You are on page 1of 32

4.

ULUSLARARASI
TÜRK ŞÖLENİ
TÜRK KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU
BİLDİRİLERİ
YAYINCI
GÜNEŞ VAKFI YAYINLARI

EDİTÖR
ALPASLAN CEYLAN

TASHİH VE REDAKSİYON
DOÇ. DR. AKIN BİNGÖL
DOÇ. DR. İBRAHİM ÜNGÖR
DOÇ. DR. NEZAHAT CEYLAN

DÜZENLEYEN
GÜNEŞ VAKFI İLİM KÜLTÜR SANAT
MERKEZİ

BASKI ÖNCESİ HAZIRLIK


DOÇ. DR OKTAY ÖZGÜL
DOÇ. DR. YAVUZ GÜNAŞDI
SEZER ERDOĞAN

KAPAK - İÇ DÜZEN
sm[art] ajans ve organizasyon
0442 235 1 235

ISBN
978-605-66511-7-5

BASIM TARİHİ
ARALIK 2018

BASKI VE CİLT
ZAFER OFSET
İÇİNDEKİLER
SUNUŞ / 9
n
DÜNDEN BUGÜNE AMERİKA’DA EDEBİYAT VE HAYAT
Ahmet BEŞE/13
n

TÜRKLER VS. HAÇLILAR: İKİ FARKLI DÜNYANIN


SAVAŞ MEYDANLARINDAKİ KARŞILAŞMASI
Ahmet N. ÖZDAL/23
n

GÜNEY AZERBAYCAN’IN TARİHİ COĞRAFYASI


VE BÖLGEDE SELÇUKLU HÂKİMİYETİ
Ahmet YILMAZ/33
n

TÜRK KÜLTÜRÜNDE AT VE DOĞU ANADOLU


KAYA RESİMLERİNDEKİ AT FİGÜRLERİ
Akın BİNGÖL/43
n

İSTANBUL TÜRK KARAY CEMAATİ


Ali AHMETBEYOĞLU/57
n

AZERBAYCAN TARİHİNDE DAĞLIK KARABAĞ


Arslantürk AKYILDIZ/67
n

ПӘНДЕР MAHAMBET ÖTEMİSULI VE KAZAK TÜRKLERİNİN MİLLİ UYANIŞI


Ayabek BAYNİYAZOV - Сanar BAYNİYAZOVA/83
n

ŞAMANİZM’İN ANADOLU’DAKİ İZLERİ:


GÖBEKLİ TEPE ÖRNEĞİ
Bahattin ÇELİK/91
KIRGIZ TÜRKÇESİNDEKİ {-Ş} İSİM-FİİL EKİNİN
BİLİNMEYEN İŞLEV VE ANLAMLARI
Caşteğin Turgunbayer/109
n

HAREZMŞAH MUHAMMED VE HALİFE EN-NÂSIR LİDÎNİLLÂH’IN


İKTİDAR MÜCADELESİ
Coşkun ERDOĞAN/121
n

İTHAL TÜRK TARİHİ VE 26 AĞUSTOS 1071


MALAZGİRT ZAFERİ DAYATMASI
Ekrem MEMİŞ/137
n

MİZAHIN OLUŞUMUNDA HALK HİCİVİNİN ROLÜ


Ellada Gerayzade/147
n

KAZAK TÜRKÇESİNDE ‘‘KADIN’’ SÖZCÜĞÜYLE


KURULAN ATASÖZLERİ
Erdal AYDOĞMUŞ/161
n

KIRGIZ VE TÜRKİYE TÜRKLERİNDE AKRABA İLİŞKİLERİ


Gulina Eshenkulova/173
n

EJDER FİĞÜRLÜ BİR GRUP BAYRAK VE SANCAK ALEMİ


Gül GÜLER/183
n

GÜRCİSTAN TÜRKLERİ: İSTATİSTİK VERİLER IŞIĞINDA


Gülnara GOCA MEMMEDLİ* - Şureddin MEMMEDLİ/203
n

GÜRCİSTAN’DA AHISKA TÜRKLERİNİN SÜRGÜN


ÖNCESİ OKULLAŞMA FAALİYETLERİ
Gülnara GOCA MEMMEDLİ/215
AVRUPA BİRLİĞİ VE ERMENİ SORUNU
Haluk SELVİ/225
n

KUZEY KAFKASYA VE KARAÇAY TÜRKLERİ


Hasan Bahar/239
n

ATÇEKENLER’İN DAĞILMASI VE YENİDEN İSKÂNTEŞEBBÜSLERİ


Hasan Basri KARADENİZ/265
n

TÜRK DÜNYASI ÜNİVERSİTELERİNİN MEVCUT DURUMU VE TÜRK DÜNYASI


ÜNİVERSİTELERİ ARASINDA İŞBİRLİĞİ VE İLİŞKİLERDE GÖZLENEN TEMEL SORUNLAR
VE ÖNERİLER
Hüseyin KARADAĞ/283
n

1930-1938 DÖNEMİ BALKANLARDAN GÖÇ POLİTİKASI VE GAGAVUZ TÜRKLERİ


MESELESİ
İbrahim ERDAL/311
n

TÜRK KÜLTÜRÜNDE DAĞ KEÇİSİ/TEKE VE DOĞU ANADOLU PETROGLİFLERİNDE


BULUNAN DAĞ KEÇİSİ/TEKE FİGÜRLERİ ÜZERİNE GÖRÜŞLER
İbrahim ÜNGÖR/325
n
BOZKIR TÜRK ÇEVRESİNDE AT
İlhami Durmuş/347
n

TÜRK DÜNYASI COĞRAFYASINDA TARİHİ SÜREÇTE KİMLİK MESELEMİZ


İlyas TOPSAKAL/383
n

TÜRKÇE’DE YAŞAYAN BAZI SUMERCE VE AKADCA KELİMELER


İrfan Albayrak/395
TÜRKİYE TÜRKÇESİNİN ATASÖZÜ ZENGİNLİĞİ VE TÜRKİYE TÜRKÇESİ-KAZAK TÜRKÇESİ
AYNI VE BENZER ATASÖZLERİ
Kâzım KÖKTEKİN/405
n

OSMANLI DEVLETİ’NİN KURULUŞUNUN 610. YILDÖNÜMÜ KUTLAMASI


Kemalettin KUZUCU/421
n

İSKİT-ASUR MÜNASEBETLERİ
Koray TOPTAŞ/457
n

TÜRK MİTOLOJİSİNDE HAYVAN MOTİFİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME


M.Hanifi MACİT - Mutlu ADAK/469
n

TÜRKİYE’DE BİR KRAL


Makbule SARIKAYA/485
n
KIRGIZ HALK HEKİMLİĞİNDE TEDAVİ MALZEMESİ OLARAK KURT (BÖRÜ)
Mayrambek OROZOBAYEV/509
n
BUDDHİZM VE AK HUNLARIN BUDDHİZM’E KARŞI TUTUMU
Müslüme Melis ÇELİKTAŞ/517
n
ANADOLU’DA YAYLA YERLEŞMELERİ, TARİHSEL
GELİŞİMİ VE YAYLACILIK KÜLTÜRÜ
Mehmet ZAMAN - Salih BİRİNCİ/525
n

BAHTİYAR VAHAPZADE’NİN “HÖRÜMCEK TOR BAĞLADI” ŞİİRİNİN TARİH VE KİMLİK


İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA ÇÖZÜMLENMESİ
Mitat DURMUŞ/551
DOĞU ANADOLU KAYA RESİMLERİNDEKİ SÜVARİ TASVİRLERİ
Mustafa KARAGEÇİ/561
n
ERZURUM ULU CAMİİ
Mustafa Güler/585
n
ULUS MARKALAŞMASI SÜRECİNDE KÜLTÜR ENDÜSTRİSİNİN STRATEJİK ROLÜ VE ÖNEMİ
(TELEVİZYON DİZİLERİ ARACILIĞIYLA BİR TÜRK DALGASI YARATMA VE SÜRDÜRMENİN
İMKANI ÜZERİNE)
Mustafa MACİT/629
n

TÜRK DÜNYASI EKONOMİK BİRLEŞME MODELİ


Mustafa METE/639
n

ERMENİ MESELESİNİN NERESİNDEYİZ?


Nejdet Bilgi/653
n

J. J. FRİEDRİCH WİLHELM PARROT VE AĞRI DAĞI


Oğuz ŞİMŞEK/671
n

TÜRK DÜNYASININ DÜNYA GÖRÜŞÜ ÜZERİNE


Rafael MUKHAMETDINOV/695
n

UMAY ANA ÜZERİNE DÜŞÜNCELER


Saadettin Yağmur GÖMEÇ/701
n

XVI. YÜZYILIN SONLARINDA NİĞBOLU SANCAĞI’NDA MİHALOĞLU AKINCILARI


Selçuk DEMİR/711
TELEÜTÇE: YOK OLMA TEHLİKESİ ALTINDAKİ BİR TÜRK LEHÇESİ. DİLİN KAYBOLMA
SEBEPLERİ VE CANLANDIRMA STRATEJİLERİ
Rysbek ALİMOV/723
n

AMED KİMLERİN BAŞSEHRİ?


Salih ÇEÇEN/739
n

ERZİNCAN İLİ KÖY İSİMLERİNDE HİDROGRAFYANIN ETKİSİ


Saliha KODAY/747
n

ATATÜRK’ÜN TÜRK DÜNYASI’NA YÖNELİK STRATEJİK YAKLAŞIMLARI


Salim GÖKÇEN/761
n

TYVA CUMHUHURİYETİ ÖRNEĞİN EĞİTİMİN VE RUSYA HALKLARININ


VE TOPLUMUNUN REAKSİYONU ULUSAL DİLLERİN İHLALİ ALANINDA
DEVLETİN YASAL GİRİŞİMLERİ 2014-2015

Sayana MONGUSH/773
n

TÜRK TARİHİNDEKİ İKTİSADÎ FAALİYETLERE GENEL BAKIŞ

Ümit KILIÇ/777
n

XXI. YÜZYILA GİRERKEN BALKAN TÜRKLÜĞÜ


Veysi AKIN/793
n

SUMER VE TÜRK MİTOLOJİLERİNDE YARATILIŞ VE HAYAT ALGISI


Yusuf KILIÇ/817
n

İSTANBUL VE ÇANAKKALE BOĞAZLARININ COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ VE TÜRK DÜNYASI


İÇİN JEOPOLİTİK ÖNEMİ
Zeki KODAY/837
DOĞU ANADOLU KAYA RESİMLERİNDEKİ SÜVARİ
TASVİRLERİ
CAVALRY DESCRIPTIONS ON ROCK PICTURES IN EASTERN ANATOLIA

MUSTAFA KARAGEÇİ*

ÖZET

Tarihin her döneminde insanoğlu, duygu ve düşüncesini anlatmak için bir iletişim aracı
kullanmıştır. Yazının kullanılmasından önceki dönemlerde insanlar, mağara duvarlarına,
sığınaklara ve kaya yüzeylerine yapmış oldukları resim ve damgaları iletişim aracı olarak
kullanmışlardır. Petroglif ya da kaya resimleri olarak adlandırılan ve çoğunlukla at ve atlı
süvari başta olmak üzere dağ keçisi, yırtıcı hayvanlar, geyik vb. hayvanların tasvir edildiği bu
resimler; dövme, kazıma, çizgi ve boyama tekniğiyle yapılmıştır. Kaya resimlerinde, insanların
doğa ile mücadelesi, tabiat ile ilişkisi ve inanç şekli olan bir takım ritüeller işlenmiştir.
Yazı kültürünün ilk evresi olarak kabul edilen kayaüstü resim ve damgaları, Türk kültür
coğrafyasının her bölümünde görmek mümkündür. Moğolistan’dan başlayıp Anadolu’ya
kadar Türk Kültürü’nün ulaştığı farklı coğrafyalarda var olan kayaüstü resimlerinin
yapım tekniği, üslûp özelliği, ifade ettiği anlam ve tasvir edilen hayvan motiflerinin aynı
özellikte olması, bu sanatı oluşturanların, aynı kültür çerçevesi içerisinde yer aldığını açık
bir şekilde göstermektedir. Bu kaya resimleri konar-göçer şeklinde yaşayan ve hayvancılık
*- Dr. Öğr. Üyesi, Kafkas Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, mkarageci@hotmail.com

561
DOĞU ANADOLU KAYA RESİMLERİNDEKİ SÜVARİ TASVİRLERİ

temelli ekonomiye sahip Türk boylarının yaşam tarzlarını, inanç sistemlerini, otlaklarının
sınırlarını ve yaşam mücadelelerini ifade etmektedir. Bu nedenle Orta Asya, Kafkaslar ve
İran Yaylası’nın Anadolu’ya giriş kapısı konumundaki Doğu Anadolu Bölgesi’nde, Türk
Kültürü’nün maddi ve manevi varlığı olan kayaüstü resimlerine çokça rastlanılmaktadır.
Bu çalışmamızda Doğu Anadolu Bölgesi’nde tespit edilen kayaüstü resimlerinde Türk
Kültürü’nde önemli yeri olan süvari tasvirlerine yer vereceğiz.

Anahtar Kelimeler: Orta Asya, Kafkaslar, Doğu Anadolu, Türk Kültürü, Kaya Resimleri,
Petroglif.

ABSTRACT

Humankind has used a means of communication to be able to express feelings and ideas
on every phase of history. Before the invention of writing, humans used prints and pictures
they draw on cave walls, shelters and rocks. These pictures, such as mostly horses, mounted
cavalries, mountain goats, predators and deer, which are also called petroglyphs and rock
pictures were perpetrated by pounding, engraving, drawing and painting techniques. The
relationship and struggle between the nature and humankind and some rituals as a way of
faith were engraved on rock pictures. It is possible to see rock pictures and prints regarded
as the first phase after the invention of writing on every category of Turk culture. The fact
that formation techniques, styles, meaning and described animal motives which have been
existent everywhere from Mongolia to Anatolia are similar to each other shows clearly that
those who created this craft belong to same culture group. These rock pictures express
lifestyles, belief systems, borders of pastures and survival struggle of Turkish tribes having
migrant-settler living and an economy based on stockbreeding. Rock pictures signs of
material and non-material wealth of Turk culture are encountered in Eastern Anatolia a gate
of Central Asia, Iran and Caucasia highlands. In this paper, cavalry descriptions important
for Turk culture and established on rock pictures in Eastern Anatolia.

Keywords: Central Asia, Caucasia, Eastern Anatolia, Turk culture, Rock pictures,
Petroglyphs.

Giriş

Doğu Anadolu Bölgesi, İran ve Kafkas coğrafyalarının Anadolu’ya giriş kapısı konumun-
dadır. Bölgenin coğrafi sınırları, kuzeyde Karadeniz Bölgesi, güneyde Güneydoğu Anadolu
Bölgesi, batıda İç Anadolu ve doğuda ise İran, Nahçivan, Ermenistan ve Gürcistan ile çevril-
miştir. Doğu Anadolu Bölgesi’ni, Anadolu’nun diğer bölgelerinden ayıran en önemli özelliği
yükseltisinin 2000 metrenin üzerinde ve etrafının yüksek dağlarla çevrili olmasıdır. Bu özel-

562
MUSTAFA KARAGEÇİ

liğiyle bölge “Yüksek Ülke” olarak adlandırılmaktadır. Bölgenin en düşük noktasını 875 m.
rakımla Iğdır Ovası oluşturmaktadır1.

Doğu Anadolu Bölgesi, stratejik konumundan dolayı kültürlerin bölgelere yayılmasını


sağlayan önemli bir geçiş noktasıdır. Bununla birlikte bölgenin, maden yatakları ve su kay-
nakları bakımından zengin, geniş otlak ve meralara sahip olması da tarihin her döneminde
toplumların bölgeye yerleşip yayılmasında önemli bir etken olmuştur.

Yazılı belgeler geçmişteki insan topluluklarının sosyal, ekonomik ve kültürel durumları


hakkında bize bilgiler vermektedir. Ancak tarih öncesi dönemin aydınlatılmasında bu
vesikaların yetersiz kaldığı durumlarda insanların mağara duvarlarına veya kayalara
yapmış oldukları resim, damga, tasvir ve semboller bu döneme ışık tutmaktadır2. Bu amaçla
farklı coğrafyalarda birçok petroglifin varlığı tespit edilerek geçmiş dönem insanların
yaşamlarına dair bilgiler öğrenilmeye çalışılmıştır. Petroglif ya da kaya resimleri olarak
adlandırılan ve çoğunlukla at ve atlı süvari başta olmak üzere dağ keçisi, yırtıcı hayvanlar,
geyik vb. hayvanların tasvir edildiği bu resimler; dövme, kazıma, çizgi ve boyama tekniğiyle
yapılmıştır3.

Orta Asya coğrafyasında Paleolitik Çağ’dan itibaren kaya yüzeylerine veya mağaraların iç
kısımlarına farklı tekniklerle çizilen Kaya resimlerinde, bir milletin kültürü yansıtılmaktadır.
Orta Asya’da Paleolitik, Mezolitik (Sakta/Shaktha Mağarası) ve Neolitik Çağ (Candaman)
yerleşmelerinde tespit edilen ve farklı tekniklerle yapılan av sahneleri ile yaban domuzu,
yak ve çeşitli hayvan tasvirleri, bölgenin ve kaya resimlerinin tarihini aydınlatması açısından
önemlidir. Orta Asya’da Kalkolitik Çağ’dan itibaren birçok merkezde görülmeye başlanan
kaya resimleri, erken dönemlerde başlayan göçler ile daha fazla alana yayılarak ve daha
sonraki dönemlerdeki Türk topluluklarında da (Hun-Göktürk) önemini sürdürmüştür.4

Orta Asya’dan Anadolu ve Avrupa’nın birçok yerine taşınan petroglifler, çizim teknikleri,
üslup, motif ve coğrafi mekân bakımından benzerlik göstermesine rağmen bazen de
kaya üstü resimlerinin yapıldığı coğrafi şartlara göre farklılıklarda gösterebilmektedir.
Moğolistan coğrafyasından başlayarak, konar-göçer Türk boyları tarafından Azerbaycan,
Anadolu, İran, Doğu Avrupa ve Balkanlar’a taşınan bu kaya üstü resimlerinin, Eski Türk
boylarının yaşayışları, ekonomik hayatları, dinî inanışları ve coğrafyaları hakkında bize

1- Erinç 1953: 1 vd.; Tarkan 1974: 7 vd.; Saraçoğlu 1989 1 vdd.; Khalaf 2006: 23.
2- Alok 1988: 1 vd.; Enveroğlu 2005: 2 vd.; Çoruhlu 2007: 146
3- Mert 2007: 233 vd.; Ceylan 2018a: 164.
4- Koca 2002: 651; Yılmaz 2002: 27 vd.; Çoruhlu 1997: 13 vd.; Özgül 2015: 172; Üngör 2016: 360; Ceylan 2018a:
163.

563
DOĞU ANADOLU KAYA RESİMLERİNDEKİ SÜVARİ TASVİRLERİ

önemli bilgiler vermesi bakımından Türk kültür coğrafyasının önemli eserleri arasında yer
aldığını söyleyebiliriz5.

Eski Türk topluluklarına ait olduğunu düşündüğümüz kaya üstüne çizilen motiflerle,
insanın doğa ve kutsal saydıkları hayvanlarla olan ilişkileri ile vahşi yaşamla olan mücadeleleri
ifade edilmiştir. Kaya üstü resimlerde insanın Tanrı ve kutsal sayılan varlıklarla ilişkisi
resmedilirken çoğunlukla at, geyik, dağ keçisi/tekkesi, kurt, kartal ve yılan gibi mitolojik
olduğuna inanılan hayvanların tasvirlerinden yararlanılmıştır. Bunun yanı sıra toplumsal
hayatın bir parçası olan savaş ve av sahneleri de petrogliflerde yoğun olarak işlenmiştir.
Birbirlerinden çok uzak olan coğrafi alanlarda özellikle Türklerin yayılım alanlarında
karşımıza çıkan kaya resimleri, üslup, yapım teknikleri (dövme, çizme, boyama, kabartma)
ve mekân birliği bakımından büyük ölçüde benzerlik göstermektedirler6.

Çalışmamızın ana merkezini oluşturan Doğu Anadolu Bölgesi, kaya resimleri bakımından
Anadolu’nun zengin bir bölümünü oluşturmaktadır. Kafkasları Anadolu’ya bağlayan ve
genelde göç yolları üzerinde bulunan Doğu Anadolu Bölgesinde varlığı tespit edilen kaya
resimleri, Anadolu’daki Türk varlığının, kültürünün ve sanatının Malazgirt Zaferi’nden
çok daha eski tarihlere kadar dayandığını göstermesi bakımından önem arz etmektedir.
Çünkü kaya resimlerinde tasviri yapılan motiflerde Oğuz boylarına ait çeşitli damgaların
ve Eski Göktürk yazısının ilk örneklerinin izlerini açıkça görmek mümkündür7. Bu amaç
doğrultusunda Doğu Anadolu Bölgesi’nde kaya tespit edilen kayaüstü resimlerinden
bahsetmeden önce At’ın Türk Kültürü ve mitolojisindeki önemini açıklamamızın konunun
bütünlüğü açısından faydalı olacağı düşüncesindeyiz.

İnsanlığın gelişmesine katkı sağlayan ve bu gelişmeyi günümüze kadar getiren çeşitli


araçlar bulunmaktadır. Bunlardan bazıları insanlığın yerleşik hayata geçmesine ve çeşitli
zanaatlerin gelişmesine katkı sağlayan tarım ile kayıtların tutulmaya başlanmasını sağlayan
yazı’nın kullanılmasıdır.

Uygarlığın gelişmesine katkı sağlayan bir başka araç da şüphesiz ki at’tır. Atın
evcilleştirilmesi savaşlarda sağladığı avantajın haricinde, ulaşım kolaylığı sağlayarak
hızlı haberleşmeyi de beraberinde getirmesi ve iki yer arasında katedilen mesafenin
azaltmasıdır. Bu gelişmeler bilimin daha hızlı yapılmasına şüphesiz ki katkıda bulunmuştur
ve yazılan önemli belgeler, at sayesinde götürüleceği yere hızlıca götürülebilmiştir. At,

5- Somuncuoğlu 2008; 54 vd.; Samashev 2001: 151 vd.; Tashbayeva 2001: 9 vd.; Khujanazarov 2001; 80 vd.;
Ceylan 2002: 426; Demir 2009: 6 vd.; Özgül 2015: 172; Üngör 2016: 360; Ceylan 2018a: 164.
6- Çoruhlu 1997: 13 vd.; Ceylan 2008: 163 vd.; Özgül 2015: 172; Üngör 2016: 360 vd; Ceylan 2018a: 163;
7- Ceylan 2010: 215 vd.; Özgül 2015: 174; Üngör 2016: 360; Ceylan 2018a: 164

564
MUSTAFA KARAGEÇİ

ticaretin gelişmesine de olanak sağlamış ve eskiçağda yapılan uluslararası ticarete önemli


katkılarda bulunmuştur. Atlar, yapılan askeri seferlerin de daha uzak mesafelere ulaşmasına
olanak da sağlamıştır. Şüphesiz ki geniş olan insanlık tarihinde elbette ata, evcilleştirildiği
düşünülen M.Ö. 5000-3500 tarihlerinden önceki dönemlerde de binen olmalıdır. Ancak
belirtilen tarihlerde at tam anlamıyla evcilleştirilmiş ve geniş kapsamlı olarak kullanılmaya
başlanmıştır.

Atın ilk olarak kim tarafından evcilleştirdiği uluslararası anlamda temel olarak iki görüşe
dayanmaktadır. Bunlar, atın Hint-Avrupalılar tarafından evcilleştirildiği ve göçlerinin bu
sayede dağıldığı ve atın ilk defa Türkler tarafından evcilleştirildiği görüşleridir. Bu görüşleri
ayrı ayrı belirttikten sonra, Türk kültürü’nde atın öneminden bahsedeceğiz.

Atın evcilleştirilmesi hakkındaki ilk görüş, atın evcilleştirilmesini Hint-Avrupa


kavimlerinin dil ve kültürlerinin yayılışı ile ilişkilendirilen görüştür8 ve atın ilk kez
evcilleştirildiği yerler olarak önerilen yerler de Ukrayna’da bulunan Dereivka ve Kuzey
Kazakistan’da bulunan Botai kültürleridir. Lakin buna karşılık arkeologların buradan çıkan
kanıtlara katılmadığı da yine bazı Avrupalı bilim adamları tarafından ifade edilmiştir.9
Örnek vermek gerekirse, bahsedilen Dereivka ve Botai’de bulunan atları inceleyen
Levine, bunlardan büyük çoğunluğunun “avda öldürüldüğü” tespitini yapmış ve Botai’de
bulunan atların omurgaları üzerinde yaptığı çalışmaların sonucunda ise bu atların vahşi
olduğunu söylemiştir10. Dereivka için ise söz konusu omurgaların hepsinin çalışılmadan
“atıldığını” belirtmiştir.11 Bizim de bu görüşlere ek olarak belirtmemiz gerekir ki, Hint-
Avrupa kavimlerinden olan Hititlerin savaşlarda süvari kullanmadıkları, aksine “atlı araba”
kullandıkları bir gerçektir. Bu konuda sadece, at sırtında habercilerin olduğu, çizim ve
metinlere dayanarak söylenmiştir.12 Atı ilk defa “evcilleştirdiği” kabul edilen Botai kültürü
de “at sırtında at avlayan uzman avcılar ve at çobanları” olarak tanımlanmaktadır ki13 bu
tespit, at sırtında savaşamayarak, at arabası kullanabilen Hititler ile dolayısıyla Hint-Avrupa
kavimleriyle oldukça ters kalmaktadır. Nitekim eğer ata binerek, onu savaşta mükemmel
şekilde kontrol ederek aynı anda savaşabilme yetenek ve beceresini hâkim olsalardı, bunu
rakip komşu devletlerine karşı kullanacakları ve büyük bir üstünlük kazanacakları şüphe
götürmeyen bir gerçektir. Antik Yunanlıların ise atı süvari olarak etkili şekilde kullanmaları

8- Outram vd. 2009: 1332; Anthony vd. 2007: 213; Anthony vd.1986: 291-313.
9- Balter 2004: 1324 vd.
10- Levine 1999: 73.
11- Levine 2005: 15.
12- Lorenz ve Schrakamp 2011: 138-141
13- Anthony-Brown 2011: 143

565
DOĞU ANADOLU KAYA RESİMLERİNDEKİ SÜVARİ TASVİRLERİ

M.Ö. 5. asrın sonlarına kadar gitmektedir ki bu tarihlerden sonra atlılar gerçek bir savaş
makinesi haline gelmiş ve savaşların kazanılmasında anahtar rolü oynamaya başlamıştır.14

Bütün bunlardan yola çıkarak şunu belirtebiliriz ki, atı ilk evcilleştiren kavim olarak
Hint-Avrupalı kavimleri kabul edeceksek, bu kavimlerin savaşta da atın sırtına binmek
suretiyle kullanmaları gerekmekte idi. Atın Hint-Avrupalı kavimler tarafından evcilleştirdiği
görüşü, şüphesiz ki Hint-Avrupalıların anayurtlarıyla ilgili bir görüştür. Mallory’nin ve
Ünal’ın eserlerinde de bundan bahsettiği gibi artık bu mesele “Sorun bu vatanın nerede
olduğunda değil, fakat ‘onu şimdi nereye koyuyorlar’ noktasındadır.” ve Ünal’ın söylediği
gibi “bilim dürüstlüğünün gereği olarak karşı tavırlar koymamız ve yanlışları düzeltmemiz
gerekmektedir.”15

Atın evcilleştirilmesiyle ilgili bir diğer ve bizim de savunmakta olduğumuz görüş ise, atın
ilk defa Türkler tarafından evcilleştirdiği görüşüdür.16 Ayrıca Avrupalı araştırmacılardan
da atı Türklerin evcilleştirdiğini savunan bilim insanları bulunmaktadır.17 Orta Asya’da
bulunan ve M. Ö. 5. ve 3. binin sonlarına konulan ve Kalkolitik Dönemde ortaya çıkan
Kelteminar kültüründe avlanan vahşi at kemiklerine rastlanırken, Anav Kültürü ile beraber
Tunç Devrine ait olan II. Kültür tabakasında da evcil atlara rastlanılmaya başlanılmıştır.18
Afanasyevo ve Andronovo kültürleri döneminde de at buluntuları kesintisiz devam
etmektedir. Atın evcilleştirildiği yer olarak kadim Türk yurdunun verilmesi, Türk’ün at ile
yakın ilişkisini göstermesi bakımından önem arz etmekte ve bize Türk kültüründe at’ın
kapladığı geniş alanı göstermektedir. Tarih bize göstermektedir ki Tunguzlar ile Moğollar’ın
domuz besleyiciliğinde, Türkler’in at ve koyun besleyiciliğinde, İndo-Germenlerin Öküz,
İnek ve Manda besleyiciliğinde, Çöl kavimlerinin ise deve besleyiciliğinde önde gelmesidir.19
Buradan da şu sonucu çıkarabiliriz ki, yerleşik bir hayat tarzına yatkın olan İndo-Germen
toplulukları, buna uygun hayvanlar yetiştirmeyi seçerken, Türkler’de kendi hayat tarzı olan
göçebe yaşama uygun hayvanlar yetiştirmiştir. Türklerin atı evcilleştirdiğini kabul etmek,
Türklerin çok uzun yüzyıllar boyunca at ile beraber yaşayıp, en kısa mesafelerde dahi at
kullanması, at sırtında uyuması, devletin at üzerinden yürütülmesi ve yeni yürümeye
başlayan çocuğu için eğerli bir at hazır etmesi20 ile de son derece uygun düşmektedir. At,
14- Carrier 2015: 1.
15- Ünal 2002: 17
16- Gömeç 2016: 821; Sertkaya 1995: 25; Özgül 2016: 377; Kafesoğlu 1998: 214, 220-222; Sertkaya 1995: 25;
Koca 2002: 22
17- Koppers 1941: 471; Rasonyi 1971: 4
18- Çoruhlu 2012: 1052; Ceylan 2018a: 158 vd.
19- Kafesoğlu 1993: 210,305; Ceylan 2018a: 158 vd; Koca 2002: 22-23
20- Koca 2002: 21 vd.; Belek 2015-16: 118

566
MUSTAFA KARAGEÇİ

Eski Türklere atın sırtında bulunmanın hissettirdiği üstünlük duygusunu tattırmış, atla bir
yere hızlıca gidilmesini de sağlamıştır. Ayrıca bahsettiklerimizden ikincisinin Türklere cihan
hâkimiyeti hissi uyandırdığını da söyleyebiliriz.21

Türk mitolojisine bakıldığında atın önemli bir yer kapladığını görmekteyiz. Nitekim
beyaz at, Ülgen’in simgesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Şamanist törenlerde ise at, şamanın
gökyüzüne çıkarken bineceği binek olarak karşımıza çıkmaktadır ve şamanı gökyüzüne
çıkaracağı için kanatlı olarak düşünülmüştür. Destanlarda ise at sahibinin en yakın arkadaşı,
zafer ortağı, en değerli varlığı sayılmıştır. Beyaz atların üzerinde benekler varsa bu uğur
olarak kabul edilmiştir. Budizm inancına geçen Türklerde ise Beyaz at Gök Tanrı yerine,
Buda’nın simgesi haline gelmiş ve at Budizmin yedi cevherinden biri haline gelmiştir22.
Türkler, atın yeryüzüne tanrı tarafından yollandığına inanmışlardır. Ayrıca inanca göre ölen
bir adamın defni esnasında atın gözü yaşlı ise o kişi cennete gideceğine inanılırdı. At sırt üstü
ağnanırsa havaların bozulacağına, hamile kadınların atların yanında çok gezerse doğumun
kolay olacağına, at nalının nazarı önlediğine, rüyada at görülürse dileğin gerçekleşeceğine
gibi inançlarda Türk mitolojisinde önemli yer tutmaktadır. Yön tariflerinde de at, doğu
yönünü temsil ederdi. On iki hayvanlı Türk takvimine baktığımızda at yılı da bulunmakta
olup, Haziran ayına karşılık gelirdi.23

Kurban sunularında da, at kurbanlarının mevcut olduğunu görmekteyiz. Nitekim Altaylı


bir Şamanın göğe çıkışı ve at kurbanı sunması şu şekilde anlatılmaktadır:24

“İlk akşam tören yerine bir yurt kurulur. Yurdun orta direği kayın ağacındandır ve gövdesine
dokuz basamak oyulmuştur. Kayının üst kısmı yurdun ocak deliğinden dışarı çıkar. Yurdun
çevresinde kayın dallarından bir çit vardır. Kurbanlık at, “baş tutan” denilen kişiye tutması için
teslim edilir. Şaman gövdelerinden ruhlarını çıkarmak amacıyla, kurban ve baş tutana doğru
kayın dalını sallar. Şaman davulu aracılığıyla yardımcı ruhlarını topladıktan sonra çadırdan
çıkar ve hazırlanan kaz şekli üzerine oturarak ilahiler söyler ve atın ruhunun peşinden göğe
çıkmaya başlar. Atın ruhunu yardımcılarıyla birlikte yakalar. Atı kutsadıktan sonra kanını
akıtmaksızın omurgasını kırarak öldürür. Atın eti törende yenir, derisi bir sırığın ucuna asılır.”

Türklerin atlara verdiği önem ölene kadar devam etmektedir. Zira kurgan gömülerinde
bulunan at iskeletleri bize bunu kanıtlamaktadır. Bunlardan bazılarına örnek vermek
gerekirse, İskit Coğrafyasında 1853 ile 1856 yılında kazılan Aleksandropol Kurganı’nda

21- Ceylan 2002: 429; Sertkaya 1995: 26-27


22- Çoruhlu 2017: 140, 210-211
23- Kalafat 2012: 136 vd.; Gömeç 2016: 827; Roux 2015: 35.
24- Roux 2015: 35; Çoruhlu 2017: 109-110

567
DOĞU ANADOLU KAYA RESİMLERİNDEKİ SÜVARİ TASVİRLERİ

bulunanlar arasında on dört adet at iskeletine rastlanılmaktadır. Kul Oba kurganında da


yine İskit atlılarını temsil eden figürlere rastlanılmıştır. Kuban bölgesinde yapılan kazılarda
ise Kelermes köyü yakınlarında yapılan kazılarda yirmiden fazla at iskeleti bulunduğu
belirtilmiştir. Yine Kelermes köyü ile Kostromskaya yakınlarında bir şehir olan Ulski Aul
şehrinde 1868 ve 1908 / 1909 yıllarında yapılan kazılarda ise üçyüz altmışaltı at iskeletine
rastlanılmıştır.25 Pazırık kurganlarına baktığımızda ise Pazırık I. Kurganında, asıl mezar
odasının dış tarafına gömülmüş vaziyette atlar ve eğer takımları da bulunmuştur26 ve eğer
takımlarının sağlam olduğu belirtilmiştir.27 Rudenko tarafından kazılan II. Pazırık Kurganında
ise beş insan, yedi at iskeleti bulunmuştur. Atların başları doğuya doğru gelecek şekilde
üçerli gruplar halinde gömülmüştür, ancak at iskeletlerinden biri, alanın batı tarafına ters
gelecek şekilde konulmuştur. Kurganın kuzey tarafında koşum takımlarına rastlanılmıştır.28

At, Türklerin ekonomik hayatında da önemli bir yer tutmaktaydı. İbn-i Fadlan’ın
aktardığına göre at sürüleri bazen onbeş bini bulan rakamlara ulaşıyordu. Komşularından
olan Çin’e büyük miktarlarda at satılırdı ve bunun karşılığında temel gıda maddeleri
ve ipek alınırdı.29 Zira belirtildiğine göre Çinliler at üzerinde savaşmasını tam olarak
kavrayamamışlar ve yetiştirdikleri atlar da kalitesiz olmuştur. Bu konuda yapılan iki tespit
şu şekilde tarihi kayıtlara geçmiştir:

“Çinliler atın evcilleştirilmesi veya atların eğitilmesi hakkında az şey bilirler. Günlük
hayatta kullandıkları beygirler genellikle sessizdir ve iyi huyludur. Ordunun hizmetinde sayısız
at bulunmaktadır, ancak bunlar yozlaşmıştır ve savaş ruhundan yoksundur. Tatar atlarının
kişnemesinden bile korkup kaçarlar ve böylece savaşta yararsızdırlar.”30

“Kuzeydeki ve Batıdaki düşmanlarımızın Çin’e kafa tutabilme nedenleri şüphesiz ki çok sayıda
ata sahip olmaları ve binicilerinin de at sürmekte mahir olmalarıdır; Bu, onların gücüdür. Çin
ise az sayıda ata sahiptir ve binicileri binmekte usta değildir; Bu da Çin’in zayıflığıdır..... Saray
ise sürekli bizim zayıflığımız ile düşmanın gücüne karşı koymaya çalışmaktadır, bu da bizim
savaşları sürekli kaybetmemize neden olmaktadır.... Buna çare önerenler de düşmana sayısal
üstünlük kurmak amacıyla askeri kuvvetlerimizin sayısını arttırmayı söylemektedirler. Onların
farkına varamadıkları şey ise, atlar olmadan, asla etkili bir askeri güç oluşturamayız.”31

25- Piotrovsky 1973-1974: 27, 29


26- Rudenko 1970: 5; Ögel 1991: 64; Roux 2006: 92; Çoruhlu 1998: 58; Diyarbekirli 1977: 126
27- İnan 1991: 261
28- İnan 2006: 287
29- Koca 2002: 22.
30-Rossabi 1970: 139.
31- Creel 1965: 667.

568
MUSTAFA KARAGEÇİ

Hunlarla Çinliler arasında mücadelelerin sürdüğü dönemlerde, Çin’den kaçarak Hunların


tarafını tutan Çinli bir Hun generali ile taraflar arasında barış sağlamak için yollanan bir
elçi arasında geçen konuşma, bize Hunların ne kadar at sahibi olduklarını konusunda bilgi
vermesi bakımından gayet önemlidir: 32

“Su-Wu! ( Çin Elçisinin İsmi) Ben daha önce Çin’e hizmet etmiştim. Ondan sonra da Hunlara
döndüm. Bundan sonra burada çok iyi ağırlandım. Lütuf gördüm. Bana bey unvanı verildi.
Ayrıca birkaç on bin köle, bir dağ dolusu at ve diğer başka hayvanlar verildi. Bunun için ben şu
anda çok zengin ve rahatım. Su-Wu sen bugün teslim olursan yarın sen de böyle olursun. Yoksa
cesedin çayırlara boşu boşuna gübre olur. Ayrıca kim senin ne olduğunu bilecek? (Çin’den Hun
tarafına geçen generalin ismi Wei-lü’dür.”

Çin, Türklerin aksine yerleşik bir kültüre sahiptir. Dolayısıyla at ihtiyacı da çok fazladır. At
ihtiyacı sadece askeri amaçlarla değil, Çin’in gelişmiş uluslararası ticareti için de çok önemli
bir varlıktır. Nitekim Çin, Fergana’nın ünlü “Kan Terleyen Cennetin Atları”nı alabilmek için
oraya kadar uzun ve masraflı iki sefer yapmış ve ikinci seferin sonunda başarılı olarak söz
konusu atları alabilmiştir.33 Ancak Çin’in tarih boyunca M.S. 1500’lü yıllara kadar sürekli at
sıkıntısı çektiği gayet iyi bilinmektedir.

Türklerin yetiştirdikleri atlar ise soğuğa, sıcağa, yağmura ve rüzgâra son derece
dayanıklıydı. Türkler binilecek ve savaşa gidilecek atları, daha atlar bir yaşındayken
eğitirlerdi. Binilecek veya savaşa gidilecek taylarda belirli özellikler aranırdı. Bu özellikler
şöyleydi: Tayların dâhil olduğu sürüden ayrı otlaması, sürü hareket halinde iken sürünün
başında, sağında veya solunda gitmesi, yürüyüşte başının her daim yukarıda tutması, semiz,
ayağı çabuk ve zayıf/hastalıklı olmaması gerekiyordu. Bu özelliklere sahip olan taylar
sürüden ayrılarak özel eğitime sokulmaktaydı. İlk olarak bu tayların ağızlarına gem vurulup
bir atın yedeğinde gezdirilmekle başlanırdı. Ardından iki küçük çuvala saman veya taze ot
doldurulup, bu çuvallar aynı tayların iki tarafına asılmaktaydı. Bu şekilde taylar yine bir
atın yedeğinde dolaştırılırdı. İşlem çuvallar ile birlikte ata bir de çocuk bindirilerek devam
ederdi. Son aşamaya gelindiğinde büyük olasılıkla taylara eyer konulur, yine üzerine bir
çocuk bırakılırdı. Taylar 3 yaşından sonra at olsa da, eğitim 5 yaşına kadar sürerdi. Atlar
bu sırada kısa mesafelerde durmaya, sağa, sola ve geriye dönme gibi manevralara, yokuş
yukarı çıkmaya ve yokuş aşağı inmeye, taşlık yerlerde yürümeye ve kalabalıktan korkmama,
silahlardan ve gürültüden ürkmemeye alıştırılır, su birikintisi, çukur ve yüksek engellerden
atlama öğretilir ve 5 yaşından itibaren bu atlara binilirdi. Bir atın binilme süresi 7-8 yıldı. Bu
süre zarfından sonra bu attan yük vasıtası olarak istifade edilirdi.34

32- Öztürk 2014: 948; Baykuzu 2012: 97; Lindler 1981: 6 vd.
33- Creel 1965: 662-663
34- Koca 2002: 23; Köymen 1983: 278-279.

569
DOĞU ANADOLU KAYA RESİMLERİNDEKİ SÜVARİ TASVİRLERİ

Herodotos’un eserinde de geçen İskitler, yazar tarafından İskit kışı anlatılırken İskit
atlarından da bahsetmiştir35:

“Bu anlattığım bölgede kış yaman olur. Bir fikir vermek için belirtiyorum: Sekiz ay süresince
dayanılmaz soğuk olur, o kadar ki, yere su dökülse çamur olmaz ve ateş yakılsa çamurdan
başka bir şey ele geçmez ve deniz donar,. Böylece kış sekiz ay sürer, öbür dört ayda da gene
kuvvetli ayaz yapar. Skyth kışı öbür ülkelerin kışından çok başka olur bu mevsimde ki,
aslında yağmur mevsimidir, yağmurun damlası düşmez; oysa yazın yağmur hiç dinmez.
Atlar soğuğa iyi dayanırlar, ama katırlar ve eşekler hiç dayanıklı değildirler; oysa öbür
yerlerde tersine, soğukta kalan atlar kangrenden kırılırlar, buna karşılık eşekler ve katırlar
dayanırlar.”

Kül Tigin yazıtları da bize atlara verilen değeri göstermekte ve atların renklerine kadar
ayrıntılı yazıldığı gözümüze çarpmaktadır. Nitekim söz konusu yazıtta geçen bir ifade şu
şekildedir:36

“Eng ilki Tadıkıng Çorıng boz (atıg binip teğdi. Ol at anta) ölti. Ekinti İşbara Yamtar boz
atığ binip teğdi. Ol at anta ölti. Üçünç Yeğen Siliğ Beğing kedimliğ toruğ at binip teğdi. Ol at
anta ölti” (ilk önce Tadık Çor’un boz atına binip hücum etti. O at orada öldü. İkinci olarak
İşbara Yamtar’ın boz atına binip hücum etti. O at orada öldü. Üçüncü olarak Yeğen Siliğ
Bey’in giyimli doru atına binip hücum etti. O at da orada öldü).

Türk kültüründe pek çok at rengi adı bulunmaktadır. Bunlardan bazılarını belirtmek
gerekirse;

Ak Ak: At donu, örneğin Ak At

Agca/akça At:Beyaza çalan, kır renkteki at donu demektir

Ak Bi: Kır at veya beyaz at

Akboz: Donu bütün ak olan at demektir. Tatarcadaki karĢılığı akbüz’dür.

Ak Kır: Bütünüyle beyaz olan at, süt kırı.

Boz At: Anadan babadan Arabî ve küheyl olmayan at, Kızıl renkli at, Kır at; Boz renkli at,
kırat olmak üzere çeşitli anlamlar verilmiştir. Farsçada būz, boz renkli at manasına gelir.
Türkmencede boz’un karşılığı boz, kül rengi, kır, gri’dir. Kırgızcada Açık Boz ve Tarlan Boz
kelimeleri at donu olarak kullanılır. Kırgızcada Boz At kır at demektir
35- Herodotos, IV, 28
36- Belek 2015-2016: 118-119; Tekin 2006: 34, 46-47; Aalto 2000: 453-457.

570
MUSTAFA KARAGEÇİ

Doru At (Torıg/Torug/Toruğ/Doru): Doru, kırmızı ile siyah arası, koyu kırmızı at,
hurma renginde at Koyu kırmızı, doru (at için); Koyu kırmızı (at donu); Koyu kırmızı (at
donu); Bu renkte olan at donu; Doru renkli at; Gövdesi kızıl, ayakları ve yelesi kara olan (at),
Kızıl kahverengiye çalan, tüyleri parlak at Gövdesi kızıl, ayakları ve yelesi koyu renkli olan
at, bu renkte olan at donu; Gövdesi kızıl, ayakları ve yelesi kara olan at; Koyu kahverengi,
hurma rengi karşılıkları verilmiştir. Doru kelimesinin karĢılığı Başkurtça ve Tatarcada turı,
Kazakçada torı, Kırgızcada toru, Özbekçede toruk, Türkmencede dõr, Uygurcada toruğ ve
toruk’dur Kazakçada torı ve torğıl doruya yakın at donunu, torğılt solgun doru at donunu
karşılar. Karaçay-Malkar Türkçesinde tor doru at, dorat doru at, toru doru manasına gelir
Yine Gagavuzcada Royba Beegir: Doru at karşılığı olarak kullanılmaktadır. Kırgızca’da Toru-
Ala: doru kula (at donu) demektir.37

Türkler, Anadolu’ya geldiklerinde at kültürünü de beraberlerinde getirmişler ve kayalara


simgelerini, inançlarını çizmişlerdir. Doğu Anadolu Bölgesi’nde yapılan çalışmalarda tespit
edilen kaya üstü resimlerinde at ve süvari tasvirlerine rastlanılmıştır.38 Doğu Anadolu Bölgesi
kaya üstü resimlerinde tespit edilen at ve süvari motiflerini içeren merkezler şunlardır:

Cunni Mağarası

Cunni Mağarası, Erzurum İli, Karayazı İlçesi’ne bağlı Salyamaç Köyü’nün 6 km.
kuzeydoğusunda yer alan bir mağara yerleşmesidir. Cunni Mağarası’nı ilk olarak 1965
yılında Prof. Dr. İsmail Yalçın ve H. Vary tespit ederek bilim dünyasına tanıttırmışlardır.
Mağarada 1998 yılından itibaren ise A. Ceylan başkanlığında bir ekip tarafından çalışmalar
sürdürülmektedir. Cunni Mağarası’nda yapılan incelemeler sonucunda mağaranın iki katlı
olduğu belirlenmiş ve alt katında apsisli ortaçağ kilisesi ile iç kesimde at ve süvari tasvirleri
tespit edilmiştir.39 (Fotoğraf 1-2)

Şenkaya Çağlayan (Kaynak Köyü) Kaya Panoları

Erzurum İli, Şenkaya ilçesi Kaynak Köyü’nün 7 km. doğusunda tespit edilen Kaynak
Köyü Çağlayan Kalesi’nin alt kısmında bulunan andezit kayalıklardan oluşan taş bloklar
üzerinde yer almaktadır. Taş bloklar üzerine kazıma ve çizme tekniği kullanılarak yapılan
kaya resimlerinde, birçok hayvan tasviri yer almaktadır. Bu tasvirlerden iki tanesini yularlı
at figürü oluşturmaktadır.40 (Fotoğraf 3)
37- Küçük 2009: 1834 vd.; Necip 2005: 50; Yudahin 1994:135;
38- Ceylan 2002: 425 vd.; Ceylan 2008a: 26 vd; Ceylan 2008b: 81; Ceylan 2010: 215 vd.; Özgül 2015: 169; Özgül
2016: 371; Üngör 2016: 357; Günaşdı 2016: 391; Ceylan 2018a: 155 vd.; Ceylan 2018b: 1vd.; Ceylan vd. 2018:
84 vd.
39- Vary 1984: 33 vd.; Ceylan 2001: 245; Ceylan 2004: 26 vd; Ceylan 2008a: 26 vd; Özgül 2015: 176; Ceylan
2018a: 168 vd.
40- Özgül 2015: 176; Ceylan 2018a: 172.

571
DOĞU ANADOLU KAYA RESİMLERİNDEKİ SÜVARİ TASVİRLERİ

Dereiçi Kaya Panoları

Dereiçi Kaya resimleri, Kars-Ardahan karayolunun doğusunda bulunmaktadır. Resimler


derenin yamacında düz bir andezit kayalık üzerine yapılmıştır. 2.10 x 2 m. boyutlarında
olan panoda çizgi tekniği kullanılmıştır. Dereiçi olarak adlandırdığımız panoda 10 hayvan
resminin yanı sıra 2 adet de tuzak sahnesi yer almaktadır. Panoda 4 adet at resmi çizilmiştir.
Bu atalardan birisi şaha kalkmış şekilde yapılmıştır. Şahlanan atın ağzı açık ve gözleri
belirgin şekilde çizilmiştir. Süvari resimlerinde atlar detaylı çizilmesine rağmen binicileri
stilize yapılmıştır. Panoda yer alan 3 süvarinin de ayrı şekilde çizilmesi ilginçtir. Süvarilerden
ikisi çizgi tekniği ile birisi ise kazıma tekniğiyle yapılmıştır.41 (Fotoğraf 4-5)

Doyumlu Kaya Resimleri

Kars ili, Susuz ilçesinin 24 km. kuzeyinde olan Doyumlu köyündeki büyük bir kayalık
alanda belirlenen kaya resimleri, daha önce Kars İlinin farklı bölgelerinde tespit edilen kaya
resimleri ile büyük bir benzerlik göstermektedirler. Kazıma ve dövme tekniği ile yapılan
Doyumlu’daki kaya resimlerinde el ele tutuşmuş bir halde 5-6 adamın eğlence ve toy
şenliğini andıran halaya benzer tasviri Orta Asya ve Anadolu’da hemen hemen bütün kaya
panolarında yer alan dağ keçisi, köpek, at, atlı süvari, av ve tuzak sahnesi, güneş kursu ve
çeşitli tasvirler bulunmaktadır.42 (Fotoğraf 6-7)

Kömürlü Kaya Panoları

Kars İli, Kağızman İlçesine bağlı Kömürlü Köyü’nün 4 km. kuzeyinde bulunan Karacaören
kayasının güney tarafına bakan kısımda yaklaşık olarak 70 adet hayvan figürü yer almaktadır.
Bu figürler arasında; dağ keçisi, dağ geyiği, atlı süvari, at, kuş, ördek, tilki motifleri tasvir
edilmiştir. Bu figürlerin yer aldığı kaya yaklaşık olarak 1,5 km uzunluğundadır. Orta Asya’da
bulunan Saymalıtaş ve Tamgalısay kaya resimleri ile diğerlerinde olduğu gibi büyük bir
benzerlik gösterdiğini söyleyebiliriz.43 (Fotoğraf 8-9)

Geyiklitepe Kaya Panoları

Kars İli, Kağızman İlçesinin kuzeyinde yer alan Şaban Köyü’nün 5 km. güneydoğusunda
yer alan Geyiklitepe iki adet kaya panosu bulunmaktadır. Bu kaya panolarında at, geyik,
ceylan, dağ keçisi, köpek, tilki ve kuşlardan oluşan 26 resim yer almaktadır.44 (Fotoğraf 9)
41- Ceylan 2007a: 172; Ceylan 2008a: 33; Ceylan 2008c: 252; Ceylan 2010: 2019; Üngör 2016: 357; Ceylan vd.
2018: 87.
42- Günaşdı 2016: 347; Ceylan 2018a: 176; Ceylan vd. 2018: 92.
43- Ceylan 2018a: 179; Ceylan vd. 2018: 90.
44- Ceylan (N) 2007: 65; Ceylan 2007b: 108; Ceylan 2008c: 225; Kozbe-Ceylan vd. 2008: Geyiklitepe; Ceylan
2010: 2019

572
MUSTAFA KARAGEÇİ

Sonuç

Çok geniş olan insanlık tarihinde elbette at binen insanların olduğu aşikâr bir gerçektir.
Ancak atın tam anlamıyla evcilleştirilmesi ve bir topluluğun tam manasıyla hizmetine girmesi
Türkler tarafından gerçekleştirilmiştir. Zira tıpkı Milattan Sonra uzun yüzyıllar olduğu gibi,
Milattan Önce de göçebe olarak yaşayan Türk hayatında atın varlığı ve atın onlar tarafından
evcilleştirilmediği düşünülemez bir tezdir. Türkler atı evcilleştirdikten sonra, ticaret, sosyal
yaşam, dini törenler, savaşlar ve daha pek çok alanda attan faydalanmışlardır. Göçebe bir
yaşam tarzı süren Türkler, yağma seferleri haricinde, Çin’e at satmış, bunun karşılığında
temel yaşam gıdaları ve ipek almışlardır.

Tarihsel kayıtlar da bize yeni doğan bir Türk çocuğunun yürümeye başladığı andan
itibaren biniciliğe alıştırıldığını ve mutlaka bir atının olduğunu göstermektedir. Tarihte
her zaman geniş imparatorluklar kuran Türklerin bu becerisinde at şüphesiz ki çok önemli
bir yer tutmaktadır. Zira göçebe olmalarının yanı sıra at sayesinde kısa mesafeleri hızlıca
gidebilmişlerdir.

At mitoloji, sağlık ve dini törenler gibi yerlerde de karşımıza çıkmaktadır. Atı böylesine
seven Türkler atlara çeşitli renk isimleri de vermişler ve Orhun kitabelerinde onlardan
ayrıntılarına kadar bahsetmişlerdir. Türk Kültüründe At’ın yeri ayrı bir önem taşımaktadır.
Bundan dolayı Türklerin at’a vermiş oldukları bu önem sanatlarında dolayısıyla ilk Türk
sanat eserleri olan kaya üstü resimlerinde de kendini belli ettirmektedir. Doğu Anadolu
Bölgesi’nde tespiti yapılan kaya üstü resimleri aynı zamanda Anadolu Türk tarihinin 1071
Malazgirt Zaferiyle başlamadığını, aksine Anadolu’daki Türk varlığının milattan önceki
tarihlere dayandığını açık bir şekilde ispatlamaktadır.

573
DOĞU ANADOLU KAYA RESİMLERİNDEKİ SÜVARİ TASVİRLERİ

KAYNAKÇA

Aalto, O. P., “Orhon Yazıtlarındaki At İsimleri Üzerine” Türk Dili, Ankara, 2000

Alok, E., Anadolu’da Kayaüstü Resimleri, İstanbul, 1988.

Anthony D. W., Bogucki P., Comşa E., Gimbutas M., Jovanović B., Mallory J. P. ve Milisaukas
S., “The “Kurgan Culture,” Indo-European Origins, and the Domestication of the Horse: A
Reconsideration [and Comments and Replies]” Current Anthropology, 27/4, 291-313, 1986.

Anthony David W., Brown D. R, “The Secondary Products Revolution, Horse Riding and
Mounted Warfare”, Journal of World Prehistory, 24/2-3, 131-160, 2011.

Balter M., “Search for Indo-Europeans”, Science New Series 303/5662, 1323-1326, 2004.

Baykuzu T. D., Asya Hun İmparatorluğu, Konya, 2012.

Belek K., “Eski Türklerde At ve At Kültürü”, Gazi Türkiyat Bahar Sayısı, 111-128, 2015-
2016.

Carrier L. K., “The Evolution and Legacy of Cavalry in Ancient Greece”, HIST 3354: War &
Diplomacy in Antiquity, s. 1-9, 2015

Ceylan A., Sarıkamış Tarihi ve Arkeolojik Araştırmalar, Erzurum, 2001.

Ceylan A., “Anadolu’da İlk Türk Yerleşmelerinden Cunni Mağarası”, Türkler Ansiklopedisi
6. Cilt, 425-430, Ankara, 2002

Ceylan A., “Erzurum ve Çevresinde Erken Dönem Türk İzleri”, Türk Kültürü Paneli, Erzu-
rum, 2004, s. 21-50.

Ceylan A., “2005 Yılı Erzincan, Erzurum, Kars ve Iğdır İlleri Yüzey Araştırması”, Araştırma
Sonuçları Toplantısı (24), Ankara, 2007a, 163-182.

Ceylan A., “Kuzeydoğu Anadolu Yüzey Araştırmalarının Bir Değerlendirilmesi», Atatürk


Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi (7/39), 2007b, 103-117.

Ceylan A., “Doğu Anadolu’da Kaya Resimlerinin Türk Tarihi Açısından Önemi”, Bilim ve
Ütopya, S. 163, 26-35, 2008a

Ceylan A., “Kağızman’da Tarihi ve Arkeolojik Araştırmalar”, Sosyal Bilimler Enstitüsü Der-
gisi 1/1, 75-81. 2008b

574
MUSTAFA KARAGEÇİ

Ceylan A., Doğu Anadolu Araştırmaları I, Erzurum-Erzincan-Kars-Iğdır (1998-2008), Er-


zurum, 2008c.

Ceylan A., “Doğu Anadolu’da İlk Türk İzleri”, Türk Tarih Kongresi XV/I, Ankara, 215-226,
2010.

Ceylan A., “Türk Dünyasından Yeni Kaya Resimleri”, Türk Tarih Kongresi XVII/I, Ankara,
155-206, 2018

Ceylan A., “Türk Dünyasından Yeni Kaya Resimleri III Kars-Digor/Dolaylı” Türk Tarih
Kongresi XIII, Ankara, Baskıda.

Ceylan A., Bingöl A., Karageçi M., Eskiçağ’da Kars Kaleleri, Erzurum, 2018.

Ceylan N., Kağızman’da Tarihi ve Arkeolojik Araştırmalar, Kafkas Üniversitesi Basılmamış


Yüksek Lisans Tezi, 2007.

Creel, H. G, “The Role of the Horse in Chinese History”, The American Historical Review,
70/3, 647-672, 1965

Çoruhlu Y., Türk Sanatı’nın ABC’si, İstanbul: Kabalcı Yayınevi.

Çoruhlu Y., Türk Mitolojisinin Ana Hatları, İstanbul, 2017

Çoruhlu Y., “Arkeolojik Kazı Sonuçlarına Göre Türklerde Mezarlara At Gömme Geleneği”,
Atatürk Kültür Dil Ve Tarih Yüksek Kurumu, Tarih Ve Medeniyetler Tarihi Bildiriler, Cilt I, An-
kara, 1051-1070, 2012.

Çoruhlu Y., “Türk Sanatında Av Sembolizmi”, Arkeoloji Sanat Yayınları, İstanbul, 1997.

Çoruhlu Y., Erken Devir Türk Sanatı, İstanbul, 2007.

Demir N., “Türk Tarihinin ve Kültürünün Kaynağı Olarak Kaya Üzeri Resimler (Petroglif-
ler) ve Yazılar”, Zeitschriftfürdie Welt der Türken, ZfWT Vol. 1. No 2009.

Diyarbekirli N., İslamiyetten Önce Türk Sanatı, Ankara, M.E.B. Yayınevi, 1977.

Enveroğlu İ., “Çağdaş Azerbaycan Resim Sanatında Eski Türk Damgalarının Etkisi”, Sel-
çuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Basılmamış Doktora Tezi), Konya 2005.

Erinç S., Doğu Anadolu Coğrafyası, İstanbul, 1953.

575
DOĞU ANADOLU KAYA RESİMLERİNDEKİ SÜVARİ TASVİRLERİ

Gömeç S. Y., “Türk Kültüründe At”, Uluslararası Sempozyum: Geçmişten Günümüze Bozkır,
ed. H. Bahar, H. Kuyumcu, Çağatay Benhür, Hatice Gül Küçükbezci, Murat Turgut, Fatih Nu-
man Küçükballı, 819-834, 2016.

Günaşdı Y., “Doğu Anadolu Kaya Resimleri Işığında Doyumlu Kaya Panoları”, Selçuk Üni-
versitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi 39, Konya, 2016, 391-407.

Hermann V., “Alttürkische in Nordeast-Anatolien Ural- Altaische”, Jahrbücher 40/1-2,


1968, s. 61 vd.; Hamit Zübeyir Koşay, Erzurum ve Çevresinin Dip Tarihi, Ankara, 1984, 33 vd.

Herodotos, Herodot Tarihi, Çeviren Müntekim Ökmen, İstanbul, 2013.

İnan A., Tarihte ve Bugün Şamanizm, Ankara, T.T.K. Yayınları , 2006

İnan A., “Altay’da Pazırık Kazısında Çıkarılan Atların Durumunu Türklerin Defin Töreni
Bakımından Açıklama”, Makaleler ve İncelemeler, cilt 2, 261-268 , 1991

Kafesoğlu İ., Türk Milli Kültürü, İstanbul , 1993

Khalaf S., Doğu Anadolu Bölgesi Nüfus Özellikleri, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul. 2006.

Khujanazarov M.,“Petroglyphs of Uzbekistan”, Petroglyphs of Central Asia, Bishkek, 2001.

Koca S., “Eski Türklerde Sosyal ve Ekonomik Hayat”, Türkler Ansiklopedisi, Cilt: 3, 21, 22,
2002

Koca S., “Eski Türklerde Sosyal ve Ekonomik Hayat”, Türkler Ansiklopedisi, Cilt: 3, 21, 22,
2002.

Koppers W., “Etnolojiye Dayanan Cihan Tarihinin Işığı Altında İlk Türklük ve İlk İndo-Ger-
menlik”, Belleten, 5/20, 439-474, 1941.

Köymen M. A., Alp Arslan ve Zamanı, Ankara, 1983

Küçük S., “Türk Kültüründe Donlarına Göre Atlara Verilen Adlar ve Nişanları”, Turkish
Studies-International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Tur-
kic, 4/8, 1830-1855, 2009.

Levine M., “Botai and the Origins of Horse Domestication”, Journal of Anthropological Ar-
chaeology, 18/1, 29-78, 1999.

576
MUSTAFA KARAGEÇİ

Levine M., “Domestication and early history of the horse”, The Domestic Horse: The Ori-
gins, Development and Management of its Behaviour, Ed. Daniel Mills and Sue McDonnell,
5–22, Cambridge: Cambridge University Press, 2005.

Lindler R. P., “Nomadism, Horses and Huns”, Past & Present, Sayı: 92, 3-19. 1981.

Lorenz J.-Schrakamp I.,”Hittite Military and Warfare” Colloquia Antiqua 2, ed. H. Genz-D.
P. Mielke, Paris, , 125-151, 2011

Mert O., “Kemaliye’de Eski Türk İzleri: Dilli Vadisi’ndeki Petroglif ve Damgalar”, Atatürk
Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi 34, Erzurum, 2007, 233-254.

Necip E. N., Yeni Uygur Türkçesi Sözlüğü, T.D.K. Yayınları, Ankara 2005.

Outram A.K., Stear N.A., Bendrey R., Olsen S., Kasparov A., Zaibert V., Thorpe N., Evershed
R.P., “The Earliest Horse Harnessing and Milking”, Science. 323/5919, 1332-1335. 2009

Özgül O., “Erzurum Bölgesi Kaya Panoları”, Trakya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi
5/10, 169-198, 2015.

Özgül, O., “Erzurum/Şenkaya Petrogliflerindeki At/Geyik ve Güneş Kursu”, Selçuk Üniver-


sitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi 39, Konya, 2016, 371-390.

Öztürk M., “Asya Hun Devletinde Atın Yeri ve Önemi”. Turkish Studies- International Pe-
riodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic. 9/4, 943-950, 2014.

Piotrovsky B., “Excavations and Discoveries in Scythian Lands”, The Metropolitan Museum
of Art Bulletin New Series. 32/5, 26-31, 1973-1974

Rasonyi L., Tarihte Türklük, Örgün Yayınevi: Ankara , 1971

Rossabi M., “The Tea and Horse Trade with Inner Asia During the Ming”. Journal of Asian
History. 4/2, 1970, 136-168.

Roux J. P., Eski Türk Mitolojisi, Ankara, 2015.

Roux J. P., Orta Asya Tarih ve Uygarlık, İstanbul, 2006.

Rudenko S. İ., Frozen Tombs of Siberia, Berkeley-Los Angeles: University of California


Press, 1970.

Samashev Z., “Petroglyphs of Kazakhstan”, Petroglyphs of Central Asia, Bishkek, 2001.

577
DOĞU ANADOLU KAYA RESİMLERİNDEKİ SÜVARİ TASVİRLERİ

Saraçoğlu H., Doğu Anadolu Bölgesi, İstanbul, 1989.

Sertkaya O.F., “Eski Türk Kültüründe At”, Türk Kültüründe At ve Çağdaş Atçılık, İstanbul,
1995, 26-27

Somuncuoğlu S., Sibirya’dan Anadolu’ya Taştaki Türkler, İstanbul, 2008.

Tarkan T., “Ana Çizgileriyle Doğu Anadolu Bölgesi ve Çevresi”, Atatürk Üniversitesi 50. Yıl
Armağanı, Erzurum, 1974.

Tashbayeva K., “Petroglyphs of Kyrgyzstan”, Petroglyphs of Central Asia, Bishkek, 2001.

Tekin T., Orhon Yazıtları, Ankara, 2006

Ünal A., Hititler I, İstanbul, 2002.

Üngör İ., “Orta Asya’dan Anadolu’ya Kayalara Yazılan Türk Kültürü (Dereiçi Kaya Resim-
leri)”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi 39, Konya, 2016, 357-370.

Yılmaz A., “İskit Sanatı” Türkler Ansiklopedisi, C. IV, Ankara, 2002.

Yudahin K. K., Kırgız Sözlüğü, Türkçeye, C. II, T.D.K. Yayınları, Ankara. 1988

578
MUSTAFA KARAGEÇİ

EKLER

Fotoğraf 1. Cunni Mağarası At ve Süvari Tasvirleri

Fotoğraf 2. Cunni Mağarası At Tasvirleri

579
DOĞU ANADOLU KAYA RESİMLERİNDEKİ SÜVARİ TASVİRLERİ

Fotoğraf 3. Şenkaya/Çağlayan Köyü At ve Güneş Kursu Tasvirleri

Fotoğraf 4. Dereiçi Kaya Panoları At ve Süvari Tasvirleri

580
MUSTAFA KARAGEÇİ

Fotoğraf 5. Dereiçi Kaya Panoları At ve Süvari Tasvirleri

Fotoğraf 6. Doyumlu At, Süvari ve Tuzak Tasvirleri

581
DOĞU ANADOLU KAYA RESİMLERİNDEKİ SÜVARİ TASVİRLERİ

Fotoğraf 7. Doyumlu At, Süvari ve Tuzak Tasvirleri

Fotoğraf 8. Kömürlü Kaya Panoları At Tasviri

582
MUSTAFA KARAGEÇİ

Fotoğraf 9. Kömürlü Kaya Panoları At Tasviri

Fotoğraf 10. Geyiklitepe Kaya Panoları

583

You might also like