Professional Documents
Culture Documents
Hulûs-i Kalb
Mehmet
Emin Ay
Somuncu
Baba ve
Hulûsi
Efendi
Kültür
Ektinlikleri,
402 sayfa
Zaviye Mah. Hacý Hulûsi Efendi Cad. No:71 44700 Darende/Malatya Tel:(422) 615 15 00
w w w . e s h e v . c o m
BU SA
8 Gül Neslini Seven Gönüller Ýsmail PALAKOÐLU
Somuncu Baba
KÜLTÜR-EDEBÝYAT ve ARAÞTIRMA DERGÝSÝ
ISSN:1302-0803
YIL:9 SAYI:43
12
KAPAK
Sultan II.Selim Minyatürü
Dia: Hasan Âli GÖKSOY
TEKNÝK YAPIM
AJANS
SB / Darende Tel:615 17 55
GRAFÝK - TASARIM
Aslan TEKTAÞ
YAZIÞMA ADRESÝ
Zaviye Mah. Hacý Hulûsi Efendi Cad. No:71
XIX Yüzyýlda
44700 Darende / MALATYA
Osmanlý
Tel:(422) 615 15 00 Fax:(422) 615 28 79 Devleti-ABD
http/www.eshev.com Siyasi
BASIM-YAYIM-DAÐITIM-PAZARLAMA
Ýliþkileri
VÝSAN Ýktisadi Ýþletmesi
DAÐITIM TEMSÝLCÝLÝKLER
Yay-Sat ADANA (322) 457 66 54 ÝZMÝR (535) 616 95 93 KARAPINAR (332) 755 21 11
AMASYA (358) 218 20 28 ÝSKENDERUN (326) 615 73 56 MALATYA (536) 437 58 50
RENK AYRIM - FÝLM ÇIKIÞ ANKARA (542) 453 79 18 KAYSERÝ (352) 221 00 26 MERSÝN (324) 320 06 11
Bizim Repro (312) 231 26 72 ALANYA (242) 511 11 43 K.MARAÞ (344) 221 98 99 OSMANÝYE (322) 812 78 21
BURSA (224) 254 53 26 ELBÝSTAN (532) 572 50 47 SAKARYA (264) 274 34 38
BASKI ÇAYCUMA (372) 615 19 21 KARABÜK (370) 412 38 23 SAMSUN (362) 431 44 55
Poyraz Ofset (312) 384 19 42 G.ANTEP (342) 234 21 45 KARAMAN (338) 214 57 04 SÝVAS (346) 224 53 08
GÖLCÜK (262) 413 22 67 KONYA (332) 251 83 00 TOKAT (356) 212 24 63
Dergide Yayýnlanan Yazýlardan Yazarlarý DENÝZLÝ (258) 372 11 66 EREÐLÝ (332) 713 01 71 TURHAL (356) 275 80 07
Mesuldür Kaynak Gösterilerek Ýktibas ÝSTANBUL (216) 472 08 92 ILGIN (332) 882 73 64 ZONGULDAK (378) 251 48 31
Edilebilir.
Somuncu Baba 2 Mart-Nisan 2003
ÝÇÝNDEKÝLER
AYIDA
Resul KESENCELÝ
Bir Kutlu Yolculuk
Hicret 26
Darende Editörden......................................................
Zengibar 4
Baþyazý /
Kalesi Ýnsanca Yaþamak......................................... 5
Yaþar BAÞ
Kapak /
Osmanlý Padiþahlarý Hakkýnda Bir Ýslam
Hukukçusunun Yerinde Tesbitleri.................. 6
Tasavvuf /
Gül Neslini Seven Gönüller........................... 8
Güncel /
Dünyayý Saran Savaþ................................... 11
Tarih /
XIX Yüzyýlda Osmanlý Devleti-ABD
Siyasi Ýliþkileri............................................... 12
Edebiyat /
Okumamak Hastalýðýmýz............................... 16
Þiir / Bizim Ýçin.............................................
18
17
Ýnceleme /
Darende Zengibar Kalesi............................... 18
31
Edebiyat / Akif’in Bir Þiirinde
Hilye-i Saadet Karamsarlýk ve Ümit...................................... 23
Muhammed HALICI Güncel /
Bir Kutlu Yolculuk Hicret............................... 26
Sanat /
Kur’an
Nur Yüzlünün Kaðýda Yansýyan Güzelliði
Iþýðýnda Hilye-i Saadet............................................... 31
Yaratýlýþ Tabiattan / Mucize Aðaç Zeytin....................
ve Kadýn 35
Saðlýk /
Stresin Fazlasý Zarar..................................... 36
Altun Silsile /
Hace Kadý Muhammed Zâhid (K.S).............. 38
Þiir / Men Bende-i Kur’an’em........................
39
Toplum /
Kur’an Iþýðýnda Yaratýlýþ ve Kadýn.................. 40
Edebiyat / Þiirimizin Kökeni...........................
43
Edebiyat / Ýstiklâl Marþý Þairinin
Fikret TONTU
59
Çanakkale Destaný......................................... 44
Edebiyat /
Ispanaklý Ekmek
40
Ey Veli Nimetim Ey Câným Baba................... 46
Makale /
Edebiyatýmýzda Bahar................................... 50
Hatýra / Hatýra Fotoðraflarý ile
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi.................... 52
Hanýmlara Özel /
Evlilikte Saygý-Sevgi Dengesi....................... 53
Hikaye /
Sýdýka SARI Halis, Orhan ve Ziya...................................... 56
Tomurcuklar /
Somuncu Baba 3 Mart-Nisan 2003
EDÝTÖRDEN
Aziz Okuyucular,
Dergimizin bu sayýsýnda yine sizlerle olmanýn hazzýný yaþý-
yoruz. Duygu ve düþüncelerimizi sizlerle paylaþýyor, kültür ve
edebiyat alanýnda yeni araþtýrmalar, makaleler ve þiirler neþret-
meye devam ediyoruz. Dergimiz hakkýnda bu defa bir okuyucu-
muzun duygu ve düþüncelerini bu satýrlarda sizlerle paylaþacaðým.
Ýstanbul'dan bize mektup gönderen Emrehan Öztürk isimli okuyu-
cumuz mektubunda þunlarý yazmýþ;
"Bir gün çok saygý duyduðum edebiyat öðretmeni olan
komþumuza; "Okuyabileceðim birkaç dergi adý söyleyebilir
misiniz?" diye sormuþtum da; bir müddet düþündükten sonra acý
acý gülümsemiþti. Bu acý gülümsemeye anlam verememiþtim.
Demek ki bana bir çýrpýda düþünmeden tavsiye edebileceði bir
dergi yoktu. Aslýnda bir yýðýn dergi vardý ama, komþumuz benim
ne aradýðýmý çok iyi biliyordu. Hemen cevap vermemesinin sebe-
bi belki de buydu.
Ben dergi istiyordum günlük basit politikadan uzak. Ben
dergi istiyordum ahlâk kurallarýna baðlý. Ben dergi istiyordum;
millî-dînî deðerlere saygýlý, saygýlý deðil vurgun! Ben dergi istiyor-
dum; kültür deðerlerimizi, tasavvufî kýymetlerimizi öðretecek,
yoluma ýþýk tutacak, yarama neþter vuracak. Ben dergi istiyordum;
Allah dostlarýný tanýtacak, gönül sultanlarýný anlatacak, gerçek bir
dergi.
Aradan birkaç gün geçti, edebiyatçý komþumuz elinde birkaç
dergi ile bize geldi. ‘Dergi çok ama, bunlarý tavsiye edebilirim’
dedi. Okudum inceledim ve buldum. Elimde Somuncu Baba
Dergisi'nin bir sayýsý vardý. Ýçinde hep aradýðým þeyler vardý. Artýk
þimdi mutluyum. Derhal abone oldum. Her sayýsýný seve seve
okuyorum. Arkadaþlarýma, komþularýmýza okutuyorum, gazete ve
dergi bayiilerinden alabileceklerini hatýrlatýyorum. Ýnternet vasý-
tasýyla ulaþabileceklerini anlatýyorum. Sevinerek belirteyim ki en
yakýn arkadaþým o þimdi. Evet þimdi aradýðýmý bulduðum için mut-
luyum."
Kýymetli dergi dostlarý; bizler ekip olarak güzel þeyler yapa-
bilmek için gece-gündüz demeden çalýþýyor, elinizdeki bu dergiyi
hazýrlýyor, sizlere ulaþtýrýyoruz. Her geçen gün okuyucu kitlemiz,
abone sayýmýz artýyor. Bu arada edebiyat ve kültür dünyamýzýn
âþina isimleri, yeni yazarlarýmýz var. Umarým severek ve beðe-
nerek okuyacaksýnýz.
Hoþça ve dostça kalýn...
A.Tacettin Ateþ
Ýnsanca Yaþamak
Bir savaþ çýðlýðý sardý dört yaný. Ýnsanlar, çaðýn Celâl-zâde Mustafa Efendi, Selim-nâme adlý eserinde
tehlikeli âletlerinin yaðdýrdýðý bombalarla yanýyor, cihan padiþahý Þanlý Yavuz'dan þöyle bahsediyor;
evler yýkýlýyor, ma'mur þehirler vîran oluyor. Hakkýn “...Dileði iyi olmak olup, iyi adý caný gibi severdi.
hâkim olduðu deðil, güç ve kuvvetin hükmettiði bir Korkusuz kimseleri beðenir, iyilik, kapýsýna kul
asýrda, insanlýk kendi yaptýðýndan utanýyor. Anasýz- olurdu.
babasýz kalan bebeklerin, yürekleri yakan feryatlarý Olgun kimselere iltifat eder. Bilgisiz kimselerde
gökkubbeyi inletiyor. Ýþte bu tür, sözde medenî(!) kaçardý.
ülkelerin çýkar kavgalarý arasýnda, Anadolu toprak- Mal, mülk ve cevherin onun yanýnda hiçbir
larýnda biz de gönül burkan, içimizi kan aðlatan man- deðeri yoktu. Bütün âleme hükümdâr olmaktansa
zarayý seyrediyoruz. Belki de bir an kendimizi bu zavallý bir gönlü, gamdan kurtarmayý tercih ederdi.
ateþin içinde bulacaðýz, o da belli deðil. Teknolojik Þahsiyetsiz kimselere iltifat, kadýn tipli erkeklere hüsn-
geliþmelerin insanlarýn öldürülmesi için bu kadar hun- i nazar onun yanýnda kanla beraber, soysuz ve mayasý
harca kullanýlmasý ne kadar acý deðil mi? bozuk, cimri bir þahsa hizmet etmek, onca büyük günah
Oysa bizim ecdâdýmýz âleme Allah'ýn nizamýný ve en kötü bir derecede idi. Her hizmete liyâkat göster-
yayma gayreti ile muharebe meydanlarýnda bile mekte pehlivan, nükteden, cahillerle konuþmaktan
adâleti, insafý elden býrakmamýþlardý. Þanlý Osmanlý uzak, þaný yüce bilgili bir padiþahtý.
Sultanlarý Ýslâm'dan aldýðý kuvvet ve kudretle bütün O, olgunluk ve marifet ülkesinin þâhý, ve fazilet ve
dünyaya hürriyet düzenini kurarken, bu gün vahþi bir güzellikler memleketlerinin þehinþahý, ayýn külâhýna
saldýrýnýn merkezinde bulunanlar, insanlýktan habersiz,
baþ eðmezdi ve tac ve tahttan âr ederdi. Halifelik kaf-
dünya ile irtibatý olmayan, insan eti yiyen bir topluluk
taný, saðlýklý uzun boylarýna lâyýkýyla varis olmuþken,
olarak yaþýyorlardý. Batýlý zihniyetle Doðu'yu beðen-
fakirlere yaraþýr elbise ve kisveler seçip, atlas ve altýn
meyen o zümreler; Doðu medeniyetinin etkisiyle, der-
yaldýzlý, ipekli sýrmalý ve gösteriþlere önem vermezdi.
me-çatma bir topluluktan birleþik devlet hüviyetini
Þerefli cisimleri þekillenmiþ ruh, yüce beden kalýbý baþ-
kazandý.
tan ayaða zaferler hazinesi idi. Yemeye ve uyumaya
Bütün dünyaya örnek bir hayat nizamý, örnek bir
düþkün deðildi. Akþam sabah gayretleri insanî olgun-
medeniyet, örnek bir devlet düzeni ile hükmeden ced-
luðu kazanmak, gece gündüz çalýþýp çabalamalarý
dimiz asýrlar boyu bütün insanlýða hizmeti tahakküm
mukaddes iyi iþleri tamamlamaya idi. Hoþ gönülleri
esasýna göre deðil, hizmet esasýna göre tesis etmiþti.
kalb köþklerine iyilik ve ihsan ýþýðýný eriþtirmeye,
Bu gün çeþitli devletlerin baþýnda bulunan insan-
larýn acýmasýz ve insanlýktan nasipsiz bir þekilde, baþka sabahtan akþama kadar, parlak güneþ gibi aydýnlatan
milletlerin ellerindeki kaynaklarý alarak, onlara zul- gönülleri ýþýk saçan nur idi..."
metmek için yarýþ halinde olduklarýný görünce, þanlý Þimdi bu satýrlarý okuduktan sonra diyoruz ki,
mâzimizi hatýrlýyor, bir kez daha hatýrlatmada fayda Dünyayý yönetmeye kalkýþanlarýn bu öðütlerden insan-
görüyoruz. Doðu kültürünü beðenmeyenler, þimdi lýk dersi almalarý gerekir. Bu kültür birikimi insanca
Doðu ve Orta Doðu için savaþlar yapýyor, sinsi planlar yaþamak isteyen, insana deðer veren tüm toplumlarýn
kuruyorlar. Üç kýtaya âdaletle hükmeden Osmanlý Sul- ihtiyacýna cevap verecek kültür birikimidir, insanlýðýn
tanlarýnýn hayatýný, onlarýn nasýl devlet idare ettiklerini kurtuluþ reçetesidir. Yoksa, kurtuluþu zulme ve men-
iyice okumalý, gönüllerimize nakþetmeliyiz diyorum. faate dayalý, insan haklarýný yok edece bir kýsým batýlý
Çünkü buna içinde olduðumuz bu asýrda çok ihtiyaç zihniyetin köhne kalýplarý içerisinde aramak, kayýptan
vardýr. Bizim devlet adamlarýmýz ve baþka devletlerin baþka bir þey deðildir. Tüm insanlýða zulümdür.
yönetiminde olanlarýn bu hakikatlere çok ihtiyacý var. Ýnsanca yaþamak hakký, insanlarýn en temel
Çünkü, "ilim müslümanýn yitiðidir", onu nerede bulur- hakkýdýr. Bu hak da ancak, insanlarýn çoðunluðunun
sa oradan alýr. güzel deðerler etrafýnda birleþmesiyle mümkündür.
Dergimizin kapaðýnda minyatürü bulunan Sultan
II. Selim'in dedesi Yavuz Sultan Selim Han'ý anlatan A.Þemsettin Ateþ
Somuncu Baba 5 Mart-Nisan 2003
ARAÞTIRMA
Ýsmail PALAKOÐLU
E
Ýslam tarihinde Hz. Hasan v halký anlamýna gelen Ehl-i Beyt terkibi ev sahibi
ile onun eþini, çocuklarýný, torunlarýný ve yakýn
(r.a) neslinden gelenlere akrabalarýný kapsamýna alýr. Cahiliyye devri Arap
"Þerif", Hz. Hüseyin (r.a) toplumunda kabilenin hakim ailesini ifade eden
Ehl-i Beyt tabiri, Ýslami dönemden itibaren günü-
soyundan gelenlere müze kadar sadece Hz. Peygamber (s.a.s)'in ailesi ve
"Seyyid"adý verilmiþ, kendi- soyu manasýna gelen bir terim olmuþtur.
Kur'an-ý Kerim'de ehl ve beyt kelimeleri bir çok
lerine hürmet ve muhabbet ayette geçer. Bu ayetlerden anlaþýldýðýna göre ehl
göstermek Hz. Peygamber "sahip, taraftar" gibi sözlük anlamlardan baþka "ayný
mekaný paylaþanlar; bir dine yahut peygambere inanan-
(s.a.s)’i sevmenin bir teza- lar; zevce"; beyt de" "ev, Allah'ýn evi (cami)" ve "aile"
manalarýnda kullanýlmýþtýr. "Ehl-i Beyt" terkibi ise, üç
hürü kabul edilmiþ, halk ayette geçmektedir. Bunlarýn birinde Hz. Ýbrahim (a.s)’
arasýnda tanýnmalarý için in,1 birinde Hz Musa (a.s)’nýn,2 birinde de Hz. Peygam-
berin (s.a.v)’in Ehl-i Beyti zikredilmiþtir.
farklý kýyafetlerle dolaþ- "Ey Peygamber hanýmlarý, evlerinizde oturun;
malarý saðlanmýþtýr. Ýsim- eski cahiliyedeki gibi açýlýp saçýlmayýn; namazý
kýlýn, zekatý verin, Allah'a ve peygambere itaat e-
leri, þecereleri ve ahlâki din. Ey Peygamberin ev halký, Allah sizden kusu-
durumlarýný tespit eden ru giderip sizi tertemiz yapmak ister.”3 Resulullah
(s.a.s)’ýn eþlerinin diðer bir deyimle mü'minlerin anne-
teþkilatlar kurulmuþtur. lerinin ev halkýndan olduðu bu ayetten anlaþýlmaktadýr.
Somuncu Baba 8 Mart-Nisan 2003
Ayette, "Ey ev halký" ifadesiyle 2- Söz konusu ayet Hz.
"Ey Peygamber hanýmlarý,
onlar kasdedilmektedir. Çünkü Peygamber (s.a.s)’in haným-
ayetin baþýnda "Ey Peygam- evlerinizde oturun; eski larýna hitap ettiðine göre Ehl-i
berin hanýmlarý" hitabý vardýr. 4
cahiliyedeki gibi açýlýp saçýl- Beyt'ten öncelikle onlar anlaþýl-
Bu terim, bir zâtýn hanýmlarýný mayýn; namazý kýlýn, zekatý makla birlikte, müzekker zamiri
ve çocuklarýný kapsamaktadýr. verin, Allah'a ve peygambere itaat kullanmak suretiyle Ehl-i
Ýbn Abbas, Urve b. Zübeyr ve Beyt'in Hz. Peygamber (s.a,s)’
Ýkrime bu ayetteki ehlü'l-beyt edin. Ey Peygamberin ev halký, in bütün çocuklarýný, kadýn
lafzýndan Hz. Peygamber Allah sizden kusuru giderip sizi erkek bütün torunlarýný, hatta
(s.a.s)’in hanýmlarýnýn kastedil- tertemiz yapmak ister.” bütün akrabalarýný yani Beni
diðini söylemiþlerdir. Hz. Pey- Ahzab, 33
Haþim'i kapsamýna alacak þe-
gamber (s.a.s)’in Ehl-i Beytine kilde geniþ bir muhtevaya sahip bulunduðu ileri
kimlerin dahil olduðu meselesinde farklý görüþler sürülmüþtür. Ehl-i Beyt bu derece geniþ kapsamlý
mevcuttur. Bazý rivayetlere göre Resul-i Ekrem olduðunu bildiren rivayetlerin varlýðý da bunu
(s.a.s), Hz Zeyneb (r.a) ile evlendiði gün baþta Hz. iþaret etmekte, örfen de Ehl-i Beyt bu manada
Aiþe (r.a) olmak üzere bütün hanýmlarýnýn anlaþýlmaktadýr. Ehl-i Sünnet alimlerinin çoðun-
odalarýný dolaþmýþ, her birine "Allah'ýn selamý luðu bu görüþtedir.10
üzerinize olsun ey Ehl-i Beyt!" diye hitap etmiþ ve Ehli Sünet alimlerine göre Ehl-i Beyt men-
onlarýn Ehl-i Beyt'in asýl mensuplarý olduðunu
suplarý Hz. Peygamber (s.a.s)’in neslinden gelmek
vurgulamýþtýr.5 Diðer bazý rivayetlere göre ise Ehl-i
þerefini taþýmakla birlikte hiçbir zaman hata ve
Beyt'e iliþkin ayet6 Hz. Peygamber (s.a.s) haným-
günah iþlemekten korunmuþ deðillerdir.
larýndan Ümü Seleme (r.a)’nin odasýnda iken
Ýslam tarihinde Hz. Hasan (r.a) neslinden
nazil olmuþ, Resulullah (s.a.v) da orada bulunan
gelenlere "Þerif" Hz. Hüseyin (r.a) Soyundan ge-
veya sonradan gelen Hz. Ali (k.v), Hz. Fatýma (r.a)
lenlere "Seyyid"adý verilmiþ, kendilerine hürmet
Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin (r.a)’i abasýnýn altýna
ve muhabbet göstermek Hz. Peygamber (s.a.s)’i
alarak "Allah'ým bunlar benim Ehl-i Beyt'imdir,
onlarý günahlardan temizle!" diye dua etmiþtir. sevmenin bir tezahürü kabul edilmiþ, halk arasýn-
Bunun üzerine Ümmü Seleme (r.a) kendisini Ehl- da tanýnmalarý için farklý kýyafetlerle dolaþmalarý
i Beyt'ten olup olmadýðýný sormuþ, Peygamberimiz saðlanmýþtýr. Ýsimleri, þecereleri ve ahlâki durum-
(s.a.s) ona, "Sen zaten kendi yerindesin, sen hayýr larýný tespit eden teþkilatlar kurulmuþtur. 11
üzeresin" þeklinde cevap vermiþtir.7 Diðer bir Ýþte Hulusi Efendi de, bu pak soydan hem
telakkiye göre sadaka almalarý haram kýlýnan Ebu anne hem de baba tarafýndan iki koldan da
Talib, Akil, Cafer ve Abbas (r.a) ýn ailesine men- gelmesi sebebi ile Ehl-i Beyt'ten bir Seyyid olmasý,
sup olarak yanýnda Abdullah b. Mes'ud ile ayrýca da Ehl-i Beyt'e duyduðu sevgi ve saygýsý ile
Salman'ý Farisi (r.a) gibi sahabilerde Ehl-i Beyt’e takdire þâyandýr.
dahildir.8 Hulusi Efendi, Ehl-i Beyti güle benzetmiþ ve
Ehl-i Sünnet alimlerinin Ehl-i Beyt kapsamý- kendisinin de oraya Altýn Silsile olarak adlan-
na dahil olanlara iliþkin görüþlerini iki noktada dýrdýðý, bir yolla baðlý olduðunu þu þiiriyle beyan
toplamak mümkündür. etmiþtir;
1- Ehl-i Beyt kapsamýna sadece Hz. Peygam- "Hulusi sulbümüz el-hak
ber (s.a.s) hanýmlarý dahildir. Zira Ýbn Abbas'tan Resul'ün âline mülhak
(r.a) nakledildiðine göre Ehl-i Beyt ayeti onlar Altun silsilenin mutlak
hakkýnda nazil olmuþtur Hep kavmi kardaþý güldür."12
Nitekim ayetin öncesiyle sonrasýnda Pey- diyerek, Resulün âline nesep yoluyla baðlý
gamber (s.a.s) hanýmlarýna hitap edilmekte ve olmasýný, o altýn silsilenin bir halkasý olmasýný ifti-
sadece onlarla ilgili bazý ilahi emirlerden bahse- harla dile getirip, Seyyidlerin tümünü (akraba) o
dilmektedir.9 gül neslin bir parçasý olduðunu ifade etmiþtir.
Bir baþka þiirinde ise; rastlamak mümkündür.15 Biz konu ile alâkalý bun-
Bülbül gibi gülzârýna ol gamze-i sehhârýna larý naklediyoruz. Ayrýca konuya Mektubat'ýnda
Kurbaným her etvârýna bakmam cihânýn vârýna da oldukça yer vermiþ olup örnek olmasý açýsýn-
Bir gün gelip bakmadýnýz Âl-i Resulün zârýna dan bunlardan bir tanesini naklediyoruz.
Ey hâk! Tinet-i pakýn þol nurdandýr ki, zübdei
Derdiyle giryân olduðum aþkýyla nâlân olduðum mahlukatýn sulb-i pakinden intikal etmiþ ve ol
Hal-i periþân olduðum hep olduðum pazârýna mefhar-ý dü- cihanýn silsile-i miracýna imtisal etmiþ
Bir gün gelip bakmadýnýz Âl-i Resulün zârýna.13 ve cevher-i ruh-i pur-fütuhunun ol tariki tutup ve
ol harem-sarayýn kapýsýna kurbanlýða baþ koyup
diye devam eden þiirinde ise, "Bir evladý Resul kesb-i nakdi visal etmiþ. Bu kemale þol sözler þahit
olan, Hulûsi bir çok sýkýntýlara katlandý, zorluklar- leter ki hakkýnýzda ol þahid-i adil ve ol arif-i kamil,
la karþý karþýya kaldý. Gül için gül yüzlü için (hiyaru ümmeti ihibbaühüm) hadis-i þerifiyle iþa-
dertlere düþtü. Ancak bunu takdir edemeyen ret buyurup Hatib Efendi Ýhvan-ý kirâm arasýnda
vefasýzlar bir gün bu durumlarla ilgilenmedi. Yarýn eshab-ý güzinin güzidelerinden Cenab-ý Ömer'e
huzur-ý mahþerde Allah Resul’ü Ehl-i Beyt'ine (r.a) benzer” diye tebþir buyurmuþlardýr.16
yapýlan haksýzlýklarý ve insanlarýn ilgisizliðini, DÝPNOTLAR
Er Razi, c, XXV., s.209; Ýlahi Zahir,
hürmetsizliðini elbetteki soracaktýr. Sizler o zaman 1-Hud, 11/73
2-Kasas, 28/12 s.19
ne yapacaksýnýz?" ifadeleri ile de Ehl-i Beyt'e 4-Mevdudi, Tefhim'ü-l Kur'an terc.,
11-T.D.V.,Ýslam Ansiklopedisi, c.II.,
s.304.
sahip çýkýlmasý gerektiði hususunu belirtmiþtir. Ýstanbul 1983, c.IV., s.370
5-Buhari, Tefsir, 33/8
12-Ateþ, Hulusi, Divan, c.I., s.101
Buna benzer bir baþka beyitte ise, 6-Ahzab 33/33
13-A.g.e., c.I., ss.300-301
14-A.g.e. c. I., s. 448
Resulün âline buðzun Resulullah'a buðzundur, 7-Tirmizi, Menakýb,31.
8-Buhari, 'Feza'ilü'l- Ashab' 27,
15-Bkz. A.g.e., c.I, ss. 134,380,c.II.,
ss.71,142
Resulullah'a buðzun Allah'a buðzundur.14 Müslim, Faza'ilü'l- Sahabe, 37; 16-Ateþ, Hulusi, Mektubat, 63.
buyurarak Ehl-i Beyt’e yapýlan buðzun ve Tirmizi, Zekat 25, Ýbn Hiþam, c.III.,
s.224.
Mektup. S.173-174. Ayrýca. Bkz.
A.g.e., 66.Mektup, s.177;
kötülüðün, Resul’e ve Allah'a yapýldýðýna dikkat 9-Ýbn'l-cevzi, c.II, s.381, Þevbani, 13.Mektup,s.39; 37.Mektup,s.100; 42.
çekmiþtir. Bu konuda Divanýnda birçok beyite cIV.,ss278-279
10-Maturidi, c.II; vr.584 a; Fahreddin
Mektup; ss.117-118; 48. Mektup,
s.135;56.Mektup, s.155.
G
lobalizasyon (dünyayý saran/küreselleþme) sürecinin
limler, nihai ve kesin hakimiyet kurma amacýna hizmet ede-
yegane hareket noktasý sermayenin önündeki engel-
cektir. Bunun böyle olmasýný gerektiren baþka bir unsur,
lerin kaldýrýlmasý ve sermayenin özgürce hareket ede-
1946 yýlý sonrasý ABD'nin baþkanlýðýnda emperyalist ülke-
bilmesidir. Bu engellerin kaldýrýlmasý ölçüsünde, (emperya-
lizm), dünya hakimiyetini saðlamadaki birincil amacýna o lerin finansal hakimiyetinin kurumlarý olarak kurulan ve iþle-
derece yaklaþmýþ olacaktýr. tilen IMF ve Dünya Bankasý'nýn finansal hakimiyet amacýna
Sermayenin hareket serbestisinin önünde engeller yönelik iþlevlerini baþarýyla yapmýþ olmalarýdýr. Dünya ölçe-
oluþmaya baþladýðý ve bu engellerin globalizasyon sürecinin ðinde azgeliþmiþ ülkeler ile bu kurumlar arasý iliþkilere bakýl-
iþlemesinde ciddi boyutlara ulaþma eðilimi ortaya çýkmaya dýðýnda azgeliþmiþ ülkelerin yoksulluk ve sefalet içine itildiði
baþladýðý andan itibaren, sermayenin bu karþý eðilimleri dur- ve mevcut kaynaklarýnýn kurutulmuþ olduðu görülmektedir.
durmak için yapamayacaðý hiçbir þey yoktur. Daha açýkçasý, Bu ülkelerdeki ABD karþýtý geliþmelerin önüne geçmek için
sermaye, engellerin kaldýrýlmasý noktasýnda sýnýr tanýmaya- altýn vuruþun savaþla birlikte gelmesi gerektiðini görmemek
cak bir þekilde her türlü aracý kullanmaya baþlayacaktýr. için hiçbir neden yoktur.
Engellerin tasfiyesi için kullanacaðý araçlarý, ekonomik alan- Savaþla þekillenecek yeni dünya düzeninin gerçekliði
dan tutun da siyasi platformun en akla gelmez unsurlarýnýn hiç de spekülatif bir görüþ deðildir. Bunun ispatý için geçmiþe
içinden seçerek müdahale etmeye baþlar. Ancak, seçtiði ve dönüp azgeliþmiþ ülke ekonomileri için IMF politikalarýnýn
kullanacaðý araçlar içinde öylesi bir araç vardýr ki, hem çare- uygulanabilmesi konusunda mecburi þart olarak kendini
sizliðin, hem acýmasýzlýðýn bir göstergesi olan ve hem de gösteren ve yýllarca telafisi mümkün olmayan geliþmelere
kendi iç çözülmesinin önlenmesi için özellikle ekonomik kriz sahne olan askeri darbeler hatýrlanmalýdýr.
dönemlerimde kullandýðý savaþlardýr. Öncesinde Afganistan, savaþ çýðlýklarýnýn atýldýðý ve
Savaþýn boyutlarý ve dozu dünya imparatoru(!) ABD ve baltalarýn çýkarýldýðý bugünlerde ise hedef olarak Irak gibi bir
dünya imparatorluðuna ortak olma yolunda geliþmelerini ülkenin seçilmiþ olmasý da, emperyalist ülkelerin muhtemel-
sürdüren ülkeler tarafýndan belirlenmektedir. Savaþa konu bir savaþ ile ilgili düþüncelerinin saptanmasýnýn ve bu
olan ya da olmuþ gibi görünen olgunun ne olduðunun pek bir savaþýn ne ölçüde yaygýnlaþtýrýlabileceðinin bir ifadesi olarak
önemi yoktur. Sermayenin hareketinin önüne geçildiði
ele alýnmalýdýr. Zira ABD, Ýngiltere ve NATO'nun diðer ülkeleri
sürece savaþ zaten kaçýnýlmaz bir son olarak ortaya çýk-
arasýndaki mutabakat derecesi, savaþýn en zayýf ülkeden
mýþtýr.
baþlatýlarak nasýl global olabileceðinin bir iþaretidir. ABD ve
Emperyalizmin yaþadýðý periyodik ekonomik krizlere
dünya imparatorluðuna aday ülkeler arasýndaki çekiþme,
bakýldýðýnda, ekonomik krizin 1990'lý yýllara tekabül ettiðini
savaþýn globalizasyonu konusunda belirleyici bir niteliðe
görürsünüz. Ve yine gözlemlediðinizde, emperyalist ülkelerde
dönüþmekte ve azgeliþmiþ ülkeler üzerinden açýða çýkmak-
resesyon (durgunluk) belirtileri 1990'larýn ikinci yarýsýndan
tadýr.*
itibaren ipuçlarýný vermeye baþlamýþ ve 2001 yýlý sonundan *Bu yazý, Uður Selçuk Akalýn,’ýn Globalizasyonun Yansýmalarý, adlý eserdeki Savaþýn
itibaren de baþta ABD olmak üzere diðer emperyalist ülke Globalizasyonu makalesinden faydalanýlarak hazýrlanmýþtýr.
XIX. Yüzyýlda
Osmanlý Devleti - ABD Siyasî Ýliþkileri
Nurdal ÞAFAK
Okumamak
Hastalýðýmýz
Yavuz Bülent BAKÝLER
B
atýlýlarýn güzel bir atasözü var. Diyorlar ki: Biz millet olarak maalesef okumuyoruz. Bizi
"Ýnsanlar kýyafetleriyle karþýlanýr, fikirleriyle Batý Dünyasýndan ayýran en büyük fark bu.
uðurlanýrlar" Okumuyoruz! Okumuyoruz! Okumuyoruz! Batý
Bu, çok doðru bir tespit. Dünyanýn her yerinde Dünyasýndan geri kalýþýmýzýn en büyük sebebi oku-
ve her devirde doðruluðundan hiç bir þey kaybet- mamamýz, yâni aklýmýzý kullanmamamýz, yâni ilim-
meyecek olan doðru bir hüküm. Nasreddin den, irfandan, teknikten uzaklaþmamýzdýr.
Hocamýzýn o meþhur "Ye kürküm ye!" hikâyesi de Þu dehþet verici rakamlara dikkatinizi çekmek
insanlarýn önce kýyafetleriyle karþýlandýðýný, sonra istiyorum.
fikirleriyle uðurlandýðýný bize hatýrlatmýyor mu? ABD'de bir yýlda 72.500 çeþit kitap basýlýyor.
Kýyafetlerimiz çok güzel olsun, âmenna. Ama Almanya'da bir yýlda 68.000, Japonya'da 42.000,
kýyafetlerimiz kadar fikirlerimiz de güzel, imrenilir ve Fransa'da 27.000, Türkiye'de ise bir yýlda sadece
güvenilir olmalý. 7.000 kitap basýlýyor.
Bir insan zenginse, kesesinin aðzýný açarak ken- 1.000 kiþiye düþen kitap sayýsýný da dikkate
disine yakýþan þýk kýyafetler, zarif kýyafetler alabilir. alýrsak diyebilir ki ABD'de 1.000 kiþiye düþen kitap
Ama hiç kimse, okumadan, araþtýrmadan, çalýþ- miktarý 4.000'dir. Almanya'da bin kiþiye 2.700 kitap,
madan, parayla fikir satýn alamaz. Fransa'da bin kiþiye 1.700 kitap, Japonya'da bin
Victor Hugo diyor ki: kiþiye 1.000 kitap düþüyor. Türkiye'de ise bin kiþiye
"Bir kitap, dünyadan daha geniþtir. Çünkü düþen kitap miktarý sadece 7'dir.
maddeye düþünceyi de katar" Bu rakamlar, sizin de yüreðinizi kavurmuyor
Benjamin Franklin diyor ki: mu?
"Bir ülkede okumaya karþý istek artmadýkça, Batý Dünyasý'nda kitap, insan ihtiyacýnýn 18.
gaflet ve gafletten doðacak felâket azalmaz" sýrasýnda yer alýyor.
Çok doðru. Okumak ve kitap üzerine söylen- Türkiye'de ise kitap, ihtiyaçlar listemizde 122.
miþ yüzlerce ve binlerce vecize var, atasözü var. sýraya kayýp gitmiþ. Yakýþýr mý bu bize? Olur mu?
Unutmamalýyýz ki; Türkiye olarak bizim eksilmez Türkiye'de 95 kiþiye bir kahvehane, 64.000
çilemiz, felâketimiz, geriliðimiz kitaba uzak kalýþýmýz- kiþiye ise bir kütüphane düþüyor. Beðendiniz mi?
dan, okumayýþýmýzdan, bilmeyiþimizden kaynakla-
nýyor.
Çaðýmýz artýk bilgi çaðý. Okuyan, araþtýran,
inceleyen ilmin aydýnlýðýnda yaþayan kimseler,
insanlýða yepyeni ufuklar açýyorlar. Biz millet olarak
bu bilgi çaðýnýn dýþýnda kalamayýz. Bütün ilim
adamlarýmýza göre de, aklýmýzý kullanmamýzýn tek
yolu okumaktan, yâni kitaptan geçiyor. Þimdi
burada, ortaya þöyle bir soru çýkýyor:
Peki, biz millet olarak okumuyor
muyuz?
Cevabý elbette acýdýr
ama mutlaka söyle-
nilmelidir.
Devlet Bakanlýðýmýzýn yaptýrdýðý bir araþtýr-
madan anlaþýlmýþtýr ki, gençlerimizin %69'u oku-
BÝZÝM ÝÇÝN
muyor. Veya ne zaman bir kitap okuduðunu hatýr-
lamýyor. En büyük düþmanýmýz cehalettir. Oku-
Bak þöyle dünyaya, bahara, yaza,
mayan, araþtýrmayan insanlar, Türkiye üze-
Çiçek bizim için, dal bizim için,
rinde Doðu ve Batý dünyasýnýn oynadýðý Ýpek böceðinin ördüðü koza,
mel'un oyunlarý nasýl bilebilirler? Böyle bir Çuha bizim için, þal bizim için.
ülkede birliðimizi ve beraberliðimizi nasýl
saðlayabiliriz? Dilimizi, edebiyatýmýzý, gü- Var mý sudan güzel ve saf içecek?...
zel sanatlarýmýzý nasýl geliþtirebiliriz? PKK Þu mavi þu pembe, þu sarý çiçek,
ihanetinin altýnda çok büyük bir cehalet bataklýðý Arýnýn çalýþýp yaptýðý petek.
var. Türkiye'de Alevî-Sünnî gerginliði de hep bilgi- Bin çiçeðin özü,bal bizim için.
sizlikten kaynaklanýyor.
Bir de soruyorlar bize: Her varlýk içinde bin hikmet gizler,
"Türkiye neden geri?" Aðaç var, havayý emer, temizler,
Türkiye yeteri kadar ilim adamý ve teknik ele- Þu mavi gökyüzü, mavi denizler,
man yetiþtiremediði için geri. ABD'de bir yýlda Yaðmuru getiren yel bizim için.
204.000 ilmî araþtýrma yapýlýyor. Ýngiltere'de bir
yýlda 42.000, Almanya'da 26.000, Japonya'da Simsiyah geceden, gün nasýl doðar?
23.000 ilmî araþtýrma yapýlýyor. Türkiye'de ise bir Damla nasýl olur, kar nasýl yaðar?
yýlda yapýlan ilmî araþtýrma sayýsý sadece 6.000 Hangi el, buluttan yaðmuru saðar?
civarýndadýr. Okumadan, yâni kafamýzý çalýþtýr- Irmak bizim için, göl bizim için.
madan, ilmî araþtýrmalarda bulunmadan nasýl
kalkýnabiliriz? Düþündüm, zihnimi günlerce yordum,
Türkiye' nin 300.000 ilim adamýna 3 Uykuya dalýnca ben niçin yokum?
milyon teknik elemana ihtiyacý var. Kur'an Boþuna var deðil bir tanecik kum,
boþuna mý "Oku!" emriyle baþlýyor. Sevgili Daðlar bizim için, çöl bizim için.
Peygamberimiz (S.A.V.) boþuna mý "Âlimin
uykusu bile câhilin ibadetinden üstündür" buyur- Seyrettin mi kelebekte yaldýzý?
muþ? Var eden var milyarlarca yýldýzý,
Güzel bahçelerin o nazlý kýzý,
Kokusu, rengiyle gül bizim için?
Darende
Zengibar Kalesi
Yaþar BAÞ
Darende kalesi, "Zengibar" ve "Sengbar" adý Yakýnýndaki kalenin yüksek kayalardan oluþan
ile tanýnmýþtýr. Seng-bâr, Farsça "Taþkale" anlamýna güney duvarlarý önünden geçerek þehrin güney
gelmektedir. Kalenin yek-pare kaya parçasý üzerine tarafýna iner.
kurulmuþ olduðu düþünülür ise, daha önce kaleyi ele Zengibar ya da Sengbar adý ile bilinen Darende
geçirmiþ olan Ýran asýllý milletlerin yani Persler'in kalesinin durumu hakkýnda muhtelif zamanlarda
kaleye bu adý vermiþ olduklarý ileri sürülebilir Bu deðerlendirmeler yapýlmýþtýr. Katib Çelebi Darende
görüþ þehrin siyasi geçmiþine de uygundur. Ancak kalesi ve Tohma nehri hakkýnda, "bu Darende
kesin bir bilgiye istinad etmemektedir.1 þehrine müþerref iki þakk olmuþ bir bülend kesme
Kalenin asýl adýnýn "Zengibar"olduðuna dair kaya vardýr ki, güya ol þakk-ý amelidir. Ol iki ser-
görüþler de vardýr. Bu ad ise Zengi’nin kalesi anla- bülend kayalarýn arasýndan Aksu(?) nam bir nehir
mýna gelmektedir ve Türkmen beylerinden birinin geçüb ve Darende þehri vasatýndan keza güzeran
adýna hürmeten kaleye bu adýn verilmiþ olduðu ileri ider ve ol taþlarýn baþýnda bir kala-i hasine
sürülmektedir.2 Maraþ çevresinde mukim olan vardýr"der. Ancak ilginç bir þekilde Tohma nehrinin
Türkmen cemaatlarý arasýnda "Zengi" adlý bir aþiret adýný "Aksu adý ile verir. Halbuki Aksu adý ile taný-
bulunmaktadýr.3 Bu tespitten hareketle aþirete men- nan su Maraþ'da bulunmaktadýr.4
sup olan bazý kimselerin bir süre kalenin idaresini Evliya Çelebi, Darende kalesi için, "kalesi
ellerinde tutmuþ olduklarý ve bu devirde kaleye taþlýk bir yerde âlî bir peþte üzerinde olub Hazret-i
Zengi aþiretinin idaresinde bulunduðunu ifade Ömer evlâdýndan Malatya Fatihi bina etmiþtir.
etmek üzere Zengibar adý verilmiþ olabilir. Halen Mürur-ý eyyam ile cabeca münhedim olduðundan
Darende çevresinde Zengice denilen mahalli bir dil dizdar ve neferatý yokdur"der. Ancak kimliðini açýk-
bulunmaktadýr. Bu gerçeklik sanki ileri sürdüðümüz lamadýðý Malatya Fatihinin kaleyi yaptýran kiþi
tezi destekler gibidir. Ancak bu aþiretin kaleyi idare olduðuna dair görüþünde yanýlýr.5 Çünkü, kalenin
ettiðine dair bir kayda rastlanmamaktadýr. çok önceleri Hititler ve Urartular döneminde mevcut
Zengibar adý, Güneydoðu Anadolu ve Suriye olduðu anlaþýlmaktadýr.
taraflarýnda kurulmuþ olan Zengileri de hatýrlatmak- Kalenin Kuruluþu ve Siyasi Tarihçesi
tadýr. Zengilerin bu kaleyi ele geçirdiklerine dair bir Darende kalesi, çevresindeki yerleþim birim-
kayda rastlanmýyor. Ancak Zengilerle ilgili her lerinin merkezi konumundaki kale þehirlerden
hangi bir nedenle kalenin Zengibar adýný almýþ biridir. Ancak ne zaman kurulduðuna dair kesin bir
olmasý da muhtemeldir. Fakat bu konuda da her bilgi mevcut deðildir. Antik çaðdan baþlayarak
hangi bir kayda rastlanmýyor. devletlerarasý mücadelenin kaleler etrafýnda yoðun-
Þu halde her üç adlandýrma hakkýndaki laþtýðý dönemlerde, sahip olduðu coðrafi konumu
rivayetler, saðlam bir kaynaða dayanmamakla nedeniyle bu kalenin sürekli olarak dikkatleri üze-
beraber, ilk önce Seng-bâr adý ile bilinen kalenin rine çektiði bilinmektedir. Bazý karinelerden yola
Müslüman-Türkler zamanýnda Zengibar adýný çýkarak kalenin kuruluþu hakkýnda tahminlerde
aldýðý, zamanla her iki ad ile tanýndýðý en kuvvetli bulunmak mümkündür. Darendeli Hanifi Hoca,
ihtimaldir. "Darende'nin Sengbâr nam kalesini Dakyanuslar
Kalenin Konumu yek pare cesim kaya üzerine yonma taþlardan iki bin
Kaleler bir þehrin muhafýz gücü, askeri ve kýs- sene evvel inþa etmiþler" der. Ancak kalenin Dakya-
men idari ve teknik birimlerinin teþkilatlandýðý nuslar zamanýndan önce inþa edildiðine dair iþaretler
müesseseler olmuþtur. Bu nedenle, þehri ve halký vardýr. Hanifi Hocanýn verdiði tarih burada kalenin
saldýrýlara karþý koyabilmek için genelde sarp ve inþa edilmiþ olabileceði devre yakýndýr.6 Çünkü tah-
ulaþýmý güç olan yerlere yapýlmýþlardýr. Bazen de minlere göre bu bölgelerde ilk güçlü devleti kuran
çoðu ilk çað þehirlerinde olduðu gibi þehir hayatýnýn millet Hititlerdi. Hititler'den sonra da aþaðýda
merkezi olmuþ, kale þehirler oluþmuþtur. kaydedilen bazý kavimler bölgeyi ele geçirmiþlerdir.
Darende kalesi, aþýlmasý güç kayalar üzerine Darende civarýndaki kalelerde bulunan kitabelere
kurulmuþ muhkem kalelerden biridir. Tohma suyu göre bu devletler de kaleler inþa etmiþ ya da kullan-
kenarýnda sarp bir kaya üzerinde bulunmaktadýr. mýþlardýr.
Kalenin kuzeyi, doðusu ve güneyi, Tohma suyu ile Hititler, doðudan gelerek Anadolu'ya yerleþmiþ
çevrilidir. Bu su, Þeyh Hamid-i Veli (k.s.)'nin kabri olan Ârî ýrklardan biri idi. Hititler takriben milattan
ve camiinin bulunduðu alandan güneye doðru akar. 2500-3000 sene evvel bu günkü Orta Anadolu'ya
Somuncu Baba 19 Mart-Nisan 2003
mediler. Manua'nýn oðlu I. Argistis (M.Ö..789-766),
"Tanrý Haldi'nin sayesinde Hatti memleketlerine
karþý seferler yaptýðýný ve Tuwate'nin oðlunun mem-
leketi olan Melitea (Malatya)'yý zaptettiðini" anlat-
makta, I. Argistis'in oðlu III. Sardur (765-733)'da
"Malatya Kralý Sahu oðlu Hilaruvata'yý maðlup etti-
ðini ve þehirleri yaðmaladýðýný." kaydetmektedir.10
Darende kalesi, Ýran kökenli devletler ile Roma
ve Bizans için önemli kalelerden bir olduðu gibi ilk
Müslüman Devletleri ve Türk-Ýslam devletleri için
de önemini korumuþtur. Elimizde mevcut kesin bir
bilgi olmamakla beraber Romalýlar zamanýndan
itibaren kalenin yakýn çevresinde iskan faaliyetleri
baþlamýþ olabilir. Çünkü kalenin kalabalýk nüfusu
uzun süre barýndýramayacaðý açýktýr. Temkinle
karþýladýðýmýz bazý kayýtlara göre de Darende
kasabasýnýn eski yerleþme yeri, daha önce sadece
Zengibar kalesi içinde iken, 1070'lerden sonra yöre
halký, kale eteðindeki düzlüðe yerleþmiþtir.11
Dýþarýdaki yerleþim faaliyetlerinden sonra tabii
olarak kale merkezi konumunu devam ettirmekle
beraber birinci derecede bir iskan mahalli özelliðini
yitirmiþtir.
17. yüzyýlýn ikinci yarýsýna dair bilgi veren
Evliya Çelebi, kalenin zamanla yýkýldýðýný ve halen
dizdarý ve neferatý bulunmadýðýný kaydetmiþtir.
Görünen o ki, IV. Murad'ýn zamanýnda Osmanlý-Ýran
arasýndaki iliþkileri yine uzun süren yýpratýcý
savaþlarla çok gergin bir seviyeye gelmiþ olduðun-
dan daha sonra bu bölgedeki kalelere yeniden asker
yerleþtirilmiþtir. Nihayet, Kasrýþirîn Antlaþmasý'n-
dan itibaren iki ülke arasýnda uzun bir süre devam
gelerek devlet kurdular ve burada bulunan diðer edecek olan barýþ dönemi baþlamýþtýr. Karþýlýklý
kavimleri kendilerine baðladýlar. Anadolu'da yak- nâme ve hediyelerin gönderilmesiyle IV. Murad'dan
laþýk olarak bin iki yüz seksen yýl kadar medeniyet- sonra da iyi iliþkiler devam ettirilmeye çalýþýlmýþtýr.
lerini devam ettirerek M.Ö 1145'de7 ya da baþka bir Kasrýþirîn Antlaþmasý öncesinde; iki ülke arasýnda
kayda göre M.Ö. 1180'de tamamen yýkýldýlar.8 birbirlerinin topraklarýný ele geçirmeye yönelik
Ancak yukarý Suriye, Karkamýþ, Malatya ve Daren- çatýþmalar olduðu halde, söz konusu barýþ sürecinde
de çevresinde ise Hitit asýllý kavimlerin hakimiyeti sýnýr ihlâli için herhangi bir saldýrý yapýlmamýþtýr.13
M.Ö. VIII. yüzyýla kadar devam etti. Doðal olarak Kalelerin ehemmiyetini kaybetmesiyle Daren-
bu kavimler Darende kalesini de kullanmaktaydýlar.9 de kalesi de kýsmi olarak deðerini yitirmiþtir. Tabii
Asur kralý III.Salmanassar (M.Ö. 858-824) ve olarak bir süre çevresindeki yerleþim birimlerinin
ondan sonra Urartu kralý Ýspuinis (M.Ö. 824-826) ile merkezi olmaya devam etmekle beraber, özellikle
oðlu Menua M.Ö. 816-807'de Malatya bölgesini Osmanlýlar'ýn ilk devirlerinde kale ile birlikte þehir
iþgal ettiler. "Melitea kralý Suluhavali'yi maðlup ve çevresi stratejik deðerini kaybetmiþtir. Ancak
ettiler." Milattan önce 8. yüzyýlda yaþayan Melitene Osmanlýlar zamanýnda da kalenin tamamen gereksiz
Kralý II. Sulumeli zamanýnda gerçekleþen bu yenil- bir müessese konumuna düþtüðü de ileri sürülemez.
giden sonra Melitene Krallýðý, Urartular'ýn haki- Çünkü bu devirde de kaleler askeri ve güvenlik
miyeti altýna girdi. Urartu saldýrýlarý M.Ö. 8. yüz- bakýmýndan hâlâ büyük deðer ifade etmekteydiler.
yýlýn baþlarýna kadar devam etti. Ancak Malatya Ancak eski devirlere kýyasla stratejik deðerlerini
krallarý bu yeni hakimiyeti kolay kolay kabul et- kaybetmiþlerdi.14
Somuncu Baba 20 Mart-Nisan 2003
Tanzimat devrine doðru kaleler mevcut olan bir yerde Kral Yeri adý ile bilinen bir kýsým vardýr.
önemlerini de yitirdiler. Bazý kale görevlilerinin Bu kýsýmda kayalara düzgün olarak oyulmuþ ve
kendiliðinden vazifesini býrakýp gittiði oluyordu. koltuklara benzer oturma yerleri bulunmaktadýr.
Esasen bu durum daha önceleri de vuku buluyordu. Kalenin iki ulaþým noktasýnýn olduðu görül-
Fakat Tanzimat devrine yaklaþýldýðýnda kaleler ve mektedir. Birinci ulaþým yeri, Tohma suyu tarafýnda-
derbentler topluca ve daimi olarak terk edilmeye ki doðu duvarýndadýr. Burada 80 basamaktan fazla
baþlandý. Çünkü eski sistem bozulmuþ ve kaleler ve taþlarýn oyulmasý ile yapýlmýþ olan merdivenlerin
harabe haline gelmiþti. Devlet de buralara gereken yeri halen bellidir. Buradan saðlanan ulaþýmla ka-
önemi gösteremiyor ve maddî desteðini saðlayamý- leye güvenli bir þekilde su temin edilmiþ ve hemen
yordu. Nihayet Tanzimat'ýn ilk yýllarýnda çok önem- karþýda bulunan maðaradan çýkan ýlýk su ile banyo
li olan birkaç kalenin dýþýnda, kalelerdeki görevliler ihtiyacý karþýlanmýþtýr. Bu su Kudret Hamamý adý ile
ya görevini býrakmýþtý ya da bu görevliler eskiden bilinmektedir. Burada yýkanmak için halen bir
beri güvenlik iþlerini yürüttüklerinden yeni kurulan havuz ve soyunma odalarý yapýlmýþtýr.
Zabtiye Nezareti emrine girmiþlerdi. Ayrýca bunlarýn Kalenin ikinci kapýsý halen mevcudiyetini
birçok görevi de baþka müesseselere dev-redilmiþti koruyabilmiþtir. Burasý daha önce yýkýlmýþ olmakla
ve kendilerine maaþ tahsisi esasý getirilmiþti. beraber Darende Belediyesinin desteði ile aslýna
Kale ve görevlileri ile ilgili kayýtlara bakýlýr ise uygun olarak restore edilmiþtir. Kapýnýn giriþ tarafý
Tanzimat'a yakýn yýllarda Darende kalesi de terk üzerinde dört satýrlýk bir kitabe bulunmaktadýr. Bu
edilmiþtir. Çünkü bu devreye ait kaynaklarda, kitabe günümüze kadar okunabilmiþ deðildir. Kapý,
kalenin, sadece harabesinden bahsedilmektedir. dýþarý ile baðlantýyý saðlayan bir geçidin önüne
Mesela Þevval 1274/Mayýs 1858 yýlýna ait bir tahri- yapýlmýþtýr. Bu geçide açýlan bir koridorun iki
ratta kalenin yýkýlarak düþen iki adet demir kapýsýnýn yanýnda ve koridora açýlan oda kalýntýlarýný taþýyan
satýlarak bedelinin Hazine'ye gönderilmesi isten- eyvanlar mevcuttur. Bu odalar, kapý muhafýzlarý ya
miþtir.15 Darende yetkililerinin isteðinin kabul da diðer bazý þahýslar ve iþler için kullanýlmýþ ola-
edilmesi ile "zikr olunan kalenin asar-ý atika (eski bilir. Koridorun batý tarafýnda bir pencere bulun-
eser)'dan ve þayan-ý itina kýla-ý Hakaniy-ye'den maktadýr.
(önem verilecek kalelerden) ve mahalli mevaki-i Bazý kayýtlara göre, kalenin asýl kapýsýndan
istihkamiyeden madud (mahalli istihkam mevki- sonra 20 basamak çýkýnca ikinci bir kapý yeri ve bu
lerinden sayýlan bir kale) olmadýðý cihetle sakýt kapýnýn örme duvar kalýntýlarý mevcut iken bu izler
(düþen) olan demir kapýlarýnýn mahallinde deðer kaybolmuþtur.17
bahasýyla talibine furohtýyla (isteklilere satýlarak) Normal zamanlarda kalede yaklaþýk 30 görevli
esmanýnýn (tutarýnýn) canib-i Hazine-i Celile'ye bulunmaktaydý. Bu sayý kalede bulunan sair kimse-
irsalý (gönderilmesi)" için 1275/1858'de Sivas Valisi lerle beraber tabii olarak bir miktar artmaktaydý.
ve Maliye Nezareti'ne resmi yazý yazýlmýþtýr. Ancak verilen rakam az gözükmekle beraber, kalede
Kayýtlardan da anlaþýlacaðý üzere Darende kalesi bir camiinin ve görevlisinin bulunduðunu gösteren
artýk tamamen stratejik önemini yitirmiþ ilgisizliðe vakýf kayýtlarý bulunmaktadýr.18
terkedilmiþ ve kaydedilen yýllarda yýkýlmaya Kalenin Geçirdiði Tamirler
baþlamýþtýr.16 Kalenin bir çok tamir geçirdiði muhakkaktýr.
Ýdarei yapý ile ilgili bölümde kale mustahfýzaný Ancak bu tamirlere ait yeterli belge mevcut deðildir.
baþlýðý altýnda Osmanlýlar zamanýnda kalede görev Hanifi Hoca kalenin 7 defa tamir edildiðini kayde-
alanlarýn sayýsý, timarlarý, kimlikleri ve görevleri der. Ancak bu iddia ispat edilme imkaný olmayan bir
izah edilmektedir. Bu konu için ilgili kýsma bakýla- nakilden öteye gidememektedir.19
bilir. Osmanlý öncesinde Darende kalesini elinde
Kalenin Yapýsal Özelliði tutan Memlûklar'dan kalan bir tamir kitabesi
Kalenin üstü oldukça düzdür. Tamamen taþtan günümüze kadar ulaþabilmiþtir. Kitabe Memlûklu
olup, üzerinde topraða rastlanmamaktadýr. Muhtelif Sultaný Melik Eþref Kansu el-Gavri'ye aittir. Sultan
yerlerinde kale burçlarýnýn izlerine rastlanmaktadýr. Gavri, Osmanlýlar'a karþý sýnýr bölgesindeki kaleleri
Kuzey tarafýnda kýsmen sur kalýntýlarý mevcuttur. tamir etmekte iken Darende kalesini de tamir ettir-
Bu kalýntýlar 80 cm kalýnlýðýnda ve yaklaþýk 50 cm. miþtir. Hicri 12 Rebiülevvel 911/13 Aðustos 1505
yüksekliðindedir. Ancak bunlar da kaybolmak tarihli Arapça kitabe ilk defa tarafýmýzdan okunmuþ-
üzeredir. Kalenin tam orta yerinde, kayalara oyul- tur. Üzerinde þu kayýtlar bulunmaktadýr:
muþ bir havuz ve havuza yakýn, çevreyi görebilecek Arapça kitabenin Türkçe karþýlýðý ise þöyledir:
Somuncu Baba 21 Mart-Nisan 2003
ecilden emr-i þerîf sadaka buyurulmak ricâsýna arz
olundu deyü bildirmiþsin.
Ýmdi husûs-ý mezbûr arz olundukda vech-i
meþrûh üzere mezbûr ma'rifetiyle ta'mîr etdirilmesi-
ni emr idüb buyurdum ki, hükm-i þerîfim vardukda
sen ki defterdârsýn. Bu husûsa bir kâtib ta'yîn edüb
kal'a-i mezbûranýn fermâna (ta'mîre) muhtaç olan
yerlerinin üslûb-ý sâbýk üzere istihkâm ile mezbûr
Mehmed mübâþeretiyle yapdýrub, itmâm itdürüb,
aher ecânib içün (baþka birisi için) ta'yîn olunan
(ayrýlan) bin altunu mukâta'a-i mezbûr mültezimi
Bu kale, Þerefli, Âlî, Mevlevî,
Mevlânâ es-Sultan el-Me'âlî el-
Melik el-Eþref Kansu'nun -Allah
onu þerefli makamýnda aziz ve
muzaffer eylesin- emr-i þerifiyle
tamir edildi.
Bu þerefli ferman Malatya
niyabetine baðlý Darende Naibu-
saltanasý el-Eþrefî'ye verilmiþtir. -
Allah kendine tabi olan hizmetkar-
larýnýn boyun eðdiði kahramanlarýný aziz ve muzaf- merkûma tahvilinden verdürüb ve alýnan akçe içün
fer kýlsýn- iþ bu emr-i þerîfimin zahrýna hüccet itdürüb vakt-ý
Darende'de bulunan 70 kahraman askerin her muhâsebede Hazîne'ye mahsûb idesiz… 23 Þaban
birine 500 dinar tahsis eyledi. -"Her kim bunu iþit- sene 984(16 Kasým 1576)."
tikten sonra deðiþtirirse,20 Allah'ýn laneti onun üze-
rine olsun- DÝPNOTLAR
Þeref ve kahramanlýk yiðitleri asýl bu hizmeti 1-"Darende", Türk Ansiklopedisi, s 307.
2-Mehmet Ali Cengiz, Tohma Havzasý, s. 47, 48.
Allah rýzasý için yapmýþlardýr. Tarihi 12 Rebî'ul- 3-Bkz. Cevdet Türkay, Baþbakanlýk Arþiv Belgelerine Göre Osmanlý Ýmparator-
evvel. Sene 911( 13 Aðustos 1505). luðunda Oymak, Aþiret ve Cemaatler, Ýstanbul 1979, s. 760.
4-Katib Çelebi, Cihân-nümâ, ts. 626.
Kale, Osmanlýlar'ýn eline geçtikten sonraki ilk 5-Evliya Çelebi, Seyahatname, c. 3, s. 196.
6-Hanifi Hoca, Darende Tarihi, s. 2.
devirde yani bin beþ yüzlü yýllarda yeniden tamir 7-Hüseyin Hüsameddin, Amasya Tarihi, c. 2, s. 129; Rýdvan Nafiz, Ýsmail Hakký
edilmiþtir. Þaban 984/Kasým 1576 tarihli tamir Uzunçarþýlý, Sivas Þehri, s. 2.
8-Yýlmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, c. 1, s. 270.
hükmü ile Darende kalesinin tamirine emir veril- 9-Afet Ýnan, "Etiler'de ekonomi hayatý", s. 424.
miþtir.21 Tamire dair hükümde þöyle denilmektedir. 10-Þemsüddin Günaltay, Yakýn Þark, Anadolu, c. 2, s. 318, 319; Füruzan Kýnal,
Eski Anadolu Tarihi, s. 240-242.
"Divriði Sancaðý Beyine, Haleb Defterdarý'na 11-"Darende", Yurt Ansiklopedisi, c. 7, s. 5426.
12-Evliya Çelebi, Seyahatname, c. 3, s. 196.
ve Darende Kadýsý'na Hüküm Yazýla ki, 13-Ýsmail Hakký Uzunçarþýlý, Osmanlý Târihi, c. IV/2, s. 130
Hâliya sen ki sancak begisin. Kapýma arz gön- 14-Daha geniþ bilgi için Bkz. Cengiz Orhonlu, Osmanlý Ýmparatorluðunda
Derbend Teþkilâtý.
derüb Darende kalesi haraba müþrif olub ta'mîratý 15-BA, A.MKT.NZD, nr. 256/56; A.MKT, Mühimme Defteri, nr. 131/2.
içün bin dört yüz altun tahmîn olunduðu arz olun- 16-BA, A.MKT; Mühimme Defteri, nr. 138/1.
17-Mehmet Ali Cengiz, Tohma Havzasý, s. 68.
dukda vilâyet-i Rûm züemâsýndan sâbýka Rûm nazýrý 18-V.G.M.A, Hurufat Defteri, nr. 549, s. 14, kýsým. 9; nr. 1088, s. 11, kýsým. 1.
19-Hanifi Hoca, Darende Tarihi, s. 3.
olan Molla Ali mübâþeretiyle yazýlmak içün emr-i 20-Kur'ân, Bakara: 181.
þerîf vârid olub nâzýr-ý mezbûrun Rûm'da alaka-i 21-Osmanlý Devleti'nde Ýstanbul'daki Hasssa Mimarlar Teþkilatý, imar ile ilgili
teknik iþleri yürüten, keþif yapacak mimarlarý belirleyen ve bu konuda Dîvân-ý
kesîresi olmakla gelmeyüb kale eyle durdukça hara- Hümâyûn'a tekliflerde bulunan önemli bir kurumdu. Keþif bedellerinin kontrol
ba müþrif olmaðýn erbâb-ý tîmârdan Mehmed, bu edilerek tesdiki iþinde mimarabaþýlara ile birlikte defterdarlar da
görevlendirilmiþti.
kullarýna gelüb ta'mîr-i mezbûr bu kullarýna fermân Taþradaki tamir etkinliklerinin düzenli olarak yürütülmesinde ise baþta eyalet
olunub, sâbýka Malatya haslarý mültezimi olan harcý beyleri olmak üzere, sancak beyleri, kadýlar ve deðer mahalli idareciler sorum-
luydu Bkz. Abdulkadir Dündar, "Osmanlýlarda tamir süreci, çeþitleri ve bazý
tahvîlden bin altun havâle olunmaðla ta'mîr ideyim. Selçuklu yapýlarýndaki uygulamalar", I. Uluslararasý Selçuklu Kültür ve
Medeniyeti Kongresi Bildiriler, Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araþtýrmalarý
Dört yüz altun Hazîne'ye sa'yim olsun deyüb, fi'l- Merkezi, Konya 2001, c. 1, s. 269. Darende kalesinin söz konusu tarihte
vâki' mezbûr kullarý hizmet-i mezbûrun uhdesinden tamirinin de mahalli idarecilere havale edildiði görülmektedir.
Bkz. Ahmet Akgündüz/Sait Öztürk / Yaþar Baþ, Darende Tarihi, Es-Seyyid
gelür yarar ehl-i vukûf ve müstakim kullarý olduðu Osman Hulûsi Vakfý Yayýný, Ýst.2002
Bir
Kutlu
Yolculuk
Hicret
Resul KESENCELÝ
1) Hz. Peygamberin Mekke'den Ay r ý l ý þ ý : netsinler"dedi. Hz. Ali, Resulullah’ýn yataðýna
Hicret bir yerden bir yere göç etmek, kendi yattý ve yeþil hýrkasýný üzerine örttü. Hz.
memleketini býrakýp baþka memlekete taþýnmak. Peygamber (s.a.v) evden çýkarken eline aldýðý bir
Hz. Peygamber (s.a.v)’in izni ilahi ile ve dine hizmet avuç topraðý Yasin Suresini okuyarak müþriklerin
için Mekke'den, Medine'ye göçüdür. Müslümanlar üzerine saçtý. Müþ-riklerin gözleri perdelendi,
neleri varsa mal, mülk, ev, bark hepsini geride Resulullah çýkýp gitti. Cenab-ý Allah Peygamberine
býrakmýþlardýr. Mekkeli müþrikler bu insanlarý bu lütuftan bahse-derken "Biz hem önlerine hem
kurduklarý baský ile boðmak istiyorlardý. En de arkalarýna birer set çekerek gözlerini
mukaddes olan iman ve akidelerine saldýrýyor, perdeledik, artýk onlar göremezler" buyurur.
hayat hakký tanýmý-yorlardý. Ýþte iman ve akide Müþrikler Hz. Peygamberin evine girdiklerinde
her þeyden üstün ve azizdi. Bu uðurda her þeyi göze yatakta Hz. Ali'nin bulunduðunu anlayýnca hem çok
alýp tüm dünyaya rest çekiyorlar. Allah ve Allah þaþýrdýlar hem de kýzdýlar. Hemen Hz.
Resulünün emri doðrultusunda hareket ediyorlardý. Peygamberi bulmak için harekete geçtiler. Kim onu
Müslümanlar bir bir hicret ediyordu, þayet Hz. bulursa ona 100 deve vermeyi vadettiler. Pek çok
Peygamber de hicret ederse Müslümanlar Yesrib müþrik Mekke dýþýna çýkýp Hz. Peygam-beri ara-
(Medine)’de önemli güç olacak, mesele haline gele- maya baþladý.
cek, Þam ticaret yolu için önemli bir geçit olan yol Hz Peygamber (s.a.v) Hz. Ebubekir' in evine
müslümanlarýn elinde olacaktý. Öyleyse putlarý ve geldi. Cenab-ý Allah'ýn Hicret için izin verdiðini
ticari faaliyetleri için büyük tehlike oluþturan bu söyledi. Bunun üzerine Hz. Ebubekir hemen hazýr-
dini engellemek gerekli idi. Kureyþ' in önde gelen- lýklara baþladý. Öncelikle böyle bir göç için
leri Darun-Nedvede bir araya gelerek görüþtüler. beslemiþ olduðu iki deveyi hazýrladý. Ureykýt'ýn
Hz. Peygamberle (s.a.v) ilgili olarak onu bir yerde oðlu Abdullah'ý, kýlavuz olarak tuttular.
hapsedelim dediler, uygun görülmedi. Bir tarafa Kendisinden bu iki deveyi Mekke'den bir saat uzak-
sürelim dediler, olmadý. Bunu daha tehlikeli lýkta olan Sevr Daðýna götürmesini istediler. Hz
gördüler. Ebu Cehil, onu öldürmekten baþka çare Peygamber o gün akþama kadar Hz Ebubekir' in
yoktur dedi. Düþüncesini þu þekilde açýkladý. Her evinde kaldý. O gece birlikte yola çýktýlar. Sevr
kabileden birer adam seçecekler, bu adamlar hep bir- Daðýna gittiler. Orada ýssýz bir maðara vardý, içine
likte saldýracaklar böylece katil belli olmayacak, girdiler. Hemen Allah'ýn emri ile bir örümcek gelip
çaresiz kalan Haþimiler ise diyete razý olacaklardý. maðaranýn aðzýna aðýný gerdi,bir çift güvercin
Böylece de kabileler arasý kan davasý da olmaya- gelip oraya yuva yaptý ve yumurtladý. Böylece
caktý. Ýþte o iki cihan serverine, o nadide varlýða, Allah kudretinin þumulünü gösteriyor, her þeyi
son Peygambere Hatemü'l-Enbiya’ya böyle cani bir Peygamberini korumak için onun emrine veriyordu.
plan kurmuþlardýr. Cenabý Allah ise onlarýn halini 2) Sevr Maðarasý ve Üç Gün:
þöyle anlatýr "Ey Muhammed! Hatýrla, bir zaman Sevr Mekke'nin güney tarafýnda 5 km mesa-
kafirler seni yerinden kýmýldatmamak veya fede bir daðdýr. Sevr pek çok tepeden oluþur. Sevr
öldürmek, yahut sürüp çýkartmak için tuzaklar Maðarasý ise bu tepeleri aþmakla eriþebilecek bir
kuruyorlardý. Onlar sana tuzak kurarken, Allah'ta yerdir. Buraya çýkmak meþakkatli ve güçtür. Sevr
onlarýn tuzaklarýný boþa çýkarýyordu. Allah tuza- de çok sayýda maðara bulunmaktadýr, bu ise
klarýn en hayýrlýsýný kurandýr. (Enfal-30) müþriklerin iþini güçleþtirmiþtir. Kureyþ' in
Müþrikler suikast ekibini oluþturup, Hz. arayýcýlarý Sevr Daðýnýn her tarafýný dolaþtýlar
Peygamberin evinin önünde beklemeye baþladýlar. hatta maðaranýn önüne kadar geldiler. "Þu
Suikastçýlar arasýnda Mekke-nin ileri gelenleri de maðarayý arayalým" diye birbirleriyle konuþtular.
bulunuyordu. Cenab-ý Allah müþriklerin toplan- Ýçlerinden birisi "Allah akýllar versin orada ne
týsýný ve aldýklarý kararý Resulullah’a bildirdi. iþiniz var? Muhammed doðmadan önce örümcekler
Yesrib'e hicret etmesine izin verdi. orada að kurmuþ, sonra gü-vercinler yuva yapmýþ"
Resul-ü Ekrem Hz. Ali'yi çaðýrdý, bir kýsým demesi üzerine geri dön-düler. Halbuki maðara
in-sanlarýn emanetlerini verdikten sonra "Ey Ali! aðzýna geldikleri zaman Resulullah ile Hz Ebubekir
Ben Medine'ye gidiyorum, bu emanetleri sahiplerine onlarý görüyordu. Onlar göremiyordu. Müþriklerin
ver, ondan sonra sende durma gel, fakat þimdi maðaraya yaklaþtýklarýnda Hz Ebubekir üzülerek
benim yataðýma yat ki müþrikler beni uykuda zan- endiþelendi. Fakat endiþesi kendi için deðildi. Hz
Somuncu Baba 27 Mart-Nisan 2003
Ebubekir "Ya Resulullah beni öldürürlerse gam rada kaldýlar. Bu sýrada kölesi Amr bin Fuhayra
yemem fakat Allah göstermesin sana bir zarar gündüzleri koyunlarý güdüp geceleri Sevrin yanýna
gelirse bütün ümmet mahvolur" deyince Resulü götürüyor böylece koyunlarýn sütünü saðýp
Ekrem "Gam çekme Allah bizimle beraberdir" dey- içmeleri mümkün oluyordu. Kýzý Esma geceleri
ince, teselli buldu. Hz Ebubekir "Ey Allah'ýn erzak getiri-yor, oðlu ise müþriklerin düþünce söz ve
Resulü! Ýçlerinden biri þöylece önüne bakýverse hareketlerini aktarýyordu. Müþrikler Resulullahýn
bizi görürdü" demesi üzerine Resulullah "Sen ne Yesrib'e ulaþtýðýný zannedip aramaya son verince
zannediyorsun o iki arkadaþýn üçüncüsü Allah idi" Abdullah bin Uraykýt belirlenen vakitte develeri
dedi. Cenab-ý Allah Kur'an-ý Kerim’de þöyle buyu- getirdi. Hz. Peygamber ve Hz. Ebubekir develere
ruyor. "Siz Peygambere yardým etmeseniz de Allah binerek yola revan oldular. Abdullah bin Uraykýt
ona yardým etti. Hani bir zaman Peygamber iki onlarý herkesin bildiði yoldan deðil sahil tarafýndan
kiþiden biri iken kafirler onu Mekke'den çýkar- götürüyordu.
dýlar. Onlar maðarada iken arkadaþýna "üzülme 3) Tarihi Yolculuk Sýrasýnda Olaðanüstü
Allah bizim ile beraberdir" diyordu. Böylece Allah Olaylar:
Peygamberinin üzerine emniyetini indirdi. Onu Sahil yolu ile Kudeyd denilen yere geldik-
görmediðiniz askerlerle destekledi. Kafirlerin söz- lerinde Ebu Mabed’in çadýrý önünden geçerken
lerini alçalttý. Yüce olan ancak Allah'ýn sözüdür. hurma ve yiyecek almak için durdular. Fakat yiye-
Allah "azizdir, hakimdir" her þeye galiptir. Hüküm cek bir þey yoktur cevabýný alýnca Resulullah “þu
ve hikmet sahibidir. (Tevbe-40) ileride ki koyun nedir?” diye sordu. "Bu çok zayýf-
Hz Ebubekir maðaraya girince bir delik gör- t ý r, yürüyecek hali yoktur, sürü ile gidemediði için
müþtü, buradan yýlan ve çýyan gibi hayvanlar burada kaldý" cevabýný aldý. "Ýzin verirseniz
çýkýp Hz. Peygambere zarar vermesin diye orasýný saðalým buyurdular" Resulullah koyunu tutup
ayaðý ile týkayýp oturdu. Resulullah ise ona memesini sývadý, besmele çekerek saðmaya
dayanýp uykuya vardý. O sýrada delikten bir yýlan baþladý. Büyük bir kap istedi, bunun içi süt ile
Hz. Ebube-kir'in ayaðýný soktu. Hz Ebubekir doldu. Önce orada bulunanlara içirdi, ikinci
ayaðýný çekmedi, fakat caný çok yandýðý için göz- saðdýðýný da kendileri içtiler, üçüncüsünü koyunun
lerinden yaþ aktý. Bu yaþlar Resulullah’ýn mübarek sahibine býraktýlar, sonra yollarýna devam ettiler.
yüzüne damlayýnca uykudan uyandý. "Ne var Ya Ýleriki zamanda koyun sahibi Ebu Mabed þunlarý
Eba Bekr" diye sordu. O da "Ayaðýmý bir þey soktu ifade etmiþtir. "O koyun Hz. Ömer'in halifeliði
ama zararý yok, anam babam sana feda olsun" diye zamanýnda hasýl olan kuraklýk zamanýna kadar
cevap verdi. Hz. Peygamber yýlanýn soktuðu yere yaþadý. Yeryüzünde hayvanlar bir þey bulamazken
tükürüðünü sürdü, derhal ayaðýnýn acýmasý durdu biz onu akþam, sabah saðardýk".
ve Hz Ebubekir iyileþti. Bu sýrada 100 deve mükafatýný kazanmak
Hz. Peygamber ile Hz. Ebubekir üç gün maða- isteyen Medlicoðullarýndan Süraka onlara yetiþti,
Somuncu Baba 28 Mart-Nisan 2003
Hz Ebubekir telaþlandý. Süraka ileri hamle yapmak Mescidi" diye meþhur mescidi inþa ettirdiler. Bu
istediði sýrada atýnýn ayaðý sürçerek yere yuvar- arada Hz. Ali (k.v) kendisine teslim edilen emanet-
landý, kalkýp tekrar hamle yapmak istedi, bu kez de leri yerlerine verdikten sonra Mekke'den çýkýp
atýnýn ön ayaklarý kuma gömüldü. Süraka yaptýðý Resulullah’a Kuba'da yetiþti. Bundan sonra ki yol-
hareketin yanlýþ olduðunu anladý. "Ya Muhammed culuðu birlikte yaptýlar. Resulullah Cuma günü
dua et de kurtulayým, boynuma borç olsun geride kendi devesine binip yüz kiþi kadar Müslüman halk
gelen arayýcýlarý da savýp defedelim" dedi. Hz. ile Kuba' dan ayrýldý. Medi-ne'ye doðru yol almaya
Peygamber dua buyurdu. Süraka kurtuldu, Sürakaya baþladý. Giderken sol tarafta ki Avf'ýn oðlu
bir de emanname verdi. Kafile yoluna devam Salimoðullarýnýn yurdunda Ranuna denilen vadinin
ederken Süraka arayýcýlarý geri çevirdi. Ebu Cehil üst tarafýna indi. Orada çok güzel bir hutbe okuyup
Sürakayý eleþtirip hicvettiðinde ise Süraka’nýn cev- Cuma namazý kýldýrdý.
abý þu olmuþtur. "Eðer atýmýn ayaklarý nasýl yere Hz. Muhammed (s.a.v) in ilk kýldýrdýðý Cuma
gömül-düðünü görseydin, sen de Muhammed' in namazý budur. Tercüme edilen ilk hutbesi ise þu
Peygam-berliðine iman ederdin" diye cevap verdi. þekildedir:
Mekke'nin fethi senesi Resulullah Huneyn "Ey Nas! saðlýðýnýzda ahiretiniz için tedarik
muharebesi dönü-þünde Süraka emanname ile görünüz, muhakkak bilmelisiniz ki kýyamet gününde
gelmiþ ve Müslüman olarak iltifatlarýna nail olmuþ- herkes sorumludur. Herkes çobansýz býraktýðý
tur. koyundan sorumlu tutulacaktýr. Sonra Cenab-ý Hak
Kafile Kadid denilen yerden ayrýlýp giderken ona diyecek ki benim Resulüm gelip de size emirle-
yolda bir çobana rastladý, süt istediler. Çoban rimi bildirmedi mi? Ben sana mal, mülk verdim. Pek
"Saðýlýr koyunum yok, þurada bir keçi var onunda çok iyiliklerde ihsanlarda bulundum. Sen kendin için
sütü kalmadý" dedi. Hz. Peygamber keçiyi istedi. ne getirdin? Bu soru ile karþýlaþan saðýna soluna
Mübarek ellerini keçinin memesine deðdirir deðdir- bakacak bir þey göremeyecek, önüne baktýðý zaman
mez süt geldi. Hz. Ebubekir kalkanýný tuttu, kalkan cehennemi görecek, o halde uyanýnýz, bir yarým
süt ile doldu. Fahri alem onu kafiledekilere içirdi, hurma kadar bir iyilikle bir hayýr iþleyerek ateþten
sonra yine saðdý kendisi içti. Çoban kendileriyle korununuz, onu dahi bulamayan þükretmesini bilsin,
gelmeyi talep etmiþse de Resulü Ekrem "Þimdi o suretle olsun ateþten kurtulsun. Bir hayýr için on
olmaz, sonra benim adýmýn yayýldýðýný haber katýndan yedi yüz misline kadar sevap verilir.
aldýðýn vakit gel" dedi. Yollarýna devam ettiler. Allah'ýn selam, rahmet ve bereketi sizlerle olsun"
4) Hz. Peygamberin Medine'ye Gelmesi ve Resulullah (s.a.v) birinci hutbeyi bitirdikten bir
Burada Kalmalarý: müddet sonra ikinci hutbeye kalkýp þunlarý söyledi;
Medine halký Resulullah’ýn Medine'ye doðru "Allah'a hamd ederim ve ondan yardým ister-
yola çýktýðýný biliyordu. Bu sebeple onu beklem- im. Nefislerimizin þerlerinden ve kötü amellerimiz-
eye baþladýlar. Maðaraya sýðýndýklarýndan haber- den Allah'a sýðýndýk. Allah'ýn doðru yola
leri yoktu. Mekke'den Medine'ye ulaþmak için götürdüðünü kimse sapýtamaz. Allah'ýn yoldan
gerekli vakit geçtiði halde Resulullah gelmeyince çýkardýðýný da kimse doðru yolu gösteremez.
telaþlandýlar, korktular. Bir Pazartesi günü Allah'tan baþka Allah olmadýðýna, onun tek ve eþsiz
sabahleyin çýkmýþ, sýcaklar basýnca geri dön- olduðuna þehadet ederim. Sözün en güzeli Allah'ýn
müþlerdir. Bir iþ için evinin damýna çýkmýþ olan kitabýdýr. Cenabý Hak kimin gönlünü Kur-an' la
Yahudi uzaktan Resulullah ile Hz. Ebubekir' in süslerse, onu kafirken Ýslama sokar. O da Kur'aný
beyaz elbiselere bürünmüþ olduklarý halde geldik- baþka süslerden üstün tutarsa kazanýr. Ýyi bilin ki
lerini gördü. "Ýþte istediðiniz geliyor" diye Allah'ýn kitabý sözlerin en güzeli ve en üstünüdür.
Müslümanlara müjde verdi. Medineliler o tarafa Allah'ýn sevdiðini seviniz. Allah'ý içten ve gönülden
koþtular. Fahri alemi çok büyük bir saygý ile seviniz, Allah'ýn kelamýndan ve onu zikretmekten
karþýladýlar. Buhari Bera bin Azis'in "Medinelilerin usanmayýnýz. Allah kelamýndan kalbinize bir
Resulullah’ýn gelmesiyle sevindikleri kadar hiçbir karartý gelmesin. Çünkü Allah kelamý her þeyin en
þeye sevindiklerini görmedim" dediðini rivayet eder. iyisini ayýrýp seçer, iþlerin hayýrlýsýný ve kullarýn
O gün hava çok sýcaktý, Resulullah çok seçkini olan Peygamberleri ve onlarýn kýssalarýný
yorgundu. Kendisi Medine'ye bir saat kadar uzakta anlatýr, helal ve haramý bildirir. Siz ancak Allah'a
ki Kuba köyüne indi. Neccaroðullarýndan birinin ibadet ediniz ve ona hiçbir þeyi ortak koþmayýnýz,
evine misafir oldu. Orada dört gün kaldý. "Kuba ondan hakký ile sakýnýnýz, sözleriniz Allah'a
O
smanlýlarýn Hz. Peygambere duy- gibi hayali bir resim yapmaktansa, sahih tarifler-
duklarý muhabbet ve hürmetin den hareketle Ýslam Peygamberini hilyesinden
izlerini birçok örnekle vermek öðrenip anlatmak, her inananýn, gönlünde beliren
mümkündür. Osmanlý döneminin þekliyle yaratýlmýþlarýn bu en yücesini tasavvur
sadece aþýklarý ve sofileri deðil, ederek baðlanmasýna vesile olmaktadýr. Bu ise,
alelade vatandaþtan padiþaha kadar pek çok kiþi putlarý yýkan bir iman anlayýþý için elbette daha
ona beslediði sevgiyi bir biçimde ortaya koymuþ- gerçekçidir. "süs, ziynet" manasýnýn yaný sýra "hil-
tur. Topkapý Sarayýnda yüzyýllardýr büyük bir gurur kat, suret, sýfat" manalarýný da taþýyan hilye kelime-
ve iftiharla korunan mukaddes emanetlerin Ýstan- si, hilye-i saadet veya hilye-i nebevi terkipleriyle
bul'a geliþinden çok daha önce de Osmanlý Coð- daha tamamlayýcý bir mahiyet kazanmaktadýr.
rafyasý, Hz. Peygambere duyulan tehassürün ör- Eskiden beri göðüs cebinde bir hürmet niþanesi
nekleriyle doludur. Osmanlýlar, bastýklarý ilk para- olarak taþýnmak için, gündelik el yazýsý veya nesih
da Hz. Peygamberin isminin de bulunduðu keli- hattý ile küçük çapta yazýlan bu metnin, kaynak-
me-i tevhide yer ver- larda yar almamakla
miþlerdir. Ayrýca, özel- beraber, ilk defa olarak
likle devletin önde ge- levha þeklinde yazýlmýþ
lenlerin ve diðer vatan- bulunduðu kabul edil-
daþlarýn, mezar taþla- mektedir. Hat sanatýnýn
rýnda Hz. Peygam- köklü gelenekleri arasýn-
berin, dünya hayatýnýn da bulunan icazet-na-
nasýl algýlanmasý ge- melerin (diploma) hilye
rektiði konusunda yer yazmakla da alýndýðý
alan muhtelif hadisleri görülmüþtür. Mesela
ya da vakfiyelerinde Sultan II. Mahmud (öl.
hiçbir zaman ihmal 1255/1239), Filibeli
edilmeyen salat ü se- ((bakkal) Arif Efendi (öl.
lamlar, hep ona du- 1327/1909), Hacý Kamil
yulan özlem ve sev- Akdik (öl.1360/1941) ve
ginin bir ürünüydü. Þeyh Aziz Rifai (öl.
Ýslam inancý, put- 1353/ 1934) sülüs-nesih
laþtýrýlacak kimselerin hattýndan icazet-nam-
tasvirlerinden þiddetle eye birer hilye-i ne-bevi
kaçýnmýþtýr. Bu sebe- yazarak hak kazan-
ple, birkaç asýlsýz min- mýþlardýr. Alýþagelmiþ bi-
yatür dýþýnda hiç kimse çimiyle hilye yazmakta
Resulullah'ýn resmini tanýnmýþ hat sanatkârlarý
çizmeye lüzum ve ce- arasýnda yukarýda zikre-
saret duymamýþtýr. Hý- dilenlerden baþka Mus-
ristiyan aleminde Hz. tafa Kütahi (öl. 1201/
Ýsa için uygulandýðý 1287 den sonra), Ýsmail
Somuncu Baba 31 Mart-Nisan 2003
Hilye, Hz. Muhammed' in yüksek evsafýný,
esma-i þerifeyi (þerefli isimlerini, sýfatlarýný) havi
yazýlar hakkýnda kullanýlýr bir tabirdir. Kadrini daha
fazla yüceltmek maksadýyla "Hilye-i Þerif" de
denilir. Eskiden bunlar, alelekser kaðýt üzerine
yazýlarak Arap usulü bir tezyin þeklinde kesilen
tahtalara yapýþtýrýlýr ve ortasýna "ve ma erselnake
illa rahmeten l'il alemin" ayeti kerimesi yazýlýr, o
suretle tezhib edilirdi. Hilye kelimesi ýstýlah olarak
Hz Peygamberin zahiri görünüþünü anlatan esere
veya levhaya denir. Müslümanlýkta resim iyi
görülmediðinden Hz. Peygamberin eþkali resime
mukabil olmak üzere yazý ile beyan ve tasvir
edilmiþ ve "Hilye" adý verilmiþtir.
Þurasý muhakkak ki, Hz Muhammed (s.a.v) in
manevi büyüklüðünü, fiziki güzelliðini tanýmak,
þefaatlerine kavuþmak, ancak o yüce insaný sev-
mekle mümkündür. Ümmetinin ona olan özlem-
lerini gideren, bugüne intikal etmiþ olan hilye-i
þerifler olmuþtur. Hat sanatýnda birbirinden güzel
tezhiblerle levhalaþan hilyelerde Hazret-i Pey-
gamberi yakînen görenlerin naklettikleri hadis-i
þerif ve rivayetler Onun bize tanýmýný ve tasvirini
bildirir.
Hat: Hasan Rýza, Türk Petrol Vakfý arþivinden
Terim anlamýnda hilyeler "þemail"lerden doð-
Zühdi Efendi (öl.1221/1806) Çömez Mustafa Vasýf
muþtur. Þemail hilyeden daha geniþ bir anlam
(öl.1269/1853), Abdullah Zühdi (1296/1879),
ifade etmekte olup Hz. Peygamberin vücut yapý-
Mehmet Þefik Bey (öl.1297/ 1880), Mehmet Þevki
Efendi, Muhsinzade Abdullah Bey (öl.1317/1899) sýný, güzel ahlakýný, hal ve hareket tarzýný, tavýr ve
Hacý Kamil Akdik, Hamid Aytaç (öl.1401/1982) ilk davranýþlarýný bir bütün halinde anlatýr. Kýsaca
akla gelenlerdir. Bu hususta daha bir çok isim Peygamberimizin bütün þahsi ve hususi hayatýn-
sýralanabilir. Bununla beraber, hat bakýmýndan dan bahseden, bir siyer türü olarak görülür. Ancak
sanat deðeri taþýmayan hilyelerin de sayýsý az hilyelerde konu daha dardýr. Þemail olsun, hilye
deðildir. Hat sanatý devamlý geliþerek zamanýmýza olsun Peygamberimizle ilgili kitaplarýn kaynaðýný
kadar eriþtiði için, hatla uðraþanlar hilye formasýnýn hadis kitaplarý oluþturur. Gerek Kütüb-i Sitte'de
enfes ve nadide örneklerini bulup çýkarmaktan gerekse diðer sahih hadisleri ihtiva eden kitaplarda
manevi haz ve þeref duymuþlardýr. Bilinen tarzda bu konuyla ilgili bol miktarda hadis bulunabilmek-
yazýlanlarýn dýþýnda hilyeye bir yenilik getirmek, tedir. Keza ashab-ý kiramýn müþahedeleri de et-
bu konuda uðraþanlarýn þiarý olmuþtur. Yeri raflýca tespit edilmiþ durumdadýr. Bunun neti-
gelmiþken belirtelim ki: hilye levhalarýyla teþerrüfü cesinde de suret ve siret olarak Hz. Peygamber
kýrk beþ yýlý bulan bu makalenin yazarý, þimdiye hakkýndaki haberler bir çok dini kitaba da girmiþ
kadar hiç rastlamadýðý hilye biçimleriyle hala bulunmaktadýr. Bir nevi ruhi ve fiziki portre sayýla-
karþýlaþmaktadýr; öylesine çeþitlilik mevcuttur. bilecek olan bütün bu þemail ve hilye kitaplarýnýn
Hilye kelime anlamýyla "süs, ziynet, cevher, ortaya çýkýþý da yine Hz. Peygamber zamanýnda
yüz güzelliði, güzel sýfatlar ve güzellikler man- baþlamýþtýr. Peygamberimizin vefatýndan kýsa bir
zumesi" demektir. Hüseyin Kazým Kadri bu keli- süre önce kýzlarý Fatýma: "Ya Resulullah! Senin
meyle ilgili olarak Türk Lügatýnda, "Hilli: Kýymetli yüzünü bundan sonra göremeyeceðim."diye
taþlarla süslemek. Hilye: (isim) insanýn medar-ý aðladýðýnda Peygamberimiz Hz Ali'yi çaðýrmýþ ve:
temayüzü olan evsaf-ý hariciyesi, ziynet, süs; "Ya Ali! Hilyemi yaz ki vasýflarýmý görmek beni
Hilye-i Þerife: Canab-ý Nebiyi muhteremin evsaf görmek gibidir" buyurmuþtur.
ve secayayý hariciyyesini havi kitap ve levha." Hz. Ali rivayetlerinde "Hz. Ali (Allah ondan
tanýmlamalarýný yapar. razý olsun), Hz. Peygamberi (Allah'ýn salat ve
Ýlk doðum yeri Mezopotamya olarak bilinen Zeytin en çok yað üretmek amacýyla üretili-
zeytin ve aðacýný yakýndan tanýmak ister misiniz!... yor. Ýyice olgunlaþtýktan sonra sopayla silkele-
Aðaç kýsmý son derece dayanýklý, bin yýl nerek yerden toplanan zeytinler ezilip preslenerek
kadar uzun ömre sahip olmasý, meyvesinin çok zeytinyaðý çýkarýlýyor. Dünya zeytin üretiminde
faydalý olmasý zeytin aðacýnýn mucize olmasýna Ýspanya Ýtalya Yunanistan ilk sýralarý alýrken bun-
yetiyor. larý Türkiye, Tunus, Suriye ve Portekiz izliyor.
Zeytin aðacýnýn öyküsü bazý kaynaklara göre Ülkemizde zeytin Artvin'den Hatay'a kadar tüm
sekiz bin bazýlarýna göre ise dört bin yýl öncesine kýyýlarýmýzda yetiþiyor.
dayanýyor. Adý kutsal kitabýmýz Kur'an-ý Kerim'de Faydalarý: Besleyici özelliklerinin yaný sýra,
de geçen ve Akdeniz bölgesinde geniþ bir yer baðýrsak, karaciðer, idrar yollarý, safrakesesi has-
tutan zeytinin tarihi belgelere göre Büyük Ýs- talýklarýnýn azalmasýnda ve mide hastalýklarýnýn gi-
kender'in seferleri sayesinde Akdeniz ve Ege böl- derilmesinde de oldukça etkilidir. Çocuklarýn be-
gesine yayýlmýþtýr. Son yýllarda saðlýklý beslenme yin ve kemik geliþimini hýzlandýrdýðý için de ayrýca
kültürünün deðiþmesiyle saðlýklý yaþamýn ve yararlý. A,D,K ve E vitaminleri, hücrelerin yeni-
sofralarýmýzýn vazgeçilmez unsuru haline gelmiþtir.
lenmesini doku ve organlarýn yaþlanmasýný gecik-
Efsaneye göre Tufandan sonra yaðýþlar dur-
tiriyor. Ýçeriði sadece yaðdan oluþan zeytinde kar-
duðunda Nuh Peygamber gemisindeki güvercin-
bonhidrat ve protein yoktur. 5 tane zeytin 45-50
lerinden birisini serbest býrakýr ve o da aðzýnda bir
kalori civarýndadýr. Özellikle kahvaltýlarda sofra-
zeytin dalýyla gemiye döner. Nuh Peygamber de
mýzdan eksik etmediðimiz zeytin saðlýk açýsýndan
sularýn çekildiðini anlar. Gökyüzüyle yeryüzü
yararlý bir besin maddesi.
barýþmýþtýr artýk. Bu nedenledir ki zeytin dalý hep
barýþ sembolü olarak gösterilir. Zeytin aðacýnýn yasasý olduðunu duydunuz
Zeytinin diðer bitkilere göre ayrýcalýklý mu!! Zeytinciliðin ýslahý ve yabanilerinin aþýlattýrýl-
olmasýnýn nedeni içeriðindeki yaðda saklýdýr. masý hakkýnda 1939 yýlýnda bir yasa çýkarýlarak
Aslýnda zeytin aðacý baþlý baþýna bir mucizedir. devlete ait makilik, çalýlýk ve fundalýklarýn ýslah
Deniz havasýndan hoþlanan bin yýl kadar yaþaya- edilmesi amaçlanmýþtýr. Islah ederek zeytinlik ya-
bilen,yapraklarý yaz kýþ yeþil kalabilen güç pýlmasý halinde yapana devredilmesi öngörül-
koþullara karþý dayanýklýlýðý sayesinde müþtür.
sýfýrýn altýnda 10 derecelik ýsýya bile Buna raðmen çok hýzlý
dayanýklýlýðýný koruyarak canlý kalabilen bir bir þekilde yok ediliyor.
aðaçtýr. Ýhtiyarladýðýnda kendi ken- Sahilleri, deniz ke-
dini yenileme özelliðine sahiptir. narlarýný seven
4 ila 8 yýl sonra meyve verm- zeytin aðaçla-
eye baþlýyor. 15-20 yýl sonra rý; yine sahilleri seven,
en yüksek verime ulaþýyor. senede bir ayda olsa, deniz
Bir yýl az, bir yýl bol ürün kenarlarýna yazlýk ev ya-
veren bir bitkidir. Yeþil olan pan insanlar tarafýndan
meyvesi ancak, toplanýp yok ediliyor. Ne diyebiliriz
tuzlu suda bekletilip ki çoðu þeylerde olduðu
salamura edilerek si- gibi zeytininde baþlýca
yah hale getirildikten düþmaný biz insanlar olu-
sonra tüketime hazýr hale getiriliyor. yoruz.
Somuncu Baba 35 Mart-Nisan 2003
SAÐLIK
Kur'an Iþýðýnda
Yaratýlýþ ve Kadýn
Fikret TONTU
Ýslam, insanlarýn günlük hayatlarýnda mutlu Ýslam Dininin "Kadýn"a verdiði deðeri anlaya-
ve baþarýlý olmalarý için her türlü çözümü de bilmek için tarihi seyrine kýsaca göz atmak fay-
beraberinde getirmiþtir. Kalýcý mutluluðun, dalý olacaktýr.
yaratýlýþ amacýna uygun bir hayat sürmekle A. Tarihte Kadýn
mümkün olacaðýný belirtmiþtir. 1. Eski Hint'de: Evlenme, miras ve diðer
Hayatýmýzý kuþatan her türlü emir ve yasak- muamelelerde hiçbir hakka sahip deðildir. Kutsal
lar aklýmýzýn çözebileceði sebep ve hikmetlerle kitaplarý olan Vedalar'da, kadýn; kasýrgadan,
doludur. Hiçbir þey anlamsýz ve sebepsiz yaratýl- ölümden, zehirden ve yýlandan daha kötü bir
mamýþtýr. Yeter ki amacýna uygun kullanýlmýþ mahluk olarak tasvir edilirdi. Budizm'in kurucusu
olsun. Buda yakýn dostu Amenda kendisine: -Kadýnlara
Tarihten günümüze kadar "Kadýn ve Aile" de nasýl muamele edelim? Diye sorunca, -Onlara hiç
bu sebepler zincirinin tek ve seçkin bir halkasý bakmayacaksýn. Cevabýný vermiþ. -Fakat bak-
olmuþtur. Neslin devamýný saðlayan kadýn, aile maya mecbur olursak, -Onlarla konuþmayacak-
mutluluðunda en vazgeçilmez deðerler bütü- sýn, -Konuþmaya mecbur kalýrsak, -O takdirde
nüdür. Kainatýn, yüzü suyu hürmetine yaratýlan onlardan son derece sakýnmalýsýn, diye cevap
Hz. Peygamberin, kendisine dünyada sevdirilen 3 vermiþ.
þeyden birinin de kadýn olduðunu belirtmesi Yine bir defasýnda Amenda'ya "-Kadýný dine
konunun önemini daha da arttýrmaktadýr. Kadýn kabul etmeseydik, Budizm saf bir þekilde asýrlar-
ca devam ederdi. Artýk kadýn aramýza girdikten
ve onun oluþturduðu aile ortamýna da bu açýdan
sonra bu dinin uzun yaþayabileceðini sanmýyo-
bakmak en doðrusu olacaktýr.
rum..."1
Cahiliye dönemi kýz çocuklarýný diri diri
2. Eski Mezopotamya'da: Burada durum
topraða gömerken, Ýslam yaratýlmýþlarýn en þe-
kadýnýn lehine gibi görünmektedir. Sümerlerden
refli varlýðý olarak kadýný önce iyi bir insan, sonra
kalan belgelerde kadýn ile erkeðin eþit olduðu
da örnek bir anne olarak, cemiyet planýna çýkar-
hukuk önünde her iki cinsin ayný haklara sahip
mýþ, bünye psikolojisine uygun olarak üstesinden
olduðu belirtilmektedir. Ancak boþanma halinde
gelebileceði her iþin de önünü açmýþtýr. Onu bir kadýnlarýn kocalarý tarafýndan nehire atýlmak
iffet ve vakar timsali olarak Ýslam tarihinde suretiyle öldürülmesi gizlenmemiþtir.2
deðiþik alanlarda görmekteyiz. 3. Babil'de: Babil hükümdarý Hamurabi
"Kadýnlar sizin için, siz de kadýnlar için birer tarafýndan ortaya konan ve kendi adýyla bilinen
libassýnýz." Hadis-i Þerifi birbirini tamamlayan kanunlarda aile haklarý bakýmýndan oldukça
bir elmanýn vazgeçilmez parçasý olduðunun müsait maddeler vardýr. Tek kadýnla evlenmeyi
müjdesini vermiþtir. Mutluluk tablosu bu par- esas kabul ettiði halde birden fazla oda bulundur-
çanýn diðer yarýsýnýn tamamlanmasýyla mümkün mayý ve bazý hallerde çok kadýnla evlenmeyi de
olacaktýr. Hayat yolunun fýrtýnalý labirentlerinde kabul etmiþtir.
birbirlerine gören göz, yürüyen ayak, tutan el, 4. Eski Ýran'da: Sasani Devletinde kýz
hisseden kalp olabilmeleri için, kadýn ve erkeðin kardeþle evlenmek caizdi. Hatta bu teþvik edilir-
birbirlerine saygý göstermesi ve haklarýnýn yerine di. Kan hýsýmlýðýnýn, kýz kardeþ ve annelerin
getirilmesiyle mümkün olacaktýr. saygýya deðer bir hususiyetleri yoktu.
Somuncu Baba 40 Mart-Nisan 2003
5. Eski Çin'de: Çinlilerde kadýn insan sayýl- bile alay etmeye ve birbirinin etini yercesine gýy-
maz, ona ad bile takýlmazdý. Kadýn 1, 2, 3, ... diye bete mani olmasý gerekir. Yani sayýlarýnýz
sayý ile çaðýrýlýrdý. Erkek çocuklar pek makbul sayýlarýnýzla atalarýnýzla iftihar için deðil, bir-
sayýlýr, fakat kýz çocuklarý domuz diye anýlýrdý. birinizi tanýyarak yardýmlaþmanýz içindir..."
6. Eski Ýngiltere'de: Milattan sonra V. Netice olarak bir erkek ve bir diþiden yaratýlýp da,
Asýrdan XI. Asra kadar kocalar karýlarýný sata- þu bu ayrýlýp daðýlmak ve dövüþmek için deðil,
bilirlerdi. Ýlk günahýn iþlenmesine sebep olan, tanýþýp yardýmlaþarak sevgiyle dolmak ve güzel
böyle insanlýðýn felaketini hazýrlayan biri olduðu- ahlaký tatbik ederek daha büyük, daha güzel
na inanýlýrdý. Hýristiyan milletler kadýna daima toplumlar meydana getirip korunmak içindir.
bir þeytan nazarýyla bakmýþlardýr. Nefislerin olgunlaþmasýnýn ve þahýslarýn mertebe
7. Arabistan'da: Ýslam'ýn doðuþu sýralarýnda ve derecelerinin bütün medarý takvadýr. Þu veya
Arabistan Yarýmadasýnda kadýnýn durumu pek bu kimsenin nesebinden veya filan kavmin
kötü idi. Kadýn adeta erkeðin þehvetini tatmin soyundan olmak deðildir.6
vasýtasý sayýlýrdý. Evlenme ve boþan-
ma düzeninde, miras hakkýndan
tamamen mahrumdu. Kýz çocuðu
ailede maddi bakýmdan yük, manevi
yönden de bir utanma vesilesiydi.3
Cahiliye döneminde kýz çocuklarý
diri diri topraða gömülürdü. Bunun
sebebi kadýnýn soylu ailelere yakýþ-
mayacaðý itikadý idi. Soy-sop ile
övünmenin en üst düzeye çýktýðý Ku-
reyþ toplumunda sýrf þeref ve haysi-
yetlerine yakýþtýramadýklarý için
böyle bir cinayeti gelenek haline ge-
tiren müþrikler, Kabil'den bu yana
gelen ideolojilerle kadýn anlayýþlarýný
belgelemekteydiler.4
B.Kur'an-ý Kerim'e Göre
Ýnsanýn Yaratýlýþý
Cenab-ý Allah Kur'an-ý Kerim'de:
"Ey insanlar doðrusu biz sizi bir
erkek ve bir diþiden yarattýk. Ve bir-
birinizle tanýþmanýz için, sizi mil-
letlere ve kabilelere ayýrdýk. Mu-
hakkak ki Allah yanýnda en deðerli
ve en üstününüz en çok korkaný-
nýzdýr. Þüphesiz Allah bilendir, her
þeyden haberdar olandýr."5 Sözleriyle
yaratýlýþtaki farklýlýðýn inceliðini ve
deðiþik kabilelere ayrýlmanýn hikme-
tini anlamaya davet etmektedir. Ayet
ayný zamanda "Adem ile Havva'dan
veya her birimizi bir ana ile babadan
yarattý. Yani bu yönden hepiniz
eþitsiniz, birbirinize karþý övünmeye
veya þu kavim -bu kavim diye aþa-
ðýlamaya hak yoktur. Bu sebeple bir
insanlýk kardeþliði vardýr ki onun
Somuncu Baba 41 Mart-Nisan 2003
Bir baþka ayet-i kerimede insanýn yaratýlýþý Ortaya attýklarý nazariyeler ilmi bir tarafý ol-
þöyle anlatýlýr. "Ey insanlar sizi bir nefisten mayan tutarsýz þeylerdir. Ve çok zayýf payandalar
yaratan, ondan da zevcesini (Havva'yý) yaratan üzerinde durmaktadýr...8
Rabbinizden korkun. Sonrada o ikisinden çok Kur'an-ý Kerim cahiliye döneminden kalmýþ
sayýda erkek ve kadýnlar yarattý. (Nisa-1) yanlýþ inanýþ ve fikirlere, yeniden bakýþ açýsý ka-
C. Hadis-i Þeriflerde Yaratýlýþ zandýrmýþtýr. Müþriklerin yanlýþ bir düþünceyle
Ebu Hureyre anlatýyor: "Resulullah buyurdu erkeði kendilerine kýzlarý da Allah'a nispet et-
ki -Kadýnlara hayýrhah olun, zira kadýn bir eðe meleri hakkýnda "insafsýzca bir taksim diye vur-
kemiðinden yaratýlmýþtýr. Eðe kemiðinin en eðri gulamýþtýr." (Necm 21-22)
yeri yukarý kýsmýdýr. Onu doðrultmaya kalkarsan Ýslam'ýn; kadýna deðer vermediði iddia eden-
kýrarsýn, kendi haline býrakýrsan eðri kalýr. Öyle lerin bir itirazý da, Kur'an-ý Kerim'in "bütün hitap-
ise kadýnlara hayýrhah olun." (Buhari, Nikah 79, larýnýn erkeðe olmasýdýr." Bu iddiaya yüzeysel
Enbiya 1, Edep 31, 85...) Hadis baþka bir kaynak- bakarsak doðru gibi görünür. Fakat Arapça'nýn
ta ise devamýnda þöyle der: "Kadýn eðe kemiðin- hususiyetini bilen insanlar için hak vermek
den yaratýlmýþtýr. Asla bir istikamet üzere doðru mümkün deðildir. Hitaplarýn müzekker olmasý,
olmayacaktýr. Ondan istifade etmek istersen eðri erkeðe ait olmasý anlamýna gelmez. Arapça'da
haliyle istifade et, doðrultmaya kalkarsan kýrar- kadýnlarýn ve erkeklerin meydana getirdiði toplu-
sýn, onun kýrýlmasý boþanmasýdýr..." hadis kadýn- luktan bahsederken veya gýyaben bir topluluðu
larýn kendilerine has tabiatlarý olduðunu, bu tabi- anarken müzekker (erkeklik) ifadesi kullanýlýr.
atýn fýtri olup, istenen þekilde deðiþtirilemeye- Nitekim bir gün Ensar'dan Ümmü Ümare Resu-
ceðine onu kendi tabi haliyle kabul etmek, mev- lüllah'a (s.a.v.) gelerek þöyle demiþtir: "Ey Allah'ýn
cut hali üzere geçim yollarý aramak icap ettiðine, Resulü görüyorum ki her þey erkek için kadýn-
onlarýn eðriliklerine tahammül etmek gerektiðine larýn adý geçmiyor." Bunun üzerine þu ayet nazil
dikkat çekiyor. Aksi halde istenen þekilde bir olmuþtur. "Þüphesiz ki Allah (c.c.)'ýn emrine
istikamet vermek onu kýrmak olacaktýr. Bu da boyun eðen erkeklerle, Allah (c.c.)'ýn em-
boþanmadýr. Yani yuvanýn daðýlmasýdýr. Hadisin rine boyun eðen kadýnlar; iman eden er-
baþka bir yönünde ise: "Kadýn eðridir. Doðrultur- keklerle, iman eden kadýnlar; ibadete de-
san kýrarsýn ona iyi muamelede bulun, onunla vam eden erkeklerle, ibadete devam eden
birlikte yaþa..." denir. kadýnlar; sadýk erkelerle, sadýk kadýnlar;
Bu ise Resulullah'ýn kadýnlarýn hassas bir sabreden erkeklerle, sabreden kadýnlar;
mizaç üzere yaratýldýklarýna, onlara iyi muamele mütevazý olan erkeklerle, mütevazý olan
yapýldýðý taktirde onlarla uyum içinde yaþan- kadýnlar; sadaka veren erkeklerle, sada-
abileceðine dikkat çekmektedir. Ýmam-ý Gazali ka veren kadýnlar; oruç tutan erkeklerle,
"Kocanýn karýsýyla iyi geçinmesi, ona karþý güzel oruç tutan kadýnlar; gizli yerlerini ha-
ahlâkla muamelede bulunmasý kadýnýn hakkýdýr. ramdan koruyan erkeklerle, gizli yerleri-
Güzel ahlâktan kastedilen ise kadýna eza cefa ni haramdan koruyan kadýnlar; Allah
etmemek deðil; ona ezasýna tahammül etmektir. (c.c.)'ý çok zikreden erkeklerle, Allah
Resulullah'ýn yolundan giderek kadýnýn taþkýnlýk (c.c.)'ý çok zikreden kadýnlar, iþte bunlar
ve gazabýna karþý halim-selim davranmaktýr" için Allah (c.c.) maðfiret ve büyük müka-
der.7 fat hazýrlamýþtýr."9 þeklindeki teklif ve
Burada yeri gelmiþken en çok tartýþýlan mükafat kadýn ve erkek olarak her iki cinse bir-
konulardan birine kýsaca deðinmek istiyoruz. likte müjdelenmiþtir.
Hz.Havva'nýn Hz.Adem'in eðe kemiðinden yaratýl- Ýnsan olarak yaratýlýþýn hikmet ve incelik-
masý konusuna þöyle bakmak gerekir. "Ýnsan lerini kavramýþ, mutlu ve huzurlu bir hayat en
tekamül neticesi þimdiki halini iktisap (hesap büyük dileðimiz olmalýdýr.
etmiþ) bir varlýk deðildir. Yoksa nevilerin Dipnotlar
deðiþmesi neticesinde bir þeyler deðiþe deðiþe bu 1-Bekir Topaloðlu, Ýslam'da Kadýn, Yaðmur Yay., Ýst., s. 32
2-Melahat Aktaþ, Ýslam Toplumunda ve Çaðýmýzda Kadýn, Ölçü Yay. Ank., s. 32
hale gelmemiþtir. Ýnsan nevi olarak Allah(cc) 3-Bekir Topaloðlu, a.g.e., s. 17,18
tarafýndan yaratýlmýþtýr. Sebepler alemi içinde 4-Melahat Aktaþ, a.g.e., s. 38
5-Hucurat, 13
mucizeyi de izah etmeye imkan yoktur. Doðrusu 6-Elmalýlý Hamdi Yazýr, Hak Dini Kur'an Dili, c. 7, s. 211, 212
canlýnýn meydana geliþini ne tabiatçýlar, ne 7-Prof. Dr. Ýbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi, c. 9, s. 293, 294
8-Prof. Dr. Ýbrahim Canan, a.g.e., c. 9, s.295,296
tekamülcüler pozitif olarak ispat etmiþ deðildir. 9-Melahat Aktaþ, a.g.e., s. 60-61
Þiirimizin Kökeni
Feyzi HALICI
Onikinci yüzyýlda Anadolu topraklarýna gön- metlerde onaltýncý, onyedinci yüzyýlda derlenmiþ
derdiði gönül erleriyle, buralarda oturan insanlarý yazma eserlerde ve mecmualardaki parçalardýr. Tür-
Türk - Ýslam düþüncesiyle maya maya yoðuran ve kistan ve dünyanýn belli baþlý merkezlerinde ve kü-
eðiten, Feridüddini Attar tarafýndan Pir-i Türkistan tüphanelerinde bulunan araþtýrma "Hikmet"lerin en
olarak isimlendirilen Ahmet Yesevî, bir inanç kýsa zamanda eksik veya yanlýþ denmeden, hele
yumaðý, sevgi halesi ve hoþgörü içinde kýsýr ve dar hele, "Bunlar Yesevî'ye ait deðildir", hükmünü ver-
imkânlarla yaþayan insanlara sýnýrsýz bir yaþama meden, hatta bu "Hikmet"lerin Ahmet Yesevî tara-
sevinci sunmasýný bilen ve bunda tam manasýyla fýndan deðil, talebeleri ve müritleri tarafýndan son-
baþarýlý olan bir büyük veli, bir gönül eridir.
radan söylenmiþtir. Ýtirazýný ileri sürmeden, en kýsa
Ahmet Yesevî Ýslâmiyetin geniþ anlamý ve
zamanda toplanýp yayýnlanmasýnda büyük faydalar
sýnýrý içinde Horasan'da, Türkistan'da tutuþturduðu
vardýr. Bunlarý, derin su balýklarý gibi antenleri
çerað kýsa zamanda etkisini gösterdi. Bu etki ve tabi-
atiyle Ahmet Yesevî'nin menkýbelerle örülmüþ ha- çaðlarý kucaklayan gönül adamlarý ve bilim adamlarý
yatýnýn ve fikirlerini anlaþýlýr ve sade bir Türkçe ile elbette bir sýralamaya koyarlar. Büyük gönül adam-
söylemiþ olmasýnýn da payý büyüktür. Anadolu'da larý için yazýlan ve söylenen menkýbeleri de müsbet
yaþayan insanlar Yesevî'nin "Hikmet"lerine bir can bilimlerin terazisinde de mihenge vurmaya kalkýþ-
kurtaran simidi gibi sarýlmýþlar, "eþrefi mahlûkat" mayalým. O zaman kývanç duyduðumuz eserlerini
olmanýn manevi, feyizlerinden nasiplerini almasýný hal ve tavýrlarýný yaþama sevinci içinde yaþadýðýmýz
bilmiþlerdir. Bu "Hikmet"ler yüzyýllar sonrasýna bu gönül insanlarý, balon gibi uçar giderler, avucu-
elbette matbu olarak deðil, yazma eserlerle, fakat muzdan, gönlümüzden. Bir gerçeði kabul etmeðe
çoðunluðu gönül diliyle deyiþler olarak iletil- mecburuz. Türk þiirinin ana kaynaðý halk edebiyatý
miþlerdir. Esas önemli olan da budur. Yüz kiþi, bir- olarak Ahmet Yesevî'nin ve onun gönül erleri Hacý
den baþlayarak kendisine söylenen bir mýsraý yanýn- Bektaþi Veli ve Yunus Emre'nin belirlediði bir gönül,
dakine, o da yanýndakine söylemeðe devam etsinler, bir inanç çizgisi içinde dal-budak kök salmýþ,
yüzüncü kiþiye o cümle veya o mýsra tamamen geliþmiþ ve geniþlemiþtir. Anadolu Türkçe'siyle
büyük deðiþikliðe uðrayarak gider. Yunus Emre'nin gönül diliyle söylediði þiirlerdeki
Yurdumuzda Ahmet Yesevî konusunu en iyi deyiþ güzelliði ve imajlarýn ayrýcalýðý batý edebiy-
iþleyen ve deðerlendiren bilim adamýmýz Prof.Dr. atýný, batý þiirini okuyan, inceleyen, haydi biraz daha
Kemal Eraslan, 1896 tarihinde Kazan'da yayýnlanan
açýk söyleyeyim, adeta onlarý taklit ve kopya eden
kitapta Ahmet Yesevî'nin hikmetlerinin sayýsýnýn
sanatçýlarýn eserleriyle mukayese edince insan
4444 olduðunu söylüyor. Ülkemizde bu güne kadar
hayret içinde kalýyor. Orta Asya'dan yola çýkan
yapýlan çalýþmalara göre, Prof.Dr. Kemal Eraslan
250 civarýnda Hikmeti günümüz Türkçesine sazýmýz, sözümüz, Anadolu'ya, Türk Ýslam düþünce-
çevirdiðini, bunlarýn da yetmiþaltýsýný yayýnladýðýný siyle yeni bir þekle, doygunluða ve deyiþ güzelliðine
söylüyor. Bu miktar Kazan'da yayýnlanan "Hik- bürünerek girmiþtir. Anadolu, bu deyiþlerle insan
met"lerin altmýþda birini teþkil ediyor. Elbet bunun olarak, coðrafya olarak gönül gönül eðitilerek
dýþýnda deðiþik eserler de vardýr. fethedilmiþtir. Bu düþüncelerin aydýnlýðý içinde
1993 Ahmet Yesevî sevgi yýlý olarak kabul ve Yunus Emre'nin þiirini nirengi noktasý kabul ederek
ilan edildi, yurdumuzda ve Türkistan'da Uluslar bu etkileþimi günümüze deðin deðiþik þairlerin þiir-
arasý Yesevî kongreleri düzenlendi. Biz, altmýþ'da bir leriyle mukayese edeceðiz. Tabiatýyla Yunus
bilgi imkânýyla bu kongrelere katýlmýþ oluyoruz. Emre'den Hacý Bektaþ-ý Veli'ye uzanan inanç dolu
Bunu bir eksiklik olarak kabul ediyoruz. Bizim kutsal gönül yolunda aþk çeraðýný tutuþturan ilk
bilebildiðimiz, bulabildiðimiz, okuyabildiðimiz hik- gönül erinin Ahmet Yesevî olduðunu unutmadan...
Çanakkale Destaný
Ýstiklal Marþý Þairi'nin
Yrd.Doç.Dr.Cemil GÜLSEREN
'Türk Edebiyatýnda Mehmet Akif Ersoy ka-
dar içinde yaþadýðý devri bütün ayrýntýsýyla gören
ve gösteren baþka bir þair yoktur' der Prof Dr
Mehmet Kaplan.
Duygularý bakýmýndan 'halkçý' ve 'milliyetçi'
olan Akif bir kiþiliði ile, edebiyatta 'toplumun' bir
þair olarak karþýmýza çýkar. Ona göre edebiyat 'bir
toplumun manevi ve ahlaki en çok etkili olabilen
müessesedir.' Bu bakýmdan 'sanat için sanat' yap-
mak yersizdir. Yine Akif'e göre her edebiyatýn
vataný vardýr; edebiyat mahallidir ve bir mem-
leketin büyük halk kitlesine hitap eder. Ýslam
dünyasýnýn geri kalýþ sebeplerinden birisi de ede-
biyatýn halka deðil, sadece halka hitap etmesidir.
Halk için ve halkýn hayatýný veren bir edebiyat
yaratmak, Akif'in en kalýn çizgisidir.
Þu halde Akif'in içinde yaþadýðý toplumun
hayatýný bütün özellikleriyle aksettirdiði muhak-
kaktýr. Ýlhama inanmayan þairin en büyük daya- biyatýnda en iyi Akif anlatýr. Atatürk'ün kahraman-
naðý gözlemleridir. Ýstiklal Marþý ve Çanakkale lýk bakýmýndan ikinci büyük baþarýsý Ýstiklal
þehitlerine yazdýðý bunun en gözde ve belirgin Savaþýný kazanmasýdýr. Ýstiklal Savaþýnda Türk
örnekleridir. milletinin duygularýný, deðerlerini þiir ile ifade
Türk þairine' gerçek realizmin Akif ile girmiþ eden hem de en iyisini yazýp Ýstiklal Marþý olarak
olduðundan þüphe edilemez. 28 Temmuz 1918 kabul edilen þiirin þairi de yine Mehmet Akif'tir.
Ekim sonunda biten 1. Dünya Savaþý'nýn gerek M.Kaplan1;’Atatürk'ün Gençliðe Hitabesinde
Türk gerekse dünya tarihi bakýmýndan önemli bir istediði gençlik ile Akif'in þiirlerinde tasvir ettiði
bölümü Çanakkale savaþlarýydý. Bu savaþlar, insan tipi birbirine çok yakýndýr. Baþkomutan
þehitler ve sonunda kazanýlan zafer Akif'in yaþa- Atatürk ile milli þair Akif arasýndaki baðlantý bir-
dýðý en büyük realiteydi. Safahat'ýn altýncý kitabý birini tamamlar biçiminde geliþir. Ýstiklal Savaþý,
Asým’da yer alan Çanakkale Destaný’nda bu Çanakkale Savaþýnýn bir devamý olduðu gibi,
gerçeði yazmýþtý. Bu destan Türk kahramanlýðýnýn Ýstiklal Marþý da, Çanakkale þiirinin bir devamýdýr.
ve bu kahramanlýðýn ebedi sembolü olan Meh-
metçiðin destanýdýr. Çanakkale, Türk'ün ordu mil- Þu boðaz harbi nedir var mý ki dünya da eþi,
let oluþunun ve balkan bozgunundan hemen En kesif ordularýn yükleniyor dördü, beþi
sonra muhteþem bir ordu ve kudret ortaya çýkar- Top tüfekten daha üstün, gülle yaðan mermiler,
ma kabiliyetinin ýspatýdýr. Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler.
Atatürk ve Akif
Çanakkale, kýlýç ile kalemin birleþmesidir. Vurulup tertemiz alnýndan uzanmýþ yatýyor,
Kýlýç Mustafa Kemal, kalem Mehmet Akif'tir. Bir hilal uðruna Yarab ne güneþler batýyor.
Atatürk bilindiði gibi Çanakkale savaþý ile tarih Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsýn,
sahnesine çýkar. Çanakkale savaþýný ise Türk ede- Gömelim gel seni tarihe desen sýðmazsýn.
her devirde seve seve ölüme giden Türk askerini Ersoy, Mar. Üniv. Yay. No: 439 Ýst. 1986. s 3
Ey Câným Baba
Ey Velî Nimetim
Musa TEKTAÞ
Aile düzeni ve disiplini içerisinde insanlarýn bir fýtratýna nisbeti gibidir. Çünkü süt aslî fýtratýn sûre-
takým konum ve mesuliyetleri vardýr. Çocuklarýn tidir. Süt hakký bilinmese, aslî fýrtat deðiþir. Çocuðun
maddi ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasý, beslenmesi ve babasýna nisbeti ise kiþinin ruha nisbeti gibidir.
barýnmasýnýn temini, eðitimi, beden ve ruh saðlýðý Çünkü bekâ ilk önce ruhtan meydana geldiði gibi
bakýmýndan ihtiyaçlarýnýn giderilmesi ailenin en babadan da geçinme hasýl olur. Çocuðun sütle ve
önemli görevidir. Bu ihtiyaçlarýn karþýlanmasýnda en benzeri nafakalarla hayatýna sebep olanlara çocuk da
büyük mesuliyet babalara düþmektedir. Baba hem gücü yettiðinde þükür ifadesi olarak mal ve
ailenin reisi, hem öðretmeni hem de þefkat þemsiye- bedeniyle hizmet etmelidir. Eðer hayatta deðillerse
sidir. Neslin korunmasý yükümlülüðünden hareketle kabirlerini ziyaret etmelidir. Böylece umre sevabý
en önemli görev yine babaya düþmektedir. kadar sevap kazanýr. Onlara özellikle duâ etmeli ve
Bir baba olarak örnek alýnacak en büyük aile affedilmelerini istemeli, hayýrlý amellerin sevap-
reisi, baba; Hazreti Peygamber Efendimizdir. larýný onlara baðýþlamalýdýr. Onlara sevgi gösteren-
Peygamber Efendimizin gerek kendi çocuklarý ve lere sevgi göstermelidir.4
torunlarýna gerekse diðer çocuklara karþý son derece Mevlâna hazretleri Mesnevi'de; "Çocuklar;
þefkat, merhamet ve sevgi hisleri duymasý, onlarý analarýnýn babalarýnýn gözlerinin nûrudur! Bu yüz-
baðrýna basýp okþamasý, öpmesi, hatalarýný baðýþla- dendir ki, onlarýn sevgi ile dolu bakýþlarý analarý,
masý, hatta oyunlarýna katýlmasý ile ilgili bir çok babalarý besler!" diyor ve devam ediyor;
hadisi þerif rivayet edilmiþtir. Onun çocuklara karþý "Babanýn bir aðaca benzeyen bedeni, oðlunun
bu düþkünlüðünü yadýrgayan birini, "Allah senin iki gözünden geçen gizli bir yoldan su alýr, onunla
kalbinden merhameti söküp almýþsa ben ne beslenir.!
yaparým"1 diye eleþtirmiþtir. Rasulllah’ýn aile hayatý Oðlunun gözlerinden kaynaðýný alan bu su,
son derece muntazamdý. Eþlerine saygý gösterir, hak- hýzla ananýn ve babanýn gönül bahçelerine doðru
larýna riayet ederdi. Aile bireyleriyle þakalaþmayý akar gider.!
sever, nâdiren vuku bulan aile içi rahatsýzlýklarý Çocuklarýn göz çeþmelerinden durmadan akýp
anlayýþla karþýlar, ikazlarýný incitmeden medenîce gelen bu su ile ananýn babanýn gönül bahçeleri
yapardý.2 yetiþir tazelenir.!
Bir babanýn en önemli vazifelerinden bir de Göz çeþmeleri kaynaðý hastalanýp kötüleþirse,
çocuðunu bilgili ve ahlâklý olarak yetiþtirmesidir. babanýn beden aðacýnýn dallarý kurur, yapraklarý
Sevgili Peygamberimiz; "Hiçbir baba çocuðuna dökülür.!
güzel terbiyeden daha deðerli bir miras býraka- Yapraklarý dökülen kuruyan aðaç; oðullarýn-
maz"3 buyurmakla ebeveynin sorumluluklarýnýn dan su almadýðýný bu sebeple bu hâle düþtüðünü
boyutunu açýkça meydana koymuþtur. Aile büyük- sýzlanarak söyler durur.!"5
lerinin hâl ve hareketleri aile içindeki çocuklarýna Edebiyatýmýzda baba ile ilgili bir çok þiire rast-
hayatýna direkt olarak yansýmaktadýr. Onun için; lamak mümkündür. Ancak bunlardan bazýlarý var ki,
anasýna-babasýna saygýlý bireyler topluma da saygý hem hatýra bakýmýndan hem de anlattýðý hâdiseler
duyan þahsiyetler olarak yetiþir. bakýmýndan dikkat çekicidir.
Ana-Baba insanýn dünyaya gelmesinin zahiri Þair Osmanlý Padiþahlarýndan Kanuni Sultan
sebebidir. Çocuðun annesine nisbeti, çocuðun asli Süleyman ile oðlu Þehzade Bayezid arasýnda geçen
Ey serâser âleme Sultân Süleyman'ým baba Göz göz oldu sine-i mecrûhide yârem benim
Tende câným cânýmýn içinde cânâným baba Huzn-ile fersûdelendi kalbi bî-mârým benim
Bâyezid'ine kýyarmýsýn benim câným baba Ol divan-ý örfde imiþ hem ciðer pârem benim
Bî-günâhým Hak bilir devletlü sultâným baba Andan özge var mý söylen asla bir çârem benim
Kanunî'nin "Muhibbî" mahlasý ile gene 7 Ey erenler tez edin imdâdý Allah aþkýna
kýt'alýk bir murabba þeklinde verdiði manzum cev- Bu bir evladý bana baðýþlan Allah aþkýna
abýn ilk kýt'asý da þudur;
Siz bana dünyayý âlem dense hâþa istemem
Ey demâdem mazhar-ý tuðyâný isyaným oðul Ben Ali oðlum Rýza'dan baþka dünyâ istemem
Takmýyan boynûna hergiz tavk-ý fermâným oðul Hem kazanmaklýkta bundan özge dâvâ istemem
Ben kýyar mýydým sana ey Bayezid Hâným oðul Yetiþin Allah için hýþmile dârâ Allah aþkýna
"Bî-günahým" deme bâri tevbe kýl câným oðul7
Ey erenler tez edin imdâdý Allah aþkýna
Yukarýdaki murabbalarda Þahî, babasýna olan Bu bir evladý bana baðýþlan Allah aþkýna
sevgisini, "cânýmýn içinde cânaným" olarak ifade
ediyor. Kanunî de, "ben sana kýyar mýydým" diyerek Yüzü kara bende-i naçizi maðbun eylemen
baba-oðul münasebetindeki sevgiyi izhar ediyor. Halk içinde böyle bir sergerdâný mazlûm eylemen
Ancak devletin selâmeti için olay bir trajediyle Lutfedin oðlumu siz katile mahkûm eylemen
sonuçlanýyor. Garibim hakkýmda gayri þahsý gayyûm eylemen
Somuncu Baba 47 Mart-Nisan 2003
Hulûsi Efendi'nin babasý olan; Es-Seyyid Hatip
Hasan Feyzi Efendi uzun yýllar Þeyh Hamid-i Veli
Camii'nin mütevelliliðin ve hatipliðini yapmýþtýr.
Heybetli bir vücut yapýsý olan Hasan Feyzi Efendi
celâl meþreplidir. Ancak her baba gibi çocuklarýna
þefkatli ve mûnistir. Sevgili Peygamberimizin Ha-
dis-i Þeriflerinde buyurduklarý vechile bir babadýr.
Peygamberimiz (S.A.V) bir hadiste þöyle buyuruy-
orlar; "Çocuðun babasý üzerindeki hakký, güzel
isim koymasý, ona süt emzireni iyi seçmesi ve ede-
bini güzel yapmasýdýr."9 Çocuklarýnýn annesi Taced-
din-i Veli hazretlerinin soyundan olan bir seyyidedir.
Yine çocuklarýna iyi isimler koymuþ ve edep numû-
nesi olarak yetiþtirmiþtir. Evlatlarýnýn ilk dini eðiti-
mini bizzat kendisi yaptýrmýþtýr. Kur'an-ý Kerim'i
çocuklarýna öðretip hatmettirmiþtir. Daha sonra ilmi
yönden gerekli eðitim alabilmeleri için elinden gelen
gayreti sarfetmiþtir. Ve aile terbiyesi ile melek tabi-
atlý evlatlar yetiþtirmiþtir. Ýþte bu örnek babaya
gurbette (ihtimal ki askerde) olan oðlu Hulûsi Efendi
tarafýndan yazýlan þu þiir hem bir babanýn hususuyet-
lerini, hemde bir evladýn ona olan duygularýný ve
Es-Seyyid Hatip Hasan Feyzi Efendi hürmetini ifade etmektedir.
Ey velî nimetim ey câným baba
Ey erenler tez edin imdâdý Allah aþkýna Ey bekâ-yý devlet-i þâným baba
Bu bir evladý bana baðýþlan Allah aþkýna
Ey gamlý gönlümün gamlý neþ'esi
Merhamet edin benim nâle-i feryadýma Ey dertli cân u hem dermâným baba
Bir ferah bahþeyleyin bu hâtýrý nâ þâdýma
Ömrü Nuh-i verseniz billahi gelmez yâdýma Ey kanlý yaþ döken gözümün nûru
Ýstemem mülki cihaný kýymanýz evlâdýma Ey mahzûn gönlüme her aným baba
Ey erenler tez edin imdâdý Allah aþkýna
Neþ'esi bahârý ömrümün varý
Bu bir evladý bana baðýþlan Allah aþkýna
Sürûr-ý sîne-i virâným baba
Darda kaldým ya Ebâ Salih meded eyle bana
Hayâlin gözümde yâdýn gönlümde
Sen buyurmuþtun mürîdime mûinim daima
Yer tutdu ey cânda mihmâným baba
"Huz bi yedi edriknî ya þeyh dahilek mutlakâ"
Kapýnýz kýtmiridir reddeyleme Sabri gedâ
Hep sâyende geçti bu ana deðin
Ey erenler tez edin imdâdý Allah aþkýna Azâde hep dem-i devrâným baba
Bu bir evladý bana baðýþlan Allah aþkýna8
Bu þiir zaman zaman Darende'de tasavvufi soh- Birgün yine Mevlâ kavuþturursa
betlerde okunurmuþ. Biz Ali Galip Karaaðaç'tan Cân ola vaslýna kurbâným baba10
derledik. Ali Galip aðabey Hulûsi Efendi'nin huzu- Yazýmýza baþlýk olarak seçtiðimiz þiirin ilk
runda da bir çok kez okunan bu ilahinin daima bir mýsrâýndan son satýrýna kadar hayýrlý bir evlâdýn
evlat sevgisi üzerinde etkili olduðunu anlatmadan babasýna olan hürmetini görüyoruz. Özetle ifade
geçemiyor. edecek olursak Hulûsi Efendi hazretleri babasý için;
Yazýmýzýn bundun sonra ki kýsmýnda da Es- “Gönlüm onun için gamlanýr onunla sevinir, dertle-
seyyid Osman Hulûsi Efendi Hazretlerinin "Mektû- rimin dermaný yine babamdýr. Ondan ayrý olduðum
bat-ý Hulûsi-i Darendevî" adlý eserinde bulunan zaman gözlerim kanlý yaþlar döker, onun ayrýlýðý
"Baba" konulu þiir ve mektuplarýndan bahsedeceðiz. gönlümü hüzünlendirir. Ömrüm boyunca onun var-
Somuncu Baba 48 Mart-Nisan 2003
lýðý hayatýmýn baharý gibi benim neþe kaynaðým Ýslâmýn emirlerine uyarak, dine hizmet ederek
oldu-olacak. Viran, yani üzgün kalbimin tek sevinç geçirdin. Bu aziz ömrünü hak yoluna harcadýn.
kaynaðýdýr baba. Babacýðýmýn hayali gözümün Allah'a yakýn olan Allah dostu bir mürþide baðla-
önünden gitmez, gönülde her zaman en güzel yer narak, onun yolunda yürüdün."
(misafir köþesi) babamýndýr. Bu güne kadar babamýn Kim seni incitse yâr ihtiyârýn incitir
gölgesinde yaþadým, onun kanatlarý altýnda hayat Kim sana buðzeylese buðzýyla olur pay-mâl
sürdüm. Eðer bu hasretlik biter Mevlâ kavuþmamýza "Seni inciten, Hak dostlarýný, Hak dostlarýný
izin verirse, o anda kavuþma sevinciyle cânýmý sana inciten da Allah'ý incitmiþ olur. Sana karþý içinden
kurban ederim baba." demektedir. kötü duygular besleyenler bu duygularýnýn,
Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimize ulaþan bir Peygamberimizin ehl-i beytini sevmemenin, Pey-
nesebin, Þeyh Hamid-i Veli Hazretlerinin ahfadý gamberimizi sevmemek olduðunu bilmezler mi ki;
olan bu silsilenin, bir halkasý olan Hasan Feyzi bu hatalarýndan dolayý, ayaklar altýna düþer periþan
Efendi; bahtlý bir babadýr. Mektûbat’ýn 63. mektûbu, olurlar."
"Sebeb-i hayatým efendi babacýðým" diye baþlar. Bu Sen Karibullah Hakký'nýn gözünün nûrusun
mektûbunda Hulûsi Efendi Hazretleri babasý Hatip Kim o göz nûruna hürmet eylemez bulmaz visâl11
Hasan Efendi hakkýnda Sivaslý Þeyh Ýhramcýzâde "Sevgili Babacýðým; sen Allah'a yakýnlýk kes-
Ýsmail Hakký Efendi'nin kemâl sýfatlý övgülerine yer betmiþ olan Ýsmail Hakký Efendimizin göz bebeði
vermektedir. "Bu kemale þol sözler þahitlik eder ki gibi kýymetlisin. Çünkü o sana böyle kýymet veriyor.
hakkýnýzda ol þahid-i âdil ve ol arif-i kamil, (hiyaru Onun içindir ki, sana hürmet eden Ýsmail Hakký
ümmeti ehibbühüm) hadis-i þerifiyle iþaret buyurup Efendi'ye hürmet etmiþ gibi olur. Sana hürmet etme-
Hatib Efendi Ýhvan-ý kiram arasýnda eshab-ý güzinin yen, saygýda kusur eden, mutlak kavuþmaya eremez,
güzidelerinden Cenab-ý Ömer'e (r.a) benzer diye Allah'a vâsýl olamaz."
tebþir buyurmuþlardýr." demektedir. Yani Peygam- Kýymetli okuyucular bu satýrlarý okuduktan
berimizin sevenlerle ilgili hadisinin müjdesini ver- sonra zannederim ki, bir evlâdýn babasýna gereken
erek, heybeti ve celâl mizaçlý olmasý bakýmýndan hürmetinin ifadesi bu þiirle; altýn harflerle beyitlere
Hz. Ömer (r.a) efendimize huy itibariyle benzediði- yazýlmýþ olduðuna hepimiz kanaat getiririz.
ni iþaret etmiþtir. Sahabe-i kiramýn yanýnda Hz. Her zaman iyilik ve hayýrda önder olan,
Ömer'in kýymeti ne kadar seçkin ise, Ýhramcýzâ- yaþadýðý topluma örnek bir âhlâk nûmunesi olarak
de'nin yanýnda da Hatip hasan Efendi o kadar kýy- hayat süren Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi'nin
metlidir. Bu mektûbun sonunda yine Hatip Hasan duygularýyla baba sevgisinin ne demek olduðunu
Feyzi Efendi için yazýlmýþ bir þiirleri vardýr. anlamaya çalýþalým.
Ak sakalýn ak saçýn envâr-ý sun'-ý zü'l-celâl Babasýndan gördüðü þefkati ve sevgiyi, kâmil
Ol celâlýn perdesi cismin ve ruhun ol celâl gönlünde olgunlaþtýrarak bizzat aile fertlerine, yani
“Ak sakalýn ve ak saçýn celal sýfatlý olan Allahü neslinden olan evlatlarýna gösteren Hulûsi Efendi,
Teâlanýn nûrlarýný, parlaklýðýný taþýyan bir sîmaya ceddi gibi "baba" olmuþ, kendi gibi evlatlarýný
sahipsin. Yine yapý itibariyle, ve kiþilik olarak celâl "baba" olarak yetiþtirmiþtir. Binlerce sevenine bir
mizaçlýsýn.” baba þefkatiyle davranan, bize baba sevgisini ve
Þânýna düþmez seni mahrûm-ý vasl etmek anýn kýymetini edebi bir dille anlatan, öðreten o olmuþ-
Sebkat etmiþ rahmeti buðzýna vermez ihtimal tur...
"Sen elbette Allah’ýn cemâline kavuþacaksýn,
DÝPNOTLAR
bu ihsandan seni mahrum etmek onun þânýndan de- 1-Buhari, "Edeb", 18
2-Komisyon , Ýlmihal-II, Ýslam ve Toplum, s.520-546, TDV Yay, Ýst, 1999
ðildir. Çünkü "rahmetim gadabýmý geçti" buyuran, 3-et-Tâc, V,8
4-Bursalý Ýsmail Hakký, Ýman Esaslarýna Tasavvufi Bir Bakýþ, (Haz; Yakup
bu müjdeyi veren Mevlâmýz'ýn sana rahmet sýfatý ile Çiçek) s.75, Dârulhadis, Ýst, 2000
muamele edeceðine inanýyorum, baþka bir ihtimal 5-Mevlâna, Mesnevi, (Terc: Þefik Can) C.6, s.612, Ötüken, Ýst, 1999
6-KOCAKAPLAN Ýsa, "Açtý m'ola þu Sivas'ýn Gülü Yapraðý", Türk Edebiyatý,
yoktur." S;344, Haziran 2002, s.49
7-ÖZTUNA Yýlmaz, Büyük Türkiye Tarihi, C.4, s.205, Ötüken, Ýst,1977
Pîrsin Ýslâm'da yetmiþ yýl sürüp ömr-i azîz 8- Ali Galip Karaaðaç (1932 Darende doðumlu)’dan derlenmiþtir.,
9-Beyhakî, Þuabu'l-Ýman, VI, 401
Dâmenin tuttun Karibullah'a ettin imtisâl 10-ATEÞ Osman Hulûsi, Mektubat-ý Hulûsî-i Darendevî (Haz. Doç. Dr. Mehmet
"Yaþamýþ olduðun yetmiþ yýllýk ömrünü Akkuþ) s. 106, Ank. 1996,
11-ATEÞ, a.g.e, s.174
Edebiyatýmýzda Bahar
Ahmet Aydýn BOLAK
Duy, güneyden estiðini rüzgârýn, Âþýk Veysel, O Koca Usta bakýnýz nasýl anlatýyor
Göreceksin neler olacak yarýn, baharý:
Yuvada çýrpýnan yavru kuþlarýn, Cümle aðaç uykusundan uyandý,
Uçmak hevesinde bahar geliyor. Giyinmiþ donunu yeþil atlastan,
Ýrenk irenk çiçeklere boyandý,
Eskilerimizin: Gidermiþ kederi, kurtulmuþ yastan.
Bülbül âhengini, gül rengini hep senden alýr, Bahar gelir, daðlar-baðlar süslenir,
Sen gidersen bu gülistanda bahardan ne kalýr? Yel deðmezse, coþan dallar uslanýr,
Gül solar, bülbül uçar, neþ'eli sesler azalýr, Bir hazîn ses þafaklara seslenir,
Sen gidersen bu gülistanda bahardan ne kalýr? Neler duymaz bâd-ý sabâ o sesten.
-Günaydýn Hüseyin. Erkencisin bu sabah. takýr' diyorlardý. Hüseyin dolabýn bozulduðunu düþünerek
-Günaydýn. Çok acelem var. Çayý demledim, ocakta geldiðinde, yiyecekleri görünce o da çok þaþýrdý.
duruyor. Ben içtim. Bugün vizeler baþlýyor. Orhan:
Bir yandan konuþup, bir yandan da çantasýný hazýr- -Ne dersin üzüm bað misali, kendimize bir ziyafet
layan Hüseyin, Mardin'den gelmiþ Ý.T.Ü. Bilgisayar çekelim mi?
Bölümünde okuyordu. Hüseyin bir süre düþündü. Babasýyla Ýstanbul'a ilk
-Orhan, Ziya'yý kaldýrmayý unutma. Akþam yine çok geldiklerinde Haydarpaþa'nýn merdivenlerini inerken
geç geldi. babasý:
-Ne oldu bu çocuða böyle. Son günlerde hep geç 'Oðlum bak, burasý Mardin'e benzemez. Burada 72
geliyor. Neyse hadi sen geç kalma. çeþit insan yaþýyor derler. Az ye, az giyin ama yine de
Orhan, Erzincan'dan gelmiþ ve Mimar Sinan Üniver- harama el uzatma.'demiþti. Þimdi nerden geldiði belli
sitesi mimarlýk bölümünde okuyordu. Ortaokuldan beri hep olmayan bu yemeklere el uzatamazdý.
mimar olmak istiyordu. Okulda dönem ödevi olarak Mimar -Bence üzümü yemeden baðýný soralým Orhan. Gel
Sinan'ý hazýrlarken hayatýndan, yaptýðý eserlerden çok et- sen bize bir çay demle yanýna da þu dünden kalan yumur-
kilenmiþti. Ýstanbul'a okumak için geldiðinde, daha yol iz talarý kýr. Ýçimiz rahat olsun hiç deðilse.
bilmeden sora sora bularak Süleymaniye Camisi, Þehzade ............................
Camisi gibi onun yaptýðý eserleri gezip incelemiþti. Onlar yaðda yumurtayý iþtahla yerken Ziya geldi.
Ziya ise Yýldýz Teknik'de Makine Bölümünde okuyor- -Hani aldýklarýmýn hiç biri yok bu sofrada. Görmediniz
du. Aydýn'dan gelmiþti. Anadolu'nun deðiþik deðiþik mi yoksa?
þehirlerinde gelen bu üç gencin yolu Beþiktaþ'ýn arka Hüseyin:
sokaklarýnda, küçük eski bir apartman dairesinde -Yok gördük de, midemiz hele onlara alýþmasýn dedik.
kesiþmiþti. Bize soyu sopu belli iki yumurta yeter Ziya.
.............................. -Amaan oðlum deli misiniz siz? Yapsaydýn þöyle bir
Orhan kahvaltýyý hazýrlarken Ziya'nýn kalktýðýný duydu. tavuk yanýna da pilav, ne güzel yerdik.
Banyoda öksürüyordu. Ýçeri girdiðinde Orhan, onun göz- .........................
lerinin morardýðýný fark etti. Ertesi sabah...
-Ne o Ziya hasta mýsýn? Ne kadar öksürdün öyle. Orhan okula gitmek için evden çýktýðý sýrada üst kat-
-Yok iyiyim. Boðazýma gýcýk geldi. taki ev sahibi kadýnla karþýlaþtý. Kadýn gülümseyerek:
Birlikte kahvaltý ederlerken Orhan onun yemek -Sað olun çocuklar. Para da bir makbule geçti ki...
yemek için kendini zorladýðýný fark etti. Orhan ne demek istediðini anlamadý. Ama bozuntuya
-Pek iþtahýn yok gibi Ziya. da vermedi.
-Nedense caným bir þey istemiyor. En iyisi bugün Akþam Orhan:
okula gitmeyeyim. -Ziya yine gelmedi. Onun son zamanlarda hali hiç hal
-Ýstersen ben de kalayým. Hastaysan... deðil. Bu kadar parayý nereden buluyor. Sordum. Sadece 'iþ
-Yok caným, ne gereði var dadý gibi baþýmda mý dura- buldum.'dedi. 'Ne iþi?'dedim. ‘Boþ ver karýþtýrma.'diye
caksýn. Haydi kalk git sen. Ben ortalýðý toplarým. cevap vermedi. Valla bir gün baþýný belaya sokacak.
............................. -Ben de çok düþünüyorum. Ev sahibine de iki aylýk
Birkaç gün sonra.. peþin vermiþ kirayý.
Orhan ile Hüseyin okuldan döndüklerinde, Ziya henüz -Demek ki o yüzden kadýn bana teþekkür etti. Ben de
gelmemiþti. Yemek sýrasý Orhan'da olduðu için, üstünü ne diyor bu kadýn diye düþünüyordum.
deðiþtirip mutfaða girdi. 'Ne piþireceðiz bakalým' diyerek O gece Hüseyin yattý ama, uyur gibi yaparak Ziya'yý
dolabý açýnca bir an gözlerine inanamadý. Dolap aðzýna beklemeye baþladý. Saat 1'e doðru geldi. Gece lambasýnýn
kadar tavuk, sebze, meyve ve kahvaltýlýkla doluydu. Ayrýca ýþýðýnda sallanarak yürüdü ve alelacele üstünü çýkarýp ken-
kapaðýnda meyve sularý ve ketçap ve mayonez de vardý. dini yataða attý. Bir süre sonra Hüseyin yavaþça kalkýp,
-Hüseyin gelsene buraya. Tamtakýra bir þeyler olmuþ. Ziya'nýn öylece çýkarýp attýðý pantolon ve ceketini aldý. Ýkisi
Hep çok az yiyecekleri olduðu için buzdolabýna 'tam- de çok kötü kokuyordu. Mutfaða girip kapýyý kapattý. Sonra
Ispanaklý Ekmek
Malzemeler;
6 bað ýspanak
6 su bardaðý un (su-tuz)
500 gr kýyma
6 yemek kaþýðý tereyaðý
Pul biber ve tuz
Yapýlýþý;
Ispanaklar ayýklanýr, bol suda yýkanýp
doðranýr. 4 kaþýk tereyaðý ile kýyma kavru-
lur. Tuz ve pul biber ilave edilir. Doðranan
ýspanaðýn üzerine sýcak sýcak dökülür. Ýyice
karþtýrýlýr.
6 su bardaðý un, su ve tuzla kulak memesi
kývamýnda hamur yoðurulur. Küçük küçük
bezeler alýnýr. (Ceviz büyüklüðünde) un
serperek açýlýr. Hazýrlanan içten koyup D
þeklinde kapatýlýr. Orta ateþte sacda veya
teflon tavada piþirilir. Üzerine tereyaðý
sürülerek sýcak servis yapýlýr.
Afiyet olsun
Not: Arzu edilirse kýymaya yumurta da
kýrýlabilir.
Sýdýka SARI
..................................................................................................
Ýlk Defa Abone Oluyorum. Aboneliðimi Yeniliyorum
Yukarýdaki kuponu dodurup, iþaretli yerden keserek, posta çeki veya banka hesap numarasýna yatýrdýðýnýz para
dekontu ile birlikte Somuncu Baba Dergisi, Zaviye Mah. H.Hulûsi Efendi Cad. No:71
44700 Darende/Malatya adresine postalayýnýz.
Kupon ve dekontu dergimizin;
0 422 615 28 79 nolu faxýna da gönderebilirsiniz
Dergileriniz düzenli olarak adresine postalanacaktýr, herhangi bir aksilik karþýsýnda lütfen bizimle irtibata geçiniz.
Es-Seyyid Osman Hulûsi Efendi Vakfý VÝSAN Ýktisadi Ýþletmesi
Posta Çeki Hesap No: 1361068 Banka Hesap No: Ziraat Bankasý Darende Þubesi:242458