Professional Documents
Culture Documents
Tevhid Dergisi, Sayı 3
Tevhid Dergisi, Sayı 3
Cemaziyel Evvel
Nisan ‘12 SAYI: 3
İslam’a davet etmek, yoğun bir uğraşıyı beraberinde getirmektedir. Rasulullah’ın sallallahu aleyhi ve
hayatındaki davetin her sahası, karşılaştığı zorluklar, bu zorluklara nasıl ve ne şekilde göğüs
sellem
gerdiği, hedefe giden yolda hangi adımları izlediği biz Müslümanlara örnek teşkil etmelidir.
Bugün Müslümanlar herhangi bir meşru aracı kullanarak bu dine hizmet etmelidirler. Zira
globalleşen dünya, beraberinde küfrü pompalamaktadır. Burada her davetçinin basiretli hareket
etmesi gerekmektedir. Bu hususta ‘İslami Davetin Özellikleri ve Meşru Araçların Kullanımı’ yazı-
sında, Hocamız güzel meselelere değinmektedir.
Bu daveti gerçekleştirecek bir cemaatin, bu yolda kendi içinde samimiyeti ve kardeşliği inşa
etmesi gereklidir. Bu samimiyet salt sözlerle değil, lisan-ı hal ile gösterilmelidir. ‘Cemaatsel Tavır
ve Samimiyet’, ‘Uhuvvet’ yazları da bu konuda okunmaya değer makalelerdir.
İktidar savaşları tarih boyunca tekerrür eden bir durum olsa gerek. Ne kadar yakın olursa ol-
sunlar, ne kadar aynı menheci takip ederlerse etsinler, küfrün tek olduğu, çıkardan başka bir amaç
taşımadığı ayan beyan ortadadır. MİT depreminin ardındaki sır açığa vurulmayıp, üstü kapatılsa
da dumanın boşuna gelmediği, yanan bir alevin olduğunu bizlere göstermektedir. Bu hengâme,
neler gösterir neler…
EDİTÖR
03 İslami Davetin Özellikleri
ve Meşru Araçların Kullanımı
Ebu
HANZALA
24 Cahiliye:
Genel Olarak Arapların Durumu 3
Enes
YELGÜN
28 Alimlerin Sözleri
İtikadı Belirler mi?
Ferhat
CURA
32 Dua Silahınızdır
Ey Cihad Ehli
Hamd Bin Abdullah
El-Humeydî
36 Cihad için
İmani Hazırlığın Önemi
Yiğit
İNAN
42 Şeytan ve
Şeytanın Aldatmaları
Abdulmetin
AKSOY
56 Kulluk
İbni Teymiye
Ayın Kitabı
Ebu Ensar
Fiyatı: 5 TL
İmtiyaz Sahibi:
Abonelik:
Aylık Dergi Tevhid Dergisi
Reklam ve Abonelik: 12 sayı + 3 kitap 60 TL
Cemaziyel Evvel İletişim:
info@tevhiddergisi.com
Nisan 2012 info@tevhiddergisi.com
www.tevhiddergisi.com
Sayı: 3 www.tevhiddergisi.com
Rehberliğinde
Vahyin
Ebu
İslami Davetin Özellikleri Hanzala
Rasûller ve Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem “Biz Firavuna bir Peygamber yolladığımız gibi,
bu hakikatten hiç kopmamıştır. Onların hayatı- size de şahit olarak bir Peygamber yolladık” 4
nın özeti mücadeledir. Bunun büyük kısmını da
Allah’ın dinine davet oluşturur. Aynı ümmetin, Onlar vahyin ne istediği, nasıl bir hayat ta-
tevhid kervanının mensupları olarak aynı özel- savvur ettiği neyi yıkıp, neyi ıslah ve inşa etmek
istediği noktasında insanlara şahitlik ettiler. San-
ki Allah subhanehu ve teâlâ; ‘Benim Rasûllerime bakın,
1. 3/Al-i İmran, 111 azi
yel Evv
e
Cem
NİSAN’12 • SAYI: 3
5
onlar bu öğretinin canlı şahitleridir. Onlarda ne Bugün İslam davetçisi de, söylemlerinde net
görüyorsanız, İslam’ın hedefi onu gerçekleştir- olmalıdır. Allah’a subhanehu ve teâlâ tevekkül edip hak-
mektir’ demektedir. ka davet etmelidir. Aksi durumda davetine heva
karıştırmış ve müstakim menhecten sapmış olur.
Misyonu bu olan insanların gizliliği düşünü-
lemez. Ancak yüzyıllar boyu hareket ve canlılığı- 3. Toplumda revaçta olan özelliklerle do-
nı yitiren ümmet, bu noktada müstakim menhe- nanmışlardır: Peygamberlerin davetçi olarak
cinden saptı. Seksenlerde başlayan İslamî uyanış bulundukları toplumlarda, revaçta olan ve in-
modelini sol örgütlerden aldı. İslam’ın gizlilik sanların rağbet ettiği şeyler vardı. Meşru daire
anlayışı yerine, sol örgütlerin gizlilik anlayışı, iyi içerisinde Peygamberler bunları kullandılar.
niyetli ve arayış içinde olan Müslümanlara örnek
Sihrin yaygın olduğu bir toplumda, Musa
oldu.
aleyhisselam sihirbazların sihrini alt edecek mucize-
İslam’da ve Rasûller’in davetinde asıl olan şa- lerle donatılmıştı. Başta sihirbazlar olmak üzere,
hitlik ve açıklıktır. Gizlilik ise zarurî durumlar- insanlar üzeninde ciddi etki bırakmıştı. Onların
da, davetin selameti için baş vurulucak bir araçtı. davete icabet etmesine vesile olmuştu.
Ki tarihte nerdeyse hiçbir Peygamber bu araca
Tıbbın revaçta olduğu bir dönemde İsa aleyhisse-
başvurmamıştı. Canları ve mallarının tehlike-
lam tıbbi bir takım mucizelerle donatılmıştı. Allah
de olması pahasına davetlerini kitlelere açıktan
subhanehu ve teâlâ’nın izniyle, ölüler diriliyor, hastalar
ulaştırmışlardı.
şifa buluyordu.
vahyin rehberliğinde
6
seçici ve hassas olmalıdırlar. Çünkü örneğimiz ve eğitme faaliyetlerine devam etmiştir.
olan Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem hiçbir meşru Bugün İslam
davetçisi de,
aracı kaçırmamış, her yolla İslam’a davet etmiştir. Bu ikisi birbirine karışmamalıdır. Karışma söylemlerinde
durumunda ya özel davete muhatap insanlar net olmalıdır.
Davetin iki boyutu vardır: olmayacak, davet niceliği olan ama niteliği ol- Allah’a
subhanehu ve
1. İnsanlara tevhidin ulaşması (genel davet). mayan bir hüviyet kazanacaktır; ya da içine ka- teâlâ tevekkül
panık, dışa açılmamış, şahitlik görevini yerine edip hakka
2. Tevhidi kabul edenlerin, İslamî bir yapı getiremeyen topluluklar oluşacaktır. İki durum davet etmelidir.
içerisinde eğitilmeleri (özel davet) Aksi durumda
da Allah Rasûlü’nün sallallahu aleyhi ve sellem metoduna davetine heva
aykırıdır. Bu iki problemden biri bulunan yapı- karıştırmış
Birincisi çok geneldir. Her yolla (meşruluk nın ‘İslamî yapı’ vasfını sürdürmesi imkansızdır. ve müstakim
kaydıyla) yapılabilir. İkincisi ise özeldir, gizlilik menhecten
ve özel çaba ister. Kendine has bir fıkhı ve meto- sapmış olur.
Bir yapı kaliteli Müslümanlar yetiştirmeli,
du vardır, tam ehliyet ister. onlara kitabı ve hikmeti öğretmeli, onları cahili-
yeden arındırmalıdır. Bu eğitim ve arınma esna-
Ancak birincisi böyle değildir. Ne ciddi bir sında oluşan imanî enerji, genel davet ve o yolda
ehliyete ne de özenle seçilmiş bir programa ih- karşılaşılan sıkıntılara harcanmalıdır. Aksi halde
tiyaç yoktur. Amaç tevhidin insanlar tarafından yapının enerjisi kendine zarar vermeye başlar,
duyulmasını sağlamaktır. Allah Rasûlü sallallahu içeride çatlaklar oluşur. İslam tarihi bu duru-
aleyhi ve sellem’in davetinde bu iki boyut çok açıktır.
mun en hayırlı şahididir. Rehavet ve rahatlık
döneminde itikadî sapmalar ve düşmanlıkların
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in davetine Müslümanları bitirdiğine şahit oluyoruz.
baktığımızda;
Enerjisi ile hareket eden bir dağ veya buz
Kimi zaman; bir kayaya çıkıyor insanlara ses- kütlesi düşünün... Bu hareket önüne set çekile-
leniyordu, toplananların yaşına, statüsüne, idra- rek dışa dönük ilerleyişi engellendiğinde, enerji
kine bakmadan ortak bir mesaj veriyordu. iç çatlaklara sebep olacaktır. Kur’an ve sünnetin
pak eğitimi de enerjidir ve hareketsizliği kabul
Kimi zaman; yolda karşılaştığı insanlara aya-
etmez. İslam’da ruhbanlığın yasaklanması da
küstü Allah’ın dinini tebliğ ediyor, inen ayetleri
bundandır...
okuyordu.
‘Bu noktada en hayırlı yol Rasûlullah’ın sallal-
Kimi zaman; Kâbe’nin yanına gidiyor, orada
yoludur.’ ilkesini hatırdan çıkar-
lahu aleyhi ve sellem
bulunan müşriklere tevhidi hatırlatıyordu.
mamalıyız. Allah Rasûlü’nün sallallahu aleyhi ve sellem
Kimi zaman; müşriklerin kurduğu, onların davetinin iki yönlü oluşu, her yönün farklı özel-
kotrolünde olan ticaret ve eğlence panayırlarına liklere sahip olduğunu unutmamalıyız. Bizlerin
gidiyor, insanları Allah’ın subhanehu ve teâlâ dinine daveti de, bu iki yönü barındırmadığı müddetçe
davet ediyordu. sıkıntılar olacak, istenilen seviye tüm çabalara
rağmen yakalanamayacaktır.
Kimi zaman; başka beldelerde ve topluluklar-
da davet imkanı arıyordu. Ashabını Habeşistan’a Güncel bir mesele: Günümüzde genel dave-
yolladığı gibi, kendi Taif şehrine gidiyor, İslam te imkan tanıyan Müslümanların kullanması ko-
davetinin insanlara ulaşması için çaba sarf edi- laylaşan radyo, televizyon, dernek, vakıf, dergi ve
yordu. gazete gibi araçların kullanımı caiz midir? Bun-
ların kullanımı davet metoduna zarar verir mi?
Bu örneklerden anlaşılan, neredeyse her im-
kan davet için değerlendirilmiştir. Burada gaye; Bu araçların hiçbiri zatından dolayı yasaklan-
hakkın daha fazla insana ulaşması, daha fazla mamıştır. Yani içki, kumar, zina vb. yasaklarda
insanın tevhidi duymasıdır. Özel davette ise tek olduğu gibi ‘Bunu yapmayın’ diye bir nehy/ya-
bir yol kullanmıştır. Daveti kabul edenlerle bi- saklama mevcut değildir. Hakkında yasaklama
yel Evv
rebir ilgilenmiş; müşriklerden uzak kimi zaman olmayan hususlarda asıl olan, onun mubah ol- azi e
Cem
1433
l
sahrada, kimi zaman evlerde onları arındırma masıdır. Ancak bazen bir şey bizatihi yasaklan-
NİSAN’12 • SAYI: 3
7
masa dahi yapıldığı takdirde Allah’ın subhanehu ve sı gerekir. O zaman aslı meşru olmakla beraber,
teâlâ başka yasaklarını tetikleyeceği için yasakla- ortaya çıkan özel durumlardan dolayı meşrui-
nır. Yani bizatihi olmasa da liğayrihi yasaklama yetini yitirmiş olur. Ancak iddia edilen yasaklar
söz konusu olur. açık, zahir ve delile dayalı olmalıdır. Faraza, ha-
yal mahsulü fantazileşmiş hassaslığa dayanma-
Örneğin; ‘Televizyon kanalı kurmayın’ diye
malıdır.
bir yasak yoktur. Lakin televizyon kanalı ku-
rulduğunda dinden taviz verme, di-
nin yasakladığı müzik, kadınların
Kuruluş Aşamasında
teşhiri vb. unsurları barındırır. Ortaya Çıkabilecek
Asıl gaye
Bu noktada bu işlemin yasak Yasaklar
Allah’ın dinini
olduğuna hükmedilir. Her ne a. Tüzükten kaynaklı
kadar bizzat yasaklanmasa insanlara ulaştırma, problemler: Yaşadığımız
da, (bu unsurlar) bariz ya- tevhide gönül sistemin tağuti bir sistem
saklama sebebi olduğu ve verenlerle bu dinin olduğu su götürmez bir ha-
işleyişte bu yasaklar meydana hakimiyeti için kikattir. Küfrü gelenek haline
geldiği için liğayrihi/kendi dı- çalışmaktır. getirip , insanların her alanda
şındaki sebeplerden haramlığı- kendine kulluk etmesi üzere
na hükmedilir. kurgulanmış bir sisteme sahiptir.
Bu sebepten dolayı Müslümanlar dik-
Konumuz hassas ve konuşanların dikkatli katli olmalıdır. Herhangi resmiyet gerektiren iş-
vahyin rehberliğinde
olması gereken bir konudur. Çünkü sorumuzda lemde, sözleşmeler güzelce okunmalı, yasaklara
zikredilen araçlar aslı itibariyle meşrudur. Hatta, düşmekten sakınmalıdırlar.
Rasûllerin iletişim ve sosyal araçları kullanmış
olması hasebiyle, bu ve benzeri araçlar ‘Rabbanî Dinde sıkıntıya sebep olacak bir madde veya
davet’ metodunun parçasıdır. Hiç kimsenin istek varsa onu reddetmeli yerine İslami bir
farazi düşüncelerle Müslümanları bu meşru madde koymalıdırlar. Ancak asla tavize yanaş-
araçlardan men etme hakkı yoktur. Kitaba ve mamalı, Allah’ın subhanehu ve teâlâ gazabına düçar
sünnete dayalı olmayan hassasiyet, takva değil olmak pahasına onun rızasına ulaşma iddiasın-
aşırılıktır. Unutmamak gerekir ki takva ile aşı- daki ironiye düşmemelidir. Allah subhanehu ve teâlâ
rılık arasında ince bir çizgi vardır. Biri ‘Merğub’ temizdir ve ancak temiz olanı kabul eder. Dinde ,
iken, biri ‘Menfur’dur. Hariciler yeryüzünün en özellikle de itikadî alanda verilen tavizler o ame-
hassas insanlarıdır. Ancak kitaba ve sünnete li batıl kılar. Allah’ın subhanehu ve teâlâ yanında hiç
dayalı olmayan bu korku ve hassasiyet, Allah sub- hükmünde olmasıyla beraber, sahibine vebaldir.
hanehu ve teâlâ adına, Allah’ın subhanehu ve teâlâ cennetle
müjdelediklerini tekfire kadar varmıştır. Ne bü- Söz konusu araçlar kuruluş ve inşa aşamasın-
yük ironi!! Ne akıl almaz bir son!!! Allah’ın subha- da bu noktada irdelenmelidir. Her ihtimale karşı,
nehu ve teâlâ rızasına erişmek adına, Allah subhanehu ve İslami esaslara dayalı tüzük oluşturulmalı, inanç
teâlâ dostlarına eziyet etmek... ve amaç ortaya konmalıdır.
İşte bunun gibi somut delillere dayanmayan b. İşleyişte meydana gelebilecek problem-
her türlü hassasiyet, sahibini Allah ve kul hak- ler: Aslı meşru olan bu araçlar işleyiş esnasında
kında sıkıntıya sokacaktır. ortaya çıkacak bazı yasaklardan dolayı meşrui-
yetini kaybedebilir. Bu konu çok geniş olmakla
Bu araçların kullanımı hakkında tafsilat beraber, en bariz hallerine bazı örnekler verelim.
esas olup, aslı itibarıyla meşru ve Rabbani da-
vet metodunun parçasıdır. Bu asrın panayırları, İnancın gizlenmesi: Bu araçların devamı ve
toplanma yerleri, kitlelere ulaşmak için çıkılan elden çıkma endişesiyle hakkın anlatılmaması...
yüksekçe yerler mesabesindedir. Bu yönüyle Tağutların istediği ve tehlike görmediği kadarıy-
Müslümanların rağbet etmesi gerekir. Bununla la yetinilmesi.
beraber; kuruluş ve işleyişte içine düşülecek ya-
saklar olması halinde bunlardan uzak durulma-
8
İslam’da açık olan haramların işlenmesi: Bu konuda endişesi olan Müslümanlar ola-
İslam’da yasaklanan unsurların bu meşru araç- bilir. Şayet bu davaya olan bağlılıkları ve kar-
larda işlenmesi, o işin meşruiyetini zedeler... İçki, deşlerinin selametine olan düşkünlüklerinden
müzik, kadın-erkek ihtilatı, haramların reklamı- kaynaklanıyorsa, bu Müslümanlar için rahmet-
nın yapılması vb. tir. Böyle Müslümanların olması, her daim şükür
kaynağı olmalıdır. Onlar sapmaların önünde
Aracın amaç haline gelmesi: Bunların araç engeldir. Diyalog ve karşılıklı paylaşımlarla bu
olduğunu unutup, amaç ve asıl gayeymiş gibi ha- endişeler giderilmelidir.
reket etmek. Bu menhecî sapmadır. Muhakkak
beraberinde ameli ve itikadi sapmalar da mey- Bu noktada önemi ve lüzumu gereği bir ko-
dana gelecektir. nuya dair bakış açımızı ve kardeşlerimize tavsi-
yemizi beyan etmekte fayda görüyorum. Eleş-
Unutulmamalıdır ki, asıl gaye Allah’ın sub- tirilere karşı nasıl tutum olmalı, nasıl karşılık
hanehu ve teâlâ dinini insanlara ulaştırma, tevhide
vermeliyiz.
gönül verenlerle bu dinin hakimiyeti için çalış-
maktır. Bu kurum ve unsurlar bu amaca hizmet Öncelikle eleştirinin varlığı hareketler için
eden araçlardır. Dava ve menhec bu kurumlar rahmettir. Bir yapı ihsan ilkesini çalışmalarında
üzerinden okunamaz. Asıl olan mücadelenin ve esas alacaksa, eleştiriye açık olmalıdır. Hiçbir şey
hedefin selametidir. Yeri geldiğinde bu kurumlar başlangıcında kemale eremez. İşleyiş esnasında
kapatılabilmeli, işlevini yitirdiğinde başka araç- yapılan ıslah ve yenilikler o çalışmayı mükem-
lar aranmalıdır. mele doğru götürür. Bu anlamda iç ve dış eleştiri
çok önemlidir. Bu dayanışmayı artırdığı gibi, ça-
Bunlar amaç haline gelirse, daha fazla insan, lışmaları kemale götürür. Bu mekanizmanın adı
daha fazla organizasyon sevdası, nitelikli insan yapıcı eleştiridir. Bununla beraber; münafıkların
yetiştirme ve onlarla mücadeleye katkıda bu- moral bozmak, yapılan işleri ağırlaştırmak, yarı
lunmayı unutturur. Sayı ve kalabalıkla yetinilir. yolda bırakmak için kullandıkları en tehlikeli si-
Toplumsal kabul, reyting, satış reklamları başa- lah eleştiridir. Bu da yıkıcı eleştiridir. Ve bu ikisi
rı göstergesi olarak kabul edilir. Oysa bu araçlar, arasında ince bir çizgi vardır. Çünkü münafıklar
özel davet ve dinin hakimiyetine yardımcı ola- da İslam toplumunun zahiri üyeleridir. Bu nok-
cak unsurlardır. taya dikkat edilmeli, yapıcı eleştiriye teşvik edil-
meli, yıkıcı olanın önü alınmalıdır. Allah subhanehu
Daha fazla satmak, daha fazla izlenmek, daha ve teâlâ, münafıkların savaşa çıkmasını bu sebep-
fazla faaliyet ve organize adına Allah’ın subhanehu ve ten engellemiştir. Çünkü eleştirileriyle mümin-
teâlâ hoşnut olmadığı insanlarla ilişki içine girile-
leri zayıflatacak, onların moralini bozacaklardır
cek, insanlar onların meş’um fikirleriyle zehirle- (bkn; Tevbe 47-48). Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sel-
necektir. lem yapıcı eleştiri oluşması için ashabıyla istişare
ediyor, onlardan gelen her türlü öneriyi dikkatle
Bu noktada iç mekanizma oluşmalıdır. Yapı-
dinliyordu.
nın kendini denetleyen, menhecine bağlı birey-
ler yetişmelidir. Ayrıca uyarı ve nasihatlere kulak İslami bir yapı olarak herhangi bir eleştiri
verilmeli araçların amaç haline gelmesinin önü- karşısında şu adımları izlemeliyiz:
ne geçilmelidir.
1. Eleştiri yapanın mücadele sahasında ol-
Sözün Özü ması: Müslümanları eleştiren şahıslar, İslami
Müslümanların dergi çıkarması, televizyon sahada çalışan ve bilinen insanlar olmalıdırlar.
kanalı açması, dernek kurması, internet siteleri İslam içi dikili bir tek ağacı olmayanların Müslü-
kurması ve bunları İslami çalışmada araç olarak manları eleştirme hakkı yoktur.
kullanmasında asıl itibarıyla sorun yoktur. An-
cak kurulma ve işleyiş esasında meydana gelebi- Saha içerisinde olmayanların mücadeleyi,
lecek sıkıntılar olabilir. Bunlara dikkat edilmeli- ruhunu ve gereklerini anlamaları mümkün
yel Evv
dir. Bu sıkıntıların varlığı durumunda, bu araçlar değildir. Bu tiplerin genelde moral ezmeye azi e
Cem
1433
l
NİSAN’12 • SAYI: 3
9
tip eleştirilerden korunmalıdır. Bu noktada gereksiz hassasiyetlere dikkat
etmeliyiz. Konu içinde dikkat çektiğimiz gibi
2. Bariz problemlere sahip, hastalıklı in- ölçüsü olmayan hassasiyet, sahibine ve Müslü-
sanlar olmamaları: Eleştiri yıkıcı olduğunda manlara zarar verir. Faraza ve ihtimallerle eleş-
Müslümanları olumsuz etkilediği gibi psikolojik tiri olmaz. Bir insanda göz olması, onun harama
olarak sahibini rahatlatır. Yapamadıklarına haset bakma tehlikesi var demektir, bu ihtimalle gözü
edenler, kıskananlar; yapabilenleri eleştirerek eleştirmek ve kullanmayalım demek ölçüsüz
kendilerini rahatlatırlar. Bu tipler Allah’a subha- hassasiyet olduğu gibi; meşru davet araçlarını
nehu ve teâlâ kulluk yapamadıkları gibi mü’minlere faraza ve ihtimaller sebebiyle kullanmayalım
kardeş de değildirler. Sorun yaşamadıkları insan deyip eleştirmek de böyledir. Ve bu hassasiyet,
yok gibidir. Kendilerine sınırsız tolerans bekler- günün birinde insanı helaka götürecektir. Ha-
ken, başkalarına karşı çok sert ve hassastırlar. ricilerde olan hassasiyet bunun en güzel örne-
ğidir. Örneğin Rasûlullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem
İslam toplumunun kalbi hastalıklı tipleridir. Taif dönüşü ‘Neden müşriklerin korumasına
Ne tam İslam’a gönül verebilirler, ne de fıskı tam girdi, Allah’a tevekkül etmesi gerekmez miydi?’,
manasıyla yaşarlar. Her zaman iki şey arasında ‘Ecel Allah’ın subhanehu ve teâlâ elinde değil mi?’, ‘O
sıkışık ve huzursuzdurlar. Huzursuzluklarının dilemezse kimse zarar veremez; akidemizin bir
faturasını Müslümanlara keserler. Bunun dışa parçası değil mi?’, ‘Neden azimeti tercih etmedi?’,
yansıması da eleştiridir. Yapılan hiçbir şeyi be- ‘Ashabı o durumdayken onun gerek amcası, ge-
ğenmez muhakkak eksik bulurlar. Ancak ha- rek girdiği himayeden dolayı işkenceden muaf
yatlarında hakkını vererek yaptıkları hiçbir şey kalması doğru mu?’, ‘Yanlış anlaşılmaya sebep
vahyin rehberliğinde
10
İlim
Meclisi
Ekrem
Bulca
1433
l
NİSAN’12 • SAYI: 3
11
Şeytan kişiyi ilim öğrenmeden alıkoymaya çalı- ihlasa dikkat etmeleri gerekir.
şırken kişiye sen ilim okuyup bu güzelliklerden
faydalanma demez. Böyle dediğinde, istediğini Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor:
elde edemeyeceğini bilecek kadar akıllıdır. Öyle
‘‘Onlar sadece ihlaslı bir şekilde Allaha ibadet
tuzaklar ve hilelere başvurur ki kişi kendisine etmekle emrolundular’’ 2
tuzak kurulduğunun farkına bile varmaz.
İlim azim ve istikrar/devamlılık ister. Bunu
Şeytanın, insi düşmanlar gibi sıradan bir da ancak ihlaslı olanlar yerine getirebilir. İhlaslı
düşman olmadığını unutmamamız gere- olmayan, bir kimsenin ilim okuması mümkün
kir. Babamız Adem’den aleyhisselam bu yana değildir. Çünkü ihlaslı olmayan azim ve sürek-
insanlarla uğraşıtığı için insanları sap- lilik gösteremez. Seleften biri şöyle der: ‘Allah
tırma konusunda çok tecrübe elde için olan her şey devamlı, Allah için olmayan her
Vakit, etmiştir. Bugün bizler dahi şey de kesiktir’. İhlaslı olmayan kişiler, yaptıkları
genel bir insanın fıtratını tanıdığı- amellerin karşılığını hemen beklerler. Karşılığı-
olarak tüm mızda onunla aynı fıtratta nı görmediklerinde yapmakta oldukları amel-
insanların, özel olan başka birisini görünce leri terk ederler. İhlaslı olanlar ise yaptıklarının
hemen ‘Bu gibi insanların karşılığını Allah’tan subhanehu ve teâlâ bekledikleri
olarak da ilim şu zafiyetleri olur, şundan
talebelerinin için ölünceye kadar amellerinde istikrar göste-
hoşlanırlar, şundan nefret rirler.
sermayesidir. ederler, ondan dolayı
Kişi bu şunu şunu yapmamız Allah subhanehu ve teâlâ için okumayıp, başka-
sermayesini gerekir’ deriz. Şeytan ları için okuyan kişiler ilim okumaktan çabuk
gibi insanların fıtratlarını sıkılırlar. Allah subhanehu ve teâlâ için okuyanlar ise
güzel ezberlemiş olan birisinin sıkılmak bir yana okudukları ilmin her saniye-
değerlendirirse kişiyi saptırma konusunda sinden lezzet alırlar. Allah subhanehu ve teâlâ için oku-
geleceği için ne kadar uzman olabilece- mayanlar belli bir süre sonra ilim okumayı bı-
iyi bir adım ğini tahmin edebiliyoruz- rakmak isterler. Çünkü gereksiz görürler. Fakat
dur herhâlde. Allah subhanehu ve teâlâ için okuyanlar ilmi cenneti
atmış olur.
elde etmek için bir araç gördükleri için bırak-
Şeytan, ilk başta elinden gelen mak bir yana eksiklerini, yapmaları gerekenleri
bütün imkânları kullanarak kişiyi ilim öğrendikleri için daha fazla ilme yönelirler.
okumaktan, ilim öğrenme ortamlarına
gitmekten alıkoymaya çalışır. İlim öğren- İlim öğrenmeye devam edebilmek için öğre-
meye gittiğinde, dünyevi olarak kaybedeceği nilen ilimden lezzet duyulması gerekir. Kişinin
güzellikleri kişinin gözünün önüne getirir. Kişi tat almadığı, lezzet duymadığı bir şeye devam
bu engeli aşıp, ilim öğrenmeye gittiğinde şey- etmesi mümkün değildir. Okudukları ilimden
tandan kurtulduğunu zannetmemesi gerekir. lezzet alanlar öğrendiklerini amele dökenler-
Şeytan pes etmez. Bu sefer kişinin ilmi ihlassız dir. Bugün ilim öğrenip de ilimden sıkılanların
bir şekilde öğrenmesini sağlayarak ilmin fayda- birçoğu öğrendiklerini amele dökmeyenlerdir.
larını elde etmesine engel olur. Her ilim talebe- Kişinin öğrendikleriyle amel edebilmesi için de
sinin ilme başladığı günden itibaren bu konuya ihlaslı olması gerekir. İhlaslı olmayanlara amel
çok dikkat edip bir saniye dahi unutmaması ge- yapmak zor gelir, amel etmeye çalıştıkça sıkılır-
rekir. Aksi takdirde öğreneceği ilmin kendisine lar, ondan dolayı da ilimden lezzet almayıp ilmi
hiçbir faydası olmaz. bırakmak isterler.
İhlas, kişinin yaptıklarını sadece Allah subha- Şeytan, talebenin ihlassız bir şekilde ilmi öğ-
için yapmasıdır. İhlas, amellerin kabul renmesini sağlayıp istediğini elde edemeyince bu
nehu ve teâlâ
olması için gerekli olan iki şarttan birisidir. İh- defa kişinin ilim ortamında vaktini gereksiz şey-
las olmadığında yapılan amellerin Allah subhanehu lerle harcamasını sağlar. Bunu yaparaktan kişi-
ve teâlâ katında bir değeri olmadığı gibi kişiye de
nin kazanacağı hayırları en aza indirmeye çalışır.
hiçbir fayda sağlamaz. Yaptığı amellerinin kar-
şılığını görmek isteyen kimselerin amellerinde 2. 98/Beyyine, 5
12
Vakit, genel olarak tüm insanların, özel ola- Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:
rak da ilim talebelerinin sermayesidir. Kişi bu
sermayesini güzel değerlendirirse geleceği için “Kişinin kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk
iyi bir adım atmış olur. İyi değerlendirmez ise etmesi İslam’ının güzelliğindendir.’’
geleceğini heba etmiş olur. Düşünün elinizde
size ait olan bir miktar sermayeniz var. Bunu Şeytan kişinin vaktini gereksiz şeylerle har-
istediğiniz şekilde kullanma noktasında özgür- camasını sağlayınca kişinin ilim öğrenecek vak-
sünüz. Eğer siz bunu güzel değerlendirir gerekli ti neredeyse hiç kalmaz. Çünkü, kim kendisini
yerlere yatırım yaparsanız, ileride yaşlandığınız- ilgilendirmeyen şeylerle uğraşırsa kendisini il-
da fazla sıkıntı yaşamazsınız. Fakat siz bunu ge- gilendirenleri zayi eder. Kişinin ilim okumaya
reksiz şeylerde harcayıp iyi değerlendirmezse- vakti kalmayınca bu sefer şeytan, kişinin yaptığı
niz yaşlandığınızda sıkıntı içerisinde yaşarsınız. başka hayır amellerini bahane göstererek; ‘Sen
Vakit de bunun gibidir. Vaktini güzel değerlen- bu işlerden dolayı derslerini yetiştiremiyor-
direnler ilerde cenneti elde edip rahat sun’ der. Kişi de buna kanarak yapmış olduğu
ederler. Vaktini güzel hayır amellerini terk
değerlendirmeyenler etmek ister. Onları
“Kişinin kendisini ilgilendirmeyen şeyleri terk edince ilim öğ-
ise, cennete giden yol- terk etmesi İslam’ının güzelliğindendir.’’
da sıkıntı yaşarlar. renmeye daha fazla
yöneleceğini zanneder.
İlme vakit ayırma- Bilmiyor ki şeytanla is-
dan, ilmi elde etmek mümkün değildir. Şeytan tişare eden hiçbir zaman karlı çıkmaz. Bilmiyor
da bunu bildiği için kişinin vaktini gereksiz şey- ki şeytan hiç kimsenin menfaatini düşünmez
lerle harcamasını sağlayarak buna engel olmaya sadece kendi menfaatini düşünür. Kişi yaptı-
çalışır. Bunu başarınca şeytan çok sevinir. Çün- ğı hayır amellerini terk edince bu sefer şeytan
kü bu şekilde kişi hem ilim ortamından elde onu daha fazla gereksiz şeylerle uğraşmaya sevk
edeceği hayırlardan hem de dışarda olsaydı ya- eder. Bu şekilde bütün güzelliklerden mahrum
pacağı hayırlardan mahrum olmuş olur. İmam olur.
Şafi rahimehullah şöyle der: ‘Vakit kılıçtır ya sen onu
kesersin ya o seni keser. Şayet sen nefsini hak ile Şeytanın ilim talebelerine kurduğu tuzaklar
meşgul etmezsen batıl seni meşgul eder.’ sadece bu ikisi ile sınırlı değildir. Şeytanın ilim
talebelerine kurduğu daha birçok tuzağı vardır.
Aslında ilim talebeleri de, diğer Müslüman- Kişi birini atlatınca şeytan diğer tuzağını devre-
lar da gereksiz şeylerle uğraşılmaması gerekti- ye sokar. Ancak şeytan gibi bir düşmanı olduğu-
ğini bilirler. Fakat buna rağmen vakit gereksiz nun bilincinde olan ve bunu dert edinen, onun
şeylerle doluyor. Bunun birçok sebebi vardır. tuzaklarının farkına varır. Yaptığı işlerde şeyta-
Diğer sebepleri de kendisi altında toplayan te- nı hesaba katmayıp devre dışı bırakanın, onun
mel konumunda olan asıl sebep; kişinin içeri- tuzaklarını fark etmesi mümkün değildir.
sinde olduğu her ortamı Allah’ın subhanehu ve teâlâ
razı olduğu bir ortama çevirme gayretinde ol-
mamasıdır. Bu şekilde bir düşüncesi olan birisi
gereksiz şeylerle uğraşmaz. Uğraşmaya başladı-
ğında hemen şöyle düşünecektir: ‘Allah subhanehu
ve teâlâ bu konuştuklarımızdan veya bu yaptıkla-
rımızdan razı mıdır? Değil midir?’ Eğer değilse
hemen onu terk eder.
NİSAN’12 • SAYI: 3
13
Bir Sevda,
Bir Sancak Gerek
İslam garip, ehli mahzun her yanda Bir Usame, bir Zerkavi olup
Güneşi çalınmış bulutların arasında Mezar taşı olmayan kabirlerde
Rahmet yelleri terk etmiş yerini fırtınalara Takılmalı bir Filistinlinin sapanına
Alabora olmuş, umutlar saçılmış etrafa Kahır, intikam ve öfkeyle yoğrulup
Bugününe ağlarken ümmet Siccil olup düşmeli zulmün kafasına
Kitap mehcur, mazisiz ümmet Bir sevda, bir sancak gerek
On dördüncü asır ilmik ilmik örülen sevde Bedir de meleklerin sancağına eklenerek
Bir kar tanesine konan ve çığa dönen Dalgalanmalı Irak topraklarında
Muhammedî Seda Selahaddin’in meşalesi gibi yanmalı Mescid-i Aksa’da
Hiç olmamış, yaşanmamış adeta Mazlumların ahına ve gözyaşlarına karışıp
Tih çölünde anlamsız vaveyla Yusuf yürekli yiğitlerin avucuna konmalı
Umutsuz bekleyiş, korkulu gözlerde Temiz ağızlarda dua olup
Bir çağrı, bir umut gerek Bir kelebek kanadında yükselmeli semaya
şiir
14
Yusufiler
Ömer
Cemaatsel Tavır Faruk
Tüzüner
ve Samimiyet
Kişinin samimiyeti ancak Allah’ın hükümlerini
kendi çıkarlarına aykırı olduğu halde kabul
etmesiyle anlaşılabilir.
1433
l
NİSAN’12 • SAYI: 3
15
şüphesiz İslami bir yapının içerisinde yer al- cihada katılmaması neticesinde Peygamber sal-
maktır. İşte bu lütfun şükrünü eda edebilmek lallahu aleyhi ve sellem tarafından ceza alan sahabeler-
için –her şeyde olduğu gibi- genel olarak ve- den birisiydi. Cezası gereği, Medine’de kimse
rilen emirlerin, kendimize taalluk eden kısım- Kab’a radıyallahu anh selam vermiyor ve selamını
larında da durduğumuz noktayı iyi belirleme- almıyordu. Bu durum bütün ağırlığıyla Ka’b’ı
liyiz. Yani tabiri caizse kendimize samimiyet radıyallahu anh sıktığı bir zamanda o, çocukluktan
testi yapmalıyız. Çünkü herkes menhec beridir arkadaşı, en iyi dostu olan am-
sahibi, kuralları net, attığı adımlar- cası oğluna bir umutla gidip, se-
dan emin bir cemaat içerisinde lam vermiş fakat amcası oğlu
bulunmaktan memnuniyet da Ka’b’ın radıyallahu anh sela-
duyar. Verilen kararlar ehil Bir insanın mına karşılık vermemiş-
insanların elinde, şeriata ti. Hiç şüphesiz ne Ka’b
uygun bir şekilde veriliyor,
kalbindeki hastalığı radıyallahu anh için ne de en
vakıada da güzel seme- görebilmesi, ‘Ben bu yakın dostu için buna
releri görülüyorsa herkes konuda hatalıyım’ katlanmak kolay değil-
bu kararları sahiplenir di. Fakat onlar şunu çok
hatta över, ancak bu sami- diyebilmesi en büyük iyi biliyorlardı ‘Bu kararı
miyetin göstergesi değildir. nimetlerdendir. veren emirimizdir, biz de
Samimiyetin göstergesi; onun bu işte ehil olduğu-
verilen bir karar kişinin bekle- na inanıyoruz. O halde bize
mediği, bizzat kendi yakınlarıyla düşen en güzel şekilde bunu
alakalı olduğunda göstereceği tep- uygulamaktır.’ İşte kalplerindeki
kidir. Eğer insan böyle bir durumda içinde bir takva gereği bu cezayı hakkıyla uygulayan bu
yusufiler
sıkıntı duyuyorsa fücur üzere olduğu anlaşılır. kulların tevbesini ise, bizzat Allah subhanehu ve teâlâ
Yok, verilen kararı her halükarda içinde hiçbir yedi kat göğün üzerinden ayet indirerek kabul
sıkıntı duymadan kabullenip uygulayabiliyorsa, etmişti.
buradan da takva üzere olduğu anlaşılır. Çünkü
insanın benliğindeki asıl duygular bu tip çatış- Şimdi şöyle bir düşünelim: Şayet Medi-
ma ortamlarında ortaya çıkar. Bu sebeple insa- ne’deki İslam cemaati içerisinde Ka’b’a radı-
nın bu tip durumlarda kendisindeki duygulara yallahu anh uygulanan cezayı bir kısım insan uy-
dikkat edip gerçek halini anlaması gerekir. gulasaydı, bir kısım insan ise arkadaşlarına,
dostluklarına, samimiyetlerine yaslanıp uygu-
Bir İslami hareketi hakiki manada İslami lamaya katılmasaydı acaba ne olurdu?
hareket yapan emri bi’l maruf nehyi ani’l mün-
ker anlayışıdır. İyiliği emreder, yahut kötülüğü Evet, böyle bir halde sonucun hayra ulaş-
nehyederken, içerisindeki bireylerin her birinin ması mümkün olmazdı. Nasıl olabilir ki! Bizler
toplu bir şekilde sürece iştirak ettiği yapılar İslam cemaatini bir vücuda benzetiyoruz. Bir
ancak gerçek manada İslami yapılar olabilir- ayağı başka yöne giderken, öbür ayak diğer
ler. Bazen Müslüman bir kardeşimizin düzelti- yöne çekiyor, burada sonucun hayır olmasını
lebilmesi, ıslah olabilmesi için İslam; önünde nasıl bekleyebilir?
namaz kılmama, selam vermeme vs. gibi ceza-
lar uygulamamızı teşvik etmiştir. Burada İslam Yine öyle bir vücut ki kollarıyla karşısında-
alimlerinin koyduğu tek şart ise bu uygulama- ki adamı kucaklamış, aşağıda ise ayakları ile
ların karşıdakine yarar sağlıyor olmasıdır. İşte tekmeliyor. Burada samimiyetten bahsetmek
bu cezaların yerli yerince uygulanabilmesi ve mümkün olmadığı gibi hayra ulaşmak da im-
sonuçta yararın sağlanabilmesi için de ancak kansızdır. Cemaatsel tavır ise bu vücudun her
bütün bireylerin ortak bir şekilde sürece katıl- bir uzvunun aynı yönde hareket etmesini ge-
maları şarttır. rektirir.
Ka’b Bin Malik radıyallahu anh kıssasını burada Bu konuda sıkıntı yaşayan insanın dönüp
gözümüzün önüne getirmekte yarar var. Bildiği- kendisine bakması şarttır. Şayet problemi karar
miz gibi, Ka’b radıyallahu anh mazeretsiz bir şekilde mekanizmasındaki insanların, bu işe ehil olma-
16
dığı ve yanlış kararlar verdiği noktasında ise, o
zaman neden böylesine yanlışların olduğu bir
yapıda bulunuyor?
yel Evv
azi e
Cem
3. 91/Şems, 9
NİSAN’12 • SAYI: 3
17
Gündem
Siyasi
AKP-Cemaat Gerçeği
çıkar üzerine kuruludur. Menfaatler çakışma- Yukarıda anlattığımız hakikatin bir örneğini
dığı sürece normal seyrinde ilerleyen birlikleri, bugünlerde yaşadık. Çıkar üzere kurulu, tabia-
menfaatleri çakıştığı anda kaybolur. Başlık ola- tında sevgiden ziyade korku ve endişe barındı-
rak zikrettiğimiz ayet, bu hakikati ifade etmek ran bir ittifakın çatırdamasına şahit olduk. Al-
için indirilmiştir. İman-küfür mücadelesinde, lah subhanehu ve teâlâ basiret sahiplerine bu gerçeği
Müslümanların menheclerinin esasını oluştu- hakka’l-yakin göstermiş oldu.
ran, bu hakikattir.
Aslında güç gösterisi ve iktidar kavgası, yola
Allah’ın subhanehu ve teâlâ Sünnetullah’ı gereği beraber koyulan iki grup arsında uzun zaman-
Müslümanlar dünyalık olarak zayıftır. dır anlaşmazlıklara sebep oldu. Perde arkasında
İnsanların çoğu, dünya zevklerine aykırı olduğu devam eden bu anlaşmazlık MİT yöneticileri-
için vahyi kabul etmezler. Vahyin öğretilerini nin ifadeye çağrılmasıyla gün yüzüne çıktı. Sav-
kabul etmek; yaşanabilecek zevkleri erteleyip, cı, Hakan Fidan ve dört MİT yöneticisini ifade-
belirsiz tarihte yaşanacak hakiki saadete talip ye çağırdı. Bu çağrı iktidara yönelik algılandı.
olmaktır. Bu insanların çoğuna sevimsizdir. Kamuoyu nezdinde Yargı ve Emniyet, Gülen
İslam, insanlığa rahmet olarak gelmiştir. Bu Cemaatine, MİT ise hükümete yakın biliniyor.
durumu değiştirmek ve insanların hakikatle Özellikle PKK ve MİT arasında Oslo’da yapılan
tanışması için sürekli mücadele içindedir. görüşmeler basına sızdırıldığında, Başbakan ve
Kafirler bu noktada İslam’ın karşısında Hükümet MİT’e sahip çıkmış, yapılanı tasvip
birlik olurlar. Ortak menfaatleri İslam’ın ve etmişti. Erdoğan bununla da yetinmeyerek ‘Ha-
Müslümanların karşısında tehlikededir. Normal kan Fidan’ın iyi bir bürokrat olduğunu, onu ko-
şartlarda bir araya gelmesi mümkün olmayan lay kolay harcamayacağını’ dile getirmişti. Sav-
topluluklar, birlik oluştururlar. Zahirde bir cının Hakan Fidan’ı ifadeye çağırması bunun
kuvvetmiş gibi algılanabilirler. Ancak kalplerin Hakan F. üzerinden Başbakan’a yapılan bir mü-
esrarına muttali olan Rabb’ı zül-Celal, onların dahale olduğu kanaatini pekiştirdi. Hükümetin
bu durumunu mü’min kullarına bildirmiştir. Ta Savcıyı, KCK operasyonlarını yürüten Emniyet
ki aldanmasınlar, bu kuvvet karşısında korkuya ve Müdürlerini Ankara’ya ataması, KCK soruş-
kapılıp, mücadeleden geri durmasınlar. Tarih, turmasında görevli polislerin çoğunu Şark’a ta-
bu hakikatin şahididir… Dünyevi çıkarları için yin etmesi bu iddianın yabana atılmayacak cins-
bir araya gelen ve hastalıklı kalplere korku salan ten olduğunu gösterdi.
18
Genel resme bakıldığında iki grup arasın-
daki gerilim çok net anlaşılmakta. MİT olayıyla AKP ayaklanmaların başladığı günden
açığa çıkan anlaşmazlık sürecini, maddeler ha- bu yana, halkların destekçisi görünmek
linde özetleyecek olursak: suretiyle, Ortadoğu da model ülke olmaya
soyundu. Bu Cemaatin dış politika
Mavi Marmara Olayı anlayışına aykırıydı.
İsrail yardım gemisini vurduğunda bu Tür-
kiye ve Dünya kamuoyunda yankı bulmuştu. Açıklayıcı olması açısından şu örneği zikre-
AKP olayı siyasi arenada dillendirmiş, İsrail’i delim. İlker Başbuğ tutuklandığında Başbakan
zor durumda bırakmıştı. Özellikle İslami Ca- ve Hükümet yetkilileri bu tutuklamanın gerek-
mianın İsrail hassasiyetini kullanılarak ‘oy dev- siz olduğu yönünde açıklama yaptılar. Bir gün
şirme’ operasyonuna dönüştürülmüştü. Aynı sonra, yaklaşık bir yıldır tutuksuz yargılanan
günlerde Fettullah Gülen’in yaptığı bir açıkla- Hurşit Tolon tutuklandı. Sanki hükümete cevap
ma, hükümetin bu tavrından rahatsız oldukla- verilmek istendi.
rının açık göstergesiydi. Gerilime sebep olacak
girişimlerin yanlışlığı ve İsrail’den izin alınması Şike Davası
gerektiğine vurgu yapılmıştı. AKP’nin bu den- Şike davasıyla birlikte, Türkiye dokunulmaz
li sahiplendiği bir olayda, Cemaatin bu soğuk olduğu düşünülen bir zümreyi daha yargılama-
tavrının; anlaşmazlık ve gerilim nedeni olacağı ya başladı. Özellikle Ergenekonvari yapılanma-
aşikardır. lara, mali finansmanın futbol sektöründen kar-
şılanıyor olması bu davaya ilgiyi artırdı. Daha
Ergenekon Soruşturması ilk günlerde Fenerbahçeliler bunun bir Cemaat
Cemaat ve AKP ittifakının en belirgin oldu- operasyonu olduğunu dillendirdiler. Şubat ayın-
ğu sahadır. Ancak sürecin uzaması anlaşmazlık- da mahkeme önünde açılan şu pankart durumu
lara sebep oldu. Uzun tutukluluk halleri, Savcı özetler mahiyetteydi ‘Cemaat Fenerbahçe’yi
ve Hakimlerin keyfi tutuklamaları, basın men- Yenemez’… Yine Aziz Yıldırım savunmasında,
suplarının gözaltına alınması bunlardan bazı- Bu davanın; Fenerbahçe’yi, Atatürkçü yoldan
larıydı. Özellikle Ahmet Şık ve Nedim Şener’in alıkoymak için yapıldığına vurgu yapması ma-
gözaltına alınması bu çatlağı büyüttü. Kamuoyu nidardır.
Cemaat hakkında kitap yazdıkları için tutuk-
Yargılama sürecinde AKP’nin muhalefet
landıklarını düşündü. AKP’ye Ergenekon so-
partileriyle birleşip şike yasasını değiştirme-
ruşturmasında en ciddi desteği veren liberal ve
si, cemaat cenahında tepkiye yol açtı. Aradaki
Muhafazakar Demokratlar kaygılanmaya baş-
gerilim iyice arttı. Bazı yazarlar AKP’ye yakın
ladı. Henüz taslak halinde bir kitabın alelacele
isimlerinde şikeye karıştığını, kimisi oy kaygı-
yasaklanması, yazarlarının tutuklanması ‘Acaba’
sıyla yasanın değiştirildiğini iddia etti. Sonuç ne
dedirtti. Çoğu kesim Demokrasi mücadelesi ve
olursa olsun, Cemaatin en kuvvetli görüldüğü
Darbecilerle hesaplaşma olarak gördüğü davaya
yargı ve emniyetin hamlesi, AKP’nin kanun de-
‘Şahsi hesaplaşmalar mı alet ediliyor?’ diye kuş-
ğişikliğiyle akamete uğramış oldu.
kuyla yaklaşmaya başladı.
Arap Baharı ve Ortadoğu
AKP ayaklanmaların başladığı günden bu
yana, halkların destekçisi görünmek suretiy-
le, Ortadoğu da model ülke olmaya soyundu.
Bu Cemaatin dış politika anlayışına aykırıydı.
Cemaat batıya yakınlaşıp, onların yanında yer
alma, Türkî cumhuriyetlerin problemleriyle il-
gilenme taraftarıydı. Bugüne kadar yapılan tüm
alt yapı çalışmaları buna yönelikti. AKP ise hem
batının iyi bakmadığı İslamcı partilere yakın azi
yel Evv
e
duruyor, hem de halklardan yana tercih koy-
Cem
1433
l
NİSAN’12 • SAYI: 3
19
muş gibi davranıyordu. Ortadoğu yeniden şe-
killendiği için, tercihler uzun vadeli etkiye sahip
olacaktı. Bu konuda ki ayrılık AKP ve Cemaat
arasında uzun vadeli çekişme ve ayrılık demekti.
girilmiş oldu. Bir yandan yeni düzende tavsiye- kın ve gözaltılarsa adeta bu iddiayı yalanlıyordu.
ler yapılıyor, bir yandan da bazı parti, dernek ve
kuruluşlar ön plana çıkarılıyordu. Son Süreç Kürt Sorunu
AKP Kürt sorununun Türkiye üzerindeki
Bu proje AKP’nin lehine göründüğü için
olumsuz etkilerini iyi tahlil etti. Sorun çok
dört elle sarıldı. İslamî cemaatler resmi hüvi-
boyutluydu. Çözümsüzlük hali Dünya ve
yete kavuşacak, AKP’ye doğal taban oluşacaktı.
Türkiye’de AKP’yi zor durumda bırakacaktı.
Hem ılımlı İslam projesi hayata geçecek, hem
Ekonomik, siyasi ve kültürel etkileri üzerine
de AKP bilinçli tabanını oluşturacaktı. AKP, bu
sayısız çalışma yapıldı.
siyaset gereği mevcut yapılarla anlaşma yolunu
tercih ediyordu. Destek olmasalar da, kendine Ortak Kanaat: ‘Ülkeyi olması gereken yer-
karşı olmamalarını sağlamaya çalıştı. Her hare- den bir asır geride bırakan bu sorun, çözülme-
ketin bulunduğu bölgede sivil toplum üzerinde- diği takdirde, önümüzdeki yüzyılı da olumsuz
ki etkisi malumdur. İslamî yönetim ve hakların etkileyecektir. Sorunun çözümünde silah ve ça-
olmadığı doksan yıl boyunca İslamî kesim bu tışmaya yer kalmamıştır. Güvenlik konseptine
ihtiyacı cemaatleşme üzerinden giderdi. Bu da dayalı her adım sorunu içinden çıkılmaz hale
sivil halkı örgütleme ve yönlendirme tecrübesi getiriyor. Müzakereler yapılmalı, iki tarafta bazı
oluşturdu. tavizler vermek suretiyle barışı tesis etmelidir.’
Ancak emniyet ve yargıda kuvvetli olan Bu ortak kanaat AKP’yi örgütle müzakereye
Cemaat kadroları kısmi haset, kısmi parano- itti. Basına sızan Oslo görüşmeleri bunun kanı-
yaklık nedeniyle sürekli cemaatleri rahatsız tıydı. Konuşmacı olan Hakan Fidan; Başbaka-
etti. Tutuklama ve baskınlar normal hale geldi. nın talimatıyla orada bulunduğunu ifade edi-
Kendileriyle anlaşmayan her camiayı medya yordu. Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü, özerklik,
aracılığıyla karalayıp mağdur ettiler. Tevhid PKK militanlarının öz savunma gücü olarak
ehline düşmanlıkları anlaşılabilir. Ancak kendi dağdan inmesi (bir nevi Kürdistan polis teşki-
meşreplerinden olan Nurcuların bir kısmına ve latı olması), anadilde eğitim de dahil çok yönlü
tasavvufî yapıların bir kısmına tahammülsüz- bir müzakere olduğu kayıtlardan anlaşılıyordu.
lükleri nasıl izah edilebilir? AKP çözüm için ciddi risk almış ve kararlı oldu-
20
ğu anlaşılıyordu. Ancak Emniyet ve Cemaat bu sorusunu sorarak, bir çekişme olma ihtimalini
kanaatte olmayan ve yürütülen müzakerelerden yalanlıyor.
rahatsız olan taraftı.
Öyle ya bu çekişmeden cemaatin zarar göre-
2008 nisan ayında ’PKK analiz ve notlar, mü- ceği kesinken neden?
cadele metotları’ isimli bir kitapçık yayınlandı.
Emniyet analizi olan bu kitap, isim verme- Kendini koruma güdüsüyle aslana kafa
den ‘Bazı kurumlar geçici ateşkes- tutan tavuk neden böyle bir girişte
le sonuç alacaklarına inanıyor- bulunuyorsa, ondan!
lar’, ‘MİT’; Hükümeti, süreci
eleştiriyorlardı. Öcalan’la Kendilerine Bu nokta çok açıktır.
görüşmelerin faydasız ol- alan açmak ve Yaşanan trafik neticesin-
duğuna vurgu yapıyorlardı. kafirlere şirin görünmek de Başbakan danışmanı
Yalçın Akdoğan; sorun
için Müslümanları olmadığını, cemaat ve
Emniyet; donanımlı
ve son teknolojiye sahip taciz edenler, kadın ve AKP arasında gönül
profesyonel ordu projesiy- çocukları ürkütenler bağı olduğuna dair bir
le örgütün sonlandırılabi- aynı duruma düşmeye makale kaleme aldı. An-
leceğine inanıyordu. Bunca müstahaktır. cak cemaat sitesinden
yıl çözüm alınamamasının olan Aktif haber de; Yet-
nedeni Ergenekonvari yapılan- kin Yıldız bu yazıya cevap verdi,
malar ve bunların örgüte kaos için yazının ana teması; ‘AKP cema-
müsaade etmesiydi. Bu analiz sığlığı, so- ate yakın isimleri tasfiye ederken, bir
runun derinliğinden uzaklığı ve içerdiği kibir taraftan da Cemaate olumlu demeçler verip
bir yana, açıkça hükümete ve stratejisine cephe yüzüne gülüyor.’ şeklinde özetlenebilir. Yalçın
almaktı. Akdoğan bu yazıya cevap vererek, Cemaat adı-
na bu şahsı muhatap aldığını kanıtlamış oldu
Emniyet bu muhalefetini pratikleştirdi. (dileyenler Yalçın Akdoğan yazısına, Yasin Do-
KCK operasyonlarıyla görüşme sürecini balta- ğan mustaar adıyla Yeni Şafak’tan, Yetkin Yıl-
ladı. Çünkü operasyon PKK’nın güvensizliğini dız yazısına Aktif Haber’den, bu yazıya Yalçın
artırdı, hükümetin kendilerini oyaladığını dü- Akdoğan’ın cevabına Star Gazetesi Açık Görüş
şündüler. Bir yandan müzakere yapılıyor bir ekinden ulaşabilirler.).
yandan KCK tutuklamaları devam ediyordu.
Bu süre zarfında Ortadoğu da yaşanan ayak- Perde arkasında yaşanan bu olaylar ve uzun
lanmaların başlaması örgütü yeni bir sürece zamandır oluşmuş fay hattı harekete geçmiş
itti. Devrimci halk ayaklanması, Serhildan gibi oldu. MİT süreci olarak kamuoyuna yansıyan
söylemler barış sözcüklerinin yerini aldı. Yani ve AKP’nin zaferiyle sonuçlanan çekişme ya-
Emniyetin tutumu. AKP’nin risk alıp başlattığı şandı. Olayın perde arkasını bilmeyenler, böyle
süreci baltaladı. bir çekişme olmadığını vurgulasa da , yukarıda
özetlemeye çalıştığımız süreç ve yaşananlar tam
Bu durumdan rahatsız olan MİT, Cemaatçi aksi yöndedir.
çevrenin tasfiyesi için çalışmalara başladı. Bu
çalışma cemaat mensuplarını korkuttu, kamu- Buna Zaman gazetesi kuruluş yıldönümü
oyuna hiç yansımadı bu süreç. Ancak MİT ola- münasebetiyle tertip edilen gecede, Başbaka-
yıyla beraber, cemaate yakın yazarlar, MİT fiş- nın ‘Pasta kesmesi’ ve ‘Bu ağız tatlılığını fikir
lemeleri ve cemaate yakın bürokratların tasfiye dünyasında sürdürelim’ sözlerini ve ameliyat
edildiği iddiasını dillendirmeye başladılar. olmasına rağmen Fettullah Gülen’in geçmiş ol-
sun mesajı yayınlamamasını eklersek, daha iyi
Süreci tetikleyen kilit nokta bu korkuydu… anlamamızı sağlar.
Bu korku onları AKP’ye karşı hamle yapmaya
itti. Ancak kendi hamlelerinin altında kaldılar. Kürt sorunu neticesinde yaşanan bu fikir azi
yel Evv
e
Bir çok yazar ‘Cemaat-AKP ile neden çekişsin?’ ayrılığı, Cemaatte oluşan tasfiye endişesi, başka
Cem
1433
l
NİSAN’12 • SAYI: 3
21
konulardaki ihtilafları da tetikleyerek MİT sü-
reci başladı.
22
Fikriyat
İslami Durgunluğu,
Özcan
İslami Harekete Dönüştüren Şuur: Yıldırım
-1- UHUVVET
Ahiret yolunun yakıtı olması gerekirken, yolun kasisleri
olmuş uhuvveti tedavi etmemiz gerekiyor kardeşim. O
hemen yanı başımızda… Sadece samimi duygularındaki
bakışları ona doğru çevirmen yeterli. Uhuvvetin olduğu
vadiye gitmeye var mısın kardeşim?”
1433
l
1. “Kendini kınayan nefse yemin ederim” (75/Kıyame, 2) 2. Ancak mü’minler kardeştir. (49/Hucurat, 10)
NİSAN’12 • SAYI: 3
23
roz dövüşü yaptığı, ‘Ruveybida’ların cirit atıp Uhuvvet şuuru, bir topluluğun/cemaatin gö-
insanları küfre sürüklediği, Müslümanlara nüllerinde tesis etmesi gereken bir olgudur. Bu
yumuşak güçle, ılımlı maskelerle yoğun bas- şuur, fertlerin arasında kökleşmesi halinde iç
kı yapıldığı seküler bir hayatın içindeyiz. Bu döngünün sağlamlaşmasını, buradan hareketle
vakıada ayakta kalıp, sebat etmek için gerek- dış tehlikelere karşı da kalkan oluşmasını sağlar.
li olanlar yapılmaz ise birçoklarının ısırıldı-
ğı yerden bizlerin de ısırılması kaçınılmazdır. Bugün dillerde olsa da, fiilde mehcur bırakı-
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmakta- lan yitik bir şuurdur uhuvvet.
dır:
Uhuvvet… Müminlerin birbirlerine
“İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki di- ‘Bunyanûn Marsûs’ ilkesi ile kenetlendiği
ninin gereklerini yerine getirme konusunda sabır- olgu… Müminlerin arasında dönen bir ruh…
lı/dirençli davranıp Müslümanca yaşayan kimse, Ümmetin ezalarla dolu yolda ihtiyaç duydu-
avucunda ateş tutan kimse gibi olacaktır.” 3 ğu, sürekli tecdid ve tedariki gerekli olan mef-
hum… Müstebit kâfirlerin leş kargaları gibi
Bu oldukça zor görünen bir durumdur. Zira üşüştüğü, İslam ümmetindeki müzmin maraz…
avucundaki koru bırakan imanı bırakmış ola- Uhuvvet; zihinlerdeki bencillik prangalarını
cak; imana sarılsa bu da kendi nefsini fiziki ilmek ilmek parçalayan enerji yığını, kökü sev-
manada yaralayacaktır. Demek oluyor ki iman gi ve muhabbet, gövdesi iyilik ve takva üzere
eden bir kimsenin bu zamanda fedakarlık yap- yardımlaşma, meyvesi de Allah’ın subhanehu ve teâlâ
maktan, elini taşın altına koymaktan başka bir yardımı olan bir ağacın kalplere, zihinlere kök
çaresi yoktur. Tüm bu zorlukları hamleden biz- salmasının adıdır!
ler kendi otokontrolümüzü yapmalı, alışılagel-
miş lakin uygulamakta sürekli tevakkuf edilen Evet, uhuvvete dair söylenecek çoktur. Fakat
fikriyat
24
“İman etmedikçe cennete giremezsiniz!” kardeşi için istemedikçe iman etmiş olamaz” 6
Uhuvvet;
İman, cennet kapısının anahtarı ve vizesidir. Hadis, mümin olmanın sağlamasını bizle- zihinlerdeki
bencillik
İmanı elde eden cennet ve nimetlerine kavuşa- re öğretmektedir. Yani, biz kendi nefsimiz için prangalarını
cak, küfrün buhranlarında boğulan, depreşen dünyevi ve uhrevi isteklerimizi, beklentilerimi- ilmek ilmek
ise cehennemin sonu bilinmez vadilerinde çığ- zi kardeşimiz için de istemez isek imanımızın parçalayan
lık çığlığa ceremesini çekecektir. Bu bir şarttırW. kemale ulaşmayacağını bilmeliyiz. enerji yığını,
kökü sevgi
Tıpkı dünyevi her hangi bir meselenin şartı ol- ve muhabbet,
duğu gibi… Bugün kendi dünyevi arzularımıza ulaşmak gövdesi iyilik
için çabanın en üstününü gösterirken, karde- ve takva üzere
Hadisin devamı bu şartın iman olduğu- şimizin hacetini hissettiği bir durumu ikincil yardımlaşma,
meyvesi
nu bildirmektedir. Buradan hareketle, kişinin meselemiz yapıyorsak, bir bedenin uzvu oldu- de Allah’ın
imanının oluşabilmesi için gerekli bir takım ğumuzu yalanlamış oluruz. Dünyevi hırs ve subhanehu ve teâlâ
azıklara ihtiyacı vardır. Bu anlayışa destek ma- ihtiraslarımızın zerre-i miskalini kardeşimiz yardımı olan
hiyetinde olan bir takım azıklar… Rasulullah sal- için istemiyor, haset ve kin dolu benliğimizin bir ağacın
kalplere,
lallahu aleyhi ve sellem bireyin imanını oluşturacak en tezahürlerini sergiliyorsak, bu iman dairesinin zihinlere kök
önemli amillerden birinin kardeşlik hukuku hangi kapısından gireceğiz? salmasının
olduğunu belirtmiştir. adıdır!
Kardeşliği diline dolayıp, şahsi bir takım so-
Yani kardeşlik hukuku, imana, iman da cen- runları, problemleri içsel maraz haline getiren
nete götürür. bir kimse, bunları haset haline getirip, hayatın
tüm alanına yansıtarak bu şuurun oluşmaması-
Zaten mümini sevmeyen, nefret eden, on- na ne de büyük katkıda bulunur! ‘Ben bu kişi ile
dan beri olan, buna mukabil kafirlerle dost olan, bir arada bulunmam, bu kişi bana şöyle şöyle
onlara daha çok sevgi gösteren, iman dolu kal- yaptı, bana zulmetti’ gibi cümleleri sarf ederek
bini telef etmiştir. karşı karşıya dahi gelmemek için cambazlık ya-
pan bir kimsenin, uhuvveti ne denli idrak ettiği
“Allah’a ve ahiret gününe inanan bir toplumun bellidir. Konu itikada, İslami harekete gelince
-babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları mangalda kül bırakmayan, herkesi cebinden
da olsa- Allah’a ve Rasul’üne düşman olanlarla
çıkaran nice kimseler, atom zerreciklerinden,
dostluk ettiğini göremezsin. İşte onların kalbi-
çevresini tahrip edeceği bir atom bombası üret-
ne Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile
onları desteklemiştir. Onları içlerinden ırmak- miştir. Durumu öyle bir hale getirirler ki, kar-
lar akan cennetlere sokacak, orada ebedî kala- deşi hakkında her gördüğünü katlarca sayılarla
caklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da çarparak, kalplerine haset oklarını göndermiş-
Allah’tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar, Allah’ın ler, her rüzgarı da aleyhine zanneder hale gel-
tarafında olanlardır. İyi bilin ki, kurtuluşa ere- mişlerdir.
cekler de sadece Allah’ın tarafında olanlardır.” 5
Halbuki asıl kardeşlik, kardeşinde görülen
Allah subhanehu ve teâlâ ayette bu durumun muhal hasleti bir ve üstü rakamlarla çarpıp yorumla-
olduğunu net bir şekilde belirtmiştir. Ardından mak, su-i zan yapmak değil, yutan eleman olan
kalplerine iman yazılanların bunlar olduğunu ‘0’ ile çarpıp o zannı ortadan kaldırma eylemini
söylemiş ve cennetin anahtarını da yine buna gerçekleştirmektir!
bağlamıştır.
Uhuvvet imanın gereği ise, sahada hareket
Buna binaen bir kardeşimizi imanından do- eden kimselerin bu azığının sürekli olması gere-
layı sevmek imanın gereği ise bunu kalbimize, kir. Allah subhanehu ve teâlâ bizleri uhuvvet şuuru ile
yüreğimize, duygularımıza yüklemeliyiz. Bu yoğrulan, her daim bunu ihya eden kullarından
yükleyiş bizleri kardeşlik hukukunu ayakta tu- kılsın. Amin.
tacak işleri yapmaya itmelidir.
(DEVAM EDECEK…)
“Sizden biriniz kendisi için istediğini (mü’min) yel Evv
azi e
Cem
1433
l
NİSAN’12 • SAYI: 3
25
Notları
Siyer
Enes
Yelgün Cahiliye
Genel Olarak Arapların Durumu -3-
Asırlar geçti ama değişen pek bir şey yok. Her
zamanda, farklı milletlerde, farklı şekillerde, açığa
çıkabilen bu haslet (kavmyetçilik), günümüzde de
toplumlara şekil veren en önemli etkenlerdendir.
Kabilelerin birbirleri ile yaptıkları savaşlar Aslında sinelere sinsice yerleşmiş, İslam
artık kavimlerin gücünü tüketmiş, mecburen için neredeyse her şeylerini feda etmiş Ensar ve
aralarında bazı ittifaklar yapmak zorunda kal- Muhaciri, Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem dizi-
mışlardı. nin dibinde geçirdikleri onca zamandan sonra
bile, birbirine düşürebilen bu cahiliye hasleti
NOTLAR: köklü bir geçmişe sahiptir. Âdem aleyhisselam top-
raktan yaratıldığında Melekler secdeye kapa-
Hamd, Allah’a, salat ve selam O’nun nırken Şeytan’ı Allah’ın subhanehu ve teâlâ emrinden
Rasûlüne sallallahu aleyhi ve sellem olsun. yüz çevirten neydi ki? Önderi iblis olan bu zih-
niyetin, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem zamanın-
1. Arap toplumunda olan ve Peygamber’in
daki temsilcileri olan Mekke müşrikler davete
sallallahu aleyhi ve sellem ilahi direktiflerle temizlemeye
nasıl karşılık vermişlerdi?
çalıştığı pisliklerden bir tanesi de kavmiyetçilik
idi. İslam güneşinin doğduğu Arap yarımadası- ‘Biz atalarımızdan böyle bir şey duymadık’
nın en büyük sorunlarından bir tanesi de buy- dünya ve ahiret saadetlerini etkileyecek olan bir
du. Sosyal yaşantı, savaşlar barışlar, ekonomik meselede karar vermek için kullandıkları ölçü-
durum, hep bu kavmiyetçilik zihniyetinin etkisi ler yine cahili ölçülerdi: ‘Atalarımız, Kavimle-
alında şekilleniyordu. rimiz, Soylarımız!’
26
Asırlar geçti ama değişen pek bir şey yok.
Her zamanda, farklı milletlerde, farklı şekil-
lerde, açığa çıkabilen bu haslet, günümüzde
de toplumlara şekil veren en önemli etkenler-
dendir. Arap toplumunda bir kavmin ferdi, di-
ğer kavmin tavuğuna ‘Kışt’ dedi diye aylarca
savaşabilirken, onların itikadî yönden torunları
olan asrımızın cahiliyesi küfür mirasına sahip
çıkmada hiç de geri durur mu?!
Bugün neredeyse ülke sınırlarını belirleyen ağızdan Almanya’ya iletildi. Ne yaman bir çe-
tek ölçü ırk oldu. Topraklarında yaşayan diğer lişki!
milletleri yok saymak ya da varmış gibi yapıp
kendi değerlerini(!) eritmek, hemen hemen Aynı kaynaktan beslendikleri için savaşın
her devletin öncelikli hedefleri arasına girdi. karşı cephesinin de çelişkileri bitmek bilmiyor.
Demokrasi ve insan haklarının beşiği olarak PKK eylemlerinde sivil Kürtler ölünce özür di-
gösterilen ve bireye sadece ‘İnsan’ olması ha- liyor. Ama sivil Türkler ölünce sesini çıkartmı-
sebiyle değer verilmesi gerektiğini her seferde yor. İnsan bu hali görünce İslam’ı bizlere nasip
geri kalmış(!) ülkelere öğütleyen Avrupa’nın ettiği için Allah’a subhanehu ve teâlâ ne kadar da az
hali, her şeyi özetlemiyor mu? Yakın bir zaman şükrettiğini hatırlıyor.
da topraklarında gerçekleşen ırkçı cinayetle-
rin tevafuken ortaya çıkması sonucu ne oldu? 2. İslam, hastalığın teşhisini yaptıktan son-
Timsah gözyaşları içerisinde sarf edilen bir-iki ra hemen tedavi yöntemini de ortaya koydu:
cümle haricinde demokrasi havarileri sus-pus! Toplumu birbirine bağlayan bütün cahili bağlar
Devletin bütün istihbarî kurumlarının olayların koparılacak. Yerine iman kardeşliği tesis edile-
faillerini gözettikleri ortaya çıkınca kıyamet cek. İnsanların birbirlerine karşı üstünlükleri-
mi koptu? Dahası Avrupa’da iktidarlar ırkçılığı nin tek ölçüsü takva olacak.
önemseyen sağ görüşlü partilerin eline geçi-
yor. Artık yıllardır, ‘Demokrasi, insan hakları...’ Elbette bu tedaviden en çok nasibini alan
diye Avrupa, Amerika ve diğer tağuti güçler ta- bağ da, kavmiyetçilik bağı oldu. Fakat Mekke
rafından sömürülen toplumların, demokrasi ve toplumunda Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem işi
insan haklarının helvadan birer put olduğunu, hiç de kolay değildi. Bu bağları ortadan kaldır-
acıktıkları zaman tapıcıları tarafından yenilip mak ve iman kardeşliğini tesis etmek için çok
yeni putlar ortaya çıkarılacağını anlama vakit- çabaladı. Yanında kendisi ile beraber birçok
leri gelmedi mi? zorluğu göğüsleyen güzide ashabı, daha sene-
ler sonra bu cahilî kalıntı ile yüzleştiler. Ebu
Çok uzağa gitmeye gerek yok. Yaşadığımız Zer ve Bilal radıyallahu anhum arasında geçen hadi-
coğrafyada 30 yıldır süren savaş, başka birçok se, Evs ve Hazreç kabilesinin birbirlerine kılıç
nedeni olmakla beraber, temelde bir ırkın diğer çekecek hale gelmeleri dikkat çekecek örnek-
ırka üstünlük kurmaya çalışması değil mi? Her lerden bir kaçıdır. Allah’ın subhanehu ve teâlâ bizatihi
sabah farklı milletlerden 7-8 milyon öğrenci eğittiği ve Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in de
gözlerini ‘Türküm’ diyerek açmıyor mu? İkti- içinde bulunduğu bir toplumda bile, bu tür has-
dara geldiğinden beri ‘Yaratılanı, yaratandan talıklar tekrar dan ortaya çıkıyor, kalıntılarının
ötürü severiz’ cümlesini ağzına sakız yapan temizlenmesi seneler alıyorsa, bizim çok daha
siyasi mekanizmanın, 34 tane köylüyü öldür- dikkatli olmamız lazım ‘Bende böyle bir şey
dükten ağızlarından doğru düzgün bir özür bile olması mümkün değil’ gibi düşünceleri bir ke-
çıkmayışı, sakın ölenlerin Kürt olması ile ala- nara bırakıp, damarlarımızda pusuda bekleyen
kalı olmasın! Daha vahim olan, halkın da buna iblisin kışkırtmalarına karşı, sürekli teyakkuz
tepkisiz kalması. Demek ki yıllarca damarlara halinde olmalıyız
akıtılan zehir, vicdanlarda tesirini göstermiş.
yel Evv
İlginç olan bu olay yaşandığında Almanya’ya 3. İslam’ın kavmiyetçilik bağını ortadan azi e
Cem
1433
l
çıkarma yapıldı. En üst düzeyde tepkiler birinci kaldırması, ana-baba ve akrabalarımıza düş-
NİSAN’12 • SAYI: 3
27
man olmamızı, onlardan nefret etmemizi ge- çok katkı sağlayan falan ile falanı niye anlatmı-
rektirmez. Bu kimselere karşı bir sevgi duymak yorsun?’ Mesela bir Arap için Emevi tarihinin
fıtrî bir gerçektir. Hayattaki yegâne örneğimiz bitişi aynı zamanda İslam tarihinin bitişi gibiy-
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, kafir olan annesi- se burada bir ilginçlik var demektir. Bir Türk
nin kabrini ziyaret etmiş ve gözyaşı dökmüştür. günahıyla sevabıyla Osmanlı tarihinin her anını
Zaten anne-babaya her halde iyilikle muamele büyük bir ibadet şuuru ile yâd ediyor. Devle-
edilmesi gerektiğini söyleyen, akrabalara iyilik tin kurucusu Osman Bey’in rüyasında gördüğü
ve sıla-i rahim yapılmasını emreden birçok nass ağacın kaç tane dalı olduğunu bile biliyor. Ama
mevcuttur. Yasaklanan şey ise, iman kardeşliği sahabe hayatından habersiz yaşıyorsa, insanın
bağı ile çatıştığında, ana-baba, akraba sevgisi- zihninde farklı şeyler canlanmaya başlar. Ya
ni bu bağın önüne geçirmektir. Olayı özetleyen da bir Kürt, İslam tarihinde hayır ile hatırlanan
ayet ise şudur: bir komutan ya da alimin Kürt olduğunu ispat
etmek için olmadık yorumlara dalıyorsa ‘Buna
“Allah’a ve ahiret gününe inanan hiçbir kav- ne gerek vardı? Zaten yaptıkları ameller kimlik
min, Allah ve Rasûlü ile sınır mücadelesi ya- olarak ona yetmez mi?’ sorusunu bize sorduru-
panlara sevgi beslediklerini göremezsin. İsterse yor.
bunlar babaları, oğulları, kardeşleri veya soy-
daşları olsalar bile...”(Mücadele 22) Bu kesim, kendi ırklarından olan kişilerin
İslam’a yaptıkları katkı nedeniyle mutlu olabi-
4. Günümüzde, cahiliyede yaşanan kavmi-
lirler. Bunda sorun yok ama bu durum onların
yetçiliği neredeyse birebir kopyalayan bir top-
milliyetçilik damarlarını harekete geçiriyorsa,
lumla karşı karşıyayız. İnançlarına ‘İslam’ de-
aşağıdaki soruları ve buna benzer bir çok soru-
seler de, dinlerinin İslam’la uzaktan yakından
yu kendilerine sormalı, cevaplarını iyice tahlil
siyer notları
Burada dikkat çekmek istediğimiz bir nokta b. Irkının İslam’la mı şereflendiğine yoksa
var:
İslam’ın mı ırkınla şereflendiğine inanıyorsun?!
Toplumun genelinin hali yukarıda resmet-
c. Kavminin İslam’a girmeden önceki tari-
tiğimiz şekilde olsa da, bir kesim var ki bun-
hini okurken, orada İslam’a muhalif şeyler olsa
ları ayrı değerlendirmek daha uygun olacaktır.
da kalbine bir heyecan dalgası sarıp, mutluluk
Çünkü bunlar ne toplumun içinde bulunduğu
ve gururu bir arada hissediyor musun?
hal üzereler ne de İslam’ın onlara emrettiği hal
üzere. Peki kim bunlar ve ne yapıyorlar? d. Irkından birilerinin İslam için yaptığı
amellerin aynısını, başka bir kavmin yaptığını
Bu insanlar İslam tarihini inceledikten son-
gördüğünde ne hissediyorsun? Mutlaka bir yer-
ra, kendi ırklarından olan şahsiyetleri, yaptıkla-
lerde eksik bir şeyler vardır diye didiklemeye
rı amellerin İslam’a katkısı ne olursa olsun, gü-
başlıyor musun?
nahları ve fıskları hangi boyutlara varırsa varsın
ayrıma gitmeden alıp, öne sürüyorlar. Onların e. En önemlisi nasslarda övülen ilk üç neslin
faziletlerini ve menkıbelerini anlatmakla bitire- hayatını mı yoksa kendi kavminin İslam tari-
miyorlar. Aslında görünürde yapılan şey, o şah- hindeki serüvenini mi daha iyi biliyorsun? Ya
siyetlerin İslam’a hizmetlerini anlatmak. Ama da hangisini öğrenmeye daha isteklisin?
insanların akıllarında şu soru beliriyor: ‘İyi de,
onlardan daha faziletli olan ve İslam’a daha (DEVAM EDECEK...)
28
YAKINDA…
yel Evv
azi e
Cem
1433
l
NİSAN’12 • SAYI: 3
29
Akaid
Notları
Ferhat
Cura
Alimlerin Sözleri
İtikadı Belirler mi?
İtikat, ne alimlerin sözleri ile ne akılla ne de duygu
ile belirlenir. Bilakis, Kur’an ve sünnet ile belirlenir.
30
insanlar itikat değiştirecek ya da itikatta istika- bir konu hakkında tüm sözlerini toplamadan,
met üzere olacaktır. İtikat ne alimlerin sözleri ile o sözler hakkında hüküm vermemek veya bir
ne akılla ne de duygu ile belirlenir. Bilakis itikat tarafı diğer tarafa kesinlikle tercih etmemek
ancak Kur’an ve sünnet ile belirlenir. Alimlerin gerekir. Nitekim Allah’ın subhanehu ve teâlâ kela-
sözleri ise bunlara uyduğu müddetçe bizim için mında bile ayetler muhkem ve müteşabih diye
delil ve hüccet olur. iki kısma ayrılır. Müteşabih olanlar, tek başına
ele alındığı zaman insanı saptırıp kalpleri eğri
Alimlerin sözlerine yaklaşmadaki usullere olanlardan kılabiliyorsa; sözü, Allah’ın subhanehu ve
gelince: teâlâ sözünün rutbesinden milyon kat aşağı olan
alimlerin sözlerinin de muhkem ve muteşabih
1. Her alimin sözü değil, sözünün delili hüc- olmaması ve bunlarda ayrıma gidilmemesi ka-
cettir. İslam da asıl deliller kur’an,sünnet ,kuran çınılmazdır.
ve sünnete istinad eden icma ve kıyastır. Alim-
lerin sözleri ise aslen delil değil, bilakis delillen- Yine bir alim, bazen özel bir meseleye ait
dirilmeye muhtaçtır. Hangi alimin sözü olursa fetva verebilir ve o fetvasını genele uygulamak
olsun aslı bir delile dayanıyorsa, o zaman o de- mümkün değildir. Bazen de verdiği fetva umu-
lille beraber hüccet hükmündedir. Bunun dışın- midir, başka yerlerde de o fetvasını tahsis eden
da alimlerin sözü şer’i bir delil değildir. Mesela; cümleler kullanmış olabilir. Bu yüzden özellik-
Allah’ın subhanehu ve teâlâ hükümlerini en iyi bilen, le ciddi ve önem arz eden meselelerde, bir ali-
yıllarca Rasûlullah’la sallallahu aleyhi ve sellem beraber min hangi görüşte olduğunu öğrenebilmek, bu
yaşamış sahabelerin dahi sözlerinin delil olup görüşü kabul veya reddebilmek için o alimin
olmadığının ihtilaf konusu olduğu bir dinde, konuya dair sözlerini bütünlük içerisinde ele
sahabeden yüzyıllar sonra yaşamış bir alimin almak gerekir.
görüşlerinin delil olarak kabul edilmesi söz ko-
nusu değildir.
NİSAN’12 • SAYI: 3
31
Bu kaidelerin daha güzel anlaşılabilmesi için
Allah‘ın subhanehu ve teâlâ izniyle İbni Teymiye’nin hem dinin aslı hem de fer’i meselelerde tekfi-
fetavadaki sözleri ve muasır alimlerin sözlerin- rin olabilmesi için mutlaka hüccet ikamesinin
den örnek verelim. şart olduğunu söylemektedirler. Buna Şeyh’in,
Fetava’da bu görüşlerini ifade eden sözlerini de-
Seleften İbni Teymiye’nin lil getirirler.
Fetava’daki sözleri ‘Sözler veya fiiller küfür olabilir. Kim bunu
İslam alimleri her ne kadar farklı isimler yaparsa o kafirdir.’ diye söz itlak edilse bile onu
verselerde dinin meselelerini Dinin aslına söyleyen veya yapan; muayyen şahsa gelince ta
dahil olan meseleler ve dinin aslına da- ki terk edildiği zaman insanın kafir olduğu hüc-
hil olamayan fer’i meseleler diye ikiye cet ona ikame edilinceye kadar, muayyen şahıs
ayırmışlardır. tekfir edilmez. Tehdit içeren tüm nasslarda bu
geçerlidir. Ehli kıbleden olan muayyen bir şahsa
Dinin aslına dahil olan ateş ehli olduğu hükmedilmez. Bu ona layık ol-
meseleler: Bunlar herke- mamasının caiz olmasından ötürüdür. Yani bir
‘Hiç kimsenin sin (alim ve avam olanla- şartın ortadan kalkması veya bir maninin subu-
bir Müslümanı rın) bilmesi gereken ve hiç tundan dolayıdır.’
tekfir etmesi caiz kimsenin bilmemekle ma-
olmaz. Velev zur olmadığı meselelerdir. Yine Şeyh başka bir yerde şöyle der: ‘Hiç
Bunlara muhalif bir iti- kimsenin bir Müslümanı tekfir etmesi caiz ol-
hata ve yanlış kad, söz ve amel ortaya maz. Velev hata ve yanlış yapsa bile. Ta ki hücce-
yapsa bile. Ta ki konulursa o zaman o kişi tin ikame edilmesine kadar.’ Ve buna benzer bir
hüccetin ikame bu muhalif noktaların ge- takım sözlerini getirirler. Hiçbir usul olmadan
edilmesine ka- reğince yargılanır. bakıldığında gerçekten de onların dediği gibi
dar.’ Şeyh, bir insanın tekfir edilmesi için mutlaka
Dinin fer’ine dahil hüccet ikamesi yapılıp şartların yerine gelmesi
olan meseleler: Kişilerin ve manilerin de ortadan kalkması gerektiğini
cehaletiyle mazur olduğu söylüyor gibi. Böyle olunca da dinin usul ve
ve herkesin bilemeyeceği hafi furu ayrımına gitmeden her meselede cehaletin,
ve kapalı olan meselelerdir. Bunlara tevilin özür olduğunu veya her meselede tek-
muhalif itikad, söz ve amel ortaya ko- firin şartlarına bakmak gereklidir görüşünün
nulduğu zaman, kişi cehaletiyle mazur doğru olduğunu insanlara ve muhaliflerine ka-
görüleceği, ancak kendisine hüccet ikame bullendirmeye çalışmaktadırlar. Bu şekilde hem
edilene kadar hüküm (tekfir, had vs.) verileme- kendilerini hem de insanları itikat noktasında
yeceği meselelerdir. çok tehlikeli uçurumlara sürüklemektedirler.
İslam alimleri bu noktadan yola çıkarak Oysa bizler yukarıda belirttiğimiz usuller
tekfiri, mutlak tekfir ve muayyen tekfir diye çerçevesinde Şeyh’in sözlerine yaklaştığımızda
iki kısma ayırmışlardır. Dinin aslına dahil olan ve bu konu hakkındaki sözlerini bir bütün ha-
meselelere muhalefet edenlerin tekfiri nok- linde ele aldığımızda, meselenin hiç de onların
tasında hiçbir ayrım yapmadan o insanların belirttiği gibi olmadığını görmekteyiz. Şöyle ki;
tekfir edileceğini belirtmişlerdir. Ancak dinin
aslına dahil olmayan konularda ise bir şahsın Öncelikle Fetava’da Şeyh’in bu sözlerini
muayyen olarak tekfir edilmesi yani ‘Sen kafir söylediği yerlere baktığımızda on, yirmi sayfa
oldun’ denilebilmesi için hüccetin mutlak bir öncesinde ya arşa istiva meselesinden konu-
şekilde ikame edilmesi gerektiğini belirtmişler. şuyor ya kader ya da sıfat vb. meselelerinden
Dikkat edilirse alimlerimiz hüccet ikamesini bahsetmektedir. Dikkat edilirse bu meselelerin
her meselede şart koşmamış ancak kapalı ve hepsi hafi ve kapalı olan meselelerdir ki zaten
hafi olan meselelerde şart koşmuşlardır. İşte bu bu meselelerde cehaletin mazur olduğunu ve
noktada bazı insanlar Fetava da Şeyhul İslam hüccetin ikame edilmesi gerektiğini yukarıda
ibn Teymiye’nin tekfir noktasında bir takım belirtmiştik.
sözlerine yapışarak, Şeyh’in her meselede; yani
32
Ayrıca tekfir noktasında Şeyh’in farklı söz-
lerine baktığımızda; meselelerde usul ve furu
ayrımına gittiğini ve hüccetin ise ancak furu ve
kapalı olan meselelerde olacağını, asıl yani usul
olan meselelerde hüccetin şart olmadığını kesin
bir şekilde belirtmiştir.
Her alimin sözü kendi vakıasıyla Hamd, davamızın sonu Alemlerin Rabbi
alakalıdır. Yani o alimin sözlerinin olan Allah’adır.
anlaşılması için alimin yaşadığı vakıanın
çok iyi fehmedilmesi gerekir.
yel Evv
azi e
Cem
1433
l
NİSAN’12 • SAYI: 3
33
Makale
Çeviri
Dua Silahınızdır
Ey Cihad Ehli -2-
Bilmelisin ki yaptığın duada hiçbir şey
kaybetmezsin. Bu, Allah’ın kullarına olan
fazlı, rahmeti, keremi, cömertliği ve lütfudur.
M
lar;
üslüman kardeşim, bilmelisin ki duada
yasaklanmış olan durumlar vardır. Bun-
“Sizden biriniz başına gelen herhangi bir za-
rardan dolayı sakın ölümü temenni etmesin.
Mutlaka isteyecekse: Allah’ım, yaşamak benim
için hayırlı ise beni yaşat. Benim için ölmek ha-
1. Duada acele etmek, günah için veya sıla-i yırlı ise beni öldür, desin.”
rahim’i kesmek için dua etmek:
Enes radıyallahu anh şöyle demiştir:
Müslim, Ebu Hureyre’nin radıyallahu anh
Peygamber’in sallallahu aleyhi ve sellem şunu dediğini “Eğer Allah Rasulü’nden ölümü temenni etme-
rivayet eder: yin’ dediğini duymasaydım ölümü isterdim” 2
“Kul, günah talep etmedikçe veya sıla-i rahmin Kays b. Ebu Hazım şöyle dedi: ‘Habbab’ın
kopmasını istemeyip, acele etmediği müddetçe yanına hasta ziyareti için girmiştik. Karnına yedi
duası kabul olur. ‘Ya Rasulallah acele nedir?’ diye dağlama yapılmıştı. Habbab hastalığının şiddetli
sorulunca şöyle buyurur: “Dua ettim, ettim de ka- ıstırabını ifade ederek: ‘Eğer Allah Rasûlü bizim
bul olduğunu görmedim” der ve o anda duayı terk ölümü istememizi yasaklamış olmasaydı muhak-
eder.” kak ölümü isterdim’ dedi.’
“Sakın kendinize, çocuklarınıza, hizmetçileri- “Sizden biriniz dua ettiği zaman kesin bir ifa-
nize, mallarınıza beddua etmeyin. Çünkü yap- de ile dilekte bulunsun. Allah’ım, dilersen bana
tığınız beddua, Allah’ın kabul edeceği bir vakte ver, demesin. Çünkü Allah’ı zorlayan hiçbir güç
rastlar da kabul edilir” 1 yoktur.” 3
2. Buhari, Müslim
1. Müslim, Ebu Davud 3. Muttefekun Aleyhi/Buhari-Müslim
34
lersen bana merhamet et, dilersen beni rızıklan-
dır, demesin. İsteğinde azimli olsun, Şüphesiz O
dilediğini yapar. Allah’ı baskı altına sokacak
kimse de yoktur”
1433
l
NİSAN’12 • SAYI: 3
35
di. Sâdece Rableri ile kendi aralarında bir fısıltı- sı, teşehhüd sonrası, namazların hemen sonrası,
dan ibaret olurdu. Zira Allah subhanehu ve teâlâ: itaat olan fiillerden sonra, kardeşin diğer karde-
“Rabbinize yalvara yakara gizlice dua edin.” buyur- şinin gıyabında yaptığı duası, Cuma gününün
muştur. Allah subhanehu ve teâlâ başka bir ayette vakti, ilim meclisleri, Arafat günü oradakilerin
de kendisinden ve fiilinden hoşnut olduğu salih duası, yolcunun duası, oruçlunun duası, mazlu-
bir kulu zikredip şöyle buyurur: “Hani o, Rabbine mun duası, düşmanla karşılaşıldığı vakit. Hadis
içinden yalvarmıştı”. ‘ 6 kitapları bunlara sahih demiştir.
Ey Müslüman, Mücahid kardeşim; Burada duanın edepleri de vardır. Bunlar;
Bilmelisin ki yaptığın duada hiçbir şey kay- • Abdestli olmak,
betmezsin. Bu Allah’ın kullarına olan fazlı, rah-
meti, keremi, cömertliği ve lütfudur. • Kıbleye yönelmek,
36
lem şöyle buyurmaktadır: Süleym dedi ki: ‘Allah dilediğinde insanlar karşı
karşıya geldikleri zaman yarın (ne olacağını)
“Sonra dualardan hoşuna gideni seçer ve görecekler.’ Ravi dedi ki: İnsanlar uhud savaşına
onunla dua edersin” 10 hazırlanıyorlardı. Süleym de savaşa katıldı ve
şehit oldu. Allah rahmet eylesin.’
Ayrıca bu konuda kapsayıcı dualar vardır.
Nebi sallallahu aleyhi ve sellem bunlarla duayı çoğaltır, Zeyd b. Erkam’ın radıyallahu anh şöyle dediği ri-
bu dualara teşvik ederdi. vayet edilmiştir:
Enes’ten radıyallahu anh gelen rivayette Rasulul- ‘Ben size Rasulullah’ın sallallahu aleyhi ve sellem söy-
lah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur: lediğinden başkasını söylemiyorum. Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem şöyle diyordu: “Allah’ım! Aciz-
“Peygamber en çok şöyle dua ederdi; ‘Allah’ım likten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan,
bize dünya ve ahirette iyilik ver. Bizi cehennem kötü ihtiyarlıktan ve kabir azabından sana sığı
azabından koru.’ ” 11 nırım. Allah’ım! Nefsime takvasını ver ve onu
pak eyle! Onu pak edecek yegâne sen varsın.
Müslim Tarık b. Eşim, Uşeym’den radıyallahu anh Onun velisi ve mevlâsı sensin. Allah’ım! Fay-
şu hadisi nakleder: da vermeyen ilimden, huşu duymayan kalpten,
doymayan nefisten, kabul olunmayan duadan
Bir adam müslüman olduğu zaman Nebi ona sana sığınırım.” 13
namazı öğretti sonra da ona şu kelimelerle dua
etmesini öğretti: “Ya Rabbi beni bağışla, beni af- İbn-i Ömer radıyallahu anh diyor ki: Peygamber
fet ve beni rızıklandır.” 12 Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem sabah akşam şu du-
aları etmeyi bırakmazdı:
İmam Ahmed, Ebu Davud ve İbni Mace şu
hadisi rivayet etmiştir: “Allah’ım dünya ve ahirette senden af ve afi-
yet dilerim. Allah’ım dinim, dünyam, ailem ve
‘Nebi sallallahu aleyhi ve sellem Süleym denilen gence malım hususunda senden af ve afiyet dilerim.
şöyle demiştir: “Ey Süleym! Kur’an’dan ezberin- Allah’ım açık yerlerimi ört, beni korkulardan
de ne var?” Süleym şöyle dedi: ‘Ben Allah’tan emin et. Allah’ım beni, önümden, arkamdan,
cenneti istiyorum’ veya şöyle dedi: ‘Ben Allah’tan sağımdan, solumdan, üstümden koru. Altım-
cenneti isterim ve cehennemden O’na sığınırım’ dan pusuya (tuzağa) düşürülmekten sana sığı-
Vallahi Muaz’ın değil, senin mırıldanman ne nırım.” 14
güzel. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dedi:
“Benim mırıldanmam da, Muaz’ın mırıldanma- (DEVAM EDECEK…)
sı da Allah’tan cenneti istememiz ve cehennem-
den O’na sığınmamızdan başka bir şey midir?”
NİSAN’12 • SAYI: 3
37
Menhec
Notları
Yiğit
İnan
1. 8/Enfal, 60 2. 9/Tevbe, 46
38
bir meşguliyet var. Rabbinin adını an. Bütün İmani hazırlık, Allah’ın subhanehu ve teâlâ zor ve
varlığınla O’na yönel. O, doğunun da batının meşakkatli görevler öncesinde Müslümanlara
da Rabbidir. O›ndan başka ilâh yoktur. Öyleyse tavsiyesidir. Müslümanların kendi imanlarını
yalnız O›nun himayesine sığın.” 3 muhafaza etmek babından hazırlığın bu şeklini
yerine getirmeleri gerekir.
Buradan anlaşılıyor ki güç ve şer’i yüküm-
lülükler için mutlaka imani hazırlık gereklidir. “Eğer onlar kendilerine verilen öğüdü yerine
Konumuz olan cihad farizası da Allah’ın subhanehu getirselerdi, onlar için hem daha hayırlı hem de
ve teâlâ buyurduğu gibi insanlara ağır gelen bir va- (imanlarını) daha pekiştirici olurdu.” 5
ziffedir. Allah subhanehu ve teâlâ itabında bu konuya
(şu şekilde) dikkat çekiyor; Hiç şüphesiz ki Rabbimiz bizlere bu hazırlı-
ğı emrederken bir faydaya binaen emretmiştir.
“Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kı- Çünkü Rabbimiz bizlere zarar verecek olan bir-
lındı. Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi emretmez.
şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha
kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de müm- Hiç şüphesiz ki imani hazırlığın en önemli
kündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.” 4 azığı takvadır. Takvanın cihad farizasını yerine
getirecek olan insanlara birçok faydası bulun-
Burada aklımıza şu soru meşgul edebilir: maktadır. Bu faydaları sıralayacak olursak;
’Cihad neden insanlara sevimsizdir?’ İnsan fıt-
ratı rahata meyyaldir. Cihad farizası ise insanın Takva, kafirlerle müslümanlar
rahatını ortadan kaldıran bir ibadettir. Nitekim
cihad neticesinde canlar, mallar, ırz, namus ve
arasındaki sayı farkını
dünya rahatı elden gidecektir. İşte bu sebepten ortadan kaldırır:
dolayı cihad insanların nefislerine ağır gelmek- Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor;
tedir. Madem ki cihad insanın hoşuna gitmeyen,
ağır gelen bir emir, o zaman Müslümanların yu- “Nice az sayıda bir topluluk Allah’ın izniyle
karıda zikrettiğimiz kaide gereği cihad farizası- çok sayıdaki topluluğu yenmiştir. Allah sabre-
nı ifa etmeden önce onun için gerekli olan ma- denlerle beraberdir.” 6
nevi yani imani olan hazırlığı yerine getirmeleri
Allah subhanehu ve teâlâ bu ayeti Talut ve Calut
gerekir. Bu kaide cihad gibi zorluğun ve meşak-
kıssasını anlatırken zikretmektedir. Kıssaya ge-
katin aşikar olduğu tüm farzlarda da geçerlidir.
nel olarak bakıldığı zaman bu ayeti kerime ile
Mesela; bugün sokaklarda şirk kol gezmekte,
kastedilen anlaşılacaktır. Talut, ordusunu bir
küfür her daim insanların ensesindedir. Böyle
takım imtihanlara tabi tutulmuş, nehirle kar-
bir durumda Müslümanın üzerine düşen gö-
şılaştıkları zaman bir avuç müstesna nehirden
revlerden en önemlisi insanlara tevhidi anlatıp
su içmeyi yasaklamıştır. Komutan’ın bu emrini
onları bir ve tek olan Allah azze ve celle’ye kul-
yerine getiren insanlar yani takvalı davranıp
luğa çağırmaktır. Lakin cihad da olduğu gibi bu
verilen emirlere itaat edenler, az bir topluluk
farizayı da ifa etmek bir hayli zor ve meşakkatli
olmalarına rağmen sayı bakımından çok üstün
olan bir ameldir. Bunun zor bir ameliyye oldu-
olan Calut’un ordusunu yenilgiye uğratmış-
ğunu yine şeriat ikrar etmektedir. Genel ola-
tır. Takvanın en büyük faydası da budur. Yani
rak Peygamberlerin hayatı incelendiğinde bu
Müslümanlar ile kafirler arasındaki sayı farkını
çok bariz bir şekilde görülecektir. Özel olarak
ortadan kaldırmasıdır. Şurası bir gerçek ki geç-
ise Rasûlullah’a sallallahu aleyhi ve sellem “Kalk ve uyar”
mişten günümüze kadar Müslümanlar kafirlere
emrinin geldiği ilk yıllarda Varaka b. Nevfel’ e
göre hep azınlık konumundadırlar. Buna karşın
gittikleri zaman Varaka bu gerçeği şu şekilde
kafirler hep çoğunluk olan taraf olup, teknoloji
dile getirmişti; ‘Senin getirdiğini getiren hiç kimse
gibi çağın bütün imkanlarını ellerinde bulun-
yoktur ki mutlaka kendisine düşmanlık edilmiştir.’
durmuşlardır. Bu Allah’ın subhanehu ve teâlâ değişme-
Demek ki davet öncesinde de imani hazırlığın
yen bir sünneti, değişmeyen bir yasasıdır. İşte
yerine getirilmesi gerekir.
yel Evv
azi e
Cem
NİSAN’12 • SAYI: 3
39
aradaki bu sayı farkını ortadan kaldıracak olan aynı şekilde lojistik destek konusunda da en bü-
şey, takvadır. Ömer radıyallahu anh İranlılara karşı yük yardımcıdır.
savaşan Sad İbni Ebi Vakkas’a radıyallahu anh yazdı-
ğı mektupta bu gerçeği çok güzel ifade ediyor; Takva, kişiye hak ile batılın arasını
‘Sana ve beraberinde bulunan askerlere her durum- ayırabilecek furkan verir:
da Allahu Teâlâ’dan sakınmanızı emrediyorum.
Çünkü Allah korkusu düşmana karşı hazırlıkların Cihad ortamı, fitnelerin vaki olma ihtimali-
ve düşmana karşı taktiklerin en büyüğüdür. Sana nin çok fazla olduğu yerlerdendir. İslam tarihi-
ve askerlerine düşmandan sakındığınızdan çok ne şöyle bir göz atıldığında fitnelerin birçoğu-
günahlardan sakınmanızı emrediyorum. nun cihad ortamında vaki olduğu görülecektir.
Çünkü askerlerin günahları, kendileri Çünkü şeytan, cihad ortamında çok fazla mesai
için, düşmanlarından daha çok tehlikeli- yapar. İşte böyle bir ortamda takvanın kişiye
dir. Müslümanlar ancak düşmanın olan en büyük faydası; kişiye doğru ile yanlışı,
Şeytan, günahları sebebiyle muzaffer hak ile batılı birbirinden ayıran furkanı verme-
olurlar. Böyle olmazsa, on- sidir. Allah subhanehu ve teâlâ takva sahibi olan kulla-
cihad lara karşı gücümüz yetmez. rına furkanı vereceğini şu ayette belirtiyor;
ortamında çok Çünkü ne sayımız onlar ka-
fazla mesai yapar. dardır, ne de hazırlığımız “Ey iman edenler! Eğer Allah’tan korkarsanız
onların hazırlığı kadardır. O, size iyi ile kötüyü ayırdedecek bir anlayış
İşte böyle bir Günahlarda onlarla aynı (furkan) verir, suçlarınızı örter ve sizi bağışlar.
ortamda takvanın olursak, kuvvet bakımın- Çünkü Allah büyük lütuf sahibidir.” 8
kişiye olan en dan onlar bizden üstün
olurlar. Faziletimizle on- Takva, kişinin ilmini arttırır:
büyük faydası; lardan üstün olmazsak, on-
kişiye doğru ile ları kuvvetimizle yenemeyiz. Allah subhanehu ve teâlâ şöyle buyuruyor;
yanlışı, hak ile Seyrinizde Allahu Teâlâ’dan
“Allah’tan korkun ki Allah size öğretsin.” 9
“Kim Allah’tan sakınırsa, Allah ona bir çıkış “(Uhud ‘da) iki ordu karşılaştığı gün, sizi bı-
yolu ihsan eder. Ve ona hiç beklemediği yerden rakıp gidenleri, sırf işledikleri bazı hatalar yü-
rızık verir.” 7 zünden şeytan (yerlerinden) kaydırmıştı. Yine
de Allah onları affetti. Çünkü Allah, çok bağış-
Takva sayı meselesine bir çare olduğu gibi
8. 8/Enfal, 29
7. 65/Talak, 2-3 9. 2/Bakara, 282
40
layıcıdır, halîmdir.” 10
ayetidir.
NİSAN’12 • SAYI: 3
41
“O’nun nimeti sayesinde kardeş kimseler ol- laiklik dinini savunan insanlar da bu ayeti oku-
muştunuz.” yor, Yahudi ve Hristiyanlara okul açıp milleti
Hristiyanlaştıranlar da aynı ayeti okuyor, Allah
Allah’ın subhanehu ve teâlâ nimeti imandır. Bu subhanehu ve teâlâ yolunda cihad eden de aynı ayeti
ayetin üzerlerine indiği insanları bir düşünür- okuyor, doğuda PKK’yi savunan hocalar bile bu
sek görürüz ki bu insanlar cahiliye hayatında ayeti okuyor vs. Bu ayet Müslümanların men-
en fazla birbirleriyle savaşan, en fazla düşman hecini ortaya koyan bir ayettir. Allah subhanehu ve
olan ve aralarında bitmek bilmeyen bir kin olan teâlâ diyor ki;
insanlardı. Lakin daha sonra Allah’ın subhanehu ve
teâlâ iman nimeti ile beraber yeryüzünün en faz- “Allah müminlerden, mallarını ve canlarını,
la birbirine bağlı olan insanları haline geldiler. kendilerine (verilecek) cennet karşılığında satın
Demek ki iman Müslümanların biraraya gelip almıştır.”
kalplerinin birbirine kenetlenmesini sağlayan
bir nimettir. Burada iman derken kastımız Peki kimdir bu müminler? Bu müminler
sadece olayın itikadi boyutu de- Allah subhanehu ve teâlâ yolunda sava-
ğildir. İtikadi boyutu ile beraber şıp ölen ve öldüren müminlerdir.
olayın ameli boyutunu da İşin Yani Allah subhanehu ve teâlâ nin
kastetmekteyiz. Yani amel- sadece savaş razı olduğu yolda savaşan
lerdeki bağlılık ve sebat, boyutunu alıp insanlardır. Allah subhanehu
ve teâlâ fisebilillah (Allah
Müslümanların biraraya ibadet boyutunu terketmek
gelmelerini sağlar. Gü- yolunda) kaydını getir-
yanlış olduğu gibi sadece diği zaman bunun için-
nümüzde Müslüman-
ibadet boyutuna eğilip den şirk davası uğruna
ların en ciddi sıkıntısı
menhec notları
42
yardımının gelmesi mümkün değildir. Ayete ge-
nel olarak bakıldığı zaman diyebiliriz ki Allah’ın
subhanehu ve teâlâ yardımını hakeden topluluk hem
kendisi için hem de İslam toplumu için faydalı
olan amelleri hayatına geçirip o şekilde savaşan
topluluktur. Ayette tevbe, ibadet, hamd, oruç,
rüku, secde gibi ameller kişinin kendisine fay-
dası olacak amellerdir lakin iyiliği emredip kö-
tülükten nehyetmek ise bütün bir İslam toplu-
muna faydası olacak amellerdendir.
1433
l
NİSAN’12 • SAYI: 3
43
Nasihat
Abdulmetin
Aksoy
Şeytan ve
Şeytanın Aldatmaları -2-
“Şeytan ancak kendi dostlarını korkutur. Eğer
mü’minler iseniz onlardan korkmayın benden
korkun.” (3/Al-i İmran, 175)
44
tine icabet etmeyi nasip eylesin (Allahumme âmin).
Sizlerle aklıma gelen şu beyti burada paylaş-
mak istiyorum;
1433
l
NİSAN’12 • SAYI: 3
45
Allah’a ve onun azaplarına yönelik olursa bu in- ğunu unutturup sizin içinize fakirlik korkusunu
san izzeti seçmekten, zilleti kaldırmaktan geri salacaktır. Nitekim Allah subhanehu ve teâlâ şöyle bu-
durmayacaktır. Ki Allah da subhanehu ve teâlâ kulla- yuruyor;
rından korkuyu kendisine yönlendirmesini is-
tiyor: “Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size kötülük-
leri emreder.” 2
“Şeytan ancak kendi dostlarını korkutur. Eğer
mü’minler iseniz onlardan korkmayın benden Başka bir gün internette cihadi videolar iz-
korkun.” 1 lediniz, bir sohbette sahabelerin cihad mey-
danlarında ki şehit oluşunu dinlediniz, o anda
Değerli kardeşim! İçinde bulunduğumuz damarlarınızdaki kanların hareketliliği size
toplumda korku kiminin Allah’a subhanehu ve teâlâ şehit olma isteğini arzulattı ve cihad etme ka-
ve ahkâmlarına iman etmesini sağlamış, kimi- rarı aldınız. Kişiyi izzetlendiren bu kararı işiten
sinin de tağuta ve anayasasına iman etmesini şeytan hemen ‘Aman ha! Karşındaki ordunun
sağlamıştır. İşte bu korku, şeytanın kurduğu askeri, teknolojik silahları çok fazla. Mücade-
tuzaklar arasında çok ince bir tuzaktır. O kadar len ona zarar vermez, sonra ailenin, çocuğunun
ki; tevhid ehli bu inceliği zaman içerisinde basit durumu ne olacak…’ vesvesesiyle Allah’ın subha-
görünce, zamanın korkuları, onların fikirleri- nehu ve teâlâ yardımını, kudretini unutturup içini-
nin, inançlarının ve saflarının değişmesine ve- ze dünya sevgisi ve ölüm korkusunu salacaktır.
sile olmuştur. Bir zamanlar o, imanıyla şeytanı, Ashabı suffanın görkemli medrese tarihini, eski
istişare yaptıracak kadar korkuturken, bu sefer âlimlerin ilim için çektikleri zorlukları ve ilmin
şeytan onu korkutmaya başlamıştır. Şöyle ki; faziletini anlatan nasları okuduğunuz zaman
Müslüman Allah subhanehu ve teâlâ için mescid aç- hemen medreseye gitme/ilim okuma kararı al-
mak, sohbet ortamı oluşturmak gibi bir şeyler dınız. Bu sefer şeytan size, maddi durumunuzu,
nasihat
istediğinde hemen şeytan ‘Senin karşında öyle ileride geçiminizi nasıl sağlayacağınızı hatırlata-
bir devlet var ki, senin her yaptığından haberi rak içinize gelecek endişesi bırakır. Her gün alı-
var. İstihbaratıyla, askeriyesiyle, polisiyle seni nan bu farklı kararlardan sonra İblis’in kurduğu
her taraftan kuşatmış’ demeye başlar. Veya Müs- korkular bizim korkumuzu arttırdıkça arttırır,
lüman, İslami çalışmalar yapan kişilere gitmek, aldığımız kararlardan vazgeçirir. Bu korkuların
onlara katılmak istediği zaman hemen: ‘Bu va- hayatımızda fazlalaşması, zaman içerisinde bizi
kıada böyle bir çalışma yapılması mümkün de- İslam için yeni karar almaktan, cemaatin işleri-
ğildir. Bunlar ya Amerika’nın ya da İsrail’in ada- ni yapmaktan mahrum bırakır. Artık korku ile
mıdır…’ demeye başlar. Müslümanlar arasında ümit arasında kalıp bir kenarda tuzaklar içeri-
yayılan bu kurgular, kişilerin her şeyden geri sinde düşünceye çekiliriz, Allah muhafaza!
durmasını sağlar ve tağuta karşı korkularını art-
tırır. Bunun ismi de hiçbir zaman korku olmaz, Hayatın korkuları bizi hiçbir zaman emel-
tedbir almak olur. Kendi yanında geçerli olan lerimizden, hedeflerimizden geri çevirmeme-
bu gerekçe, onu birçok şeyden mahrum bırakır. li, Allah’ı subhanehu ve teâlâ, yardımını, kuvvetini ve
Allah’ın subhanehu ve teâlâ rahmet ettikleri bundan Allah subhanehu ve teâlâ ile daima beraber olmayı
müstesnadır. unutturmamalıdır. Kişi Allah subhanehu ve teâlâ ile
beraber olduğu zaman şeytanın hangi tuzağı
Düşünün, bir gün sahabe tarihini okudunuz. onu korkutabilir ki! Korkuların Allah’a subhanehu
Hepinizin Ebu Bekir’in radıyallahu anh infak edişi, ve teâlâ olduktan sonra şeytanın hangi tuzağı seni
Ömer radıyallahu anh ile aralarında ki infak yarışı hedefinden, inancından geri çevirebilir ki! Kor-
dikkatinizi çekti. Bu heyecandan sonra infak kumuz âlemlerin Rabbi olan Allah’adır subhanehu
etme kararı verdiniz. Bu heyecanınızı fark eden ve teâlâ.
şeytan ‘Elindekini verirsen sen muhtaç duru-
ma düşersin, bugün infak edeceksin yarın sen Adım adım yaklaşma
insanlardan para almak zorunda kalacaksın…’ Şeytanın insana kötülükleri yaptırırken kul-
sözleriyle Allah’ın subhanehu ve teâlâ rızık verici oldu- landığı başka bir yöntem ise, ‘Damlaya damlaya
46
göl olur’ atasözü misali, büyük hedeflerini ufak
uygulamaya başlayıp, elin zinası, gözün zinası
parçalara bölerek yavaş yavaş uygulatmasıdır.
ile kalbimizi siyah notalarla doldurduktan son-
Nitekim Allah da subhanehu ve teâlâ Kur’an’da şeyta- Kişi Allah
ra şeytan ‘Hadi onunla zina yap’ dediğinde artık
nın bu adımlarına dikkat çekmektedir. Allahu ile beraber
hayır diyemeyiz. Çünkü kalp şehvetlerin lez-
Teâlâ şöyle buyuruyor: olduğu zaman
zetini aldığı zaman itaatlerin lezzetini, Allah’ın
şeytanın hangi
subhanehu ve teâlâ korkusunun ne olduğunu bilmez.
“Şeytanın adımlarına tabi olmayın.” tuzağı onu
O anda insan şehvetlerin esiridir. Artık kalp
korkutabilir ki!
Dikkat edilirse Allah subhanehu ve teâlâ bu ayet- kişinin elinden kayıp şeytanın elinde yönetme
te şeytana değil de onun adımlarına tabi ol- mekanizması haline gelir. Karanlık onu çepe-
mayın buyurmaktadır. Anlaşılan şeytan da bi- çevre kuşatır, o anda aydınlığı göremez. Çünkü
rinci, ikinci basamakları çıkamadan başarıya kalp kişinin kendisini ıslah edeceği dünyasıdır.
ulaşamıyor. Bir de karşısındaki insan olunca, bu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bunu şu hadisiyle
uygulama onun yanın da daha da bir kesinle- desteklemektedir:
şiyor. Çünkü insanoğlunun yanında ufak olan
şeylerin önemi fazla yoktur, ona göre ufak şeyler “Vücutta bir et parçası vardır. O salah olursa
bütün vücut salah olur, o ifsat olursa bütün vü-
zarar vermez. Fakat büyük şeyler onun yanında
cut ifsat olur. Dikkat edin o kalptir.”
önemli ve tehlikelidir. Şairin biri insandaki var
olan bu tehlikeyi hem haber vermek, hem de İşte bu kalp dünyasını bir değil de iki kişi
bu kötü zihniyeti ortadan kaldırmak için şöy- yönetirse (yani hem küfür hem tevhid hem
le söylüyor ‘Ufak şeyleri küçümsemeyin. Gördü- ihlas hem riya hem takva hem masiyet olursa)
ğünüz büyük dağlar bile ufacık çakıl taşlarından
bu kâinat fesada uğrar. İnsanın kalbini bu şe-
oluşmuştur’. İnsan evrendeki gelişen şeylere
kilde fesada uğratan şey şeytanın zina tuzağını
baksa bile, ufak şeylerin nedenli büyük şeylere
parçalara bölüp yavaş yavaş insana yaklaşması
yol açtığını görecektir. Herhâlde insan, dev gibi
veya insanın bu parçaları önemsememesinden
ağaçların küçücük tohumlardan, gökdelenlerin
olmuştur. Oysa Müslüman, hangi günahın
ufacık tuğlalardan, büyük alevlerin minik ateş
Allah’ın subhanehu ve teâlâ azabını ne kadar çeke-
kıvılcımından meydana geldiğini unutmuş bir
ceğini bilemez. Âdem aleyhisselam ağaçtan yediği
durumda… Bu sebeple ufak şeyleri önemseme-
zaman, bu yemenin onun ve bütün ümmetin
yip gözardı etmemek gerekir. İşte şeytan da yap-
cennetten kovulmasına sebep olacağını nere-
tıracağı kötülükleri tespih dizercesine bir ipe
den bilebilirdi ki! Yunus aleyhisselam insanlara kızıp
sıralayıp yavaş yavaş boğarak bizleri helak eder,
‘Yeter artık’ dediği zaman Allah’ın subhanehu ve teâlâ,
küçük günahlarla kalbimizi karartmaya başlar.
onu balığın karnında hapis edebileceğini nere-
Şeytanın kurduğu bu tuzağa pratikten şöyle ör-
den bilebilirdi ki! Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem
nek verebiliriz;
âmâdan yüz çevirdiği zaman Allah subhanehu ve teâlâ
Şeytan bize gelip zina yap demez. Ancak tarafından uyarılacağını nereden bilebilirdi ki!
tebliğ ayetlerini hatırlatarak kadın erkek fark Bu sebeple küçük veya büyük bir amel yaparken
etmez tebliğ etmemiz gerektiğini ve İslam dinin Müslüman, Allah’ın subhanehu ve teâlâ azabını üzeri-
ancak bu şekilde yayılacağını söyler. Normalde ne çekip, çekmediğini muhasebe etmeli ve şua-
bunda bir sıkıntı yoktur ve olması gereken de na kadar yazdığımız şeytanın genel tuzaklarına
zaten budur. Fakat erkek kadına, kadın da er- karşı sürekli uyanık olmalıdır.
keğe tebliğ yapmaya başladığı zaman sıkıntılar
Satırlarıma şu hatırlatmayı yaptıktan sonra
başlar. Biz şeytanın bu hatırlatması üzerine ka-
son vermek istiyorum; bu yazdıklarım sadece
dına tebliğ yapmaya başlayınca şeytan ‘Kadının
genel olan, şeytanın herkese kuracağı tuzak-
yüzüne bakılmadan, ona karşı güler yüzlülükle,
lardır. Bir de şeytanın, kişinin zaafiyetine göre
nezaketle davranılmadan, ona meseleleri tafsi-
kurmuş olduğu tuzaklar vardır. Burada Müslü-
latlı anlatmak için yanında uzun süre kalma-
manın üzerine vacip olan şey, zaaf noktalarını
dan, onun dertlerini ve sıkıntılarını dinleyip bu
tespit edip kendini o konuda koruma altına al-
konudaki samimiyetini göstermeden, tebliğde
masıdır. Rabbim bizleri şeytana karşı üstün ge- azi
yel Evv
başarılı olman mümkün değildir’ der. Bizler de e
lenlerden eylesin (Allahumme amin).
Cem
1433
l
NİSAN’12 • SAYI: 3
47
Serbest
Kürsü
Kerem
Çağlar Buhranların Doğurgan Anası:
Demokrasi
Fevkalade zorlama olduğu açıkça görülen yorumlar
ve temennilerle demokrasi, adeta yeryüzünün
binlerce yıllık kadim geçmişi olan en eski sosyal ve
siyasal sistemi olarak ilan edilmektedir.
NEDİR BU DEMOKRASİ? olarak birçok tartışmalar var. Bu tür tartışma-
R ivayet olunur ki adına ‘Demokrasi’ denen ları, konumuzun dışında olduğu ve bizi pek de
şu mefkûre-i harabiye İslam’ın zuhurun- ilgilendirmediği için geçiyoruz.
dan çok önce ortaya çıkmış uğursuz, murdar ve
Eskiye rağbet olsa bitpazarına nur yağardı
menhus bir musibettir. Bu musibet-i kebirenin
derler. Fevkalade zorlama olduğu açıkça görü-
Antik Mısır’da milattan önce yirmi üçüncü yüz-
len yorumlar ve temennilerle demokrasi, ade-
yılda neşvünema bulduğu söylenir. Bazılarına
ta yeryüzünün binlerce yıllık kadim geçmişi
göre ise iş bu demokrasi, çok daha yakın bir dö-
olan en eski sosyal ve siyasal sistemi olarak ilan
nemde milattan önce dördüncü yüzyılda Antik
edilmektedir. Binlerce yıllık bir geçmişi olduğu
Yunan’daki şehir devletleri tarihinde önemli rol
kabul edilse dahi, bu husus tek başına herhangi
oynayan siyasal bir rejimin adıdır.
bir öğretinin doğruluğuna veya haklılığına da-
Demokrasi uzun yüzyıllar boyunca düşe yanak olamaz. Bunu, kulak verdiği çeşitli tar-
kalka, itile kakıla, helva olmayı bekleyen un- tışmalardan dolayı her gün din değiştiren na-
yağ-şeker troykası kıvamında ve gerektiğinde sipsizlerin dışında aklı başında hiç kimse kabul
kullanılmak üzere ham haliyle bekletildi. etmez, edemez. Mevzu eğer sadece eski olmak-
sa, milattan şu kadar yüzyıl eskilere dayanıyor
Demokrasi, Avrupa’da kendi halklarının olmaksa, Nuh’un aleyhisselam kavmi bunlardan da
enselerinde boza pişirir gibi onlara her türlü bunların atalarında da çok daha eski tarihlerde
zulmü reva gören, canlarını da durmadan yap- yaşamışlardı. Ne var ki Nuh’un aleyhisselam kavmi-
tıkları işgal ve sömürü savaşlarında hoyratça nin bunca ‘Kıdemli’ olmaları, mukadder akıbet-
harcayan gaddar krallıkların ve aristokrasinin lerini değiştirmeye yetmemiştir.
bir alternatifi gibi, siyasal bir antitezi gibi dil-
“Onlar bir ümmet idi, gelip geçti. Onların ka-
lendirmeye başlandığında 18. yüzyıl sonlarıydı.
zandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız
Ülkemizdeki politik liderlerin dillerinden dü-
sizindir. Siz onların yaptıklarından sorgulan-
şürmedikleri ve adeta günlük ‘Vird’leri haline mayacaksınız.” 1
gelen ‘Çağdaş Demokrasi’ de ete kemiğe bü-
rünmeye başladığında ise tarihler Amerika’da Doğrusu bizi öncelikli olarak ilgilendiren
1776, Avrupa Paris’te ise 1789 idi. Amerika’da husus, bir asırda daha uzun bir süre önce coğ-
1776’daki ‘Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’ ve rafyamıza ve halkımıza sirayet etmeye başlayan
Avrupa’da da 1789 ‘Fransız İnsan Hakları Bildir- bu menhus virüsün bünyemizi zayıflatıp tahrip
gesi’ Çağdaş Demokrasi’nin yeniden doğduğu
tarih olarak kabul görmektedir. Bununla ilgili 1. 2/Bakara, 134
48
eden öldürücü tesirlerinden korunabilmektir. lışıldı. Batının şeytani zekası, devreye girdi ve
tarih öncesinden kalma dinozora, hiçbir mas-
Bir yönüyle irtidat illeti olan bu uğursuz raftan kaçınılmadan alımlı- albenili makyajlar
mefkûrenin, İslam coğrafyasını ve bu coğraf- yapılarak ‘kedi yavrusu’ suretinde diğer halkla-
yada yaşayan halkları nasıl, meflûç bir hal-i ra pazarlanıp, ihraç edilmeye başlandı. Buna da
pür melale soktuğunu hem aynel yakin hem de fevkalade ehemmiyet gösterildi.
ilmel yakin müşahede etmekteyiz. Bu cesamet
ve yakınlıkta olan böylesi bir tehlikeye karşı
mü’mine yaraşır tavrı ortaya koymak, çağımız
toplumunda bir Muvahhid’in alamet-i farikası-
dır. Bilindiği üzere her devrin belirleyici/ayırıcı/
netleştirici meseleleri vardır.
Demokrasi İstikametine
Tebdil-i Kıble
Çağdaş demokrasinin önde gelen ideologla-
rı demokrasinin; hiçbir zaman hiçbir yerde ger-
çek anlamda uygulanmasının mümkün olama-
yacağını itiraf etmişlerdir. Hem nasıl olabilir ki?
Esasen demokrasinin özünü ‘klasik demokrasi Yirminci yüzyılın ikinci yarısı, bu tür pazar-
anlayışı’ oluşturur. Burada bütün insanları top-lama ve ihraç ‘operasyonlarının’ yoğunluk ve ba-
lumu etkileyecek kararlarda, söz sahibi olmalarışarı açısından adeta tavan yaptığı bir dönemdir.
Fiili sömürgeciliğin bittiği bir dönemde koloni-
için belli sayıda (seçkin) insana hak tanınır. Bu
lerini terk ederlerken, arkalarında daha ‘çağdaş’
hak, halk toplantıları aracılığıyla uygulanır. Ka-
rarlar doğrudan bu kimseler tarafından verilir. sömürge doktrinlerini uygulayacak yerli emir
Bu sistemin uygulanabilirliği, ancak bu hakkı erlerini ‘atamış’ olarak ülkelerine dönüyorlardı.
kullanmalarına izin verilen vatandaş kitlesinde Kendilerine her açıdan bağlı ve bağımlı olarak
görece, az sayıda ve homojen olduğunda müm- yetiştirip başa geçirdikleri kimseler de halkla-
kündür. Misalen nüfusu birkaç bin olan bir ka- rının ‘baba’sı, ‘ata’sı, ‘ölümsüz lideri’ oluyordu!
sabada veya birazcık daha fazla olan şehirlerde Batılılar kendileri için çok pahalıya mal olmaya
bunun uygulanması mümkündür. Daha fazla başlayan ve halkların güçlü direniş hareketleri
nüfus yoğunluğu olan kentlerdeyse, böyle bir örgütlemeleri karşısında, eski tarz sömürgeci-
sistemin uygulama alanı bulması zordur. liğin sürdürülemez olduğunu biliyorlardı. Za-
manla demokrasi büyüsüyle halklarda ‘önemli
Durum böyle olunca sonraki yüzyıllarda ve ve değerli’ oldukları hissi uyandırıldı. Halklar
yel Evv
azi
özellikle de son yüzyılın başlarında demokrasi, da denize düşenin yılana sarılması misali, ken- e
Cem
1433
l
farklı ve yeni yorumlarla ıslah(!) edilmeye ça- di seslerine kulak verdiği ve yönetimde karar
NİSAN’12 • SAYI: 3
49
alma mekanizmalarında söz sahibi olabilecek- İçerisinde güçlü bir müjde ihtiva eden bu
leri, vehmiyle kendilerine takdim edilen ve adı güzel hadisi okuyup ‘amin ,en yakın zamanda
‘demokrasi’ olan beyaz gelinlik içindeki fettan inşaallah!’ diyoruz.
cadının tuzağına düşmekten kurtulamadılar.
Çünkü artık hak ile batılı birbirine karıştırmaya Demokrasi denilen fitne-i zaman, bir yö-
başlamışlardı. nüyle de sivrisineklerin üreyip çoğalarak, sağ-
lıklı bünyelere mikrop ve değişik hastalıklar
Özünden saptırılmış ve özgünlüğü tahrif taşınmasına neden olan bir bataklıktır. Bu ba-
edilmiş olduğu halde, ‘münzel bir din’ zannet- taklıkta ekranlarda, manşetlerde veya meydan-
tikleri maharref dinlerine dahi başkaldırmış larda görüldüğü/gösterildiği gibi ne leylak ne
şımarık menfaatperest ve ahlaksız bir batının, menekşe ne zambak ne de fulya yetişir. Buh-
bu durumda kendi dışındaki toplumlara ve ranların ve marazların menbaıdır demokrasi.
tabii olarak İslam’a karşı hangi sebepten ötürü Bu bataklıkta karanfil, şebboy ya da yaseminler
edebini takınması beklenebilir ki? Niçin ‘keke- dermeyi umanlar, fena halde yanıldıklarını an-
ye hürmet’ etsin! Batılıların tarih boyunca yap- layacaklardır. Biz de umarız ki bunu anlamaları
tıkları işgal, sömürü ve paylaşım savaşlarında çok uzun sürmez
ölenlerin mezarlıkları her ne kadar büyük olur-
sa olsun, celladı oldukları ahlak, fikir ve vicdan Demokrasi Bataklığından
mezarlıklarından daha büyük değildir. Böyle Maraz Saçan ‘Sivrisinekler’
bir batıdan insanlığa kurtuluş reçetesi ummak,
Evvela bu beşeri ideolojinin ortaya çıkması/
ebediyyen mümkün değildir.
çıkarılması, farklı tarihlerde ve değişik toplum-
larda uygulama alanı bulmuş olması fert ve top-
Eskiler ne güzel demiş; ‘Kelin dermanı olsa
serbest kürsü
50
edilip uluslararası tefecilik sistemine entegre Cezayir’de, toplumsal çözülme ve ahlaki yoz-
hale getirilmiştir. ‘Deri kokarsa tuzlanır, peki laşmayı hızlandırmak için uyguladıkları gayr-i
ya buz kokarsa?!’ dedirten cinsten uygulamalar, insani yöntemlerin başında bu vardı. Kadınları
ancak bu sistemden ‘ürer’. Halkının emniyetini sözde özgürleştirmek adına, evlerinden çıkartıp
tesis etmekle görevli ‘güvenlik kurumlarında’ atölyelere ve fabrikalara hapsettiler. Çocuk yani
işkence kayıp ve faili meçhul olayları hem de insan yetiştirmekten uzaklaştırıp, farklı işyer-
sayısız kez yaşandı, yaşanıyor. Kamu ihalele- lerinde emekleri sömürülerek düğme dikmeye,
rinin gözetim ve denetimini yapmakla görevli cıvata sıkmaya, yönelttiler. Netice itibariyle öz-
kurumun yetkililerinin yaptığı astronomik çap- gürlük ve eşitlik nakaratları eşliğinde kimlikle-
taki yolsuzluk ve rüşvet haberleri insanları uzun rini, kişiliklerini, değerlerini ve en önemlisi de
süre meşgul ediyor. Ahlaki yozlaşma bundan itikadlarını kaybettiler.
önceki devirlere nazaran, kıyas kabul etmez bir
derecede fevkalede bir bozuklukta giderek art- Şu menhus ve mel’un demokrasi illetinin do-
maya devam ediyor. ğurduğu ferdi, ailevi ve ictimai o kadar çok buh-
Memleketin profesör kartvizitli ilahiyatçıla- ranlar vardır ki, hepsini tek tek kaydetmek pek
rı, tamamen mikroskobik ayrıntılara ilişkin fık- de kolay ve mümkün değildir. Baş kesildikten
hın ve devletin mahkemelerinde uygulamayla sonra saça ağlanmaz. Doğrusu baş gidince saça
hiçbir ilgisi bulunmayan hükümlerin üzerinde ağlayacak kimsecikler de kalmadı. Kalanların
soyut teorik etütlerle ömür tüketiyor. Belki de, ekseriyeti de, tarihteki yerini almış kör ve topal
böyle yapıcı ve uyumlu olmalarından dolayıdır bir imparatorluğa nostaljik tapınma ayinleriyle
ki en az emekli ve muvazzaf ‘general’ sayısı ka- meşguller. Amellerinin rehini olarak berzahta
dar ilahiyatçı profesör ‘vazifelerini’ deruhte ey- hesap gününü bekleyen kellerin sırma saçları,
lemektedirler. körlerin de badem gözleri, pehlivan tefrikası
gibi anlatıla anlatıla bitirilemiyor. Ağıtlar da öv-
Gençler ve çocuklar sözde, ‘akıl ve bilim’ ve güler de daima kellere ve körlere! Dedik ki; iş
‘özgür irade’ mavallarıyla dönüşü olmayan mec- bu demokrasi bir yönü itibariyle de mefkure-i
ralara kişkişlenmektedirler. ‘Tanrılardan tanrı şeytaniyedir. Zira şeytan adem oğluna bilhassa
beğenin!’ diye fıtratları yoğun bir kirliliğe tutul- da, mü’minlere her daim su-i ameli, günahları
maktadır. Bundan amaçlanan şey şudur, yeter bidati, hurafeleri ve nihayetinde şirki hoş ve
ki bu gençler ve çocuklar ‘Rabbimiz Allahtır!’ güzel gösterir. Yirmibirinci yüzyılda gücünün,
demesinler. etkinliğinin ve yaygınlığının zirvesine ulaşmış
olan bu mefkure-i şeytaniye (demokrasi) ken-
İnsanlık tarihinde, günümüzde olduğu gibi disini gayet masumane bir surette gösterme kıv-
başka bir dönemde vehamet derecesinde teşhis raklığına ve esnekliğine sahiptir
ve tedavisi zor bu yoğunlukta hastalıklar görül-
memiştir. Demokrasinin tanımı ve uygulamasındaki
farklılıklar, ülkelerinde hakim olan rejim ve ik-
Toplumu inşa eden, temel eğitimini veren tidarlar için olabildiğince gri alanların açılma-
ve en önemli iş olan ‘insan yetiştirmek’ gibi sına neden oluyor. Teşbihte hata olmaz, sapık
ulvi bir görevi olan kadınların evlerinden çı- ittihat akidesi ile demokrasi akidesi arasında
karılması da, demokrasi bataklığının sosyal müthiş paralellikler olduğunu söylemek müm-
dokuyu felç eden sivrisineklerinden birisidir. kündür. Vahdet-i vücutçuların hezeyanları ile
Bu konunun ehemmiyeti malumdur. Sömürge demokrasi, demokrasi don kişotlarının söylem- azi
yel Evv
e
Cem
yıllarında İngilizlerin Mısır’da, Fransızların da leri bir arada düşünüldüğünde, sağlıklı bir mu- 1433
l
NİSAN’12 • SAYI: 3
51
kayese yapılabilecektir. Bu paralellikler yöntem bir meltem esintisiyle dahi sürüne yuvarlana
ve mantık açısından değerlendirilmelidir. oradan oraya savrulur ve nihayetinde parça par-
‘‘Bugün size
dininizi ça olup börtü böceğe yem olur.
ikmal ettim, Demokrasinin tarihsel süreç içerisinde, ide-
üzerinize al bir sistem olarak mükemmeliyete ulaşmasını Ferdi, ailevi ve içtimai hayatta daimi olarak
nimetimi beklemek, akan bir çeşmenin delik bir bidonun buhran/kriz menbaı/kaynağı olan demokrasi
tamamladım
ve sizin için
dolmasını beklemek gibi beyhude bir bekleyiş- kendi öz evlatlarına dahi bir fayda sağlayama-
Din olarak tir. Sahipleri ve tabilerinin iddia ettikleri gibi, mışken, bu makyaj küpü hain ‘üvey ana’ya ya-
İslam’ı seçtim’’ içerisinde barındırdığı bir takım özgürlük, hak naşma olmak için fevkalade gayret gösteren
ve eşitlik söylemlerinin aslında tam anlamıyla ‘müezzeb’ kişiliklere, faydalı olabileceği nasıl
(5/Maide, 3)
gerçek olmadığı da artık bilinen bir husustur. düşünülebilir?
Tarih boyunca ve özellikle de son yüzyılda Kendilerini aynı anda, hem ‘müslüman’ hem
yenilikçi teorisyenleri tarafından daima revi- de ‘demokrat’ olarak tanımlama cüretinde bulu-
ze edilen demokrasi, İslam coğrafyasında boy nan kişiliklere DİN’in tanımına tekrar bakma-
vermeye başladığı tarihlerden başlayarak gü- ları tavsiye olunur. Din, bağlılık ve itaattir. Sizin
nümüze dek birçok değişikliklere uğradı. İslam bağlandığınız, uyduğunuz, itaat ettiğiniz, sayı-
coğrafyasındaki geniş halk kitlelerince kabul sını ve gücünü arttırdığınız, ilkelerini benimse-
edilebilir bir kıvama gelebilmesi için, büyük bir diğiniz, tarafını tuttuğunuz, gereklerini yerine
ehemmiyet ve özen gösterilerek yoğun çabalar getirdiğiniz, antidemokratik deyip, dışında ka-
harcanmıştır. lanlarından sakındığınız demokrasi de çok açık
bir ifadeyle modern bir dindir.
Kimliklerinde Müslüman, kartvizitlerinde
serbest kürsü
de ‘siyasetçi, akademisyen, hoca’ ve benzeri sı- ‘‘Kim İslam’dan başka bir din ararsa bilsin ki
fatlar yazan kişiliklerin demokrasiye inanç ve kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilme-
bağlılıklarını beyan etmeleri, itikadi kimlikleri yecek ve o ahirette ziyan edenlerden olacaktır.’’ 3
açısından yeni tanımlamalar ve sınıflandırma-
lar yapılmasını zaruri kılmıştır. İçine düştükleri Çağımızdaki itikadi bozukluğun, başlıca ze-
bu gayya kuyusunun, farkında olsalar da olma- minlerinden olan demokrasi fitnesinden koru-
salar da, tabi ve takipçilerinin de dünya ve ahi- nabilmek için, izzet ve onur yurdu olan Tevhid
retlerinin harap olmasına neden olmaktadırlar. kalesine iltica ediniz. Bizler:
Hatta sadece vesile olmakla da kalmıyorlar, bu
‘‘Rab olarak Allah’tan, din olarak İslam’dan ve
yolla onlara önderlik de ediyorlar: ‘Saptırıcı ön-
nebi olarak Muhammed’den razı oldum/olduk’’ 4
derlik!’
‘‘Bugün size dininizi ikmal ettim, üzerinize
İşte bu tür insanlar, ortaya koydukları tavır- nimetimi tamamladım ve sizin için Din olarak
larla tarifi mümkün olmayan derin bir gaflet İslam’ı seçtim’’ 5
içerisinde bulunduklarını, ‘gören gözlere’ gös-
termektedirler. Dışarıdan bakınca zannedilir Bize bağışladığı İslam nimetinden dolayı,
ki, Aziz ve Celil olan Rabbimiz, İslam’ı eksik Allah’a subhanehu ve teâlâ hamd ederiz. O ki, nimet-
bırakmıştır da onun ikmalinin demokrasi ile lerin en büyüğü ve hayırların anasıdır. Allah’ın
yapılmasını emretmiştir! La havle vela kuvvete salat ve selamı Efendimiz Muhammed’e sallallahu
illa billah. Şüphesiz ki, böyle bir inanç ve kanaat aleyhi ve sellem, temiz ehli beytine ve seçkin ve saygı-
katıksız küfürdür. Derin ve uzak bir sapıklıktır. değer ashabının üzerine olsun.
Bu yelkenleri dolduran en kuvvetli rüzgar ise,
çoğunlukla batı yönünden gelen akli ve hevai
rüzgar ile cereyanlardır. Hoş, akla ve hevaya
tabi olduktan sonra, rüzgarın hangi yönden kaç
şiddetinde eseceğinin de pek bir kıymeti kalmı-
yor. Çünkü tevhid akidesinin, tam yerleşmediği
kalpler, tıpkı hazan mevsiminde dökülen yap- 3. 3/ Al-i İmran, 85
raklar gibidir. O, sararmış kuru yapraklar hafif 4. Ebu Davud, Tirmizi, Ahmed
5. 5/Maide, 3
52
İktibas
Yazı
1433
l
yeti bilinmeyen şirket Aralık ayında Anonymo- suplarınca 2005–2015 yıllarıyla ilgili olarak ya-
NİSAN’12 • SAYI: 3
53
pılan bir değerlendirmede de ABD’nin El Qaide
Çok sayıdaki e-postadan anlaşıldığına göre
ile yaşadığı ihtilaftan sonra küresel hegemonya- ME1 (en az) 2006’dan beri Stratfor için çalışı-
cı bir güç olarak temayüz ettiği dile getiriliyor. yor. Kaynağın Lübnan ordusundan olduğu, iyi
derecede İngilizce bildiği ve görünüşe bakılırsa
Friedman’ın karısı Meredith de düşünce Stratfor için çalıştırılan içlerinde Hamas üyele-
kuruluşunda uluslararası işler ofisi direktörü rinin kolej öğrencileriyle Lübnan ve diğer bazı
olarak görev yapıyor ve e-postalardan anlaşıl- ülkelerdeki diplomatlardan da bir dizi satıcıyı
dığı kadarıyla kuruluşun halkla ilişkiler ağının kullandığı anlaşılıyor.
başına geleceği, kocasının medyayla toplantıları
ayarladığı ve çalışanları uluslararası konferans-
ME1’in Ekim 2011’de aylığını 6.000 dolara
lara gönderdiği anlaşılıyor. yükseltmiş olması bu kişinin ne derece önemli
olduğunu ortaya çıkarıyor. 2011 yılında gerçek-
Karşıt terörizm başkan yardımcısı Fred leşen para transferi listesi ME1’in en çok para
Burton da kuruluşun liderliğini yapanlardan. alan üçüncü kişi olduğunu ortaya koyuyor.
ABD Diplomatik Güvenlik Servisinde özel ajan
olarak görev yaptığında Washington tarafından
ME1’e duyulan itimat iki farklı e-postaya
İzak Rabin, Rahip Meir Kahane ve 11 Eylül ön- yansıyor. İlki, Stratfor mensuplarının ME1’in
cesi gerçekleşen bir dizi el Qaid’e eylemini araş- Lübnan’daki hemen her medya acentasında
tırmakla görevlendirilmişti. bağlantı içinde olduğu muhabirler olduğunu
belirtiyor. İkinci ve belki de Stratfor mensupla-
Burton’ın israil yanlısı olduğu ve israil ordu- rının gerçek bilgiden yoksun oluşlarını ve kay-
suyla ilişki içinde olduğu biliniyor. E-postaların naklarına ve kendilerine duydukları aşırı dere-
birinde Gazze Özgürlük Filosuna değinen Bur- cede güvenin iyi bir örneğini oluşturan e-posta
iktibas yazı
ton, israillilerin hikâyesini tutmuş gözükerek fi- ise Suriye Savunma Bakanı yardımcısı ve Buşra
lonun şüphe uyandıran kaynaklarca desteklen- Esed’in kocası Asaf Şevket’ın ve Suriye Genel
diğini tartışıyor. İstihbarat Direktörü Ali Memluk’un mezhep-
sel kimlikleri hakkında bir tartışmayı içeriyor.
Kaynaklar: İki ucu keskin bıçak Şevket ve Memuk’ün Sünni olduklarını belirten
ayrıntılara rağmen analistlerden biri ME1’in
Stratfor ile bilhassa ABD içindeki diğer gü- satıcılarından (elemanlarından) biri olan Reva
venlik kuruluşları arasında bir tür bağlantının Bella’nın şöyle cevap yazdığını belirtiyor: “Bu
olduğu kesin. Şirket içi yazışmaların bazıların- hususta ME1’e güveniyorum. Bu bölgeden nef-
da FBI ve diğer kurumlara ait bazı dokümanlar ret ediyorum, off ”.
da yer alıyor. Sızan belgeler derinlemesine in-
celendiğinde direkt bazı bağlantıların da bulun-
Türkiye’siz olur mu?
ması muhtemel.
Türkiye ile ilgili maillerin 6 Mart’ta yayın-
Örgütlenmesi piramit modeli olarak tarif lanmaya başlanacağı belirtilse de 28 Şubat tari-
edilen şirketin en tepesinde karar verici olan hinde WikiLeaks sitesinde yayınlanan belgeler-
Freidman çifti ve Burton bulunuyor. Onların den Türkiye ile ilgili olanı hayli ilginç bir içeriğe
altında basit bile olsa değişik istihbarat kay- sahip. E-postada şu an TÜSİAD Washington
naklarından elde edilen her türlü veriyi tarayan temsilcisi olarak çalışan Emre Doğru ile şirket
İzleme Komitesi bulunuyor. Sonra da menajer arasında yapılan bir yazışmanın dökümü yer
olarak nitelendirilen analistler(uzman)bulunu- alıyor. Mail 22 Aralık 2011 tarihli.
Konu: Re:
yor. Bunların görevi istihbaratı tartışarak ince- Emre’nin yeni kaynakları-Kaynak güncellemesi
lemek ve bilgiden yararlanmak için bireylerle
ilişkiye geçmek olarak tanımlanıyor.
İyi iş Emre, sanırım seni daha çok konfe-
ranslara göndereceğiz
Kaynaklar A’dan F’ye doğru önem sırasına
göre sıralanmış. Yine bölge veya ilgili oldukla-
Konu: Emre’nin yeni kaynakları-Kaynak
rı konu yönünden de kodlanmışlar. Stratfor’un güncellemesi
Orta Doğu’daki en büyük kaynağı ME1 koduyla
Merhaba Meredith ve Scott, Geçen hafta
şifrelenmiş.
54
içinde katıldığım güvenlik konferansından
sonra yeni kaynaklarım hakkında kısa bir
güncelleme yapmak istiyorum. (Meredith,
kaynak ağımı genişletmek için Kasım ayında
bu konferansa katılım için Scott’tan izin is-
temiştim). Aşağıdaki liste tüm kaynaklarımı
içermiyor ama işbirliği yapabileceğim ve buna
istekli kişilerden oluşuyor. Bu yeni kaynakların
enerji, ordu ve dış ticaretle ilgili teknik konu-
larda bilgi toplama kabiliyetimizi arttıracağına
inanıyorum.
Şerefe, Emre
1433
l
NİSAN’12 • SAYI: 3
55
İktibas
Yazı
56
ya göreyse, ABD “Irak halkını özgürleştirmek”
için başlattığı bu savaşta 1 milyon 200 bin ki-
şinin ölümüne neden oldu.Geride parampar-
ça, kaos içinde, tüm kurumları ve altyapısıyla
çöküntü içinde ve daha da fakirleşmiş bir Irak
kaldı. Daha da önemlisi ABD bölgede Şii-Sünni
cepheleşmesine yol açtı.
1433
l
NİSAN’12 • SAYI: 3
57
Ayın
Kitabı
Ebu
Ensar
Kulluk
İbni Teymiyye
li bir noktayı açıklamakta fayda vardır.
58
KariKatür
S. Akkaya
yel Evv
azi e
Cem
1433
l
NİSAN’12 • SAYI: 3
59
Çengel
Bulmaca
60
mahi
Her
Derde deva
İrade
1433
l
NİSAN’12 • SAYI: 3
63
Hamdolsun ki irade, çaba ile kazanılan bir Çocuklarınıza bol çeşidin olduğu sofralar
güçtür. Bilim insanları iradeyi kasa benzetirler. kurmayın. Gerekirse kuru ekmek verin eline.
Nasıl ki kaslarımız belli spor aktiviteleri ile geli- Sert yatakta yatırın. Rahata alıştırmayın. Çünkü
şiyorsa, güçleniyorsa irademiz de belli çalışma- nasıl alışırsa öyle gider.
larla gelişir ve güçlenir. Beynimizin ön kısmın-
daki ventromedial, kişinin karar verme sürecini Bu, geç kalmış olsak da bizler için de iyi bir
ve nasıl bir insan olmak istediğini kontrol et- yöntemdir. Nefsin rahatını kaçırmak, meşru da
mektedir. Belli aktiviteler bunu güçlendirecek- olsa bir takım isteklerine engel olmak...
tir. İşte bu bilgiye ulaşan insanoğlunun, daha
küçük yaşlardan itibaren çocuğunun iradesini 2. Oruç ibadetinin farz kılınma hikmet-
geliştirme çabasında bulunması kaçınılmazdır. lerinden biri de insanoğlunun iradesini çelik-
Anne ve babalar çocuklarının gelecekte karşıla- leştirmektir. ‘Yüce bir gücün emrine uyarak
şacakları ister ibadetlerin, ister günlük yaşamın yemeği terk etme ya da emre asi olarak yeme’
zorluklarını, kolaylıkla aşabilmeleri, tercihleri- temayülü arasında yapılan bir tercihtir oruç iba-
ni iyiden, güzelden, doğru ve haktan yana kul- deti. ‘İyi de çocuk nasıl dayanacak? Kısa günler
lanabilmeleri için harekete geçmelidirler. neyse de uzun günlerde bu nasıl olur?’ demeyin.
Buradaki gaye de zaten dayanma gücünü sına-
Nerden başlayacağız diyenleri satırlarla, biz- mak, günbegün bu gücü arttırmaktır.
den geçti diyenleri sorunlarıyla baş başa bıra-
kıyoruz. Daha yavrucağızın oruç tutacağı ilk günden:
‘Dayanamazsan bozarsın. Sen, kuş orucu tut ya-
1. Çocuklarda haz duygusu çok baskındır. rım gün.’ demek doğru değildir. Siz birine bir
Hep bir şeyler isterler. İstedikleri gerçekleşme- hedef gösterdiğinizde,’ Yarısını yap gerisini bı-
yince ya da ertelenince elem duyarlar. Ancak rak.’ mı diyorsunuz? Yoksa hedefi tamamlaması
unutulmamalıdır ki karakter 0-6 yaş arasında için gayretlendiriyor, teşvik ve taltif mi ediyor-
gelişir. Öyleyse çocuğumuzun güçlü sunuz?
bir iradeye sahip olmasını isti-
yorsak, ona hayır demesini bil- Sahabe çocuklarını yün bebeklerle oyalamış,
meli, her isteğini yerine getir- vakit geçsin diye. Siz de sırf geliştireceğiniz ira-
memeliyiz. Bu konuda denin hatırına alternatifler üretebilirsiniz onları
Küçük istikrarlı olmalıyız. oyalayacak. Ve Allah’ın subhanehu ve teâlâ izni ile bir
çocuğumuzu, Çocuğun yanlış taşla iki kuş vurmuş olacaksınız. Hem orucun
davranışlarında ecrini hem iradeye hassasiyeti yavrunuza ka-
iradesini güçlendi- onu uyarmalı doğ- zandıracaksınız.
rebilmek için sevdiği ru davranışlarını
takdir etmeliyiz. 3. Namaz ibadeti de başka bir yöntemdir
oyuncağı arkada- iradeyi güçlendirecek.
şına vermesi için ‘Konuşma
teşvik etmeliyiz. Hat- dahi bilmeyen Oyuna dalmış oynuyor yavrucak. Babasının
ta bunun en güzel bir çocuğa mı ‘Bu tatlı çağrısını duyuyor: ‘Haydi namaza… Haydi
yanlış\Bu doğru, yaratanımızı razı etmeye. Verdiği nimetler için
yolu, ailecek sevilen aferin.’ diyeceğiz.’ ona şükretmeye.’
şeyleri infak etme- diyenler olabilir.
Oyun mu namaz mı? İşte iki temayül daha.
yi adet haline Onlara cevabımız
Ebeveynin teşviki, çocuğa namaz sonrasında
şudur: Çocuk ko-
getirmektir. nuşmasını bilmiyor,
verilen küçük bir şeker, dışarı çıkma izni gibi
mükafatlarla namazın sevdirilmesi, oyun oy-
anlamasını değil.
nama isteğinin baskınlığına rağmen iradesini
Devam edecek olursak İbni namaz kılmaktan yana kullanmasına vesile ola-
Kayyım rahimehullah bu konuda şun- caktır. Böylece tercih etme melekesi gelişecek-
ları aktarıyor: tir. Ama çocuğu bir vakitte çağırıp dört vakitte
unutmak, bizim iradesizliğimiz olup tam aksi
bir etki yapacaktır.
64
4. Çocuklara verilen ev içi ufak sorumlu-
luklar da iyi bir irade eğitimidir. Sorumluluktan
kastımız ertelemesi, es geçilmesi ya da baştan
savma yapılması mümkün olmayan işlerdir. Ço-
cuk bu işleri yapmak için bir takım meşguliyet-
lerini yarıda kesecektir. İşte böylece iki teyamül
oluşacak, yapılan tercih ile irade güçlenecektir.
Ancak verilen sorumluluğa dair kurallar çocu-
ğa özenle anlatılmalıdır. Ve yapıp yapmadığına
dair kontrol ihmal edilmemelidir.
Aile fertlerinin ayakkabılarını boyamak, sof- adet haline getirmektir. Çocuğun diğer aile fert-
ra kurulurken malzemeleri taşımak, evin ek- lerinin sevdikleri şeyleri başkalarına verdiğini
mek ihtiyacını karşılamak, babanın terliklerini görmesi, çok etkili olacaktır. Böylelikle sahip
getirmek, her akşam yorgun gelen babaya kısa olma, dünyanın süsüne aldanma hastalığı yayıl-
bir omuz masajı yapmak, gelen misafirlerin madan, güçlü irade ile önlenecektir.
ayakkabılarını silip dizmek, merdivenleri sü-
6. www.video-izlesen.com/cocuklarda-
pürmek… Ancak verilen sorumluluk ve hangi
çocuğa verildiği yazılıp panoya asılmalı, böyle-
irade-egitimi-izle.html linkini yazdığım vi-
deoyu kesinlikle izlemeli ve belli aralıklarla
likle çocukların sorumluluklarını sürekli hatır-
uygulamalısınız. Bu video çocuklar üzerinde
larında tutması sağlanmalıdır.
uygulanan bir irade testini tanıtıyor. Odaya
Ayrıca çocuğu yaptığı işten dolayı takdir et- tek tek alınan çocuklara bir şekerleme verili-
meli, hatta örneğin ‘Sen olmasan ekmeksiz ka- yor. Bunu istersen yiyebilirsin ancak yemezsen,
lacağız, Sen olmasan ayakkabılarımızı kim bo- süren dolunca iki tane şekerleme kazanacaksın
yardı?’ gibi sözlerle onun gönlünü okşamalıyız. deniliyor. Görüntüde bunu ,başaran iradesi-
Bu sorumluluklar zaman zaman çocuğa ağır ni yememekten yana kullanıp iki şekerlemeyi
gelebilir. Anacak vazgeçilmemelidir. Zira Peda- hak eden bir çocuk var. Testin amacı çocuğun
gog Adem Güneş, erkek çocukların babalarını nefsini ne kadar kontrol edebildiğini görmek,
model aldıklarını ve zorluklara direnme davra- iradesini hangi yönde kullandığını ölçmektir.
nışı karşısında iradelerinin geliştiğini söylüyor. Bunu aralıklarla uygulamanız ise çocuğunu-
Ve devamla bahçede çalışan baba oğlu örnek zun iradesini adım adım kontrol altına almasını
veriyor. Baba oğul birlikte çalışırken oğul yo- sağlayacaktır. Ancak her uygulamada süre uza-
rulur haliyle. Baba terlemiştir ama hala kazma tılmalıdır.
sallamaktadır. İşte burada yorgunluğa rağmen
Tekrar etmeden geçemeyeceğim. Tüm bun-
işe devam eden, iradesini işi bitirme yönünde
ları yaparken, çocuğun yanında ‘Çikolatayı çok
kullanan bir babayı görür ve örnek alır çocuk
seviyorum. Aşırı tüketiyorum. Ama bir türlü
diyor. Demek ki zorluğuna rağmen sorumlulu-
vazgeçemiyorum’ ya da ‘Çok zararlı biliyorum
ğunu yerine getirmesi için yavrumuzu yürek-
ama, bu sigaraya insan alıştı mı bırakamıyor’
lendirmeliyiz ki; irade eğitiminin mahsullerini
ya da ‘Çetelemde teheccüt namazı var ama bir
alabilelim
türlü kalkamıyorum. Uykumu bölemiyorum’
5. Herkesin değer verdiği bir eşyası vardır. gibi cümleler sarf ediyorsanız hiç uğraşmayın.
Bunu başkasına vermek gerçekten yürek ister, Sonuç alamayacaksınız. Çünkü çocuğa iradeyi
irade ister. öğretenin, iradeli olması şart...
1433
l
NİSAN’12 • SAYI: 3
65
Ya Rab
YA RAB!
Sen ki beni özenle yaratan
Beni sonsuz kudretinle kuşatan
İsmiyle cihanda huzur dağıtan
YA RAB!
Elimde eteğimde sonsuz nimet
Ey insan! Haline hep şükret
Olsun seninde evinde bereket
YA RAB!
Kurumuş bir gül bile kokar
Bu aciz kul sana el açar
Elbet bir gün gelecek bahar
YA RAB!
Ölüm bize yaklaştı ya
Şehid olalım bu dava uğruna
Böylece yaklaşalım sana
YA RAB!
Cenneti hakedenlerden olmak
Hiç Cehennemde yanmamak
Biz Müslümanlara yakışır ancak
esved
66
hicâb
“Gökte ve Yerde
Ne Varsa,
Hepsi Allah’ı Tesbih Eder.”
(62/Cuma, 1)
1433
l
NİSAN’12 • SAYI: 3
67
Şimdi bir insan olarak ben soruyorum artık.
Hala neden duymuyorsunuz? Daha dinlemi-
yorsunuz bile... Bundan fazla kayıtsız kalma fır-
satımız olmayabilir. Alem Rabbine yönelirken,
O’ndan başkasını aramak niye?
2 7/A’râf, 57
68
şahid
Bize gelen
Mektup
mektup yazarak hal hatırını soran bir tek Suzan ‘Ne zamandır söylemek istediğim, ama söy-
idi. Evleneli 3 yıl olmuş, baba evinden çok uzak- leyemediğim bir şey var. Sana teşekkür etmek
lara gitmişti. Senede ancak bir kez anne babası- istiyorum. Kendin gibi birini yetiştirmek idiyse
nı ziyarete gelebiliyordu. hayalin, tebrikler başardın.
Nurdan hanım kızının evlilik hayatı ile Hani her ne yapsak bağırırdın ‘Yeter ömrü-
alakalı hiçbir şey bilmiyordu… Nasıl bilebilir mü yediniz, bıktım sizden’ derdin ya… Ben de
ki? Suzan çok içine kapanık bir kızdı. Uzaklara küçücük çocuğuma tahammül edemiyorum…
da gidince iletişim hepten zorlaştı. Habire bağırıyor, senin cümlelerinle konuşuyo-
rum.
Heyecanla açtı Nurdan Hanım mektubu.
Suzan her mektuba ‘Nasılsın anne?’ diyerek Babamı kınar, parasızlıktan yakınırdın. Ben
başlıyor, ihtiyacının olup olmadığını sorarak de evdekilerle yetinemiyor, daha iyisini istiyo- yel Evv
azi e
bitiriyordu. Hep kısacıktı mektubu. Kendin- rum. Bir yere gitmek için kırk dereden su ge-
Cem
1433
l
den hiç bahsetmiyordu. Bu sefer mektup biraz tiriyor, dışarı çıkarken tıpkı senin gibi en güzel
NİSAN’12 • SAYI: 3
69
Her Aya Bir Hadis
Yazması Bizden Uygulaması
Sizden...
“Aranızda selamı yayın."
70
Peygamberimizin
Hanımlarıyla Olan
İlişkisi
“Kadın, kaburga kemiği gibidir. Eğer doğrult- -‘Ümmü Seleme’nin yanındaydım’ der. Aişe,
maya kalkarsan kırarsın. Eğer ondan yararlan-
mak istersen, eğrilik olduğu halde de yararlana- -‘Doymadın mı?’ deyince Rasûlullah tebessüm
bilirsin.” 2 ederdi.
buyurarak sert, haşin davranışlardan uzak Ebu Hureyre radıyallahu anh rivayetle Rasûlullah
durmakla beraber ilgi ve alakanın hiç bir şekil- şöyle buyurmuştur:
sallallahu aleyhi ve sellem
NİSAN’12 • SAYI: 3
71
Firavun’un Korkusu
F iravun Mısır topraklarında hükümranlığını kuran zalim bir kralmış. Bir kahin, Firavun’a İs-
railoğullarından bir erkek çocuğun dünyaya geleceğini ve kendi saltanatını elinden alacağını
söylemiş. Firavun sözde korkusuz zalim, çok korkmuş. Hemen askerlerine İsrailoğullarının erkek
çocuklarının öldürülmesini emretmiş. Bir kadın yeni doğmuş bebeğini zarar gelir endişesiyle bir
sepet içinde Nil nehrine bırakmış.
Allah’ın subhanehu ve teâlâ takdiri o ki; Firavun’un karısı nehirdeki bu bebeği bulmuş ve onu sahiplen-
miş. Kocası Firavun’a:
-‘Benim ve senin için göz aydınlığıdır! Onu öldürmeyin. Belki bize bir faydası dokunur ya da
onu evlat ediniriz’ demiş.
Bebeğin annesi de hep çocuğunu düşünüyor, ondan ayrı olduğu için çok üzülüyormuş. Kızını
kardeşini gözetmesi için Firavun’un hanedanına göndermiş. O sıra bebeği emzirmek için bir süt
anne arıyorlarmış. Bebeğin ablası Firavun ailesine:
-‘Size onun için bir süt anne gösterebilirim’ demiş. Böylece Allah’ın subhanehu ve teâlâ izniyle anne
küçük yavrusuna kavuşmuş. 1
· Kıssada anlatılan ve bir Peygamber olan küçük bebeğin adını biliyor musunuz?
1 28/Kasas, 4-13
Rabb’imin
Güzel İsimlerini
Haydi çocuklar, her hafta Allah’ın subhanehu ve teâlâ bir güzel ismini ezberleyelim.
Bunun içinde okuduğumuz her güne artı (+), okuyamadığımız günlere eksi (-) koyalım.
Hergün okumaya devam edelim Rabb’imizi zikredelim.
Pazar
Salı
yaratan.
3.
tan.
4.
72
Yapılışı: Yumurta, tuz, su ve undan katı bir hamur yapılır.
Portakal büyüklüğünde bezeler yapılarak ıslak bez altında din-
YEMEK TARİFİ: lendirilir. Diğer tarafta kıyma, rendelenmiş suyu sıkılmış soğan
KAYSERİ MANTISI ile yoğurulur. Tuz ve karabiber ilave edilir. Dinlenen hamurdan
bezeler alınıp ince bir şekilde yufka açılır. 1,5 cm. kareler şeklinde
Malzemeler: kesilip ortasına iç malzeme koyulur ve dört ucu üstte birleşecek
1 yumurta, şekilde birleştirilir. Eğer hemen yenilecekse yağlı kağıt üzerinde
biriktirilir, saklanacaksa bir tepsiye alınarak fırında pişirilip don-
2 tatlı kaşığı tuz, durucuya atılır.
1 bardak su, alabildiği kadar
un.
Tencerede su kaynatılır kaynayan suya hazırlanan mantılar
atılıp pişirilir. Kevgir yardımıyla pişen mantılar servis tabağına
İçi = 500 gr. dana kıyma, 300 alınır. Üzerine sarımsaklı yoğurt ve tavada nane ve pul biber ya-
gr. rendelenmiş kılmış yağ gezdirilerek servis yapılır
Soğan, 1 tatlı kaşığı karabi-
ber, tuz
ALTERNATİF
TIP
H epimiz günlük hayatta pek çok sağlık sorunlarıyla karşılaşıyoruz ve bundan sıkıntı duyuyo-
ruz. Bazı zamanlar ne yapacağımızı bilemez, sızlanır dururuz ya... İşte o zamanlar için pratik
öneriler inşaAllah bize yardımcı olabilir.
1433
l
NİSAN’12 • SAYI: 3
73
Bul - Çiz- Öğren
Yandaki verilen erkek sahabe isimlerini bulmacamızda bul. Geriye kalan harfler ise, onla-
rın neden bu kadar tanınmış olduklarının cevabıdır, kolay gelsin.
İ Z E N E S M T A N İ EBUBEKİR
ÖMER
V E B U D U C A N E B EBU DUCANE
ENES
E Y U M A S E L M A N HALİD
USAME
B D B A T A T H E S M TALHA
SELMAN
Y L E N A M İ A M İ E ZEYD
NUMAN
E Y K E K E A B B A S UMEYR
KATADE
B B İ L A L R Y E M U HUBEYB
SA’D BİN MUAZ
U T R E M Ö H A L İ D İBNİ MESUD
ABBAS
H S A D B İ N M U A Z BİLAL
Bulmacadaki kadın sahabi isimlerini bul. Geriye kalan harflerle de, bu seçkin kadın saha-
belerin özelliklerini öğren, kolay gelsin.
E D İ A Z İ N N İ R E MAVİYE
ÜMMÜ SULEYM
M E Y M U N E H A Y A ERUZ
HAVLE
E Y İ R A M A V İ Y E
SAFİYE
FATIMA
Y Ü M M Ü S Ü L E Y M
BEREKE
Y U E T A E K E R E B ZİNNİRE
ESMA
İ E D İ L A H A V L E ÜMMÜ GÜLSÜM
HALİDE
F A T I M A K V A A S MEYMUNE
ZAİDE
A Ü M M Ü G Ü L S Ü M HANSA
MARİYE
S U A Y R A H A N S A SUAYRA
74