Professional Documents
Culture Documents
Roland Barthes - Yazının Sıfır Derecesi
Roland Barthes - Yazının Sıfır Derecesi
Roland Barthes
Yazının Sıfır Derecesi
Metis Eleştiri 5
Yazının Sıfır Derecesi
Roland Barthes
Fransızca İlk Basımı:
Le Degre zero de l'ecriture, 1953
© Türkçe yayım hakları Metis Yayınları'na aittir.
Metis Yayınları
İpek Sokak No. 9, 34433 Beyoğlu, İstanbul
Tel: 212 2454696 Faks: 212 2454519
e-posta: info@metiskitap.com
www.metiskitap.com
ISBN 975-342-401-9
Roland Barthes
Yazının Sıfır Derecesi
Çeviren
Tahsin Yücel
metis eleştiri
İçin d e k ile r
Giriş • 11
]
Yazı Nedir? • 17
Siyasal Yazılar • 24
Roman Yazısı • 31
Şiirsel Bir Yazı Var mıdır? • 40
II
Burjuva Yazısının Utkusu ve Kopması • 51
Biçem İşçiliği • 56
Yazı ve Devrim • 59
Yazı ve Sessizlik • 64
Yazı ve Söz • 68
Dil Ütopyası * 72
Sunuş Tahsin Yücel
I
Yazı Nedir?
si çözer; sözde her şey sunulm uş, dolaysız bir yıpranm aya
adanm ıştır, konuşm a, sessizlik ve devinim leri yokolm uş bir
anlam a doğru atılır: İzsiz ve gecikm esiz bîr aktarım dır bu. Bi-
çem inse, tersine, yalnızca dikey bir boyutu vardır, kişinin ka
palı anısına dalar, saydam sızlığını belirli bir Özdek deneyi
m inden yola çıkarak oluşturur; biçem yalnızca eğretilem edir
her zam an, yani yazınsal am açla yazarın tensel yapısı arasın
da denklem dir (yapının bir sürenin çökeltisi olduğunu anım
sayalım ). Bunun için de biçem her zaman bir gizdir; am a gön
derim inin sessiz yam acı dilyetisinin devingen ve durm am aca-
stna ertelenen doğasına dayanm az; gizi yazarın bedenine ka
patılm ış bir anıdır; söylenm eyenin de her şeye karşın dilin ye
rini tuttuğu sözde görülenin tersine, biçem in anıştırm a erdem i
bir hız olgusu değil, bir yoğunluk olgusudur, çünkü betilerin
d e 11 katılıkla ya da sevecenlikle toplandıktan sonra, biçemin
altında dik ve derin olarak duran şey, dilyetisine tüm üyle ya
bancı bir gerçeğin parçalarıdır. Bu dönüşüm ün m ucizesi, bi-
çemi kişiyi gücün ve büyünün eşiğine götüren, yazın-üstü bir
işlem yapar. D irim sel kökeni nedeniyle, biçem sanatın dışın
da yer alır, yani yazarı toplum a bağlayan antlaşm aya girmez.
Ö yleyse sanatın güvenliğini biçem in yalnızlığına yeğ tutacak
yazarlar tasarlanabilir. En iyi biçem siz yazar örneği G ide'dir,
tıpkı Saint-Saens’ın yeniden Bach ya da Poulenc’ın yeniden
Schubert yaptığı gibi, onun işçiliğe dayalı yazm a biçim i de
belirli bir klasik törenin çağdaş hazzını kullanır. B una karşı
lık, yeni şiir — bir H ugo'nun, bir RimbaudYıun ya da bir
C har'ın şiiri— ağzına kadar biçem le doludur ve ancak bir Şi
ir amacı göz önüne alınırsa sanat'Ur. Yazarı Tarilı'in üstünde
bir Tazelik olarak benim seten şey biçem in Yetke'sidir, yani
dille etten eşi arasındaki tüm üyle Özgür bağdır.
20 YAZININ SIFIR DERECESİ
lar. Nesnel olarak farklı bir kusurun karşılığı değildir bu, ama
cezada bir ağırlaşm ayı belirtir. Gerçek anlam da m arksçı bir
yazıyla (M arx'ın ve Lenin’in yazısı) yengiye ulaşm ış stalincili-
ğin yazısı (halk dem okrasilerinin yazısı) birbirinden ayırt edi
lebilir; hiç kuşkusuz troçkici bir yazı ve taktik bir yazı da var
dır; bu da örneğin Fransız kom ünizm inin yazısıdır ("işçi sını
fı" terim inin yerinin "halk"a, sonra "iyi insanlar"a verilmesi,
"dem okrasi", "özgürlük", "barış", vb. terim lerine bile bile ge
tirilen bulanıklık).
Şiir = Düzyazı + a + b + c
Düzyazı = Şiir - a - b - c
Ön-klasik Yazın bir yazı çokluğu görüntüsü verir; ama dil so
runları sanat açısından değil de yapı açısından ortaya konu
lunca, bu çeşitlilik çok daha küçük görünür, "Estetik" açıdan,
on altıncı yüzyıl ve on yedinci yüzyıl başı oldukça özgür bir
yazınsal dil bolluğu gösterir, çünkü insanlar henüz bir insan
özünün anlatım ına değil, Doğa’yı tanımaya girişmişlerdir; bu
açıdan, yalnızca belirgin anlan vermek gerekirse, Rabela-
is'nin ansiklopedik yazısının ya da Com eille'in seçkin yazısı
nın ortak biçimi süslemenin henüz "törem" durum una gelm e
diği, ama kendi başına dünyanın bütün uzamına uygulanan
bir araştırma yöntem i olduğu bir dildir. Bu ön-klasik yazıya
bir ayırtı32 havası ve bir özgürlük esenliği veren de budur. Dil
henüz oturmamış yapıları dener göründüğü ve sözdizimi an
layışını ve sözcük dağarcığının gelişimini kesinlikle belirle
memiş olduğu için, çeşitlilik izlenimi çağdaş okura daha da
güçlü görünür. "Dil" ile "yazı" arasındaki ayrımı yeniden ele
almak gerekirse, 1650 dolaylarına kadar Fransız Yazını’nın
henüz bir dil sorunsalını aşmamış olduğu, bu nedenle de he
nüz yazıyı bilmediği söylenebilir. Gerçekten de, dil kendi ya
pısı konusunda duraksadığı sürece, bir dil aktöresi olanaksız
dır; yazı ancak ulusal olarak kurulmuş olan dilin bir tür olum
suzluk, tabunun kökenleri ya da doğrulamaları üzerinde hiç
soru sormadan, yasak olanla izin verileni ayıran bir çevren ol
duğu anda belirir. Klasik dilbilgiciler, zamandışı bir dil m an
52 YAZININ SIFIR DERECESİ
lirten bir "mekanik” sanat üretm iştin Flaubert yazısı yavaş ya
vaş bir büyü geliştirirdi, bugün de Flaubert'i okurken göster
gelerin dile getirm ekten çok inandırdıklan ikincil seslerle do
lu bir doğa içindeymiş gibi kendim izi unutm am ız olanaklıdır;
gerçekçi yazıysa hiçbir zam an inandırmaz; üzerinde yazarın
ancak göstergeleri düzenleme yetkisi bulunan, bir nesne gibi
cansız bir gerçeği "dile getirm ek” için tek bir biçim bulunm a
sını isteyen şu ikici inak gereğince, yalnızca betim lem eye
yargılıdır.
B urjuva kalıtının içinde yer alan işçiliğe dayalı yazı hiçbir dü
zeni bulandırm az; başka kavgalardan uzak olan yazarın ken
disini haklı çıkarm aya yeten bir tutkusu vardır: biçimi doğur
mak. Yeni bir yazınsal dilin kurtarıcılığından vazgeçse bile,
hiç değilse eskisini daha ileri götürebilir, onu yönelim lerle,
parıltılarla, özenticiliklerle, eski kalıplarla donatabilir, zengin
ve ölüm lü bir dil yaratabilir. Bu büyük geleneksel yazı, Gide'
in, Valery'nin, M ontherlant'ın, hatta B reton'un yazılan, biçi
m in, ağırlığı ve olağandışı bürünüsü içinde, rahiplerin tören
sel dili gibi, T arih’i aşan bir değer olduğunu belirtir.
son çıkış yolu olan dilin kaçmak savında olduğu şeyi sonun
da yeniden kurduğunu, varlığını devrimci olarak sürdüren ya
zı bulunmadığını, biçimin her türlü susuşunun aldatmacadan
ancak tam bir susuşla kurtulduğunu öğretiyor. Yazının bir tür
Hamlet'i olan Mallarme, Tarih’in bu geçici anım, yazınsal di
lin ancak ölmek gerekliliğini daha iyi dile getirmek için ayak
ta kaldığı bu anı çok iyi anlatır. Mallarme'nin dizgisel susuşu
seyrekleşmiş sözcükler çevresinde bir boşluk kuşağı yarat
mak ister, bu kuşakta söz toplumsal ve suçlu uyumlarından
sıyrılmıştır, tınlamaz artık. O zaman sözcük alışılmış kalıplar
dan, yazarın uygulayımsa! tepkelerinden sıyrılmış durumda
dır, gerçekleşebilecek bütün bağlamlardan tümüyle sorum
suzdur; donukluğu bir yalnızlığı, dolayısıyla bir suçsuzluğu
kesinleyen, kısacık ve tek bir edime yaklaşır. Bu sanat intiha
rın yapısındadır: Burada sessizlik sözcüğü iki tabaka arasında
sıkıştırıp bir gizyazı parçasından çok, bir ışık, bir boşluk, bir
öldürme, bir özgürlük olarak parçalayan bağdaşık bir şiirsel
zamandır. (Bu dil öldürücü bir Mallarme varsayımının Mau-
rice Blanchot'ya neler borçlu olduğu bilinir.) Bu Mallarme di
li, sevdiğini ancak ondan vazgeçerek kurtarabilen, gene de
azıcık geriye dönen Orpheus’tur; Adanmış Toprak’ın, yani ta
nıklık edilmesi gene de yazarlara düşen Yazın’sız bir dünya
nın kapılarına getirilmiş Yazındır.
Yüz yıldan biraz daha fazla bir süre önce, yazarlar Fransızca'
yı konuşmanın birçok — ve birbirinden çok farklı— biçimi
bulunduğunu bilmezlerdi genellikle. 1830'a doğru, burjuva sı
nıfının kendi yüzeyinin sınırında, yani bohemlere, kapıcılara
ve hırsızlara bıraktığı bitişik toplum kesiminde bulunan her
şeyle eğlendiği sırada, gerçek anlamda yazınsal dile, iyice ay
rıksı olmaları koşuluyla (yoksa tehlikeli olurlardı), alt diller
den alınmış birtakım aktarma parçalar sokulmaya başlandı.
Bu renkli diller yapısını tehlikeye düşürmeden süslüyordu
Yazın'ı. Balzac, Süe, Monnier, Hugo söyleyiş biçiminin ve
sözcük dağarcığının kimi aykırı biçimlerini yapıtlarında kul
lanmaktan haz duydular: hırsız argosu, köylü ağzı, Alman ko
nuşması, kapıcı dili. Ama bu toplumsal dil, bir öze iliştirilmiş
olan bir tür tiyatro giysisiydi, hiçbir zaman kendisini konuşa
nı tümüyle bağlamıyordu; tutkular etkinliklerini sözün yuka
rısında gösteriyorlardı gene.
nırlan olan bir sözsel koşul içinde yer alınca, tümüyle bağlan-
mış olduğunu söyleyebilir: Yoksa bağlanma her zaman sözde
kalacaktır; bir eylemi temellendirmeyecek, bir bilincin kurtu
luşunu yüklenecektir. Dilsiz düşünce olmadığından, Biçim
yazınsal sorumluluğun ilk ve son tutamağıdır; toplum uzlaş
mamış olduğu için de zorunlu olan ve zorunlu olarak yönlen
dirilmiş bulunan dil, yazara parçalanmış bir koşul sağlar.
Dil Ütopyası
bir barışm a olarak değil, bir törem olarak önüne süren, atalar
dan kalm a ve çok güçlü göstergelerle savaşmak zorundadır.
3. "T örem " ve "tö re m sel" sözcü H erin i F ran sızca "rim el" (ad ve sıfat
olarak) sö zcü ğ ü n ü n karşılığı olarak ö n eıiy o ru z.
14. "A rıksam alı" (litotİque), yani az sözle çok şey a n latır n itelik te.
15. "Y ineleyim " (tau to lo g ie), yani y ü k lem i ö zn esin d en fazla b ir şey
sö y lem ey en , y üklem i ö zn esin i y in e le y en , ,Tk ad ın kadındır" gibi.
18. F ran sız ro m an ctların m çok k u llan d ık ları "passe sim p le".
19. B arthes, burada ve b aşk a b irk aç y erd e, belirli b ir y azın an lay ışın ı
an ıştırm ak için b u g ü n k u lla n ıla n " lite ra tü re " (y azın ) sö zcü ğ ü y e ri
ne artık kutlan ılm az olm uş "belles-lettres" sö zcü ğ ü n ü k u llan ıy o r.
T ü rk çe'd e böyle bir k u llan ım b u lu n m a m a k la b irlik te, b u n ları "gü-
zel-yazın" diye çev irm ey i u y g u n bulduk.
21. B ilindiği gibi, "inakçılık" "d o gm atism e" an lam ın d a k u lla n ılm a k ta
dır. Y azar burada ad o larak "dog m atiq u e" sö zcü ğ ü n ü k ullanm ıştır,
23. "Ö zsöyleşim " (so lilo q u e), yani k işin in kendi k e n d isiy le k o n u şm ası.
Rene Girard
Romantik Yalan ve
Romansal Hakikat
Edebi Yapıda Ben ve Öteki
Çeviren: Arzu Etensei lldem
Samuel Beckett
Proust
Çeviren: Orhan Koçak
Tzvetan Todorov
Poetîkaya Giriş
Çeviren: Kaya Şahin
Georg Lukâcs
Roman Kuramı
Çeviren: Cem Soy demir
Roland Barthes
Yazının Sıfır Derecesi
Çeviren: Tahsin Yücel