken
Politikaları
asker baskın düzenlemişti. Asker kaçağı birkaç 1900-2000 yılları arası Kürtler için zulüm ve
kişiyi almak istiyordu, Şeyh veremeyeceklerini yok sayılma yıllarıdır. Onlara karşı izlenen tu-
söyleyince silahlar patlamış, kıyam başlamıştı. tum; intikam ve yok sayma politikasıdır. Bunun
Bu hasbel kader gelişen bir olay mıydı? Ya da temel nedeni şer'i kıyamlar ve batılı hayat tarzı-
sistemin, kıyam hazırlığını tamamlamadan baş- na karşı olmalarıdır.
latma gayreti miydi? Allah subhanehu ve teâlâ daha iyi
1. Kürtleri millet olarak yok sayma
bilir…
Cumhuriyet Osmanlı'dan farklı etnik
Şeyh komutanları atamış, çevre illere haber
kimlikleri miras almıştı. Osmanlı kimliğiyle
etmiş, kendisi Diyarbakır komutanlığını üstlen-
Osmanlı'da sorunsuz yaşayan birçok millet sı-
mişti. Birçok yer mücahidlerin eline geçmişti.
kıntı yaşamaya başlamıştı. Yeni düzen Türkiye-
Ancak Diyarbakır kuşatması uzamış, erzak ve
lilik kimliğini üst kimlik kabul etmiyor, Türklük
cephane tükeniyor sistem sürekli asker sevkiya-
kimliğini üst kimlik olarak beliriyordu. Bu diğer
tı yaparak üstünlüğü ele geçiriyordu. Rebîu'l-Ahir
ırkları yok saymanın başlangıcıydı. Türkiyelilik 1433

Mart’13 • SAYI: 2

13
üst kimlik olsa; etnik gruplar Türkiyeli Türk, 60 darbesi sonrasında TİP (Türkiye İşçi
Türkiyeli Kürt, Laz veya Ermeni şeklinde yaşa- Partisi) kuruldu. Bu hareket Türkiye doğu ille-
yabilirdi. Ancak Türk-Kürt, Türk-Ermeni ola- rine yöneldi ve DDKD (Devrimci Doğu Kültür
mayacağından sorunlar başlamıştı. 'Ne mutlu Dernekleri) bünyesinde halka ulaştı. Kürtler'in
Türk'üm diyene', 'Ya sev ya terk et' bu mantığın haklarının gasp edildiği, kimliklerinin tanın-
sloganlaşmış halidir. ması, ana dillerinin hayatın her alanında serbest
olması gerektiğini savunuyorlardı. Bu şekilde
Bu yok saymadan en büyük payı Kürtler aldı. de birçok insanın desteğini kazandılar. Ancak
Irkları, dilleri ve kültürleri yok sayıldı. Kürt diye çözüm konuşulmaya başlandığında amaçları
bir kavmin olmadığı, bunların dağlı Türkler ol- anlaşılmış oldu. 
duğu tezi işlendi. Tüm etnik kimlikler aynı mua-
meleye az çok tabi olsa da Kürtler baskı, işkence 'Bu haklar neden kayboldu?' ve 'Nasıl alınır?'
eşliğinde bu politikaya tabi tutuldular. Bu siya- soruları gündeme oturdu.
set Kürtler'in düşmanlığını körüklemiş 'Beni
yok sayanı ben de tanımam'  haleti ruhaniyesini Birincisi; atalarımızın din adına, Osmanlı'ya
yerleştirmiştir. Yok sayılan bu millete yatırım uyup, Hristiyanlara zulmetmesi nedeniyle Av-
yapılmamış, yoksulluk had safhaya ulaşmıştır. rupa bizden nefret etti, yeni dünya düzeninde
bizleri tanımadı. Öyleyse temelinde din olan
Kürtler asimile edilmek için batıya sürgün her şeyi bırakmalıyız. Kaybettiklerimiz din se-
edilmiş, göçe zorlanmıştır. Kimi zaman köyle- bebiyle kayboldu.
ri yakılmış, kimi zaman baskı kurularak göçe
zorlanmışlardır. Göç edilen yerlerde iş sorunu, İkincisi; ancak bu haklar sosyalizm çatı-
ırkçılık, yeni sorunlara sebep olmuştur. Bölgede sı altında elde edilir. Halkların kardeşliğini ve
başyazı

kalanlar yoksulluk, işsizlikle mücadele ederken; özgürlüğünü, sosyalizm vaadediyor. Sosyalizm


göç edenler ırkçılık, aşağılanma, yoksulluk gibi okunmaya başlanınca, dinin afyon olduğu, mil-
birden fazla sorunla karşılaştılar. letleri Araplar'a köleleştirdiği anlatılıyordu.

Kürtlerin hem devlete hem millete olan gü- Yeni sorunun kaynağı da, çözüm de dinden
vensizliğinin altında bunun etkisi vardır. Soru- uzaklaşmak gerektiğini söylüyordu.
nun hassas ve kırılgan oluşu Kürtler'in çözümü
devlet dışında arayışında bu süreç çok etkilidir. Bu hareket kısa sürede yayıldı. 12 Eylül 1983
askeri darbesi ile PKK hareketi iyice büyü-
Sistemin bu anlamda Kürtlere yaptıkları dü, İslam düşmanlığını yaydı. Devletin özelde
kendiliğinden gelişen olaylar değildir. Döne- Diyarbakır cezaevi, genelde tüm bölgede baş-
min doğu raporları okunduğunda belli bir plan lattığı işkence ve zulüm halkı PKK'ya itti. Ar-
çevresinde bunların yapıldığı görülecektir ki bu tık İslam'dan uzaklaşma devresi tamamlanmış,
raporlar Dersim katliamının yolunu hazırlamış- PKK ile beraber İslam düşmanlığı başlamıştı.
tır. Atatürk bölgeyi hem kendi gezmiş hem de İslami olan her şeye saldırı, hakaret yaygınlaş-
İnönü'yü yollayıp rapor hazırlatmıştır. mıştı. 

Bu raporlar bugün birçok çalışmaya konu PKK İslam'ı eleştirmekle bir yere varama-
olmuştur. İlgililerin okuması, Kürt siyasetinin yacağını anlayınca, bunu aleni yapmaktan vaz-
anlaşılmasına katkı sağlayacaktır. geçti. Lakin İslam'ın pratiği olan Müslümanları
eleştirmeye başladı. Osmanlı, Müslüman olma-
2. İslami aidiyetlerinden soyutlama sına rağmen Kürtler'i kullandı, sınır güvenliği
için sömürdü, işi bitince tüm haklarını aldı. Ba-
Sistemin Kürtler ile en büyük problemi şe- tıda yaşayan Müslümanlar (genelde sağ partile-
riat talebinde bulunan kıyamlara destek ver- ri ve milliyetçi nurcular kastediliyor) bu zulme
meleriydi. 1960'lara kadar denediği yöntemler yüzyıldır sessiz kaldı, 'İslam bu mudur?' demeye
tutmamıştı, İslami aidiyet gelenek düzeyinde de başladılar.
olsa devam ediyordu.

14
3. Bölünmelerini sağlamak

Kürtler bölünmeye müsait toplumlardan-


dır. Cahiliyeden kalma aşiret bağı onları par-
çalamıştır. Bugün dünyada 40 milyon olduğu
düşünülen Kürtler, Türkiye'nin doğu ve gü-
neydoğusunda ve İran, Irak, Suriye'nin Türki-
ye sınırında yaşıyorlar. Az bir nüfus Kafkasya,
Gürcistan ve Ermenistan topraklarında yaşıyor.

Dünya savaşları sonrasında sınırlar çizil-


miş, Kürtler yukarıda zikredilen dört bölgede
kalmıştır. Aileler sınır telleri ile parçalanmış, 2000 Sonrası Süreç
onarılması zor travmalar yaşanmıştır. Ev sınırın AKP ve söylemleriyle bölge insanı umutlan-
bir yanında bahçe bir yanda; muhtar bir yanda dı. Yüz yıllık inkârın ardından Kürt sorununun
köy bir yanda; okul, sağlık ocağı bir yanda öğ- kabulü, sıcak mesajlar vermesi, anayasa deği-
retmen, doktor bir yanda… şikliği vaadi, bölgeye yapılan kısıtlı hizmetler
insanlara 'Acaba' dedirtti. Lakin bu süreç başa-
Uludere olayına sebep olan kaçakçılık ve rısızlıkla sonuçlandı. Bunun sebeplerini şöyle
sınır ticareti bu politikanın sonucudur. Başlan- sıralayabiliriz:
gıçta hayatın devamı, akrabalarla bir araya gel-
mek için yapılan sınır geçmeler, zamanla ticare- AKP'nin siyasi amaçlarla bu işi yapması:
te dönüşmüştür. Kürt sorununu çözmekle beraber, bundan siyasi
rant elde etmek istiyor olması. Bunun için de bir
O bölgede fiili savaşın devam etmesi ticari şeyler görmek istiyor olması. Temelde insaniyet
olarak imkânları bitirmiştir. Yakılan köyler, öl- ve samimiyet olmayan bu girişim, kendi çıkar-
dürülen hayvanlar, mayınlı tarlalar halkı hay- ları tehlikede olunca duruyor.
vancılık ve ziraat yerine kaçakçılığa yönlendir-
miştir. Kadro olarak milliyetçileri kullanması: Pro-
jenin sosyal ayağını Gülen cemaati yönetiyor.
4. Güvenlik  Bu cemaatin milliyetçiliği bölge halkı tarafın-
dan kabul edilmiyor. İslamî diye sunulan her
Şeyh Said kıyamıyla beraber ilan edilen
paketten Türkçülük çıkıyor. Televizyon kanal-
'Takriri Sükûn' yasası daha sonra olağanüstü hal
ları, diziler, gazeteler askeri yüceltip PKK mi-
adını alacaktır. Mücadele için her yolu mübah
litanlarını aşağılıyor. Aşağıladıkları insanlar
sayan, kanunsuz ve keyfi muamele diyebileceği-
bölgenin gerçeği ve oy potansiyeli olan halkın
miz bu güvenlik konsepti, bölgeyi savaş alanına
yakınları… Bu da yapılanların geri tepmesine
çevirdi. İşkence, faili meçhul, tecavüz, gasp, ha-
sebebiyet veriyor.
raç vs. kanunsuzluklar bu yasadan alınan yet-
kiyle işlendi. Masaya yanlış insanlarla oturması: AKP,
PKK'yı muhatap almakla, onu Kürt halkının
İnsanın temel ihtiyaçlarından olan emniyet
meşru temsilcisi kabul etti. Bu yanlışın bedelini
bu sayede yok edildi. Bölge insanın hayatı asker
çözümün tıkanması ile ödedi. 
ve polis elinde oyuncak haline geldi, mal, can,
ırz emniyeti kalmadı. PKK 30 yıllık savaş sürecinde birçok ülke
ile ilişki kurdu, onlardan destek aldı. Bu ülkeler
Bu insanlarda güvensizlik ve ürkeklik mey-
PKK'nın içine sızdı. Süreç ilerlerken AKP bunu
dana getirdi. Atılan onlarca adımın, küçük bir
hesap etmedi. O güçlerin devreye girip PKK'yı
olumsuzlukla başa çıkamamasının temelinde bu
farklı alanlara çekebileceği öngörülmedi.
ürkeklik vardır. Her an o yıllara dönme korku-
suyla yaşayan bölge insanı, basit bir çağrışımda o Yüzyıldır insanların oluşturduğu travmala-
ruh haline girip, yapılanları boşa çıkabiliyor. rın etkileri hesap edilmedi. Halkın hemen sis-
Rebîu'l-Ahir
1433

Mart’13 • SAYI: 2

15
teme entegre olup, oy vermesi beklendi. Oysa Şüphesiz mazlum halkların oluşu, tağutların
yüz yılda tahrif edilen vicdanların onarılması, onlar üzerinde kendilerini yetkili ve sahip gör-
güvensizliğin yerine güveni, ürkekliğin yerini melerindendir. Onların ulûhiyet iddiasını red-
atılıma bırakması uzun yılların işidir. AKP'nin dettiğimiz gibi bu iddiadan kaynaklı, insanlara
çabuk dönmesi, operasyon üstüne operasyon zulüm ve hakların gaspını da reddetmeliyiz.
yapması halkta oluşan güvensizliği iyice pekiş-
tirdi.  3.  Bünyemize yüzyıl içerisinde yerleşmiş
milliyetçi damardan kurtulmalıyız. Maalesef ki
Uludere katliamı bunun en güzel örneğidir. birçok Müslümanın bu meseleye bakışı, okulda
34 insan katledilmiş, bir özür dahi çok görül- aldığı ve küfür saydığı eğitim(!), medya pro-
müştür. Başbakan askere teşekkür etmekle ye- pagandası ile oluşmuş ve kültür emperyalizmi
tinmiştir. Yüz yıl boyunca inkar ve reddin, baskı dediği bakış(!), aileden kalan ve cahiliye dediği
ve zulmün her türlüsüne düçâr olmuş bir halkın gelenekçi bakışla(!) şekillenmiştir.
AKP'ye güvenmesini beklemek normal midir?
Bu bizler için çelişkidir. Bunun kanıtı Şeyh
Uludere gibi 90'lı yıllarda dahi benzeri az Said kıyamının, İngiliz kışkırtmasıyla Kürtlük
olan bir katliam için özür dahi dilemeyen bir davası için yapıldığına inanan insanların azım-
partiye çözüm için destek vermek akıllıca mı- sanmayacak kadar çok olmasıdır. İnna lillahi ve
dır? inna ileyhi raciun.
4.  Cumhuriyet dönemi ve İslamî kıyam
Tevhid ehli olarak bu süreçten çıkarma- hareketlerinin okunması ve dersler alınması:
mız gereken dersler: İslamî hareketleri düşman dili dışında İslami
kaynaklardan okumalı, değerlendirmeler kana-
1.  Tarihinde cihada ve İslami kıyamlara sa-
at önderleri ve alimlerin gözetiminde yapılmalı.
başyazı

hiplik etmiş bir halk, Müslümanların ilgisizliği


Yanlış okumalar neticesinde büyük tevhidi ha-
nedeniyle sosyalist, kâfir bir partiye kalmıştır.
reketler yanlış tanındı.
Gasp edilen haklar Allah'ın subhanehu ve teâlâ insan-
lara fıtrî olarak verdiği haklardır. Bu hakların Örneğin, Son yüzyılların en büyük tevhidi
savunuculuğunu tevhidi söylemle Müslümanlar hareketi ve önderi Şeyh Muhammed Bin Ab-
yapmalıdır. Bölge halkı meşru haklarını savu- dulvahhab rahimehullah İngiliz ajanı olarak tanıtıldı.
nan insanların sadece PKK olmadığını bilmeli,
Müslümanların bu konuda destek olduğunu Şeyh Said kıyamı İngiliz kışkırtması ile yapı-
görmelidir. lan kürtlük hareketi olarak lanse edildi.

2.  Musa aleyhisselam tevhid davetinin yanında Günümüz cihadî hareketleri, ABD ve Batı-
İsrailoğullarının haklarını savunmuştu. On- nın kurduğu ve kullandığı örgütler olarak lanse
lar gibi Peygamberlerine nankör bir halk dahi ediliyor.
mazlumiyet durumunda savunulmuştur. Müs-
lümanlar tevhid davetini gölgelemeyecek şe- Amaç: Sonraki nesillere örnek olma kapasi-
kilde tüm mazlumların meşru hakkını savun- tesi olan hareketlerin bu yanını silmek ve etkile-
malıdır. Allah Rasûlü'nün, müşriklerin hakkını şimi engellemektir.
almak için Hılfu'l Fudul oluşumunda yer aldığı
'İslam'da tekrar çağrılsam tekrar icabet eder- Kendi tarihini bilmeyen insanlar, müstakim
dim.' diyerek övmesi unutulmamalıdır. gelecek inşa edemezler. Bu hareketlerin kara-
lanması tasavvufi-hurufi önderlerin öne çıka-
Burada ölçü: Asıl rengin tevhide davet ve rılması, onlar adına gün ve gece, yıl ve törenler
şirkin reddi olmasıdır. Bunun yanında hakları tayin edilmesi boşuna değildir. Bağlarımızın
gasp edilen mazlumların haklarının dillendiril- kesilmek istendiği geçmişimizle doğru bağlar
mesidir. Elden gelen yardımların esirgenmeme- kurmalıyız.
sidir. 
Davamızın sonu, alemlerin Rabbi olan
Tağutların ilahlık iddiası reddedildiği gibi Allah'a hamd etmektir.
bunun yeryüzüne yansıması da reddedilmelidir.

16
Fikriyat
ozcanyildirim@tevhiddergisi.com Özcan Yıldırım

Cemaatin İç Mekanizması...
Nasihat
İslam toplumunun bir parçası niteliğinde olan
cemaatin ayakta durması demek, ümmetin
sancağının yere düşmemesi demektir. Bu kurumu
ayakta tutan, yere sağlam basmasını sağlayan
unsurlardan birisi de ‘Nasihat‘ mefhumudur.

B ir yapının zahirini oluşturan parçalar vardır.


Bu parçalar söz konusu yapıyı tezyin eder/
süsler. Bu ise, insanların ona olan rağbetini art-
Mevzu, fertten ziyade cemaat olunca bu iç
dinamiklerin oluşumunun kökleşmesini sağla-
mak daha önem taşıyor. İslam toplumunun bir
tırmakla beraber, aynı zamanda yapının cazi- parçası niteliğinde olan cemaatin ayakta dur-
besini, albeniliğini yükseltir. Bunu herhangi bir ması demek, ümmetin sancağının yere düşme-
obje için düşünmek pekâlâ mümkün. Misâlen; mesi demektir. Bu sebeple, bu kurumu ayakta
yeni inşa edilmiş bir ev görüldüğünde, dış cep- tutan, yere sağlam basmasını sağlayan unsurlar-
hesindeki ve tasarımındaki çekicilik, insanların dan birisi olan 'Nasihat'e değinmeye çalışacağız.
rağbetine tesir eder. Fakat temeli, malzemesi vb.
unsurlar aynı kalitede değilse, aynı durum söz Nasihatin İslam'daki en genel ismi 'Emri
konusu değildir. Ezcümle, bu objelerin içyapısı, bi'l maruf nehy-i ani'l münker'dir. Bu ise kendi
dış yapısından daha mühimdir. Zira onu ayak- içerisinde nasihati de ihtiva eder. Bu kavram,
ta tutan, dayanıklı yapan süsü değil, içyapısı- Kur'an-ı Kerim'de bir emir, Müslüman toplu-
dır. Bunu bütün cansız varlıklar için söylemek mun bir vasfı olarak geçmektedir. Bunun en ba-
mümkün. İnsan da fizyolojik açıdan benzer riz sunulduğu ayetlerde biraz duralım.
durumlara ihtiyaç duyar. Fakat bunun ötesinde,
insanı manevi olarak ayakta tutan bir iç meka- "Ey iman edenler! Allah'tan, O'na yaraşır şe-
nizma olması gerekir. Bu sadece fert anlamında kilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can
verin.
değil, topluluk, cemaat anlamında da böyledir.
Hep birlikte Allah'ın ipine sarılın, parçalan-
İslam'da kişiyi ayakta tutan, onun dinde sa-
mayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın;
bit olmasını sağlayan amiller mevcuttur. İhlas, hani siz birbirinize düşmandınız da O, kalple-
takva, sabır vb. öğretiler bunlardan birkaçıdır. rinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde
Bunlar ile donanan bir kulun, dış etkenlerden kardeş kimseler olmuştunuz. Ve siz ateş çuku-
zarar görüp, dinin sabitelerini bırakması daha runun tam kenarında iken sizi kurtarmıştı. İşte
zorlaşır. Allah subhanehu ve teâlâ ayetlerini size bu şekilde Rebîu'l-Ahir
açıklar ki, doğru yolu bulasınız. 1433

Mart’13 • SAYI: 2

17
Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip, kötü- insanları azaba müstahak hale kadar getirebilir
lükten sakındıran bir topluluk bulunsun. İşte ki, ayetlerde de bu sahneler gözler önüne geti-
onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. rilerek insanoğlu tehdit edilmektedir. Bundan
kurtuluşun reçetesi ise, son ayette de olduğu
Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra gibi bu öğretinin Müslümanlarda vasıf haline
parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte gelmesi ve böylece Müslümanların en hayırlı
bunlar için büyük bir azap vardır.
ümmet olmasıdır.
Nice yüzlerin ağarıp, nice yüzlerin karardığı
gün; yüzleri kararanlara: 'İmanınızdan sonra
Emri bi'l marufun şubelerinden biri olan
kâfir mi oldunuz? İnkârınızdan dolayı tadın nasihati iyice anlamak için lugat manasından
azabı' denilir. yola çıkalım.

Yüzleri ağaranlara gelince, onlar Allah'ın rah- Nasihat Nedir?


meti içindedirler; orada da ebedi kalacaklardır. Nasihate lugat yönü ile bakıldığında birçok
kavram gibi ıstılah/terim manasına paralel
İşte bunlar, Allah'ın sana okuduğumuz hak
olduğu göze çarpmaktadır. Öyle ki lugat
ayetleridir. Allah hiç kimseye haksızlık et-
manası bile insanın gönlünde hoş, latif
mez.
bir hava bırakmaktadır.
Göklerde ve yerde ne varsa Al-
lah'ındır. İşler dönüp dolaşıp Lugatte nasihat, balı mu-
Allah'a varır. mundan arındırarak ye-
Lugatte nasihat, balı mumundan
arındırarak yenilebilecek haline nilebilecek haline getir-
Siz insanlar için çıkarıl- getirmektir. Araplar balın safına mektir. Araplar balın
fikriyat

mış en hayırlı ümmetsi- ‫' ناصح العسل‬Nâsihu'l Asel' demişlerdir. safına ‫ناصح العسل‬
niz. İyiliği emreder, kötü- 'Nâsihu'l Asel' demişler-
lükten sakındırır ve Allah'a
‫' نصحت له الود‬Nasahtu Lehu'l
Yine
vudd' ona karşı sevgim, muhabbetim dir. Yine‫الود‬ ‫له‬ ‫نصحت‬ 'Na-
iman edersiniz..."  1 halis saf, samimidir, demektir. sahtu Lehu'l vudd' ona karşı
sevgim, muhabbetim halis saf,
Ayetlerin siyakı/bağlamı, samimidir, demektir. Ayrıca
bu öğretinin önemini daha çok terzinin kumaş parçalarını birleş-
ortaya çıkarıyor. Kur'an'daki bu per- tirip dikmesine de bu kelimeyi ıtlak
de, evvela Allah'tan subhanehu ve teâlâ kork- etmişlerdir.‫'( نصحت الجلد‬Nasahtu'l Cilde'
maktan ve ancak Müslüman olarak can deriyi diktim gibi).
vermekten bahsediyor. Akabinde cemaat ol-
mayı emrediyor ve emri bi'l marufu farz kılan Arap lugatinde birçok kelimenin kendi nutk
ayet geliyor. Daha sonra tefrikadan bahsedili- edilişinde dahi ruhunu yansıtması, bu dilin di-
yor ve bu tefrikanın sonucu olarak bir azap sah- ğer dillere oranla güzelliğini gözler önüne se-
nesi gözler önüne seriliyor... Ve son olarak da riyor. Örneğin, 'yumuşak söz' manasına gelen
en hayırlı ümmeti vasfederek perde kapanıyor... ‫' ل ِّين‬Leyyin' kelimesinin telaffuzu içindeki ma-
naya işaret ediyor. Bunun tam aksi olan ‫غليظ‬
Ayet özetle şu düşünceleri çağrıştırıyor: 'Ğaliz' ise 'kaba, sert' manasına gelmekle beraber,
Allah'tan subhanehu ve teâlâ hakkı ile korkmak ve aynı manayı telaffuzundaki kabalık ve dildeki
Müslüman olarak sebat edip ölmenin en önem- ağırlıkta bulabiliriz. Bu, Allah'ın subhanehu ve teâlâ
li etkenleri; cemaat olunması ve kardeşlik şu- Arap dilini seçmesinin hikmetlerinden sayıla-
urunun tesis edilmesidir. Kardeşlik şuurunun bilir. Aynı zamanda Kur'an-ı Kerim'de bir keli-
idamesi ise emri bil maruf mekanizmasının menin onlarca eş anlamlı kelimelerin arasında
olmasına bağlıdır. Bu öğreti (emri bi'l maruf) seçilerek ayetlerde yer alması, o ayetin ruhunu
yerine getirilmediğinde, tefrika baş göstere- yansıtmakla beraber bir mucizeye işaret ettiğini
cektir. Tefrika, tarih boyunca İslam toplumunu görmekteyiz.
sonu gelmeyen bir dehlize sokan olgudur. Bu

1. 3/Ali İmran, 102-110

18
Nasihat, nasihat yapan kişinin söylediği
sözü tahlil ederek, doğru veya yanlış kelimele-
rin arasını ayırmasıdır (balı mumdan ayırmak
gibi). Istılahî olarak da:

'Kişinin arkadaşının, kardeşinin, salahına ola-


cak bir fiilde bulunmaya veya söylemeye yönel-
mesidir.'  2

Nasihat eden kişi, sözün en güzelini diğer-


lerinden arındırıp, terzinin kumaş parçalarını
birleştirdiği gibi nasihat ettiği kişinin eksikleri-
ni tamamlamalı, düzeltmelidir. Şeytan lugavî yönden nasihatte bulunmuş,
kendi ahdine sadık kalmak için bu saptırmasını
Terzi kimse, birbirinden farklı kumaşları bir seçkin ifadelerle gerçekleştirmişti.
araya getiren değildir. Birbirine uyumlu parça-
ları dikkate şayan bir şekilde bir araya getiren- Nasihate İslam'ın verdiği önemi anlamak
dir… Nâsih olan da az sonra değineceğimiz gibi için Cerir bin Abdullah'ın radıyallahu anh rivayet et-
karşısındaki kişiyi tüm yönleri ile ele alıp, ona tiği hadise bakmakta da yarar var. Cerir radıyallahu
uygun olan sözü nakşeden kimsedir. anh diyor ki: "Ben Peygamber'e işitmek, itaat etmek
ve her Müslümana nasihat etmek üzere biat ettim."
Kur'an ve Sünnet Bağlamında Normal şartlarda hadiste saymış olduğu konu-
Nasihat lar imanın gereğidir. Bunları biatta yinelemesi
Nasihat, Kur'an-ı Kerim'de genellikle; ise bunun ehemmiyetini gösterir. Bunlardan
"Nasîha", "Tezkira", "Va'z" ve buna benzer keli- biri de nasihattir ki, bu da Müslümanların ara-
melerle bize sunulur. Nasihat/Öğüt, Kur'an si- sında olması gereken bir olgu olduğunu rahat-
yakında kimi yerde Peygamberlerin azgın olan lıkla söyleyebiliriz.
kavimlerine, yöneticilerine yapmış olduğu bir
Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem bunun öne-
nasihat, kimi yerde müminlerin birbirlerine
mini arz ettiği en temel hadisinde "Din Nasihat-
yapmaları, kimi yerde bunun fayda verdiği top-
tir"  4 diye belirtmiştir. Bu hadisin inceliğini ve
luluğun Müslüman topluluk olduğu, kimi yerde
diğer yönlerini düşündüğümüzde dinin teme-
de helak olması an meselesi olan fakat bu du-
linin bu olduğunu anlarız. Şöyle ki; Rasûlullah
rumda bile bu öğretiye i'tisam eden bir toplu-
sallallahu aleyhi ve sellem duanın ibadetteki yerini,
luktan bahsedilirken geçmektedir.
Arafat'ın hac farizasındaki konumunu anlatan
Nasihatin lugat manası ile örtüşen ayetler- hadislerde de buna paralel bir ifade kullanmış-
de de, nasihatin daha özel bir anlamının ol- tır ("Dua ibadettir", "Hac Arafat'tır" gibi). Bu ifa-
duğu açıkça görülmektedir. Araf Suresi'nde, delere bakınca sanki bahse konu olan meseleler
Şeytan'ın Âdem aleyhisselam ile Havva annemize sadece bu durumdan, bu yapılandan ibaretmiş
verdiği vesveseye baktığımızda, onları yoldan gibi gözüküyor. Bu böyle olmamakla beraber,
saptırmak için onlara söyleyip kandırabileceği bunların o ibadetin özü, can alıcı noktası oldu-
birçok vesvesenin arasından en süslüsünü seç- ğu ortaya çıkmaktadır. Din sadece nasihat de-
tiğini görürüz. ğildir, fakat dinin özü nasihattir, diyebiliriz. Bu
hadis, nasihatin İslam'daki konumunun ne den-
" 'Rabbiniz size bu ağacı sırf melek olursunuz li ehemmiyetli olduğunu bizlere göstermektedir.
veya ebedi kalanlardan olursunuz diye yasakla-
dı', dedi. Ve onlara: 'Ben gerçekten size nasihat Nasihat ile ilgili hadis kaynaklarında cereyan
edenlerdenim', diye yemin etti."  3 eden şu olay da nasihatin tatbik yönünü göste-
rir. Burada en hikmetli muallim, her konuda
'Üsve-i Hasene' olan Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem,

Rebîu'l-Ahir
2. Ragıp El-İsfehani 1433
3. 7/Araf, 20-21 4. Buhari, Müslim

Mart’13 • SAYI: 2

19
sında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan
dost olur. Buna (bu güzel davranışa) ancak sab-
redenler kavuşturulur; Buna ancak hayırdan
Asıl sorun yapılan nasihati büyük nasibi olan kimse kavuşturulur"  7
özümsememek, iç dünyada onu
"Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır
kabullenememektir. ve onlarla en güzel şekilde muamele et..."  8
Çünkü birçok insan nasihat
Bu ayetlerdeki emirler, Rasûlullah'ın sallallahu
yapar, fakat Allah’ın rahmet
aleyhi ve sellem davet metodu, nasihati yapma şek-
ettikleri hariç birçoğu yapılan li, kişilerin hallerine göre farklı nasihatleri ve
nasihati ya zahiren ya da bu durumların hepsi nasihatin yapılış şeklinin
bâtınen kabullenemez. farklılığını bizlere gösteriyor. 'Likulli Makâmin
Makâl' (Her yerin bir sözü vardır) sözü misali,
bizler insanların durumlarına göre nasihat et-
memiz gerekir.
eğitmenlere ve nasihati görev olarak hamleden
bizlere mühim bir ders vermiştir. Nasihat yapılacak vakit, nefislerin kabarık
olduğu değil, teskine kavuşmuş olduğu vakit ol-
Muaviye İbn hakem es-Sulemî diyor ki: malıdır. Zira sarf edilecek sözler, o anki nefsanî
bir çatışmaya mahal vermesin. Burada ertele-
"Bir keresinde ben Rasûlullah ile namaz kılı- mek ve daha sonra uygun bir ortamda nasihat
yordum. Birden biri aksırdı. Ben 'Yerhamukel- etmek en uygun davranış olacaktır. Bunun va-
lah' dedim. Bunun üzerine cemaat bana gözle- kıaya yansımalarına baktığımızda da bu söyle-
fikriyat

rini dikti, bende 'Vay canına! Size ne oluyor da diklerimizin daha makul ve uygun olduğunu
bana bakıyorsunuz?' dedim. Bu defa elleri ile görmekteyiz. Ayrıca o anda nasihat yapılan ki-
uyluklarına vurmaya başladılar. Beni sustur- şinin psikolojik durumu farklı olabilir. Bir du-
mak istediklerini anlayınca sustum. Rasûlullah ruma sıkılmış, bir olaydan ötürü kızgın olabilir.
namazı bitirince beni çağırdı, annem babam Bu da nasihat yapılan kişinin olumsuz bir tepki
feda olsun... Ben ondan evvel ve sonra onun
vermesine sebebiyet verebilir.
kadar güzel öğreteni görmedim. Vallahi bana
ne surat astı, ne dövdü, ne sövdü. Sadece 'Ger-
Burada en önemli kural; ertelemektir. Yani
çekten namaz öyle bir şeydi ki; onda insan sö-
zünden bir şey uygun değildir. O namaz ancak anlık uyarı, tepki vermeyip, söz konusu sorunu
tesbih, tekbir ve Kur'an okumaktan ibarettir' daha sonra konuşup, nasihat etmektir. En selim
buyurdu."  5 yol ise, o kişinin nasihatini dinlediği bir zata, ce-
maate durumu bildirip, onun nasihat etmesini
Bir eğitmen sözünü öyle güzel ve uygun sağlamaktır. Zira sosyal statüsü aynı olan kim-
seçmiş ki, etkisini kalpte bırakmış. Bu hadisi selerin bu konuda problem yaşaması yaygındır.
hayatımızın her alanında yaptığımız nasihat ve Aslında sorun nasihati yapan kişiden değil, ya-
bu konuşmalara yansıtmamız gerekir. Ailemize, pılan kişiden de kaynaklanabiliyor. Çünkü na-
çocuklarımıza, din kardeşlerimize nasihat eder- sihati kabul etmenin bir takım manileri kişide
ken sözün en güzelini, en güzel yerde, en uygun bulunabilir. Şimdi bunlara kısaca değinelim:
zamanda, en etkili tarzda söylemeliyiz. Allah sub-
hanehu ve teâlâ şöyle buyurmaktadır: Nasihati Kabul Etmenin Önündeki
Engeller
"Kullarıma söyle sözün en güzelini söylesinler.
Nasihat etmekte genel anlamda bir sorun ol-
Sonra şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan in-
sanın apaçık düşmanıdır"  6 madığını görmekteyiz. Zira her ne kadar yanlış
uygulamaya gidip, taşları yerli yerine oturta-
"İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en masa bile nâsih olan görevini yapmıştır. Fakat
güzel bir şekilde önle. O zaman senin ile ara- asıl sorun yapılan nasihati özümsememek, iç

5. Müslim, Mesacid; Ebu Davud, Salat; Nesâî, Sehv. 7. 41/Fussilet, 34-35


6. 17/İsra, 53 8. 16/Nahl, 125

20
dünyada onu kabullenememektir. Çünkü bir-
çok insan nasihat yapar, fakat Allah'ın rahmet
ettikleri hariç birçoğu yapılan nasihati ya za-
hiren ya da bâtınen kabullenemez. En çok te-
daviye muhtaç olan, üzerinde durulması mül-
zem olan da budur. Çünkü problemin temelini
oluşturan nasihat yapılan kişidir. Bu, birçok
sebebe dayanmakla birlikte genel anlamda bu-
nun kibirden kaynaklandığını söyleyebiliriz.
Kibir ise "Hakka karşı büyüklenmek, insanları
küçük görmektir"  9

Bu da engelin temelini oluşturmaktadır. ğına dâhildir. Fakat kibir denilince hiç kimse
alınmadığı için, bunların ve buna benzer ör-
Nasihati kabul etmemek, ya zahiren (tepki- neklerin kibrin göstergesi olduğunu belirtmek
sel olarak karşılık vermek gibi) ya da bâtınen zorundayız. Allah subhanehu ve teâlâ bizleri kibrin
(iç dünyasında kabul etmemek gibi) geçekle- zerrelerinden, ona götüren yollardan muhafaza
şir. Bâtıni olanı ise daha tehlikelidir. Çünkü iç etsin. Âmin
dünyasında nasihati kabul etmeyen, bu şeyin
altında ezilmek istemez. İç dünyasındaki maraz, Sonuç olarak, cemaat bir yapı ise, onu ayakta
onu bunun karşılığını almaya itecek ve böylece tutan iç mekanizmaların oluşturulması, bunun
kabarmış olan nefsini teskin edecektir. Buradan idamesi için fertlerin çaba göstermesi gerekir.
da karşı tarafın olumsuz davranışını, hatalarını Ümmetin sancağını taşıyan topluluklar zahiren
bulmak için tecessüse gidecektir. (başta belirttiğimiz yapı misali) kâmil gözükebi-
lir. Fakat onu ayakta tutan iç dinamiklerin sağ-
Bazı insanlar vardır, birçok kimse bunlara lam olmayışı, o topluluğu/cemaati her an eskile-
nasihat etmeye çekinir. Kişi, nasihatin önemi- rin düştüğü dipsiz kuyuya düşürebilir.
ni bilmezse, bir ömür boyu ona nasihat dahi
etmez. Zira her defasında ya nasihati kabul et- Bu sebeple, nasihat ve daha birçok kavrama
mez, ya da bâtını kabullenmenin dışa yansıması yeterince önem verilmeli ve cemaatin kemmi-
olarak bahane öne sürer. Öyle ki, bu onda ahlak yetine değil, keyfiyetine daha çok eğilim göste-
haline gelir. Bu da nifak hasletlerinin barındığı rilmelidir.
kişilerin durumuna benzer. Rasûlullah'ın sallallahu
Allah subhanehu ve teâlâ bizleri nasihat ehlinden
aleyhi ve sellem, Allah'ın ayetleri ile sürekli nasihat et-
ve onu zahiren ve bâtınen yaşatanlardan, dinin-
tiği münafıkların bahaneciliğin bayraktarlığını
de sebatkâr kullarından eylesin.
yapması da bu durumun kimlerin özelliği hali-
ne geldiğini göstermektedir. Bahanecilik, -ma- Duamızın sonu, alemlerin Rabbi olan
alesef- bu ümmet için bir şey takdim etmeyen Allah'a hamd olsun.
ve bununla da kendi kötü amellerini manipüle
etmeye çalışan insanların hücrelerine nüfuz et-
miş habis bir karakterdir.

Bunların yanında başka etmenler de kişiyi


nasihati kabul etmemeye itebilir. Nasihati ya-
panın yaşının küçük, yapılanın büyük olması;
nasihat yapan kişinin ilim ehli, âlim vb. olma-
yıp kendi statüsünde olması; insanlar arasında
ayrıma gidip, bazısından nasihati kabul edip,
bazısından kabul etmemesi ve bu gibi durum-
lar olabilir. Esasen bunların hepsi kibir başlı-
Rebîu'l-Ahir
1433
9. Müslim

Mart’13 • SAYI: 2

21
Siyer Notları Genel Olarak Arapların Durumu

enesyelgun@tevhiddergisi.com Enes Yelgün

Cahiliye -2-
Ya bugünün toplumu? Arap cahiliyesinden bir
farkları olduğunu kim söyleyebilir ki? Eğitim
öğretim sisteminden televizyon kültürüne,
sokaktan iş çevresine kadar her alan fuhuş
için bir durak haline gelmiş.

S osyal hayatta kadına verilen değer tabaka-


dan tabakaya değişmekteydi. Eşraf takımın-
da kadının sözüne değer verilir onun namusu
Bazen utanç, bazen rızık korkusu ile kız ço-
cuklarını diri diri toprağa gömme, bu cahiliye-
nin karanlık sayfalarından birisiydi. 
için kan akıtılmaktan çekinilmezdi. Ancak son
söz söyleme hakkı yine de erkeğe aitti. Bunun- İçki, kumar bir utanç vesilesi değil, bilakis
la birlikte toplumun alt tabakalarında, kadının övünç kaynağı idi. Çünkü onlar içtikçe cömert-
adını duymak neredeyse imkânsızdı. Ona yapı- leştiklerini, kumar paralarını da yoksullara ye-
lan muamele ise bir ticaret malına yapılan mu- dirip dağıttıklarını iddia ediyorlardı.
ameleden farksızdı. Buna bağlı olaraktan fuhuş
toplumun her alanına yayılmış, bu musibetten Notlar
kendilerini ancak bazı hür erkek ve kadınlar ko- 1. Arap toplumunda olduğunu söylediğimiz
ruyabilmişti. Aişe radıyallahu anha annemizin cahili-
ahlakî bozuklukların hemen hemen hepsinin
yedeki nikâh çeşitlerini anlattığı rivayette yer bugünün cahili toplumlarında da olduğunu ra-
alan üç nikâh çeşidi de zaten fuhşun ne kadar hatlıkla görebilmekteyiz. Ancak bu durumdan
normalleştiğini bize göstermektedir. daha tehlikeli bir hal vardır ki o da, bu bozul-
maların insanlar tarafından normal karşılanıyor
Evlenecek kişinin seçiminde bir sorun yoktu. olmasıdır. Cahiliyenin bir toplumda ne kadar
Kişi iki kız kardeşi aynı anda nikâhında tutabil- kök saldığını gösteren en büyük alamet de bu-
diği gibi, babası öldüğü ya da boşandığında an- dur zaten!
nesi ile de evlenebiliyordu.

22
İşte Arap cahiliyesinin içinde bulunduğu hal
ortada! Fuhuş yapan onlarca insan vardı, ama
onlar gizlenme, saklanma ihtiyacı hissetme-
u
den bu işi yapıyorlardı. Fuhuşlarının sonunda
ortaya çıkan nesil, onlar için bir utanç kaynağı
değildi. Onu sahiplenmekten çekinmiyorlardı.
İnceledikçe daha birçok ahlaksızlık türünün
aynen zinada olduğu gibi toplum tarafından
kanıksandığını göreceğiz.

Ya bugünün toplumu? Arap cahiliyesinden


bir farkları olduğunu kim söyleyebilir ki? Eği-
tim öğretim sisteminden televizyon kültürü-
ne, sokaktan iş çevresine kadar her alan fuhuş
için bir durak haline gelmiş. Geleneksel bağlar
nedeniyle toplumun çok küçük bir kesimi ta-
rafından karşı çıkılması haricinde, buna ses
çıkartan duydunuz mu? Yasalar kendi rızası ile
bu rezil fiili yapanlara zerre miktarda bir ceza
ön görüyor mu? Bilakis sistem ve toplum el ele
vermiş, ahlaksızlığı yaymak için birbirleri ile
yarışıyorlar.

Daha çok kısa bir süre öncesine kadar içki


dükkânı açmak isteyenler yana döne yer arıyor-
lardı. Çünkü toplumsal baskıdan korkan mal kapısı olarak ta görmeye başlamıştı. Mesela; içki
sahipleri böyle bir işe alet olmak istemiyorlardı. içmek onlar için bir şeref meselesiydi. Çünkü
Peki şu anda durumun hala böyle olduğunu id- içki içtikçe cömertleşiyor ve bununla övünüyor-
dia eden var mı? En muhafazakar olarak bilinen lardı. Tekrar akılları başlarına gelince verdikle-
ilçeler ve sokaklar köşe başlarını bu necis me- ri malları fark edip, insanların övgüsünden de
kanlara ayırmaktan çekiniyorlar mı artık? Bir olmamak için bir köşede parmaklarını ısırıp
dönem insanlar içtikleri şey belli olmasın diye ısırmadıklarını bilemiyoruz! Aynı şeyi kumar
gazeteye sarar, karanlık çöktükten sonra içki örneği üzerinden de verebiliriz. Onlar kumarı,
meclislerini kurarlardı. Şimdi ise günün her sa- kazandıklarını yoksullara dağıtmak için oyna-
atinde mangal keyfi ile beraber semtlerin orta- dıklarını iddia ediyorlardı. Ne harika bir anla-
sında zıkkımlanıyorlar! Ne onlar endişeli ne de yış! Karşısındakinin malını gasp et, başkasına
etrafından geçenler rahatsız! Rahatsız olanlar da hibe et! Bunu da hayır diye anlat! Tabi Arap-
varsa da ancak: 'Sarhoş adam! Ne yapacağı bel- lar bununla da kalmayıp, kendi yaptıkları fiilleri
li olmaz. Bir de onunla uğraşmayayım' diyerek- yapmayanlara 'gerici', 'hayra engel olan' gözü ile
ten biraz uzaktan uzaktan yürüyorlar. 'Burada bakıyorlardı.
Allah'ın haramlarından bir haram işleniyor' deyip,
en azından bu sebeple kalbinde buğz, dilinde İlginçtir ki günümüz cahiliyesi de benzer ör-
lanet olan kimse kaldı mı acaba? neklerle dolu. Onlar da depremde zarar gören-
lere yardım toplamak için, insanların bedenleri-
İşte bu ve benzeri örnekler toplumda ahlak- ni ve ruhlarını ifsad eden defileler ve konserler
sızlığın yapılmasından da öte normalleştiğinin düzenliyorlar! Ne büyük bir hayır! 
göstergesidir. Geldiği zaman hiçbir ferdi dışın-
da bırakmayacak umumî belaların en büyük Cahiliye, kılcal damarlarına kadar, zehrini
nedeni de bu haldir. pompaladığı bir toplumun fıtratını işte böyle
ters yüz eder. Artık o toplumda hayır şer, şer de
2. Arap cahiliyesi bazı ahlaksızlıkları kanık- hayır olarak gözükmeye başlar. Allah'ın rahmet Rebîu'l-Ahir
samakla yetinmemiş, bu fiilleri birçok hayrın(!) ettiği selim fıtratlı bir grubun bunlara karşı çı- 1433

Mart’13 • SAYI: 2

23
İkinci adım ise, cahiliyenin aramıza sızdığı
alanları tespit etmektir. Televizyon, iş ve arkadaş
Müslümanlar çeşitli çevresi, çocuklar için sokak bir kaç örnek olarak
mekanizmalar geliştirerek, karşımızda durmaktadır. Maalesef televizyonu
evden çıkarmak, interneti birazcık kısıtlandır-
bu ara dönemi en az kayıpla mak, eşlerimizin arkadaş çevresine kota koy-
atlatmaya çalışmalıdırlar. mak, sadece evde meydan muharebesi yapmayı
İlk adım ‘Dert etme’ göze alabilenlerin kalkıştıkları eylemler olmuş.
Halbuki takva üzerine kurulmuş ve kendisiyle
adımıdır. İkinci adım ise, neslini ateşten korumayı amaç edinmiş bir aile-
cahiliyenin aramıza sızdığı de, işin hikmeti açıklandıktan sonra yukarıdaki
alanları tespit etmektir. işleri hayata geçirmek çok da zor olmasa gerek.
Keşke 'Artık benim evimde televizyon yok, dizi
izlenmiyor; çocuklarım sadece bizim gibi düşünen
ailelerin çocukları ile oynuyorlar' diyenlerin ses-
lerini daha çok duysak.
kışı ise uygarlaşmanın(!) önündeki engel olarak
tanımlanır. Bu bir avuç azınlık, toplumdan dış- Cahili kalıntılardan boşalan zihnimizi, onu
lanmaya çalışılır; aynen kadınları bırakıp, şeh- katkı maddelerinden temizlenen hücrelerimizi
vetlerini erkeklerle gideren sapık Lut kavminin üçüncü adım olarak hak ile doldurmalıyız. Bu
bu fiillerine karşı çıkan muvahhidlere yaptıkları da ancak emr-i bi'l ma'ruf nehy-i ani'l münkeri
ve seslendikleri gibi;  içinde canlı bir şekilde işleten bir cemaat ile olur.
Böyle bir yapıyı bulma ve ona dahil olma süreci
"Kavminin cevabı yalnızca; 'Çıkarın Lut'u ve şartlar gereği uzayabilir. Bu durumda arkadaş
ona uyanları ülkenizden. Çünkü onlar fazla te-
çevremizi bizim gibi düşünen insanlardan seçe-
siyer notları

miz kalmak isteyen insanlarmış' demek oldu."  1


rek bir süreliğine de olsa arayı kapatmış oluruz.
Allah'ın laneti ve azabı Lut kavmine isabet
Ve son olarak dua! Çünkü böyle bir toplum-
ettiği gibi, onlara benzeyen ve bu tutumlarını
da, insanın itikadî veya ahlâkî bozulmaya uğra-
ısrarla sürdürüp, kendilerini 'uygar' olarak nite-
madan kalabilmesi ancak Allah'ın yardımı ile
leyen tüm cahili toplumların üzerine olsun.
olur. Kalplerimiz onun elindedir. İnsanın çabası
3. Maalesef biz de bu toplumun bir ferdiyiz. ise ancak onun kolaylaştırdığı istikametle adım
Cahiliye çarklarının arasında ezilmemek için atmaktan ibarettir.
çabalıyoruz. Ama ne kadar dayanabiliriz, işte
Ey kalpleri evirip çeviren Allah'ım! Kalpleri-
bu meçhul! Kesin çözüm ise cahiliyenin etkisi-
mizi dininde sabit kıl!
nin en aza indirildiği bir İslam toplumunu inşa
etmek. Bu, hayatımızdaki edeplerin en başında
yer alması gereken bir mucize olmalı. Peki, o
toplumu inşa edinceye kadar ne yapacağız?

Müslümanlar çeşitli mekanizmalar geliştire-


rek, bu ara dönemi en az kayıpla atlatmaya ça-
lışmalıdırlar. İlk adım 'Dert etme' adımıdır. Dert
etmemek, 'Böyle de İslam'ımızı yaşıyoruz, sorun
yok' mantığı ile hareket etmek, hak ve batılın
aynı ortamda barınmalarının mümkün olmadı-
ğını, birisinin diğerinin egemenliği altına almak
için uğraşacağını bilmediğimizi gösterir. Bu ya-
nılgıdan hemen kurtulmak gerekir. 

1. 27/Neml, 56

24
Akaid Notları
ferhatcura@tevhiddergisi.com Ferhat Cura

-2- Tağutu İnkar


Bugün insanların La ilahe illallah’tan bîhaber
olduklarının en güzel örneklerinden bir tane-
si de kanun koyma ve anayasa belirleme nok-
tasında yapılan teorik ve pratik uygulamadır.

Kanun Koymanın İbadet Oluşu insanlara vermekteler. Oysa Kur'an ve Sünnet'e


Allah'a hamd, Rasûlü'ne salat ve selam olsun. bakıldığında hakimiyetin de namaz, oruç ve di-
ğer ibadetler gibi bir ibadet olduğu belirtilmek-
Dergimizin geçen sayısında, insanlara ne- tedir. O zaman bugün insanlar bunu yaparak
den tekrardan Kelime-i Tevhid'in anlatılma- Allah'a ibadet etmemiş, bilakis Allah'ın dışında
sının sebeplerini, la ilahe illallah'ın manasının başka varlıklara ibadet etmişlerdir.
'Allah'tan başka ibadeti hak eden hiçbir varlık
yoktur.' olduğunu, öyleyse namaz ve diger iba- Bu belirtilen hakikat, bir yorum değil tam
detlerin sadece Allah'a yapıldığı gibi Kur'an ve tersi insanların kedisine yapışıp kurtulacakları
Sünnet'te belirtilen bütün ibadetlerin de yalnız- tek merci olan Kur'an ve onun açıklayıcısı olan
ca Allah'a yapılması gerektiğini ve son olarak sünnetin belirttiği bir hakikattır. Nitekim Allah
da insanların bir takım ibadetlerini Allah'la be- şöyle buyuruyor:
raber başka varlıklara da yönelttiklerini örnek
''(Yahudiler) Allah'ı bırakıp din adamlarını,
vererek belirtmeye çalıştık. Allah'ın izniyle bu
(Hristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu
sayıda da konumuza devam edilecektir. Mesih'i Rabb edindiler. Halbuki onlara ancak
tek ilaha ibadet etmeleri emrolundu. O'ndan
Bugün insanların la ilahe illallah'tan bîhaber başka ilah yoktur. O, bunların ortak koştukları
olduklarının en güzel örneklerinden bir tanesi şeylerden uzaktır.''  1
de kanun koyma ve anayasa belirleme nokta-
sında yapılan teorik ve pratik uygulamadır. Yani Bu ayeti okuyan veya dinleyen her insanın
insanlar, la ilahe illallah, Müslümanım demele- aklına hemen şu soru gelebilir:
rine rağmen belirli dönemlerde oy kullanmak Rebîu'l-Ahir
suretiyle hakimiyet yetkisini Allah'ın dışında 1433
1. 9/Tevbe, 31

Mart’13 • SAYI: 2

25
'Bir insan, bir insanı rab edinebilir mi? Böyle toplumunun %80 veya %90 demokratik seçim-
birisi var mı? Acaba Yahudi ve Hristiyanlar din lere katılıp oy kullanarak Allah'ın kanunlarını
adamlarına yönelerek namaz mı kılmışlardı? değiştirme, yenileme, hükmünü iptal etme yet-
Veya kurban mı kesmişlerdi?' kisini parti ve şahıslara vermekle Allah'tan baş-
ka varlıklara ibadet etmişlerdir. Dolayısıyla bu
Bu ve benzeri soruları Rasûlullah sallallahu aley- hal üzerine söylenen La ilahe illallah hiçbir şe-
hi ve sellem: "(Yahudiler)Allah'ı bırakıp din adamları-
kilde insana fayda vermeyeceği gibi tevbe edil-
nı, (Hristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu mediğinde insanın ebedi olarak cehennemde
Mesihi rab edindiler.''  2 ayetini okurken cahiliye- kalmasına sebeb olur.
de Hristiyan olan Adiy bin Hatim adında bir sa-
habenin de aklına gelmiş ve bunu Rasûlullah'a İki toplum arasındakı fark...
sallallahu aleyhi ve sellem iletmiştir: " 'Ya Rasûlullah biz
onlara ibadet etmedik ki onları Rab edinelim.' Yine toplumumuzun La ilahe illallah'tan bi-
Bunun üzerine Rasûlullah sahabesine şöyle haber oldukları- nın en bariz örneklerinden
der: 'Din adamlarınız Allah'ın helallerini haram, bir tanesi de; bu kelimenin hayatla-
haramlarını da helal kıldıklarında (Allah'ın ka- rındaki te- zahürüdür. Bu durumu
nunlarını değiştirdikle- rinde) siz bunları şöyle izah edebiliriz;
kabul edip tabi oldu- nuz mu? 'Evet
Ya Rasûlullah', 'İşte bu sizin din Pey- gamber ve sahabesi
adamlarınıza iba- d etini z - bu keli- meyi söyledikleri
dir.' '' andan itibaren hayatları
t a m a - men değişmiştir.
Hidayet ve rah-
Kişilik ve kimliklere karşı
met olan Kur'an ve
akaid notları

insanla- rın tavrı olumluyken,


onun açıklayıcısı olan
bir anda benzeri görülmemiş
Rasûlullah sallallahu aley-
sert dav- ranışlara dönüşmüş,
hi ve sellem, ehli kitabın, din
aleyhle- rinde propogandalar
adamlarına Allah'ın haram
yapılmış, tehdit, eziyetler başla-
ve helallerini değiştirme yet-
mış, hatta bu uğurda canlarını
kisini vermesini ibadet olarak
kaybet- mişlerdir işkence ve
isimlendirmiş ve bu yetkiyi onlara
eziyet- ler altında... Bu kadar
vermekle onların, Allah'ın dışında
kök lü davranış değişikliği-
ibadet ettikleri Rabler edindiklerini
nin sebebi neydi diye
söylemiştir.
ba- kıldığında, tek birşey
O zaman şu gerçek tüm çıplaklığıyla açı- göze çarpar: O gün
ğa çıkmaktadır. Öyleyse bir insan bilsin veya insanlar bu kelimenin
bilmesin fark etmez, helal ve haram belirleme ne ifade ettiğini çok iyi
noktasında Allah'tan başka mercî kabul ederse biliyorlardı. Yani Mek-
ibadeti Allah'tan başkasına yapmış ve Allah'ın keli müşrikler bu keli-
dışında başka rabler edinmiş olur. Çünkü meyi kabul ettiklerinde
Rasûlullah bunu, bir ibadet ola- hayatlarında var olan bir
rak açıklamıştır. çok şeyin değişeceğini, kısa-
cası artık putlara değil Allah'a
Bu açıklama- direk dua edeceklerini, kendi
lardan sonra vaka- heva ve heveslerine göre koydukları
ya bakıldığında yukarıda veya değiştirdikleri kanunlara değil de men-
belirtilen hakikat ile kendisine Müslümanım faatlarına uymasa da tamamen Allah'ın kanun-
diyen, la ilahe illallah kelimesini dillerinden larına uyacaklarını ve artık hür ve köle arasında
düşürmeyen insanlar kıyas edildiğinde büyük hiçbir ayrımın olmayacağını veya aynı sofrada
bir fark olduğu görülecektir. Çünkü asrımız beraber oturacaklarını çok iyi bildikleri için bu
kelimeyi kabul etmiyorlardı. Bununla da kal-
2. 9/Tevbe, 31

26
mayıp bu kelimeyi kabul edenlere de şiddetli bir Tabi böyle olunca insanlar manasını, şart-
şekilde karşı çıkıyorlardı. larını ve bozan unsurlarını bilmeden kupkuru
ve mücerret olarak bu kelimenin ağızla telaffuz
Oysa bugün herşey tersine dönmüştür. O edilmesiyle ve bunun dışında hiçbir şey yapıl-
günün şartlarında bu kelime söylenmesi zor ve masa da cennete girebilecekleri anlayışına sahip
bir çok fedakarlıkları gerektiren bir kelimeyken olmuşturlar.
bugün, insanların hayatlarında en basit bir söz
haline gelmiş ve yine insanlar bu kelimeyi söy- Oysa bu çok büyük bir yanlıştır. Bu hadi-
ledikleri anda ve sonrasında hayatlarında hiçbir si bu konuda tek başına almak doğru değildir.
değişiklik olmamış hatta en büyük Allah düş- Çünkü başka hadislere bakıldığında mesele hiç
manlarının ülkelerinde bile her yerde ezanlar- de onların anladıkları kadar basit bir ikrar me-
la bu kelime nida edilmiş daha da ötesi bizzat selesi değildir.
Rabblik iddiasında olanları bu kelimeyi o necis
ağızlarına almışlardır. Tüm bunlara rağmen tu- "Kim 'La ilahe illallah' der, Allah'ın dışında
haf olan tağut ve destekçilerinin, bunlara hiç- ibadet edilenleri inkar ederse canı ve malı ha-
bir şekilde Mekkeli müşriklerin sahabeye karşı ram olur.''  4
yaptıkları gibi müdahale etmemeleridir. Bunun
Yine başka bir hadiste:
sebebi de tağutlar, insanlar bu kelimeyi, mana-
sını ve gereklerini bilmeden söylediklerini bil- "Kim ihlaslı bir şekilde 'La ilahe illallah' derse
meleridir. Öte yandan şimdiye kadar dünyanın cennete girer.''
herhangi bir yerinde bir grup insan bu kelime-
nin manasını bilip, hakimiyetin sadece Allah'ın Başka bir hadiste de:
olduğunu haykırdıkları andan itibaren dört bir
yandan dünya tağutları onlara karşı çok sert "Kim manasını bilerek la ilahe illallah der ve
müdahalede bulundular ve bulunmaya devam sonra ölürse ateş ona haram olur.''  5
etmekteler. Burada da anlaşılmaktadır ki ma-
alesef bugün insanlar bu kelimenin manasını Ve bu manada bir çok hadis varid olmuştur.
bilmediklerinden dolayı hayatlarında hiçbir de- Bu hadislerden la ilahe illallah kelimesinin kup-
ğişiklik olmamaktadır. kuru bir kelime olmadığı, şartları ve bozan un-
surları olduğu anlaşılmaktadır. Sadece la ilahe
Tüm bunlardan sonra, bugün insanların illallah kelimesini söyleyerek cennete girilebile-
sorunu namaz, oruç ve benzeri ibadetler de- ceğini söyleyenlerin misali; namaz kılın deyip
ğil bilakis daha dinin temeli ve dine giriş olan de hiçbir şekilde nasıl namaz kılınır, şartları
lailaheillallah'tan bîhaber olmaları, şartlarını ve ve bozan unsurları nelerdir, abdest nedir, kıble
gereklerini bilmemeleridir. Bu da insanlara tek- nerededir vb. şeyleri bereberinde öğretmeyen
rardan la ilahe illallah'ın anlatılmasının gerekti- insanın durumuna benzer. Böyle bir namaz in-
ğini göstermektedir. sana fayda vermeyeceği gibi, şartları olmadan
söylenen bu kelime de hem dünyada hem de
Önemli Bir Husus! ahirette fayda vermeyecektir.
La ilahe illallah anlatılmadan önce bu nok-
Sonuç olarak: 'La ilahe illallah yani kelime-i
tada bir meselenin açıklanması faydalı olacaktır.
tevhid' kupkuru veya sihirli bir kelime değil
Şöyle ki; bugün din adına konuşan insanların
şartları, rükunları, gerekleri ve bozan unsurları
ağızlarından düşürmedikleri ve din adına ko-
var olan bir kelimedir. Bu kelime ancak bu şekil-
nuşmaya fırsat buldukları hutbe vb. yerlerde:
'Bir insan, sadece La ilahe illallah kelimesini söy- de söylenirse insana fayda verir.
leyerek bunun dışında ne yaparsa yapsın cennete
Davamızın sonu alemlerin Rabbi olan
girebileceğini' ve bunu ifade eden hadisleri söyle-
Allah'a hamddır.
mektedirler. 'Kim 'La ilahe illallah' derse cennete
girer'  3 hadisini delil getirirler.

Rebîu'l-Ahir
4. Müslim 1433
3. Buhari, Müslim 5. Müslim

Mart’13 • SAYI: 2

27
İlim Meclisi
ekrembulca@tevhiddergisi.com

Ekrem Bulca

İlim Ancak Amel Etmek için


Öğrenilmelidir
Kişi ilmiyle amel etmeyince, öğrendik-
lerini pratiğe geçirmeyince, öğrendiği
ilmi kedisine ahirette fayda vermez ve
cehennemden de kurtulamaz.

K itaplar ve Rasûller göndererek bizleri ka-


ranlıklardan kurtarıp, hidayetle tanıştı-
ran Allah'a sonsuz hamd olsun. Salat ve selam
ilmin, kendisinden istediklerini hakkıyla yerine
getirmesi gerekir.

Allah'tan aldığı vahyi, amele döküp, bize bu Kur'an-ı Kerim'de ''İman edenler ve salih
şekilde ilmin amele dökülmesi gerektiğini gös- amel işleyenler'' ayeti defalarca tekrar edilmiş-
tir. İmandan sonra Allah subhanehu ve teâlâ özellikle
teren Rasûlullah'a sallallahu aleyhi ve sellem ailesine, as-
habına ve amel etmek için öğrenen tüm Müslü- amel etmeye dikkat çekip, açık bir şekilde iman-
manların üzerine olsun. dan sonra amel etmemiz gerektiğini bizden iste-
miştir. Salih bir amel, ancak salih bir bilgi ara-
Geçen sayımızda elimizden geldiği kada- cılığıyla olur. İlim, insanı salih amele götüren
rıyla ilmin önemi ve faziletinden bahsetmeye bir araçtır. Hangi meselede olursa olsun kişinin
çalışmıştık. Allah nasip ederse bu yazımızda ise aracı amaç haline getirmemesi gerekir. Aksi tak-
ilmi öğrenmemizdeki amacın, hedefin ne olma- dirde asıl amacına ulaşması mümkün değildir.
sı gerektiği üzerine duracağız.
Eğer ilim, salih amelin aracı ise, o zaman
İslam'da ilim, Allah'ın rızasını kazanmak ve onu da amaç haline getirmememiz gerekir. İlmi
amel etmek için öğrenilir. Kişinin, ilim öğrenir- amaç haline getirmek demek, kişinin amel et-
ken ki gayesi kesinlikle öğrenip, bilgi kalabalı- mek için değil de bilgi sahibi olmak için oku-
ğı yapmak veya öğrenip, bununla başkalarına masıdır. Şunu hemen belirtmek gerekir ki; hiç
büyüklük taslamak olmamalıdır. Bilakis öğren- kimse bilgili olmak için okuduğunu söylemez.
diklerine göre yaşantısını değiştirip, okuduğu Herkes amel etmek için okuduğunu, olması

28
gerekenin de bu olduğunu söyler. Burada bizi
ilgilendiren pratiktir. Kimin doğru söylediği,
kimin yalan söylediği, kişinin ilim öğrendikten
sonra amellerinde olan değişikliklere bağlıdır.
Kişi ilmiyle amel etmeyince, öğrendiklerini
pratiğe geçirmeyince, öğrendiği ilmi kendisine
ahirette fayda vermez ve cehennemden de kur-
tulamaz.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuru-


yor:

"Kıyamet gününde bir adam getirilir ve cehen-


neme atılır. Bağırsakları parçalanır, merkebin
değirmeni döndürdüğü gibi onunla beraber dö-
ner. Cehennem ehli onu izler ve ona ''Ey falan!
Ne oldu sana? Sen bize iyiliği emreder kötülük-
ten sakındırmaz mıydın'' o da; ''Evet, ben size
iyiliği emreder, fakat kendim yapmazdım; kötü-
lükten sakındırır, fakat kendim yapardım."  1
bir meseledir. Ondan dolayıdır ki cehennemin
Hadisten çok açık bir şekilde anlaşılıyor ki; en alt tabakasında olan ve her türlü zorluktan
amele dönüşmeyen ilim, kişiye hiçbir fayda sağ- kaçınan münafıkların temel özelliklerinden bir
lamıyor. Hadiste Peygamberimizin kendisin- tanesi de bildikleriyle amel etmemeleridir. Bir
den bahsettiği adam doğruları öğrenmiş ama örnek verecek olursak; münafıklar cihadın, mü-
kendisi uygulamamış, yanlışları öğrenmiş ama cahidin, şehitliğin faziletini biliyorlardı. Ortada
kendisi sakınmamış yani başka bir deyimle öğ- henüz bir savaş yok iken, bunların faziletinden
rendikleriyle amel etmemiş, ondan dolayı ce- bahsedip, cihad etmemiz gerekir vb. şeyler di-
hennem ehlinden olup bu azabı tatmış. Kişinin yorlardı. Müslümanlar, kafirlerle karşı karşıya
cehennem ehlinden olup, bu azabı tatmaması gelince (yani mesele konuştuklarını amele dök-
için bildikleriyle amel etmesi gerekir. meye gelince) hemen bir bahane bulup ondan
geri duruyorlardı.
Allah subhanehu ve teâlâ Kur'an-ı Kerim'de bildik-
leriyle amel etmeyen insanları kitap yüklü eşek- Denilebilir ki: 'Münafıklar namaz kılıyorlardı,
lere benzetmiştir. Allahu Teâlâ şöyle buyurur: oruç tutuyorlardı infak yapıyorlardı vs… Bunlar
amel değil midir?' Münafıklar bunları yaparken
"Kendilerine Tevrat yükletilip sonra onu yük- zaten isteyerek yapmıyorlardı. Sadece Müslü-
lenmeyenlerin hali (kitabın hükümleriyle amel manlar kendilerine karışmasın, canları tehli-
etmeyenlerin hali) kocaman kitaplar taşıyan
kede olmasın diye yapıyorlardı. Tek başlarına
eşeğin hali gibidir."  2
kaldıklarında veya Müslümanlardan uzaklaşın-
Allah bu ayette bildikleriyle amel etmeyen- ca hemen amel yapmayı terk ediyorlardı. Allah
leri, insanın belki de benzetilmeyi en son iste- subhanehu ve teâlâ onlardan bahsederken şöyle diyor:
yeceği hayvana benzetmiştir. Fahreddin Râzi
"Onlar namaza üşene üşene gelirler. İnfakları-
şöyle der: 'İlmiyle amel etmeyen ve ilminden ya- nı da isteksiz yaparlar."  3
rarlanmayan kimselerin hali; sırtında su kapları
olduğu halde çölde susuzluktan ölen devenin du- Yani, normalde bunları yapmak istemiyorlar,
rumu gibidir.'
fakat bunları yapmadıklarında Müslümanlar-
dan tepki göreceklerini bildikleri için kendileri-
Kişinin öğrendiği ilmiyle amel etmesi, ona
ni bu amelleri yapma mecburiyetinde görüyor-
göre yaşantısını düzenlemesi aslında çok zor
lardı.
Rebîu'l-Ahir
1. Buhari 1433
2. 62/Cum'a, 5 3. 9/Tevbe, 54

Mart’13 • SAYI: 2

29
edilmeyen duadan, korkmayan kalpten ve doy-
mayan nefisten sana sığınırım."  5

Allah ve Rasûlü bize ilmin amele Hadis-i şerifte geçen "Faydasız ilim"den; bi-
dökülmesi gerektiğini farklı linip, onunla amel edilmeyen ilim, sahibinin
durum ve davranışlarını düzeltmeyen ilim, sa-
farklı şekillerde anlatmıştır. hibinin huyunu temizlemeyen ilim, bilinmesine
Biz Müslümanların üzerine ihtiyaç duyulmayan gibi ilimler anlaşılır.
gerekli olan da Allah'a
Kur'an ve Sünnet'e baktığımızda Allah ve
ve Rasûlü'ne teslim olup Rasûlü bize ilmin amele dökülmesi gerektiği-
isteklerini yerine getirmektir. ni farklı farklı şekillerde anlatmıştır. Biz Müs-
lümanların üzerine gerekli olan da Allah'a ve
Rasûlü'ne teslim olup isteklerini yerine getir-
mektir.
Allah subhanehu ve teâlâ Kur'an-ı Kerim'de iman Allah'ım, okuduğumuz ilimle amel etmeyi,
edenlere, amele dökmeyecekleri şeyleri söyle- öğrendiklerimizi pratiğe geçirmeyi bize nasip et
meyi yasaklamıştır. (Allahumme Amin).
"Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri
niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri
söylemeniz Allah katında büyük bir nefretle
karşılanır."  4
ilim meclisi

Allah subhanehu ve teâlâ, bu ayette kişinin söyle-


diği şeylerin, kendi tarafından sevilip, kerih
görülmemesi için amele yansıması gerektiğini
bize öğretiyor. Bundan sonraki ayette ise, kendi
yolunda savaşanları, birbirlerine kenetlenen-
leri sevdiğini buyuruyor. Bu da gösteriyor ki;
Allah'ın sevgisini kazananlar, amel edenlerdir.

Hadislerde Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sel-


lem, cehennemin kendisiyle tutuşturulduğu üç
kişiden birinin âlim olduğunu söylemiştir. Dü-
şünüldüğünde, cennete ilk girmesi gereken ve
cennete en yakın olan kimseler, âlimlerdir. Peki,
âlimi cehennemin kendisiyle tutuşturan üç kişi-
den biri kılan sebep nedir? Cevap; öğrendikle-
riyle amel etmemesidir. İhlası, ihlasın faziletini,
faydalarını öğrenmiş bunu başkalarına anlatmış
ama kendisi bununla amel etmemiş, bu şekilde
de ateşin kendisiyle tutuşturulduğu üç kişiden
biri olmuştur.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuru-


yor:

"Allah'ım! Fayda vermeyen ilimden, kabul

4. 61/Saf, 2-3 5. Tirmizi

30
Çeviri Makale Ebu Basir Et-Tartusi

Ebu Muhammed El-Makdisi'ye


5 yıl Hapis…
Neden?
Kralların saltanatı, yöneticilerin hüküm-
ranlığı zulüm gibi bir şey ile devam etmez.
Ve Allah'ın dostlarına saldırmak ile de…
Allah zalime fırsat tanır. Kademe kademe…

H amd sadece Allah'a, Salat ve Selam ken- Peki, bu zalim muamele niçin? Zalimin ya-
disinden sonra Nebi olmayanın üzerine rarına olduğu içindir ki, bu adama zulmediliyor
olsun… ve tutukluluğu devam ediyor!

Ürdün Devlet Güvenlik Mahkemesi, 4 Ocak Bir papaz ya da Yahudi olsaydı onu tutukla-
2012 Çarşamba günü zulüm ve düşmanlık gös- maya cüret eder miydiniz? Yoksa Şeyh'i küçüm-
tererek Şeyh Ebu Muhammed El-Makdisi'ye 5 süyor musunuz? Zira O 'Rabbim Allah'tır' diyor!
yıl hapis cezası verdiğini duyurdu.
Onu sizin tutukladığınızı görüyor musunuz?
Şeyh hapisten daha yeni çıkmış, ailesi ve Eğer hakkı gizlemek, zalim tağutları övmek, fe-
çocukları ile birkaç gün kalmıştı ki, ikinci defa satçıları ödüllendirmek olsa göz yumardınız!
hapse gönderildi… Zalimlerin zindanlarındaki
kardeşimiz hakkında bize söylenenden başka Zalim olduğunuzu itiraf edin! Siz, Şeyh'i
bir şey soruşturamadık. Evde bulunmasından tutuklamanız ile dışarıdaki zalim kuvvetlere
daha çok, onu tağutların, zalimlerin zindanla- hizmet ediyorsunuz. Bu herkesin bildiği bir
rında tanıdım. hakikattir. İnsanların bundan gafil olduğunu
zannetmeyin! Özellikle Ürdün'deki Müslüman-
Ona 5 yıl hapis cezası ile hükmettiler. O, on
yıldan fazla onların zindanlarında kaldı… Bir ediliyor. Mevcut sistem/statüko ise, kitle iletişim araçlarını anti
gün çıkarıyorlar, bir sene hapsediyorlar! 1 propaganda malzemesi olarak kullanıp, son günlerde kolluk
kuvvetlerini; 'kırılan kapıların tazminini veriyorlar', 'çocuklar
korkutulmadan operasyon başarı ile tamamlanıyor', 'evlere
ayakkabı ile değil son derece modern (!) bir şekilde galoş giyerek
1. Bugün yaşadığımız coğrafyada da farklı bir durum söz konusu giriliyor' diyerek, tüm pişkinliği ile savunuyor, halkın gözünde
değil. "Rabbim Allah'tır" diyen ve bunu yaşantısı ile pratize eden -sözüm ona- imaj düzeltme çabalarını sürdürüyor. Allah subha-
her Müslüman/muvahhidin mahremi çiğneniyor, üzerlerinde nehu ve teâlâ tüm Müslümanlara selamet, sabır ve sebat versin. Rebîu'l-Ahir
korku imparatorluğu oluşturulmaya çalışılıp, her türlü insanî Dünyanın dört bir köşesinde esir olan muvahhid kardeşlerimizin 1433
haklardan mahrum bırakmaya yönelik tüm olanaklar seferber bağlarını çözsün. Âmin.

Mart’13 • SAYI: 2

31
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle der:

"Hürmetinin çiğnendiği, ırz ve şerefinin kınan-


dığı bir yerde bir Müslümanı yardımsız bırakıp
rezil eden bir Müslüman yoktur ki, kendisine
yardım edilmesini arzu ettiği yerde Allah rezil
rüsva etmesin. Buna mukabil ırz ve şerefinin
ayıplandığı bir yerde bir Müslümana yardım
eden bir kimse yoktur ki, kendisine yardım edil-
mesini arzuladığı yer ve zaman da Allah ona
yardım etmesin."

Şeyh'e yardım etmek size açılan bir hayır


kapısıdır, kapanmadan önce istifade edin.
ların… Onlar bunu diğerlerinden daha iyi bili-
yorlar… Ve sen Ebu Muhammed! Peygamberlerin
yolunu tüm iradenle tuttun. Peygamberlerin
Şeyh zayıftır… Fakat O'nun Rabbi zayıf, aciz yolu da zorluk, sıkıntı ve belalarla çevrilidir. Sa-
değildir! O'nun kralları, büyüklenen zalim ta- habelerden biri Peygamber'e sallallahu aleyhi ve sellem
ğutları kahretmeye Kâdir olan Rabbi var. Şeyh şöyle dedi:
size aldırış etmese de Şeyh'in Rabbi, size karşı
asla kayıtsız kalmaz ve sizi katından bir azap ile " 'Ya Rasûlallah seni seviyorum.' Peygam-
yok eder! ber: 'Ne dediğini biliyor musun?' dedi. O: "'Ya
Rasûlallah seni seviyorum' dedi. Rasûlullah:
çeviri makale

Şeyh zayıf ve mazlumdur… Ve mazlumun 'Şüphesiz belalar beni sevene hedefine giden sel-
duası ile Allah'ın arasında perde yoktur. Allah den daha hızlı gelir.' "  3
subhanehu ve teâlâ mazlumun duası için diyor ki: "İz-
zetime and olsun ki vakti uzasa da sana yardım Şüphesiz bu Sevgili'ye sallallahu aleyhi ve sellem olan
edeceğim."  2 muhabbetin ve tabi olmanın bedelidir ki, bu da
kaçınılmazdır.
Kralların saltanatı, yöneticilerin hüküm-
ranlığı zulüm gibi bir şey ile devam etmez. Ve Sabredin İslam ve Tevhid kardeşliği sab-
Allah'ın dostlarına saldırmak ile de… Allah redin… Çoğu gitti, azı kaldı. Buluşma yeri
subhanehu ve teâlâ zalime fırsat tanır. Kademe kade- Allah'ın yanındadır. Allah'tan kendimiz ve sizin
me… Sonra izzetli ve muktedir bir şekilde onu için ölene kadar hak üzere sabır ve sebat dili-
yakalar, nereden olduğunu bilip, hesap edemez. yoruz.
Kendisinden sonrakine ibret olsun diye…
Allah'ım Şeyh Ebu Muhammed kardeşimizi
Ürdün'deki sevgili kardeşlerimize diyorum kurtar! Şüphesiz ki o mazlumdur, O'na yardım
ki; 'Zulme olan suskunluğunuz ile zalimlerin zul- et…
müne ortak olmaktan sakının! Bu mazlum Şeyh'e
yardım edin! O'na var gücünüz ile yardım etmek Ümmî Peygamber Muhammed'e sallallahu aleyhi
üzerinize vaciptir. Şeyh zindan dışında ailesi, ço- ve sellem, ailesi ve ashabına salat ve selam olsun…
cuklarıyla beraberken -Allah'ın izni ile- hariç,
hareketsiz haliniz size uygun değildir. Ecriniz de
Allah'a aittir…'
Tevhid Dergisi için
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle der:
Özcan YILDIRIM
"Kim kardeşinin gıyabında onun ırzını korur-
sa, Allah'ın onu ateşten koruması üzerine bir tarafından çevrilmiştir.
haktır."

2. Tirmizi 3. Tirmizi

32
Nasihat
abdulmetinaksoy@tevhiddergisi.com
Abdulmetin
Aksoy

Şeytanın Aldatmaları
Bizim düşman olarak; kendisini düşman adde-
den, damarlarımızdaki kanda gezen, bizim ken-
disini göremediğimiz, lakin onun ve zürriyetinin
bizi gördüğü, insana sağından, solundan...

H amd Allah'a, salât onun Rasûlüne, ailesine


ve ashabının üzerine olsun.
hariç sen onların birçoğunu şükreder bir halde
bulmayacaksın."  1

Allah subhanehu ve teâlâ kâinattaki nizamın sağlık- Allahu Teâlâ, başka bir ayette açık bir şekil-
lı bir şekilde devam etmesi için evrendeki her de şeytanın düşmanlığını şöyle ilan ediyor:
şeye bir takım hayat programı yerleştirmiştir.
Bu hayat programının içinde her canlıya dostlar "Şeytanın adımlarına tabii olmayın. Çünkü
ve düşmanlar belirlemiştir. Evet, Allah subhanehu o sizin için apaçık bir düşmanınızdır."  2
ve teâlâ evrende yaşayan her canlıya bir düşman
Evet, şeytan müminin en belirgin düşma-
yaratmıştır. Düşmansız bir yaşam, hayatın ger-
nı ve düşmanlarının başıdır. Allah'ın subhanehu
çeğine terstir. Her ikisinin birbirine düşman
ve teâlâ ısrarla Kur'an'da dikkatimizi çektiği bu
olduğu şu dünyada sadece insanın yaşadığı,
düşmandan ne kadar da gafiliz. Bu gafletimiz-
hayvanların olmadığı bir yaşam düşünün, evre-
den dolayı ayağımız kayıyor, helak olup gidi-
nin düzeni bozulur. Bugün devletler bile kendi
yoruz. Bir ömür boyu İslam mücadelesi verir-
menfaatleri için başka devletleri düşman edin-
ken, düşmanımızı unutmamızın gereği Tebuk
miş ve tarihte düşmanı olmayan hiçbir devlet
Gazvesi'ndeki sahabeler gibi son anlarımızda
mevcut olmamıştır. Kâinatın yaratıcısı, hayvan-
Rahman'a isyan ederek, Rahman'ın hoşuna
lardan birçoğunu birbirine düşman kıldığı gibi
gitmeyecek sözler söyleyerek, hem dünyamızı
Müslümanlara da şeytan ve yandaşlarını düş-
hem de ahretimizi helak ediyoruz. Bu, bütün
man kılmıştır. Ki Rabbimiz, Kur'an-ı Kerim'de
olumsuzlukların sebebi, düşmanımızı unutma-
bu düşmanlığın hayatın başından beri var oldu-
mız veya dikkate almamamızdır. Bizler, dünya
ğunu ve kıyamet kopuncaya kadar devam ede-
ve dünya içindekilere vakit ayırmaktan kardeşi-
ceğini söylüyor. Allah subhanehu ve teâlâ müminin yol
mizin ayıplarını aramaktan, piyasadaki cemaat-
göstericisi olan Kuran'da şöyle buyurur:
leri çekiştirmekten, film izlemekten, internette
"Ey Rabbim, senin beni saptırdığın gibi bende 'chat'leşmekten ve gündemimizi gereksiz şeyler-
senin dosdoğru yoluna oturup kullarını sap- le belirlemekten bir türlü bizi her yerden kuşat-
tıracağım. Onlara sağdan, soldan, önden ve
arkadan yaklaşacağım, sonra muhlis kulların 1. 7/Araf, 16-17
Rebîu'l-Ahir
1433
2. 2/Bakara, 168

Mart’13 • SAYI: 2

33
mış olan şeytanı ve tuzaklarını fark edemiyoruz den yararlanarak bize galip gelen o olur. Biz her
ki! İşte Allah subhanehu ve teâlâ, Kur'an-ı Kerim'de bu zaman mağlup olan takım oluruz. Burada şey-
düşmanlığı açık bir şekilde beyan etmesine rağ- tanın Müslüman'a kurduğu genel tuzaklarını
men ve şeytanın da bu düşmanlığını net bir şe- bilmemiz, düşmana karşı kalkan görevi göre-
kilde ortaya koymasına rağmen, bizim bu düş- cektir. Kur'an ve Sünnet'ten şeytanın oyunlarını
manı unutmamıza ve önemsemememize hayret başlıklar halinde şöyle sıralayabiliriz;
ederek şöyle buyuruyor:
Ameli Süslü Göstermek
"O sizin için bu kadar düşman iken siz (ısrar- Şeytan, insanı kandırmak istediği şeyin is-
la) onu ve zürriyetini dost mu ediniyorsunuz?"  3 miyle kandırmaz. Şeytan, insanı yaratıcısına
karşı günahkâr, isyankâr yapmak istediği za-
Bizim düşman olarak; kendisini düşman
man o şeyi farklı kılıflarla süsler. Şeytanın her
addeden, damarlarımızdaki kanda gezen, bi-
ameli süslemek için yaptığı farklı kılıfları var-
zim kendisini göremediğimiz, lakin onun ve
dır. Her zaman aynı kılıfla süslediği tuzakla bizi
zürriyetinin bizi gördüğü, insana sağından, so-
kandırmaz. Bunun Kur'an'da en güzel örneği
lundan, arkasından, önünden yaklaşma yetkisi
Âdem aleyhisselam ile şeytanın arasında geçen kıssa
kendisine verilmiş olan ve insana vesvese ve-
ve tarihtir. Rabbimizin Âdem'e secde et emrine
rebilen bir düşmanımız var! Yeryüzünde 'Ben
karşı şeytanın itaatkârsızlığı, cennetten kovul-
şeytanın dostuyum veya şeytan benim dostumdur'
masına sebep olmuştu. Âdem de aleyhisselam Allah
deyip, şeytanı dost edinen bir tek kişi göremeyiz.
subhanehu ve teâlâ tarafından cennete yerleştirilmişti.
Lakin insan öyle ameller yapar ki, şeytana öyle
İşte bu olaylardan sonra şeytanın Âdemoğluna
itaat eder ki, bu yaptıklarıyla Allah subhanehu ve teâlâ
karşı ebedi düşmanlığı başlamıştı. İblis bu düş-
katında şeytanı dost edinenler zümresine girer.
manlığını kıyamete kadar sürdürmek için Rab-
Bundan dolayı Müslüman'ın her gün teyakkuz
nasihat

bimizden izin de almıştı. Hedefi, Ademoğlunu


halinde olması gerekir. İnsanın düşmanı, in-
yaratana karşı isyankâr yapmaktı. Allah subhanehu
sanın gözünün önünde olursa düşmanından
ve teâlâ Âdem'e aleyhisselam cennette bir ağacı yasak-
korkmasına gerek yoktur. Devletlerin bile siya-
lamıştı. Rabbi Âdem'e: "Sen ve zevcen şu cennete
seti budur. Devletler tanıdıkları, bildikleri, so-
yerleşin ve sakın şu ağaçtan yemeyin"  4 demiş-
yundan emin oldukları oluşumları düşman ola-
ti. İblis, bu emri fırsat bilerek düşmanına karşı
rak görmezler. Çünkü düşman ortadadır. Lakin
harekete geçmiş, Âdem'e aleyhisselam seslenerek:
devletler için asıl tehlikeli olanlar, yerin altında
"Ey Âdem! Allah'ın sizi bu ağaçtan men etmesi-
olan, görünmeyen ve ne oldukları bilinmeyen nin sebebi, melek olamayasınız ve ebedi cennette
oluşumlardır. Bu, Peygamber'in sallallahu aleyhi ve kalmayasınız diyedir.", "Ey Âdem sana ebediyet
sellem de bir siyasetiydi. Peygamber sallallahu aleyhi ve
ağacını, hiç bitmeyecek bir mülkü haber vereyim
sellem Mekkeli müşriklerden ziyade, kendisinden
mi?" diyordu. İblis'in insanoğlunu Rabbine kar-
Allah'a subhanehu ve teâlâ sığındığı en büyük düşma- şı nankör yapan şu sinsi tuzağın şekline dikkat
nı şeytandır. Bu bizim için de izleyeceğimiz bir edilmelidir. Şeytan Âdem'e: "Ey âdem! Rabbinin
siyaset olmalıdır. Çünkü şeytan bizim görebil- seni nehyetmiş olduğu şu ağaçtan ye!" demiyor.
diğimiz, yollarını ve oyunlarını tanıdığımız bir Çünkü şeytanın bu şekilde Âdem'e söylemesi,
düşman değildir. Bu sebepten ötürü de Allah kurduğu komployu ortaya çıkaracak, Âdem'in
subhanehu ve teâlâ Kur'an'da sürekli bizim dikkatimi-
de kendisinden uzaklaşmasını sağlayacaktı. Fa-
zi bu noktaya çekiyor. O zaman bizler bu görül- kat şeytan tuzağını öyle süslüyor ki, ilk insanı
meyen düşmanın tuzaklarını, komplolarını iyi Rabbine karşı isyankâr yapıyor.
bilmemiz gerekir. Tuzaklarını bilmediğimiz bir
düşmanı yok etmek veya ona karşı kendimizi Bunu kendisince tecrübe edinen şeytanın, o
muhafaza etmek mümkün değildir. Her zaman günden bugüne insanoğluna karşı kurduğu tu-
hedefimizde ona karşı bir düşmanlık olur, ama zaklardan bir tanesi de amelleri süslü göstermek
bu düşmanlığımız teoride kalmaktan başka bir oldu. Bu şeytanın âdemoğluna karşı bulduğu ilk
işe yaramaz. Bulunduğumuz her yerde şeytana tuzaktı. Bugün bizler bu tuzağı fark edemesek
karşı kinimizi kusarız, pratikte ise cahilliğimiz- de hayatımızda karşılaştığımız bir tuzaktır. Ör-

3. 18/Kehf, 50 4. 7/Araf, 19

34
neğin, İslam'da Allah'ın subhanehu ve teâlâ yanında
kerih olan, lakin bugün biz Müslümanlar içeri-
sinde önemi olmayan gıybeti, şeytan rabbimize
karşı isyan olarak yaptırmıyor. Çünkü şeytan
'Gıybet yap' dediği anda Müslümanların bütün
duyguları kabaracak ve "Senin şerrinden Allah'a
sığınırım" diyecektir. Fakat şeytan tuzağını öyle
kuruyor ki, gecenin karanlığı her şeyi görün-
mez hale getirdiği gibi gıybeti de bize karşı
görünmez hale getirip, Allah'a subhanehu ve teâlâ bir
isyan olarak değil de Müslümanların sorununu
paylaşıp ıslah etmek, Müslümanların sorunla-
rını çözme adına yaptırıyor. Evet, bizler bugün Bugün biz Müslümanlar Ebu Lubabe'nin
İslam'ı düşünmek için, ailemizin ve kendimizin yaptığı gibi Müslümanların sırrını yayarken,
sorunlarını tespit etmek için ayırmadığımız görmüş olduğumuz, söylemememiz gereken
vakti, geceleri sabahlara kadar piyasadaki cema- meseleleri sağda solda konuşurken, bunu iha-
atlerin fikirlerini, sorunlarını tartışmak, karde- net adına yapmıyor, karşımızdakini bilgilen-
şimizin hatalarını bulmak için ayırırken, bu ya- dirme adına yapıyoruz. Bizi bu duruma düşü-
pılan muhabbeti gıybet olarak yapmıyoruz. Bu ren şeytandır. Çünkü o lâin, habis, hiç kimseye
bizim nazarımızda gıybet olmasa da Allah ve masiyetin adıyla yaklaşmaz. Bilakis o, masiyeti
Rasûlü'nün yanında gıybettir. Çünkü Peygam- insanların kabul edebileceği en süslü hale getirir,
ber sallallahu aleyhi ve sellem gıybeti tanımlarken, "Kar- o şekilde servis eder.
deşinde olan şeyleri kardeşinin hoşuna gitmeyecek
şekilde konuşmandır." buyuruyor. Unutturmak
Unutkanlık insanın en belirgin özelliği veya
Hayatımızda olan başka bir örnek; ihanet zafiyetidir. Şeytanın bize karşı kullandığı, kendi
etmektir. Şeytan bize gelip, "Ey Müslümanlar! çıkarları için istifade ettiği tuzak, bizlerin unut-
Allah'a ve Rasûlü'ne ve emanetlerinize ihanet edin" maması gereken, her zaman düşünmesi gereken,
demez. Bunu söylediği anda bütün Müslüman- yapmamız gerekenleri unutturmasıdır. Tarih
lar, "Ben nasıl Allah'a, Rasûlü'ne ve emanetlerime boyunca Müslümanların da Rabbinin emirle-
ihanet edeyim" diyerek şeytana karşı cephe ala- rini yerine getirirken, nehiylerinden kaçınırken
caktır. Bu konuda Ebu Lubabe'nin kıssası bizim zorlandığı nokta da burasıdır. Allah subhanehu ve
için örnektir. teâlâ bu durumu bizim önderimiz olan, vahiyleri
bize ulaştıran ve beyan eden Peygamber'e sallalla-
Şöyle ki; hu aleyhi ve sellem de hatırlatıyor:

Benî Kurayza, Ebu Lubabe'ye soruyor: " 'Ey "Ayetlerimiz hakkında ileri geri konuşmaya
Ebu Lubabe! Muhammed bizim hakkımızda nasıl dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze ge-
bir hüküm verdi?' " çinceye kadar onlardan uzak dur. Eğer şeytan
sana unutturursa, hatırladıktan sonra artık o
Bu Lubabe de kendince: 'Peygamber beş daki- zalimler topluluğu ile oturma.."  6
ka sonra hükmü alenen uygulayacak, Peygamber
hükmü uygulayacaksa bende bunlara söyleyeyim' Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem şeytanın
diyor. Eliyle boğazını (öldürecek manasında) unutturmasına düçâr olması, bu meselenin bi-
işaret ediyor. Bu işaret üzerine Allah subhanehu ve zim yanımızda da ehemmiyetini attırması gere-
teâlâ şu ayeti indiriyor: kir. Biz biliyoruz ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
böyle bir mecliste oturacak değildir, aslında Al-
"Ey iman edenler! Allah'a, Rasûlü'ne ve bile lah subhanehu ve teâlâ Peygamberinin üzerinden bize
bile kendi emanetlerinize ihanet etmeyin."  5
hitap ediyor.

Rebîu'l-Ahir
1433
5. 8/Enfal, 27 6. 6/En'am, 68

Mart’13 • SAYI: 2

35
Hayatımızın birçok alanında şeytan, zafi- Sorumluluklarımız; her birimiz ilim talebe-
yetimiz olan unutkanlığı kullanarak hem dün- siyiz, davetçiyiz, ümmet ferdiyiz, ebeveyniz ve
yamızı hem de ahretimizi helak ediyor. Hatta ümmet içerisinde farklı alanlarda sorumluyuz.
öyle duruma düşüyoruz ki, şeytanın unuttur- Peki, bu sorumluluklarımızı ne kadar biliyor, ne
ma tuzağını kullandığını bile unutuyoruz. Ne kadar düşünüyor veya ne kadar hatırlayabiliyo-
kadar vahim bir durum! Bu vahim duruma ruz? Bu sorumluluklarımızın birçoğunu ismen
hayatımızdan şöyle bir örnek verebiliriz: Müs- biliyoruz, lakin pratiğimiz şeytanın unutturma-
lüman olduktan sonra, 'Hayatımız, ölümümüz, sıyla ortadan kaybolmuş durumdadır. Evet, şu
yaşamımız, davetimiz, cihadımız, ilim okumamız ana kadar verdiğim her örnek hayatımızda ku-
veya hayatımızda bulunan amellerin, ibadetlerin rumuş bir ağaç gibi olumsuz bir şekilde devam
hepsinin âlemlerin Rabbi olan Allah için olduğu- ediyor. Çünkü şeytan kurmuş olduğu bu tuzak-
nu' söylüyoruz. Bu konuları gittiğimiz her yerde la sorumluluklarımızı bize unutturuyor.
Allah'a has kılınması gereken meseleler olarak
anlatıyoruz. Peki, buna rağmen gün içerisinde Bu unutkanlık hastalığı şeytanın ayağımızı
Allah'ı subhanehu ve teâlâ ne kadar hatırlıyoruz? Evet, kaydırdığı en büyük malzemelerden bir tane-
her birimiz bu soruya üzülerek, olumsuz cevap sidir. Her birimiz ilim meclislerine, zikir mec-
veriyor ve belki de bu sorudan sonra yaptığı- lislerine gittiğimiz zaman uçacak gibi olur, ken-
mız yukarıdaki geçersiz iddialardan utanıyoruz. dimize çeki düzen veririz. O anda hayatla olan
Bizler Allah'a has kılınması gereken meseleleri bütün bağlarımızı koparırız. O dakikadan son-
insanların unuttuğunu söylerken, yaratanımı- ra 'Benden başka iyi Müslüman yok' hayallerine
zı düşünmeyi, onu zikretmeyi unutmuşuz. Bu dalmaya başlarız. Lakin ortamdan ayrılmamız,
nankörlüğe karşılık olarak da Allah subhanehu ve hayal ettiğimiz programları ve vermiş oldu-
teâlâ bizlere kendimizi unutturmuş. Allah subhane- ğumuz sözleri unutmamız aynı ana denk gelir.
hu ve teâlâ, Kuran'da da bu nankörlüğe bu cezayı Bunun sebebi; şeytanın bize unutturması ve bi-
vaadediyor: zim de onun bu oyununun, tuzağının farkında
olmayışımızdır. Evet, hayatımızın her alanında
"Allah'ı unutup da Allah'ın kendilerine kendi- unutkanlık komplosuna yakalanmamızın se-
lerini unutturduklarından olmayın."  7 bebi Allah'ı unutmamızdır. Allahu Teâlâ şöyle
buyuruyor:
Allah subhanehu ve teâlâ bu ayette Müslümanların
şu anki vakıasını gözler önüne seriyor. Bizler "Allah'ı unutup da Allah'ın kendilerini unut-
Müslümanlar olarak Allah'ı subhanehu ve teâlâ unutu- turduğu gibi olmayın."  8
yorsak, diğer insanların durumunu ne düşün-
meye, ne de onları suçlamaya gerek vardır. Allah subhanehu ve teâlâ bu ayette hayatımızda var
olan problemi, Allah'ı unutmak olarak adlandı-
Her birimize hayatta en büyük gerçek nedir rıyor. Fakat Allah subhanehu ve teâlâ kullarına rahmet
diye sorulsa, 'Bütün kâinattaki tek gerçek ölüm ederek bu problemi çözümsüz bırakmamış, çö-
ve ölümün sonrasıdır, onun dışındaki her şey zümü yukarıda ki ayette, kendisini hatırlamak
fanidir, fani olan her şey de yalancıdır' deriz. olarak belirtmiştir. Ancak Allah'ı subhanehu ve teâlâ
Her gün çevremizde o kadar insan ölüyor, her hakkıyla anan, hayatının çoğunluğu zikir ile
birimiz ahiret günü diriltilip Allah'a subhanehu ve geçen, sürekli Rabbinin beraberliğini hisseden,
teâlâ adım adım, dakika dakika ve nimet nimet daima dua halinde olan insanlar unutkanlık
hesap vereceğimizi de biliyoruz. Hatta bilmekle hastalığından kurtulabilir. Aksi halde Rabbi'nin
kalmayıp her gün bu konuyu birbirimize ha- rahmet ettikleri müstesna unutkanlık hastalı-
tırlatıyoruz. Fakat buna rağmen gün içerisinde ğından kurtulamayız.
muhlis kullar hariç her birimiz kıyameti, ahiret
gününü, ölümü hatırlayamıyoruz veya hatırlı-
yoruz fakat kısa zamanda tekrardan unutuyo-
ruz.

7. 59/Haşr, 19 8. 59/Haşr, 19

36
Çeviri Makale Cihad Yolunun Sabiteleri

Dua Silahınızdır
-1- Ey Cihad Ehli
Tüm mahlûkatın toprağın üstünde toprak oldu-
ğunu gerçekleştiren kimse, topraktan olan bir şe-
yin taatini Rabbin taatinin önüne nasıl geçirsin?
Veya mülkün sahibi, sonsuz ihsan edenin gaza-
bına rağmen toprağa nasıl razı olur?

D uayı en şerefli ibadetlerden kılan, bununla


da kendisine yaklaşmanın en büyüğünü
sağlayan Allah'a hamdolsun. Allah'tan başka
İbadet Duası: Bu da korku ve ümit duasıdır.

"…Korku ve ümit ile bize dua ederlerdi. Onlar


ilah olmadığına, kemal ve cemal sıfatlarında tek bize derin saygı duyan kimselerdi."  2
olduğuna, kendisine dua etmemizle emrettiği
en güzel isimlere sahip olduğuna şehadet ede- Bilinmektedir ki bu iki dua çeşidi birbirine
rim. Muhammed'in onun kulu, Rasûlü, kulları bağlıdır. Her ibadet duası istek duasına gerek-
arasından seçtiği dostu olduğuna, Rabbine gece sinim duyar, her istek duası da ibadet duasını
ve gündüz en hayırlı dua eden olduğuna, seher içerir. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle der:
vakitlerinde çokça istiğfar edip dua eden oldu-
"Kullarım beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki),
ğuna şehadet ederim. Ailesine ve ashabına da gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua
tam teslimiyetle çokça selam olsun.. edince, dua edenin duasına cevap veririm. O
hâlde, doğru yolu bulmaları için benim daveti-
Müslüman kardeşim! Şunu bil ki, dua iki çe- me uysunlar, bana iman etsinler."  3
şittir. Bunlar; istek duası ve ibadet duasıdır.
Bu ayet Rabbe yakınlığa, dua edenin duası-
İstek Duası: Dua eden kimsenin fayda elde nın kabul edilmesine işaret etmektedir.
etmesini sağlayan veya zararı kaldıran bir istek-
tir. Yakınlık ise;
"Yahut kendisine dua ettiği zaman zorda kal- Tüm yaratılanlara ilmi ile olan yakınlığı,
mışa cevap veren ve başa gelen kötülüğü kaldı-
ran mı var?"  1
Rebîu'l-Ahir
2. 21/Enbiya, 90 1433
1. 27/Neml, 62 3. 2/Bakara, 186

Mart’13 • SAYI: 2

37
O'na kulluk yapıp, dua edenlere, yardım, za- "Allah kullarını esenlik yurduna çağırıyor ve O,
fer, destek, başarı vererek gösterdiği yakınlığı, dilediğini doğru yola iletir."  7
olmak üzere iki çeşittir.
Kullarının günahlarının mağfiretine ne
Kalbini hazır/adapte ederek, Rab için kırıl- denli çağırıyor.
gan, zelil olan ve meşru bir dua ile dua eden,
duanın kabulüne engel olan durumlardan biri "Peygamberleri dedi ki: 'Gökleri ve yeri yara-
kendisinde bulunmayan hiç kimse yoktur ki, tan Allah hakkında şüphe mi var? Hâlbuki O,
özellikle duanın kabul olmasının sebeplerini sizin günahlarınızdan bir kısmını bağışlamak
ve sizi muayyen bir vakte kadar yaşatmak için
yerine getirdiği zaman 4 Allah onun duasını ka-
sizi (hak dine) çağırıyor.' "  8
bul eder.
Kullarını çağırıyor, onlara kendisine dua et-
Ey Cihad Ehli! meleri için sesleniyor ve onların duasını kabul
Bilin ki, dua zaferin en büyük sebeplerinden ediyor.
birisidir. Bu, müminin düşmanına karşı en
kuvvetli silahı, onunla Rabbinize yakınlaş- Buhari ve Müslim'de, Ebu Hureyre'den
tığı en yüce ibadettir. radıyallahu anh gelen hadiste Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:
Numan b. Beşir'den radıyallahu anh
şöyle rivayet edilmiştir: "Her gece, Rabbimiz gecenin
son üçte biri girince, dünya se-
"Rasûlullah'tan şöyle dediği- masına iner ve 'Kim bana dua
ni işittim: 'Dua ibadetin ta Bilin ki, dua zaferin en büyük ediyorsa ona icabet edeyim.
çeviri makale

kendisidir.' Sonra ise şöy- sebeplerinden birisidir. Bu, Kim benden bir şey iste-
le dedi: 'Rabbiniz şöyle müminin düşmanına karşı en mişse onu vereyim, kim
kuvvetli silahı, onunla Rabbinize
buyurdu: 'Bana dua edin, bana istiğfarda bulunursa
yakınlaştığı en yüce ibadettir.
kabul edeyim. Çünkü bana ona mağfirette bulunayım'
ibadeti bırakıp büyüklük tas- der."
layanlar aşağılanarak cehen-
neme gireceklerdir.'  5 "  6 Allah'ın senin üzerindeki
lütfunu bilsen, Allah için şükrünü
İmam Malik, Muvatta'da Nafi'nin; arttırır, duanı da çoğaltırdın. Çünkü
Abdullah bin Ömer'den rahimehullah Safa Allah'a yapılan dua, Kitap ve Sünnet'in de
Tepesi'ne çıktığında şu duayı okuduğunu ri- delalet ettiği gibi ibadetlerin en yücesi ve en
vayet etmektedir: 'Allah'ım, sen 'Bana dua edin, faziletlisidir.
kabul edeyim' dedin ve sen vaadinden caymazsın.
Nasıl ki beni İslam'ın hidayetine erdirdiysen, onu Hakim'in tahric edip, sahih demiş olduğu
benden Müslüman olarak ölene dek çekip alma.' başka bir hadiste, İbni Abbas radıyallahu anh:

Allah bizi ve seni muvaffak kılsın ey karde- "İbadetlerin en fazileti duadır" demiş ve şu
şim, Allah'ın lütfunun büyüklüğüne, ikramına ayeti okumuştur: "Rabbiniz şöyle buyurdu: 'Bana
ve rahmetine bak. Kullarından müstağni ve dua edin, kabul edeyim.' "  9
onların da Allah'a muhtaç olmasına rağmen
kullarını, kendilerine hayır olan, din, dünya ve İmam Ahmed, Zühd kitabında Mutarrif 'ten
ahirette faydalı olacak şeylere nasıl çağırıyor? şu sözü nakleder:
Onları cennete ve dosdoğru yola ne denli ça-
ğırıyor? "Hayrı kendisinde barındıran şeyleri düşün-
düm ve hayrın çok olduğunu (Namaz ve oruç
gibi) gördüm. Bunlar ise Allah'ın elindedir. O
4. Bu da Allah'ın emrettiklerine ve nehyettiklerine boyun eğerek
sözlü ve fiilî olarak yerine getirmektir. Buna iman etmek de dua-
nın kabulünü gerektirir.
5. 40/Mümin, 60 7. 10/Yunus, 25

6. Ahmed, Ebu Davud, İbni Mace, Tirmizî ise, 'Hasen-Sahih' de- 8. 14/İbrahim, 10
miştir. 9. 40/Mümin, 60

38
halde sen, Allah'ın elinde olan şeyleri ancak
O'ndan isteyip, sana verince ulaşabilirsin."

Allah'a yapılan duanın ibadetlerin en güzeli


ve en şereflisi olduğu böylece anlaşılmış oldu.

Ey Cihad Ehli!
Allah'a duada ısrar etmeyi, yalvara yakara
ellerinizi kaldırmayı elden bırakmayın! Şüphe-
siz dua, kendisiyle nimetler elde edilen, zararlar
def edilen en büyük şeylerdendir. Çünkü Allah
subhanehu ve teâlâ zarar ve fayda vermeye sahip olan,
"Gökler dolusu, yerle gökler arasındaki mesa-
darlığı kaldıran, bolluğu getiren, yarattıkları
fe dolusunca ve bundan sonra dilediğin şeyler
hususunda dilediği gibi tasarruf eden, hükmün- dolusunca (hamd yalnızca sanadır) ey övgü ve
den dolayı hesap soracak, hükmünü reddedecek şeref sahibi! Bir kulun -ki hepimiz senin kulu-
kimse bulunmayan, bütün her şeye gücü yeten- nuz- söylediği şu söze en lâyık olan sensin: Al-
dir. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur: lahım! Senin verdiğine mâni olacak, senin mâni
olduğuna da verecek hiç kimse yoktur. Makam
"Eğer Allah seni bir zarara uğratırsa, onu ken- sahibinin sahip olduğu şeyler, senin yanında
disinden başka giderecek yoktur. Ve eğer sana kendisine hiçbir fayda vermez."  13
bir hayır verirse, (bunu da geri alacak yoktur).
Şüphesiz O her şeye kadirdir."  10 Bunu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem amcası-
nın oğlu Abdullah İbni Abbas'a radıyallahu anh tavsi-
Yine şöyle buyurur: ye etmiştir. O'na şöyle demişti:
"Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu "Bil ki bütün insanlar sana yarar sağlamak
yine O'ndan başka giderecek yoktur. Eğer sana için bir araya toplansa, Allah onu sana yazma-
bir hayır dilerse, O'nun keremini geri çevirecek dığı müddetçe hiçbir şekilde sana yarar sağla-
de yoktur. O, hayrını kullarından dilediğine yamazlar. Sana zarar vermek için toplansalar,
eriştirir. Ve O bağışlayandır, esirgeyendir."  11 Allah onu sana yazmadığı müddetçe hiçbir şe-
kilde sana zarar veremezler. Kalemler kaldırıldı,
Bu, Allah'ın ibadete müstehak tek kimse ol- sayfalar kurudu."  14
duğunun en büyük delilidir.
İbni Receb rahimehullah şöyle der:
Bu sebeple Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem her
namazın arkasında şöyle der: "Bil ki, bütün tavsiyeler bu asıl etrafında dönü-
yor. Bundan önce ve sonra zikredilenler, bunun
"Allahım! Senin verdiğine mâni olacak, senin kollarıdır ve buna döner. Kul ancak Allah'ın
mâni olduğuna da verecek hiç kimse yoktur. kendine takdir ettiği hayır, şer, fayda ve zara-
Makam sahibinin sahip olduğu şeyler, senin ya- rın isabet edeceğini, yaratıkların hepsinin takdir
nında kendisine hiçbir fayda vermez."  12 edilenin zıddına çalışmalarının faydasız oldu-
ğunu bilirse, o zaman korkarak Allah'ın zarar
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bunu rükûdan veren, fayda veren, engel olan olduğunu bilir, bu
doğrulduğu zaman söylerdi. Müslim'de geçen da kulun Rabbi'ni bilmesini ve itaatte onu tek
Ebu Said El-Hudrî radıyallahu anh hadisinde olduğu kılmasını, sınırını korumasını gerektirir. Çün-
gibi: kü mabuddan, ona ibadet etmek, menfaatlerin
elde etmek, zararların def etmek kastedilir. Bu-
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem başını rükûdan nun için Allah kullarından fayda ve zarar vere-
kaldırdığı zaman şöyle derdi: meyen şeylere ibadet eden kimseleri kınamıştır.
Kim Allah'tan başkasının fayda ve zarar verme-
diğini, bir şeyi vermediğini, engelleyemediğini
10. 6/En'am, 17
Rebîu'l-Ahir
11. 10/Yunus, 107 13. Aynı şekilde İbni Abbas'tan da bu rivayet gelmiştir. 1433
12. Muttefekun Aleyh, Muğire b. Şu'be hadisinden. 14. Ahmed, Tirmizi sahih olduğunu söyler.

Mart’13 • SAYI: 2

39
bilirse, korku ve ümidi, sevgi ve istemeyi, yal- bundan kurtarırsan andolsun şükredenlerden
varmayı ve duayı sadece O'na yapmayı, O'nun olacağız' diye dua edersiniz.' "  17
taatini yaratıkların taatinin önüne almayı, tüm
insanlar kınasa da onun gazabından sakınmayı Müşriklerin durumunun aksine duayı yal-
gerektirir." nız ihlaslı bir biçimde yapmamızı emretmiştir.
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurmaktadır:
Sonra ise şöyle der:
"Kâfirlerin hoşuna gitmese de, dini yalnız
"Bazılarının şu sözü ne güzeldir: Allah'a halis kılarak dua edin!"  18

'Sen tatlı ol da, koca hayat acılarla dolsun, Yani duanızda Allah'tan başkasına yönel-
meyin, istemeyin. Sizi kınayıcının kınaması
Yeter ki sen hoşnut ol da, isterse tüm yaratık- Allah'tan alıkoymasın çünkü kâfirler Allah'a
lar dargın olsun.
olan ihlasınızdan had safhada nefret ederler.
Seninle aramız iyi olduktan sonra Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Âlemler bozuk olsa ne çıkar. "Allah, tek olarak anıldığı zaman, ahirete
inanmayanların içlerine sıkıntı basar. Ama
Senin sevgin olduktan sonra, gerisi boştur. Allah'tan başkası anıldığı zaman hemen yüzleri
güler."  19
Çünkü toprağın üstünde olan her şey toprak-
tır.' " Bu da sizi sakın dininizden sakındırmasın!
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurmaktadır:
çeviri makale

Tüm mahlûkatın toprağın üstünde toprak


olduğunu gerçekleştiren kimse, topraktan olan "De ki: Rabbim adaleti emretti. Her secde et-
bir şeyin taatini Rabbin taatinin önüne nasıl ge- tiğinizde yüzlerinizi O'na çevirin ve dini yalnız
Allah'a has kılarak O'na yalvarın. İlkin sizi ya-
çirsin? Veya mülkün sahibi, sonsuz ihsan ede-
rattığı gibi (yine O'na) döneceksiniz."  20
nin gazabına rağmen toprağa nasıl razı olur?
Şüphesiz bu şaşılacak, hayret edilecek bir şeydir! Yani O'na ibadette, Rabbi tarafından destek-
lenmiş Rasûlü'ne uymada size dosdoğru olmayı
Kul, bütün işlerin Allah'ın elinde olduğunu
emrediyor. Bunun olması için en büyük olan şey
yakinen bilirse, bu da Allah'tan istemesini ge-
ise duada ihlas ve sadece Allah'a itaat etmektir.
rektirir. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurmakta-
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurmaktadır:
dır:
"Mescidler şüphesiz Allah'ındır. O halde, Allah
"Allah'tan lütfunu isteyin; şüphesiz Allah her
ile birlikte kimseye yalvarmayın (ve kulluk et-
şeyi bilmektedir."  15
meyin)."  21
Allah subhanehu ve teâlâ kullarını ısrar ederek, kü- (Devam edecek inşallah...)
çülerek, boyun eğerek, gizli bir şekilde dua et-
meye teşvik etmiştir. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle
buyurmaktadır: Hamd Bin Abdullah El-Humeydi
"Rabbinize yalvara yakara ve gizlice dua edin. Özcan YILDIRIM
Bilesiniz ki O, haddi aşanları sevmez."  16
Tevhid Dergisi için çevrmiştir.
Başka bir ayette de şöyle buyurmaktadır:
Kaynak: www.tawhed.ws
"De ki: 'Karanın ve denizin karanlıkların-
dan (tehlikelerinden) sizi kim kurtarır ki? (O
zaman) O'na gizli gizli yalvararak, 'Eğer bizi 17. 6/En'am, 63
18. 40/Mümin, 14
19. 39/Zümer, 45
15. 4/Nisa, 32 20. 7/Araf, 29
16. 7/Araf, 55 21. 72/Cin, 18

40
Menhec Notları
yigitinan@tevhiddergisi.com Yiğit İnan

Cihada Hazırlığın Keyfiyeti


Dünyada cihadı gerçekleştirememiş
olan topluluklar zillet içerisinde yaşama-
ya ve firavunların sömürü düzenlerin-
de ezilmeye, horlanmaya mahkûmdur.

G eçen ayki sayımızda menhec notlarımıza Burada aklımıza şöyle bir soru takılabilir;
mukaddime ile giriş yapmış bu mukaddi- 'Peki biz bu şekilde zayıf, bölünmüş ve çaresiz du-
me de cihadın fazileti, önemi ve cihaddan geri rumda iken cihad görevini nasıl yerine getireceğiz?'
kalmanın getirmiş olduğu zararlar siz okuyucu- Bu sorunun cevabını Allahu Teâlâ veriyor; 
larımıza aktarılmıştı. Allahu Teâlâ'nın "Hatırlat-
makta fayda vardır" buyruğundan hareketle en "Allah'a ve Rasûlü'ne itaat edin; çekişmeyin
son hangi konu üzerine dikkat çekmiştik onu yoksa korkar, başarısızlığa düşersiniz ve kuvve-
tiniz gider. Sabredin, doğrusu Allah sabreden-
kısaca bir hatırlayalım.
lerle beraberdir."  2
Dünyada cihadı gerçekleştirememiş olan
Allah'ın subhanehu ve teâlâ bu buyruğundan hare-
topluluklar zillet içerisinde yaşamaya ve fira-
ketle şu iki noktaya değinebiliriz;
vunların sömürü düzenlerinde ezilmeye, hor-
lanmaya mahkûmdur. Şurası bir gerçek ki Birinci nokta: Cihad etmeden önce Müs-
Müslümanlar ne zaman cihaddan ve tağutlar lümanların güçlerini birleştirmeleri gereklidir.
ile mücadeleden ellerini çektiler, ahireti bıra- Buraya kadar her şey güzeldir, lakin bu birleş-
kıp dünyaya razı oldular, işte o zaman Allahu menin mahiyeti de önemlidir. Bu birleşme 'Ne
Teâlâ Müslümanlara dünyada zilleti tattırdı. olursan ol gel' mantığı çerçevesinde mi şekillene-
Yani, Allah subhanehu ve teâlâ bizden cihadı isterken cek, yoksa tevhidi manada aynı yol üzere bulu-
–haşa- kendisinin buna ihtiyacı olduğundan do- nan insanların güçlerini ve kuvvetlerini birleş-
layı istemiyor, bilakis Müslümanların izzeti için tirmesi şeklinde mi gerçekleşecek? Tabi ki de bu
istiyor. Nitekim Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor:  birleşme bazılarının anladığı gibi 'çürük elmalar'
ile 'sağlam elmaların' bir araya gelmesi suretiyle
"Hak uğrunda cihad eden, ancak kendisi için
cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, âlemlerden gerçekleşebilecek bir vahdet değil, itikad esasla-
müstağnidir."  1 rında aynı kulvar üzerinde bulunan insanların
bir araya gelmesi şeklinde meydana getirilecek
Rebîu'l-Ahir
1433
1. 29/Ankebut, 6 2. 8/Enfal, 46

Mart’13 • SAYI: 2

41
olan vahdettir. Aksi takdirde Müslümanların Ayrıca yukarıda zikrettiğimiz ayetle ilgili şu
durumu ortadadır; aynı itikad esasları üzerinde anekdotun aktarılmasında fayda vardır; Allah
birleşmeyen insanlar hiçbir zaman umumî bir subhanehu ve teâlâ ayetin "...bununla Allah'ın düşman-
şekilde cihadı gerçekleştirememişlerdir. Çünkü larını, sizin düşmanlarınızı ve onlardan başka
şurası bir gerçektir ki, itikad esasları üzerinde sizin bilmediğiniz ama Allah'ın bildiği düşman
ihtilaf halinde olan topluluklar cihadi esaslarda kimseleri korkutursunuz"  4 kısmındaki korku-
da ihtilaf yaşayacaklardır. tursunuz kelimesi için Arap dilinde korkutmak
manasında olan (erhebe) kelimesini kulla-
İkinci Nokta: Zafer ancak Allah'ın subhanehu nıyor. Arap dilinde terörist için ya da korkutan
ve teâlâ yardımı ile elde edilebilecek olan bir lü- kişi için kullanılan (irhabi) kelimesi de aynı
tuftur. Lakin Allahu Teâlâ zaferin sadece kendi kökten gelmektedir. Bugün zillet içerisinde ba-
yardımı ile gerçekleşebilecek bir şey olduğunu tıya yaranmaya çalışan bazıları İslamî kisveler
söylemesiyle beraber bir de cihad için hazırlık altında; 'İslamda terörizm yoktur.' yaygaraları
yapılmasını emretmiştir: kopartmaktadırlar. Lakin İslam da terörizmin
var olduğu ayet ile ispatlanabilecek bir gerçek-
"Onlara (düşmanlara) karşı gücünüzün yetti- tir. Terörden kastedilen kadın ve çocukların
ği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen öldürülmesi, insanların mallarına, ırzlarına
atlar hazırlayın. Bununla Allah'ın düşmanla- ve namuslarına tecavüz etmekse, İslam buna
rını, sizin düşmanlarınızı ve onlardan baş- zulüm demiş ve bunu yasaklamıştır. An-
ka sizin bilmediğiniz ama Allah'ın bil-
cak İslam'ın terörden kastı, kâfirlerin
diği düşman kimseleri korkutursunuz.
korkutulması ve onlara karşı cihad
Allah yolunda ne harcarsanız size
eksiksiz ödenir ve siz asla haksızlığa edilmesidir. Bu manadaki terörizm
menhec notları

uğratılmazsınız."  3 sadece bu ayette geçen bir şey


değildir. Bilakis Allah subhanehu ve
Ukbe İbni Amir'in rivayet teâlâ şöyle buyuruyor: 

etmiş olduğu bir hadiste Cihad ameliyesinin


Rasûlullah sallallahu aleyhi ve gerçekleşebilmesi için bir "Ey Nebi! Kafirlere ve
takım ön safhaların yerine münafıklara karşı ci-
sellem bu ayetteki kuvveti
gelmesi lazımdır. Bunun had et, onlara karşı sert
şu şekilde tefsir ediyor; ismi de cemaatleşmektir. davran."  5
"Dikkat edin kuvvet atıcılık-
Aynı surenin başka bir aye-
tır, dikkat edin kuvvet atıcılıktır,
dikkat edin kuvvet atıcılıktır." tinde de şöyle buyurmaktadır:

"Ey iman edenler! Yanı başınızdaki


Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem
kâfirlerle savaşın. Onlar sizde şiddet
böyle buyurmasıyla beraber ciha-
ve sertlik bulsunlar."  6
da hazırlığı sadece haftalık derslerden
ibaret gören veya cihada hazırlık yapma- Başka bir ayette ise şöyle buyurmaktadır; 
yan insanların mezheplerinin yanlış olduğu
anlaşılmaktadır. Yaşadığımız coğrafyada 'Biz "Onları harpte yakalarsan, kendilerinden son-
asıl düşmana karşı savaşmalıyız' deyip, cihad rakilere de gözdağı olacak şekilde ağır bir ceza-
için gerekli olan hazırlığı yerine getirmeyen ya çarptır, belki ibret alırlar."  7
insanların, uzun yıllar geçmesine rağmen hala
bahsettikleri o asıl düşmanlara karşı savaştık- Şurası bir gerçektir ki; cihad mümin ile mü-
ları görülmemiştir. Bunun sebebi bu insanların nafığı birbirinden ayırdığı gibi cihada yapılacak
davalarında sadık olmamalarıdır. Onun içindir olan hazırlık da mümin ile münafığı birbirin-
ki, Allah subhanehu ve teâlâ bu insanların bir araya den ayırır. Allah subhanehu ve teâlâ bu gerçeğe dikkat
gelip, muteber bir şey yapmalarına izin verme- çekerek şöyle buyuruyor: 
mektedir.
4. 8/Enfal, 60
5. 9/Tevbe, 103
6. 9/Tevbe, 123
3. 8/Enfal, 60 7. 8/Enfal, 57

42
"Eğer onlar savaşa çıkmak isteselerdi elbette Cihad ameliyesinin gerçekleşebilmesi için
bunun için bir hazırlık yaparlardı. Fakat Allah bir takım ön safhaların yerine gelmesi lazımdır.
onların davranışlarını çirkin gördü ve onları Bunun ismi de cemaatleşmektir. Cemaatleş-
geri koydu. Onlara 'oturanlarla (kadın ve ço- mekten kastedilen bugün bazılarının anladığı
cuklarla) beraber oturun.' denildi."  8 haftada bir gün toplanıp ders yapmak değil-
dir. Cemaat, 'Ben insanları nasıl kullara kulluk-
Allah subhanehu ve teâlâ bu ayette cihada yapıla- tan Allah'a kulluğa yönlendirebilirim?' derdini
cak olan hazırlığın mümin ile münafığı birbi- kendisinde barındıran insanların oluşturduğu
rinden ayırdığını söylemiştir. Cihad için gerekli topluluktur. Zaten dertleri bu olan insanlar bir
hazırlığı yapanlar cihad iddialarında samimi araya geldiklerinde sadece haftada bir toplan-
olan müminlerdir. Cihad için gerekli hazırlığı makla yetinmezler. Bugün kafirler haftada bir
yapmayanlar ise cihad iddialarında yalancı olan toplanmakla yetinmeyip Müslümanlara karşı
münafıklardır... maddi, psikolojik veya fizikî açıdan bir harp
ilan etmişlerdir. Kafirler bu harbi tek yumruk
Cihadın önemi ve fazileti hakkında ciltler
şeklinde gerçekleştirmektedirler. Müslüman,
dolusu kitaplar yazılabilir veya saatlerce bu ko-
kafirlerin bu halini düşünüp haftada bir toplan-
nuda ders verilebilir. Ancak muhtevası cihad
makla yetinmemelidir. Zira bu kendilerini kan-
olan ciltlerce kitap yazılsa da, saatlerce içeriği
dırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Zaten
bu olan dersler anlatılsa da, aklımıza şöyle bir
cemaatleşmeyi bundan ibaret zanneden top-
soru takılıyor: 'Peki kiminle beraber nasıl cihad
luluklarda bir süre sonra iman eskir ve bugün
edeceğiz?' Bu sorunun cevabı şudur: Cihadın
sahadaki Müslümanların çok fazla duyduğu şu
gerçekleşebilmesi için cemaat şarttır, cemaat ol-
cümleler bu topluluklardan duyulmaya başlar:
madan cihad olmaz. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve
'Bunlar doğrudur ama artık bizden geçti.' Sonra
sellem bunu şu şekilde anlatıyor; 
bağlar kopar ve şu tip cümlelerle beraber mür-
"Allah'ın bana emrettiği beş şeyi ben de size tedlik dönemi başlar; 'Efendim biz de bunları çok
emrediyorum; cemaat, dinlemek, itaat etmek, söyledik, bunlar boş işler. Kim bununla ne elde
hicret ve cihad."  9 etmiş ki?…' Artık bu insanlar nazarında dünün
doğruları bugün yanlış olarak algılanmış, dün
Cemaat, tevhid esasları üzerinde birleşen küfür dedikleri şeyleri bugün maslahat vb. adlar
topluluktur. Cemaat aşaması oluştuktan sonra o altında işlemeye başlamışlardır. Allah subhanehu ve
cemaatin emirini dinleyip ona itaat etmek gelir. teâlâ Müslümanları muhafaza etsin… Böyle kötü

Bunlar dört dörtlük yerine geldiği zaman hicret bir durumla karşılaşılmasının sebebi cemaatleş-
ve cihad ister istemez gerçekleşecektir. Hadiste- me esnasında insanlara teşkilatlanma bilincinin
ki sıralama da gerçekten dikkatle incelendiğin- verilmemesidir. Bu bilinçten yoksun bir cemaat
de önemli bir sıralamadır. anlayışı ise kuru bir cemaat anlayışıdır. Böyle
olunca da lugat olarak cemaatleşme gerçekle-
şiyor ama şeriatın bizden istediği cemaatleşme
bir türlü meydana gelmiyor. Şeriatın bizlerden
istediği cemaat, tevhid esasları üzerine birleşen, Rebîu'l-Ahir
8. 9/Tevbe, 46 1433
9. Tirmizi
kafirin açmış olduğu savaş cinsinden kafire sa-

Mart’13 • SAYI: 2

43
ellişer, yüzer kişilik gruplar halinde dersler ya-
pan topluluklar mevcuttur. Lakin kafirler bir an
Şeriatın bizlerden istediği olsun bu topluluklarla uğraşmamaktadır. Diğer
taraftan 10-15 kişilik ufak bir grup sürekli kafir-
cemaat, tevhid esasları lerin baskılarına maruz kalmaktadır.
üzerine birleşen, kafirin
açmış olduğu savaş cinsinden Neden?

kafire savaş açan ve ciddi Çünkü kafir için sayının herhangi bir değeri
manada teşkilatlanıp insan yoktur. Bu tür kalabalıklarla kafirlerin uğraşma-
yetiştiren topluluktur. masının sebebi, bu topluluklarda teşkilatlanma
bilincinin olmamasıdır. Kafirler bu bilincin
bulunduğu topluluklar velev ufak bir topluluk
olsa dahi onlarla uğraşmakta ve planlarını bu
topluluklar üzerinde uygulamaktadırlar. Çünkü
teşkilatlanmanın veya emir-komuta zincirinin
vaş açan ve ciddi manada teşkilatlanıp insan ye-
bulunmadığı topluluklarda herkes emirdir ve
tiştiren topluluktur.
her kafadan ses çıkar. Herkesin emir olduğu
Şeriat bizden hayatın her alanında başımı- topluluklardan da ne Müslümanlara fayda ne
za bir yönetici/emir tayin etmemizi istemiştir. de kafirlere zarar gelir. Ama kafirler bakışları-
Hatta üç kişinin yapmış olduğu yolculukta bile nı emir-komuta zincirinin olduğu topluluklara
bizden bunu istemiştir. Emirin veya yöneticinin çevirir ve uygulanması gereken baskıyı bu top-
lulukların üzerine uygularlar. 
menhec notları

olmadığı yerde bir cemaatten bahsetmek müm-


kün değildir. Emir veya yöneticinin bulunduğu
Bu esaslar üzerine cemaatleşmenin gerçek-
ama bu emirlere itaat edilmediği yerlerde de ce-
leştiği topluluklara karşı baskı ve şiddet artacak
maat diye bir şey yoktur. Emir ve emiri dinleyip
bu da diğer merhale olan hicrete zemin hazırla-
ona itaat eden insanların oluşturduğu topluluk-
yacaktır. Hicret illaki kişinin bulunduğu mem-
lar cemaat diye isimlendirilir. Allah Rasûlü sallal-
leketten başka bir memlekete göç etmesi değil-
lahu aleyhi ve sellem emirlere itaat meselesi ile alakalı
dir. Hicret memleketten memlekete olabileceği
şöyle buyuruyor:
gibi bir sokaktan başka bir sokağa, bir semtten
"Bana itaat eden Allah'a itaat etmiştir. Bana başka bir semte, bir şehirden başka bir şehre
isyan eden Allah'a isyan etmiştir. Kim emirine gitmek şeklinde de olabilir. Yani Müslümanlar
itaat ederse bana itaat etmiştir. Kim de emirine yerlerinden hareket edip en değerlilerini anne-
isyan ederse bana isyan etmiştir."  10 lerini, babalarını, eşlerini, evlatlarını terk ettik-
leri zaman hicret gerçekleşecektir. 
Buradan anlaşılıyor ki, Müslümanların baş-
larına tayin ettikleri yöneticilerinin basit emir- Bu hicret gerçekleştikten sonra kafire karşı
lerine dahi itaat etmeleri gerekir. Basit emirlere imandan kaynaklı olan kin, hicretten dolayı bir
itaat etmeyen insanların ilerideki büyük mese- kat daha artacaktır ve bunun sonucunda da ka-
lelerde itaatkâr olmaları mümkün değildir. Çok firlere karşı cihad kaçınılmaz olacaktır.
basit meselelerde yapılan itaatsizlik ilerideki
büyük itaatsizliklerin habercisidir. Ondan dola-
yı Müslümanların başlarına tayin edilen emirle-
rinin sözlerine karşı lakayıt olmamaları gerekir.

Bu esaslar üzerine cemaatleşme gerçekleştiği


takdirde kâfirlerin bakışları bu topluluğa yöne-
lecektir. Ayrıca burada şu tespiti aktarmakta da
fayda vardır: Bugün ülkenin dört bir yanında

10. Buhari, Müslim, İbni Mace

44
Okuma Parçası
keremcaglar@tevhiddergisi.com Kerem Çağlar

Çalışma Kamplarından
Zihin Kamplarına:
Okul Esareti
Egemen ideolojinin cahiliyeye ait milliyetçi-
lik harcını yarıp içerisine dolgu malzemesi
olarak kattığı İslamî bazı terimlerle zengin-
leştirerek ayakta tutup güçlendirmeye ça-
lıştığı bu yapının zemini bir bataklıktır.

O kumak, yazmak, anlamak, anladıklarını


yaşamak ve bunları içinde bulunduğu top-
lumun istifadesine sunmak için samimi bir gay-
tarifsiz bir şeref ve üstünlüğe sahip olabilmenin
fırsat ve imkânını bağışladı. Sunulan bu olağa-
nüstü fırsat ve imkânlar silsilesinin son halkası
retle çaba göstermek, aklıselim herkesin kabul olan İslam'ın ilk emri de "Oku!" dur. Kur'an'ın
edip onaylayacağı önemli, önemli olduğu kadar ilk sûresi olan İkra Sûresi'nin bu emri de ihtiva
değerli de bir eylemdir. eden ilk ayeti aynı zamanda Allah'ın adıyla baş-
lamayı emretmektedir: "Yaratan Rabbinin adı ile
Okumayı eğer körlerin fili tarif etmeleri gibi oku!"  1
eksik ve yanlış bir anlayışa istinaden genelleşti-
recek olursak güç yetiremeyeceğimiz büyük bir Bu ayet ve devamındaki ayetlerden anlaşıla-
yükün altına, hem de akıbeti öngörülemeyecek cağı üzere insanın şuana dek ulaştığı ve bundan
bilinçsiz bir gönüllülükle girmiş oluruz. sonra da ulaşacağı bilginin yegâne kaynağı her
şeyi yaratan Aziz ve Celil olan Allah'tır. İnsan-
Şüphesiz yüce Allah subhanehu ve teâlâ insanoğ- lık tarihi boyunca üretilen her bilginin, yapılan
luna düşünemeyeceği ve şükrünü hakkıyla ifa- her işin, ortaya çıkarılan her buluşun, atılan
de edemeyeceği kadar çok büyük ihsanlarda her adımın ve kâinatta keşfedilen her gizemin
bulunmuştur. Evrendeki devasa gezegenlerin, Allah'ın adıyla ve O'nun adına gerçekleştiğinin
ışık kaynaklarıyla yıldızların arasında bir fut- bilincinde olunması zaruridir. Bu hakikatin dı-
bol topunun üzerindeki minik toz zerreciği gibi
Rebîu'l-Ahir
olan yerkürede yaşayan insana yönelerek, ona 1433
1. 96/Alak, 1

Mart’13 • SAYI: 2

45
şındaki görüş ve çabalar hiçbir değer ve saygıyı elleri ile teslim ederler. Ciğerparelerini 'eti se-
hak etmiyor. nin, kemiği de senin!' anlayış(sızlığ)ıyla teslim
ettikleri okul kurumunun da sahibi olan şirk
Her kim Allah'ın kitabında olmayan veya sisteminden yeri geldiğinde feryâd-u figan ile
men edilen ve Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem şekvacı olanların başında da yine aynı kesimler
sünnetiyle de onaylanmayan bir görüş ileri sü- gelmektedir.
rerek amel edip ona çağırır ise Allah'ın karşısı-
na çıktığında karşılaşacağı dehşetli hallerin ne- Öncelikle iki hususun birbirinden ayrı ola-
ler olabileceğinin endişesini şimdiden duymaya rak düşünülmeyeceğinin bilinmesi gerekir. Eği-
başlasın. Ya da şimdiden samimi bir şekilde timin yapılabildiği her yer, her mekân, aslında
tevbe edip halini düzelterek yürekleri yıkan bir bir okul hükmündedir. Okul olarak inşa ve di-
hasret ve pişmanlık gününün şiddetinden ko- zayn edilen her mekânda da profesyonel olarak
runmaya çalışsın. eğitim öğretim faaliyetleri icra edilmektedir.
Eğitimin dört ana unsuru bulunmaktadır. Bun-
Özellikle son yıllarda kendilerini İslam'a lar: öğretim, öğretmen, öğrenci ve okuldur.
nispet eden birçok cemaat, sistemin kendisi- Günümüzde ancak bir kamu kurumunun
ne köle yetiştirmek için inşa ve organize edip parçası olarak görülen okul, dar anlamda
finansmanını sağlayarak denetlediği, bu dört duvardan müteşekkil bir binadır.
emeğinin karşılığını da alabilecek en Eğitimin sözünü ettiğimiz bu dört
yüksek verimlilikte almaya çalıştığı unsuru hayat düsturumuz olan aki-
okul müessesini adeta kutsayan bir demize uygun, sağlam ve sağlıklı
komplekse kapılmışlardır. Günü- olursa fertten başlayarak toplu-
müzde hem kentlerde hem de mun tüm katmanlarında bu-
okuma parçası

taşrada neredeyse her köye, Kendilerini İslam'a nun müspet ve süreklilik arz
her mahalleye bir veya bir- nispet eden birçok cemaat,
sistemin kendisine köle
eden tesirleri müşahede edi-
den fazla sayıda okul yetiştirmek için inşa ve organ- lecektir. Peki, okul önce-
yapılmış ve halen de ize edip finansmanını sağlayarak si -kreş, anasınıfı gibi-
yapılmaya devam denetlediği, bu emeğinin karşılığını eğitimden başlayarak
edilmektedir. Okullaş- da alabilecek en yüksek verimlilikte üniversite düzeyine
ma oranı o kadar artmış almaya çalıştığı okul müessesini
kadar bütün eğitim ka-
adeta kutsayan bir kom-
ki tarihin hiçbir döneminde plekse kapılmışlardır. demelerindeki kurumlarda
olmadığı kadar yaygınlık ka- yapılmakta olan eğitim–öğ-
zanmıştır. retim faaliyetlerinin şirkten
arındırılmış, sağlam ve sağlıklı bir
Dikkat edilirse 'İslamsı' camia, temelde yapıldığını iddia edebilecek
eğitimin İslami olup olmadığı, tev- insaf sahibi mümin bir eğitimci var
hid inancına uygun bir eğitimin öne- mıdır?
mi ve keyfiyeti üzerinde durmamaktadır.
Kötü bir taklitçilik ve eklektik 'ara' çözüm(!) Eğitim stratejisi, aklın kutsanması ve ulus
lerle gün geçirme çabaları yeni neslin de devlet ideolojisinin adeta tanrılaştırılması-
ruhen, kalben ve zihnen modern pagan tapı- na dayanan böyle bir sistemin ruhsuz bir ce-
naklarının sunaklarında boğazlanarak kurban set gibi çürüyüp tefessüh etmesi mukadderdir.
edilmelerine zemin hazırlamaktadır. Bu çerçe- Böyle bir eğitim sisteminin uygulayıcılarının
vede yapılan tartışmalar öz ve esas ile ilgili değil, içine düştükleri vaziyet, taşlarla beraber yakıtı
daha çok çocuklarını zorunlu kılınan ilköğreti- olacakları rüsvay edici ateşe henüz şimdiden
me neden göndermek gerektiği hususunda şek- namzet olmaktan başka bir şey değildir. Bu da
li ve sığ bir temelde sürmektedir. nefsine merhamet eden akıllı bir kimsenin ya-
pabileceği bir iş değil.
Bu emsaller ve yaşıtlarından bir milim
dahi geri kalmasınlar diye minicik yavrularını, Asırlar önce yaşamış ve kendi çağının in-
ruhlarının ve zihinlerinin iğdiş edildiği okul sanlarına hitap eden ateist, Yahudi ve Hristiyan
adındaki kamp görünümlü mekanlara bizzat felsefecilerin ileri sürdükleri kuru akıl ve heva

46
ürünü teorilerle öğretileri uluslararası küfrün
yerli işbirlikçilerince bugün dahi eğitim müfre-
datının temel referans kaynaklarından sayılır-
ken, insanlığın dünya ve ahiret saadetine ulaşa-
bilmesi için yüce Allah subhanehu ve teâlâ tarafından
gönderilen kitap ve Peygamberlerin sallallahu aleyhi
ve sellem tevhid çağrısına dudak bükülüp dogma
olarak zihinlerde mahkum edilmeye çalışıl-
maktadır. Bu hezeyanlar, devlet eli ile yeni ne-
sillerin berrak zihinlerine de zerk edilmektedir.

Günümüz eğitim-öğretim müfredatının,


batılıların kuru akıl ve heva eseri olan ilke ve Eğitim ve öğretim faaliyetlerinin sistemleş-
öğretilerinden bir an ayıklandığını varsayalım. tirilmesinin nassa dayalı tarihsel sürecine bakıl-
Geriye kalan şeyler yine batıdan mülhem ilkel dığında temelini Musa'ya aleyhisselam verilen ilahi
ve iğrenç şeytani fikirlerden başka pek bir şey emre dayandırmanın mümkün olabileceği gö-
değildir. Egemen ideolojinin cahiliyeye ait mil- rülmektedir:
liyetçilik harcını yarıp içerisine dolgu malzeme-
"Biz de Musa'ya ve kardeşine; kavminiz için
si olarak kattığı İslamî bazı terimlerle zengin-
Mısır'da evler hazırlayın ve evlerinizi kıblegâh
leştirerek ayakta tutup güçlendirmeye çalıştığı
edinin, namazlarınızı da dosdoğru kılın. (Ey
bu yapının zemini bir bataklıktır. Bu zeminin Musa) Müminleri müjdele! diye vahyettik."  2
bataklık olduğu hususunda muvahhid mümin-
lerin hiçbir kuşkusu bulunmamaktadır. Günümüzdeki uygulamalara dönüp baktı-
ğımızda mümin kimliğine ve misyonuna uy-
Bu devasa görünümlü yapının etrafına top- gun bir tablo göremiyoruz. Elmalarla armutlar
laşıp altında öbeklenen 'İslamsı' kesimler her birbirine karışmış, at izi ile it izi birbirine geç-
ne kadar kabul etmeseler de bu tavırları ile şirk miş, akıllara durgunluk veren bir gafletle karşı
düzeninin sahiplerinin rıza, övgü ve ihsanları- karşıyayız. Bir topluluk hem kendisini İslam'a
na mazhar olmaktadırlar. Bugün birçok 'davetçi' nispet eder hem de İslam'ın kesin olarak yasak-
kartvizitli insanın ileri sürdükleri gerçekler cid- ladığı hurafe, bidat ve şirk düşüncesi ile uygula-
diye alınıp incelendiğinde İslam'ın kesin ve net malarının an be an hâkim olduğu, yaygınlaşıp
bir şekilde yasaklamış olduğu yöntemleri meş- etkinleştiği alanlarda hangi hüccete istinaden
rulaştırmaya çalışan bir yönelimlerinin olduğu bulunabilme cüreti gösterir. Her düzeydeki sos-
apaçık ortadadır. yal ilişkilerde müminler daima müminlerin ya-
nında yer almalıdır. Müminler, güç kuvvet, üs-
Okul veya mektep, yirmi birinci yüzyıl-
tünlük ve şerefi, tevhidi birliktelikte aramalıdır.
da keşfedilmiş eğitim kurumları değildir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Medine'ye hicret Güçlenmek için, hatta kendilerini korumak
ettikten hemen sonra yaptığı işlerin başında için dahi olsa şirkin her türlüsünün yaygın ol-
Mescid-i Nebevi'yi inşa etmek gelir. Hemen duğu küfür ehlinin kurumlarından uzaklaşmak
akabinde Mescid-i Nebevi'nin bir eğitim–öğ- her mümin için farzdır. İhtiva ettiği çok çeşitli
retim merkezi, bir mektep gibi kullanılmaya ve çok renkli şirk unsurlarıyla, yakınlarda bulu-
başlandığı da bilinmektedir. Hem erkekler için nanları dahi içine bu girdaba kapılmamak için
hem de kadınlar için ayrılan bölümlerin ol- bunca ikaz ve uyarıyı hiç yokmuş gibi görmez-
duğu Suffa, İslam'daki ilk eğitim kurumudur. den gelmek ne iman, ne gönül, ne de akıl kârıdır.
Mekke'de Erkam b. Ebi'l Erkam'ın evi de kısmen Küfür ve şirk sisteminin başında bulunan ege-
bir eğitim öğretim merkeziydi. Hicretten sonra men unsurlara: Kendilerini dünya ve ahiret
Medine halkının eğitim-öğretim ihtiyacını kar- hayatının zillet ve azabına yönelttikleri halde
şılayamaz duruma gelen Suffa dışında özellikle tutkulu bir bağlılıkla itaat eden bu halk yığın-
çocuklar için düşünülmüş olan ve 'Kûttâb' adı ları ile bunların arasında olmaktan zerre kadar
verilen mahalle mektepleri kurulmuş idi. Rebîu'l-Ahir
1433
2. 10/Yunus, 87

Mart’13 • SAYI: 2

47
rahatsızlık duymamaları 'holding' görünümlü komünizm vb. beşeri ideolojik akımlar güç-
İslamsı cemaatlerin mütereddit ruh hallerinin lenip devletleşince okullarda toplumu 'eğitim'
teşhiri açısından da çok dikkat çekici olmakla adı altında yeniden dizayn etme laboratuvarları
beraber fevkalade iticidir de! olarak görüldü. Ulus devletlerin oluşmasında
okullaşmanın etkisi asla küçümsenemez. Bu
"Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet çerçevede okulda, egemen ideolojinin üretildi-
günü hem kendilerini hem de ailelerini hüs- ği, aktarıldığı ve adeta daha önce hazırlanmış
rana uğratanlardır. İşte bu apaçık hüsranın ta 'vatandaş' prototipine uygun bireylerin yetişti-
kendisidir."  3 rilmesi için kalıba döküldüğü bir kamu kurumu
işlevi görmüştür. Çok açıktır ki bu durum ulus
Okul, bir grup öğrenciye toplumun ve fer-
devlet ideolojisinin hâkim olduğu ülkemizde
din ihtiyaçları doğrultusunda önceden hazırla-
de halen geçerli ve zannedilenden daha çok
nan programlara göre eğitim faaliyetinde bu-
yaygındır.
lunan, öğrencilerde de hedeflenen zihinsel ve
davranışsal değişiklikleri meydana getirmeye Bu yönü ile eğitim büyük ölçüde devletin
çalışan formal, yani örgün eğitim kurumudur. kontrolünde olan bir kurum olarak fertler
İslam'ın eğitim ve öğretime verdiği değer yu- üzerinde bir hâkimiyet ve gözetim aracı
karıda da belirtildiği gibi henüz ilk yıllarda olarak kullanılmış ve geliştirilmiştir.
eğitimde kurumsallaşmanın ilk nüve- Durum böyle olunca eğitim; insa-
leri sayılan ders evleri, kûttâblar ve nı Rabbiyle, nefsiyle ve çevresi ile
Suffa'nın ortaya çıkmasına vesile barışık olarak bedensel, zihinsel
olmuştur. ve duygusal yönden geliştirmesi
gerekirken maalesef tam tersi
okuma parçası

İslam toplumunda orta- Okul: Ulus neticelere neden olmaktadır.


ya çıkan ihtiyaçlara para- devletin, kendi
Bugünkü küfür sisteminin
lel olarak kitlesel eğitim şirk düzenine bağlı ve
bağımlı, ellerindeki kelepçeyi ve eğitim tezgâhından ge-
imkânları da gelişmiş,
ayaklarındaki prangaları çözüp çirilen çocukların
yaygınlaşmış ve sis- kurtulmaya fırsat bulsalar dahi ve gençlerin çok bü-
temleşmiştir. Sonraki bunu düşünemeyecek birer yük bir çoğunluğunun
yüzyıllarda zaman za- mankurt, birer köle yetiştirme
İslam'ın temel ilkelerin-
man çok ağır buhranların ve olgunlaştırma
kurumudur. den hatta "La ilahe illallah"ın
yaşandığı dönemlerde bile
ne anlama geldiğinden bile
eğitim-öğretim faaliyetleri
habersiz olduklarına tanıklık
sekteye uğramamış ve zayıflama-
ediyoruz.
mıştır. Zaman ilerledikçe eğitim ve
öğretim imkânları daima gelişmek- Eğitimin, özgür düşünceyi kı-
te, ilme, maarife, muallime ve öğren- sıtlayan ve körelten insanları aynı
ciye değer verilip hürmet gösterilirken tornistandan çıkmış kurşun askerlere dö-
hemen hemen aynı dönemlerde Avrupa baş- nüştüren, egemen güçlerce tespit edilen ve
ta olmak üzere diğer batılı toplumlarda duru- kendilerince doğru olanı bazı yaptırımlarla
mun hiç de iç açıcı olmadığı tarih sayfalarında geniş halk kitlelerine dayatan bir araç olarak
kayıtlıdır. da kullanıldığı bilinen bir gerçektir. Bugün,
adına modernizm denen ve birden fazla versi-
Bilhassa batıdaki modernleşme ve sanayi-
yonu bulunan çağdaş/soyut paganizm, insanı
leşme süreciyle birlikte bugünkü haliyle kitlesel
doğumundan itibaren kendi doğruları üzerine
eğitimin, akıl ve heva sınırlarında hapsedilmiş
eğitmeyi, yönlendirmeyi ve ve kontrol edip gö-
tek tip insan modelinin seri olarak üretilmeye
zetlemeyi amaçlamaktadır. Modernizm, okulu
çalışıldığı okul sistemleri de yaygınlaşıp geliş-
insan hayatının olmazsa olmazlarından kıl-
meye başladı. On dokuzuncu yüzyıldan başla-
mıştır. Okula öyle bir rol biçilmiştir ki insan ve
yarak yirminci yüzyıla kadar yeryüzünü ateş
toplum şekillenmesinde en etkin ve aktif un-
topuna dönüştüren kavmiyetçilik, ulusçuluk,
surların başında gelmektedir. Okul: zihinlerin,
egemen güçleri tazim edip itaat etmeye prog-
3. 39/Zümer, 15

48
ramlandığı bir bellek yükleme merkezi haline
getirilmiştir.

Okul: Ulus devletin, kendi şirk düzenine


bağlı ve bağımlı, ellerindeki kelepçeyi ve ayak-
larındaki prangaları çözüp kurtulmaya fırsat
bulsalar dahi bunu düşünemeyecek birer man-
kurt, birer köle yetiştirme ve olgunlaştırma
kurumudur. Minicik çocuklara ilahlarının tek
olmadığını her gün defalarca 'Ey büyük...!' diye-
rek ululayıp yüceltmeleri gereken asıl(!) ve bü-
yük bir başka ilahlarının olduğunu beyinlerine
kazıyan beyin 'kirletme' merkezleridir okullar. bir çabanın 'Eğitim özgürlüğü' adına var olabile-
Okul binasının boyasına, badanasına, mefruşa- ceği fikrine dahi tahammül gösterememektedir.
tına, sosyal kullanım alanlarına büyük bir önem
ve özen gösterildiği kadar bir nebzede olsa şirk Nesillerdir öyle bir okul efsanesi yerleştiril-
ideolojisinin her rengini en ölümcül canlılığıyla di ki zihinlere okula adeta kutsal bir mabed, bir
gösterildiği okulların asıl işlevine de bakılma- ibadethane gibi anlamlar yüklenmeye başlandı.
lıdır. İnsanlar gözlerinden dahi sakındırdıkları Okula devamlılığın zorunlu kılınması, çocuğu
can parelerini göz göre göre uçsuz ve dipsiz şirk ve genci ailesinden ve gündelik hayatından ko-
kuyularına atmamalıdırlar. pararak onları daha sınırlı, yapay ve yabancı bir
ortamda bulunmaya esir etmektedir. Okul, gü-
Küfür sistemi, insanı yüce Allah'ın rıza ve nümüzün 'Dini' haline getirilmiştir. Bilinçli bir
hoşnutluğu dışında şekillendirme işlevini okul- tercihte bulunarak okula gitmeyen muvahhid
lara yüklemiştir. Bu, çok açık. Durum böyle bir mümin için yakışıksız yaftalamalar kulla-
olunca doğal olarak insanın kimliğini, kişiliğini nılmakta, cahil, yeteneksiz ve beceriksiz olarak
ve düşüncesini de derinden etkilemektedir okul. kabul edilmektedir.

Bireylerin, sosyal hayattan beklentilerini de Öğretmenin de fonksiyonu sadece eğitim


dar bir alana sıkıştırmaktadır bu anlayış. İnsan- alanı okulla sınırlı kalmamaktadır. Öğretmen,
lara rızkı verenin, 'Rezzak' olanın yüce Allah öğrencilerine inanç ve ideolojide, toplumda ve
subhanehu ve teâlâ olduğunun adeta unutturulduğu sosyal münasebetlerde neyin doğru neyin yan-
bir eğitim sistemi ile karşı karşıyayız. İnsanlar lış olduğunu da öğretmeye cüret edebilmektedir.
diploma için çocukluk ve gençliklerinin en cev- Çünkü böyle bir sistemde bu yetkiye sahip ol-
val yıllarını heba etmektedirler. Zira sistem in- duğunu vehmetmektedir.
sanları iş makinanın kamu personeli merkezli
olduğu düşüncesine yöneltmekte ve bu tür uy- İslam'a tahammülsüzlük, şirk rejiminin öğ-
gulamalarıyla adeta zorlamaktadır. Bu da, hem retmen misyonuna yüklediği olağanüstü abartı-
zaman kaybına hem de maddi imkânların heba lı rol, öğrenci ve ailelerinde bir değer olarak öğ-
olmasına neden olmaktadır. Toplum da öyle bir retmenin 'devlet' olduğu zannına hatta 'tanrısal
kıvama gelmiştir ki insanlar çocuklarını fazilet- özellikleri' olduğu inancına neden olmaktadır.
li, ahlaklı, muvahhid âlim ve bilgin olsun diye Sırf gayri İslami ideolojik kimlik taşıyıcılığı mis-
değil; mühendis, avukat vb. diploması alsın diye yonunu gönüllüce yükleme amacıyla bu özel ve
okula gönderir olmuşlardır. ayrıcalıklı hale getirilen mesleği icra eden farklı
batıl düşüncelere mensup çok sayıda öğretmen
Tağuti rejim, kontrol ve otorite alanlarının bulunmaktadır. Bu kişiliklerin mezbahaya sü-
dışında olabilecek hiçbir eğitim-öğretim faa- rülen kasaplık koyunlar gibi okullarda esarete
liyetlerine de müsamaha göstermemekte, bu mahkum edilen, yaşları ve genel durumları
türden girişimler zorba yöntemlerle engellen- itibari ile edilen konumdaki minik yavrulara
mekte ve cezalandırma yoluna gidilmektedir. verecekleri bilgi veya becerinin niteliği, değeri
Devletin denetim ve gözetimi dışında eğitim- ve önemi Aziz ve Celil olan Allah'a muvahhid
Rebîu'l-Ahir
öğretim unsurlarına izin verilmemekte; böyle 1433

Mart’13 • SAYI: 2

49
pırıl can parçası evlatlarımızı ruhen, manen ve
Gençlerimizin en büyük zihnen ezen, özgüvenlerini ve kişiliklerini ciddi
anlamda olumsuz yönde etkileyen ulusçu, tek-
şikayeti kendilerine tipçi, özü ve esası kokuşmuş küfre ve dinsizliğe
güvenilmiyor oluşu, görev dayalı müfredatla eğitim-öğretim yapan okulla-
verilmeden beklenti içerisine ra göndermemekle, dünyamız için küçük, fakat
hem nefsimiz hem de ailemizin ahireti için bü-
girildiğidir. Ancak gençlerin yük bir adım atmış olacağız.
şu noktada kendilerini
sorgulaması elzemdir. Çocuğu, genci ve yetişkin insanları kişiliksiz,
kimliksiz, apolitik ve tekdüze bir toplumun un-
Mus'ab ve Ali radıyallahu anhum gibi surları olarak yetiştirmeyi amaçlayan okul ku-
bir duruş sergiledik mi? rumu, devletin bu amaca ulaşmak için lokomo-
tif olarak kullandığı araçlardır. Oluşturulmak
istenen toplum Allah'a kulluğu terk edip birbir-
lerini ilahlaştıran, iradesi sıfırlanmış, düşüne-
müminler olarak kul olmaktan çok mu daha meyen, sorgulamayan, irfandan yoksun, hikme-
öncelikli ve üstün bir gayrettir? ti yitirmiş bir 'sürü' toplumudur. Her yönü ile
İslam'a düşmanlık ve zıtlık unsurları barındıran
İslam'ın ilk yıllarındaki örneklere konu- laik eğitim sisteminin çocuklarımıza vereceği
nun başlarında değinildi. Bu örnek uygulama- hiçbir hayır ve güzellik yoktur. Toplumda gide-
lar siyerden de okunup anlatılır hep. Özellikle rek yaygınlaşan ve derinleşen cehaletin niteliği
Mekke dönemine baktığımızda o günkü şirk de değişmektedir. Tarihte görülen en yüksek
okuma parçası

devletinin kurumsal bir eğitim organizasyonu düzeydeki okullaşma oranı ve hükümetlerin


görülmemekle beraber Rasûlullah'ın sallallahu aley- bütçeden eğitime tahsis ettikleri payın giderek
hi ve sellem özgün bir eğitim modeli üreterek başta
arttığı son yıllarda eğitimli-diplomalı sayısının
Daru'l Erkam olmak üzere eğitim-öğretim faali- da giderek arttığı bilinen bir husustur.
yetleri için bazı mekânlar tahsis etmiştir.
Gerçek özgürlüğünü Allah'a kullukta bulabi-
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, Erkam'ın evine lecek muvahhid, salih ve muslih nesillerin yetiş-
ilave olarak Mekke'deki kendi evinde oturur ve mesine katkıda bulunması isteniyorsa öncelikle
Müslümanlar da kendilerine bir şey öğretmesi çocukların şirk ideolojisinin laboratuvarları ya
için Onun etrafını sararlardı. Rasûlullah sallallahu da atölyeleri olan okullardan uzak tutulmaları
aleyhi ve sellem kendi evini bir eğitim–öğretim kuru-
hayati öneme haizdir.
mu olarak kullandığı bu durum, Müslümanla-
rın Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem evine karşı "Ey iman edenler! kendinizi ve ailenizi, yakıtı
ortaya koymaları gereken adabı bildiren Ahzab insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O'nun
suresi 53. Ayet nazil oluncaya kadar devam etti. başında, acımasız, güçlü, Allah'ın kendilerine
Bu da Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem çok uzun buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildikleri-
bir sure kendi evini İslam'ın eğitim, öğretim ve ni yapan melekler vardır."  4
yayılması için tahsis ettiğini göstermektedir.

Hoca, abi, şeyh, profesör veya üstat gibi kart-


vizit sahipleri farklı alanda olduğu gibi İslam'ın
muazzam tarihsel birikimi ve özgünlüğü çerçe-
vesinde uygulanabilir alternatif bir eğitim mo-
delini ortaya koymaktan acz içerisindedirler.
Özgün alternatif bir eğitim modelini geliştirip
uygulama fikri dahi bir yana, diğer alanlarda
olduğu gibi mevcut küfür sistemi içerisinde ka-
larak bir anlamda sistemin çarkının birer 'dişlisi'
olarak tercih edilmektedir. Temiz fıtratlı pırıl
4. 66/Tahrim, 6

50
İktibas Yazı Ardan Zentürk

İran ‘Dolar'ı Tehdit Ediyor

Son sözü baştan söyleyelim: İsrail'in bir gün Gelişmenin temelinde, küresel ekonomide-
tek başına İran'ı vuracağına ilişkin senaryolar ki 'Amerikan Doları egemenliğine' darbe vura-
palavradır!.. İsrail, Amerika'nın onayı ve des- cak çok önemli bir karar var...
teği olmadan Batı Asya'da (Ortadoğu) adım
atamaz, atsa da devamını getiremez... Bu ne- İran'ı yönetenlerin 2008'de uygulamaya koy-
denle, bir gün, İsrail İran'ı vurursa, biliniz ki,dukları ama gerçek anlamda ancak 2011 ağus-
Beyazsaray'dan 'hadi koçum, kim tutar seni' tos ayında çalıştırabildikleri bir sistem, bu ülke
desteğini almış demektir... için Saddam Hüseyin (Irak) ve Muammer Kad-
dafi (Libya) 'sendromunun' doğmasına neden
Amerika'nın İran'ı vurmak için önemli bir oluyor. İran, petrol, doğalgaz ve petro-kimya
sebebi vardır, ama bu, İsrail'in güvenlik endişe- ürünleri ticaretini artık Dolar'dan arındırmış
leri değildir. Bütün dünya gibi, İran da, elinde durumda ve bu amaçla Basra Körfezi'ndeki
binlerce nükleer silahı bulunduran bir süper Kish Adası'nda kurduğu petrol/doğalgaz borsa-
güce karşı bir şey yapamayacağını ve gerçek- sından satışlara başlamış olması 'finans sistemi
ten nükleer silah üretmesinin  'ulusal trajedisi- açısından ciddi bir alarm' olarak değerlendiri-
nin' başlangıcı olduğunu biliyor. liyor.

İsrail'in İran'ın  'nükleer programına'  ilişkin Hafızaları tazelemekte yarar var. Irak'ın
kışkırtıcı yaklaşımlarının bir gün, Amerikan- sonu idam sehpası olan eski diktatörü Saddam
İngiliz ittifakının bu ülkeye çok sert müdahale Hüseyin, ülkesine dönük ambargoların yükünü
gerekçesi oluşturma kaygısı taşıdığı giderek hafifletmek için 2001 yılında petrol satışları-
netleşiyor... nı Euro üzerinden yapma kararı almıştı, kararın Rebîu'l-Ahir
da kendisinin de ömrü çok kısa oldu. Libya lide- 1433

Mart’13 • SAYI: 2

51
nin gerçekleştirildiği bir para birimi ve adına
Petro-Dolar dediğimiz büyük para stoku aynı
zamanda Amerika'nın varlığının temeli... Eğer
petrol ve doğalgaz ticareti Dolar'dan uzaklaşır-
sa, Amerika bunu yapmaya çalışanı vuruyor!..
Veya... Vurduruyor...

Mesele tabii ki, İran'ın nükleer programı


değil. Mesele, dünyanın ikinci büyüklükteki
ri  Muammer petrol rezervlerine sahip olduğu bilinen bir ül-
Kaddafi  ise, bü- kenin bir türlü kontrol altına alınamaması. Bu
tün Afrika ülke- ülkenin, yükselen ve giderek küresel ekono-
lerinin katılımıy- mideki ağırlıkları hızla artan Çin ve Hindistan
la  'Altın Dinar'  para ile kurduğu  'doğrudan enerji bağları...'  Eğer,
biriminin kurulması Çin'in yükselişini kontrol etmek istiyorsanız,
ve Libya petrol ticare- karşınızda bir tek seçenek var, o da, tüm enerji
tinin bu para birimiyle depolarında hakimiyet kurmak ve dünyanın bir
yapılmasını kararlaştırdı. Fransa numaralı petrol/doğalgaz ithalatçısı ülkeye ge-
Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin bu ka- rektiğinde sopa göstermek...
rarı, 'küresel finans sistemi için b ü y ü k
tehdit' olarak değerlendirmesinden kısa süre Çin'in, Suriye konusunda  'İran hassasiye-
sonra linç edildi!.. ti'  izlemesinin ve Birleşmiş Milletler Güvenlik
Konseyi'nde Rusya ile birlikte  Beşar Esad'ı ko-
İran ise, Kish Adası'na kurduğu borsa- rumaya almasının perde arkasında bu  'büyük
da satışları Euro ve Birleşik Arap Emirlikleri oyun' yatıyor...
'Dirhem'i üzerinden gerçekleştiriyor geçtiğimiz
ağustos ayından bu yana... Bilgi Notu: Türkiye, 2009'da başlayıp gü-
nümüze uzanan süreçte, Rusya, Çin ve İran
Bitmedi: İran ve Hindistan iki ülke arasın- ile ticaretinde Dolar'ı devre dışı bırakmak için
daki petrol/doğalgaz alış verişinin altın değeri gerekli adımları atmış durumda. Bu ülkeler ile
üzerinden yapılmasını kararlaştırdı. İran, Çin Ruble/Yuan/Riyal-Türk Lirası karşılığında tica-
ile ticaretini zaten Çin'in para birimi renminbi ret yapılabiliyor.
(yuan), Rusya ile de Ruble-Riyal ekseninde ger-
çekleştiriyor...

Rakamlara devam edelim: İran'ın bir numa-


ralı petrol müşterisi Çin (günde 543 bin varil).
Çin'i,  Hindistan  (341 bin varil) Türkiye  (370
bin varil)  Japonya  (251 bin varil) takip ediyor.
Sıkı durun; İran'a karşı petrol ambargosu koyan
Avrupa Birliği'nin 27 ülkesinin bu ülkeden ithal
ettiği toplam petrol günde 550 bin varil!.. Yani
27 Avrupa ülkesi neredeyse Türkiye kadar pet-
rol ithal ediyor İran'dan...

Adına  'İran'a ambargo'  denilen uygulama-


nın asıl olarak hangi ülkeleri hedef aldığını an-
ladınız mı?

Küresel enerji ticaretinin Amerikan Doları


üzerinden yapılması, Amerika açısından 'hayati'
önemde. Dolar, dünya ticaretinin yüzde 61.7'si-

52
Ayın Kitabı Ebu Ensar
ebuensar@tevhiddergisi.com

Kur'an'ın Gölgesinde Şirk ve Müşrik

Hamd ancak Allah'a mahsustur, O'na hamd eder, ğınızı sanmıyorum. Tabi bunun bazı sebepleri vardır.
O'ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin
Birincisi: Allah'ın bu ümmete bahşettiği 'İlim ehli'
şerrinden, kötü amellerimizden O'na sığınırız. Allah
nimetinin şükrünü eda edilmemesi. Çünkü bir nime-
subhanehu ve teâlâ kimi hidayete erdirirse onu saptıracak
tin şükrü eda edilmediği zaman Allah subhanehu ve teâlâ
yoktur, kimi de saptırırsa onu hidayete erdirecek yok-
onu zıddıyla cezalandırır. Bugün kendilerini saygıyla
tur. Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet ederim,
andığımız, kitaplarından istifade ettiğimiz, ilimlerini
O tektir ve ortağı yoktur ve şehadet ederim ki Mu-
çok değer verdiğimiz nice ilim ehli yaşadıkları dö-
hammed sallallahu aleyhi ve sellem O'nun kulu ve Rasûlüdür.
nemlerde hiç de böyle kıymet görmemişler. Zindanlar
"Ey iman edenler, Allah'tan O'na yaraşır şekilde evleri, işkenceler günlük gıdaları olmuştur. Bugün de
korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin."  1 durum çok farklı değildir. Gerek yaşadığımız coğraf-
Bu ay tanıtacağımız eser Seyyid Kutub'un 'Şirk ve yada gerek dünyanın diğer bölgelerindeki ilim ehlinin
Müşrik' adlı eseri olacak. Çünkü Allah subhanehu ve teâlâ durumları, seleflerininkinden farklı değildir.
diyor ki: "Muhakkak ki Allah kendisine şirk koşulması- İkincisi: İslam'ın temel niteliği konumundaki
nı bağışlamaz, bunun dışında dilediğini bağışlar. Allah'a kavramların içinin boşaltılmasıdır. Gerek mürciye-
şirk koşan kuşkusuz büyük bir günah uydurmuştur."  2 nin gerek kendilerini İslam'a nispet eden modernist-
Allah Rasûlü'ne en büyük günah nedir diye sorul- lerin yoğun çabaları sonucu bugün bütün İslamî kav-
duğunda cevaben der ki: "Seni yarattığı halde senin ramların içi boşaltılmıştır. Bu durumu yerinde tespit
kalkıp O'na şirk koşmandır."  3 etmek isteyen davetçiler, davet ettikleri insanlara şöy-
le bir soru sorsunlar 'Berî durduğunuz, terk ettiğinizi
Yukarıdaki ayetlerde de anlaşıldığı gibi Allah sub- iddia ettiğiniz şirklerden birkaçının ismini sayınız'.
hanehu ve teâlâ şirki asla ve asla affetmeyeceğini söylüyor. Delilini, belgesini, tafsilatını değil, sadece isim sorun,
Gerçi yaşadığımız çağda kendisini İslam dinine men- durumun vahameti ortaya çıkacaktır.
sup sayan herkes şirkin bağışlanmayacağını, Allah'a
subhanehu ve teâlâ şirk koşmanın kişiyi dinden çıkardığını
İslamî kavramların bu kadar tahrif edildiği bir
iddia eder. Bunu her davetçi, davet ettiği veya etrafın- dönemde tanıtacağımız bu eser, bu problemi temel-
daki insanlara sorabilir. den çözmeyecektir. Ancak, belki Allah'ın yardımıyla
'Bir nebze olsun katkısı olur' umuduyla bu ay bu eseri
'Allah'a şirk koşar mısınız?' veya 'Allah'a şirk koşma- tanıtma gereği duyduk. Eserde, isminden de anlaşıla-
nın hükmü nedir?' diye konuştuğunuz insanlara sorabi- cağı gibi müşriklerin durumu, onların anlamaz ve id-
lirsiniz. Emin olunuz ki alacağınız cevap aynı olacaktır: rak etmez bir millet olduğu, müşriklerin cehenneme
'Hayır Allah'a şirk koşmuyorum, Allah'a şirk koşmak giriş sahnelerini, müşriklerin kıyametteki durumları,
kişiyi dinden çıkarır' şeklinde cevaplar alırsınız. Ama hakikatlere kör olmaları, onların Allah'ı gereği gibi
aynı kişilere bir de şöyle bir soru sorun: 'Hangi şirki terk tanımamaları, onların putlara ibadet etme gerekçeleri
ettiniz de Müslüman oldunuz?' ya da 'Hangi şirkten berî ve müşriklerin Kur'an'a karşı tutumlarından bahsedil-
duruyorsunuz da imanınızı muhafaza ediyorsunuz?' mektedir. Yine yazar bu eserde müşriklerle oturmanın
Nasıl bir cevap alacağınızı merak ediyorsanız, biz- haramlılığını, müşriklere ve ilahlarına meydan oku-
zat kendiniz sorup öğrenebilirsiniz. Ben sordum, aldı- mayı, aileyi ve akrabayı şirkten sakındırmanın gerek-
ğım cevap 'Kem küm...', sizin de farklı bir cevap alaca- liliği, Lokman'ın oğlunu sakındırmasını ve Allah'ı şirk
ve şürekadan tenzih edilmesi gerektiği konularını gü-
1. 3/Ali İmran, 102
zel bir ûslupla kitabın sayfasına taşımıştır. Davamızın Rebîu'l-Ahir
1433
2. 4/Nisa, 48 sonu alemlerin Rabbi olan Allah'a hamddır.
3. Müslim, İman, 141.
Mart’13 • SAYI: 2

53
54
KARIŞIK ZİNCİRLİ ÇENGEL BULMACA

S K İ R Gösteriş L Çekiş+r-­‐mek G T E T Kadın N İ

Allah'a  şirk  
A C koşan Ş R İ P I Y B Savm S R S

L y M Ü Bela  def  eder Y A Kaza  ve… K A O N T A

Amelin  kabul  
H İ şarA
F S A El  açmak D U D R U Ç K

İsa  (as)’ın  
A K A D A Cihad  eden M Y A E R annesi M E

Necaşi’nin  
Hicret  yeri M E C L V Ü C A ülkesi
H E Ş R

H Seyfullah D İ N E Hicret  eden G H J A B İ Y

İbrahim  
A L İ Boru  sesi T İ M U İ (as)’ın  oğlu İ Y S E

Gök E D R İ C A H D A S L T M

Hak  olan  son  


S E B İ N Bilgi  kaynağı K kitap
K U M A A 10’dan  sonra

Oyun  yeri M A Allah  dostu V E İlim  Yeri K U R A İ N O


Babamızın  
P hanımının  kız   T E B L M E D H N L B N
kardeşi

A T E V L İ R A R E S (as) İ R

Sert  ve  soğuk  


R E Y Z İ D I hava A Y E R H A

K Ç A E Y İ F O Z A M İ Sakal  kesmek R

Tayyare U K T A Oruç  açmak T A R Z İlk  Sayı B M A

Bu bulmacadaki kareler önceden doldurulmuştur.

Amaç; verilen tanımların cevaplarını bulup işaretlemek. Her tanımın cevabı, tanımın verildiği
karenin herhangi bir kenarından başlamakta ve yatay veya dikey hareketlerle ilerlemektedir. Di-
yagramdaki her harf sadece bir kez kullanılmalıdır. Cevaplardan Birisi örnek olarak işaretlenmiştir.

Rebîu'l-Ahir
1433

Mart’13 • SAYI: 2

55
57 Biri Bizi Gözetliyor!
KADIN ve ÇOCUK
59 Böğüren Teknoloji

62 İslam'da İlkler

63 Eşinin Fikrini Uygulayan Peygamber

64 Yusuf aleyhisselam ve Kardeşleri

64 Rabb'imin Güzel İsimleri

65 Sağlık

66 Güncel Yaşam...

67 Eğlencelik...
mahi

Biri Bizi Gözetliyor!

Yabana atmayın bu cümleyi! Kaydediyorlar.


Sonra aynısını uyguluyorlar. Bir aktör
gibi, repliklerde hiç şaşırmıyorlar. Bütün
cümlelerimizle konuşup, bizim olaylara
verdiğimiz tepkilerin aynısını veriyorlar.

E vinize bir kamera yerleştirildiğini varsayın. İbadetlerinizi vaktinde yapar, çocuklarınızı


en güzel lisanla, derin bir hoşgörü ve anlayışla,
7 gün 24 saat aralıksız gözetleniyorsu- sabır ve yumuşaklıkla ibadete teşvik edersiniz.
nuz. Ne yaparsınız? Tüm hal ve hareketlerinize İzleniyorsunuz örnek olmalısınız.
dikkat edersiniz değil mi? Biraz açalım hal ve
hareketleri!.. Evinizi temiz tutmaya gösterdiğiniz özen ka-
dar çocuğunuzun bakımında özen gösterir, sık
Mesela eşinize, çocuğunuza hitap ederken banyo yaptırır, tırnaklarının uzamasına müsaa-
daha kibar ve sevecen seslenirsiniz. Kayıttasınız de etmez, saçı uzar uzamaz ensesini toplatır ya
ya, yemek yiyişinizden tutun da su içişinize ka- da kız çocuğunuz varsa; her sabah saçını özenle
dar dikkat eder, bunları yaparken İslamî kural- tarayıp güne başlar, üst başının kirlenmemesine
lara riayet edersiniz. özen gösterirsiniz.

Dağıtılan oda, kırılan vazo, tükenmez kalem Çocuğunuzun dil gelişimi için uygun vakit-
ile çizilen duvar, yerlere saçılan bisküvi kırıntı- lerde ona kitap okur, gün içinde kitap okuma
ları nedeniyle sinirlenir ama bağırıp çağırmaz, alışkanlığı kazansın diye, kitapçıya gidip çocu-
hele evladınızı dövmeye hiç kalkışmazsınız. ğunuzla beraber kitaplar alırsınız.

Rebîu'l-Ahir 1433
MART’12 • SAYI: 2
57
Kollarını geçirmek için uğraşmalı, ama ha-
yır, o önce ayaklarını geçirdi, feracenin etek
kısmından sonra ayaklarını giydi… Bunu ona
kim öğretti? Ya da bunu ona öğrettiler mi? Yine
hayır… Eslem bunu annesinden defalarca gör-
dü, bu annesinin dış kıyafetini giyme stiliydi ve
belleğine 'Elbiseyi giyme şekli' olarak kaydetti. O
bunu öğrenirken annesi farkında dahi değildi…

İkinci örnek: Yarım yarım konuşuyordu


Eslem. Gel, git, bebek… vs. Ona ne söylesem
önce uzata uzata 'Yoooo...' diyor, sonra birçoğu-
nu anlamadığım cümleler kuruyordu. Anne-
sine: 'Bunu kimden kopyalamış olabilir? Sen mi
Çocuklar oyunu severler, oyun oynarken kullanıyorsun bu ifadeyi?' diye sorunca annesi:
kuralları, paylaşmayı öğrenirler. Bunu bildiği- 'Yoooo….' dedi. Hem de aynı tonda. Emin olun
niz ve izlediğiniz için, onun oyun oynamak için anne farkında dahi değildi. Dikkatini çekince
sunduğu teklifi geri çevirmez, çocukla çocukla- idrak etti.
şırsınız.
Basit iki örnek, ikisi de öğretilmiş değil öğre-
İlginizi çekmek için her yolu deneyebilen nilmiş, izlenilip, gözlenip, kaydedilmiş davranış,
çocuğunuza, daha ilk denemesinde cevap verir, zararsız davranışlar…
elinizdeki iş ne olursa olsun bırakıp onunla ilgi-
lenirsiniz. Hala takipteydiniz… Ya kötü huylarımızı, kötü alışkanlıklarımızı,
kötü konuşmalarımızı, kötü tepkilerimizi kay-
Çocuklarınızın uyku saatini geçirmez, gece dedişleri!!! Hatalarımızı harfiyyen hayata geçi-
yarılarına kadar sizinle oturmasına müsaade rişleri!!!
etmez, hayırlı geceler temennisi ve yanaklarına
kondurduğunuz küçük bir öpücükle, şefkatle Geçen ay aynaya bakalım, çocuğumuzu de-
onları uyuturdunuz… ğil kendimizi düzeltelim demiştik. Bu ay yine-
liyoruz
Daha neler neler yapmazsınız ki… Örnek
olmalısınız, ayıplanmamalısınız, biri sizi gözet- Aynaya daha dikkatli bakalım, çünkü gözet-
liyor çünkü. 'İyi ki evimizde kamera yok!' diyen- leniyoruz...
ler elbette olacaktır. Ama çok sevinmesinler, dı-
şarıdan kamera getirmeye gerek mi var? Çünkü,
zaten siz ne yaparsanız kaydeden, kameradan
da üstün bir teknolojiye (yaratılışa) sahip olup,
kaydettiğini uygulamaya geçiren 'Çocuklarınız'
var.

Yabana atmayın bu cümleyi! Kaydediyorlar.


Sonra aynısını uyguluyorlar. Bir aktör gibi, rep-
liklerde hiç şaşırmıyorlar. Bütün cümlelerimiz-
le konuşup, bizim olaylara verdiğimiz tepkilerin
aynısını veriyorlar.

Bir örnek vereyim. 1,5-2 yaşlarında bir kız


çocuğu, adı Eslem, beraber oturuyoruz. Misa-
firlerden birinin dış kıyafeti (ferace) koltuğun
üstünde. Ben onu istiyorum, çocuk kıyafeti aldı,
çocuk önce ne yapmalı?

58
hicâb

Böğüren Teknoloji

Bugün kendini bilimin ilimin adamı ilan eden


Samirî'nin torunları çağdaşlık ve teknolojinin
buzağısını icat ettiler. Bunun böğürtüsüyle kitleleri
kontrol altına alıyor kolaylıkla yönlendiriyorlar.
İstedikleri gibi gözetleyip dinleyip takip ediyorlar.

A llah subhanehu ve teâlâ hiçbir işi boşuna yap-


madığı gibi, hiçbir sözü de boşuna söy-
lememiştir. Kur'an'da birçok kıssa geçmesine
min buzağıya tapıyor olduğunu gördüler. Buna
hayran kaldılar. Bize de böyle bir ilah yap dedi-
ler. Allah'ın, tevhid davetiyle gönderdiği Rasûlü
rağmen 'Biz hikâye olsun diye anlatmıyoruz.' de- Musa aleyhisselam elbette ki bu isteğe tepki gösterdi
miştir. Bunun sebebi okuyucunun dikkatini bu ve itiraz etti. Yollarına devam ettiler.
kıssalardaki hisselere çekmektir.
Nihayet (bugünkü) Kudüs'e vardıklarında
İşte bu gibilerden bir tanesi de Musa aleyhisse- Allah'ın o şehre girerken söylemelerini emret-
lam ile Samirî arasında yaşananlardır. Baştan bir tiği kelimeleri de değiştirdiler. Allah bunu da
hatırlayalım. Allah subhanehu ve teâlâ İsrailoğullarına affetti.
Musa'yı aleyhisselam göndermiştir. Musa'ya iman
edenleri Firavunun zalim sisteminden kurtardı. "Şehre girdikten sonra Allah onlara her bir ka-
Musa aleyhisselam ile beraber hicret için yola çıkan bileye has olmak üzere on iki göze halinde su
İsrailoğulları Allah'ın ikramı ve yardımı olarak fışkırttı. Kudret helvası, bıldırcın eti verdi, onlar
Musa'nın asasını yere vurmasıyla yarılan koca ise soğan, sarımsak istediler."  1
denizin ortasından geçtiler. Bununla beraber
Firavun ve askerlerinin helakına bizzat şahit
oldular. Yolculuk sırasında uğradıkları bir kav- 1. 7/Araf, 159-162

Rebîu'l-Ahir 1433
MART’12 • SAYI: 2
59
de birebir örnekleri bulunmaktadır. Allah bize
hikâye anlatmıyor.

Bugün kendini bilimin ilimin adamı ilan


eden Samirî'nin torunları çağdaşlık ve tekno-
lojinin buzağısını icat ettiler. Bunun böğürtü-
süyle kitleleri kontrol altına alıyor kolaylıkla
yönlendiriyorlar. İstedikleri gibi gözetleyip din-
leyip takip ediyorlar.

Ve bugün de aynı hastalıklı düşünceyle in-


sanlar bugünün Samirîlerinin, bugünün icat-
larına düşüp onları hayatlarının merkezine
koyarak ilah ediniyorlar. Hatta tıpkı Samirî'nin
telkini ile buzağının yapımına ziynetlerini ya-
tıran İsrailoğulları gibi, bugün vergileriyle tek-
nolojiye katkıda bulundukları gibi piyasaya
sürüldükten sonrada satın alarak, mallarını bu
uğurda hiç çekinmeden feda ediyorlar.

Yeni bir telefon modeli çıktı mı? bunun yep-


yeni özellikleri var. Süper teknoloji şu iPod. Ya
Allah bir buzağı kesmelerini emretti. Kesme- iPhone ne oldu şimdi birde iPad var. Bu televiz-
mek için bin dereden su getirdiler. En sonunda yonun ekranı daha büyük! Bu makine evdekin-
mecbur kalıp kestiler. 2 den daha iyi. İçine iki yorgan bile sığar. İnternet
bulunmaz nimet. Yok yetmez. Facebook var,
Şehre yerleştikten sonra Musa aleyhisselam vakit Twitter var. Gel vatandaş böğürtüye gel.
kaybetmeden vahiy almak için Tur Dağı'na çık-
tı. Kavminin başına da kardeşi Harun'u aleyhisselam Böğürebilen bir buzağı o gün İsrailoğulla-
bıraktı. Ancak Musa aleyhisselam Tur Dağı'nda iken rının aklını başından almaya yetmişti. Çağımız
Allah geride kalanları imtihandan geçirdi. 3 insanın aklı da bugünkü teknolojiyle uçtu gitti.
Ekranlara kilitli düşünme yeteneğini yitirmiş
Daha önce buzağıya tapan kavmi gördükle- beyinsiz toplumlar.
rinde içlerinde bir ukde kalmış olacak ki Samirî
isimli bir adam onlara altından bir buzağı yaptı. Harun aleyhisselam diliyle:
Nasıl mı?
"Siz bunun yüzünden sadece fitneye (şirke)
"Samirî, halkta bulunmayan bazı bilgilere sa- düştünüz."  5
hipti. Bir ateş yaktı. Herkesten ziynet eşyasını
buraya atmasını istedi. Kendisi hepsinden önce Musa aleyhisselam diliyle:
attı ki hem örnek olsun hem inandırıcı. Sonra-
da halk onun peşinden ziynetlerini ateşe attılar. "Ya Rab içimizdeki beyinsizler yüzünden bizi de
Ateşte eritilen bu altını buzağı suretine getirdi. helak etme..."  6 duasındaki beyinsizler…
Öyle bir teknolojiyle yapmıştı ki rüzgarın esme-
siyle buzağının içinde oluşan hava akımından Bu böğürtülü buzağıyı ilah edinmekten ken-
dolayı böğürtü sesi çıkıyordu. Böylece onlara dilerini alamıyorlar. Onlar buzağının sadece
altından böğürebilen bir buzağı icat etti. Tap- kuru böğürtüsüne aldanıyorlar. Bunun için de
sınlar diye!"  4 beyinsizler.
Samirî ve böğüren buzağısının günümüzde Bugünün modern dünyasının insanları tü-

2. 2/Bakara, 67-71
3. 20/Taha, 85 5. 20/Taha, 90
4. 20/Taha, 83-99 6. 7/Araf, 155

60
ketim canavarlarına dönüştürmesi ve onlara " 'Sizce sahibinin yanında bu köpeğin değeri
icad ettikleri her bir teknoloji harikasıyla ken- nedir?', sahabe: 'Hiçbir değeri yoktur' diye cevap
di nefislerine hoş gelen, kendilerini ilah kabul verir. Rasûlullah şöyle buyurur: 'İşte Allah'ın
eden sistemlerine insanları bağlamaları, işte tıp- yanında dünya bundan da değersizdir.' "
kı o gün Musa'nın aleyhisselam arkasından hemen
yüz çeviren İsrailoğullarının Samiri'nin yoluna Öyleyse bize düşen nedir? Dikkat edilirse
bağlanmaları gibidir. Allah İsrailoğullarından daha önce bir buza-
ğı kesmelerini istemişti. Onlardaki bu buzağı
Peki Musa aleyhisselam dağdan dönünce ne sevdasının kalplerinden silinmesi gerekiyordu.
yaptı? Ancak onlar imtihanı kaybettiler. Bizler günü
geldiğinde hiç çekinmeden sorgusuz sualsiz Al-
"Musa Samirî'ye: 'Defol!' dedi. 'Hayatın bo- lah yolunda feda etmesini bilmeliyiz. Ta ki kalp-
yunca sen: 'Bana dokunmayın' diyeceksin. Ay- lerde dünya ve içindekilerinin sevgisi kalmasın.
rıca senin için kurtulamayacağın bir ceza günü
var. İbadet ettiğin ilahına bak. Yemin ederim ki
onu yakacağız. Sonra da onu parça parça edip
denize savuracağız.' "  7

"Sizin ilahınız yalnızca kendisinden başka ilah


olmayan Allah'tır. Onun ilmi her şeyi kuşatmış-
tır."  8

Siz Samirî ve torunlarında olanı ilim mi


zannediyorsunuz? Allah subhanehu ve teâlâ her şeyi
kuşatan ilminden bir parçayı insanlara vermiş
olmasaydı, bırakın insana benzeyen robotları,
dokunmatik ekranları, daha tekerleği bulama-
mıştı insanoğlu.

Biz teknolojik ürünlere hiç yaklaşmamalıyız


demiyoruz. Bunlar birer araçtır, kimi zaman
ihtiyaçtır. Buzağı da aslî suretiyle (bir hayvan
olarak) bir araçtır. Kendisinden faydalanılan
bir dünya metaıdır. Ancak ne zaman ki araç ol-
maktan çıkarılıp amaç haline gelmeye başlarsa
haddi aşılırsa hayatın merkezine oturtulur ve
vazgeçilmezleşirse, işte o zaman ilah edinilmiş
demektir. Hayatın merkezinde olması gereken
Allah'tır, vazgeçilmez olan onun dinidir.

"De ki benim namazım ibadetlerim hayatım


ve ölümüm tamamen âlemlerin Rabbi olan Al-
lah içindir."  9

Müslümanın derdi hedefi bunlar olmama-


lıdır. Allah'ın yanında dünyanın değerine bir
bakın. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem sahabeden
bazısı ile bir yere giderken yol kenarında bir kö-
pek leşi görürler. Sahabe iğrenir, yüzünü çevirir.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onlara şöyle sorar:

7. 20/Taha, 97
8. 20/Taha, 98
9. 6/En'am, 162

Rebîu'l-Ahir 1433
MART’12 • SAYI: 2
61
ribat
İslam'da İlkler

Küffara Kılıç Çeken İlk Müslüman Cenaze Evine Gönderilen İlk Yemek

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve Müslüman- Cafer radıyallahu anh, Mute muhaberesinde şe-
lara eziyet yapıldığı dönemde Peygamber'in sal- hid düşmüştü. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu
lallahu aleyhi ve sellem öldüğüne dair bir haber yayıldı. haberi Cafer'in radıyallahu anh hanımı Esma'ya radıyal-
Zübeyr radıyallahu anh bunu duyunca müşriklere lahu anha verdi. Daha sonra eve gelip hanımlarına
haddini bildirmek için kılıcını çekti. Yolda yemek yapıp göndermelerini emretti. İlk gön-
Peygamber'i sallallahu aleyhi ve sellem gördü. Sevindi. derilen yemek bu oldu.
"Senin katledildiğini duydum müşriklere haddini
bildirmeye gidiyordum" dedi. Peygamber sallallahu İlk Muhacir-Muhacire
aleyhi ve sellem onu teskin etti. Böylece ilk kılıç çeken
Zübeyr bin Avvam oldu. Osman radıyallahu anh ve hanımı Rukiyye radıyal-
lahu anha.
Allah yolunda kan akıtan ilk Müslüman
İlk Cuma
Sa'd bin Ebi Vakkas radıyallahu anh ve arkadaş-
ları bir vadide namaz kılarken bir grup müşrik M. 622 yılında ilk defa cuma namazı kılın-
gelmiş ve dalga geçmeye başlamıştı. Bunun üze- dı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hicret esnasın-
rine Sa'd Bin Ebi Vakkas radıyallahu anh deve kemi- da Kuba'dan hareket edip Medine'ye giderken
ğini alıp saldırmıştı ve bir müşriği yaralamıştı. Cuma emri gelmiş ve Ranuna vadisinde ilk defa
Böylece ilk kan akıtan Sad Bin Ebi Vakkas radıyal- kılınmıştır.
lahu anh olmuştu.
İlk Nüfus Sayımı
İlk Ganimet
Medine'de hicretin 1. yılında Peygamber'in
Abdullah b. Cahş radıyallahu anh komutasında- sallallahu aleyhi ve sellem emriyle yapılmıştır. Medine'de
ki ordu, Kureyşlileri teftiş için yola çıktığında bulunan Müslüman sayısı 1500 idi.
Kureyşlilere ait bir kafile görmüştü. Abdullah b.
Cahş radıyallahu anh bu kafileye baskın yaparak esir İlk Cenaze Namazı
ve ganimet elde etti. Böylece ilk ganimet elde
Ensar'ın reislerinden Bera bin Marur radıyalla-
edildi.
hu anh için kılınmıştır.

İlk Şehid-İlk Şehide


İlk Kur'an'ı Kerim hocası
Yasir radıyallahu anh, uğradığı işkenceler sonucu
Musab bin Umeyr'dir radıyallahu anh. Akabe bi-
ilk şehid oldu. Daha sonrada zevcesi Sümeyye
atından sonra Kur'an öğretmek için Medine'ye
Ebu Cehil'in mızrak darbeleriyle ilk şehide oldu.
gönderilmiştir.

62
Peygamberimizin
Hanımlarıyla Olan İlişkisi Eşinin
Fikrini Uygulayan Peygamber

H udeybiye anlaşması Müslümanlara çok


ağır gelmişti. Kâbe'ye varmadan geri
döneceklerdi. Anlaşmayı yazma işi bitince
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ashabına kalkın Az Amel Bol Ecir
kurbanlarınızı kesin. Sonra da traş olun buyur-
du. Ancak müşriklerle yapılan bu anlaşmadan
kimse memnun değildi. Bu sebeple kimse kalk-
madı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu emrini 3 LA İLAHE İLLALLAH sözü ağacın
kere tekrarladı. Yine kalkan olmayınca Ümmü yapraklarının dökülmesi gibi hataları dö-
Seleme validemizin çadırına girdi. Ashabın bu ker.
tutumunu ona anlattı. Ümmü Seleme radıyallahu
anha: "Ey Allah'ın Rasûlü! Bu emrini yerine ge-
tirmelerini mi istiyorsun? Öyleyse dışarı çık, hiç
kimseye tek kelime konuşmadan kurbanını kes, As'tan radıyallahu anh rivayetle Rasûlullah sallallahu aley-
berberini çağır başını traş etsin." dedi. Peygambe- hi ve sellem şöyle buyurmuştur:
rimiz de sallallahu aleyhi ve sellem dışarı çıkıp hiç kim-
seyle konuşmadan tüm bunları yaptı. Kurbanını "Dünya geçici bir yararlanmadır. Dünyada en
kesti, berberini çağırıp traş oldu. Ashab-ı Kiram hayırlı yararlanılacak varlık ise saliha hanım-
da bu durumu görünce kalkıp kurbanlarını kes- dır."  1
tiler, birbirlerinin başlarını traş ettiler. Nerdeyse
üzüntüden birbirlerini kırıp geçireceklerdi. Yine erkeklere hitaben şöyle buyurmuştur:

"Müminlerin iman yönünden en kâmil olanı,


Açıklama
ahlakı en güzel olanıdır. Sizin en hayırlınız ha-
Her konuda ümmetine örnek olan nımlarına en iyi davrananızdır."  2
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem üzüntüsünü eşiy-
le paylaşmış, onunla istişare edip verdiği fikri
uygulamıştır. Eşine değer vermemiş ya da onu
hakir görmüş olsaydı üzüntüsünü paylaşmaz
fikrini uygulamak bir yana, sormazdı bile. Sa-
liha hanım, Allah tarafından erkeğe verilmiş en
büyük nimetlerden biridir. Zira erkek hayatının
sıkıntılarını, dertlerini ve yorgunluğunu eşinin
yanında unutur. Erkek hanımının yanında hu-
zura sükûnete ve insanın hayatında bulamaya- 1. Müslim
cağı bir saadete kavuşur. Abdullah bin Amr bin 2. Tirmizi

Rebîu'l-Ahir 1433
MART’12 • SAYI: 2
63
Yusuf aleyhisselam ve Kardeşleri

Küçük Yusuf 'un aleyhisselam başına gelenleri


pek çoğumuz biliriz. Babası onda bir farklılık
olduğunu sezinlemiş ve onunla özel olarak il-
gileniyormuş. Kardeşleri Yusuf 'u aleyhisselam kıs-
kanmışlar, babalarının haksızlık yaptığını düşü-
nüyorlarmış. Kendi aralarında toplanıp Yusuf 'u
aleyhisselam öldürmeye karar vermişler ama içle-
rinden biri: 'Yusuf'u öldürmeyin. İlla bu işi yapa-
caksanız onu kuyunun dibine atın. Oradan geçen
kervanlardan biri alıp götürsün onu.' demiş. So-
nunda onu bir kuyuya atmışlar 1. Bundan son-
ra neler olmuş neler. Yusuf aleyhisselam kuyudan
kurtulmuş ama başına gelmeyen de kalmamış.
Aradan yıllar geçmiş Yusuf aleyhisselam Mısır hazi-
nelerinin bakanı olmuş. Hazineyi o kadar güzel
yönetmiş ki kıtlık olduğunda komşu diyarlar-
dan onun ülkesine yiyecek istemeye gelenler ol-
muş. Bu gelenler arasında kardeşleri de varmış 2.
Acaba Yusuf aleyhisselam Peygamber, kardeşlerini
görünce ne yapmış? Bundan sonrasını Kur'an'ı
Kerim'de en güzel kıssa diye nitelendirilen Yu-
suf aleyhisselam suresinden okumaya ne dersiniz?
Kıssada anlatılan Yusuf aleyhisselam Peygamberin HER AYA BİR HADİS
kendisi gibi Peygamber olan babasının adını bi-
liyor musunuz? YAZMASI BİZDEN UYGULAMASI SİZ-
DEN

1. 12/Yusuf, 1-15 ‫الطُّهور شَ طْ ُر اإلميان‬


2. 12/Yusuf, 55-58 TEMİZLİK İMANDANDIR

Rabb'imin Güzel İsimleri


Haydi çocuklar, her hafta Allah'ın subhanehu ve teâlâ bir güzel ismini
ezberleyelim.
Cumartesi
Çarşamba
Perşembe
Pazartesi

Bunun içinde okuduğumuz her güne artı (+), okuyamadığımız


Cuma

Pazar

günlere eksi (-) koyalım.


Salı

Hergün okumaya devam edelim Rabb'imizi zikredelim.


Es-Selam: Kullarını selamete çıkaran. Cennetteki
ta
af

bahtiyar kullarına selam veren.


H
1.

El-Mümin: Gönüllerde iman ışığı uyandıran. Ken-


ta
af

disine sığınanları koruyup, rahatlatan.


H
2.

El-Müheymin: Gözeten ve koruyan.


ta
af
H
3.

El-Aziz: Mağlup edilmesi mümkün olmayan, ga-


ta
af

lip.
H
4.

64
Küçük Müslüman
Mutluluğa inanan

Sevgi dostluk yoluyum

Ben yüce Allah'ımın

Küçücük bir kuluyum

İpek gibi kalbimle

Mevlam'ın hikmetiyim
SAĞLIK
Son Rasûle inanan
Uzmanlar beynin en önemli besin kaynağı-
Muhammed'in ümmetiyim nın neşe olduğunu söyledi. Alzheimer hastalı-
ğının sırrı araştırmalarla çözülüyor. Beyinde
Ahirete, Kur'an'a biriken 'Amiloid Beta' türü protein molekülleri
hastalığın temel nedeni olarak görülüyor. Dep-
Meleğe var imanım resyon ile Alzheimer ilişkisinin de bu yeni araş-
tırma ile açığa çıktığını belirten uzmanlar, bire-
Rabbime çok şükür ki yin genetik riski yüksek olmasa da amiloid beta
düzeyi arasında bir ilişki var. Yani depresyona
Doğuştan Müslümanım ne kadar uzaksan Alzheimer yanınıza o kadar
zor yaklaşır inşallah.

Bunları Biliyor musunuz?


• Elmada süper besleyici 150 madde vardır. Elma uçuk, kolesterol, tansiyon gibi birçok hastalığa
iyi gelir.
• Balık yağı Omega 3 içerir. Hamilelik emzirme dönemlerinde kadına birçok faydası vardır. Ço-
cuklarda ise dikkat eksikliği, bağışıklık, uyku sorunları, eklem hareketi gibi birçok rahatsızlığa
iyi gelir.
• Kahve, düşünce akışını tetikler dikkati artırır. Morali düzeltir. Daha uzun süre uyanık kalmayı
sağlar.
• Çay 2 dakika demlenirse uyarıcı etki yapar. 5 dakikadan fazla demlenirse sakinleştirici etki yapar.
• Bir plastik poşetin depoda çözülmesi 1000 yıldan fazla olabilir. Hollanda, Fransa, Kenya gibi
birçok ülkede naylon poşet yasaklanırken, kâğıt poşette ücretlendirildi.

Rebîu'l-Ahir 1433
MART’12 • SAYI: 2
65
YEMEK TARİFİ: Yapılışı:
Antep Kuru Dolma
Kurutmaları 10
dk. haşlıyoruz. Bi-
Malzemeler:
berleri kaynayan
Kurutulmuş Biber, suyun altını kapa-
Patlıcan, Kabak vs. tınca suya batırıp
Soğan biraz bekletiyoruz.
Pirinç
Salça İç harcı için so-
Yağ ğanı yağda kavu-
Pul Biber ruyoruz. Salça, pul biber, pirinç ve 4-5 diş sarımsağı ekliyoruz.
Baharat Çeşidi İsteğe göre limon tuzu ve nar ekşisi ilave edip tuz ve dilediğiniz
Nar Ekşisi baharat çeşidini ekleyerek biraz kavurup kurutmaları dolduru-
yoruz. Üzerine suyu bir parmak geçecek şekilde dolduruyoruz.
Kaynamaya başlayınca kısık ateşte pişiriyoruz.

Afiyet olsun...

ALTERNATİF
TIP
Hepimiz günlük hayatta pek çok sağlık sorunlarıyla karşılaşır ve sıkıntı yaşarız. Bazı zamanlar
ne yapacağımızı bilemez sızlanır dururuz ya. İşte o zaman pratik öneriler inşallah bize yardımcı
olabilir.

Baş Ağrısı: Bir tane kuru soğanın kabuklarını soyduktan sonra ince ince doğrayıp temiz bir
tülbente sarılır. Bu tülbent ensenizde 20 dk. kadar bekletilip sonra
sıcak havluyla ensenizi sarınız. Soğanın kokusu o şiddetli baş ağ-
rısından iyidir, en azından dayanılır. Bazen de başınızın ağrıyaca-
ğını önceden hissedersiniz ya işte o zamanlar ayaklarınızı sıcak su
da bekletin bekleme süresinde ağrının geçtiğini fark edeceksiniz.
Ayrıca bir dal taze naneyi bir bardak kaynamış suda bekletip sıcak
olarak için. Nanenin rahatlatıcı etkisini hemen hissedebilirsiniz.
Baş ağrısı kan aldırmakla da tedavi edilir. Kan aldırmak mümkün
değilse Peygamberimizin sallallahu aleyhi ve sellem önerdiği gibi hacamat yaptırmakta baş ağrısına iyi gelir.

PRATİK BİLGİLER

• Çaydanlığın içinde biriken kireç katmanını temizlemek için 15 dk. kadar sirkeli su ile kaynatın.
• Lavabodan gelen kötü kokuyu gidermek için bir avuç kaya tuzu atın koku kaybolacaktır.
• Yağda beklemiş şişeleri temizlemek için sirke ile kaya tuzu koyup çalkalayın.
• Fırındaki kötü kokular için derin bir kaba sirkeli su koyup fırını çalıştırın. Birkaç dakika sonra
fırını kapatıp soğumaya bırakın.

66
BİLMECELER
• Bacakları uzun ince göçüp gider güz gelince
(leylek)

• Açarsam dünya olur yakarsan kül olur


(kitap)

• Dışı var içi yok dayak yer suçu yok


(top)

• Sarıdır ayva gibi suludur elma gibi


(limon)

• İki bacaklı keskin bıçak


(makas)

• Uzaktan baktım bir kara taş yanına gittim dört ayak bir baş
(kaplumbağa)

• Ağzı var odun yutar bacası var duman tüter


(soba)

BİL - BUL - EĞLEN

Ö G C A M İ K U R S R A H L E

K
Ğ K A R N E D E R S İ L V U

U İ R O K U L R Ö T Z A Y I F

R Y O E S İ Ü N Ğ Ç A L M G T

A İ R T T K Y Ü R Z H T K H A

N K T S K M R İ E A O I İ Z K

O E A E Z Ğ E Y N M C D T L T

T P Ş M Ü K Ü N C A A E A D İ

D E İ D C B B A İ N A V P E R

T A Y E T E Z B E R S I N A V

KARNE İYİ TATİL NAMAZ EZBER

OKUL ORTA TEŞEKKÜR RAHLE ÖDEV

CAMİ ZAYIF TAKTİR KİTAP SINAV

KURAN ÖĞRENCİ KURS CÜZ NOT

PEKİYİ ÖĞRETMEN HOCA AYET

Rebîu'l-Ahir 1433
MART’12 • SAYI: 2
67
RESİMLER ARASINDAKİ 5 FARK

68

You might also like