You are on page 1of 63

Dîvân-ý Hulûsî-i Darendevî Darende Tarihi ve Temettuat Defterleri

2 Cilt, 850 sayfa, 2. Baský 1024 Sayfa, 3 Cilt,


ES-SEYYÝD
OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ VAKFI
YAYINLARI
Es-Seyyid
Osman Hulûsi
Efendi Vakfý,
Tanýtým Cd’si
Mektûbât-ý Hulûsî-i Darendevî
424 sayfa,

Dîvân-ý Hulûsî-i Darendevî’den


Seçme Ýlahiler, 90 sayfa, 5. Baský

Ýhramcýzâde Ýsmail Hakký


Toprak (K.S), 321 sayfa

Hulûs-i Kalb
Mehmet
Emin Ay

Þeyh Hâmid-i Veli Minberinden


Kültür Armaðaný,
Hutbeler, 340 sayfa
405 sayfa

Somuncu
Baba ve
Hulûsi
Efendi
Kültür
Ektinlikleri,
402 sayfa

Zaviye Mah. Hacý Hulûsi Efendi Cad. No:71 44700 Darende/Malatya Tel:(422) 615 15 00
w w w . e s h e v . c o m
BU SA
8 Gül Neslini Seven Gönüller Ýsmail PALAKOÐLU

Somuncu Baba
KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý’nýn Yayýn Organýdýr

Ýki Ayda Bir Yayýnlanýr

ISSN:1302-0803

YIL:9 SAYI:43

MART - NÝSAN 2003 Murat HARMANBAÞI

ES-SEYYÝD OSMAN HULÛSÝ EFENDÝ


VAKFI ADINA ÝMTÝYAZ SAHÝBÝ
A.Þemsettin ATEÞ
11
Dünyayý
GENEL YAYIN YÖNETMENÝ
A.Tacettin ATEÞ Saran
Savaþ
YAZI ÝÞLERÝNDEN MESUL MÜDÜR
Av. Haki DEMÝR

REKLAM ve HALKLA ÝLÝÞKÝLER


Ahmet KARACA - Adem KOZANOÐLU
Yusuf MUTLU - Ýbrahim GÖKMEÞE
Hulusi GÜLSEREN - Ali AYDOÐAN
Ali GENCAL - Mehmet ÞEN
Nurdal ÞAFAK

12
KAPAK
Sultan II.Selim Minyatürü
Dia: Hasan Âli GÖKSOY

TEKNÝK YAPIM
AJANS
SB / Darende Tel:615 17 55

GRAFÝK - TASARIM
Aslan TEKTAÞ

YAZIÞMA ADRESÝ
Zaviye Mah. Hacý Hulûsi Efendi Cad. No:71
XIX Yüzyýlda
44700 Darende / MALATYA
Osmanlý
Tel:(422) 615 15 00 Fax:(422) 615 28 79 Devleti-ABD
http/www.eshev.com Siyasi
BASIM-YAYIM-DAÐITIM-PAZARLAMA
Ýliþkileri
VÝSAN Ýktisadi Ýþletmesi

DAÐITIM TEMSÝLCÝLÝKLER
Yay-Sat ADANA (322) 457 66 54 ÝZMÝR (535) 616 95 93 KARAPINAR (332) 755 21 11
AMASYA (358) 218 20 28 ÝSKENDERUN (326) 615 73 56 MALATYA (536) 437 58 50
RENK AYRIM - FÝLM ÇIKIÞ ANKARA (542) 453 79 18 KAYSERÝ (352) 221 00 26 MERSÝN (324) 320 06 11
Bizim Repro (312) 231 26 72 ALANYA (242) 511 11 43 K.MARAÞ (344) 221 98 99 OSMANÝYE (322) 812 78 21
BURSA (224) 254 53 26 ELBÝSTAN (532) 572 50 47 SAKARYA (264) 274 34 38
BASKI ÇAYCUMA (372) 615 19 21 KARABÜK (370) 412 38 23 SAMSUN (362) 431 44 55
Poyraz Ofset (312) 384 19 42 G.ANTEP (342) 234 21 45 KARAMAN (338) 214 57 04 SÝVAS (346) 224 53 08
GÖLCÜK (262) 413 22 67 KONYA (332) 251 83 00 TOKAT (356) 212 24 63
Dergide Yayýnlanan Yazýlardan Yazarlarý DENÝZLÝ (258) 372 11 66 EREÐLÝ (332) 713 01 71 TURHAL (356) 275 80 07
Mesuldür Kaynak Gösterilerek Ýktibas ÝSTANBUL (216) 472 08 92 ILGIN (332) 882 73 64 ZONGULDAK (378) 251 48 31
Edilebilir.
Somuncu Baba 2 Mart-Nisan 2003
ÝÇÝNDEKÝLER

AYIDA
Resul KESENCELÝ
Bir Kutlu Yolculuk
Hicret 26
Darende Editörden......................................................
Zengibar 4
Baþyazý /
Kalesi Ýnsanca Yaþamak......................................... 5
Yaþar BAÞ
Kapak /
Osmanlý Padiþahlarý Hakkýnda Bir Ýslam
Hukukçusunun Yerinde Tesbitleri.................. 6
Tasavvuf /
Gül Neslini Seven Gönüller........................... 8
Güncel /
Dünyayý Saran Savaþ................................... 11
Tarih /
XIX Yüzyýlda Osmanlý Devleti-ABD
Siyasi Ýliþkileri............................................... 12
Edebiyat /
Okumamak Hastalýðýmýz............................... 16
Þiir / Bizim Ýçin.............................................

18
17
Ýnceleme /
Darende Zengibar Kalesi............................... 18

31
Edebiyat / Akif’in Bir Þiirinde
Hilye-i Saadet Karamsarlýk ve Ümit...................................... 23
Muhammed HALICI Güncel /
Bir Kutlu Yolculuk Hicret............................... 26
Sanat /
Kur’an
Nur Yüzlünün Kaðýda Yansýyan Güzelliði
Iþýðýnda Hilye-i Saadet............................................... 31
Yaratýlýþ Tabiattan / Mucize Aðaç Zeytin....................
ve Kadýn 35
Saðlýk /
Stresin Fazlasý Zarar..................................... 36
Altun Silsile /
Hace Kadý Muhammed Zâhid (K.S).............. 38
Þiir / Men Bende-i Kur’an’em........................
39
Toplum /
Kur’an Iþýðýnda Yaratýlýþ ve Kadýn.................. 40
Edebiyat / Þiirimizin Kökeni...........................
43
Edebiyat / Ýstiklâl Marþý Þairinin
Fikret TONTU

59
Çanakkale Destaný......................................... 44
Edebiyat /
Ispanaklý Ekmek

40
Ey Veli Nimetim Ey Câným Baba................... 46
Makale /
Edebiyatýmýzda Bahar................................... 50
Hatýra / Hatýra Fotoðraflarý ile
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi.................... 52
Hanýmlara Özel /
Evlilikte Saygý-Sevgi Dengesi....................... 53
Hikaye /
Sýdýka SARI Halis, Orhan ve Ziya...................................... 56
Tomurcuklar /
Somuncu Baba 3 Mart-Nisan 2003
EDÝTÖRDEN
Aziz Okuyucular,
Dergimizin bu sayýsýnda yine sizlerle olmanýn hazzýný yaþý-
yoruz. Duygu ve düþüncelerimizi sizlerle paylaþýyor, kültür ve
edebiyat alanýnda yeni araþtýrmalar, makaleler ve þiirler neþret-
meye devam ediyoruz. Dergimiz hakkýnda bu defa bir okuyucu-
muzun duygu ve düþüncelerini bu satýrlarda sizlerle paylaþacaðým.
Ýstanbul'dan bize mektup gönderen Emrehan Öztürk isimli okuyu-
cumuz mektubunda þunlarý yazmýþ;
"Bir gün çok saygý duyduðum edebiyat öðretmeni olan
komþumuza; "Okuyabileceðim birkaç dergi adý söyleyebilir
misiniz?" diye sormuþtum da; bir müddet düþündükten sonra acý
acý gülümsemiþti. Bu acý gülümsemeye anlam verememiþtim.
Demek ki bana bir çýrpýda düþünmeden tavsiye edebileceði bir
dergi yoktu. Aslýnda bir yýðýn dergi vardý ama, komþumuz benim
ne aradýðýmý çok iyi biliyordu. Hemen cevap vermemesinin sebe-
bi belki de buydu.
Ben dergi istiyordum günlük basit politikadan uzak. Ben
dergi istiyordum ahlâk kurallarýna baðlý. Ben dergi istiyordum;
millî-dînî deðerlere saygýlý, saygýlý deðil vurgun! Ben dergi istiyor-
dum; kültür deðerlerimizi, tasavvufî kýymetlerimizi öðretecek,
yoluma ýþýk tutacak, yarama neþter vuracak. Ben dergi istiyordum;
Allah dostlarýný tanýtacak, gönül sultanlarýný anlatacak, gerçek bir
dergi.
Aradan birkaç gün geçti, edebiyatçý komþumuz elinde birkaç
dergi ile bize geldi. ‘Dergi çok ama, bunlarý tavsiye edebilirim’
dedi. Okudum inceledim ve buldum. Elimde Somuncu Baba
Dergisi'nin bir sayýsý vardý. Ýçinde hep aradýðým þeyler vardý. Artýk
þimdi mutluyum. Derhal abone oldum. Her sayýsýný seve seve
okuyorum. Arkadaþlarýma, komþularýmýza okutuyorum, gazete ve
dergi bayiilerinden alabileceklerini hatýrlatýyorum. Ýnternet vasý-
tasýyla ulaþabileceklerini anlatýyorum. Sevinerek belirteyim ki en
yakýn arkadaþým o þimdi. Evet þimdi aradýðýmý bulduðum için mut-
luyum."
Kýymetli dergi dostlarý; bizler ekip olarak güzel þeyler yapa-
bilmek için gece-gündüz demeden çalýþýyor, elinizdeki bu dergiyi
hazýrlýyor, sizlere ulaþtýrýyoruz. Her geçen gün okuyucu kitlemiz,
abone sayýmýz artýyor. Bu arada edebiyat ve kültür dünyamýzýn
âþina isimleri, yeni yazarlarýmýz var. Umarým severek ve beðe-
nerek okuyacaksýnýz.
Hoþça ve dostça kalýn...

A.Tacettin Ateþ

Somuncu Baba 4 Mart-Nisan 2003


BAÞYAZI

Ýnsanca Yaþamak
Bir savaþ çýðlýðý sardý dört yaný. Ýnsanlar, çaðýn Celâl-zâde Mustafa Efendi, Selim-nâme adlý eserinde
tehlikeli âletlerinin yaðdýrdýðý bombalarla yanýyor, cihan padiþahý Þanlý Yavuz'dan þöyle bahsediyor;
evler yýkýlýyor, ma'mur þehirler vîran oluyor. Hakkýn “...Dileði iyi olmak olup, iyi adý caný gibi severdi.
hâkim olduðu deðil, güç ve kuvvetin hükmettiði bir Korkusuz kimseleri beðenir, iyilik, kapýsýna kul
asýrda, insanlýk kendi yaptýðýndan utanýyor. Anasýz- olurdu.
babasýz kalan bebeklerin, yürekleri yakan feryatlarý Olgun kimselere iltifat eder. Bilgisiz kimselerde
gökkubbeyi inletiyor. Ýþte bu tür, sözde medenî(!) kaçardý.
ülkelerin çýkar kavgalarý arasýnda, Anadolu toprak- Mal, mülk ve cevherin onun yanýnda hiçbir
larýnda biz de gönül burkan, içimizi kan aðlatan man- deðeri yoktu. Bütün âleme hükümdâr olmaktansa
zarayý seyrediyoruz. Belki de bir an kendimizi bu zavallý bir gönlü, gamdan kurtarmayý tercih ederdi.
ateþin içinde bulacaðýz, o da belli deðil. Teknolojik Þahsiyetsiz kimselere iltifat, kadýn tipli erkeklere hüsn-
geliþmelerin insanlarýn öldürülmesi için bu kadar hun- i nazar onun yanýnda kanla beraber, soysuz ve mayasý
harca kullanýlmasý ne kadar acý deðil mi? bozuk, cimri bir þahsa hizmet etmek, onca büyük günah
Oysa bizim ecdâdýmýz âleme Allah'ýn nizamýný ve en kötü bir derecede idi. Her hizmete liyâkat göster-
yayma gayreti ile muharebe meydanlarýnda bile mekte pehlivan, nükteden, cahillerle konuþmaktan
adâleti, insafý elden býrakmamýþlardý. Þanlý Osmanlý uzak, þaný yüce bilgili bir padiþahtý.
Sultanlarý Ýslâm'dan aldýðý kuvvet ve kudretle bütün O, olgunluk ve marifet ülkesinin þâhý, ve fazilet ve
dünyaya hürriyet düzenini kurarken, bu gün vahþi bir güzellikler memleketlerinin þehinþahý, ayýn külâhýna
saldýrýnýn merkezinde bulunanlar, insanlýktan habersiz,
baþ eðmezdi ve tac ve tahttan âr ederdi. Halifelik kaf-
dünya ile irtibatý olmayan, insan eti yiyen bir topluluk
taný, saðlýklý uzun boylarýna lâyýkýyla varis olmuþken,
olarak yaþýyorlardý. Batýlý zihniyetle Doðu'yu beðen-
fakirlere yaraþýr elbise ve kisveler seçip, atlas ve altýn
meyen o zümreler; Doðu medeniyetinin etkisiyle, der-
yaldýzlý, ipekli sýrmalý ve gösteriþlere önem vermezdi.
me-çatma bir topluluktan birleþik devlet hüviyetini
Þerefli cisimleri þekillenmiþ ruh, yüce beden kalýbý baþ-
kazandý.
tan ayaða zaferler hazinesi idi. Yemeye ve uyumaya
Bütün dünyaya örnek bir hayat nizamý, örnek bir
düþkün deðildi. Akþam sabah gayretleri insanî olgun-
medeniyet, örnek bir devlet düzeni ile hükmeden ced-
luðu kazanmak, gece gündüz çalýþýp çabalamalarý
dimiz asýrlar boyu bütün insanlýða hizmeti tahakküm
mukaddes iyi iþleri tamamlamaya idi. Hoþ gönülleri
esasýna göre deðil, hizmet esasýna göre tesis etmiþti.
kalb köþklerine iyilik ve ihsan ýþýðýný eriþtirmeye,
Bu gün çeþitli devletlerin baþýnda bulunan insan-
larýn acýmasýz ve insanlýktan nasipsiz bir þekilde, baþka sabahtan akþama kadar, parlak güneþ gibi aydýnlatan
milletlerin ellerindeki kaynaklarý alarak, onlara zul- gönülleri ýþýk saçan nur idi..."
metmek için yarýþ halinde olduklarýný görünce, þanlý Þimdi bu satýrlarý okuduktan sonra diyoruz ki,
mâzimizi hatýrlýyor, bir kez daha hatýrlatmada fayda Dünyayý yönetmeye kalkýþanlarýn bu öðütlerden insan-
görüyoruz. Doðu kültürünü beðenmeyenler, þimdi lýk dersi almalarý gerekir. Bu kültür birikimi insanca
Doðu ve Orta Doðu için savaþlar yapýyor, sinsi planlar yaþamak isteyen, insana deðer veren tüm toplumlarýn
kuruyorlar. Üç kýtaya âdaletle hükmeden Osmanlý Sul- ihtiyacýna cevap verecek kültür birikimidir, insanlýðýn
tanlarýnýn hayatýný, onlarýn nasýl devlet idare ettiklerini kurtuluþ reçetesidir. Yoksa, kurtuluþu zulme ve men-
iyice okumalý, gönüllerimize nakþetmeliyiz diyorum. faate dayalý, insan haklarýný yok edece bir kýsým batýlý
Çünkü buna içinde olduðumuz bu asýrda çok ihtiyaç zihniyetin köhne kalýplarý içerisinde aramak, kayýptan
vardýr. Bizim devlet adamlarýmýz ve baþka devletlerin baþka bir þey deðildir. Tüm insanlýða zulümdür.
yönetiminde olanlarýn bu hakikatlere çok ihtiyacý var. Ýnsanca yaþamak hakký, insanlarýn en temel
Çünkü, "ilim müslümanýn yitiðidir", onu nerede bulur- hakkýdýr. Bu hak da ancak, insanlarýn çoðunluðunun
sa oradan alýr. güzel deðerler etrafýnda birleþmesiyle mümkündür.
Dergimizin kapaðýnda minyatürü bulunan Sultan
II. Selim'in dedesi Yavuz Sultan Selim Han'ý anlatan A.Þemsettin Ateþ
Somuncu Baba 5 Mart-Nisan 2003
ARAÞTIRMA

Osmanlý Padiþahlarý Hakkýnda


Bir Ýslam Hukukçusunun
Yerinde Tesbitleri
Prof.Dr.Ahmet AKGÜNDÜZ

I- Osmanlý Padiþahlarý ve Tahsisat Ýslamýn emrine raðmen iktidardaki idareciler


Kablinden Vakýflar Münakaþasý tarafýndan söz konusu gelirler harcanmazsa
Bilen bilmeyen herkes, Osmanlý padi- veya suistimal edilirse, bu hizmetler nasýl
þahlarý ve onlarýn tasarruflarý hakkýnda yürüyecektir? Ýþte bu sorunun cevabý, Ey-
konuþmaktadýrlar. Halbuki inceleyenler; çok yubilerin deðerli devlet adamlarýndan Nured-
iyi öðrenmiþlerdir ve inceleyecek olanlar da din Eþ-Þehid ve Selahaddin Eyyûbî tarafýn-
çok iyi öðreneceklerdir ki, Osmanlý padiþah- dan, Ýslam hukukçularýna dayanýlarak bu-
larý, býrakýnýz, bütün Ýslam hukukçularýnýn lunmuþtur. Buna göre, haracî arazi denen
ittifak ettiði þer'î bir meselede, ihtilaflý olan arazi çeþitlerinin devlet hazinesine ait olan
içtihâdî bir meselede dahi Ýslam hukukçu- gelirleri, daha sonraki iktidarlar tarafýndan
larýndan fetva ve müsâ'ade almadan hiç bir maksadýndan saptýrýlmamasý için, devletin
tasarruf yapmamaya gayret göstermiþlerdir. devam ve bekâsýnýn sebebi olan hastahane,
Þahsî hayatlarýndaki bazý günahlarý ile Ýsla- medrese ve benzeri hayýr hizmetlerine, vakýf
ma ve onun hükümlerine karþý olan onlarýn adýyla tahsis edilebilecektir. Sadece devlet
samimiyetlerini birbirine karýþtýrmamak icab reisinin veya onun izniyle diðer yetkililerin
etmektedir. Herhalde Osmanlý padiþah- yapabileceði bu vakýf tahsisler sayesinde,
larýnýn masum olduklarýný iddia eden kimse mezkûr kamu hizmetleri, kesilmeden ve ikti-
yoktur. Þimdi ihtilaflý olan bir þer'î meseleyi dar deðiþikliklerinden etkilenmeden devam
önce özetleyecek, sonra da Osmanlý padi- edecektir.1
þahlarýnýn bu mesele karþýsýndaki tutumlarý Ýþte Osmanlý padiþahlarý da, özellikle
hakkýnda, Mýsýrlý büyük Hanefi Hukukçusu yeni fethedilen arazileri mîrî arazi ilan
ve Mecelle'nin kaynaklarýndan olan El-Eþbâh etmiþlerdir. Mîrî arazi bir mânada, mahiyet
Ven-Nezâir'in þerhini yazan Hamevî'nin be- itibariyle haracî arazi demektir. Bu araziler-
yânlarýný aktaracaðýz. den devlete ait olan gelirleri, tahsisat kabilin-
Osmanlý padiþahlarý, hastahaneler, mes- den vakýflar adýyla hayýr hizmetlerine tahsis
citler, köprüler, âlimler, kadýlar ve benzeri etmiþlerdir. Dünyanýn ilk üniversitelerinden
kamu yararý bulunan âmme hizmetlerini Ýs- olan Fâtih Ünivesitesi'nin gelir kaynaklarý bu
lam hukukuçularýndan aldýklarý fetvalara çeþit vakýflar olduðu gibi, Muhteþem Kanû-
dayanarak, devlete ait bir kýsým gelirleri bu nî'nin Süleymaniye Üniversitesi'nin gelir-
tip hayýr cihetlerine vakýf adýyla tahsis ede- lerinin çoðu da bu çeþit vakýflardýr.
rek yürütmüþlerdir. Ýslam hukukuna göre II- Hamevi'nin Osmanlý Padiþahlarý Ýle
haracî arazi denen bir arazi çeþidinin gelir- Alâkalý Önemli Tesbiti
leri, beyt'ül-mal'il-harâc adýyla anýlan bütçe Zenbilli Ali Efendi baþta olmak üzere,
faslýnda toplanýr. Bu fonda toplanan gelirler, bazý Ýslam hukukçularý bu çeþit vakýflarýn
biraz önce saydýðýmýz kamu hizmetlerine meþrûiyet dayanaðý hakkýnda tartýþmalar
harcanýr. Ancak eðitim hizmetleri, saðlýk yapmaya baþlayýnca, bunlara Büyük Hanefi
hizmetleri ve sosyal hizmetler gibi hayýr Hukukçusu Seyyid Ahmed Hamevî de
cihetlerinden olan bu kamu hizmetlerine, katýlmýþtýr. II. Selim devrinde Mýsýr'da yaþa-
Somuncu Baba 6 Mart-Nisan 2003
yan bu âlimin, Osmanlý
padiþahlarýnýn önemli ta-
sarruflarýndan olan bu
vakýflar hakkýnda yazmýþ
olduðu "El-Es'ilet'ül-Ha-
nefiyye Bil-Ecvibet'il-Ha-
meviyye"2 adlý eserinde
bakýnýz neler diyor:
"Þafiî hukukçusu
Ýbn-i Ebi Asrûn, tahsisat
kabilinden vakýflara fetva
vermiþtir. Buna zamanýn-
daki Malikî, Hanbelî ve
Hanefî hukukçularý da
muvafakat etmiþtir. Bu-
nun üzerine Eyyubî dev-
let adamý Nureddin Eþ-
Þehîd, beytülmala ait ara-
ziden bir çoðunu, Þam'da
hayýr cihetlerine vakýf yo-
luyla tahsis etmiþtir. Sela-
haddin Eyyubî de, Ku-
düs, Þam ve Mýsýr'da bu
tür çok vakýflar yap-
mýþlardýr. Bunlara daha
sonra gelen Türk ve
Çerkez Sultanlarý tabi ol-
muþlardýr. Nihâyet salta-
nat ve devlet, ZAMANIN
EN ÂDÝL HÜKÜMDAR-
LARI OLAN OSMANLI
PADÝÞAHLARINA geç-
miþtir. OSMANLI PADÝ-
ÞAHLARI, EHL-Ý KEÞÝF
VE ÝRFANIN KÝTAPLA-
RINDA SAHABEDEN Sultan II. Selim*
SONRA EN ÂDÝL HÜ-
KÜMDARLAR olarak vasýflandýrýlmýþlardýr. larýnýn görüþleri istikâmetinde bunlarýn iptal
Daha sonra Sultanýmýzýn dedesi Yavuz edilmesi fikrini ileri sürmüþlerdir. Böyle bir
Selim, Mýsýr'ý fethetmiþ ve Hz. Yusuf'un teklifi reddetmekle kalmayan Yavuz Sultan
koltuðuna oturmuþtur. Beytül-mallara ve Selim, onlarý ayýpladýðý gibi görevlerinden de
gelir durumlarýna nazar eylemiþ ve beytül- uzaklaþtýrmýþ ve þu tarihî cevabýný yapýþtýr-
mala ait gelirlerin üçte ikisinin cami, med- mýþtýr: "Bunlar, bizden öncekilerin yaptýklarý
rese ve tekke gibi hayýr cihetlerine yukarýda hayrattýr. Bizden öncekilerin hayratýný azalt-
bahsedilen yolla vakfedildiðini görmüþtür. mak deðil, çoðaltmak bize yakýþýr."3
Devlet hazinesine üçte biri kalmýþ durum- DÝPNOTLAR
[1] Akgündüz, Ahmet, Vakýf Müessesi, 438 vd.
dadýr. Bazý vezirleri, hazineye ait mallarýn [2] Tek nüshasý, Süleymaniye Kütüphanesi, Esad Efendi, No: 1152, Vrk.
üçte birinin hayýr cihetlerine vakýf olmasýný 129/a-131/b.
[3] Süleymaniye, Esad Efendi, No: 1152, Vrk. 131/a.
çok görmüþ ve bir kýsým Ýslam hukukçu- * Sultan II. Selim Topkapý Sarayý Müzesi Kütüphanesi H.1321

Somuncu Baba 7 Mart-Nisan 2003


TASAVVUF

Gül Neslini Seven


Gönüller

Ýsmail PALAKOÐLU

E
Ýslam tarihinde Hz. Hasan v halký anlamýna gelen Ehl-i Beyt terkibi ev sahibi
ile onun eþini, çocuklarýný, torunlarýný ve yakýn
(r.a) neslinden gelenlere akrabalarýný kapsamýna alýr. Cahiliyye devri Arap
"Þerif", Hz. Hüseyin (r.a) toplumunda kabilenin hakim ailesini ifade eden
Ehl-i Beyt tabiri, Ýslami dönemden itibaren günü-
soyundan gelenlere müze kadar sadece Hz. Peygamber (s.a.s)'in ailesi ve
"Seyyid"adý verilmiþ, kendi- soyu manasýna gelen bir terim olmuþtur.
Kur'an-ý Kerim'de ehl ve beyt kelimeleri bir çok
lerine hürmet ve muhabbet ayette geçer. Bu ayetlerden anlaþýldýðýna göre ehl
göstermek Hz. Peygamber "sahip, taraftar" gibi sözlük anlamlardan baþka "ayný
mekaný paylaþanlar; bir dine yahut peygambere inanan-
(s.a.s)’i sevmenin bir teza- lar; zevce"; beyt de" "ev, Allah'ýn evi (cami)" ve "aile"
manalarýnda kullanýlmýþtýr. "Ehl-i Beyt" terkibi ise, üç
hürü kabul edilmiþ, halk ayette geçmektedir. Bunlarýn birinde Hz. Ýbrahim (a.s)’
arasýnda tanýnmalarý için in,1 birinde Hz Musa (a.s)’nýn,2 birinde de Hz. Peygam-
berin (s.a.v)’in Ehl-i Beyti zikredilmiþtir.
farklý kýyafetlerle dolaþ- "Ey Peygamber hanýmlarý, evlerinizde oturun;
malarý saðlanmýþtýr. Ýsim- eski cahiliyedeki gibi açýlýp saçýlmayýn; namazý
kýlýn, zekatý verin, Allah'a ve peygambere itaat e-
leri, þecereleri ve ahlâki din. Ey Peygamberin ev halký, Allah sizden kusu-
durumlarýný tespit eden ru giderip sizi tertemiz yapmak ister.”3 Resulullah
(s.a.s)’ýn eþlerinin diðer bir deyimle mü'minlerin anne-
teþkilatlar kurulmuþtur. lerinin ev halkýndan olduðu bu ayetten anlaþýlmaktadýr.
Somuncu Baba 8 Mart-Nisan 2003
Ayette, "Ey ev halký" ifadesiyle 2- Söz konusu ayet Hz.
"Ey Peygamber hanýmlarý,
onlar kasdedilmektedir. Çünkü Peygamber (s.a.s)’in haným-
ayetin baþýnda "Ey Peygam- evlerinizde oturun; eski larýna hitap ettiðine göre Ehl-i
berin hanýmlarý" hitabý vardýr. 4
cahiliyedeki gibi açýlýp saçýl- Beyt'ten öncelikle onlar anlaþýl-
Bu terim, bir zâtýn hanýmlarýný mayýn; namazý kýlýn, zekatý makla birlikte, müzekker zamiri
ve çocuklarýný kapsamaktadýr. verin, Allah'a ve peygambere itaat kullanmak suretiyle Ehl-i
Ýbn Abbas, Urve b. Zübeyr ve Beyt'in Hz. Peygamber (s.a,s)’
Ýkrime bu ayetteki ehlü'l-beyt edin. Ey Peygamberin ev halký, in bütün çocuklarýný, kadýn
lafzýndan Hz. Peygamber Allah sizden kusuru giderip sizi erkek bütün torunlarýný, hatta
(s.a.s)’in hanýmlarýnýn kastedil- tertemiz yapmak ister.” bütün akrabalarýný yani Beni
diðini söylemiþlerdir. Hz. Pey- Ahzab, 33
Haþim'i kapsamýna alacak þe-
gamber (s.a.s)’in Ehl-i Beytine kilde geniþ bir muhtevaya sahip bulunduðu ileri
kimlerin dahil olduðu meselesinde farklý görüþler sürülmüþtür. Ehl-i Beyt bu derece geniþ kapsamlý
mevcuttur. Bazý rivayetlere göre Resul-i Ekrem olduðunu bildiren rivayetlerin varlýðý da bunu
(s.a.s), Hz Zeyneb (r.a) ile evlendiði gün baþta Hz. iþaret etmekte, örfen de Ehl-i Beyt bu manada
Aiþe (r.a) olmak üzere bütün hanýmlarýnýn anlaþýlmaktadýr. Ehl-i Sünnet alimlerinin çoðun-
odalarýný dolaþmýþ, her birine "Allah'ýn selamý luðu bu görüþtedir.10
üzerinize olsun ey Ehl-i Beyt!" diye hitap etmiþ ve Ehli Sünet alimlerine göre Ehl-i Beyt men-
onlarýn Ehl-i Beyt'in asýl mensuplarý olduðunu
suplarý Hz. Peygamber (s.a.s)’in neslinden gelmek
vurgulamýþtýr.5 Diðer bazý rivayetlere göre ise Ehl-i
þerefini taþýmakla birlikte hiçbir zaman hata ve
Beyt'e iliþkin ayet6 Hz. Peygamber (s.a.s) haným-
günah iþlemekten korunmuþ deðillerdir.
larýndan Ümü Seleme (r.a)’nin odasýnda iken
Ýslam tarihinde Hz. Hasan (r.a) neslinden
nazil olmuþ, Resulullah (s.a.v) da orada bulunan
gelenlere "Þerif" Hz. Hüseyin (r.a) Soyundan ge-
veya sonradan gelen Hz. Ali (k.v), Hz. Fatýma (r.a)
lenlere "Seyyid"adý verilmiþ, kendilerine hürmet
Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (r.a)’i abasýnýn altýna
ve muhabbet göstermek Hz. Peygamber (s.a.s)’i
alarak "Allah'ým bunlar benim Ehl-i Beyt'imdir,
onlarý günahlardan temizle!" diye dua etmiþtir. sevmenin bir tezahürü kabul edilmiþ, halk arasýn-
Bunun üzerine Ümmü Seleme (r.a) kendisini Ehl- da tanýnmalarý için farklý kýyafetlerle dolaþmalarý
i Beyt'ten olup olmadýðýný sormuþ, Peygamberimiz saðlanmýþtýr. Ýsimleri, þecereleri ve ahlâki durum-
(s.a.s) ona, "Sen zaten kendi yerindesin, sen hayýr larýný tespit eden teþkilatlar kurulmuþtur. 11

üzeresin" þeklinde cevap vermiþtir.7 Diðer bir Ýþte Hulusi Efendi de, bu pak soydan hem
telakkiye göre sadaka almalarý haram kýlýnan Ebu anne hem de baba tarafýndan iki koldan da
Talib, Akil, Cafer ve Abbas (r.a) ýn ailesine men- gelmesi sebebi ile Ehl-i Beyt'ten bir Seyyid olmasý,
sup olarak yanýnda Abdullah b. Mes'ud ile ayrýca da Ehl-i Beyt'e duyduðu sevgi ve saygýsý ile
Salman'ý Farisi (r.a) gibi sahabilerde Ehl-i Beyt’e takdire þâyandýr.
dahildir.8 Hulusi Efendi, Ehl-i Beyti güle benzetmiþ ve
Ehl-i Sünnet alimlerinin Ehl-i Beyt kapsamý- kendisinin de oraya Altýn Silsile olarak adlan-
na dahil olanlara iliþkin görüþlerini iki noktada dýrdýðý, bir yolla baðlý olduðunu þu þiiriyle beyan
toplamak mümkündür. etmiþtir;
1- Ehl-i Beyt kapsamýna sadece Hz. Peygam- "Hulusi sulbümüz el-hak
ber (s.a.s) hanýmlarý dahildir. Zira Ýbn Abbas'tan Resul'ün âline mülhak
(r.a) nakledildiðine göre Ehl-i Beyt ayeti onlar Altun silsilenin mutlak
hakkýnda nazil olmuþtur Hep kavmi kardaþý güldür."12
Nitekim ayetin öncesiyle sonrasýnda Pey- diyerek, Resulün âline nesep yoluyla baðlý
gamber (s.a.s) hanýmlarýna hitap edilmekte ve olmasýný, o altýn silsilenin bir halkasý olmasýný ifti-
sadece onlarla ilgili bazý ilahi emirlerden bahse- harla dile getirip, Seyyidlerin tümünü (akraba) o
dilmektedir.9 gül neslin bir parçasý olduðunu ifade etmiþtir.

Resulün âline buðzun Resulullah'a buðzundur,


Resulullah'a buðzun Allah'a buðzundur.
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi (K.S)

Somuncu Baba 9 Mart-Nisan 2003


Fotoðraf: KERBELÂ - Fatih Pýnar / Atlas

Bir baþka þiirinde ise; rastlamak mümkündür.15 Biz konu ile alâkalý bun-
Bülbül gibi gülzârýna ol gamze-i sehhârýna larý naklediyoruz. Ayrýca konuya Mektubat'ýnda
Kurbaným her etvârýna bakmam cihânýn vârýna da oldukça yer vermiþ olup örnek olmasý açýsýn-
Bir gün gelip bakmadýnýz Âl-i Resulün zârýna dan bunlardan bir tanesini naklediyoruz.
Ey hâk! Tinet-i pakýn þol nurdandýr ki, zübdei
Derdiyle giryân olduðum aþkýyla nâlân olduðum mahlukatýn sulb-i pakinden intikal etmiþ ve ol
Hal-i periþân olduðum hep olduðum pazârýna mefhar-ý dü- cihanýn silsile-i miracýna imtisal etmiþ
Bir gün gelip bakmadýnýz Âl-i Resulün zârýna.13 ve cevher-i ruh-i pur-fütuhunun ol tariki tutup ve
ol harem-sarayýn kapýsýna kurbanlýða baþ koyup
diye devam eden þiirinde ise, "Bir evladý Resul kesb-i nakdi visal etmiþ. Bu kemale þol sözler þahit
olan, Hulûsi bir çok sýkýntýlara katlandý, zorluklar- leter ki hakkýnýzda ol þahid-i adil ve ol arif-i kamil,
la karþý karþýya kaldý. Gül için gül yüzlü için (hiyaru ümmeti ihibbaühüm) hadis-i þerifiyle iþa-
dertlere düþtü. Ancak bunu takdir edemeyen ret buyurup Hatib Efendi Ýhvan-ý kirâm arasýnda
vefasýzlar bir gün bu durumlarla ilgilenmedi. Yarýn eshab-ý güzinin güzidelerinden Cenab-ý Ömer'e
huzur-ý mahþerde Allah Resul’ü Ehl-i Beyt'ine (r.a) benzer” diye tebþir buyurmuþlardýr.16
yapýlan haksýzlýklarý ve insanlarýn ilgisizliðini, DÝPNOTLAR
Er Razi, c, XXV., s.209; Ýlahi Zahir,
hürmetsizliðini elbetteki soracaktýr. Sizler o zaman 1-Hud, 11/73
2-Kasas, 28/12 s.19
ne yapacaksýnýz?" ifadeleri ile de Ehl-i Beyt'e 4-Mevdudi, Tefhim'ü-l Kur'an terc.,
11-T.D.V.,Ýslam Ansiklopedisi, c.II.,
s.304.
sahip çýkýlmasý gerektiði hususunu belirtmiþtir. Ýstanbul 1983, c.IV., s.370
5-Buhari, Tefsir, 33/8
12-Ateþ, Hulusi, Divan, c.I., s.101
Buna benzer bir baþka beyitte ise, 6-Ahzab 33/33
13-A.g.e., c.I., ss.300-301
14-A.g.e. c. I., s. 448
Resulün âline buðzun Resulullah'a buðzundur, 7-Tirmizi, Menakýb,31.
8-Buhari, 'Feza'ilü'l- Ashab' 27,
15-Bkz. A.g.e., c.I, ss. 134,380,c.II.,
ss.71,142
Resulullah'a buðzun Allah'a buðzundur.14 Müslim, Faza'ilü'l- Sahabe, 37; 16-Ateþ, Hulusi, Mektubat, 63.
buyurarak Ehl-i Beyt’e yapýlan buðzun ve Tirmizi, Zekat 25, Ýbn Hiþam, c.III.,
s.224.
Mektup. S.173-174. Ayrýca. Bkz.
A.g.e., 66.Mektup, s.177;
kötülüðün, Resul’e ve Allah'a yapýldýðýna dikkat 9-Ýbn'l-cevzi, c.II, s.381, Þevbani, 13.Mektup,s.39; 37.Mektup,s.100; 42.
çekmiþtir. Bu konuda Divanýnda birçok beyite cIV.,ss278-279
10-Maturidi, c.II; vr.584 a; Fahreddin
Mektup; ss.117-118; 48. Mektup,
s.135;56.Mektup, s.155.

Somuncu Baba 10 Mart-Nisan 2003


GÜNCEL

Dünyayý Saran Savaþ


Murat HARMANBAÞI
ekonomileri için ve dolayýsýyla dünya
ekonomisinde resesyona girme eði-
limleri hýzlanmýþtýr. Dolayýsýyla, hangi
nedenle olursa olsun (neden olmasa
da çýkarýldý) en uç araç olarak öne
çýkarýlan savaþ ve savaþ rüzgarý kaçý-
nýlmaz hale gelmiþtir.
Yine bu günlerde uygulanan ve
savaþýn siyasi ve iktisadi boyutu
olarak kabul edebileceðimiz bir
söylem, yeni bin yýlda yeni dünya
düzeninin yeniden þekilleneceði vur-
gusudur. En yalýn haliyle, ABD'nin dün-
ya üzerindeki iktisadi ve siyasi haki-
miyetinin askeri gücü eþliðinde belir-
leneceðinin vurgusudur. Bundan böyle
nokta savaþlar olarak süregelen eði-

G
lobalizasyon (dünyayý saran/küreselleþme) sürecinin
limler, nihai ve kesin hakimiyet kurma amacýna hizmet ede-
yegane hareket noktasý sermayenin önündeki engel-
cektir. Bunun böyle olmasýný gerektiren baþka bir unsur,
lerin kaldýrýlmasý ve sermayenin özgürce hareket ede-
1946 yýlý sonrasý ABD'nin baþkanlýðýnda emperyalist ülke-
bilmesidir. Bu engellerin kaldýrýlmasý ölçüsünde, (emperya-
lizm), dünya hakimiyetini saðlamadaki birincil amacýna o lerin finansal hakimiyetinin kurumlarý olarak kurulan ve iþle-
derece yaklaþmýþ olacaktýr. tilen IMF ve Dünya Bankasý'nýn finansal hakimiyet amacýna
Sermayenin hareket serbestisinin önünde engeller yönelik iþlevlerini baþarýyla yapmýþ olmalarýdýr. Dünya ölçe-
oluþmaya baþladýðý ve bu engellerin globalizasyon sürecinin ðinde azgeliþmiþ ülkeler ile bu kurumlar arasý iliþkilere bakýl-
iþlemesinde ciddi boyutlara ulaþma eðilimi ortaya çýkmaya dýðýnda azgeliþmiþ ülkelerin yoksulluk ve sefalet içine itildiði
baþladýðý andan itibaren, sermayenin bu karþý eðilimleri dur- ve mevcut kaynaklarýnýn kurutulmuþ olduðu görülmektedir.
durmak için yapamayacaðý hiçbir þey yoktur. Daha açýkçasý, Bu ülkelerdeki ABD karþýtý geliþmelerin önüne geçmek için
sermaye, engellerin kaldýrýlmasý noktasýnda sýnýr tanýmaya- altýn vuruþun savaþla birlikte gelmesi gerektiðini görmemek
cak bir þekilde her türlü aracý kullanmaya baþlayacaktýr. için hiçbir neden yoktur.
Engellerin tasfiyesi için kullanacaðý araçlarý, ekonomik alan- Savaþla þekillenecek yeni dünya düzeninin gerçekliði
dan tutun da siyasi platformun en akla gelmez unsurlarýnýn hiç de spekülatif bir görüþ deðildir. Bunun ispatý için geçmiþe
içinden seçerek müdahale etmeye baþlar. Ancak, seçtiði ve dönüp azgeliþmiþ ülke ekonomileri için IMF politikalarýnýn
kullanacaðý araçlar içinde öylesi bir araç vardýr ki, hem çare- uygulanabilmesi konusunda mecburi þart olarak kendini
sizliðin, hem acýmasýzlýðýn bir göstergesi olan ve hem de gösteren ve yýllarca telafisi mümkün olmayan geliþmelere
kendi iç çözülmesinin önlenmesi için özellikle ekonomik kriz sahne olan askeri darbeler hatýrlanmalýdýr.
dönemlerimde kullandýðý savaþlardýr. Öncesinde Afganistan, savaþ çýðlýklarýnýn atýldýðý ve
Savaþýn boyutlarý ve dozu dünya imparatoru(!) ABD ve baltalarýn çýkarýldýðý bugünlerde ise hedef olarak Irak gibi bir
dünya imparatorluðuna ortak olma yolunda geliþmelerini ülkenin seçilmiþ olmasý da, emperyalist ülkelerin muhtemel-
sürdüren ülkeler tarafýndan belirlenmektedir. Savaþa konu bir savaþ ile ilgili düþüncelerinin saptanmasýnýn ve bu
olan ya da olmuþ gibi görünen olgunun ne olduðunun pek bir savaþýn ne ölçüde yaygýnlaþtýrýlabileceðinin bir ifadesi olarak
önemi yoktur. Sermayenin hareketinin önüne geçildiði
ele alýnmalýdýr. Zira ABD, Ýngiltere ve NATO'nun diðer ülkeleri
sürece savaþ zaten kaçýnýlmaz bir son olarak ortaya çýk-
arasýndaki mutabakat derecesi, savaþýn en zayýf ülkeden
mýþtýr.
baþlatýlarak nasýl global olabileceðinin bir iþaretidir. ABD ve
Emperyalizmin yaþadýðý periyodik ekonomik krizlere
dünya imparatorluðuna aday ülkeler arasýndaki çekiþme,
bakýldýðýnda, ekonomik krizin 1990'lý yýllara tekabül ettiðini
savaþýn globalizasyonu konusunda belirleyici bir niteliðe
görürsünüz. Ve yine gözlemlediðinizde, emperyalist ülkelerde
dönüþmekte ve azgeliþmiþ ülkeler üzerinden açýða çýkmak-
resesyon (durgunluk) belirtileri 1990'larýn ikinci yarýsýndan
tadýr.*
itibaren ipuçlarýný vermeye baþlamýþ ve 2001 yýlý sonundan *Bu yazý, Uður Selçuk Akalýn,’ýn Globalizasyonun Yansýmalarý, adlý eserdeki Savaþýn
itibaren de baþta ABD olmak üzere diðer emperyalist ülke Globalizasyonu makalesinden faydalanýlarak hazýrlanmýþtýr.

Somuncu Baba 11 Mart-Nisan 2003


TARÝH

XIX. Yüzyýlda
Osmanlý Devleti - ABD Siyasî Ýliþkileri
Nurdal ÞAFAK

Günümüz olaylarýnýn tespit ettiðimiz binlerce


anlaþýlmasýnda önemli bir arþiv belgesinin yaklaþýk
yere sahip olan tarihi yüzde 80`i siyasî konulara
hadiseleri bilmek, geçmiþi iliþkindir. Bu da, siyasî iliþ-
anlayarak geleceðe yön kilerin aðýrlýkta olduðunun
vermede mühim bir para- göstergesidir. Kýsaca Os-
metredir. Osmanlý-Ameri- manlý-Amerikan münasebet-
kan iliþkileri bu açýdan lerinde, ekonomik faktörle-
deðerli ip uçlarý taþýmak- rin öne çýktýðý görünse de as-
tadýr. Bugün ABD için lýnda siyasî kaygýlarýn birin-
vazgeçilmez partner olan ci sýrada olduðu görülmekte-
Türkiye bu konumuna dir.
Osmanlý birikimiyle gel- Osmanlý Devleti-ABD
miþtir. Dünyanýn jeopolitik Ýliþkilerinin Seyri
ve jeostratejik açýdan 18. yüzyýlýn sonunda
önemli bir merkezinde baðýmsýzlýk bildirgesiyle
bulunan Türkiye, dünya ta- dünya siyaset arenasýna
rihinde her zaman önemli çýkan ABD dönemin büyük
bir rol oynamýþtýr. ABD’- bölgesel gücü olan ve üç
nin ticarî çýkarlarýyla baþlayan Osmanlý-Amerikan kýtaya yayýlmýþ Osmanlý Devleti ile ilgilenmeye
iliþkileri XIX. yüzyýlýn farklý dilimlerinde deðiþiklik baþlamýþtýr. Bu ilginin temelinde ekonomik çýkarlar
göstermiþtir. saklýdýr. ABD`nin özellikle Akdeniz havzasýnda bulu-
Yaklaþýk iki yüzyýla yaklaþan Türk-Amerikan nan devletlere verdiðe özel önem sayesinde Osmanlý-
iliþkilerini Osmanlý ve Cumhuriyet dönemi (ya da II. Amerikan iliþkilerinin temelleri atýlmaya baþlan-
Dünya Savaþý sonrasý) olmak üzere iki döneme ayýr- mýþtýr.
mak mümkündür. Bu yazýda Osmanlý dönemindeki Amerika Birleþik Devletleri Akdeniz`e ticaret
Türk-Amerikan iliþkilerine Osmanlý arþiv belgeleri gemilerini çýkarabilmek için bölgeye hâkim olan
ýþýðýnda deðinilecek ayný zamanda 21. yüzyýlda Osmanlý Devleti´ne baðlý ve yarý özerk statüde Kuzey
dünya siyasetine yön veren ABD´nin bugünlere nasýl Afrika´daki Garp Ocaklarý adý verilen Cezayir, Tunus
geldiðini ve yýllarca hangi Müslüman devlete vergi ve Trablus beylikleriyle antlaþma yapmak zorunday-
ödediðini merak edenler için de sanýrýz önemli bil- dý.
giler verilecektir. Cezayirli gemicilerin, izinsiz dolaþan iki
Avrupa devletlerinin emperyalist politikalarýnýn Amerikan gemisine el koymasý, ABD`nin adýmlarýný
dýþýnda kalmak istemeyen ABD Yakýn Doðu`ya çabuk atmasýna neden olmuþtur.1 Amerikan hükûmeti
nüfûz etmek için, XIX. yüzyýlda bölgenin tek hâkim 1795 senesinde Cezayir, 1796`da Trablus ve 1797`de
gücü olan Osmanlý Devleti ile resmî temasa geçmek Tunus ile antlaþma imzalamýþtýr. Antlaþma çerçe-
istemiþtir. ABD`nin Doðu Akdeniz ticaretinde etkin vesinde Birleþik Devletler sadece Cezayir`e yýlda
olmasý gibi ticarî nedenlerle baþlayan Osmanlý- 12.000 altýn veya eþ deðerde askerî mühimmat olmak
Amerikan iliþkilerinde ekonomik sebeplerden çok, üzere yirmi yýl (1795-1815) boyunca vergi öde-
siyasî amaçlar belirleyici olmuþtur. Bu anlamda miþtir.2 Bu olay günümüzde dünya jandarmalýðýný
ticaret, ABD tarafýndan siyasî alana nüfûz etmenin üstlenmiþ ve istediði devletlere her türlü ambargo
anahtarý olarak kullanýlmýþtýr. Ýki devlet arasýnda uygulayabilen ABD´nin Müslüman bir devlete yýllar-
çýkan problemler de genellikle siyasî meselelerden ca vergi ödemek zorunda olmasý açýsýndan çok
kaynaklanmýþtýr. Osmanlý-Amerikan iliþkilerine dair ilginçtir.
Somuncu Baba 12 Mart-Nisan 2003
Osmanlý Devleti`nin ABD ile ilk münasebeti Aslýnda antlaþma imzalanmadan önce askerî iliþkiler
Cezayir, Tunus ve Trablus beylikleriyle yapýlan ant- de baþlamýþtý. Navarin baskýnýndan hemen sonra
laþmalarla dolaylý olarak baþlatýlabilir. Çünkü söy- ABD`den savaþ gemisi satýn alýndýðý arþiv bel-
lediðimiz gibi bu beylikler Osmanlý Devleti`ne baðlý, geleriyle kayýtlýdýr. II. Mahmud`a ait olan Hatt-ý Hü-
Türk yöneticilere sahip yarý özerk yapýda idiler. Ayrý- mâyûna göre 1244/1828 yýlýnda ABD`den korvet
ca Cezayir ile yapýlan antlaþma metni Türkçe olup satýn alýnmýþtýr.5
Osmanlý diplomatiðine ait belge türü olan "âhid- Bu konjonktür ve ABD`nin deniz gücü Osmanlý
nâme" terminolojisiyle yazýlmýþtýr. yönetici erkinin ABD ile antlaþma yapmaya sýcak
Amerikalýlarýn doðrudan Osmanlý sýnýrlarýna bakmasýnda önemli bir etken olarak görülebilir.
girmesi ise Amerikan ticaret gemileri vasýtasýyla Nitekim Padiþah II. Mahmud Amerikan heyetinin
gerçekleþmiþ ve 1797`den itibaren Amerikalý gemi- teklifine "Amerika cumhûrunun bu istidalarý cevâb-
ciler Ýngilizlerin himayesinde Ýzmir limaný baþta sýz kalmak münasib deðildir..." þeklinde olumlu
olmak üzere Osmanlý sularýna giriþ yapmýþtýr. mesaj vermiþtir. Konu Sadrazam ve Kaptan-ý Derya-
Amerikalýlar bu görev için Ýngilizlere yüklü nýn yer aldýðý üst düzey yöneticilerle istiþare edilmiþ
meblaðlar ödemek zorundaydýlar.3 Amerikan eko- ve Ýngiltere`den gelebilecek tepkiler önemli bir çek-
nomisine gelen malî yük ABD`nin Osmanlý yönetici- ince nedenini oluþturmuþtur.6 Osmanlý dýþ politika-
leriyle karþýlýklý antlaþma müzakeresine baþlamasýný sýnda bölgesel dengelerin rolü, bu çekincenin temel
hýzlandýrmýþtýr. Bunun yanýnda Amerikan hükûmeti sebebidir. Ayný zamanda o dönemde Mýsýr`ýn iþgali
1799 yýlýnda Portekiz elçisi olan William Smith`i nedeniyle Fransa ile Osmanlý Devleti`nin iliþkilerinin
Ýstanbul elçisi olarak görevlendirmiþtir. Ancak bazý kötü olmasý bu çekincede önemli bir diðer faktördür.
pürüzler nedeniyle elçi Ýstanbul`a gelememiþtir.4 Bunun yanýnda Osmanlý donanmasýnýn denizaþýrý
ABD ilgisini Osmanlý Devleti üzerinde yoðunlaþ- seyahat yapabilecek güçten yoksun olmasý Amerikan
týrarak daha sonra da Ýzmir`e William Stewart isimli hükûmeti ile antlaþma yapýlmasý halinde bundan
bir görevliyi konsolos olarak tayin etmiþtir. 1802`de ABD`nin daha fazla yararlanacaðý ihtimali çekincede
Ýzmir`e gelen konsolos Bâbýâli tarafýndan tanýn- diðer bir sebeptir.
madýðýndan 1803`te geri dönmek zorunda kalmýþtýr. Bütün bunlara raðmen Birleþik Devletlerin
Dolayýsýyla Amerikan hükûmetinin diplomatik çaba- yoðun çabasý semeresini vermiþ ve 1830`da Osmanlý
larý sonuçsuz kalmýþtýr. Devleti ile ABD arasýnda bir ticaret ve Seyr ü Sefayin
1810`dan sonra Amerikan ticaret gemilerinin antlaþmasý imzalanmýþtýr. Dokuz maddelik antlaþ-
seferlerini sýklaþtýrmasýyla beraber Amerikan manýn en önemli maddesi; Osmanlý Devleti´nin
hükümeti ekonomik iliþkileri kolaylaþtýrmak adýna ABD`yi en ayrýcalýklý devletler" statüsü verdiðine
iki devlet arasýnda resmî bir antlaþma yapýlarak dairdir. Buna göre ABD Osmanlý Devleti`nde ticaret
münasebetleri resmî zeminde sürdürmek üzere uðraþ yaparken imtiyazlý devletler oranýnda vergi ödeyecek
vermeye baþlamýþtýr. Aslýnda Jefferson döneminde bunun dýþýnda vergi istenmeyecekti.7 Ýki devlet
Osmanlý Devleti ile bir antlaþma yapýlmasýnýn gün- arasýndaki münasebetler bu antlaþma ile resmî ze-
deme geldiði ancak daha sonra çeþitli sebeplerle bu mine kavuþmuþtur. Antlaþmayla ABD temsilcilik
iþten vazgeçildiði bilinmektedir. Bu amaçla Ame- açma hakkýný elde etmiþtir.8 Bunu ekonomik imtiya-
rikan heyetleri Osmanlý Devleti`ni ziyaret etmiþtir. zlar izlemiþtir. Ayný zamanda bu sözleþme 1820`ler-
1823`te, Birleþik Devletler Ýzmir ticarî temsilcisi olan den itibaren Osmanlý topraklarýna gelmeye baþlayan
David Offley Bâbýâli tarafýndan resmen tanýnmýþtýr. Amerikalý Protestan misyonerlerin sayýlarýnýn art-
Bu tanýma bir anlamda diplomatik iliþkilerin masýna neden olmuþtur. Zira bir çok þehirde misyo-
baþlangýcý olarak kabul edilebilir. Bu arada bir çok nerler yasal zeminden yararlanarak Amerikan kon-
Amerikan heyeti antlaþma yapmak üzere gelmiþtir. soloslarýyla birlikte çalýþma imkânýný elde etmiþ-
1829`da yeni bir müzakere heyeti Ýstanbul`da lerdir.
hükümeti ziyaret ederek resmî bir antlaþma teklifini 1830`larda hâlâ önemli bir güç olan Osmanlý
yinelemiþtir. 1829 yýlý iyi bir strateji ve zamanlama Devleti`nin ABD gibi dünya siyasetinde etkinliði
eseridir. Çünkü 1827`de Navarin baskýnýnda Osmanlý olmayan bir devletle antlaþma imzalamasýndaki
donanmasý yok edilmiþtir. Osmanlý donanmasýnýn temel nedeni Osmanlý dýþ siyasetine farklý alterna-
yenilenmesi için bir dýþ yardýma ihtiyaç duyulmasý ve tifler getirme çabasý olarak açýklamak mümkündür.
büyük deniz gücü olan Ýngiltere`nin Osmanlý donan- Türk-Amerikan iliþkilerinde resmî temaslar
masýný yok etmesindeki önemli rolü/etkisi Ýngiltere kurulmasý teklifinin Osmanlý Devleti`nden geldiði
dýþýndaki alternatifleri zorunlu hale getirmiþti. yönünde görüþler vardýr.9 Ancak arþiv belgelerinde bu
Somuncu Baba 13 Mart-Nisan 2003
iddialarý kanýtlayacak argümanlar bulunmamaktadýr. XIX. yüzyýlýn ilk yarýsýnda Osmanlý-Amerikan
Hatta belgeler tartýþmalara son noktayý koyacak nite- iliþkileri daha çok tesis aþamasýndadýr. ABD`nin
liktedir. 1795 yýlýna ait bir Hatt-ý Hümâyûnda Osmanlý Devleti`ndeki ekonomik ve siyasî çýkarlarý
ABD`nin baðýmsýzlýðýný elde ettikten sonra dünyanýn iki devlet arasýndaki iliþkilerin yönünü belirleyen
çeþitli devletlerine elçiler yolladýðý ve Osmanlý önemli sebepler arasýndadýr. Bu yýllarda ABD`nin
Devleti`ne de elçi gönder- Osmanlý Devleti`ne karþý
mek istediði yönünde bil- tutumu günümüzde Türkiye
giler mevcuttur. Antlaþma Cumhuriyeti`nin Amerikan
metninin yer aldýðý Ame- hükûmeti karþýsýndaki tav-
rika Niþan Defteri`nde ant- rýyla benzerlik göstermekte-
laþmanýn girizgâh kýsmýnda dir. Bütün dünyadaki güçlü
"... Devlet-i aliyye-i dâi- Osmanlý imajý Amerikan
mi´l-karârýmla Memâlik-i hükûmeti için de geçerlidir.
Müctemia-i Amerika Dev- 1850`de resmî ziyaretle
leti beyninde þimdiye ka- Amerika Birleþik Devletle-
dar bir gûne muâhede-i res- ri`ne giden Bahriye Mek-
miyye cereyân etmemek tebi Hocasý, Binbaþý Emin
hasebiyle bu defa devlet-i Efendi`ye gösterilen itibar
müþârun-ileyhâ tarafýndan bunun somut örneðidir.
Devlet-i aliyye-i serme- Binbaþý Emin Efendi Was-
diyyi´l-kýyâm ile ticâret ve hington`da üst düzey devlet
muâmelât mevâddýný muta- erkâný gibi karþýlanmýþtýr.
zammýn muâhede akdine Ýkametine tahsis edilen bina-
kemâl-i hâhiþ ve arzu nýn önünde tören yapýlmýþ
zuhûruyla..." þeklinde ge- ve Amerikan Kongresi tara-
çen ifadeler antlaþma için fýndan resmen kabul edil-
talebin ABD hükûmetinden miþtir. Daha sonra Beyaz
geldiðini ortaya koymak- Saray`da baþkan tarafýndan
tadýr.10 aðýrlanmýþtýr. Gösterilen bu
ABD antlaþmaya dayanarak Osmanlý itibar Emin Efendinin yaný sýra diðer yabancý temsil-
Devleti`nin bir çok þehrinde konsolosluk açmýþtýr. cileri de þaþýrtmýþtýr. Emin Efendi Bâbýâli`ye gönder-
Gayri resmî olarak ilk kez Ýzmir`de açýlan Amerikan miþ olduðu raporda "Bu misillü iltifât ve ikrâm sâir
konsolosluðunu Beyrut ve Ýstanbul konsolosluklarý devletler tarafýndan gelenlere bir vakitte vuku' bul-
izlemiþtir. 2 Mart 1831`de David Porter resmen Ýstan- muþ deðil ve bu tarafta Nemçe maslahatgüzârý
bul maslahatgüzarý olarak atanmýþtýr.11 Konsolosluk- ziyâdesiyle hayrette kalup acaba sebep nedir? bu
larýn sayýsýnda ise 1840`lardan sonra önemli bir artýþ tarafta bu derecelerde iltifat olunmak deyü tecessüs
vardýr. Amerika Birleþik Devletlerin`de ilk Osmanlý etmekte bulunduðu..." þeklinde hayretini dile getir-
konsolosluðu tesisi ise 1845`te Zapçýoðlu Abraham miþtir.13 Bu karþýlama sanýrýz Osmanlý Devleti`nin
adlý þahsýn þehbender olarak gönderilmesiyle gerçek- dünya siyasetindeki konumunu göstermesi açýsýndan
leþmiþtir. Ancak þehbenderler daha çok ticarî önem taþýmaktadýr.14
faaliyetleri yürütmek amacýyla gönderildiðinden Türk-Amerikan Ýliþkilerinde Farklýlaþma
siyasî alanlarla ilgilenmemekteydiler. Mehmed Ali Süreci: ABD'nin Etkinliði Artýyor
Paþa meselesi ve Yunan isyaný gibi siyasî sorunlarýn 1850`den sonra Osmanlý Devleti`nin içinde
zamanla Osmanlý Devleti aleyhinde bir kamuoyu bulunduðu siyasî ve ekonomik konjonktür Osmanlý-
oluþturmaya yönelik olarak kullanýlmasý Bâbýâli`nin Amerikan iliþkilerinin farklýlaþmasýnda belirleyici
dýþ temsilciliklere özel önem atfederek þehbenderlik- olmuþtur. ABD`nin açtýðý siyasî temsilcilikler ve
lerin yaný sýra konsolosluk açýlmasýna hýz vermesine misyonerler Amerikan nüfûzunun oluþmasýný saðla-
neden olmuþtur. Washington`a Osmanlý konsolosu mýþtýr. Osmanlý Devleti`nin Protestanlarý ayrý bir mil-
gönderilmesine 1866`da karar verilmiþ12 olmasýna let olarak 1850`de tanýmasýyla Amerikan misyonerlik
raðmen 1867`de Fransýz asýllý Edme Blacque çalýþmalarý ivme kazanmýþtýr. Bu süre zarfýnda
(Bulak/Blak) Bey Washington elçisi olarak göreve kurumsallaþan misyonerlik çalýþmalarý Amerikan
baþlamýþtýr. eðitim kurumlarý þekline bürünmüþtür. Bu kurumlar
Somuncu Baba 14 Mart-Nisan 2003
Amerikan hükûmeti ve temsilcilerinin iþlerini kolay- Robert Koleji 1863 yýlýnda açýlmýþtýr. Bu dönemde
laþtýran siyasî ve kültürel zemini oluþturmuþtur. Tabii dikkati çeken bir diðer önemli husus da silah ticare-
ekonomik faktörleri de göz ardý etmek mümkün tidir. 1830 antlaþmasýndaki yasaðýn 1862`de kaldýrýl-
deðildir. 1830 Antlaþmasýyla Amerikan tüccarlarýnýn masýyla 1870`ten itibaren ABD`den silah satýn alýmý
sayýsý artmýþ ve ticaret hacmi büyüme trendine gir- baþlamýþtýr. Amerikan Ýç Savaþý`ndan sonra elde
miþtir. Fakat Osmanlý-Amerikan iliþkilerinde ticaret kalan silahlar büyük ölçüde Osmanlý pazarýna
hiçbir zaman büyük boyutlarda gerçekleþmemiþtir.15 satýlmýþtýr. 1880-82 arasýnda silah ticareti iki devlet
Baþbakanlýk Osmanlý Arþivi`nde yaptýðým araþtýrma arasýndaki ticarî iliþkilerin yüzde 30`nu oluþturmuþ-
sonucunda; ticaretle ilgili belgelerin sayýsýnýn az tur.16 Özellikle 1877-78 Osmanlý-Rus savaþý döne-
olduðu görülmüþtür. Bu açýdan iki devlet arasýndaki minde ABD`den büyük miktarlarda silah satýn alýn-
iliþkilerde ticarî hedeflerin belirleyici olduðunu öne mýþtýr. Ancak savaþýn maðlubiyetle sonuçlanmasý
sürmek güçtür. Nitekim XIX. yüzyýl ekonomik ve Osmanlý ekonomisini olumsuz yönde etkilemiþ ve
siyasî açýdan -1880`lere kadar- Ýngiltere hegemon- diðer sorunlarla birlikte ekonomi zora girmiþtir. Bu
yasý asrýdýr. Osmanlý-Amerikan iliþkilerini diðer dev- nedenle de ABD`den satýn alýnan silahlarýn bedeli
letlerle olan iliþkiden farklýlaþtýran esas unsur siyasî güç ödenmiþ ve çoðu zaman zamanýnda ödeme
faktörlerdir. ABD XIX. yüzyýl boyunca izlediði izo- gerçekleþtirilemediðinden iki devlet arasýnda sorun-
lasyon siyasetine raðmen misyonerlik faaliyetleriyle lar çýkmýþtýr. Ancak arþiv belgelerinde görüldüðü
her zaman siyasî etki alaný oluþturma gayreti içinde üzere ekonomik problemler karþýlýklý iliþkilerde
olmuþtur. Bunun temel dayanaðý Amerikan felsefesi büyük sorunlara yol açmamýþ; sorunlarýn merkezini
izahýyla ilgilidir. Amerikan düþüncesine hâkim olan siyasî anlaþmazlýklar teþkil etmiþtir.
görüþlerden biri olan Amerikan düþünce tarzýný DEVAM EDECEK
dünyaya yayma gerektiði fikrî, izolasyonla misyoner-
lik gibi birbirine çeliþen görüþlerin ayný anda uygu- DÝPNOTLAR
Akdes Nimet Kurat`a göre ise Kaptan-ý
[1] Mine Erol, "Amerika`nýn Cezayir Ýle
lanmasýna imkân tanýmýþtýr. Derya Küçük Hüseyin Paþa 1800`de
Olan Ýliþkileri (1785-1816)", ÝÜEF Tarih
Ýstanbul`a gelen Amerikan G.
Kýrým Savaþý`ndan sonra Osmanlý ekonomisinin Dergisi, XXXII/32, s.690.
Washington gemisi kaptaný
[2] Erol, s.721.
açmazlarýnýn artmasý ve bunun iç/dýþ siyasete yansý- Bainbridge`e iki devlet arasýnda resmî
[3] Örneðin ABD aracýlýk yapan
münasebetlerin önemini anlatmýþtýr.
malarý ABD ile olan iliþkilerin de boyutunu farklý Ýngiltere`ye 1799-1811 yýllarý arasýnda
Kurat, s.12-13.
65.500 dolar konsolosluk masrafý
[10] BOA, Amerika Niþan Defteri 1/1,
zemine taþýmýþtýr. Osmanlý Devleti`nin yabancý ödemiþtir. Bkz. Orhan F. Köprülü, "Tarihte
s.7.
Türk-Amerikan Münasebetleri", Belleten,
ülkelere olan baðýmlýlýðýnýn artmasý bir ölçüde dýþ LI/200 (Aðustos 1987), s. 930.
[11] Uygur Kocabaþoðlu, Kendi
Belgeleriyle Anadolu`daki Amerika 19.
politikada manevra alanýný daraltmýþtýr. Buna raðmen [4] "... mahsûs bir elçi ta'yîn ve intihâb
Yüzyýlda Osmanlý Ýmparatorluðu`ndaki
kýlýnmýþ ise de ol esnâda tehaddüs eden Amerikan Misyoner Okullarý, Ýstanbul
Osmanlý-Amerikan iliþkileri "iyi" olarak nitelendiri- bazý avârýz-ý rüzgâr elçi-i mersûmun 1989, s.50.
lebilecek çerçevede sürmüþtür. Amerikan Ýç Savaþý hareket-i azîmetine mâni olduðundan..." [12] BOA, Ýrade-Hâriciye 13008, 1283.
Baþbakanlýk Osmanlý Arþivi (BOA), Hatt-ý [13] Fuat Ezgü, Osmanlý Ýmparatorluðu-
(1861-1865) sonunda güç toplayan ABD dünya Hümâyûn (HH) 4139, 1245. Amerika Birleþik Devletleri, Ýktisadi,
siyaset sahnesinde etkin olma sürecine girmiþtir. [5] BOA, HH 28202, 1244. Siyasi ve Kültürel Münasebetlerin
[6] Arþiv belgesinde bu husus Kuruluþu ve Geliþmesi (1795-1908), [ÝÜ
Osmanlý-Amerikan iliþkilerinde ikinci bir "...Rusyalunun mahzûziyetini ve ba'zý Edebiyat Fak. Yayýnlanmamýþ Doktora
dönüm noktasý 1862 antlaþmasýdýr. Avrupalý büyük cihetle Ýngilterenün küllî iðbirârýný müed- Tezi], Ýstanbul 1949, s.96-97.
dî olmasý sûretlerinden..." þeklinde dile [14] Bazý yazarlar bu üst düzey karþýla-
güçlere ayný dönemde yapýlan antlaþmalarla verilen getirilmiþtir. manýn siyasî çýkarlar nedeniyle olduðunu
imtiyazlar sonucu ABD de yeni imtiyazlar kazan- [7] Ayrýntýlý bilgi için bkz. Nurdan Þafak, öne sürmektedirler. Örneðin F. Ezgü bu
Osmanlý Arþiv Kaynaklarýyla XIX. ilginin o dönemde gündeme gelen Macar
mýþtýr. Ýmzalandýðý tarihten itibaren yedi yýl yürürlük- Yüzyýlda Osmanlý-Amerikan mültecileri meselesinden kaynaklandýðýný
te kalacak olan yirmi üç maddelik bu yeni antlaþmay- Ýliþkileri:Geliþim Süreci ve Yoðunlaþtýðý iddia etmektedir. Amerikan Hükûmeti
Alanlar (yüksek lisanstezi), Marmara Osmanlý Devleti`ne sýðýnan Macar mül-
la ABD verilen haklarýn sýnýrlarý geniþletilmiþ ticarî Üniversitesi Ortadoðu ve Ýslam Ülkeleri tecilerin ABD`ye gitmelerini saðlaya-
Enstitüsü, Ýstanbul 2000, s.67 (antlaþ- bilmek için Emin Efendi`ye olaðanüstü
konulara iliþkin imtiyazlar ayrýntýlarýyla ortaya kon- manýn birinci maddesi). bir ilgi göstermiþtir. (Ezgü, s.98.)
muþtur. En önemlisi de gümrük vergisi oranýnýn [8] ABD`nin siyasî temsilcilik açabilme [15] Baþbakanlýk Osmanlý Arþivi`nde
hakký Amerika Ahkâm Defteri`nde bir ABD ile ilgili belge ve defterlerin yaklaþýk
yüzde 3`ten kademeli olarak yüzde 1`e indirilmesidir. çok yerde yüzde 10`u ticarete iliþkindir. Bu rakam
Ayrýca 1830 antlaþmasýndaki silah ticaretiyle ilgili "...Amerika Devleti tarafýndan umûr-ý iki ülke arasýndaki ticaret hacmini
ticâretin idâresi zýmnýnda mevki-i ticâret göstermesi açýsýndan açýklayýcý olabilir.
yasak kaldýrýlmýþtýr. olup lüzûmý tebeyyün eden mahallere Ayrýca Þevket Pamuk`un yayýnlamýþ
1862 yýlýndan sonra getirilen ekonomik kendü cinslerinden berevât ve evâmir-i olduðu Osmanlý dýþ ticaret istatistik-
aliyye ile konsolos ve konsolos vekîli lerinde de ABD, ilk 10 devlet içinde üst-
kolaylýklar siyasî alanda da etkisini göstermeye nasb u ta'yîni..." þeklinde ifade edilmek- ten ancak 8. sýrada yer almaktadýr.
baþlamýþtýr. Amerikan eðitim kurumlarý bu tarihten tedir. (BOA, Amerika Ahkâm Defteri 2/2, (Þevket Pamuk, 19. Yüzyýlda Osmanlý Dýþ
s.71/212, 71/213, 72/216 vd.) Ticareti, I, s.68)
sonra sayýsal olarak büyük artýþ göstermektedir. 20. [9] Fuat Köprülü`ye göre Londra elçisi [16] Pamuk, s.67.
yüzyýlýn baþýnda 500´e yakýn Amerikan kurumunun olan Ýsmail Ferruh Efendi bu konuda Not: Yazarýn Osmanlý Araþtýrmalarý Vakfý
gayret göstermiþ ve ABD`nin Londra Yayýnlarý arasýnda ayný konulu eseri
Osmanlý topraklarýnda varlýðý bilinmektedir. Örneðin elçisini ikna etmiþtir. Bkz. Köprülü,s.928. yakýnda neþredilecektir.

Somuncu Baba 15 Mart-Nisan 2003


EDEBÝYAT

Okumamak
Hastalýðýmýz
Yavuz Bülent BAKÝLER

B
atýlýlarýn güzel bir atasözü var. Diyorlar ki: Biz millet olarak maalesef okumuyoruz. Bizi
"Ýnsanlar kýyafetleriyle karþýlanýr, fikirleriyle Batý Dünyasýndan ayýran en büyük fark bu.
uðurlanýrlar" Okumuyoruz! Okumuyoruz! Okumuyoruz! Batý
Bu, çok doðru bir tespit. Dünyanýn her yerinde Dünyasýndan geri kalýþýmýzýn en büyük sebebi oku-
ve her devirde doðruluðundan hiç bir þey kaybet- mamamýz, yâni aklýmýzý kullanmamamýz, yâni ilim-
meyecek olan doðru bir hüküm. Nasreddin den, irfandan, teknikten uzaklaþmamýzdýr.
Hocamýzýn o meþhur "Ye kürküm ye!" hikâyesi de Þu dehþet verici rakamlara dikkatinizi çekmek
insanlarýn önce kýyafetleriyle karþýlandýðýný, sonra istiyorum.
fikirleriyle uðurlandýðýný bize hatýrlatmýyor mu? ABD'de bir yýlda 72.500 çeþit kitap basýlýyor.
Kýyafetlerimiz çok güzel olsun, âmenna. Ama Almanya'da bir yýlda 68.000, Japonya'da 42.000,
kýyafetlerimiz kadar fikirlerimiz de güzel, imrenilir ve Fransa'da 27.000, Türkiye'de ise bir yýlda sadece
güvenilir olmalý. 7.000 kitap basýlýyor.
Bir insan zenginse, kesesinin aðzýný açarak ken- 1.000 kiþiye düþen kitap sayýsýný da dikkate
disine yakýþan þýk kýyafetler, zarif kýyafetler alabilir. alýrsak diyebilir ki ABD'de 1.000 kiþiye düþen kitap
Ama hiç kimse, okumadan, araþtýrmadan, çalýþ- miktarý 4.000'dir. Almanya'da bin kiþiye 2.700 kitap,
madan, parayla fikir satýn alamaz. Fransa'da bin kiþiye 1.700 kitap, Japonya'da bin
Victor Hugo diyor ki: kiþiye 1.000 kitap düþüyor. Türkiye'de ise bin kiþiye
"Bir kitap, dünyadan daha geniþtir. Çünkü düþen kitap miktarý sadece 7'dir.
maddeye düþünceyi de katar" Bu rakamlar, sizin de yüreðinizi kavurmuyor
Benjamin Franklin diyor ki: mu?
"Bir ülkede okumaya karþý istek artmadýkça, Batý Dünyasý'nda kitap, insan ihtiyacýnýn 18.
gaflet ve gafletten doðacak felâket azalmaz" sýrasýnda yer alýyor.
Çok doðru. Okumak ve kitap üzerine söylen- Türkiye'de ise kitap, ihtiyaçlar listemizde 122.
miþ yüzlerce ve binlerce vecize var, atasözü var. sýraya kayýp gitmiþ. Yakýþýr mý bu bize? Olur mu?
Unutmamalýyýz ki; Türkiye olarak bizim eksilmez Türkiye'de 95 kiþiye bir kahvehane, 64.000
çilemiz, felâketimiz, geriliðimiz kitaba uzak kalýþýmýz- kiþiye ise bir kütüphane düþüyor. Beðendiniz mi?
dan, okumayýþýmýzdan, bilmeyiþimizden kaynakla-
nýyor.
Çaðýmýz artýk bilgi çaðý. Okuyan, araþtýran,
inceleyen ilmin aydýnlýðýnda yaþayan kimseler,
insanlýða yepyeni ufuklar açýyorlar. Biz millet olarak
bu bilgi çaðýnýn dýþýnda kalamayýz. Bütün ilim
adamlarýmýza göre de, aklýmýzý kullanmamýzýn tek
yolu okumaktan, yâni kitaptan geçiyor. Þimdi
burada, ortaya þöyle bir soru çýkýyor:
Peki, biz millet olarak okumuyor
muyuz?
Cevabý elbette acýdýr
ama mutlaka söyle-
nilmelidir.
Devlet Bakanlýðýmýzýn yaptýrdýðý bir araþtýr-
madan anlaþýlmýþtýr ki, gençlerimizin %69'u oku-
BÝZÝM ÝÇÝN
muyor. Veya ne zaman bir kitap okuduðunu hatýr-
lamýyor. En büyük düþmanýmýz cehalettir. Oku-
Bak þöyle dünyaya, bahara, yaza,
mayan, araþtýrmayan insanlar, Türkiye üze-
Çiçek bizim için, dal bizim için,
rinde Doðu ve Batý dünyasýnýn oynadýðý Ýpek böceðinin ördüðü koza,
mel'un oyunlarý nasýl bilebilirler? Böyle bir Çuha bizim için, þal bizim için.
ülkede birliðimizi ve beraberliðimizi nasýl
saðlayabiliriz? Dilimizi, edebiyatýmýzý, gü- Var mý sudan güzel ve saf içecek?...
zel sanatlarýmýzý nasýl geliþtirebiliriz? PKK Þu mavi þu pembe, þu sarý çiçek,
ihanetinin altýnda çok büyük bir cehalet bataklýðý Arýnýn çalýþýp yaptýðý petek.
var. Türkiye'de Alevî-Sünnî gerginliði de hep bilgi- Bin çiçeðin özü,bal bizim için.
sizlikten kaynaklanýyor.
Bir de soruyorlar bize: Her varlýk içinde bin hikmet gizler,
"Türkiye neden geri?" Aðaç var, havayý emer, temizler,
Türkiye yeteri kadar ilim adamý ve teknik ele- Þu mavi gökyüzü, mavi denizler,
man yetiþtiremediði için geri. ABD'de bir yýlda Yaðmuru getiren yel bizim için.
204.000 ilmî araþtýrma yapýlýyor. Ýngiltere'de bir
yýlda 42.000, Almanya'da 26.000, Japonya'da Simsiyah geceden, gün nasýl doðar?
23.000 ilmî araþtýrma yapýlýyor. Türkiye'de ise bir Damla nasýl olur, kar nasýl yaðar?
yýlda yapýlan ilmî araþtýrma sayýsý sadece 6.000 Hangi el, buluttan yaðmuru saðar?
civarýndadýr. Okumadan, yâni kafamýzý çalýþtýr- Irmak bizim için, göl bizim için.
madan, ilmî araþtýrmalarda bulunmadan nasýl
kalkýnabiliriz? Düþündüm, zihnimi günlerce yordum,
Türkiye' nin 300.000 ilim adamýna 3 Uykuya dalýnca ben niçin yokum?
milyon teknik elemana ihtiyacý var. Kur'an Boþuna var deðil bir tanecik kum,
boþuna mý "Oku!" emriyle baþlýyor. Sevgili Daðlar bizim için, çöl bizim için.
Peygamberimiz (S.A.V.) boþuna mý "Âlimin
uykusu bile câhilin ibadetinden üstündür" buyur- Seyrettin mi kelebekte yaldýzý?
muþ? Var eden var milyarlarca yýldýzý,
Güzel bahçelerin o nazlý kýzý,
Kokusu, rengiyle gül bizim için?

Rabbin nimetinden pay alýr herkes,


Bülbülden yükselen mestedici ses,
Ýçtiðim soðuk su, aldýðým nefes,
El, ayak, göz, kulak, dil bizim için...

Sevgi ile kaynaþ, küserek kinle,


Tabiatý gözünü yum da dinle,
Ýyi bak, konuþur renkler seninle,
Sarý, mor, lacivert, al bizim için.

Her yanda bin ibret, bak saða, sola,


Girmiþ güzellikler sanki kolkola,
Allah'a þükretmek yakýþýr kula,
Helâl kazanýlan mal bizim için...

Davetiye gelir, toprak der ki:"GEL."


Sonunu fýsýldar bahçende gazel,
Madem ki Allah'tan ölüm de güzel,
Tabut bizim için.sal bizim için...

Ahmet Mahir PEKÞEN


Somuncu Baba 17 Mart-Nisan 2003
ÝNCELEME

Darende
Zengibar Kalesi
Yaþar BAÞ
Darende kalesi, "Zengibar" ve "Sengbar" adý Yakýnýndaki kalenin yüksek kayalardan oluþan
ile tanýnmýþtýr. Seng-bâr, Farsça "Taþkale" anlamýna güney duvarlarý önünden geçerek þehrin güney
gelmektedir. Kalenin yek-pare kaya parçasý üzerine tarafýna iner.
kurulmuþ olduðu düþünülür ise, daha önce kaleyi ele Zengibar ya da Sengbar adý ile bilinen Darende
geçirmiþ olan Ýran asýllý milletlerin yani Persler'in kalesinin durumu hakkýnda muhtelif zamanlarda
kaleye bu adý vermiþ olduklarý ileri sürülebilir Bu deðerlendirmeler yapýlmýþtýr. Katib Çelebi Darende
görüþ þehrin siyasi geçmiþine de uygundur. Ancak kalesi ve Tohma nehri hakkýnda, "bu Darende
kesin bir bilgiye istinad etmemektedir.1 þehrine müþerref iki þakk olmuþ bir bülend kesme
Kalenin asýl adýnýn "Zengibar"olduðuna dair kaya vardýr ki, güya ol þakk-ý amelidir. Ol iki ser-
görüþler de vardýr. Bu ad ise Zengi’nin kalesi anla- bülend kayalarýn arasýndan Aksu(?) nam bir nehir
mýna gelmektedir ve Türkmen beylerinden birinin geçüb ve Darende þehri vasatýndan keza güzeran
adýna hürmeten kaleye bu adýn verilmiþ olduðu ileri ider ve ol taþlarýn baþýnda bir kala-i hasine
sürülmektedir.2 Maraþ çevresinde mukim olan vardýr"der. Ancak ilginç bir þekilde Tohma nehrinin
Türkmen cemaatlarý arasýnda "Zengi" adlý bir aþiret adýný "Aksu adý ile verir. Halbuki Aksu adý ile taný-
bulunmaktadýr.3 Bu tespitten hareketle aþirete men- nan su Maraþ'da bulunmaktadýr.4
sup olan bazý kimselerin bir süre kalenin idaresini Evliya Çelebi, Darende kalesi için, "kalesi
ellerinde tutmuþ olduklarý ve bu devirde kaleye taþlýk bir yerde âlî bir peþte üzerinde olub Hazret-i
Zengi aþiretinin idaresinde bulunduðunu ifade Ömer evlâdýndan Malatya Fatihi bina etmiþtir.
etmek üzere Zengibar adý verilmiþ olabilir. Halen Mürur-ý eyyam ile cabeca münhedim olduðundan
Darende çevresinde Zengice denilen mahalli bir dil dizdar ve neferatý yokdur"der. Ancak kimliðini açýk-
bulunmaktadýr. Bu gerçeklik sanki ileri sürdüðümüz lamadýðý Malatya Fatihinin kaleyi yaptýran kiþi
tezi destekler gibidir. Ancak bu aþiretin kaleyi idare olduðuna dair görüþünde yanýlýr.5 Çünkü, kalenin
ettiðine dair bir kayda rastlanmamaktadýr. çok önceleri Hititler ve Urartular döneminde mevcut
Zengibar adý, Güneydoðu Anadolu ve Suriye olduðu anlaþýlmaktadýr.
taraflarýnda kurulmuþ olan Zengileri de hatýrlatmak- Kalenin Kuruluþu ve Siyasi Tarihçesi
tadýr. Zengilerin bu kaleyi ele geçirdiklerine dair bir Darende kalesi, çevresindeki yerleþim birim-
kayda rastlanmýyor. Ancak Zengilerle ilgili her lerinin merkezi konumundaki kale þehirlerden
hangi bir nedenle kalenin Zengibar adýný almýþ biridir. Ancak ne zaman kurulduðuna dair kesin bir
olmasý da muhtemeldir. Fakat bu konuda da her bilgi mevcut deðildir. Antik çaðdan baþlayarak
hangi bir kayda rastlanmýyor. devletlerarasý mücadelenin kaleler etrafýnda yoðun-
Þu halde her üç adlandýrma hakkýndaki laþtýðý dönemlerde, sahip olduðu coðrafi konumu
rivayetler, saðlam bir kaynaða dayanmamakla nedeniyle bu kalenin sürekli olarak dikkatleri üze-
beraber, ilk önce Seng-bâr adý ile bilinen kalenin rine çektiði bilinmektedir. Bazý karinelerden yola
Müslüman-Türkler zamanýnda Zengibar adýný çýkarak kalenin kuruluþu hakkýnda tahminlerde
aldýðý, zamanla her iki ad ile tanýndýðý en kuvvetli bulunmak mümkündür. Darendeli Hanifi Hoca,
ihtimaldir. "Darende'nin Sengbâr nam kalesini Dakyanuslar
Kalenin Konumu yek pare cesim kaya üzerine yonma taþlardan iki bin
Kaleler bir þehrin muhafýz gücü, askeri ve kýs- sene evvel inþa etmiþler" der. Ancak kalenin Dakya-
men idari ve teknik birimlerinin teþkilatlandýðý nuslar zamanýndan önce inþa edildiðine dair iþaretler
müesseseler olmuþtur. Bu nedenle, þehri ve halký vardýr. Hanifi Hocanýn verdiði tarih burada kalenin
saldýrýlara karþý koyabilmek için genelde sarp ve inþa edilmiþ olabileceði devre yakýndýr.6 Çünkü tah-
ulaþýmý güç olan yerlere yapýlmýþlardýr. Bazen de minlere göre bu bölgelerde ilk güçlü devleti kuran
çoðu ilk çað þehirlerinde olduðu gibi þehir hayatýnýn millet Hititlerdi. Hititler'den sonra da aþaðýda
merkezi olmuþ, kale þehirler oluþmuþtur. kaydedilen bazý kavimler bölgeyi ele geçirmiþlerdir.
Darende kalesi, aþýlmasý güç kayalar üzerine Darende civarýndaki kalelerde bulunan kitabelere
kurulmuþ muhkem kalelerden biridir. Tohma suyu göre bu devletler de kaleler inþa etmiþ ya da kullan-
kenarýnda sarp bir kaya üzerinde bulunmaktadýr. mýþlardýr.
Kalenin kuzeyi, doðusu ve güneyi, Tohma suyu ile Hititler, doðudan gelerek Anadolu'ya yerleþmiþ
çevrilidir. Bu su, Þeyh Hamid-i Veli (k.s.)'nin kabri olan Ârî ýrklardan biri idi. Hititler takriben milattan
ve camiinin bulunduðu alandan güneye doðru akar. 2500-3000 sene evvel bu günkü Orta Anadolu'ya
Somuncu Baba 19 Mart-Nisan 2003
mediler. Manua'nýn oðlu I. Argistis (M.Ö..789-766),
"Tanrý Haldi'nin sayesinde Hatti memleketlerine
karþý seferler yaptýðýný ve Tuwate'nin oðlunun mem-
leketi olan Melitea (Malatya)'yý zaptettiðini" anlat-
makta, I. Argistis'in oðlu III. Sardur (765-733)'da
"Malatya Kralý Sahu oðlu Hilaruvata'yý maðlup etti-
ðini ve þehirleri yaðmaladýðýný." kaydetmektedir.10
Darende kalesi, Ýran kökenli devletler ile Roma
ve Bizans için önemli kalelerden bir olduðu gibi ilk
Müslüman Devletleri ve Türk-Ýslam devletleri için
de önemini korumuþtur. Elimizde mevcut kesin bir
bilgi olmamakla beraber Romalýlar zamanýndan
itibaren kalenin yakýn çevresinde iskan faaliyetleri
baþlamýþ olabilir. Çünkü kalenin kalabalýk nüfusu
uzun süre barýndýramayacaðý açýktýr. Temkinle
karþýladýðýmýz bazý kayýtlara göre de Darende
kasabasýnýn eski yerleþme yeri, daha önce sadece
Zengibar kalesi içinde iken, 1070'lerden sonra yöre
halký, kale eteðindeki düzlüðe yerleþmiþtir.11
Dýþarýdaki yerleþim faaliyetlerinden sonra tabii
olarak kale merkezi konumunu devam ettirmekle
beraber birinci derecede bir iskan mahalli özelliðini
yitirmiþtir.
17. yüzyýlýn ikinci yarýsýna dair bilgi veren
Evliya Çelebi, kalenin zamanla yýkýldýðýný ve halen
dizdarý ve neferatý bulunmadýðýný kaydetmiþtir.
Görünen o ki, IV. Murad'ýn zamanýnda Osmanlý-Ýran
arasýndaki iliþkileri yine uzun süren yýpratýcý
savaþlarla çok gergin bir seviyeye gelmiþ olduðun-
dan daha sonra bu bölgedeki kalelere yeniden asker
yerleþtirilmiþtir. Nihayet, Kasrýþirîn Antlaþmasý'n-
dan itibaren iki ülke arasýnda uzun bir süre devam
gelerek devlet kurdular ve burada bulunan diðer edecek olan barýþ dönemi baþlamýþtýr. Karþýlýklý
kavimleri kendilerine baðladýlar. Anadolu'da yak- nâme ve hediyelerin gönderilmesiyle IV. Murad'dan
laþýk olarak bin iki yüz seksen yýl kadar medeniyet- sonra da iyi iliþkiler devam ettirilmeye çalýþýlmýþtýr.
lerini devam ettirerek M.Ö 1145'de7 ya da baþka bir Kasrýþirîn Antlaþmasý öncesinde; iki ülke arasýnda
kayda göre M.Ö. 1180'de tamamen yýkýldýlar.8 birbirlerinin topraklarýný ele geçirmeye yönelik
Ancak yukarý Suriye, Karkamýþ, Malatya ve Daren- çatýþmalar olduðu halde, söz konusu barýþ sürecinde
de çevresinde ise Hitit asýllý kavimlerin hakimiyeti sýnýr ihlâli için herhangi bir saldýrý yapýlmamýþtýr.13
M.Ö. VIII. yüzyýla kadar devam etti. Doðal olarak Kalelerin ehemmiyetini kaybetmesiyle Daren-
bu kavimler Darende kalesini de kullanmaktaydýlar.9 de kalesi de kýsmi olarak deðerini yitirmiþtir. Tabii
Asur kralý III.Salmanassar (M.Ö. 858-824) ve olarak bir süre çevresindeki yerleþim birimlerinin
ondan sonra Urartu kralý Ýspuinis (M.Ö. 824-826) ile merkezi olmaya devam etmekle beraber, özellikle
oðlu Menua M.Ö. 816-807'de Malatya bölgesini Osmanlýlar'ýn ilk devirlerinde kale ile birlikte þehir
iþgal ettiler. "Melitea kralý Suluhavali'yi maðlup ve çevresi stratejik deðerini kaybetmiþtir. Ancak
ettiler." Milattan önce 8. yüzyýlda yaþayan Melitene Osmanlýlar zamanýnda da kalenin tamamen gereksiz
Kralý II. Sulumeli zamanýnda gerçekleþen bu yenil- bir müessese konumuna düþtüðü de ileri sürülemez.
giden sonra Melitene Krallýðý, Urartular'ýn haki- Çünkü bu devirde de kaleler askeri ve güvenlik
miyeti altýna girdi. Urartu saldýrýlarý M.Ö. 8. yüz- bakýmýndan hâlâ büyük deðer ifade etmekteydiler.
yýlýn baþlarýna kadar devam etti. Ancak Malatya Ancak eski devirlere kýyasla stratejik deðerlerini
krallarý bu yeni hakimiyeti kolay kolay kabul et- kaybetmiþlerdi.14
Somuncu Baba 20 Mart-Nisan 2003
Tanzimat devrine doðru kaleler mevcut olan bir yerde Kral Yeri adý ile bilinen bir kýsým vardýr.
önemlerini de yitirdiler. Bazý kale görevlilerinin Bu kýsýmda kayalara düzgün olarak oyulmuþ ve
kendiliðinden vazifesini býrakýp gittiði oluyordu. koltuklara benzer oturma yerleri bulunmaktadýr.
Esasen bu durum daha önceleri de vuku buluyordu. Kalenin iki ulaþým noktasýnýn olduðu görül-
Fakat Tanzimat devrine yaklaþýldýðýnda kaleler ve mektedir. Birinci ulaþým yeri, Tohma suyu tarafýnda-
derbentler topluca ve daimi olarak terk edilmeye ki doðu duvarýndadýr. Burada 80 basamaktan fazla
baþlandý. Çünkü eski sistem bozulmuþ ve kaleler ve taþlarýn oyulmasý ile yapýlmýþ olan merdivenlerin
harabe haline gelmiþti. Devlet de buralara gereken yeri halen bellidir. Buradan saðlanan ulaþýmla ka-
önemi gösteremiyor ve maddî desteðini saðlayamý- leye güvenli bir þekilde su temin edilmiþ ve hemen
yordu. Nihayet Tanzimat'ýn ilk yýllarýnda çok önem- karþýda bulunan maðaradan çýkan ýlýk su ile banyo
li olan birkaç kalenin dýþýnda, kalelerdeki görevliler ihtiyacý karþýlanmýþtýr. Bu su Kudret Hamamý adý ile
ya görevini býrakmýþtý ya da bu görevliler eskiden bilinmektedir. Burada yýkanmak için halen bir
beri güvenlik iþlerini yürüttüklerinden yeni kurulan havuz ve soyunma odalarý yapýlmýþtýr.
Zabtiye Nezareti emrine girmiþlerdi. Ayrýca bunlarýn Kalenin ikinci kapýsý halen mevcudiyetini
birçok görevi de baþka müesseselere dev-redilmiþti koruyabilmiþtir. Burasý daha önce yýkýlmýþ olmakla
ve kendilerine maaþ tahsisi esasý getirilmiþti. beraber Darende Belediyesinin desteði ile aslýna
Kale ve görevlileri ile ilgili kayýtlara bakýlýr ise uygun olarak restore edilmiþtir. Kapýnýn giriþ tarafý
Tanzimat'a yakýn yýllarda Darende kalesi de terk üzerinde dört satýrlýk bir kitabe bulunmaktadýr. Bu
edilmiþtir. Çünkü bu devreye ait kaynaklarda, kitabe günümüze kadar okunabilmiþ deðildir. Kapý,
kalenin, sadece harabesinden bahsedilmektedir. dýþarý ile baðlantýyý saðlayan bir geçidin önüne
Mesela Þevval 1274/Mayýs 1858 yýlýna ait bir tahri- yapýlmýþtýr. Bu geçide açýlan bir koridorun iki
ratta kalenin yýkýlarak düþen iki adet demir kapýsýnýn yanýnda ve koridora açýlan oda kalýntýlarýný taþýyan
satýlarak bedelinin Hazine'ye gönderilmesi isten- eyvanlar mevcuttur. Bu odalar, kapý muhafýzlarý ya
miþtir.15 Darende yetkililerinin isteðinin kabul da diðer bazý þahýslar ve iþler için kullanýlmýþ ola-
edilmesi ile "zikr olunan kalenin asar-ý atika (eski bilir. Koridorun batý tarafýnda bir pencere bulun-
eser)'dan ve þayan-ý itina kýla-ý Hakaniy-ye'den maktadýr.
(önem verilecek kalelerden) ve mahalli mevaki-i Bazý kayýtlara göre, kalenin asýl kapýsýndan
istihkamiyeden madud (mahalli istihkam mevki- sonra 20 basamak çýkýnca ikinci bir kapý yeri ve bu
lerinden sayýlan bir kale) olmadýðý cihetle sakýt kapýnýn örme duvar kalýntýlarý mevcut iken bu izler
(düþen) olan demir kapýlarýnýn mahallinde deðer kaybolmuþtur.17
bahasýyla talibine furohtýyla (isteklilere satýlarak) Normal zamanlarda kalede yaklaþýk 30 görevli
esmanýnýn (tutarýnýn) canib-i Hazine-i Celile'ye bulunmaktaydý. Bu sayý kalede bulunan sair kimse-
irsalý (gönderilmesi)" için 1275/1858'de Sivas Valisi lerle beraber tabii olarak bir miktar artmaktaydý.
ve Maliye Nezareti'ne resmi yazý yazýlmýþtýr. Ancak verilen rakam az gözükmekle beraber, kalede
Kayýtlardan da anlaþýlacaðý üzere Darende kalesi bir camiinin ve görevlisinin bulunduðunu gösteren
artýk tamamen stratejik önemini yitirmiþ ilgisizliðe vakýf kayýtlarý bulunmaktadýr.18
terkedilmiþ ve kaydedilen yýllarda yýkýlmaya Kalenin Geçirdiði Tamirler
baþlamýþtýr.16 Kalenin bir çok tamir geçirdiði muhakkaktýr.
Ýdarei yapý ile ilgili bölümde kale mustahfýzaný Ancak bu tamirlere ait yeterli belge mevcut deðildir.
baþlýðý altýnda Osmanlýlar zamanýnda kalede görev Hanifi Hoca kalenin 7 defa tamir edildiðini kayde-
alanlarýn sayýsý, timarlarý, kimlikleri ve görevleri der. Ancak bu iddia ispat edilme imkaný olmayan bir
izah edilmektedir. Bu konu için ilgili kýsma bakýla- nakilden öteye gidememektedir.19
bilir. Osmanlý öncesinde Darende kalesini elinde
Kalenin Yapýsal Özelliði tutan Memlûklar'dan kalan bir tamir kitabesi
Kalenin üstü oldukça düzdür. Tamamen taþtan günümüze kadar ulaþabilmiþtir. Kitabe Memlûklu
olup, üzerinde topraða rastlanmamaktadýr. Muhtelif Sultaný Melik Eþref Kansu el-Gavri'ye aittir. Sultan
yerlerinde kale burçlarýnýn izlerine rastlanmaktadýr. Gavri, Osmanlýlar'a karþý sýnýr bölgesindeki kaleleri
Kuzey tarafýnda kýsmen sur kalýntýlarý mevcuttur. tamir etmekte iken Darende kalesini de tamir ettir-
Bu kalýntýlar 80 cm kalýnlýðýnda ve yaklaþýk 50 cm. miþtir. Hicri 12 Rebiülevvel 911/13 Aðustos 1505
yüksekliðindedir. Ancak bunlar da kaybolmak tarihli Arapça kitabe ilk defa tarafýmýzdan okunmuþ-
üzeredir. Kalenin tam orta yerinde, kayalara oyul- tur. Üzerinde þu kayýtlar bulunmaktadýr:
muþ bir havuz ve havuza yakýn, çevreyi görebilecek Arapça kitabenin Türkçe karþýlýðý ise þöyledir:
Somuncu Baba 21 Mart-Nisan 2003
ecilden emr-i þerîf sadaka buyurulmak ricâsýna arz
olundu deyü bildirmiþsin.
Ýmdi husûs-ý mezbûr arz olundukda vech-i
meþrûh üzere mezbûr ma'rifetiyle ta'mîr etdirilmesi-
ni emr idüb buyurdum ki, hükm-i þerîfim vardukda
sen ki defterdârsýn. Bu husûsa bir kâtib ta'yîn edüb
kal'a-i mezbûranýn fermâna (ta'mîre) muhtaç olan
yerlerinin üslûb-ý sâbýk üzere istihkâm ile mezbûr
Mehmed mübâþeretiyle yapdýrub, itmâm itdürüb,
aher ecânib içün (baþka birisi için) ta'yîn olunan
(ayrýlan) bin altunu mukâta'a-i mezbûr mültezimi
Bu kale, Þerefli, Âlî, Mevlevî,
Mevlânâ es-Sultan el-Me'âlî el-
Melik el-Eþref Kansu'nun -Allah
onu þerefli makamýnda aziz ve
muzaffer eylesin- emr-i þerifiyle
tamir edildi.
Bu þerefli ferman Malatya
niyabetine baðlý Darende Naibu-
saltanasý el-Eþrefî'ye verilmiþtir. -
Allah kendine tabi olan hizmetkar-
larýnýn boyun eðdiði kahramanlarýný aziz ve muzaf- merkûma tahvilinden verdürüb ve alýnan akçe içün
fer kýlsýn- iþ bu emr-i þerîfimin zahrýna hüccet itdürüb vakt-ý
Darende'de bulunan 70 kahraman askerin her muhâsebede Hazîne'ye mahsûb idesiz… 23 Þaban
birine 500 dinar tahsis eyledi. -"Her kim bunu iþit- sene 984(16 Kasým 1576)."
tikten sonra deðiþtirirse,20 Allah'ýn laneti onun üze-
rine olsun- DÝPNOTLAR
Þeref ve kahramanlýk yiðitleri asýl bu hizmeti 1-"Darende", Türk Ansiklopedisi, s 307.
2-Mehmet Ali Cengiz, Tohma Havzasý, s. 47, 48.
Allah rýzasý için yapmýþlardýr. Tarihi 12 Rebî'ul- 3-Bkz. Cevdet Türkay, Baþbakanlýk Arþiv Belgelerine Göre Osmanlý Ýmparator-
evvel. Sene 911( 13 Aðustos 1505). luðunda Oymak, Aþiret ve Cemaatler, Ýstanbul 1979, s. 760.
4-Katib Çelebi, Cihân-nümâ, ts. 626.
Kale, Osmanlýlar'ýn eline geçtikten sonraki ilk 5-Evliya Çelebi, Seyahatname, c. 3, s. 196.
6-Hanifi Hoca, Darende Tarihi, s. 2.
devirde yani bin beþ yüzlü yýllarda yeniden tamir 7-Hüseyin Hüsameddin, Amasya Tarihi, c. 2, s. 129; Rýdvan Nafiz, Ýsmail Hakký
edilmiþtir. Þaban 984/Kasým 1576 tarihli tamir Uzunçarþýlý, Sivas Þehri, s. 2.
8-Yýlmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, c. 1, s. 270.
hükmü ile Darende kalesinin tamirine emir veril- 9-Afet Ýnan, "Etiler'de ekonomi hayatý", s. 424.
miþtir.21 Tamire dair hükümde þöyle denilmektedir. 10-Þemsüddin Günaltay, Yakýn Þark, Anadolu, c. 2, s. 318, 319; Füruzan Kýnal,
Eski Anadolu Tarihi, s. 240-242.
"Divriði Sancaðý Beyine, Haleb Defterdarý'na 11-"Darende", Yurt Ansiklopedisi, c. 7, s. 5426.
12-Evliya Çelebi, Seyahatname, c. 3, s. 196.
ve Darende Kadýsý'na Hüküm Yazýla ki, 13-Ýsmail Hakký Uzunçarþýlý, Osmanlý Târihi, c. IV/2, s. 130
Hâliya sen ki sancak begisin. Kapýma arz gön- 14-Daha geniþ bilgi için Bkz. Cengiz Orhonlu, Osmanlý Ýmparatorluðunda
Derbend Teþkilâtý.
derüb Darende kalesi haraba müþrif olub ta'mîratý 15-BA, A.MKT.NZD, nr. 256/56; A.MKT, Mühimme Defteri, nr. 131/2.
içün bin dört yüz altun tahmîn olunduðu arz olun- 16-BA, A.MKT; Mühimme Defteri, nr. 138/1.
17-Mehmet Ali Cengiz, Tohma Havzasý, s. 68.
dukda vilâyet-i Rûm züemâsýndan sâbýka Rûm nazýrý 18-V.G.M.A, Hurufat Defteri, nr. 549, s. 14, kýsým. 9; nr. 1088, s. 11, kýsým. 1.
19-Hanifi Hoca, Darende Tarihi, s. 3.
olan Molla Ali mübâþeretiyle yazýlmak içün emr-i 20-Kur'ân, Bakara: 181.
þerîf vârid olub nâzýr-ý mezbûrun Rûm'da alaka-i 21-Osmanlý Devleti'nde Ýstanbul'daki Hasssa Mimarlar Teþkilatý, imar ile ilgili
teknik iþleri yürüten, keþif yapacak mimarlarý belirleyen ve bu konuda Dîvân-ý
kesîresi olmakla gelmeyüb kale eyle durdukça hara- Hümâyûn'a tekliflerde bulunan önemli bir kurumdu. Keþif bedellerinin kontrol
ba müþrif olmaðýn erbâb-ý tîmârdan Mehmed, bu edilerek tesdiki iþinde mimarabaþýlara ile birlikte defterdarlar da
görevlendirilmiþti.
kullarýna gelüb ta'mîr-i mezbûr bu kullarýna fermân Taþradaki tamir etkinliklerinin düzenli olarak yürütülmesinde ise baþta eyalet
olunub, sâbýka Malatya haslarý mültezimi olan harcý beyleri olmak üzere, sancak beyleri, kadýlar ve deðer mahalli idareciler sorum-
luydu Bkz. Abdulkadir Dündar, "Osmanlýlarda tamir süreci, çeþitleri ve bazý
tahvîlden bin altun havâle olunmaðla ta'mîr ideyim. Selçuklu yapýlarýndaki uygulamalar", I. Uluslararasý Selçuklu Kültür ve
Medeniyeti Kongresi Bildiriler, Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araþtýrmalarý
Dört yüz altun Hazîne'ye sa'yim olsun deyüb, fi'l- Merkezi, Konya 2001, c. 1, s. 269. Darende kalesinin söz konusu tarihte
vâki' mezbûr kullarý hizmet-i mezbûrun uhdesinden tamirinin de mahalli idarecilere havale edildiði görülmektedir.
Bkz. Ahmet Akgündüz/Sait Öztürk / Yaþar Baþ, Darende Tarihi, Es-Seyyid
gelür yarar ehl-i vukûf ve müstakim kullarý olduðu Osman Hulûsi Vakfý Yayýný, Ýst.2002

Somuncu Baba 22 Mart-Nisan 2003


MAKALE

Âkif'in Bir Þiirinde


Karamsarlýk ve Ümit
Yrd. Doç. Dr. Mehmet SARI*
Mehmet Âkif Ersoy'u her yýl, 27 Aralýk'ta ve Þehitlerine" adlý þiiri yazmasý mýydý? "Ya Ýstiklal
12 Mart'ta, yapýlan törenlerde anar, tanýmaya ve Ya ölüm" duygusuyla yaþamýþ Türk Milletinin
tanýtmaya çalýþýrýz. Ancak hemen ertesi günden hiçbir zaman esareti kabul etmeyeceðini dünyadaki
itibaren Âkif'i tanýmadan yaþamaya devam ederiz. bütün emperyalist devlet-lere bir defa daha göster-
Böyle gelmiþ; böyle gitmemeli. Yunus'u, diði Ýstiklal Savaþýný kalplerde ve hafýzalarda
Mevlânâ'yý, Âkif'i ve hatta Atatürk'ü yýllardan beri canlý tutan Ýstiklal Marþý'ný yazmasý ve ödül
tanýmadan tanýtmýþ, yaþamadan yaþatmýþýz. olarak verilen parayý almayýp Hilali Ahmer
Bunun içindir ki yakýn tarihimizde 12 Mart, 12 Cemiyeti'ne baðýþlamasý mýydý? Nazmý kadar
Eylül olmuþ...Sözü uzatmayalým. Pek çok deðerim- nesrinin de mükemmel oluþu, halký Balýke-sir'de,
iz gibi Âkif'i de gerçek mânasýyla tanýmadýkça, Ankara'da, Konya'da, Kastamonu'da yaptýðý konuþ-
gençlerimize öðretip onun fikirlerini yaþayýþ haline malarla uyandýrýþý mýydý? "Darülfünun"da ede-
getirmedikçe bütün söylenenler yalan ve yarýnlar biyat hocalýðý, Mýsýr'da müderrislik yapmasý
karanlýktýr. mýydý? Yoksa saðlam bir bünyeye sahip olmasý iyi
Türk Tarihi kadar derin bir geçmiþe sahip olan bir güreþçi, iyi bir yüzücü ve iyi bir at binicisi
Türk Edebiyatýnda binlerce þâir ve yazar olmasý mýydý?
yetiþmiþtir. Bunlarýn büyük bir kýsmý ya yaþadýðý Hiç þüphesiz ki, bunlar da onun büyüklüðünün
çaðda devrini tamamlamýþ ya da sonraki asýrlarda birer parçasýdýr. Ama onu asýl büyük yapan ve
Müslüman-Türk toplumunda unutulmaz kýlan
unutulup gitmiþtir. Günümüze kadar gelip de
baþka unsurlardýr. Ýþte bunlarý tanýmak ve yaþa-
"büyük"denmeyi hak edenlerin büyüklükleri ise
mak zorundayýz. O, her þeyden evvel samimi bir
belirli konularda kalmýþ. Ölümünden bu zamana
Müslüman, gerçek bir Türk olduðu için büyüktür. O,
kadar gönüllerde ve dillerde yaþayan ve Ýstiklal
milleti gibi düþündüðü, milleti gibi duygulandýðý,
Marþýmýz söylendikçe de yaþayacak olan bir milleti gibi yaþadýðý için büyüktür. O, TBMM'de
büyüðümüz de Mehmet Âkif Ersoy'dur. Onun mebus olduðu halde fakir bir hayat yaþadýðý ve
büyüklüðünü gerçek yönüyle tanýmak, þiirlerinde bundan þikayetçi olmadýðý; hayatýnda suistimali
ve konuþmalarýnda dile getirdiði ülküsünü yaþamak bilmediði, kadýn, kumar, içki gibi zevkleri tat-
ve yaþatmak bizim görevimizdir. Neydi onu büyük madýðý için büyüktü. O "haksýzlýk karþýsýnda
yapan? Baytar Mektebi'ni birincilikle bitirmesi, susan dil þeytandýr." Ýnancýyla yaþadýðý ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde mebus oluþu gördüðü her türlü haksýzlýða baþ kaldýrarak:
muydu? Arapça, Farsça, ve Fransýz-ca'yý ana dili
Türkçe kadar güzel konuþmasý-yazmasý mýydý? "Üç buçuk soysuzun ardýndan zaðarlýk yapamam.
Çok önem verdiði dilimizi kuyumcu titizliðiyle Hele hak namýna haksýzlýða ölsem tapamam.
iþlemesi ve iki mukaddes þeyden birinin "din" ....................................................................
Adam aldýrma da geç git diyemem aldýrýrým.
diðerinin de "dil" olduðunu söylemesi miydi?
Çiðnerim, çiðnerim Hakký tutar kaldýrýrým."
"Þu baðaz Harbi nedir? Var mý ki dünyada eþi. diye haykýrdýðý için büyüktür. O:
En kesif ordularýn yükleniyor dördü beþi..."
"Ey hasm-ý hakiki, seni öldürmeli evvel
diye sorarak baþladýðý ve Türk Milletinin iki yüz Sensin bize düþmanlarý üstün çýkaran el"
elli bin aydýnýný þehit verdiði Çanakkale
savaþlarýný destanlaþtýrdýðý "Çanakkale beytinde görüldüðü gibi cehâlete karþý çýktýðý ve
Somuncu Baba 23 Mart-Nisan 2003
onu "hasm-ý hakiki" olarak gördüðü için büyüktür.
O tembelliði sevmediði ve karþý çýktýðý; þiir- "Sayýsýz mektepler açýlmýþ; kadýn erkek okuyor,
lerinde sýk sýk buna temas ettiði için büyüktür: Ýþliyor Fabrikalar, yerli kumaþlar dokuyor,"
"Çalýþ dedikçe þeriat sen, çalýþmadýn durdun. beytinde görüldüðü gibi muâsýr bir Türkiye sevdasý
Onun hesabýna bir çok hurâfe uydurdun."
çektiði için büyüktür. O, bunun da eðitimle mümkün
olabileceðini bildiði ve:
Ecdâdýný, zannetme asýrlarca uyudu;
Nerden, bulacaktýn o zaman eldeki yurdu?"
"Çünkü milletlerin ikbali için evladým
"Dünyâ koþuyor, söz mü? Beraber koþacaktýn; Marifet bir de fazilet....Ýki kudret lazým"
Heyhat, bütün azmi sen arkanda býraktýn."
.................... dediði için büyüktür. O ilme ve medeniyete hayran
Yer çalýþsýn gök çalýþsýn, sen sýkýlmazsan otur. olduðu, ancak "medeniyet" adýna hareket eden,
Bunlarýn hakkýnda bilmem bir bahanen var mý? Dur. yurduna akýl almaz vahþiliklerle saldýran, emperya-
............................................................................ list batýlýlarýn gerçek yüzlerini bizlere:
Ey bütün dünya ve mâfiha ayaktayken yatan.
Leþ misin, davranmýyorsun? Bâri Allah'tan utan."
"Maske yýrtýlmasa hâla bize affetti o yüz
Medeniyet denilen kahbe hakikat yüzsüz"
O, cömert olduðu kadar fedakâr, çalýþkan
olduðu kadar kanaatkâr dürüst olduðu kadar vefâkâr
diyerek gösterdiði için büyüktür. O, bir milletin yük-
ve azimli olduðu kadar cefâkâr olduðu için büyük-
selmesinde birlik ve beraberliðin önemini bildiði ve:
tür. O:
Girmeden tefrika bir millete, düþman giremez.
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez"

dediði için büyüktür. O, hakký, hukuku savunduðu,


doðruluðu sevdiði ve:

"Þudur cihanda benim en beðendiðim meslek,


Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek."

beytiyle en beðendiði mesleðin "hakikat" olduðunu


söylediði için büyüktür.
O tertemiz kalbiyle Hakk'a dayandýðý ve
Hakk'a inandýðý ve:
"Cehennnem olsa gelen göðsümüzde söndürürüz
Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz."

"Allah'a dayan, saye sarýl, hikmete râm ol


Yol varsa budur, bilmiyorum baþka çýkar yol"

diyerek gerçek yolu gösterdiði için büyüktür. O,


halkla beraber olduðu, halký tanýdýðý ve sevdiði
"Seyfi Baba"yý, "Küfe" yi "Kocakarý ile Ömer"'i
yazdýðý; O köylünün derdiyle hem dert olduðu ve
onun ýstýrabýný:

"Köylünün bir þeyi yok, sýhhati, ahlâký bitik;


Bak o sýrtýndaki mintan bile tiftik tiftik"

Allah'a dayan, saye sarýl, hikmete râm ol


....................................................................
"Bir kemik bir deridir ölmedi kaldýysa diri;
Yol varsa budur, bilmiyorum baþka çýkar yol Nerde evvelki refahýn acaba onda biri?"

Somuncu Baba 24 Mart-Nisan 2003


beyitlerinde dile getirdiði için büyüktür. O, gençliði 3 Ey dipdiri meyyit, "Ýki el bir baþ içindir",
sevdiði, ona ehemmiyet verdiði ve Müslüman Türk Davransana...Eller de senin, baþ da senindir!
gencinde görmek istediklerini "Asým"da can-
landýrdýðý; O bir milletin geleceðinin ilmen, bede- 4 His yok, hareket yok, acý yok... Leþ mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana... Sen böyle deðildin.
nen, ahlâken mükemmel ve bir gayeye inanmýþ
5 Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?
gençlik ile aydýnlýk olacaðýný bildiði için büyük- Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?
tür:
6 Âtiyi karanlýk görüvermekle apýþtýn?
"O çocuklarla beraber gece gündüz didinin; Esbâbý elinden atarak ye'se yapýþtýn!
Giden üç yüz senelik ilmi tez elden edinin!"
7 Karþýnda ziyâ yoksa, saðýndan, ya solundan
"Fen dünyasýnda sýzan na-mütenabý pýnarý; Tek bir ýþýk olsun buluver... Kalma yolundan.
Hem için hem getirin yurda o nâfi sularý"
8 Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk!
O, Mýsýrda'da, Medine'de, Necid'de bulun- Ey elleri böðründe yatan þaþkýn adam kalk !
duðu ve Ýslâm âlemini yakýndan tanýyarak gördük-
lerini ve elemlerini sade bir Türkçe ile dile getirdiði 9 Herkes gibi dünyâda henüz hakk-ý hayâtýn
Varken, hani herkes gibi azminde sebâtýn?
için büyüktür:
10 Ye's öyle bataktýr ki; düþersen boðulursun.
"Ne gördün, þark'ý çok gezdin diyorlar. Gördüðüm yer
Ümmîde sarýl sýmsýký, seyret ne olursun !
yer
Harap iller, serilmiþ hanümanlar, baþsýz ümmetler
11 Azmiyle, ümidiyle yaþar hep yaþayanlar;
Me'yûs olanýn rûhunu vicdânýný baðlar
Yýkýlmýþ köprüler, çökmüþ kanallar, yolsuz yollar,
Buruþmuþ çehreler, tersiz alýnlar, iþlemez kollar,
12 Lânetleme bir ukde-i hâtýr ki: çözülmez...
En korkulu câni gibi ye'sin yüzü gülmez!
Bükülmüþ beller, incelmiþ boyunlar, kaynamaz kanlar
Düþünmez baþlar, aldýrmaz yürekler, paslý vicdanlar
13 Mâdâm ki alçaklýðý bir ye's ile þirkin;
Mâdâm ki ondan daha mel'un daha çirkin
O, gelecekten ümidini kesmeyen azimli, karar-
lý uyanýk bir geçlik istediði ve devlet ebed-müddet 14 Bir seyyie yoktur sana; ey unsur-ý îman,
ülküsüyle yaþadýðý için büyüktür: Nevmid olarak rahmet-i mev'ûd-ý Hudâ'dan.

"Devlet batacak! Ýþte bu öldürdü þebâbý 15 Hüsrâna rýza verme...Çalýþ...Azmi býrakma;


Batmazdý bu devlet "batacaktýr" demeyeydik; Kendin yanacaksan bile, evlâdýný yakma!
Batmazdý, hayýr batmadý, hem batmayacaktýr.
Tek sen, uluyan ye'si gebert azmi uyandýr." 16 Evler tünek olmuþ, ötüyor bir sürü baykuþ...
Sesler de: "Vatan tehlikedeymiþ... Batýyormuþ !
O, burada saymakla bitiremeyeceðimiz daha
yüzlerce hasleti yanýnda bütün hayatý boyunca 17 Lâkin, hani, milyonlarý örten þu yýðýndan,
yarýnlara ümitle baktýðý, hiçbir zaman Yaratan'dan Tek kol da "yapýþsam..." demiyor bir tarafýndan !
ümidini kesmediði ve yarýnlara dâima ümitle bak-
18 Sâhipsiz olan memleketin batmasý haktýr;
týðý için büyüktür. Mehmet Âkif'in 21 beyitlik bir
Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktýr.
þiiri vardýr ki, baþtan sona ümit üzerine kurulmuþ-
tur. Þiirin sözleri þöyledir: 19 Feryâdý býrak, kendine gel, çünkü zaman dar...
Uðraþ ki: telâfî edecek bunca zarar var.
1 Âtiyi karanlýk görerek azmi býrakmak...
Alçak bir ölüm varsa, eminim budur ancak. 20 Feryad ile kurtulmasý me'mûl ise haykýr!
Yok yok! Hele azmindeki zincirleri bir kýr!
2 Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle,
Ýmâný olan kimse gebermez bu ölümle: 21 "Ýþ bitti... Sebâtýn sonu yoktur!" deme yýlma.

Somuncu Baba 25 Mart-Nisan 2003


GÜNCEL

Bir
Kutlu
Yolculuk
Hicret
Resul KESENCELÝ
1) Hz. Peygamberin Mekke'den Ay r ý l ý þ ý : netsinler"dedi. Hz. Ali, Resulullah’ýn yataðýna
Hicret bir yerden bir yere göç etmek, kendi yattý ve yeþil hýrkasýný üzerine örttü. Hz.
memleketini býrakýp baþka memlekete taþýnmak. Peygamber (s.a.v) evden çýkarken eline aldýðý bir
Hz. Peygamber (s.a.v)’in izni ilahi ile ve dine hizmet avuç topraðý Yasin Suresini okuyarak müþriklerin
için Mekke'den, Medine'ye göçüdür. Müslümanlar üzerine saçtý. Müþ-riklerin gözleri perdelendi,
neleri varsa mal, mülk, ev, bark hepsini geride Resulullah çýkýp gitti. Cenab-ý Allah Peygamberine
býrakmýþlardýr. Mekkeli müþrikler bu insanlarý bu lütuftan bahse-derken "Biz hem önlerine hem
kurduklarý baský ile boðmak istiyorlardý. En de arkalarýna birer set çekerek gözlerini
mukaddes olan iman ve akidelerine saldýrýyor, perdeledik, artýk onlar göremezler" buyurur.
hayat hakký tanýmý-yorlardý. Ýþte iman ve akide Müþrikler Hz. Peygamberin evine girdiklerinde
her þeyden üstün ve azizdi. Bu uðurda her þeyi göze yatakta Hz. Ali'nin bulunduðunu anlayýnca hem çok
alýp tüm dünyaya rest çekiyorlar. Allah ve Allah þaþýrdýlar hem de kýzdýlar. Hemen Hz.
Resulünün emri doðrultusunda hareket ediyorlardý. Peygamberi bulmak için harekete geçtiler. Kim onu
Müslümanlar bir bir hicret ediyordu, þayet Hz. bulursa ona 100 deve vermeyi vadettiler. Pek çok
Peygamber de hicret ederse Müslümanlar Yesrib müþrik Mekke dýþýna çýkýp Hz. Peygam-beri ara-
(Medine)’de önemli güç olacak, mesele haline gele- maya baþladý.
cek, Þam ticaret yolu için önemli bir geçit olan yol Hz Peygamber (s.a.v) Hz. Ebubekir' in evine
müslümanlarýn elinde olacaktý. Öyleyse putlarý ve geldi. Cenab-ý Allah'ýn Hicret için izin verdiðini
ticari faaliyetleri için büyük tehlike oluþturan bu söyledi. Bunun üzerine Hz. Ebubekir hemen hazýr-
dini engellemek gerekli idi. Kureyþ' in önde gelen- lýklara baþladý. Öncelikle böyle bir göç için
leri Darun-Nedvede bir araya gelerek görüþtüler. beslemiþ olduðu iki deveyi hazýrladý. Ureykýt'ýn
Hz. Peygamberle (s.a.v) ilgili olarak onu bir yerde oðlu Abdullah'ý, kýlavuz olarak tuttular.
hapsedelim dediler, uygun görülmedi. Bir tarafa Kendisinden bu iki deveyi Mekke'den bir saat uzak-
sürelim dediler, olmadý. Bunu daha tehlikeli lýkta olan Sevr Daðýna götürmesini istediler. Hz
gördüler. Ebu Cehil, onu öldürmekten baþka çare Peygamber o gün akþama kadar Hz Ebubekir' in
yoktur dedi. Düþüncesini þu þekilde açýkladý. Her evinde kaldý. O gece birlikte yola çýktýlar. Sevr
kabileden birer adam seçecekler, bu adamlar hep bir- Daðýna gittiler. Orada ýssýz bir maðara vardý, içine
likte saldýracaklar böylece katil belli olmayacak, girdiler. Hemen Allah'ýn emri ile bir örümcek gelip
çaresiz kalan Haþimiler ise diyete razý olacaklardý. maðaranýn aðzýna aðýný gerdi,bir çift güvercin
Böylece de kabileler arasý kan davasý da olmaya- gelip oraya yuva yaptý ve yumurtladý. Böylece
caktý. Ýþte o iki cihan serverine, o nadide varlýða, Allah kudretinin þumulünü gösteriyor, her þeyi
son Peygambere Hatemü'l-Enbiya’ya böyle cani bir Peygamberini korumak için onun emrine veriyordu.
plan kurmuþlardýr. Cenabý Allah ise onlarýn halini 2) Sevr Maðarasý ve Üç Gün:
þöyle anlatýr "Ey Muhammed! Hatýrla, bir zaman Sevr Mekke'nin güney tarafýnda 5 km mesa-
kafirler seni yerinden kýmýldatmamak veya fede bir daðdýr. Sevr pek çok tepeden oluþur. Sevr
öldürmek, yahut sürüp çýkartmak için tuzaklar Maðarasý ise bu tepeleri aþmakla eriþebilecek bir
kuruyorlardý. Onlar sana tuzak kurarken, Allah'ta yerdir. Buraya çýkmak meþakkatli ve güçtür. Sevr
onlarýn tuzaklarýný boþa çýkarýyordu. Allah tuza- de çok sayýda maðara bulunmaktadýr, bu ise
klarýn en hayýrlýsýný kurandýr. (Enfal-30) müþriklerin iþini güçleþtirmiþtir. Kureyþ' in
Müþrikler suikast ekibini oluþturup, Hz. arayýcýlarý Sevr Daðýnýn her tarafýný dolaþtýlar
Peygamberin evinin önünde beklemeye baþladýlar. hatta maðaranýn önüne kadar geldiler. "Þu
Suikastçýlar arasýnda Mekke-nin ileri gelenleri de maðarayý arayalým" diye birbirleriyle konuþtular.
bulunuyordu. Cenab-ý Allah müþriklerin toplan- Ýçlerinden birisi "Allah akýllar versin orada ne
týsýný ve aldýklarý kararý Resulullah’a bildirdi. iþiniz var? Muhammed doðmadan önce örümcekler
Yesrib'e hicret etmesine izin verdi. orada að kurmuþ, sonra gü-vercinler yuva yapmýþ"
Resul-ü Ekrem Hz. Ali'yi çaðýrdý, bir kýsým demesi üzerine geri dön-düler. Halbuki maðara
in-sanlarýn emanetlerini verdikten sonra "Ey Ali! aðzýna geldikleri zaman Resulullah ile Hz Ebubekir
Ben Medine'ye gidiyorum, bu emanetleri sahiplerine onlarý görüyordu. Onlar göremiyordu. Müþriklerin
ver, ondan sonra sende durma gel, fakat þimdi maðaraya yaklaþtýklarýnda Hz Ebubekir üzülerek
benim yataðýma yat ki müþrikler beni uykuda zan- endiþelendi. Fakat endiþesi kendi için deðildi. Hz
Somuncu Baba 27 Mart-Nisan 2003
Ebubekir "Ya Resulullah beni öldürürlerse gam rada kaldýlar. Bu sýrada kölesi Amr bin Fuhayra
yemem fakat Allah göstermesin sana bir zarar gündüzleri koyunlarý güdüp geceleri Sevrin yanýna
gelirse bütün ümmet mahvolur" deyince Resulü götürüyor böylece koyunlarýn sütünü saðýp
Ekrem "Gam çekme Allah bizimle beraberdir" dey- içmeleri mümkün oluyordu. Kýzý Esma geceleri
ince, teselli buldu. Hz Ebubekir "Ey Allah'ýn erzak getiri-yor, oðlu ise müþriklerin düþünce söz ve
Resulü! Ýçlerinden biri þöylece önüne bakýverse hareketlerini aktarýyordu. Müþrikler Resulullahýn
bizi görürdü" demesi üzerine Resulullah "Sen ne Yesrib'e ulaþtýðýný zannedip aramaya son verince
zannediyorsun o iki arkadaþýn üçüncüsü Allah idi" Abdullah bin Uraykýt belirlenen vakitte develeri
dedi. Cenab-ý Allah Kur'an-ý Kerim’de þöyle buyu- getirdi. Hz. Peygamber ve Hz. Ebubekir develere
ruyor. "Siz Peygambere yardým etmeseniz de Allah binerek yola revan oldular. Abdullah bin Uraykýt
ona yardým etti. Hani bir zaman Peygamber iki onlarý herkesin bildiði yoldan deðil sahil tarafýndan
kiþiden biri iken kafirler onu Mekke'den çýkar- götürüyordu.
dýlar. Onlar maðarada iken arkadaþýna "üzülme 3) Tarihi Yolculuk Sýrasýnda Olaðanüstü
Allah bizim ile beraberdir" diyordu. Böylece Allah Olaylar:
Peygamberinin üzerine emniyetini indirdi. Onu Sahil yolu ile Kudeyd denilen yere geldik-
görmediðiniz askerlerle destekledi. Kafirlerin söz- lerinde Ebu Mabed’in çadýrý önünden geçerken
lerini alçalttý. Yüce olan ancak Allah'ýn sözüdür. hurma ve yiyecek almak için durdular. Fakat yiye-
Allah "azizdir, hakimdir" her þeye galiptir. Hüküm cek bir þey yoktur cevabýný alýnca Resulullah “þu
ve hikmet sahibidir. (Tevbe-40) ileride ki koyun nedir?” diye sordu. "Bu çok zayýf-
Hz Ebubekir maðaraya girince bir delik gör- t ý r, yürüyecek hali yoktur, sürü ile gidemediði için
müþtü, buradan yýlan ve çýyan gibi hayvanlar burada kaldý" cevabýný aldý. "Ýzin verirseniz
çýkýp Hz. Peygambere zarar vermesin diye orasýný saðalým buyurdular" Resulullah koyunu tutup
ayaðý ile týkayýp oturdu. Resulullah ise ona memesini sývadý, besmele çekerek saðmaya
dayanýp uykuya vardý. O sýrada delikten bir yýlan baþladý. Büyük bir kap istedi, bunun içi süt ile
Hz. Ebube-kir'in ayaðýný soktu. Hz Ebubekir doldu. Önce orada bulunanlara içirdi, ikinci
ayaðýný çekmedi, fakat caný çok yandýðý için göz- saðdýðýný da kendileri içtiler, üçüncüsünü koyunun
lerinden yaþ aktý. Bu yaþlar Resulullah’ýn mübarek sahibine býraktýlar, sonra yollarýna devam ettiler.
yüzüne damlayýnca uykudan uyandý. "Ne var Ya Ýleriki zamanda koyun sahibi Ebu Mabed þunlarý
Eba Bekr" diye sordu. O da "Ayaðýmý bir þey soktu ifade etmiþtir. "O koyun Hz. Ömer'in halifeliði
ama zararý yok, anam babam sana feda olsun" diye zamanýnda hasýl olan kuraklýk zamanýna kadar
cevap verdi. Hz. Peygamber yýlanýn soktuðu yere yaþadý. Yeryüzünde hayvanlar bir þey bulamazken
tükürüðünü sürdü, derhal ayaðýnýn acýmasý durdu biz onu akþam, sabah saðardýk".
ve Hz Ebubekir iyileþti. Bu sýrada 100 deve mükafatýný kazanmak
Hz. Peygamber ile Hz. Ebubekir üç gün maða- isteyen Medlicoðullarýndan Süraka onlara yetiþti,
Somuncu Baba 28 Mart-Nisan 2003
Hz Ebubekir telaþlandý. Süraka ileri hamle yapmak Mescidi" diye meþhur mescidi inþa ettirdiler. Bu
istediði sýrada atýnýn ayaðý sürçerek yere yuvar- arada Hz. Ali (k.v) kendisine teslim edilen emanet-
landý, kalkýp tekrar hamle yapmak istedi, bu kez de leri yerlerine verdikten sonra Mekke'den çýkýp
atýnýn ön ayaklarý kuma gömüldü. Süraka yaptýðý Resulullah’a Kuba'da yetiþti. Bundan sonra ki yol-
hareketin yanlýþ olduðunu anladý. "Ya Muhammed culuðu birlikte yaptýlar. Resulullah Cuma günü
dua et de kurtulayým, boynuma borç olsun geride kendi devesine binip yüz kiþi kadar Müslüman halk
gelen arayýcýlarý da savýp defedelim" dedi. Hz. ile Kuba' dan ayrýldý. Medi-ne'ye doðru yol almaya
Peygamber dua buyurdu. Süraka kurtuldu, Sürakaya baþladý. Giderken sol tarafta ki Avf'ýn oðlu
bir de emanname verdi. Kafile yoluna devam Salimoðullarýnýn yurdunda Ranuna denilen vadinin
ederken Süraka arayýcýlarý geri çevirdi. Ebu Cehil üst tarafýna indi. Orada çok güzel bir hutbe okuyup
Sürakayý eleþtirip hicvettiðinde ise Süraka’nýn cev- Cuma namazý kýldýrdý.
abý þu olmuþtur. "Eðer atýmýn ayaklarý nasýl yere Hz. Muhammed (s.a.v) in ilk kýldýrdýðý Cuma
gömül-düðünü görseydin, sen de Muhammed' in namazý budur. Tercüme edilen ilk hutbesi ise þu
Peygam-berliðine iman ederdin" diye cevap verdi. þekildedir:
Mekke'nin fethi senesi Resulullah Huneyn "Ey Nas! saðlýðýnýzda ahiretiniz için tedarik
muharebesi dönü-þünde Süraka emanname ile görünüz, muhakkak bilmelisiniz ki kýyamet gününde
gelmiþ ve Müslüman olarak iltifatlarýna nail olmuþ- herkes sorumludur. Herkes çobansýz býraktýðý
tur. koyundan sorumlu tutulacaktýr. Sonra Cenab-ý Hak
Kafile Kadid denilen yerden ayrýlýp giderken ona diyecek ki benim Resulüm gelip de size emirle-
yolda bir çobana rastladý, süt istediler. Çoban rimi bildirmedi mi? Ben sana mal, mülk verdim. Pek
"Saðýlýr koyunum yok, þurada bir keçi var onunda çok iyiliklerde ihsanlarda bulundum. Sen kendin için
sütü kalmadý" dedi. Hz. Peygamber keçiyi istedi. ne getirdin? Bu soru ile karþýlaþan saðýna soluna
Mübarek ellerini keçinin memesine deðdirir deðdir- bakacak bir þey göremeyecek, önüne baktýðý zaman
mez süt geldi. Hz. Ebubekir kalkanýný tuttu, kalkan cehennemi görecek, o halde uyanýnýz, bir yarým
süt ile doldu. Fahri alem onu kafiledekilere içirdi, hurma kadar bir iyilikle bir hayýr iþleyerek ateþten
sonra yine saðdý kendisi içti. Çoban kendileriyle korununuz, onu dahi bulamayan þükretmesini bilsin,
gelmeyi talep etmiþse de Resulü Ekrem "Þimdi o suretle olsun ateþten kurtulsun. Bir hayýr için on
olmaz, sonra benim adýmýn yayýldýðýný haber katýndan yedi yüz misline kadar sevap verilir.
aldýðýn vakit gel" dedi. Yollarýna devam ettiler. Allah'ýn selam, rahmet ve bereketi sizlerle olsun"
4) Hz. Peygamberin Medine'ye Gelmesi ve Resulullah (s.a.v) birinci hutbeyi bitirdikten bir
Burada Kalmalarý: müddet sonra ikinci hutbeye kalkýp þunlarý söyledi;
Medine halký Resulullah’ýn Medine'ye doðru "Allah'a hamd ederim ve ondan yardým ister-
yola çýktýðýný biliyordu. Bu sebeple onu beklem- im. Nefislerimizin þerlerinden ve kötü amellerimiz-
eye baþladýlar. Maðaraya sýðýndýklarýndan haber- den Allah'a sýðýndýk. Allah'ýn doðru yola
leri yoktu. Mekke'den Medine'ye ulaþmak için götürdüðünü kimse sapýtamaz. Allah'ýn yoldan
gerekli vakit geçtiði halde Resulullah gelmeyince çýkardýðýný da kimse doðru yolu gösteremez.
telaþlandýlar, korktular. Bir Pazartesi günü Allah'tan baþka Allah olmadýðýna, onun tek ve eþsiz
sabahleyin çýkmýþ, sýcaklar basýnca geri dön- olduðuna þehadet ederim. Sözün en güzeli Allah'ýn
müþlerdir. Bir iþ için evinin damýna çýkmýþ olan kitabýdýr. Cenabý Hak kimin gönlünü Kur-an' la
Yahudi uzaktan Resulullah ile Hz. Ebubekir' in süslerse, onu kafirken Ýslama sokar. O da Kur'aný
beyaz elbiselere bürünmüþ olduklarý halde geldik- baþka süslerden üstün tutarsa kazanýr. Ýyi bilin ki
lerini gördü. "Ýþte istediðiniz geliyor" diye Allah'ýn kitabý sözlerin en güzeli ve en üstünüdür.
Müslümanlara müjde verdi. Medineliler o tarafa Allah'ýn sevdiðini seviniz. Allah'ý içten ve gönülden
koþtular. Fahri alemi çok büyük bir saygý ile seviniz, Allah'ýn kelamýndan ve onu zikretmekten
karþýladýlar. Buhari Bera bin Azis'in "Medinelilerin usanmayýnýz. Allah kelamýndan kalbinize bir
Resulullah’ýn gelmesiyle sevindikleri kadar hiçbir karartý gelmesin. Çünkü Allah kelamý her þeyin en
þeye sevindiklerini görmedim" dediðini rivayet eder. iyisini ayýrýp seçer, iþlerin hayýrlýsýný ve kullarýn
O gün hava çok sýcaktý, Resulullah çok seçkini olan Peygamberleri ve onlarýn kýssalarýný
yorgundu. Kendisi Medine'ye bir saat kadar uzakta anlatýr, helal ve haramý bildirir. Siz ancak Allah'a
ki Kuba köyüne indi. Neccaroðullarýndan birinin ibadet ediniz ve ona hiçbir þeyi ortak koþmayýnýz,
evine misafir oldu. Orada dört gün kaldý. "Kuba ondan hakký ile sakýnýnýz, sözleriniz Allah'a

Somuncu Baba 29 Mart-Nisan 2003


görmedim" þeklindedir.
Herkes Resulullah'ýn
kendi evlerine gelmesini
istiyordu. Resulullah
"Devenin yolunu açýnýz, ne-
reye çökeceði emredilmiþtir"
buyurdu. Devenin yolu
açýlýp serbest kalýnca
Neccaroðullarýndan Malikin
evleri yanýna varýp oraya
çöktü, hemen kalktý. Ebu
Eyyub El Ensari'nin (r.a)
evinin önüne vardý. Orada
çöktü, fakat durmayýp kalktý.
Dönüp evvelki çöktüðü yere
çöküp boynunu uzatýp
baðýrdý. Resulü Ekrem
"Ýnþallah konaðýmýz
burasýdýr" diyerek deveden
indi. Ebu Eyub El Ensari' nin
evini þereflendirdi. Medine
þehri Hate-mü'l-Enbiyanýn
teþrifleri ile mesud oldu. Va-
tanlarýndan ayrý düþüp de
gö-nülleri üzgün olan
muhacirlere taze can geldi.
Ensarýn yüzü güldü, tüm
yönelmiþ güzel sözler olsun ve aranýzda Allah gönüller hu-zur buldu, neþe
kelamý ile seviþiniz. Ýyi biliniz ki, Allah ahdini ile doldu.
bozanlara, sözünde durmayanlara gazap eder. Hz. Peygamber (s.a.v) Ebu Eyub El Ensarinin
Vesselamü Aleyküm" evinde yedi ay kaldý. Bir müddet içe-risinde
Cuma namazýndan sonra Medine'ye doðru iler- devenin çöktüðü yere mescit ve etrafýna odalar ya-
lemeye baþladýlar. Fakat Allah'ýn Resulünün kimin pýldý. "Peygamber Mescidi" iþte bu cami þeriftir.
evine gideceðini kimse bilmiyordu. Medine'ye Kapýsý devenin ilk gidip çöktüðü yerdir. Hatta
Rebiyülevvel ayýnýn on ikisinde (M.622) girdiler. O devenin çöktüðü arsa Neccaroðullarýndan iki
gün Medine'de bayram günü idi. çocuklar sokaklar- çocuða miras kalmýþ, çocuklar arsayý baðýþlaya-
da "Allah'ýn Resulü geldi" diye sevinç çýðlýklarý caklarýný bildirip para istemediler. Fakat Hz.
atý-yor, kadýnlar damlara çýkýp güzel þiirler okuy- Peygamber kabul etmedi ve arsayý 10 miskal altýna
or "hoþ geldiniz" diye baðýrýyorlardý. Tüm müslü- satýn aldý. Bu iþi Hz. Ebubekir' e havale etti. O da
manlar Re-sulullahý kendi evlerine davet ediyor parayý çocuklara verdi. Böylece bu arsaya
devesinin yüzünü döndürmeye çalýþýyorlardý. Ebu Peygamber mescidi yapýldý. Mescidin yapýlmasýn-
Davud’da Enes'in þunlarý rivayet ettiði görülür; da Resulullah sahabelerle birlikte fiilen çalýþtý.
"Resulullah Medine'ye geldiði zaman Habeþistan'a Yesrib hicretten itibaren "Peygamber Þehri"
hicret edip dönenlerin sevinçlerinden dolayý anlamýna gelen Medinetü'l-Nebi olarak anýlmaya
kargýlarý ile oyna-dýklarý, Resulullah’ýn baþladý. Bu isim daha sonra kýsaca Medine olarak
Medine'ye girmesi ile þehrin aydýnlandýðýný ve anýldý.
bunun sevincinin kalplere huzur verdiðini" ve Hicret, hicri takvimin baþlangýcýný oluþturdu.
"Resulullah’ýn Medine'ye girdiði güne þahit oldum. Bu seneye senetü'l-izn yani ruhsat yýlý denir ki sene
O günden daha güzel ve daha aydýnlýk hiçbir gün baþýnda Mekke'den Medine'ye hicret için izin ve-
rilmiþ, onlar da Muharrem ayýnda hicrete baþla-

Somuncu Baba 30 Mart-Nisan 2003


SANAT

Nur Yüzlünün Kaðýda Yansýyan Güzelliði

Hilye-i Saadet Muhammed HALICI

O
smanlýlarýn Hz. Peygambere duy- gibi hayali bir resim yapmaktansa, sahih tarifler-
duklarý muhabbet ve hürmetin den hareketle Ýslam Peygamberini hilyesinden
izlerini birçok örnekle vermek öðrenip anlatmak, her inananýn, gönlünde beliren
mümkündür. Osmanlý döneminin þekliyle yaratýlmýþlarýn bu en yücesini tasavvur
sadece aþýklarý ve sofileri deðil, ederek baðlanmasýna vesile olmaktadýr. Bu ise,
alelade vatandaþtan padiþaha kadar pek çok kiþi putlarý yýkan bir iman anlayýþý için elbette daha
ona beslediði sevgiyi bir biçimde ortaya koymuþ- gerçekçidir. "süs, ziynet" manasýnýn yaný sýra "hil-
tur. Topkapý Sarayýnda yüzyýllardýr büyük bir gurur kat, suret, sýfat" manalarýný da taþýyan hilye kelime-
ve iftiharla korunan mukaddes emanetlerin Ýstan- si, hilye-i saadet veya hilye-i nebevi terkipleriyle
bul'a geliþinden çok daha önce de Osmanlý Coð- daha tamamlayýcý bir mahiyet kazanmaktadýr.
rafyasý, Hz. Peygambere duyulan tehassürün ör- Eskiden beri göðüs cebinde bir hürmet niþanesi
nekleriyle doludur. Osmanlýlar, bastýklarý ilk para- olarak taþýnmak için, gündelik el yazýsý veya nesih
da Hz. Peygamberin isminin de bulunduðu keli- hattý ile küçük çapta yazýlan bu metnin, kaynak-
me-i tevhide yer ver- larda yar almamakla
miþlerdir. Ayrýca, özel- beraber, ilk defa olarak
likle devletin önde ge- levha þeklinde yazýlmýþ
lenlerin ve diðer vatan- bulunduðu kabul edil-
daþlarýn, mezar taþla- mektedir. Hat sanatýnýn
rýnda Hz. Peygam- köklü gelenekleri arasýn-
berin, dünya hayatýnýn da bulunan icazet-na-
nasýl algýlanmasý ge- melerin (diploma) hilye
rektiði konusunda yer yazmakla da alýndýðý
alan muhtelif hadisleri görülmüþtür. Mesela
ya da vakfiyelerinde Sultan II. Mahmud (öl.
hiçbir zaman ihmal 1255/1239), Filibeli
edilmeyen salat ü se- ((bakkal) Arif Efendi (öl.
lamlar, hep ona du- 1327/1909), Hacý Kamil
yulan özlem ve sev- Akdik (öl.1360/1941) ve
ginin bir ürünüydü. Þeyh Aziz Rifai (öl.
Ýslam inancý, put- 1353/ 1934) sülüs-nesih
laþtýrýlacak kimselerin hattýndan icazet-nam-
tasvirlerinden þiddetle eye birer hilye-i ne-bevi
kaçýnmýþtýr. Bu sebe- yazarak hak kazan-
ple, birkaç asýlsýz min- mýþlardýr. Alýþagelmiþ bi-
yatür dýþýnda hiç kimse çimiyle hilye yazmakta
Resulullah'ýn resmini tanýnmýþ hat sanatkârlarý
çizmeye lüzum ve ce- arasýnda yukarýda zikre-
saret duymamýþtýr. Hý- dilenlerden baþka Mus-
ristiyan aleminde Hz. tafa Kütahi (öl. 1201/
Ýsa için uygulandýðý 1287 den sonra), Ýsmail
Somuncu Baba 31 Mart-Nisan 2003
Hilye, Hz. Muhammed' in yüksek evsafýný,
esma-i þerifeyi (þerefli isimlerini, sýfatlarýný) havi
yazýlar hakkýnda kullanýlýr bir tabirdir. Kadrini daha
fazla yüceltmek maksadýyla "Hilye-i Þerif" de
denilir. Eskiden bunlar, alelekser kaðýt üzerine
yazýlarak Arap usulü bir tezyin þeklinde kesilen
tahtalara yapýþtýrýlýr ve ortasýna "ve ma erselnake
illa rahmeten l'il alemin" ayeti kerimesi yazýlýr, o
suretle tezhib edilirdi. Hilye kelimesi ýstýlah olarak
Hz Peygamberin zahiri görünüþünü anlatan esere
veya levhaya denir. Müslümanlýkta resim iyi
görülmediðinden Hz. Peygamberin eþkali resime
mukabil olmak üzere yazý ile beyan ve tasvir
edilmiþ ve "Hilye" adý verilmiþtir.
Þurasý muhakkak ki, Hz Muhammed (s.a.v) in
manevi büyüklüðünü, fiziki güzelliðini tanýmak,
þefaatlerine kavuþmak, ancak o yüce insaný sev-
mekle mümkündür. Ümmetinin ona olan özlem-
lerini gideren, bugüne intikal etmiþ olan hilye-i
þerifler olmuþtur. Hat sanatýnda birbirinden güzel
tezhiblerle levhalaþan hilyelerde Hazret-i Pey-
gamberi yakînen görenlerin naklettikleri hadis-i
þerif ve rivayetler Onun bize tanýmýný ve tasvirini
bildirir.
Hat: Hasan Rýza, Türk Petrol Vakfý arþivinden
Terim anlamýnda hilyeler "þemail"lerden doð-
Zühdi Efendi (öl.1221/1806) Çömez Mustafa Vasýf
muþtur. Þemail hilyeden daha geniþ bir anlam
(öl.1269/1853), Abdullah Zühdi (1296/1879),
ifade etmekte olup Hz. Peygamberin vücut yapý-
Mehmet Þefik Bey (öl.1297/ 1880), Mehmet Þevki
Efendi, Muhsinzade Abdullah Bey (öl.1317/1899) sýný, güzel ahlakýný, hal ve hareket tarzýný, tavýr ve
Hacý Kamil Akdik, Hamid Aytaç (öl.1401/1982) ilk davranýþlarýný bir bütün halinde anlatýr. Kýsaca
akla gelenlerdir. Bu hususta daha bir çok isim Peygamberimizin bütün þahsi ve hususi hayatýn-
sýralanabilir. Bununla beraber, hat bakýmýndan dan bahseden, bir siyer türü olarak görülür. Ancak
sanat deðeri taþýmayan hilyelerin de sayýsý az hilyelerde konu daha dardýr. Þemail olsun, hilye
deðildir. Hat sanatý devamlý geliþerek zamanýmýza olsun Peygamberimizle ilgili kitaplarýn kaynaðýný
kadar eriþtiði için, hatla uðraþanlar hilye formasýnýn hadis kitaplarý oluþturur. Gerek Kütüb-i Sitte'de
enfes ve nadide örneklerini bulup çýkarmaktan gerekse diðer sahih hadisleri ihtiva eden kitaplarda
manevi haz ve þeref duymuþlardýr. Bilinen tarzda bu konuyla ilgili bol miktarda hadis bulunabilmek-
yazýlanlarýn dýþýnda hilyeye bir yenilik getirmek, tedir. Keza ashab-ý kiramýn müþahedeleri de et-
bu konuda uðraþanlarýn þiarý olmuþtur. Yeri raflýca tespit edilmiþ durumdadýr. Bunun neti-
gelmiþken belirtelim ki: hilye levhalarýyla teþerrüfü cesinde de suret ve siret olarak Hz. Peygamber
kýrk beþ yýlý bulan bu makalenin yazarý, þimdiye hakkýndaki haberler bir çok dini kitaba da girmiþ
kadar hiç rastlamadýðý hilye biçimleriyle hala bulunmaktadýr. Bir nevi ruhi ve fiziki portre sayýla-
karþýlaþmaktadýr; öylesine çeþitlilik mevcuttur. bilecek olan bütün bu þemail ve hilye kitaplarýnýn
Hilye kelime anlamýyla "süs, ziynet, cevher, ortaya çýkýþý da yine Hz. Peygamber zamanýnda
yüz güzelliði, güzel sýfatlar ve güzellikler man- baþlamýþtýr. Peygamberimizin vefatýndan kýsa bir
zumesi" demektir. Hüseyin Kazým Kadri bu keli- süre önce kýzlarý Fatýma: "Ya Resulullah! Senin
meyle ilgili olarak Türk Lügatýnda, "Hilli: Kýymetli yüzünü bundan sonra göremeyeceðim."diye
taþlarla süslemek. Hilye: (isim) insanýn medar-ý aðladýðýnda Peygamberimiz Hz Ali'yi çaðýrmýþ ve:
temayüzü olan evsaf-ý hariciyesi, ziynet, süs; "Ya Ali! Hilyemi yaz ki vasýflarýmý görmek beni
Hilye-i Þerife: Canab-ý Nebiyi muhteremin evsaf görmek gibidir" buyurmuþtur.
ve secayayý hariciyyesini havi kitap ve levha." Hz. Ali rivayetlerinde "Hz. Ali (Allah ondan
tanýmlamalarýný yapar. razý olsun), Hz. Peygamberi (Allah'ýn salat ve

Somuncu Baba 32 Mart-Nisan 2003


selamý onun üzerinde olsun) vasfettiði zaman halk arasýnda makamla okunmuþ muhteþem
þöyle buyurdu: 'Hz Peygamberin boyu ne çok kýsa, klasiklerimizden birisidir. Hz. Muhammed (s.a.s)'in
ne de çok uzundu, orta boyluydu. Ne kývýrcýk kýsa, fiziki, ahlaki, ruhi ve insani özelliklerinin güvenilir
ne de düz uzun saçlýydý; saçý, kývýrcýkla düz arasý kaynaklardan derlenmesiyle meydana getirilen bu
idi. Deðirmi yüzlü, duru beyaz tenli, iri ve siyah eseri okuduðumuzda, iki cihan serveri efendimizin
gözlü, uzun kirpikliydi. Ýri kemikli ve geniþ omuz- gönüllere esenlik veren güzelliklerini yeniden
luydu. Göðsü, ortadan karnýna kadar kýlsýzdý. Ýki keþfedecek; ruhen ve bedenen onu daha yakýn-
avucu ve tabanlarý dolgundu. Yürüdüðü zaman, dan tanýyacaksýnýz. Bu öyle bir tuhfedir ki zikr-i
sanki yokuþ aþaðý iner gibi rahatlýkla ilerlerdi. Saðýna Huda ile memlu sahabi dillerden, aþk-ý Habibullah
ve soluna baktýðýnda, bütün vücuduyla dönerdi. Ýki ile çarpan þair gönüllere; þefaat-ý Resulullah'a müþ-
omuzu arasýnda "nübüvvet mührü" vardý. Bu, onun tak aciz bir kalemden, zübde-i ihlas olacak pýrlan-
sonuncu peygamber oluþunun niþanesi idi. O, ta bir nesle sunulmuþtur.
insanlarýn en cömert gönüllüsü, en doðru sözlüsü, Türk ruhunda uyanmýþ bir sevginin tezahürü
en yumuþak huylusu ve en arkadaþ canlýsý idi. olarak ortaya çýkan hilye türü ve Hakani'nin
Kendilerini ansýzýn görenler, onun heybeti karþýsýn- Hilye'si, insanýmýzýn yüzyýllar boyu bedii ve dini
heyecanýný ayakta tutmuþ bir gönül çýrpýntýsýdýr.
da sarsýntý geçirirler; fakat üstün vasýflarýný bilerek
Ýslami-Türk edebiyatýnda Hz. Muhammed'in (s.a.s)
sohbetinde bulunanlar ise, onu her þeyden çok
fiziki ve ruhi portresini konu alan bu türün ilk ve
severlerdi. Onun üstünlüklerini ve güzelliklerini
muhteþem örneði Hakani tarafýndan kaleme alýn-
tanýtmaya çalýþan kimse: "Ben, gerek ondan ve
mýþtýr.
gerekse ondan sonra, Resulullah gibisini görme-
Leyla ile Mecnun Yayýnlarý, iþte Hilye
dim" demek suretiyle onu tanýtmak hususunda ki
geleneðinin bu muhteþem eserini, Ýskender
aczini ve yetersizliðini itiraf ederdi. Allah'ýn salat ve
Pala'nýn itinali çalýþmasýyla günümüz diline
selamý onun üzerine olsun."
kazandýrdý."
Ýþte bu hadisedir ki hilye türünün ve þemail
Hilye levhalarýnýn belli bir standardý vardýr:
kitaplarýnýn doðmasýna, geliþmesine, yaygýnlaþ-
Buna göre levhalarýn üst kýsmýna Besmele yazýlýr.
masýna sebep olmuþtur. Hatta siyer ve mevlit gibi
Hz. Peygamberin hayatý ile yakýndan ilgili türler de
bu hadiseyi kýsmen telmih ederler.
Türk Edebiyatýnda hilye türü týpký mevlit ve
mi'raciye gibi çok özel bir yere sahiptir. Osmanlý
Türkleri döneminde, Ýslam Edebiyatlarýnýn þemail
kitaplarý, konularý daraltýlarak daha edebi ve
sanatkarane bir yapýya büründürülmüþtür. So-
nuçta hilye türü doðarak orijinal þekliyle dini ve di-
daktik bir yapý içinde yüzyýllar boyu Türkler ara-
sýnda deðerini korumuþtur. Hz. Peygamberin
vefatýndan sonra teþekkül etmeye baþlayan þemail
bilgileri Türkler elinde imbikten geçirilmiþ ve
yaygýn bir gelenek halinde Türk toplumunun
sosyal ve estetik zevkleri arasýna katýlmýþtýr. Hz.
Peygambere duyulan derin sevginin tabi bir teza-
hürü olan bu tür eserler o kadar yaygýnlaþmýþtýr ki
zaman zaman ezberlendiði de olmuþtur. Hatta
onun hilyesini ezberleyen kiþinin ahirette büyük
mükafatlara eriþeceði inancý yanýnda, daha dünya-
dayken de bir takým büyük mükafatlara kavuþa-
caðýna olan inanç saðlamlaþmýþtýr.
Prof. Dr. Ýskender Pala'nýn yeni yayýnladýðý
Hilye-i Saadet adlý eser için þöyle denilmektedir:
"Peygamberimizin kutlu vasýflarý ile mübarek
güzelliklerini anlatan Hilye-i Saadet, asýrlar boyu
Hat: Hulûsi Bey, Tezhib: Muhsin Demironat
Somuncu Baba 33 Mart-Nisan 2003
durum hilye konusunda deðiþik rivayetlerin ortaya
çýkmasýna sebep olmuþtur. Söz konusu riva-
yetlerde Resul-ü Ekrem-i layýkýyla tasvif edebilmek
için devrin Arapça'sýnda pek sýk rastlanmayan
kelimelerin kullanýldýðý dikkati çekmektedir. Bu
sebeple ilgili rivayetlerin anlaþýlmasýný saðlamak
amacýyla bunlarýn þerh edilmesi yollarýna gidilmiþ
ve bu ihtiyaç ayný zamanda tercümeyi de gerekli
kýlmýþtýr. Hilyenin müstakil bir tür olarak geliþ-
mesinin en önemli sebepleri, Hz. Peygamberi
rüyada gören bir Müslüman'ýn onu gerçekten gör-
müþ sayýlacaðýna dair hadisle, Peygamber sevgisini
her þeyin üstünde tutan Türkler'in bu sevgiyi diðer
milletlerde görülmeyen bir þevkle edebiyata aktar-
malarý konusundaki gayretleridir denebilir. Hz.
Ali'den rivayet edilen, "Hilyemi gören beni görmüþ
gibidir. Beni gören insan bana muhabbetle
baðlanýrsa Allah ona cehennemi haram kýlar; o kiþi
kabir azabýndan emin olur, mahþer günü çýplak
olarak haþredilmez" mealindeki hadiste bu rað-
betin sebeplerinden birini teþkil etmiþtir. Hilye-i
Nebevi levhalarýnýn yazýlmasý ve bezenmesi
sadece Osmanlý Türkleri'ne has olup diðer Ýslam
ülkelerinde bu tarz bir uygulamaya rastlanmaz.
M. Uður Deman bey þöyle diyor; “Hilyenin,
bulunduðu yere huzur, bereket, saadet getire-
ceðine; orayý afetlerden ve yangýnlardan koruya-
caðýna inanýlmýþtýr. Bu levhalarýn sanki Hz.
Hat: Cemil Baþpýnar, Tezhib: Zehra Sav Peygamber'in zatî bir hatýrasý gibi tâzîm edilmesi
Buna bir çeþit sernâme (baþlýk) gözüyle bakabiliriz. ve evlerde üstünün tüllerle örtülerek muhafazasý
Dikdörtgen levhanýn ortasýna "göbek" denir. da geçmiþ zaman Ýstanbul'unun dînî folklorunda
Göbekte yuvarlak içine Hz. Ali'den rivayet edilen göze çarpan bir husustur.”
klasik hilye bilgisi yazýlýr. Daha çok Peygamberi-
mizin dýþ özelliklerini anlatan bu bölümün dört "Hilyemi gören beni görmüþ gibidir.
köþesine dört büyük halifenin adlarý yazýlýr. Beni gören insan bana muhabbetle
Levhanýn alt kýsmýna "etek" denir ve Hz. Peygam- baðlanýrsa Allah ona cehennemi haram
ber hakkýnda nazil olmuþ ayetlerden birisini ihtiva kýlar; o kiþi kabir azabýndan emin olur,
eder. Bu genel karakteristikten ufak tefek sap- mahþer günü çýplak olarak haþredilmez"
malarýn olduðu ve deðiþik hattatlar elinde küçük
Hadis-i Þerif Meâli
farklýlýklar ortaya çýktýðý da vakidir. Özellikle yazý
Kaynakça;
karakterleri bakýmýndan büyük bir kontrastýn HIZLI Mefail, Arþiv Belgelerine Göre Osmanlýlarda Hz. Peygamber Sevgisi,
hakim olduðu hilye türü levhalarýn en usta hattatý Diyanet Ýlmi Dergi, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) s, 521, Ankara, 2000
DERMAN M. Uður, Hat Sanatýnda Hilye-i Þerifler, Diyanet Ýlmi Dergi,
Hafýz Osman ve son zamanlarda Kamil Akdik'tir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) s, 622, Ankara, 2000
Türk Edebiyatýnda ilk hilye kitabýný Hakani __________Kaybettimiðimiz Müzehhib Muhsin Demironat, Lâle Mecmuâsý, S.2,
Temmuz 1984, s.12-20
yazmýþtýr. Onun bu konuda gösterdiði baþarýdýr ki NACAR Ali, Hilye-i Þerifi Tanýmanýn Fazileti, Standard Dergisi, sayý,385,
bir çok Türk þair ve müellifini hilye türüne yönelt- 1994.s 33-35
PAKALIN , M. Zeki, Osmanlý Tarihi Deyimleri ve Terimleri, Ýst, 1983
miþ ve ölümsüz örneklerin ortaya çýkmasýna vesile PALA Ýskender, Hilye-i Saadet, TDV. Yayýnlarý, s. 4-5, Ankara, 1991
------------------ Hilye-i Saadet (Hakanî Mehmet Bey), L&M Yay, Ýst,2002
olmuþtur. Týpký þarký ve tuyuð gibi hilye türü de Ýslam Ansiklopedisi, Hilye Maddesi, TDV Yayýnlarý,C. 18, s.44
klasik Türk Edebiyatýnýn malý olmuþtur. TAÞKALE Faruk, Hilyeler, Antik Dekor, Sayý;7, 1990, s.90-95
ÜSTÜN Ayþe, Kutlu doðum Haftasý münasebetiyle Tezhib sanatýnda Hilye-i
Sahabiler, Resul-ü Ekrem'in kendi ilim ve Þerifler, Standard, nisan 1994, s.40 vd, Yýl:33, S:388)
idrakleri nispetinde tespit etmeye çalýþmýþ, bu Hilye-i Þerif fotoðraflarý, Türk Petrol Vakfý Müzesi ve Lâle Mecmuasý’ndan alýn-
mýþtýr. Hasan Âli Göksoy beye þükranlarýmýzla...

Somuncu Baba 34 Mart-Nisan 2003


Mucize Aðaç Zeytin
Hayati OTYAKMAZ

Ýlk doðum yeri Mezopotamya olarak bilinen Zeytin en çok yað üretmek amacýyla üretili-
zeytin ve aðacýný yakýndan tanýmak ister misiniz!... yor. Ýyice olgunlaþtýktan sonra sopayla silkele-
Aðaç kýsmý son derece dayanýklý, bin yýl nerek yerden toplanan zeytinler ezilip preslenerek
kadar uzun ömre sahip olmasý, meyvesinin çok zeytinyaðý çýkarýlýyor. Dünya zeytin üretiminde
faydalý olmasý zeytin aðacýnýn mucize olmasýna Ýspanya Ýtalya Yunanistan ilk sýralarý alýrken bun-
yetiyor. larý Türkiye, Tunus, Suriye ve Portekiz izliyor.
Zeytin aðacýnýn öyküsü bazý kaynaklara göre Ülkemizde zeytin Artvin'den Hatay'a kadar tüm
sekiz bin bazýlarýna göre ise dört bin yýl öncesine kýyýlarýmýzda yetiþiyor.
dayanýyor. Adý kutsal kitabýmýz Kur'an-ý Kerim'de Faydalarý: Besleyici özelliklerinin yaný sýra,
de geçen ve Akdeniz bölgesinde geniþ bir yer baðýrsak, karaciðer, idrar yollarý, safrakesesi has-
tutan zeytinin tarihi belgelere göre Büyük Ýs- talýklarýnýn azalmasýnda ve mide hastalýklarýnýn gi-
kender'in seferleri sayesinde Akdeniz ve Ege böl- derilmesinde de oldukça etkilidir. Çocuklarýn be-
gesine yayýlmýþtýr. Son yýllarda saðlýklý beslenme yin ve kemik geliþimini hýzlandýrdýðý için de ayrýca
kültürünün deðiþmesiyle saðlýklý yaþamýn ve yararlý. A,D,K ve E vitaminleri, hücrelerin yeni-
sofralarýmýzýn vazgeçilmez unsuru haline gelmiþtir.
lenmesini doku ve organlarýn yaþlanmasýný gecik-
Efsaneye göre Tufandan sonra yaðýþlar dur-
tiriyor. Ýçeriði sadece yaðdan oluþan zeytinde kar-
duðunda Nuh Peygamber gemisindeki güvercin-
bonhidrat ve protein yoktur. 5 tane zeytin 45-50
lerinden birisini serbest býrakýr ve o da aðzýnda bir
kalori civarýndadýr. Özellikle kahvaltýlarda sofra-
zeytin dalýyla gemiye döner. Nuh Peygamber de
mýzdan eksik etmediðimiz zeytin saðlýk açýsýndan
sularýn çekildiðini anlar. Gökyüzüyle yeryüzü
yararlý bir besin maddesi.
barýþmýþtýr artýk. Bu nedenledir ki zeytin dalý hep
barýþ sembolü olarak gösterilir. Zeytin aðacýnýn yasasý olduðunu duydunuz
Zeytinin diðer bitkilere göre ayrýcalýklý mu!! Zeytinciliðin ýslahý ve yabanilerinin aþýlattýrýl-
olmasýnýn nedeni içeriðindeki yaðda saklýdýr. masý hakkýnda 1939 yýlýnda bir yasa çýkarýlarak
Aslýnda zeytin aðacý baþlý baþýna bir mucizedir. devlete ait makilik, çalýlýk ve fundalýklarýn ýslah
Deniz havasýndan hoþlanan bin yýl kadar yaþaya- edilmesi amaçlanmýþtýr. Islah ederek zeytinlik ya-
bilen,yapraklarý yaz kýþ yeþil kalabilen güç pýlmasý halinde yapana devredilmesi öngörül-
koþullara karþý dayanýklýlýðý sayesinde müþtür.
sýfýrýn altýnda 10 derecelik ýsýya bile Buna raðmen çok hýzlý
dayanýklýlýðýný koruyarak canlý kalabilen bir bir þekilde yok ediliyor.
aðaçtýr. Ýhtiyarladýðýnda kendi ken- Sahilleri, deniz ke-
dini yenileme özelliðine sahiptir. narlarýný seven
4 ila 8 yýl sonra meyve verm- zeytin aðaçla-
eye baþlýyor. 15-20 yýl sonra rý; yine sahilleri seven,
en yüksek verime ulaþýyor. senede bir ayda olsa, deniz
Bir yýl az, bir yýl bol ürün kenarlarýna yazlýk ev ya-
veren bir bitkidir. Yeþil olan pan insanlar tarafýndan
meyvesi ancak, toplanýp yok ediliyor. Ne diyebiliriz
tuzlu suda bekletilip ki çoðu þeylerde olduðu
salamura edilerek si- gibi zeytininde baþlýca
yah hale getirildikten düþmaný biz insanlar olu-
sonra tüketime hazýr hale getiriliyor. yoruz.
Somuncu Baba 35 Mart-Nisan 2003
SAÐLIK

Stresin Fazlasý Zarar


Doç. Dr. Sefa SAYGILI

Stres kelime olarak baský, zor, Toplumun yükselen deðerlerinin


ýzdýrap, gerilim, gerginlik, basýnç "zenginlik ve makam-mevkî" oluþu.
anlamlarýna geldiði gibi baský altýnda Yükselmek ve daha çok kazanmak
kalmak, yüklenmek, zorlanmak ma- için herþeyin mubah görülüþü.
nalarýný da karþýlamaktadýr. Dilimiz- - Geleneksel geniþ aile tipinden
de tam olarak karþýlýðý "yüklenme ve çekirdek küçük ailelere geçiþ.
zorlanma" olarak iki kelimeyle Giderek evliliðin ve evlilikte "az
çevrilebilir. Yani stres "fiziki, çocuk”un raðbet görmesi. Kadýn-
ruhi ve sosyal faktörlerin te- larýn çocuk doðurmaktan çekin-
siriyle insanýn halet-i ru- meleri.
hiyesinde meydana ge- - Kadýnýn iþ haya-
len sýkýntý hali ve bu- týnda daha aktif
nun hastalýk olarak oluþuyla çocuk-
bedene yansýmasý" larýn yalnýz kal-
þeklinde tarif edile- masý ve televiz-
bilir. yon, atari gibi ma-
Neler stres deni cihazlara yö-
doðurur? nelmeleri.
Günümüzde Sonuç ne?
stres yapan faktör- Stres arttýk-
ler oldukça artmýþ ça, insanlar adeta
durumdadýr. Baþlýcalarýný þöyle sýralayabiliriz: gerilim içinde yaþadýkça ve ona yüklenen, onu
- Üzüntü, keder, heyecan, ani bir hissi þok, zorlayan faktörler üzerlerine yaðmur gibi
müzmin dertler stres sebebidir. Yine insanýn yaðdýkça iþte þunlar ortaya çýkmýþtýr:
geçmiþinde iþlediði hatalar, vicdan azaplarý, - Artýk insan daha mutsuzdur. Kýyasýya reka-
maruz kaldýðý haksýzlýklar, istikbal endiþeleri. betin içindedir. Ýþyerinde eser ortaya çýkarmanýn
- Tarih boyunca ölüm, sakatlýk, keder, yýkým, zevkini ve mutluluðunu yaþayamamaktadýr ve
fakirlik ve düzensizlik getirmiþ olan savaþlar. aksine bu çarkýn bir diþlisi olmanýn yýlgýnlýðý
- Sanayileþmenin etkisiyle hýzlý þehirleþme, içindedir. Sabah erkenden iþe gitmekte, akþam
köyden kente göç, aþýrý kalabalýklaþan þehirler, geç saatlere kadar emir altýnda ve kendi belir-
kutu gibi yüksek apartmanlarda tabiattan uzak lemediði þartlarda bulunmaktadýr. Akþam ise
yaþamak. adeta büyülenmiþçesine televizyonun titrek ýþýk-
- Kültürel yabancýlaþma, batý kültürünün larý karþýsýna geçmekte, insani iliþkiye ve iletiþime
ruh dünyamýzý istila etmesi, deðerlerimizde vakit bulamamaktadýr. Bu da onun kalabalýklar
yozlaþma. içinde yalnýzlýk hissi duymasýna sebep olmakta,
- Havanýn, topraðýn ve suyun kirlenmesi. yýlgýnlýk ve mutsuzluk duygularýný içine bastýr-
- Trafik sýkýþýklýðý, ulaþým zorluðu. maktadýr.
- Ýþ hayatýnda kýyasýya rekabetin oluþu. - Kadýnlarda durum daha deðiþiktir. Hamile
- Manevi deðerlerin giderek hayatýmýzdan kalma, anne olma, çocuðuna süt verme ve onun-
dýþlanmasý, maddeci dünya görüþünün yaygýnlaþ- la bütünleþme, ev iþleri gibi kadýnýn geleneksel
masý. yük ve görevleri artýk küçümsenir olmuþtur.
- Komþuluk, arkadaþlýk, akrabalýk gibi Kadýn da sabah erkenden üniformayý sýrtýna
dayanýþmalarýn zayýflamasý. Yardýmseverlik ve geçirmekte, geç vakte kadar koþturmaktadýr. Eve
kanaatkarlýðýn itibar görmez hale geliþi. yorgun argýn gelmekte ve bu sefer ev iþlerini yap-

Somuncu Baba 36 Mart-Nisan 2003


maya çalýþmaktadýr. Doðallýktan ve fýtrilikten Çözüm ne?
kopuþ onu da mutsuzluða itmiþtir. Kanaatimizce, stres probleminin halli, tabia-
- Çocuklar da yalnýz ve mutsuzdur. En tabii ta, fýtrata ve yaradýlýþ gayesine dönmekten
haklarý olan anne sütünü daha az almakta, geçmektedir.
annelerinden kopuk yetiþmektedir. Eskisi gibi Bir insanýn dindar oluþu, özellikle dinimiz
fazla kardeþi, oynayacaðý alanlarý ve arkadaþlarý olan Ýslamiyet'e baðlý oluþu, streslere ve gerilim-
olmayýnca televizyona, bilgisayar oyunlarýna lere karþý kuvvetli bir kalkandýr. Günün deðiþik
yönelmektedir. Bu da onlarýn yalnýzlaþmasý ve vakitlerinde kýldýðýmýz beþ vakit namaz, kadere,
mutsuzlaþmasý anlamýna gelmektedir. hayýr ve þerrin Allah'tan geldiðine iman, kana-
- Ýnsanlar daha sýk depresyona girmektedir. atkârlýk, ahirete inanç, yýlýn bir ayýnda tutulan
Çökkünlük demek olan depresyonda, isteksizlik, oruç, kiþilere ruhi ve bedeni direnç vermektedir.
sýkýntý, hiçbir þeyden zevk almama, uyku azlýðý - Ailenin korunmasý, insanlarýn sýcaklýðý ve
veya fazlalýðý, dünyadan býkkýnlýk, karamsarlýk, mutluluðu ailesinde aramasý, dýþ dünyanýn teh-
istikbal endiþesi gibi þikayetler olmaktadýr. likelerine karþý koruyucudur. Bu yüzden, toplu-
Depresyon çaðýmýzýn çok yaygýn bir ruhi bozuk- mun temeli demek olan aile baþtacý edilmeli-
luðudur. dir.
- Çocuklarda hiperaktivite, uyum problem- - Yüksek apartmanlar yerine tek veya iki
leri, týrnak yeme, gece altýna kaçýrma, oburluk katlý, aðaçlý mekanlarda yer alan evlerde yaþama
gibi psikolojik problemler artmýþtýr. tercih edilmelidir.
- Yine insanlarda aþýrý iþtah, oburluk ve þiþ- - Yýllýk tatiller yeþil yerlerde, yaylalarda,
manlýk sorunlarý çok fazladýr. suyun bol, havanýn temiz olduðu yerlerde geçir-
- Kimi insanlar ise sýkýntý ve gerilimden suni ilmelidir.
dünyalara kaçarak kurtulma, daha doðrusu kendi- - Anne-baba ve çocuklarla daha düzenli ve
lerini uyuþturma yolunu seçmiþlerdir. Modern uyumlu iletiþim kurulmalýdýr.
dünyamýzda uyuþturucu, alkol kullanma, sigara, - Suni yatýþtýrýcý ve uyarýcýlardan kaçýnýl-
kumar gibi kötü alýþkanlýklar büyük dert ha- malýdýr. Mutluluk tabiilikte aranmalýdýr.
lindedir. - Bayram ve kandil gibi toplumu birleþtiren,
- Aile geçimsizliði, boþanma ve yalnýz yaþa- kaynaþtýran günlere daha çok önem vermelidir.
ma giderek artmaktadýr. Avrupa ülkelerinde her Çünkü bu günler, insanlar arasýnda barýþ, kaynaþ-
üç, ABD'de her iki evlilikten biri boþanma ile net- ma ve kardeþliðin zirveye çýktýðý zaman kesit-
icelenmektedir. Bu da karý-koca ve özellikle leridir.
çocuklar için felaket
demektir.
- Günümüzde inti-
har, cinayet, þiddet gibi
toplum problemleri yay-
gýnlaþma eðilimindedir.
- Problemli bazý
insanlar ise sahte dinlere,
sektelere sýðýnmaktadýr.
Adeta bu topluluklar için-
de kendilerini rahatlatma-
ya çalýþmaktadýrlar.
Baþlarýnda para ve
þehvet düþkünü þarlatan-
larýn bulunduðu bu sek-
törler ise sonuçta insan-
lara acý, gözyaþý ve istis-
mar edilmekten baþka bir
þey vermemektedir. Ba-
zen toplu halde intihar et-
mekte, akýbetleri daima
kederle son bulmaktadýr.

Somuncu Baba 37 Mart-Nisan 2003


ALTUN SÝLSÝLE

Hâce Kadý Muhammed Zâhid (K.S.)


Mevlüt SARIOÐLU
Necmettin SARIOÐLU
Orta boylu, beyaz be- Hz.lerinin vefatýndan sonra
nizli, zayýf vücutlu, seyrek Taþkent'e giderek insanlarý
sakallý ve güzel yüzlüydü. irþad etti. 1503 senesinde
"Silsile-i âliyye" denilen Buhara'ya giderek Muham-
büyük alim ve velîlerin on- med Þeybek Hanýn kardeþi
dokuzuncusudur. Semer- Muhmut Sultandan itibar
kantlý olup, doðum tarihi gördü. Hatta ona hocalýk
hakkýnda kesin bir bilgi yaptý. 1510 senesinde Öz-
yoktur. Kâdý Muhammed bekistan'ýn Þah Ýsmail tara-
Zâhid Semerkandî, Silsile-i fýndan istila edilmesi üzer-
Âliyye büyüklerinden olan ine Buhara'dan ayrýldý.
Ya'kub-i Çerhî Hazretlerinin Ferga-na’ya giderek Haydar
kýzýnýn oðlu olup, Mirza Devle'yi sýk sýk
torunudur. Hocasý her ziyaret etti. Genç yaþta olan
ilimde söz sahibi Ubey-dul- Mirza Devle Kadý
lahi Ahrâr'dýr. Bu ho- Muhammed Zahid Hz.lerine
casýnýn sohbetine kavuþ- talebe oldu. Mu-hammed
ma-dan önce, çok gayretler Zahid Hz.leri sohbetleriyle
sar-fedip, nefis mücahedesi maruftur.
yaptý. Bu hali yýllarca Bir sohbetinde buyur-
sürdü. Daha sonra dular ki:
Ubeydullah-i Ahrâr'a 883 "Derviþlik; yalnýz bir
(M. 1429) se-nesinde talebe yere çekilip oturmak, gökte
oldu. Ondan feyz alarak uçmak, daðda veya maðara-
kemale erdi. Ve-fatýndan da bulunmak deðildir. Der-
sonra da yerine irþâd viþlik; gönlü masivadan,
makamýna geçip, insanlara yani Allah-ü Teala'dan baþka
feyz vermek üzere halîfesi herþeyden çevirmektir. Dün-
oldu. Tecrid, verâ, takva, zühd ve sünnete bað-lýlýk yaya düþkün olmayanlarla, ahiret adamlarýyla otur-
gibi âli makamatý cami idi. mak, beraber bulunmak çok tesirli ve faydalýdýr.
Türkistan'da yetiþmiþtir. Mübarek anneleri Önce tesiri anlaþýlmasa bile; doðan bir çocuðun her
Yakub-i Çerhi Hz.lerinin soyundan olup, kendilerine gün yavaþ yavaþ büyüdüðü gibi, insan da yavaþ
"kadý"da denirdi. Bu kendilerinin ne derece âli bir yavaþ dünyaya düþkün olmaktan kurtulur. Ýstiðfar
makama geldiklerini gösterir. Ubeydullah-ý Ahrar tarikat erbabýnýn sermayesidir."
Hz.leri kendilerine zahir ve batýn aleminde irþada Kadý Muhammed Zahid Hz.leri ömrünü Ýslam
cevap verecek þekilde feyz verdi. Yazmýþ olduðu dininin emir ve yasaklarýný öðrenmek ve öðretmek
"Mesmuat-ý Kadý Muhammed Zahid" adlý eserinde için sarfetti.
mürþidinin sohbetlerini mecmu etti. 155 sahife olan Kelam-ý kibarlarý, hal ve hareketleri tarikat-ý
bu eser farsça olup, Süleymaniye kütüphanesinde âliyyede hüccettir. Tarikata intisabýndan evvel de,
mevcuttur. Bunun dýþýnda evliyaullahýn menkýbe yukarýda sayýlan sýfatlarýn sahibiydi. Hace
ve hallerinden bahseder. "Silsiletül Arifin" isimli bir Ubeydullah-ý Ahrar Hz.lerini bulduklarýnda; bir
eseri de mevcuttur. Mürþidleri Ubeydulah-ý Ahrar aðaç altýna oturmuþlar. Ubeydullah-ý Ahrar Hz.leri
Somuncu Baba 38 Mart-Nisan 2003
MEN BENDE-Ý KUR'AN'EM
onun bu haline þahit olur olmaz hemen irþad dairelerine (BEN KUR’ANIN KÖLESÝYÝM)
almýþlardýr. Kýsa zaman içinde de yetiþtirerek, mürþid
makamýna çýkarmýþlardýr. Gönül bir aþk elinde;
Bu karþýlaþma þu þekilde olmuþtur: Memleketi olan Âþýk, aþk emelinde
Semerkant'da belli bir ilim tahsil ettikten sonra, Þeyh Nimetullah Aþk, erenler dilinde,
isimli bir talebeye Herat'a gitmek üzere yola çýktýlar. Þamdan
köyüne vardýklarýnda, havanýn sýcak olmasý sebebiyle bir müd- Odur elbet tek çârem;
det istirahat ettiler. Onlar burada iken köye, Ubeydullah-ý Ahrar "Men, bende-i Kur'ân'em."
Hz.leri teþrif ettiler. Bir ikindi vakti, Hace Ahrar Hz.leri
Muhammed Zahid Hz.lerine nereli olduðunu sordu. O da Çaðrý, Hakk'a niyâza;
Semerkant diye cevap verdi. Sohbete baþlayan Ubeydullah-ý Þükürler: yoða-aza.
Ahrar Hz.leri, Muhammed Zahid Hz.lerinin kalbinden geçenleri Örülür her dem koza;
bir bir saydý. Muhammed Zahid Hz.leri o zaman Ubeydullah-ý
Ahrar Hz.lerine tutuldu ve baðlandý. Hatta Ubeydullah Hz.leri Her derde þifâ-merhem;
ona; Herat'a gitmesine gerek olmadýðýný, buralarda da ilim tah- "Men,bende-i Kur'ân'em."
sil edileceðini söyledi ise de, Muhammed Zahid Hz.lerinin
Herat'a gitme arzusu devam ediyordu. Bu arzuyu keþfeden Hace Sevda bayýr-dað aþtý;
Ahrar Hz.leri: "Herat'a ilim için mi gidiyorsunuz, yoksa tasavvuf Ummânlara ulaþtý.
için mi?" diye sorduklarýnda Hace Hz.lerinin heybetinden cevap Ummanlar buharlaþtý;
vermeyen Muhammed Zahid Hz.lerinin arkadaþý; tasavvuf için
gittiðini izah ederek cevap verdi. Hace Ahrar Hz.leri çok memnun Yalnýz,biricik gayem:
olmuþtu. Bahçeye indiler. Gözden kayboluncaya kadar beraber "Men, bende-i Kur'ân'em."
yürüdüler. Sonra durup Muhammed Zahid Hz.lerinin elini tutan
Hace Ahrar Hz.leri, onun kýsa bir an içerisinde bayýldýðýný Mazluma ver elini;
gördü. Ayýldýðý zaman Hace Ahrar Hz.leri; "Sen benim yazýmý Ondan al bedelini.
okuyabilirsin" diyerek ona bir kaðýt verdi. Bu kaðýtta þu ibarel- Süslesin amelini:
er yazýlýydý:
"Bunu iyi muhafaza et. Bunda ibadetin hakikatý, itaat, huþû Ve iþte, iþte payem;
ve Allah-ü Teala'nýn azameti karþýsýnda insanýn acizliði "Men,bende-i Kur'ân'em."
yazýlýdýr. Bu saadet Allah-ü Teala'nýn muhabbetiyle ve O'nun
resulü Seyyidül Kevneyn'e tabî olmakla geçer. Bunun için alim- Bir çizgi çizdim göðe;
lerin sohbetlerinde bulun, faydalý ilim öðren, tâki Resullüllah Deðerdi görülmeðe.
Efendimiz'e tabi olmak suretiyle marifet-i ilahiyeye kavuþasýn. Kuþa-kurda.. çiçeðe
Dini, dünyaya alet eden alimlerden uzak dur. Helal haram ayýr-
madan bulduðunu yiyen ve dine aykýrý iþler yapan cahil ve Baktýkça buldum kerem;
sapýk tarikatçýlardan uzak ol." "Men,bende-i Kur'ân'em.,"
Bu mektuptan sonra Fatiha-i Þerif okuyarak, ikinci bir mek-
tubu Muhammed Zahid Hz.lerine verdi. Ýkinci mektup Sadeddin Bir heceden bin çýktý;
Kaþgari için idi. Sonra onu Herat'a uðurladý. Yolda þiddetli göz Yüreklerden kin çýktý:
aðrýsýna tutulan Muhammed Zahid Hz.leri Herat'a gidemedi. Tertemiz zemin çýktý:
Gözü iyileþtikten sonra tekrar Herat'a gitmek için yola çýktý. Bu
sefer de þiddetli bir humma hastalýðýna tutuldu. Anladý ki; Her taraf bað-ý irem;
Herat'a gitmek fikrinden vazgeçmezse helak olacak. Bu "Men, bende-i Kur'ân'em."
niyetinden vazgeçerek Taþkent'e geldi. Burada bineðini ve
eþyalarýný kaybetti. Çünkü baþka bir þeyhi ziyarete gitmek Çaðýrýr sevdâ beni;
istemiþti. Hace Ubeydullah-ý Ahrar Hz.lerinin huzuruna çýkýn- Buðu eder bedeni.
ca, Hace Ubeydullah Hz.leri ona tebessüm ederek, kabul buyur- Çaðlar üstü yepyeni
du ve inabetlerine aldý.
"Hadaratýl Ku-düs" isimli kitabýn birinci cildinde tercüme- Hep secdede seccadem;
i halini geniþ bir biçimde bulmak mümkündür. Zahiri ilimde de "Men, bende-i Kur'ân'em."
ferda idi. Ayrýca edip, þair, zarif ve aþýk idi. Hicri 936 senesinde
M. Halistin Kukul
Somuncu Baba 39 Mart-Nisan 2003
TOPLUM

Kur'an Iþýðýnda
Yaratýlýþ ve Kadýn
Fikret TONTU

Ýslam, insanlarýn günlük hayatlarýnda mutlu Ýslam Dininin "Kadýn"a verdiði deðeri anlaya-
ve baþarýlý olmalarý için her türlü çözümü de bilmek için tarihi seyrine kýsaca göz atmak fay-
beraberinde getirmiþtir. Kalýcý mutluluðun, dalý olacaktýr.
yaratýlýþ amacýna uygun bir hayat sürmekle A. Tarihte Kadýn
mümkün olacaðýný belirtmiþtir. 1. Eski Hint'de: Evlenme, miras ve diðer
Hayatýmýzý kuþatan her türlü emir ve yasak- muamelelerde hiçbir hakka sahip deðildir. Kutsal
lar aklýmýzýn çözebileceði sebep ve hikmetlerle kitaplarý olan Vedalar'da, kadýn; kasýrgadan,
doludur. Hiçbir þey anlamsýz ve sebepsiz yaratýl- ölümden, zehirden ve yýlandan daha kötü bir
mamýþtýr. Yeter ki amacýna uygun kullanýlmýþ mahluk olarak tasvir edilirdi. Budizm'in kurucusu
olsun. Buda yakýn dostu Amenda kendisine: -Kadýnlara
Tarihten günümüze kadar "Kadýn ve Aile" de nasýl muamele edelim? Diye sorunca, -Onlara hiç
bu sebepler zincirinin tek ve seçkin bir halkasý bakmayacaksýn. Cevabýný vermiþ. -Fakat bak-
olmuþtur. Neslin devamýný saðlayan kadýn, aile maya mecbur olursak, -Onlarla konuþmayacak-
mutluluðunda en vazgeçilmez deðerler bütü- sýn, -Konuþmaya mecbur kalýrsak, -O takdirde
nüdür. Kainatýn, yüzü suyu hürmetine yaratýlan onlardan son derece sakýnmalýsýn, diye cevap
Hz. Peygamberin, kendisine dünyada sevdirilen 3 vermiþ.
þeyden birinin de kadýn olduðunu belirtmesi Yine bir defasýnda Amenda'ya "-Kadýný dine
konunun önemini daha da arttýrmaktadýr. Kadýn kabul etmeseydik, Budizm saf bir þekilde asýrlar-
ca devam ederdi. Artýk kadýn aramýza girdikten
ve onun oluþturduðu aile ortamýna da bu açýdan
sonra bu dinin uzun yaþayabileceðini sanmýyo-
bakmak en doðrusu olacaktýr.
rum..."1
Cahiliye dönemi kýz çocuklarýný diri diri
2. Eski Mezopotamya'da: Burada durum
topraða gömerken, Ýslam yaratýlmýþlarýn en þe-
kadýnýn lehine gibi görünmektedir. Sümerlerden
refli varlýðý olarak kadýný önce iyi bir insan, sonra
kalan belgelerde kadýn ile erkeðin eþit olduðu
da örnek bir anne olarak, cemiyet planýna çýkar-
hukuk önünde her iki cinsin ayný haklara sahip
mýþ, bünye psikolojisine uygun olarak üstesinden
olduðu belirtilmektedir. Ancak boþanma halinde
gelebileceði her iþin de önünü açmýþtýr. Onu bir kadýnlarýn kocalarý tarafýndan nehire atýlmak
iffet ve vakar timsali olarak Ýslam tarihinde suretiyle öldürülmesi gizlenmemiþtir.2
deðiþik alanlarda görmekteyiz. 3. Babil'de: Babil hükümdarý Hamurabi
"Kadýnlar sizin için, siz de kadýnlar için birer tarafýndan ortaya konan ve kendi adýyla bilinen
libassýnýz." Hadis-i Þerifi birbirini tamamlayan kanunlarda aile haklarý bakýmýndan oldukça
bir elmanýn vazgeçilmez parçasý olduðunun müsait maddeler vardýr. Tek kadýnla evlenmeyi
müjdesini vermiþtir. Mutluluk tablosu bu par- esas kabul ettiði halde birden fazla oda bulundur-
çanýn diðer yarýsýnýn tamamlanmasýyla mümkün mayý ve bazý hallerde çok kadýnla evlenmeyi de
olacaktýr. Hayat yolunun fýrtýnalý labirentlerinde kabul etmiþtir.
birbirlerine gören göz, yürüyen ayak, tutan el, 4. Eski Ýran'da: Sasani Devletinde kýz
hisseden kalp olabilmeleri için, kadýn ve erkeðin kardeþle evlenmek caizdi. Hatta bu teþvik edilir-
birbirlerine saygý göstermesi ve haklarýnýn yerine di. Kan hýsýmlýðýnýn, kýz kardeþ ve annelerin
getirilmesiyle mümkün olacaktýr. saygýya deðer bir hususiyetleri yoktu.
Somuncu Baba 40 Mart-Nisan 2003
5. Eski Çin'de: Çinlilerde kadýn insan sayýl- bile alay etmeye ve birbirinin etini yercesine gýy-
maz, ona ad bile takýlmazdý. Kadýn 1, 2, 3, ... diye bete mani olmasý gerekir. Yani sayýlarýnýz
sayý ile çaðýrýlýrdý. Erkek çocuklar pek makbul sayýlarýnýzla atalarýnýzla iftihar için deðil, bir-
sayýlýr, fakat kýz çocuklarý domuz diye anýlýrdý. birinizi tanýyarak yardýmlaþmanýz içindir..."
6. Eski Ýngiltere'de: Milattan sonra V. Netice olarak bir erkek ve bir diþiden yaratýlýp da,
Asýrdan XI. Asra kadar kocalar karýlarýný sata- þu bu ayrýlýp daðýlmak ve dövüþmek için deðil,
bilirlerdi. Ýlk günahýn iþlenmesine sebep olan, tanýþýp yardýmlaþarak sevgiyle dolmak ve güzel
böyle insanlýðýn felaketini hazýrlayan biri olduðu- ahlaký tatbik ederek daha büyük, daha güzel
na inanýlýrdý. Hýristiyan milletler kadýna daima toplumlar meydana getirip korunmak içindir.
bir þeytan nazarýyla bakmýþlardýr. Nefislerin olgunlaþmasýnýn ve þahýslarýn mertebe
7. Arabistan'da: Ýslam'ýn doðuþu sýralarýnda ve derecelerinin bütün medarý takvadýr. Þu veya
Arabistan Yarýmadasýnda kadýnýn durumu pek bu kimsenin nesebinden veya filan kavmin
kötü idi. Kadýn adeta erkeðin þehvetini tatmin soyundan olmak deðildir.6
vasýtasý sayýlýrdý. Evlenme ve boþan-
ma düzeninde, miras hakkýndan
tamamen mahrumdu. Kýz çocuðu
ailede maddi bakýmdan yük, manevi
yönden de bir utanma vesilesiydi.3
Cahiliye döneminde kýz çocuklarý
diri diri topraða gömülürdü. Bunun
sebebi kadýnýn soylu ailelere yakýþ-
mayacaðý itikadý idi. Soy-sop ile
övünmenin en üst düzeye çýktýðý Ku-
reyþ toplumunda sýrf þeref ve haysi-
yetlerine yakýþtýramadýklarý için
böyle bir cinayeti gelenek haline ge-
tiren müþrikler, Kabil'den bu yana
gelen ideolojilerle kadýn anlayýþlarýný
belgelemekteydiler.4
B.Kur'an-ý Kerim'e Göre
Ýnsanýn Yaratýlýþý
Cenab-ý Allah Kur'an-ý Kerim'de:
"Ey insanlar doðrusu biz sizi bir
erkek ve bir diþiden yarattýk. Ve bir-
birinizle tanýþmanýz için, sizi mil-
letlere ve kabilelere ayýrdýk. Mu-
hakkak ki Allah yanýnda en deðerli
ve en üstününüz en çok korkaný-
nýzdýr. Þüphesiz Allah bilendir, her
þeyden haberdar olandýr."5 Sözleriyle
yaratýlýþtaki farklýlýðýn inceliðini ve
deðiþik kabilelere ayrýlmanýn hikme-
tini anlamaya davet etmektedir. Ayet
ayný zamanda "Adem ile Havva'dan
veya her birimizi bir ana ile babadan
yarattý. Yani bu yönden hepiniz
eþitsiniz, birbirinize karþý övünmeye
veya þu kavim -bu kavim diye aþa-
ðýlamaya hak yoktur. Bu sebeple bir
insanlýk kardeþliði vardýr ki onun
Somuncu Baba 41 Mart-Nisan 2003
Bir baþka ayet-i kerimede insanýn yaratýlýþý Ortaya attýklarý nazariyeler ilmi bir tarafý ol-
þöyle anlatýlýr. "Ey insanlar sizi bir nefisten mayan tutarsýz þeylerdir. Ve çok zayýf payandalar
yaratan, ondan da zevcesini (Havva'yý) yaratan üzerinde durmaktadýr...8
Rabbinizden korkun. Sonrada o ikisinden çok Kur'an-ý Kerim cahiliye döneminden kalmýþ
sayýda erkek ve kadýnlar yarattý. (Nisa-1) yanlýþ inanýþ ve fikirlere, yeniden bakýþ açýsý ka-
C. Hadis-i Þeriflerde Yaratýlýþ zandýrmýþtýr. Müþriklerin yanlýþ bir düþünceyle
Ebu Hureyre anlatýyor: "Resulullah buyurdu erkeði kendilerine kýzlarý da Allah'a nispet et-
ki -Kadýnlara hayýrhah olun, zira kadýn bir eðe meleri hakkýnda "insafsýzca bir taksim diye vur-
kemiðinden yaratýlmýþtýr. Eðe kemiðinin en eðri gulamýþtýr." (Necm 21-22)
yeri yukarý kýsmýdýr. Onu doðrultmaya kalkarsan Ýslam'ýn; kadýna deðer vermediði iddia eden-
kýrarsýn, kendi haline býrakýrsan eðri kalýr. Öyle lerin bir itirazý da, Kur'an-ý Kerim'in "bütün hitap-
ise kadýnlara hayýrhah olun." (Buhari, Nikah 79, larýnýn erkeðe olmasýdýr." Bu iddiaya yüzeysel
Enbiya 1, Edep 31, 85...) Hadis baþka bir kaynak- bakarsak doðru gibi görünür. Fakat Arapça'nýn
ta ise devamýnda þöyle der: "Kadýn eðe kemiðin- hususiyetini bilen insanlar için hak vermek
den yaratýlmýþtýr. Asla bir istikamet üzere doðru mümkün deðildir. Hitaplarýn müzekker olmasý,
olmayacaktýr. Ondan istifade etmek istersen eðri erkeðe ait olmasý anlamýna gelmez. Arapça'da
haliyle istifade et, doðrultmaya kalkarsan kýrar- kadýnlarýn ve erkeklerin meydana getirdiði toplu-
sýn, onun kýrýlmasý boþanmasýdýr..." hadis kadýn- luktan bahsederken veya gýyaben bir topluluðu
larýn kendilerine has tabiatlarý olduðunu, bu tabi- anarken müzekker (erkeklik) ifadesi kullanýlýr.
atýn fýtri olup, istenen þekilde deðiþtirilemeye- Nitekim bir gün Ensar'dan Ümmü Ümare Resu-
ceðine onu kendi tabi haliyle kabul etmek, mev- lüllah'a (s.a.v.) gelerek þöyle demiþtir: "Ey Allah'ýn
cut hali üzere geçim yollarý aramak icap ettiðine, Resulü görüyorum ki her þey erkek için kadýn-
onlarýn eðriliklerine tahammül etmek gerektiðine larýn adý geçmiyor." Bunun üzerine þu ayet nazil
dikkat çekiyor. Aksi halde istenen þekilde bir olmuþtur. "Þüphesiz ki Allah (c.c.)'ýn emrine
istikamet vermek onu kýrmak olacaktýr. Bu da boyun eðen erkeklerle, Allah (c.c.)'ýn em-
boþanmadýr. Yani yuvanýn daðýlmasýdýr. Hadisin rine boyun eðen kadýnlar; iman eden er-
baþka bir yönünde ise: "Kadýn eðridir. Doðrultur- keklerle, iman eden kadýnlar; ibadete de-
san kýrarsýn ona iyi muamelede bulun, onunla vam eden erkeklerle, ibadete devam eden
birlikte yaþa..." denir. kadýnlar; sadýk erkelerle, sadýk kadýnlar;
Bu ise Resulullah'ýn kadýnlarýn hassas bir sabreden erkeklerle, sabreden kadýnlar;
mizaç üzere yaratýldýklarýna, onlara iyi muamele mütevazý olan erkeklerle, mütevazý olan
yapýldýðý taktirde onlarla uyum içinde yaþan- kadýnlar; sadaka veren erkeklerle, sada-
abileceðine dikkat çekmektedir. Ýmam-ý Gazali ka veren kadýnlar; oruç tutan erkeklerle,
"Kocanýn karýsýyla iyi geçinmesi, ona karþý güzel oruç tutan kadýnlar; gizli yerlerini ha-
ahlâkla muamelede bulunmasý kadýnýn hakkýdýr. ramdan koruyan erkeklerle, gizli yerleri-
Güzel ahlâktan kastedilen ise kadýna eza cefa ni haramdan koruyan kadýnlar; Allah
etmemek deðil; ona ezasýna tahammül etmektir. (c.c.)'ý çok zikreden erkeklerle, Allah
Resulullah'ýn yolundan giderek kadýnýn taþkýnlýk (c.c.)'ý çok zikreden kadýnlar, iþte bunlar
ve gazabýna karþý halim-selim davranmaktýr" için Allah (c.c.) maðfiret ve büyük müka-
der.7 fat hazýrlamýþtýr."9 þeklindeki teklif ve
Burada yeri gelmiþken en çok tartýþýlan mükafat kadýn ve erkek olarak her iki cinse bir-
konulardan birine kýsaca deðinmek istiyoruz. likte müjdelenmiþtir.
Hz.Havva'nýn Hz.Adem'in eðe kemiðinden yaratýl- Ýnsan olarak yaratýlýþýn hikmet ve incelik-
masý konusuna þöyle bakmak gerekir. "Ýnsan lerini kavramýþ, mutlu ve huzurlu bir hayat en
tekamül neticesi þimdiki halini iktisap (hesap büyük dileðimiz olmalýdýr.
etmiþ) bir varlýk deðildir. Yoksa nevilerin Dipnotlar
deðiþmesi neticesinde bir þeyler deðiþe deðiþe bu 1-Bekir Topaloðlu, Ýslam'da Kadýn, Yaðmur Yay., Ýst., s. 32
2-Melahat Aktaþ, Ýslam Toplumunda ve Çaðýmýzda Kadýn, Ölçü Yay. Ank., s. 32
hale gelmemiþtir. Ýnsan nevi olarak Allah(cc) 3-Bekir Topaloðlu, a.g.e., s. 17,18
tarafýndan yaratýlmýþtýr. Sebepler alemi içinde 4-Melahat Aktaþ, a.g.e., s. 38
5-Hucurat, 13
mucizeyi de izah etmeye imkan yoktur. Doðrusu 6-Elmalýlý Hamdi Yazýr, Hak Dini Kur'an Dili, c. 7, s. 211, 212
canlýnýn meydana geliþini ne tabiatçýlar, ne 7-Prof. Dr. Ýbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi, c. 9, s. 293, 294
8-Prof. Dr. Ýbrahim Canan, a.g.e., c. 9, s.295,296
tekamülcüler pozitif olarak ispat etmiþ deðildir. 9-Melahat Aktaþ, a.g.e., s. 60-61

Somuncu Baba 42 Mart-Nisan 2003


EDEBÝYAT

Þiirimizin Kökeni
Feyzi HALICI
Onikinci yüzyýlda Anadolu topraklarýna gön- metlerde onaltýncý, onyedinci yüzyýlda derlenmiþ
derdiði gönül erleriyle, buralarda oturan insanlarý yazma eserlerde ve mecmualardaki parçalardýr. Tür-
Türk - Ýslam düþüncesiyle maya maya yoðuran ve kistan ve dünyanýn belli baþlý merkezlerinde ve kü-
eðiten, Feridüddini Attar tarafýndan Pir-i Türkistan tüphanelerinde bulunan araþtýrma "Hikmet"lerin en
olarak isimlendirilen Ahmet Yesevî, bir inanç kýsa zamanda eksik veya yanlýþ denmeden, hele
yumaðý, sevgi halesi ve hoþgörü içinde kýsýr ve dar hele, "Bunlar Yesevî'ye ait deðildir", hükmünü ver-
imkânlarla yaþayan insanlara sýnýrsýz bir yaþama meden, hatta bu "Hikmet"lerin Ahmet Yesevî tara-
sevinci sunmasýný bilen ve bunda tam manasýyla fýndan deðil, talebeleri ve müritleri tarafýndan son-
baþarýlý olan bir büyük veli, bir gönül eridir.
radan söylenmiþtir. Ýtirazýný ileri sürmeden, en kýsa
Ahmet Yesevî Ýslâmiyetin geniþ anlamý ve
zamanda toplanýp yayýnlanmasýnda büyük faydalar
sýnýrý içinde Horasan'da, Türkistan'da tutuþturduðu
vardýr. Bunlarý, derin su balýklarý gibi antenleri
çerað kýsa zamanda etkisini gösterdi. Bu etki ve tabi-
atiyle Ahmet Yesevî'nin menkýbelerle örülmüþ ha- çaðlarý kucaklayan gönül adamlarý ve bilim adamlarý
yatýnýn ve fikirlerini anlaþýlýr ve sade bir Türkçe ile elbette bir sýralamaya koyarlar. Büyük gönül adam-
söylemiþ olmasýnýn da payý büyüktür. Anadolu'da larý için yazýlan ve söylenen menkýbeleri de müsbet
yaþayan insanlar Yesevî'nin "Hikmet"lerine bir can bilimlerin terazisinde de mihenge vurmaya kalkýþ-
kurtaran simidi gibi sarýlmýþlar, "eþrefi mahlûkat" mayalým. O zaman kývanç duyduðumuz eserlerini
olmanýn manevi, feyizlerinden nasiplerini almasýný hal ve tavýrlarýný yaþama sevinci içinde yaþadýðýmýz
bilmiþlerdir. Bu "Hikmet"ler yüzyýllar sonrasýna bu gönül insanlarý, balon gibi uçar giderler, avucu-
elbette matbu olarak deðil, yazma eserlerle, fakat muzdan, gönlümüzden. Bir gerçeði kabul etmeðe
çoðunluðu gönül diliyle deyiþler olarak iletil- mecburuz. Türk þiirinin ana kaynaðý halk edebiyatý
miþlerdir. Esas önemli olan da budur. Yüz kiþi, bir- olarak Ahmet Yesevî'nin ve onun gönül erleri Hacý
den baþlayarak kendisine söylenen bir mýsraý yanýn- Bektaþi Veli ve Yunus Emre'nin belirlediði bir gönül,
dakine, o da yanýndakine söylemeðe devam etsinler, bir inanç çizgisi içinde dal-budak kök salmýþ,
yüzüncü kiþiye o cümle veya o mýsra tamamen geliþmiþ ve geniþlemiþtir. Anadolu Türkçe'siyle
büyük deðiþikliðe uðrayarak gider. Yunus Emre'nin gönül diliyle söylediði þiirlerdeki
Yurdumuzda Ahmet Yesevî konusunu en iyi deyiþ güzelliði ve imajlarýn ayrýcalýðý batý edebiy-
iþleyen ve deðerlendiren bilim adamýmýz Prof.Dr. atýný, batý þiirini okuyan, inceleyen, haydi biraz daha
Kemal Eraslan, 1896 tarihinde Kazan'da yayýnlanan
açýk söyleyeyim, adeta onlarý taklit ve kopya eden
kitapta Ahmet Yesevî'nin hikmetlerinin sayýsýnýn
sanatçýlarýn eserleriyle mukayese edince insan
4444 olduðunu söylüyor. Ülkemizde bu güne kadar
hayret içinde kalýyor. Orta Asya'dan yola çýkan
yapýlan çalýþmalara göre, Prof.Dr. Kemal Eraslan
250 civarýnda Hikmeti günümüz Türkçesine sazýmýz, sözümüz, Anadolu'ya, Türk Ýslam düþünce-
çevirdiðini, bunlarýn da yetmiþaltýsýný yayýnladýðýný siyle yeni bir þekle, doygunluða ve deyiþ güzelliðine
söylüyor. Bu miktar Kazan'da yayýnlanan "Hik- bürünerek girmiþtir. Anadolu, bu deyiþlerle insan
met"lerin altmýþda birini teþkil ediyor. Elbet bunun olarak, coðrafya olarak gönül gönül eðitilerek
dýþýnda deðiþik eserler de vardýr. fethedilmiþtir. Bu düþüncelerin aydýnlýðý içinde
1993 Ahmet Yesevî sevgi yýlý olarak kabul ve Yunus Emre'nin þiirini nirengi noktasý kabul ederek
ilan edildi, yurdumuzda ve Türkistan'da Uluslar bu etkileþimi günümüze deðin deðiþik þairlerin þiir-
arasý Yesevî kongreleri düzenlendi. Biz, altmýþ'da bir leriyle mukayese edeceðiz. Tabiatýyla Yunus
bilgi imkânýyla bu kongrelere katýlmýþ oluyoruz. Emre'den Hacý Bektaþ-ý Veli'ye uzanan inanç dolu
Bunu bir eksiklik olarak kabul ediyoruz. Bizim kutsal gönül yolunda aþk çeraðýný tutuþturan ilk
bilebildiðimiz, bulabildiðimiz, okuyabildiðimiz hik- gönül erinin Ahmet Yesevî olduðunu unutmadan...

Somuncu Baba 43 Mart-Nisan 2003


EDEBÝYAT

Çanakkale Destaný
Ýstiklal Marþý Þairi'nin

Yrd.Doç.Dr.Cemil GÜLSEREN
'Türk Edebiyatýnda Mehmet Akif Ersoy ka-
dar içinde yaþadýðý devri bütün ayrýntýsýyla gören
ve gösteren baþka bir þair yoktur' der Prof Dr
Mehmet Kaplan.
Duygularý bakýmýndan 'halkçý' ve 'milliyetçi'
olan Akif bir kiþiliði ile, edebiyatta 'toplumun' bir
þair olarak karþýmýza çýkar. Ona göre edebiyat 'bir
toplumun manevi ve ahlaki en çok etkili olabilen
müessesedir.' Bu bakýmdan 'sanat için sanat' yap-
mak yersizdir. Yine Akif'e göre her edebiyatýn
vataný vardýr; edebiyat mahallidir ve bir mem-
leketin büyük halk kitlesine hitap eder. Ýslam
dünyasýnýn geri kalýþ sebeplerinden birisi de ede-
biyatýn halka deðil, sadece halka hitap etmesidir.
Halk için ve halkýn hayatýný veren bir edebiyat
yaratmak, Akif'in en kalýn çizgisidir.
Þu halde Akif'in içinde yaþadýðý toplumun
hayatýný bütün özellikleriyle aksettirdiði muhak-
kaktýr. Ýlhama inanmayan þairin en büyük daya- biyatýnda en iyi Akif anlatýr. Atatürk'ün kahraman-
naðý gözlemleridir. Ýstiklal Marþý ve Çanakkale lýk bakýmýndan ikinci büyük baþarýsý Ýstiklal
þehitlerine yazdýðý bunun en gözde ve belirgin Savaþýný kazanmasýdýr. Ýstiklal Savaþýnda Türk
örnekleridir. milletinin duygularýný, deðerlerini þiir ile ifade
Türk þairine' gerçek realizmin Akif ile girmiþ eden hem de en iyisini yazýp Ýstiklal Marþý olarak
olduðundan þüphe edilemez. 28 Temmuz 1918 kabul edilen þiirin þairi de yine Mehmet Akif'tir.
Ekim sonunda biten 1. Dünya Savaþý'nýn gerek M.Kaplan1;’Atatürk'ün Gençliðe Hitabesinde
Türk gerekse dünya tarihi bakýmýndan önemli bir istediði gençlik ile Akif'in þiirlerinde tasvir ettiði
bölümü Çanakkale savaþlarýydý. Bu savaþlar, insan tipi birbirine çok yakýndýr. Baþkomutan
þehitler ve sonunda kazanýlan zafer Akif'in yaþa- Atatürk ile milli þair Akif arasýndaki baðlantý bir-
dýðý en büyük realiteydi. Safahat'ýn altýncý kitabý birini tamamlar biçiminde geliþir. Ýstiklal Savaþý,
Asým’da yer alan Çanakkale Destaný’nda bu Çanakkale Savaþýnýn bir devamý olduðu gibi,
gerçeði yazmýþtý. Bu destan Türk kahramanlýðýnýn Ýstiklal Marþý da, Çanakkale þiirinin bir devamýdýr.
ve bu kahramanlýðýn ebedi sembolü olan Meh-
metçiðin destanýdýr. Çanakkale, Türk'ün ordu mil- Þu boðaz harbi nedir var mý ki dünya da eþi,
let oluþunun ve balkan bozgunundan hemen En kesif ordularýn yükleniyor dördü, beþi
sonra muhteþem bir ordu ve kudret ortaya çýkar- Top tüfekten daha üstün, gülle yaðan mermiler,
ma kabiliyetinin ýspatýdýr. Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler.
Atatürk ve Akif
Çanakkale, kýlýç ile kalemin birleþmesidir. Vurulup tertemiz alnýndan uzanmýþ yatýyor,
Kýlýç Mustafa Kemal, kalem Mehmet Akif'tir. Bir hilal uðruna Yarab ne güneþler batýyor.
Atatürk bilindiði gibi Çanakkale savaþý ile tarih Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsýn,
sahnesine çýkar. Çanakkale savaþýný ise Türk ede- Gömelim gel seni tarihe desen sýðmazsýn.

Somuncu Baba 44 Mart-Nisan 2003


Mýsralarý, Anafartalar Grubu kumandaný yani Mehmetçiði güneþe benzeten þair, onun
Mustafa Kemal Paþa'nýn ve onun kumanda ettiði milli Ýstiklal ve þerefi temsil eden bayrak uðrun-
þanlý Türk ordusunun kahramanlýðýna bir dua daki fedakarlýðýný da 'bir hilal uðruna güneþlerin
kutsiyeti ile dolu sesleniþtir. Böylece Mustafa batmasý' þeklinde ifade ediyor. Bundan sonraki
Kemal Paþa, dünyanýn en çetin ve en büyük mýsralar doðrudan doðruya Mehmetçiðe hitaptýr:
savaþýnýn kahramaný olmuþ ve harbin en baþta
tanýnmýþ bir ordu kumandaný liyakatini kazan- Ey bu topraklar için topraða düþmüþ,
mýþtýr. þehit olmuþ asker!
Milli Mücadeleye önderlik edecek lideri bul- Gökten atalarýn ruhlarý inse de senin
muþtuk. Çanakkale zaferinin, Mustafa Kemal gibi o temiz alnýný öpse, layýktýr, yeridir.
büyük bir insan ilk kez ülkece tanýnmasýna, hem
de büyük bir sevgi, saygý ve hayranlýkla tanýn- Ey þehit oðlu þehit! Benden mezar isteme;
masýna vesile olan mutlu bir yaný da vardý. Bu bu dünya da sana layýk mezar bulamam ve
mutluluðu destanlaþtýran Akif'in mýsralarýna þimdi esasen senin yerin bu dünya da deðildir: Allah
biraz daha yaklaþalým isterseniz; M. Akif Çanak- senin için: 'Allah yolunda öldürülenleri sakýn
kale Savaþý þiirinin ilk bölümünde düþmanlarý- öldüler sanma. Bilakis onlar Rableri katýnda
mýzý anlatmaktadýr. Bunlar Avrupa'nýn en medeni diridirler' buyuruyor ve sana peygamberiyle en
sayýlan, medeniyetlerine aydýnlarýmýzýn hayran sevgili, en seçkin kullarýnýn yanýnda, cennette
olduðu Ýngiltere ve Fransa gibi devletleridir. makam vaadediyor. Senin yerin orasýdýr ve orada
Bunlar medeniyetin kendilerine saðladýðý üstün- peygamberin Hz. Muhammed (S.A.S.) kucaðýný
lüðü ve özellikle teknik gücü, baþka milletleri açmýþ baðrýna basmak üzere seni bekliyor.
sömürmek, baþkalarýnýn vatanlarýný istila etmek Kahramanlýðý, cesareti, imaný, baþlangýcý ve
gibi yaþanýlan çaðýn fikir ve medeniyet seviyesi ile sonuyla Mehmetçik budur ve ancak böyle
baðdaþmayan kötü amaçlarla kullanmaktadýrlar. anlatýlabilir. Bu þiir Mehmetçiðin ölmez bir abide-
Türk askeri Çanakkale de vatanýný savunmak gibi sidir ve þairi de duygularýna tercüman olduðu
meþru ve en kutsal bir görevi yaparken, düþman- milletin gönlünde ebedileþmiþtir.
larýmýz baþkasýnýn vatanýný zorla ele geçirmek 'Türk Milleti milli birlik ve beraberlikle bütün
gibi haksýz ve insanlýk anlayýþý ile ters düþen bir güçlükleri yenmesini bilmiþtir.' diyen Atatürk'ün
gayenin peþindedirler. Avrupalýnýn anlayýþýnda izinde, bugün de yarýn da her zamankinden fazla
medeniyet insanlýða saadet deðil, felaket getiren parolamýz milli birlik ve beraberlik olmalýdýr.
korkunç ve soðuk bir teknik üstünlük bir silah Çanakkale Destanýný yazan, Milli Kurtuluþ
yarýþmasý þeklini almaktadýr. Ýþte Akif, bu yanlýþ mücadelesi veren Türkiye'ye yakýþan da bu deðil
ve sakat medeniyet anlayýþýnýn düþmanýdýr. Þiirin midir?
bundan sonraki bölümleri savaþý ve Mehmetçiði
anlatýr. Türk tarihini yapan, Türk milletini koru- DÝPNOTLAR
yan, vataný, milleti, dini ve mukaddesatý uðruna 1-Atatürk Milliyetçiliði Açýsýndan Akif, Ölümünün 50. Yýlýnda Mehmet Akif

her devirde seve seve ölüme giden Türk askerini Ersoy, Mar. Üniv. Yay. No: 439 Ýst. 1986. s 3

Somuncu Baba 45 Mart-Nisan 2003


EDEBÝYAT

Ey Câným Baba
Ey Velî Nimetim

Musa TEKTAÞ
Aile düzeni ve disiplini içerisinde insanlarýn bir fýtratýna nisbeti gibidir. Çünkü süt aslî fýtratýn sûre-
takým konum ve mesuliyetleri vardýr. Çocuklarýn tidir. Süt hakký bilinmese, aslî fýrtat deðiþir. Çocuðun
maddi ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasý, beslenmesi ve babasýna nisbeti ise kiþinin ruha nisbeti gibidir.
barýnmasýnýn temini, eðitimi, beden ve ruh saðlýðý Çünkü bekâ ilk önce ruhtan meydana geldiði gibi
bakýmýndan ihtiyaçlarýnýn giderilmesi ailenin en babadan da geçinme hasýl olur. Çocuðun sütle ve
önemli görevidir. Bu ihtiyaçlarýn karþýlanmasýnda en benzeri nafakalarla hayatýna sebep olanlara çocuk da
büyük mesuliyet babalara düþmektedir. Baba hem gücü yettiðinde þükür ifadesi olarak mal ve
ailenin reisi, hem öðretmeni hem de þefkat þemsiye- bedeniyle hizmet etmelidir. Eðer hayatta deðillerse
sidir. Neslin korunmasý yükümlülüðünden hareketle kabirlerini ziyaret etmelidir. Böylece umre sevabý
en önemli görev yine babaya düþmektedir. kadar sevap kazanýr. Onlara özellikle duâ etmeli ve
Bir baba olarak örnek alýnacak en büyük aile affedilmelerini istemeli, hayýrlý amellerin sevap-
reisi, baba; Hazreti Peygamber Efendimizdir. larýný onlara baðýþlamalýdýr. Onlara sevgi gösteren-
Peygamber Efendimizin gerek kendi çocuklarý ve lere sevgi göstermelidir.4
torunlarýna gerekse diðer çocuklara karþý son derece Mevlâna hazretleri Mesnevi'de; "Çocuklar;
þefkat, merhamet ve sevgi hisleri duymasý, onlarý analarýnýn babalarýnýn gözlerinin nûrudur! Bu yüz-
baðrýna basýp okþamasý, öpmesi, hatalarýný baðýþla- dendir ki, onlarýn sevgi ile dolu bakýþlarý analarý,
masý, hatta oyunlarýna katýlmasý ile ilgili bir çok babalarý besler!" diyor ve devam ediyor;
hadisi þerif rivayet edilmiþtir. Onun çocuklara karþý "Babanýn bir aðaca benzeyen bedeni, oðlunun
bu düþkünlüðünü yadýrgayan birini, "Allah senin iki gözünden geçen gizli bir yoldan su alýr, onunla
kalbinden merhameti söküp almýþsa ben ne beslenir.!
yaparým"1 diye eleþtirmiþtir. Rasulllah’ýn aile hayatý Oðlunun gözlerinden kaynaðýný alan bu su,
son derece muntazamdý. Eþlerine saygý gösterir, hak- hýzla ananýn ve babanýn gönül bahçelerine doðru
larýna riayet ederdi. Aile bireyleriyle þakalaþmayý akar gider.!
sever, nâdiren vuku bulan aile içi rahatsýzlýklarý Çocuklarýn göz çeþmelerinden durmadan akýp
anlayýþla karþýlar, ikazlarýný incitmeden medenîce gelen bu su ile ananýn babanýn gönül bahçeleri
yapardý.2 yetiþir tazelenir.!
Bir babanýn en önemli vazifelerinden bir de Göz çeþmeleri kaynaðý hastalanýp kötüleþirse,
çocuðunu bilgili ve ahlâklý olarak yetiþtirmesidir. babanýn beden aðacýnýn dallarý kurur, yapraklarý
Sevgili Peygamberimiz; "Hiçbir baba çocuðuna dökülür.!
güzel terbiyeden daha deðerli bir miras býraka- Yapraklarý dökülen kuruyan aðaç; oðullarýn-
maz"3 buyurmakla ebeveynin sorumluluklarýnýn dan su almadýðýný bu sebeple bu hâle düþtüðünü
boyutunu açýkça meydana koymuþtur. Aile büyük- sýzlanarak söyler durur.!"5
lerinin hâl ve hareketleri aile içindeki çocuklarýna Edebiyatýmýzda baba ile ilgili bir çok þiire rast-
hayatýna direkt olarak yansýmaktadýr. Onun için; lamak mümkündür. Ancak bunlardan bazýlarý var ki,
anasýna-babasýna saygýlý bireyler topluma da saygý hem hatýra bakýmýndan hem de anlattýðý hâdiseler
duyan þahsiyetler olarak yetiþir. bakýmýndan dikkat çekicidir.
Ana-Baba insanýn dünyaya gelmesinin zahiri Þair Osmanlý Padiþahlarýndan Kanuni Sultan
sebebidir. Çocuðun annesine nisbeti, çocuðun asli Süleyman ile oðlu Þehzade Bayezid arasýnda geçen

Somuncu Baba 46 Mart-Nisan 2003


manzum bir mektup, þair baba-oðul arasýndaki Yine konumuzla alâkalý olarak derlediðimiz bir
münasebeti anlatmaktadýr. 1526'da doðan Bayezid, þiir ve hikayesini burada sizlerle paylaþmak istiyorum.
aðabeyi II. Selim ile mücadeleye giriþir. Çünkü Osmanlý döneminde Malatyalý Sabri isminde
kendi Amasya, aðabeyi Konya valiliðine tayin bir derviþin oðlu arkadaþlýk kurduðu bazý olumsuz
edilmiþtir. Elbette Ýstanbul'a yakýn olan tahta insanlarýn teþviki ile on bir kiþilik bir grup halinde,
yakýndýr. Bayezid böyle düþünerek aðabeyi Selim'e Ýstanbul’da devlet hazinesini soyma teþebbüsünde
saldýrýr. Tarihler 1559'u göstermektedir. Bayezid bulunurlar. Suçüstü yakalanan bu on bir kiþi idama
yenilir ve dört oðlu ile birlikte Ýran Þahý Tahmasb'a mahkum edilir. Bu haberi Malatya'da duyan Sabri
sýðýnýr. Ama Tahmasb Kanunî ile anlaþýr ve Bayezid Baba oðlunun kötü emel taþýyan insanlar tarafýndan
ile dört oðlunu (Orhan, Mahmut, Osman, Abdullah) kandýrýldýðýný, bu suçunun affedilmesini temenni ile
Kavzin'de boðdurtur. Zamanýn Sivas Valisi'nin bu bir þiir kaleme alýr. Yüreði evlat sevgisi ile dolu olan
naaþlarý Abdulvahap Gazi türbesinin yanýna defnet- bu þair baba, yazdýðý þiirini bir zarfa koyar ve yol
tiði bilinmektedir.6 Dört oðlu ile birlikte öldürülen üzerine çýkar. Pay-i taht olan Ýstanbul'da evladýnýn
Þahî mahlasý ile de þiir yazan Þehzade Bayezid'in affedilmesini istediði arzuhalinin padiþaha ulaþtýrýl-
babasý Kanunî'ye gönderdiði mektup þiir ve Kanu- masý için Allah'a dua eder.
nî'nin buna verdiði cevap konumuz açýsýndan bir Bu mektubu Ýstanbul'a götürecek birini
örnektir. Þahî'nin babasýna yolladýðý murabba þeklin- ararken, bir nûrani zat; "Ben Ýstanbul'a gidiyorum,
deki 7 kýt'alýk manzum afnâmesinin ilk kýtasý emanetin varsa götüreyim" demesi üzerine; zarfý o
adama verip, âcilen Padiþaha ulaþtýrýlmasýný söyler.
þöyledir;
Mektubu alýr almaz gözden kaybolan zat, Hýzýr
Alehyisselam'dýr. Aradan zaman geçmeden mektup
padiþahýn huzuruna arzolunur. Mektuptaki þiiri
okuyan padiþah hazretleri bir babanýn hissiyatý
karþýsýnda çok duygulanýr ve on bir kiþiyi de affeder.
Ýþte on bir kiþinin affýna vesile olan þiir þöyledir.

Zat-ý pâký hazret-i ol Hâdi Allah aþkýna


Hep yýkýldý gönlümün Baðdadý Allah aþkýna
Bu harâbat-ý edin âbadý Allah aþkýna

Ey erenler tez edin imdâdý Allah aþkýna


Sivas Abdulvvehabi Gazi Külliyesindeki 4 Þehzâdenin kabirleri
Bu bir evladý bana baðýþlan Allah aþkýna

Ey serâser âleme Sultân Süleyman'ým baba Göz göz oldu sine-i mecrûhide yârem benim
Tende câným cânýmýn içinde cânâným baba Huzn-ile fersûdelendi kalbi bî-mârým benim
Bâyezid'ine kýyarmýsýn benim câným baba Ol divan-ý örfde imiþ hem ciðer pârem benim
Bî-günâhým Hak bilir devletlü sultâným baba Andan özge var mý söylen asla bir çârem benim

Kanunî'nin "Muhibbî" mahlasý ile gene 7 Ey erenler tez edin imdâdý Allah aþkýna
kýt'alýk bir murabba þeklinde verdiði manzum cev- Bu bir evladý bana baðýþlan Allah aþkýna
abýn ilk kýt'asý da þudur;
Siz bana dünyayý âlem dense hâþa istemem
Ey demâdem mazhar-ý tuðyâný isyaným oðul Ben Ali oðlum Rýza'dan baþka dünyâ istemem
Takmýyan boynûna hergiz tavk-ý fermâným oðul Hem kazanmaklýkta bundan özge dâvâ istemem
Ben kýyar mýydým sana ey Bayezid Hâným oðul Yetiþin Allah için hýþmile dârâ Allah aþkýna
"Bî-günahým" deme bâri tevbe kýl câným oðul7
Ey erenler tez edin imdâdý Allah aþkýna
Yukarýdaki murabbalarda Þahî, babasýna olan Bu bir evladý bana baðýþlan Allah aþkýna
sevgisini, "cânýmýn içinde cânaným" olarak ifade
ediyor. Kanunî de, "ben sana kýyar mýydým" diyerek Yüzü kara bende-i naçizi maðbun eylemen
baba-oðul münasebetindeki sevgiyi izhar ediyor. Halk içinde böyle bir sergerdâný mazlûm eylemen
Ancak devletin selâmeti için olay bir trajediyle Lutfedin oðlumu siz katile mahkûm eylemen
sonuçlanýyor. Garibim hakkýmda gayri þahsý gayyûm eylemen
Somuncu Baba 47 Mart-Nisan 2003
Hulûsi Efendi'nin babasý olan; Es-Seyyid Hatip
Hasan Feyzi Efendi uzun yýllar Þeyh Hamid-i Veli
Camii'nin mütevelliliðin ve hatipliðini yapmýþtýr.
Heybetli bir vücut yapýsý olan Hasan Feyzi Efendi
celâl meþreplidir. Ancak her baba gibi çocuklarýna
þefkatli ve mûnistir. Sevgili Peygamberimizin Ha-
dis-i Þeriflerinde buyurduklarý vechile bir babadýr.
Peygamberimiz (S.A.V) bir hadiste þöyle buyuruy-
orlar; "Çocuðun babasý üzerindeki hakký, güzel
isim koymasý, ona süt emzireni iyi seçmesi ve ede-
bini güzel yapmasýdýr."9 Çocuklarýnýn annesi Taced-
din-i Veli hazretlerinin soyundan olan bir seyyidedir.
Yine çocuklarýna iyi isimler koymuþ ve edep numû-
nesi olarak yetiþtirmiþtir. Evlatlarýnýn ilk dini eðiti-
mini bizzat kendisi yaptýrmýþtýr. Kur'an-ý Kerim'i
çocuklarýna öðretip hatmettirmiþtir. Daha sonra ilmi
yönden gerekli eðitim alabilmeleri için elinden gelen
gayreti sarfetmiþtir. Ve aile terbiyesi ile melek tabi-
atlý evlatlar yetiþtirmiþtir. Ýþte bu örnek babaya
gurbette (ihtimal ki askerde) olan oðlu Hulûsi Efendi
tarafýndan yazýlan þu þiir hem bir babanýn hususuyet-
lerini, hemde bir evladýn ona olan duygularýný ve
Es-Seyyid Hatip Hasan Feyzi Efendi hürmetini ifade etmektedir.
Ey velî nimetim ey câným baba
Ey erenler tez edin imdâdý Allah aþkýna Ey bekâ-yý devlet-i þâným baba
Bu bir evladý bana baðýþlan Allah aþkýna
Ey gamlý gönlümün gamlý neþ'esi
Merhamet edin benim nâle-i feryadýma Ey dertli cân u hem dermâným baba
Bir ferah bahþeyleyin bu hâtýrý nâ þâdýma
Ömrü Nuh-i verseniz billahi gelmez yâdýma Ey kanlý yaþ döken gözümün nûru
Ýstemem mülki cihaný kýymanýz evlâdýma Ey mahzûn gönlüme her aným baba
Ey erenler tez edin imdâdý Allah aþkýna
Neþ'esi bahârý ömrümün varý
Bu bir evladý bana baðýþlan Allah aþkýna
Sürûr-ý sîne-i virâným baba
Darda kaldým ya Ebâ Salih meded eyle bana
Hayâlin gözümde yâdýn gönlümde
Sen buyurmuþtun mürîdime mûinim daima
Yer tutdu ey cânda mihmâným baba
"Huz bi yedi edriknî ya þeyh dahilek mutlakâ"
Kapýnýz kýtmiridir reddeyleme Sabri gedâ
Hep sâyende geçti bu ana deðin
Ey erenler tez edin imdâdý Allah aþkýna Azâde hep dem-i devrâným baba
Bu bir evladý bana baðýþlan Allah aþkýna8
Bu þiir zaman zaman Darende'de tasavvufi soh- Birgün yine Mevlâ kavuþturursa
betlerde okunurmuþ. Biz Ali Galip Karaaðaç'tan Cân ola vaslýna kurbâným baba10
derledik. Ali Galip aðabey Hulûsi Efendi'nin huzu- Yazýmýza baþlýk olarak seçtiðimiz þiirin ilk
runda da bir çok kez okunan bu ilahinin daima bir mýsrâýndan son satýrýna kadar hayýrlý bir evlâdýn
evlat sevgisi üzerinde etkili olduðunu anlatmadan babasýna olan hürmetini görüyoruz. Özetle ifade
geçemiyor. edecek olursak Hulûsi Efendi hazretleri babasý için;
Yazýmýzýn bundun sonra ki kýsmýnda da Es- “Gönlüm onun için gamlanýr onunla sevinir, dertle-
seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretlerinin "Mektû- rimin dermaný yine babamdýr. Ondan ayrý olduðum
bat-ý Hulûsi-i Darendevî" adlý eserinde bulunan zaman gözlerim kanlý yaþlar döker, onun ayrýlýðý
"Baba" konulu þiir ve mektuplarýndan bahsedeceðiz. gönlümü hüzünlendirir. Ömrüm boyunca onun var-
Somuncu Baba 48 Mart-Nisan 2003
lýðý hayatýmýn baharý gibi benim neþe kaynaðým Ýslâmýn emirlerine uyarak, dine hizmet ederek
oldu-olacak. Viran, yani üzgün kalbimin tek sevinç geçirdin. Bu aziz ömrünü hak yoluna harcadýn.
kaynaðýdýr baba. Babacýðýmýn hayali gözümün Allah'a yakýn olan Allah dostu bir mürþide baðla-
önünden gitmez, gönülde her zaman en güzel yer narak, onun yolunda yürüdün."
(misafir köþesi) babamýndýr. Bu güne kadar babamýn Kim seni incitse yâr ihtiyârýn incitir
gölgesinde yaþadým, onun kanatlarý altýnda hayat Kim sana buðzeylese buðzýyla olur pay-mâl
sürdüm. Eðer bu hasretlik biter Mevlâ kavuþmamýza "Seni inciten, Hak dostlarýný, Hak dostlarýný
izin verirse, o anda kavuþma sevinciyle cânýmý sana inciten da Allah'ý incitmiþ olur. Sana karþý içinden
kurban ederim baba." demektedir. kötü duygular besleyenler bu duygularýnýn,
Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimize ulaþan bir Peygamberimizin ehl-i beytini sevmemenin, Pey-
nesebin, Þeyh Hamid-i Veli Hazretlerinin ahfadý gamberimizi sevmemek olduðunu bilmezler mi ki;
olan bu silsilenin, bir halkasý olan Hasan Feyzi bu hatalarýndan dolayý, ayaklar altýna düþer periþan
Efendi; bahtlý bir babadýr. Mektûbat’ýn 63. mektûbu, olurlar."
"Sebeb-i hayatým efendi babacýðým" diye baþlar. Bu Sen Karibullah Hakký'nýn gözünün nûrusun
mektûbunda Hulûsi Efendi Hazretleri babasý Hatip Kim o göz nûruna hürmet eylemez bulmaz visâl11
Hasan Efendi hakkýnda Sivaslý Þeyh Ýhramcýzâde "Sevgili Babacýðým; sen Allah'a yakýnlýk kes-
Ýsmail Hakký Efendi'nin kemâl sýfatlý övgülerine yer betmiþ olan Ýsmail Hakký Efendimizin göz bebeði
vermektedir. "Bu kemale þol sözler þahitlik eder ki gibi kýymetlisin. Çünkü o sana böyle kýymet veriyor.
hakkýnýzda ol þahid-i âdil ve ol arif-i kamil, (hiyaru Onun içindir ki, sana hürmet eden Ýsmail Hakký
ümmeti ehibbühüm) hadis-i þerifiyle iþaret buyurup Efendi'ye hürmet etmiþ gibi olur. Sana hürmet etme-
Hatib Efendi Ýhvan-ý kiram arasýnda eshab-ý güzinin yen, saygýda kusur eden, mutlak kavuþmaya eremez,
güzidelerinden Cenab-ý Ömer'e (r.a) benzer diye Allah'a vâsýl olamaz."
tebþir buyurmuþlardýr." demektedir. Yani Peygam- Kýymetli okuyucular bu satýrlarý okuduktan
berimizin sevenlerle ilgili hadisinin müjdesini ver- sonra zannederim ki, bir evlâdýn babasýna gereken
erek, heybeti ve celâl mizaçlý olmasý bakýmýndan hürmetinin ifadesi bu þiirle; altýn harflerle beyitlere
Hz. Ömer (r.a) efendimize huy itibariyle benzediði- yazýlmýþ olduðuna hepimiz kanaat getiririz.
ni iþaret etmiþtir. Sahabe-i kiramýn yanýnda Hz. Her zaman iyilik ve hayýrda önder olan,
Ömer'in kýymeti ne kadar seçkin ise, Ýhramcýzâ- yaþadýðý topluma örnek bir âhlâk nûmunesi olarak
de'nin yanýnda da Hatip hasan Efendi o kadar kýy- hayat süren Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi'nin
metlidir. Bu mektûbun sonunda yine Hatip Hasan duygularýyla baba sevgisinin ne demek olduðunu
Feyzi Efendi için yazýlmýþ bir þiirleri vardýr. anlamaya çalýþalým.
Ak sakalýn ak saçýn envâr-ý sun'-ý zü'l-celâl Babasýndan gördüðü þefkati ve sevgiyi, kâmil
Ol celâlýn perdesi cismin ve ruhun ol celâl gönlünde olgunlaþtýrarak bizzat aile fertlerine, yani
“Ak sakalýn ve ak saçýn celal sýfatlý olan Allahü neslinden olan evlatlarýna gösteren Hulûsi Efendi,
Teâlanýn nûrlarýný, parlaklýðýný taþýyan bir sîmaya ceddi gibi "baba" olmuþ, kendi gibi evlatlarýný
sahipsin. Yine yapý itibariyle, ve kiþilik olarak celâl "baba" olarak yetiþtirmiþtir. Binlerce sevenine bir
mizaçlýsýn.” baba þefkatiyle davranan, bize baba sevgisini ve
Þânýna düþmez seni mahrûm-ý vasl etmek anýn kýymetini edebi bir dille anlatan, öðreten o olmuþ-
Sebkat etmiþ rahmeti buðzýna vermez ihtimal tur...
"Sen elbette Allah’ýn cemâline kavuþacaksýn,
DÝPNOTLAR
bu ihsandan seni mahrum etmek onun þânýndan de- 1-Buhari, "Edeb", 18
2-Komisyon , Ýlmihal-II, Ýslam ve Toplum, s.520-546, TDV Yay, Ýst, 1999
ðildir. Çünkü "rahmetim gadabýmý geçti" buyuran, 3-et-Tâc, V,8
4-Bursalý Ýsmail Hakký, Ýman Esaslarýna Tasavvufi Bir Bakýþ, (Haz; Yakup
bu müjdeyi veren Mevlâmýz'ýn sana rahmet sýfatý ile Çiçek) s.75, Dârulhadis, Ýst, 2000
muamele edeceðine inanýyorum, baþka bir ihtimal 5-Mevlâna, Mesnevi, (Terc: Þefik Can) C.6, s.612, Ötüken, Ýst, 1999
6-KOCAKAPLAN Ýsa, "Açtý m'ola þu Sivas'ýn Gülü Yapraðý", Türk Edebiyatý,
yoktur." S;344, Haziran 2002, s.49
7-ÖZTUNA Yýlmaz, Büyük Türkiye Tarihi, C.4, s.205, Ötüken, Ýst,1977
Pîrsin Ýslâm'da yetmiþ yýl sürüp ömr-i azîz 8- Ali Galip Karaaðaç (1932 Darende doðumlu)’dan derlenmiþtir.,
9-Beyhakî, Þuabu'l-Ýman, VI, 401
Dâmenin tuttun Karibullah'a ettin imtisâl 10-ATEÞ Osman Hulûsi, Mektubat-ý Hulûsî-i Darendevî (Haz. Doç. Dr. Mehmet
"Yaþamýþ olduðun yetmiþ yýllýk ömrünü Akkuþ) s. 106, Ank. 1996,
11-ATEÞ, a.g.e, s.174

Somuncu Baba 49 Mart-Nisan 2003


MAKALE

Edebiyatýmýzda Bahar
Ahmet Aydýn BOLAK

Bülbül âhengini, gül rengini hep senden alýr,


Sen gidersen bu gülistanda bahardan ne kalýr?
Ýslâmiyet'ten evvel Ortaçað'daki Türk boylarýnda baþlayan, sonra müslüman
Türklerin kendi bünyelerine uygun olarak devam ettirip son senelere kadar yaþattýklarý ve
çocukluðumda, Balýkesir’de de Nevruz veya Navruz adýyla hatýrladýðým "Bahar
Bayramý"ný 21 Mart'ta kutladýk. Bugün, o bahar bayramýnýn ilhamýyla sizlere bazý bahar
þiirleri okumak ve baharýn zevkini birlikte tatmak istiyorum.
Mehmet Deligönül'e ait o güzel þiiri tekrarlayalým:

Deniz dalgalanmak üzre,


Gönül bayraðýný açmak üzredir.
Ýçimizde birþey kopuvermek üzre;
Sen gelmesen de sevgilim,
Bahar, gelmek üzredir.

Ve eskilerin tâbiriyle seslenelim:


Bahar oldu beyim, evde durulmaz,
Bu mevsimde, çemenzâre doyulmaz.
Gezer bülbül gibi gönül, yorulmaz,
Bu mevsimde, çemenzâre doyulmaz.

Kâðýthâne bayramlarýný ve geçmiþ zaman baharlarýný anlatan


güfteyi hatýrlayalým:

Esti nesîm-i nevbahâr, âçýldý güller subh-dem,


Açsýn bizim de gönlümüz, sâkî meded, sun câm-ý cem...

Hepimizin "modern þair" olarak tanýdýðý Orhan Veli Kanýk,


baþlangýçta þiirlerini daha çok eski tarz yazardý. Onlardan
birinden bir bölüm okuyalým:
.........
Sevmek kadar tatlý, yaþamak kadar
Kýsa bir ânýn ötesinde bahar.
Ýþte o bir dem ki, ömrü unutup

Açacaðýz nurdan kapýlarýný


Bugün vaadedilen cennetimizin.
En güzel, en son memleketimizin
Bulacaðýz ýþýktan pýnarýný.

Gün vuracak baktýðýmýz her yüze


Ve kýzlar, kucaklarýnda çiçekler,
Somuncu Baba 50 Mart-Nisan 2003
Ebedî baharý getirecekler, Sevgili Halil Soyuer'in "Bahar" þiirinden iki kýt'a
Bu yeniden baþlayan ömrümüze. okuyup, bir "Nevruz" günü kaybettiðimiz Âþýk
Veysel'in mýsrâlarýyla devam etmek istiyorum;
Yine modern þiir ustalarýmýzdan Cahit Sýtký Yine çýkýp geldi iþte ilkbahar,
Tarancý'yla devam edelim: Sabahlar, gündüze sisli baþladý.
Kýþdan yorgun düþen çýplak dallarda,
Damlardaki kar, saçaklardaki buz, Yeni bir baharýn nesli baþladý.
Kaný kaynayan suya dar geliyor. Yeni bir güzellik sardý yollarý,
Haberin var mý? Arýlar, çiçekte gördü ballarý.
Oluklardan sonsuz akan su sesinde Mayýs sevmezmiþ de kuru dallarý,
Bahar geliyor. Onun için Nisan sisli baþladý.

Duy, güneyden estiðini rüzgârýn, Âþýk Veysel, O Koca Usta bakýnýz nasýl anlatýyor
Göreceksin neler olacak yarýn, baharý:
Yuvada çýrpýnan yavru kuþlarýn, Cümle aðaç uykusundan uyandý,
Uçmak hevesinde bahar geliyor. Giyinmiþ donunu yeþil atlastan,
Ýrenk irenk çiçeklere boyandý,
Eskilerimizin: Gidermiþ kederi, kurtulmuþ yastan.
Bülbül âhengini, gül rengini hep senden alýr, Bahar gelir, daðlar-baðlar süslenir,
Sen gidersen bu gülistanda bahardan ne kalýr? Yel deðmezse, coþan dallar uslanýr,
Gül solar, bülbül uçar, neþ'eli sesler azalýr, Bir hazîn ses þafaklara seslenir,
Sen gidersen bu gülistanda bahardan ne kalýr? Neler duymaz bâd-ý sabâ o sesten.

kýt'asý da baharla ilgili þiir, duygularýmýzýn bir ifade- Sevgili Okuyucular;


sidir. Herþeyin çýtýr çýtýr, hayatýn çýtýr çýtýr toprakta pat-
Niçin bülbül figân eyler, bahar eyyâmýdýr þimdi, lamaya baþladýðý, ilk kardelenlerin çýktýðý, arkasýndan
Açýlmýþ goncalar, güller mesâr eyyâmýdýr þimdi.. erik ve bâdem dallarýnýn çiçeklendiði; sonra yavaþ
6+ yavaþ tedbirli aðaçlarýn çiçek açtýðý bu mevsimde
bestesiyle, Yahya Kemâl Beyatlý'nýn Rindlerin Ölümü insan, doðmanýn, doðurmanýn lezzetiyle ve kemâle
þiirindeki: ermenin baþlangýcýnda bütün bir gençliðin neþ'esini
Ölüm, âsûde bahâr ülkesidir bir rinde; yaþar... Bütün bir gençliðin yaradýlýþdaki gücünü
Gönlü her yerde buhurdan gibi yýllarca tüter. yaþar... Bahar böyle bir mevsimdir..
Bahar bir mevsim-i âþüfte edâ,
mýsrâlarý, Türk þiirinin en güzel taç beyitlerindendir. Bir mevsim-i dilgüþâdýr..
Yine Yahya Kemâl Beyden birkaç mýsrâ : yâni, "bir gönül açýcý mevsim"dir. O sebeple Türkler
Ýstanbul'un öyledir bahârý; asýrlar boyu baharý kutlulamýþlar, bahar bayramlarý
Bir aþk oluverdi âþinâlýk... yapmýþlardýr.
Aylarca hayâl içinde kaldýk; Sizlere ömür boyu nice baharlar temennî ediyo-
Zannýmca Erenköy'ünde artýk rum. Bahar gibi yetiþen gençlerimizin, yazlarýný da,
Görmez felek öyle bir bahârý. kýþlarýný da bahtiyar geçirmelerini diliyorum.
Somuncu Baba 51 Mart-Nisan 2003
HATIRA

Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi arkadaþlarýyla 1967


Somuncu Baba 52 Mart-Nisan 2003
HANIMLARA ÖZEL

Evlilikte Saygý-Sevgi Dengesi


Nuran ÖZDEN

Bundan önceki tavsiye- yaptýðý iþte baþarýlý olursa,


lerimizi ayrý ayrý yaptýk. Bu bir hasta iyileþir ya da üzün-
sayýmýzda siz deðerli gelin- tü veren bir durum ortadan
lerimize ve sevgili kayýn- kalkarsa, erkek tarafýndan
validelere birlikte seslenmek, biri erkek çocuk doðurursa,
biraz da yaþanmýþ olaylardan kýrsal kesimlerde de hayvan-
bahsetmek istiyoruz. Çünkü lar diþi yavru doðurursa
tavsiyelerimizi okuyan kýy- gelinin uðurlu olduðuna
metli okuyucularýmýz geli- inanýlýr. Ya da bunlarýn ter-
niyle ya da kayýnvalidesiyle sine geliþen olaylarda hiç
olan iliþkilerini anlatýp on- suçu olmadýðý halde gelinin
larýn örnek olmasýný istediler. uðursuz olduðu düþünülür.
Bizim yaptýðýmýz araþ- (Dinimizde böyle inanýþla-
týrmalarda da gelin-kaynana rýn yeri yoktur. Hayýr ve þer
kavgasýnýn, kavga demeye- Allah'tandýr. Allahu Teala ne
lim de anlaþmazlýðýnýn bun- dilerse o olur.)
dan 4 bin yýl önce de vâr ol- Gelinleri kýna gecele-
duðunu gördük. Dünya dur- rinde dertli türküler söy-
dukça devam edebileceðini leyip, aðlatarak, baba evi ile
de tahmin edebiliyoruz. Za- koca evi arasýndaki farký
ten halk dilinde de gelin ve anlatmaya çalýþýrlar.
kaynana için atasözleri, atýþ- Yine Anadolu'nun bir-
malar, türküler söylenmiþtir. çok yerlerinde kýz babasý ký-
Bazý yörelerde hareket- zýný gelin olarak uðurlarken
leri çok yavaþ olan gelinlere 'Baba evinden diri çýktýn,
"Ermeni gelini gibi kýrýtma." koca evinden ölü çýkasýn.' di-
derler. yerek el kapýsýnýn zorluðu
Mesela Antep taraflarýn- ve sabretmesi gerektiði anla-
da gelinin becerisini dene- týlýr.
mek için çiðköfte yoður- Gelin kendi yuvasýndan
masýný isterler. Gelin çiðköfte uçup baþka bir yuvaya kon-
yoðururken tepsinin kenarla- muþ kuþ gibidir. Gittiði evin
rýndan dökülürse "Babanýn düzenini, orada yaþayanlarýn
evinden gelirken civciv huy ve tabiatlarýný, adetlerini
getirseydin de toplasaydý." derler. bilmediði için sýkýlýr, mahcup olur, hatta korkar bile.
Eskiden Anadolu'da gelinin bir iþi yapa- Bu yüzden kayýnvalide ve oðlu ona yapmasý
madýðýný ya da ben bunu bilmiyorum dediðini gerekenleri tatlý dille güzel bir þekilde anlatýrsa o da
duyan kayýnvalide, ‘Kocaya gelmeyi biliyorsun da ne yapmasý gerektiðini bilir ve ona göre davranýr.
bunu mu bilmiyorsun?’ diyerek gelinin gururunu Bazen de kayýnvalideler ne kadar anlayýþlý
kýrarmýþ. Günümüzde bu þekilde olmasa bile buna olursa olsun, gelinler onlara karþý huysuz ve inatçý
benzer hoþ olmayan durumlar ortaya çýkýyor. olabiliyor. Kaynanaya itaat etmek bir yana kocasýna
Geleneklerine baðlý ailelerde geline geldikten da annesini þikayet ederek ailede huzursuzluða yol
sonra geliþen olaylarla gelinin uðurlu mu uðursuz açabiliyor. Erkek de bu hususta cahil ise iyice
mu olduðuna karar verirler. Mesela mevsimi araþtýrmadan karýsýnýn sözüne uyarak annesinin
olmadýðý halde bereketli yaðmur yaðarsa, damat kalbini kýrabiliyor.
Somuncu Baba 53 Mart-Nisan 2003
Resulullah Efendimiz (S.A.S) buyurdu ki: öyle davranacaktýr.
"Bir kadýn kocasýnýn evinde bir þeyi düzelterek Peygamber Efendimiz (S.A.V.) bir hadis-i þe-
birtakým iyi iþler yaparsa Allah (C.C.) O kadýna bir rifinde þöyle buyuruyor:
sevap yazar ve bir günahýný da siler. Onun cennette- "Çocuklarýnýzýn size ikramda bulunup itaat
ki derecesini yükseltir." etmeleri için siz de anne babanýza itaat edin ve
Bu sebeple gelin ve kaynana her zaman ikramda bulunun."
Allah'ýn takdirine rýza gösterip birbirine karþý sabýrlý Gelin yapacaðý iþlerde kocasýna ve kaynanasý-
olmalý, itaat ve sevgisinde kusur etmemelidir. na danýþýp onlarýn görüþünü aldýktan sonra yaparsa
Kayýnvalideler için de durum pek farklý deðil. hem onlarýn rýzasýný kazanýp memnun eder, hem de
Onlarda da hoþ olmayan atýþmalara ve söylenmiþ ailenin saadet ve selametini temin etmiþ olur.
sözlere geçmiþte olduðu gibi günümüzde de rast- Kayýnvalidesini memnun eden bir gelin ayrýca
lanmaktadýr. kocasýný da memnun etmiþ olur. Kocasýný memnun
Kaynanasýndan kurtulmak isteyen bir gelin: eden kadýn da iki dünyada mesut ve bahtiyar olur.
Aman kaynanayý n'etmeli? Zira Allah-u Teala (C.C.) yapýlan hiçbir iyiliði karþý-
Kaynar kazana atmalý lýksýz býrakmaz.
Yandým gelin dedikçe Kayýnvalidesiyle “tek bir yürek ve tek bir gönül
Altýna odun atmalý gibiydik” diyebilen bir gelin hatta onun yabancý
Diye türkü söylemiþ. ülkeden gelen bir gelin olduðunu öðrendiðimizde
Dil þeklindeki kaktüs çiçeklerine de diken- çok þaþýrdýk. Uzaklardan gelin olarak gelirken
lerinden dolayý kaynana dili demiþlerdir. Acaba kay- içinde taþýdýðý endiþeleri, kayýnvalidesinin þefkatli
nananýn aðzýndan çýkan her söz dikenli mi? Yoksa kollarýnda attýðýný ve baþý ne zaman derde girse,
öyle mi düþünülüyor? onun merhametli kollarýna sýðýnabileceðini bilmek,
'Bir gözünü kör, bir kulaðýný saðýr et.' diye ne hissetmek ona derin bir huzur veriyordu. Kayýn-
güzel söylemiþlerdir. Her zaman kayýnvalidenin validesi ona gerçek bir anne gibi davranmýþtý. Hep
aðzýndan çýkan sözleri incelemektense, 'O benden destek olup yol göstermiþti. Zor anlarýnda kendi
büyük, benden daha tecrübeli. Mutlaka bir bildiði annesinden çok onun yakýnlýðýna ihtiyaç duymuþtu.
vardýr.' diye düþünerek meseleleri büyütmeden hal- Kayýnvalidesiyle tek bir yürek ve tek bir gönül
letme yoluna gitmek en güzeli. olmasýnýn sebebi ise eþine ve onun annesine
Dört gelin sahibi tecrübeli bir kayýnvalideye, beslediði sevgi, saygý ve göstermiþ olduðu fedakar-
gelinleriyle nasýl anlaþtýðýný sorduðumuzda derin lýktý. Onlara karþý açýk gönüllü, terbiyeli ve neza-
bir of çekerek, 'Kaynana olmasaydým da taþ olsay- ketliydi. Eþini ve yuvasýný hep bu þekilde mutlu
dým.' diye dertlendi. Nedenini sorduðumuzda da etmiþti.
'Ah yavrum! Kaynana pamuk ipliði olup raftan Gördüðümüz gibi her gelin kaynana arasýnda
düþse gelinin baþýný yarar.' dedi. anlaþmazlýk ya da kavga olacak diye bir düþünce
Unutulmamasý gereken bir þey varsa hiç olmamalý. Bazen de anne kýz gibi geçinerek birlikte
kimse dört dörtlük olamaz. Ýster gelin olsun ister yaþayabilen gelin ve kaynanalara rastlayabiliyoruz.
kayýnvalide. Ýki tarafýn da kusurlarý çok önemsen- Aþaðýda okuyacaðýmýz gelin ve kaynana gibi:
memeli. Hele bu kusurlarý evin erkekleri hiç duy- Aliye Hanýmýn bir oðlu iki kýzý vardý. Kocasý
mamalý. Erkekler her zaman kadýnlardan daha fark- geçimsiz, bencil bir insandý. Çevresinde de pek
lý düþünür. sevilmezdi. Aliye Haným geçim sýkýntýsý çekmemiþti
Her anne baba çocuðunu evlendirirken önce ama kocasýyla kayýnvalidesinden çok çekmiþti.
çocuðunun mutluluðunu düþünür. Kayýnvalide de Oðlunun evlenme yaþý geldikçe içini tarifsiz bir
eðer bir kýzý yoksa kýz evlat sevgisini gelininde heyecan ve korku sarmaya baþlamýþtý.
görür. Ev iþlerinde bir yardýmcýya kavuþur. Geliniyle Mehmet Bey oðlunun ve gelininin yanlarýnda
dertleþmek onu mutlu eder. Yaþlanýnca da gelini ve oturmasýný istiyordu her fýrsatta. "Haným o kadar
oðlunun hürmet ve ikramýna nail olur. Unutmamalý emek çektik, oðlan büyüttük. Gelinimiz hizmet
ki kayýnvalidesini memnun eden bir gelin, kendi etsin de biz de ömrümüzün sonunda evladýmýzýn
anne ve babasýnýn þerefini yükseltir. Ayrýca kocasýný gününü görelim." diyordu.
da memnun eder. Bu gibi sevgiler ailede sevgiyi ve Aliye Haným geliniyle oturmak istemiyordu.
muhabbeti artýrýr. Zira sevgi ve muhabbet karþýlýk- Kendi çektiklerini gelininin de çekmesine gönlü
lýdýr. Gelin, þimdi nasýl gelin olduysa yarýn ayný þek- elvermiyordu. Eþinin ve rahmetli annesinin anla-
ilde kayýnvalide olacaktýr. Bugün kocasýnýn ailesine yýþsýz tavýrlarý karþýsýnda hep sabretmiþti. Bundan
nasýl davrandýysa kendi çocuklarý ve gelini de ona sonra evlerinde huzursuzluk istemiyordu.

Somuncu Baba 54 Mart-Nisan 2003


Bundan sonra da Kararlý bir
þekilde kocasýna: "Bey! Ben gelinimi
ve oðlumu ayrý oturtmak istiyorum.
Çok þükür onlara ev açacak imka-
nýmýz var. Gelinimiz isterse bize yine
hizmet eder. Hem benim evde iki de
kýzým var." dedi.
Mehmet Bey eþinin kararlýlýðý
karþýsýnda ne cevap vereceðini þa-
þýrdý. Bunca yýllýk evliydiler, þimdiye
kadar eþini böyle kararlý gör-
memiþti.
Dilerseniz bundan sonrasýný
gelinin aðzýndan dinleyelim:
Doðrusunu isterseniz ben bu
evlilikten çok korkuyordum. Kayýn-
validemi tanýyorduk. Onun kendi
kayýnvalidesinden ve eþinden çektik-
lerini bana da çektirirse diye kara
kara düþünmeye baþlamýþtým. Böyle
düþünmeme de biraz annem sebep olmuþtu, çünkü aylarýnda biraz tedirgindim. Ama kayýnvalidemin
bu evliliði en çok ben istemiþtim. Annemin pek fazla anlayýþlý davranýþlarý sayesinde yavaþ yavaþ bu tedir-
gönlü yoktu. ginliðin yerini sevgi ve saygý almaya baþladý.
"Bana bak kýzým!" dedi, "Bu kadýna fazla güven- Kayýnvalidem kendilerine yakýn bir ev tutmuþtu, ama
miyorum. Sadece eþini çok sevmekle bu iþ yürümez. benden yapamayacaðým hiçbir iþ istememiþti. Güzel
Sana sýrasý geldikçe biz ne gördük ki diye baþýna kak- bir yemek yapsa biz olmadan yemezlerdi. Ne zaman
maya baþlarsa bana hiç þikayet etme." diye kestirip gezmeye gitse beni almadan gitmezdi. Kýyafetlerimi
attý. beðenmediði zaman kibar bir þekilde þunu giysey-
Kayýnvalidemin oðluna çok düþkün olduðunu, din, ya da gittiðimiz yere bu uymaz derdi. Sonra da
tek oðlu olduðu için de bütün dikkatini onun üstüne benden özür dileyerek gideceðimiz yerdeki insanlarý
verdiðini etraftan duydukça benim de önyargýlý anlatýr, "Ne yapalým yavrum. Bazen de baþkalarý için
düþüncelerim arttý. Kayýnvalideme fýrsat vermeye- hareket etmek zorunda kalýyoruz." derdi.
cektim ve ondan uzak duracaktým. Ben önceleri, annemin de baskýsýyla nasýl olsa
Zaman benim, annemin ve çevremin düþün- onlarýn yanýndan uzak bir yere taþýnýrým diye
celerini haksýz çýkardý. Þimdi çok mutluyum ve bunu düþünüyordum. Þimdi bu düþüncem yok oldu. Ben
kayýnvalideme borçluyum. de onlarý çok sevdim, hatta kaba ve geçimsiz dedik-
Kayýnvalidem açýk sözlü bir kadýndý. Hiçbir leri kayýnpederimi de. Çocuklarýmý onlarla beraber
zaman arkamdan konuþmadý. Beklentilerini doðru- büyüttük.
dan benimle konuþtu. Bana kýzým sana söylüyorum, Aliye Haným burada söze girerek:
gelinim sen anla gibi imalý sözler söylemedi. Kendi Ben gelinimden çok memnunum. Ona hiç el
kýzlarýndan yapmasýný istediði iþleri onlara, benden kýzý gözüyle bakmadým. O da bana saygýsýnda kusur
istediðini de bana söylerdi. Kýzlarýndan, hele oðlun- etmedi. Hatta kayýnpederini bile gösterdiði hürmet
dan hiç ayrý tutmadý beni. Oðluna olan düþkün- ve saygýyla yola getirdi. Þimdi o da eskisi gibi geçim-
lüðünün aynýsýný bana da gösterdi. Görümcelerimin siz deðil. Torunlarýný sevmek onu bambaþka bir
bana davranýþlarýný, tutumlarýný; benim de onlara insan yaptý. Gelinimiz ne oðlumuzu, ne de torun-
karþý nasýl davranmam gerektiðini, oðlunun görev- larýmýzý bizden uzak tutmadý. Aksine o da bize bað-
lerini en baþtan hepimizi karþýsýna alarak açýk açýk landý. Kýzlarýmý evlendirirken bana çok yardýmcý
konuþtu. oldu. Ne zaman ona ihtiyacým olsa bana kýzým gibi
Eþim annesine gerçekten çok düþkündü. Ama davrandý, bir gün bile kýzlarý var onlardan yardým
bu yüzden benim huzurumu bozacak hiçbir istesin demedi. Bilmediði þeyleri danýþýr, öðrenir. Bir
harekette bulunmadý, çünkü annesinden öyle tem- yere gideceði zaman hep söyler. Gerekirse izin ister.
bih almýþtý. Aliye Haným sözlerini "Allah gelinimden razý
Baþta da söylediðim gibi ben evliliðimin ilk olsun." diye dua ederek bitirdi.

Somuncu Baba 55 Mart-Nisan 2003


HÝKAYE

Hüseyin, Orhan ve Ziya...


Raziye SAÐLAM

-Günaydýn Hüseyin. Erkencisin bu sabah. takýr' diyorlardý. Hüseyin dolabýn bozulduðunu düþünerek
-Günaydýn. Çok acelem var. Çayý demledim, ocakta geldiðinde, yiyecekleri görünce o da çok þaþýrdý.
duruyor. Ben içtim. Bugün vizeler baþlýyor. Orhan:
Bir yandan konuþup, bir yandan da çantasýný hazýr- -Ne dersin üzüm bað misali, kendimize bir ziyafet
layan Hüseyin, Mardin'den gelmiþ Ý.T.Ü. Bilgisayar çekelim mi?
Bölümünde okuyordu. Hüseyin bir süre düþündü. Babasýyla Ýstanbul'a ilk
-Orhan, Ziya'yý kaldýrmayý unutma. Akþam yine çok geldiklerinde Haydarpaþa'nýn merdivenlerini inerken
geç geldi. babasý:
-Ne oldu bu çocuða böyle. Son günlerde hep geç 'Oðlum bak, burasý Mardin'e benzemez. Burada 72
geliyor. Neyse hadi sen geç kalma. çeþit insan yaþýyor derler. Az ye, az giyin ama yine de
Orhan, Erzincan'dan gelmiþ ve Mimar Sinan Üniver- harama el uzatma.'demiþti. Þimdi nerden geldiði belli
sitesi mimarlýk bölümünde okuyordu. Ortaokuldan beri hep olmayan bu yemeklere el uzatamazdý.
mimar olmak istiyordu. Okulda dönem ödevi olarak Mimar -Bence üzümü yemeden baðýný soralým Orhan. Gel
Sinan'ý hazýrlarken hayatýndan, yaptýðý eserlerden çok et- sen bize bir çay demle yanýna da þu dünden kalan yumur-
kilenmiþti. Ýstanbul'a okumak için geldiðinde, daha yol iz talarý kýr. Ýçimiz rahat olsun hiç deðilse.
bilmeden sora sora bularak Süleymaniye Camisi, Þehzade ............................
Camisi gibi onun yaptýðý eserleri gezip incelemiþti. Onlar yaðda yumurtayý iþtahla yerken Ziya geldi.
Ziya ise Yýldýz Teknik'de Makine Bölümünde okuyor- -Hani aldýklarýmýn hiç biri yok bu sofrada. Görmediniz
du. Aydýn'dan gelmiþti. Anadolu'nun deðiþik deðiþik mi yoksa?
þehirlerinde gelen bu üç gencin yolu Beþiktaþ'ýn arka Hüseyin:
sokaklarýnda, küçük eski bir apartman dairesinde -Yok gördük de, midemiz hele onlara alýþmasýn dedik.
kesiþmiþti. Bize soyu sopu belli iki yumurta yeter Ziya.
.............................. -Amaan oðlum deli misiniz siz? Yapsaydýn þöyle bir
Orhan kahvaltýyý hazýrlarken Ziya'nýn kalktýðýný duydu. tavuk yanýna da pilav, ne güzel yerdik.
Banyoda öksürüyordu. Ýçeri girdiðinde Orhan, onun göz- .........................
lerinin morardýðýný fark etti. Ertesi sabah...
-Ne o Ziya hasta mýsýn? Ne kadar öksürdün öyle. Orhan okula gitmek için evden çýktýðý sýrada üst kat-
-Yok iyiyim. Boðazýma gýcýk geldi. taki ev sahibi kadýnla karþýlaþtý. Kadýn gülümseyerek:
Birlikte kahvaltý ederlerken Orhan onun yemek -Sað olun çocuklar. Para da bir makbule geçti ki...
yemek için kendini zorladýðýný fark etti. Orhan ne demek istediðini anlamadý. Ama bozuntuya
-Pek iþtahýn yok gibi Ziya. da vermedi.
-Nedense caným bir þey istemiyor. En iyisi bugün Akþam Orhan:
okula gitmeyeyim. -Ziya yine gelmedi. Onun son zamanlarda hali hiç hal
-Ýstersen ben de kalayým. Hastaysan... deðil. Bu kadar parayý nereden buluyor. Sordum. Sadece 'iþ
-Yok caným, ne gereði var dadý gibi baþýmda mý dura- buldum.'dedi. 'Ne iþi?'dedim. ‘Boþ ver karýþtýrma.'diye
caksýn. Haydi kalk git sen. Ben ortalýðý toplarým. cevap vermedi. Valla bir gün baþýný belaya sokacak.
............................. -Ben de çok düþünüyorum. Ev sahibine de iki aylýk
Birkaç gün sonra.. peþin vermiþ kirayý.
Orhan ile Hüseyin okuldan döndüklerinde, Ziya henüz -Demek ki o yüzden kadýn bana teþekkür etti. Ben de
gelmemiþti. Yemek sýrasý Orhan'da olduðu için, üstünü ne diyor bu kadýn diye düþünüyordum.
deðiþtirip mutfaða girdi. 'Ne piþireceðiz bakalým' diyerek O gece Hüseyin yattý ama, uyur gibi yaparak Ziya'yý
dolabý açýnca bir an gözlerine inanamadý. Dolap aðzýna beklemeye baþladý. Saat 1'e doðru geldi. Gece lambasýnýn
kadar tavuk, sebze, meyve ve kahvaltýlýkla doluydu. Ayrýca ýþýðýnda sallanarak yürüdü ve alelacele üstünü çýkarýp ken-
kapaðýnda meyve sularý ve ketçap ve mayonez de vardý. dini yataða attý. Bir süre sonra Hüseyin yavaþça kalkýp,
-Hüseyin gelsene buraya. Tamtakýra bir þeyler olmuþ. Ziya'nýn öylece çýkarýp attýðý pantolon ve ceketini aldý. Ýkisi
Hep çok az yiyecekleri olduðu için buzdolabýna 'tam- de çok kötü kokuyordu. Mutfaða girip kapýyý kapattý. Sonra

Somuncu Baba 56 Mart-Nisan 2003


da aceleyle ceplerini karýþtýrdý. Bir cebinden oldukça çok -Kýzýn öyle masum bir görünüþü vardý ki. Önceleri hap
miktarda para, bir cebinden de küçük bir pakette beyaz bir kullanýyormuþ. Okulda bir arkadaþýndan alýþmýþ. Zavallý
toz gördü. Hüseyin onun uyuþturucu olduðunu hemen kýz..... Zavallý.
anladý. Ailesinin büyük umutlarla okumaya gönderdiði Ziya, Hüseyin de Orhan da duyduklarýndan çok etkilendiler.
nasýl böyle bir yola düþmüþtü. Hayatý mahvolacaktý. Orhan'ýn gözünün önüne kendi kýz kardeþi geldi. Birden ir-
.............................. kildi. Ziya'ya doðru eðilip, yakasýndan tuttu ve:
Sabah Hüseyin Ziya ile konuþunca Ziya hiç inkar -Alçak! Bir katile yardým ettin!diye baðýrdý. Hýrsýný
etmeden sattýðýný kabul etti. alamayýp tam vurmak üzereyken Hüseyin engel oldu.
-Sýnýftan Erol iki senedir yapýyormuþ bu iþi. Çoðun- ...........................
lukla gençlerin gittiði bir Cafe-Bar var. Erol beni oranýn Ziya birkaç gün okula gitmedi. Sonra okul çýkýþýnda
patronuyla tanýþtýrdý. Patron bana çok iyi davrandý. Bizimle Erol onu buldu ve:
çalýþýrsan iyi para kazanýr, okulunu rahatça bitirirsin. Ben -Korkak bir tavuk gibi kaçtýn. Böyle kolay kurtula-
önce ne iþ olduðunu anlamadým. Bir paket veriyorlardý, caðýný mý sandýn? Patron hep seni bekliyor.
elimdeki adrese götürüp teslim ediyordum. Elime çok para Ziya hiç cevap vermeyerek yürüdü. Eve gelip
geçtiði için pakette ne olduðuyla ilgilenmedim. Ama uyuþ- arkadaþlarýna Erol'un söylediklerini anlattý. Ertesi gün
turucu olduðunu tahmin ediyordum. Hüseyin'le Orhan da birlikte gitti. Erol yanlarýna gelerek:
-Bunu nasýl yaparsýn Ziya? Okulun, geleceðin her -Ne o yanýnda korumalarýnla mý dolaþýyorsun. Süt
þeyin mahvolacak. kuzusu. Patron akþama bekliyor, korkmazsan yalnýz gel
-Niye mahvolsun. Okul bitirenlerin de durumu ortada. diye alay etti.
Ben þimdi bile onlardan daha iyi kazanýyorum. Ziya:
-Peki o gençleri zehirlediðin için hiç vicdan azabý duy- -Patrona söyle, ben artýk yokum.
muyor musun? -Oðlum bu yoldan öyle kolay kurtulamazsýn. Ya
-Komik olma Orhan. Sanki ben satmasam, baþkalarý gelirsin, ya da... diyerek cebinden bir sustalý çýkardý ve
yapmayacak mý bu iþi. Hem biz burada para sýkýntýsý çekip, onlarýn bir hareket yapmasýna fýrsat vermeden býçaðý
basit okul ihtiyaçlarýný zor alýrken, para içinde yüzen o zen- Ziya'nýn karnýna sapladý ve kaçtý.
gin gençler de vicdan azabý duymuyor. Ziya 'Yandým anam!'diyerek baðýrarak yere düþtü.
-Sende hiç vicdan azabý kalmamýþ Ziya. Hiç deðilse Orhan'la Hüseyin Ziya'ya bakmayla Erol'un peþinden
içme de bari, kendini mahvetme. koþmak arasýnda tereddüt ettiler. Sonunda bir taksi çevirip,
Ziya sessiz kalmýþtý. Hüseyin son günlerde, onun da
en yakýn hastaneye götürdüler arkadaþlarýný.
kullanmaya baþladýðýný, biliyordu. Engel olmalýydý, ama
Býçak çok derine girmemiþti. Herhangi bir iç organa
nasýl?
zarar vermediði için çabuk iyileþecekti. Ailesiyle polise,
Bir gün yine konuþmayý denedi.
Erol'dan ve uyuþturucudan bahsetmediler. Basit bir kapkaç
-Bak uyuþturucudan insanlar mahvoluyor, aileler
olayý olarak kayýtlara geçti ve kapandý. Ailesi periþan bir
yýkýlýyor. Hem ailenin yüzüne nasýl bakacaksýn? Gel ne olur
durumdaydý. Ama oðullarýný kurtulduðuna þükrediyorlardý.
yol yakýnken býrak bu iþi.
...........................
-Sen ne diyorsun be. Ben istesem de onlar peþimi
Ziya hastanede yatarken Hüseyin bir Erol'u hasta-
býrakmazlar benim. Öldürürler beni.
nenin bahçesinde gördü. Ziya'yý görmek için geldiðini
Hüseyin bir ara Ziya'nýn ailesine haber vermeyi
anlamýþtý. Hemen yanýna gidip, bir hareket yapmasýna fýr-
düþündü. Ama bunun pek bir faydasý olmayacaðýný biliyor-
sat vermeden iki eliyle yakasýndan kavradý ve duvara
du.
............................ yapýþtýrdý. Erol'a göre daha yapýlý olduðundan, onu kontrol
Birkaç gün sonra Ziya eve geç vakit, periþan bir etmesi kolay olmuþtu. Sert bir sesle:
halde geldi. Hem aðlýyor, hem de kesik kesik: -Arkadaþým seni ihbar etmedi ama peþini býrak-
-Öldü...... Daha gencecikti........ Zavallý kýz........ diye mazsan hem Ziya'yý býçakladýðýný, hem de o genç kýzý öldür-
aðlýyordu. düðünü gider ben söylerim polise. Þimdi kaybol buradan,
Hüseyin ile Orhan onu kolundan tutup banyoya bir daha da Ziya'nýn etrafýnda görünme;dedi.
götürdüler. Soðuk su ile yüzünü yýkadýlar. Ziya biraz Erol genç kýz olayýný duyunca korktu. Etraftan kavga
kendine gelir gibi oldu ama hala aðlýyordu. Sonradan anlat- ettiklerini sanýp, etrafýna toplananlarý yararak oradan kay-
týðýna göre, Erol bir kýza damardan toz vermiþ. Miktarýný boldu. Bir daha da onu ne okulda, ne de Ziya'nýn etrafýnda
biraz fazla tutmuþ ki kýz artýk ondan vazgeçmesin diye. gören olmadý.
Önceleri hap kullanýyormuþ. Ýlk defa bu miktarda morfin Ziya hastanede kaldýðý süre içinde uyuþturucu
alýnca bünyesi dayanamamýþ. Ziya deyince 'Sen karýþma. alýþkanlýðýndan da kurtuldu. Alýþkanlýðý henüz çok yeni
Biz bunlarý alýþtýrmazsak parayý nerden kazanacaðýz.' olduðu için, çabuk býraktý. Okulda bir senesi kayboldu ama
diye baðýrmýþ. bir hayat, dolayýsýyla belki bir çok hayat kurtulmuþtu.

Somuncu Baba 57 Mart-Nisan 2003


TOMURCUKLAR

0-6 Yaþ Arasý Çocuklarda


Geliþim Problemleri
Kevser BÂKÝ
Okul öncesi dönemin en zor geçen zamaný iki, iki iðini etkileyecek olumsuzluklar ortaya çýkmaktadýr.
buçuk yaþ arasýdýr. Çocuk bu yaþlarda hep aþýrý uçlarda Birincisi: Anne-babasýnýn baskýsýyla içine ka-
davranýþ gösterir. Çevresiyle iliþkisi bozuktur, panan "uslu" bir çocuk olur. Çevresinin kendisini sev-
arkadaþlarýyla geçinemez. Bu çaðda çocuk henüz mesi, deðer vermesi için böyle olmasý gerektiðine ina-
arkadaþlýk kuracak durumda deðildir ve annesine muh- nýr. Ve bu kabullenme böyle sürüp gider. Bu çocuk okul
taç olduðu bir dönemdedir. Çocuk, katý, inatçý ve huy- öncesi bir kuruma giderse kimseyle arkadaþlýk kura-
suzdur. her þeyin anýnda kendi gönlüne göre yapýl- mayan, ürkek ve içine kapanýk bir çocuk olur. Anne-
masýný ister. Diyelim ki sütü bardakta verdiniz "fincan" babanýn istediði gibi bir çocuk olayým derken, yeni
diye tutturur, fincanda verirsiniz "bardak" diye tutturur. þeyleri denemekten, atýlým yapmaktan çekinen, silik bir
Bu yaþ çocuðu kendisini evin tek hakimi zanne- insan olma yoluna gider.
der. Kendi kendine beceremeyeceði iþlere kalkýþýr, Ýkincisi: Bazý çocuklar anne-babalarýnýn baský-
yardýmý kabul etmez. Beceremeyince de öfkeye larýna boyun eðmeyecekler, direnmeye çalýþacaklar.
kapýlýp, tepinip baðýrmaya baþlar Yaptýklarýný daha fazlasýyla yapacaklar, karþýlýklý inat-
"Çocuklarýn bu çaðý öfke, gerilim, bunalým ve laþmalar ve çekiþmeler olacaktýr. Bu çekiþmelerde han-
sürekli davranýþ deðiþimleri ile dolu bir dönemdir. Bir gi taraf üstün çýkarsa çýksýn, çocuk bu çaðdaki geliþi-
aþýrýlýklar çaðýdýr bu. Çocuðun kesin bir istekte bulun- minden çok þey kaybedecektir.
duðu, kararlýlýkla bu isteði sürdürdüðü ender görülür. Üçüncüsü: Bu yaþtaki çocuk anne-babasýnýn
Duygularý askýdadýr, kararsýzdýr. isteklerine ve baskýlarýna dýþ görünüþte uyacaktýr.
Ýki buçuk yaþlarýndaki çocuðun en belirgin özel- Onlarýn isteklerine karþý çýkmayacak, kinlenerek ye-
liði, katý ve inatçý oluþudur. Bu durumdaki çocuðun rine getirecektir. Çocuk sinsi bir tavýr takýnýp, fýrsatýný
ana-babasý da katý ve inatçý ise, olabilecekleri, varýn siz bulduðu anda bu kini çevresine kusacaktýr. Bir þey
düþünün!. Böyle bir çocuðun annesine; "Bu yaþtaki kýracak, kardeþini çimdikleyecek, bir þeyi dökecek v.b.
çocuk neler öðrenir?" diye soracak olsanýz: "Huy-
suzluk edip, annesini çileden çýkarmaktan baþka bir þey
öðrendiðini sanmýyorum" diyecektir. Aslýnda anne, bu
çaresizliðinde pek de haksýz sayýlmaz."1
Bu yaþta ki çocuða olumlu açýdan bakýlacak olur-
sa, yaþý gereði enerjiktir, hareketlidir, meraklýdýr, soru-
larla öðrenme çaðýdýr. Bütün aksiliðine karþýn çokta
sevimlidir.
Önemli olan, anne-babanýn çocuðun bu dönem-
deki geliþimsel özelliklerini bilip, ona göre tavýr
sergilemeleri gerekir.
Bu dönemde iþlerin çýkmaza girmesine neden
olan ebeveynin tutumudur. Anne-babanýn çocuktan çok
þey istemeleri, yaþýnýn üzerinde bir olgunluk göster-
mesini beklemeleri çocukta ters tepki oluþturur. Ýki
buçuk yaþlarýndaki çocuðun doðal huysuzluklarýný
anlayýþla karþýlamayan, sessiz, sakin, uslu, söz dinle-
yen bir çocuk olmasýný isteyen, çocuk böyle davranýn-
ca onu öven ve takdir eden anne-babanýn çocuðu bu
çaðý, anne ve babasý açýsýndan çok kolay ve rahat atlat-
mýþtýr. Lâkin bu durum çocuk için hiç de rahat ve
olumlu olmamýþtýr. Çocuk doðal olarak aþmasý gereken
çizgiyi o yaþlarýnda aþamayýnca, davranýþlarýnda kiþil-
Somuncu Baba 58 Mart-Nisan 2003
Bu çocuk büyüdüðü za- larýmýzýn ileride saðlýklý
man dýþtan disiplinli gö- ve tutarlý kiþilik sahibi
rünecek, fakat içi düþ- olabilmeleri için belirli
manlýk duygusuyla dolu geliþim dönemlerindeki
olacaktýr. öfke nöbetlerinden bah-
Öfke Nöbetlerinde sediyoruz.
nasýl Davranmalý? Üç yaþýndaki
Çocuðun olumsuz çocukta da ölçüyü kaçý-
davranýþlarýnýn aþýrý nok- ran hareketler vardýr. Bu
tasý öfke nöbetleriyle yaþtaki çocuklar her
sonuçlanýr. Çocuk bazen yönüyle aþýrýlýklar için-
öylesine öfkeye kapýlýr dedir. Fiziki, bedensel
ki, hýrsýndan ve çaresi- hareketlerde ölçüyü ka-
zliðinden kendini yere çýrýr, vurur, tekmeler,
atar, tepinmeye ve aðla- tepinir.
maya baþlar. Yeri gelir kafasýný duvarlara vurur. O anda Konuþmasýnda ölçüyü kaçýrýr. Ailesinde kullanýl-
çocuðun öfkesine boyun eðip, istediði yapýlacak olur- mayan sözcükler öðrenir. Öðrendiði küfürleri, ayýp
sa, öfke nöbetlerinin arkasý gelmez. sözleri özellikle baþkalarýnýn yanýnda söyleyip anne-
Çocuk öfke nöbetine kapýldýðý anda ona mantýk babasýndan üstün olduðunu göstermeye çalýþýr. Bu
çerçevesi içesinde bir þeyler anlatmak, yada onu sus- durumdaki çocuklara ayný baský yapýlarak vazgeçir-
turmaya çalýþmak boþunadýr. Ya yapýlacak en iyi þey meye çalýþýlmamalýdýr. Baský yapýlýrsa çocuk ýsrarla
ona aldýrýþ etmemektir. Bunun nasýl çözümleneceði de ayný sözleri kullanacaktýr. En iyisi bir süre bunlarý duy-
anne-babanýn sinirsel durumuna baðlýdýr. mazlýktan gelmektir. Bunlar çocuðun geliþimi gereði
a) Ya, öfke nöbeti geçinceye kadar çocuk yerde olduðu için bu dönemi dengeli bir þekilde atlatan çocuk
tepinip-baðýrýrken hiçbir þey olmuyormuþ gibi dav- beþ yaþýna geldiðinde zaten kendiliðinden býrakacaktýr.
ranýrsýnýz. Dört yaþýndaki çocuk kiþisel özelliklerinde de
b) Ya çocuðu odasýna gönderirsiniz. Veya siz o ölçüyü kaçýrýp, çevresindekilere emretmeye ve hük-
ortamý terk edersiniz. Öfke nöbeti geçtikten sonra da metmeye baþlayacaktýr. Kýsýtlamalara ve kurallara
ona bu yolla hiçbir isteðini elde edemeyeceðini anla- karþý çýkacaktýr. Ayrýca; merdivenleri koþarak iner-
týrsýnýz. Çocukta sizin o hareketinizle zaten istediðini çýkar, kapýlarý vurarak açar-kapatýr. Her konuda konuþ-
elde edemeyeceðini anlayacaktýr. mak ister.
Burada ayrýcalýklý bir durumdan söz etmek gere- Bu yaþ grubundaki çocuklarýn düþ gücünde
kiyor. Çocuðunuz akrabalarýnýzýn yada komþularýnýzýn büyük bir geliþme olduðu için gerçek ile hayali bir-
önünde böyle bir öfke nöbetine tutulursa ne yapacak- birine karýþtýrabilirler. Böyle durumda çocuk gerçekle
sýnýz? Ya da insanlarýn hoþgörüyü kaybedip, birbirler- alâkasý olmayan bir þey dahi anlatsa hemen yalancýlýk-
ine tahammülünün kalmadýðý günümüzde; dört tarafý la suçlamak gibi bir yanlýþa düþülmemeli. Býrakýn
duvar komþuluðuyla iliþkili apartman dairelerinde çocuðunuz, evinizin bahçesinde, evin iki misli bir dev
yaþýyorsanýz bu durumda öfke nöbetindeki çocuðu- gördüðünü veya uzaylýlarla konuþtuðunu anlatsýn.
nuza nasýl davranacaksýnýz? Burada iki alternafiniz var; Dört yaþýndaki bir çocukta mülkiyet duygusu
1-Siz doðru bildiðiniz gibi davranýp çocuðunuzun henüz geliþmemiþtir. Bu yaþtaki çocuk komþusunda
öfkesine, tepinip, baðýrmasýna aldýrýþ etmeyeceksiniz. oynadýðý bir oyuncaðý evine getirmekte hiçbir sakýnca
2-"Konu-komþu-akraba ne der?" Çocuðun sesin- görmez. Çünkü komþuda eline verilmiþtir, onunla
den rahatsýz olup þimdi kapýya gelirler" "Yada çevrede oynamýþtýr. Ve artýk o oyuncaðý kendisine ait olduðunu
arkamdan konuþurlar" diyerek çocuða iki tokat vurup, düþünebilir. Bu yaþtaki çocuðun mülkiyet varlýðý ge-
aðzýný kapatýp kýsa yoldan susturacaksýnýz. (Bu davra- neldi böyledir. Onun için yalancý olmayan dört yaþýn-
nýþ istenmeyenidir) daki bir çocuk hýrsýz da olamaz.
Bu durumdaki tercihinizi þöyle düþünmelisiniz: "Dört yaþýndaki bir çocuðun özelliklerini sýrala-
Çocuðunuzun saðlýklý bir ruh yapýsý içinde geliþimini yacak olursak, sessiz-gürültücü, durgun, sabýrsýz,
saðlamak mý? Yoksa konu komþunun diyeceðini hesa- baðýmsýz, arkadaþ canlýsý, geçimsiz, hareketli, içine
ba katarak; kýzarak, baðýrarak, hareket ederek o anda dönük, kayýtsýz, meraklý, hýrçýn, neþeli vb…" nitelikleri
çocuðu susturmak mý? ard arda dizmemiz gerekir.
Bunlarý söylerken bir önemli noktayý vurgulamak Kiþiliðindeki bu çok çeþitli özellikleri nedeniyle,
gerekir. Lüzümsuz ve sürekli gürültülerle komþularýn dört yaþýndaki çocuk karþýsýnda kararlý, kesin tavýrlý
rahatsýz edilmesine asla taraftar deðiliz. Çocuk- olmak gerekir.2

Somuncu Baba 59 Mart-Nisan 2003


Bir Hadis
Çocuðunuzun eðitim ve öðretimini ihmal edenleri
sakýndýrmak için Rasullulah (S.A.V): "Kiþiye kýyamet
gününde ilk defa takýlan, ailesi ve çocuðu olacaktýr.
Derler ki, "Ey Rabbimiz ondan hakkýmýzý al,
bilmediklerimizi bize öðretmedi, biz habersizken
bize haram yedirdi" buyurmuþlardýr. (Hadislerle
Çocuk Eðitimi, Muhammed b.Mahled)

Tekerleme Bir Þiir


Çýk çýkalým çardaða
Doðmamýþ Çocuða Mektup
Yem verelim ördeðe
Ördek yemini yemeden Hayat dað gibi, inan ki
Cýyak mýyak demeden Doðar doðmaz bunalýrsýn Çocuklarýn yaptýðý huysuzluklarý ve geçimsizlik-
Akkýdý makkýdý Yaþamak kolay mý sanki ler karþýsýnda onlarý utandýrýp, mahcup etmeden ceza-
Çýktým çýkardým Kuruda, yaþta kalýrsýn landýrmak gerekir.
Anne-babalar farkýnda olmadan hoþ olmayan bazý
Bilmeceler Aldanýrsýn insanlara
Dalarsýn derin sulara
çirkin davranýþlarýyla çocuklarýna örnek olabiliyorlar.
1-Ençok aspirin Yenilirsin korkulara
Evde kuralý çiðneyen yada gürültü yapan bir çocuðu
hiç te hak etmediði hareketlere maruz býrakýp, onun
satýlan ilimiz nere- Siste, ateþte kalýrsýn kiþliðini zedeleyecek þekilde cezalandýrýrsýnýz. Öyle bir
sidir? Aðrý an gelir ki çocuklarýnýza kýzdýðýnýzda kullandýðýnýz
Ömrün düzeni bozulur hakaret dolu sözcükler sizin için normal bir niteleme
Dostlarýn hepsi kaybolur
2-Hangi bebeðe süt Aynalara düþman olur
haline gelir. Ve günün birinde ayný hakaret dolu söz-
cükleri çocuklarýnýzýn birbirlerine kullandýðýný göre-
içirilmez? Devr-i geçmiþte kalýrsýn bilirsiniz. Çocuðunuzun yaptýðý hoþunuza gitmeyen
(Göz bebeðine) davranýþlar karþýsýnda, sabrýnýz çok az ise, olayý hal-
Hiç eksilmez âhü zârýn letme ve çocuðu sindirme yolunuz dayaksa; aradan
Seninledir intizarýn
3-Kaplumbaða Serüven biter mezarýn
aylar, belki de yýllar geçtikten sonra ayný kaba kuvveti
çocuklarýnýzýn kullandýðýný göreceksiniz. Birbirlerini
niçin yavaþ yürür? Kazýlýr, düþte kalýrsýn dövecekler, belki de çocuðunuz bir baþka arkadaþýný
olmadýðý için) döverek iþlerini halletmeye kalkýþacaktýr.
(Hiç acelesi Kaderin önünde eðil Çocuðunuzun geliþimini düþünüp, onu anlaya-
Doðmamak elinde deðil mazsanýz, belirli yaþlarda kýzýp, baðýrýp, hakaret eder-
Gözlerinin yaþýný sil
4-Her gün çiðne- Hayattan zevk de alýrsýn.
seniz, hele bir de kaba kuvvete baþvurursanýz, öyle bir
an olur ki, çocuðunuzun size karþý olan kaba tutumu
riz ama yutmayýz?
aniden, öfkeye hatta el-kol hareketlerine dönüþebilir.
(Yol) Nurullah Genç - Yaðmur 7. Baský
Ne yazýk ki bu tavýr biraz güçlü olsa ayný kaba kuvveti
size karþý kullanacaðýnýn bir iþaretidir.
Fýkra Çocuklarýmýzýn saðlýklý geliþimleri için biz anne
babalar üzerimize düþen görevleri hakkýyla yerine
Önceki evliliðinden çocuðu olan bir
getirmeliyiz. Onlara karþý tutum ve tavýrlarýmýzda
kadýnla, önceki evliliðinden çocuðu olan bir geliþim dönemlerinin özelliklerini ve onlarýn henüz
erkek evlenmiþler. Yeni evliliklerinden de bir kötülükleri öðrenmemiþ birer masum olduklarýný unut-
çocuklarý olmuþ. Bir gün çocuklar dýþarýda mamalýyýz. Onlarý yetiþtirirken geleceklerini ve kendi
oyun esnasýnda kavga etmeye baþlamýþlar. geleceðimizi göz önünde bulundurmalýyýz. Her þeyden
Kadýn içerideki beyine seslenmiþ; "-Bey, önemlisi de çocuklarýmýzýn bizlere Allah'ýn birer
bey! Çocuklar kavga ediyorlar" demiþ. Adam emaneti olduðunu unutmamalýyýz.
Kim demiþ ki çocuk küçük bir þey
da "-Kimler kavga ediyor?" demiþ. Kadýn "-
Belki de çocuk en büyük bir þey
Senin çocukla, benim çocuk bir olmuþ,
bizim çocuðu dövüyor" demiþ.

Somuncu Baba 60 Mart-Nisan 2003


MUTFAKTAN

Ispanaklý Ekmek
Malzemeler;
6 bað ýspanak
6 su bardaðý un (su-tuz)
500 gr kýyma
6 yemek kaþýðý tereyaðý
Pul biber ve tuz

Yapýlýþý;
Ispanaklar ayýklanýr, bol suda yýkanýp
doðranýr. 4 kaþýk tereyaðý ile kýyma kavru-
lur. Tuz ve pul biber ilave edilir. Doðranan
ýspanaðýn üzerine sýcak sýcak dökülür. Ýyice
karþtýrýlýr.
6 su bardaðý un, su ve tuzla kulak memesi
kývamýnda hamur yoðurulur. Küçük küçük
bezeler alýnýr. (Ceviz büyüklüðünde) un
serperek açýlýr. Hazýrlanan içten koyup D
þeklinde kapatýlýr. Orta ateþte sacda veya
teflon tavada piþirilir. Üzerine tereyaðý
sürülerek sýcak servis yapýlýr.
Afiyet olsun
Not: Arzu edilirse kýymaya yumurta da
kýrýlabilir.

Sýdýka SARI

Somuncu Baba 61 Mart-Nisan 2003


HABERLER

Kültür Etkinliklerinin Üçüncüsü


21 Haziran 2003 Tarihinde Yapýlacak
Kültür; bir milletin maddî-mânevî de- Darende'de tarihi bir gün yaþandý. Es-Seyyid
ðerleridir. Bir milletin bütün sanat faali- Osman Hulûsi Efendi Vakfý ve Darende
yetlerinin, inançlarýnýn, örf ve âdetleri- Belediye'sinin ortaklaþa tertip ettiði "II.
nin, anlayýþ ve davranýþlarýnýn, toplamý o Darende Somuncu Baba ve Hulûsi Efendi
milletin kültürüdür. Buna manevî kültür Kültür Etkinlikleri" dolu dolu program-
veya hars denir. larla yapýldý. Somuncu Baba ve Hulûsi
Kültürün doðuþu, insanýn yaratýlýþý ile Efendi ile ilgili araþtýrmalar ve "Darende
eþ zamanlýdýr. Þüphesiz kültürün meydana Tarihi" ile "Darende Temettuat Defterleri" adlý
gelmesinde bütün insanlarýn payý ve yeri vardýr. kitaplarýn tanýtýmýnýn yapýldýðý panel gayet ilmi
Ýnsan sâhib olduðu zihnî kuvvetin yardýmý ile bütün seviyede geçti. Türk Tasavvuf Musikisi konseri ve
tabiatý, enerjiyi, canlý-cansýz bütün varlýklarý, renk, þiir yarýþmasýnýn ödül töreni ise birbirini tamam-
ses, þekil ve benzeri keyfiyetleri kendi yapýsýna layan kültür mozayiðinin parçalarýdýr. Þeyh Hamidi
uygun bir þekilde iþleyerek deðiþtirir. Bunu Veli Ýlave Camii açýlýþý, tarihi fotoðraf sergisi ve
yaparken insanýn güç aldýðý iki kaynak vardýr. aþýklar þöleni ise yine kültür hizmetimizin hal-
Birincisi Allahü TeâIânýn kendisine verdiði üstün kalarýný oluþturdu.
genelleme, teþhis, 'tecrid ve yüceltme kabiliyeti, Bu yýl ise 21 Haziran tarihinde, "III. Darende
ikincisi de karþýlýklý istifâdeye dayalý toplum Somuncu Baba ve Hulûsi Efendi Kültür Etkinlik-
hayâtýdýr. leri" tertip edilecektir. Yine bu programda deðerli
Bir milletin manevî kültür deðerlerinin yekû- ilim adamlarýmýz, sanat ve mûsiki dünyasýnýn kýy-
nunu din, dil, sanat, edebiyat, örf ve âdetler ile, metli isimleri ve þairlerimiz olacaktýr. Hazýrlýklarýna
düþünüþ ve yaþayýþ tarzlarý meydana getirmektedir. baþlamýþ olduðumuz, Üçüncü Kültür Etkinliklerimiz
Bu kültür deðerleri milletlerin hayatýnda önemli bir çerçevesinde yine þiir yarýþmasý yapýlmasý kararlaþ-
yer tutarlar. týrýlmýþtýr. Hizmet ve faaliyetlerimiz her geçen gün
Geçen yýl, 15 Haziran 2002 Cumartesi günü artarak devam edecektir.

ÞÝÝR KONULARI: Darende, Somuncu Baba, Hulûsi Efendi


YARIÞMA KATILIM ÞARTLARI bir þart aranmamaktadýr.
1. Yarýþmaya her yaþtan ve her tahsil kademesinde olan 8. Yarýþmaya katýlacak eserler, daktilo veya bilgisayarla
kiþiler katýlabilir. yazýlýp, dört nüsha hazýrlanacaktýr.
2. Eserler en geç, 6 Haziran 2003 Cuma günü mesai 9. Yarýþmaya; 2000, 2001, 2002 yýllarýnda düzenlenen
bitimine kadar Vakýf Genel Merkezinde olacak þekilde þiir yarýþmasýnda dereceye giren eser sahipleri eser
elden veya posta ile gönderilecektir. göndermeleri halinde deðerlendirmeye tabi tutulmaya-
3. Yarýþma sonuçlarý 14 Haziran 2003 Cumartesi günü caktýr. Ancak yayýnlanmaya layýk görüldüðü takdirde
toplanacak komisyon tarafýndan deðerlendirilecektir. çýkacak olan Kültür Etkinlikleri kitabýnda yayýnlanacaktýr.
4. Yarýþma sonuçlarý 16 Haziran 2003 Pazartesi günü 10. Þiiri yazan özgeçmiþi, açýk adresi ve telefon
açýklanacak ve 21 Haziran 2003 Cumartesi günü yapýla- numarasý gibi bilgileri okunaklý bir þekilde yazýp rumuz
cak Kültür Etkinlikleri çerçevesinde ödül töreni tertip yazýlý zarfa koyarak esere ekleyecektir.
edilecektir. 11. Þiirlerde Rumuz kullanýlarak gönderilecektir.
5. Yarýþmaya katýlacak olan eserler herhangi bir yayýn YARIÞMADA DERECEYE GÝREN ESERLERE
organýnda yayýnlanmamýþ olmasý gerekmektedir. VERÝLECEK ÖDÜLLER
6. Yarýþmaya katýlan eserler dereceye girsin veya Birinci : 300.000.000,-TL + Plaket
girmesin iade edilmez. Yayýnlanmaya layýk görülen eser- Ýkinci : 250.000.000,-TL + Plaket
lerin telif hakký vakfýmýza aittir . Üçüncü : 200.000.000,-TL + Plaket
7. Þiirlerde edebi kurallara aykýrý olmamak kaydýyla özel Mansiyon : 100.000.000,-TL + Plaket
Baþvuru Adresi: Zaviye Mah. Hacý Hulûsi Efendi Cad. No:71 44700 Darende / MALATYA Tel:(422) 615 15 00 Fax:(422) 615 28 79 http/www.eshev.com

Somuncu Baba 62 Mart-Nisan 2003


Kültür dünyanýza açýlan eþsiz pencere
Somuncu Baba...
siz hâla abone olmadýnýz mý?

Yýllýk Abone Bedeli


25 milyon TL
C

Somuncu Baba Der isi


A B O N E K U P O N U
g
Adý - Soyadý :........................................................................... ÖDEME
Banka Hesabýyla
Adresi :...........................................................................

.................................................................................................. Posta Çeki Hesabýyla

..................................................................................................
Ýlk Defa Abone Oluyorum. Aboneliðimi Yeniliyorum
Yukarýdaki kuponu dodurup, iþaretli yerden keserek, posta çeki veya banka hesap numarasýna yatýrdýðýnýz para
dekontu ile birlikte Somuncu Baba Dergisi, Zaviye Mah. H.Hulûsi Efendi Cad. No:71
44700 Darende/Malatya adresine postalayýnýz.
Kupon ve dekontu dergimizin;
0 422 615 28 79 nolu faxýna da gönderebilirsiniz
Dergileriniz düzenli olarak adresine postalanacaktýr, herhangi bir aksilik karþýsýnda lütfen bizimle irtibata geçiniz.
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý VÝSAN Ýktisadi Ýþletmesi
Posta Çeki Hesap No: 1361068 Banka Hesap No: Ziraat Bankasý Darende Þubesi:242458

You might also like