Professional Documents
Culture Documents
1434
BAŞYAZI’10
KÜRTLER
ve
SORUMLULUKLARIMIZ
‘03
Ey İman Edenler Allah’a Ensar Olun - 2
Ebu HANZALA
‘17
Cemaatin İç Mekanizması... Nasihat
Özcan YILDIRIM
22 Cahiliye - 2
Enes YELGÜN
45 Çalışma Kamplarından Zihin
Kamplarına: Okul Esareti
Kerem ÇAĞLAR
41 Cihada Hazırlığın
Keyfiyeti
Yiğit İNAN
Kürtler ve Sorumluluklarımız
Rebîu'l-AHİR 1433
Mart '12 SAYI: 2
Bizlere, bu çalışmayı neşretmeyi nasip eden Allah'a hamd olsun. Salat ve selam O'nun
Rasûlü'ne, ailesine, ashabına ve onlara ihsan üzere tabi olanların üzerine olsun.
Bu sayımızda, Ebu Hanzala Hoca'mızın 'Ey İman Edenler Allah'a Ensar Olun' başlıklı
yazısından istifade edeceğinizi umarız. Aynı şekilde, TC'nin Uludere'de yapmış olduğu
katliam sonrasında dikkatleri iyice üzerine toplayan, yüzyıllardır sömürülen bir halk
olan Kürtler ile ilgili tarihsel bir analizi de ele aldık.
Dergi de yeni olarak görebileceğiniz; Hamd bin Abdullah El-Humeydî'nin 'Dua Si-
lahınızdır Ey Cihad Ehli' ve Şeyh Makdisi'ye verilen hapis cezasını konu alan Ebu Basir
Tartusî'nin yazısının çevirileri olacaktır.
Allah subhanehu ve teâlâ bizlere okuduklarımızı idrak edip, amel etmeyi nasip etsin. Tüm
Müslümanların sa'yini meşkur kılsın…
Editör
03 Ey İman Edenler Allah'a Ensar Olun - 2 Ebu HANZALA
56 Kadın ve Çocuk
Satış Noktaları Bursa: İkra Kitapevi, İlahiyat Fak. Karşısı Fethiye Mh. Kırlangıç Sk. No:17 Nilüfer/Bursa 0 (532) 138 02 42
Konya: Meva Kitap, Sahibi Ata Mh. Dursun Fakih Sk. No:4/A Meram/Konya 0 (332) 350 63 62
Vahyin Rehberliğinde
Ebu Hanzala
Ey İman Edenler
-2- Allah'a Ensar Olun
Bugün ensar olmaya aday olan insana
onların yolunu takip etmekten başka çare
yoktur. Hayata ve ölüme, eşyaya ve hakikate
nasıl bakılması gerektiğini vahiy belirlemelidir.
Bu konuda eğitim ve tefekkür programlarına
önem verilmelidir.
Mart’13 • SAYI: 2
3
ren, onlara korku ve hüzün yaşatmayan, yerde (sayıca çok, etkisi yok). Allah düşmanlarınızın
ve gökte olan herşeyin sahibi, herşeyin kendini kalbinden korkuyu alacak ve sizin kalplerini-
tesbih ettiği, eksiklikten münezzeh, ilmi her- ze vehen yerleştirecek', ashab: 'Vehen nedir? Ey
şeyi kuşatan, insana şah damarından daha ya- Allah'ın Rasûlü', dediler. 'Dünya sevgisi ve ölüm
kın, merhameti sonsuz, lütuf ve kerem sahibi, korkusu.' buyurdular." 1
dostlarına düşmanlık edenleri helak edip yerin
dibine geçiren, dostlarını en olmadık yerlerde Evet bugün Müslümanların dine yardımcı
mutlak kudretiyle aziz kılan… olamamalarının en büyük nedeni budur, Ve-
hen 'Dünya sevgisi, ölüm korkusu'. Ensar olmak
Dünya: Oyun ve eğlenceden ibaret, yalan fedakarlık demektir, dünyadan uzaklaşıp ahire-
ve süs yeri, lezzetleri kendi gibi geçici, Allah ti arzulamak, onunla yaşamaktır. Vahyin oluş-
subhanehu ve teâlâ katında sivrisinek kadar değeri ol-
turduğu dünya tasavvuru da böyledir. Yukarı-
mayan, yorgunluğu anlamsız, uğruna çalışmak; da dünya ile ilgili yazdığımız satırları bir daha
kibir, kin ve düşmanlık getiren, kardeşleri dahi okuyun, bakış açısı böyle olan bir insan dünyayı
birbirine düşüren, kıyamet günü tüm lezzetleri sevebilir mi?
unutulacak olan ve geriye ancak sorumluluk-
ları kalacak olan, ne zaman insanın elinden Ahireti de okuyun, o günü böyle tasavvur
kaçacağı belli olmayan, belirsiz bir ecelin eden bir insan ölümden korkar mı?
korkusu altında yaşanan bir yer…
Korkmaz, bilakis onu elde etmeyi
Din: İzzet ve şeref kaynağı, kul- arzular.
lara kulluktan insanları kurtaran,
vahyin rehberliğinde
4
dünya, Allah'a subhanehu ve teâlâ borç verilmesi gere-
ken bir sermaye olmalı, satılıp karşılığında cen-
net alınmalıydı… Asıl olamazdı. Sadece 'Asıl
olana' ulaşmak için bir araçtı.
Bedir günü Heyseme ve oğlu Sa'd kura çekti- Allah'ın subhanehu ve teâlâ dinine ensar olacak in-
ler. Kura oğluna çıktı, Heyseme oğluna: 'Oğlum, sanın Allah'tan subhanehu ve teâlâ kopuk olması dü-
bu defa kendini bana tercih etsen.' diye ricada şünülemez. Bu ancak riyakarların ensarlığı ola-
bulundu. O da: 'Ey babacığım. Söz konusu cennet bilir. Kişinin ensarlığı Allah'a subhanehu ve teâlâ olan
olmasa yapardım.' diyerek bu teklifi reddetmişti. bağlılığı, muhabbeti, ihtiyacı oranındadır.
Ölümden korkmak bir yana ölüme yarışı- Allah'a subhanehu ve teâlâ bağlılık ensar olmak için
yorlar, kura çekiyorlardı. Onu bulana dek rahat gerekli olduğu gibi, onu devam ettirmek, o yol-
yüzü görmeyen insanlar, ölüm anında kurtul- da sebat etmek için de şarttır.
duklarına dair yemin ediyorlardı. İslam ümme-
tinin içinde olduğu buhranın sebebi olan 'Dün- Ensarlık ağır bir yükün altına girmektir.
ya sevgisi ve ölüm korkusunu' bu bakış açısıyla Emaneti sahiplenmek, 'Ben de varım' demektir.
aşmışlardı. Bu sözler tabiatı gereği zor sözlerdir. Dağlar, yer
ve gök bu emaneti kabulden imtina etmişken,
Bugün ensar olmaya aday olan insana on- insan gibi aciz bir varlık ne yapmalıdır?
ların yolunu takip etmekten başka çare yoktur.
Hayata ve ölüme, eşyaya ve hakikate nasıl ba- "İnsan zayıf yaratıldı." 2
kılması gerektiğini vahiy belirlemelidir. Bu ko-
"Muhakkak o zalim ve cahildir." 3
nuda eğitim ve tefekkür programlarına önem
verilmelidir. Eğitim programlarının âdete dö- "İnsan neden çok cedelcidir."
nüşmesine, muhabbet meclislerine çevrilme-
sine engel olunmalıdır. Bilinç ve şuurunu diri "Ve unuttu..."
tutmalıdır. Sohbetleri, kitap ve dergi okumayı,
meal çalışmalarını; ekmek, su hatta nefes gibi Bunlar insanın Kur'an'da zikredilen bazı va-
görmelidir. Kâinat boşluk kabul etmediği gibi sıflarındandır. Ensarlığa aday Müslüman, önce
fıtratda boşluk kabul etmez. Hayatımızın par-
çası olan bu kavramları vahyin inşa etmesine 2. 4/Nisa, 28
Rebîu'l-Ahir
1433
3. 33/Ahzab, 72
Mart’13 • SAYI: 2
5
kendi nefsiyle mücadele etmek zorundadır. ihtiyacımı, sevgimi, dertlerimi dua ve zikirle
Fıtrî özellikleri olan: 'Unutma, gaflet, bencillik, arz ediyor muyum?
tartışmacılık' ensarlığın tabiatı olan; teyakkuz,
• O'nun için olup da yapamadığımda özlem
canlılık, tevazu ve fedakarlıkla uyuşmaz, taban
duyduğum, gözlerimin aradığı, yüreğimde
tabana zıttır. İşte bu mücadelenin adı tezkiye, hasrete dönüşen amellerim var mı?
terbiye ve tasfiyedir. İnsanın secdeler, dua, gece
namazı, Allah'ı zikir, O'nun ayetlerini tefekkür • Dünya ehlinin boş sözde, şarkıda, gıybet
ile nefsini ıslah edip, şehvetlerine gem vurma- meclislerinde hissettiği lezzetleri, O'nun kela-
sıdır. Ensarlık yolunu tıkayan olumsuzlukları mında ve zikrinde hissediyor muyum?
salih amellerle def edip, Rabbi'nin rahmetiyle
• Gözler beni görmediğinde, nefsin isteklerine,
kendine yönelmesine yol açmaktır. Satırlar- Allah'a olan saygım ve korkum nedeniyle gem
da, cümlelerde kolay ve alımlı duran bu du- vuruyor muyum?
rum pratikte hiç de öyle değildir. Kolay ancak
Allah'ın kolay kıldığıdır, O dilerse en zor olanı Bu sorular hayati sorulardır. Bunların cevabı
dahi kolay kılacak olandır. bizim ensarlığa liyakatimizi ve de o yolda ne
kadar sebat edeceğimizi gösterir. Bu sorulara
Ensarlığın yolunu açtıktan sonra büyük olumlu cevaplar verebilecek olanlara müjde-
tehlike onu bekleyen engeller, yoldan ler olsun, cevapları olumsuz olanlarımız
alıkoyuculardır. Bu da sebatı etkiler. ise Allah'tan subhanehu ve teâlâ yardım is-
İnsanı bu yolda dökülenler sınıfına temeli, O'na yönelmeli, hemen yola
dahil eder. Yolun uzunluğu ve me- koyulmalıdır. İlk adımı samimiyet-
şakkati, yoldaşların azlığı, insan-
vahyin rehberliğinde
Her birimizin sorması gereken soru şudur: "Ey Hayy ve Kayyum olan Allah'ım, rahmetin-
le senden yardım istiyorum; her işimi ıslah eyle,
• Yürekten Allah'ı subhanehu ve teâlâ seviyor muyum?
• O'nu ve O'nun rızasını ne kadar dert ediyo-
rum?
4. 91/Şems, 7-10
• Günde kaç saatimi sadece O'na ayırıyor, O'na 5. 96/A'la, 15
6. Müslim
6
beni gözet, beni göz açıp kapayıncaya kadar
nefsimle baş başa bırakma." 7
İşte bu çelişkiler giderilmeden, ensarlık da- Ayette müminlere ensarlık toplu olarak (cem
vası içi boş bir davadır. Sadece sahibine zarar sigasıyla) emredilmiştir. Buna verilen örnekte
verecek olan, ispata muhtaç bir iddiadır. Bil- de, havarilerin 'Biz' lafzıyla, topluca bu davete
gi noktasında eksiklik giderilmeli, Allah'a yol icabet ettiği vurgulanmıştır, Müslümanlardan
bulunup O'na inabet edilmeli ve O'na olan ih- istenen de budur.
tiyaç ve acziyet dillendirilmelidir. Kolay ancak
Allah'ın kolay kıldığıdır. Allah ve Rasûlü, ferdi olarak bu yükün taşın-
mayacağını bildiği için, cemaate ve beraberliğe
3. Salih bir çevrede bulunmak özel vurgu yapmıştır.
'İnsan yaratılışı gereği medenidir.' "Hep birlikte Allah'ın ipine (İslâm'a) sımsıkı
yapışın; parçalanmayın…" 11
Bu ilk sosyologlardan İbni Haldun'un nak-
lettiği tartışmasız gerçeklerdendir. İnsan sosyal "Ben size Allah'ın bana emrettiği beş şeyi em-
olduğu için kendi gibi insanların içinde yaşaya- rediyorum; cemaat, dinlemek, itaat etmek, hic-
bilir. Toplumsal yaşam, insanın zaruri ihtiyaç- ret ve cihad." 12
larındandır. Her insan ancak kendisiyle aynı
Mart’13 • SAYI: 2
7
"Size cemaat gereklidir, fırkalaşmaktan sakı- Ensarlık için kabul ettiğimiz bir adım olan
nın, çünkü şeytan bir kişi ile beraberdir, toplu- cemaatleşme, Ömer'e radıyallahu anh nispet edilen
luktan ise uzaktır. Kim cenneti istiyorsa cema- şu sözde anlam bulmuştur:
atle beraberliği sürdürsün." 13
"İslam islam değildir cemaat olmayınca, cemaat
"Allah'ın eli cemaatle beraberdir." 14 cemaat değildir emir olmayınca, emir emir değil-
dir itaat olmayınca..."
Bu konu hususi nasslarla vurgulandığı gibi
İslam'ın genel ruhunda da mevcuttur. Duaları Ensarullah yetiştirilecek yapılarda emir ve
'Biz' ile başlayanın, istekleri 'Bizi' diye sunulan itaat hususu önemlidir. Şöyle ki ensarlık zor bir
bir ümmetin mensuplarıyız. görevdir. İnsanın ona başlaması zor olduğu gibi
onu devam ettirirken karşılaşacağı engeller de
Namazı bireysel kılmamıza rağmen, nama- zorludur. Bunun için insan yandaş ve kardeşe
zın özü olan Fatiha'da: "Biz sadece sana ibadet muhtaçtır. Tökezlediğinde ona Allah'ı hatırla-
eder, sadece senden yardım dileriz." diyoruz, tacak ve yola devam etmesini sağlayacak. Fakat
"Bizi doğru yola hidayet et." diye devam edi- insanın tabiatı gereği ihtilaf kaçınılmazdır. Ana
yoruz. Bunlar ferdî olan duada dahi Müs- esaslarda birlik sağlansa dahi; fer'î ve tâli me-
lümanın 'Biz' şuuru ile hareket etmesi ge- selelerde ihtilaf olacaktır. İslam'ın cemaat ve
rektiğini gösterir. emirlik sisteminin üzerinde bu denli sıkı dur-
Yüzlerce masının nedeni de burada yatar. Herkesin farklı
insanın Müslüman birey, ensar fikirleri öneri boyutunda kaldığında bu hareket
olma yolunda salih bir çevre
bulunduğu seçmeli ve bu konuda kararlı
için zenginliktir. Fakat tarihte çokça şahit oldu-
bir topluluk ğumuz niza'lar ve ihtilaflar hareketlerin gücünü
olmalıdır. İnsanın Allah'a sub- zayıflatan unsurlardır. Şeytan bu açığı iyi bilmiş
ehil insanları hanehu ve teâlâ ensar olmasını ko-
ve kullanmıştır, öyle ki asr-ı saadet insanı bile
heyecanladır- laylaştıran en büyük unsur bu tuzağa düşmüştür. İşte bu durumda tek yer-
maz ama tek bir salih bir cemaattir. den çıkacak ses, bu ihtilafları sonlandıracak; ya-
samimi Müslü- pılacak amel, insanların önüne konacaktır. Bir-
Cemaat, inanç ve ey-
birine en kuvvetli bağlarla bağlı olan aile efradı
man, ensarlığa lemde bir olan insanların,
bile basit meselelerde ihtilafa düşüp kavga ve
gönül vermiş sahih bir menhec etrafında
kırgınlıklar yaşayabiliyorlar. Bu insan tabiatının
bir genç, heye- toplandığı topluluktur.
gereğidir. İslam bu sorunu ailede baba ve koca
can kaynağı- Müslümanlar bu konuda fıkhı ile çözdüğü gibi, toplumda da emir ve ce-
dır. dikkatli olmalıdır. Cemaatleş- maat formülü ile çözmüştür.
me veya cemaat seçimi ensarlık
Allah'a subhanehu ve teâlâ ensar olmaya aday olan-
vazifesinin icrası için bir nimet oldu-
lar bunun için salih ortam aramalıdırlar. Bu
ğu gibi, bunu engelleyen bir unsur olma
ortamları iyice tanıyıp beraberlik oluşturmalı,
potansiyeline de sahiptir. Aceleyle oluş-
Allah'a subhanehu ve teâlâ tevekkül ederek işe başla-
turulmuş birliktelikler vahim problemlerin
malıdırlar. "Allah'a isyanda kimseye itaat yoktur."
habercisidir. Bu adım çok dikkatli atılmalıdır.
kaidesini düstur edinmelidirler. Bunun dışında
Özellikle akide ve menhec yani inanç ve amel
göreceli olan meselelerde tam bir teslimiyetle
metodunda, ittifak olmalıdır. Teoride yapılan
yapıya teslim olmalı, vazifelerini en güzel şekil-
ittifak, pratikte sınanmalı, taraflar birbirini ta-
de yerine getirmelidirler.
nımalıdır.
İslam'ın inanç ve menhec konularında, he-
Bu nokta gözetilmediğinde oluşacak ihtilaf-
lal ve haram sınırlarında titiz oldukları gibi,
lar ve çekişmeler insanı ensarlıktan alıkoyduğu
ma'rufta ve göreceli meselelerde de itaatte ve
gibi yapabileceği en basit hizmetlere dahi mani
fedakarlıkta titiz olmalıdırlar.
olacaktır.
Cemaat yapısı, itaat ve teslimiyet olduğun-
13. Tirmizi, Abdullah b. Ömer dan kişiyi dine ensar kılmada en ciddi yardım-
14. Tirmizi, İbni Abbas
8
cıdır. Bu iki kayıt ihlal edildiğinde ise, suyun lerini düşünmekle tükeniyor. Oysa ihlas ve az-
üzerinde çerçöp olmaktan öteye geçemeyen bir minle bu zamanı cennetin bedeli yapmak senin
yük olur. elindedir.
Mart’13 • SAYI: 2
9
Başyazı
Kürtler ve
Sorumluluklarımız
Kürtler… Cumhuriyet tarihince yönetimin gündemin-
de olan, son otuz yıldır tüm kamuoyunun olumlu veya
olumsuz gündemini meşgul eden halk…
H amd, iman ve takva dışındaki hiçbir sebebi esnasında gerçekleşmiştir. Sa'd Bin Ebi Vakkas
üstünlük alameti saymayan Allah'ındır sub- radıyallahu anh komutasında bölgede ilerleyen saha-
hanehu ve teâlâ. Salat ve Selam, ırkçılık olmak üzere be, kavim olarak Kürtlerden ciddi bir dirençle
cahiliyeyi ayaklar altına alan Muhammed'e sallal- karşılaşmadı. Ancak Bizans ve Sasanilere bağlı
lahu aleyhi ve sellem olsun. yerlerde bu ordular içinde Kürtler vardı. Ka-
disiye savaşı diye bilinen bu fetih, Kürtlerin
Kürtler… Cumhuriyet tarihince yönetimin sahabe aracılığıyla İslam ile şereflenmesine
gündeminde olan, son otuz yıldır tüm kamuo- sebep oldu. İlk etapta tedrici şekilde İslam'a gi-
yunun olumlu veya olumsuz gündemini meşgul ren Kürtler özellikle İyaz b. Ğanem'in radıyallahu
eden halk… anh Diyarbakır'ı (Amed) fethetmesiyle fevc fevc
İslam'a dâhil oldular.
Uludere katliamı ile beraber bir daha gün-
demin ilk sırasına oturan, ümmetin yetim uzvu, Fetih hareketlerinin uzun sürmesi sahabe-
mazlum halk… Bu sayımızda bir halkın kısa ta- nin bölgede uzun süre kalmasına sebep olmuştu.
rihi, gündemde oluş nedenleri ve Müslümanla- Bu, Kürtlerin İslam'ı ilk nesilden öğrenmesini
rın bu halka karşı sorumluluklarını işleyeceğiz. sağladı. Gerek Sasani (İrani) gerekse Bizans'ın
toplumda bıraktıkları cahiliye etkileri kısa süre-
Kürtlerin Kısa Tarihi de atıldı (637-645).
Bugün yaşadıkları bölge olan Mezopotam-
ya'nın en eski halklarındandır. İslam ile şeref- O günden sonra iki vasıflarıyla İslam üm-
lenmeden en yaygın dinleri Mecusilik ve Hris- metinde öne çıktıklar; cihad ve ilim. Tüm hali-
tiyanlıktır. Yaşadıkları bölge kısmen Farsların feler döneminde cephelerde aranan mücahidler
kısmen de Bizanslıların elindedir. Uzun dönem oldular. Yaşadıkları hayat, çocukluktan başla-
bu iki gücün arasında kalan Kürtler, toplu ola- yan askeri eğitim niteliğindeydi. Bulundukları
rak taraf seçmemiştir. İleride değinileceği gibi bölge ilim havzasıydı. Günümüze kadar devam
Kürtlerde köklü olan 'Aşiret Geleneği' toplu ha- eden medrese kültürünün bu denli köklü olma-
reket etmelerine engel olmuştur. İslam ile erken sı bundandır.
dönemde tanışmaları; Ömer radıyallahu anh döne-
minde bugünkü İran'a yapılan fetih hareketleri Tarihte varlıklarını beylikler üzerinden de-
vam ettirdiler. İslam topraklarını farklı yerlerin-
10
de birçok beylik kurdular. Hezbaniler, Merva-
niler, Hasnaviler, Şeddadiler ve Eyyubiler…
Mart’13 • SAYI: 2
11
şer'i hayatı önceleyen Kürtler için olumsuzdu. günümüz kürt siyasetinde etki bırakması nede-
Osmanlı'ya siyasi anlamda zedelenen güvenleri, niyle inceleyeceğiz.
dini anlamda da zedelenmeye başladı.
1. Molla Selim'in başlattığı Bitlis Kıyamı
1800'lü yıllarda Osmanlı'nın ismi kalmış, (1913-1914)
kendi bitmişti. Yeni Osmanlılar denilen grup
çoğalmıştı. Batıda okuyan, her şeyiyle batıya İttihatçıların batılı politikalarına karşı baş-
uymanın gerekli olduğunu savunan bu zümre latılan ve geniş katılımı olan bir cihad hare-
saray çevresini kuşatmıştı. Osmanlı padişahları ketiydi. İttihatçılar henüz gerçek amaçlarını
batıya borçlanmıştı. Sefih eğlenceler, saray mas- açıklamamıştı. Hürriyet ve özgürlük adı altında
rafları Avrupa'dan alınan borçlarla yapılıyordu. padişahın bazı uygulamalarına karşı çıkıyorlar-
Bu borçlar Avrupa'nın Osmanlı'nın içişlerine dı. İlginç olan dönemin ilim adamları da bun-
karışması için iyi bir nedendi. lara destek veriyordu. Said Nursi de bunlardan-
dı. Hatta Molla Selim'i hürriyeti anlamamakla
İlk olarak azınlıklar meselesi gündem eleştirmiş ve itham etmişti. Ne var ki zaman
edildi. Hristiyanlar Osmanlı'da zımmî sta- Molla Selimler'i haklı çıkarmıştı. İttihatçıların
tüsündeydiler, devlete cizye veriyor, Müslü- hürriyet dedikleri padişah üzerinden İslam'a
manların üstünlüğünü kabul ederek yaşı- saldırmak, can çekişen İslamî değerleri
yorlardı. Bunların birçoğu Kürtler'in sonlandırmak ve tam batılılaşmayı
yaşadığı bölgedeydiler. 1539 Tan- sağlamaktı.
zimat ve 1856 Islahat fermanları,
İslam'ın 'Zımmi Hukuku'nu lağ- Onlara destek olan ilim adam-
vetmiş, onları eşit vatandaş ları 'Bunların şahsiyeti bizi
kabul edilmişti. ilgilendirmez, savundukları
başyazı
Kıyam şiddetle
İslam'a uygundur. Zulmün
Kürt Beyleri, Hris- bastırılmış, o güne kadar kalkması insan hak ve hür-
tiyanlardan vergi is- hiç görülmemiş uygulamalar riyetlerinin iadesidir'
teyince, alamamaya yapılmıştı. Âlimler atların diyorlardı. İlginçtir,
başladılar, yeni ka-
kuyruğuna bağlanıp halkın aynı şahısların etbâı
arasında gezdirilmiş, konumunda olan ce-
nunları bahane edip ciz- idam edilmişti.
yeleri ödemiyorlardı. maatler aynı mantıkla aynı
insanların yanında yer alı-
Osmanlı, azınlıklardan yorlardı. O dönemde şeriat
alamadığı vergileri Kürt Beylerine savunucusu Molla Selimler şehit
yüklüyordu. Ödenmesi mümkün ol- edilirken (inşallah) bu dönemde
mayan bu vergiler Kürtleri zora sok- de aynı davayı sürdürenler mağdur
muştu. Kürtler azınlıklara baskı yap- ve mazlum ediliyordu. Bundan daha
tıkça, Avrupa'ya şikâyet ediliyor, Avrupa ironik olanı; 10-15 yıllık süreçte önünü
bugünkü Osmanlı'yı uyarıyordu. Uyarı alan göremeyenler asrın müceddid ve müçtehi-
Osmanlı Kürtler'e karşı iyice sertleşiyordu. di olarak takdim ediliyordu. İnsan şunu dü-
şünmeden edemiyor; acaba yoksul muhalefeti
Osmanlı'nın sınır güvencesi olan Kürt böl- kontrol altına almak için 'Sol' üreten TC., İslamî
gesi, İslam bölgesine dönmüştü. Bu dönem bir- muhalefeti Molla Selimler'in, Şeyh Saidler'in
çok ayaklanma ve isyana sahne oldu. Bunlardan çizgisinden kaydırmak için mi bazı zevatı öne
kimi siyasi olsa da İslamî kıyam mahiyetinde üç çıkarıyor, kerameti kendinde menkul kıssalarla
büyük hareket oldu. Üç hareketin ortak yanı şe- ulvi makamlara eriştiriyordu.
riatın hayattan yavaş yavaş çıkarılması ve batılı
hayat tarzına itirazdı. Kıyam şiddetle bastırılmış, o güne kadar hiç
görülmemiş uygulamalar yapılmıştı. Âlimler
Bu ayaklanma ve kıyamların tafsilatı ilgili atların kuyruğuna bağlanıp halkın arasında
kaynaklardan okunmalıdır. Bunlardan ikisinin gezdirilmiş, idam edilmişti. Bu uygulamalar
dahi ittihatçıların amacının anlaşılması için ye-
12
terliydi. Ne var ki hürriyet sevdası birilerini kör
etmişti.
Mart’13 • SAYI: 2
13
üst kimlik olsa; etnik gruplar Türkiyeli Türk, 60 darbesi sonrasında TİP (Türkiye İşçi
Türkiyeli Kürt, Laz veya Ermeni şeklinde yaşa- Partisi) kuruldu. Bu hareket Türkiye doğu ille-
yabilirdi. Ancak Türk-Kürt, Türk-Ermeni ola- rine yöneldi ve DDKD (Devrimci Doğu Kültür
mayacağından sorunlar başlamıştı. 'Ne mutlu Dernekleri) bünyesinde halka ulaştı. Kürtler'in
Türk'üm diyene', 'Ya sev ya terk et' bu mantığın haklarının gasp edildiği, kimliklerinin tanın-
sloganlaşmış halidir. ması, ana dillerinin hayatın her alanında serbest
olması gerektiğini savunuyorlardı. Bu şekilde
Bu yok saymadan en büyük payı Kürtler aldı. de birçok insanın desteğini kazandılar. Ancak
Irkları, dilleri ve kültürleri yok sayıldı. Kürt diye çözüm konuşulmaya başlandığında amaçları
bir kavmin olmadığı, bunların dağlı Türkler ol- anlaşılmış oldu.
duğu tezi işlendi. Tüm etnik kimlikler aynı mua-
meleye az çok tabi olsa da Kürtler baskı, işkence 'Bu haklar neden kayboldu?' ve 'Nasıl alınır?'
eşliğinde bu politikaya tabi tutuldular. Bu siya- soruları gündeme oturdu.
set Kürtler'in düşmanlığını körüklemiş 'Beni
yok sayanı ben de tanımam' haleti ruhaniyesini Birincisi; atalarımızın din adına, Osmanlı'ya
yerleştirmiştir. Yok sayılan bu millete yatırım uyup, Hristiyanlara zulmetmesi nedeniyle Av-
yapılmamış, yoksulluk had safhaya ulaşmıştır. rupa bizden nefret etti, yeni dünya düzeninde
bizleri tanımadı. Öyleyse temelinde din olan
Kürtler asimile edilmek için batıya sürgün her şeyi bırakmalıyız. Kaybettiklerimiz din se-
edilmiş, göçe zorlanmıştır. Kimi zaman köyle- bebiyle kayboldu.
ri yakılmış, kimi zaman baskı kurularak göçe
zorlanmışlardır. Göç edilen yerlerde iş sorunu, İkincisi; ancak bu haklar sosyalizm çatı-
ırkçılık, yeni sorunlara sebep olmuştur. Bölgede sı altında elde edilir. Halkların kardeşliğini ve
başyazı
Kürtlerin hem devlete hem millete olan gü- Yeni sorunun kaynağı da, çözüm de dinden
vensizliğinin altında bunun etkisi vardır. Soru- uzaklaşmak gerektiğini söylüyordu.
nun hassas ve kırılgan oluşu Kürtler'in çözümü
devlet dışında arayışında bu süreç çok etkilidir. Bu hareket kısa sürede yayıldı. 12 Eylül 1983
askeri darbesi ile PKK hareketi iyice büyü-
Sistemin bu anlamda Kürtlere yaptıkları dü, İslam düşmanlığını yaydı. Devletin özelde
kendiliğinden gelişen olaylar değildir. Döne- Diyarbakır cezaevi, genelde tüm bölgede baş-
min doğu raporları okunduğunda belli bir plan lattığı işkence ve zulüm halkı PKK'ya itti. Ar-
çevresinde bunların yapıldığı görülecektir ki bu tık İslam'dan uzaklaşma devresi tamamlanmış,
raporlar Dersim katliamının yolunu hazırlamış- PKK ile beraber İslam düşmanlığı başlamıştı.
tır. Atatürk bölgeyi hem kendi gezmiş hem de İslami olan her şeye saldırı, hakaret yaygınlaş-
İnönü'yü yollayıp rapor hazırlatmıştır. mıştı.
Bu raporlar bugün birçok çalışmaya konu PKK İslam'ı eleştirmekle bir yere varama-
olmuştur. İlgililerin okuması, Kürt siyasetinin yacağını anlayınca, bunu aleni yapmaktan vaz-
anlaşılmasına katkı sağlayacaktır. geçti. Lakin İslam'ın pratiği olan Müslümanları
eleştirmeye başladı. Osmanlı, Müslüman olma-
2. İslami aidiyetlerinden soyutlama sına rağmen Kürtler'i kullandı, sınır güvenliği
için sömürdü, işi bitince tüm haklarını aldı. Ba-
Sistemin Kürtler ile en büyük problemi şe- tıda yaşayan Müslümanlar (genelde sağ partile-
riat talebinde bulunan kıyamlara destek ver- ri ve milliyetçi nurcular kastediliyor) bu zulme
meleriydi. 1960'lara kadar denediği yöntemler yüzyıldır sessiz kaldı, 'İslam bu mudur?' demeye
tutmamıştı, İslami aidiyet gelenek düzeyinde de başladılar.
olsa devam ediyordu.
14
3. Bölünmelerini sağlamak
Mart’13 • SAYI: 2
15
teme entegre olup, oy vermesi beklendi. Oysa Şüphesiz mazlum halkların oluşu, tağutların
yüz yılda tahrif edilen vicdanların onarılması, onlar üzerinde kendilerini yetkili ve sahip gör-
güvensizliğin yerine güveni, ürkekliğin yerini melerindendir. Onların ulûhiyet iddiasını red-
atılıma bırakması uzun yılların işidir. AKP'nin dettiğimiz gibi bu iddiadan kaynaklı, insanlara
çabuk dönmesi, operasyon üstüne operasyon zulüm ve hakların gaspını da reddetmeliyiz.
yapması halkta oluşan güvensizliği iyice pekiş-
tirdi. 3. Bünyemize yüzyıl içerisinde yerleşmiş
milliyetçi damardan kurtulmalıyız. Maalesef ki
Uludere katliamı bunun en güzel örneğidir. birçok Müslümanın bu meseleye bakışı, okulda
34 insan katledilmiş, bir özür dahi çok görül- aldığı ve küfür saydığı eğitim(!), medya pro-
müştür. Başbakan askere teşekkür etmekle ye- pagandası ile oluşmuş ve kültür emperyalizmi
tinmiştir. Yüz yıl boyunca inkar ve reddin, baskı dediği bakış(!), aileden kalan ve cahiliye dediği
ve zulmün her türlüsüne düçâr olmuş bir halkın gelenekçi bakışla(!) şekillenmiştir.
AKP'ye güvenmesini beklemek normal midir?
Bu bizler için çelişkidir. Bunun kanıtı Şeyh
Uludere gibi 90'lı yıllarda dahi benzeri az Said kıyamının, İngiliz kışkırtmasıyla Kürtlük
olan bir katliam için özür dahi dilemeyen bir davası için yapıldığına inanan insanların azım-
partiye çözüm için destek vermek akıllıca mı- sanmayacak kadar çok olmasıdır. İnna lillahi ve
dır? inna ileyhi raciun.
4. Cumhuriyet dönemi ve İslamî kıyam
Tevhid ehli olarak bu süreçten çıkarma- hareketlerinin okunması ve dersler alınması:
mız gereken dersler: İslamî hareketleri düşman dili dışında İslami
kaynaklardan okumalı, değerlendirmeler kana-
1. Tarihinde cihada ve İslami kıyamlara sa-
at önderleri ve alimlerin gözetiminde yapılmalı.
başyazı
2. Musa aleyhisselam tevhid davetinin yanında Günümüz cihadî hareketleri, ABD ve Batı-
İsrailoğullarının haklarını savunmuştu. On- nın kurduğu ve kullandığı örgütler olarak lanse
lar gibi Peygamberlerine nankör bir halk dahi ediliyor.
mazlumiyet durumunda savunulmuştur. Müs-
lümanlar tevhid davetini gölgelemeyecek şe- Amaç: Sonraki nesillere örnek olma kapasi-
kilde tüm mazlumların meşru hakkını savun- tesi olan hareketlerin bu yanını silmek ve etkile-
malıdır. Allah Rasûlü'nün, müşriklerin hakkını şimi engellemektir.
almak için Hılfu'l Fudul oluşumunda yer aldığı
'İslam'da tekrar çağrılsam tekrar icabet eder- Kendi tarihini bilmeyen insanlar, müstakim
dim.' diyerek övmesi unutulmamalıdır. gelecek inşa edemezler. Bu hareketlerin kara-
lanması tasavvufi-hurufi önderlerin öne çıka-
Burada ölçü: Asıl rengin tevhide davet ve rılması, onlar adına gün ve gece, yıl ve törenler
şirkin reddi olmasıdır. Bunun yanında hakları tayin edilmesi boşuna değildir. Bağlarımızın
gasp edilen mazlumların haklarının dillendiril- kesilmek istendiği geçmişimizle doğru bağlar
mesidir. Elden gelen yardımların esirgenmeme- kurmalıyız.
sidir.
Davamızın sonu, alemlerin Rabbi olan
Tağutların ilahlık iddiası reddedildiği gibi Allah'a hamd etmektir.
bunun yeryüzüne yansıması da reddedilmelidir.
16
Fikriyat
ozcanyildirim@tevhiddergisi.com Özcan Yıldırım
Cemaatin İç Mekanizması...
Nasihat
İslam toplumunun bir parçası niteliğinde olan
cemaatin ayakta durması demek, ümmetin
sancağının yere düşmemesi demektir. Bu kurumu
ayakta tutan, yere sağlam basmasını sağlayan
unsurlardan birisi de ‘Nasihat‘ mefhumudur.
Mart’13 • SAYI: 2
17
Sizden hayra çağıran, iyiliği emredip, kötü- insanları azaba müstahak hale kadar getirebilir
lükten sakındıran bir topluluk bulunsun. İşte ki, ayetlerde de bu sahneler gözler önüne geti-
onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. rilerek insanoğlu tehdit edilmektedir. Bundan
kurtuluşun reçetesi ise, son ayette de olduğu
Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra gibi bu öğretinin Müslümanlarda vasıf haline
parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte gelmesi ve böylece Müslümanların en hayırlı
bunlar için büyük bir azap vardır.
ümmet olmasıdır.
Nice yüzlerin ağarıp, nice yüzlerin karardığı
gün; yüzleri kararanlara: 'İmanınızdan sonra
Emri bi'l marufun şubelerinden biri olan
kâfir mi oldunuz? İnkârınızdan dolayı tadın nasihati iyice anlamak için lugat manasından
azabı' denilir. yola çıkalım.
mış en hayırlı ümmetsi- ' ناصح العسلNâsihu'l Asel' demişlerdir. safına ناصح العسل
niz. İyiliği emreder, kötü- 'Nâsihu'l Asel' demişler-
lükten sakındırır ve Allah'a
' نصحت له الودNasahtu Lehu'l
Yine
vudd' ona karşı sevgim, muhabbetim dir. Yineالود له نصحت 'Na-
iman edersiniz..." 1 halis saf, samimidir, demektir. sahtu Lehu'l vudd' ona karşı
sevgim, muhabbetim halis saf,
Ayetlerin siyakı/bağlamı, samimidir, demektir. Ayrıca
bu öğretinin önemini daha çok terzinin kumaş parçalarını birleş-
ortaya çıkarıyor. Kur'an'daki bu per- tirip dikmesine de bu kelimeyi ıtlak
de, evvela Allah'tan subhanehu ve teâlâ kork- etmişlerdir.'( نصحت الجلدNasahtu'l Cilde'
maktan ve ancak Müslüman olarak can deriyi diktim gibi).
vermekten bahsediyor. Akabinde cemaat ol-
mayı emrediyor ve emri bi'l marufu farz kılan Arap lugatinde birçok kelimenin kendi nutk
ayet geliyor. Daha sonra tefrikadan bahsedili- edilişinde dahi ruhunu yansıtması, bu dilin di-
yor ve bu tefrikanın sonucu olarak bir azap sah- ğer dillere oranla güzelliğini gözler önüne se-
nesi gözler önüne seriliyor... Ve son olarak da riyor. Örneğin, 'yumuşak söz' manasına gelen
en hayırlı ümmeti vasfederek perde kapanıyor... ' ل ِّينLeyyin' kelimesinin telaffuzu içindeki ma-
naya işaret ediyor. Bunun tam aksi olan غليظ
Ayet özetle şu düşünceleri çağrıştırıyor: 'Ğaliz' ise 'kaba, sert' manasına gelmekle beraber,
Allah'tan subhanehu ve teâlâ hakkı ile korkmak ve aynı manayı telaffuzundaki kabalık ve dildeki
Müslüman olarak sebat edip ölmenin en önem- ağırlıkta bulabiliriz. Bu, Allah'ın subhanehu ve teâlâ
li etkenleri; cemaat olunması ve kardeşlik şu- Arap dilini seçmesinin hikmetlerinden sayıla-
urunun tesis edilmesidir. Kardeşlik şuurunun bilir. Aynı zamanda Kur'an-ı Kerim'de bir keli-
idamesi ise emri bil maruf mekanizmasının menin onlarca eş anlamlı kelimelerin arasında
olmasına bağlıdır. Bu öğreti (emri bi'l maruf) seçilerek ayetlerde yer alması, o ayetin ruhunu
yerine getirilmediğinde, tefrika baş göstere- yansıtmakla beraber bir mucizeye işaret ettiğini
cektir. Tefrika, tarih boyunca İslam toplumunu görmekteyiz.
sonu gelmeyen bir dehlize sokan olgudur. Bu
18
Nasihat, nasihat yapan kişinin söylediği
sözü tahlil ederek, doğru veya yanlış kelimele-
rin arasını ayırmasıdır (balı mumdan ayırmak
gibi). Istılahî olarak da:
Rebîu'l-Ahir
2. Ragıp El-İsfehani 1433
3. 7/Araf, 20-21 4. Buhari, Müslim
Mart’13 • SAYI: 2
19
sında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan
dost olur. Buna (bu güzel davranışa) ancak sab-
redenler kavuşturulur; Buna ancak hayırdan
Asıl sorun yapılan nasihati büyük nasibi olan kimse kavuşturulur" 7
özümsememek, iç dünyada onu
"Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır
kabullenememektir. ve onlarla en güzel şekilde muamele et..." 8
Çünkü birçok insan nasihat
Bu ayetlerdeki emirler, Rasûlullah'ın sallallahu
yapar, fakat Allah’ın rahmet
aleyhi ve sellem davet metodu, nasihati yapma şek-
ettikleri hariç birçoğu yapılan li, kişilerin hallerine göre farklı nasihatleri ve
nasihati ya zahiren ya da bu durumların hepsi nasihatin yapılış şeklinin
bâtınen kabullenemez. farklılığını bizlere gösteriyor. 'Likulli Makâmin
Makâl' (Her yerin bir sözü vardır) sözü misali,
bizler insanların durumlarına göre nasihat et-
memiz gerekir.
eğitmenlere ve nasihati görev olarak hamleden
bizlere mühim bir ders vermiştir. Nasihat yapılacak vakit, nefislerin kabarık
olduğu değil, teskine kavuşmuş olduğu vakit ol-
Muaviye İbn hakem es-Sulemî diyor ki: malıdır. Zira sarf edilecek sözler, o anki nefsanî
bir çatışmaya mahal vermesin. Burada ertele-
"Bir keresinde ben Rasûlullah ile namaz kılı- mek ve daha sonra uygun bir ortamda nasihat
yordum. Birden biri aksırdı. Ben 'Yerhamukel- etmek en uygun davranış olacaktır. Bunun va-
lah' dedim. Bunun üzerine cemaat bana gözle- kıaya yansımalarına baktığımızda da bu söyle-
fikriyat
rini dikti, bende 'Vay canına! Size ne oluyor da diklerimizin daha makul ve uygun olduğunu
bana bakıyorsunuz?' dedim. Bu defa elleri ile görmekteyiz. Ayrıca o anda nasihat yapılan ki-
uyluklarına vurmaya başladılar. Beni sustur- şinin psikolojik durumu farklı olabilir. Bir du-
mak istediklerini anlayınca sustum. Rasûlullah ruma sıkılmış, bir olaydan ötürü kızgın olabilir.
namazı bitirince beni çağırdı, annem babam Bu da nasihat yapılan kişinin olumsuz bir tepki
feda olsun... Ben ondan evvel ve sonra onun
vermesine sebebiyet verebilir.
kadar güzel öğreteni görmedim. Vallahi bana
ne surat astı, ne dövdü, ne sövdü. Sadece 'Ger-
Burada en önemli kural; ertelemektir. Yani
çekten namaz öyle bir şeydi ki; onda insan sö-
zünden bir şey uygun değildir. O namaz ancak anlık uyarı, tepki vermeyip, söz konusu sorunu
tesbih, tekbir ve Kur'an okumaktan ibarettir' daha sonra konuşup, nasihat etmektir. En selim
buyurdu." 5 yol ise, o kişinin nasihatini dinlediği bir zata, ce-
maate durumu bildirip, onun nasihat etmesini
Bir eğitmen sözünü öyle güzel ve uygun sağlamaktır. Zira sosyal statüsü aynı olan kim-
seçmiş ki, etkisini kalpte bırakmış. Bu hadisi selerin bu konuda problem yaşaması yaygındır.
hayatımızın her alanında yaptığımız nasihat ve Aslında sorun nasihati yapan kişiden değil, ya-
bu konuşmalara yansıtmamız gerekir. Ailemize, pılan kişiden de kaynaklanabiliyor. Çünkü na-
çocuklarımıza, din kardeşlerimize nasihat eder- sihati kabul etmenin bir takım manileri kişide
ken sözün en güzelini, en güzel yerde, en uygun bulunabilir. Şimdi bunlara kısaca değinelim:
zamanda, en etkili tarzda söylemeliyiz. Allah sub-
hanehu ve teâlâ şöyle buyurmaktadır: Nasihati Kabul Etmenin Önündeki
Engeller
"Kullarıma söyle sözün en güzelini söylesinler.
Nasihat etmekte genel anlamda bir sorun ol-
Sonra şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan in-
sanın apaçık düşmanıdır" 6 madığını görmekteyiz. Zira her ne kadar yanlış
uygulamaya gidip, taşları yerli yerine oturta-
"İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en masa bile nâsih olan görevini yapmıştır. Fakat
güzel bir şekilde önle. O zaman senin ile ara- asıl sorun yapılan nasihati özümsememek, iç
20
dünyada onu kabullenememektir. Çünkü bir-
çok insan nasihat yapar, fakat Allah'ın rahmet
ettikleri hariç birçoğu yapılan nasihati ya za-
hiren ya da bâtınen kabullenemez. En çok te-
daviye muhtaç olan, üzerinde durulması mül-
zem olan da budur. Çünkü problemin temelini
oluşturan nasihat yapılan kişidir. Bu, birçok
sebebe dayanmakla birlikte genel anlamda bu-
nun kibirden kaynaklandığını söyleyebiliriz.
Kibir ise "Hakka karşı büyüklenmek, insanları
küçük görmektir" 9
Bu da engelin temelini oluşturmaktadır. ğına dâhildir. Fakat kibir denilince hiç kimse
alınmadığı için, bunların ve buna benzer ör-
Nasihati kabul etmemek, ya zahiren (tepki- neklerin kibrin göstergesi olduğunu belirtmek
sel olarak karşılık vermek gibi) ya da bâtınen zorundayız. Allah subhanehu ve teâlâ bizleri kibrin
(iç dünyasında kabul etmemek gibi) geçekle- zerrelerinden, ona götüren yollardan muhafaza
şir. Bâtıni olanı ise daha tehlikelidir. Çünkü iç etsin. Âmin
dünyasında nasihati kabul etmeyen, bu şeyin
altında ezilmek istemez. İç dünyasındaki maraz, Sonuç olarak, cemaat bir yapı ise, onu ayakta
onu bunun karşılığını almaya itecek ve böylece tutan iç mekanizmaların oluşturulması, bunun
kabarmış olan nefsini teskin edecektir. Buradan idamesi için fertlerin çaba göstermesi gerekir.
da karşı tarafın olumsuz davranışını, hatalarını Ümmetin sancağını taşıyan topluluklar zahiren
bulmak için tecessüse gidecektir. (başta belirttiğimiz yapı misali) kâmil gözükebi-
lir. Fakat onu ayakta tutan iç dinamiklerin sağ-
Bazı insanlar vardır, birçok kimse bunlara lam olmayışı, o topluluğu/cemaati her an eskile-
nasihat etmeye çekinir. Kişi, nasihatin önemi- rin düştüğü dipsiz kuyuya düşürebilir.
ni bilmezse, bir ömür boyu ona nasihat dahi
etmez. Zira her defasında ya nasihati kabul et- Bu sebeple, nasihat ve daha birçok kavrama
mez, ya da bâtını kabullenmenin dışa yansıması yeterince önem verilmeli ve cemaatin kemmi-
olarak bahane öne sürer. Öyle ki, bu onda ahlak yetine değil, keyfiyetine daha çok eğilim göste-
haline gelir. Bu da nifak hasletlerinin barındığı rilmelidir.
kişilerin durumuna benzer. Rasûlullah'ın sallallahu
Allah subhanehu ve teâlâ bizleri nasihat ehlinden
aleyhi ve sellem, Allah'ın ayetleri ile sürekli nasihat et-
ve onu zahiren ve bâtınen yaşatanlardan, dinin-
tiği münafıkların bahaneciliğin bayraktarlığını
de sebatkâr kullarından eylesin.
yapması da bu durumun kimlerin özelliği hali-
ne geldiğini göstermektedir. Bahanecilik, -ma- Duamızın sonu, alemlerin Rabbi olan
alesef- bu ümmet için bir şey takdim etmeyen Allah'a hamd olsun.
ve bununla da kendi kötü amellerini manipüle
etmeye çalışan insanların hücrelerine nüfuz et-
miş habis bir karakterdir.
Mart’13 • SAYI: 2
21
Siyer Notları Genel Olarak Arapların Durumu
Cahiliye -2-
Ya bugünün toplumu? Arap cahiliyesinden bir
farkları olduğunu kim söyleyebilir ki? Eğitim
öğretim sisteminden televizyon kültürüne,
sokaktan iş çevresine kadar her alan fuhuş
için bir durak haline gelmiş.
22
İşte Arap cahiliyesinin içinde bulunduğu hal
ortada! Fuhuş yapan onlarca insan vardı, ama
onlar gizlenme, saklanma ihtiyacı hissetme-
u
den bu işi yapıyorlardı. Fuhuşlarının sonunda
ortaya çıkan nesil, onlar için bir utanç kaynağı
değildi. Onu sahiplenmekten çekinmiyorlardı.
İnceledikçe daha birçok ahlaksızlık türünün
aynen zinada olduğu gibi toplum tarafından
kanıksandığını göreceğiz.
Mart’13 • SAYI: 2
23
İkinci adım ise, cahiliyenin aramıza sızdığı
alanları tespit etmektir. Televizyon, iş ve arkadaş
Müslümanlar çeşitli çevresi, çocuklar için sokak bir kaç örnek olarak
mekanizmalar geliştirerek, karşımızda durmaktadır. Maalesef televizyonu
evden çıkarmak, interneti birazcık kısıtlandır-
bu ara dönemi en az kayıpla mak, eşlerimizin arkadaş çevresine kota koy-
atlatmaya çalışmalıdırlar. mak, sadece evde meydan muharebesi yapmayı
İlk adım ‘Dert etme’ göze alabilenlerin kalkıştıkları eylemler olmuş.
Halbuki takva üzerine kurulmuş ve kendisiyle
adımıdır. İkinci adım ise, neslini ateşten korumayı amaç edinmiş bir aile-
cahiliyenin aramıza sızdığı de, işin hikmeti açıklandıktan sonra yukarıdaki
alanları tespit etmektir. işleri hayata geçirmek çok da zor olmasa gerek.
Keşke 'Artık benim evimde televizyon yok, dizi
izlenmiyor; çocuklarım sadece bizim gibi düşünen
ailelerin çocukları ile oynuyorlar' diyenlerin ses-
lerini daha çok duysak.
kışı ise uygarlaşmanın(!) önündeki engel olarak
tanımlanır. Bu bir avuç azınlık, toplumdan dış- Cahili kalıntılardan boşalan zihnimizi, onu
lanmaya çalışılır; aynen kadınları bırakıp, şeh- katkı maddelerinden temizlenen hücrelerimizi
vetlerini erkeklerle gideren sapık Lut kavminin üçüncü adım olarak hak ile doldurmalıyız. Bu
bu fiillerine karşı çıkan muvahhidlere yaptıkları da ancak emr-i bi'l ma'ruf nehy-i ani'l münkeri
ve seslendikleri gibi; içinde canlı bir şekilde işleten bir cemaat ile olur.
Böyle bir yapıyı bulma ve ona dahil olma süreci
"Kavminin cevabı yalnızca; 'Çıkarın Lut'u ve şartlar gereği uzayabilir. Bu durumda arkadaş
ona uyanları ülkenizden. Çünkü onlar fazla te-
çevremizi bizim gibi düşünen insanlardan seçe-
siyer notları
1. 27/Neml, 56
24
Akaid Notları
ferhatcura@tevhiddergisi.com Ferhat Cura
Mart’13 • SAYI: 2
25
'Bir insan, bir insanı rab edinebilir mi? Böyle toplumunun %80 veya %90 demokratik seçim-
birisi var mı? Acaba Yahudi ve Hristiyanlar din lere katılıp oy kullanarak Allah'ın kanunlarını
adamlarına yönelerek namaz mı kılmışlardı? değiştirme, yenileme, hükmünü iptal etme yet-
Veya kurban mı kesmişlerdi?' kisini parti ve şahıslara vermekle Allah'tan baş-
ka varlıklara ibadet etmişlerdir. Dolayısıyla bu
Bu ve benzeri soruları Rasûlullah sallallahu aley- hal üzerine söylenen La ilahe illallah hiçbir şe-
hi ve sellem: "(Yahudiler)Allah'ı bırakıp din adamları-
kilde insana fayda vermeyeceği gibi tevbe edil-
nı, (Hristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu mediğinde insanın ebedi olarak cehennemde
Mesihi rab edindiler.'' 2 ayetini okurken cahiliye- kalmasına sebeb olur.
de Hristiyan olan Adiy bin Hatim adında bir sa-
habenin de aklına gelmiş ve bunu Rasûlullah'a İki toplum arasındakı fark...
sallallahu aleyhi ve sellem iletmiştir: " 'Ya Rasûlullah biz
onlara ibadet etmedik ki onları Rab edinelim.' Yine toplumumuzun La ilahe illallah'tan bi-
Bunun üzerine Rasûlullah sahabesine şöyle haber oldukları- nın en bariz örneklerinden
der: 'Din adamlarınız Allah'ın helallerini haram, bir tanesi de; bu kelimenin hayatla-
haramlarını da helal kıldıklarında (Allah'ın ka- rındaki te- zahürüdür. Bu durumu
nunlarını değiştirdikle- rinde) siz bunları şöyle izah edebiliriz;
kabul edip tabi oldu- nuz mu? 'Evet
Ya Rasûlullah', 'İşte bu sizin din Pey- gamber ve sahabesi
adamlarınıza iba- d etini z - bu keli- meyi söyledikleri
dir.' '' andan itibaren hayatları
t a m a - men değişmiştir.
Hidayet ve rah-
Kişilik ve kimliklere karşı
met olan Kur'an ve
akaid notları
26
mayıp bu kelimeyi kabul edenlere de şiddetli bir Tabi böyle olunca insanlar manasını, şart-
şekilde karşı çıkıyorlardı. larını ve bozan unsurlarını bilmeden kupkuru
ve mücerret olarak bu kelimenin ağızla telaffuz
Oysa bugün herşey tersine dönmüştür. O edilmesiyle ve bunun dışında hiçbir şey yapıl-
günün şartlarında bu kelime söylenmesi zor ve masa da cennete girebilecekleri anlayışına sahip
bir çok fedakarlıkları gerektiren bir kelimeyken olmuşturlar.
bugün, insanların hayatlarında en basit bir söz
haline gelmiş ve yine insanlar bu kelimeyi söy- Oysa bu çok büyük bir yanlıştır. Bu hadi-
ledikleri anda ve sonrasında hayatlarında hiçbir si bu konuda tek başına almak doğru değildir.
değişiklik olmamış hatta en büyük Allah düş- Çünkü başka hadislere bakıldığında mesele hiç
manlarının ülkelerinde bile her yerde ezanlar- de onların anladıkları kadar basit bir ikrar me-
la bu kelime nida edilmiş daha da ötesi bizzat selesi değildir.
Rabblik iddiasında olanları bu kelimeyi o necis
ağızlarına almışlardır. Tüm bunlara rağmen tu- "Kim 'La ilahe illallah' der, Allah'ın dışında
haf olan tağut ve destekçilerinin, bunlara hiç- ibadet edilenleri inkar ederse canı ve malı ha-
bir şekilde Mekkeli müşriklerin sahabeye karşı ram olur.'' 4
yaptıkları gibi müdahale etmemeleridir. Bunun
Yine başka bir hadiste:
sebebi de tağutlar, insanlar bu kelimeyi, mana-
sını ve gereklerini bilmeden söylediklerini bil- "Kim ihlaslı bir şekilde 'La ilahe illallah' derse
meleridir. Öte yandan şimdiye kadar dünyanın cennete girer.''
herhangi bir yerinde bir grup insan bu kelime-
nin manasını bilip, hakimiyetin sadece Allah'ın Başka bir hadiste de:
olduğunu haykırdıkları andan itibaren dört bir
yandan dünya tağutları onlara karşı çok sert "Kim manasını bilerek la ilahe illallah der ve
müdahalede bulundular ve bulunmaya devam sonra ölürse ateş ona haram olur.'' 5
etmekteler. Burada da anlaşılmaktadır ki ma-
alesef bugün insanlar bu kelimenin manasını Ve bu manada bir çok hadis varid olmuştur.
bilmediklerinden dolayı hayatlarında hiçbir de- Bu hadislerden la ilahe illallah kelimesinin kup-
ğişiklik olmamaktadır. kuru bir kelime olmadığı, şartları ve bozan un-
surları olduğu anlaşılmaktadır. Sadece la ilahe
Tüm bunlardan sonra, bugün insanların illallah kelimesini söyleyerek cennete girilebile-
sorunu namaz, oruç ve benzeri ibadetler de- ceğini söyleyenlerin misali; namaz kılın deyip
ğil bilakis daha dinin temeli ve dine giriş olan de hiçbir şekilde nasıl namaz kılınır, şartları
lailaheillallah'tan bîhaber olmaları, şartlarını ve ve bozan unsurları nelerdir, abdest nedir, kıble
gereklerini bilmemeleridir. Bu da insanlara tek- nerededir vb. şeyleri bereberinde öğretmeyen
rardan la ilahe illallah'ın anlatılmasının gerekti- insanın durumuna benzer. Böyle bir namaz in-
ğini göstermektedir. sana fayda vermeyeceği gibi, şartları olmadan
söylenen bu kelime de hem dünyada hem de
Önemli Bir Husus! ahirette fayda vermeyecektir.
La ilahe illallah anlatılmadan önce bu nok-
Sonuç olarak: 'La ilahe illallah yani kelime-i
tada bir meselenin açıklanması faydalı olacaktır.
tevhid' kupkuru veya sihirli bir kelime değil
Şöyle ki; bugün din adına konuşan insanların
şartları, rükunları, gerekleri ve bozan unsurları
ağızlarından düşürmedikleri ve din adına ko-
var olan bir kelimedir. Bu kelime ancak bu şekil-
nuşmaya fırsat buldukları hutbe vb. yerlerde:
'Bir insan, sadece La ilahe illallah kelimesini söy- de söylenirse insana fayda verir.
leyerek bunun dışında ne yaparsa yapsın cennete
Davamızın sonu alemlerin Rabbi olan
girebileceğini' ve bunu ifade eden hadisleri söyle-
Allah'a hamddır.
mektedirler. 'Kim 'La ilahe illallah' derse cennete
girer' 3 hadisini delil getirirler.
Rebîu'l-Ahir
4. Müslim 1433
3. Buhari, Müslim 5. Müslim
Mart’13 • SAYI: 2
27
İlim Meclisi
ekrembulca@tevhiddergisi.com
Ekrem Bulca
Allah'tan aldığı vahyi, amele döküp, bize bu Kur'an-ı Kerim'de ''İman edenler ve salih
şekilde ilmin amele dökülmesi gerektiğini gös- amel işleyenler'' ayeti defalarca tekrar edilmiş-
tir. İmandan sonra Allah subhanehu ve teâlâ özellikle
teren Rasûlullah'a sallallahu aleyhi ve sellem ailesine, as-
habına ve amel etmek için öğrenen tüm Müslü- amel etmeye dikkat çekip, açık bir şekilde iman-
manların üzerine olsun. dan sonra amel etmemiz gerektiğini bizden iste-
miştir. Salih bir amel, ancak salih bir bilgi ara-
Geçen sayımızda elimizden geldiği kada- cılığıyla olur. İlim, insanı salih amele götüren
rıyla ilmin önemi ve faziletinden bahsetmeye bir araçtır. Hangi meselede olursa olsun kişinin
çalışmıştık. Allah nasip ederse bu yazımızda ise aracı amaç haline getirmemesi gerekir. Aksi tak-
ilmi öğrenmemizdeki amacın, hedefin ne olma- dirde asıl amacına ulaşması mümkün değildir.
sı gerektiği üzerine duracağız.
Eğer ilim, salih amelin aracı ise, o zaman
İslam'da ilim, Allah'ın rızasını kazanmak ve onu da amaç haline getirmememiz gerekir. İlmi
amel etmek için öğrenilir. Kişinin, ilim öğrenir- amaç haline getirmek demek, kişinin amel et-
ken ki gayesi kesinlikle öğrenip, bilgi kalabalı- mek için değil de bilgi sahibi olmak için oku-
ğı yapmak veya öğrenip, bununla başkalarına masıdır. Şunu hemen belirtmek gerekir ki; hiç
büyüklük taslamak olmamalıdır. Bilakis öğren- kimse bilgili olmak için okuduğunu söylemez.
diklerine göre yaşantısını değiştirip, okuduğu Herkes amel etmek için okuduğunu, olması
28
gerekenin de bu olduğunu söyler. Burada bizi
ilgilendiren pratiktir. Kimin doğru söylediği,
kimin yalan söylediği, kişinin ilim öğrendikten
sonra amellerinde olan değişikliklere bağlıdır.
Kişi ilmiyle amel etmeyince, öğrendiklerini
pratiğe geçirmeyince, öğrendiği ilmi kendisine
ahirette fayda vermez ve cehennemden de kur-
tulamaz.
Mart’13 • SAYI: 2
29
edilmeyen duadan, korkmayan kalpten ve doy-
mayan nefisten sana sığınırım." 5
Allah ve Rasûlü bize ilmin amele Hadis-i şerifte geçen "Faydasız ilim"den; bi-
dökülmesi gerektiğini farklı linip, onunla amel edilmeyen ilim, sahibinin
durum ve davranışlarını düzeltmeyen ilim, sa-
farklı şekillerde anlatmıştır. hibinin huyunu temizlemeyen ilim, bilinmesine
Biz Müslümanların üzerine ihtiyaç duyulmayan gibi ilimler anlaşılır.
gerekli olan da Allah'a
Kur'an ve Sünnet'e baktığımızda Allah ve
ve Rasûlü'ne teslim olup Rasûlü bize ilmin amele dökülmesi gerektiği-
isteklerini yerine getirmektir. ni farklı farklı şekillerde anlatmıştır. Biz Müs-
lümanların üzerine gerekli olan da Allah'a ve
Rasûlü'ne teslim olup isteklerini yerine getir-
mektir.
Allah subhanehu ve teâlâ Kur'an-ı Kerim'de iman Allah'ım, okuduğumuz ilimle amel etmeyi,
edenlere, amele dökmeyecekleri şeyleri söyle- öğrendiklerimizi pratiğe geçirmeyi bize nasip et
meyi yasaklamıştır. (Allahumme Amin).
"Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri
niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri
söylemeniz Allah katında büyük bir nefretle
karşılanır." 4
ilim meclisi
30
Çeviri Makale Ebu Basir Et-Tartusi
H amd sadece Allah'a, Salat ve Selam ken- Peki, bu zalim muamele niçin? Zalimin ya-
disinden sonra Nebi olmayanın üzerine rarına olduğu içindir ki, bu adama zulmediliyor
olsun… ve tutukluluğu devam ediyor!
Ürdün Devlet Güvenlik Mahkemesi, 4 Ocak Bir papaz ya da Yahudi olsaydı onu tutukla-
2012 Çarşamba günü zulüm ve düşmanlık gös- maya cüret eder miydiniz? Yoksa Şeyh'i küçüm-
tererek Şeyh Ebu Muhammed El-Makdisi'ye 5 süyor musunuz? Zira O 'Rabbim Allah'tır' diyor!
yıl hapis cezası verdiğini duyurdu.
Onu sizin tutukladığınızı görüyor musunuz?
Şeyh hapisten daha yeni çıkmış, ailesi ve Eğer hakkı gizlemek, zalim tağutları övmek, fe-
çocukları ile birkaç gün kalmıştı ki, ikinci defa satçıları ödüllendirmek olsa göz yumardınız!
hapse gönderildi… Zalimlerin zindanlarındaki
kardeşimiz hakkında bize söylenenden başka Zalim olduğunuzu itiraf edin! Siz, Şeyh'i
bir şey soruşturamadık. Evde bulunmasından tutuklamanız ile dışarıdaki zalim kuvvetlere
daha çok, onu tağutların, zalimlerin zindanla- hizmet ediyorsunuz. Bu herkesin bildiği bir
rında tanıdım. hakikattir. İnsanların bundan gafil olduğunu
zannetmeyin! Özellikle Ürdün'deki Müslüman-
Ona 5 yıl hapis cezası ile hükmettiler. O, on
yıldan fazla onların zindanlarında kaldı… Bir ediliyor. Mevcut sistem/statüko ise, kitle iletişim araçlarını anti
gün çıkarıyorlar, bir sene hapsediyorlar! 1 propaganda malzemesi olarak kullanıp, son günlerde kolluk
kuvvetlerini; 'kırılan kapıların tazminini veriyorlar', 'çocuklar
korkutulmadan operasyon başarı ile tamamlanıyor', 'evlere
ayakkabı ile değil son derece modern (!) bir şekilde galoş giyerek
1. Bugün yaşadığımız coğrafyada da farklı bir durum söz konusu giriliyor' diyerek, tüm pişkinliği ile savunuyor, halkın gözünde
değil. "Rabbim Allah'tır" diyen ve bunu yaşantısı ile pratize eden -sözüm ona- imaj düzeltme çabalarını sürdürüyor. Allah subha-
her Müslüman/muvahhidin mahremi çiğneniyor, üzerlerinde nehu ve teâlâ tüm Müslümanlara selamet, sabır ve sebat versin. Rebîu'l-Ahir
korku imparatorluğu oluşturulmaya çalışılıp, her türlü insanî Dünyanın dört bir köşesinde esir olan muvahhid kardeşlerimizin 1433
haklardan mahrum bırakmaya yönelik tüm olanaklar seferber bağlarını çözsün. Âmin.
Mart’13 • SAYI: 2
31
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle der:
Şeyh zayıf ve mazlumdur… Ve mazlumun 'Şüphesiz belalar beni sevene hedefine giden sel-
duası ile Allah'ın arasında perde yoktur. Allah den daha hızlı gelir.' " 3
subhanehu ve teâlâ mazlumun duası için diyor ki: "İz-
zetime and olsun ki vakti uzasa da sana yardım Şüphesiz bu Sevgili'ye sallallahu aleyhi ve sellem olan
edeceğim." 2 muhabbetin ve tabi olmanın bedelidir ki, bu da
kaçınılmazdır.
Kralların saltanatı, yöneticilerin hüküm-
ranlığı zulüm gibi bir şey ile devam etmez. Ve Sabredin İslam ve Tevhid kardeşliği sab-
Allah'ın dostlarına saldırmak ile de… Allah redin… Çoğu gitti, azı kaldı. Buluşma yeri
subhanehu ve teâlâ zalime fırsat tanır. Kademe kade- Allah'ın yanındadır. Allah'tan kendimiz ve sizin
me… Sonra izzetli ve muktedir bir şekilde onu için ölene kadar hak üzere sabır ve sebat dili-
yakalar, nereden olduğunu bilip, hesap edemez. yoruz.
Kendisinden sonrakine ibret olsun diye…
Allah'ım Şeyh Ebu Muhammed kardeşimizi
Ürdün'deki sevgili kardeşlerimize diyorum kurtar! Şüphesiz ki o mazlumdur, O'na yardım
ki; 'Zulme olan suskunluğunuz ile zalimlerin zul- et…
müne ortak olmaktan sakının! Bu mazlum Şeyh'e
yardım edin! O'na var gücünüz ile yardım etmek Ümmî Peygamber Muhammed'e sallallahu aleyhi
üzerinize vaciptir. Şeyh zindan dışında ailesi, ço- ve sellem, ailesi ve ashabına salat ve selam olsun…
cuklarıyla beraberken -Allah'ın izni ile- hariç,
hareketsiz haliniz size uygun değildir. Ecriniz de
Allah'a aittir…'
Tevhid Dergisi için
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle der:
Özcan YILDIRIM
"Kim kardeşinin gıyabında onun ırzını korur-
sa, Allah'ın onu ateşten koruması üzerine bir tarafından çevrilmiştir.
haktır."
2. Tirmizi 3. Tirmizi
32
Nasihat
abdulmetinaksoy@tevhiddergisi.com
Abdulmetin
Aksoy
Şeytanın Aldatmaları
Bizim düşman olarak; kendisini düşman adde-
den, damarlarımızdaki kanda gezen, bizim ken-
disini göremediğimiz, lakin onun ve zürriyetinin
bizi gördüğü, insana sağından, solundan...
Allah subhanehu ve teâlâ kâinattaki nizamın sağlık- Allahu Teâlâ, başka bir ayette açık bir şekil-
lı bir şekilde devam etmesi için evrendeki her de şeytanın düşmanlığını şöyle ilan ediyor:
şeye bir takım hayat programı yerleştirmiştir.
Bu hayat programının içinde her canlıya dostlar "Şeytanın adımlarına tabii olmayın. Çünkü
ve düşmanlar belirlemiştir. Evet, Allah subhanehu o sizin için apaçık bir düşmanınızdır." 2
ve teâlâ evrende yaşayan her canlıya bir düşman
Evet, şeytan müminin en belirgin düşma-
yaratmıştır. Düşmansız bir yaşam, hayatın ger-
nı ve düşmanlarının başıdır. Allah'ın subhanehu
çeğine terstir. Her ikisinin birbirine düşman
ve teâlâ ısrarla Kur'an'da dikkatimizi çektiği bu
olduğu şu dünyada sadece insanın yaşadığı,
düşmandan ne kadar da gafiliz. Bu gafletimiz-
hayvanların olmadığı bir yaşam düşünün, evre-
den dolayı ayağımız kayıyor, helak olup gidi-
nin düzeni bozulur. Bugün devletler bile kendi
yoruz. Bir ömür boyu İslam mücadelesi verir-
menfaatleri için başka devletleri düşman edin-
ken, düşmanımızı unutmamızın gereği Tebuk
miş ve tarihte düşmanı olmayan hiçbir devlet
Gazvesi'ndeki sahabeler gibi son anlarımızda
mevcut olmamıştır. Kâinatın yaratıcısı, hayvan-
Rahman'a isyan ederek, Rahman'ın hoşuna
lardan birçoğunu birbirine düşman kıldığı gibi
gitmeyecek sözler söyleyerek, hem dünyamızı
Müslümanlara da şeytan ve yandaşlarını düş-
hem de ahretimizi helak ediyoruz. Bu, bütün
man kılmıştır. Ki Rabbimiz, Kur'an-ı Kerim'de
olumsuzlukların sebebi, düşmanımızı unutma-
bu düşmanlığın hayatın başından beri var oldu-
mız veya dikkate almamamızdır. Bizler, dünya
ğunu ve kıyamet kopuncaya kadar devam ede-
ve dünya içindekilere vakit ayırmaktan kardeşi-
ceğini söylüyor. Allah subhanehu ve teâlâ müminin yol
mizin ayıplarını aramaktan, piyasadaki cemaat-
göstericisi olan Kuran'da şöyle buyurur:
leri çekiştirmekten, film izlemekten, internette
"Ey Rabbim, senin beni saptırdığın gibi bende 'chat'leşmekten ve gündemimizi gereksiz şeyler-
senin dosdoğru yoluna oturup kullarını sap- le belirlemekten bir türlü bizi her yerden kuşat-
tıracağım. Onlara sağdan, soldan, önden ve
arkadan yaklaşacağım, sonra muhlis kulların 1. 7/Araf, 16-17
Rebîu'l-Ahir
1433
2. 2/Bakara, 168
Mart’13 • SAYI: 2
33
mış olan şeytanı ve tuzaklarını fark edemiyoruz den yararlanarak bize galip gelen o olur. Biz her
ki! İşte Allah subhanehu ve teâlâ, Kur'an-ı Kerim'de bu zaman mağlup olan takım oluruz. Burada şey-
düşmanlığı açık bir şekilde beyan etmesine rağ- tanın Müslüman'a kurduğu genel tuzaklarını
men ve şeytanın da bu düşmanlığını net bir şe- bilmemiz, düşmana karşı kalkan görevi göre-
kilde ortaya koymasına rağmen, bizim bu düş- cektir. Kur'an ve Sünnet'ten şeytanın oyunlarını
manı unutmamıza ve önemsemememize hayret başlıklar halinde şöyle sıralayabiliriz;
ederek şöyle buyuruyor:
Ameli Süslü Göstermek
"O sizin için bu kadar düşman iken siz (ısrar- Şeytan, insanı kandırmak istediği şeyin is-
la) onu ve zürriyetini dost mu ediniyorsunuz?" 3 miyle kandırmaz. Şeytan, insanı yaratıcısına
karşı günahkâr, isyankâr yapmak istediği za-
Bizim düşman olarak; kendisini düşman
man o şeyi farklı kılıflarla süsler. Şeytanın her
addeden, damarlarımızdaki kanda gezen, bi-
ameli süslemek için yaptığı farklı kılıfları var-
zim kendisini göremediğimiz, lakin onun ve
dır. Her zaman aynı kılıfla süslediği tuzakla bizi
zürriyetinin bizi gördüğü, insana sağından, so-
kandırmaz. Bunun Kur'an'da en güzel örneği
lundan, arkasından, önünden yaklaşma yetkisi
Âdem aleyhisselam ile şeytanın arasında geçen kıssa
kendisine verilmiş olan ve insana vesvese ve-
ve tarihtir. Rabbimizin Âdem'e secde et emrine
rebilen bir düşmanımız var! Yeryüzünde 'Ben
karşı şeytanın itaatkârsızlığı, cennetten kovul-
şeytanın dostuyum veya şeytan benim dostumdur'
masına sebep olmuştu. Âdem de aleyhisselam Allah
deyip, şeytanı dost edinen bir tek kişi göremeyiz.
subhanehu ve teâlâ tarafından cennete yerleştirilmişti.
Lakin insan öyle ameller yapar ki, şeytana öyle
İşte bu olaylardan sonra şeytanın Âdemoğluna
itaat eder ki, bu yaptıklarıyla Allah subhanehu ve teâlâ
karşı ebedi düşmanlığı başlamıştı. İblis bu düş-
katında şeytanı dost edinenler zümresine girer.
manlığını kıyamete kadar sürdürmek için Rab-
Bundan dolayı Müslüman'ın her gün teyakkuz
nasihat
3. 18/Kehf, 50 4. 7/Araf, 19
34
neğin, İslam'da Allah'ın subhanehu ve teâlâ yanında
kerih olan, lakin bugün biz Müslümanlar içeri-
sinde önemi olmayan gıybeti, şeytan rabbimize
karşı isyan olarak yaptırmıyor. Çünkü şeytan
'Gıybet yap' dediği anda Müslümanların bütün
duyguları kabaracak ve "Senin şerrinden Allah'a
sığınırım" diyecektir. Fakat şeytan tuzağını öyle
kuruyor ki, gecenin karanlığı her şeyi görün-
mez hale getirdiği gibi gıybeti de bize karşı
görünmez hale getirip, Allah'a subhanehu ve teâlâ bir
isyan olarak değil de Müslümanların sorununu
paylaşıp ıslah etmek, Müslümanların sorunla-
rını çözme adına yaptırıyor. Evet, bizler bugün Bugün biz Müslümanlar Ebu Lubabe'nin
İslam'ı düşünmek için, ailemizin ve kendimizin yaptığı gibi Müslümanların sırrını yayarken,
sorunlarını tespit etmek için ayırmadığımız görmüş olduğumuz, söylemememiz gereken
vakti, geceleri sabahlara kadar piyasadaki cema- meseleleri sağda solda konuşurken, bunu iha-
atlerin fikirlerini, sorunlarını tartışmak, karde- net adına yapmıyor, karşımızdakini bilgilen-
şimizin hatalarını bulmak için ayırırken, bu ya- dirme adına yapıyoruz. Bizi bu duruma düşü-
pılan muhabbeti gıybet olarak yapmıyoruz. Bu ren şeytandır. Çünkü o lâin, habis, hiç kimseye
bizim nazarımızda gıybet olmasa da Allah ve masiyetin adıyla yaklaşmaz. Bilakis o, masiyeti
Rasûlü'nün yanında gıybettir. Çünkü Peygam- insanların kabul edebileceği en süslü hale getirir,
ber sallallahu aleyhi ve sellem gıybeti tanımlarken, "Kar- o şekilde servis eder.
deşinde olan şeyleri kardeşinin hoşuna gitmeyecek
şekilde konuşmandır." buyuruyor. Unutturmak
Unutkanlık insanın en belirgin özelliği veya
Hayatımızda olan başka bir örnek; ihanet zafiyetidir. Şeytanın bize karşı kullandığı, kendi
etmektir. Şeytan bize gelip, "Ey Müslümanlar! çıkarları için istifade ettiği tuzak, bizlerin unut-
Allah'a ve Rasûlü'ne ve emanetlerinize ihanet edin" maması gereken, her zaman düşünmesi gereken,
demez. Bunu söylediği anda bütün Müslüman- yapmamız gerekenleri unutturmasıdır. Tarih
lar, "Ben nasıl Allah'a, Rasûlü'ne ve emanetlerime boyunca Müslümanların da Rabbinin emirle-
ihanet edeyim" diyerek şeytana karşı cephe ala- rini yerine getirirken, nehiylerinden kaçınırken
caktır. Bu konuda Ebu Lubabe'nin kıssası bizim zorlandığı nokta da burasıdır. Allah subhanehu ve
için örnektir. teâlâ bu durumu bizim önderimiz olan, vahiyleri
bize ulaştıran ve beyan eden Peygamber'e sallalla-
Şöyle ki; hu aleyhi ve sellem de hatırlatıyor:
Benî Kurayza, Ebu Lubabe'ye soruyor: " 'Ey "Ayetlerimiz hakkında ileri geri konuşmaya
Ebu Lubabe! Muhammed bizim hakkımızda nasıl dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze ge-
bir hüküm verdi?' " çinceye kadar onlardan uzak dur. Eğer şeytan
sana unutturursa, hatırladıktan sonra artık o
Bu Lubabe de kendince: 'Peygamber beş daki- zalimler topluluğu ile oturma.." 6
ka sonra hükmü alenen uygulayacak, Peygamber
hükmü uygulayacaksa bende bunlara söyleyeyim' Rasûlullah'ın sallallahu aleyhi ve sellem şeytanın
diyor. Eliyle boğazını (öldürecek manasında) unutturmasına düçâr olması, bu meselenin bi-
işaret ediyor. Bu işaret üzerine Allah subhanehu ve zim yanımızda da ehemmiyetini attırması gere-
teâlâ şu ayeti indiriyor: kir. Biz biliyoruz ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem
böyle bir mecliste oturacak değildir, aslında Al-
"Ey iman edenler! Allah'a, Rasûlü'ne ve bile lah subhanehu ve teâlâ Peygamberinin üzerinden bize
bile kendi emanetlerinize ihanet etmeyin." 5
hitap ediyor.
Rebîu'l-Ahir
1433
5. 8/Enfal, 27 6. 6/En'am, 68
Mart’13 • SAYI: 2
35
Hayatımızın birçok alanında şeytan, zafi- Sorumluluklarımız; her birimiz ilim talebe-
yetimiz olan unutkanlığı kullanarak hem dün- siyiz, davetçiyiz, ümmet ferdiyiz, ebeveyniz ve
yamızı hem de ahretimizi helak ediyor. Hatta ümmet içerisinde farklı alanlarda sorumluyuz.
öyle duruma düşüyoruz ki, şeytanın unuttur- Peki, bu sorumluluklarımızı ne kadar biliyor, ne
ma tuzağını kullandığını bile unutuyoruz. Ne kadar düşünüyor veya ne kadar hatırlayabiliyo-
kadar vahim bir durum! Bu vahim duruma ruz? Bu sorumluluklarımızın birçoğunu ismen
hayatımızdan şöyle bir örnek verebiliriz: Müs- biliyoruz, lakin pratiğimiz şeytanın unutturma-
lüman olduktan sonra, 'Hayatımız, ölümümüz, sıyla ortadan kaybolmuş durumdadır. Evet, şu
yaşamımız, davetimiz, cihadımız, ilim okumamız ana kadar verdiğim her örnek hayatımızda ku-
veya hayatımızda bulunan amellerin, ibadetlerin rumuş bir ağaç gibi olumsuz bir şekilde devam
hepsinin âlemlerin Rabbi olan Allah için olduğu- ediyor. Çünkü şeytan kurmuş olduğu bu tuzak-
nu' söylüyoruz. Bu konuları gittiğimiz her yerde la sorumluluklarımızı bize unutturuyor.
Allah'a has kılınması gereken meseleler olarak
anlatıyoruz. Peki, buna rağmen gün içerisinde Bu unutkanlık hastalığı şeytanın ayağımızı
Allah'ı subhanehu ve teâlâ ne kadar hatırlıyoruz? Evet, kaydırdığı en büyük malzemelerden bir tane-
her birimiz bu soruya üzülerek, olumsuz cevap sidir. Her birimiz ilim meclislerine, zikir mec-
veriyor ve belki de bu sorudan sonra yaptığı- lislerine gittiğimiz zaman uçacak gibi olur, ken-
mız yukarıdaki geçersiz iddialardan utanıyoruz. dimize çeki düzen veririz. O anda hayatla olan
Bizler Allah'a has kılınması gereken meseleleri bütün bağlarımızı koparırız. O dakikadan son-
insanların unuttuğunu söylerken, yaratanımı- ra 'Benden başka iyi Müslüman yok' hayallerine
zı düşünmeyi, onu zikretmeyi unutmuşuz. Bu dalmaya başlarız. Lakin ortamdan ayrılmamız,
nankörlüğe karşılık olarak da Allah subhanehu ve hayal ettiğimiz programları ve vermiş oldu-
teâlâ bizlere kendimizi unutturmuş. Allah subhane- ğumuz sözleri unutmamız aynı ana denk gelir.
hu ve teâlâ, Kuran'da da bu nankörlüğe bu cezayı Bunun sebebi; şeytanın bize unutturması ve bi-
vaadediyor: zim de onun bu oyununun, tuzağının farkında
olmayışımızdır. Evet, hayatımızın her alanında
"Allah'ı unutup da Allah'ın kendilerine kendi- unutkanlık komplosuna yakalanmamızın se-
lerini unutturduklarından olmayın." 7 bebi Allah'ı unutmamızdır. Allahu Teâlâ şöyle
buyuruyor:
Allah subhanehu ve teâlâ bu ayette Müslümanların
şu anki vakıasını gözler önüne seriyor. Bizler "Allah'ı unutup da Allah'ın kendilerini unut-
Müslümanlar olarak Allah'ı subhanehu ve teâlâ unutu- turduğu gibi olmayın." 8
yorsak, diğer insanların durumunu ne düşün-
meye, ne de onları suçlamaya gerek vardır. Allah subhanehu ve teâlâ bu ayette hayatımızda var
olan problemi, Allah'ı unutmak olarak adlandı-
Her birimize hayatta en büyük gerçek nedir rıyor. Fakat Allah subhanehu ve teâlâ kullarına rahmet
diye sorulsa, 'Bütün kâinattaki tek gerçek ölüm ederek bu problemi çözümsüz bırakmamış, çö-
ve ölümün sonrasıdır, onun dışındaki her şey zümü yukarıda ki ayette, kendisini hatırlamak
fanidir, fani olan her şey de yalancıdır' deriz. olarak belirtmiştir. Ancak Allah'ı subhanehu ve teâlâ
Her gün çevremizde o kadar insan ölüyor, her hakkıyla anan, hayatının çoğunluğu zikir ile
birimiz ahiret günü diriltilip Allah'a subhanehu ve geçen, sürekli Rabbinin beraberliğini hisseden,
teâlâ adım adım, dakika dakika ve nimet nimet daima dua halinde olan insanlar unutkanlık
hesap vereceğimizi de biliyoruz. Hatta bilmekle hastalığından kurtulabilir. Aksi halde Rabbi'nin
kalmayıp her gün bu konuyu birbirimize ha- rahmet ettikleri müstesna unutkanlık hastalı-
tırlatıyoruz. Fakat buna rağmen gün içerisinde ğından kurtulamayız.
muhlis kullar hariç her birimiz kıyameti, ahiret
gününü, ölümü hatırlayamıyoruz veya hatırlı-
yoruz fakat kısa zamanda tekrardan unutuyo-
ruz.
7. 59/Haşr, 19 8. 59/Haşr, 19
36
Çeviri Makale Cihad Yolunun Sabiteleri
Dua Silahınızdır
-1- Ey Cihad Ehli
Tüm mahlûkatın toprağın üstünde toprak oldu-
ğunu gerçekleştiren kimse, topraktan olan bir şe-
yin taatini Rabbin taatinin önüne nasıl geçirsin?
Veya mülkün sahibi, sonsuz ihsan edenin gaza-
bına rağmen toprağa nasıl razı olur?
Mart’13 • SAYI: 2
37
O'na kulluk yapıp, dua edenlere, yardım, za- "Allah kullarını esenlik yurduna çağırıyor ve O,
fer, destek, başarı vererek gösterdiği yakınlığı, dilediğini doğru yola iletir." 7
olmak üzere iki çeşittir.
Kullarının günahlarının mağfiretine ne
Kalbini hazır/adapte ederek, Rab için kırıl- denli çağırıyor.
gan, zelil olan ve meşru bir dua ile dua eden,
duanın kabulüne engel olan durumlardan biri "Peygamberleri dedi ki: 'Gökleri ve yeri yara-
kendisinde bulunmayan hiç kimse yoktur ki, tan Allah hakkında şüphe mi var? Hâlbuki O,
özellikle duanın kabul olmasının sebeplerini sizin günahlarınızdan bir kısmını bağışlamak
ve sizi muayyen bir vakte kadar yaşatmak için
yerine getirdiği zaman 4 Allah onun duasını ka-
sizi (hak dine) çağırıyor.' " 8
bul eder.
Kullarını çağırıyor, onlara kendisine dua et-
Ey Cihad Ehli! meleri için sesleniyor ve onların duasını kabul
Bilin ki, dua zaferin en büyük sebeplerinden ediyor.
birisidir. Bu, müminin düşmanına karşı en
kuvvetli silahı, onunla Rabbinize yakınlaş- Buhari ve Müslim'de, Ebu Hureyre'den
tığı en yüce ibadettir. radıyallahu anh gelen hadiste Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:
Numan b. Beşir'den radıyallahu anh
şöyle rivayet edilmiştir: "Her gece, Rabbimiz gecenin
son üçte biri girince, dünya se-
"Rasûlullah'tan şöyle dediği- masına iner ve 'Kim bana dua
ni işittim: 'Dua ibadetin ta Bilin ki, dua zaferin en büyük ediyorsa ona icabet edeyim.
çeviri makale
kendisidir.' Sonra ise şöy- sebeplerinden birisidir. Bu, Kim benden bir şey iste-
le dedi: 'Rabbiniz şöyle müminin düşmanına karşı en mişse onu vereyim, kim
kuvvetli silahı, onunla Rabbinize
buyurdu: 'Bana dua edin, bana istiğfarda bulunursa
yakınlaştığı en yüce ibadettir.
kabul edeyim. Çünkü bana ona mağfirette bulunayım'
ibadeti bırakıp büyüklük tas- der."
layanlar aşağılanarak cehen-
neme gireceklerdir.' 5 " 6 Allah'ın senin üzerindeki
lütfunu bilsen, Allah için şükrünü
İmam Malik, Muvatta'da Nafi'nin; arttırır, duanı da çoğaltırdın. Çünkü
Abdullah bin Ömer'den rahimehullah Safa Allah'a yapılan dua, Kitap ve Sünnet'in de
Tepesi'ne çıktığında şu duayı okuduğunu ri- delalet ettiği gibi ibadetlerin en yücesi ve en
vayet etmektedir: 'Allah'ım, sen 'Bana dua edin, faziletlisidir.
kabul edeyim' dedin ve sen vaadinden caymazsın.
Nasıl ki beni İslam'ın hidayetine erdirdiysen, onu Hakim'in tahric edip, sahih demiş olduğu
benden Müslüman olarak ölene dek çekip alma.' başka bir hadiste, İbni Abbas radıyallahu anh:
Allah bizi ve seni muvaffak kılsın ey karde- "İbadetlerin en fazileti duadır" demiş ve şu
şim, Allah'ın lütfunun büyüklüğüne, ikramına ayeti okumuştur: "Rabbiniz şöyle buyurdu: 'Bana
ve rahmetine bak. Kullarından müstağni ve dua edin, kabul edeyim.' " 9
onların da Allah'a muhtaç olmasına rağmen
kullarını, kendilerine hayır olan, din, dünya ve İmam Ahmed, Zühd kitabında Mutarrif 'ten
ahirette faydalı olacak şeylere nasıl çağırıyor? şu sözü nakleder:
Onları cennete ve dosdoğru yola ne denli ça-
ğırıyor? "Hayrı kendisinde barındıran şeyleri düşün-
düm ve hayrın çok olduğunu (Namaz ve oruç
gibi) gördüm. Bunlar ise Allah'ın elindedir. O
4. Bu da Allah'ın emrettiklerine ve nehyettiklerine boyun eğerek
sözlü ve fiilî olarak yerine getirmektir. Buna iman etmek de dua-
nın kabulünü gerektirir.
5. 40/Mümin, 60 7. 10/Yunus, 25
6. Ahmed, Ebu Davud, İbni Mace, Tirmizî ise, 'Hasen-Sahih' de- 8. 14/İbrahim, 10
miştir. 9. 40/Mümin, 60
38
halde sen, Allah'ın elinde olan şeyleri ancak
O'ndan isteyip, sana verince ulaşabilirsin."
Ey Cihad Ehli!
Allah'a duada ısrar etmeyi, yalvara yakara
ellerinizi kaldırmayı elden bırakmayın! Şüphe-
siz dua, kendisiyle nimetler elde edilen, zararlar
def edilen en büyük şeylerdendir. Çünkü Allah
subhanehu ve teâlâ zarar ve fayda vermeye sahip olan,
"Gökler dolusu, yerle gökler arasındaki mesa-
darlığı kaldıran, bolluğu getiren, yarattıkları
fe dolusunca ve bundan sonra dilediğin şeyler
hususunda dilediği gibi tasarruf eden, hükmün- dolusunca (hamd yalnızca sanadır) ey övgü ve
den dolayı hesap soracak, hükmünü reddedecek şeref sahibi! Bir kulun -ki hepimiz senin kulu-
kimse bulunmayan, bütün her şeye gücü yeten- nuz- söylediği şu söze en lâyık olan sensin: Al-
dir. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurur: lahım! Senin verdiğine mâni olacak, senin mâni
olduğuna da verecek hiç kimse yoktur. Makam
"Eğer Allah seni bir zarara uğratırsa, onu ken- sahibinin sahip olduğu şeyler, senin yanında
disinden başka giderecek yoktur. Ve eğer sana kendisine hiçbir fayda vermez." 13
bir hayır verirse, (bunu da geri alacak yoktur).
Şüphesiz O her şeye kadirdir." 10 Bunu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem amcası-
nın oğlu Abdullah İbni Abbas'a radıyallahu anh tavsi-
Yine şöyle buyurur: ye etmiştir. O'na şöyle demişti:
"Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu "Bil ki bütün insanlar sana yarar sağlamak
yine O'ndan başka giderecek yoktur. Eğer sana için bir araya toplansa, Allah onu sana yazma-
bir hayır dilerse, O'nun keremini geri çevirecek dığı müddetçe hiçbir şekilde sana yarar sağla-
de yoktur. O, hayrını kullarından dilediğine yamazlar. Sana zarar vermek için toplansalar,
eriştirir. Ve O bağışlayandır, esirgeyendir." 11 Allah onu sana yazmadığı müddetçe hiçbir şe-
kilde sana zarar veremezler. Kalemler kaldırıldı,
Bu, Allah'ın ibadete müstehak tek kimse ol- sayfalar kurudu." 14
duğunun en büyük delilidir.
İbni Receb rahimehullah şöyle der:
Bu sebeple Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem her
namazın arkasında şöyle der: "Bil ki, bütün tavsiyeler bu asıl etrafında dönü-
yor. Bundan önce ve sonra zikredilenler, bunun
"Allahım! Senin verdiğine mâni olacak, senin kollarıdır ve buna döner. Kul ancak Allah'ın
mâni olduğuna da verecek hiç kimse yoktur. kendine takdir ettiği hayır, şer, fayda ve zara-
Makam sahibinin sahip olduğu şeyler, senin ya- rın isabet edeceğini, yaratıkların hepsinin takdir
nında kendisine hiçbir fayda vermez." 12 edilenin zıddına çalışmalarının faydasız oldu-
ğunu bilirse, o zaman korkarak Allah'ın zarar
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bunu rükûdan veren, fayda veren, engel olan olduğunu bilir, bu
doğrulduğu zaman söylerdi. Müslim'de geçen da kulun Rabbi'ni bilmesini ve itaatte onu tek
Ebu Said El-Hudrî radıyallahu anh hadisinde olduğu kılmasını, sınırını korumasını gerektirir. Çün-
gibi: kü mabuddan, ona ibadet etmek, menfaatlerin
elde etmek, zararların def etmek kastedilir. Bu-
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem başını rükûdan nun için Allah kullarından fayda ve zarar vere-
kaldırdığı zaman şöyle derdi: meyen şeylere ibadet eden kimseleri kınamıştır.
Kim Allah'tan başkasının fayda ve zarar verme-
diğini, bir şeyi vermediğini, engelleyemediğini
10. 6/En'am, 17
Rebîu'l-Ahir
11. 10/Yunus, 107 13. Aynı şekilde İbni Abbas'tan da bu rivayet gelmiştir. 1433
12. Muttefekun Aleyh, Muğire b. Şu'be hadisinden. 14. Ahmed, Tirmizi sahih olduğunu söyler.
Mart’13 • SAYI: 2
39
bilirse, korku ve ümidi, sevgi ve istemeyi, yal- bundan kurtarırsan andolsun şükredenlerden
varmayı ve duayı sadece O'na yapmayı, O'nun olacağız' diye dua edersiniz.' " 17
taatini yaratıkların taatinin önüne almayı, tüm
insanlar kınasa da onun gazabından sakınmayı Müşriklerin durumunun aksine duayı yal-
gerektirir." nız ihlaslı bir biçimde yapmamızı emretmiştir.
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurmaktadır:
Sonra ise şöyle der:
"Kâfirlerin hoşuna gitmese de, dini yalnız
"Bazılarının şu sözü ne güzeldir: Allah'a halis kılarak dua edin!" 18
'Sen tatlı ol da, koca hayat acılarla dolsun, Yani duanızda Allah'tan başkasına yönel-
meyin, istemeyin. Sizi kınayıcının kınaması
Yeter ki sen hoşnut ol da, isterse tüm yaratık- Allah'tan alıkoymasın çünkü kâfirler Allah'a
lar dargın olsun.
olan ihlasınızdan had safhada nefret ederler.
Seninle aramız iyi olduktan sonra Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurmaktadır:
Âlemler bozuk olsa ne çıkar. "Allah, tek olarak anıldığı zaman, ahirete
inanmayanların içlerine sıkıntı basar. Ama
Senin sevgin olduktan sonra, gerisi boştur. Allah'tan başkası anıldığı zaman hemen yüzleri
güler." 19
Çünkü toprağın üstünde olan her şey toprak-
tır.' " Bu da sizi sakın dininizden sakındırmasın!
Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyurmaktadır:
çeviri makale
40
Menhec Notları
yigitinan@tevhiddergisi.com Yiğit İnan
G eçen ayki sayımızda menhec notlarımıza Burada aklımıza şöyle bir soru takılabilir;
mukaddime ile giriş yapmış bu mukaddi- 'Peki biz bu şekilde zayıf, bölünmüş ve çaresiz du-
me de cihadın fazileti, önemi ve cihaddan geri rumda iken cihad görevini nasıl yerine getireceğiz?'
kalmanın getirmiş olduğu zararlar siz okuyucu- Bu sorunun cevabını Allahu Teâlâ veriyor;
larımıza aktarılmıştı. Allahu Teâlâ'nın "Hatırlat-
makta fayda vardır" buyruğundan hareketle en "Allah'a ve Rasûlü'ne itaat edin; çekişmeyin
son hangi konu üzerine dikkat çekmiştik onu yoksa korkar, başarısızlığa düşersiniz ve kuvve-
tiniz gider. Sabredin, doğrusu Allah sabreden-
kısaca bir hatırlayalım.
lerle beraberdir." 2
Dünyada cihadı gerçekleştirememiş olan
Allah'ın subhanehu ve teâlâ bu buyruğundan hare-
topluluklar zillet içerisinde yaşamaya ve fira-
ketle şu iki noktaya değinebiliriz;
vunların sömürü düzenlerinde ezilmeye, hor-
lanmaya mahkûmdur. Şurası bir gerçek ki Birinci nokta: Cihad etmeden önce Müs-
Müslümanlar ne zaman cihaddan ve tağutlar lümanların güçlerini birleştirmeleri gereklidir.
ile mücadeleden ellerini çektiler, ahireti bıra- Buraya kadar her şey güzeldir, lakin bu birleş-
kıp dünyaya razı oldular, işte o zaman Allahu menin mahiyeti de önemlidir. Bu birleşme 'Ne
Teâlâ Müslümanlara dünyada zilleti tattırdı. olursan ol gel' mantığı çerçevesinde mi şekillene-
Yani, Allah subhanehu ve teâlâ bizden cihadı isterken cek, yoksa tevhidi manada aynı yol üzere bulu-
–haşa- kendisinin buna ihtiyacı olduğundan do- nan insanların güçlerini ve kuvvetlerini birleş-
layı istemiyor, bilakis Müslümanların izzeti için tirmesi şeklinde mi gerçekleşecek? Tabi ki de bu
istiyor. Nitekim Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor: birleşme bazılarının anladığı gibi 'çürük elmalar'
ile 'sağlam elmaların' bir araya gelmesi suretiyle
"Hak uğrunda cihad eden, ancak kendisi için
cihad etmiş olur. Şüphesiz Allah, âlemlerden gerçekleşebilecek bir vahdet değil, itikad esasla-
müstağnidir." 1 rında aynı kulvar üzerinde bulunan insanların
bir araya gelmesi şeklinde meydana getirilecek
Rebîu'l-Ahir
1433
1. 29/Ankebut, 6 2. 8/Enfal, 46
Mart’13 • SAYI: 2
41
olan vahdettir. Aksi takdirde Müslümanların Ayrıca yukarıda zikrettiğimiz ayetle ilgili şu
durumu ortadadır; aynı itikad esasları üzerinde anekdotun aktarılmasında fayda vardır; Allah
birleşmeyen insanlar hiçbir zaman umumî bir subhanehu ve teâlâ ayetin "...bununla Allah'ın düşman-
şekilde cihadı gerçekleştirememişlerdir. Çünkü larını, sizin düşmanlarınızı ve onlardan başka
şurası bir gerçektir ki, itikad esasları üzerinde sizin bilmediğiniz ama Allah'ın bildiği düşman
ihtilaf halinde olan topluluklar cihadi esaslarda kimseleri korkutursunuz" 4 kısmındaki korku-
da ihtilaf yaşayacaklardır. tursunuz kelimesi için Arap dilinde korkutmak
manasında olan (erhebe) kelimesini kulla-
İkinci Nokta: Zafer ancak Allah'ın subhanehu nıyor. Arap dilinde terörist için ya da korkutan
ve teâlâ yardımı ile elde edilebilecek olan bir lü- kişi için kullanılan (irhabi) kelimesi de aynı
tuftur. Lakin Allahu Teâlâ zaferin sadece kendi kökten gelmektedir. Bugün zillet içerisinde ba-
yardımı ile gerçekleşebilecek bir şey olduğunu tıya yaranmaya çalışan bazıları İslamî kisveler
söylemesiyle beraber bir de cihad için hazırlık altında; 'İslamda terörizm yoktur.' yaygaraları
yapılmasını emretmiştir: kopartmaktadırlar. Lakin İslam da terörizmin
var olduğu ayet ile ispatlanabilecek bir gerçek-
"Onlara (düşmanlara) karşı gücünüzün yetti- tir. Terörden kastedilen kadın ve çocukların
ği kadar kuvvet ve cihad için bağlanıp beslenen öldürülmesi, insanların mallarına, ırzlarına
atlar hazırlayın. Bununla Allah'ın düşmanla- ve namuslarına tecavüz etmekse, İslam buna
rını, sizin düşmanlarınızı ve onlardan baş- zulüm demiş ve bunu yasaklamıştır. An-
ka sizin bilmediğiniz ama Allah'ın bil-
cak İslam'ın terörden kastı, kâfirlerin
diği düşman kimseleri korkutursunuz.
korkutulması ve onlara karşı cihad
Allah yolunda ne harcarsanız size
eksiksiz ödenir ve siz asla haksızlığa edilmesidir. Bu manadaki terörizm
menhec notları
42
"Eğer onlar savaşa çıkmak isteselerdi elbette Cihad ameliyesinin gerçekleşebilmesi için
bunun için bir hazırlık yaparlardı. Fakat Allah bir takım ön safhaların yerine gelmesi lazımdır.
onların davranışlarını çirkin gördü ve onları Bunun ismi de cemaatleşmektir. Cemaatleş-
geri koydu. Onlara 'oturanlarla (kadın ve ço- mekten kastedilen bugün bazılarının anladığı
cuklarla) beraber oturun.' denildi." 8 haftada bir gün toplanıp ders yapmak değil-
dir. Cemaat, 'Ben insanları nasıl kullara kulluk-
Allah subhanehu ve teâlâ bu ayette cihada yapıla- tan Allah'a kulluğa yönlendirebilirim?' derdini
cak olan hazırlığın mümin ile münafığı birbi- kendisinde barındıran insanların oluşturduğu
rinden ayırdığını söylemiştir. Cihad için gerekli topluluktur. Zaten dertleri bu olan insanlar bir
hazırlığı yapanlar cihad iddialarında samimi araya geldiklerinde sadece haftada bir toplan-
olan müminlerdir. Cihad için gerekli hazırlığı makla yetinmezler. Bugün kafirler haftada bir
yapmayanlar ise cihad iddialarında yalancı olan toplanmakla yetinmeyip Müslümanlara karşı
münafıklardır... maddi, psikolojik veya fizikî açıdan bir harp
ilan etmişlerdir. Kafirler bu harbi tek yumruk
Cihadın önemi ve fazileti hakkında ciltler
şeklinde gerçekleştirmektedirler. Müslüman,
dolusu kitaplar yazılabilir veya saatlerce bu ko-
kafirlerin bu halini düşünüp haftada bir toplan-
nuda ders verilebilir. Ancak muhtevası cihad
makla yetinmemelidir. Zira bu kendilerini kan-
olan ciltlerce kitap yazılsa da, saatlerce içeriği
dırmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Zaten
bu olan dersler anlatılsa da, aklımıza şöyle bir
cemaatleşmeyi bundan ibaret zanneden top-
soru takılıyor: 'Peki kiminle beraber nasıl cihad
luluklarda bir süre sonra iman eskir ve bugün
edeceğiz?' Bu sorunun cevabı şudur: Cihadın
sahadaki Müslümanların çok fazla duyduğu şu
gerçekleşebilmesi için cemaat şarttır, cemaat ol-
cümleler bu topluluklardan duyulmaya başlar:
madan cihad olmaz. Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve
'Bunlar doğrudur ama artık bizden geçti.' Sonra
sellem bunu şu şekilde anlatıyor;
bağlar kopar ve şu tip cümlelerle beraber mür-
"Allah'ın bana emrettiği beş şeyi ben de size tedlik dönemi başlar; 'Efendim biz de bunları çok
emrediyorum; cemaat, dinlemek, itaat etmek, söyledik, bunlar boş işler. Kim bununla ne elde
hicret ve cihad." 9 etmiş ki?…' Artık bu insanlar nazarında dünün
doğruları bugün yanlış olarak algılanmış, dün
Cemaat, tevhid esasları üzerinde birleşen küfür dedikleri şeyleri bugün maslahat vb. adlar
topluluktur. Cemaat aşaması oluştuktan sonra o altında işlemeye başlamışlardır. Allah subhanehu ve
cemaatin emirini dinleyip ona itaat etmek gelir. teâlâ Müslümanları muhafaza etsin… Böyle kötü
Bunlar dört dörtlük yerine geldiği zaman hicret bir durumla karşılaşılmasının sebebi cemaatleş-
ve cihad ister istemez gerçekleşecektir. Hadiste- me esnasında insanlara teşkilatlanma bilincinin
ki sıralama da gerçekten dikkatle incelendiğin- verilmemesidir. Bu bilinçten yoksun bir cemaat
de önemli bir sıralamadır. anlayışı ise kuru bir cemaat anlayışıdır. Böyle
olunca da lugat olarak cemaatleşme gerçekle-
şiyor ama şeriatın bizden istediği cemaatleşme
bir türlü meydana gelmiyor. Şeriatın bizlerden
istediği cemaat, tevhid esasları üzerine birleşen, Rebîu'l-Ahir
8. 9/Tevbe, 46 1433
9. Tirmizi
kafirin açmış olduğu savaş cinsinden kafire sa-
Mart’13 • SAYI: 2
43
ellişer, yüzer kişilik gruplar halinde dersler ya-
pan topluluklar mevcuttur. Lakin kafirler bir an
Şeriatın bizlerden istediği olsun bu topluluklarla uğraşmamaktadır. Diğer
taraftan 10-15 kişilik ufak bir grup sürekli kafir-
cemaat, tevhid esasları lerin baskılarına maruz kalmaktadır.
üzerine birleşen, kafirin
açmış olduğu savaş cinsinden Neden?
kafire savaş açan ve ciddi Çünkü kafir için sayının herhangi bir değeri
manada teşkilatlanıp insan yoktur. Bu tür kalabalıklarla kafirlerin uğraşma-
yetiştiren topluluktur. masının sebebi, bu topluluklarda teşkilatlanma
bilincinin olmamasıdır. Kafirler bu bilincin
bulunduğu topluluklar velev ufak bir topluluk
olsa dahi onlarla uğraşmakta ve planlarını bu
topluluklar üzerinde uygulamaktadırlar. Çünkü
teşkilatlanmanın veya emir-komuta zincirinin
vaş açan ve ciddi manada teşkilatlanıp insan ye-
bulunmadığı topluluklarda herkes emirdir ve
tiştiren topluluktur.
her kafadan ses çıkar. Herkesin emir olduğu
Şeriat bizden hayatın her alanında başımı- topluluklardan da ne Müslümanlara fayda ne
za bir yönetici/emir tayin etmemizi istemiştir. de kafirlere zarar gelir. Ama kafirler bakışları-
Hatta üç kişinin yapmış olduğu yolculukta bile nı emir-komuta zincirinin olduğu topluluklara
bizden bunu istemiştir. Emirin veya yöneticinin çevirir ve uygulanması gereken baskıyı bu top-
lulukların üzerine uygularlar.
menhec notları
44
Okuma Parçası
keremcaglar@tevhiddergisi.com Kerem Çağlar
Çalışma Kamplarından
Zihin Kamplarına:
Okul Esareti
Egemen ideolojinin cahiliyeye ait milliyetçi-
lik harcını yarıp içerisine dolgu malzemesi
olarak kattığı İslamî bazı terimlerle zengin-
leştirerek ayakta tutup güçlendirmeye ça-
lıştığı bu yapının zemini bir bataklıktır.
Mart’13 • SAYI: 2
45
şındaki görüş ve çabalar hiçbir değer ve saygıyı elleri ile teslim ederler. Ciğerparelerini 'eti se-
hak etmiyor. nin, kemiği de senin!' anlayış(sızlığ)ıyla teslim
ettikleri okul kurumunun da sahibi olan şirk
Her kim Allah'ın kitabında olmayan veya sisteminden yeri geldiğinde feryâd-u figan ile
men edilen ve Peygamber'in sallallahu aleyhi ve sellem şekvacı olanların başında da yine aynı kesimler
sünnetiyle de onaylanmayan bir görüş ileri sü- gelmektedir.
rerek amel edip ona çağırır ise Allah'ın karşısı-
na çıktığında karşılaşacağı dehşetli hallerin ne- Öncelikle iki hususun birbirinden ayrı ola-
ler olabileceğinin endişesini şimdiden duymaya rak düşünülmeyeceğinin bilinmesi gerekir. Eği-
başlasın. Ya da şimdiden samimi bir şekilde timin yapılabildiği her yer, her mekân, aslında
tevbe edip halini düzelterek yürekleri yıkan bir bir okul hükmündedir. Okul olarak inşa ve di-
hasret ve pişmanlık gününün şiddetinden ko- zayn edilen her mekânda da profesyonel olarak
runmaya çalışsın. eğitim öğretim faaliyetleri icra edilmektedir.
Eğitimin dört ana unsuru bulunmaktadır. Bun-
Özellikle son yıllarda kendilerini İslam'a lar: öğretim, öğretmen, öğrenci ve okuldur.
nispet eden birçok cemaat, sistemin kendisi- Günümüzde ancak bir kamu kurumunun
ne köle yetiştirmek için inşa ve organize edip parçası olarak görülen okul, dar anlamda
finansmanını sağlayarak denetlediği, bu dört duvardan müteşekkil bir binadır.
emeğinin karşılığını da alabilecek en Eğitimin sözünü ettiğimiz bu dört
yüksek verimlilikte almaya çalıştığı unsuru hayat düsturumuz olan aki-
okul müessesini adeta kutsayan bir demize uygun, sağlam ve sağlıklı
komplekse kapılmışlardır. Günü- olursa fertten başlayarak toplu-
müzde hem kentlerde hem de mun tüm katmanlarında bu-
okuma parçası
taşrada neredeyse her köye, Kendilerini İslam'a nun müspet ve süreklilik arz
her mahalleye bir veya bir- nispet eden birçok cemaat,
sistemin kendisine köle
eden tesirleri müşahede edi-
den fazla sayıda okul yetiştirmek için inşa ve organ- lecektir. Peki, okul önce-
yapılmış ve halen de ize edip finansmanını sağlayarak si -kreş, anasınıfı gibi-
yapılmaya devam denetlediği, bu emeğinin karşılığını eğitimden başlayarak
edilmektedir. Okullaş- da alabilecek en yüksek verimlilikte üniversite düzeyine
ma oranı o kadar artmış almaya çalıştığı okul müessesini
kadar bütün eğitim ka-
adeta kutsayan bir kom-
ki tarihin hiçbir döneminde plekse kapılmışlardır. demelerindeki kurumlarda
olmadığı kadar yaygınlık ka- yapılmakta olan eğitim–öğ-
zanmıştır. retim faaliyetlerinin şirkten
arındırılmış, sağlam ve sağlıklı bir
Dikkat edilirse 'İslamsı' camia, temelde yapıldığını iddia edebilecek
eğitimin İslami olup olmadığı, tev- insaf sahibi mümin bir eğitimci var
hid inancına uygun bir eğitimin öne- mıdır?
mi ve keyfiyeti üzerinde durmamaktadır.
Kötü bir taklitçilik ve eklektik 'ara' çözüm(!) Eğitim stratejisi, aklın kutsanması ve ulus
lerle gün geçirme çabaları yeni neslin de devlet ideolojisinin adeta tanrılaştırılması-
ruhen, kalben ve zihnen modern pagan tapı- na dayanan böyle bir sistemin ruhsuz bir ce-
naklarının sunaklarında boğazlanarak kurban set gibi çürüyüp tefessüh etmesi mukadderdir.
edilmelerine zemin hazırlamaktadır. Bu çerçe- Böyle bir eğitim sisteminin uygulayıcılarının
vede yapılan tartışmalar öz ve esas ile ilgili değil, içine düştükleri vaziyet, taşlarla beraber yakıtı
daha çok çocuklarını zorunlu kılınan ilköğreti- olacakları rüsvay edici ateşe henüz şimdiden
me neden göndermek gerektiği hususunda şek- namzet olmaktan başka bir şey değildir. Bu da
li ve sığ bir temelde sürmektedir. nefsine merhamet eden akıllı bir kimsenin ya-
pabileceği bir iş değil.
Bu emsaller ve yaşıtlarından bir milim
dahi geri kalmasınlar diye minicik yavrularını, Asırlar önce yaşamış ve kendi çağının in-
ruhlarının ve zihinlerinin iğdiş edildiği okul sanlarına hitap eden ateist, Yahudi ve Hristiyan
adındaki kamp görünümlü mekanlara bizzat felsefecilerin ileri sürdükleri kuru akıl ve heva
46
ürünü teorilerle öğretileri uluslararası küfrün
yerli işbirlikçilerince bugün dahi eğitim müfre-
datının temel referans kaynaklarından sayılır-
ken, insanlığın dünya ve ahiret saadetine ulaşa-
bilmesi için yüce Allah subhanehu ve teâlâ tarafından
gönderilen kitap ve Peygamberlerin sallallahu aleyhi
ve sellem tevhid çağrısına dudak bükülüp dogma
olarak zihinlerde mahkum edilmeye çalışıl-
maktadır. Bu hezeyanlar, devlet eli ile yeni ne-
sillerin berrak zihinlerine de zerk edilmektedir.
Mart’13 • SAYI: 2
47
rahatsızlık duymamaları 'holding' görünümlü komünizm vb. beşeri ideolojik akımlar güç-
İslamsı cemaatlerin mütereddit ruh hallerinin lenip devletleşince okullarda toplumu 'eğitim'
teşhiri açısından da çok dikkat çekici olmakla adı altında yeniden dizayn etme laboratuvarları
beraber fevkalade iticidir de! olarak görüldü. Ulus devletlerin oluşmasında
okullaşmanın etkisi asla küçümsenemez. Bu
"Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet çerçevede okulda, egemen ideolojinin üretildi-
günü hem kendilerini hem de ailelerini hüs- ği, aktarıldığı ve adeta daha önce hazırlanmış
rana uğratanlardır. İşte bu apaçık hüsranın ta 'vatandaş' prototipine uygun bireylerin yetişti-
kendisidir." 3 rilmesi için kalıba döküldüğü bir kamu kurumu
işlevi görmüştür. Çok açıktır ki bu durum ulus
Okul, bir grup öğrenciye toplumun ve fer-
devlet ideolojisinin hâkim olduğu ülkemizde
din ihtiyaçları doğrultusunda önceden hazırla-
de halen geçerli ve zannedilenden daha çok
nan programlara göre eğitim faaliyetinde bu-
yaygındır.
lunan, öğrencilerde de hedeflenen zihinsel ve
davranışsal değişiklikleri meydana getirmeye Bu yönü ile eğitim büyük ölçüde devletin
çalışan formal, yani örgün eğitim kurumudur. kontrolünde olan bir kurum olarak fertler
İslam'ın eğitim ve öğretime verdiği değer yu- üzerinde bir hâkimiyet ve gözetim aracı
karıda da belirtildiği gibi henüz ilk yıllarda olarak kullanılmış ve geliştirilmiştir.
eğitimde kurumsallaşmanın ilk nüve- Durum böyle olunca eğitim; insa-
leri sayılan ders evleri, kûttâblar ve nı Rabbiyle, nefsiyle ve çevresi ile
Suffa'nın ortaya çıkmasına vesile barışık olarak bedensel, zihinsel
olmuştur. ve duygusal yönden geliştirmesi
gerekirken maalesef tam tersi
okuma parçası
48
ramlandığı bir bellek yükleme merkezi haline
getirilmiştir.
Mart’13 • SAYI: 2
49
pırıl can parçası evlatlarımızı ruhen, manen ve
Gençlerimizin en büyük zihnen ezen, özgüvenlerini ve kişiliklerini ciddi
anlamda olumsuz yönde etkileyen ulusçu, tek-
şikayeti kendilerine tipçi, özü ve esası kokuşmuş küfre ve dinsizliğe
güvenilmiyor oluşu, görev dayalı müfredatla eğitim-öğretim yapan okulla-
verilmeden beklenti içerisine ra göndermemekle, dünyamız için küçük, fakat
hem nefsimiz hem de ailemizin ahireti için bü-
girildiğidir. Ancak gençlerin yük bir adım atmış olacağız.
şu noktada kendilerini
sorgulaması elzemdir. Çocuğu, genci ve yetişkin insanları kişiliksiz,
kimliksiz, apolitik ve tekdüze bir toplumun un-
Mus'ab ve Ali radıyallahu anhum gibi surları olarak yetiştirmeyi amaçlayan okul ku-
bir duruş sergiledik mi? rumu, devletin bu amaca ulaşmak için lokomo-
tif olarak kullandığı araçlardır. Oluşturulmak
istenen toplum Allah'a kulluğu terk edip birbir-
lerini ilahlaştıran, iradesi sıfırlanmış, düşüne-
müminler olarak kul olmaktan çok mu daha meyen, sorgulamayan, irfandan yoksun, hikme-
öncelikli ve üstün bir gayrettir? ti yitirmiş bir 'sürü' toplumudur. Her yönü ile
İslam'a düşmanlık ve zıtlık unsurları barındıran
İslam'ın ilk yıllarındaki örneklere konu- laik eğitim sisteminin çocuklarımıza vereceği
nun başlarında değinildi. Bu örnek uygulama- hiçbir hayır ve güzellik yoktur. Toplumda gide-
lar siyerden de okunup anlatılır hep. Özellikle rek yaygınlaşan ve derinleşen cehaletin niteliği
Mekke dönemine baktığımızda o günkü şirk de değişmektedir. Tarihte görülen en yüksek
okuma parçası
50
İktibas Yazı Ardan Zentürk
Son sözü baştan söyleyelim: İsrail'in bir gün Gelişmenin temelinde, küresel ekonomide-
tek başına İran'ı vuracağına ilişkin senaryolar ki 'Amerikan Doları egemenliğine' darbe vura-
palavradır!.. İsrail, Amerika'nın onayı ve des- cak çok önemli bir karar var...
teği olmadan Batı Asya'da (Ortadoğu) adım
atamaz, atsa da devamını getiremez... Bu ne- İran'ı yönetenlerin 2008'de uygulamaya koy-
denle, bir gün, İsrail İran'ı vurursa, biliniz ki,dukları ama gerçek anlamda ancak 2011 ağus-
Beyazsaray'dan 'hadi koçum, kim tutar seni' tos ayında çalıştırabildikleri bir sistem, bu ülke
desteğini almış demektir... için Saddam Hüseyin (Irak) ve Muammer Kad-
dafi (Libya) 'sendromunun' doğmasına neden
Amerika'nın İran'ı vurmak için önemli bir oluyor. İran, petrol, doğalgaz ve petro-kimya
sebebi vardır, ama bu, İsrail'in güvenlik endişe- ürünleri ticaretini artık Dolar'dan arındırmış
leri değildir. Bütün dünya gibi, İran da, elinde durumda ve bu amaçla Basra Körfezi'ndeki
binlerce nükleer silahı bulunduran bir süper Kish Adası'nda kurduğu petrol/doğalgaz borsa-
güce karşı bir şey yapamayacağını ve gerçek- sından satışlara başlamış olması 'finans sistemi
ten nükleer silah üretmesinin 'ulusal trajedisi- açısından ciddi bir alarm' olarak değerlendiri-
nin' başlangıcı olduğunu biliyor. liyor.
İsrail'in İran'ın 'nükleer programına' ilişkin Hafızaları tazelemekte yarar var. Irak'ın
kışkırtıcı yaklaşımlarının bir gün, Amerikan- sonu idam sehpası olan eski diktatörü Saddam
İngiliz ittifakının bu ülkeye çok sert müdahale Hüseyin, ülkesine dönük ambargoların yükünü
gerekçesi oluşturma kaygısı taşıdığı giderek hafifletmek için 2001 yılında petrol satışları-
netleşiyor... nı Euro üzerinden yapma kararı almıştı, kararın Rebîu'l-Ahir
da kendisinin de ömrü çok kısa oldu. Libya lide- 1433
Mart’13 • SAYI: 2
51
nin gerçekleştirildiği bir para birimi ve adına
Petro-Dolar dediğimiz büyük para stoku aynı
zamanda Amerika'nın varlığının temeli... Eğer
petrol ve doğalgaz ticareti Dolar'dan uzaklaşır-
sa, Amerika bunu yapmaya çalışanı vuruyor!..
Veya... Vurduruyor...
52
Ayın Kitabı Ebu Ensar
ebuensar@tevhiddergisi.com
Hamd ancak Allah'a mahsustur, O'na hamd eder, ğınızı sanmıyorum. Tabi bunun bazı sebepleri vardır.
O'ndan yardım ve mağfiret dileriz. Nefislerimizin
Birincisi: Allah'ın bu ümmete bahşettiği 'İlim ehli'
şerrinden, kötü amellerimizden O'na sığınırız. Allah
nimetinin şükrünü eda edilmemesi. Çünkü bir nime-
subhanehu ve teâlâ kimi hidayete erdirirse onu saptıracak
tin şükrü eda edilmediği zaman Allah subhanehu ve teâlâ
yoktur, kimi de saptırırsa onu hidayete erdirecek yok-
onu zıddıyla cezalandırır. Bugün kendilerini saygıyla
tur. Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet ederim,
andığımız, kitaplarından istifade ettiğimiz, ilimlerini
O tektir ve ortağı yoktur ve şehadet ederim ki Mu-
çok değer verdiğimiz nice ilim ehli yaşadıkları dö-
hammed sallallahu aleyhi ve sellem O'nun kulu ve Rasûlüdür.
nemlerde hiç de böyle kıymet görmemişler. Zindanlar
"Ey iman edenler, Allah'tan O'na yaraşır şekilde evleri, işkenceler günlük gıdaları olmuştur. Bugün de
korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin." 1 durum çok farklı değildir. Gerek yaşadığımız coğraf-
Bu ay tanıtacağımız eser Seyyid Kutub'un 'Şirk ve yada gerek dünyanın diğer bölgelerindeki ilim ehlinin
Müşrik' adlı eseri olacak. Çünkü Allah subhanehu ve teâlâ durumları, seleflerininkinden farklı değildir.
diyor ki: "Muhakkak ki Allah kendisine şirk koşulması- İkincisi: İslam'ın temel niteliği konumundaki
nı bağışlamaz, bunun dışında dilediğini bağışlar. Allah'a kavramların içinin boşaltılmasıdır. Gerek mürciye-
şirk koşan kuşkusuz büyük bir günah uydurmuştur." 2 nin gerek kendilerini İslam'a nispet eden modernist-
Allah Rasûlü'ne en büyük günah nedir diye sorul- lerin yoğun çabaları sonucu bugün bütün İslamî kav-
duğunda cevaben der ki: "Seni yarattığı halde senin ramların içi boşaltılmıştır. Bu durumu yerinde tespit
kalkıp O'na şirk koşmandır." 3 etmek isteyen davetçiler, davet ettikleri insanlara şöy-
le bir soru sorsunlar 'Berî durduğunuz, terk ettiğinizi
Yukarıdaki ayetlerde de anlaşıldığı gibi Allah sub- iddia ettiğiniz şirklerden birkaçının ismini sayınız'.
hanehu ve teâlâ şirki asla ve asla affetmeyeceğini söylüyor. Delilini, belgesini, tafsilatını değil, sadece isim sorun,
Gerçi yaşadığımız çağda kendisini İslam dinine men- durumun vahameti ortaya çıkacaktır.
sup sayan herkes şirkin bağışlanmayacağını, Allah'a
subhanehu ve teâlâ şirk koşmanın kişiyi dinden çıkardığını
İslamî kavramların bu kadar tahrif edildiği bir
iddia eder. Bunu her davetçi, davet ettiği veya etrafın- dönemde tanıtacağımız bu eser, bu problemi temel-
daki insanlara sorabilir. den çözmeyecektir. Ancak, belki Allah'ın yardımıyla
'Bir nebze olsun katkısı olur' umuduyla bu ay bu eseri
'Allah'a şirk koşar mısınız?' veya 'Allah'a şirk koşma- tanıtma gereği duyduk. Eserde, isminden de anlaşıla-
nın hükmü nedir?' diye konuştuğunuz insanlara sorabi- cağı gibi müşriklerin durumu, onların anlamaz ve id-
lirsiniz. Emin olunuz ki alacağınız cevap aynı olacaktır: rak etmez bir millet olduğu, müşriklerin cehenneme
'Hayır Allah'a şirk koşmuyorum, Allah'a şirk koşmak giriş sahnelerini, müşriklerin kıyametteki durumları,
kişiyi dinden çıkarır' şeklinde cevaplar alırsınız. Ama hakikatlere kör olmaları, onların Allah'ı gereği gibi
aynı kişilere bir de şöyle bir soru sorun: 'Hangi şirki terk tanımamaları, onların putlara ibadet etme gerekçeleri
ettiniz de Müslüman oldunuz?' ya da 'Hangi şirkten berî ve müşriklerin Kur'an'a karşı tutumlarından bahsedil-
duruyorsunuz da imanınızı muhafaza ediyorsunuz?' mektedir. Yine yazar bu eserde müşriklerle oturmanın
Nasıl bir cevap alacağınızı merak ediyorsanız, biz- haramlılığını, müşriklere ve ilahlarına meydan oku-
zat kendiniz sorup öğrenebilirsiniz. Ben sordum, aldı- mayı, aileyi ve akrabayı şirkten sakındırmanın gerek-
ğım cevap 'Kem küm...', sizin de farklı bir cevap alaca- liliği, Lokman'ın oğlunu sakındırmasını ve Allah'ı şirk
ve şürekadan tenzih edilmesi gerektiği konularını gü-
1. 3/Ali İmran, 102
zel bir ûslupla kitabın sayfasına taşımıştır. Davamızın Rebîu'l-Ahir
1433
2. 4/Nisa, 48 sonu alemlerin Rabbi olan Allah'a hamddır.
3. Müslim, İman, 141.
Mart’13 • SAYI: 2
53
54
KARIŞIK ZİNCİRLİ ÇENGEL BULMACA
Allah'a
şirk
A C koşan Ş R İ P I Y B Savm S R S
Amelin
kabul
H İ şarA
F S A El
açmak D U D R U Ç K
İsa
(as)’ın
A K A D A Cihad
eden M Y A E R annesi M E
Necaşi’nin
Hicret
yeri M E C L V Ü C A ülkesi
H E Ş R
İbrahim
A L İ Boru
sesi T İ M U İ (as)’ın
oğlu İ Y S E
Gök E D R İ C A H D A S L T M
A T E V L İ R A R E S (as) İ R
K Ç A E Y İ F O Z A M İ Sakal kesmek R
Amaç; verilen tanımların cevaplarını bulup işaretlemek. Her tanımın cevabı, tanımın verildiği
karenin herhangi bir kenarından başlamakta ve yatay veya dikey hareketlerle ilerlemektedir. Di-
yagramdaki her harf sadece bir kez kullanılmalıdır. Cevaplardan Birisi örnek olarak işaretlenmiştir.
Rebîu'l-Ahir
1433
Mart’13 • SAYI: 2
55
57 Biri Bizi Gözetliyor!
KADIN ve ÇOCUK
59 Böğüren Teknoloji
62 İslam'da İlkler
65 Sağlık
66 Güncel Yaşam...
67 Eğlencelik...
mahi
Dağıtılan oda, kırılan vazo, tükenmez kalem Çocuğunuzun dil gelişimi için uygun vakit-
ile çizilen duvar, yerlere saçılan bisküvi kırıntı- lerde ona kitap okur, gün içinde kitap okuma
ları nedeniyle sinirlenir ama bağırıp çağırmaz, alışkanlığı kazansın diye, kitapçıya gidip çocu-
hele evladınızı dövmeye hiç kalkışmazsınız. ğunuzla beraber kitaplar alırsınız.
Rebîu'l-Ahir 1433
MART’12 • SAYI: 2
57
Kollarını geçirmek için uğraşmalı, ama ha-
yır, o önce ayaklarını geçirdi, feracenin etek
kısmından sonra ayaklarını giydi… Bunu ona
kim öğretti? Ya da bunu ona öğrettiler mi? Yine
hayır… Eslem bunu annesinden defalarca gör-
dü, bu annesinin dış kıyafetini giyme stiliydi ve
belleğine 'Elbiseyi giyme şekli' olarak kaydetti. O
bunu öğrenirken annesi farkında dahi değildi…
58
hicâb
Böğüren Teknoloji
Rebîu'l-Ahir 1433
MART’12 • SAYI: 2
59
de birebir örnekleri bulunmaktadır. Allah bize
hikâye anlatmıyor.
2. 2/Bakara, 67-71
3. 20/Taha, 85 5. 20/Taha, 90
4. 20/Taha, 83-99 6. 7/Araf, 155
60
ketim canavarlarına dönüştürmesi ve onlara " 'Sizce sahibinin yanında bu köpeğin değeri
icad ettikleri her bir teknoloji harikasıyla ken- nedir?', sahabe: 'Hiçbir değeri yoktur' diye cevap
di nefislerine hoş gelen, kendilerini ilah kabul verir. Rasûlullah şöyle buyurur: 'İşte Allah'ın
eden sistemlerine insanları bağlamaları, işte tıp- yanında dünya bundan da değersizdir.' "
kı o gün Musa'nın aleyhisselam arkasından hemen
yüz çeviren İsrailoğullarının Samiri'nin yoluna Öyleyse bize düşen nedir? Dikkat edilirse
bağlanmaları gibidir. Allah İsrailoğullarından daha önce bir buza-
ğı kesmelerini istemişti. Onlardaki bu buzağı
Peki Musa aleyhisselam dağdan dönünce ne sevdasının kalplerinden silinmesi gerekiyordu.
yaptı? Ancak onlar imtihanı kaybettiler. Bizler günü
geldiğinde hiç çekinmeden sorgusuz sualsiz Al-
"Musa Samirî'ye: 'Defol!' dedi. 'Hayatın bo- lah yolunda feda etmesini bilmeliyiz. Ta ki kalp-
yunca sen: 'Bana dokunmayın' diyeceksin. Ay- lerde dünya ve içindekilerinin sevgisi kalmasın.
rıca senin için kurtulamayacağın bir ceza günü
var. İbadet ettiğin ilahına bak. Yemin ederim ki
onu yakacağız. Sonra da onu parça parça edip
denize savuracağız.' " 7
7. 20/Taha, 97
8. 20/Taha, 98
9. 6/En'am, 162
Rebîu'l-Ahir 1433
MART’12 • SAYI: 2
61
ribat
İslam'da İlkler
Küffara Kılıç Çeken İlk Müslüman Cenaze Evine Gönderilen İlk Yemek
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve Müslüman- Cafer radıyallahu anh, Mute muhaberesinde şe-
lara eziyet yapıldığı dönemde Peygamber'in sal- hid düşmüştü. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu
lallahu aleyhi ve sellem öldüğüne dair bir haber yayıldı. haberi Cafer'in radıyallahu anh hanımı Esma'ya radıyal-
Zübeyr radıyallahu anh bunu duyunca müşriklere lahu anha verdi. Daha sonra eve gelip hanımlarına
haddini bildirmek için kılıcını çekti. Yolda yemek yapıp göndermelerini emretti. İlk gön-
Peygamber'i sallallahu aleyhi ve sellem gördü. Sevindi. derilen yemek bu oldu.
"Senin katledildiğini duydum müşriklere haddini
bildirmeye gidiyordum" dedi. Peygamber sallallahu İlk Muhacir-Muhacire
aleyhi ve sellem onu teskin etti. Böylece ilk kılıç çeken
Zübeyr bin Avvam oldu. Osman radıyallahu anh ve hanımı Rukiyye radıyal-
lahu anha.
Allah yolunda kan akıtan ilk Müslüman
İlk Cuma
Sa'd bin Ebi Vakkas radıyallahu anh ve arkadaş-
ları bir vadide namaz kılarken bir grup müşrik M. 622 yılında ilk defa cuma namazı kılın-
gelmiş ve dalga geçmeye başlamıştı. Bunun üze- dı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hicret esnasın-
rine Sa'd Bin Ebi Vakkas radıyallahu anh deve kemi- da Kuba'dan hareket edip Medine'ye giderken
ğini alıp saldırmıştı ve bir müşriği yaralamıştı. Cuma emri gelmiş ve Ranuna vadisinde ilk defa
Böylece ilk kan akıtan Sad Bin Ebi Vakkas radıyal- kılınmıştır.
lahu anh olmuştu.
İlk Nüfus Sayımı
İlk Ganimet
Medine'de hicretin 1. yılında Peygamber'in
Abdullah b. Cahş radıyallahu anh komutasında- sallallahu aleyhi ve sellem emriyle yapılmıştır. Medine'de
ki ordu, Kureyşlileri teftiş için yola çıktığında bulunan Müslüman sayısı 1500 idi.
Kureyşlilere ait bir kafile görmüştü. Abdullah b.
Cahş radıyallahu anh bu kafileye baskın yaparak esir İlk Cenaze Namazı
ve ganimet elde etti. Böylece ilk ganimet elde
Ensar'ın reislerinden Bera bin Marur radıyalla-
edildi.
hu anh için kılınmıştır.
62
Peygamberimizin
Hanımlarıyla Olan İlişkisi Eşinin
Fikrini Uygulayan Peygamber
Rebîu'l-Ahir 1433
MART’12 • SAYI: 2
63
Yusuf aleyhisselam ve Kardeşleri
Pazar
lip.
H
4.
64
Küçük Müslüman
Mutluluğa inanan
Mevlam'ın hikmetiyim
SAĞLIK
Son Rasûle inanan
Uzmanlar beynin en önemli besin kaynağı-
Muhammed'in ümmetiyim nın neşe olduğunu söyledi. Alzheimer hastalı-
ğının sırrı araştırmalarla çözülüyor. Beyinde
Ahirete, Kur'an'a biriken 'Amiloid Beta' türü protein molekülleri
hastalığın temel nedeni olarak görülüyor. Dep-
Meleğe var imanım resyon ile Alzheimer ilişkisinin de bu yeni araş-
tırma ile açığa çıktığını belirten uzmanlar, bire-
Rabbime çok şükür ki yin genetik riski yüksek olmasa da amiloid beta
düzeyi arasında bir ilişki var. Yani depresyona
Doğuştan Müslümanım ne kadar uzaksan Alzheimer yanınıza o kadar
zor yaklaşır inşallah.
Rebîu'l-Ahir 1433
MART’12 • SAYI: 2
65
YEMEK TARİFİ: Yapılışı:
Antep Kuru Dolma
Kurutmaları 10
dk. haşlıyoruz. Bi-
Malzemeler:
berleri kaynayan
Kurutulmuş Biber, suyun altını kapa-
Patlıcan, Kabak vs. tınca suya batırıp
Soğan biraz bekletiyoruz.
Pirinç
Salça İç harcı için so-
Yağ ğanı yağda kavu-
Pul Biber ruyoruz. Salça, pul biber, pirinç ve 4-5 diş sarımsağı ekliyoruz.
Baharat Çeşidi İsteğe göre limon tuzu ve nar ekşisi ilave edip tuz ve dilediğiniz
Nar Ekşisi baharat çeşidini ekleyerek biraz kavurup kurutmaları dolduru-
yoruz. Üzerine suyu bir parmak geçecek şekilde dolduruyoruz.
Kaynamaya başlayınca kısık ateşte pişiriyoruz.
Afiyet olsun...
ALTERNATİF
TIP
Hepimiz günlük hayatta pek çok sağlık sorunlarıyla karşılaşır ve sıkıntı yaşarız. Bazı zamanlar
ne yapacağımızı bilemez sızlanır dururuz ya. İşte o zaman pratik öneriler inşallah bize yardımcı
olabilir.
Baş Ağrısı: Bir tane kuru soğanın kabuklarını soyduktan sonra ince ince doğrayıp temiz bir
tülbente sarılır. Bu tülbent ensenizde 20 dk. kadar bekletilip sonra
sıcak havluyla ensenizi sarınız. Soğanın kokusu o şiddetli baş ağ-
rısından iyidir, en azından dayanılır. Bazen de başınızın ağrıyaca-
ğını önceden hissedersiniz ya işte o zamanlar ayaklarınızı sıcak su
da bekletin bekleme süresinde ağrının geçtiğini fark edeceksiniz.
Ayrıca bir dal taze naneyi bir bardak kaynamış suda bekletip sıcak
olarak için. Nanenin rahatlatıcı etkisini hemen hissedebilirsiniz.
Baş ağrısı kan aldırmakla da tedavi edilir. Kan aldırmak mümkün
değilse Peygamberimizin sallallahu aleyhi ve sellem önerdiği gibi hacamat yaptırmakta baş ağrısına iyi gelir.
PRATİK BİLGİLER
• Çaydanlığın içinde biriken kireç katmanını temizlemek için 15 dk. kadar sirkeli su ile kaynatın.
• Lavabodan gelen kötü kokuyu gidermek için bir avuç kaya tuzu atın koku kaybolacaktır.
• Yağda beklemiş şişeleri temizlemek için sirke ile kaya tuzu koyup çalkalayın.
• Fırındaki kötü kokular için derin bir kaba sirkeli su koyup fırını çalıştırın. Birkaç dakika sonra
fırını kapatıp soğumaya bırakın.
66
BİLMECELER
• Bacakları uzun ince göçüp gider güz gelince
(leylek)
• Uzaktan baktım bir kara taş yanına gittim dört ayak bir baş
(kaplumbağa)
Ö G C A M İ K U R S R A H L E
K
Ğ K A R N E D E R S İ L V U
U İ R O K U L R Ö T Z A Y I F
R Y O E S İ Ü N Ğ Ç A L M G T
A İ R T T K Y Ü R Z H T K H A
N K T S K M R İ E A O I İ Z K
O E A E Z Ğ E Y N M C D T L T
T P Ş M Ü K Ü N C A A E A D İ
D E İ D C B B A İ N A V P E R
T A Y E T E Z B E R S I N A V
Rebîu'l-Ahir 1433
MART’12 • SAYI: 2
67
RESİMLER ARASINDAKİ 5 FARK
68