You are on page 1of 64

1

YILMAZ ÇELİK
(0541) 385 55 55

Kuyumcular Çarşısı No : 15 TEL : (0222) 220 99 69 ESKİŞEHİR


Uzun Çarşı No: 6 TEL : (0272) 442 56 94 EMİRDAĞ

2
3
İÇİNDEKİLER 3
Yılların Özlemi – Dr. Orhan ÖZKIR 4
Emirdağlılar Vakfı Yayın Organı Kendinde Ara - Rabia BARIŞ
5
YIL : 16 SAYI : 26 TEMMUZ : 2013 Emirdağ’ın Tatları – Ulvi YÜRÜK
SAHİBİ
Hep Dönülmez Bir Yerleri Ararız 6
Vakıf adına Adnan DURMAZ
Dr. Orhan ÖZKIR
Vakıf Başkanı Bilgiye Giden Yol 13
YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ
Kadriye Hazan – Eylül Deren KESKİN
Muharrem KUBAT Birlik Beraberlik – Ceylan KESKİN 14
YAYIN DANIŞMANI Suvermez Diyolar Engin Ovalı – Halil ERENOĞLU 15
Ceylan KESKİN
Çiğilli'de Çakır Emmi Varıdı – Süleyman KARANFİL 16
YAYIN KURULU
Elif BAĞCI
Bizim eller/Acı,Öfke ve sabır – Emir MOLA
17
Ceylan KESKİN EKDAD Basın Açıklaması – Abdullah HALAÇ
Fikret AKIN
Özcan TÜRKMEN Çoban Kültüründe Emirdağ’da Çan Akortlama
18
Halil Rifat AYDEMİR
SAYFA DÜZENİ
Harun ALCI Gelişim ve Girişimde Emirdağlılar – İlhami ÖZER 19
KAPAK Emirdağ’ın İskânı – Ulvi YÜRÜK 20
Adnan Durmaz
Birlikten Kuvvet Doğar – Rabia BARIŞ 26
REKLAM SORUMLUSU Emirdağ Türküleri Emirdağ’ı Söyledi
Yusuf TANTIŞ 29
Özcan TÜRKMEN
HUKUK DANIŞMANI Kültür Adamı Muharrem Bayar ile Söyleşi
Avukat Seydi TİFTİK 33
Adnan DURMAZ
YÖNETİM YERİ ve YAZIŞMA ADRESİ
İsmet İnönü Cad. Kazım Önal İş Merkezi
Birimiz Hepimiz Hepimiz Birimiz – M . Talip BİLGİL 36
No: 43/46 ESKİŞEHİR Çocuk Gözüyle Emirdağ – Harun ALCI 37
GRAFİK TASARIM Emirdağ Kültürünün Yaşatılması – Ziya EKŞİ 40
Tel : 0222 233 74 74 Fax : 234 32 32
e-posta : emirdag-1@hotmail.com Anıların Düşündürdükleri – Bekir Sıtkı SAYIN 43
emirdagvakfi@gmail.com
Küreselleşme Olgusu İçinde Emirdağ Hemşericiliği
44
ISSN : 1301 – 5805 M. Volkan YILDIRIM
BASKI Bizim Bilgeliğimiz – Mehmet KONUKCU 46
Karaca Medya
Tel : (0222) 232 01 01 Sema’nın Siğilleri – Huriye SARAÇ 48
Yayın Türü : Yerel Sürekli Yayın
Dağıtım : Emirdağlılar Vakfı Vedat Alp’ten Yorumlar – Vedat Celal ALP 51
NOT : Yayınlanan yazıların sorumluluğu Emirdağlıların Karakteristik Özellikleri (2)
yazarlarına aittir ve yayın kurulu 53
dergiye gelen yazıları düzeltmeye Fikret AKIN
yetkilidir. GDO Nedir? – Yaşar AKIN 58
Ücretsizdir. Emirdağ’dan Haber Var 59

4
zellikle Eskişehir’de yaşayan Emirdağlı-
ların özlemi olan Emirdağlılar Vakfı Kül-
tür Evi’ ni 25 Mayıs 2013 Pazar günü
hemşerilerimizin büyük desteği ve katılı-
mı ile hizmete açmanın heyecanı ile dünyanın
dört bir yanında yaşayan Emirdağlıları sevgi, say-
gı ve muhabbetle selamlıyorum.
Kültür Evimiz Eskişehir Odunpazarı mevkiin- Vakıf yönetim kurulu olarak göreve geldikten
de Atatürk Lisesi yanında, perşembe pazarının sonra arkadaşlarımızla birlikte Odunpazarı Bele-
kurulduğu pazarın sonunda, Şelale Parkı yolu ü- diye Başkanı Burhan Sakallı’yı, Tepebaşı Beledi-
zerinde iki katlı, bahçeli, şirin mi şirin bir yer. Bu- ye Başkanı Dt. Ahmet Ataç’ı ziyaret ederek görüş
rada Emirdağ kültüründen örnekler bulabilir, alışverişinde bulunduk. Emirdağ’da kurulan Emir-
Emirdağ yöresi damak zevklerini tadabilirsiniz. dağ İlçesi Kalkındırma ve Dayanışma Derneği
Siz değerli hemşerilerimizin des- (EKDAD) açılışına katıldık. Her türlü desteğimizi
tek ve gayretleri ile doğrudan ya sunacağımızı belirttik.
da rezervasyon usulü ile her gün Vakfımızın bünyesinde oluş-
sizlere hizmet verecektir. turulan Emirdağ Türküleri
Rezervasyon Te l: (0222 233 74 74) Halk Müziği Korosu 25 Mayıs
Ben bu evin bize kazandırıl- 2013 Salı günü Zübeyde Ha-
masında katkıda bulunan başta nım Kültür Merkezinde halk
Odunpazarı Belediye Başkanı Sa- konseri verdi. Konsere hem-
yın Burhan Sakallı’ya, maddi ma- şerilerimizin ilgisi büyüktü.
nevi destek veren hemşerilerimize, Salonun almadığı kalabalığın
yönetim kurulundaki arkadaşları- bir kısmı dışarıda kaldı. Halil
ma, özellikle tadilatlarda büyük Halil Rifat Aydemir yönetimin-
katkıları olan SEZERLER İNŞAAT sahibi Erol deki koro, dinleyenlere keyifli dakikalar yaşattı.
Sezer ve oğulları Caylan Sezer ile Cem Sezer’e Koronun seslendirdiği türküleri Emirdağ türküleri-
teşekkür ediyorum. ni albüm haline getirip mp3 ve görüntülü DVD
şeklinde hemşerilerimize sunduk. Konser sonrası
Vakfımızın bu sene olağan kongre zamanı
koroda görev alanlara plaket, teşekkür belgesi ve
idi. 24 Mart 2013 tarihinde yapılan seçimli olağan
Emirdağ Türküleri mp3 ve DVD albümü verdik.
kongrede başka aday çıkmayınca tek liste ile se-
Vakıf olarak koro elemanlarına ve Halil Rifat Ay-
çime girdik. Yönetim kurulunda yorulup ayrılmak
demir’e teşekkürlerimi sunuyorum.
isteyen bazı arkadaşlarımızın yerine yeni katılan
arkadaşlarımızla beraber kongreden güven oyu Vakfımızın Internet sitesi Şubat ayından beri
aldık. Ayrılan arkadaşlarımıza yaptıkları hiz- hizmet vermeye başlamıştır. Sitemizi şu ana ka-
metlerden dolayı teşekkür ediyor, sağlık ve mut- dar binlerce kişi ziyaret etmiş olup, bazıları görüş,
luluklar diliyorum. Şunu da net bir ifade ile belirte- dilek, öneri ve eleştirilerini dile getirerek destek
yim ki bu arkadaşlarla ve diğer arkadaşlarla hiç- vermişlerdir. Emirdağ ve Emirdağlılara layık bir
bir kırgınlığımız yok ve olamaz da. site oluşturmaya çalışıyoruz. Hemşerilerimiz site-
nin “iletişim” seçeneğinden bize kolayca ulaşa-
Vakfımızın kapısı herkese sonuna kadar a-
bilirler, ziyaretçi defterine yazabilirler. Her türlü
çıktır. Zira vakıf kişilerin değil Emirdağlılarındır ve
görüş ve öneriye açığız. Sitemize reklam da alı-
öyle kalacaktır. Kişilere kırgın olabilir, kırılabilirsi-
yoruz. Hemşerilerimizden siteyle ilgili desteklerini
niz ama vakfa kırılmayı ayrışmayı ben yanlış bu-
bekliyoruz. Sitemiz günlük olarak önemli gördü-
luyorum. Bunun hem kişilere hem kuruluşlara
ğümüz olayları duyurmakta ve güncellenmekte-
hem de en büyük zararını Emirdağlılara verdiğini
dir.
düşünüyorum. Buna vesile olanları vicdanlarıyla
başbaşa bırakıyorum. 2013 yılı itibari ile 127 öğrenciye burs ve 3

5
öğrenciye de eğitim yardımı verdik. 2013 yılı itibari ile 127 öğrenciye burs ve 3 öğrenciye de eğitim
yardımı verdik. Yaklaşık 60.000 TL’nin üzerinde burs parasını Emirdağlı öğrencilerimizin hesabına
yatırdık. Hemşerilerimizin 2014 yılı için de aynı duyarlılığı göstereceklerine inanıyor ve teşekkür
ediyorum.
Dergi “Kültür ve Sanat” dergisi. Emirdağlıların ortak sesi. Herkesin sahip çıkması, dünyanın dört
bir yanına dağıtımı yapılan, uzun soluklu, devamlılığı olan, Emirdağ kokan bir yayın organı.
Hatalarımız, eksiklerimiz olabilir. Hoşgörüyle karşılayacağınıza ve ilgi göstereceğinize inanıyorum.
Yeni bir sayıda buluşuncaya kadar sağlık ve mutluklar diler, saygılar sunarım.

KENDİNDE ARA

Her ne ararsan ara, ille kendinde ara, Sen kendini bil önce, başkasına atma kir,
O güzel yüreğini atma ateşi nara, Rabbim tek sana vermiş hem akıl hem de fikir,
Akıbetin hoş olsun, hayır olsun encamın, “İncinsen de incitme” marifet ehlinden ol,
Kendini kurtarırken dostuna açma yara. Gönlü zengin olanın, sevgisi olmaz fakir.

Gönül mülkü sultanı Hacı Bektaş-ı Veli, Hele sen de bir ara, onu canda bulursun,
Bir İlahi âşık ki onun semahta eli, Alperen olamazsan yollarında olursun,
Bir nefes ney misali yaşıyor gönüllerde, Onlar gönül insanı, sevgi kalesi gibi,
Yıllardır sevgisiyle coşuyor insan seli. Dalarsan hazineye nasibini alırsın.

Edepten ödün verme, sen de öyle ol daim, O sultanlar sultanı, secdeye vardı bir an,
Her insan bir kitaptır onunla olsan kaim, Hocası Şeyh-i Lokman, icabet etti o an,
Sebat, sabır zor deme, uzak dur kötülükten, Medrese ortasında kaynadı bengisular,
Elbet bekleyecektir seni cennet-i naim. Denizler kapısında özde yürekti coşan.

Akan su gibi cömert, gece gibi örten ol, En veciz kelimeler hayat buldu dilinden,
Öfkeyi bertaraf et, karanlığı yırtan ol, Bir gönül haritası çizildi kaleminden,
Gariplere el uzat, fakire sofranı aç, Saz, kudüm salkım salkım, ney esrarlı bir düğüm,
İyilik kefesinde eksilmeden artan ol. Göklere mühür vurdu yer öperken elinden.

Rabia BARIŞ

EMİRDAĞ’IN TATLARI
Güveçler lezizdir fırında pişer, Arabaşı kış gecesi güzeldir,
Dolgulu köfteler ocakta şişer, Yumurtalı pide bize özeldir,
Komşuyla yenilir herkese düşer, Nağme türkü ise sözler gazeldir,
Bir başkadır Emirdağ’ın tatları. Bir başkadır Emirdağ’ın tatları.
Bulgur pilavına turşu yakışır, Mercimek haşhaşla bükme bürülür,
Kaymaklı yoğurttan ayran akışır, Çeşitli otlarla yufka dürülür,
Emir baba Adaçal’la bakışır, Katmerler açılır yağlar sürülür,
Bir başkadır Emirdağ’ın tatları. Bir başkadır Emirdağ’ın tatları.
Tarhanaya yoğurt göce karılır,
Yapraklar açılır sarma sarılır,
Gurbetten sılaya yazın varılır, Ulvi YÜRÜK
Bir başkadır Emirdağ’ın tatları.

6
Suat ER Ramazan GÜNEŞ Dr. Orhan ÖZKIR Av. Seydi TİFTİK Ecz.Yücel YENİLMEZ
Başkan Yardımcısı Başkan Yardımcısı Vakıf Başkanı Başkan Yardımcısı Başkan Yardımcısı

Yusuf TANTIŞ Harun ALCI Cemal ÇEKİÇ Ceylan SEZER H. Yaşar AKIN
Muhasip Genel Sekreter Üye Üye Üye

FOTO 3,6-2,96
Ümit KARACA
Üye

Lütfi ACET Osman BÖCÜK


Üye Üye

Sait ÇILDIR Ayhan DENİZLİ İbrahim ULUSOY


Başkan Üye Üye

7
8
Daha ne duruyorsun gün ilerliyor yana yana
Karınca kendi macerasında bir an bile durmuyor
Ağaç suskunluğunun içinde dinlenmiyor hiç
Daha ne duruyorsun bir yıldırım kahkahası, bir
fırtına çığlığı kadar zaman içinde
gazetelere ne varsa onlar tarafından öğretildi bi-
Ne duruyorsun bu rüzgâr birden bire susacak ze. İlk öğrendiklerimiz eski filmlerde romanlarda
Kamışlar şarkılarını bırakacaklar o susuşla, kalsa da onlarda sevdiğimiz masumiyet aslında
bulutlar kalakalacak bizim masumiyetimizdi.
Kendini merkezine koyarak yaşadığın dün- Bütün yaşamını öğretilmiş güzellikleri, aşkla-
yada, mutsuzluklarına, yanlışlarına hep kendi dı- rı, dostlukları arayarak geçirdin. İşte böyle yaptı-
şında nedenler aramadın mı? Aslında bu değil ğın için, kendin de öğretilmiş güzelliklere, dostlu-
mi, yaşamındaki en büyük arayış. Her defasında ğa, aşka sahip bir insan olmaya çalıştın. Oysa
senin aradığın insanlarla dolu çevrenin kalabalı- Leyla’nın güzelliği yalnızca Mecnun için vardı.
ğı... Her defasında aranan sensen, varlığın seni Oysa yaşam bulut için yağmaktı, kelebek için
arayanlara ne katıyor onu bul. Birilerinin kupkuru çiçeklerin üzerinde yaşadığı şiirsel düştü, kuru
zamanını yeşertiyorsan, birileri sana içlerinde hiç ağaç için her yıl yeniden çiçek açmak, meyve
bitmeyen çıkmazlarını kusuyorsa ve sana bir kez vermek, bulutlara dal uzatıp, sabahları kuşlarla
bile gerçekten yaşadığın sıkıntıları çözmek ama- karşılamaktı güneşi.
cıyla sormuyorsa, yaşayacağın hayal kırıklıkları- Sayısız istekle dolu gönülde aşklar nasıl yer
nın sorumlusu onlar değil, kendinsin. bulabilir kendine. O istekleri gerçekleştirmek için
Elmas aslında ışıltılı bir taştır, ne yaranın ka- yaşamak, sahiden yaşamak mıdır. Daha da zen-
nını durdurabilir, ne ölüye nefes aldırabilir. Ona gin olmak, daha iyi bir kariyere sahip olmak, daha
değer yükleyen biziz. Put da cansızdır ve ona ta- çok beğenilmek, daha çok adam yerine konul-
pan da kendisi yonttu putunu. Çoğu insanın as- mak, herkesin ulaşamadığı birinin yâri olmak. Ya-
lında bir değeri yoktur ve biz değerli kılarız onları. ni başkalarının istediği özelliklere sahip bir insan
Yaşamımızda bir seyirciden öteye gitmezler ve olabilmek için geçen ömürlerden geriye ne kalır
bize dair şeyler canlarına dokununca çevremiz- yaşamak adına.
deki varlıkları son bulur. En yaralı zamanımızda Öğretilmiş güzelliklere, mutluluklara sahip
yanımızdan kaçarlar. Hastalanıp yatalak olsak olmak mıdır yaşamak.
kaç kişi kalır çevremizde bunu oturup düşünmeli-
yiz. Çok diyorsanız, gidip yıllardır yatalak olan bi- Kimi insan vardır, nefret ve benzeri olumsuz
rine sorun. Siz sahi yatalak birini kaç kez ziyaret duygular üzerine kurar tüm yaşamını. Kim bilir
ettiniz… belki de böyle bir dünyaya gelmiş veya atılmıştır.
Böyle bir dünyada yaşama biçimi, kendisine mut-
Bu zamana kadar çevremizden gelip bir süre laka düşmanlar bularak onlarla uğraşmak, yasa-
konaklayıp, sonra da giden onca insandan geriye dır. Bütün yaşamları düşmanları, hasımları ile uğ-
kim kaldı. Yaşamın zorunlu bir gereği midir bu. raşmakla geçer. Böyle bir dünyaya atılanlar, eğer
Bir zamanlar aşk sanıp yandığımız nice hayal kı- oraya uygun değillerse uyum sağlamaları çok zor
rıklığı kalmıştır yüreğimizde, sonradan düşündük- olacaktır. Nefretin ve düşmanlığın yaşam biçimi
çe gülümsediğimiz. olduğu dünyalarda, buraya yabancı olanlar hırpa-
Güzellik ve güzel, doğruluk ve doğru, dostluk lanarak başlarlar soluk almaya. Başlangıçta soluk
ve aşk yaşadığımız dünya, yetiştiğimiz muhit, gi- alamazlar, giderek dengeleri bozulmaya başlar.
derek izlediğimiz filmlerden kitaplara dizilerden Kendilerinden veya başkalarından nefret edenle-

9
re sevgiyi öğretmeye kalkmanın imkânsızlığını yıkayan kadının çocuğunu emzirmesi ilişmişse
bilmeden durmadan çabalarlar; özverilerde bulu- gözüne
nur, defalarca kırılıp toparlanmaya çalışırlar; me- Bir yerlerde oysa bütün bunları bir tarafa bı-
calsiz kalırlar. Zamanla kendilerine verilen acılara rakıp zulme karşı savaş verenlerin var olduğunu
ve düş kırıklıklarına tepki göstermeye başlarlar. biliyorsun sen de. Onlara dair oturup başlı başına
Buraya ait, buranın kurallarına uygun davranan düşündün mü hiç.
bir hastaya dönüşmekten kaçamazlar ne yazık. Toprağını, ekmeğini, namusunu elinden
Nefretin yaşam biçimi olduğu dünyalarda herkes alanlara karşı kelle verenler var, senin bu yazıyı
hasta birer mahkûmdur. Bazen en yakınlarını okuduğun anda bile. Birilerinin beğenmesi “afe-
katlettiren cinnete dönüşür, bazen birikip toplu- rin” demesi için değil bu yaptıkları. Ya da ölümü
mun en iltihaplı yerinden cellâtlar çıkartır. Gaze- kutsallaştırmak adına değil. İnsan olabilmek için
teler, televizyonlar onların haberleriyle doludur. verilen kavgalardır özgürlük kavgaları. Çok şey
Bazıları ise olgunlaşmasını ve büyümesini değil gibi görünen bir hak ve taleptir. Çok şey de-
orada tamamlayacaktır. Yüreğini nefretlerle, düş- ğildir yaşama hakkı insanların insanca bir dünya-
manlıklarla, kinlerle, hasetliklerle donatan için bu da.
dünyada huzur diye bir şey olur mu. Cehennemi Yeryüzündeki adaletsizliklere karşı çıkmadı-
kendi içinde taşır insan. Sürekli olarak azap çe- ğımız oranda biz de insan olma noktasından u-
ker ve huzursuzdur. Cenneti kendi içinde taşıya- zak düşüyoruz demektir. Haksızlığa, zulme, zali-
nın da huzursuzlukları olacaktır elbet ama bu da- me ne kadar tarafsız ve sessiz kalıyorsak, insan-
ha çok dünyanın eğriliklerine karşı verdiği savaş- lığımızdan o kadar uzaklaşıyoruz demektir. Bir
taki aldığı darbelerin acısıdır. Değilse insanlara kişiye yapılan haksızlık tüm toplumun yarasıdır
dair bütün kapıları açılmaya hazırdır sevgiyle. Fa- türünden törenlerde demeçlerde söylenen sözleri
kat kapıyı açık tutmasından dolayı defalarca dar- alkışlayarak insan olamayız. Başkalarının acısına
be yemiş, iyi niyetinin acısını hep pahalı ödemiş- seyirci oldukça insan olmamız mümkün değil. Ka-
tir. Yine de insan kalabilmek değil mi aslolan ve tillere sustukça onların cürümüne ortak bir insani-
büyümek bu değil mi. likte yaşıyoruz demektir. Durum böyle olunca
Dünyanın hiç bir yerinde tek başına sevgi kendimize soralım. Biz ne kadar insanız?
veya tek başına nefret üzerine inşa edilmiş bir Parasızlıktan okulunu bırakan kaç öğrenciye
dünya yok. Her ikisi de her yerde hazır,iç içe ve destek olduk ve bunu kaç kere yaptık. Destek
bizi bekliyor. Her zaman bir umut vardır. Kim bilir olamamışsak destek aradık mı?
insanlık en çok, en zor koşullarda açığa çıkabili- Sonbaharda turna katarları geçer bozkır gecesinin
yor. Özverinin en büyüğü can pazarında yani sa- yüksek katlarından, kekre sesleriyle el sallayarak
vaş alanında net olarak ortaya çıkıyor. İnsanların Ve yağmur sularını kana kana içer ağaçların
başkalarının canını kurtarmak için öldüğü yerde. kökleri
Bu bakımdan, en yoksul yerlerde daha çok feda- Kendimizi merkezine koyduğumuz dünyada bizim
kârlık var oluyor.Varsıl yerlerde herkes servetinin dışımızda köpük köpüğe koşan bir küheylandır
miktarına göre dizayn oluyor. Bozkır bitkileri eski yaşam
zaman dervişleri gibidir. Bir lokma bir hırkayla ya- Daha ne duruyorsun az önce bir yıldız kaydı
şayan derviş vakarını taşır, Yunus’un Hacı Bek- Senin gördüğün kirazın gövdesi çopur esmer ve
taş’a meyvesini götürdüğü alıç ağaçları. Kangal- nasırlıdır
lar, yavşanlar, sığırkuyruğu otları neredeyse su- Onun gönlündeki çiçekleri göremeden aşkı araman
suz büyür. Varsıllar dünyasında aç gözlülüğün boşuna
sınırı yok. Dünyayı kan içinde koyan aç gözlülük Seni altunun soğuk ölü bir büyüyle yansıyan
emekçilerde hiç olmadı. Kaktüsler susuz açtı çi- parıltıları çekmektedir
çeklerini, kuşkusuz çölün gözyaşlarıyla. Emper- Suretten öteye geçemeden sadece bir suret olarak
yalist yamyam çölün altını üstüne getirdi; mavi yaşarsın bu dünyada
damarlarındaki petrolü sömürmek için.
Senin aradığın şey öğretilmiş, ezberletilmiş
Daha ne duruyorsun ar damarı çatlamış bir beynine kazınmış bilgileri alaşağı edecek başka
gülüşle dünyaya bakan bir ırgat gördüysen yol bir bilgidir. Beynine kazınmış bilgilerle ne dostluk-
kenarında ların kalıcı oldu ne aşkların aşk oldu ne de içinde
Daha ne duruyorsun tokaçla derede çamaşır huzur. Bunu beyninden kazıyacak bilgi ise aslın-

10
da sözcüklere hiç dökülmemiştir. Ama Mevlana’nın belirttiği gibi “Küçük bir
Çünkü ne bülbüllerin şakıması, ne kuğuların çiçeği salla - yeryüzünün ve yıldızların temeli
dansı, ne atmacanın gözlerindeki ahenk, ne de sallanır” iken, milyonlarca insanın katledildiği,
rüzgârların dalların kulağına söylediği türkü, se- haksızlığa ve zulme uğradığı zamanda aşk sev-
nin bildiğin dillere dökülmesi imkânsız olan bilge- gilinin gözlerinden ulaşılan cennet olamaz.
liğin şarkısıdır. Yazılmaz ve okunmaz böylece Ama mutlak olan şu ki ;
yalnızca okuryazarların yararlanacağı bir ayrıca-
Her aşk tüm aşkların oluşturduğu ırmağa akar
lık değildir. Yalnızca görenlerin göreceği, yalnız-
Her aldatışın tüm aşklara ihanet etmek olması
ca duyanların duyacağı bir mucize de değildir.
gibi
Aşkın kendi dili yalnızca âşıkların kavrayacağı bir
dil olmalı. Sistemin kafana zorla soktuğu olmayan hayalleri-
ni yıkmalısın önce.
Taştan kendine put yapan insan ne kadar özgürdü
Aşk teslimiyettir ama kölelik değil Değilse bu derin ve iflah etmez yalnızlığında bek-
leyerek acı içinde geçecek ömrün.
Yaprağın yağmur damlalarına kendini teslim
etmesi gibi bir teslimiyet Bütün anlayışlarını değiştir. Arkadaş, dost, mutlu-
Su nasıl buluyor kendini arayan ağacın kökünü luk, iyilik, adamlık, huzur, aşk, sevgi ve bunlara
benzer kavramlarını yeniden tanımla. Değilse ka-
Aşk suyun ağaçla buluşmasıdır
fandaki şablonu bu dünyada bulman mümkün gö-
Evreni düşünürüz de bazan, bütün bu mü- rünmüyor.
kemmel ahenk bir rastlantıdan öte gelir insana.
Bütün bunlara dair konulmuş olan kuralları
Aşk bizim dışımızdaki bu evrensel ahenge karış-
biz koymadık. Birileri koyup bizi de inandırdı.
maktır belki de. Bir ağaç dikmek evrendeki ahen-
Dostluk dediklerini arkadaşlık dediklerini aradık,
ge bir katkıysa nasıl, işte öyle... İyi, böyle düşü-
denedik, yanıldık.
nünce mutlak surette, geniş anlamda aşkın içinde
olan bir insan, size âşıksa, kâinatı saran aşka bir Aşkın mutluluğun mutsuzluğun tanımları ve ölçü-
çağlayan akıtıyorsunuz demektir. leri verildi.
Mutlak surette aşkın yolları Galib ‘in “Hüsn-ü Öğretmen kız (veya erkek), öğretmen eş aradı
Aşk”ında bahsedilen bütün yollardır ve size o yol- âşık olmak için, çevresinden, en yakınlarından
lardan gelen, yaratıcının yolundan geliyor demek- başlayarak onların beğeni onaylarına uygun olanı
tir. Bunun farkında olması da şart değildir. aradı. Şansı yaver olup da eğer benzerlerinden
daha güzelse, bu defa öğretmen, öğretim üyesi,
Elini tuttuğunuz varlık sahiden aşksa, siz ev-
doktor falan hayal etti, daha da güzelse yakışık-
renle el ele tutuşuyorsunuz demektir. Bu tanımla-
lıysa varlıklı ve kariyeri daha yukarda birini hayal
maya göre aşk Allah’a ulaşmaktır. Böyle inanan-
etti. Kurallar yazılı değildi ama böyleydi. Zaten de
lar için Allah’a ulaşmanın yollarından biri sevgili-
aradığı ölçülere üç aşağı beş yukarı uygun olanı
nin gözleri oluyor. Öyleyse O sevgili, bu kadar
yakalar yakalamaz da âşık oldu. Eğer şansı ya-
zulme karşı savaş veren, bu kadar haksızlığa
ver değil de tanımlanan ölçütlere göre çirkin sayı-
meydan okuyan bir yüreğin sahibi olmalıdır. Ça-
lıyorsa, meslektaşı ama yakışıklı birini aradı, bu-
ğın büyük vahşetine ve dehşetine karşı sessiz
lamayınca, kendisi gibi bulamayan birini aradı.
kalan bir imanlı kişinin kendi içindeki aşk sandığı,
Bulunca da âşık oldu. Komşuların, akrabaların
ilahi aşk sandığı duygu esintilerinin tam orta ye-
“bunu nerden buldun ya !” demeyeceği birini ara-
rinde onun kendi kurtuluşunu ön plana alan ben-
dı.
cilliği oturmaktadır. Aşk ise bencilliği sevmez.
Ortalıkta dolaşan milyonlarca aşkın, neden
Odasındaki eşyaların ilahi çektiği inancıyla onları
sonunda “aşk değilmiş” denilerek bitiş düdüğü a-
düzenleyen, gece gündüz zikrederek Allah’a ka-
cılı bir biçimde çalınır. Bu insanlar yıllarca birbirini
vuşup İnsan-ı Kâmil olmaya kalkanlar, adaleti
hırpalayarak asıl beklentilerine uygun birer insan
sonsuz yaratıcının, yeryüzündeki açlıktan ve
haline getirmeye, onun doğasını değiştirmeye ça-
katledilerek ölenlere dair savaşımı olmayanlara
lışırlar boşu boşuna. Sonuçta da ortaya psikoloji-
yüce makamlarından hangisinde yer vereceğini
si bozulmuş, kimliği kişiliği örselenmiş, mutsuz ve
de hesaplamalıdırlar.
eskisi gibi gülemeyen insanlar çıkar. Seni değişti-
Belki bir ağaç dikmek evreni kaplayan aşka recek olandan uzak dur, eğer kendin değişmek
bir armağandır. istemiyorsan.

11
Daha ne duruyorsun sen böyle ölgün bir yorgunlukta geçen demlere ağlarken
Dereler menderesler yararak ırmaklara koşmakta
Bir kısrak kulunlar ovada salkımsöğüdün altında
Sevişir eşkin bir rüzgâr çırılçıplak meyve gebesi dallarla
Daha ne duruyorsun gücenik bir yüzle kendi karanlığında ağlayan baykuşlar gibi
Bilirim kendini gerçekleştirememiş her yüz güceniktir
Ve zordur toparlamak deli suların dağlardan getirip ovaya serptiği kozalakları
Ve kurumuş yaprakları toplamak zordur
Onu rüzgâra bırakmalı bence
Çünkü imkânsızdır onu temizlemek en iyisi
Kalsın öylece zaten yeniden çiçeğe durur bu ağaçlar
bulut dağlara yar olmaz bütün zirveler ıssız
yıldız harmanı geceler kalır geride
ayrılır damla sudan -yaprak daldan
gurbet biriktirir her ömür
nere gitsek heybemizde yalnızlık
ayrılır yürek yardan
bütün aşklar kan
kavruluruz
şehirler geçer bizden yağmurlar ve gülüşler
bir daha görmeyeceğimizi bilmeden ayrılırız
soluk soluğa yanlışlarda
hep dönülmez bir yerleri ararız

Abdil ALBAYRAK İlyas KARACA


(0505) 215 95 62 (0535) 448 76 82

Akarbaşı Mh. Atatürk Bulvarı ( H a s a n Polatkan) No: 6/A


TEL: (022 2) 22 0 52 5 4 – (0554) 510 12 10 ESKİŞEHİR

12
KÖŞE ŞUBE : MERKEZ ŞUBE : ŞUBE :
Arifiye Mh. İnci Sk. No: 26/B Kuyumcular Çarşısı No: 25 Kuyumcular Çarşısı No: 10
TEL : (0222) 234 90 90 TEL : (0222) 234 39 73 TEL : (0222) 232 24 22

http://www.gulkardeslerinsaat.com

YAPI İNŞAAT KUYUMCULUK


SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ.

1 + 1, 2 + 1, 3 + 1 Satılık Lüx Daireler

13
azen çocuklar okumanın sadece zaman
geçirmek için olduğunu düşünürler.
Aslında öyle değildir. Okumak demek l
hayatı zamanında yakalamaktır. Ve za-
manı doğru kullanmaktır.

Okumak çoğu kişinin düşündüğü gibi bir kita- GÜZEL ANNEM


bı bitirip yeni bir kitaba geçmek için değildir. Ora- Melek gibi doğdun
da anlatılmak istenen mesajı, duyguyu, düşünce- Güneşimiz oldun.
yi anlamaya çalışmaktır. Bizleri büyüttün
Okuma küçük yaşlarda başlar. Ve ömrümüz Sevgiyle kuşattın
boyunca devam eder. Eğer okumayı bilip de ki-
tapları okumaya üşeniyorsak artık bizden hiç ümit Bize emek verdin
yoktur. Eğer öğrenmek istiyorsak okumak fiili bize Işık gibi parlattın
hep yol gösterecektir. Ve insan ömrü boyunca bu Gül cenneti gibi bir yere koydun
devam edecektir. Güzel annem
Eylül Deren –Kadriye Hazan KESKİN

14
oplumlarda her yönden güçlü olmanın yolu Vakıf bu konuda yeterli çalışmayı yapmaktadır.
birlik, beraberlikten geçer. Birlik ve beraber- Yüz otuz öğrenciye burs vererek aylık 8500 TL
liği sağlayamayan topluluk, istediklerini el- yapmakta yılda üç sefer kültür sanat dergisi
de edemediği gibi (siyasal, ekonomik, kültürel) (1500 – 2000 adet) çıkararak ücretsiz dağıtımını
başka toplumların destekçisi olmaya mahkum- yapmaktadır. Sanatçılarımızın yayınlamış olduğu
dur. eserlerin tanıtımına, dağıtımına hatta imkanlar
ölçüsünde basımına da yardımcı olmaktadır.
Eskişehir nüfusunun en kalabalık unsurların- Vakfın kapısı kim olursa olsun hangi düşüncede
dan Emirdağlılar, Eskişehir'de herkesin istediği olursa olsun herkese açık olduğu gibi problemi
arzu ettiği siyasi başarıyı yakalayamamıştır. olan kişilerin problemlerinin çözümüne de yar-
Bugün nereye giderseniz gidin, hangi ortamda dımcı olunmaktadır.
olursanız olun, Emirdağlı bir araya geldiğinde
Dergide gelen talepler doğrultusunda yeni
hemen Emirdağlıların dağınık olduğu, bir araya
isimlere yer vermeyi, gelen yazıların özüne do-
gelemediği, kendi başarıları veya başka neden-
kunmamayı ilke edinmekle birlikte çok nadir ola-
lerle belirli yerlere gelen kişileri yermeye eleştir-
rak ta olsa yazılarda kısaltma yoluna gitmekte-
meye çalıştıkları görülmekte ve toplumda derin
yiz. Bu nedenle yazı gönderen hemşerilerimizin
üzüntü duymaktadır.
nadiren de olsa kısaltmalar için yayın kurulunu
Emirdağlı olarak belirli noktalara gelmiş sivil ve vakfımızı hoşgörü, anlayışla karşılamalarını
toplum kuruluşlarında ve bürokraside görev almış diliyoruz. İlgi duyan herkesi yazı, fotoğraf, anek-
yöneticilerimize sahip çıkmalıyız ve onlara destek dotlarını mail olarak vakfa göndermelerini bekli-
olmalıyız. Gerek bürokrasiye, gerekse sivil top- yoruz.
lum kuruluşu yöneticiliğine gelmek kolay olmuyor
2003 yılından itibaren çeşitli kademelerinde
ama kaybetmek çok kolaydır. Her insanın yapabi-
görev aldığım Emirdağlılar vakfını kendi yuvam
leceği hizmet ve faydalar sınırlıdır. Onlardan çok
gibi hissederek, herkese eşit mesafede, tarafsız
fazla hizmetler beklememeliyiz. Birlik ve beraber-
olmayı düstur edinerek büyük bir özveriyle çalış-
lik içersinde olmak istiyorsak sivil toplum kuruluş-
tım. Hiç bir kimseyi kırmamaya özen gösterdim.
ları ve bürokratlarımızın etrafında bütünleşmeli-
İstemeyerek olsa kırmış olduğum, üzdüğüm in-
yiz.
sanlar olabilir (ki olmamıştır) bunlardan özür dili-
İnsanlar arasında kırgınlıklar, dargınlıklar o- yorum. Bana hakları geçen insanlar olabilir, on-
labilir. Kişilere olan kırgınlıklar, sivil toplum kuru- lardan haklarını helal etmelerini istiyorum. Benim
luşlarına yansımamalıdır. Bizim en büyük eksiği- üzerlerinde haklarım varsa onlara helal ediyorum.
miz buradadır. Kişiye olan kırgınlığımızı hemen
Başka Emirdağlılar vakfı yok. Vakfımıza sa-
sivil toplum kuruluşuna yansıtarak, kişi üzerinden
hip çıkalım, vakfa destek olalım. Ben şahsım ola-
sivil toplum kuruluşunu eleştirme, kötüleme yan-
rak görev alayım almayayım her zaman Emirdağ-
lışlığına düşüyoruz. Aklı selim sahibi olmalıyız.
lılar vakfının yanında ve hizmetinde olacağım.
Emirdağlılar vakfının kuruluş amacından va-
kıf senedinde yer alan üniversite öğrencilerine Hepinize muhabbetlerimi sunuyorum.
karşılıksız burs vermek, kültürümüzü yaşatmak,
gelecek kuşaklara aktarmak, sanatçılarımıza
sahip çıkmaktır.

15
Emirdağ’ın geçmiş hayatında en önemli mal
varlığı hayvanlardı. Hayvan alışverişleri çok canlı
idi. Bugün reklamsız ticaret yok. Aslında reklam
abartma ve yanıltma işi. Hayvan alışverişinde ise Hakim hırsıza sormuş. “Neden çaldın?”
reklam malzemesi müşteriyi inandırmak için yapı-
lan yemindir. Bu işi yapanlara canbaz denirdi. -“Vallahi insan yoktu hakim bey” demiş.
Aslında bu laf canbazlığı demektir. Malını Bu söz üzerine Hakim’in cevabı:
satmak için dil dökecek. Pazarlık “Hayır gör” de- - Peki sen de mi yoktun?
mekle başlar, “Valla şart ossun”la devam ederdi. Görülüyor ki hırsız kendini adamdan saymıyor.
Vallaha demek Allah’ı şahit göstermek. Allah’ın
insan gibi ben şahit değilim demiyeceği için bol
bol vallahi denir. “Şart ossun” ise bedava karı ESKİ DEFTER KARIŞTIRMAK
boşamaktır. Çünkü bugün boşamak için mahke- Çocukluğumda ebemden ve anamdan duy-
me var. Böyle zararsız yalanlarla pazarlık devam duğum tekerleme olmuş deyişleri yeniden dile
ederdi. getirip yaşayan kültür içinde yer almasını istedim.
Ama bazı suçlar vardır ki, bunları örtbas et- Çünkü bu dil yadigârları sadece bizim eve mah-
mek için “Vallahi, Şart ossun” yetmez. Suça göre sus değildir.
yeminin dozu artar. Mesela kocasını okur yazar ve bilmiş bir ka-
dına kaptıran cahil bir ev kadını derdini şu iki di-
- Duvar çalıyım (Kör olayım)
zeye dökmüş..
- Küküm olup dizin dizin sürüneyim.
- Gençliğimin hayrını görmeyeyim. Oğlum nerden geldin Trabozandan
Ciğerim yangındır yazı yazandan.
Bu yeminlerde inandırıcı olmaz ise hazırda
ne varsa dökülür. Bu gün kalıtım ve gen mühendisliği çok gün-
cel ve önemli bir bilim dalı..Sık sık DNA denildiği-
-Anam bacım garım ossun....
ni duyarız.Soyaçekim...
Bu da yetmeyince, en uçlarda haddi aşmış
yeminler gelir. Artık ipin ucu kaçmıştır. Akıl olmayınca neylesin sakal
Sayışın dağlara ağdırır çakal
-Kâbe yolunda Anam’la nem ben ne ediyim. Gatıran eritsem olur mu şeker
- Allahımı inkar ediyim Cinsini nemben ne ettiğim cinsine şeker.
Zaten bu yemin bile bir dil suçudur ki asıl su- Dedelerimiz, bu konuyu çok kısa ve yalın bir
çu örtbas etmez. Aslında suçu olmayan hiç ye- cümle ile halletmişler..
min etmez.
"Çama çıkan geçinin çama çıkan oğlağı olur"
En kolay yemin edenler yalancı şahitlerdir.
Onların namusları nadastır. Bizde ağzı hiç kapanmayan laf daşıyan kişiye
alağaz(ala ağaz) derler.Birde bakışları hiç inandı-
Vücudunu satarak geçinen bir kadın mahke- rıcı olmayan gözlerini yarım açıp ifadesini gizle-
meye şahit olarak gelmiş. Hakim usulen yemin yenler vardır ki bunlarıda dedelerimiz alağöz (ala-
teklif etmiş. Kadın da ses yok. Hakim tekrarlamış. göz) demişler..
-Hanım yemin et. Ben bilirim alağözün huyunu
Cevap: Omar emmim boşa kesti goyunu…
-Hakim Bey çarpılırım. Bende namus ne ge- Yani omar emmi güvenmiş iş yapacağını
zer. sandığı alağözün birine kuzu kesmiş.Yani aldan-
Aslında çok namusluca cevap. mış.

16
Osmanlı devrinde padişah divanına bir şika- ÇİĞİLLİ’DE ÇAKIR EMMİ VARIDI
yet geldiği zaman teftiş adı altında bir heyet gi-
derdi. Halli mümkün olmazsa bir başbuğ yani Musuldan kalkıp da göç ile gelen,
serdar emri altında askeri güç sevkedilirdi. Bu Çavuşlu’da Çakır Emmi varıdı.
bey ya da vezir emrindeki yeniçeriler fırsat bu fır- Küçüğün büyüğün halini bilen,
sat deyip hadiseyi, hiç ilgisi olmayan varlıklı kişi-
Hatır gırmaz Çakır Emmi varıdı.
lere de bulaştırıp onları soyarlardı.
Dolaşır dolaşır serdar dolaşır Derenin yanında bahçelik yerdi,
Bu dayvenin ucu bize bulaşır...
Fidanlar büyüsün su verin derdi.
Bir kişiye bilincinde ve ayırdında olmadığı bir Elmayı armudu sebil ederdi,
işe koşsalar ağzına yüzüne bulaştırır, farkında bi-
le olmaz. İşte atalarımız bu hallere bir tekerleme Çayüstünde Çakır Emmi varıdı.
uydurmuşlar.
Satı aba aleyçikten bakardı,
Köpek takkeyi niğnesin tingilderken düşürür.
Sütü sağıp makineden çekerdi.
Birde öyle deyimler vardır ki içinde Emirdağ'
dan çok uzakta bir nehir bir şehir bir ülke veya bir Kaymağı deriye hergün dökerdi,
kilise geçebilir. Çiğilli’de Çakır Emmi varıdı.
Tuna'nın seli
Hoş kokulu meyvaları aşılı,
Demek ki sefere gidenler Tuna boylarını gör-
müş bir büyük bolluk veya çok şaşalı bir düğünü Suları bol yeşilliktir evşili.
açıklamak için Tuna'nın seli demişlerdir. Ekin biçen makinede goşulu,
Kefeye Gadı mı Oldun? Çifte atlı Çakır Emmi varıdı.
Eski zamanda ikide bir şeri hukuk bilgisini
abartarak ortaya döken medrese mollasına sanki Arada bi cigaramı yakardım,
kendini Kefe gadısı sanıyor anlamında bir deyim. Kestirmeden dam ardından çıkardım.
Çünkü Kırım da bir kefe kadılığı gerçekten çok Dayazama her gidişte bakardım,
üst üzey bir hukuk mevkiiydi.
Minderinde Çakır Emmi varıdı.
Abısonyada(Ayasofya) maziniik (müezzen-
lik) eder. Odalar varıdı iz’ân yuvası,
Doğru dürüst ezan okumayı beceremediği Hani nerde Suvermez’in ovası.
halde müezzinlikte üstüme yoktur diyenlere ya-
Noşamıydı o evlerin boyası,
kıştırılan bir deyim olsa gerek.
Gılçık Dayı, Çakır Emmi varıdı.
Cezayir Yemeği
Cezayir nere. Emirdağ nere. Bir düğünde Nerde kaldı sürülerim yozlarım,
çok zengin ve çeşitli yemek sofrasına yapılan
Bahar değil gelip geçen yazlarım.
övgü. Cezayir Türk Arap berberi İspanyol İtalyan
zenci hatta Fransız mutfaklarının harman olduğu Bir su gibi akan dünü özlerim,
bir ülke. Yani tam isabet. Derviş beyle Çakır Emmi varıdı.
Urumun Gışı
Hepsi göçüp gitti bâki yurduna,
Atalarımız (Musacalı) geçmişte Suriye'de
iken Anadolu’ya Urum denirdi. Kışın Suriye'de Hatıralar dile gelir ardına.
yazın Üsküdar dahil Anadolu’da Ilgaz, Çankırı, Kardelen’in geçmiş ile derdi ne,
Sandıklı, Yozgat ,Sivas dolaylarında sürü gezdi- Yâd edip de anlayanlar varıdı.
rirken soğuğunun şiddeti ile böyle söylemiş olsa-
lar gerek. Üstelik en soğuk yer olan Sivas'ın adı
Geçmişini yâd edip de al haber,
da Osmanlı'da Rum (Urum) beylerbeyliğidir.
Vefâyı bil kalma sakın bi-haber.
Süleyman KARANFİL

17
BİZİM ELLER
(Şükrü Türkmen’e karşılama) Türkiye’mi büyük, Emirdağ’a mı? Gönül sussun ve dinlesin.
Bizim kim olduğumuzu yazmışsın. Yörük mü, Türkmen mi, Karabağa mı? Kendi kendine söylesin.
Gönlümüzden geçenleri sezmişsin. Kalanlar azı mı yoksa çoğu mu? İçindeki sevgisini,
Sıra sıra mısraları dizmişsin. Tüter ocağımız, külümüz bizim. Notalasın belirlesin.
Azziye - Emirdağ elimiz bizim. Lafımızı çekmek, sözümüz toktur. Gönül artık sabreylesin.
Ölüde düğünde birlik oluruz. Hiç eyvallah etmek, gözümüz toktur. Derdi koynunda gizlesin.
Büyüklerin duasını alırız. Kimseye kılınmak, özümüz toktur. İçindeki sızısını,
Unutmayız, kadir kıymet biliriz. Asla kıpırdamaz kılımız bizim. Dilim dilim dilimlesin.
Hayırla anılır ölümüz bizim. Aşık saza düzen versin.
ACI, ÖFKE VE SABIR Derdini tellere desin.
Çalışır namerde muhtaç olmayız.
Hile nedir? horda nedir? bilmeyiz. (Gönül Erbabına) İçindeki acısını,
Üstüne kor hiç altına satmayız. Gönül halin arz eylesin. Yüreğinde düğümlensin.
Dirlik düzenliktir halimiz bizim. Meramını bir bir desin. Bam teli sükut eylesin.
İçindeki sancısını, Acılara gülümsesin.
Elinden tutarız dara düşenin.
Dağlar aşıp, düz yollarda şaşanın. Tay tay dışarıya versin. İçindeki ezgisini,
Çabalayıp rızk peşinde koşanın. Gönül ferman dinlemesin. Tel sussun, yürek söylesin.
Yardıma uzanır elimiz bizim. Yanardağ gibi kükresin. Başına gelecek kesin,
Bahar gelir yaylara çıkılır. İçindeki yangısını, Alın yazısı herkesin,
Yoğurtlar çalınır, kaymak dökülür. Savurup yellere versin. Kaderinin cilvesini,
İp ıyılır, namazlağa dokunur. Dil sussun, gönül söylesin.
Yellibel’den aşar yolumuz bizim. EMİR MOLA

EMİRDAĞ İLÇESİ KALKINDIRMA VE DAYANIŞMA


DERNEĞİ BASIN AÇIKLAMASI
Bizler yılbaşından bu yana sizlerinde bildiğiniz gibi Emirdağ için bir çalışmanın
içindeyiz, Emirdağ için ne yapabiliriz diye.
Bildiğiniz gibi en büyük sorunumuz 60 yıldır yurt içine ve yurt dışına göç
veriyoruz. İlçemiz ekonomik, sosyal ve kültürel alanda ileri gideceği yerde hep
geri gidiyor. Hepimizin Aklında şu soru var, Neden? Hep konuşuruz kahve kö-
şelerinde, eş dost toplantılarında Emirdağ’ın sahibi yok diye.
Bu işler konuşmakla olmaz. Taşın altına elimizi koymamız gerekir. Bizler taşın
altına elimizi koyduk. Gerekli mücadeleyi yapabilmek, geleceğe umutla baka-
bilmek, Emirdağ’ı kaderine terk etmemek için Emirdağ Kalkındırma ve Daya-
nışma Derneği’ni kurduk. Bu mücadele bizlerin tek başımıza yürütebileceğimiz bir mücadele değil-
dir. Tüm Emirdağlılardan maddi ve manevi destek bekliyoruz.
Öncelikle Yönetim Kurulumuzu tanıyalım:
Abdullah HALAÇ (Başkan) – Oktay ÇILDIR (Başkan Yardımcısı) – Mehdi SARITAŞ (Muhasip) –
Fatih KOCA (Sekreter) – Metin AKIN (Basın Sözcüsü) – Emine OKUTAN (Hukuk İşleri Sorumlusu)
– Ahmet YİĞİTER (Hesap İşleri Sorumlusu) – Gökhan YÜCE (Yazı İşleri Sorumlusu)
Derneğimiz 21 OCAK 2013 tarihinde resmen göreve başlamıştır.
Emirdağ İlçesi’nin gelişimini ve kalkındırılmasını sağlamak üzere çalışmalar yapmak, bu konuda
çalışmalar yapan kişi, kurum, kuruluş ve sivil toplum örgütlerine destek vermek, onlarla ortak
projeler hazırlamak. Bu projeler, uygulamak. Eğitim – öğretim, sağlık, sosyal , sanatsal, sportif ve
kültürel alanlarda çalışmalar yapmak. Yardım ve dayanışma faaliyetlerinde bulunmak ve ilçenin
kalkınmasına yönelik organizasyonlar düzenlemek amacıyla kurulmuştur.
Yurt içinde ve yurt dışında birtakım vakıf ve derneklerimiz Emirdağ’ımız için bazı faaliyetler
yapmaktadır. Derneğimiz bu kuruluşlarımızın faaliyetlerini desteklemek, onlarla gerekli iletişimi kurup
bütün çalışmalarına destek verecektir. Yönetim kurulumuz “Her şey Emirdağ için; başka bir Emirdağ
yoktur.” sloganı ile yola çıkmıştır. Ben Emirdağlıyım diyen bütün hemşerilerimizi üye olmaya davet
ediyoruz. Sevgi ve saygılarımla. Yönetim Kurulu adına Dernek Başkanı Abdullah HALAÇ

18
Göçer Türkmenlerde hayvancılık en önemli
geçim kaynağıdır. Hayvanlar doğanın saygın var-
lıklarıdır. Türkmenler at, koyun, keçi ve deve ile
birlikte yaşar ve onların beslenme ve barınması- Şimdi bu çanları sırası ile tanıtalım.
na büyük özen gösterirler. Emirdağ’a yerleşen A-Koyuna takılan çanlar:
Türkmen Yörükanı oymakları geç yerleşen oy- 1-Çene
maklardır. Bu Türkmenler kendi göçer kültürlerini 2-Kaba yedek
uzun süre devam ettirmişlerdir. İletişim araçları- 3-Buçuklu
nın artması ve göç (Avrupa ve yurtiçine) nedeniy- 4-İnce buçuklu
le hızlı bir şekilde kültür erozyonuna uğramışlar 5-İnce yedek
ve doğal olarak zamana ayak uydurmuşlardır. B-Keçiye takılan çanlar.
Yapılması gereken bu kültürün kaybolmaması 1-Kaba(erkeçlere takılır,15 günde değiştirilir.)
için kayıt altına alınmasıdır. 2-Kaba altı
Biz burada Yörük-Türkmen kültürünün 3-Kekeç
sadece davar (koyun – keçi) sürülerine takılan 4-Armudiye
çan ve zilleri inceleyelim: 5-Cura
Çan hayvanların hareketlerinin kontrol edil- 6-Zil
mesini, hayvanların sahibinin bilinmesini sağlar.
C-Kuzuya takılan çanlar
Emirdağ’da çan satanlar çanları sergiler, alıcı sü-
1-Tıkırdak
rü sahipleri de çanların seslerini dinleyerek kendi
2-Gılgili
çanlarına uyanları alırlar. Çanları o kadar hassas
incelerler ki hayvancılıktan anlamayan insanlar Kaba ve Kaba altı erkeçlere takılır. On beş
merakla ne yapıyor bunlar diye bakarlar. Çanların günde değiştirilir. Bunun sebebi çanlar çok büyük
uyumlu seçilmesi için kulaklarına yaklaştırıp ses- olduğu için hayvan yerdeki küçük otlara ulaşa-
leri dinlerler. Buna çan akortlama denir. Her sürü maz. Bu nedenle yüksek otlarla karnını doyurma-
karanlıkta bile geçerken kimin sürüsü olduğu çan ya çalışır. Eğer uzun süreli takılırsa hayvan iyi
akordu ve çan seslerinden tanınır. Çan sesi Türk- beslenemediği için zayıf düşer.
menlere zevk verecek şekilde akortlu olur. Akor- Artık günümüzde çan satanlar azalmış,
du bozuk olan sürü çanları fazla zevk vermez akort (çan uyumu) önemini kaybetmiştir. Bunun
Türkmenlerde çanlar büyükten küçüğe sıralı nedeni de günümüzde koyun ve keçi sadece tica-
takılır. Keçi ve koyuna takılan çanlar bellidir. Keçi ri mal olarak görülmesidir.
çanı koyuna, koyun çanı keçiye takılmaz.

Çn

Koyun Çanları Keçi Çanları

19
ısa bir süre önce Emirdağ’ımızda yeni ve
büyük bir hareketin öncülüğünün yasal te-
melleri atıldı. Yeni, yepyeni bir dernek ku-
ruldu. Yeni derneğin başına Emirdağlıların 3 – Üye : Abdil DEMİRAL : Saygın, tecrübeli
en güvenip değer verdiği insanlardan, tuzu kuru altın esnafı
dostlardan, vurgunda ve yağmada isimleri hiç 4 – Üye : Ahmet YİĞİTER : Kanı, canı ve teri ile
geçmemiş iş adamlarımızdan ve Emirdağ’ ımıza çalışarak bu günlere yetişmiş işadamı.
kalıcı ve ebedi hizmet yapmaya açık, düşüncesi
olanlardan adeta seçmece bir ekip getirildi. Bu 5 – Üye : Fatih KOCA : Sevilip sayılan, alçak
ekibin seçiminde herkes elini vicdanına koyarak gönüllülüğüyle temayüz etmiş işadamı.
adam gibi adam seçmeye çok özendi. 6 – Üye : Gökhan YÜCE : Pırıl pırıl, evliya gibi
Emirdağ için, gelişim ve girişimi sonsuza ka- bir memur.
dar ve biteviye ön planda tutacak, Emirdağ Sever 7 – Üye : Aslan SAYIN : Fikir adamı ve tecrübe
insanlardan oluşmasına özen gösterildi. Şimdiye sahibi zattır.
değin bu amaçta hiçbir teşekkül oluşturulmamıştı.
8 – Üye : Metin AKIN : Sevgide ve insana veri-
Bu dernek faaliyete hemen başladı bile. Artık len değerde üstüne olmayan Emekli Öğret-
bundan sonra herkes Emirdağ’da gelişim ve giri- men
şim için söz ve pay sahibi olacaktır. Bilip tanıma-
9 – Üye : Avukat Dilek ÖZÇELİK : Bunca iş er-
dığımız resmi ve gayrı resmi kaynaklara bir şey
babının sevgili hukukçusu.
vermeyeceğiz. Neyimiz var neyimiz yoksa, geli-
şim ve girişim için Emirdağ’da kurulan bu dernek Sevgili dostlarım, canım okuyucularım!
vasıtasıyla kendi yağımızı kendi tuluğumuza akı- Çok önemli bir görevde hizmet almayı kabul-
tacağız. Çükü el birliğiyle ve Emirdağ’ımız için o- lenen bu canlar hakkında kullandığım iltifat içeren
lacak. Herkes başkalarına vermek istediği her- sözcükler halk sözcükleridir. Hepsini de gıyapla-
hangi bir meblağı kendi kaynağımıza yönlendire- rında tanıyorum. Bahsini ettiğim mültefit sözcük-
cektir. Çünkü yeni kurulan bu derneğin adı üstün- ler tamamen halka ait ifadelerdir. Bendeniz de
dedir. “EMİRDAĞ KALKINDIRMA ve DAYANIŞ- halkın dilindeki ifadelere bağlı kalmayı yeğledim.
MA DERNEĞİ”, Artık bundan sonra herkes kime Bu sözcükler doğrusu beni çok etkiledi. Böylesine
ne verecekse bu derneğe, yani her kuruşu hiç halk dili ile unvan sahibi olan bu kardeşlerimi yü-
zayi olmadan Emirdağ’ımıza harcanacaktır. reğim dolusu sevgilerle ve engin saygılarla kutlu-
Derneğin kurucuları birce birce tanıdığımız yorum. Bu zatların hiç birisiyle yakın temasım ol-
ve ömürlerinde hiç şaibeli işlerde adı geçmemiş mamıştır. Karşılıklı menfaate ilişkin bir süreci ya-
muhterem kişi-lerdir ve bunların bırakacağı müs- şamamışızdır. Yazdığım ifadeler Emirdağ halkı-
pet izleri arkasından gelenler aynen takip ede- mızın kendilerine verdiği değer yargılarıdır. Ama
ceklerdir. şu andan itibaren hepsi de göz bebeğim kadar
Şimdi böylesine iyi niyetlerle ve can alıcı sevdiğim insanlar olmaktadır. Tekrar kutluyorum.
maksatlarla kurulan dernekte görev alanları Bir gerçeği hatırlatmalıyım : Başkan ve üye Metin
tanıtmak isterim. Şöyle ki: Akın çok yakından tanımakla şeref duyduğum
meslektaşlarımdır. Abdullah Halaç Bey’le uzun-
1 – Başkan : Abdullah HALAÇ : Afyonkarahisar ca bir süre aynı çatı altında öğretmenlik görevimi-
vergilendirmesinde 6. sırada işadamı. Emekli
zi yürüttük. Hocama ve üstün kişiliğindeki
Öğretmen.
müstesna özelliklerini hayranlıkla ve sevgilerimle
2 – Bşk. Yrd. : Oktay ÇILDIR. Gencecik, çok yad etmekten her zaman onur duyarım. Metin
sade güvenilir ve hiç bir şaibede adı geçme- Bey’deki güzel meziyetleri sanki Emirdağ’ımızda
yen işadamı. bilmeyen mi var?

20
Bütün bunları şunun için yazıyorum. ellere vermeyi severler Emirdağlılara “Haydi gel
Hani “Yalaka” falan diyorlar ya... deyince koşup gelirler, haydi ver deyince
coşup verirler” Bu sloganla biz Emirdağ’a neler
Lütfen bendenizi böylesi deyimlerden ayrı tutar
kazandıracağız inşallah neler..” diyorlar. Hayali
mısınız?
bile bize güç kaynağı oluyor diyorlar.
Sevgili okuyucularım,
Bütün bunlar ezbere söylenmiş sözler değil-
Şimdi size bu derneğin ayaklarının tozu ile
dir. Lise binamızı, eski hastanemizi, Verem Dis-
Emirdağ için elde ettikleri değerlere şöyle bir ba-
panserini, Yeni Hastanedeki Diyaliz Merkezini ve
kalım. Fehmi DENİZLİ adında ve İstanbul’da işa- bir lira sembolik fiyatla Ordumuza verdiğimiz As-
damı olan Emirdağ sevdalısı beyefendi ile te- keri binayı halk yaptı. Halkımız yaptı.
mas kurmuşlar. Emirdağ adını söylerken bile
duygulanan Emirdağlı hemşerimiz, yüksekokul Dönüp bakarsak arkamıza, babalarımızın
öğrencilerimizin ezbercilikten ayrılıp bir mevzuyu emeklerini görürüz.
yaparak ve yaşayarak öğrenmelerini temin için Emirdağ halkı inanıp güvendiği önderlere
umulmadık ve tevatür miktarda bir meblağın itiraz etmez. İnşallah bu önemli görevi sadece
sözünü vermiştir. Yüksekokul öğrencilerimizin bir Fehmi DENİZLİ ve Prof. Dr. Nijad BİLGE beye-
laboratuvara kavuşması kesinleşmiş durumdadır. fendilerin verdikleri ile sınırlı kalmayacaklarını
Öğrencilerin uygulama sahası olarak kullanılacak söyleyen dernek yöneticileri işi sıkı tutmaya ve bu
olan bu yapım, çok büyük ödemeyi gerektirir. görevi en üstün bir anlayışla kendilerinden sonra
Fehmi Bey “Varsın olsun. Bu hususta be- geleceklere devredeceklerine sanki yeminliler
lirleyici bir sınırımız yoktur. Yeter ki Emirdağ’ gibi sadık durumdalar. Allah kolaylıklar versin.
a kalıcı ve ebedi bir eser olsun” demiştir. Dokuz kişilik ekip kalifiye ve iş erbabı şahıs-
Ayrıca yine İstanbul’da bulunan Emirdağ lardan oluşmuşlardır. Kendilerinden askeri birliği-
sevdalısı Prof. Dr. Nijad BİLGE mükemmel bir mizin terk edip gittiği o kocaman sahayı, göz ka-
okulun armağanı için düğmeye basarak son ku- maştıracak hale getirmelerini bekliyoruz.
ruşuna kadar ödemesi kendinden olacak bir okul Elbette zaman içinde ilçemizdeki diğer yetki-
yaptıracaktır. Sezerlerden buna mümasil vaatler lilerle de sıkı ve samimi temas kurarak devleti-
alınmak üzeredir. Dernek başkanı bu gibi işleri mizden de ödenekler kopartmaya askerlerimizin
takip için hemen İzmir’deki zengin Emirdağlılara boşalttıkları yerleri birer birer kültür yuvası hali-
bilgi sunmak için gidip dönmüştür. Buralardan ne getirmeye çalışacaklardır. Bu hususta azimli
edinilen müjde mahiyetindeki bilgiler ileride ve kararlı görünen sevgili dernek görevlilerini gü-
peyder pey sizlere duyurulacaktır. cümün yettiğince kucaklayıp başarılar dilerim.
Şunu mutlak belirtmeliyim : Hiçbir dernek gö- Şu halde Emirdağ’da görülen en son geli-
revlisine yolluk, harcırah, yemek, yatak, vs. gibi şim ve girişim çalışmalarını sunmaya çalıştım.
ödemeler kesinlikle yapılmayacaktır. Biz Emir- Hayırlı Uğurlu Olsun...
dağlıları biliyoruz: Onlar temiz maksatlar için

Kara kağnılarda sürünür dayak Sarıdır yarimin saçları sarı


Godaş’ın kapıya basmayım ayak Adam böylemeder sevdiği yari
Altay durur yar gittiği kocada Doksan yaşında olsan bir karı
Aman arkadaşlar gününü sayak İki dişin kalsa alırım seni

Ben damda yatıyom günahım yoktur İşte ben gidiyom kal Emirdağ
Yar verem oluyom bakmıyo doktor Ateşler düşsünde yan Emirdağ
Kol kol olmuş hep güzeller geçiyor Ardı kırk belikli güzel kızları
Göz vurdum içinde Seleğim yoktur Üç sene sinene sar Emirdağ

21
itit imparatorluğunun yıkılması ile birlikte Daha sonraları da Selçuklu Sultanı' da Alp-
başlayan karanlık dönem 8. Yüzyıldan iti- arslan'ın beylerinden Emir Afşin Anadolu'nun fet-
itibaren aydınlanmaya başlamıştır. hi amacıyla Ahmet Şah ile birlikte düzenlediği se-
Bölgemizde Frigler’in görülmeye başladığı ferle Amorium'a ulaşıp aldığını 1068 yılında Sul-
dönemlerde Emirdağ Daydalı Köyü’nde bulun- tan Alparslan'a bildirdi. Emirdağ ve çevresinin
muş, üzerinde üç yü- Türkleşmedeki ikinci ve en önemli basamağı
zünde kabartma ola- 1116 yılında Bizanslılarla yapılan Bolybotum
rak yapılmış aslan (Bolvadin) Savaşında alınan yerlere Türkmenle-
başlı, kanatlı insan rin yerleşmesiyle başlamıştır. Yöreye ilk yerleşen
tasvirli karışık yaratık Oğuzların Bozoklar kolundan Bayat Boyuna men-
olan gri fon bulunan sup kabilelerdir. (Yine bu savaş ile Selçuklu Sul-
bazalt bir sunak, Geç tan Ordusu Bolvadin’in güneyindeki çekildiği dağ-
Hitit döneminin bir ör- lara Sultandagı, Emir Mengücük'ün çekildiği dağ-
neği olarak Afyonkara- lara Emirdağları isimleri verilmiştir.)
hisar Arkeoloji müze- En büyük yerleşim hareketini 1522 yılında
sinde bulunmaktadır. Osmanlı İmparator'luğuna katılan Dulkadiroğulla-
İslam Arap ordu- rı Beyliği bünyesinde olan Yeni il (Sivas) ve Ha-
larının İstanbul’u al- lep Türkmenlerin konar göçer olarak Anadolu’ya
mak amacıyla yaptığı yayılmasıyla birlikte başlamıştır.
sefer ve akınların yol Davulga ile Bademli kasabaları arasındaki
güzergahında bulunan Harmanören’de bulunup Afyonkarahisar müze-
Daydalı Geç Hitit sinde sergilenen Türkmen mezar taşları, bu dev-
Kabartması devrin en büyük şehir-
lerinden ve askeri ö- rin belgesidir. O mezar taşları üzerinde Türkmen
neme haiz Ammuri’ye ( Amorium – Hisarköy). Ta- aşiretlerinin haçlılarla mücadelesi anlatılır. Ayrıca
rihte yerleşim alanı olarak M.Ö 1437 yılına kadar aynı mezar taşlarında Türkmenlerin günlük yaşa-
uzanan Emirdağ ve çevre toprakları Hititler, Lid- yışları anlatılmıştır.
yalılar, Persler, Helenler, Romalılar ve Bizanslıla-
rı konuk edip büyük uygarlıkların kurulmasına mi-
safirlik yapmıştır. İslam Arap ordularının İstanbul’
u almak amacıyla yaptığı sefer ve akınların yol
güzergahında bulunan devrin en büyük şehirle-
rinden ve askeri öneme haiz Ammuri’ye (Amori-
um – Hisarköy) İlk defa Abbasiler devrinde Harun
Reşit’in ikinci oğlu Mu'tasım tarafından 838 yılın-
da zapt edilmiştir.
Bu dönemlerde Pissia (Piribeyli), Abbosso-
um (Gömü), Peprozete (Güveççi), Appolenoi
(Tez), Manahoza (Gözeli), Petara (Bağlıca),
Abrostola (Pörnek), Neocome (Arslanlı), Tyscon
(Davulga veya Daydalı) gibi köylerin var olduğu-
nu, civarlarındaki harabe, kalıntı ve yabancı gez-
ginlerin seyahatnamelerinde görüyoruz. 1530 Tarihli harita

22
438 NUMARALI MUHASEBE-İ VİLÂYET- İ Aşiret kışın Emirdağ yaylalarında yazın Çan-
ANADOLU DEFTERİ (937-1530) kırı'da yaylamak kaydı ile buraya gelmiştir. 1752
Barçınlı (Bayat) Kazasına bağlı Köyler, Ağıl- tarihli 701 numaralı aşiret iskân defterinde bu
cık, Ağızviran, Akviran, Arslanlu, Avdan, Bağluca, aşiretin konar göçerlikten men edilip, yerleşmesi
Çaykışla, Çiftlik, Daydalu, Ekizce, Gömü, Horan, ferman buyurulmuştur.
İncik, Karaağaç, Karacaviran, Payanlu (Bademli), İlk iskân olarak Kemerkaya (Çuğu), Avdan
Pınarbaşı, Samanlu, Suvermez, Tabulgı, Tezi, mevkii, Eski Gömü Köyü, Yozgat ören düşünül-
Yarımca, Yüreğir. müş ise de Cırkın Köyü'ne yerleşilmiştir. Karaa-
Bu bölgeye ilk iskân olan Türkmen aşireti, ğaç köyü yakınlarındadır. Daha sonra bu aşiret-
Morcali Türkmenleridir. Ağılcık- Dağılgan – Pör- lerden bir kısmı arazinin su basar olması ve böl-
nek (Yenikapı) – Ekizce – Güneysaray – Tez – genin düşmanlara karşı savunmasız olması ne-
Adayazı - Elhan - Gömü - Hamzahacılı – Karaca- deniyle, bu bölgeden Adaçal’ın eteğindeki şimdiki
lar - Sığracık - Soğukkuyu - Suvermez - Tabaklar yerleşim yerine taşınmış ve ismi de Muslucalu
- Türkmenakören - Yarımca – Horan (Yavuz) - olmuştur.
Çiftlik- Eskicırgın (Kuruca Köyü) halkı bu aşiret- Hicri 1260 (m. 1844) tarihli Afyonkarahisar
tendir. Daha sonra Karabağ Türkmenleri gelmiş- şerhi mahkeme kaydında Cırgın Karıyası (köyü),
tir. Bademli - Davulga - Yeniköy - Avdan - A.Ali- İncili Mahallesi ismi geçer. Aşiretin diğer kabilele-
çomak - Daydalı - Eşrefli - Gelincik -İncik – Kara- rinde tamburacı cemaati, Suvermez Köyüne, Oşi-
kuyu Köy halkları bu Türkmen boyundandır. İlçe li Cemaati, Türkmenakören ve Yarımca Köyüne,
merkezinin ilk sahibi Cırgın Türkmenleri, bu aşi- Hacıfakılı Cemaati Hamzahacılı Köyüne, Caferli
rete bağlıdır. Cemaati de muhtelif köylere yerleşmiştir.
Karabağlı Aşireti, 1691 - 1696 yıllarındaki Daha sonra Boynu yoğunlu (Türkmen) aşireti
iskân kanunu ile gelmişlerdir. Kayıtlarda Kara- gelerek Alibeyce, Beyköy, Gökçeyaka, Kılıçlı
bağlu, Karabaği olarak geçen Karabağ oymağı, Kavlaklı, Burunarkaç, Manahoz (Gözeli), Kırkpı-
Boz-ulus’a bağlı olup önce Orta Anadolu’ya, son- nar, Bağlıca, köylerine iskan olmuşlardır.
ra Barçınlı Kazası Sivri Karkın Köyü’ne yerleştiril-
Bunun yanı sıra Emirdağ ve civarında Kara-
mişlerdir. Ancak buranın su ve otlağının yetersiz
keçili, Kara tekeli, Horzumlu Yörükleri de Balcam,
olması nedeniyle Sivrihisar yöresinde Candan
Başkonak, Çatallı, Dereköy, Emirin, Soğukkuyu,
Köprüsü, Ali Tan, Zabdalı, Ömer Hacı ve Mastar
Tez, Demircili, Türkmen, Çaykışla, Güveçci Köy-
Köylerine gönderilmişlerdir. Burada da eşkıya
lerinde iskan olmuştur.
zulmüne uğradıkları hususunda şikayette bulun-
maları üzerine Tavulga (Davulga), Alikan (Alikel) 1851 yılına kadarki kayıtlarda Han-barçın
ve Göl-i Karabağı (Bolvadin-Büyük Karabağ Kazasına bağlı, Cırgın Karıyası, Musluca Nahiye-
Kasabası) köylerine iskan edilmişlerdir. Davulga, si olarak anılan merkez, 1864 yılında Sultan Ab-
Bademli v.b. köy ve kasabalardaki aşiret, 28 köy dülaziz'in çıkarttırdığı vilayet kanunu ile eyalet
kurmuştur. sistemine son verilmiştir. 1867 yılında Hüdaven-
Yeni il (Sivas) ve Halep Türkmenlerinden digar vilayeti kurulunca ilçe olmuş ve Sultan Ab-
Alcı, Kılıçlı, Boynu yoğunlu ve Demirçili Türkmen dülaziz'e ithafen Aziziye adını almıştır. Hanbarçın
aşiretleri, ve Türkmen aşiretleri dışında Karake- kazası da kaldırılarak, Aziziye Kazasına bağlı
çili, Sarıkeçili, Horzumlu, Alkaevli, Yöreğirli, Kara- Nahiye olarak düzenlenmiştir.
tekeli, Atçekenli Yörükleri muhtelif köylere yerleş- 1302 (M:1885) TARİHLİ HÜDÂVENDİGÂR
miştir. VİLÂYETİ SÂLNÂMESİNDE KARAHİSÂR-I
Emirdağ merkezi Musahocalı aşiretindendir. SÂHİB SANCAĞI’NIN TRANSKRİPSİYONU
Hicrî 1146 (m. 1734) tarihinde Musul vilâyetinin AZİZİYE KAZASI
Rakka sancağından Anadolu’ya gönderilen bu a- Garben Karahisâr, Cenuben Bolvadin, Şar-
şiret Musul’dan geldiği için, bir kısım aşiret iskân ken Ankara‟nın Günyüzü Nâhiyesi, Şimalen Eski-
kayıtlarında Muslucalı ismi ile gelmiştir. Yedi ka- şehir ile muhat olub Hanbarçın Nâhiyesi mülha-
bile halinde gelen bu Türkmen aşireti büyük Boz- kâtındandır. Zükûr ve inâs 16575 nüfus-ı Müslim
ulus aşiretine bağlıdır. Çilli, İncili, Gacerli, merke- ve 61 Gayr-i Müslim, 109090 hububât mezr’ası,
ze; Öşili, Caberli, Tamburacı, Hacı Fakılı da köy- 150 bağ, 172000 dönüm mer’a, 45 karye, 2008
lere yerleşmiştir.

23
hâne, 150 dükkân, 2 han, 1 hamam, 1 camii, 2 len muhacirlerin misafir olarak Emirdağ’da bulu-
mektebi hâvîdir. nan Davulga Aşiretinde kaldıklarına dair rapor
Mahsûlât-ı hububât-ı mütenevvi ile afyon ve gönderilmiştir. Emirdağ’da ilk Muhacirin Komisyo-
palamutdur. Buğdayı Anadolu’nun en birinci nu 1899 da oluşturuldu.
Mahsûlâtından olub ayrı dâneleri sarı ve ufak dâ- Bu komisyonda; Reis :Yusuf Bey
neli Beyaz ve Topuz nâmlarıyla iki nev’i olarak Azalar : Mehmet Ali Ağa – Mustafa Ağa – Ahmet
develerle Bursa’ya nakli iderler. Pek makbuldur. Efendi – Hacı Hafız Efendi görevliydi.
Ticâretleri hınta, yapağı, tiftik ve ağnâm ve 1877-1950 yılları arasında Rumeli’den gelen
afyondan i’bâretdir. Mahrecleri Bolvadin’de gös- muhtelif göçmenlerde Hisar, Salihler, Toklucak,
terildi. Yarıkkaya, Ümraniye, Ablak, Aydınyaka, Beyö-
Kasabanın arâzîsi mürtefi ve derûnunda ren. Camili, Eskiakören, Kılıçlar, Karayatak, Yu-
sath-ı arzdan hemen iki arşun yakınında bir hayli sufağa, Topdere, Köylerine yerleşmişlerdir.
kuyular olarak bunlardan mâ’ada akarsuyu yok Hüdavendigar vilayeti Karahisar sancağı
ise de iş bu kuyuların suları gayet hafif ve Aziziye (Emirdağ) kazasında Galviye isimli yerde
hazmedir (Hazmı kolaylaştırıcı) Kasabadan garb- 107 hane Bosna göçmeni yerleştirilmiştir. 1892
ı cenubiye doğru Bolvadin yolu vasıtında Kapalı yılında bulundukları yer uygun olmadığından bu
Çeşme nâmıyla üç oluklu akar bir çeşme var ise göçmenlerden 51 hanesi kaldırılarak Aziziye ka-
de suyu kabadır. İş bu yol üzerinde ve kasaba sabasına getirilmiş, aynı sene içerisinde 30 hane
(s.479) etrâfında bulunan ufak dağlar kırac ve ka- evleri yapılarak yerleştirilmiş, kalan 21 hane için
yalık olub yalnız cihet-i cenubisinde ve 3 saat de ev yapımına başlanmış, anacak kış mevsimi
mesâfede medfun olan Emir Baba’ya mensûben geldiğinden ve gerekli tahsisat zamanında gel-
Emir Dağı denilerek Şarkdan garb-ı cenubiye mediğinden mağdur olmuşlardır.
doğru 6 saat imtidâd iden cebel-i mişe ve ardıc Göçmenler 1893 yılında mağduriyetlerinin
ve ıhlamur ağaçları ile ve gayet vasi ve otlu mer’- giderilmesi için temsilcileri vasıtasıyla Hükümet’e
alar arasında Kale Boynu ve Göğüs Yayla ve Kü- müracaat etmişlerdir. Maliye Nezareti’ne göç-
tüklü ve Kara Çamuru ve Olgalu mevkiilerinin zi- menlerin mağduriyetinin giderilmesi için gerekli
yâde leziz ve Karakulak Suyu‟na müsabakat ider tahsisatın çıkarılması ve Bursa vilayetine de da-
sûretde hafif suları ile adeta Cebel-i Keşişe mü- ha yakından ilgilenerek göçmenlerin problemleri-
şâbeh olduğundan ahâli yazın ekseriyetle hay- nin çözümü talimatı Hükümet tarafından verilmiş-
vanlarını oraya götürür ve mevsim-i Şitaya kadar tir.
aileleri ile beraber yaylalarda kalır bu cihetle ka- İlçe 1932 yılında ise güneyindeki Emirdağ-
saba ile hânelerine ehemmiyet verilmemiş oldu- larının adını alarak Emirdağ olmuştur.
ğundan asâr-ı medeniyesi mefkuddur. 1 cami ve
civârında 1 medrese vardır. RÜŞTİYE OKULLARI
Asâr-ı atikeden Hanbarçın Nâhiyesi‟ne 5 sa- Rüştiye okulları, bugünkü ilköğretim sürecinin
at mesâfede Kayı nâm mahalde cüssim bir siyah altı, yedi ve sekizinci sınıflarının karşılığı olarak
taş olub yüzü zeşyede ve gayet düzgün olarak 8 sayılabilecek eğitim öğretim sürecidir.
Metru kadar irtifâ ve yüzünde bazı yazılar vardır. Vilâyet sâlnâmelerinden 1870 yılından başla-
Etrâfı mişe ve çam ağaçları ile muhatdır. Cebel- yarak 1886 yılına kadar Karahisar Sancağı’n-
lerde tavşan, geyik, tilki, canavar kesretlüdür. Ba- da iki tane rüştiye okulunun varlığı görülmekte-
zen keklik dahi seyd iderler. iarken 5 saat mesâ- dir.
fede Veysel Karyesi’nde Veysel Karani Hazretle-
ri’nin Nâzırgâhı ve Eski Alikân Karyesi’nde Sarı 1870 yılında Karahisar Rüştiyesi‟nin öğretme-
Lala ve Cenuben 2 saat mesâfede Çıtır Karyesi’- ni Zeynel Abidin Efendi, bevvâbı (bekçi- kapıcı)
nde Ahi Yakub (s.480) ve kasabaya 3 saat mesâ- Mustafa Efendi, öğrenci sayısı 23’tür. Aziziye
fede Balcım Karyesi’nde Balcım Sultan medfen- Rüştiyesi‟nin öğretmeni Ömer Efendi, Bevvâbı
ları ziyaretgâh olub civârında tekyeleri mevcûd ve Mustafa Efendi, öğrenci sayısı 49’ dur.
KAYNAKÇA : AHMET İLASLI - A.karahisar Tarihi/CEVDET TÜRKAY- Osm. İmp. Oymak, Aşiret ve
ma’mûrdur. Cemaatler/MUAMMER DEMİREL – Türkiye’de Bosna Göçmenleri/ÖZER KÜPELİ – Selçuklu ve beylikler
döneminde Afyonkarahisar/TUFAN GÜNDÜZ- Anadolu’da Türkmen Aşiretleri-Bozulus Türkmenleri 1540-
1862 TARİHLİ DEVLET ARŞİVLERİNDEKİ 1640/W.M.RAMSAY- Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası/HALİL EREN YILDIRIM- Âşık Yoksul Derviş’in Şiirleri –
Yüksek Lisans Tezi-Isparta SD. Ünv./HAMİDE CANLI- Emirdağ Havzası ve çevresinde doğal ortam ile İnsan
EMİRDAĞ MUHACİRLERİ arasındaki İlişkiler- Yüksek Lisans Tezi- AKÜ/KADİR KOPARAL- Vilayet Salnamelerinde Afyonkarahisar -
Yüksek Lisans Tezi-AKÜ/TALAT KOÇAK- Türkiye Selçukluları ve Beylikler Döneminde Afyonkarahisar-Yüksek
Karahisar-ı Sahib’e iskan edilmek üzere gönderi- Lisans Tezi- Ankara Gazi Üniversitesi

24
ADNAN
KARAMANLI

(0533)
393 59 28
TEL
237 19 97

25
26
talar “Birlikten kuvvet doğar” demişler. Birlik ve beraberlik olmasaydı bir Türk devleti
Birlik ve beraberliğin olduğu her yer- üzerindeki yetmiş iki milletle birlikte yok olup
de her zaman güç vardır. Şanlı tarihi- gidecekti. Şükürler olsun ki böyle olmadı.
mize baktığımızda da durum böyledir. Tarihimizde devletimizin başına gelmiş olan
Küçük bir beylikken kısa sürede dünyaya hükme- bu anlattıklarımız, bize bugün de hayatımızın her
den koca bir imparatorluğa dönüşen Osmanlı alanında örnek olmalıdır. En küçük birim olan
Devleti, bu durumunu ve konumunu, birlik ve be- aileden devlete kadar bu duyguyla hareket etme-
raberlik şuuruyla hareket etmesine borçludur. Ne nin önemini anlayıp hayatımızı böyle şekillendir-
zaman hizipçilik çıkmış o zaman koca imparator- diğimizde karşımıza çıkan her türlü engeli aşacak
luk gücünü kaybetmeye başlamıştır. Hızla ilerle- ve her zorluğun üstesinden geleceğiz.
yen, gelişen, topraklarına toprak katan devletin Her kurumda baştakilere çok iş düşer. Zira
ilerlemesi birlik ve beraberlik şuurunu kaybetme- idare kolay bir iş değildir. Kişisel duyguları karış-
siyle birlikte yavaşlamış ve güç kaybına uğramış- tırmadan, tarafsızca, hak edene hak ettiğinin ve-
tır. Kanuni Sultan Süleyman’dan sonra imparator- rildiği, saygıyla şekillenmiş, ayrımcılığın olmadığı,
luk, duraklama dönemine girmiştir. Birçok şeyin sorumluluk duygusunun merkezde olduğu yöneti-
temelinde işte bu bahsettiğimiz birlik ve beraber- ciler varsa ve idare edilenler de aynı samimiyet
lik şuurunun bozulması, eksilmesi ve yok olması ve duygulara sahipse orada sağlıklı ve sağlam bir
yatmaktadır. yapı olur.
Osmanlı İmparatorluğu’nda iç kavgalar, hi- Aileler de böyledir. Aile, toplumu oluşturan en
zipçiler hiç bitmeden devam etmiştir. Kıskançlık- küçük kurumdur. Her ailede bir baş olmalıdır,
lar koca devletin önüne geçip her padişahta dev- herkes baş olacağım dediği zaman o aile kopma-
letin biraz daha küçülmesine sebep olmuştur. ya başlar zira kimse kimseyi dinlemez. Ancak her
Niteliksiz, küçük yaşta, tecrübesiz padişahların kurumda olduğu gibi aile kurumunda da saygı ve
yönetime geçmesi hanım sultanların gücüne güç adalet esas olmalıdır. İdareci kimse hem yumu-
katmış ve yönetimdeki karmaşa ve ikilikleri bera- şak başlı, hem de adaletli olmalıdır. Adaletin ol-
berinde getirmiştir. Yapılan yanlış hesaplar hep madığı yerde zulüm vardır, gözyaşı vardır, dağıl-
kapıdan dönmüştür, zaman zaman yaptıkları mak vardır. Birçok aile bu yüzden yıkılmaktadır.
yanlış kendilerini de tüketmiştir. Bizler hem Müslüman hem Türk kimliğimizle bir-
Koca bir devletin dağılmasına, yok olmasına çok büyük ismi örnek alarak kendimize çeki dü-
sebep olan hizipçilik, Atatürk’le birlikte sona erer. zen vermeliyiz. Sadakatte, merhamette Hz. Ebu-
“Birlik ve beraberlik; ölümden başka her şeyi bekir’i, adalette Hz. Ömer’i, cömertlikte, güzel
yener.” diyen Mustafa Kemal Atatürk, Türk mil- ahlakta Hz. Osman’ı, cesarette, ilimde Hz. Ali’yi
letindeki birlik ve beraberlik şuurunu harekete ge- örnek almalıyız. Bizim örneklerimiz onlar olmalı-
çirmiş, tükenen ve yıkılan bir harabeden yeni ve dır. Doğru her yerde doğrudur, özü sözü bir ol-
güçlü bir devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kur- mayana itibar edilmez. Adalet ve dürüstlük her
muştur. Kurtuluş Savaşı, birlik ve beraberliğin ne şeyin temelidir, hak yiyenler ateş yemiş gibidirler.
kadar güçlü bir etkiye sahip olduğunu hem kendi- Dünya geçicidir, ahiretse ebedi. Ebedi bir saadet,
mize hem de tüm dünyaya kanıtladığımız çok bü- üç günlük menfaate değişilmemeli.
yük ve unutulmaması gereken bir örnektir.

27
BURS HESABI :
TR640001500158007287451695
Zekat veya Fıtır sadakalarınızı burs olarak verebilirsiniz. Öğrenci başına burs ücreti yıllık 560 TL. dir.
Burslar banka hesabından doğrudan fakir öğrencilerin hesabına aylık 70 TL olarak 8 ay aktarılmaktadır.

28
29
akıf yönetiminden sayın Yusuf Tantış a-
www.ozcanturkmen.net
racılığıyla davetiyeyi aldığımda TRT re-
pertuarındaki Emirdağ Türküleri zihnim- Konseri bekliyordum.
de canlandı hemen… Türkülerimiz ve Nihayet 21 Mayıs 2013’te Eskişehir Tepebaşı Be-
Emirdağ Türkülerinin derlenmesinde emeği ge- lediyesi Zübeyde Hanım Kültür Merkezi’nde
çen merhum Cengiz AKIN, Ömer Emirdağ Türküleri Emirdağ’ı söyle-
Faruk Yaldızkaya, Ahmet Urfalı, yecekti.
Ömer Faruk Köse, Metin AKIN, Koronun kuruluşundan itibaren eme-
Halis Erenoğlu, Fikri OKUTAN, ği geçen herkesi, vakıf yöneticilerini,
Fikret AKIN … Mahalli sanatçıla- başkanımız sayın Dr. Orhan ÖZKIR’
rımız ve derlemecilerimiz Fakı ı muhabbetle selamlıyorum.
EDEER, Pınar HALAÇ, Halil Rifat Zor ve çetin günlerden sonra takdire
AYDEMİR; sanatçılarımız KUBAT, şayan bir emekle beraber Şef Halil
Tayfun ERYILMAZ, Ahmet AKIN, Rifat AYDEMİR yönetiminde Abdül-
Şehribanu KUBAT, Ecz. Nurettin kadir GÖKTAŞ, Ali UZUNOĞLU,
YILMAZ; Cumali BULDUK, Gülşah Ayşin ÜSTÜN, Berkay AYRANCI,
BUZLU, Ahmet ÇETİN, Bülent ÇI- Birtan PEKGÜÇ, Cemalettin ÖZEN,
RAKLI, Mehmet TANTIŞ ile bera- Derya EDE, Dilek BARLAS, Ertuğrul
ber oldum hemen….. BULGAN, Eyüp KURT, Fatma NE-
Delıgızın Niyazi, Gardıyan Kamil, FESOĞLU, Figen EMEKSİZ AY-
Seyrekbasan (Nuri Demir) , Kepa- RANCI, Fikret AKIN, Gökhan EROL,
zenin Nuri, Abdullah ÖZKURT(Topal Abdullah) Gülen KOŞAN, Hamza HALAÇ, Itriye Gül Bİ-
da benimle beraberdi sanki… ÇER, Kadir YILDIRIM, Mehmet Emin BAKACAK,
“Arşivimdeki yaklaşık altı bin dörtlükten hangileri Mehmet KOÇAK, Muharrem MERİÇ, Mustafa
repertuara kazandırılacak, hangileri sanatçıları- TOPAL, Muzaffer YEŞİLÖREN, Nalan GÜNEY,
mızca okunacak, hangileri THM çalışmalarına Nilüfer TÜYSÜZ, Nuran OKUTAN, Orhan YEŞİL,
kaynaklık edecek, işlenmemiş masal gibi duran Ramazan ERDÖNMEZ, Recai ALTINOK, Saniye
kültürümüz ehil ellerde ne zaman anlam, önem BAYRAKTAR, Selma DEMİREL, Ulvi YÜRÜK,
ve değer kazanacak?” sorularıyla da meşgul ol- Ünal AYRANCI sahnedeydi. Gülen KOŞAN’ın
dum epey bir zaman. sunumu içimizi ısıttı.
Dinlediğim ancak epey bir zaman da anlam Emekli öğretmen Necdet Yılmazer’den dinlediğim
veremediğim çocukluk yıllarımın anonim türküsü- “Yol vermez de zalım dağlar yol vermez
nün “Suvermez köyüdür bizim elimiz / Ördek uçtu Gurbete düştüm mektubum gelmez
viran kaldı gölümüz” arkasını getirmedim bir za- Bayram olar seyran olur ağlarım
man. Bakarım ardıma sılam görünmez”
Ayrılık acısı ile köy hayatını, köydeki dirliği en gü- türküsünün hüznü sevinci ama aynı zamanda da
zel şekliyle birleştiren “Harmana sererler sarı sa- mutluluğunu görür gibi oldum seyircilerde. Salon
manı / Hiç eksilmez Emirdağ'ın dumanı / Gel otur tıklım tıklımdı.
yanıma canım sevdiğim / Ayrılık m'olur harman
Anonim “Erzurum'dan Çevirdiler Yolumu” tür-
zamanı” türkümüzle de çoğumuzun aynı duygu-
kümüzü koro icra eylerken onların heyecanlarına
ları yaşayıp benim yaş grubum ve benden büyük-
şahit olmamak mümkün değildi. THM sanatçıları-
lerin çocukluk günlerine döndüğünü yaşar gibi
na parmak ısırtacak şiveyi, ağzı mükemmel kul-
oldum.
lanan Derya EDE, “Önüne Kuşanmış Yandım-

30
dan Öğnük” ve “Asbap Serdim Sicime” ile salo- Genelde ölüm ya da toplumu derinden sar-
nu ayrı bir havaya soktu. san üzücü olaylar sonucu ortaya çıkan ağıtları-
Toplum içindeki insan, toplumun gözü kulağı mızdan bir örneği kendi sülalesinin ağıdı ile Ayşin
olan insan, tabiatın sırdaşı insan anlatılıyordu ÜSTÜN veriyor. Hüznüm, hüznümüz artıyor Ay-
türkülerimizde... Türkülerimizin dilinde kendini şin’i dinlerken. Rahmetli anamın sayası ile Ayşin
buluyordu salondakiler. ÜSTÜN’ü sahnede seyretmem, anamın ağıtlarını
çığrıştırdı bir bir…
Mehmet Emin BAKACAK, “Al Fadimem”,
Koro, “Arap Atlar Aşılı”, Dilek BARLAS “Adaçal' “Çayırlıkta Çimenlikte Evim Var” ile de coşturdu
ın Öte Yanı Meradır” ve “Altınımı Ben Boynu- bizi Ayşin hanım. Gönüllerimizin, kulaklarımızın
pası silindi vesselam.
ma Cizerim” derken insanımızın kendine has şi-
vesi, sihirli ve şiirli bir dil olup dökülüyordu salo- Türkülerimiz köy köy, oba oba, burcu burcu insan
na. kokar. Notalara pek geçmemiş, belli sazlarla söy-
Hamza Halaç “Eski Suvermez”, ve “Gün- lenmemiş, belli makamla söylenen ama nüanslar-
doğduya Damlarının Deliği” türkülerini çığırır- la ayrılan türkülerimizde konu çok zengin.
ken ses ve söz Emirdağ türkülerinde öyle bir bü- “Aşağıdan Gelen Gamış Gağnısı” nı koro mü-
tün oluyordu ki bizi bize anlatan san'at şaheseri kemmel icra etti. Itriye Biçer, “Basmam Yaylanı-
karşımıza çıkıyordu. za Bir Dahi Basmam” ve “Gar'üseyin” türküle-
Ses ve söz sanatkârı Emirdağlı, işlenmemiş ma- riyle bu tezimizi doğruladı bir kere daha.
salını türkülerin de daha bir başka işlemişti. “Harmana Sererler Sarı Samanı” ile salon yine
Halk sanatının adsız kahramanlarını “goşalaş- coşuyordu. Şef Halil Aydemir’in performansı zir-
ma” da diyebileceğimiz tarzda Fikret AKIN ile vedeydi.
Hamza HALÇ’tan dinliyoruz. Zaman serbest olsa Figen Emeksiz AYRANCI, “Çeşmenize Güğüm
sabaha kadar devam edecekler, onlar devam Koydum Doldu mu?” derken merhum Cengiz
edecekler ve salondan da kimse ayrılmayacak AKIN, sanki el ediyordu bana. Rahat uyu Cengiz’
gibime geliyor. Nasıl ayrılsın ki. Herkes o türkü- im. Bu türküyü hangi çabalarla çalıp çığırdığın,
lerde kendini buluyor; kendini bulamayan da en Pınar Halaç ile çalıştığın ve TRT çekimlerimiz
yakınını yad ediyor… gözlerimin önünde ...
Türkümüzün konusu insan... İnsanın başından Ramazan ERDÖNMEZ’in “Emirdağ'da Emirdağ'
geçenler, insanın başına gelenler, bu insanların da” parçası muhteşemdi. Söz ve müziği kendine
gönül ve ülkü dünyaları... Bunların dile ve tele ait türküde gurbetin adı hem var hem yok. Gurbet
gelişi... hem belli hem belli değil. Gurbet hem zehir hem
Fikret AKIN’ın beden dilini tamlayan sesi ile söy- panzehir…
lediği “Zalım Poyraz”a katılmamak mümkün mü. “Türküler biz söyler, biz türküleri…” diyor şair. Fa-
Salonda herkes aynı türküyü söylüyor. kı EDEER’in “Emirdağ'a Vardım Sabaha Karşı”
sını Fatma NEFESOĞLU seslendirdi. Fatma NE-
“Hangi türküyü kaç kişi aynı anda okuyabili- FESOĞLU, “Yoğurt Çaldım Kazana / Lol lol lo”
yoruz?” Hiç düşündük mü? “Hangimiz kaç türkü- dediğinde bütün salon oynuyordu.
nün sözlerini tam biliyor?” Hiç aklımıza geldi mi?
“Hacı'nın Kızları Cigara da İçiyor” türküsünü ilk
“Türkünün lüzumu ile ilgili zihin egzersizi yaptık defa dinledim. İlk defa duydum. Emeği geçenlere
mı hiç?”, “Bölgemiz türkülerini söyledik mi hiç?”, teşekkür ediyorum. İnşallah kültürümüzün yeni
“Hiç bu türküleri söyleyenlerin meclisinde bulun- bir halkası olur.
duk mu?” soruları zihnimi zorluyor. Cevabım net
Koronun söylediği “Çorabını Ördüğüm” ve “Ben
değil. “Bundan böyle olacak inşallah” diye geçiyor
Giderim Oduna / ŞAHAN” türküleri ile program
içimden. Sahnedekilere ve bu işe sebep olanlara
sona erdi.
bir kere daha minnet ve şükran duyuyorum.
Kültürün, yaşama şeklinin aynası türkülerimiz...
Saz arkadaşlarıyla beraber türkülerimizi dile getiri- İnanışın, inanca göre yaşayışın göstergesi türkü-
yor Berkay AYRANCI. Berkay, sahnedekilerin en lerimiz.
küçüğü… Annesi Figen Emeksiz AYRANCI da ba- Türkülerimiz babamızın malı…
bası Doç. Dr. Ünal AYRANCI da biz de onunla gu- Kalanlar bestelenir mi, söylenir mi, unutulur mu
rurlanıyoruz. Yolun ve bahtın açık olsun Berkay…. bilmem. Hangisi çokça söylenir onu da pek bile-
Toplumumuzun ayrı bir değeri ağıtlarımız…. mem ama daha çok türkü yakılacağa benziyor.

31
32
33
34
BÖLGEMİZİN HER TAŞINI BİLEN KÜLTÜR ADAMI Dr. MUHARREM BAYAR
SÖYLEŞİ : Adnan DURMAZ
1. Mesleki çalışmaları 2.9. Sinop Kale Kitabeleri. Sinop.1986
1.1- İlkokul öğrenimi sırasında Kur’an-ı Kerim’i hıfz et- 2.10.Bolvadinli Mehmet Sinan Bey’in Harp Hatır-
ti. Ortaöğrenim sırasında Bolvadin Müftüsü Mus- aları. Ankara. 2006
tafa Fehmi Efendiden Arapça, Farsça derslerini 2.11.Mevlevi Pendari Karia Ahmet Dede. Konya.
aldı. Osmanlı Paleoğrafyası üzerinde çalıştı. Üni- 1996
versite yıllarında Osmanlı Devlet Arşivinde ve 2.12.Güneydoğu Karakeçili Yörük Aşiretleri. Di-
Süleymaniye Kütüphanesinde yazma eserler ü- yarbakır. 2004
zerinde çalıştı. 2.13.Karakeçili Yörük Alayları. Erzurum. 2005
1.2- Fransa’nın Lyon Ünv. Prof. Dr.Thomas Drew Be- 2.14.Karabağlı Türkmen Aşiretleri. Afyon. 1999
ar’dan Latince ve Grekçe dersleri aldı
2.15.Yörük-Türkmen Aşiretlerinin Soysal-Kültür
1.3- Öğretmenliği yanı sıra Osmanlı Devlet Arşivlerin-
de ve noterliklerde Osmanlıca yeminli mütercimlikler Hayatı. Ankara. 2002
yapar. Türkiye Yazarlar Birliği, İLESAM ve EGAY- 2.16.Afyon’da Eğitim Kurumlarının Tarihi. Afyon.
DER üyesidir. 1994.
1.4-Yazı hayatına küçük hikayeler, şiir ile başladı.Bu 2.17.Ünlü Tabip Seyit Hasan Basri ve Tedavi Me-
döneme ait çalışmaları Türk Dünyası Araştırmaları, totları.Afyon.2002
Türk Kültürü, Bakış, Varlık, Hisar, Folklor, Taşpınar, 2.18.Arşiv Vesikalarına göre Nasrettin Hoca. An-
Beldemiz, Yeşil Akşehir gibi edebiyat ve sanat dergile- kara. 1996
rinde yayınlandı. 2.19.Karabağ Türkmenlerinde Taş Kesilme Motifli
1.5-İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Muğla, Denizli, Efsaneler. Hatay. 1996
Konya, Mersin, Hatay, Antalya, Kırşehir, Afyon, Kütah- 2.20.Anadolu’dan Balkanlara Göç .Ankara.2002
ya, Eskişehir, Diyarbakır, Sivas, Amasya, Erzurum
2.21.Akşehir’de Ahi Teşkilatı.Kırşehir.2007
başta olmak üzere pek çok Ünv. konferanslar verdi.
Sempozyumlara katıldı. 2.22.Seyyid Abdülkadir Geylan-i Sani-i Bolvadinî-
1.6-Bakü(Azerbaycan), Bahçesaray(Kırım), Halep(Su- Afyon.2007
riye), Mekke-Medine-Cidde(Arabistan), Kahire-İsken- 2.23.Karahisar-ı Sahip’e Bağlı Çal Kazası-Deniz-
deriye(Mısır), Sofya- Filibe(Bulgaristan), Selanik(Yu- li. 2006
nanistan), Üsküp(Kosova) ve Hamburg-Kiel, Lübek(Al- 2.24.Kendini Kuran Şehir-Denizli.Denizli.2004
manya) giderek bilimsel toplantılara katıldı. 2.25.Afyonkarahisar Ermenileri.Ankara.2002-Af-
1.7-TRT ve Kanal-3 başta olmak üzere pek çok tele- yon.2012
vizyon programlarına katıldı. 2.26.Atik Valide Sultan Mukataasına Bağlı Aşiret-
1.8-Zengin arşivindeki yazma eserler, ferman, berat, ler. Sivas.2007
vakfiye, ilam ve benzeri vesikalardan oluşan sergisini 2.27.Bolvadin Manileri.Fethiye.2007
İstanbul, İzmir, Ankara, Kırşehir, Konya, Antalya, De-
2.28.Nasreddin Hoca Türbedarlarına ait vesika-
nizli ve Afyon’da açtı.
1.9-İstanbul’da Osmanlı Devlet Arşivinde,Ankara’da lar. Akşehir.2007
Vakıflar-Tapu Kadastro-Genelkurmay, TBMM ve 2.29.Karaca Ahmet Sultan ve Tedavi Metotları.
Cumhuriyet arşivlerinde çalıştı.Halen bu arşivlerde, Bursa.2002
Afyon, Bolvadin, Emirdağ ve Akşehir noterlerinin Os- 2.30.Akşehir Müftüleri.Akşehir.1992
manlıca yeminli mütercimidir. 2.31.Akşehir Okullarının Tarihi.Akşehir.1991
2. Yayınlanmış çalışmaları:Bu güne kadar 51 ki- 2.32.Akşehir Camileri.Akşehir.1992
tap, 600 fazla bilimsel makalesi yayınlanmıştır. 2.33.Akşehir’in Yetiştirdiği Ünlüler.Akşehir.1992
ESERLERİNDEN BAZILARI : 2.34.Karabağlı Türkmen Aşiretinin İskanı. Anka-
2.1. Anadolu'nun En Eski Şehirlerinden Bolvadin'in ra. 1996
Tarihi 1.cilt, Ankara.1996 2.35.Bolvadin Mevlevihanesi. Konya.1996
2.2. Bolvadin Tarihi 2.cilt, İstanbul.2004 2.36.Bolvadin’de Ahi Teşkilatı ve Ahi Secereleri.
2.3. Kadim Kent Bolvadin 3.cilt, İstanbul.2005 Kırşehir.2005
2.4. XIX. asırda Bolvadin.( Temettuat Kayıtlarına göre ) 2.37.XVI.asırda Akşehir Sancağı.Akşehir.2004
2.5. Karakeçili Yörük Aşiretinin Tarihi ve Eskişehir'e 2.38.Bolvadin’de Selçuklu Eserleri.Antalya.2006
İskânı. İstanbul. 2004 2.39.Osmanlının Kuruluşunda Karacaşehir-Es-
2.6. Sultandağı Tarihi. İstanbul.2013 kişehir.2008
2.7. İsçehisar Tarihi. Konya.2003 2.40.Karakeçili Yörüklerinin Törelerinde Destani
2.8.Akşehir(Şehr-i Beyza). İstanbul.2013 Unsurlar. Ankara. 2008

35
2.41.Bolvadin Camileri.İstanbul.2008 Nüfus Defteri(120 adet), Vakıf Defteri(54 adet),
2.42.Bolvadin Türbeleri.İstanbul.2011 Vakfiye(102 adet), ilam, diploma, tapu ve benzeri
2.43.Bolvadinli Şehitler. İstanbul.2008 sayısız vesika…
2.44.Ahi Sinan’ın Çay’daki zaviyesi ve vakıfları- A.DURMAZ : Değerli Hocam ,bundan sonrası
Kırşehir.2008 için projeleriniz nelerdir?
2.45.Sarı Saltuk’ un Balkanlardaki Zaviyeleri ve
Vakıfları. Ankara. 1996 M.BAYAR: 2013 yılı içinde yurt dışında 2,yurt
2.47.Bolvadinli Mehmet Sinan Bey’in Harp Hatı- içinde 5 sempozyuma davet edildim. Ayrıca
raları.İş Bankası (İst-.2011 Sandıklı, Emirdağ, İsçehisar(2 baskı), Sultandağı
2.48.Yeşilin Tarih Yazdığı Şehir ÇAY. Ankara. ve Şuhut tarihlerinde çalışıyorum.
2012 A. DURMAZ : Emirdağ Tarihi Üzerine Çalışıyor
2.49.Eski İl Türkmenlerinden Turgut Oğulları. musunuz?
Konya.2012
M:BAYAR : Emirdağ tarihi için özel çalışıyorum.
2.50.Akşehir Taşınmaz Kültür Varlıkları Envante-
600 sayfa olarak projelendirdiğim kitabın 300
ri. Akşehir.2012
sayfalık bölümünü tamamladım. 200 belge, 110
2.51.Doğanhisar Kazasına ait vesikalar. Konya.
fotoğraf kullanılmıştır.
2013
A. DURMAZ : Size göre Emirdağ Tarihi’nin
3.Aldığı ödüller:1996'da Vesikalara Göre Türk-
özelliği nedir?
men Aşiretlerinin İskânı adlı çalışması ile Kültür
Bakanlığı Onur Ödülü'nü, 1998'de Afyon Bolva- M. BAYAR : Bilinen genel bilgiden uzak,yerel ça-
din'de Milli Eğitimin Tarihi ile MEB'den takdirna- lışmaya ağırlık verilmiştir. Emirdağ mahalle ma-
me, yaptığı çalışmalardan dolayı 2001 FAK Türk halle, köy köy incelenmiştir. Kuruluşları, iskanla-
Folkloruna Hizmet Ödülü'nü, Karakeçili Yörük A- rı, tarihi eserleri belgeleriyle ve fotoğrafları kon-
şiretinin Tarihi ve İskânı ile Yörük – Türkmen muştur. Bu kitapta herkes mahallesi,köyünü ve
Dernekleri'nin Türk Kültürüne Hizmet Büyük Ödü- kendisini bulabilir. Bu güne kadar Emirdağ üze-
lü, En iyi Araştırmacı-Yazar Ödülü, Balkan Türk- rine bir hayli çalışmalar yapılmıştır. Genellikle ge-
leri Hizmet ödülü ile yüz elli civarında çeşitli ödül- nel bilgilerden ileri gidilmemiştir.Takdir edersiniz
ler aldı. Yurt dışı ve yurt içinde çeşitli üniversite ki Osmanlıca bilmeyen, kitabeyi okuyup değer-
ve kuruluşların düzenlediği bilimsel toplantılara lendiremeyen tarih yazamaz. Bilirsiniz ki tarihi e-
katılarak bildiriler sundu. Bu bildiriler kitaplarda serler bir şehrin tarihinin belgesidir.
yer aldı. Eserlerinin tamamı değerlendirilerek A. DURMAZ : Emirdağ’ın işgali diye son za-
“Fahri Doktorluk” unvanı verildi. manlarda ortaya çıkmış söylentiler var, siz bu
4.Arşivi ve Kütüphanesi:Elli yılı aşkın topladığı konuda ne düşünüyorsunuz?
malzemelerle çevrenin zengin arşivini ve kütüp- M. BAYAR : Bu güne kadar bu konuda yapılan
hanesini kurdu. çalışmalarda ısrarla Emirdağ işgal edilmiştir tezi
4.1.Kitaplar:Edebiyat-Tarih-Felsefe-Sosyoloji- işlenmiştir. Genel Kurmayın yayınladığı İstiklal
Din-Ekonomi konularında 10 bin’den fazla kay- Harbi ile ilgili eserler incelendiğinde Emirdağ İş-
nak kitap vardır.Ayrıca 5 bin’den fazla yazma e- gal olmadığı görülecektir.
ser vardır.Yazma eserler Edebiyat-Tarih-Felsefe İşgal olayı iyi incelenmemiştir. İşgal bir yerin
ve din üzerinedir. bütün idari, adli, beledi ve ekonomik kurumlarına
hakim olup, karargahını kurup, bayrağını asarsa
4.2.Arşiv Malzemeler: 18 bin varak nadir arşiv
bu işgaldir. Afyon’da olduğu gibi. Emirdağ’da
malzemesi vardır.
böyle bir olay olmamıştır.
4.2.1.Şer’iye Sicilleri: İstanbul(300 defter), Af- Yunan askerleri Karağaç köyüne kadar gel-
yon(187 defter), Konya(157 defter), Kütahya(55 miş, şehre girmeye teşebbüs etmiş, püskürtül-
defter), Eskişehir(20 defter), Karaman (10 defter), müş, yapılan sokak savaşında 100’den fazla
Antakya(5 defter), Denizli(4 defter), Akşehir(5 asker ve sivil şehit olmuştur. Emirdağlı kahra-
defter), Bolvadin(8 defter) manca şehri savunmuş, düşmanı sokmamıştır.
4.2.2.Padişah Fermanı(109 adet), Padişah Bera- Sakarya Muharebesi sırasında bir bölük düşman
tı(120 adet), Temettuat Defteri(10 adet), askeri Suvermez ve Tez tarafına gitmiş, keşiften
sonra çekilmiştir. Bu işgal değildir. Zorlanarak iş-

36
gali ısrarla savunursanız, bu uğurda şehit olan- TABLO-1 1831 İlk sayımında Karahisar-ı Sahip
ların kemikleri sızlar. Sancağına bağlı kazaların nüfus cetvelidir.
A. DURMAZ : Emirdağ’da Ermeni (Ellik Gavu- S.NO KAZALAR Kebir- Muvafık Cizye Baki TOPLAM
ru) iskan edilmiş midir? Sağir güzar
Müslüman Gayr-ı
Emirdağ’da Ermeni(Ellik Gavuru) iskan olayı yok- Müslim
tur: Emirdağ ve çevresinin olduğu yerde Nevahi-i Karahisar-ı
Barçın (Kemerkaya), Barçınlı (Bayat) ve Han 1 8523 4823 659 421 14.426
Sahip
Barçın (Han) isminde üç nahiye vardı. Han Bar- 2 Sandıklı 5295 2794 0 0 8.089
çın, Han isminde ilçe oldu Eskişehir’e bağlıdır. 3 Bolvadin 2655 1468 0 0 4.123
Barçınlı, Bayat isminde ilçe olup Afyonkarahisar’a 4 Barçınlı
2239 1453 0 0 3.692
bağlıdır. Nevahi-i Barçınlı XIX.sonlarında kaldırıl- (Bayat)
5 Nevahi-i
dı yerine Musluca Nahiyesi kuruldu. Musluca Na- Barçınlı 2595 1672 0 0 4.267
hiyesi 1870 yılında Aziziye ismi ile ilçe olmuştur. (Kemerkaya)
Emirdağ ve Çevresi halkı Muslucalı, Morcalı, 6 Şuhut 1936 1039 0 0 2.975
7 Sincanlı 1738 1023 0 0 2.761
Boynuyoğunlu ve Karabağlı Türkmenleri ile Kara- 8 Karamık 0430 0239 0 0 0.689
keçililerden meydana gelir.Konar göçer yaşayıp 9 Çay 1200 0576 0 0 1.776
hayvancılık ve çiftçilikle uğraşırlar. Sanat erbabı 10 Çölo
0155 0071 0 0 0.226
(Haydarlı)
yeterli değildir. Bu nedenle Afyon’un Nasariye, TOPLAM 26.766 15.158 659 421 43.004
Cababa, Kaledibi, Zaviye mahallerinden, Corci
Sağir ve Corcu Kebir köylerinden bir miktar Er-
A. DURMAZ : Değerli Hocam, Emirdağ’la ilgili
meni sanatkar gelerek şimdiki İnkılap Mahallesi- size sorulabilecek daha pek çok soru var; ancak
nin olduğu yere geçici yerleşmişler, bunların bir biz Eskişehir’deki Emirdağ Vakfının çıkardığı
kısmı 1916 yılanda tehcir olayında gitmişler. Bir Emirdağ Dergisi’nin sayfa sınırlaması nedeniyle
kısmı da 1925 yılında İstanbul’a gitmiştir. Bu ko- kısa kesmek zorundayız.
nuda Emirdağ Tapu Sicil Defterleri incelenebilir. Zaten tanınmış olan sizi tanıtmak, hem de bir ta-
1530 Tarihli Muhasebe-i Vilayeti Anadolu kım sorulara cevap almak istedik. Zaman ayırdı-
Defterini,1575 tarihli Tapu Tahrir Defterini ,1831 ğınız için teşekkür ederiz.Yeni sayılarda yazıla-
tarihli Atik Nüfus Defterini,1904 tarihli nüfus sicil rınızla okurları buluşturmaya devam edeceğiz.
defterlerini ayrıca Hüdavendigar Vilayeti Salna-
MUHARREM BAYAR: Ben teşekkür ederim Ad-
melerini inceledim ne Nevahi-i Barçınlı Kazası
nan’cığım, Emirdağ kültürü ve tarihini açığa çı-
nede onun yerini alan Aziziye Kazası’nda gayri-i
kartmak milli bir görevdir.. Sevgilerimle
Müslim kaydına rastlamadım.
Aziziye’de, Bolvadin’de Gayr-i Müslim BİRİMİZ HEPİMİZ HEPİMİZ BİRİMİZ
bulunmuş, bunlar devlet memurluğu, hancılık, ha- Giden ve gelenler
mamcılık, meyhanecilik, sarrafiye, kavafiye, men- Nereyedir gidişiniz
sucat gibi işleri yapmışlar. Emirdağ Uzun Çarşı- Neyedir siteminiz
daki dükkanları çalıştırmışlardır. Bazı zengin Er- Biz siz hep biriz
Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz
meniler Afyon, Aziziye, Çay ve Sultandağı ilçe-
lerinde ve köylerinde çiftlik kurmuşlardır. Ama sü- Ey yüzü asıklar
rekli bir ikamet söz konusu değildir. Genellikle Af- Nedir bu küskünlüğünüz
Kimedir bu üstünlüğünüz
yon’da oturmuşlardır.1870-1925 yıları arasında
Acı ve kederde hep biriz
İnkılap Mahallesinde oturmuşlar. Daha sonra bu Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz
mahalleye Bosna Muhacirleri yerleştirilmiş ismi
Ey güzel olanlar
Bosna-i Cedid Mahallesi olmuştur. Cumhuriyet
Bil ki biçim biçim
Döneminde İnkılap Mahallesi oldu. Candır senin benim için
1800-1925 yılları arasında bitmeyen uzun Esmer beyaz kim için
savaşlar,Türk insanını bitirmiş, her yerle olduğu Birimiz hepimiz, hepimiz birimiz.
gibi Aziziye’de idare azınlıklara kalmıştır. Hacı Güle karışan aşıklar
Ohannes Ağa(1882-1883) Belediye başkanı Bülbüle giden ışıklar
olması, bazı kurumlarda Ermenilerin çalışması, Sevgi olsun birbirimize
Aziziye’de Ermeni varlığını göstermez. İlaç olsun tüm derdimize
Mehmet Talip BİLGİL

37
abahın altısı, 1971 yılı Eylülünün öğretmen var, eliyle
alacakaranlık ve serin bir sabahı. işret ederek “geç” dedi.
Yenikapı Köyü İlkokulunu bitirmiş 12 Kapıdan duvar kenarın-
yaşında bir çocuk. Saksıda yetiştirdiği daki en arka sıraya geçti ve oturdu. Tahtadaki ya-
kral ağacını evlerinin avlusuna dikmek için top- zılar onun bildiği yazılara pek benzemiyordu. Öğ-
rak kazıyor. Babası sesleniyor: retmen “Ne bakıyorsunuz siz de defterlerinize ya-
“-Çabuk ol birez aha minibüs geliyi.” zın” dedi. Çantasını açtı en beğendiği defterini çı-
kardı, ilk kez eline aldığı dolmakalemini eline aldı
“-Tamam bitti zaten, bunu sulamayı unutmayın. incecik ucuyla özenerek defterine yazmaya baş-
Agam bunun üstüne ağzı açık bir varil geçirsin de ladı. Yazısı inci gibiydi yazmayı öğreten öğretme-
eşek, keçi yemesin.” ni Mehmet Kavak’da beğenirdi yazısını. Belki öğ-
Rahmetli Kirpioğlu Veysel’in kırmızı “Enter” mar- retmen görür de beğenir diye içinden geçirdi. Öğ-
kalı minibüsü borda kapının önünde. İlk kez retmen yerinden kalktı arka sıraya yöneldi. “İşte
uzaklaşmıyordu evden daha önce de Hasanoğ- dedi şimdi yanıma gelecek yazımı görecek”. Öğ-
lan Öğretmen Okulunda okuyan ablasını ziyarete retmen eliyle işaret ederek “sen dedi gel bura-
gitmişlerdi ailecek. Ama bu uzaklaşma farklıydı ya!”. Ürkek ürkek sağa baktı sola baktı o an fark
galiba Emirdağ’da kalacak Ortaokulda okuyacak- etti sınıfta tanıdığı hiç kimse yoktu. Herkes ya-
tı. Ortaokul nasıldı? Büyük müydü, öğretmenleri bancıydı. “Öğretmen gelsene sen!” dedi. Yerin-
Şükrü Hüyük gibi, Ahmet Öztürk gibi sevecen den usulca kalktı ve kürsüye vardı.. Öğretmen
miydi, büyük adam gibi karşılarına alıp konuşur- “uzat elini dedi.” uzattı. “Öyle değil, tersini çevir”
lar mıydı? Ev nasıldı? Orada gaz lambası yok- dedi. Avuçları yere bakacak şekilde çevirdi. Cet-
muş elektrik varmış. Siyah önlüğünü, beyaz ya- velin yan tarafı hızla parmaklarına indi, daha acı-
kalığını koymadı anası. Orada ne giyiliyordu? yı hissetmeden “Öbürünü uzat dedi.” Aynı acıyı
Uzaktan sönük sönük yanıp sönen yıldızlar misali onda da hissetti. “Geç yerine“ dedi. Geçti yerine,
Emirdağ’ın ışıkları göründü. Uzun çarşıda naftalin dolmakalemini tutmaya çalıştı tutamadı. Öğret-
kokan bir dükkan; takım elbise, ortaokul şapkası, men bağırıyordu “Ben size Fransızca dersinde
gömlek, kravat derken kitap, defter, rengarenk dolma kalem kullanılmayacak demedim mi?”.
kalemler, dolmakalem.. İlk kez dolmakalemi ol- Ev Horan Yolunda dayısının evinin avlusunda tek
muştu, köyde kamışın ucunu sivrilterek yaptığı bir sıra briketten bir giriş-antre ve antrenin sağında ve
diviti olmuştu ama dolmakalem bambaşkaydı. İlk solunda olan iki odadan oluşuyor. Odanın birinde
kez ortaokul şapkası oluyordu bu şehirde daha arpa yığılı. Diğer tek oda onun. Odada bir tahta
sonra pek çok daha ilkleri olacağını nereden divanda yatak, bir masa kenarda kare şeklinde
bilecekti ki? İlk kez lise, ilk kez üniversite sınavı, üstü tahta kapaklı bir hamamlık. Kapı kenarında
ilk kez sigara içme, ilk kez aşık olma hatta bu tenekeden “şeytan sobası” denilen türden bir so-
ilçede ilk kez dershane kurma.. Köydeki işler ba. Yerde hasır üzerinde kilim. Antrede üç adet
nedeniyle okula birkaç gün geç kalmıştı ancak o kuyruklu tava, küçük tüp, lavabo, patates çuvalı,
bunun farkında değildi. Okul kocaman binalardan çekirdeksiz üzüm ve leblebi torbaları. Tezgahta
oluşmuş. Her binası köydeki okulun en az 20 – cam şişe içinde çiçek yağı, cam şişenin ağzı kuru
30 katı büyüklükte. Uzun koridorun en sonundaki incirle ile kapatılmış, tahta kapının arkasındaki
bir sınıfın kapısı açıldı kapısının üzerinde 1D çiviye asılmış beş tane mazlum sucuğu, bir tene-
yazıyor. İçerisi öğrenci dolu köydeki okulun tüm ke içinde samanla karıştırılmış tavuk yumurtaları.
öğrencileri bir sınıfa doldurulmuş sanki. Sınıfta üç Amerikan bezinden dikilmiş perdeyle kapatılmış
dizi sıra var. Kürsüde sarı saçlı, genç bir bayan küçük pencere. Babasıyla Göbelek çeşmesinin

38
tam karşısında Suvermez yolu ile liseye ayrılan var gücüyle vurdu. Balta oduna saplandı ama
yolların kesişme noktasında Rahmetli Fakı Halaç’ geri çıkmaz. Uğraştı didindi olmuyordu, sanki
ın dükkanı vardı. O dükkana girdiler. Babası “Bak odunla balta birbirine yapışmıştı. Kucağına aldı
dedi bu dükkanı iyi belle bir ihtiyacın olduğunda Horan yoluna çıktı ilk gelen adama yaklaştı “em-
buradan alacaksın.” Fakı emmi sevecen bir yüzle mi şu çıkmıyı, sen bi çıkarsan?” Neyse adam
ona bakıyordu. Artık şişeyle yağ alacağı dükkanı merhametli çıktı bir de odunu parçaladı. Bir daha
öğrenmişti. Daha sonraları o cam şişeye kuru in- top oynarken kaleci olmaya dikkat edecekti. Ter-
ciri kapak yapanın bu amca olduğunu da öğrene- leyince yıkanmak zor oluyordu. Köyde Yılanlıoğ-
cekti. Horan yolundan liseye üzüm bağlarının lağın derede cam gibi berrak Pınar başının kay-
arsından geçerek tepe aşağı gidiliyordu. Ama nak suyunda arkadaşlarıyla anadan doğma yı-
dönüş rampa çıkılıyordu. Bu yol altı yıl boyunca kanmaya alışmıştı. Çaydere de balık tutulamaya-
okul döneminde her gün iki defa gidilip dönülecek- cağını da bir süre sonra öğrenecekti.
ti. Akşam olduğunda dayısı gile gitti, yeni aldıkları
Gece susadı, evde su yoktu. İbriği eline aldı dı-
televizyona baktı “Kaçak” dizisini izledi. Yatma
şarı çıktı. Sokak lambalarının cılız ışığı vardı. Ho-
vakti eve geldi. Ev karanlık ve ıssızdı. Yorgundu
ran Yoluna bakan hayrat niteliğinde Sabri dedesi-
yatağa yattı. Sabah uyanabilir miyim diye dü-
nin yaptırdığı çeşme vardı. Borda kapıdan çıktı
şündü. Geç kalırsam yine parmaklarıma vururlar
tam çeşmenin başına vardı. Etraf zifiri karanlığa
mı diye düşündü. Parmaklarını yokladı hafif şiş-
kesti. Elektrikler kesilmişti. Etrafa bakındı. Suyu
mişti acıyordu.
doldurdu tam borda kapıdan avluya girecek ki kö-
Horoz sesiyle uyandı, pencere perdesinin tam peğin havlamasıyla irkildi. Tekrar çeşmenin ba-
ortasında küçük bir delik açtı duvara düşen ışığın şına döndü. “Dayııı, Elif abaaa, ebeeee” diye ba-
olduğu yere kurşun kalemle bir işaret koydu tarih ğırdı. Herkes derin uykuda. Üşümüştü. Neyse kö-
attı. Kendince saatini de yapmıştı. Bu ışığın ay- pek bir süre sonra gitti ama korku gitmedi. Eve
lara göre yer değiştireceğini de daha sonraki girdi sanki perdeler oynuyordu, biri dışardan ona
aylarda öğrenecekti. Daha sonraki yıl “Serkisof” bakıyordu. Yorganı başına çekti. “Şimdi bizim ka-
markalı küçük bir saati oldu. Cebine leblebi ve ra köpek olsaydı bu köpeği nasıl boğardı” diye dü-
üzüm koydu; yiyerek okula yollandı. Yolda öğren- şündü. Köyün içinden gelirken kendi koyun kö-
ciler gittikçe kalabalıklaşıyordu. Okulun avlusu peklerinin onu nasıl karşılayıp aralarına alıp eve
düğün evine benziyordu. Her yerde öğrenci vardı getirdiklerini hatırladı. Köpekleri yavuzdu. Hepsi
ve hepsi hareket halindeydi. köye gelen ayıcının ayısından daha iriydi. Göğsü
Öğle çıkış zili çaldı, acıkmıştı. Yemek yapacaktı kabardı. “Ya sabah uyanamazsam, uykusuz da
ve tekrar okula yetişecekti. Aceleyle ve küçük za- kaldım” dedi kendi kendine. Üç Kulhuvallah (İhlas
yıf bacaklarıyla rampayı tırmandı. Eve vardı pata- suresi) bir Elham (Fatiha Suresi) okursam Allah
tes soydu kızarttı somun ekmeğiyle yedi. Severdi beni uyandırır diye düşündü. Ebesi öyle demişti.
patates kızartmasını. Tabağını ekmekle iyice sı- Horoz ötüyordu, koştu duvara baktı ışık yerindey-
yırdı. Artık üç tavanın biri patates kızartmak, biri di bir ohh çekti. Leblebi ve üzümü almadı. Öğret-
yumurta pişirmek, diğeri et, sucuk, köfte, balık men derste yemeyin demişti.
yapmak için kullanılacak ve bulaşık derdi olmaya- Havalar gittikçe soğuyordu. Sobayı her gün yak-
caktı. Okula gitti arkadaşları da gelmişti. Çıkış zili mak gerekiyordu. Salı günleri babası geliyordu
çaldı ikindi vaktiydi. Eve dönerken top oynayan ama görüşemiyorlardı. Köyün arabası o okulday-
çocukları gördü. Dayısının oğlu rahmetli Münir ken geri dönüyordu. Ama masanın üzerinde beş
Eryılmaz’ da vardı aralarında. Canı istedi katıldı lira harçlık, pazardan alınmış ya da köyden geti-
aralarına, çocuk köyde de çocuktu şehirde de, rilmiş yiyecekler düzenli olarak bırakılıyordu.
oyun her yerde tatlıydı. Terlemişti, evin içi olduk- Sonraki yıllarda başka köylerden gelen arkadaş-
ça soğuktu. Sobayı yakayım diye düşündü. Anası ların kaldıkları evleri de gördü. Onunki onların
kışın sobayı iyice yakar içeri ısınınca tıngır ile- yanında saray yavrusuydu.
ğende yıkardı onu. Anası aklına geldi gözleri Özlüyorum. Özlüyorum...
doldu. Avluya babası Pörnek’ten getirip birkaç Bu yazıda zannediyorum köyden Emirdağ’a gele-
traktör arabası odun yığmıştı. Eline bir balta aldı rek zor şartlarda okuyan pek çok hemşerimiz ken-
teneke sobanın dar olan ağzından sığacak bü- dini görmüştür.
yüklüğe getirmek için gözüne kestirdiği oduna Hepinizi selamlıyorum.

39
40
41
Afyonkarahisar’ın güzide ve şirin ilçesi
Emirdağ son yıllarda hem Türkiye de hem
de Belçika’da adından sıkça söz ettirmeyi
başardı. Emirdağ’ı Emirdağ yapan özellik-
lerin başında gelen yurtiçi ve yurtdışı bağ-
lantısı hem kültürel anlamda hem de sosyal an-
lamda bir ikilemi beraberinde getirmektedir.
Belçika’da yetişen bir nesil ile Emirdağ’da yetişen aşılanmasıdır. Özellikle üniversite gençliğinin
nesil arasında kültürel anlamda farklılıklar ilk ba- vakıflarla işbirliği içinde olması ve onların fikirleri-
kışta göze çarpmaktadır. Özellikle Belçika’da ye- nin alınması çok önemlidir.
tişen genç nüfusumuz Belçika kültürü ile Emirdağ Eskişehir’de varolan Anadolu ve Osmangazi
kültürünün karışık bir sentezini yaşıyorlar. Haliyle üniversitelerinde yapılan bahar şenliklerinde
bundan 15-20 yıl önce var olan ve günümüzde de Emirdağ kültürünün nişanesi olan topakev çadırı-
varlığını devam ettiren kültürümüzün Belçika’da nın üniversiteye kurulması ve bu çadırda kültürü-
yaşandığını söylemek yanlış olacaktır. Bizi biz müzü yansıtacak olan kitapların, kıyafetlerin öğ-
yapan ve her zaman övünerek bahsettiğimiz ilçe- rencilerin ilgisini çekecek şekilde tanıtılması öğ-
mize ve kültürümüze bağlılığımızın günümüzde renciler ile kültürümüz arasında güzel bir proje
azaldığını üzülerek ifade etmekteyim. olarak uygulanabilir. Ayrıca yurt dışında yaşayan
Geçmişten günümüze taşımaya çalıştığımız kül- hemşerilerimizin memleket duygularının yeniden
türel zenginliğimizi yazarlarımızın ve şairlerimizin harekete geçirilmesi ve kültür hazinemizin onların
eserlerinde sıkça okumaktayız. “Hey gidi günler” nezdinde tekrardan yaşatılması adına seminer ve
diyerek belki de iç çekerek özlem duyduğumuz o konferanslar düzenlenebilir.
eski günler, eski adetler, eski kültürel etkinliklerle Bu konu ile ilgili Brüksel merkezli yapılan ba-
ilgili hatıralar bizleri geçmişe götürmeye yetmek- zı etkinlikleri, memleket gecelerini ilçemiz bası-
tedir. nında okumaktayız ve bunun etkileri gözlemle-
Özellikle yeni yetişen neslimizin kültürümüz- mekteyiz. İnanıyorum ki bu etkinliklerin meyvesini
den çok daha kopuk yetiştiğini gözlemlemek kül- ilerleyen yıllarda toplayacağız.
türel mirasın gelecek nesillere taşınması nokta- Diğer bir hazinemiz olan türkülerimizde kül-
sında bir umutsuzluk meydana getirmektedir. türümüzün yaşatılması açısından önemlidir.
Toplumların devamlılığının garantisi olan ve bir- Emirdağ türkü sözlerini incelediğimizde Emirdağ’
likteliğin sağlanmasındaki en temel unsur olarak ımızın geleneklerini, göreneklerini ve yaşayış
kabul edilen kültürlerin yaşatılması ve devam et- tarzı hakkında bilgilere sahip oluyoruz. Son yıllar-
tirilmesi gönül bağlarının güçlendirilmesi açısın- da Eskişehir Emirdağlılar Vakfı’nın bu konuda
dan çok önemlidir. Bu noktada en önemli görev çalışmalar yaptığını gözlemliyoruz. Bu gelecek
sivil toplum kuruluşlarına, derneklere ve vakıflara adına bizlere umut vermektedir. Bu sayede çok
düşmektedir. az bilinen türkülerimizin açığa çıkacağını ve
Emirdağ kültürünün yaşatılması ve gelecek seslendirileceğini tahmin etmekteyim.
nesillere anlatılması derneklerin yapacağı sosyal
ve kültürel etkinlikler ile başarılabilir. Bu vesile ile kültürümüzün yaşatılması adına ça-
lışmalarını sürdüren Eskişehir Emirdağlılar Vak-
Yapılan ve yapılacak olan etkinliklerde en
fına teşekkür eder, çalışmalarında başarılar dile-
önemli unsur gençleri kültürümüz hakkında bilinç-
rim.
lendirmek ve onlara sorumluluk duygusunun

BAĞIŞ ve YARDIMLARINIZ İÇİN :


BURS HESABI : TR640001500158007285727281
AİDAT HESABI : TR130001500158007287451695
POSTA ÇEKİ HESABI : 1135951

42
www.continentaleskisehir.com
Tel : 0222 227 75 76 Fax : 0222 227 77 22

43
ani hatıralar vardır, özlemle anılır, ya- da hem okul masraflarımızı karşılasak hem top-
şanılan zamanla kıyaslamaları yapılır. lumla daha içli-dışlı olsak" diye kah Salı günleri
Günümüz teknolojisinden uzak yaşa- Emirdağ pazarında köftecilik yapardık. Bazen
nan ilkellikler, sadelikler ve bunlarla sergilenen olur dağ köylerimizden kışın karın bolluğunda
güzellikler. Güzellikler diyorum, yine geçmişin dağların kuytu ve serin bölgelerinde sakladıkları
derinliklerine ineceğim; o güzellikleri tekrar hatır- karları satanlardan kar alarak aldığımız bu karlar-
lamak, onları mazinin derinliklerinden çıkararak la soğuttuğumuz limonata, su, gazoz gibi içecek-
sizlerle paylaşmak suretiyle onlara yeniden can ler satardık. Yazın aşırı sıcak günlerinde gurbet-
vermek için. çilerimizle iyice kalabalıklaşan Emirdağ pazarın-
Hani büyük şair Bakî de özetlemiş şu beytin- da bu soğuk içecekler iyi giderdi doğrusu, iyi para
de geçmişte yaşanan güzelliklerin değerini: kazanırdık. Havanın serin serin olduğu günlerde
ise köylülerimizin pazara getirdikleri yumurtaları
Âvâzeni bu âleme Dâvut gibi sal
satın alır, biriken yumurtaları belirli bir kâr oranın-
Bâkî kalan bu kubbede bir hoş sedâ imiş.
da toptan yumurtacılık yapanlara bırakırdık. Kimi
Geçmişte yaşanan o güzellikler bir hoş se- zaman da Salı pazarına çok erken saatlerde çı-
dâdan ibaret kalırmış. Hatırlanırken o güzellikler karak pazara sebze-meyve getiren toptancı kam-
yaşanılan zamanla kıyaslaması da yapılırmış, yonlardan meyve ve sebze alarak onları satardık.
yapılırmış da nasıl bir tablo çıkarmış ortaya; içini- Kurduğumuz bu küçük ticari şirketimizin ortakları
zi karartmak istemem ama tablo hiç de hoş değil bazen teyzem oğlu Nevzat, bazen Halam oğlu
maalesef! Kadir bazen de okul arkadaşım Abdullah Koçak
Günümüzde yaşanan gerçeklere bakıldıkça olurdu. Panayır gibi büyük ve ihtişamlı olan Emir-
bir kat daha anlaşılır geçmişte yaşanan o güzel- dağ'ın Salı pazarında yaptığımız bu küçük çapta-
liklerin değeri. Evet günümüz gerçekleri... ki ticari işlerimizle hem toplumla daha iyi iç içe o-
Gün geçtikçe hızlanan, hızlandıkça ivme ka- lur hem de aile bütçemize bir katkımız olurdu.
zanan, hızına yetişemez olduğumuz teknolojik Böylece yaptığımız bu küçük uğraşların biz de
yenilikler şüphesiz sosyal hayatımıza, şahsi ha- bıraktığı haz en güzel şeydi.
yatımıza pek çok konforu birden sunuyor. Ancak O yıllarda Emirdağ Çarşı meydanının taşıt
bu büyük nimeti yerinde kullanamadığımız ya da trafiği hayli sakindi. Arada bir İSTANBUL – KON-
onu kötüye kullandığımız zaman başımıza olma- YA hattına ait yolcu otobüsleri geçer bunlar Ba-
dık dertler açabiliyor. biroğlu, Konya Meram Turizm otobüsleri idi. Bu
Bilgisayarın başında Internetiyle, bilgisayar otobüsler yolcu alıp indirmek ve bir miktar mola
oyunlarına duygusal yalnızlığa, asosyal bir haya- vermek gayesiyle meydanda durdukları zaman
ta itilen çocuklar toplumdan kopuk yetiştiği gibi hemen otobüslere dalar yolculara soğuk gazoz
otistik, hiperaktif rahatsızlıklara açık bir hale geli- satardık. O yazın sıcak günlerinde iyi gazoz sa-
yor. Zaten bu rahatsızlıkların temelinde duygusal tar, iyi para kazanırdık. Yirmi beş kuruşa sattığı-
yalnızlık yatmaktadır. mız bu gazozları açmak, açarken basınç sesini
duyarak müşteriye sunmak büyük keyifti doğru-
Altmışlı yılların çocukluk dönemlerinin Emir- su... Tabii bu arada enteresan olaylarla da
dağ' da nasıl geçtiğini o dönemleri yaşayan her- karşılaşırdık: Teyzem oğlu Nevzat'ta elinde testi
kes gayet iyi bilir. Okulların yazın tatile girmesiyle ve bardağıyla bize katılır, önceden kar ve buzla
başlayan uzun dinlenme döneminde hepimizi bir soğuttuğu suyu bardak bardak yolculara satardı.
telaş alırdı;"tatili nasıl değerlendirsek, ne yapsak Yazın sıcak günlerinde o da iyi kazanırdı.

44
dolar dolar boşalır Nevzat'ın cebi bozuk paralarla İşte yukarıdan beri anlata geldiğim bu uğraş-
dolardı. Hele bir seferinde bardağı kıran Nevzat lar bize dinamizm kazandırdı. Böylece severek
evden getirdiği kulplu, kalaylı bakır tasla yolcula- yaptığımız bu faaliyetlerle hem dinlenmiş hem
ra su satmaya başladı. güzel vakit geçirmiş hem de daha sosyal bir şe-
Bir gün Babiroğlu Turizme ait yolcu otobüsünde kilde tatilimizi değerlendirmiş olurduk.
bir turist Nevzat'tan su istedi. Nevzat turiste bü- Yanlış anlaşılmasın asla teknolojik yenilikle-
yük bir keyifle suyu verdi. Büyük bir keyifle diyo- re karşı değilim. Her zaman teknolojinin yanında-
rum çünkü turistler iyi para verirlerdi. Ayna gibi yım. Bir cep telefonu, bir Internet, bir televizyon,
pırıl pırıl parıldayan kalaylı tastan su içirmek, su mesafeleri oldukça kısaltan hızlı ve konforlu ara-
içmek bir zevkti doğrusu. balar elbette büyük nimet!
Fakat o da ne! Turist kendisine tasla sunulan su- Benim karşısında olduğum bunların yerinde
yu büyük bir ihtimamla yanında hanım hanımcık kullanılması ya da kötüye kullanılmaması.
oturen, bakımlı süs köpeğine vermesin mi o dö-
nemlerin kliması dahi olmayan otobüslerinde bu- Bütün bu olumsuz kullanımlar bizim felaketi-
nalmış, aşırı susayıp dili bir karış aşağı sarkmış mize bile sebep olabiliyor. O yüzden cep telefon-
zavallı hayvancağız kendisine sunulan suyu bü- larına kadar inen Internet oyunları, Facebook ve
yük bir keyifle dilini tasın içine içine sokup çıkara- Twitter gibi sosyal ağlar, çocuklarımızı, gençleri-
rak şapur şupur içmesin mi! Bu manzara karşı- mizi sanal ortamda büsbütün asosyal kılmaktadır.
sında büyük bir şaşkınlık geçiren Nevzat morali Neticede duygusal, sosyal yalnızlık ve akabinde
bozuk vaziyette tası turistten aldı. Turist on kuru- otistik veya hiperaktiflik rahatsızlıkları...
şa satılan suya tam bir lira ödeyerek Nevzat'ın Hepiniz sevgiyle sağlıcakla kalın..
gönlünü aldı. Nevzat da hemen tası deterjan ve
sıcak suyla yıkatmak üzere eve yollandı.

45
üreselleşme olgusunun ortaya çıkma-
sıyla birlikte, hemşericilik bilincinin ge-
lişimi de kendini göstermiştir. Her ne ka-
dar bu iki kavram iki zıt kutup gibi gö-
rünse de aynı paralelde gelişimini sürdürmüştür.
Bu süreçte dünya küçülürken, bir yandan “küre-
sel vatandaşlık” kavramı gelişmiş ve diğer bir kültürün bir örgütlenme şekli olarak da hemşeri
yandan ise yerel kültürlerin dayanışması gözlen- örgütleri ortaya çıkmıştır. Bu örgütler şehirde var
miştir. olma savaşının da bir parçasıdır.
Yine bu dönemde Özellikle bu yapılar, cemaat ala-
köyden kente göç ciddi nının dışında kalan ve kendini
bir şekilde artmıştır. yalnız hisseden bireyler için yeni
Türkiye’de dış göç baş- bir alan yaratmıştır.
lamadan önce, kırsal Bu noktada kente yeni gelen
kesimlerden kentlere bir insanın aidiyet arayışı içeri-
doğru bir göç yaşanmış- sinde gideceği ilk yer hemşeri
tır. 1950’li yıllarla birlikte dernekleri olmuştur. Köyünden
kitlesel bir görünüm alan veya kasabasından ayrılıp Eski-
iç göç, 1960’lı yılların şehir’e gelenler, bu dernekler
başından itibaren dış aracılığıyla hemşerilerini tanıma
göçe çevrilerek uluslar- ve onlardan destek alma imkânı-
arası bir boyut kazan- na kavuşmaktadır. Ayrıca şehre
mıştır. İnsanlar yeni gel- yeni gelen bu kitleler bu dernek-
dikleri mekanda kendile- lere üye olarak sosyal dayanış-
rini güvende hissedebi- ma sağlamakta ve ileriki bir aşa-
lecekleri bir arayış için- ma olarak kendilerini ilgilendiren
de olmuştur. Şehre ge- siyasi kararları örgütlü bir biçim-
len göçmenlerin kent de şekillendirmeleri söz konusu
içinde yeterli olmayan olabilmektedir. Böylece önceleri
aile, akrabalık ilişkilerin- sosyo-kültürel yardımlaşma ola-
den sonra en kolay yüz rak doğup gelişen hemşerilik ol-
yüze ilişki kurabilecekleri dayanak, kente daha gusu zamanla gelişerek yerel siyaset alanında da
önce gelmiş, dolayısıyla ona yabancı olan bu kendini göstermektedir.
çevreyi daha iyi tanıyan hemşerileridir. Hemşeri Eskişehir’de yaşayan Emirdağlıların daya-
grupları içerisinde dayanışma; borç verme, dü- nışması sosyo-kültürel alanda hızla devam eder-
ğün ve cenazede yardım, ortaklık kurma gibi iş- ken, siyaset ve bürokrasi alanında ise yeterli ge-
lerde kendini göstermiştir. Hiç şüphesiz ki göç lişim düzeyine ulaşamamıştır. Demokrasinin
olgusu içerisinde Emirdağ da geniş bir çapta yer vazgeçilmez argümanlarından biri olan sivil top-
almıştır. Yurt içinde Emirdağ’dan ayrılarak büyük lum örgütlerine bakıldığında ise Emirdağlıların
oranda Eskişehir’e yerleşen kitleler yeni geldikleri baskınlığı kendini iyiden iyiye hissettirmektedir.
mekanda sosyo-kültürel bir dayanışma içerisine Birçok oda ve dernekte hemşerilerimiz uzun yıl-
girmişlerdir. lar boyunca başarıyla bu örgütleri yönetmiş ve
Emirdağlılar için “Aynı yerden gelmek” büyük halen yönetmektedirler.
önem taşır. Aynı yiyecekleri yemek, aynı türküleri
dinlemek, aynı değerlere sahip olmak büyük bir Bu sürecin iyi yönetilmesi halinde siyaset
keyiftir. Bu ortak paydalar dayanışmanın gelişme- arenasındaki başarı da kendini gösterecektir. Bu
sinin de bir göstergesidir. Bununla birlikte göç et- uzun soluklu süreçte planlı, programlı ve siste-
mek zorunda kalan insanların memleket özlemle- matik bir çalışma ile hemşericiliğin en üst basa-
rini dindirmeye çalışan hemşerilik kültürü ve bu mağına gelinmiş olacaktır.

46
ANADOLU GERÇEĞİ nır yıllarca. Kocası askerde olan gelini onlar tes-
Yalın ayaklarınla koştun mu tarla tarla kin ederler.
Duydun mu çıplak toprağın, çıplak insanın yasını Onlar mektebe gitmemişlerdir. Olsa olsa ikiden
Ağlayan kadınlarla, ihtiyarlarla üçten ayrılmışlardır. Diplomaları yoktur. Gazete
Yaşadın mı bir yağmur duasını başlıklarını heceleyerek okurlar.
Boz bulanık ırmaklarda çimdin mi? Evet, onlar ‘okul okumamışlardır.’ Bilge insanlar-
Kulak verdin mi yürekten kavala, saza dan yıllarca süren bir süreçte bilgelik dersi almış-
Bir ipek seccade üstünde gibi, huzurla lardır. Evlerindedirler; sokağın, mahallenin, köyün
Durdun mu toprakta namaza? bilenleridirler, erenleridirler. Misafirlerini en iyi şe-
kilde ağırlarlar, kaç kişi gelmişse gelmiştir, hepsi-
(…)
nin yeri vardır başköşede. Emirdağ, misafirine
Yavuz Bülent Bakiler
vefalı bir ev sahibidir vesselam.
Okula hiç gitmemiş olan ‘babaannemin kayınvali-
Kapı önü, sokak başı, çeşme başı, avlu içi, pen--
desi’ uzun bir masalı ağzından bal damlar gibi
cere önü, hâl hatır sormanın mekânlardır onlar
anlatıp kendini dinletmesini biliyordu. Torununun
için, randevuyla görüşen modern insana inat.
torununu gördüğüne çok sevinen Emirdağlı kadın
hemen her konuda bir mani söylüyordu. Oğlunun Maniler, ninniler, deyimler, tekerlemeler, türküler,
hesapsız işlerine kızan yaşlı kadının ağzından il- dualar, beddualar, meseller, nasihatler… Sözün
ginç dizeler dökülüyordu. Oldukça büyük ve çok- özü onlardadır.
ça desenli bir kilimi dokuyan ihtiyar kadın okuma Kilimler, heybeler, mendiller, kanaviçeler, yastık
yazma bilmiyordu, “Kilimin şekli ezberimde.” di- örtüleri, yün çoraplar…
yordu. Bütün bunlar bir şiirin dizeleridir. Her şekil bir
Yaşlanan bilgelik mi desek… Ne desek acaba bu kelime, her renk bir mecaz. Ümmilerin sanatı
hâle? böyle olsa gerek.
Komşunun kızı sevdiğiyle kaçar, arayı onlar bu- Emirdağ; şahadetnamesi, diploması, herhangi bir
lur. Yüzlerce kişiye düğün yemeği pişirilecektir, formasyonu olmayan ferasetli ihtiyarlar diyardır.
onlar hallederler bu zor işi. Torunlara bakılacak- Mesele yeni neslin bu mirası geleceğe taşıyıp ta-
tır, köyden gelenler okula gidecektir, onlarda kalı- şıyamayacağıdır.

31/03/2013 – 15/07/2013 Tarihleri arasında mesajlarını yayınladığımız, bize ulaşan ve


Hakkın Rahmetine kavuşan hemşerilerimize Cenab-ı Allah’tan Rahmet diler, ailelerine,
akrabalarına, sevenlerine başsağlığı dileriz. EMİRDAĞLILAR VAKFI

Osman KARAKAŞ - Dudu BULUT - Türkan AYDIN - Cemil AKIN – Bayram ORMANTEPE
Baki KARTAL- Mevlüt KILIÇ - Bayram HONAZLI - Hakkı ÇOLAKER – Enver ERDÖNMEZ
Mefkure Ülker MUTLU – Sıtkı OKUTAN - Elmas ÖZGÜLER - Ahmet ÇİL– Kadriye KAHYA
Keziban AKTAŞ – Nevin AKIN – Hulusi DEVECİ – Ramazan HALAÇ – Ahmet ÇALIŞKAN
Şahinde TEKİN– Sabri SARIER – Muhittin Ağa ERENOĞLU – Nazlı DURAK – Kenan KOCA

47
48
ocuğumun eğitim görmesinin, aile ilişkile-
rinde yumaklanan sorunlardan uzak dur-
masını isteyerek yurt dışına çıktım. Koşul-
lar onu gösteriyordu. Belçika da işçiyken
Hollanda’ya Türk çocuklarına Türkçe Sos-
yal Bilgiler öğretmenliğine alındım. Acelesi var gibiydi adamın, arkasına dönüp bir
Sonraki yıllarda da ikinci kez emekli olunca Salihli’ şeyler dedi yine, önüne dönüp motosikletini hızla
ye (Manisa) yerleştim yurda dönüşte. Çok sevdim sürdü. Caddeden giden gelen taşıtların sağından
oraları. Yakınlarım da vardı çevremde. Hepsinin a- solundan kaymaya başlayarak önümdeki köşeden
nası sayılırdım. Pek yalnızlığım olmadı. Salihli’ deki sola döndü. Patırtısıyla uzaklaştı gitti.
evim her yere yakın sayılır. Zaman zaman yürü- Caddenin yaya yolundaki tespih ağaçlarının di-
yüşlere çıkarım. Doğası, yeşili, insanları kucaklar bine dökülen sararmış yapraklarına basa basa
gibi olur beni. Yılların alışkanlığı, adeta dürtüsü her- Devlet Hastanesine kadar geldiğimde olağan olma-
kesle ilgilenirim, çocuklarla kurarım öğretmen du- yan bir kalabalık gördüm kapısında…Yüreğim çarp-
yarlısı sevgimi. Sorunlarına eğilmeye bakarım. On- tı. Bir kaza olmasıydı, sakın bu önümden giden
lara olan sevgi bağım, ilgi bağım hep açık durur. motosikletli… Korkarak yürüdüm kalabalığa. Kapı-
Böylesi yürüyüşlere çıktığım güneşli bir sonba- da bekleşenlere sokuldum, konuşuyorlardı birbiriy-
har sabahıydı. Site yakınındaki ıhlamur ağacının le, yüzleri kederli. Bir kadına sordum:
dallarından düşüp kahverengine dönen renkli yap- “Ne var, ne olmuş?”
raklarının, arasından küçük adımlarla geçtim. Yola “Kaza!” dedi kadın.
attım kendi-mi, Aslanköy’de ki avlumuzda da en az
yüz yıllık büyük bir dut ağacımız vardı, çok sever- Gözü kapının tam karşısında ki yola çevrili. Ben de
o yana baktım.
dim. Ekim ayı geldiğinde onun da yaprakları böyle
sararır kahverengileşirdi… Yaprakları üzerinde çıp- “Nasıl olmuş?”
lak ayaklarımla yürümek, çıtırtılarını dinlemek tek “Motursikletten düşmüşler…” dedi, yüzünü buruş-
oyunum olurdu. İkimizin arasındaki gizli bir sevgi turarak acımaklı. “Kötü oluyo motur kazası. Ölmese
bağıydı. Anlatılmaz bir yaşam sevinci estirirdi yüre- bile sakat kalıyo işte,” diye sızlandı.
ğime. Böylesi güneşli günlerde yürümek içimi ısıtır, Aklıma gelen olmuştu. Acaba nasıllardı, kurtul-
çocukluk günlerime döndürürdü. muşlar mıydı? En çok da çocukları geldi gözümün
O günde yine evimin yakınında sayılan Devlet önüne. Atkuyruğu saçları… O sırada ambulansın
Hastanesine doğru yöneldim. Sol yanımdan bir acı sinyali duyulmaya başladı. Herkes bir yana çe-
motosikletli geliyordu. Dura dura yürür gibi gider- kildi. Girdi hastanenin avlusuna ambulans. Sorgulu
ken arkasındaki çocuğuna, karısına bir şeyler an- gözlerle birbirine bakışan insanların yanından uzak-
latmaya çalışıyordu. laştım. Böyle olayları unutamıyor, günlerce etkisin-
Motosikleti kullanan adam, çevre köylerden de kalıyordum. Yolda, sanki bir avuntu olurmuş gibi,
geliyor olmalıydı. Orta yaşlarındaydı. Kahverengi “önümden geçip giden motosikletli olmasaydı
kasketi tozlanmış, kenarından taşan kıvırcık saçları bari…” diye geçirdim kafamdan.
kırçıla çalmış. Günlük ceketi üstünde, kot pantolo- Ertesi gün kalkar kalkmaz, her sabahki gibi
nu yıpranmış rengi değişmişti. Toplaşmış yüzünde ön balkona çıkıp havayı kokladım yine. Güneşin do-
kara sakalı belki bir haftalıktı. Arkasına aldığı karısı ğuşu, gittikçe ağaran gökyüzü umutlarımı yeşertir
da kot pantolonluydu, parlak simli hardal rengi ipten her zaman, duygularımı tazelerdi. Yaşam sevincim-
el örgüsü hırkası vardı sırtında. Hırkasına uygun di benim. Günlük işlerimin akışını o vakitlerde dü-
türbanı başındaydı. Onun da yüzü yuvarlak sayılır- zenliyordum kısaca.
dı, yüzünün açıkta kalanı esmerceydi. Kısa boylu, O günün programına hastane ziyaretini de ek-
dolgun bedenliydi. Anneyle babanın arasına ortur- ledim. Yabancısı değildim oraların. Kimi hafta son-
tulmuş kız on yaşlarında var mıydı? Açık kahve- larında hastaneyi ziyaret ederdim. Odalara girer,
rengi, uzun saçı at kuyruğu bağlıydı. O da kot pan- hastalara ‘geçmiş olsun’ der, hal hatır sorar, yar-
tolonlu, üstüne kırmızı kazağını giymiş, ana-kız kol- dımcı olurdum yalnızlıklarını dağıtmalarına. Varsa;
larıyla babayı sıkıca sarıp birbirine tutunmuşlar. (olmasa daha iyi) çocuk hastalarla konuşur, gönül-

49
lerini alır, kimilerine kitaplar getirirdim. Hastane o- Yüzü alt üst olmuş. Döndü çocuğun yüzüne. Tuta-
dalarını bilirdim. Baştaki 13 numarada hafif hastalar mıyor kendini.
olurdu kapısı az aralıktı. Göz ucuyla baktım içeriye. “Vaaah!” dedi sağ elini bacağına vurup çırpındı.
Üç yataklı. Birinde bir kız çocuğu yatıyor. Yastığı- Eğildi yatanın üstüne. Hıçkırmaya başladı.
na düşmüş at kuyruğu saçından tanır gibi oldum.
Yüreğim titredi. Motosikletteki kız olmalı. Usulca git- Tutup çektim yavaşça kolundan. Biraz uzaklaştır-
tim yanına. Sağına yatmış dalgın uyuyordu. Pem- dım. Odanın kapısını da örttüm. ağlaması sessizdi.
be çiçekli hastane pijaması üstünde, saçları boynu- “Hastanın yakını mısın?”
na dökülmüş. Oydu. Oval yüzünün pembesi daha “komşumun kızı. Dün duydum, gelemedim. Kızın
bir soluk düşmüş. Sol eli sargılı. Bakınırken nöbetçi ellerinde siyilcik (siğil) dediklerinden vardı. “(Hoca-
hemşire geldi yanıma. Tanıyordum. Otuz-otuz beş ya götürüp okutacaz)” diyorlardı… çok söyledim;
yaşlarında vardı. Beyaz önlüğü lekesiz çocuksu yü-
züne pek uyardı. Hastasına umut dağıtıyor gibi her ‘Komşum Hocaya gitmeyin, doktura götürün. Sul-
zaman gülümserdi yüzü Naciye hemşirenin. Beni tan kadının ellerindeki siyilcikleri doktur yakmış…
görünce yöneldi, bii daha çıkmadı diye. Dinlemedi bile. Kızdı bana
da. Karısı da laf sokamamış kulağına. Emme
“Dün yatırdık buraya. Annesi babası ağır, İzmir’e adam kalın kafadır. İnatçıdır.” dedi.
gönderdik,” dedi yavaş bir sesle. Bakıştık.
Omzundaki kara çantasından aldığı bez mendile
“Dün yolda yürürken yanımdan geçmişlerdi, babası gözlerini sildi, hıçkırdı…
anasıyla. Tanır gibi oldum.”
“Vah vah! Görünmez kaza buna diyolarımış. Anası
Yüzünü buruşturdu hemşire: ya da babası ölürse, sakat kalırsa gocallahım?”
“Son hızla gidiyorlarmış. Çam ağacına çarpınca “İyi olurlar,” diyebildim.
savrulup tren yoluna düşmüşler.“ Çocuğa baktım.
Üzüntüm yığınlanıyordu. Kalktım. Bir şey yapa-
“Sağlık durumları nasıl?” mıyordum. Kapıdan çıkarken uzun etekli biri daha
Kızın ayakucunda yan yana duruyorduk. Ken- girdi odaya. Yakınları, komşuları geliyordu birer iki-
dinde değilmiş gibiydi. Herhalde korkudan şoka gir- şer. Hep böyle oluyoruz işte. Eğitilemiyoruz. Trafik
miş, açılamamış olmalı. Yüzü daha da kaygılandı kurallarına uyamıyoruz… Sonrasında olan oluyor.
hemşirenin. Uygarlık öyle kendiliğinden, kolayından, kazanıla-
“Kızda fazla bir şey yok, ucuz atlatmış, çabuk cak bir yaşam bilinci, yaşam birikimi değil. Çok yo-
iyileşecek. Babası komadaymış, ağırmış, anası- lumuz var daha….
nın sol ayağı bilekten kırılmış, başında yarık yırtık- Ertesi gün pazardı. Ziyaret saatinde yine gittim
lar varmış, beyinde hasar kalır diyor doktorlar. hastaneye. 13 numaralı odanın kapısını yarı açık
Baktım yüzüne; buldum yine. Usulca girdim. Kız uyanmış, kendin-
“Kızcağızın nesi var?” deydi. Arkasına yastık koyup oturtmuşlar. Saçı ta-
ranıp at kuyruğu yapılmış. Uzun kirpikleri yaş yaş
“Sol elinin üst derisi yüzülmüş, Kolunda bacağında parlıyordu. Sağ yanağında kırmızı çizikler vardı. İn-
sıyrıklar çizikler var. Fazla bir şey yok neyse ki. ce, pembe dudakları, yüzü uçuk.
Şöyle dolaşıp geleyim,” dedi, çıktı gitti odadan.
Yanı başında durup eğildim üstüne.
Kala kaldım olduğum yerde. Babası ölür, anası
sakat kalırsa… Bir de akıldan olura… “Geçmiş olsun, nasılsın?”
Hep böyleyimdir. Dayanıklılığımı yitirir gibi olu- “Sağ ol nine.”
rum birden. Birilerine bir şey olmasın. Bir öksüzlük, Sargılı elini tuttum sevecenlikle. Yüzüme baktı
yetimlik, kimsesizlik acısı çöker yüreğime, daralı- yorgun, “Anam babamın yarası çokmuş. İzmir has-
rım. Kardeşlerimi hatırlar, susar dalarım… tanesine götürmüşler. Dereköy’ün imamına gidi-
Beyaz çarşafın içinde yatan kızcağızın karşı- yorduk. Elimdeki siyilleri okutacaktık. Motosikletten
sında bakınırken bir kadın girdi içeriye. köyden ge- düştük."
liyor olmalı. Ankara lastiği, yün çorabı vardı aya- Sesi titredi, ela gözleri doldu. Gözlerinin içi ağla-
ğında. Morlu basma uzun eteği, ona uygun renkte maktan kızarmış. Eğilip yüzünü okşadım severek,
yazması sıkı sıkıya bağlanmış. Kol ağızları kıvrılmış saçlarında gezdirdim elimi, usulca öptüm.
siyah hırkasını önü lekeli duruyordu. İnce kırışık- “Üzülme, tez iyi olup gelirler…”
lıkların daha çok gözlerinin çevresinde toplandığı
yüzü sararmış, anaca bir hüzün dökülüyordu bakış- Konuyu değiştirdim sonra. Bir şeyler isteyip isteme-
larında. Sessizce vardı yanına. Bana baktı kısacık.

50
diğini sordum, Hemşirelerle konuşmam rahatlattı o- Ertesi günü yine ziyaretine gittim. Sema’ya bakan
nu. Bir umut gibi bakıyordu.Yüreğimse kanıyor. doktorla görüşmek istedim. Buldum, hastanenin
Yavrucuğun ne olacağını, ilerde kendisini nelerin bahçesine yürüdük, bir masaya oturduk. Ağırbaşlı,
bekleyeceğini düşündükçe üzüntüm artıyordu. Ya- sessiz, çok şeyler görmüş izlenimini veren bir görü-
tağının ayak ucundaki asılı levhada Sema Eren ya- nümü vardı üzerinde. Konuşurken hem kederli
zıyor. İlçeye yakın Taylan köyündenmiş. hem öfkeliydi. Kazayı biliyordu. Nedenini de ben
“Sema, kaçıncı sınıfa gidiyorsun?” anlatınca: Bilgisizlikten yapılan hatalar. Burada dört
tane hastane varken, hem de teknoloji çağında
Sargısız elinin baş parmağını içine yumup diğerleri- hâla imamdan şifa bekliyorlar. Açık söyleyeyim:
ni dikerek gösterdi, dördüncü. Babasının komadan çıkacağı umudu pek yok.
Alışılmış soruyu sordum elimden olmadan: Anasının tedavisi uzun sürecek gibi beyinsel bir a-
“Okulunu seviyor musun?” Başıyla yanıtladı. rıza da bırakabilir. Yazık değil mi bu çocuğa, belki
başka çocukları da vardır. Nasıl büyüyecekler, kim
‘Seviyormuş…’ Başka ne denir ki… Sargısız eline bakacak onlara…”
baktım. Üstünde nohut kadar büyük, orta parmağı-
nın boğumunda az daha büyüğü siğiller vardı. İki eli Karşılıklı bakıştık. Teşekkür ettim. Üzgün a-
ellerimin avucunda yüzüne bakıp; dımlarla yürüdüm eve doğru. Ertesi günü öğleden
sonra geldim hastaneye. Ağır atıyordum adımları-
“Doktorlar iyi ederler siğillerini. Çok kişide olur. Elle- mı. Ziyaret saatinde girdim Sema’nın odasına. Ya-
rinde ya da bir yerinde çizik, kesik, yara olmasın, si- tağında oturmuş götürdüğüm kitabı okuyordu. Gel-
ğiller mikrop kapar. İnsandan insana da geçer. Hay- diğimi fark etmedi. 90. sayfasına varmış. “Sema,”
vandan da geçebilir. Çocuklarda, büyüklerde, yaş- deyince baktı. Ela gözleri ışıldadı. Umut olmuştum
lılarda da olur. Bir çok çeşidi vardır.” onun için, gülümsüyordu?” Yalnız Efe’ydi okudu-
Biraz rahatlamış görünüyordu. Eline baktı. Üstün- ğu. Ben sormadan,
dekini gösterdi, “Tarih öyküleriymiş. Beğendim” dedi, dudağının kı-
“Bu büyümüyor,” dedi. Parmağındakine bakarak yısında beliren ince gülümsemeyle. Ben de gü-
“bu büyüyor” dedi. lümseyerek, Bakıyordu yüzüme… Saçlarını okşa-
“Evet,” dedim. “Çok büyürse kansere döner. Sen dım.
iyi ol , doktor alır. “Sofrada ekmeksiz doyuyor muyuz?” deyince, ba-
Sevinmiş gibiydi. Yüzüme baktı dikkatle: şını sağa sola sallayıp “Hayır” dedi.” Kitap ekmek
gibi, okumadan doyulmaz, bilgi öğrenilmez. Az da
“Kanserden korkuyorum. Dedemin her yanı yara olsa okusaydı baban elindeki siğilleri doktora gös-
olduydu, kanser dediler. Doktorlarda iyi edemediy- terirdi. Kimse üzülmezdi. Siğil de kalmazdı.” Başıyla
di.” yanıtladı beni. İki kadın geldi az sonra. Kızı görür
Daha yüreklendirdim. “Korkma. Senin siğillerin kü- görmez sarılıp ağlaşmaya başladılar. Sema da tu-
çük. Bu sözümü hiç unutma, bir öğretmen nine tamıyordu kendini. Biraz sabırlı olmalarını diledim.
söylemişti dersin. Bu siğil bir hastalık. Öyle nefesi İnce olanı,
keskin Dereköy İmamının okumasıyla geçmez. “Halası oluruz. Kula’dan (Uşak) geldik. Geç haberi-
Doktor iyi eder. Ya ilaç sürer, ya alır, ya da yakar miz oldu” dedi, sessizleşen hıçkırıkların arasından.
ellerin güzel olur. Bu arada Hemşire geldi. Hastanın nesi olduklarını
Ağlamaya başladı: sordu. Taburcu edeceklerdi. Dönüp bir daha sarıl-
“Doktora köyümüzün minibüsüyle gelirdik. Kaza da dım Sema’ya Telefon numaralarını aldım. Benimki-
olmazdı, yaralanmazdık.” ni yazdım kitabın arka iç sayfasına…Yine görüşme
Gözlerinin yaşını sildim, eğilip bir daha öptüm. Yine sözü verdim vedalaşırken. O ise ağlıyordu ninesi
geleceğimi, ona kitap getireceğimi söyledim. Siğili gidiyormuş gibi.
için doktora götürecektim iyileşince de. Güzel şey- Bir hafta sonra aradığım telefonu kaldıran ince
ler söylemeyi sürdürdüm gidene kadar. “Üzülmeye- sesli hanım çok üzgündü. “Dün defnedildi Ağam.”
ceksin… Her gün biraz daha iyi olacaksın. Annen- diyebildi. Ağlıyordu. Ana daha hastanedeydi, ne
baban da iyi olacak. Yarın yine görüşeceğiz. Gene olacağı bilinmiyordu. Sema annesini ekliyordu.
geleceğim.” Babasından olmuştu. Bir de annesinden olursa, ne
Kapıdan çıktığımda bir erkekle kadın giriyordu içeri. olurdu.
Giyimlerinden ona geldiğini düşündüm. Yalnız kal- Anasızlığın ne olduğunu çok iyi bilirim, biz bütün
mayacaktı… çocuklar çok iyi biliriz. Gözlerim yaşlandı yine.
Sema’yı mutlaka arayacağım.

51
“ önül telini titreten türküler, ağıtlar…
Emirdağ denilince ilk akla gelenler ara-
arasında türkü ve ağıt yer alır…
Emirdağ’daki yerleri de bir ayrıdır. ŞEHİR GAZETESİ [24.05.2013]
Öyle ki “Türkü yakmayan adamdan sayılmaz, ar- Hamza Halaç tarafından sunulan “koşalaşma ör-
dından ağıt yakılmayan ‘ölüsü garip oldu’ diye neği” gerçekten dinlemeye değerdi.
anılır” Emirdağ’da…Doğal olarak Emirdağ türkü-
lerinin sayısını belirlemek de olanaksız… “Goşalaşma” örneğinin devamında koronun
Eğitimci Özcan Türkmen’in arşivlerindeki türküler seslendirdiği “Erzurum’da çevirdiler yolumu” tür-
7 Bin kıtayı aşmış durumda…Büyük bölümü küsü geldi.
“yakma türkü” ve “ağıt türkü” özelliğini taşıyor… Hemen peşinden solist olarak Derya Ede aldı
Genel anlamda “gaba hava / goşalaşma” olarak mikrofonu… “Önüne guşanmış yandımdan öy-
da adlandırılıyorlar… nük/ İçerim yanıyor yar göynük göynük” ve “As-
“Türkü ve ağıt yakma” konusunda öne çık- bab serdim sicime” türkülerini söyledi peş peşe…
mış isimler var. İlk akla gelenler de Gardiyan Ka- Sonrasında da koro ve solistler tarafından ses-
mil, Seyrek Basan, Kepazenin Nuri, Tefçi Saniye lendirilen “gönül telini titreten türküler” eklendi
ve Halil Erenoğlu… birbirlerine…
Emirdağ türküleri “Emirdağ sınırlarına haps- “Evlerinin önü yoldur
olmuş” değil… İlçe sınırlarını fazlasıyla aşmış du- Yoldan geçen karakoldur
rumdalar…Türkiye geneli şöyle durusun Avrupa Gurban olam sarı gelin
ülkelerinde de bilinirler… Söylenirler… Eskişehir’ Gel testini bizden doldur…”
deki durum da elbette ki çok farklı değil…Geceler “Üzerinde bölük bölük çalılar
ve düğünler arasında Emirdağ türküsü söylenme- Tepesine seyre çıkar deliler
yeni pek yoktur. Neyse…Uzun sözün kısası Eteğinde yatmış uyur veliler
Emirdağ “türküleriyle de meşhur” bir yerleşim bi- Türkülerle dinlenirsin Adaçal…”
rimidir. “Suvermez diyolar engin ovalı
XXX Guyular yaptırdım maden govalı
Eskişehir’deki Emirdağlıların sayısı konusun- Yok mu içinizde ağzı dualı
da değişik rakamlar veriliyor. Rakamların gerçek- Dua edin ben yarimi alayım…”
liği tartışılabilir…Ancak sayının az olmadığı tartış- Sevdaların, hasretliklerin, acıların dile geldiği tür-
ma götürmez bir gerçek…Buna karşılık Eskişe- kü ve ağıtlar…
hir’de Emirdağ türküleriyle ilgili kalıcı bir “organi- Seslendirilmekle kalmadılar… Beraberlerinde öy-
zasyon” ya da “örgütlenme” yoktu. Bu eksiklik küleri de aktarıldı.
yaklaşık 6 ay kadar önce giderildi. Gideren de
Konser için söylenecek daha çok şey var.
Emirdağlılar Vakfı oldu. Vakıf bünyesinde bir koro
Kısacası “dinlenmeye değer bir konser” oldu. As-
oluşturuldu… Sorumluğunu ve şefliğini de Halil
lında fazla ara vermeden yinelense iyi olur…
Rıfat Aydemir üstlendi. Kısa sürede önemli ge-
lişmeler sağlandı… “Konser verme” aşamasına Emirdağlılar Vakfı Başkanı Dr. Orhan Özkır ve
gelindi. İlk konser Salı akşamı verildi… arkadaşları önemli bir organizasyonu gerçekleş-
tirdiler…
“Gönül Telimizi Titreten Emirdağ Türküleri”
olarak adlandırılan konserin gördüğü ilgi çok bü- Sağ olsunlar…
yük…“Salon dar geldi” denilebilir…Konserde, İpuçlarına bakılırsa sırada yeni organizasyonlar
Emirdağ türkülerinden örnekler sunuldu… var. Merakla bekleniyorlar…İçeriklerini bilemiyo-
Başlangıcı da “koşalaşma” olarak adlandırılan ruz… Ama güzel olacakları kesin…
karşılıklı türkü atışması ile oldu. Fikret Akın ve

52
53
2

mirdağlılar Vakfının 10. yılı münasebetiyle


çıkarılan özel sayı Emirdağ Dergisinde bi- ne gitmeye başlar. Kafayı bulunca da Ördek Ce-
rincisini yayınladığımız ve Emirdağlıların mile sövmeye başlar. “…… bilmem ne ettiğimin
saf, temiz, inanç sahibi olduklarını, çalışkan, ha- Ördeği bunlar yetmez sülaleni de toplayıp geley-
yırsever ve yardımsever insanlar olduklarını, ger- din” der. Bunu duyan Ördek Cemil; “dayı hayrola
çek vatansever ve pratik zekâlı insanlar oldukları- bana mı sövüyon” der. Gülü Dayı hemen topar-
nı örneklerle anlattığımız, büyük bir alâka gören lanıp “Len Cemil ben de kendi kendime gonu-
“Emirdağlıların Karakteristik Özelliklerini” anlattı- şuyom sandıydım, yoksa sesim mi çıktı?” der.
ğımız yazımızın devamı niteliğindeki bu yazımız-
TÜRKMEN BEYİ MUHTEREM
da biz Emirdağlılara has karakteristik özellikleri-
mizi anlatmaya devam edeceğiz. ve BERBER CAFER
Türkmen Bey’i olarak ta adlandırılan Baba
Emirdağlılar Hazırcevap
Muhterem (Muhterem Davran). İri yarı gövdesi ve
(pratik zekalı) insanlardır.
çok yemek yemesi ile tanınan, sevilen, sayılan,
Emirdağlılar karşılaştıkları olaylara buldukla- Emirdağ hayranı bir hemşerimiz idi. Türkmen
rı pratik çözümler ve verdikleri hazırcevaplarla Beyliği uğruna bütün masraflarını kendisi karşıla-
ünlüdürler. yarak Emirdağlarında muazzam bi yayla şenliği
düzenlemişti.
GÜLÜ DAYI ve ÖRDEK CEMİL
Baba Muhterem bir gün Berber Cafer’e (Ca-
Gülü Dayı (Mehmet Mızrak) sevecen kişiliği fer Aktaş) tıraş olur pek memnun kalır; “Cafer ak-
ile gönüllerde taht kurmuş, çok sevilen bir Emir- şama Çamlı’nın lokantaya bekliyorum, davetlim-
dağlı idi. Şimdiki şehir kabristanını (ki Mazoğlu- sin.” der.
nun tarla da denir) babası bağışladığı için halâ
sahiplenir. Kızdığı Emirdağlılara “Babamın tarla- Akşama buluşulur. Gelsin yemekler, içkiler
ya yatırmayacağım; getsin nereye yatarsa yatsın” derken bir hayli yenip içilir. Cafer’in huyunu bilen
derdi. Türkmen Beyi hesabı ister, hesap gelir. Hesabı
kontrol eden Baba Muhterem Berber Cafer’e dö-
Gençliğinde Jokeylik de yapan bu sevimli nerek; “vallahi Cafer hesap umduğumdan yüksek
hemşerimiz, boyu küçük olduğu için ata kendisi geldi. Onun için hesabı yarı yarıya ödeyeceğiz.”
tek başına binemez, mutlaka birilerinin yardımıyla
der. Şaşıran Berber Cafer; “Vallahi Beyim sen
biner “ Siz beni ata bindirin gerisine karışmayın”
Adaçalı yedin Çaydereyi içtin. Ben nasıl
dermiş.
ödeyeyim bu hesabı” der.
Deri, tiftik, yapağı vs. alım satımı ile geçimini
sağlayan Gülü Dayı bir gün sıkışır Ördek Cemil’ GARA AHMET EFE (AHMET PALA)
den (Cemil Kalender) maddi yardım ister. Ördek Gara Ahmet Efe istiklâl Harbimiz sırasında
Cemil rahmetli de “Dayı emrin olur, yalnız akşam kurduğu milis kuvvetleri ile büyük yararlıklar
bana bakım yaparsan” der. Gülü Dayı da “bakı- sağlamış, eli öpülesi büyüklerimizden birisidir.
mın lafı mı olur, akşama ”Mecid’in Lokantada” İnönü ve Sakarya Savaşlarında İsmet Paşa’nın
bekliyorum” der ve işini halleder. emrinde bulunmuş ve verdiği görevleri neferleri
Ördek Cemil bu ya, Mutlaka bir muziplik ya- ile birlikte layıkıyla yerine getirmiştir. Hatta
pacak. Akşama avaneyi toplar “gelin akşama Gü- İnönü’de İsmet Paşa’nın iki saat tut yeter dediği
lü Dayı’nın davetlisiyiz” der. Mecid’in Lokantaya tepeyi tam 8,5 saat tutarak İnönü’nün takdirini
varırlar. Gülü Dayı şaşırır fakat bir şey diyemez. kazanır. Çok memnun kalan İsmet Paşa “Efe
Yenip içilir. İçtikçe Ördek Cemil’in yaptıkları gücü- vatana büyük hizmetlerin oldu.” diye takdirlerini

54
belirtir. Gara Ahmet Efe İsmet Paşa’ya “Paşam Başkanlığı görevini yapmış, hatta ihtilâlde bir
ben cahil bir adamım bana bu söylediklerinizi kâ- süre hapiste yatmış idi. Gerçekten demokrat bir
ğıda döküp verirseniz memnun olurum, çoluk ço- kişiliğe sahip Çakal Cemal bir iddia üzerine CHP
cuğuma da gösteririm” der. İsmet Paşa kendisine Emirdağ İlçe yönetimini Ankara’ya götürmüş dev-
istediği bu yazıyı imzalar verir. rin Demokrat Parti Genel Başkanı ve Başbakan
Harpten sonra fakirlik yüzünden Gara Ahmet Adnan Menderes ile görüştürmüş idi. İsmet Paşa
Efe İstanbul’a gider ve Sirkeci’de hamallığa baş- dönemi ağır bürokratik hükümlerin sürdüğü CHP
lar. Seneler sonra İsmet Paşa Cumhurbaşkanı İlçe idarecileri bu olay karşısında çok şaşırmışlar
olunca Çankaya Köşkü’ne ziyaretine gider. Önce ve memnunluk duymuşlar.
yaverler içeri almak istemezler. Elindeki İsmet Çakal Cemal’in oğullarından Hacı lakaplı İs-
Paşa’nın verdiği yazıyı gösterir. Haline acıyan ya- mail Çelik ki kendisi çok uzun süre TIR şoförlüğü
verlerden bir tanesi yazıyı İsmet Paşa’ya gösterir. yapmış hatta bir ara Avrupa’da yılın TIR şoförü
Paşa derhal huzura alınmasını emreder ve görü- seçilmiş ve sertifika almıştır.
şürler. Görüşme sırasında İsmet Paşa “Efe dile Gelelim bizzat şahidi olduğum bir olaya. Sa-
benden ne dilersen” der. Efe “Sağlığınızı dile- nırım 1963 mahalli seçimleri idi. Adalet Partisin-
rim Paşam” der. İsmet Paşa “Efe harp halinde den (AP) Hacı Ali Kılnçalp ve Cumhuriyet Halk
değiliz. Şimdi Cumhur Reisiyim söyle dilediği- Partisinden (CHP) Münir Özkara belediye baş-
ni” deyince, Gara Ahmet Efe “Sirkeci hamal ba- kanlığı için çekişiyorlardı. Seçimler yapıldı. Şerif
şılığını dilerim” der. Gülen Paşa dileğini kabul Ağanın Hanının girişindeki ve sonradan Buket
eder. İstanbul’a dönüşünde dönemin İstanbul Va- Pastanesi olan bina AP seçim bürosu idi. Akşam
lisinden mühürlü “Sirkeci hamal başı” beratını neticeler gelmeye başladı ve Münir Özkara’nın
alır. seçimi kazandığı anlaşıldı. Evimizin yakınında
Sonra bunu kullanarak zengin olur, otel sahi- olduğu için bizde çocuk halimizle izliyoruz. Her-
bi olur. Otelinde İstanbul’a gelip mağdur olan kes çok üzgün. Biraz sonra içeriye orta boylu, ta-
Emirdağlılar ücretsiz kalır. Ayrıca o dönemin yük- kım elbiseli, fötr şapkalı ve eli bastonlu bir zat gir-
sek tahsil öğrencilerine (Esat Erenoğlu, Kazım di. Herkes ayağa kalkarak baş köşeye gelen zatı
Akın, Ömer Özgür, Kadir Öztürk vb.) her ay ote- oturttular. Bu zat Çakal Cemal’den başkası değil-
linde Emirdağ yemekleri yaptırıp ağırlayarak on- di.
lara çeşitli hediyelerle destek olur. Oturduğu yerden iki elini bastonunun üzerine
Konumuza gelince. Takım elbiseli, lüks birleştirdi ve konuşmaya başladı: “Arkadaşlar,
giyimli, kravatlı, fötr şapkalı Kara Ahmet Efe bir çok şükür kavgasız, döğüşsüz bir seçim oldu.
Eskişehir dönüşünde trenden lüks mevkiden yer Hemşerilerimiz tercihlerini Münir Bey’den ya-
alarak yolculuğa başlar. Bu ara okuma yazması na kullandı. Münir Bey’de Emirdağ’ımızın ye-
olmadığı halde gazeteleri alır okumaya başlar tiştirdiği değerli bir evladımızdır. Ben hayırlı
ama gazeteyi ters tutmaktadır. Bunu gören şık hizmetler vereceğine inanıyorum.” Hacı Ali
giyimli bayan “Beyefendi gazeteyi tersten Kılınçalp’e dönerek : “Hacı Bey hiç üzülmeyi-
okuyorsunuz” der. Hiç bozuntuya vermeyen niz, ben Emirdağlı hemşerilerimizin çok kısa
Gara Ahmet “Hanımefendi düzden herkes bir süre sonra size de görev vereceklerine
okur, önemli olan tersten okumak.” der. inanıyorum ve göreceksiniz uzun süre Emir-
dağ’ımıza hizmet edeceksiniz. Arkadaşlar
Emirdağlılar Siyaseten gerçek demokrat,
şimdi biz demokratlara düşen Halk Partisin-
hoşgörülü insanlardır.
den seçilen Münir Bey’i tebrik etmektir. Ran-
İlçemizde genelde sağ görüş hakim olmakla devu alın birlikte tebrike gidelim.” dedi.
birlikte her türlü görüşten insanlar bulunmaktadır. Biraz sonra randevu alındı ve hep birlikte
Bazı küçük hadiseler dışında herkes görüşünü CHP seçim bürosuna tebrike gidildi.
serbestçe dile getirebilmektedir.
HOŞAFOĞLU İZZET (İzzet Aydemir)
ÇAKAL CEMAL (Cemal Çelik)
ŞİPİDİK KAMİL (Kamil Çelik)
Çakal Cemal ilçemiz eşrafından, sayılıp se- GARA KEMAL (Kemal Halaç)
vilen bir büyüğümüz idi. 1960 ihtilâline kadar De-
İzzet amca Emirdağ’ımızın gelmiş geçmiş en
mokrat Parti Emirdağ İlçe

55
önemli siyasi kişiliklerinden bir tanesi idi. Emir- annenin mercimekli bulgur pilavı, Ulviye annenin
dağ’da olan her türlü siyasi olaydan mutlaka ha- gümpürlü haşeşli lokur’u, Ayten annenin arabaşı’’
beri olurdu. Çeşitli partilerden sonra MHP de ka- sı zamanla yıldızlarımız oldu.
rar kılmış ve genel başkan Alparslan Türkeş ile Harun Yüksel aslen Pirikli köyündendi ve bekar
özel dostluğu olan bir zat idi. Hatta birkaç dönem evinde kalıyordu. Onun bekar evi sığınağımız
bağımsız olarak il genel meclisine seçilmiş ve olup kendisinin görevi yemek yemekti. Sıra Ah-
olumlu görevler yapmıştır. met Muhtar’lara geldi. Cumartesi buluşup toplu
Kamil Çelik kayınpederim olur. İlçede çok halde Yenimahalle Suvermez Yolundaki evlerine
sevilen, karizmatik kişiliğe sahip doğru sözlü bir gittik.
zat idi. Bizi taşlıkta, başta hasta baba annesi Hatice
Mahalli seçimlerin yakın olduğu bir dönemde Hanım olmak üzere bütün ev ahalisi karşıladı.
Biriketçi Gara Kemal, Hoşafoğlunun İzzet’i ve ar- Hatice Hanım “Ahmet’imin arkadaşları hoş gel-
kadaşı Şipidik Kamil’i kahve içmeye davet eder. mişler, haneye şeref verdiler” dedi.
Sohbet sırasında Gara Kemal, kayınpederim Ka- Bizi ikinci kattaki misafir odasına aldılar. Or-
mil Çelik’e “bu seçimde yönün hangi tarafa Hacı tada büyük bir yemek masası duruyordu. Tarha-
Abi” diye sorar. Kamil Çelik” Len Gara Kemal ben na çorbası, üstü etli pilav ve yanında hoşaf, bö-
de senin boyuna posuna bakıp da akıllı bir adam rek ve arkasından reçel, bamya, baklava ve sar-
sanırdım. Sende hiç akıl yok imiş” der. Gara Ke- madan oluşan Emirdağ sıra yemeği yapmışlardı.
mal “hayrola” diyecek olur. Kamil Çelik cevap ve- Yalnız masa saray usulü donatılmıştı. Herkesin
rir; şu yanında oturan adam kim? Hoşafoğlu İz- tabağı, çatalı, kaşığı ayrı idi. İşlemeli peçeteler
zet. Len Hoşafoğlunun yanında adama yön mü ayrı ayrı konulmuştu. Sofrada ortaya konulan
sorulur?” der. yemeğe kaşık sallamaya alışmış olan bizler çok
şaşırmıştık. Önce ırbık ve ileğen geldi ellerimizi
Emirdağlılar gençlerin yetişmesine
yıkadık ve sofraya geçtik. Evin o günkü ağır mi-
büyük önem verirler
safirleri olarak saray usulü yemeklerimizi yedik.
Emirdağlı büyükler yetişme çağındaki genç- Duadan sonra tekrar ellerimizi yıkadık. Hatice
lere şahsiyet tanımada çok ünlüdürler. Ben başta anne kahvelerimizi nasıl içeceğimizi sordu. Yine
rahmetli babam olmak üzere cebindeki son kuru- şaşırdık. Tahsil gören delikanlılar ağır ağır kahve-
şunu oğluna verip kendisi çarşıya çıkmayarak ev- ye de alışmalı dedi.
de oturmayı tercih eden pek çok baba bilirim Hatice anne o güleç yüzüyle bize çok güzel
Gençlerin çıktığı kahveye büyükler çıkmaz. öğütler verdi. Hayır dualar okudu. Yeni yetişen bir
Gençlerin bulunduğu mekanlara rahat hareket et- genç olarak bize verilen o değeri hiç ama hiç
sinlerler diye büyükler adımını bile atmazdı. unutamadım. Nur içinde yat saraylı Hatice Sul-
Uzun kış aylarında Cumartesi yeyinti gezme- tan.
lerinde başta arabaşı olmak üzere her şey hazır-
lanır ve ev hanımlar ve büyükler tarafından genç- 2013 Yılı Aidatı 25 TL dır. Üyelerimizin
lere teslim edilirdi. Gençler kendi aralarında usu- Vakfımıza veya 7287451695
lünce eğlenirlerdi. Bu eğlentilerde daima büyükle- Eskişehir Vakıflar Bankası Merkez
re öncelik verilir, gençler büyükler gibi davranma- Şubeye Yatırmaları rica olunur.
ya çalışırlardı. Vakfımızın Web sitesi
SARAYLI HATİCE SULTAN http://www.emirdagvakfi.com

emirdagvakfi@gmail.com
Ortaokul son sınıfında idik. Bir grup arkadaş
emirdag-1@hotmail.com
kendimizden bir büyük olan ağabeylerimize öze-
nip aramızda Cumartesi akşamları yeyintili gezek
VAKFIMIZI BİRLİKTE YAŞATALIM
tertip etmeye karar verdik. Ben Ahmet Muhtar
ÜYE OL ÜYE BUL
Apak, Reşat Bağcı, Aliihsan Uyar, Hamza Fakı
Yiğiter(Rahmetli) ve Harun Yüksel grup üyeleri- Kederli ve mutlu günlerimizde vakıf
mizdi. İlk önce Hamza Fakı’dan başladık. Muaz- çelengini kullanalım.
zez annenin nefis bamya çorbası, Ayşe Dudu Tel : 0222 234 32 32
Çiçekçi : 0222 233 36 06

56
öz

57
SATIŞ İRTİBAT TELEFONLARI
0532 712 36 12
ÇİFTELER : 0542 526 53 22
BORSA : 0532 310 94 27
DESTEKLEME EVRAKLARI TEL
0532 468 62 12

Traktörcüler sitesi I. Blok No 6-8 Eskişehir Borsa cd. G/23 (Ticaret borsası yanı) Esk.
Tel: 0 222 228 06 48 Fax: 0 222 228 13 37 Tel 0222 217 55 88 Fax: 0 222 227 14 34

4 Eylül Mah. İsmet İnönü cd. No: 217 Sakarya Mahallesi Erten Sokak No:5/C
(Yeni Sanayi Karşısı) Bozüyük / Bilecik Çifteler / ESKİŞEHİR Tel: 0 222 541 44 58
Tel: 0 228 314 21 50 Fax: 0 228 314 21 51

KAMPANYALI ve %50
HİBE DESTEKLİ
SATIŞLARIMIZ BAŞLAMIŞTIR
www.isikcantarim.com

58
Sazan balıklarının daha hızlı büyümeleri sağlanmış,
buğday, ayçiçeği, yer fıstığı, patates’ de verim ve za-
rarlılarına dirençli ürünler elde edilmiştir. Muz, ahududu,
çilek, kiraz, ananas, biber kavun, karpuz gibi bitkilerde
enetik Mühendisliğinin laboratuvar ortamında çalışmalar devam etmektedir.
Rekombinant DNA teknolojisiyle farklı canlıdan
alınan DNA moleküllerinin bir molekül içinde GDO’ lu bitkilerden elde edilen bütün ürünler ve gı-
(hücre içi veya tüpte) bir araya getirilerek yeni bir dalar GDO riski taşımaktadır. Un, yağ, nişasta, glikoz şu-
tür organizma meydana getirilmesine GDO diyebiliriz. rubu, sakkaroz, fruktoz, bisküvi, kraker, puding, bebek
mamaları, şekerlemeler, çikolatalar, gofretler, hazır çor-
Bu yeni tür kalıtsal özelliklerini aktarabilme yetene- balar, bitkisel yağ ve margarinler, peynirler, soya ve soya
ğine sahiptir. Gen naklinin yapıldığı hücrelerden biri bitki, lesitini katılan mamüller, soya katılan hayvansal ürünler,
diğeri insan, hayvan, mikroorganizma veya bunların farklı bunları tüketen tavuk ve hayvanlar GDO riski taşımakta-
kombinasyonları olabilir. Yeni organizma her iki canlıdan dır.
farklı genetiğe ve özelliklere sahiptir. Yeni oluşturulan bu
tür doğal ortamlarda oluşmayacak genetik özellikler ta- GDO Kullanımına Karşı ve Kuşkular:
şır. - Bitkilerde verim ve üretim artışı sağlanamamıştır. An-
cak o tarlada zararlı varsa o zararlıya direnç nedeniyle
1970’ li yıllardan itibaren yapılan çalışmalarla yeni tür,
verim düzeyi korunmuştur. Dünya açlık sorununun azal-
mikroorganizmalar (bakteri,virüs) bitkiler (domates, mısır,
tılmasında başarı katkısı yoktur.
soya, ayçiçeği, pamuk, kabak, pirinç, yer fıstığı vs.) hay-
- GDO’ lu bir ürünün poleni GDO suz bir ürüne bulaşabilir
vanlar (sazan balığı, zebra balığı, fare, koyun vs.) elde e-
ve kalıtsal özelliklerini farklılaştırır.
dilmişlerdir. Bunlar genetiği değiştirilmiş organizmalardır.
- Bitki çeşitliliğini ortadan kaldırabilir. Tek Kültürlülük ya-
Genler aynı değil farklı türlerden alınmışlardır. Bu neden-
ratılabilir. Tek tip tohum, tek tip üretim, tek bir şirkete
le Hibrit tohumlarla karıştırılmamalıdır. Hibrit de aynı tür
bağlılık ve pazar oluşumuna sebep olabilir.
bitkinin iyi özellikli genleri alınarak yetiştirilme sağlanır.
- Kimyasal ilaçlara dayanıklı GDO poleni yabancı ot to-
GDO’ ların üretilmesindeki amaçlar: humuna geçebilir ve bu ot kimyasal dayanıklılık gelişti-
- Kalıtsal özelliklere sahip bir kısım hastalıkların önceden rebilir, diğer yıllarda üreyebileceğinden kültürel kontrol
teşhis ve tedavisi amacıyla zorlaşabilir.
- Artan dünya nüfusunun ileride doğabilecek gıda açlığı - Böcekler, böcek ilaçlarına dayanıklı GDO’lu genlere
sorununa çözüm bulabilmek karşı bağışıklık kazanabilir ve mücadele çok daha zor-
- Tarımı daha kolay ve ucuz yapılabilir, kimyasal ilaçların laşabilir, pahalı hale gelebilir.
yarattığı çevre kirliliğini önlemeye yönelik olarak belir- - GDO’lu bitkiler yeraltı canlılarına zarar verebilir ve ya-
tebiliriz. şam döngüsünü değiştirebilir.
GDO’ ların kullanımı : - GDO’lu ürünler tüketilmeleri halinde alerjik, toksik, etkili
- Escherichia coli bakterisine insülin üreten genin aktarı- olabilir. Anomalilere (anne karnındaki bebek bozukluk-
mı ile bu bakterinin insülin üretimi sağlanmış ve kulla- ları, GDO’lu mısır ve soya ile beslenen farelerde kara-
nılmıştır. ciğer ve böbrek bozuklukları görülmesi) neden olabilir.
- İnsanlar için büyüme ve tiroit hormonu elde edilmiştir. - Yeni oluşturulan mikroorganizmaların insanlar için yara-
- Koyuna bir insan geni aktarılarak koyun sütünde insan tacağı tehlike çok vahim sonuçlara yol açabilir. Yeni
proteini bulunması sağlanmıştır. hastalıklar oluşturulabilir, aşı ve tedavi gibi yöntemlerle
- Hemofilide, Hepatit C ve B aşılarını elde edilmesinde ilaç endüstrisi şirketlere bağımlılık şekillendirilebilir.
kullanılmaktadır. - Bazı devletlerin bu tür biyolojik ajanları kötü amaçla
- Gen tedavilerinde, ağızdan alınabilecek aşıların elde kullanmayacağı bilinmemektedir. İnsanlık için yararlı
edilmesinde (kızamık, malarya) bir durum maalesef bir başka ülke insanı için özellikleri-
- Mısıra zehir salgılayan bakteriden gen aktarımı ile, mı- ni, yeteneklerini kaybetme (zeka, boy, renk...) acı, ölüm
sır böcek öldüren zehir üretmekte ve mısır zararlısını ve yok olma riskini getirebilir. Savaş unsuru olarak kul-
kendisi yok etmektedir. lanılmayacağını garanti edecek devlet ve kimse yoktur.
- Ne yediğine hakim olursanız, insanları daha kolay yö-
1984 yılında GDO’ lu domates elde edilmiş, mısır ve netirsiniz.
pamuk, zararlılarına dirençli, papaya ve kabak virüslere GDO hakkında bilimsel çalışmaların insanlık adına iyi
dirençli, yüksek miktarda Vitamin A içeren pirinç (Golden şeyler olarak kullanılması gerekliliğine inancımla iyi ve
rice), soya ve kanolada böcek ilaçlarına dirençli organiz- sakıncalı yanlarını aktarmaya çalıştım.
malar elde edilmiş, üretimi yapılmaktadır.
Faydalanılacağını umarım.

59
EMİRDAĞ’DAN HABER VAR
Bu haberlerin tamamını vakfımızın resmi Internet sitesinden okuyabilirsiniz.
http://www.emirdagvakfi.com

01 Mart 2013 : Hulusi Kahya Kızılay Emirdağ Şube başkanlı- 10 Nisan 2013
ğına yeniden seçildi. Emirdağlılar Vakfı
01 Mart 2013 : AKP Emirdağ İlçe Başkanı Hüseyin Duran İs- Yönetim kurulu
tifa Etti Odunpazarı Belediye
Başkanı Burhan
02 Mart 2013 : MHP il başkanı hemşerimiz Ayhan Sezer Sakallı’yı makamın-
Emirdağlılar Vakfını ziyaret etti. makamında ziyaret
03 Mart 2013 : Davulga’da 1 öğrenciye 1 ağaç kampanyası etti.
başladı.
03 Mart 2013: Hemşerimiz Doç. Dr. Lütfi Tunç Tıp literatürü-
lrüne “Tunç Tekniği” diye geçen ve böbrek tümörünün çıkarıl- 16 Nisan 2013 :
ması tekniğini geliştirdi. Emirdağlılar Vakfı
yönetim kurulu
7 Mart 2013 : AKP ilçe başkanlığına Hacı Halil Yedikapu
Tepebaşı Belediye
atandı.
Başkanı Dt.Ahmet
11 Mart 2013 :Atatürkçü Düşünce Derneği başkanlığına Ataç’ı makamında
Hemşerimiz Azmi Kerman yeniden seçildi. ziyaret etti.
12 Mart 2013: Emirdağlılar Vakfının yayınladığı Kültür ve
Sanat içerikli Emirdağ dergisinin 25. sayısı çıktı.
24 Mart 2013 : Emirdağlılar Vakfının olağan kongresi yapıldı.
Op. Dr. Orhan Özkır güven taze-
ledi. Yönetim kuruluna Yusuf 19 Nisan 2013 : Adayazılılar Derneği Başkonsolos Ali Barış
Tantış, Suat Er, Yücel Yenilmez, Ulusoy’u ziyaret etti
Seydi Tiftik, Harun Alcı, Ramazan 19 Nisan 2013 : Emirdağ Kaymakamı Akın Ağca YGS de ilçe
Güneş, Osman Böcük, Ümit Kara- bazında dereceye giren öğrencilere tablet PC hediye etti.
ca, Lütfi Acet, Ceylan Sezer, H.
19 Nisan 2013 : Davulga’ da Tarihi Karakol binası projesi son
Yaşar Akın, Cemal Çekiç seçildi.
aşamaya geldi.
Denetim Kuruluna; Sait Çıldır,
Ayhan Denizli, İbrahim Ulusoy seçildi. 19 Nisan 2013 : Emirdağ MEM e-dershane uygulamasını baş-
lattı.
01 Nisan 2013 : Türkiye – Belçika Kültür festivali başladı.
19 Nisan 2013 : Flaman Bölgesi Milletvekili Hemşerimiz Veli
03 Nisan 2013 : Emirdağ’ da yol, kaldırım ve altyapı çalışma-
Yüksel G20 zirvesine katıldı.
ları ilçeyi inşaat alanına döndürdü.
24 Nisan 2013 : Emirdağ Heyeti Vali Balkanlıoğlu ve AKÜ
04 Nisan 2013 : Davulga’da taşkın koruma kanalları temizlen-
Rektörü Mustafa Solak'ı ziyaret etti.
di.
26 Nisan 2013 : Emirdağ Köylüleri Derneği Tepebaşı Beledi-
04 Nisan 2013 : Emirdağ Kır Şenliği hazırlıkları için Belçika
ye Başkanı Dt. Ahmet Ataç’ı makamında ziyaret etti.
Emirdağ Birliği Derneği başkanı Osman Mızrak Türkiye’ye
geldi. 26 Nisan 2013 : Suvermez Köyü ağaçlandırma çalışmaları
başladı.
04 Nisan 2013 : Emirdağ Belediyesi 5 bin çam fidanı dağıttı.
28 Nisan 2013 :
05 Nisan 2013 : Emirdağ Köylüleri Deneği Büyükşehir Bele-
Emirdağlılar Vakfı yö-
diye Başkanı Prf. Yılmaz Büyükerşen’i makamında ziyaret et-
netim kurulu Emirdağ-
ti.
lılar Vakfı Türk Halk
06 Nisan 2013 : Aygün kardeşlerin cenazelerinin Memleketleri Müziği Türküleri koro-
Emirdağ’da gömülmesi izni 932 gün sonra çıktı. sunu ziyaret etti.
08 Nisan 2013 : Emirdağ Kaymakamı Akın Ağca; Başkonak,
Tez ve Çatallı köylerini ziyaret etti.
10 Nisan 2013 Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ürün,
30 Nisan 2013 : Brüksel’de Adayazılılar Derneği’nin düzenle-
Belçika’da Emirdağlılarla buluştu.
diği Birlik ve Beraberlik gecesi coşkulu geçti.
16 Nisan 2013 : Emirdağ’ın sesi radyosu yayına başladı.

60
01 Mayıs 2013 : Gent Belediye başkanı Hemşerimiz Resul 22 Mayıs 2013 :
Tapmaz tarafından Rabot parkı açıldı. Emirdağlılar Vak-
03 Mayıs 2013 : fı Türk Halk Mü-
ziği korosu şef
Şair ve Yazar Rabia şef Halil Rifat Ayde-
Barış’ın şiir kitabı mir yönetiminde
GÖNÜLDEN Gönül telimizi
DAMLALAR çıktı. Titreten Emirdağ
Türküleri konseri
verdi. Katılımcı-
lara salon dar
geldi.
04 Mayıs 2013 : Emirdağ Yeni Hamamı yenileniyor. 23 Mayıs 2013 :
Özcan Türkmen’
07 Mayıs 2013 : in müdürlüğünü
Emirdağ Kalkındır- yaptığı Eskişehir
ma ve Dayanışma Anadolu Lisesi
Derneği (EKDAD) Türkü Programına
açıldı.
yoğun ilgi vardı.
09 Mayıs 2013 : Konser muhteşem
Emirdağ’da Kent oldu
Ormanı mesire yeri-
ne dönüşüyor.

26 Mayıs 2013 :
11 Mayıs 2013 : Belçika Pörnek Köylüleri Derneği kuruldu. Emirdağlılar Vak-
11 Mayıs 2013 : Abdullah Halaç Emirdağ vergi rekortmenleri fı Kültür Evi açıl-
arasında. Afyon bölgesinde 11. sırada. dı. Kültür Evinde
Kahvaltı ve Emir-
11 Mayıs 2013 : ETSO da seçimi İbrahim Aktepe kazandı. dağ yemekleri
12 Mayıs 2013 : Pörnek, Hamzahacılı, Salihler ve Bağlıca sunuluyor. Kültür
köylüleri yağmur duasına çıktılar. evi haftanın 7 gü-
14 Mayıs 2013 : Emirdağ doğalgaza kavuşuyor. Talep onayla- nü açık. Atatürk
narak resmi gazetede yayınlandı. Lisesi aralığından
girince Şelale Yo-
15 Mayıs 2013 : Belçika’da Türk Dernekleri Birliği kır şenliği lu üzerinde. Perşembe pazarı sonunda. Hemşerilerimizin ziya-
düzenliyor. ret etmelerini bekleriz.
15 Mayıs 2013 : Davulga Belediyesi 2. Kızdoğdu Yayla Şen- 26 Mayıs 2013 : Emirdağlı halk ozanı Fakı Edeer Eskişehir’
likleri yapılıyor. de sevenleriyle buluştu.
17 Mayıs 2013 : 02 Haziran 2013 : Türkiye Gazeteciler Cemiyetleri Basın
Eskişehir Anadolu Vakfı Genel Başkanı Yılmaz Karaca, duayen gazeteci Vedat
Lisesi’nde açılan Celal Alp, Eczacılar Odası Başkanı Yücel Yenilmez, Emirdağ-
lılar Vakfı Başkanı Dr. Orhan Özkır, Veteriner Dr. Yaşar Akın,
TÜBİTAK bilim
Av.Seydi Tiftik Emirdağlılar Vakfı Kültür Evini ziyaret ettiler.
fuarı yoğun ilgi
gördü. 04 Haziran 2013 : Hemşerimiz Dr. Füsun Kahya, Eskişehir’de
Emirdağlılar Vak- yılın doktoru seçildi.
fı yönetim kurulu 06 Haziran 2013 : Gent EYAD, Muammer Sayın başkanlığın-
bu anlamlı günde da kuruldu.
Okul müdürü 06 Haziran 2013 : On dokuz ilin vali yardımcıları Gent
Özcan Türkmen’i Büyükşehir belediye başkanı Resul Tapmaz’ı ziyaret etti.
ziyaret etti.
11 Haziran 2013 : BBP Odunpazarı İlçe Başkanlığına hemşe-
17 Mayıs 2013 : İzmir’deki Emirdağlılar Piknikte buluşuyor. rimiz Hamza Altıntaş seçildi.
19 Mayıs 2013 : Hemşerimiz Dr. Ömer Faruk Yaldızkaya’nın 11 Haziran 2013 : Emirdağ paralı açık otopark haline geliyor.
kızı Nilay Yaldızkaya İzmir’de hukuk bürosu açtı. 14 Haziran 2013 : Pörnek Köyü Derneği, Resul Tapmaz’ı
23 Mayıs 2013 : Emirdağlı öğrenci Melih Türkseven, dokun- Hürrem Sultan Restaurant’ta ağırladı.
ma hissini algılayan bir cihaz geliştirerek yeni bir buluşa imza 19 Haziran 2013 : Emirdağ’da ekmeğe zam yapıldı.
attı. 23 Haziran 2013 : Eskişehir Tepebaşı Belediye Başkanı
Dt. Ahmet Ataç Bürüksel’de ATEP yöneticileriyle buluştu..

61
62
SEZERLER İNŞAAT
EROL SEZER ve OĞULLARI
Deliklitaş Mh. Deliklitaş Cd. No 41 195m 2 4+1 otoparklı daireler
(Verem Savaş Dispanseri Yanı)

Arifiye Mh.Öztopcu Sk No7 Hoşnudiye Mh. Cengiz Topel Cd. No:47


1+1, 2+1, 4+1 Kapalı Otoparklı Daireler İskanı alınmış satılık 1+1
Apart veya Lüx Bürolar.

EROL SEZER ve OĞULLARI


Ceylan Sezer : 0532 585 33 75 Cem Sezer : 0532 242 24 41
Atatürk Bulvarı Deniz Apt. No : 129 / 1 TEL : (0222) 233 29 16 FAX : 230 20 99 ESK.
http://www.sezerlerinsaat.com

63
64

You might also like