You are on page 1of 23

Fal-Büyü-Astroloji-Burçlar

Fal
Fal bakmak gibi işlerle
uğraşan insanlar geleceği
bildiklerini iddia ederler. Dini
açıdan, eğlence maksadı ile
bile olsa bundan uzak durmak
gerekir.
Gaybı ne insan ne melek ne cin ne de Allah‟ın
Elçisi bilebilir. Rabbimiz şöyle buyurur: “De ki,
göklerde ve yerde, hiç kimse gaybı bilmez,
onu sadece Allah bilir.” (Neml [27] 65). Bu yüzden
falcılık, kâhinlik yasaktır.
Hz. Aişe‟den rivayet edilen bir hadise göre
insanlar Rasulullah‟a kahinlerin aslı esasını
sordu. Rasulullah “Onlar hiçbir şey
değildirler.” buyurdu. “Ya Rasulallah, ancak
söyledikleri bazen doğru çıkıyor.” dediler.
Rasulullah, “Onların doğru çıkan sözleri
kâhinin dostu olan cinin melekten alıp
kâhinin kulağına tavuk gıdıklaması şeklinde
söylemesinden ibarettir. Onlar da daha
sonra bu sözlere yüzlerce yalan
karıştırırlar.” buyurmuştur (Buhari, Tevhid 57).
Fallar Kafa Karıştırıyor
“Onu kırdığınızı düşünüyorsanız neden özür
dilemeyi düşünmüyorsunuz. O zaman her şey
daha kolay olacak.”
(16 Nisan 1997, Gözcü Gazetesi, Kova Burcu).

“Eski sevdiğinizi unutun gitsin. O sizi hiç


düşünmüyor.”
(16 Nisan 1997, Yeni Günaydın Gazetesi, Kova Burcu).
Büyü vardır ama Allah‟a
sığınan insana büyü zarar Büyü
vermez. Ayrıca her büyü diye
yorumlanan şey de büyü
değildir. “Allah‟ın adı
anıldıktan sonra hiçbir şey
zarar veremez.” Yeter ki kul,
hâfız, yani en büyük koruyucu
olan Allah‟a sığınmayı bilsin
(Prof.Dr. Süleyman Ateş, “Allah‟a Sığınana Kimse
Zarar Veremez,” Vatan Gzt., 28 Eylül 2006).
Cenab-ı Allah, Kur‟an‟da daha önce bazı
peygamberlerin ve Hz. Muhammed‟in,
düşmanları tarafından sihirle alaka kurularak
büyülenmiş ve büyücü diye itham edildiklerini
bildirmekte ve onların bu tür ithamlardan uzak
olduklarını beyan etmektedir (Şuara [26]27, 153, 185; Yunus
[10] 76, 77, 81; Neml [27] 13; İsra [17] 47, 101; Furkan [25] 8; Hicr [15] 15, 86;
Sebe [34] 8; Saffat [37] 36, 158).
Dolayısıyla Rasulullah‟a büyü yapılmış
olduğunu kabul etmek, onu büyü ve cinnet ile
itham edenlerin ekmeğine yağ sürmek olur.
Ayrıca bu rivayetler haber-i vahid (tek kişi
rivayetleri) niteliği taşımaktadırlar. Bu tür
rivayetler ise kesin bilgi ifade etmediği için
akaidle ilgili bir konuda delil olarak
kullanılmaya elverişli değildirler (Prof.Dr. Adil Bebek, „„Ana
Kaynaklara Göre Sihir,‟‟ 64).
Burçlar
Burç, birbirlerine eşit mesafelerini koruyan
takım yıldızlarına denilir. Kur‟an‟da dört defa
çoğul şeklinde geçip bir surenin de adını (el-
Buruc) oluşturan kelime, bir yerde „kale burcu‟
(Nisa [4] 78), diğerlerinde „gökteki burç‟ (Hicr [15] 16;

Furkan [25]; Buruc [85] 1) anlamında kullanılmıştır.


Biz dünyadan baktığımız zaman gökyüzünde
belirli burçları görürüz. Bu koskoca evren ve
galaksi sistemleri içerisinde, onların birbirine
olan mesafelerini koruyabilmeleri, bizim
dönmemize, güneş sisteminin dönmesine,
hatta Samanyolu galaksisinin dönmesine
rağmen, onların o mesafelerini koruyarak
kendi sistemlerini de beraber döndürmeleri ne
büyük bir mucizedir (Dr. Haluk Nurbaki, Kutsal Mücadelem, 33).
Kur‟an‟da burçlara yemin edilmesinin sebebi;
dünyadan bakıldığı zaman gökyüzündeki
yıldızların belli mesafeleri koruyabilmelerinin,
çok büyük bir astronomik mucize
olmasından dolayıdır. Yoksa bunların fal ile
bir alakalarının olduğundan dolayı değildir!
Bu sistemlerin yeryüzünde yaşayan insanların
ne hayatlarıyla ne psikolojileriyle, ne
kaderleriyle, hele hele fal ile herhangi bir
şekilde ilgileri olması mümkün değildir (Dr. Haluk
Nurbaki, Kutsal Mücadelem, 32).
Kur‟an, Göklerin Kutsallığı
Düşüncesini Sona Erdirmiştir!
İlk ve orta çağ bilim ile düşüncesinde evren,
ay-üstü ve ay-altı olmak üzere iki varlık
alanına ayrılarak değerlendirilirdi. Ay-üstü
denilen alan, aydan itibaren evreni dıştan
çepeçevre kuşattığı kabul edilen Atlas
feleğine kadar olan sahayı içine alır.
Bu kısımda yer alan gök kürelerinin nurani
(saydam), mükemmel ve kutsal ilahi birer
varlık olduklarına inanılıyordu. Çünkü o
çağlarda maddenin çekim gücü ve merkezkaç
kuvveti bilinmiyordu. Kozmik düzende yer
alan yıldızların canlı, akıllı ve ruh sahibi
olduğu kabul ediliyor ve ay-altı alemdeki
organik ve inorganik bütün varlıkların bunların
etkisinde bulunduğu sanılıyordu.
Aristoteles gibi realist bir filozof bile kozmik
düzendeki 55 yıldızın, ikinci derecede tanrı
olduğunu söylüyordu. Doğal olarak böyle bir
anlayış, astrolojiyi ve kehaneti de
beraberinde getirmişti. Bu yüzden
eskiçağlarda insanoğlu başta güneş olmak
üzere çeşitli gezegenler adına tapınaklar
yapmış ve gök cisimlerine tapınmıştı.
Şöyle deniliyordu: Üstümüzde dönüp dolaşan
bu yıldızlar ilahi ve mükemmel varlıklardır ve
onların aklı bizimkinden daha üstündür, ayrıca
bunlar bizim her konuda kaderimizi
belirlemekte, bize ilham ve feyz
göndermektedirler.
Ne var ki Kur‟an, göklerin kutsallığı fikrini
yıkmış ve bütünüyle evrende yegâne
kudretin Allah‟a ait olduğunu ortaya
koymuştur. İster aracı olarak kabul edilsin,
isterse sembolik anlamlar yüklensin bu
varlıklardan bir şey beklemenin şirk
olacağını (Kur‟an, Fussilet [41] 37) belirtmiştir (Mahmut
Kaya, “Kozmik Akıl ve Dindeki Yeri”, Yeni Şafak Gzt., 21 Mart 1998, s. 7).
Vefk
Vefk ( ‫ ) الوفق‬harf, rakam, kelime, esmâ-i
hüsnâ, ayet ve surelerin belli bir düzene göre
kareler içine yazılarak bunda bâtınî (içsel)
manalar arayan bir tılsım türüdür.
Hiçbir dînî ve ilmî temeli olmayan, câhiliye
Araplarında da kısmen bilinen vefkin İslam
coğrafyasına Hint ve Sâbiîlerden geçtiği
tahmin edilmektedir. Bunu yapan kişiler daha
sonra buradan şifa, derman ve kurtuluş çaresi
ürettiklerini ileri sürüyorlar. Bu gibi şeylerin
dinimizde yeri yoktur. Kesinlikle kaçınılması
gerekir (İlyas Çelebi, “Vefk,” Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, XXXXII,
605-607).
Kaynakça
• Asımgil, Sevim, Büyü-Sihir-Fal, İpek Yay., 1999.
• Ateş, Süleyman, “Allah‟a Sığınana Kimse Zarar Veremez,” Vatan Gzt., 28 Eylül
2006.
• Ateş, Süleyman, “İslâm Dini İnsanlığa Yararlı Her Bilimsel Çalışmayı Teşvik
Eder,” Vatan Gzt., 29 Aralık 2007.
• Aydın, Mehmet, „„Fal,‟‟ Diyanet İslam Ansikl., XII, 134-138.
• Bebek, Adil, „„Ana Kaynaklarına Göre Sihir,‟‟ Kur‟an Mesajı Derg., 1998, cilt: I,
sayı: 9, s. 61-65.
• Cilacı, Osman, “Büyücülük Modern Falcılık ve Astroloji,” Diyanet İlmi Dergi,
1997, cilt XXXIII, sayı 4, s. 29-38.
• Çelebi, İlyas, „„Fal,‟‟ Diyanet İslam Ansikl., XII, 138-139.
• Kılıç, Sadık, „„Seküler Dünyanın Gizli Dini: Falcılık, Astroloji…,‟‟ EKEV
Akademi Derg., 1998, cilt: 1, sayı: 2, s. 1-8.
• Kutluer, İlhan, „„Burç,‟‟ Diyanet İslam Ansiklopedisi, VI, 422-424.

Dr. Nurullah ABALI


Mayıs 2016

You might also like