You are on page 1of 79

YENİDEN TÜRK

MİLLİYETÇİLİĞİ
Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

2. Bask›

Ankara, 2004

Yedinci Bin Y›l Yay›nlar›


YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

Küresel Temel Çeliflki . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .109


‹Ç‹NDEK‹LER Milliyetçilikte Demokratik-Jeoekonomik Yaklafl›m . . . . . . . . . . .111
Sayfa No Yeniden Ba¤›ms›zlaflma . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .113
Stratejik Bar›fl . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .120
ÖNSÖZ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .VII
Ekonomik Yeniden Yap›lanma . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .121
Genel Durum . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .1
Yeniden Millî Devlet . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .132
Cumhuriyet ve Türk Milliyetçili¤i . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .9
Demokratik Geliflim . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .134
Türkiye Cumhuriyeti’ne Sald›r›lar ve
‹nsan Unsurunun Moral Aç›dan ‹nflas› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .138
Türk Milliyetçili¤inin Konumu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .14
Etkin Hukuk Devleti . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .141
Nihaî Hesaplaflma ve Türk Milliyetçili¤i . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .19
Sonuç . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .144
Türk Milliyetçili¤inin ‹deolojik Buhran› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .22
‹deolojik Geliflim, Medenî Cesaret ve
Romantizmden Gerçekçili¤e . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .26
Türk Milliyetçili¤inin ‹deolojik Sorunlar› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .29
Türk Milliyetçili¤inin ‹deolojik Krizi ve F›rsatlar . . . . . . . . . . . . . . .39
Türk Milliyetçili¤i Ad›na Hesap Sorma ve ‹deolojik
Geliflimin Engellenmesi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .40
Türk Milliyetçisi Ayd›nlar›n Sorumlulu¤u . . . . . . . . . . . . . . . . . . .42
Ne Yapmal›y›z? . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .45
Türk Milliyetçili¤inin Radikal Reform Program› . . . . . . . . . . . . . . .47
Türk Milliyetçili¤inin Radikal Siyasal Program› . . . . . . . . . . . . . . .53
3. Bin Y›l›n Bafl›nda Tarihe ve Bugüne Bak›fl . . . . . . . . . . . . . . . .60
Milliyetçili¤in Canlan›fl› . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .72
Yeniden Türk Milliyetçili¤i, Daima Türk Milliyetçili¤i . . . . . . . . . . .78
Türkiye’de Temel Çeliflki . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .94
Bölgede Temel Çeliflki . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .107

III IV
2
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

Necip T rk milletine ve nesl-i atiye tavsiyem


udur ki, sinesinde yeti tirerek ba na ge irece i
ki ilerin kan ndaki ve vicdan ndaki cevher-i asliyeyi
tahlil etmekten bir an feragat etmesin.

Mustafa Kemal Atat rk

V
1 VI
2
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

koymufltur. Do¤rular›n›, ilkelerini yitirmifl bir Türk milliyetçili¤i görüntü-


sü, birçok eyleme ve sürece damgas›n› vurmufltur. Türk milliyetçileri-
nin önümüzdeki süreç içinde kendilerinin Kuvâ-yi Milliye'den bu yana
Türk milletinin yetifltirdi¤i en ahlâkl›, en vefakâr, en kararl›, en iyi yetifl-
mifl ve Türkiye'nin sorunlar›n› çözebilecek en iyi kadro olduklar›na
olan inançlar›n› tekrar kazanmalar›n›n, inanç ve bilgi tazelemelerinin
bir tek yolu vard›r: Türk milliyetçili¤ine, gerçekten do¤rular›, ilkeleri
ÖN SÖZ olan, yol gösteren Türk milliyetçili¤ine geri dönmek. Ulafl›lan noktada
ideolojik ve politik kriz bütün a¤›rl›¤› ile Türk milliyetçilerinin üzerine
Türk milliyetçili¤i politik ve ideolojik bir kriz sürecinden geçiyor. çökerken, Türk milliyetçilerine de bu krizi büyük bir ideolojik-politik
Asl›nda özellikle ideolojik kriz gecikmifl, geciktirilmifl bir krizdir. Krizin uyan›fl için bir f›rsat hâline getirme görevi düflmektedir.
patlamas›n›n nedeni, herkesin krizin bilincine varmas›na neden olan
19. yüzy›l›n sonu ile 20. yüzy›l›n bafl›nda oldu¤u gibi, Türk milliyet-
olay, 3 Kas›m 2002 seçimlerinin sonuçlar›d›r. Krizin Ancak, kriz 3 Ka- çileri 21. yüzy›la Türk milliyetçili¤inin verece¤i cevaplar, ideolojik s›k›n-
s›m ve sonras›ndan dolay› ortaya ç›km›fl de¤il. 3 Kas›m ve sonras›nda t›lar›, izlenmesi gereken politik stratejiler üzerinde çal›flmakt›r. Bu ça-
ortaya ç›kmas› gecikmifl bir sonuçtur. Politik ve ideolojik krizin kökleri l›flma uzun vadeli, bilimsel, de¤iflik bilim dallar›na mensup bilim
çok daha geriye gidiyor. Krizin uzun bir dönem belirginleflmesini en- adamlar› ile ayd›nlar›n, politikac›lar›n, edebiyatç›lar›n ve gençli¤in kat-
gelleyen 20. yüzy›lda siyasal Türk milliyetçili¤inin Mustafa Kemal k›s›n› bünyesinde toplamal›d›r.
Atatürk'ten sonraki, ikinci önderi ve karizmatik lideri Alpaslan Tür-
kefl’in varl›¤› olmufltur. 1980 ve küreselleflme sonras›nda, Türk milli- Türk milliyetçilerinin bugünlerde kendilerine ve çevrelerine çok s›k
yetçisi ayd›nlar›n çok büyük bir bölümü ideolojik geliflim ve yenilenme sorduklar› bir soru var: “Nereden bafll›yaca¤›z?” ve “Ne yapaca¤›z?”
konusunda en ufak bir çaba göstermeyerek, Alpaslan Türkefl’i ideolo- Türk milliyetçili¤ine sahip ç›kmak ise Türk milletinin milli davalar›na sa-
jik yenilenme hususunda yaln›z b›rak›rken, genifl Türk milliyetçisi kitle- hip ç›kmak demektir. Türk milliyetçili¤ine sahip ç›kmak, Gasp›ral›’ya,
ler ise kendilerinin bilmediklerini Baflbu¤’un bildi¤i inanc› ile ideolojik- Akçura’ya, Gökalp’e, Ats›z’a, Sancar’a Türkefl’e, Dündar Tafler’e, Gün
politik bir rehavete kap›lm›fllard›r. Sazak’a, Mümtaz Turhan’a, Erol Güngör’e, Mehmet Eröz'e, Galip Er-
dem’e, Ahmet Arvasi’ye, M. Özda¤’a, onlar›n bütün bir 150 y›ldan bu
Alpaslan Türkefl’in vefat›ndan sonra ideolojik krizin belirginleflme- yana de¤iflik zaman dilimleri ve hatta bazen de¤iflik co¤rafyalarda tem-
sini engelleyen 1999 seçimlerinde kazan›lan politik baflar› olmufltur. sil ettikleri de¤erlerin, dam›t›lm›fl, billurlaflm›fl hali olan “Türklük” sevgi-
Ancak, ideolojik belkemi¤i olmayan bir milliyetçi hareket, milliyetçile- sine sahip ç›kmakt›r. Türk milliyetçili¤ine sahip ç›kmak, ‹stiklal Harbimi-
rin iktidara gelmesinin ne Türkiye'nin ne de Türk milliyetçili¤inin ide- zin önderi, Cumhuriyetimizin kurucusu, Türk Devriminin siyasi dehas›
olojik ve politik sorunlar› çözmedi¤ini, aksine a¤›rlaflt›rd›¤›n› ortaya Büyük Türk milliyetçisi Mustafa Kemal Atatürk’e sahip ç›kmakt›r.

VII VIII
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

Türk milliyetçili¤ine sahip ç›kmak, bugünlerde K›br›s için yürümek,


Annan Plan›n› ve onu destekleyenleri gömmektir. Türk milliyetçili¤ine
sahip ç›kmak, Kerkük’ü unutmamak, Süleymaniye’de gerçekleflen
sald›r›y› asla zihinlerden silmemektir. Türk milliyetçili¤ine sahip ç›kmak
milliyetçilerin düzenledi¤i toplant›lara gitmektir. Türk milliyetçilerinin
ç›kard›¤› dergi ve gazeteleri almak demektir. Türk milliyetçilerinin ya-
y›nevlerini ç›kard›klar› kitaplar› al›p okuyarak, desteklemek demektir.
Milliyetçili¤e sahip ç›kmak Ülkücü gençli¤e sahip ç›kmakt›r. Do¤rular›
hiç korkmadan söylemektir. Türk milliyetçisinin en kutsal k›ymeti, Türk
milleti ve onun de¤erleridir. Yap›lacak fley, Türk milliyetçili¤inin ide-
olojik, politik canlanmas›na kat›lmak, katk›da bulunmakt›r. Bu okumak,
yazmak, tart›flmakt›r. Türk milliyetçili¤inin kaynaklar›ndan bugüne uza-
nan çizgiyi 21. yüzy›la tafl›makt›r. Bu kitab ve bunu hemen k›sa bir sü-
re sonra izleyecek olan çal›flmalar›n amac› Türk milliyetçili¤inin ideolo-
jik yenilenmesine katk›da bulunmakt›r. Gerçek katk› Türk milliyet-
çilerinin tart›flmaya bafllamas› ile yap›lacakt›r.

Prof. Dr. Ümit ÖZDA⁄

IX X
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

Dünya yeniden yapılanırken, Türkiye'de iç kriz merkezli çok


zor bir süreçten geçiyor. Ülkemiz son on iki yılını yoğun bir bu-
nalım süreci içinde yaşamıştır ve bu bunalım hâlen sona ermiş
değildir. Buhran çok boyutlu ve yaşamın bütün alanlarını kapsa-
yıcı bir niteliğe sahiptir. Türkiye, politik, ekonomik, sosyal, ahlâ-
kî, kültürel, etnik ve askerî boyutları içeren bir krizle boğuşmak-
tadır. Yaşanan kriz, devletin ve toplumun yapısını sarsmış, de-
Genel Durum
ğerler sisteminde yıpranmalara neden olmuştur.
İçinden geçtiğimiz günlerde ABD'nin 21. yüzyılda tek ku-
Ancak kriz sadece son on iki yıl ile sınırlı değildir. Yaşanan
tuplu dünya düzeninin devamı için dünyayı yeniden yapılan-
kriz, seksen yaşındaki Cumhuriyet’in son elli yılına yayılan,
dırmaya çalıştığı yeni bir tür küresel savaş sürecini yaşıyoruz.
yapısal nitelik kazanan sürekli bir buhranın en ağır hâlidir. Bu
Orta Doğu’da devam eden savaş Afganistan’da başlamıştı ve
krizin son yıllarda içinden geçtiğimiz aşamasının toplumumu-
Afganistan’da henüz sona ermeden, Irak’da savaşın ikinci
zun bütün alanlarını ne kadar ağır bir şekilde yıprattığı, ülke-
cephesi açılmış oldu. Irak’ta hızla biten savaş önümüzdeki
mizin Vietnam ve Nikaragua kadar riskli bir ülke hâline gel-
günlerde Orta Doğu’daki yeni cephelerde mutlaka askerî yol-
miş olmasında açıkça yansımaktadır.
lar kullanılmadan devam etme ihtimali taşıyor. Türkiye, küre-
sel güç dağılımının yapılması için gerçekleştirilen savaşların Krizin yarattığı en büyük tahribat, Türkiye Cumhuri-
odak noktasında, Avrasya ile Orta Doğu’nun kesiştiği alanda- yeti’nin yurttaşlarının beyinlerinde ve yüreklerinde mey-
dır. dana gelen tahribattır. İnsanımız, ülkesine, devletine, gele-
ceğine ve kendisine olan güvenini yitirmektedir. Türk Devle-
Bu gelişmelerin gereken geniş kapsamlı önlemler alınma-
ti ve halkı bir irade zaafı süreci içerisindedir. Genel bir
dığı takdirde gelecek on sene içinde Türkiye üzerinde yıkıcı
kötümserlik ve yılgınlık havası Türkiye’nin üzerini ve Türk in-
etkiler yapması kaçınılmazdır. Türkiye’nin önümüzdeki bu kı- sanının yüreğini kaplamıştır.
sa sayılabilecek dönemi çok iyi değerlendirerek, üzerine ge-
lecek olan jeopolitik ve jeoekonomik kaymalara karşı radikal Türkiye'yi onlarca yıldan bu yana yöneten mevcut çürü-
tedbirlerle kendisini koruması mecburiyettir. Türkiye, iç yapı- müş siyasal elit, hemen hemen bütün unsurları ile Türki-
sı sağlam olmak kaydı ile dışarıdan gelebilecek her türlü sal- ye’nin sorunlarını kendi yetenekleri ile aşmaya muktedir bir
dırıyı durduracak güçtedir. Ancak, bugün asıl tehdit dışarıdan ülke olmadığı düşünce ve inancındadır. 19. yüzyılda Hindis-
değil içeriden, ülkemizde yaşanan büyük iç krizden kaynak- tan’ı sömüren İngiliz seçkinleri gibi, Türkiye’yi bir iç sömürge
lanmaktadır. olarak gören, Türkiye’yi sömüren ve sömürülmesine alet

1 10
2
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

olan çürümüş Türk siyasal seçkinleri, yaşadığımız çok boyut- değerlere inançsızlık, kendisini 3 Kasım 2002 seçimlerinde
lu krizin asıl sorumlularıdır. kızgınlık ve tasfiye olarak ortaya koymuştur. Artık, birçok in-
sanımız için Türkiye’nin geleceğine inanç, bu ülkenin kendi-
Öte yandan, Türk iş adamı krizin ağırlığı altında ezilmiş,
sine, öz gücüne bağlı olarak değil, Türkiye’nin AB’ye üye ol-
millî kimliği silikleşmiş, özgüvenini ve ülkesine olan güveni-
masına bağlı bir faktördür. AB üyeliği devletimiz için akılcı bir
ni yitirmiştir. Türk iş dünyası yaşadığımız sorunların, çürü-
seçim olmaktan çıkıp, karşı konulmaz bir tutkunun bizi pe-
müşlüğünün farkında olduğu Türk siyasal eliti tarafından hal-
şinden sürüklediği bütün sorunlarımızı çözecek olan yol,
ledilemeyeceği inancı ile başka bir yönetici elit arayışı içine
âdeta cennetin altın anahtarı olmuştur.
girmiş ve Avrupa Birliği'ni (AB) yeni yönetici elit olarak gör-
meye başlamıştır. Türk iş dünyası, büyük bir hayal kırıklığı Ülkemiz son 20 senede 30.000 insanını Türkiye’ye karşı
içinde fabrikalarında üretime son verip veya fabrikalarını yürütülen dolaylı bir savaş neticesinde kaybetmiştir. Ancak
devredip, AB sermayesinin Türkiye’deki acentası, süper mar- hâlâ Türkiye’nin dağlarında teröristler dolaşmakta, şehirlerin-
ket yöneticiliği görevini üstlenmeye büyük bir istek göster- de akademisyenler öldürülmektedir. Kuzey Irak’ta Türki-
mektedir. TÜSİAD’ın içinde olduğu AB histerisinin nedeni, iş ye’nin orta vadede yaşamsal çıkarlarını tehdit eden gelişme-
adamlarının Türk siyasal sistemine ve Türkiye çerçevesinde ler gerçekleşmektedir. Barzani ve Talabani, Ankara’nın Kuzey
millî bir çözüme olan inançlarını kaybetmeleridir. Irak’ta çizdiği kırmızı hatlara tecavüz etmişlerdir. Kerkük ve
Aydınlarımız da, bu milletin temsil ettiği değerlere inanç- Musul’a girilmiş, Türkmenlere yönelik tecavüzler başlamıştır.
sızlık içinde bağımlı bir Türkiye istediklerini söyleyecek, dış Talabani, Ankara’yı tehdit ederek, “Kerkük’ü gündeme geti-
etkenlerle (buna yumuşak emperyalizm de deniyor), değişimi rirseniz, biz de Diyarbakır gibi Kürt kentlerini gündeme geti-
arzu edecek kadar ileri gitmiştir. Bu aydınlarda, 1919-20’de ririz” demiştir. Özetle, Türkiye küçük düşürülmüştür.
işgal altındaki İstanbul’da yayımlanan mandacı gazetelerden
Ülkemiz son yirmi yılda ekonomik anlamda zorunluluklar,
alınmış cümleleri ve ruh hâlini görürüz. Söz konusu olan ye-
yanlış uygulamalar, doğal felâketler ve soygunlar neticesinde
ni mandacılıktır. Yeni mandacılık bugünlerde kendisini “Kıb-
yüz milyarlarca Dolar kayba uğramıştır: PKK ile verilen mücade-
rıs’ın verilmesi karşılığında AB’den tarih alma” gibi Tür-
lede harcanan 100 milyar Dolar, Gümrük Birliği’nden kaybımız
kiye’ye önerilen hamakatte göstermektedir.
74 milyar Dolar, Körfez Krizi sonrasında hesaplanabilir kaybı-
Türkiye’nin en önemli değeri olan insanları, yani yetişmiş mız 44 milyar Dolar, bankalardan hortumlanan paralar 40 mil-
gençlerin önemli bir bölümü ellerine fırsat geçse Türkiye’den yar Dolar, büyük depremde harcanan milyarlarca Dolardır.
göç etmeyi düşünmektedir. Geniş kitlelerde de büyük bir ha- 1965’ten bu yana sosyal güvenlik sistemi kötü yönetimden do-
yal kırıklığı yaşanmaktadır. Türkiye’ye ve onun temsil ettiği layı birleşik faiz üzerinden 179 milyar Dolar zarar etmiştir.
3 4
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

Bütün bunlardan daha vahim olmak üzere, Başbakan Re- Türk milli kimliği yıpranırken, kimlik bunalımı sadece
cep Tayyip Erdoğan, ulusal kimlik krizi içindeki bir liderdir. Kürt, Çerkez, Laz, Gürcü gibi alt kimlik kültür öğelerinin Türk
Erdoğan, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile çerçevesi çizilen kimliğinden belirli boyutlarda kopma çabası gelişmekle kal-
Türk kimliğini benimsememekte, hatta daha da ileri giderek, mayıp Türkmen, Afşar gibi kimlik kırılmalarına neden olmaya
Türkiye’de Türklerden başka halklarında yaşadığını ileri başlamıştır. Türk milliyetçileri bu kimlik dağılmasının milleti-
sürmekte, Müslüman-Türkiyeli gibi bir tanımlamanın arkası- mizin ve devletimizin varlığı için yaşamsal bir tehdit olduğu-
na sığınmaktadır. Erdoğan’ın yaklaşımı bütün bir AKP’deki nun farkındadırlar. Bu yaşamsal tehdidi daha da vahim hale
ana çizgiyi belirlemektedir. Bu partide alt kimlikler Türk kim- getiren husus mevcut AKP iktidarının iç iktidar elitini oluştu-
liğini reddeden bir üst-kimlik havasında ortaya çıkmaktadır. ran Erdoğan ve yakın ekibinin yukarıda dikkat çektiğimiz mil-
AKP içinde şu veya bu etnisiteye mensubiyet gururla dile ge- li kimlik krizinin bir neticesi olarak, Türkleri Türkiye’de yaşa-
tirilirken, Türk olmanın ifade edilmesine “şovenizm” yapma yan 27 etnik grupdan biri olarak tanımlamaktadır.1 İktidarın
tepkisi verilmektedir. Erdoğan ve AKP’nin etnik bilinçler Türkiye Cumhuriyeti devletinin Türk kimliğini sınıflandırarak
üzerine kurulu yapısı, Türkiye için bu partiyi bir ulusal ülkeyi bir etnik cehenneme dönüştürebilecek bu yaklaşımı
güvenlik risk faktörü hâline getirmiştir. kimlik tehditini daha da ağırlaştırmaktadır.

Yukarıda tanımlanan kriz ülkemizi altı hayati tehdit ile Jeopolitik Tehdit: Ülkemizde yaşanan kimlik tehditine
karşı karşıya bırakmaktadır. Bunlar sırası ile, kimlik tehditi, koşut olarak, orta doğu ve özellikle Irak’da gerçekleşebile-
jeopolitik tehdit, ekonomik tehdit, sosyal tehdit, bilgi tehditi cek olan jeopolitik kayma/kopma olasılıkları karşısında artan
ve politik tehditlerdir. bir tehdittir. Irak’dan kopacak ve Türkiye ile sınırdaş olacak
bağımsız bir Kürt Devleti, Türkiye’nin milli kimlik tehditi için-
Kimlik Tehditi: Türk milli kimliğinin yıpratılarak yerine et- de bulunduğu bir dönemde ülkemizin toprak bütünlüğünü
nik ve folklorik merkezli kimliklerin geçirilmeye çalışılması- tehlikeye sokan jeopolitik bir tehdit olmak durumundadır. Bu
nın ürettiği tehdittir. Bir yandan küreselleşme ve Avrupa Bir- yeni bağımsız devletin Kerkük petrollerine sahip olması du-
liği süreçleri, öte yandan 1984-1998 arasında gerçekleşen ve rumunda petrolün Akdeniz’e “güvenli” ulaşımını arzulayan
hala sona erdiğini söyleyemeyeceğimiz Güney Doğu Anadolu uluslar arası petrol kartelleri Türkiye’nin jeopolitik bütünlü-
bölgesini kapsayan düşük yoğunluklu çatışma, milli kimliği- ğünü daha fazla tehdit eder hale geleceklerdir.
mizi büyük ölçüde hırpalamıştır. Kültürel alt kimlik olarak
1
Türk üst kimliğinin parçası olan kimlikler, Türk milli üst kim- Erdoğan’daki milli kimlik krizi o kadar derindir ki, 8 Mayıs 2004’de 52 sene
sonra ilk Türk başbakanı olarak gittiği Batı Trakya’da kendisini karşılayan
liğine meydan okuyarak onun yerine geçmeye talip olabil- Türklere “Soydaşlarım” yerine “kardeşlerim ve Sevgili dostlarım” diye hitap
mektedirler. etmeyi tercih etmiştir. Akşam , 9 Mayıs 2004.

5 6
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

Ekonomik Tehdit: Türkiye’nin soyguncu bir seçkinler lar 10-12 sene ortalama eğitim ve milli gelirin %9’unu araş-
grubu tarafından kaynakları heba edilerek yönetilmesinden tırma –geliştirme çalışmalarına ayırarak hem gelişmiş tekno-
kaynaklanmaktadır. Ülke kaynaklarının milli menfaatlerimize lojiler üretmekte hem yeni pazarlar elde etmekte hem de ül-
uygun bir şekilde kullanılmaması, Türk ekonomisinin dünya- kelerine sermaye çekmektedirler. Ülkemiz ise ortalama 4 yıl
nın sayılı büyük ve üretken bir ekonomi olmasına rağmen eğitim süresi, yüksek öğretime ayrılan milli gelirin %2’sinden
IMF’nin kontrolü altına girmiş olması Türkiye için aşılması ge- az kaynak ve araştırma –geliştirmeye ayrılan milli gelirin an-
reken bir tehdittir. Türkiye eğer şimdi olduğu gibi küreselleş- cak binde 6’sı ile 21. yüzyıl da ancak tendit altında olan bir
me ile başa çıkabilecek bir ekonomik stratejiyi geliştiremez ülke olabilir.2
ise ülkemizin 21. yüzyılı da ekonomik anlamda gelişmiş top-
lumla arasında geçiremeyeceği açıktır. Politik Tehdit ise ülkemizin milli devlet niteliğinin etnik
merkezli bir yapılanmaya, üniter niteliğinin de federal bir
Sosyal Tehdit: Yaşanılan ağır krizin ülkemizi Sosyal devlete dönüştürülmek istenmesinden kaynaklanmaktadır.
AIDS’li bir toplum haline getirmesinin sonucunda ortaya Önümüzdeki 10 yıl Türkiye’de milli devlet ile etnik devleti,
çıkmıştır. AIDS vücudun kendisini koruyamaması hastalığıdır. üniter devlet ile federal devletin mücadelesine sahne olacak-
Sosyal AIDS’li toplumlar sosyal alyuvarlarını yitirmiş, dost ve tır. Gerek Avrupa Birliği gerek ABD'nin, Türkiye’yi etnik bir fe-
düşmanı tanıma /mücadele etme yeteneğini kaybetmiş top- derasyona dönüştürme politikalarına Türkiye’nin kuruluş
lumlardır. Türk toplumu böyle bir sürecin içerisine girmiştir. esaslarına sadık olanların direnişi, anılan mücadelenin çok
Halkın devlete olan sadakati ilerde daha ayrıntılı bir şekilde sert geçmesine neden olacaktır. ABD ve AB’nin Türkiye’nin
ele alacağımız nedenlerle azalmaktadır. Mafya gelişmekte, et- federalleşmesi sürecini en yetkili ağızlardan gündeme getir-
kinleşmekte ve özenilir olmaktadır. İnsanlarımızın duyarlılık- meye başladığı görülmektedir. Örneğin, daha 1993’de Gra-
ları yok olmakta, sosyal dayanışma erimektedir. Bu tür top- ham Fuller “ Türkiye kendi Kürtlerine kültürel özerklik sağla-
lumların kendilerini uzun vadede koruma yetenekleri tama- yacak bir federal sistemi kurmak ihtiyacını da duyabilir.” de-
men ortadan kalkmaktadır. mektedir.3 Terörizm dergisi yazarı Frenk Perez ise “Kürtlere
siyasal ve kültürel haklarının verilmesi çözümü kolaylaştıran
Bilgi Tehdidi: Sanayi toplumlarından bilgi toplumuna ge-
çildiği bir çağda bu geçişi gerçekleştiremeyip geri kalan top- tek çare, o da zamanı geçirilmezse” demektedir.4 ABD’nin
lumların karşı karşıya oldukları bir tehdittir. Bilgi toplumun- Ankara Büyükelçiliğini de yapan Morton Abramowitz ise
2
da üretimin kaynağını bilgi ve sermaye oluşturmaktadır. Üre- Akşam, İbrahim Kavrakoğlu, 27 Şubat 2004.
tilen ürünler yazılım, bilgisayar çipi, genetik ürünler vs. bilgi 3
Nokta, 14-20 Kasım 1993.
yoğun ve yüksek teknolojiye dayanan ürünlerdir. Bu toplum- 4
Nokta, 14-20 Kasım 1993.

7 8
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

“Türk hükümeti, Kürtlerin hem Türk hem de Kürt olmalarına riyeti’nin kurucu ideolojisi olmasının dışında, Türk milliyetçi-
izin verebilir. Öte yandan, gelişmenin seyrine göre, daha kök- leri için hayatı kavrama, anlamlandırma ve izah etme çerçe-
lü çözümler, örneğin ciddi bir federalizm gerekebilir” demek- vesini oluşturur.
tedir.5
19. yüzyılın sonu 20. yüzyılın başında teorik çerçevesi
Ancak 1997’de Paul Henze daha da saldırgan bir tarzda
oluşturulan Türk milliyetçiliği, ileri bir teorik çerçeveye otu-
Türk siyasal elitinin artık modern devletlerin federasyon ile
ran kavramsal yapısı ile bütün bir 20.yüzyılı doğru izah etmiş-
yönetildiklerini anlamalarını gerektiğini kaydettikten sonra,
tir. Gaspıralı İsmail, Ziya Gökalp, Yusuf Akçura, Ahmet Ağaoğ-
Türkiye’nin ağır bir kriz geçirdikten sonra federasyona doğru
lu gibi teorik donanım açısından, dönemlerindeki aydınların
ilerleyeceğini kaydetmiştir.6 (Paul Henze, Atatürk’ü Legacy,
çok ötesinde bir zirveyi temsil eden beyinlerin oluşturduğu
1998 Amsterdam s.53)
birikimi büyük bir siyasî gerçekçilik ve deha ile siyasal yaşa-
AB’de sadece Türkiye’ye değil bütün AB üyesi ülkelere ma taşıyan Mustafa Kemal Atatürk, Türk milliyetçiliğini
karşı yürüttüğü federalleştirme politikalarını Türkiye’ye karşı Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ideolojisi yapmıştır.
da yürütmektedir. AB Uyum Yasaları Süreci ve AKP’nin Kamu
Reformu Yasası ile yürüttüğü federalleşme politikaları, Türki- Mustafa Kemal Atatürk döneminde Türk milliyetçiliği, bir
ye için en büyük politik tehdidi oluşturmaktadır. siyasal program olarak millî devletin oluşturulması amacı ile
devletin ve milletin hayatının bütün alanlarını kapsamıştır.
Bu ağır tehditlerin oluşmasının temel sorumlusu, çürümüş
Atatürk, Ziya Gökalp’in zamansız ölümü ile ortaya çıkan te-
olan siyasal ve bürokratik elitin Türkiye Cumhuriyeti’nin ku-
orik alt yapı açığının farkına varmıştır. O, bu eksikliği ortadan
rucu ideolojisi olan Türk milliyetçiliğinden, Mustafa Kemal
kaldırmak amacı ile yaşamının bütün büyük projelerinde
Atatürk’ün vefat ettiği günden sonra her geçen gün biraz da-
Cumhuriyet'in millî bir devlet olarak şekillenmesini sağlaya-
ha uzaklaşması ve 1944 senesinden itibaren Türk milliyetçi-
cak, gelecekte bir Türk dünyasının oluşmasının düşünsel te-
liğinin terk edilmesidir.
mellerini atacak kurumları ve zihniyeti oluşturmaya çalışmış-
tır. Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu, Dil ve Tarih Coğraf-
Cumhuriyet ve Türk Milliyetçiliği ya Fakültesi, Türk milliyetçiliğinin fikrî temelini oluşturacak
Türk milliyetçiliğinin yakın tarihteki en kutsal eseri Türki- kurumlar olarak tasarlanmıştır.
ye Cumhuriyeti Devleti'dir. Türk milliyetçiliği, Türkiye Cumhu-
Atatürk’ün erken ölümü ve takipçilerinin onun fikrî ufku-
5
Nokta, 14-20 Kasım 1993. nu kavrayamamaları, hatta bir kısmının bilinçli bir şekilde
6
Paul Herze, Atatürk’s Legacy, 1998 Amsterdam S.53 Atatürk’ün fikrî mirasına ihaneti, millî devlet projesinin yarım
9 10
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

kalmasına neden olmuştur. Atatürk’ün vefatı ile Türk milliyet- kilde açıklayan Türk milliyetçiliği, 21. yüzyıla doğru ve anla-
çiliği ideolojisi devletin resmî ideolojisi olma niteliğini görü- şılır bir teorik izah getiremediği gibi, kurucusu olduğu Cum-
nürde korusa da özünde yitirmiş, siyasal bir program olmak- huriyet’in yıpranışını ve yaralanmasını engelleyebilecek du-
tan çıkarak daha İnönü döneminde içi boş bir bürokratik rumda da değildir.
milliyetçiliğe dönüşmüştür.
Çünkü, Türk milliyetçiliği ideolojisi, 19. yüzyılın sonunda
Bir süre sonra da, özellikle 1980’lerden sonra hızlanarak, ve 20. yüzyılın başında yaşadığı güçlü fikrî canlanmayı 20.
Türk milliyetçiliğinin en büyük eseri olan Türkiye Cumhuriye- yüzyılın sonunda tekrar yaşamamış, kendisini geliştirerek 21.
ti Devleti’nin varlığı, hedef alınmaya başlamıştır. Bugün için- yüzyıla taşımamıştır. Gerçi, milliyetçi ideoloji 1960’larda tek-
de bulunduğumuz süreçte ise Türkiye Cumhuriyeti Devle- rar bir fikrî canlanma süreci içine girmiş ise de bu ideolojik
ti, özünü ve anlamını yitirecek şekilde dönüştürülmeye canlanma sürdürülememiş, 1980’den sonra nerede ise ta-
çalışılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne yurttaşlık mamen durmuştur.
bağı ile bağlı olan her vicdan sahibi yurttaşın beyin ve yüre- Küreselleşmenin başladığı ve yeni ideolojik parametrelerin
ğini tırmalayan sorunlarla karşı karşıya olduğu, bir dönem- ortaya çıktığı, millî devlete yönelik ideolojik-politik saldırıların
den geçiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturan temel değer- en güçlü olduğu içinden geçtiğimiz küreselleşme döneminde,
lerin hepsinin teker teker sorgulandığı, eskimişlikle, köhne- Türk milliyetçiliğinin ideolojik çerçevesi üzerinde Türk milliyet-
likle suçlandığı; ulusal bilincin yerini parlâmento içinde ve dı- çisi aydınların yeterince çalıştığını söylemek mümkün değildir.7
şında etnik, dinsel ve mezhepsel alt kimliklerin aldığı; Türki- 7
Bu konuda Prof. Dr. Orhan Türkdoğan, Prof. Dr. Mustafa Erkal, Nevzat Kösoğ-
ye’yi bir millî devlet, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarını da lu, Arslan Bulut, Özcan Yeniçeri ve burada ismini anmadığımız bir küçük
Türk milleti yapan bütün değerlere saldırıldığı; Türk milletinin grup aydın istisna oluşturmaktadırlar.
bağımsız ve onurlu yaşama iradesinin yıkılmaya çalışıldığı bir Türk Yurdu dergisi Türk milliyetçiliği tartışmalarında öncü bir görev yapmak-
ortamda; Türkiye’yi ayaklarının altından çeken ve milletin ge- tadır. Uzun zamandan bu yana Türk milliyetçiliği teorisi üzerine yazıları ile
Doç.Dr. Özcan Yeniçeri’nin katkılarının gözden kaçması mümkün değildir.
leceğini bir bilinmezliğe atan gelişmeler karşısında, bu mille- Sayın Ahmet Bican Ercilasun Türk Yurdu dergisinin Mayıs 2003 tarihli sayı-
tin şanlı geçmişine ve büyük geleceğine inanan Türk milliyet- sında "Milliyetçilik Tartışmaları" başlıklı yazısı ile çok zor özetlenebilecek mil-
liyetçilik tarihini mükemmel bir şekilde özetlemenin yanında ideolojik yargı-
çileri, büyük bir ızdırap, kızgınlık, gerilim ve ne yazık ki hep- ları da büyük bir netlikle ortaya koymuştur. 2023 dergisi milliyetçilik ile ilgili
sinden öte umutsuzluk içindedirler. özel bir sayı yayımlamıştır. Bu sürecin önümüzdeki aylarda yoğunlaşarak de-
vam etmesi ve bu sürecin konferans, açık oturum, beyin fırtınası gibi aşama-
Bu fiilî durum Türk milliyetçiliğinin, 20. yüzyılı hem Türki- lara taşınması gerekmektedir. Bu vesile ile gösterişsiz, ancak büyük bir fikrî
ye hem dünya ölçeğinde doğru açıklayan bir ideoloji olduğu derinliği onlarca yıldan bu yana ortaya koyan Sayın Nevzat Kösoğlu’nun “Kü-
reselleşme ve Millî Hayat” adlı kendisi küçük ancak içeriği büyük kitabı her
gerçeğini ortadan kaldırmaz. Ancak, 20. yüzyılı doğru bir şe- Türk milliyetçisi için bir el kitabı olmalıdır.

11 12
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

Türk milliyetçileri arasında bu dönemde gerçekleşen ideolojik rilmek istenen aziz Cumhuriyet'imizi yenileyerek, güçlen-
gerileme ve günlük, ilkesiz politik kaygılarla ideolojiden kopuş direrek geleceğin içlerine taşıyacak tek ideoloji, Cum-
o kadar yoğundur ki, siyasal bir program olarak milliyetçiliğin huriyet’i kuran ideoloji olan Türk milliyetçiliğidir.
küreselleşmeye meydan okuması ve kendisini yenilemesi ile
Türk milliyetçiliğini ideolojik bir diriliş ve yenilenme süre-
kimse ilgilenmemiştir. Bu ideolojik gerileme sürecinin sonu-
ci içine sokması gerekenler, Türk milliyetçileridir. Türk milli-
cunda milliyetçiliğin doğruları ve yanlışları ortadan kalk-
yetçileri ya bu tarihsel sorumlulukları ile yüzleşerek tarih için-
maya başlamış, körelme sürecine girmiştir.
de kendilerine düşen görevlerini yerine getirecekler ya da bu
Aslında 1990'lar boyunca ülkemizde yaşanan terör olayla- görevi yapmak için başka nesillerin gelmesi beklenecektir.
rından dolayı milliyetçiliğin politik bir güce dönüşmesi için Ancak, Cumhuriyet'imizin kendisini savunmak için gelecek
çok olumlu bir toplumsal vasat oluşturulmuştur. Ancak, ide- nesilleri bekleyecek zamanı yoktur.
olojiden tamamen kopan ve Türk milliyetçiliğinin ideolojik
çerçevesinin geliştirilmesi için hiç çalışmayan, hatta ideoloji-
Türkiye Cumhuriyeti’ne Saldırılar ve Türk Milliyetçili-
nin önemine inanmayan kadrolar, Türk toplumuna Türk mil-
ğinin Konumu
liyetçiliğini siyasal bir program olarak sunamadıkları için mil-
liyetçiliğin siyasal güce dönüşmesi, Türk milliyetçilerinin top- Mustafa Kemal Atatürk sonrası dönemde Cumhuriyet’in
lumumuza sundukları gelecek projelerine ve programlara de- kurucu ideolojisi olan Türk milliyetçiliğinin Türk devlet ve
ğil, diğer siyasal parti ve programların başarısızlığına bağlı hâ- toplum yaşamından adım adım, fakat istikrarlı bir şekilde tas-
le gelmiştir. Ancak, milliyetçiliğin ideolojik bir yenilenme ya- fiyesi, yaşadığımız dönemde çok kritik bir aşamaya ulaşmış-
şamadan iktidara gelmesinin milliyetçiliğin sorunlarını çöz- tır. Cumhuriyet'imizin temeli olan Türk kimliği parçalanarak
mediği, aksine daha büyük sorunlar ortaya çıkardığı görül- yerine etnik kimlikler konulmaya ve Türkiye bir iç savaşa, bir
müştür. Türk Kerbelâsı’na itilmeye çalışılmaktadır. Böyle bir iç sa-
vaştan sonra sıra Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin uniter
Yaşanan tecrübenin ışığında, Türk milliyetçileri artık bir
bir millî devlet olarak sona erdirilerek, etnik merkezli
gerçeği kendilerine itiraf etmek zorundadırlar. Türk milliyet-
federal bir yapılanmaya doğru kaydırılmasına gelmiştir.
çiliği, siyasal, ideolojik, düşünsel, ahlâkî ve kültürel bir
bunalımdan geçmektedir. Bugün itibariyle Türk mil- Bugün gelinen vahim durumun, 1970’lerden bu yana ül-
liyetçiliği, yaşamın birçok alanına ve 21. yüzyılın birçok ger- kemize yönelik sürdürülen çok kapsamlı bir gayrınizamî sa-
çeğine cevap veremez, çözüm üretemez durumdadır. Oysa, vaş ve psikolojik-ideolojik saldırının sonucu olduğu açıktır.
hırpalanan, örselenen, saldırılan, dönüştürülerek sona erdi- Aziz Cumhuriyetimiz, 1970’li yılların sonunda şehir terörizmi
13 14
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

ile başlayan düşük yoğunluklu çatışmayı hâlen yaşamaya de- rak bitirecek bir konsepti gerektirir. Konvansiyonel bir savaş-
vam etmektedir. Bu düşük yoğunluklu çatışma, Türk politika- ta bütün ulusal güç unsurları nihaî zafer için askerî gücün ar-
cılarına, aydınlarına, diplomatlarına ve halkına bazı çevrele- kasında yer alması gereken faktörlerdir. Oysa, düşük yoğun-
rin bilinçli/bilinçsiz empoze etmeye çalıştığının aksine Türk luklu çatışmada başarı için gereken; siyasî, ekonomik ve psi-
ordusu ile bölücü çete arasında bir mücadele değil, çete ara- kolojik güç unsurlarının silâhlı güç tarafından desteklenmesi-
cılığı ile Türkiye’ye yönelik örtülü savaş açmış ülkelerle yapı- dir, yani silâhlı kuvvetler aslî değil ikincil mücadele unsuru-
lan bir mücadeledir. dur. Ancak, millî güvenlik kültür ve konseptinden bihaber
olan hükümetlerin, Cumhuriyet'imizin varlığına yapılan saldı-
1990’lı yıllarda Kuzey Irak bölgesinin uluslararasılaşması
rıyı bilinçli veya bilinçsiz olarak küçümsemeleri, herhangi bir
ve çetenin Avrupa’da etkili faaliyetleri sonucunda, aynı aske-
politik savunma stratejisi geliştirmemeleri neticesinde bugü-
rî ittifaka dâhil olduğumuz ülkelerin dahi Türkiye’ye karşı yü-
ne değin geçen süreçte bölücü çete ve arkasındaki devletler-
rütülen bu gayrınizamî savaşta çeteyi bir araç olarak kullan-
le mücadelenin bütün yükü, hükümetlerin geliştirmiş olduğu
maya başladığı görülmüştür.
bir politik stratejinin yokluğuna rağmen başarılı bir askerî
Bölücü çete ve onun siyasal kolu, aldığı bölgesel ve küre- strateji geliştiren Türk Silâhlı Kuvvetleri’ne kalmıştır. Silâhlı
sel desteği en iyi şekilde değerlendirerek, 1970’lerin sonun- Kuvvetlerimiz, bir devletin bütün mekanizmaları ile üstlen-
da başlayan ve değişik araçları ve yöntemleri kullanarak mesi gerektiği bu ağır sorumluluğu şikâyet etmeden tek ba-
Türk ulusunun kaderde, tasada ve kıvançta ortaklık bi- şına taşımış, sonunda düşük yoğunluklu çatışma tarihinde
lincine, Türkiye Cumhuriyeti’nin kutsal toprak bütünlü- eşine az raslanan bir şekilde bölücü çeteyi askerî anlamda
ğüne, sosyal ve ekonomik dokumuza ağır hasar vermiş- etkisiz hâle getirmiş, çetenin başını adalete teslim etmiştir.
tir ve vermeye devam etmektedir.
Ancak, aradan geçen 15 yıla rağmen düşük yoğunluklu ça-
Bölücü çete ile en büyük mücadeleyi Türk milletinin ba- tışmanın politik boyutunu kavramayan siyasal parti ve ikti-
ğımsız yaşama iradesinin ve onurunun temsili olan Türk Si- darlar, binlerce şehit pahasına ulaşılan askerî başarıyı, bölü-
lâhlı Kuvvetleri, aziz milletimizin büyük ve fedakâr desteğini cü çete ve siyasal uzantısı olan partiye karşı politik bir kon-
arkasına alarak gerçekleştirmiştir. Bu keyfiyet, ilk bakışta sept geliştirmedikleri için heba etmişlerdir. Bölücü çetenin
normal görünebilir. Ancak, yirmi yılı aşkın bir süreden bu ya- başı Şam’da dahi sahip olmadığı bir güvenlik içinde, avukat-
na devam eden mücadele, sadece mücadelenin yirmi yıl sür- ları aracılığı ile çetesini ve uzantısı siyasî partiyi yönlendir-
mesi ve henüz bitirilememiş olması dahi bir şeylerin doğru mekte, art arda geliştirdiği politik açılımlar ile Türkiye’yi bas-
gitmediğinin göstergesidir. Düşük yoğunluklu çatışma, askerî kı altına almakta, AB başta olmak üzere uluslararası/üstü ku-
olmaktan çok siyasî bir mücadeledir ve muarızı, politik ola- ruluşların baskısını Türkiye’ye yönlendirmektedir.
15 16
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

Atatürk’ün ifadesi ile “bütün bunlardan daha elim ve va- 3-9 Ağustos 2002 tarihleri arasında I. Uyum Paketi olarak
him olmak üzere” çetenin Güney Doğu Anadolu ve Doğu adlandırılan AB-Uyum Yasaları’nın çıkarılması ile Türkiye
Anadolu’da yaptığı siyasî faaliyetler neticesinde bu vatan coğ- Cumhuriyeti’ne çok büyük bir darbe indirilmiş, etnik-merkez-
rafyaları madden Türkiye’nin parçası olmaya devam etseler li karşı devrim gerçekleşmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuru-
dahi manen Türkiye’den kopmakta, vatan olmaktan çıkmak- luş esaslarının ortadan kaldırılması yolunda önemli adımlar
tadırlar. Çünkü vatan, bir ulusun silâhlı kuvvetlerinin o bölge- atılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti, devletin ulusal yapısını
den çekilmesi durumunda dahi o topraklar üzerinde yaşayan bir iç savaştan geçirerek veya ülkeyi iç savaşsız teslim
yurttaşların ellerine silâh alarak müstevliye direndikleri, va- alarak, federal bir yapıya dönüştürmeye yeltenecek iç
tan coğrafyasının geri kalan bölümünden kopmaması için
ve dış güçler ile Cumhuriyet’i kuruluş esaslarına sadık
mücadele ettikleri toprak parçasının adıdır. Ne yazık ki, bir
kalarak geliştirmeyi ve 21. yüzyıla taşımayı hedefleyen
yandan bölücü çetenin meydana getirdiği ve getirmeye de-
vam ettiği manevî zehirlenme, öte yandan ilkesiz, inançsız si- millî güçler arasında yapılacak nihaî bir hesaplaşmaya
yaset adamlarının sorumsuz eylemleri, yurdumuzun bu böl- doğru hızla ilerlemektedir.
gesinin insanları için Ankara’yı bir millî merkez olmaktan bir Bu hesaplaşma, rantçılar ile üretimciler, teslimiyetçiler ile
ölçüde de olsun çıkarmıştır. millî direnişçiler, tükenmişler ile ulusal yaratıcılığı ortaya koy-
Türk milliyetçilerinin görevi bu gelişmelere bir son vererek mak isteyenler, gerçek demokratlar ile etnikçiler, Türk halkı-
Türk milletinin içine hızla ilerlediği felâketi durdurmaktır. Bir nın kaynaklarını kolonyalist bir zihniyet ile yağmalayanlar ile
Türk Kerbelâsı ihtimalini ortadan kaldıracak tek politik güç Türkiye’nin ve halkın sömürülmesine karşı çıkanlar, Türki-
Türk milliyetçiliğidir. Bazı çevreler, Türk milliyetçiliğinin etnik ye'ye Türklüğün temsil ettiği değerlere, Cumhuriyet'e inanan-
temelli Kürt milliyetçiliğini canlandıracağı gibi hiçbir teorik te- lar ile Cumhuriyet'e saldıranlar arasında gerçekleşecektir.
meli olmayan çok yüzeysel bir açıklama getirseler de bu doğ-
Bu büyük hesaplaşmanın uluslararası plânda gerçekleşe-
ru değildir. Çünkü, Türk milliyetçilerinin savundukları milli-
cek olan bölümünde ise Cumhuriyet'e sadık millî güçler ulus-
yetçilik, biyolojik ırkçılığı reddeden, kapsayıcı, kültür ve tarih
merkezli bir milliyetçilik iken Kürt milliyetçiliği, biyolojik ırk- lararası sistemin politik, ekonomik, sosyal ve kültürel bütün
çı, şovenist, saldırgan, dışlayıcı bir nitelik taşımaktadır. Türk unsurları ile açık veya kapalı bir mücadele süreci içinde ola-
milliyetçiliği, azınlık ırkçılığının şovenist tavrını kapsayılıcılığı caklardır.
içinde eritecek güce sahiptir. Ülkemiz bu hesaplaşmaya doğru ilerlerken, Türk siyasal
Ancak, gerçekçi olur isek Türk milliyetçileri bugün ideolo- ve bürokratik seçkinleri, bir yandan merkezinde terör örgütü
jik olarak Türkiye’nin içinde bulunduğu federalleşme/parça- PKK’nın olduğu, 20 yıla yaklaşan düşük yoğunluklu çatışma-
lanma sürecini durduracak güçte değildirler. nın bıraktığı ağır politik, ekonomik, sosyal ve hatta kültürel

17 18
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

tahribatın, öte yandan özellikle 2002 senesi içinde maruz Türk halkı bir yandan ağır bir ekonomik çöküntü altında
kaldığı psikolojik savaşın neticesi olarak, Türkiye’yi, ulusu- ezilirken, öte yandan, devletinin tahrip edildiğini, sahip oldu-
muzun yüksek menfaatlerini koruma yeteneğini yitire- ğu genetik devlet felsefesinin penceresinden kavramaktadır.
rek, beyinleri ve yürekleri ile büyük ölçüde teslim olmuş- Halk, kendisini ezdiren, sömüren, devletini tahrip eden sis-
lardır. tem partilerini bir başka sistem partisini kullanarak cezalan-
dırırken, seçimlerden sonra patlamadan önceki görünür-
Yine, ülkemiz bu hesaplaşmaya doğru ilerlerken, Türkiye de duyarsızlık sürecine girmiştir. Bundan bir adım sonra-
Cumhuriyeti’nin kuruluş ideolojisi olan Türk milliyetçiliği sı, doğrusu ve yanlışı ile halkın kendi işini kendisinin yapma-
TBMM’de temsil edilmemektedir. Bu durum ağır bir tehdittir. ya soyunması, yani sosyal patlamadır.
Türk milliyetçiliği, TBMM’de temsil edilmediği gibi, görsel ve-
ya yazılı basında da etkin değildir. Fikrî yaşama radikal müda- Diğer taraftan, nihaî hesaplaşmada Türkiye’nin, Türk ulu-
halelerde bulunamamaktadır. Bu da içinden geçtiğimiz müca- sunun, iş adamının, köylüsünün, emekçisinin, işbirlikçi ol-
dele sürecinde ulusal menfaatlerimizi zayıf düşürmektedir. mayan bütün sosyal grup ve kişilerin çıkarlarını temsil eden-
ler, Türkiye'ye inanan insanlar, güçler, büyük bir siyasal güç
kaybı, kısmen entelektüel zaaf, örgütsel dağınıklık, fikrî ön-
Nihaî Hesaplaşma ve Türk Milliyetçiliği derlikten yoksunluk süreci içinde bulunmaktadırlar.
Türk milliyetçileri sürekli fikrî ve siyasî zemin kaybeder- Nihaî hesaplaşmada, millî güçlerin yönetimini sağlayacak
ken, siyasal ve bürokratik seçkinler beyinleri ve yüreklerinde bir siyasal karargâha, strateji oluşturacak bir fikrî merke-
Türkiye’nin yenildiğini kabul etmişlerdir. Bu yenilginin hazır- ze/merkezlere, millî nitelik taşıyan aydınların örgütlü katkı-
lanmasında, büyük önem taşıyan psikolojik savaşı yöneten sına, üretilen fikirlerin etkin bir şekilde toplumsal iletişim
düşman karargâhlarının denetimine girmiş olan kültürel seç- sistemine sokulmasını sağlayacak bir alternatif basın-yayın
kinler ile bir kısım millî niteliğini tamamen yitirmiş işadamı- alt yapısına ve bütün bunların sonucu/nedeni olarak, Türki-
nın da büyük rolü vardır. Küreselleşme ile rekabet edemeyip ye’yi bu süreçten çıkaracak siyasal liderliğe rastlanmamakta-
yenilen ekonomik seçkinler ise Türkiye’nin teslim olması sü- dır.
recini hızlandırmanın ötesinde bir işlev sahibi değildirler. Üs- Bu şekilde girilecek bir nihaî hesaplaşmadan Türki-
telik, hâlihazırda mevcut, büyük sayılabilecek siyasal partile- ye’nin, Türk milliyetçilerinin, millî güçlerin galip çıkma-
rin hiçbirisi, millî talep ve politikaları etkinlik ile dile getirebi- sı mümkün değildir. Türkiye'nin varlığını savunmak için
lecek, yaşama geçirebilecek, Türk milletinin yüksek menfaat- yapması gereken hazırlık konusunda vakit daralmaktadır ve
lerini savunabilecek durumda değildir. önümüzdeki kısa zaman dilimi içinde bütün siyasî parti kay-
19 20
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

gılarını aşan bir tavırla örgütlenme, fikrî karargâh oluşturma, Türk Milliyetçiliğinin İdeolojik Buhranı
Türk siyasetinde etkinleşme ve halka, aydınlara, seçkinlere
Türk milliyetçiliğinin 21. yüzyıla meydan okuyan, dönemin
ulaşma mücadelesine başlanmalıdır.
hâkim ideolojisi olan küreselleşmeyi kavrayarak ve izah ede-
İçine girilen nihaî hesaplaşma sürecinde Türk milliyetçile- rek, ona cevaplar üretir hâle gelmesinin, diğer bir ifade ile
rinin yetersizliğinin nedeninin, sadece örgütsel olduğunu Türkiye için bir siyasal program hâline gelmesinin ön koşulu,
söylemek mümkün değildir. Aynı zamanda Türkiye’yi 21. özünden ve kaynaklarından güç alarak ideolojik bir yenilen-
yüzyıla taşıyabilecek, büyük bir fikrî boşluk olduğu da orta- me içine girmesidir.
dadır. Ziya Gökalp – Mustafa Kemal Atatürk çizgisi, 1774-
1922 arasındaki 148 senenin ışığında, Türkiye Cumhuriye- Bugünkü hâli ile milliyetçilik teorik plânda 20. yüzyılın ba-
ti’nin kuruluş ideolojisi olan Türk milliyetçiliğini, dönemin şında bulunduğu noktanın çok gerisindedir. Türk milliyetçile-
bölgesel ve küresel koşullarının doğru bir analizi ile ve 20. rinin fikrî tembelliği, sosyal bilimlerin ve ideolojik çalışmala-
yüzyılı doğru bir şekilde izah edecek şekilde, akılcı bir ide- rın sürekli ihmal edilişi, günlük politik ihtiyaçların fikrî, siya-
olojik çerçeve içinde geliştirmişlerdir. Geliştirildiği dönemde sal ahlâkın önüne geçmesi, milliyetçiliğin gelişerek yetkin,
Türk milliyetçiliği, dönemin bütün siyasal ideolojilerinden 21. yüzyılı kavrayan bir siyasal program hâline gelmesini en-
daha demokratik, daha etik, daha ileri bir siyasal programı gellemiştir.
temsil etmiştir. Ancak, her ideoloji gibi fikri beslenmeye ih- Son 24 yıldan bu yana Türk milliyetçileri ideoloji üzerinde
tiyaç duyan Türk milliyetçiliği özellikle küreselleşme sürecin- çalışmayı tamamen terk etmişlerdir. Hatta 12 Eylül sonrasın-
de ideolojik gelişme sürecine sokulmayarak olayların ve da bu tavır, Türk milliyetçiliğinin bir siyasal eylem plânı ol-
kavramların gerisinde kalmıştır. maktan çıkıp komünizm ile mücadele derneğinin düşünsel
alt yapısı olarak değerlendirilmesine doğru itilmiştir. Kendisi-
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerine sadık olan Türk ni Türk milliyetçisi diye nitelendirenler arasında komûnizmin
milliyetçilerine, nihaî hesaplaşmadan galip çıkmak, hırpala- tehdit olmaktan çıkması ile Türk milliyetçiliğine ve onun ide-
nan Cumhuriyet’i onarmak ve güçlendirmek, Cumhuriyet’i olojik gelişimine ihtiyaç olmadığını düşünenler olmuştur. 12
21. yüzyıla ve onun da ötesinde 3. bin yıla tarihin, coğrafya- Eylül sonrasında birçok Türk milliyetçisi politikacı ve aydın-
nın ve kültürümüzün bize yüklediği misyon ile taşımak göre- da, “herhangi bir sağ partide de Türk milliyetçisi olarak
vi düşüyor. Ancak, bu misyonu gerçekleştirebilmek, Türk mil- politika yapılabilir” anlayışı yerleşmiştir. Aslında kendi var-
liyetçiliğinin, yaşamın bütün alanlarında gerçekleştirmesi ge- lık ve var oluş şekillerine meşruluk kazandırmaya çalışan bu
reken bir yenilenmeye ve dirilişe; Türk milliyetçiliğinin ye- insanların Türk milliyetçisi olmadıkları söylenemez. Ama si-
niden fikrî inşasına bağlıdır. yasal bir program olarak Türk milliyetçiliği ancak Türk milli-

21 22
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

yetçiliğini siyaset ekseni olarak benimsemiş bir partide yapı- sin yoksa üretim durdurulsun? Türk milliyetçisi aydınlar eğer
labilir. Aksi takdirde diğer sağ partilerde Türk milliyetçisi ola- Türk milliyetçilerinin önüne sürekli okunabilecek değeri olan
rak bulunmak marjinal faydalar sağlasa dahi son tahlilde, çalışmalar koyabilirler ise Türk milliyetçileri de okumaya baş-
Türk milliyetçiliği çizgisinden uzaklaşmayı temsil eder. 12 Ey- layacaklardır. Ancak entelektüel üretim okuyucunun talebi
lül sonrasındaki bu ruh hâli de Türk milliyetçiliğinin ideolojik ile değil, aydının kafasındaki entelektüel ızdırap ile başlar.
bir eksen üzerinde gelişmesini engellemiştir. Türk milliyetçilerinin temel sorunu, bu entelektüel sorunun
ve ızdırabın durmuş olmasıdır.
Öte yandan siyaset-üniversite bağının kopması; 1980’lerin
başında Erol Güngör ve Mehmet Eröz gibi Türk milliyetçiliği- Ancak, Türk millliyetçiliğinin ideolojik bunalımından so-
nin ideolojik gelişimi için büyük tartışma alanları yaratan aka- rumlu olanlar sadece aydınlar ve siyasetçiler değil, aynı za-
demisyenlerin erken kayıpları, Türk milliyetçiliğinin ideolojik manda önde gelen Türk milliyetçisi sivil toplum örgütleridir.
gelişimi önündeki engellerin başında gelmiştir. Bu örgütlerin de yeterince ideolojik gelişim üzerinde çalıştık-
SSCB'nin çökmesinden sonra Türk dünyası gerçeğinin bir ları, tavizsiz ideolojik bir görüntü verdikleri, siyasal iktidarla-
patlama şeklinde ortaya çıkması bile Türk milliyetçisi aydın- ra karşı Türk milliyetçiliği ideolojisinden kaynaklanan bir di-
ların ideolojik bir çıkışı temsil etmelerine yol açamamıştır. reniş gösterdikleri söylenemez.
Tarihsel plânda haklılıklarının ortaya çıkması bile, Türk milli- Aksine, siyasal iktidarlar ile mümkün olduğunca uyum
yetçilerini fikrî-ideolojik bir harekete geçirememiştir. ve uyumun ortaya çıkardığı rant, Türk milliyetçisi sivil top-
Siyaset-üniversite bağının kopmasında tek hata, üniversi- lum örgütlerinin temel hedefi olmuştur ve olmaya devam
te mensuplarının teorik çalışmalarına yeterince değer verme- etmektedir. Bu, “her partinin içinde adamımız var” şek-
yen ve ancak rahatsız edici olmadığı sürece, bir süs gibi kul- lindeki “bukalemun milliyetçiliği”, ideolojik bir belkemi-
lanan milliyetçi siyasetçiler değildir. 12 Eylül sonrasının bü- ğinin olmamasının sonucudur.
tün değerlerini çürüten liberal kapitalizmin insanları satın alı- Türk milliyetçilerinin bütün siyasal partilere dağılarak etki-
şından, üniversite de kendisini ne yazık ki koruyamamıştır. siz hâle gelmesinde milliyetçi merkezi bilinçli olarak dağıtma
Türk milliyetçisi yazının gelişmemesinin bir gerekçesi ola- politikasının da çok büyük bir rolü olmuştur. Böylece, milli-
rak, sık sık Türk milliyetçilerinin okumadığı ileri sürülmüştür yetçi politikanın partilerin değil, kişilerin meselesi olduğu, ki-
ve sürülmektedir. Bu gerekçe ilk bakışta birçoğumuza doğru şiler aracılığı ile de yapılabileceği gibi sakat bir görüş yayıl-
da gelmektedir. Ancak, bu gerekçe aslında fikrî çalışmanın mıştır.8
kendisine hakaret niteliği taşır. Fikrî çalışma, entellektüel 8
Özcan Yeniçeri, Türk Milliyetçileri Üzerinde Oynanan Oyunların Nedenleri,
üretim peynir veya portakal mıdır ki, tüketicisi olunca üretil- Yeni Çağ Gazetesi, 18 Mayıs 2003.

23 24
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

Türk milliyetçiliği ideolojisi doğrularını yitirmiş bir ideoloji man, acımasız bir sorgulama, Türk milliyetçiliğini ideolojik
konumunu güçlendirmektedir ve her eyleme, her politikaya plânda tahrip edenlerden ve edilmesine göz yumanlardan he-
Türk milliyetçiliği adına onay verilebilmektedir. Türk milliyet- sap sorma zamanıdır.
çileri, Gümrük Birliğine karşı çıkmamaktadırlar. AB’ye evet
demektedirler. Parametrelerini liberalizmin çizdiği bir özel-
leştirme gündemlerindedir. İngilizce eğitim konusunda bir sı- İdeolojik Gelişim, Medenî Cesaret ve Romantizmden
kıntıları yoktur. Paralel devlet yapısı oluşturan özerk kurulla- Gerçekçiliğe
rın inşasına destek vermişlerdir. Yılların önde gelen Türk mil- Türk milliyetçilerinin fikrî gelişim ve yenilenme sürecinde
liyetçileri, önemli isimler, TBMM’de etnik dillerde eğitim ve en çok ihtiyaç duydukları hususun başında medenî cesaret
televizyon yayını yapılmasını savunmuşlardır. Türk milliyetçi- gelmektedir. Çünkü, tartışılması gereken, sorgulanması gere-
lerinin gündeminde Türk birliği yoktur. Soğuk Savaş döne- ken, ortaya atılıp tartışmaya açılması gereken o kadar çok ko-
minde Türk milliyetçilerinin temel gündem maddelerinden nu var ki, Türk milliyetçiliği ile ilgili bunların bir an önce ve
birisi Türk dünyası ve esir Türkler iken şimdi, hem de Türk hiç çekinmeden tartışılması gerekmektedir.
yurtları bağımsızlığa kavuştuktan sonra gündemden çıkmış
olması insana, “Acaba Türk dünyası Türk milliyetçilerinin Geçen yüzyılın başında Türk milliyetçilerinin sahip olduğu
gündemine Soğuk Savaş’ın dinamikleri tarafından konulmuş teorik düzeyin gerisinde olan çağdaş Türk milliyetçisi aydın,
ve ihtiyaç duyulmayınca mı çıkarılmıştır?” diye düşündürtebi- hiç çekinmeden bütün milliyetçi entelektüel birikimi kapsa-
liyor. Özetle, Türk milliyetçileri doğrularını yitirmişlerdir yan bir beyin fırtınasını başlatmak zorundadır. Bu beyin fırtı-
ve eğer ideolojik bir tartışma sürecini sürdürmezler ise nası sırasında birçok yanlış şey de söylenecektir. Birçok tutar-
Türk milliyetçiliğinin fikrî eriyişi ne yazık ki sürecektir. sız tartışma alanı da açılacaktır. Bunun hiçbir sakıncası yok-
tur. Nelerin yanlış olduğu anlaşılmadan doğru bulunamaz.
Artık yapılması gereken; milliyetçi politikacı, aydın, genç,
bürokrat, iş adamının ortaklaşa bir çalışma süreci içinde bü- Türk milliyetçilerinin 20. yüzyıl içinde öngördüğü bir çok
tün önyargılardan soyutlanarak ve milliyetçiliğin kaynakların- sürecin gerçekleştiği göz önünde tutulur ise galip bir ideolo-
dan hareket ederek günümüzdeki milliyetçi anlayış ve politi- jinin savunucularının bugün ideolojik olarak içinde bulun-
ka diye Türk milliyetçilerine ve Türk halkına sunulanları göz- dukları zayıflığı anlamak mümkün değildir. Burada suçu kü-
den geçirmek, doğru bilinen ve şablonlaşmış fikrî kalıpları resel veya ulusal politik koşullar da değil, medenî cesaretle-
sorgulamaktır. Yaşamın bütün alanlarına cevap üretebilen bir rini, ülkülerini yitirmiş olan Türk milliyetçilerinin fikrî tembel-
ideolojik alt yapının oluşturulabilmesi, yoğun ve çok disiplin- liğinde aramak gerekmektedir. Doç. Dr. Özcan Yeniçeri bu
li bir anlayış çerçevesinde çalışmayı gerektirmektedir. Za- durumu, 25 yıl süren fikir orucu olarak tanımlamaktadır.

25 26
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

Fikrî plânda her yenilik girişimi, her sorgulayan gelişme, Milliyetçilik gibi hep güçlü bir romantizm boyutunu içeren
Türk milliyetçiliğini dondurarak, ideolojik gelişimi boğma, ideolojinin sadece akla dayalı ve rasyonalizmin kuruluğuna
yok etme içinde olanların muhalefeti ile karşılaşabilir. Esa- gömülmüş değişikliklere direnmesi daha kolay olacaktır. Oy-
sen, Türk milliyetçiliğinin ideolojik anlamda tarihsel mirasına sa, artık Türk milliyetçiliği için geçmişin romatizminden
ve bugününe vakıf olmayan ve sahip çıkmayan çevrelerin il- geleceğin gerçekçi bir şekilde inşa edilmesine geçişin
kel ve sloganvari direnişlerinin temelinde Türk milliyetçiliği zamanı gelmiştir. Türk milliyetçileri, Türk milletini büyük ya-
ile ilgili teorik kaygılar değil, günlük politika ve çıkar ilişkileri pan hususları tarihsel bir vaka olarak anlatmaktan öteye ge-
ile ilgili bireysel endişeler yatmaktadır. çip onları bugünün ve geleceğin gerçeği yapmak zorundadır-
lar. Bugünde başarısız, gelecek konusunda umutsuz olan in-
İdeolojik tartışmadan korkanlar, tartışmaların günlük çürü-
san, grup ve milletler geleceğin şanlı sayfalarına kaçmayı ve
müş siyaset zeminini ortadan kaldıracağını düşünenler bu
başarıyı tarihin sayfaları arasında aramayı tercih ederler. Türk
tartışmaya karşı çıkacaklardır. Nitekim, tartışmaları Türk mil-
milliyetçilerinin de bir süreden bu yana yaşadığı ne yazık ki
liyetçiliğine yeni "don biçmekle" suçlayanlar olmuştur. Oysa
budur.
her Türk milliyetçisi aydının en doğal hakkı Türk milliyetçili-
ğinin gelişimine katkıda bulunacağını düşündüğü fikirleri tar- Bugünün yaşayan Türk milliyetçilerinin dedelerinin yap-
tışmaya açmaktır. Buna "don biçmek" deniliyor ise, evet, Türk tıkları ile övünecekleri çok şey vardır. Ama, bugünün Türk
milliyetçisi her aydının Türk milliyetçiliğine "don biçmeye" milliyetçilerinin torunlarının, dedeleri ile övünecek çok şe-
hakkı vardır. Önemli olan Türk milliyetçilerinin ortaya atılan yinin olduğunu söylemek ne yazık ki çok zordur. Bunun an-
görüşlerle ilgili yapacağı değerlendirmedir. lamı, yaşayan Türk milliyetçilerinin Türk milletine karşı gö-
revlerini tamamlamadıklardır.
Öte yandan, fikrî gelişim ve ilerleme doğum gibidir. Sancı-
lıdır, acı verir, beyinleri ve ruhları sarsar. Kitleler ve çoğu za- Romantizmden gerçekçiliğe geçişin ön şartı, Türk milli-
man aydınlar, çok işe yaramadığını bilseler de alışmış olduk- yetçiliğinin sadece geçmiş merkezli bir tarihsel-anı ideoloji-
ları şeylerden kolay kolay ayrılmak istemeyeceklerdir. Deği- si olmaktan çıkıp geleceği, Türk milletinin güçlü geleceğini
şim ve gelişim sürecinde içlerinde hep “eskiden kopmanın” kuracak somut politik projeleri geliştirmesine bağlıdır. Bu-
gizli bir korkusu söz konusu olacaktır. Oysa değişim ve geli- gün Türk milliyetçilerinin bu noktadan çok uzak oldukları
şim, eskiden kopma değil, eskinin gelişerek, ana özellikleri- görülmektedir. Oysa, Cumhuriyet'i kurarken ve daha sonra
ni koruyarak geleceğe doğru varlığını taşımasıdır. Gelişim ol- Cumhuriyet'i korurken, Türk milliyetçileri ortaya somut pro-
maz ise ölüm başlamaktadır. Ve bütün Türk milliyetçileri bu- jeler ile çıkmışlardır. Yaşamın her alanına cevaplar üretmiş-
nun farkındadırlar. lerdir.
27 28
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

Türk Milliyetçiliğinin İdeolojik Sorunları de Türk milliyetçilerine düşen görev nedir? Bütün bu sorula-
rın dışında, daha genel sorun alanlarını da tespit etmek
Kökleri geçmişten güç alan gelecek merkezli bir ideolojik
mümkündür.
yaklaşım arayışına girmek, Türk milliyetçilerinin kısa zaman-
da çok önemli bir mesafeyi arkalarında bırakmalarını sağla- Türk milliyetçiliğinin ideolojik yenilenmesi sürecinin en
yacaktır. Çünkü, Türk milliyetçiliği çok sağlam bir ideolojik önemli aşamalarından birisini ideolojik açıdan temel sorun-
zemin olan millet gerçeği üzerinde yükselmektedir. 20. yüz- lar dediğimiz alanların tespit edilmesi aşaması oluşturmak-
yılda ideolojik çatışmanın ana eksenini, millet ile sınıf mer- tadır. Temel sorunların tespiti aslında ideolojik yenilenme yo-
kezli ideolojilerin çatışması oluşturmuştur. Bu ideolojik çatış- lunda çok önemli bir mesafe kaydedilmesi anlamına gelecek-
madan millet merkezli ideoloji galip çıkmıştır. Şimdi, millet tir. Çünkü, Türk milliyetçileri bu tespitleri yaparak ilerleme
ile milleti alt etnisitelere bölmek isteyen küreselleşme arasın- sürecinin yöneleceği istikameti belirleyeceklerdir.
da yoğun bir mücadele yaşanmaktadır. Millet gerçeği, küre-
Aşağıda yapılan tespitler aslında Türk milliyetçilerinin de-
selleşme ile girdiği ideolojik mücadeleden de galip çıkacak-
ğişik plâtformlarda yaptıkları, ancak henüz sistematik bir
tır. Türk milliyetçileri, Türk milletine küreselleşme ile girişilen
eleştiri-özeleştiri mekanizmasının çerçevesi içerisine oturtul-
mücadelede yol gösterebilmek ve öncülük yapabilmek için
mamış tespitler olma niteliği taşıyor. Burada yapılan tespitle-
büyük bir medenî cesaretle ideolojik gelişimi sorgulamak zo-
ri, Türk milliyetçisi aydınlar içeriğini doldurmak ve sorun ala-
rundadırlar.
nından çözüm alanına taşımak anlamında yoğun bir şekilde
Milliyetçiliğin yenilenerek 21. yüzyıla taşınması konusun- tartışarak, eleştirerek, olgunlaştırmak, geliştirmek görevi ile
da şimdiye değin çok fazla bir şey yapıldığını söylemek müm- karşı karşıyadır.
kün değildir. Milliyetçiler, Türk milleti için yaşamsal nitelik ta-
Türk milliyetçiliğinin mevcut ideolojik sıkıntıları olarak şu
şıyan birçok soruna tutarlı hatta tutarsız cevaplar dahi verme-
hususları gösterebiliriz:
mişlerdir. Küreselleşme karşısında belirgin bir olumlu veya
olumsuz milliyetçi tavır yoktur. Demokratik bir ideoloji olan 1- Türk milliyetçiliği ulaşmış olduğu teorik gelişmişlik dü-
milliyetçilik çerçevesinde, milliyetçilerin demokratikleşme zeyi itibarı ile, 21. yüzyılın temel sorun alanlarına teorik
programı nedir veya şimdiye değin neden olmamıştır? Milli- izah ve yanıt verebilmiş değildir. Türk milliyetçiliği ge-
yetçiler neden çevreci politikaları gerektiği kadar ciddiye al- nel olarak 20. yüzyılın kavramsal çerçevesi içine sıkış-
mazlar ve politikalarına dâhil etmezler? Her şeyden önce, mış kalmıştır ve 21. yüzyılın kavram ve gündemi ile te-
Türk milletinin geleceğini tehdit eden ve şimdilik ağırlıklı ola- orik bir çatışma sürecine girmemiştir. Ancak, bu durum
rak Kürt sorununda temsil edilen etnik meselenin çözümün- Türk milliyetçiliğinin gerilemesini engellememekte, ak-
29 30
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

sine hızlandırmaktadır. Bundan dolayı, Türk milliyetçisi Türk milliyetçilerinin bakış açısını daraltmaktadır. Ti-
aydınlar, bütüncül teorik bir çerçeve geliştirerek etnik mur, Şah İsmail, Tomambay, Cengiz, Nadir Şah daha az
milliyetçilikten, çok kültürcülüğe; internetten, yeni mis- Türk daha az bizim değildir. Asya, Avrupa, Afrika'dan
yonerlik ve küreselleşmeye kadar gündem ile ilgili ek- oluşan eski dünya toplam 85 milyon km2dir. Bu dev
lektik olmaktan uzak somut cevaplar üretmek zorunda- coğrafyanın 55 milyon km2si Türk devletlerinin ege-
dırlar. menlik ve hayat sahası olmuştur. Türk milliyetçisi aydın
bütün Türk tarihine sahip çıkmalıdır.
2- Türk milliyetçiliği hâlâ Türkiye milliyetçiliği şeklinde
anlaşılıyor ve bütün Türk dünyasını kapsayan bir Türk 4- Türk milliyetçiliğinin dinî yorumu hâlâ ne yazık ki mez-
milliyetçiliği ideolojisinin oluşturulmasından hâlâ hep merkezlidir. Oysa, Türk milliyetçiliği ne kadar bü-
uzak bir konumdayız. Türkiye Cumhuriyeti’nin tek ba- yük bir çoğunlukta olur ise olsun Türk milletinin sade-
ğımsız Türk devleti olduğu dönemde bu husus anla- ce bir bölümünün mensup olduğu mezhebi değil, bü-
yışla karşılanabilirdi. Ancak, bağımsız Türk cumhuri- tün Türk milletini kapsamalıdır. Avrasya bloğuna yayı-
yetlerinin kuruluşunun üzerinden 12 yıl geçmiş olma- lan Türk milletinin çok büyük bir bölümü Müslüman ol-
sına rağmen Türk milliyetçiliğinin en azından genel-te- makla beraber bünyesinde az da olsa Müslüman olma-
mel sorunlar karşısında ürettiği ortak cevaplar üzerin- yan, Hristiyan, Musevî, Şaman, Budist (Burkancı) unsur-
de Türk dünyasının bütün noktalarında Türk milliyet- lar da bulunmaktadır. Ayrıca gerek Avrasya kıta bloğun-
çilerinin fikir birliği içinde olmaları gerekmektedir. Bu da gerekse Türkiye’de, Şiî ve Alevî Türklerin sayısı hiç
ise teorik bir çalışma sürecinin başlaması anlamına de küçümsenmeyecek kadar fazladır. Türkiye’den son-
gelmektedir. Bu süreçte Türk dünyasının farklılıkları ra en büyük Türk ülkesi olan İran’da Türk nüfusun bü-
ve bunların gerektirdiği farklı açılımlar olabileceği gi- yük bir bölümünün Şiî olduğu gerçeği göz önünde tu-
bi, ortaklıkların da bulunmasını beraberinde getire- tulmalıdır. Türk milliyetçileri genel söylem bazında Ale-
cektir. vî-Sunnî sorununu aşmış görünseler dahi gerçek ya-
şamda bunun politik-sosyal sıkıntıları ne yazık ki hâlâ
3- Türk milliyetçilerinin tarih anlayışı hâlâ hanedan tarihi çekilmektedir. Bu da Türk milletine karşı gerçekleştiri-
üzerine oturmaktadır. Birçok Türk milliyetçisi haklı bir len psikolojik operasyonlarda bir araç olarak Alevîlik-
gurur duymamız gereken Osmanlı tarihini tarihsel-poli- Sunnîlik karşıtlığının kullanılmasına imkân vermekte-
tik analiz sürecinin tek ölçütü yapmaktadır. Bu ise Türk dir. Türk milliyetçileri, bu oyunun sona erdirilmesi ve
milliyetçiliğinin ulaşması gereken “Türk dünyası Türk sosyal bütünleşmenin sağlanması amacı ile Alevî-Sunnî
milliyetçiliği” anlayışının önünde önemli bir engeldir ve çatışması tuzağını ortadan kaldırıcı bir süreci başlat-
31 32
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

mak zorundadırlar. Dar mezhepsel yaklaşımlar sergile- nüm sergilemektedir. Bu sürecin hızla aşılması ve Türk
yenler, kendilerini Türk milliyetçisi zannetseler dahi ey- milliyetçiliğinin gerçek sosyal zemin üzerine oturtulma-
lemleri/düşünceleri ile Türk milletine ve milliyetçiliğine sı gerekmektedir.
istemeyerek de olsa zarar vermektedirler. Burada orta-
ya konulan hususlar, Türk milliyetçilerinin İslâmiyete 6 - Türk milliyetçiliği ekonomik kavrayışını ve izahını yitir-
karşı kozmopolit aydınlarda çok sık görülen “steril lâ- miştir. Gerçi Türk milliyetçiliğinin hiçbir zaman vahşi li-
ik” bir tavır içine girmesi anlamına gelmemektedir. Bü- beralizm ve Marksist sosyalizm gibi rijit bir ekonomik
yük şair Yahya Kemal, “Şu Ahmet Yesevi kim? Bir araş- anlayışı olmamıştır ve olmamalıdır. Ancak, bu milliyet-
tırın göreceksiniz... Bizim milliyetimizi asıl onda bula- çiliğin her ekonomik ekolü benimseyebileceği anlamı-
caksınız” demektedir. Yani, İslamsız bir Türk tanımı na gelmemektedir. Bir siyasal program olarak savunu-
mümkün değildir. Ancak bu bizim Müslüman olmayan lan Türk milliyetçiliğinin muhakkak sosyal adaleti göz
Gökoğuzlara ve Çuvaşlara sevgi ile bakmamızı engelle- önünde tutan üretimci/ toplumcu/rekabetçi bir anlayış
meli mi? Ya da Kuzey ve Güney Azerbaycan’da yaşıyan üzerine oturtulması lâzımdır.
35 milyon Şii Türk’e sevgisiz mi yaklaşmalıyız?” Türk
milliyetçisi dini yaşamak için büyük bir çaba içinde ol- 7- Türk milliyetçiliğinin bir reform programı yoktur. Oysa
malıdır. Ziya Gökalp’in ortaya koyduğu İslâmlaşma sü- Türk milliyetçiliği 20. yüzyıl başında radikal reformist-
reci hâlâ Türkiye için büyük bir gereklilik olmaya de- devrimci bir geleneği temsil etmiştir. Bugün de Türk
vam etmektedir. İslâmın öğretilmesi ve anlaşılması için milliyetçiliğini siyasal muhafazakâr hareketlerle eşde-
en uygun koşulların oluşturulması gerekmektedir. Bu- ğer tutan yaklaşımlar sergilenmektedir. Oysa, kültürel
nun aksi düşünülemez. Ancak, dinin yaşanması, mez- anlamda muhafazakârlıkla, siyasal muhafazakârlık çok
hep merkezli politika yapılması, politikanın bu esas farklı uçlardır. Türk milliyetçileri Türk milletinin büyük
üzerine kurulması anlamına gelmez. Ayrıca, dinin ya- bir tarihsel derinliği olan ve bugün küreselleşmenin
şanması Türk milliyetçilerinin benimsediği lâik devlet darbeleri ile hırpalanan kültürel değer, varlık ve gele-
modeli ile de çelişmemektedir. neklerine sahip çıkmaktadırlar. Ancak kültürel değerle-
5- Türk milliyetçiliği, modern çağda kentli bir ideoloji ola- rin muhafazası çürümüş siyasal sistemi savunmayı,
rak ortaya çıkmıştır ve milliyetçilik aynı zamanda bir muhafazayı gerektirmemektedir. Türk milliyetçiliği, çü-
çalışma ahlâkı olarak modern sanayi toplumunun rüme sürecinde olan politik yapılanmalar ve sosyal sü-
itici gücü olmalıdır. Oysa, Türk milliyetçiliği, bugün reçler (televole toplumu) için hangi reform programına
kentli-modern değil, taşralı-modern öncesi bir görü- sahip olduğunu ortaya koymalıdır.

33 34
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

8- Türk milliyetçiliğinin gelecek tasarımı yoktur. Türk mil- bilgileri yok; bundan dolayı bir şey söylememiz, karşı
liyetçileri, 20 veya 50 yıl sonra çocuklarının ve torunla- çıkmamız veya yanında olmamız mümkün değil” de-
rının nasıl bir Türkiye’de ve dünyada yaşaması gerekti- mektedir. İlk iki yaklaşım, içinde doğru ve yanlışları ile
ği konusunda bir vizyona, bir gelecek rüyasına sahip millî endişelerden kaynaklanır ve netice itibarı ile savu-
değildirler. Hatta, kendilerinin nasıl bir Türkiye ve dün- nanların arkasında durduğu bir tavırdır. Ancak, üçün-
yada yaşamayı arzu ettikleri konusunda bile şüpheleri cü yaklaşım “onurlu AB’cilik” gibi tavırsızlıktan
vardır. Ufuksuz, hayalsiz ve amaçsız ideoloji olmaz. İf- başka bir şey değildir.
lâs eden komünizm bile hâlâ direnerek doğru ya da
11-Türk milliyetçiliğinin ahlâk temelleri büyük bir sarsıntı
yanlış bir gelecek önermeye devam etmektedir. Türk
geçirmiştir. Türk milliyetçiliği, çürümüş Türk siyasal ya-
milliyetçileri, dünyaya ve Türkiye’ye nasıl bir gelecek
şamında ahlâkî değerler üzerinde durmayı mümkün ol-
önerdiklerini ortaya koymak zorundadırlar.
duğunca başarmış bir harekettir. Gerçi, birleşik kaplar
9- Türk milliyetçiliği ne Türkiye’de ne de Türk dünyasında kanunu gereği bir toplumda bulunan bütün hastalıkla-
ortak bir siyasal dil üretebilmiştir. En kısa zamanda rın kaçınılmaz olarak milliyetçi camiaya da sıçramamış
Türk milliyetçileri teorik çalışma sürecinde, milliyetçile- olması düşünülemez. Ancak, bu sıçramalar Türk milli-
rin dünyayı anlamlandırmasının aracı olacak kavramsal yetçiliği içinde hiçbir zaman meşru bir zemin kazan-
çerçeveyi geliştirmek zorundadırlar. mamıştır. Bu da Türk milliyetçiliğine, Türk siyasal
yaşamını temizleyecek bir ahlâkî yeniden yapılan-
10-Türk milliyetçiliğinin dış politik konsepti yoktur. Soğuk ma sürecinin öncüsü olma fırsatını verecektir. An-
Savaş öncesinde anti-komünizm ve esir Türkler üzerine cak, son dönemde gerçekleşen bazı uygulamaların
kurulmuş olan Türk milliyetçiliğinin dış politik konsep- Türk milliyetçiliğine büyük ölçüde zarar verdiği şüphe
ti Soğuk Savaş sonrasında ortadan kalkmıştır. Son sü- götürmez. Türk milliyetçileri, siyasetin bir ahlâk
reçte, Irak’a yönelik ABD operasyonu dış politik kon- klubü anlayışı ile yapıldığını, kendilerine ve Türk
septin yokluğunu tekrar ortaya koymuştur. Türk milli- milletine göstermek zorundadırlar. Ahlâkî bir teme-
yetçilerinin bir bölümü büyük bir iyi niyet ile Kürt dev- le dayanmayan, bu ülkeyi, bu halkı, bu halkın kaynak-
letini engellemek için ABD’ye yardım etmemiz gerekir larını sömürmek amacı taşıyan mezar soyguncusu zih-
derken, diğerleri haklı bir ulusal gurur ve endişe ile Tü- niyeti Türk milliyetçiliği hareketinin içinde barındırmak,
riye’nin ABD’ye karşı tavır almasını önermektedirler. Bir hatta ödüllendirmek bütün Türk milliyetçilerini olduğu
başka yaklaşım ise bu ikisinden çok daha farklı ve gibi Türk milliyetçiliği ideolojisini de ahlâken yıprata-
omurgasız bir tavır sergilemekte ve “elimizde devletin caktır.
35 36
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

12-Türk milliyetçiliğinin teorik çerçevesinin üç temel aya- 14-Türk milliyetçiliği hâlâ erkek egemen bir yapı sergile-
ğı olmak zorundadır. Bunlar sırası ile yerel-millî ve mekte, Türk milliyetçisi kadın, politik sürecin dışına itil-
evrensel dayanak noktalarıdır. Yerel düzlemde, bu, mektedir. Hatta, Türk milliyetçisi kadının fazla milliyet-
halkın kültür dokusu üzerine oturmalı, onun değerleri- çi olmasının gerekmediği, erkeğin politik tavrının yeter-
ni anlamalı, kavramalı, içselleştirmelidir. Millî düzlem- li olduğu anlayışı gibi sağlıksız bir yaklaşım söz konusu-
de, ulusun millî menfaatlerini doğru tanımlayabilmeli dur.10
ve millî menfaatlerin gerçekleşmesi için doğru araçlar
Yukarıda sayılan ve daha birçok temeli olan, üzerinde ya-
önerilebilmelidir. Evrensel düzlemde ise Türkiye’yi ve
pılması gereken teorik çalışmalar, Türk milliyetçiliğinin siya-
Türk dünyasını aşan boyuttaki sorunlara doğru cevap-
sal bir program olarak da önünü açacaktır. Türk milliyetçisi
ları olmalı, bütün insanlığın paylaştığı/paylaşabildiği de-
aydınlar ile Türk milliyetçiliğini bir siyasal ideoloji olarak be-
ğerler üretebilmelidir. Türk milliyetçiliği, Yunus Em- nimsediğini söylemeyen siyasî partiler bu çizgi üzerinde ide-
re’deki yerellik-millîlik ve evrenselliği yakalayabilmeli- olojik çalışma yapmaktan günlük politik nedenlerle sakınan-
dir. Bugün için ne yazık ki, Türk milliyetçiliğinin evren- lardır. İdeolojik bir yaklaşım olmayınca, milliyetçi siyasal
sellik noktasında çok önemli eksikliklerinin olduğunu partilerin politikalarını ilkeler değil, ilkesizlikler, kişisel
itiraf etmemiz gerekmektedir. tercihler, korkular, menfaatler belirlemektedir.
13-Türk milliyetçilerinin önündeki en acil görev, emperyaliz- Artık Türk milliyetçilerinin kimseyi beklemeden ve kendi-
min Türkiye için plânladığı federasyon modeli sürecinde lerinden başlayarak Türk milliyetçiliğini sorgulama temelinde
dayatmaya çalıştığı ve bir “Türk Kerbelâsı” anlamına ge- geliştirmeleri gerekmektedir. 21. yüzyıl yeni Ziya Gökalp'leri,
lecek olan iç çatışmanın engellenmesi için gereken mo- Yusuf Akçura'ları, Gaspıralı'ları, Atsız’ları, Sancar’ları, Meh-
deller üzerinde çalışmaktır. Bu konuda Türk milliyetçile- met Eröz'leri, Erol Güngör'leri, Avrasi’leri beklemektedir. 20.
rinin gerekli çalışmaları yaptığını söylemek ne yazık ki yüzyılda Türk milliyetçiliğinin önder isimleri olan Atatürk’ü,
mümkün değildir.9 Türk milliyetçilerinin, Türk milletinin Alpaslan Türkeş’i, Dündar Taşer’i, Muzaffer Özdağ’ı kendisi-
bu en yaşamsal sorunu hakkında detaylı ve bilimsel çö- ne örnek alacak bir tavrı sergileyecek Türk milliyetçisi aydın-
zümler üreterek, PKK’nın tahrip ettiği millî dokuyu onar- ların ve devlet adamlarının ortaya çıkması gerekmektedir. An-
ması gerekmektedir. cak, bilgi ve eylemin sentezi Türk milliyetçiliğinin başarıya
ulaşmasını sağlayacaktır.
9
Bu noktada iki çok değerli hocamız, Türkiye’de etnik sorun konusunda bü-
10
yük bir hassasiyet ile çalışan Prof. Dr. Orhan Türkdoğan ve Prof. Dr. Mustafa Bkz bu konuda: Özcan Yeniçeri, Türk Milliyetçiliğinin Geleceğini Düşünmek,
Erkal istisna teşkil etmektedirler. Türk Yurdu, Haziran 2003.

37 38
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

Türk Milliyetçiliğinin İdeolojik Krizi ve Fırsatlar manın bir gereklilik olduğunun Türk milliyetçilerinin ortak
çağrısı hâline gelmesi, fikrî canlanmanın ve sorumluluk yük-
Türkiye’nin ve Türk milliyetçiliğinin içine girdiği krizde, lenmenin ilk adımı olacaktır.
şimdiye kadar yapılmayanların büyük etkisi vardır. Çin dilin-
de kriz kelimesinin iki anlamı vardır: Birincisi tehlike, ikinci-
si ise fırsattır. Türk milliyetçileri, krizi Türk milliyetçiliği- Türk Milliyetçiliği Adına Hesap Sorma ve İdeolojik Ge-
nin ideolojik dirilişi için bir fırsat hâline getirmeyi ba- lişimin Engellenmesi
şarmalıdırlar. Türk toplumunun taleplerine cevap vererek
Türk milliyetçiliğinin ideolojik gelişiminin önündeki en bü-
toplumu fetheden, gelecek Türk nesillerinin de onurlu ve ba-
yük engellerden birisi de ideolojik çalışmanın, fikrî gelişimin
ğımsız yaşamalarını sağlayacak bir Türk milliyetçilik siyasal
bilinçli müdahalelerle gündemden düşürülmesidir. Türk mil-
programının oluşturulması, ideolojik yenilenmeye bağlıdır.
liyetçiliğini siyasal anlamda temsil iddiasını taşıyanlar tarafın-
Toplumsal tabandan büyük ölçüde kopan Türk milliyetçi- dan yapılan ve ideolojik gelişmeyi engelleme amaçlı bu mü-
liği, ideolojik diriliş sürecini, toplumsal taban ile sağlıklı iliş- dahalenin temel nedeni, Türk milliyetçilerini, özellikle Türk
kiler kurmak ve millî sosyal tabakalarla güç birliği içine gir- milliyetçisi aydınları ve gençliği bir fikirsizlik süreci içinde be-
mek için kullanmalıdır. lirsizliğe itmektir. İdeolojik bir alt yapıya sahip olmayan
gençlik ve fikrî duraklama içinde olan aydınlar, Türk mil-
Türk milliyetçiliğinin yeniden yapılandırılmasının sorumlu- liyetçiliğinin özünden uzaklaşmayı temsil eden politika-
luğu ne bir kuruma ne de belirli kişilere aittir. Bu, Türk milli- lar ve eylemler karşısında, Türk milliyetçiliği adına he-
yetçisi aydınların kurumlar dışında taşıdıkları ortak sorumlu- sap soramamaktadırlar. Arzu edilen de zaten budur.
luktur. Siyasal Türk milliyetçiliği geleneği içinde yer alan bü-
tün kurumlar, bu sürecin karşısında değil içindedirler, içinde Ancak, aydınlar, gençlik ve milliyetçi kitle, hiçbir şeyin
olmalıdırlar, ancak nasıl içinde olacaklarını da kendileri belir- doğru gitmediğinin farkındadır. İstismar edildiği, duyguları
leyeceklerdir. Türk milliyetçiliğinin ideolojik dirilişi, Türk mil- ve aklı sömürüldüğü için kızgındır, kırgındır, umutsuzdur.
leti için yaşamsal bir öneme sahiptir. Ancak, yıllardan bu yana süren bilinçli ideolojik körleştirme
politikası, onların ideolojik bir tavır alarak Türk milliyetçi-
Sağlıklı bir ideolojik temele sahip olunmadan sağlıklı ve liği adına hesap sormasını engellemektedir. Bu bulanıklık-
doğru Türk milliyetçisi politikalar üretilmesinin mümkün ol- ta onlara, Türk gençlerine, aydınlarımıza ve kitleye, yanlış
madığını, iktidara gelmenin dahi sorunları çözmeyip aksine politikaların ve politik çöküşün, Ahmet’in Mehmet’in hatası
daha büyük ideolojik sorunlara ve ideolojik krizin derinleş- olduğu söylenerek; gerçek çöküşün ideolojik çöküş olduğu,
mesine yol açtığı görülmüştür. İdeolojik yenilenme ve canlan- ideolojik tutarsızlıkların ve Türk milliyetçiliği ile uzaktan ya-
39 40
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

kından ilgisi olmayan politikaların gözden kaçırılmasına çalı- ran bırakmalarına, Türk halkına Öcalan’ın idamı ve başörtü-
şılmaktadır. sü konularında verdikleri sözü tutmalarına, AB konusunda
çok tutarlı bir tavır sergilemelerine, Türk dünyası gerçeğini
İdeolojik körleştirme politikası, Türk milliyetçiliğinin hiç- Türkiye’nin ve dünyanın gündemine getirmelerine rağmen
bir temel değeri ile örtüşmeyen, ilkesiz, belkemiksiz politika- Türk milliyetçilerine karşı yapılan Amerikan ve Batı kaynaklı
ları kitleye dayatarak veya oldu bittilerle kabul ettirerek, ya- psikolojik operasyonlar milliyetçilerin psikolojik çöküşünü
şama geçirme imkânı vermektedir. Ancak, bu uygulamanın gerçekleştirmiştir. Türk milliyetçileri, “28 Şubat” sendro-
kaçınılmaz sonucu olarak, gençlik, açık bir ideolojik analiz mu yaşamamalarına, derin devlet korkusu ile panikle-
gerçekleştirmese dahi, sağduyusu ile inandığı değerlere iha- memelerine rağmen, ABD tarafından siyasal süreçten
net edildiğini hissederek, umutsuzluk ve kızgınlığın neden ol- tasfiye edilmişlerdir.
duğu bir patlamanın arifesinde yaşamaktadır. Türk milliyetçi-
Yaşanılan büyük çöküşün nedenlerini dürüst bir şekilde
si aydın, bir ömür boyu inandığı değerlere ihanet edildiği dü-
izah edip, ideolojik –politik yenilenme ile kitle ile tekrar bu-
şüncesi ile kızgın ve âdeta “benden uzak olsun da ne olur ise
luşma, Türkiye’nin hızla yaklaştığı nihaî hesaplaşmaya, Türk
olsun” şeklinde bir ruh hâli ile geri çekilmiş, üzüntü ile sergi-
milliyetçiliğini, onun siyasal karargâhını, kadrolarını hazırla-
lenen oyunu seyretmektedir.
mak yerine hatayı Ahmet’e Mehmet’e ve nihayet ABD’ye at-
Hiçbir ideolojik çerçeveye sahip olmadıkları için, gerçek- mak, hâlâ gerçeği görememek demektir.
leştirdikleri politikaların Türkiye’ye ve Türk milliyetçiliğine
verdiği zararların gerçek boyutlarını kavrayamayanlar, halkı Türk Milliyetçisi Aydınların Sorumluluğu
ve Türk milliyetçilerini kendi politikalarını anlamamakla suç-
lamaktadırlar. Cumhuriyet tarihi boyunca, halka bundan da- Bir ideolojinin üreticisi ve taşıyıcısı aydınlardır. Türk milli-
ha ağır bir hakaret yapılmamıştır. Bu yaklaşımın hiçbir çevre- yetçiliği ideolojisinin de temellerini aydınlar ortaya koymuş-
de en ufak bir izah görmemesi üzerine, anîden Türk milliyet- tur. Türk milliyetçiliğinin modern bir ideolojik çerçeve içinde
çiliğinin politik çöküşü için yeni bir fail bulunmuştur. Bu fail, ilk şeklini alması, Türk dünyasının önemli bir kültürel parça-
başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, dış güçlerdir. sı olan Kırım’da Gaspıralı İsmail Beyin çalışmaları ile ortaya
çıkmıştır. Gaspıralı İsmail Beyin ortaya attığı milliyetçilik, en-
Türk milliyetçilerinden ve Türk milletinden inanılması iste- telektüel anlamda yerelliği çok aşmış, bütün bir Türk dünya-
nen şudur: Türk milliyetçileri, tarihlerinin en güçlü ideolojik sını kapsama iddiası taşıyan teorik düzeyi yüksek bir milliyet-
canlanmasını gerçekleştirmelerine, siyasal ahlâk konusunda çiliktir. Aynı yüksek teorik düzey Yusuf Akçura’da da görülür.
verdikleri örnek davranışlar ile Türk halkını kendilerine hay- Nihayet Ziya Gökalp ile Türk milliyetçiliği teorik bir olgunlaş-
41 42
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

ma sürecine girer. Gökalp’in teorik gelişimi Türk milliyetçili- ikinci bir nedendir. Özetle, 9 Işık bir eylem programı olarak
ğinin de teorik gelişimi olmuştur. yaşama geçmese dahi, siyasal Türk milliyetçiliğinin dirilişini
temsil etmesi açısından önemli bir başarıdır. 9 Işık'ın teorik
19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında yaşanan bu te- boyutu üzerinde ise Türk milliyetçisi aydınların sosyal biçim
orik gelişme süreci, bütün bir 20. yüzyıl boyunca tekrarlan- yöntemleri ile çalışması gerekmektedir.
mamıştır. Diğer bir ifade ile Türk milliyetçisi entelektüellerin
arasından, milliyetçiliğin teorik gelişimini bütüncül bir yakla- Öte yandan, 1980’den sonra ideolojik gelişme tamamen
şımla gerçekleştirebilecek bir teorik zekâ çıkmamıştır. Gerçi, durmuştur. Türk milliyetçileri, sağlam ideolojik bir zeminin
1960 ve 1970’lerde Türk milliyetçiliğinin teorik gelişimine olmamasının eksikliğini nedense hiç çekmemişlerdir.
katkıda bulunan bazı entelektüeller olmak ile birlikte, bu kat- 1980’lerden sonra komünizmin ortadan bir tehdit olarak
kıların genel bir sistem mantığı içinde olduğunu söylemek kalkması, Türk milliyetçisi aydını görünürde rahatlatmış ve
zordur. Bunu bir hata veya suçlama konusu yapmak 1960 ve “biz bilmiştik” şeklinde bir zafer duygusu içine itmiştir. Öte
70’lerde önemli katkılar yapan bu insanlara haksızlık olacak- yandan SSCB’nin çökmesi ve bağımsız Türk cumhuriyetleri-
tır. Onlar üzerlerine düşen görevi fazlası ile yapmışlardır. An- nin kurulması Türk milliyetçisi aydının haklılık düşüncesini
cak, ortada kolektif bir ideolojik çaba olmadığı için ideolojik daha da artırmıştır. Oysa, ne komünizmin yıkılmasında ne de
gelişim için çaba harcayan düşünürlerin katkıları sınırlı kal- SSCB’nin çökmesinde, Türkiye’nin ya da Türk milliyetçileri-
mıştır. nin doğrudan sonuç belirleyici bir katkısı olmamıştır. Türki-
Türk milliyetçiliğinin 20. yüzyılın ikinci yarısındaki tek lide- ye'nin bir NATO kanat ülkesi olarak yaptığı katkı tartışma gö-
ri olan Alpaslan Türkeş'in 1960'larda geliştirerek ortaya attığı türmez. Türk milliyetçiliği hareketi ise Türkiye'nin ikinci bir
9 Işık doktrini, Türk milliyetçiliğinin düşünsel plânda önem- Afganistan olmasını engellemiştir. Ancak bunlar hep dolaylı
li bir politik atılımını temsil eder. Ancak, Türkeş'in ortaya at- katkılardır.
tığı teorik çerçeve üzerinde Türk milliyetçisi aydınların yete- Komünizmin ortadan kalkması bir yandan ideolojik düş-
rince durduğunu söylemek mümkün değildir. Bundan dolayı manın ortadan kalkması anlamına gelmiştir ama Türk milliyet-
9 Işık doktrini, 1970'lerin sonunda bir durgunluğu yaşamaya çileri komünizmden daha güçlü bir ideolojik rakip olan küre-
başlamıştır. 1980 ve 90'lı yıllarda ise 9 Işık bir yandan Türk selleşme projesi karşısında gereken ideolojik kavrayış ve tav-
milliyetçileri için bir eylem programı olma niteliği taşır, öte rı ortaya koyamamışlardır. Hatta, Türk milliyetçileri küreselleş-
yandan bir hayatı anlama biçimidir. Türk milliyetçisi hareke- meyi liberal sağ ve muhafazakâr sağın anladığından farklı an-
tin bir çatışma süreci içine çekilmesi 9 Işık yaklaşımının te- lamışlar; ancak bu farklı anlayış, küreselleşmeyi millî kültürler
orik çerçevesi üzerinde yeterince çalışılmasını engelleyen için bir tehdit olarak algılamanın ötesine geçememiştir.
43 44
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

Ulaşılan noktada, Türkiye için milliyetçilikle içinde olduğu lenme süreci içine girmesi gerektiğinin de bilincindedir. Bü-
ideolojik rekabet sürecine rağmen doğru kullanılması duru- tün bunların kendisine tarihsel bir görev yüklediğini anlamak-
munda ortaya büyük fırsatlar çıkarabilecek olan küreselleş- tadır. Ancak kendisini bu süreçte nasıl konumlandıracağını
me projesi, Türkiye’nin ulusal menfaatlerinin aleyhine geli- hâlâ tespit etmiş değildir. Bugünlerde Türk milliyetçisi aydın-
şen bir süreci ortaya çıkarmıştır. Küreselleşme ve onun ürü- ların sorduğu temel soru şu şekilde ifade edilmektedir: "Pe-
nü olan etnik milliyetçilik, Türkiye Cumhuriyeti’nin dayandığı ki, biz ne yapmalıyız?" Yapılacak ilk şey, Türk milliyetçiliği-
temelleri ortadan kaldırma doğrultusunda önemli bir mesafe ne sahip çıkmaktır. Her Türk milliyetçisi aydın, Türk milli-
kaydetmiştir. Türkiye, bir ulus devlet yapısından, çok kültür- yetçiliğine sahip çıkarken, bu hareketin geleneğine,
lü federal yapıya hızla sürüklenmek istenmektedir. temsil ettiğine inandığımız yüce millî, politik, stratejik
ve ahlâkî değerlere, Dursun Önkuzu'ya, Recep Haşat-
AB gibi bir bölgeselleşme süreci de Türkiye’de Türk milli-
lı'ya, Gün Sazak'a ve diğer yüzlercesine binlercesine sa-
yetçiliği ideolojisine dayanarak kurulmuş olan Türkiye Cum-
hip çıkmaktadır. Türk milliyetçiliğinin ürettiği siyasal, mes-
huriyeti Devleti'nin dönüştürülmesi sürecine büyük katkıda
lekî ve kültürel kurumlara sahip çıkmalıyız. Bu kurumların
bulunmaktadır. Türk birliğine olan inançlarını tamamen kay-
hepsi bize aittir. Bugün yönetiminde kim olur ise olsun bu
betmiş olan Türk milliyetçileri ise içinde bulundukları büyük
kurumlara sahip çıkmalıyız. Ötüken yayınevine sahip çıkma-
ideolojik boşluk çerçevesinde, bu sürecin hâlâ anlamını tam
lıyız. Türk Yurdu Dergisine sahip çıkmalıyız. Yeni Çağ'a, Or-
kavrayamamanın verdiği boşlukta, AB’ye onurlu giriş gibi bir
ta Doğu'ya sahip çıkmalıyız. Eğer fikrî seviyelerini, içerikleri-
anlamsızlığı tekrar tekrar dile getirmektedirler.
ni beğenmiyor isek onları uyarmalıyız. Seviyelerini düzeltme-
Türk milliyetçisi aydınlara bu aşamada büyük bir sorumlu- lerini istemeliyiz. Buna zorlamalıyız. Millî duyarlılığı, ahlâkî
luk düşmektedir. Türk milliyetçisi aydınlar, Türk milliyetçiliği- duyarlılığı tekrar canlandırmalıyız. Her yer ve fırsatta millî
nin sadece Türkiye’de değil, bütün Türk dünyasında yeniden tepkimizi ortaya koymalıyız. Bu bir seferinde bir televizyonda
dirilişini gerçekleştirecek bir ideolojik canlanma sürecini baş- yayımlanan bir programı protesto etmek için çekilen telgraf
latmak için çalışmaya başlamalıdırlar. veya edilen telefon olabilir, diğerinde Kerkük için yapılacak
bir mitinge katılmak amacı ile Sivas'tan, Erzurum'dan, Ada-
na'dan, Balıkesir'den Ankara'ya geliş olabilir. Kendimize yeni-
Ne Yapmalıyız?
den inanmaya ve güvenmeye başlamalıyız. Türk milliyetçileri
Türk milliyetçisi aydın, içinden geçtiğimiz sürecin Türki- hâlâ bütün olanlara rağmen bu milletin, bu coğrafyanın ve bu
ye'nin geleceği için ne kadar büyük bir tehdit içerdiğini gör- tarihin sadık ve cefakâr çocukları olmaya devam etmektedir-
mektedir. Aydınlarımız Türk milliyetçiliğinin ideolojik bir yeni- ler. Onların hataları vardır ama tarih ve millet önünde başla-

45 46
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

rının önlerine eğilmesine neden olacak utanılacak bir fiilleri den dahi teslim alınabilir. Türkiye dışında gidecek ikinci
yoktur. Özetle, Türk milliyetçisi aydın, kendisine güvene- bir vatanı olanlar, Türk milletini Türkiye’yi yabancı güç-
rek ve Türk milliyetçisi olmanın onurunu duyarak, Türk lerin dolaylı-dolaysız denetimine teslim etmekte hiç te-
milliyetçiliğine ait her şeye sahip çıkmaya başladığı reddüt göstermeyeceklerdir ve göstermemektedirler.
gün, Türk milliyetçiliğinin kaderi değişecektir.
Türk milliyetçilerinin ve Türkiye’ye sadakati devam eden
Sahip çıkmanın ön koşulu yaşamın bütün alanlarına ve geniş kitlelerin ricatının durdurulması ise yeni bir anlayış, ye-
21. yüzyılın bütün sorunlarına cevaplar verebilecek bir milli- ni bir ruh ve yeni bir ideolojik anlayışa dayanan reform prog-
yetçiliğin yapılandırılabilmesi için özeleştiri kurumunu çalış- ramına bağlıdır. Türk milliyetçilerinin önündeki acil ideolojik
tırmaktır. Türk milliyetçisi aydınlar, işe kendilerini eleşti- görevlerden birisi hatta en başta geleni Türk milliyetçiliğine
rerek başlamalıdırlar. Tekrar ve tekrar gerçekleşecek özgün bir radikal reform programı hazırlayarak Türk toplumu-
özeleştiri ve eleştiri Türk milliyetçiliğini olgunlaştıra- nun önüne koymaktır.
cak, doğru ideolojik cevapların bulunmasının yolunu
açacaktır. Özeleştiri ve eleştiri mekanizması çalıştırılırken Çünkü, Atatürk’ün ölümünden sonra Cumhuriyet'imizin
akılda tutulması gereken ölçüt, Türk milliyetçisi aydın için, kurucu ideolojisi olan Türk milliyetçiliğinin içi boşaltılarak ön-
Türk milletinden ve onun manevî değerlerinden başka kutsal ce sınırları ve içeriği belirsiz, herkesin arkasına sığınabildiği,
değer olmadığıdır. Aziz Cumhuriyet'imizin yeniden inşa edile- Atatürk’ün anladığı anlamda Türk milliyetçiliğinden tamamen
rek 21. yüzyılın ve 3. bin yılın derinliklerine taşınması, Türk uzak ve işbirlikçi bir Atatürkçülük arkasına sığınılarak, bürok-
milliyetçisi aydınların göstereceği fikrî çabaya bağlıdır. ratik bir milliyetçiliğe kayılmış; daha sonra bu bürokratik mil-
liyetçilikten de uzaklaşılmıştır. (Atatürkçülüğü, tam bağımsız-
lık ve Türkiye Cumhuriyeti millî devletinin korunması olarak
Türk Milliyetçiliğinin Radikal Reform Programı anlayan, Türk milliyetçiliğine bağlı Atatürkçülük anlayışı tama-
men bu yaklaşımın dışındadır. Ancak, bu yaklaşımın da Mus-
Cumhuriyet'e, Türklüğe sadakat ve bağlılığın hızla tafa Kemal Atatürk’ün önem verdiği yerel kültür boyutunu an-
birçok yurttaşımızın beyninde eridiği, eritilmeye çalışıl- lamadığı ve dışladığı görülmektedir. Bu yaklaşım Batı'ya karşı
dığı bir dönemden geçiyoruz. Bu durum Türkiye’deki her siyasal anlamda bir duruşu temsil ederken, kültürel anlamda
siyasal grup, parti, dernek ve toplumsal yapı için geçerlidir. Batıcı olmak konusunda bir sakınca görmemektedir.)
Türklük bilincinin yerine feodal, mahallî bilinçler konulmaya
çalışılmakta; Türklüğün ve Cumhuriyetin taviz vermez evlât- Gerçekleşen geri çekilme sonucunda ulaşılan aşamada,
ları ise sürekli bir ricat içerisine itilmektedirler. Gelecek on Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkelerinin, ulus devlet yapısı-
yılda bu ricat sürer ise Türkiye herhangi bir direnç gösterme- nın tasfiye edilerek, devletin etnik merkezli bir dağılma sonu-
47 48
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

cunda federalleşmesi sürecine girilmiştir. Reform adı ile Tür- temel teknolojik ve demokratik süreçleri doğrultusunda tek-
kiye’ye sunulan ve Türk Devleti ile toplumunun dinamiklerin- rar örgütlenmesini sağlamalıdır.
den değil de dış dinamiklerden kaynaklanan devletin dönüş-
Türk milleti tarihin en eski, en kıdemli uluslarından birisi-
türülmesi süreci hızla ilerlemektedir. Böylece, Cumhuriyet
dir. Bu bizim kendimizle ilgili yapacağımız her analizde akıl-
kurulurken Türk milliyetçiliğinin temel hedefi olan millî dev-
da tutmamız gereken en önemli husustur. Tarih, büyük bir
let oluşturulması süreci ağır bir sekteye uğratılmaktadır. Av-
yaşama direnci olan Türk milletini gömememiştir ve göme-
rasya ve Orta Doğu’da gerçekleşen gelişmeler, Türkiye’deki
meyecektir. Bu millet kendisini tekrar tekrar yenileyerek tari-
iç parçalanma süreci üzerinden federalleşmeyi hızlandıracak
hin en etkin unsurlarından birisi hâline gelmiştir. Türk mille-
bir şekilde devam etmektedir. Bir kısım basın-yayın organın- ti, milliyetçi bir kadronun önderliği ve yol göstericiliğinin ışı-
da federalizm tartışmaları başlamıştır bile. ğında, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Türk milliyetçi-
Bu çerçeveden bakıldığında, acil görevin neden milliyetçi lerinin gerçekleştirdiği yetkinlik ve başarı ile kurulan Cumhu-
bir reform programı oluşturmak olduğu daha açık bir şekilde riyeti 21. yüzyıla taşıyacak radikal reform politikalarını yürür-
ortaya çıkmaktadır. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti’nin devlet lüğe koyarak, geri çekilmeyi durdurmalıdır.
ve sivil toplum alanında, bütün yaşam alanları ve boyutları Tekrar ediyorum: Türk milletine ve onun devletine karşı
hızla tahrip edilmektedir. Çünkü, Türkiye Cumhuriyeti’nin yapılan saldırıların durdurulması, devletin ve toplumun ona-
yenilenerek, güçlenerek, toplumsal, ekonomik, kültürel rılarak, milletimizin güçlü, zengin, demokratik bir yapı içinde
ve siyasal bir yenilenme/onarılma sürecinden geçerek, geleceğe taşınması, Türk milliyetçilerinin; devletimizin ve
21. yüzyıla taşınması bütün bürokratik, toplumsal ve si- toplumumuzun karşı karşıya kaldığı tehditleri ortadan kaldı-
yasal yaşam alanlarını kapsayan radikal bir Türk milli- racak bir radikal reform programı geliştirmesine bağlıdır. An-
yetçisi reform programının hazırlanmasına ve yaşama cak, böyle bir programın ortaya çıkmasının birbiri ile içiçe
geçirilmesine bağlıdır. geçmiş iki ön şartı vardır. Bunlar, sağlam ve tutarlı bir ide-
olojik yapı ve kendine güvenen, yüksek bir ahlâkî sevi-
Bu radikal reform ve eylem plânı, bir yandan ümitsizliğe
yeyi temsil eden güçlü bir öncü kadrodur.
düşmüş, yılgın bir ruh hâli içine girmiş, geleceğe, kendisine
ve halkına inancını yitirmiş kitleleri tekrar Cumhuriyet'in 10. İdeolojik yenilenme ve milliyetçi reform politikaları, ne
yılının ruh hâline, dinamizme, geleceğe, Türkiye’ye, kendine idare-i maslahatçı, ürkek, günü idare etmeye çalışan, ideolo-
ve halkına inancını tazelerken, öte yandan köhnemiş, içi çü- jik anlamda belkemiksiz yaklaşımlarla gerçekleştirilebilir ne
rümüş, bürokratik yapının da tasfiye edilerek, yeniden yapı- de Türk milliyetçiliğinin isminden dahi ürküp, Türk milliyetçi-
landırılması sonucunda ataletten kurtulmasını, 21. yüzyılın liğinin siyasal anlamda radikal reformcu, yenilikçi, radikal ey-
49 50
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

lem programları ile donanmış bir dünya görüşü olduğunu an- Bazı Türk milliyetçileri, içine girdikleri bıkkınlık ve bezgin-
lamayıp, milliyetçiliği siyasal-ekonomik muhafazakârlık sa- lik şeklindeki ruh hâlinde Türk milliyetçiliği ile olan bağlarını,
nan yaklaşımlarla yaşama taşınabilir. 1970’li yıllarla kurulan bir “muharip-gazilik” bağı içinde sür-
dürmekte; milliyetçilik, onlar için zaman zaman eski arkadaş-
Mevcut sisteme teslim olan, uyumlu bir tavır takınan, kü- ları görmek amacı ile ziyaret edilecek “manevî bir kahveha-
reselleşmenin arka bahçesinde yer almayı kabul eden yakla- ne” niteliği taşımaktadır. Bu tavır, en az, Türk milliyetçiliğinin
şımların Türk milliyetçiliği için değil radikal bir reform prog- gelişmesine aktif olarak karşı koyanların tavrı kadar zararlı-
ramı hazırlaması, herhangi bir program bile hazırlaması dır. Çünkü, bu tavır, yeni yetişen Türk milliyetçisi gençlere
mümkün değildir. Türk milliyetçiliğinin ideolojik yenilenmesi kötü örnek olarak, onların dinamik ve inançlı gelişimini en-
ve radikal bir reform programı ile Cumhuriyet'imizin yenile- gellemekte, ruhlarını söndürmektedir.
nerek 21. yüzyıla taşınması, mevcut çarpık sisteme, Türki-
ye’yi bir iç sömürge gibi gören ve sömüren siyasal ve ekono- Türk milliyetçiliği hazırlaması gereken reform politikaları-
mik sisteme direnç gösterme, meydan okuma ve onunla sa- nı ancak, yeni bir atılım ruhu yakalandıktan sonra, ideolojik
bir yenilenme zemini üzerinde gerçekleştirebilir. Bu ideolojik
vaşma cesaretini göstermeden geçmektedir.
gelişme sağlanmadan ortaya refom adı ile çıkılır ise yapılabi-
Türk milliyetçileri, kırılmış olan psikolojik direnç güçlerini lecek tek şey parlak ama içi boş sloganlar atmak olur. Oysa,
tekrar kazanmadan ne ideolojik yenilenmeye ne de bir re- Türk milleti son dönemde içi boş sloganlarla avutularak oya-
form programının oluşturulmasına yönelebilirler. İçine girilen lanmış ve yıkım süreci içine sokulmuştur. Türk milliyetçileri,
adam sendeci tutumdan, her partide milliyetçi adamımız var Türk milletini bir daha asla hayal kırıklığını uğratmamalıdırlar.
şeklindeki “bukelamun milliyetçiliğinden” vazgeçmeden, Bunun için ideolojik yenilenmeye parallel olarak, çok kap-
vahşi liberalizmin yarattığı manevî kirlenmenin pisliklerinden samlı bir ön çalışma gerçekleştirilmesi şarttır.
arınmadan ortaya ideolojik yenilenme de çıkmaz, radikal re- Ön çalışma döneminde, sadece devletimizin değil, toplu-
form talebi de. mumuzun da uğradığı ağır saldırılar altında örselendiği gerçe-
Türk milliyetçileri bir şeyi çok açık bir şekilde anla- ğinden yola çıkarak milletin ve devletin koşut süreçler hâlin-
malıdırlar: Bugün hâlâ ideolojik yenilenmeye karşı aktif ve- de ruhsal bir yenilenmeden geçirilmesinin yolları üzerinde
tespitlerde bulunulmalıdır. Milliyetçi reformun yönelmesi ge-
ya pasif karşı çıkan, kayıtsız kalan, Türk milliyetçiliğinin bir
reken reform alanları tespit edilmeli ve reform politikalarının
reform programına ihtiyacı olmadığını düşünen, böyle bir re-
içeriği üzerinde çalışılmalıdır.
form programı üzerinde çalışmak konusunda kararlı olma-
yan, futbol maçı milliyetçisi olabilir ama siyasal bir program Reform politikalarının yaşamın bütün alanlarını kapsayıcı
anlamında Türk milliyetçiliğine inanmamaktadır. şekilde geliştirilmesi gerekli olmalı; bu politikalar, devleti,
51 52
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

bürokratik mekanizmayı, ekonomik yaşamı yeniden inşa edi- Söz konusu pasifizm/ılımlılık hastalığının kökeninde, Türk
ci şekilde yönlendirmelidir. Milliyetçiler, artık ideolojik çürü- milliyetçiliğini “evcilleştirmek”, “sistem ile uyumlu hâle
müşlüğün getirdiği parça başına çözüm anlayışını terk ede- getirmek” sistemin uslu ve beğenilen küçük çocuğu yap-
rek, kapsamlı dünya tasarımı üzerinde çalışmalıdırlar. Bu ko- mak kaygısı vardır. Pasifist/ılımlılık hastalığının kökeninde bir
nuda Türk milliyetçilerinin önünde birçok örnek vardır. Biraz yandan Türk milliyetçiliği ile sağlam bir ideolojik ilişki kuru-
tarih okumak milliyetçilerin unuttukları birçok yaşamsal öne- lamaması öte yandan ise “derin devletin” darbesini yemek-
me sahip hususu hatırlatacaktır. ten, ikinci bir 28 Şubat yaşayarak “Erbakanlaşmaktan” du-
yulan kemiklere kadar işlemiş bir korku vardır. Korku ile ikti-
Türk Milliyetçiliğinin Radikal Siyasal Programı dara talip olunmaz, korkarak da iktidar olunmaz.

Türkiye’nin Irak-Kıbrıs-AB-IMF sürecinde içine itildiği stra- Oysa, Türk milliyetçiliğinin gerek ideolojik gerek politik
tejik kıskaç, ülkemizin, Cumhuriyet'in kurucu ideolojisi olarak içine sokulmak istendiği pasifizm/ılımlılık, hem tarih-
olan Türk milliyetçiliğinin iktidarına, Mustafa Kemal Atatürk sel ve ideolojik olarak hem de günün politik şartları açısın-
devrinin fikrî ve ruhî yapısına ne kadar ihtiyaç duyduğunu bir dan da Türk milliyetçiliğine aykırıdır. Türk milliyetçiliği ortaya
kez daha gösteriyor. Ancak, Türk milliyetçiliğinin bugün için- radikal bir siyasal eylem programı ve uygulaması olarak çık-
de bulunduğu fikrî-ruhî bunalım süreci Türk milliyetçiliği ne mıştır.
aydınlarını Türk halkının büyük bir kısmı için ne yazık ki bir
Türk milliyetçiliğinin en radikal eylemi, Kurtuluş Savaşı ve
umut olmaktan çıkarmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’ni ortaya çıkaran Türk Devrimi’dir.
Uzunca bir süreden bu yana Türk milliyetçiliğine musallat Türk milliyetçiliğinin ikinci radikal eylemi ise Kurtuluş Sava-
olan fikrî ve ruhî pasifizm/ılımlılık, Türk milliyetçiliğinin şı'mızın kutsal sonucu olan Türkiye Cumhuriyeti’nin bağım-
gündemini belirliyor. Kısaca atalet, korkaklık, ürkeklik gibi ru- sızlık ve varlığını koruma mücadelesi olan Ülkücü Hareket
hî bir tavrın ve Türk milliyetçiliğini gerçek zemini üzerine yer- olmuştur.
leştirememenin sonucu olan bu tutum, Türk milliyetçiliğinin
Ancak, Türk milliyetçiliği, radikalizm adına radikalizm has-
sahip olduğu politik dinamizmin ortaya çıkmasını engellediği
talığına tutulmuş politik bir süreç değildir. Bir doktorun has-
gibi Türk milliyetçiliğinin ideolojik gelişimini de engelliyor.
tasına verdiği tedaviyi hastalığın türü ve ağırlığı belirler. Eğer
Bu fikrî ve ruhî tutum; Türk toplumunun en dinamik, en hastanın tutulduğu illet aspirin tedavisi ile geçecek ise dok-
zinde ve en mücadeleci unsurları olan Türk milliyetçilerinin torun radikal bir müdahale olan ameliyatı gerçekleştirmesi
âdeta ruhunu çalmakta, içlerini boşaltmaktadır. Türk milliyet- söz konusu olmaz. Ancak, hasta ağır bir hastalığın pençesin-
çilerini eylemden kopartmaktadır. de ise doktor radikal tedavi şekilleri olan ameliyat, kemote-
53 54
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

rapi gibi tedavi biçimlerine yönelir. Doktorun aspirin tedavisi 1919’da Türkiye’nin kaderine el koyan Türk milliyetçileri,
uygulaması, onu ılımlı yapmadığı gibi ameliyat ile hastalığı gi- Türkiye’ye manda önerisinde bulunan aydınları ve devlet
dermeye çalışması da onu radikal yapmayacaktır. adamlarını İstanbul’un karanlıklarına gömerek Anadolu’da
bağımsızlık ateşini yakarken, Türkiye’ye, Türk milletine radi-
Türk milliyetçileri de radikal olmak adına radikal düşünce
kal bir çözüm önermişlerdir: "Ya İstiklâl ya Ölüm". İstanbul
ve eylemler geliştirmemişlerdir. Türk milliyetçilerinin tedavi
buna inanmamıştır. Bir çok aydın, subay, gazeteci, Anka-
etmeye talip oldukları hasta Türkiye, ağır hasta olduğu için,
ra’daki Türk milliyetçilerini maceracılıkla, bugüne tercümesi
çok ağır sorunlarla karşı karşıya olduğu için, Türk milliyetçi-
radikallikle suçlamıştır. Ancak, Türk halkı, kendisine bağım-
leri, Cumhuriyet'in kuruluşundan, Gümrük Bakanlığı döne-
sız yaşama seçeneği ile ölüm arasında bir seçim ortaya ko-
minde Gün Sazak’a kadar uzanan süreçte, gerekli olan radi-
yan Türk milliyetçilerini tercih etmiştir. Sonuç, yurttaşı olmak-
kal politikaları geliştirmişler ve başarı ile uygulamışlardır.
tan gurur duyduğumuz, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'dir. Tür-
Bu çalışmanın değişik noktalarında Türk milliyetçiliğinin kiye Cumhuriyeti, Türk milliyetçiliğinin eseridir.
üretmesi gereken radikal politikalar yaklaşımı, Türk milliyet-
Atatürk’ün ölümünden sonra Türkiye Cumhuriyeti'ni yöne-
çiliğinin radikallikten ne anlaması gerektiği sorusuna tartış-
ten siyasal elit, Türk milliyetçiliğini bir siyasal eylem progra-
malara meydan vermemek için çok açık bir cevap verilmesi-
mı olarak uygulamaktan vazgeçmiştir. Türk milliyetçiliğinin
ni gerektirmektedir. Bu konu ile ilgili olarak çok büyük bir
bir siyasal eylem programı olarak Türk milletinin önüne kon-
berraklık ve netlik içinde olmalıyız. Son dönemde radikallik
ması için 1965’e kadar beklemek gerekmiştir. Bu tarihte,
başlı başına "kötü" tanımlaması çerçevesine alındığı için radi-
CKMP yönetimini ele alan ve siyasal yaşama ilk adımını bir ih-
kal politik çözümler yerine çürümüş sistemle uyumluluk ve-
tilâl önderliği ile atan Alpaslan Türkeş ve kendisi gibi ihtilâlci
ya ikinci Cumhuriyet çözümleri bir erdem olarak sunulmak-
Türk milliyetçileri olan arkadaşları, Türk milletinin önüne
tadır. Oysa radikal politikalar boşuna bir radikalliğin değil,
“Müreffeh ve Kuvvetli Türkiye için CKMP Programı”nı
durumun gereğinin sonucu ise radikal politiklar üretmek ve
koymuşlardır. Programı okuyunca, Türk milliyetçiliğinin bu
uygulamaktan başka çare yoktur.
yeni siyasal liderinin Türk milletine, devletin ve toplumun ye-
Bu çerçevede bugün yaşadığımız Türkiye’ye baktığımız za- niden yapılandırılması gerektiğini söyleyen bir programı, ra-
man gördüğümüz husus; bu ülkenin ağır bir ekonomik, poli- dikal bir tedaviyi önerdiği görülmüştür. Türk milliyetçiliğinin
tik, sosyal hatta ahlâkî bir buhran geçirdiğidir. Siyasal hare- yeni yorumu olan 9 Işık'ın içine sindirildiği program esasen
ketlerin bu ağır hasta olan Türkiye için önerdiği tedaviler, si- Türkiye için Türkeş’in önerdiği radikal tedaviyi de soyut bir
yaset dili ile politikalar olmalıdır. Esasen, siyasal partilerin çerçevede bırakmamakta, yapılması gerekenleri teker teker
varlık nedeni de budur. anlatmaktadır. Bunu, “Milletin ve Devletin Yeniden Teşki-
55 56
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

lâtlandırılması” başlıklı 19 maddede görmekteyiz: a) İdarî temsil etmişlerdir. Türk ülkücü hareketinin direnişi olmasa
reform, b) Topyekûn meslekî ve teknik eğitim, c) Tarım ve idi, Türkiye’nin Afganistanlaşmasını engellemek mümkün ol-
toprak reformu, d) Endüstrileşme, e) İş ve üretim seferberli- mayacaktı. NATO’nun Soğuk Savaş süreci içindeki varlığı bi-
ği, f) Yerleşme ve yaşama düzenin tanzimi ile gerçekleşecek- le sokakları, meslek grupları, okulları/üniversiteleri komü-
tir” denmektedir. nistleşmiş bir Türkiye’de çok işe yaramayacaktı. 100 sene
sonra, Türkiye tarihini yazan tarafsız tarihçiler ülkücü hareke-
Programın 45. maddesinden 254. maddesine kadar adım
tin bu konumunu çok daha açık bir dille belirlemek duru-
adım devletin ve milletin yeniden örgütlenmesinin nasıl ger-
munda kalacaklardır.
çekleştirileceği anlatılmıştır. Başbuğ Türkeş’in Türkiye’ye ye-
ni bir şekil vermeyi hedefleyen Türk milliyetçiliği programı Ancak, Türk milliyetçilerinin radikalizmi, 1965-1980
sadece parti programına değil, bütün bir parti yayınına, genç- arasında içine çekilmeye çalışıldıkları çatışmada Türki-
liğe bir anda nüfuz etmiş, onları cezbetmiştir. Türk milliyetçi- ye’nin nefsi müdafasını temsil etmelerinde değil, orta-
lerinin Türk milletine sunduğu bu büyük dönüşüm programı, ya Türkiye için koydukları programda aranmalıdır. Bu-
dönemin entelektüel yaşamı üzerinde hâkimiyet kurmaya ça- gün Türkiye 1970’li yıllardan daha ağır bir buhran geçirmek-
lışan sosyalist solu bile önce şaşkına uğratmış, sonra bu tedir. Türk milliyetçiliği, 1965’te olduğu gibi şimdi Türki-
programa “romantik” bir program suçlaması yapılmıştır. ye’nin 21. yüzyıla güçlü bir ülke olarak taşınması için
1900’lerden başlayıp bir yüzyılı aşan birikimden hareketle
Ancak, Türk milliyetçiliğinin sağlıklı demokratik koşullarda
ideolojik yenilenmeyi gerçekleştirmek, “milletin ve devletin
programını Türk milletine anlatması, 1960’ların sonundan iti-
Cumhuriyet'in kuruluş esaslarına sadık kalarak yeniden ör-
baren Türkiye’ye karşı geliştirilen dolaylı saldırı ve örtülü
gütlenmesini sağlamak zorundadır. Topyekûn bir tedaviyi
istilâ ortamında ne yazık ki gerçekleşmemiştir. Bu saldırının
öngören bu yaklaşım radikal olmalıdır.
karargâhları olarak Türk üniversiteleri seçilmiş, Türkiye’nin
geleceğini temsil eden Türk gençliğinin beyni yıkanmış, Mark- “Ülke ve ulusların bugünü için umut, yarını için umut ka-
sist mankutlar, yani beyni yıkanmışlar yapılması hedeflenmiş- yanağı olan gençlik ayni zamanda, bir devletin devamlılık ko-
tir. Bu amaçla öncelikle Türk milliyetçilerinin üniversiteler- nusundaki güvenidir. Önemi büyüktür, yücedir.” (Türk Genç-
den atılmasına çalışılmış, beyni yıkanmış Türk gençleri, Türk liği İçin CKMP Hizmet Programı) Bu anlayış çerçevesinde, ra-
milliyetçisi gençliğin üzerine saldırtılmıştır. 1968-1980 arası dikal bir Türk milliyetçiliği topyekûn tedavi programı içinde
Türkiye için acı yıllardır. Gerçekleşmesini Türk milliyetçileri- Türk gençliğinin alması gereken yer, üniversiteler, kütüpha-
nin asla arzu etmediği üzücü olaylar yaşanmıştır. Ancak, bu neler, lâboratuvarlar, dil kurslarıdır. Türkiye’nin yeniden
süreç içinde Türk milliyetçileri Türkiye’nin nefsi müdafasını yapılanması buralardan geçecektir.
57 58
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

Öte yandan pasifizm/ılımlılık hastalığının Türk milliyetçili- tık Türkiye için ideolojik yenilenme süreci içinde radikal çö-
ğinin gündemine bir dogma olarak hâkim olmasından sonra, zümler üretmek zorundadırlar. Kaybedecek vakit yoktur.
milliyetçiler ülkemizin ve milletimizin çok ağır sorunlarla kar-
şı karşıya olmasına rağmen, bu hastalıkların üstesinden gele-
3. Bin Yılın Başında Tarihe ve Bugüne Bakış
cek radikal çözümler önermekten, geliştirmekten âdeta
korkmuşlardır. Türk milliyetçiliği silikleşmiş, doğrularını yitir- Esasen, 21. yüzyıla girerken, Türkiye ve Türkiye’nin öte-
miş, Avrupa Birlikçi bir Batıcılığa kaymıştır. Türk milliyetçiliği sinde bütün bir Türk dünyası, 16. yüzyıldan bu yana en şans-
siyasal bir program olmaktan çıkmış/çıkarılmış ve Türkiye- lı olduğu yüzyıla girmiştir. 16. yüzyıl "Türk yüzyılı" diye de ad-
Brezilya futbol maçında bayrak sallama şeklindeki bir amigo- landırılır. Bu yüzyılda dört ayrı devlet çatısı altında örgütlen-
luğa indirgenmiştir. miş olan Türkler, 85 milyon km2 olan eski dünyanın 40 mil-
yon km2’sini kontrol altında tutmaktadırlar. Sadece Osmanlı
Türk milliyetçiliğinin ideolojik dirilişi ve yenilenmesinin
İmparatorluğu’nun yayıldığı alanın 19 milyon km2 olduğu ha-
önündeki mevcut hareketin ruhuna sinen “ılımlılık hastalı- tırlanmalıdır.
ğı” kaldırılmadan ideolojik dirilişin gerçekleşmesi çok zor-
dur. Çünkü, bu ruh hâli, Türk milliyetçiliğinin, Türklüğün ve 17. yüzyılın başında, 1601’de İstanbul’da Türk imparator-
Türkiye’nin 21. yüzyılın başında karşı karşıya olduğu ağır so- luğunu yönetenlerin, dönemin süper gücünü yönettikleri sa-
runlara radikal ve gerçekçi çözümler üretmesini engellemek- bittir. Ancak, gücünün zirvesinde gibi görünen bu güç, öte
tedir. yandan Hristiyan Batı ve Hristiyan Kuzey'in iç hatlar kıskacına
düşmeye başlamıştır.
Bu ruh hâlinin tasfiyesi, Türk milliyetçilerinin ortak görevi-
dir. Her Türk milliyetçisi, Türk milliyetçiliğinin her şeyden ön- 1701 yılı, 1699’da gerçekleşen Karlofça’nın üzerinden ge-
ce bürokratik kalıplar içerisine sıkıştırılamayacak bir hareket çen iki yılın ardından, Karlofça’nın şokunun devam ettiği bir
olduğunun bilinci ile Türk milliyetçiliğini sahip olduğu tarihe, yıldır. 1801 ise gerilemenin belirginleştiği, 16. yüzyılda geniş
sahip olduğu politik geleneğe, bu politik gelenek içinde yeti- bir alanda başlayan iç hatlar kıskacının sıkışmaya başladığı
şen fikrî önderlere sahip çıkması için çalışmalıdır. Bu ruh hâ- bir dönemdir. Napolyon orduları, Mısır’a çıkmışlardır. Yuna-
linin ve politik duruşun tasfiyesi, Türk milliyetçilerinin Türki- nistan’ın ve Sırbistan’ın kopuşları yakındır. Kafkasya’da Rus
ye Cumhuriyeti Devleti’nin ve Türklüğün menfaatlerine karşı işgal savaşları başlamanın arifesindedir. Türkistan’da Rusya
gerçekleşen her politik, ekonomik, kültürel eyleme karşı du- ilerlemektedir.
ruş sürecini bir birey olarak başlatması ve başlatmayanlar- 1901 ise 1918’e kadar sürecek millî felâketlerin haberci-
dan hesap sorması ile gerçekleşecektir. Türk milliyetçileri ar- sidir. Burada çok kısaca özetlenen 500 yılı Türk tarihinin je-
59 60
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

opolitik konseptine yerleştirirsek, karşımıza çıkan manzara rinin de Tarsus’dan başlayıp Erzurum’a kadar uzanan hat
şudur: üzerine yerleştikleri bilinmektedir. Özellikle 9. yüzyılda bu
bölgelerdeki Türk nüfusu artmış, Eskişehir’e kadar uzanan
Ön-Türklerin, yani Sümerlerin, Kimmerlerin, Anav, Kelte-
hatta birçok kent, geçici olarak Türkler tarafından işgal edil-
minar kültürlerinin, İskitlerin doğduğu alan, Avrasya coğraf-
miştir.
yasıdır. Burada kastedilen Avrasya, Anadolu ve Mezapotom-
ya’yı da kapsamaktadır. Ancak, daha sonraki dönemde, Hun- Güneydoğu ve Doğu Anadolu’daki Türk askerî varlığına Bi-
lar ile birlikte, Türklerin Anadolu ve Mezapotomya’dan As- zans, ancak 928-964 arasında son vermiş; Erzurum’dan Ada-
ya’ya çekildikleri ve bu alanla sınırlı ve dünya siyaseti ölçe- na’ya kadar olan bölge, Bizans orduları tarafından geri alın-
ğinde ilgilendikleri bilinmektedir. O günlerin yeni sürecinde, mıştır. Bu bölgedeki Türklerin yenildikleri dönemde,
bugünkü Moğolistan ile Çin Seddi kuzeyi arasındaki alandan 100.000 atlı çıkardığı bilinmektedir; yani, sayıları küçümse-
Karaorman Avrupası'na ve Balkanlar’a kadar uzanan geniş necek bir ölçüde değildir.
stepleri kapsayacak şekilde, Avrasya üzerinde egemenlik kur-
dukları görülür. Ancak, Çin İmparatorluğu karşısında tedrici, Selçukluların ilk Anadolu seferini, 1015-1016’da Çağrı
fakat kesin bir yenilgiye uğrayarak, bir anlamda Göktürkler Bey gerçekleştirmiştir. Daha sonraki yıllarda Selçuklular, Ana-
dönemi sonunda batıya doğru itilen Türkler, Uygurlar ile bir- dolu’nun sınırlarını, özellikle de Güney Kafkasya’yı denetim
likte, siyasî ağırlıklarını bugünkü Moğolistan’dan Türkistan’a altına almışlardır. 18 Eylül 1049’da Kutalmış Beyin kazandığı
kaydırmışlardır. Karahanlı ve Gazneliler ile Türkistan-Hindis- Pasin Muharebesi, askerî açıdan, Malazgirt’ten daha az
tan-İran üçgeninde hâkimiyet kuran Türkler, Dandanakan Sa- önemli değildir ve Bizans 100.000 esir vermiştir. 1054’te
vaşı'nın (1040) Selçuklulara yolu açmasıyla, İran plâtosu üze- Tuğrul Bey, 1055’de Yakuti Bey Anadolu’ya tekrar girmiş;
rinden Anadolu’ya tekrar ulaşmışlardır. 1058’de Malatya’yı almışlardır. Selçuklular, 1059’da Urfa’yı
kuşatıp, aynı yıl Sivas’ı almış; 1068’de, 60’lı yıllarda Anado-
1071, Türklerin Anadolu’ya üçüncü girişlerinin değil, kitle- lu’ya birçok kez giren Afşin ise Sakarya nehri kıyısına ulaşmış
sel olarak girişlerinin tarihidir. Esasen Türklüğün Anadolu’da- ve yine Afşin komutasındaki Türk ordusu, 1070’de Denizli’ye
ki tarihinin Sümerler ile başladığı bilinmektedir. Saka Türkle- girmiştir.
rinin ve Hunların da Anadolu’ya girdikleri bilinmektedir. Da-
ha sonra, MS 4., 5. ve 6. yüzyıllarda Türkleri, Anadolu’da Bal- Böyle bir çalışma için oldukça ayrıntılı sayılabilecek bu
kanlar'dan ve Kafkaslar'dan gelip yerleştirilen bir kavim ola- izahların nedeni, Türklerin Anadolu’ya aniden, 1071 yılında
rak görürüz. Bizans ile işbirliği yapan bu kavimlerin birçoğu Malazgirt’te gelmediklerini; hem tarihsel ve etnik bir derinli-
Hristiyanlaşmışlardır. Abbasi ordusundaki Türk hassa birlikle- ğe sahip olduklarını hem de bu coğrafyada hâkim siyasî ve

61 62
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

askerî güçlerle, 1071 öncesindeki 50 yıl içinde değişik bo- let merkezinin jeopolitik zayıflığı yüzünden, hızlı dağılış ve
yutlarda mücadele içinde olduklarını vurgulamaktır. Bu mü- çöküşler yaşamışlardır.
cadelenin bir başka boyutta ve aynı tarihlerde Orta Avrupa
ve Balkanlar'da da cereyan ettiği, fakat ortaya Anadolu’da ol- Öte yandan Avrupa’nın Anadolu’nun fethine ilk tepkisi,
duğu gibi kalıcı sonuçlar çıkmadığını göz önünde tutmak ge- Malazgirt’ten 24 sene sonra olmuş, 1095’de ilk Haçlı Seferi
rekir. gerçekleşmiş ve 1270’e kadar yedi Haçlı Seferi yapılmıştır.
Türk ilerleyişi ise, bazı kısmî gerilemelere rağmen kesintisiz
Malazgirt 1071’in önemi, bir Avrupa devletinin, Doğu Ro- bir şekilde devam etmiştir. Türkler Anadolu’dan Avrupa’ya ilk
ma’nın, nihaî olarak yenilmesi ile Anadolu’nun, bir Avrupa adımlarını 1352’de atmışlar; 101 sene Balkanlar’da ilerledik-
devleti topraklarının, Türklerin kesin hâkimiyetine girmesi ile ten sonra, 1453’te İstanbul’u fethetmişlerdir. Bu yüz sene
bağlantılıdır. Nitekim, 1071’den dört sene sonra, Süleyman içerisinde, I. ve II. Kosova, Niğbolu, Sırp Sındığı, Ankara Sa-
Şah, İznik’i taht şehri ilân etmiştir. İznik’in Türk başkenti ol- vaşı vardır. İstanbul’un 1453’te fethi, Avrupa’nın zihnî harita-
ması ve 325 konsilinin toplandığı Ayasofya Kilisesinin cami sında bir kayma yaratmış ve Avrupa sınırlarını İstanbul’a ka-
yapılması Avrupa’da şok etkisi yaratmıştır. Anadolu’nun fethi, dar geri çekmiştir.
1083’te tamamen bitmiştir.
İstanbul’un fethinden sonra, önce Balkanlar’daki varlığını
2. bin yıla girerken gerçekleşen bu gelişme, Türklerin sağlamlaştıran Osmanlı, daha sonra Kırım’ı ve Doğu Karade-
1000 ile 2000 yılları arasındaki jeopolitik çerçevelerini belir- niz bölgesini sınırları içine katarak kuzeye karşı güvenliğini
lemiştir. Oğuz Türklerinin önemli bir bölümü için hedef batı- sağlamıştır. Yavuz döneminde, İran ve Suriye/Mısır’daki Türk
ya, Avrupa’ya ilerleyerek, Avrupa kıtası üzerinde hâkimiyet devletlerini yenerek sırtını, doğusunu güvence altına almıştır.
kurmak olmuştur. Öte yandan, Asya’da kalan Türkler için do- Yavuz’u doğuya dönen ilk Osmanlı sultanı yapan, eğer Fa-
ğuda Çin, batıda Osmanlı, güneyde Hint ve kuzeyde Sibirya tih’in Trabzon’u fethi ve Akkoyunlu Devleti'ni yıkan doğu se-
tundralarının çevirdiği ve tıkadığı ölü bir jeopolitiğin hâkim feri sayılmaz ise, İslâmı devlet ideolojisinde bir vurgu nokta-
olduğu dönem başlamıştır. sı yapması değil, İran-Türk imparatorluğu'nun Osmanlı'ya Şi-
ayı ideolojik bir araç olarak kullanarak meydan okumasıdır.
Denizlerden ve İpek Yolu’nun niteliğini yitirmesi ile birlik- Diğer bir ifadeyle, iki imparatorluk arasında rekabet din de-
te, dünya ticaret yollarından uzak kalan bu coğrafya, gerçi ğil, jeopolitiktir. İslâmın farklı yorumları sadece bir iktidar
Cengiz ve Timur gibi cihangirler çıkararak belirli süreçlerde aracı olmuştur.
Asya’nın tümüne yakın bir alanına ve Doğu Avrupa’ya yayılan
imparatorluklar kurduysa da, bu imparatorlukların da siklet Doğuda imparatorluğun sınırları güvence altına alındıktan
merkezi daima İç Asya olmuştur. Ve bu imparatorluklar, sik- sonra, Avrupa içine yönelik Osmanlı ilerlemesi devam etmiş;
63 64
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

1521’de Balkanlar’ı Avrupa’nın geri kalan kısmına bağlayan 1557’de Başkurdistan da Moskova’nın hâkimiyetine girmiş-
Belgrad, 1526’da Budapeşte alınmış, 1529’da ilk kez Viya- tir.
na’nın önüne gelinmiştir. Artık Osmanlı gücünün ve jeopoli-
Daha sonraki dönemde Kırım’ın doğusundan Kafkasya’ya,
tik yayılışının zirvesindedir. Ancak, bu zirveden düşüş, sanıl-
batısından da, Balkanlar'a sarkan Rus gücü, Osmanlıyı her iki
dığı kadar hızlı da olmamıştır. Kanunî 1566’da ölmüştür.
taraftan sıkıştırmıştır. 1598’de Sibirya Hanlığı, 1606’da No-
Onun ölümünden 30 yıl sonra, 1596’da Türkler, Haço- gay ordusu Ruslar tarafından ortadan kaldırılır.
va’da Kocatepe’den önceki son büyük meydan muharebele-
Osmanlı, Rus yayılmasının uzun vadede, belki de 100 yıl
rini kazanmışlardır. İmparatorluğun genişlemesi hızını kay-
içinde kendisini sıkıştıracağını görmüş; bunun tedbirini al-
betse dahi devam etmiştir. 1669’da, yani Kanunî’nin ölü-
mak için, Sokullu Mehmet Paşa, Don-Volga Kanalı'nı açtırıp
münden 103 sene sonra, Girit fethedilmiştir. Artık Osmanlı-
Karadeniz’den Hazar denizine girmeye çalışmıştır. Bu kana-
'nın batı karşısında ezici bir üstünlüğü yoktur; ama tek başı-
lın, hem Türkistan’dan Anadolu’ya Türk göçünü canlandırma-
na başa çıkılmazlık konumunu da yitirdiği söylenemez. Belir-
sı düşünülmüş hem de Osmanlı'nın Asya içine yayılan Ruslar-
gin bir askerî üstünlük içinde olduğu söylenebilir. 1677’de ilk
la mücadelesi hedeflenmiştir. Ancak Osmanlı bunda başarılı
Türk-Rus savaşı gerçekleşmiştir. Osmanlı Türkleri ile Ruslar
olamamıştır. Rusların açıktan kuşatması devam etmiş,
arasındaki bu çatışmayı, daha sonraki yüzyıllarda, diğerleri iz-
1632’de Saha-Yakutistan’ı, 1731’de Batı Kazakistan’ı,
lemiş ve Türk devlet yönetiminin jeopolitik bilincinin şekil-
1756’da Altay’ı fethetmişlerdir.
lenmesinde önemli bir yer tutmuştur.
Osmanlı'nın güneyden Batılı denizci uluslar tarafından ku-
Klâsik tarih yazınımızın gözden kaçırdığı bir nokta, Os-
şatılması ise, Ümit Burnu'nun keşfedilmesi ve ardından Hint
manlı İmparatorluğu’nun küresel bir iç hatlar kıskacına düş-
Okyanusu'na ulaşılmasıyla gerçekleşmiştir. Osmanlı, her ne
meye bu dönemde başlamış olmasıdır. İç hatlar kıskacının
kadar bunun farkına varmış ve oluşturduğu Hint Okyanusu fi-
bir kanadını Ruslar oluştururken diğer kanadını da Batı Avru-
losu ile mücadele etmeye çalışmışsa da, başarılı olamamış
pa’nın denizci ulusları oluşturmuştur. Rusluk, Osmanlı'nın
ve geri çekilmiştir.
kuzey kanadından, Altın Ordu mirasının geriye bıraktığı Türk
ülkelerini kontrol altına almıştır. Rusların işgal ettiği ilk Türk Şimdi, tekrar Avrupa içindeki Türk ilerlemesine dönersek,
ülkesi olan Kazan 15 Ekim 1552’de düşmüştür. Osmanlı hâ- 1683’te, yani Birinci Viyana Seferi'nden 154 sene sonra,
lâ zirvededir. 1556 yılında Tatar Türklerinin ikinci başkenti Türkler, ikinci kez Viyana önüne gelmişlerdir. Viyana’dan ge-
olan Çalım ve yine aynı sene Astrahan Rus işgali altına gir- ri çekiliş 1699’da Karlofça ile sonuçlanmış ve Osmanlı'nın ilk
miştir. 1556 yılı aynı zamanda Kanunî’nin öldüğü yıldır. toprak kaybı gerçekleşmiştir. Karlofça Anlaşması, Kanunî’nin
65 66
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

ölümünden 133 sene sonra imzalanmıştır. Bazı tarihçilere ne girer. 1865’te Taşkent, 1868’de Buhara Hanlığı, 1873’te
göre Karlofça, gerileme döneminin başlangıcını teşkil eder; Hive Hanlığı, 1875’te Hokand Hanlığı Çarlık orduları tarafın-
çünkü Osmanlı ilk kez toprak kaybetmiştir. dan işgal edilir. Ruslar, 1863-1876 arasında Asya’nın merke-
zinde Kırgızistan’ı fethederler ve 1877-78 Osmanlı-Rus Sava-
Ancak Karlofça’nın nihaî bir mağlûbiyet olup olmadığı tek- şı Osmanlı için çöküşün başlangıcıdır. 1881’de Aşkabat,
rar sorgulanmalıdır. Çünkü 1739’da, 40 sene sonra, Osman- Göktepe Türkistan’ın son ordusu, Türkmenler de yenilir ve
lı ordusu Almanları yenerek kaybedilen yerleri geri alacaktır. 1885’te Londra Anlaşması ile Moskova ve Londra arasında
Ancak nihaî ve geri çevrilmez yenilgi, 1768-1774 Savaşı so- Türkistan-Afganistan sınırı belirlenir. Orta Asya Türklüğünün
nunda Ruslar karşısında alınır.11 Çünkü, ilk kez Osmanlı, Türk tamamen denetime alınmasından sonra, 1912-1913 Balkan
ve Müslümanların meskûn olduğu bir toprağı kaybeder ve bir Savaşı ile Türklük, Balkanlar’dan tasfiye edilir.
daha geri alınamaz. Rus kuşatması dış hatlardan içe yönelir
ve doğrudan Osmanlı'yı hedef alır. 1783’te Kırım Hanlığı or- Anadolu’ya yönelik olan bu geri çekiliş, üç kıtadan, Avru-
tadan kaldırılır. Böylece Küçük Kaynarca Anlaşması'yla pa’dan, Afrika’dan ve Asya’dan geri çekiliştir ve sadece ordu-
1774’ten 1920’ye 156 sene devam eden büyük bir geri çe- nun değil, bir halkın da geri çekilişidir. Türklerin geri çekilişi,
kiliş başlar. özellikle 1878’den sonrası, çok acılı bir geri çekiliştir.

Fransızların 1801’de Mısır’dan çıkarılması için İngiliz ve Londra ve Paris için Osmanlı Devleti'nin tasfiyesi, muhte-
Rus desteğine ihtiyaç duyulur. İngilizlerin 1807’de Çanakka- mel bir savaşın plânlarından birisi idi. Nitekim, 1917’de Ku-
le’yi zorlamaları karşısında, Fransız yardımına başvurulur. düs’e giren İngiliz ordusu, son Haçlı Seferini başarıyla bitir-
1812’de Gagauz Yeri Ruslar tarafından işgal edilir. 1827’de miş; bir sene sonra, İngiliz Başbakanı, savaşın nihaî hedefini
Navarin’de Osmanlı donanması İngiliz, Fransız ve Rus donan- açıklamıştır: "Türkler geldikleri yere, Asya’nın derinliklerine
gideceklerdir". Türklerin Anadolu’da kalmasına da izin veril-
malarının ortak harekâtı ile yakılır ve 1828-29’da Osmanlı or-
meyecektir; çünkü 19. yüzyıl Avrupası, Anadolu’nun Avru-
duları Rus Çarlık ordularına yenilirler. 1813-1828 arasında
pa’nın bir parçası olduğunu arkeoloji, Rum ve Ermenilerin
Rus orduları Kuzey Azerbaycan’ı İran Türklüğü'nü yenerek iş-
varlığı vasıtasıyla hatırlamıştır.
gal ederler. Fransa 1830’da Cezayir’e el koyar. Rusluk 1822-
1848 arasında Kazakistan’ın doğusunu da tamamen ele ge- Osmanlı İmparatorluğu’nun yenildiği tarihte, Türk ordula-
çirmiştir. 1828’de Karaçay-Balkarya Moskova’nın hâkimiyeti- rı, Cumhuriyetin sahip olduğu alandan daha büyük bir alanı
11 kontrol altında tutmaktadırlar; ama, Anadolu’ya dönüş esas
Benzer bir yorum için bk. Hocaoğlu, Durmuş, "Avrupa Birliği Projesi ve Ba-
ğımsızlık Bilinci", Avrupa Birliği-Türkiye İlişkileri Sempozyumu, Ankara Tica- itibarıyla tamamlanmamıştır. Ancak yaşanan süreç içinde,
ret Odası Yayını, Ankara 2001, s. 333. son sığınak olarak düşünülen Anadolu’nun da, Türkler için
67 68
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

güvenli bir yer olduğunu söylemek mümkün değildir. Birinci leşik bir uygarlıkla tek başına böyle bir mücadele verdiği gö-
Dünya Savaşı'nın, Anadolu Türklüğüne yönelik siyasi hedefi, rülmemiştir. Ancak bu 861 sene süren ve hâlâ bitmiş görün-
Balkan Türklüğünün başına gelenin, yani aynı durumun Tür- meyen mücadele, Türk ulusunu çok yıpratmıştır ve hâlâ yıp-
kiye Türklüğünün de başına getirilmesi esasına dayanır. Yani, ranmanın derin izlerinin tam anlamı ile silindiğini söylemek
etnik olarak, işgallerle, soy kırımlarıyla, sürgünlerle Türklerin mümkün değildir.
yok edilmesi hedeflenmiştir. Batı, bu hedefe oldukça yaklaş-
Batı uygarlığına karşı son savaşından Atatürk’ün önderli-
mıştır. 1920 yılında, dünya Müslümanlarının ancak % 2’si,
ğinde galip çıkan Türkiye, Cumhuriyet'in üzerine kurulduğu
400 milyonun 10 milyonu, yani Sakarya ile Aras nehirleri ara-
akılcı strateji ve küresel dengelerden azamî istifade ile 1901-
sında yaşayan Türkler özgürdür. Onlar da, kelimenin gerçek 1921 arasındaki felâket koşullarından, bugün olduğu nokta-
anlamında, bir ölüm kalım mücadelesi vermektedirler. ya ulaşmıştır ve bu nokta gerek Türkiye gerek dünya Türklü-
Büyük Zafer'den ancak beş yıl sonra, M. Kemal Atatürk, ğünün son dört yüz yılda yakaladığı en olumlu tarih dilimidir.
1927’de, Büyük Nutuk'u, Batı'ya karşı kazanılan savaşın nihaî 2004 yılından tarihe bakarsak, Cumhuriyet, Türkiye halkı
bir galibiyeti temsil etmediğini; ancak, bir ateşkes olduğunu için ikinci bir Ergenekon olmuştur. 861 sene süren sürekli sa-
anlatan "Gençliğe Hitabı" ile bitirir. Çünkü, İstiklâl Savaşı'nı vaştan sonra, Atatürk’ün "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" ilkesine,
kazanan kadro, bütün bir Batı emperyalizmini ağır bir askerî kendisine karşı girişilen bütün dolaylı saldırı ve örtülü harp
yenilgiye uğratmadığını; ancak, Bolşevik Devrimi'nden sonra yöntemlerine rağmen, mümkün olduğunca sadık kalan Türki-
ortaya çıkan yeni küresel şartlarla, savaş bıkkını ve sosyaliz- ye, Osmanlı'dan devraldığı, 10 milyonluk, fakir, hastalıklı, bi-
min ideolojik tehdidi altında bulunan Batı Avrupa halklarının tap düşmüş ulusu, 75 milyonluk genç, sağlıklı, dinamik bir
Anadolu’ya ordu sevk edememelerinin yarattığı koşullarda, nüfusa ulaştırmayı başarmıştır. Anadolu Türklerinin sayısı 75
çıkarabildikleri son ordu ile Yunan ordusunu yendiklerinin yılda yüzde 600 artmıştır.
farkındadır. Bu nihaî bir galibiyet değil sadece ateşkestir.
Bundan dolayı, "Gençliğe Hitap", bir gün Batı Avrupa’nın Tür- 2004 senesinde, dünya Türklüğünün büyük bir bölümü-
kiye’yi yine yenilgiye uğratabileceği ihtimali üzerine kurul- nün de bağımsızlığa kavuştuğunu görürüz. Kazakistan, Özbe-
muş bir öngörü olarak yorumlanabilir. kistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Kırgızistan bağımsızlıkları-
nı kazanmışlardır. Bu ülkeler, bütün olumsuzluklara rağmen,
1922 ile 1071 arasındaki 861 senenin özeti, bir ulusun, geçtiğimiz on yılı, Türkiye Cumhuriyeti’nin geçirdiği heyecan
Türk milletinin, tek başına bir uygarlık adına, İslâm medeni- ile geçirmişlerdir. Dünya enerji kaynaklarının önemli bir bö-
yeti adına, birleşik bir kıtanın uluslarına karşı ve bir uygarlık- lümüne ve genç ve eğitimli bir nüfusa sahip olan bu zinde ül-
la yaptığı mücadeledir. Dünya tarihi boyunca, bir milletin bir- keler önemli bir potansiyeli temsil etmektedirler.
69 70
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

M.Ö. başlayıp M.S. 3. bin yılın başına uzanan Türk tarihi- önerdiklerimiz gerçekçi görünmemiştir. Eğer gerçekçi olsaydı
nin jeopolitik eksenini özetlersek, karşımıza çıkan manzara bu projeler tarihsel bir dönüşüm veya büyük bir olay olarak
şudur: İlk bin yılda Türk tarihinin ana ekseni Asya’da dön- tarihe geçmezdi. Türkiye’nin bugün ihtiyaç duyduğu proje,
müştür. İkinci bin yılda özellikle Osmanlı çağlarında küresel kuru ve monoton bir gerçekçilik değil, rasyonel temelleri ve
bir hegemoni peşinde olması ve üç kıtaya yayılmasına rağ- büyük bir coşkusu olan bir gelecek plânıdır. Gelecek, geçmi-
men, jeopolitik yayılmanın siklet merkezini Avrupa oluştur- şin karalanması ve küçümsenmesi üzerine değil, geçmişin
muştur. İkinci bin yılın son iki yüzyılında ise amaç jeopolitik kazanımları ve olumlu birikimleri üzerine inşa edilmelidir. Bu
yayılım olmaktan çıkmış, Atatürk’ün kısa süren yönetimi ha- gelecek plânı, Türkiye’nin birikmiş ve kronikleşmiş ağır poli-
riç, Avrupa’ya ilhak politikası şeklini almıştır. Üçüncü bin yı- tik, ekonomik, sosyal ve etnik sorunlarına cevap niteliği taşı-
lın başında, Türkler için amaç ne Asya jeopolitiğine dönüş ne yacak, radikal çözümler olmak zorundadır.
Avrupa’ya ilhak olabilir.
Olabilecek ve olması gereken, Avrasya’da konsolide olma- Milliyetçiliğin Canlanışı
yı sağlayacak bir jeostratejinin izlenmesidir. Türkiye, Avras- Küreselleşme eş zamanlı olarak birçok farklı ve birbirleriy-
ya’nın kardeş toplumları ile Azerîler, Gürcüler, Kürtler, Kazak- le çelişen politik dinamiği serbest bırakmıştır. Bir yandan
lar, Kırgızlar, Türkmenler, Özbekler ve diğerleri ile; Araplar, ulus devletleri zayıflatan mikro/etnik milliyetçilikleri teşvik
Farslar ve Ruslarla dostça bir etkileşim ve işbirliği içinde, ederken, öte yandan da SSCB, Yugoslavya gibi sosyalist ide-
kökleri bu coğrafyanın manevî ve maddî kültür unsurlarına oloji ile birbirine zorla yapıştırılmış halkların bağımsızlaşma-
dayanan bir jeopolitik üzerinde yeniden uyuyan Avrasya uy- sı sonucunda yeni millî devletlerin oluşumuna ve uzun vade-
garlığını diriltmenin mücadelesini vermelidir. de sağlıklı milliyetçiliklerin oluşma zeminine sebep olmuştur.
Bu tespitin genel geçerli anlayışın temel kabullerinden ta- Ancak, Sovyetler Birliği'ni ve çevre kuşağındaki sosyalist
mamen ayrıldığı açıktır. Az gelişmiş ülkelerin siyasal seçkin- rejimlerin yıkılmasını takiben ortaya çıkan ideolojik-politik
lerinin ve kültürel yaşamının temel sorunu, hegemonik dün- boşluğun bazı alanlarını ilk süreçte milliyetçiliğin baskıcı, dış-
yanın ürettiği ideolojik söylemin sınırları içinde düşünmeleri- layıcı, ırkçı ve savaşçı yorumları doldurmuştur. Fakat hemen
dir. Bu tür bir düşünce tarzı akılcı olmaktan, yenilikçi olmak- dikkat çekilmesi gereken nokta, milliyetçiliğin bu ifratçı yak-
tan, sorgulayıcı olmaktan çok uzaktır. Bu düşünce tarzı esa- laşımlarını savunan siyasal kadroların ve halklarını ırkçı et-
sen azgelişmiş ülke siyasal seçkinlerine düşüncelerinin ken- nik-temizlik savaşlarına sürükleyen liderlerin eski komünist
dilerine ait olduğu inancını verir. Ama bu düşüncede özgün kadrolar ve yöneticiler olmasıdır. Siyasal iktidarlarını sağlam-
olan, millî olan, yerel olan hiçbir unsur yoktur. Gelecek için laştırmak için milliyetçiliği ve halklarını istismar eden bu kad-
71 72
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

rolar zamanla tasfiye olacak, anılan coğrafyaların gerçek mil- işçilere karşı kendisini dışa vuran bir politik oluşum sergile-
liyetçi önder kadroları bu komünist kalıntıları tasfiye edecek mişlerdir. Faşist ve nasyonal sosyalist kökenli bu hareketler
ve gerçek demokrasiler millî devlet anlayışı çerçevesinde ku- 1990’lı yılların başında kısa bir süre marjinallikten kurtulur
rulacaktır. gibi görünmüşler ise de Batılı devletler tarafından kullanıldık-
dan sonra kontrol altına alınmışlardır.
Avrasya coğrafyasındaki bir başka milliyetçi gelişim, Sovyet
Rus tahakkümünden kurtulan ve millî devletlerini oluşturan Avrupa'da daha köklü ve daha etkili olarak gelişen bir mil-
halkların egemen ulus hâline gelişlerinin bir sonucu olarak liyetçilik ise Avrupa Birliği çerçevesinde oluşturulmaya çalışı-
beliren güçlü ve sağlıklı milliyetçiliktir.Bu milliyetçi akımın kö- lan Avrupa milliyetçiliğidir. Öncülüğünü Fransa ve Alman-
keninde Sovyet rejimine karşı direnişi temsil eden geniş halk ya'nın yaptığı Avrupa milliyetçiliği, Avrupalılık bilincinin geli-
kitlelerine dayanan halk cepheleri olduğu gibi, halk cepheleri şerek Avrupa Birliği'nin mevcut süper güç ABD'ye meydan
ile eski komünist yönetici elitin bir kısım unsurları arasında okumasının sosyal temelini hazırlamaktadır.
oluşan koalisyonların bu tür bir milliyetçi akımı temsil ettikle-
ri görülür. Özellikle Baltık Cumhuriyetleri ve Ukrayna’da bu Soğuk Savaş sonrasında milliyetçi ideolojinin gösterdiği
süreç kendisini daha belirgin bir şekilde ortaya koymuştur. küresel etkili gelişimin kökeninde ise hâkim pazar ekonomi-
leri arasında ortak düşman Sovyet Rusya’nın ortadan kalkma-
Hatta Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızıstan, Azerbaycan sı neticesinde çıkan ayrılıklar ve ABD-Avrupa Birliği-Japonya
Tacikistan ve Kazakistan’da eski komünist yönetimler saldır- arasındaki küresel çaplı mücadele yer almaktadır. Soğuk Sa-
gan ve ırkçı bir yaklaşımdan uzak, anılan devletlerin millîleş- vaş döneminde ABD’nin liderliğinde Sovyetler Birliği'ne karşı
tirilmesini hedefleyen politikaları hayata geçirmektedirler. Bu askerî-siyasî ve ekonomik ittifak içinde olan bu üç devletin
ülkelerde sağlıklı bir milliyetçi anlayışın yerleştiği görülmek- yolları ortak düşmanın ortadan kalkması ile ayrılmıştır.
tedir. Gerçi, anılan ülkelerde demokratik ilkelerin henüz arzu
edildiği kadar yerleştiğini ileri sürmek mümkün değildir. An- ABD’nin politik-askerî önderliği artık kendi bölgesel ve kü-
cak, bu ülkelerin henüz ulus devleti kurma aşamasında ol- resel politikalarını geliştirmek isteyen Avrupa Birliği ve Ja-
dukları ve dünya tarihinin gördüğü en baskıcı diktatörlük re- ponya tarafından köklü bir şekilde sorgulanmaya başlamıştır.
jiminden daha yeni kurtuldukları düşünülür ise bu ülke lider- Irak savaşı bu sorgulanma ve direnişin kendisini en açık bir
liklerine karşı biraz insaflı olmamız gerektiği düşünülmelidir. şekilde ortaya koyduğu süreçlerden birisi olmuştur. Avrupa
Birliği ve Japonya’nın Amerikan ekseni dışına çıkma çabala-
Milliyetçiliğin Soğuk Savaş sonrası gelişme gösterdiği bir rı Washington’da kuşku ve tepki ile karşılanmıştır. Taraflar
coğrafya da Batı Avrupa coğrafyasıdır. Anılan cografyada aşı- birbirlerine karşı ve küresel ölçekli üstünlük kurmaya yöne-
rı milliyetçi akımlar özellikle Avrupa dışından gelen yabancı lik politikalar geliştirmektedirler.
73 74
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

Bu politikalar kitlelerin duygularının istismar edilerek so- rak güçlü bir şekilde temsil edilmese dahi, 1944’ten bu ya-
kağa döküldüğü ajıtasyona dayalı militarist bir milliyetçiliğe na Türk siyasal yaşamında en prestijli dönemini yaşamakta-
değil, uzun vadeli ve amacı ekonomik gücü artırarak tazele- dır. Toplumun aşırı marjinal olan bazı kesimleri ve bölücü
mek olan akılcı bir milliyetçi yaklaşıma dayanmaktadır. bir yapılanma hariç çok büyük bir çoğunluk, milliyetçiliği
henüz politik bir proje olarak algılamamış olsa dahi milli-
Anılan üç gücün son beş yıldaki siyasî literatürü ve milli si-
yetçiliğe karşı büyük ölçüde olumlu bir tavır sergilemekte-
yaset belgeleri incelendiğinde, milliyetçilikle güdülenmiş po-
dir.
litik-ekonomik rekabetin küresel gündemi oluşturduğu ve
güçler dengesi tekrar kurulana değin önümüzdeki dönemi Gerek küresel ve bölgesel gerek millî koşulların milliyetçi
belirleyeceği açık bir keyfiyettir. Amerikan Ticaret Bakanlığın- ideolojinin kendisini yenileyerek vizyonist karakterini tekrar
da Pentagon benzeri bir savaş odasının kurulmuş olması, Ja- ortaya koyması ve Türkiye’yi 21. yüzyılda etkin dünya devlet-
pon ekonomi bürokratlarının baş ucu kitaplarının ünlü Prus- leri arasına tırmandırması ancak Türk milliyetçilerinin göste-
yalı general Clausewitz’in Savaş Üzerine adlı kitabı oluşu, ge- receği fikrî verimliliğe ve politik çalışmaya bağlı olacaktır.
lecekteki mücadelenin niteliği hakkında da gereken ipuçları- Milliyetçiliğin tarihin derinliklerindeki başarılar ile övün-
nı vermektedir. Milliyetçilik dünyanın gündemindedir. Pe- me ideolojisi değil, milletin geleceğini tasarlamaya ya-
ki ya Türkiye’nin? rayan politik yaklaşım olduğunu Türk milliyetçileri artık
Türkiye’de milliyetçiliğin önümüzdeki dönemde sürükleyi- hatırlamak zorundadırlar. Bizim övünülecek dedelerimizin
ci ve topluma yeni hedefler verici politik bir güç hâline gel- olduğu muhakkaktır. Ancak, torunlarımızın bizim için ayni şe-
mesinin nesnel iç politik ve dış politik şartları ise yukarı da yi söyleyebilmesi için artık Türk milliyetçilerinin ortaya somut
anılan gelişmelerden farklı bir izaha sahiptir. Gerçi son on tasarımlar koymasının vakti gelmiştir.
beş yılda Türkiye’de tepkisel/duygusal nitelikli popüler milli- Yukarıda da değindiğimiz gibi, Türk milliyetçilerinin belirle-
yetçilik diye nitelendirebileceğimiz bir akım bir yandan
yici politik güç hâline gelmeleri için iç ve dış nesnel koşullar
PKK’ya karşı duyulan tepkiden, diğer yandan Batı dünyasının
olağanüstü olumludur. Türk milliyetçilerinin 20. yüzyıl için
Türkiye’ye karşı aldığı olumsuz ve düşmanca tavırlardan do-
yaptıkları bütün tespitler tarih tarafından doğrulanmıştır. Tota-
layı kamuoyunda güçlü bir şekilde temsil edilmektedir. An-
liter ideolojik yapılar tasfiye olmuş, ezilen milletler bağımsız-
cak bu duygusal popüler milliyetçilik henüz güçlü bir siyasal
lıklarına kavuşmuşlardır. Turancı bir fantazi olarak görülen ve
milliyetçiliğe ve güce dönüşmemiştir.
küçümsenerek bakılan Türk dünyası, politik bir gerçeğe dö-
Ancak şurası tartışmasız bir gerçektir ki, popüler milli- nüşmüştür. Türkiye, Türk dünyasını dış politikasının en önem-
yetçilik, Türk siyasetinde siyasal bir program ve proje ola- li temellerinden birisi hâline getirmiştir. Özetle tarih Türk mil-
75 76
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

liyetçilerini haklı çıkarmıştır. Sıra, geleceğin de bizi haklı çıkar- hatçı ve dinsel-siyaset güdücüler arasında teslimiyetçi çizgi-
masını sağlayacak bir süreci başlatmaya gelmiştir. nin güç kazandığı bir dönemde, Türk milliyetçiliği Türk mille-
tinin hem nefsi müdafası hem geleceği inşa etme arzusunun
Diğer yandan hiçbir ciddî fikrî temeli temsil etmeyen ve somutlaşması olarak belirmelidir. Bu noktada, Türk milliyet-
muhteris liderlerinin elinde liderlerin ve bağlı siyasal kadrola- çiliğinin dirilişi ve yenilenmesi ile ilgili Türk millliyetçilerine
rın politik yaşamlarını güvence altına almaktan başka hiçbir ne tür görevler düştüğünü ortaya koymak gerekmektedir.
ciddî amacı olmayan idare-i maslahatçı siyasal yapıların, rant
ve rüşvet siyasetinin ortaya çıkardığı yılgınlık, toplumun bü-
tün kesimleri; toplumun üretkenliğinin önündeki engelleri Yeniden Türk Milliyetçiliği, Daima Türk Milliyetçiliği
kaldıracak, devleti ve toplumu istismar üzerine kurulu mev-
Türk siyasal hayatının en köklü ve etkin siyasal akımı olan
cut politikalara son verecek bir seçenek aramaktadır.
Türk milliyetçiliği, 21. yüzyılda da, etkin bir politik proje ola-
Bu seçenek Türk milliyetçiliğinde kendisini ortaya koyma- rak, Türk millî devleti ve Türk milletinin varlığı için yaşamsal
lıdır. Cumhuriyet'imizin kuruluş ve savunulma döneminde ol- bir öneme sahip olacaktır. Bunun için içine düşmüş olduğu
duğu gibi Türk milliyetçiliği toplumsal dinamizmi harekete ideolojik-politik proje krizine rağmen büyük bir entelektüel-
geçirecek politik yapı olarak belirmek zorundadır. duygusal güç olan milliyetçilik, “yeniden milliyetçilik” ve
“daima milliyetçilik” inancı içinde olan Türk milliyetçileri
Büyük güç olma iddiasındaki milletlerin bu iddialarının be- tarafından büyük bir atılım ile iktidara taşınmalıdır.
lirli bir temeli vardır.Türkiye’nin büyük güç olma arzusunun
ve iddiasının temelinde tarihsel mirası yatmaktadır. Bu temel Milliyetçiliğin Cumhuriyet'imizin kuruluş sürecinde olduğu
büyük güç olma yönünde uygun bir psikolojik zemin hazırla- gibi siyasal yaşama şekillendirici ve belirleyici bir şekilde
makla birlikte kesinlikle yeterli değildir. damgasını vurabilmesi için, Türk milliyetçilerinin karşı karşı-
ya olduğu görev sadece kendini tekrar anlamında kısır bir fik-
Bu çerçevede Türk milliyetçilerine düşen görev, Türk tari- rî canlanmayı yakalamak değil, onun çok ötesine geçerek
hinin zafer sayfalarının sarhoşluğundan kendilerini kurta- milliyetçi ideolojiyi bir güç, zenginlik, refah ve demok-
rarak, mağlûbiyetlerin tarihinden dersler çıkararak Türk mil- rasi üreten ideoloji olarak yeniden yorumlamaktır. Türk mil-
letinin geleceğini inşa etmektir. Tarihin zafer sayfalarının sar- liyetçiliği toplumun ve devletin geniş katmanlarına ulaşan bir
hoşluğu ve geçmiş ile övünme kişisel ve zaman zaman da çalışma ahlâkı ve dinamiği oluşturmadan Türkiye’ye suna-
toplumsal tatminden ibaret olup, siyaset bile sayılmaz. bileceği çok şey yoktur.
Türk Devleti'ne ve Türk ana yurdunun toprak bütünlüğüne İdeolojik yenilenme süreci, çok tartışmaya neden olacak,
karşı içten ve dıştan saldırıların yoğunlaştığı, idare-i masla- belki tartışma sürecinde üslûp sertleşmeleri yaşanacaktır.
77 78
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

Türk milliyetçiliğinin kendisini sorgulaması ve kaynaklardan mının, diğer adı ile "ülkü"nün geliştirilmesinin şart olduğu
hareket ile yeniden inşası sürecinde gerçekleşecek bu fikrî açıktır.
çatışmalarda kısır bir kişiselleşme olmadığı ve tartışmanın
İdeolojik yenilenme sürecinde öncelikle göz önünde tutul-
zemini sadece görüşler olduğu sürece her görüş Türk milli-
ması gereken husus, ideolojinin ana sorun noktalarının üze-
yetçiliğinin gelişimine büyük katkılar yapacaktır.
rinde çalışılarak yeni bir dinamizm ve doğru çizgi kazandırıl-
Türk milliyetçiliği, son yirmi yılda yaşadığı fikri durgunlu- masıdır. Bunun için, 21. yüzyılın temel sorun alanlarına te-
ğun neticesinde 1920 ve 30’lar ile 1965-1980 arasındaki orik izah ve yanıt verilmesi amacı ile Türk milliyetçiliği, 20.
radikal özünü yitirmiş, fikrî anlamda durağanlaşmış ve geri- yüzyılın kavramsal çerçevesinden yeni yüzyıla geçiş yapmalı,
leyen bir politik-ekonomik muhafazakârlaşma sürecine gir- kendi kavramlarını ve çözümlerini üretmelidir.
miştir. Oysa, Türk milliyetçiliği, durgun değil, canlı bir dü-
Türk milliyetçiliği hâlâ Türkiye milliyetçiliği şeklinde anla-
şünce sistemidir. Bugün, mevcut siyasal anlamda muhafa-
şılıyor ve bütün Türk dünyasını kapsayan bir Türk milliyetçili-
zakâr tavır, aslında ciddî bir politik-ideolojik içeriği olmama-
ği ideolojisinin oluşturulmasından hâlâ uzak bir konumdayız.
sına rağmen gelişimin önünde duran en büyük engeldir. An-
Bu hususta, yaşayan Türk milliyetçilerinin, daha 14 yaşında
cak, daha tartışmanın başında bulunduğumuz şu dönemde bir genç iken 1867'de Girit'teki isyanda Türk ordusuna yar-
bile, Türk milliyetçisi aydınların sahip oldukları büyük sağ- dım etmek için yola çıkan ve 1905'te çıkardığı Tercüman ga-
duyu ve ideolojik arayış sonucunda Türk milliyetçiliği ile il- zetesinin başına "Dilde, fikirde, iş'te birlik" ibaresini koyan İs-
gili olarak başlayan tartışma sürecinin daha ileri taşınacağı mail Gaspıralı'nın çok gerisinde oldukları görülmektedir. Türk
anlaşılmaktadır. milliyetçiliğinin en azından genel-temel sorunlar karşısında
21. yüzyıla girerken, Türk milliyetçiliğinin yeni çağın dayat- ürettiği ortak cevaplar üzerinde Türk dünyasının bütün nok-
malarını ve somut koşullarını göz önünde tutan bir nitelik ye- talarında Türk milliyetçilerinin fikir birliği içinde olmaları, Tür-
nilemesi ve gelecek yüzyılı kavrayacak ve yorumlayacak bir kiye ile Türk cumhuriyetleri arasında işbirliği sürecine de
teorik çerçeve geliştirmesi kaçınılmaz bir gerekliliktir. Türk önemli katkıda bulunacaktır.
milliyetçileri kendilerine "siyaseti vakit geçirmek için bir Türk milliyetçileri, tarih anlayışlarını, Osmanlı hanedanı
öz tatmin aracı olarak mı gördükleri" yoksa siyaseti "Tür- üzerine kurmaktan vazgeçerek, bütün bir Türk tarihi üzerine
kiye’nin geleceğini şekillendirmek için mi yaptıkları" so- yerleştirmelidirler. Tarihin başlangıcından bu yana bütün de-
rusunu sormalıdırlar. Eğer siyaseti 21. yüzyılda Türkiye’yi yö- virlerde ve bütün coğrafyalarda yaşamış Türk devletleri bizim
netmek, yeniden inşa etmek ve ülkeye hizmet için yapıyorlar sahip çıkmaktan vazgeçmeyeceğimiz, onur duyduğumuz ata-
ise temel ideolojik yenilenmeye dayanan bir gelecek tasarı- larımız Şah İsmail’i ve Timur Han’ı düşman gören bir Türki-
79 80
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

yeli Türk milliyetçisi ile Beyazıd ve Yavuz’u düşman gören Üretimci-toplumcu-rekabetçi bir model, 21. yüzyılda Türki-
Azerbaycan ve Özbekistanlı Türk milliyetçileri nasıl bir işbir- ye'nin güçlü bir devlet ve mutlu bir toplum hâline gelmesinin
liği alanı oluşturabilirler. tek çıkar yoludur. Üretimcilik ve rekabetçilik 21. yüzyılda Tür-
kiye'nin gelişmekte olan bir çevre ülkesi konumundan çıka-
Öte yandan, Türk milliyetçileri tarihin ve geleneklerin bü-
rak, gelişmiş bir devlet-toplum olmasının tek yoludur. Türki-
tün haksız yüküne rağmen, artık Türk milliyetçiliğinin dinî yo-
rumunu mezhep merkezli olmaktan kurtarmalıdırlar. Bu tür ye, bütün kaynaklarını, dünya piyasalarında rekabet edebile-
bir uygulama ile, ne Türkiye içinde ne de Türk dünyasında cek bir üretim anlayışı ile çalışacak bir ekonomi için seferber
sağlıklı bir toplumsal ilişki modelini kurmamız mümkün de- etmelidir. Ancak, Türkiye ve dünya pazarında rekabetçi bir
ğildir. Türk milliyetçilerine düşen görev, tarihimiz boyunca üretim anlayışı, beraberinde insanı yok sayan vahşi bir kapi-
birçok acıya neden olmuş mezhep kavgalarının 21. yüzyıla talizme neden olmamalıdır. Toplumsal dayanışma mekaniz-
taşınmasını engelleyecek fikrî ve ruhî çalışmaları yapmaktır. maları korunmalı ve güçlendirilmelidir. Fakat, bu bir istismar
Bu görevin yerine getirilmesi durumunda bu millete karşı çok faktörü hâline gelmemelidir. Türk milliyetçiliği radikal bir re-
büyük bir görev yerine getirilmiş olacaktır. Güçlü, mutlu, de- form programı geliştirmelidir. Çünkü, Türkiye’nin çürümüş si-
mokratik ve millî bir Türkiye Cumhuriyeti rüyasının gerçek- yasal elit tarafından yıpratılan yapısının onarılması yapılacak
leşmesi buna bağlıdır. Türk dünyasında barış ve dayanışma- radikal reformlara bağlıdır. Türkiye her geçen gün biraz daha
nın oluşturulması bununla mümkündür. radikal bir millî değişimi gerçekleştirmek konusunda zorlan-
maktadır. Millî değişim geciktikçe, Türkiye’yi kuruluş
Türk milliyetçiliği, taşralı, modern öncesi yapısından hızla
esaslarından kopararak sonu belirsiz ve millî olmayan
sıyrılarak modern kentli, sanayi sonrası topluma bir ideoloji
bir değişim projesi içine çekmek isteyenlerin elindeki
olarak ortaya çıkmalıdır. Esasen Türkiye'nin de en büyük so-
runu hâlâ nüfusunun % 44'ü köylerde yaşıyan bir ara toplum gerekçeler güçleniyor. Bugünün Türkiyesi sürekli bir çürü-
niteliği taşımasıdır. Bu %44 GSMH'nın ancak %14'ünü üret- me içinde kurulurken sahip olduğu değerlerin hemen hemen
mektedir. Ara toplumların veya ziraat toplumlarının sanayi ve hepsini yitirmiş durumdadır. Ancak, Türkiye’de milli devlete
sanayi sonrası toplumlar karşısında en ufak bir rekabet şan- son vermek isteyen bölücü ve federalist güçler ittifakı, aldık-
sı yoktur. Türk milliyetçiliği, ideolojik dönüşüm ile modern, ları dış destekle de asıl sorunun devletin kuruluş değerlerinin
sanayi sonrası ideolojisi hâline gelirken, Türkiye'yi de aynı sü- olduğunu ileri sürüyorlar. Oysa, çürümenin başlangıcını Cum-
rece götürecek dinamizmi temsil etmelidir. huriyet'in kuruluş değerlerinden uzaklaşmak oluşturuyor.

Türk milliyetçiliği ekonomik bir kavrayış ve izah geliştire- Türkiye Cumhuriyet'inin kuruluş değerlerinin temelini ise
rek, sosyal adalet üzerine oturan tutan üretimci/ toplum- Gökalp-Atatürk çizgisinin şekillendirdiği Türk milliyetçiliği an-
cu/rekabetçi bir anlayış geliştirmelidir. layışından kaynaklanan politik ilkeler oluşturuyor. 1944’ten
81 82
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

sonra bu ilkelerin ağır bir saldırı altına alındığını ve zaman Oysa Türk siyasal sistemi büyük bir yeniden yapılanma-
içinde tahrip edildiğini görüyoruz. Ulaşılan noktada artık Tür- dan geçmek zorundadır. Bu yeniden yapılanma bazılarının ar-
kiye Cumhuriyeti’nin varlığı açık bir tartışmaya açılmış du- zuladıkları gibi ulus devleti dönüştürerek dağıtacak bir yapı-
rumdadır. İstanbul’un büyük bir ilçesinin belediye başkanı lanma değil, ulus devleti güçlendirerek 21. yüzyılın içine ta-
Türkiye’de önümüzdeki dönemde eyalet tartışmalarının baş- şıyacak bir yapılanma olmak zorundadır. Bu yapılanma ile
layacağını ileri sürüyor. Büyük bir gazetenin baş yazarı ise biz azınlık ırkçısı ve hemşerici tavırların ortadan kaldırılarak mil-
tarihte zaten eyalet sistemi ile yönetilmişiz diye kaydediyor. lî menfaat ekseninde buluşmanın gerçekleştirilmesi gerek-
Bir yazar, Irak’ta Saddam’ın heykelinin devrilmesi ile birlikte mektedir. Ulus devletin varlığını koruyarak etkinleştirilmesi
tek adam heykellerinin devrilmesinin başladığını, sıranın Tür- süreci ile bireyin demokratik haklarının ve yaratıcılığının ge-
kiye’ye de geleceğini bir haber kanalında haykırırken, Türki- liştirilmesi sürecinin önü açılmalıdır.
ye’nin bir işgal ordusu tarafından imha edilmesi arzusunu
içinde nasıl taşıdığını kusuyordu âdeta. Bugün yaşadığımız hantallaşma ulus devletin yapısından
değil bürokrasinin köhnemişliğinden kaynaklanmaktadır.
Bütün bu saldırıların arkasında, sistemin gerçekten çürü- Meseleyi yerel yönetimlere devrederek çözeceğini ileri sü-
müş olması gerçeği var. Sistemi bilinçli olarak çürütenlerle bu- renler, her üç ayda bir kaldırım taşı söküp yenilerini döşete-
gün sistemin millî olmayan bir değişim projesi içine sokulma- rek zenginler yaratan zihniyet değişmedikçe yerel yönetimle-
sı gerektiğini söyleyenler aynı insanlar, gruplar ve partiler. Ko- rin de çözüm değil daha büyük bir sorun olduğunun farkın-
nuyu yeterince analitik düşünmeyen birçok insan ise sorgula- da bile değildirler. Mevcut yapısı ve personel kadrosu/zihni-
madan gayrimillî dönüşüm projelerinin parlak sözlerinin cazi- yeti/bilgi birikimi/tecrübesi ile hâlihazırda karşı karşıya oldu-
besine kapılıyor. Ancak, gayrimillî dönüşüm projesinin daha da ğu sorunları çözmekte zorlanan yerel yönetim sisteminin,
tehlikeli hâle gelmesini sağlayan, Cumhuriyet'e, Türk Devle- Türkiye’de devletin etkin çalışmasını sağlayabileceğini dü-
ti'ne bağlı Türk milliyetçilerinin devleti yeniden ayakları üzeri- şünmek büyük bir saflıktır. Birçok belediye başkanının olağa-
ne kaldıracak, arındıracak, güçlendirecek bir siyasal ve top- nüstü gayreti ve dürüst çabaları ile sorunun çözülmesi müm-
lumsal değişim projesini, Türk milletinin önüne koyamamala- kün değildir.
rından geçmektedir. Böylece Türk milliyetçileri âdeta mevcut
durumun savunucuları olarak görünmektedirler. Oysa bu doğ- Bu ve benzeri binlerce sorunun çözümü, ortaya yaratıcı,
ru değildir. Siyasal bir program olarak Türk milliyetçiliği millî bir bakış açısına sahip Türk milliyetçisi aydınların yakla-
1965’ten bu yana büyük bir dönüşümü savunmaktadır. Ancak, şımına bağlıdır. Türk milliyetçilerinin sahip olduğu bilgi biriki-
son süreçte Türk milliyetçisi aydınlar, Türkiye’nin önüne bir de- mi, teknik tecrübe, devlet deneyimi, özel sektör tecrübesi
ğişim projesi koymak konusunda gerekli tavrı almamışlardır. büyük bir millî yenilenme ve dönüşüm projesini ortaya çıkar-
83 84
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

maya yetecektir. Mesele Türk milliyetçilerinin bunu istemele- sel kültüre katkı sentezini gerçekleştirebilmelidir. Türkiye,
ridir, arzu etmeleridir, amaç edinmeleridir. insanlığın ortak birimine siyasî, ekonomik ve kültürel anlam-
da daha fazla katkıda bulunmayı millî bir hedef haline getir-
Radikal reformlar, Türk milliyetçilerinin, Türk milletinin melidir.
önüne koyacakları gelecek tasarımının nasıl inşa edileceğine
bağlıdır. Hâlen Türk milliyetçiliğinin belirgin bir siyasal gele- Nihayet, Türk milliyetçileri, en acil görevi olan, emperya-
cek tasarımı yoktur. Türk milliyetçileri, 10 yıl sonra, 30 yıl lizmin Türkiye için plânladığı federasyon ve iç çatışma süre-
sonra ve 50 yıl sonra nasıl bir Türkiye, nasıl bir Türk dünya- cini akamete uğratacak bir politik çözümü bulmak zorunda-
sı hayal ettiklerini, tasarladıklarını, nasıl bir dünya içinde yer dırlar. Daha önce değindiğimiz gibi etnik pislik Türk milliyet-
almak istediklerini ortaya koymak zorundadırlar. çilerinin bilincini dahi bulandırmaktadır. Türk milliyetçileri-
nin, Türk milletinin bu en yaşamsal sorunu hakkında detaylı
Türk milliyetçiliği, Türkiye ve Türk dünyasını kapsayan or-
ve bilimsel çözümler üreterek, PKK’nın tahrip ettiği millî do-
tak bir siyasal dil üretmek zorundadır. En kısa zamanda Türk
kuyu onarması zorunluluktur.
milliyetçileri teorik çalışma sürecinde, milliyetçilerin dünyayı
anlamlandırmasının aracı olacak kavramsal çerçeveyi geliş- Bu sadece Türkiye’nin iç bütünlüğü ile değil, dış politikası
tirmelidir. Keza, Türk milliyetçiliği bir dış politik konsept inşa ile de ilgilidir. Türkiye’nin Türk-Kürtleri ile ilgili tutarsız politi-
etmek zorundadır. Bu dış politik konsept, hem Türk dünyası- kası Ankara’yı büyük açmazlara sürüklemekte, hatta bölün-
na hem de dünyanın geri kalanına cevap verebilecek şekilde me tehlikesi ile karşı karşıya bırakmaktadır. Bugün Kuzey
tasarlanmalıdır. Bugün Suriye-Arap milliyetçiliğinin Libya poli- Irak’taki gelişmeler, Türkiye’nin varlığını orta vadede tehdit
tikası, Türk milliyetçilerinin Kazakistan politikalarından daha altına almıştır. Ancak, iflâs eden sadece Türkiye’nin Kuzey
belirgin ve amaç doludur. Irak politikası değil, Türkiye’nin Orta Doğu Türklüğü ile ilgili
Türk milliyetçiliğinin ahlâkî temelleri tekrar kurulmalıdır. politikasıdır. İflâs eden sadece Irak ile ilgili politikalar değil,
Türk milliyetçiliği, çürümüş Türk siyasal yaşamında çökmüş Atatürk’ten sonra uygulanan daha doğru ifade ile uygulanma-
ahlâkî değerlere karşı başarılı bir ahlâkî savaşı gerçekleştire- yan Orta Doğu’daki tüm Türklerle ilgili politikalardır.
cek bir niteliğe kavuşmalıdır. Türk töresi ve İslâm dininin ilâ- Bu çerçeveden bakıldığında, Türkiye’nin Kuzey Irak
hî kaynaklı ahlâk anlayışı, ve evrensel ahlâk ilkeleri Türk mil- ve Irak politikasını tartışmak aynı zamanda Türkiye’de
liyetçilerinin kurmak zorunda oldukları ahlâkın temellerini bir zihniyeti tartışmak anlamına gelmektedir. Bu zihniyet
oluşturmak zorundadır. tartışmasını hem Türkiye’nin hem Türk milliyetçilerinin ama
Türk milliyetçiliği, yerel-millî ve evrensel dayanak nokta- özellikle Türk milliyetçilerinin hızla yapması gerekmektedir.
ları olan millî-dinî kültür dokusu, millî menfaatler ve evren- Çünkü, bu tartışma esnasında vereceğimiz doğru cevaplarla,
85 86
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

Türk milliyetçileri, 21. yüzyıl içinde Türkiye’nin önünü açma mıyoruz? Eğer, Kürtler, Türk soyunun ayrılmaz bir parça-
imkânına sahip olacaklardır. sı bir Orta Asya halkı ise bu İran ve Irak’taki Kürtler için
de geçerli değil midir?"
Türkiye’nin Kuzey Irak politikası Kürtlere karşı-Türkmen
eksenli olmamıştır. Türkiye, KDP ve KYB’nin saldırgan şöve- Bu Doğu Türkistanlı Uygur-Türklerinin neden Türkiye tara-
nist politikalarından rahatsızlık duymakla birlikte, Kürtlere fından ihmal edildikleri konusunda sordukları soru gibi haklı
karşı olmamıştır. Esasen, Türk soylu bir halk olan Irak ve İran ve doğru bir sorudur. Türk milliyetçileri, Türk milliyetçisi Kürt-
Kürtlerine karşı olmak ile onları kontrollerine almış olan KDP, Türklerine bu konuda son yıllarda gerçekleşen ve emperya-
KYB, İran-KDP’si gibi örgütlere karşı olmak başka şeydir ve ol- lizmin tezgahının ortaya çıkardığı duygulara değil, Türk tarihi-
malıdır. Kazakistan Kazak Komünist Partisinin kontro- nin jeopolitik eksenini göz önünde tutan akla dayalı bir ce-
lünde iken Kazaklara karşı mı idik ki, Kürtlere karşı ol- vap vermek zorundadırlar. Genç Türk milliyetçileri, 1980 ön-
malıyız? cesinde Bingöl’de, Elazığ’da, Muş’ta, Diyarbakır’da Kars’da
Ancak, Türkiye’nin özellikle Atatürk’ten sonraki hatası, ve daha birçok yerde mücadele edip öldürülen Türk milliyet-
İran ve Irak’taki Türk soylu Kürtlere, Türkmenlere ve çilerini hatırlamayabilirler ancak bugün 40’lı yaşlarında olan-
Azerîlere sahip çıkmamak olmuştur. Böylece, Kürtler onla- lar onları unutmamışlardır.
rı istismar eden dış güçlerin oyunlarına açık hâle gelmişler- Türkiye’yi Atatürk’ten sonra yöneten siyasal elit dış Türk-
dir. Türkiye’deki Kürtlerin Türk olduğu görüşünü resmî ide- lerle ilgilenmeyi terörist faaliyet olarak görürken, Türklüğün
oloji olarak ortaya koyarken, Irak ve İran’daki Türk-Kürtleri ayrılmaz bir parçası olan İran ve Irak Kürtlüğünü bölge dışı
ile ilgili en ufak bir tespit yapılmamış, politika geliştirilme- güçlerin insafına terk etmiştir. Böylece, tutarlı bir teorik çer-
miştir. çeve olmayınca, Türkiye içinde PKK gibi örgütlerin çıkması
1965’lerin başından bu yana Türk milliyetçiliği hareketi- da engellenememiştir. Fakat, unutlmamalıdır ki, kendisinden
nin içinde yer alan, Türklüğe inançları sarsılmaz derecede sonra gelenlerin gafleti/ihaneti ne kadar büyük olur ise olsun
güçlü olan Kürt-Türkü (Azerî-Türkü, Kazak-Türkü, Kırgız Türkü Atatürk’ün attığı temel güçlü olduğu için 1974’te Kıbrıs Barış
gibi) birçok ülkücü arkadaşımın değişik zamanlar da bana şu Harekatı nedeniyle Lice askerlik şubesinin önünde yüzlerce
soruyu sorduklarını hatırlıyorum: "Hocam, biz Türk milliyet- insan askere gitmek için silâhları ile sıraya girmiş, Gazian-
çileri olarak Kazak, Kırgız ve diğer kardeşlerimize, Aral tep’de tek varlığı olan atlı arabası bir tankın altında kalınca
gölünün sömürülerek kurutulmasına karşı mücadelele- kendisine atın ve arabanın parası ödenmek istenen yaşlı Kürt
rinde destek verirken, Halepçe’de Saddam tarafından amca bir yandan ağlarken bir yandan da tankçı üsteğmene
öldürülen 5.000 insana, Türk-Kürdüne neden sahip çık- “Sen savaşa giderken, atımı ezdin diye bana para vermeye
87 88
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

çalışıyorsun, ben bu kadar alçak mıyım ki bu parayı vermeye şeklinde ifade edilen Türk milliyetçiliğinin Kürt anlayışına
çalışıyorsun?" diye Kürtçe bağırmıştır. 1975-1980 arasında ters düşen bu görüş yaygınlık kazanırsa, PKK dağda ulaşama-
Mamak’ta ülkücü arkadaşlarını ziyaret eden ülkücüler dığı neticeye gönüllerimizde ve kafalarımızda ulaşmış olur.
arkadaşlarını anneleri ile Kürtçe konuşurken az mı duy- Dünya Türklüğünün ayrılmaz bir parçası olan Kürt kardeşleri-
muşlardır? mizi Türklüğün içinden koparma çalışması başarıya ulaşmış
olur. Bunun bizi götüreceği yer bir "Türk Kerbelâsı"dır. Hain-
Peki, bugünkü duruma nasıl gelinmiştir? Bu PKK’nın yaptı-
lerle Türk-Kürtlerini birbirinden ayıramayan bir bakış açısının
ğı ve Ankara’dan kaynaklanan yanlış uygulamaların kolaylaş-
hangi sloganın arkasına sığınır ise sığınsın Türk milliyetçiliği-
tırdığı “devrimci şiddet” ile “millet inşa” girişiminin bir sonu-
nin sahip olması gereken izana sahip olduğu söylenemez.
cudur. Daha önce değişik coğrafyalarda uygulanan bu yöntem
1984’ten itibaren Güneydoğu Anadolu’da da uygulanmaya Türk milliyetçileri, asla bu tuzağa düşmemeli ve son
başlamıştır. 1987’ye kadar PKK’ya direnen ve Türkiye Cumhu- yirmi yılda emperyalizmin gönüllerimizde yaratmaya ça-
riyeti'nin yanında yer alan Güneydoğulu yurttaşlarımız (kay- lışdığı kirlenmeye karşı daha berrak ve akılcı bir analiz
nak olarak bakınız Öcalan’ın bütün kitapları, özellikle PKK Ta- ile bakmalıdırlar. Sadece, Türkiye’de yaşayan Türk-Kürtleri-
rihi) daha sonraki yıllarda devletin etkin koruması ortadan ni değil, bütün Orta Doğu’da yaşayan Türk-Kürtlerine sahip
kalkınca önce devlet ile örgüt arasında kalmış sonra bir kıs- çıkan bir anlayış geliştirilmelidir. Aksi takdirde Türkiye ve
mı örgütün yanına kaymıştır. Ancak şurası hiç unutulmamalı- Türk Dünyası büyük bir yıpranma içine girecektir. Çünkü, em-
dır ki, PKK için 1984’ten bu yana eline silâh alanların toplam peryalizm Türk-Kürt çatışmasını sadece Türkiye’de değil,
sayısı 30 bini geçmez iken Türkiye Cumhuriyeti'ni savunmak Irak’ta Kürt-Türkmen, İran’da Azerî-Kürt şeklinde tasarlamak-
için ellerine silâh alan, bu devlete inanan korucu ünvanlı tadır. Bu tasarıyı geçersiz kılmak Türk milliyetçilerinin elinde-
Kürtlerin sayısı gönüllülerle birlikte 100 bine ulaşmıştır. dir. Binlerce Kürt-Türkü Türk milliyetçisinin varlığı Türkiye’nin
ve Türk dünyasının stratejik güvenliği için büyük önem taşı-
Son dönemde bunların unutturulmaya çalışıldığına ve
maktadır. 12 Eylül’den sonra Güneydoğu Anadolu’da Türk
bir çok insanımızın kızgınlıkla Kürtlerin zaten Türk ol-
milliyetçisi Kürt-Türklerine karşı girişilen baskı politikaları da-
madıklarını söylemeye başladıklarını görüyoruz. Bu gö-
ha sonraki yıllarda PKK’nın daha kolay zemin bulmasına ne-
rüş ne yazık ki bir kısım Türk milliyetçisi tarafından da be-
den olmuştur.
nimsenmeye başlamıştır. Eğer, bilimsel olmayan, tarihsel ger-
çeklerle ters düşen, Alpaslan Türkeş’in büyük bir bilinci Buradan hareket ile Türkiye ve Türk milliyetçileri için bun-
yansıtan ifadesi ile “onlar ne kadar Kürt ise bende o kadar dan sonra atılması gereken temel bir adım vardır. Bu, Türki-
Kürdüm, ben ne kadar Türk isem onlar da o kadar Türktür” ye’nin Kürt-Türklerine bütün Orta Doğu kapsamında bakma-
89 90
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

yı öğrenmesi ve Hakkari sınırımızdan öteye kör gözlerle bak- mış olan değişik boylar şeklinde oluşmuş olan Türk ulusu-
mayı terk etmesidir. Türkiye’nin ilgi alanı Irak’ta Süleyma- nun geliştirerek varlığını etkili bir siyasal eylem planı şeklin-
niye, Kerkük, Musul; İran’da Senendeç, Serbeşt, Piran- de sürdürebilmesi temel ölçütlerini yeniden belirlemesine
şehr, Mahabat, İlam olmak zorundadır. Bunun için çok geç bağlıdır. Türk milliyetçiliği, ideolojik yeniden yapılanma süre-
olduğunu ileri sürenler, İsrail’in bin sene sonra kurulduğunu cinde küresel ve bölgesel şartları tekrar değerlendirerek, Tür-
unutmamalıdırlar. Millî ülküler için hiçbir zaman geç ka- kiye ve Türk dünyası için yeni ulusal güvenlik ve ulusal
lınmaz. Yeter ki o ülküye inananlar olsun. menfaat tanımlamaları yapmak zorundadırlar.

Bütün bu ideolojik “yenilenme”12 sürecinin yanında önem- 20. yüzyılın başında Türkiye Cumhuriyeti'ni kuranlar, Türk
li bir süreç de ideolojik yenilenmeye koşut olarak gerçekleş- milliyetçiliğinin ışığında Türkiye’nin ulusal güvenliğini ve ulu-
mesi gereken kadro dirilmesi ve yeniden yapılanmasıdır. sal menfaatlerini tanımlarken önceliği, 19. yüzyılın sonu ve
Türk milliyetçisinin tembel, beleşçi, iddiasız, asalak, sı- 20. yüzyılın başında yaşanan olayların ışığında devletin ku-
radan, verimsiz veya ahlâksız olmaya hakkı yoktur. Sıra- rulması ve jeopolitik savunmasına vermişlerdir. 20. yüzyıl-
dan insan kendisi için iddialıdır. Milliyetçi, milletini, mil- da Türkiye Cumhuriyeti’nin önceliği devletin yeniden kurula-
rak dışa ve içe karşı savunulması üzerine kurulmuştur.
lî meselelerini sırtlanmaya aday kimsedir. Kimse milli-
1552’de Kazan’da Rus işgali ile başlayıp 1881’de Türkis-
yetçi olmak zorunda değildir, milliyetçiliğin çıtasını dü-
tan'ın son ordusu olan Türkmen ordusunun yenilmesi ile Aş-
şürmek hakkına kimse sahip değildir.
kaabat’ta sona eren Türk yurtlarındaki Rus işgalleri ile
19. yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın başında şekillenen, 1774’te Küçük Kaynarca ile başlayıp 1921’de Kocatepe Mey-
ideolojik bir kimlik kazanan Türk milliyetçiliği, 20. yüzyılı, dan Muharebesi arasında geçen 153 senede yaşanan felâket-
Türkiye açısından bakıldığında en sağlıklı olarak yorumlayan ler, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Cumhuriyet'i ku-
ideoloji olmuştur. Türk milliyetçilerinin 20. yüzyılın başından ran Türk milliyetçilerinin Türkiye’nin menfaatleri ve millî gü-
beri savunduğu temel görüşlerin gerçekleştiğine olaylar ve venliği ile ilgili tanımlamalarını belirlemiştir. Türk milliyetçile-
insanlar şahitlik etmişlerdir. ri, Türklüğün menfaatini, Türk milletinin takriben 1000 sene
tek başına birleşik Hristiyan Batı uygarlığına karşı meydan
Türk milliyetçiliğinin, ideolojik olarak gelişerek, yeni girdi- okuması ve sürekli savaşını durdurmakta görmüşlerdir. Tür-
ğimiz yüzyılda da Türkiye’nin ve bütün bir Avrasya’ya yayıl- kiye'nin lâik devlet sistemini kabul etmesi bu çerçevede Av-
12 rupa karşısında bir savunma stratejisidir. Amaç, ulus devlet
Yenilenme kavramını ustalıkla kullanan Nevzat Kösoğlu haklı olarak, “eğer
bu yenilenme yapılamazsa…milliyetçilik, toplumsal tabanını yitirir; giderek modeli çerçevesinde güçlü, zengin ve modern bir millet ör-
etkisini yitirmiş bir söz yığını olmaya yüz tutar” diyor. N.Kösoğlu, a.g.e, s.64. gütlemek ve devlet kurmak olarak tespit edilmiştir.
91 92
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

20. yüzyılın başında belirlenen kurulma ve savunmaya da- alan binlerce soruna binlerce cevap verme yaklaşımı ile Türk
yanan model, ana hatları ile başarılı olmuş; ancak, gerektiği milletinin önüne çıkmalıyız.
tarihsel dilimde bir üst aşamaya taşınamadığı ve Atatürk son-
21. yüzyıla girerken, Türk milliyetçiliği Türk milletinin ken-
rasında Türkiye’yi yönetenlerin Türk milliyetçiliğinin yenilikçi
disine olan inancını tazelemesi hareketi olmalıdır. Türk milli-
ve gelişmeci yönünü körelterek, siyasal anlamda muhafaza-
yetçiliği, son dönemde Türk toplumunun kendine olan inan-
kâr bir bürokratik milliyetçiliğe dönüştürmeleri neticesinde,
cını kırıcı politika ve tutumlara karşı açılmış bir mücadele ol-
yavaş yavaş etkinliğini yitirmiştir. Böylece, Türkiye Cumhuri-
ma niteliğini taşımalıdır. Bu savaşı fikrî plânda yürütürken,
yeti’nin özünden uzaklaşması ve başarısızlığı süreci başla-
Türk milliyetçiliği fikirleri yasaklamaya kurgulanmamalı, aksi-
mıştır. Bundan dolayı, 1965’te Atatürk’ten sonra CKMP-MHP
ne Türk milliyetçiliğinin büyük entellektüel gücüne güvenile-
ile ikinci kez Türkiye’nin gündemine gelen siyasal Türk milli- rek, Türkiye’nin düşmanları önce fikrî plânda yenilmelidir.
yetçiliği, Türkiye’nin önüne büyük bir yeniden yapılanma Milliyetçiliğin zor, zahmetli ve acılı bir yaşam tarzı olduğunu
programı koymuştur. bugünlerde özellikle hatırlayan Türk milliyetçilerinin unutma-
Ancak, 1980’e kadar fikrî üretkenliğini istenen ölçüler için- ması gereken önemli bir nokta da, tarihin Türk milliyetçileri-
de olmasa dahi sürdüren siyasal Türk milliyetçiliği 1980-2003 ni haklı çıkardığıdır. Gelecek de Türk milliyetçilerini haklı çı-
arasındaki durgunluğunu aşarken, 1923 ve 1965’tekine ben- karacaktır.
zer bir radikal reformcu atılım ile ortaya çıkmalıdır. Bu çerçe-
vede yukarıda değindiğimiz gibi, Türk milliyetçiliğinin ulusal Türkiye’de Temel Çelişki
güvenlik ve millî menfaat tanımlamaları ve bunların araçları
konusundaki teorik alt yapısı yeni bir zemine taşınmalıdır. Temel kriz, Türkiye Cumhuriyeti ile yurttaşları arasında ya-
şanan, “inanç ve bağlılık/sadakat” krizi13 ile AKP iktidarının
Yeni ulusal güvenlik ve menfaat tanımlamalarını yaparken temsil ettiği “millî kimlik krizi”dir. Devletin yurttaşlarına
öncelikle tespit edilmesi gereken, Türkiye’nin millî düzlem- olan inancı azalmakta, gittikçe daha geniş halk kitleleri dev-
deki temel çelişkisi ile bölgesel ve küresel temel düzlem- let tarafından “şüpheli”, en azından “güvenilmez” olarak
deki çelişkilerdir. Bunların doğru tespitleri yapılmadan, Tür- görülmektedir. Öte yandan Türk halkının geniş kesimlerinde
kiye için Türk milliyetçilerinin yeni ulusal güvenlik ve menfa- son 1000 sene içinde nadir ölçüde görüldüğü şekli ile devle-
at tanımlaması yapmaları mümkün değildir. Bu tanımlamala- te bağlılık/sadakat bağı zayıflamaktadır.
rın ışığında, Türkiye için Avrupa Birliği gibi mucize çözümleri 13
Burada sadakat ile modern bir hukuk devleti yurttaşlarının devletin anayasal
bir yana bırakarak, daha fazla çalışma, daha fazla üretme, sistemine ve varlığına bağlılığı kastedilmektedir. Yoksa, devlet-kul ilişkisi de-
daha fazla yaratma, daha dürüst bir toplum hedefini esas ğildir ifade edilmek istenen.

93 94
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

Halkın geleceğe olan umudunun azalmasını, soyguncu si- bir milliyetçiliğe kaymasının ülkemizi götüreceği yer etnik bir
yasal yapılanmadan tiksinmesini, haklarının ihlal edildiğini çatışma, bir “Türk Kerbelâsı”dır. Bu noktada vurgulanması
görmesini bu sadakat krizinin başlıca nedenleri olarak görebi- gereken bir başka önemli husus da millî kimlik krizi şeklin-
liriz. Şimdiye kadar olduğu gibi gelecekte de Türkiye’nin “za- deki temel çelişki, Türkiye’nin iç dinamiklerinden çok dış di-
yıf yumuşak karnı” olan/olacak olan inanç ve sadakat ile namikler tarafından harekete geçirilmiş, ısrarla ve ustalıkla
millî kimlik krizinin Türk milliyetçileri tarafından telâfi edilerek geliştirilmiş bir iç çelişki niteliği taşımaktadır.
Türkiye’nin güç unsurları hâline getirilmesi gerekmektedir.
Etnik yapılanmaya parallel olarak gerçekleşen bir alt kül-
Ancak, 1980’lerde PKK’nın saldırıları ile başlayan ve Türk türel bölünme süreci de dinsel/mezhepsel/tarikat/cemaat
millî dokusunda çok büyük hasarlar bırakan etnik bölücülük süreçlerinde gerçekleşmektedir. Elinde bulunan Diyanet İşle-
ve etnik-merkezli politikalar da inanç/sadakat krizinde çok ri Başkanlığı, İlâhiyat Fakülteleri ve İmam Hatip Okulları gibi
önemli bir rol oynamaktadır. AB’ye tam üye olma sürecinde İslamı doğru anlatmak ve öğretmek için büyük imkân sağla-
hukuksal yapımızda yapılan değişikliklerle, ulus devlet yapı- yan araçları kullanamayan; hatta anlamayan devlet, sahip ol-
sından etnik merkezli bir devlet yapılanmasına ilk adımlar duğu ve devletin kuruluş ilkelerine yabancılaşmış bir “steril
atılmıştır. “Millî kimlik krizini” temsil eden AKP hükümetinin lâiklik” anlayışı ile dinsel yapılanmalar karşısında büyük bir
etnik merkezli yapılanmaları güçlendirecek ve önümüzdeki panik sergilemektedir. Alevî yurttaşlarımızı da kazanamayan
yıllarda politik özerklik/federasyon söylemlerini gündeme ge- devlet, özellikle Alevî gençlerin kimlik krizine girerek terör
tirecek politik/idarî düzenlemeleri kamu yönetiminde reform örgütü saflarına katılmasını kolaylaştırmaktadır.
başlığı altında gündeme taşıdığı düşünülür ise etnik temelli Yukarıda saydığımız ve devlete ait olan mekanizmalar dev-
bir inanç/sadakat krizi yükselecektir. let tarafından kullanılmayınca dinsel/mezhepsel/tarikat/ce-
Etnikleşme sürecinde ortaya çıkacak en önemli sorun, et- maat yapılanmaları bu süreçlerden daha etkili bir şekilde is-
tifade etmektedirler. Sonuçta devlet “porselen dükkânına gi-
nik grupların merkez-kaç eğilimlerine Türk halkının “Türk
ren fil gibi” davranmakta ve gösterdiği tepkiler ile yurttaşların
sorunu” ile cevap vermesi olacaktır. “Ne mutlu Türküm di-
bir bölümünün yabancılaşmasına ve sadakat krizine girmesi-
yene” paradigması zayıfladıkça yerini “Ne mutlu Türk ola-
ne yol açmaktadır.
na” paradigması kaçınılmaz olarak alacaktır. Hatta, bu süreç
derinden, ancak belirgin bir şekilde başlamıştır. Özetle, bir Türkiye’nin temel çelişki sürecini daha da vahim bir duru-
yandan idarî/politik özerkleşme ve Türk üst kimliğinin bilinç- ma getiren AKP’nin iktidar olmasıdır. AKP, İstiklâl Savaşı ve
li bir şekilde zayıflatılması, öte yandan Türk milliyeti anlayışı- Türkiye Cumhuriyeti’nden dinî kisve arkasına saklanan “et-
nın tepkisel olarak ortak tarih/kültür şuurundan etnikleşen nik temelde bir intikamı” temsil etmektedir. Türk Devrimi,
95 96
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

İstiklâl Harbi ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun oluş- bir tesadüfün ötesinde teori ve eylemin zirveye doğru buluş-
turduğu bir bütündür. İstiklâl Savaşı, 1774’te Küçük Kaynar- masını temsil etmesidir. Türk Devrimi'nin önderi Mustafa Ke-
ca anlaşması ile Batı Türklüğü’nü oluşturan Osmanlı Türk im- mal Atatürk’ün “Türklük, benim en derin güven kaynağım, en
paratorluğu'nun Avrupa’dan başlayan geri çekilişinin durdu- engin övünç dayanağım oldu” derken, Türkiye Cumhuriye-
rulduğu savaştır. İstiklâl Savaşı, Türklüğün nihaî tasfiyesinin ti’nin dayandığı felsefeyi de ortaya koymuştur.
engellendiği savaştır.
Türkiye Cumhuriyeti'nin modern bir ulus devlet olarak şe-
Türk milliyetçiliğinin büyük direnişi olan İstiklâl Savaşı'nı killendirilmesi çerçevesinde gerçekleştirilen çalışmaların kö-
Türk milliyetçiliğinin eseri olan Türkiye Cumhuriyeti’nin ku- keninde Gökalp’in millet ve modern bir millî teşkilâtlanma
rulması izler. Mustafa Kemal Paşa, İstiklâl Savaşı'mızın Türk için önerdikleri vardır.Bunlardan yola çıkan Mustafa Kemal
milliyetçiliğinin eseri olduğunu, Mehmed Emin Yurdakul’un Atatürk, “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkına Türk mil-
Anadoluya geçmesi üzerine kendisine çektiği şu telgraf ile di- leti denir. Dünya yüzünde ondan daha büyük, ondan daha es-
le getirir:”Türk milliyetseverliğinin ilâhî müjdecisi olan şiirle- ki, ondan daha temiz bir millet yoktur ve bütün insanlık tari-
riniz, bugünkü mücadelemizin kahramanlık ruhuna doğuş uf- hinde görülmemiştir” diyerek, Türk Devrimi’nin Türk milleti
ku oluşturmuştur.” anlayışını ortaya koymuştur.
Türkiye Cumhuriyeti, birleşik Hristiyan medeniyeti ile ta- 1944’ten itibaren Türk milliyetçiliğinin Türkiye Cumhuriye-
rihte emsali görülmemiş ve 860 seneden fazla süren bir sa- ti’nin kurucu ideolojisi olmaktan çıkması, içi boş bir bürokra-
vaş gerçekleştiren Türk milletinin yaralarını sarması, tekrar tik milliyetçiliğe, içinde Atatürk’ten başka her şeyin bulunduğu
güçlenmesi için bir arayışı temsil eder. Bu anlamda Misak-ı bir Atatürkçülüğe dönüşmesi süreci, 1990’dan sonra açık bir
Milli eğer etrafımızı saran dağlar ise Misâk-ı Millî’nin içindeki Türkiye Cumhuriyeti düşmanlığına ulaşmıştır. Bu çerçevede
ülke de bizim için ikinci bir Ergenekon’dur. Türkiye Cumhu- kendilerine 2. Cumhuriyetçi adını takan, liberal, İslâmcı, sos-
riyeti’nin dayandığı ideoloji de Türk milliyetçiliğidir. Mustafa yalist, etnikçi görünümlü hareketler, İstiklâl Savaşı ve Türkiye
Kemal Atatürk’ün üzerinde Ziya Gökalp kadar etkili olabilen Cumhuriyeti’nin kazanımlarının ortadan kaldırılması konusun-
hiçbir düşünür yoktur. Prof.Dr. Mehmet Kaplan, “Bu yıllarda da her türlü işbirliğine girmişlerdir. 12 Eylül öncesinde Mark-
Gökalp’in en heyecanlı okuyucularından birisi, daha sonra sist-Leninist öğreti arkasına gizlenen azınlık ırkçısı bölücülük,
Türkiye’de en büyük sosyal reformları yapacak olan Mustafa 12 Eylül sonrasında, dağlarda terör örgütü PKK ile, şehirlerde
Kemal’dir” demektedir. ise ikinci Cumhuriyetçi oluşumlarla Türkiye’ye saldırmıştır.
Cumhuriyet'imizin kuruluş yılı ile Ziya Gökalp’in olgunluk Bütün bu ikinci Cumhuriyetçi saldırıların ortak hedefi, Tür-
eseri Türkçülüğün Esasları'nın yayınlanış yılı 1923 olması hoş kiye Cumhuriyeti ulus devletini, üniter devlet yapısını terk et-
97 98
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

meye zorlayarak, Türkiye’yi çok uluslu, çok kültürlü, etnik mer- Özetle, AKP’nin hukukî yoldan karşı-devrim stratejisi Tür-
kezli federal bir devlet yapılanmasına sürüklemek olmuştur ve kiye için büyük bir tehdit oluşturmakta, devlet-millet-sada-
olmaya devam etmektedir. Avrupa Birliği süreci çerçevesinde kat-inanç krizine, iktidar-devlet-millet boyutunu eklemekte-
gerçekleşen Uyum Yasaları’nın kabulü, Türkiye’nin etnikleştiril- dir. İktidar-devlet-millet krizinin önümüzdeki dönemde
mesi ve federalleştirilmesinin önünü açmış, Türkiye Cumhuri- ağırlaşması, devlet-millet-sadakat-inanç krizini hafifletebile-
yeti’nin kuruluş esaslarının tasfiyesi sürecini hızlandırmıştır. cek olmak ile birlikte, tamamen ortadan kaldırmayacaktır.
AKP’nin iktidara gelişi, Türkiye Cumhuriyeti ulus-devleti ile Bir devletin yurttaşlarının sadakati olmadan güçlenmesi
ikinci Cumhuriyetçiler arasında yeni bir mücadele boyutunu nasıl mümkün değil ise bir yurttaş da devleti kendisine gü-
temsil etmektedir. Çünkü, AKP, İslâmî, muhafazakâr-demok- venmez ise ona sadakatini uzun süre sürdürmesi mümkün
rat görünümü ardında, Türk Devrimi’nden alınacak etnik bir değildir. Türkiye’nin etnik ve dinsel süreçlerden kaynaklanan
intikamı temsil etmektedir. AKP lideri ve yakın çevresi ile bu inanç-sadakat krizi ile AKP’nin temsil ettiği millî kimlik krizini
partinin üst düzey yönetimi büyük bir “millî kimlik sorunu” aşması kaçınılmaz ana sorun olma niteliğine sahiptir.
içindedirler. AKP liderinin ve yakın çevresinin içinde olduğu
“millî kimlik sorunu”, Türkiye için bir “ulusal güvenlik Bu noktada AKP’nin uluslararası sistem ve özellikle
tehdidi” oluşturmaktadır. de Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) içindeki işlevinin üze-
rinde durmak gerekmektedir. ABD’nin BOP’nin önemli bir
Çünkü ulus devletler için “millî kimlik” sadece bir kim- bölümünü Orta Doğu'nun demokratikleştirilmesi oluşturmak-
lik/pasaport meselesi değil, onun çok ötesinde bir “ulusal gü- tadır. Amerikalıların demokratikleşme/demokratikleştirme
venlik meselesi”dir. Oysa AKP lideri ve yakın çevresi, Türkiye konusunda geçmiş deneyimlerinden çok şey öğrendikleri ve
Cumhuriyeti anayasalarının tanımladığı anlamda kendilerini kazanımlarını yeni uygulamalara aktırdıkları görülmektedir.
“Türk” saymamaktadırlar. AKP lideri, millî bir kimlik benimse-
meyi reddetmekte, “Türk kimliğini kabul etmemeyi” öteki Türkiye’nin bu krizi yaşarken, önümüzdeki dönemde içine
dünyada “bize milliyetimizin değil, Müslüman olup olmadığı- gireceği yeni bir ağır sosyal-ekonomik bunalımı artık mevcut
mızın” sorulacağı kabulüne dayandırmaktadır. AKP lideri, za- yapısı ile aşmasının gittikçe daha zor olduğu görülmektedir.
man zaman da Türk millî kimliği yerine, içini doldurmadığı Cumhuriyet'in iyice zayıfladığını, millî kimlik, sadakat ve
bir “Türkiyelilik” koymaktadır. “Bir kültürün dominant inanç krizlerinin, zirveye çıktığını gören iç ve dış çevreler,
kültür olmasına karşıyız” diyecek kadar Türk kültürüne Türkiye’nin “çözülmesi” ve federal bir modelde yeniden ya-
düşmanca tavır sergileyen bir liderin önerdiği Türkiyeliliğin pılandırılması için her büyük toplumsal kaosdan bile istifade
içinde Türk yoktur. etmeye çalışabilirler. Burada sadece durumun ne kadar va-

99 100
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

him olduğunu göstermek amacı ile ortaya atılmış olan bu tes- kanizmaları oluşturarak, sağlıklı bir millet-devlet ilişkisini
pitin bilim çevrelerinde tartışıldığının altını çizmek gerekmek- tekrar kuracak radikal reformlar gerçekleştirmek zorunda-
tedir. dırlar.
Türklerin Anadolu coğrafyasına üçüncü kez gelişlerinin Devlet, yurttaşlarını dinî inançlarından dolayı tehdit olarak
üzerinden 1000 sene geçmiştir ve Türkler Anadolu coğrafya- görmemelidir. Türkiye’de yaşanan cemaat-tarikat süreci ve
sında kesintisiz 1000 sene egemen olan tek millettir. Türkle- buna kısmen bağlı olarak gelişen dinin siyasallaşması, ülke-
rin Anadolu’daki 1000 yıllık egemenliğinde, devlet-millet kay- mizin yaşadığı çarpık kentleşme ile koşut olan ekonomik
naşması, karşılıklı inanç-sadakat çok önemli bir rol oynamış- buhranın bir sonucu olarak ortaya çıkan bir görünümdür.
tır. Bermuda şeytan üçgeni de diğebileceğimiz, Kafkaslar-Bal- Hangi nedenle olur ise olsun bu sürecin bir parçası olan in-
kanlar-Orta Doğu arasına sıkışmış olan Anadolu, yüzlerce bü- sanların yurttaş olmaktan doğan haklarının kısıtlanmasının
yüklü-küçüklü halka mezar olmuş bir coğrafyadır. Bu coğraf- ve polisiye önlemlerin hiçbir çözüm olmadığı aksine millet-
yanın temel özelliklerinden birisi Anadolu’nun sınırlarından devlet çelişkisini güçlendirdiği görülmektedir. Keza, Alevî
başlanarak savunulmasının çok zor oluşudur. Ayrıca, bu coğ- yurttaşlarımızın Türk millî bütünlüğüne daha güçlü bir şekil-
rafya buraya yerleşen güçlü uluslara Anadolu’dan hareket ile de bütünleştirilmesi için herhangi bir çaba içinde olunmama-
çevreye yayılma imkânı vermektedir. sı büyük bir hatadır.
Cumhuriyet ile Türk milleti, savunulması zor olan bu coğ- Öte yandan dış dinamiklerin etkisi ile Türk devlet yöneti-
rafyaya çekilmek zorunda kalmıştır. Bu sınırlar içinde geçmiş mine önce KGB tarafından, etnojenez tezine dayanan, Türki-
bin yılda olduğu gibi varlığımızı sürdürebilmenin ön şartı uy- ye’nin bir mozaik olduğu efsanesi kabul ettirilmiştir. Son dö-
gulanacak bütün politikalarda halk desteğinin alınabilmesi, nemde ise yeni bir tez gündeme getirilmiştir. Bu yeni tez, Al-
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Türk vatandaşları arasında man istihbarat servisinin ürünüdür. Yeni tezin yaratıcısı, Al-
hızla ve güçlü bir karşılıklı inanç ve bağlılık/sadakat ba-
man Devleti'nin araştırma kuruluşu olan Orient Enstitüsünün
ğının oluşturulmasına bağlıdır.
Müdürü ve Alman askerî istihbaratının elemanı olan Prof. Dr.
Türk milliyetçileri, güven diyebileceğimiz bu ortamın sağ- Udo Steinbach’dır. U. Steinbach’a göre “Sorun, Atatürk’ün bir
lanması için, devlete olan sadakati artıracak politikaları geliş- paşa fermanıyla yarattığı yapay ürün olan Türk Devleti ve
tirirken devletin de halka duyduğu inancı ortaya koyacak po- Türk ulusudur. Sorun, Kemalizm ve Kemalizmin ulusçuluk ve
litikalar tespit etmelidirler. Kararlı ve bağımsızlıkçı bir tavırla lâiklik ilkeleridir. Sorun, uyduruk, zorlama ve yapay Türk ulu-
Türk milliyetçileri, Türkiye Cumhuriyeti'ni kuruluş esaslarını sudur. Böyle bir ulus yoktur. Olmadığını Türkiye’de yaşayan
esas alarak, etnik ve dinsel çözülme süreçlerini aşacak me- Türk-Kürt, Müslüman-lâik, Alevî-Devlet çatışmalarında gör-
101 102
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

mekteyiz. Bu uyduruk ulusu Atatürk nasıl kurdu? Önce Erme- rarlaştırmıştır.” Önümüzdeki yıllarda Avrupa ve AB kaynaklı
nileri yok ettiler, sonra da Rumları.”14 Ancak bu tezin sadece olarak bu tez, bütün Avrupa’daki değişik kaynaklardan dalga
Steinbach tarafından savunulduğunu düşünmek yanlıştır. Ak- dalga gelecektir. Çünkü eğer bir Türk milletinin olmadığı be-
sine bu tezin Batı Avrupalı oriyantalist sosyal bilimciler ara- yinlere işlenebilir ise Türklere ve devletlerine yapılacak her
sında hızla yayıldığı görülmektedir.15 şey meşru bir temele oturacaktır.

Steinbach’ın ve diğer Batı Avrupalı literatürün savunduğu Bu sürecin Türkiye içersinden de bilinçli-bilinçsiz destek-
yapay Türk milleti tezi, 2002 başında resmî plâtforma taşın- lendiği görülmektedir. Türk Millî Eğitim Bakanlığı, bir yandan
masının ilk deneyimini yaşamış; İsveç Büyükelçiliği İzmir’de Türk tarihini yeni bir bakış açısı ile daha insancıl temeller
düzenlediği toplantıda “Türk ulusu diye bir ulus yoktur; sade- üzerinde öğretme projesi geliştirirken, diğer yandan Tarih
ce Türkçe vardır” tezini savunan bir kitapçığı dağıtmıştır. Vakfı ciddî bir şekilde millî tarih eğitiminin terk edilerek, böl-
1990-95 yıllarında İsveç’in İstanbul Başkonsolosu olan Büyü- gesel tarih eğitimine geçilmesini savunmaktadır.16 Oysa ulus-
kelçi Kaj Falkmen’in yazdığı ve ön sözü İsveç Başbakanı Gü- lara şahsiyetlerini, etnik yapılarına katılan tarih duygusu ve
ran Presson tarafından kaleme alınan kitap, İsveç Devleti'nin mazi şuuru verir. Tarihten kopan uluslar soy hasletlerini ko-
yayınevi olan İsveç Enstitüsünce 2000 yılında basılmıştır. Ya- rusalar dahi soy şahsiyetlerini kaybederler.Uluslar yaşama gü-
zar şöyle diyor: ”Araştırmacılar, Türk sözcüğünün bir halk cünü milliyet duygusundan alırlar. Bu duyguyu, bu şuuru ya-
grubu veya bir ulusun değil de bir dil grubunun adı olduğu- ratan tarihtir.
nu ileri sürmektedirler... Atatürk ulusal bir devlet olan Türki- Şimdi Millî Eğitim Bakanlığı, Tarih Vakfı Toplumsal Tarih
ye’nin sınırları içerisinde yaşayan herkesin Türk olduğunu ka- Dergisi, bir grup mankurtlaşmış17 entel, Türklerin tarihini yen-
14
Aslında Udo Steinbach’ın tespiti tarihsel plânda hiç de yeni değildir ve sade- mek ve yok etmek görevini üstlenmiş durumdadırlar. Binler-
ce Türkiye Cumhuriyeti sonrası Türk tarihi ile ilgili bir tespit de değildir. Bu ce yıllık Türk edebiyatına yapılabilecek en büyük saldırıyı ger-
tespitin kökeninde Avrupa düşüncesinde Türk'e karşı derin aşağılık komplek- çekleştiren ve Türk edebiyatını, 60 yıla sığdırmaya çalışan Mil-
sinin izleri yatmaktadır. Albert Sorel, Steinbach’dan çok önce şöyle demekte-
16
dir: Bir Türk milleti asla mevcut değildir, sade düşman ahali ortasında çadır Tarih Vakfı tarafından savunulan yaklaşım ideolojik olduğu gibi bilimsel de
kurmuş bulunan fatihler vardır; Türkler bir devlet değil, fakat yalnız fütühat değildir. Batı Avrupa’da belgelerin tasnif ve incelenme/yorumlanmasına da-
için bir değeri bulunan ve durmaya mecbur olur olmaz dağılmaya meyil gös- yalı ulusal tarih yazımının belgelerin nerede ise tükenmesi sonrasında yönel-
teren bir ordu teşkil ederler. Albert Sorel, Avrupa ve Fransız İhtilâli, C:I-II, diği bölgesel/toplumsal tarih araştırma ve yazımı milli tarihin karşıtı değil ta-
s.353’den naklen Hocaoğlu, D., age,s. 385. mamlayıcısı bir alandır ve bu alandan elde edilen kazanımlar ile milli tarihin
15
Bu konuda Tamer ve Andrea Bacınoğlu çiftinin Modern Alman Oryantalizmi- yeniden yazılmasını, geliştirilmesini hedeflemektedir. Tarih Vakfı ise bölge-
Alman Yayıncılığının Türkiye Tablosu, ASAM Yayınları, (Ankara, 2001) mü- sel/sosyal tarih anlayışını ulusal tarihe karşıt olarak sunmaktadır.
17
kemmel bir çalışmadır ve bütün Alman yazımının ustaca bir taranması sonu- Mankurt Türk mitolojisinin bir figürüdür. Bir insanın bilincini, anılarını yitirdi-
cu oluşmuştur. ği durumu ifade eder.

103 104
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

lî Eğitim Bakanlığındaki mevcut Türkiye ve Türk düşmanı zih- Oysa, Türkiye ne bir mozaiktir ne de Türkler üretilmiş
niyetin, edebiyatımızdan sonra kutlu tarihimize de saldırması bir millettir. Millî kimlik krizine neden olan dış güdümlü ve
hiç de şaşırtıcı değil. TÜSİAD'ın görev alanı ile hiçbir ilgisi yok dış destekli çok küçük bir azınlıktır. Evinde Kürtçe konuşur-
iken alternatif tarih ve coğrafya kitapları yazdırtması da Türk ken, bir millî maç sonrasında ağlayarak evinin penceresinden
tarih ve ülkesine yapılan düşünsel saldırının bir parçısıdır. Türk bayrağı sallayan insanlarımızın sayısı, kaderlerini Türk-
lükten, Türkiye Cumhuriyeti’nden ayırmak isteyen kandırılmış
Bu sürecin bir bölümünü de Türk milleti kavramının aşağı- biçare insanlarımızdan hâlâ çok fazladır. Türkiye'nin birliğini
lanması oluşturmaktadır. Basın mensupları ve aydınlar arasın- savunmak için savaşan Kürtlerin sayısı hep PKK'dan kat ve kat
da Türk ulusuna hakaret etmek bir moda olmuştur. Psikolojik fazla olmuştur. Ve bugün PKK'nın siyasal kolunun seçimlerde
savaş yöntemleri kullanmada deneyimli düşman karargâhları- aldığı oy bir iki il dışında bütün psikolojik baskılara rağmen di-
nın bu amaçla kiraladığı, güdümlediği, etkilediği medya ile ğer partilere verilen toplam oyun altındadır.
yurttaşlarımızın dimağlarına, aziz Cumhuriyet'imizin kuruluş
esaslarına, millî bütünlüğümüzü temsil eden değerlere, Türk Türk milliyetçileri, demokratik bir hukuk devleti çerçevesi
tarih tezlerine; dil, din, yurt, menşe, soy, kültür, kader ve emel içinde millî devletin varlığının asla tehdit altında kalmasına
birliği ile yekpare bir millet olma şuuruna, Türkiye ve Türklük izin vermeden, Türk kimliğini bir yandan Türkiye Cumhuriye-
ülküsüne sürekli ve sistemli bir şekilde saldırılmaktadır. ti Devleti'ni kuran halkın kimliği olarak görmeye devam eder-
ken, öte yandan Türk kimliğinin, tarihin en kıdemli millî kim-
Özetle, medyanın Türk milletine, lâik millî demokratik Cum- liklerinden birisi olarak, bir Avrasya kimliği şeklinde Türki-
huriyet'e düşmanlığı belirgin önemli bir kesiti, mer’i yasaları hi- ye’yi çok aşan bir alana yayıldığının bilinci içinde hareket et-
çe sayarak mütareke dönemindeki işbirlikçi levanten basından melidirler.
daha cüretkâr bir üslûp ve içerikle; Cumhuriyet'imizin temel
değerlerine, millî birlik ve dayanışmaya, bağımsızlığa, Türk ulu- Son dönemlerde bazı milliyetçi aydınlarımızı kapsayıcı şe-
suna modası geçmiş fikirler diye saldırı halindedir.18 kilde başlayan ve kendisini Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ku-
18
ran halkın dışında gören küçük gruplara karşı özür dileyici
Bu saldırıların aslında hiç de yeni olmadığı ve Batılı güçlerin bağımsızlık ve
tavrın hiçbir anlamı yoktur. Türkler ne uzak geçmişte ne de
egemenlik gibi kavramları hep modası geçmiş gibi göstermek istediklerini
görmekteyiz. Lord Curzon, kendisi ile saatlerce tartışan İsmet Paşa ile yine Cumhuriyet döneminde kimseden özür dilemelerini gerekti-
yıpratıcı bir toplantıdan çıktıktan sonra kendisini bekleyen yardımcılarına recek bir şey yapmamışlardır.
şöyle demiştir: “Dört korkunç saatten beri burada oturduk ve İsmet her sö-
zümüze şu bayat ve adi kelimelerle cevap verdi: bağımsızlık ve ulusal Türk milleti, sahip olduğu büyük tarih bilinci ile devletin
egemenlik” John Grew, İlk ABD Büyükelçisinin Türkiye Hatırası, s.50-51’den
nakleden Aydoğan, Metin, Bitmeyen Oyun ve Türkiye’yi Bekleyen Tehlikeler,
olmadığı yerde onurun da olmayacağını bilerek, devlete en
6.Basım Otopsi Yayınları (İstanbul, 2002), s.205 fazla sahip çıkan milletlerin başında gelmektedir. Bundan do-
105 106
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

layı, Türk milliyetçilerinin Türk halkını kazanmaları, mevcut caktır. Irak’ta Kerkük, Süleymaniye ve Zaho’da kişi başına ge-
inanç-bağlılık/sadakat krizini aşmaları hiçte zor değildir. lirin 5.000 ABD Doları'na çıkması durumunda Diyarbakır,
Mardin ve Cizre büyük bir merkez-kaç süreçle karşı karşıya
kalacaklardır. KKTC’de yaşanananlar bu açıdan çok öğretici
Bölgede Temel Çelişki olmuştur.
Türkiye, bölgesinin belirlenmesi en zor ülkelerin başında Daha açık bir ifade ile, Güneydoğu kentlerimizde örtülü
gelmektedir. Birçok ülke ancak bir jeopolitik alt sisteme dâ- operasyonlar ve Irak'taki fiilî durum ile teşvik edilecek onbin-
hil iken Türkiye birkaç bölgesel sistem içinde temsil edilmek- lerce yurttaşımızın toplanarak federasyon veya Irak ile birleş-
te, bunların hepsindeki gelişmelerden doğrudan etkilenmek- mek isteyen gösterilerde bulunması eğer olaylar bugünkü
tedir. Dünya üzerinde bu kadar çok bölgedeki gelişmeleri akışına bırakılır ise hiç de şaşırtıcı olmayacaktır.
bünyesine emen, onlardan bu kadar köklü bir şekilde etkile-
nen başka ülke yoktur. Bu anlamda Türkiye, Avrupa, Balkan- Kürt dinamiğinin Türkiye ve İran'da ayrılma süreçlerini di-
lar, Kafkaslar-Orta Asya ve Orta Doğu alanlarındaki değişim- namitlemesi gerçekleşir ise ortaya yavaş yavaş gelişen Azerî
lerden etkilenmeye devam edecektir. Fakat, önümüzdeki 20 Türk milliyetçiliği dinamiği çıkacaktır. Bu durumda İran’ın
yılda Türkiye’yi en fazla etkileyecek dinamiklerin Orta Do- varlığını koruması imkânsız hâle gelecek, Kürtler ve Azeri
ğu’nun Irak savaşı ile başlayan yeniden şekillendirilmesi sü- Türkleri İran’dan ayrılarak kendi devletlerini oluşturacaklar-
recinden kaynaklanacağı anlaşılmaktadır. dır. Kürtlerin, Irak’tan ayrılmaları Irak’ı bir Şiî devleti hâline
getirirken, Kürtlerin ve Azerilerin İran’dan ayrılmaları İran’ı
Irak savaşı, Orta Doğu’daki Kürt dinamiklerini büyük bir güç olmaktan tamamen çıkaracaktır. Kürtlerin, İran’dan
ölçüde serbest bırakmış ve bu dinamikler bölge ülkele- ayrılmalarının bir diğer sonucu da İran’ın bir Fars-Türk fede-
ri öncelikle de Irak, İran, Suriye ve Türkiye için temel çe- rasyonu/konfederasyonu şeklinde yeniden yapılanarak varlı-
lişki hâline gelmiştir. Kürt dinamiğinin Orta Doğu politika- ğını sürdürmesi ihtimalidir.
sına bu şekilde girişi beraberinde birçok öngörülür ve (şu an-
da) öngörülmez sonucu getirecektir. Kürt dinamiğinin, yuka- Ancak bölge ile ilgili yapılacak bütün hesaplamalarda göz
rıda açıkladığımız Türkiye’de PKK’nin Türk millî bünyesi üze- önünde tutulması gereken bir husus da, Orta Doğu'da hemen
rinde yaptığı tahribat göz önüne alındığında, ülkemiz üzerin- hiçbir şeyin kesin olarak öngörülemeyeceğidir. Arap-İsrail ba-
de yıkıcı etkiler yapması kaçınılmazdır. Önümüzdeki yıllarda rışının gerçekleşmemesi, Şiîlerin kontrol dışına çıkması, El-
eğer ABD Irak’ta bütün Araplara örnek olacak “federal”, Kaide ve benzeri örgütlerin küresel çapta stratejik terör sal-
“demokratik” ve “zengin” bir Irak oluşturabilir ise Türkiye dırıları, Kürtlerin gündemden düşmesini de beraberinde geti-
de bölge ülkeleri ile birlikte ağır bir baskı altına alınmış ola- rebilir. Ancak, her durumda Kürt meselesi gelecek on yılda
107 108
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

da Türkiye için bölgesel temel çelişki olmaya devam edecek- Modern bir bilgi toplumuna dönüşmeyen hiçbir toplumun
tir. 21. yüzyılda ciddî bir etkinlik kazanma şansı yoktur. Bunun
anlamı, Türk ulus devletinin 21. yüzyılın gerekleri doğrultu-
İkinci bölgesel nitelikli meydan okuma, Avrupa Birli- sunda yeniden, güçlü ve üretken bir model üzerinde, ileri bir
ği sürecinden kaynaklanmaktadır. Türkiye’nin Avrupa Bir- bilgi toplumu esasında örgütlenme zorunluluğudur. Türk
liği’ne tutku niteliği taşıyan tam üye olma isteği, Avrupa Birli- milliyetçiliği bu çerçevede artık bir üretim ve zenginleş-
ği’nin Türkiye üzerinde hegemonik bir kontrol oluşturmasına me ideolojisine dönüşecek yapılanmayı gerçekleştir-
neden olmuştur. Avrupa Birliği, Ankara’nın içinde bulunduğu mek zorundadır.
zaaftan faydalanarak bu süreçte Türkiye’yi federal bir yapıya
Bu yeniden örgütlenme sadece devletin yeniden örgütlen-
sürüklemekte, aynı zamanda Türkiye’nin Kıbrıs ve Ege’de ve-
mesi değil, yurttaş-devlet ilişkilerinin yeniden tanımlanması,
receği tavizlerle jeopolitik bir güç olmaktan çıkarmaya çalış-
devletin yurttaşa sunması gereken imkânlarla, yurttaşın dev-
maktadır.
lete olan yükümlülüklerinin yeniden tanımlanması alanlarını
Türk milliyetçilerinin artık milliyetçiliği bir iç politik süreç da kapsamak zorundadır. Çünkü sadece Türk Devleti değil,
olarak bölgesel ve küresel gelişmelerden ayrı düşünmesi/çö- genel yapısı ile Türk milleti de küreselleşmenin sonuçları ile
zümlemesi döneminin tamamen kapanması ve gerçekçi, çö- rekabet edebilir durumda değildir.
züm merkezli bir plâtforma taşıması gerekmektedir. Türkiye için 21.yüzyılın ilk on yılında temel küresel sorun-
lardan birisinin de ABD’nin Orta Doğu ve Avrasya’da izleyece-
ği politikaların ne ölçüde Türkiye’nin menfaatleri ile uzlaşa-
Küresel Temel Çelişki
cağı sorusu oluşturmaktadır. 21. yüzyılın büyük bir bölü-
Türkiye’nin küresel düzlemde temel çelişkisi, küreselleş- münde de tek süper güç olarak görünen ABD ile ilişki-
menin sonuçları ile başa çıkamayan, bu sonuçları millî men- lerini doğru tanımlamayan bir Türkiye’nin ciddî sıkıntı-
faatlerimiz çerçevesinde kullanamayan bir ekonomik, poli- lar çekmesi kaçınılmazdır. Diğer bir ifade ile Türk milliyet-
tik, askerî, kültürel yapılanma içinde olmamızdır. Bu devam çileri, ABD’nin Türkiye için programını anlamak, bu progra-
ettikçe, Türkiye’nin 21. yüzyılda başarılı olması mümkün gö- mın Türkiye’yi tehdit eden noktalarını tesirsiz hâle getirecek
önlemleri alternatifli senaryolar çerçevesinde almak zorun-
rünmemektedir. Türkiye, küreselleşmenin ekonomik,
dadırlar.
kültürel ve politik meydan okumalarına cevap verebile-
cek küresel nitelikli bir millî çözümü üretmek zorunda- Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinde “temel hatası” ABD’ye
dır. hiç karşı çıkmamış, ABD ile ilişkilerinde menfaatlerini ısrarla
109 110
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

savunmamış olmasıdır. Bu Washington’da yanlış bir Türkiye Türk milliyetçiliğinin ideolojik yenilenme sürecinde bu ye-
algılaması ortaya çıkarmıştır. Washington, Ankara’nın en ufak di süreç üzerinde öncelikle odaklanması kaçınılmazdır. Diğer
bir millî menfaat savunmasını Amerikan menfaatleri ile çatış- bir ifade ile bir yandan temel sorunlarını dayattığı meseleleri
ma süreci olarak görebilmektedir. Oysa, Türk ve Amerikan çözerek, tüm Türk dünyasını, tarihi kapsayan, mezhep mer-
menfaatleri, birçok alanda büyük bir uyuşma içindedir. Mese- kezli bakış açısını geride bırakan, Türk töresi ve İslâm dinine
le, her iki tarafın menfaatlerini açık bir şekilde tanımlayacak dayanarak ahlâkî temellerini yükselten Türk milliyetçiliği, öte
ve uzlaştıracak açık yürekliliği göstermesidir. Uzlaşılamayan yandan yenilenme sürecinde siyasal reform programını da
noktalarda her iki ülkenin kendi millî menfaatlerini diğerine geliştirmek zorundadır. Aşağıda ileri sürülen yedi süreç, ide-
zarar vermeden izlemesi en doğru yoldur. Kıbrıs, bunun en olojik yenilenmenin politik sonuçları olmalıdır.
iyi örneğini oluşturur. Bu reform alanları;
Millî, bölgesel ve küresel düzlemdeki temel çelişkilerin a) Yeniden bağımsızlaşma,
analizinden yola çıkacak olan Türk milliyetçiliğinin yeni bir b) Stratejik barış,
yapılanma gerçekleştirmesi kaçınılmaz bir gerekliliktir. Bu ya- c) Ekonomik yeniden yapılanma,
pılanma, bütün temel çelişkilere cevap verecek bir niteliğe d)Yeniden millî devlet,
sahip olmalıdır. e) Demokratik gelişim,
f) İnsan unsurunun moral açıdan inşası,
Milliyetçilikte Demokratik-Jeoekonomik Yaklaşım g) Etkin hukuk devletinin kurulmasıdır.
21.yüzyılda ülkemize yönelik millî, bölgesel ve küresel ni- Bu yedi alanda gerçekleştirilecek radikal reform süreciyle
telikli çelişkilere cevap verebilmek için Türk milliyetçiliğinin hedeflenen, Türk Devleti ile yurttaşlarının yaşadıkları temel
temel hedefi, devletin kurulması ve savunulmasından devle- kriz ile Türkiye’nin yaşadığı bölgesel ve küresel boyutlu kriz-
tin geliştirilmesi/yetkinleştirilmesi ve etkinleştirilmesi, lerin aşılmasıdır. Bu yedi ana politik reform süreci eş zaman-
toplumun zenginleştirilmesi ve demokratikleştirilmesi anla- lı olarak gündeme getirilmeli ve sürdürülmelidir. Bu yedi ra-
mında jeoekonomik geliştirilmesine dönüşmelidir. dikal reform süreci köklerini Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş
felsefesinden ve ideolojik yenilenmeden alarak güçlenmeli-
Türkiye Cumhuriyeti'nin geliştirilerek korunması ve jeoe- dir. Ancak unutulmamalıdır ki, Türk milliyetçiliğine özgün ra-
konomik savunması için gerçekleştirilmesi gereken reformla- dikal her çözümün temelinde Türk tarihi, Türk töresi ve Türk
rın yedi temel alanı kapsaması lâzımdır. mitolojisi de olmalıdır.
111 112
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

a) Yeniden Bağımsızlaşma ve dengeli bağımlılığını sağlayacak şekilde tasarlanmalıdır.


Karşılıklı ve dengeli bağımlılık, 21. yüzyılın bağımsızlığıdır. Bu
Türkiye’nin önündeki temel sorunlar, ülkenin politik, eko- sürecin gerçekleşmesi için Türkiye’nin düşmanlıklarını azal-
nomik ve kültürel bağımsızlığının tehdit altında olmasıdır. Bu tacak ve çevresinde etkin ve yararlı bir barış alanı oluştura-
anlamda alınacak önlemlerin başında, Türkiye’nin yeniden cak bir politikaya, diğer bir ifade ile stratejik barışa ihtiyacı
bağımsızlaştırılmasını sağlayacak tedbirler gelmektedir. Bir vardır.
kısım yarı aydın ve işbirlikçi zihniyet sahibi, 21. yüzyılda hiç-
bir ülkenin tam bağımsız olmadığını, bütün ülkelerin birbirle- Yeniden bağımsızlaşma ve stratejik barış, ancak bugün
rine bağlı/bağımlı olduklarını söylemektedir. Türk Devleti'nin ruhuna sinmiş olan “bitkisel savunma” an-
layışının ortadan kaldırılması ve Türkiye’nin kendisini sınırla-
Türk milliyetçileri ülkeler arasındaki ilişkilerin onları birbir- rının ötesinden başlayarak savunmaya başlaması ile olabilir.
lerine bağladığının farkındadırlar ve buna karşı çıkmamakta- Yeniden bağımsızlaşma ve stratejik barış, öncelikle Türki-
dırlar. Ancak, Türk milliyetçileri, Türkiye’nin diğer ülkelerle ye’nin önündeki yaşamsal tehdit olan federalleşme ve iç ça-
olan ilişkilerinin, Türkiye’yi edilgen bir bağımlılığa sürükle- tışma sürecini durdurarak millî birliğin tesisini sağlayacaktır.
mesine karşıdırlar. Türk milliyetçileri, ABD veya Almanya’nın
Kongo veya Danimarka’ya bağımlılığı ne kadar ise o kadar ba- İkinci aşamada, bu iki politikanın 21. yüzyıl içinde
ğımlı olmayı kabul edebilirler. Türkiye’yi götürmesi gereken uzun vadeli politik hedef,
Batı dünyası ile ilişkilerini geliştiren, NATO güvenlik sis-
Yeniden bağımsızlaşma ve stratejik barış, Türk dış temi ile Atlantik ötesi ilişkilerini sürdüren Türkiye, Av-
politikasının temel eksenleri olmalıdır. Bağımsızlaşma, rasya ve Türk dünyası ile kendi içinde aşamaları olan bir
bütüncül bir süreçtir. Ekonomik bağımsızlığa sahip olmayan politik işbirliği olmalıdır.
bir ülkenin politik ve kültürel bağımsızlığı sadece kâğıt üze-
rinde kalmaktadır. Ancak, ekonomik bağımsızlık dünyadan Bu hedef çerçevesinde, yapılması gereken, Türkiye üze-
soyutlanma değil, aksine dünya pazarları ile daha fazla bü- rindeki tek yanlı ABD ve AB etkisini azaltırken, ilişkileri
tünleşme, ancak bütünleşmede etkin taraf olmayı gerektir- bugün olduğundan daha güçlü temeller üzerine oturtan
mektedir. Ekonomik bağımsızlığı sağlayacak sürecin ilk adımı bir denge politikasının oluşturulmasıdır. Bazı çevrelerde
ise bağımsızlıkçı siyasal ve kültürel tavır alınmasına, ekono- AB'yi ABD'nin veya ABD'yi AB'nin alternatifi olarak orta-
mik bağımsızlaşma sürecini ileri taşımasına bağlıdır. ya koyan Türk dış politika modellemeleri ileri sürülmek-
tedir. Oysa, Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin niteliği ile
Bundan dolayı, bütün politik süreçler, ülkemizin politik ve ABD ile olan ilişkilerinin niteliği farklıdır ve birbirlerinin
ekonomik anlamda tek taraflı bağımlılığından çok karşılıklı yerini dolduramaz.

113 114
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

aa) AB ile İlişkiler litikasında hegemonik bir pozisyon kazanmaya başlayan


AB’nin bu konumunu sona erdirirken, öte yandan AB ile da-
Türkiye-AB ilişkileri köklü bir değişimden geçmek zorunda-
ha sağlıklı bir dialog zemini kurulmasını sağlayacaktır. AB sü-
dır. Hâlen, Türkiye'yi içine almama konusunda kararlı olan AB
recinin kavuşacağı yeni yapı, Türkiye’yi Kıbrıs, Ege, insan
ülkelerinin çoğu, ülkemizi oyalamaya ve bu süreçte Türki-
hakları, Ermeni meselesi, Fener Rum Patrikhanesi konuların-
ye'den elde edilebilecek tavizleri elde etmeye çalışmaktadır.
da baskı altına girmekten kurtaracaktır. Serbest ticaret bölge-
AB-Türkiye ilişkilerinde temel gerginlik nedeni, AB içinde
si anlayışı üzerine oturmuş Türkiye-AB ilişkileri, gerilimlerden
AB'nin geleceği ile ilgili iki farklı projenin çarpışmasıdır. Bun-
kurtulacak, daha sağlıklı bir zemin üzerinde şekillenecektir.
lardan birisi İngiltere'nin savunduğu ulus devletlerin konfede-
ral AB'sidir. Bu modelde Türkiye'nin AB üyesi olma şansı var-
dır. Diğeri ise Fransa ve Almanya'nın öncülüğünü yaptığı fede- ab) ABD ile İlişkiler
ral bir Avrupa Birleşik Devletleri projesidir. Türkiye'nin federal
Türkiye ile ABD arasındaki ilişkiler de önümüzdeki dö-
bir Avrupa'nın parçası olması mümkün görünmemektedir.
nemde tekrar yapılandırılmalıdır. Türk milliyetçiliğinin ne
Çünkü, Türkler Avrupalılarla federal bir Avrupa için gerekli
ABD'ye ne de başka bir ülkeye yönelik politikası, kısır bir "an-
olan "Avrupalı kimliğinin" oluşmasını engelleyecek bir tarihsel
ti"cilik üzerine inşa edilmemelidir. Türkiye-ABD ilişkileri de
ilişki modeli içinde olmuşlardır. Bundan dolayı Türklerin AB
anti-Amerikancılık değil, her zaman Türkiyecilik üzerine ku-
üyesi olmasını AB'nin federalleşmesinin engelenmesi olarak
rulmalıdır. Bugün iki ülke arasındaki ilişkilerin temel açmazı,
gören Almanya ve Fransa, Türkiye'nin tam üyeliğine karşı şid-
ABD'ye manevî olarak teslim olmuş olan Türk siyasal eliti-
detli bir muhalefet içindedirler. Ama gerek federalist Alman-
nin, Türkiyeci bir tavır izleyememesinden kaynaklanmakta-
ya ve Fransa gerek konfederalist İngiltere, Türkiye'yi AB kapı-
dır. Türkiye'nin 1940'lı yıllardan bu yana izlediği genellikle
sı önünde bekletirken Türk iç politikası üzerinde mutlak bir
teslimiyetçi nitelik taşıyan politikalar Washington'da ciddî bir
hâkimiyet kurmuşlardır. Türkiye, bu süreçte sürekli jeopolitik
alışkanlık yaratmıştır. ABD, Türkiye'nin kendisi ile herhangi
tavizlere zorlanmaktadır. Ayrıca, kuruluş esaslarını tasfiye et-
bir pazarlığını bile hakaret kabul etmektedir. Öte yandan, je-
mektedir. Bu sürece artık son verilmesi bir zorunluluktur.
opolitiği etkili bir şekilde kullanmak yerine jeopolitiği
Türkiye, Avrupa Birliği tam üyelik sürecini durdurmalı ve satma üzerine kurulan politikalar ve her ekonomik krizde
Gümrük Birliği sürecini serbest ticaret bölgesine dönüş- kredi veya hibe için ABD'in kapısının çalınması, Washing-
türmek üzere görüşmelere başlamalıdır. Türkiye’nin AB tam ton'da Ankara'dan her şeyi talep edebileceği ve bunun da ye-
üyelik sürecini tek taraflı olarak durdurması ve Gümrük Birli- rine getirileceği duygusunu uyandırmıştır. Türk-Amerikan iliş-
ği sürecini askıya alması, bir yandan Türkiye’nin iç ve dış po- kilerinde ulaşılan bu ruh hâlinin aşılması için Türkiye, izleye-

115 116
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

ceği politikalar ile ABD’nin saygısını kazanmak zorundadır. rada bu iki kavramı birbirinden ayırmayı ve yeniden tanımla-
Bugün, Washington, Ankara’ya bir kısım yeteneksiz ve muh- mayı öneriyoruz.
teris, kendi halkını soyan politikacı sınıfı tarafından yönetilen
ABD, 21. yüzyılda Amerikan tek kutupluluğunu sürdürmek
ve ikide bir borç isteyen bir ülke olarak bakmaktadır. Saygı
amacı ile Avrasya ve Orta Doğu alanlarını kapsayan bir atılım
duyulan bir Türkiye, itirazları daha fazla dikkate alınan, gö-
içine girmiştir. Washington, Orta Doğu’da içine girdiği sürecin
rüşleri karar alma sürecini daha fazla etkileyen bir ülke olma-
bir çıkmaz olduğunu ve Türkiye'siz Orta Doğu operasyonu-
lıdır.
nun mümkün olmadığını anlamıştır. Ankara, bir yandan Orta
Ayrıca, Türk milliyetçileri ABD ile ilişkileri “ABD için önem- Doğu’nun şekillenmesi süreci üzerinde Washington ile Türki-
li olmak” şeklindeki klasik Türk dış politikası anlayışının çer- ye’nin menfaatlerinin gerçekleşmesini sağlayan bir pazarlık
çevesinden çıkartmalıdır. Türkiye’nin önemi bir ülkeye veya yapmalı, öte yandan bugün Türkiye’nin Orta Doğu genelinde
onun stratejisi içindeki önemine bağlı değildir. Ama, 21. yüz- ve Irak özelinde Kürt meselesinde önünü kesen İsrail ile ye-
yılın başındaki güçler dengesi gözönüne alınarak Türk dış po- ni bir düzlemde amacı Orta Doğu’da bağımsız bir Kürt devle-
litikası şekillendirilirken ABD’nin çok önemli bir belirleyici ol- tinin kurulmasını engelleyen Türk-İsrail stratejik pazarlığı
duğu gözönünde tutulmalıdır. yapılmalıdır.

Türkiye’nin ABD ile ilişkilerini tanımlamada kullanılan İsrail kendisini Orta Doğu’da güven içinde hissetmediği
stratejik müttefiklik içi yeniden doldurulan ve tanımla- sürece, Türkiye’nin güvenliğinin ABD tarafından ihanete uğra-
nan bir kavram olmalıdır. Öte yandan ortada son dönemde ması tehdidi ortadan kalkmamış olacaktır. Ancak, İsrail'e Kürt
çok dolaşan ve hiçbir ciddî zemini olmayan stratejik ortak- devleti projesini desteklemenin uzun vadede çok pahalıya
lık kavramından da vazgeçilmelidir. İki ülkenin stratejik or- patlayacağı açık bir şekilde anlatılmalıdır. Araplığın ve Farslı-
tak olabilmesi için her şeye aynı gözle bakabilmeleri gerek- ğın düşmanlığı ile yaşayan İsrail, Türklüğün de düşmanlığını
mektedir. Bu çerçevede ABD; İsrail, İngiltere ve Kanada ile üzerine çekerse, kukla bir Kürt devletinin dostluğu İsrail'e
stratejik ortak olabilir. Oysa, Kıbrıs ve Türkmenler konuların- yetmeyecektir. Türkiye, Arap-İsrail çatışmasının sona erdi-
rilmesinde ve tarafların barışı yakalamasını sağlamak için et-
da Türkiye ile ters düşen ve düşmekte ısrar eden ABD'nin,
kin bir Orta Doğu angajmanı gerçekleştirmelidir. Bölgeyi 400
Türkiye'nin stratejik ortağı olması mümkün değildir. Türki-
sene yöneten güç olan Türkiye'nin desteklediği bir barışın da-
ye’nin çıkarları ile ters düşmekte israr eden bir ABD ile müt-
ha sağlam temelleri olacaktır.
tefikliğin sadece NATO çerçevesinde tutulması ise en sağlık-
lı olanıdır. Zaman zaman bu iki kavram bile birbiri ile karıştı- ABD’nin Türkiye’ye sadece Orta Doğu’da değil, Avrasya’da
rılmakta ve birbirinin yerine kullanılmaktadır. Ancak, biz bu- da ihtiyacı vardır. ABD’nin Afganistan üzerinden Avrasya’daki
117 118
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

varlığı Amerikan gücüne karşı bir ittifak yaratmıştır. ABD’nin kurumsal mekanizmaların oluşturulmasının temel hedefi, ge-
Avrasya’nın derinliğinde bulabileceği tek Avrasya içi ve dışı lecek 20 yıl içinde Arap Ligi’nden daha güçlü bir “Türk li-
güç olan müttefik Türkiye’dir. Türkiye, Rusya ile çatışmadan gi”nin oluşturulması olmalıdır.
hatta stratejik barış çerçevesi için de, ABD ile Kafkasya ve Or-
ta Asya’da işbirliğini sürdürmelidir. Türkiye’nin ABD için öne-
mi önümüzdeki dönemde daha da keskinleşecek olan AB- b) Stratejik Barış
Çin-Hindistan-Rusya ile ABD arasındaki küresel boyutlu çatış- Türkiye tarihi, milletimizin yüklendiği misyon ve ülkemizin
mada ortaya çıkacaktır. jeopolitik konumu itibarı ile bir çok komşu ve komşu olma-
yan millet ile mücadele içinde olduğunu göstermektedir.
ac) Türk Dünyası İle İlişkiler Türk milliyetçiliği açısından en sağlıklı ve en etkili mücadele
yolu, milletin ve devletin enerjisini düşmanlıkları tırmandıra-
Türk dünyası ile ısrarcı ancak acelesi olmayan bir sosyal rak eritme değil, gerekli politikaları geliştirerek, Türkiye’nin
ve ekonomik bütünleşme süreci izlenmelidir. Esasen, böyle ekonomik gelişmesine aktarmak olmalıdır. Stratejik barış
bir süreci kimseyi tehdit etmeden şekillendirmek zor değil- Türkiye için bir savunma ve işbirliği politikasının temelini
dir. Ancak, Türk dünyası ile ilişkiler, hamaset ve tek taraflı oluşturmalıdır.
yardım esasından çıkarılarak karşılıklı somut menfaat çerçe-
vesine oturtulmalıdır. Türk cumhuriyetleri ile ilişkilerde, ve Stratejik barış için Türkiye’nin aktif bir dış politika izleme-
gereksiz yere Türkiye’ye düşmanlık uyandıracak Turancı bir si, komşularını işbirliği ve barışın faydalarına ikna etmesi ge-
söylemden kaçınarak, gerçekçi bir temelde ilişkilerin şekil- rekmektedir. Komşuları barışa ikna etmenin değişik yolları ol-
lendirilmesi ön plâna çıkarılmalıdır. duğu akılda tutulmalıdır. Suriye ile başlayan barış sürecinin
hemen öncesinde bu ülkeyi savaş ile tehdit ettiğimiz unutul-
Taraflar arasında azalan ticaret önümüzdeki yıllarda stra-
tejik bir plânlama çerçevesinde hızla geliştirilmelidir. Türki- mamalıdır. Dış politika bir ısrar ve akıl sürecidir. Bu süreçte,
ye’nin Türk cumhuriyetleri ve komşuları ile olan ekonomik teşvik, ödül, ceza, tehdit gibi mekanizmalar eşgüdüm içinde
ve ticarî ilişkileri, özel bir konseptle hazırlanmış, “stratejik barış için kullanılmak zorunda kalınabilir.
ticaret plânlamasına” dayanmalıdır. Bu politika ile amaç, Ekonomik açıdan bir dev hâline gelecek Türkiye’ye bugün
önceden belirlenmiş sektörlerde devlet-özel sektör işbirliği düşman olan ülkeler dahi yarın ekonomik ortak hâle gele-
ile yabancı piyasalar üzerinde kontrol oluşturmak olmalıdır. ceklerdir. Gaziantep-Adana-Hatay ekseninin bütün bir Suriye-
Türkiye ve Türk cumhuriyetleri kurumlarının katılacağı de- Ürdün-Lübnan-Irak alanını kendisine eklemleyecek şekilde
ğişik ortak kurumsal mekanizmalar oluşturulmalıdır. Bu ortak yoğun bir ekonomik işbirliği coğrafyası olarak geliştirilmesi
119 120
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

gereklidir. Keza, Trabzon-Erzurum-Van hattının Kafkasya-İran maları, borç alan Türkiye’den borç veren Türkiye’ye ge-
coğrafyasını ekonomik işbirliği ve etkileşim alanı olarak şekil- çiş yatmaktadır. Türk milliyetçiliğinin hedefi Türkiye’nin bü-
lendirmesi mümkündür. İstanbul'un Balkanlar, Kafkaslar ve yük ekonomik güç hâline gelmesidir.
Orta Doğu yanında Rusya-Ukrayna içinde önem taşıdığı orta-
dadır. Ekonomi mucizeler üzerinde yükselmez. Ekonomi, çalış-
ma, ısrar, yaratıcılık, rekabet, yatırım, tasarruf, yeni keşifler,
yeni pazarlar gibi kavramlar/süreçler ile gelişmenin sağlandı-
c) Ekonomik Yeniden Yapılanma ğı bir alandır.
Dünyanın en büyük yirmi ekonomisi arasında olan Türk Ekonomik vizyonu olmayan bir siyasal milliyetçilik ile kit-
ekonomisi, soyguncu bir siyasal elitin akraba-aşiret-sözde iş lelerin desteğinin alınmasının çok zor hatta imkânsız olduğu
adamı işbirliği ile soyulmakta, kaynakları heba edilmektedir. meydana çıkmıştır. Nitekim şimdiye değin de siyasal milliyet-
Türkiye, yıllardan bu yana “paran kadar değil, kredin kadar çilik tek başına iktidara gelecek ölçüde geniş kitlelerin deste-
yaşa” sloganı ile üretmediği zenginliği tüketen bir ülkedir. Ka-
ğini sağlayamamıştır. Çünkü kitleler çok olağanüstü kriz dö-
mu kaynaklarını sömüren, istismar eden ve kamu kaynakla-
nemleri hariç olmak üzere, idealizmden uzak daha çok birey-
rına dayanarak politika yapan Türk politikacıları, önce para
sel çıkarlarına yakındırlar. Milliyetçi ideolojik yapı için belirli
basarak, sonra, dış borç alarak ve nihayet iç borç alarak Türk
bir entelektüel düzey gerekmektedir ki, bunu kitlede bulmak
halkını istismar etmiştir.
mümkün değildir.
Ülkemizi bir anda zengin, güçlü ve mutlu kılacak hiç-
bir sihirli formül veya ittifak yoktur. Zengin, güçlü ve mut- Bu çerçeveden bakıldığı zaman gerek siyasal Türk milliyet-
lu bir millet olmanın yolu uzun erimli, sabırlı, etkili, verimli, çiliğinin başarılı olabilmesi, gerek Türkiye’nin 21. yüzyılda
sistemli ve çalışkan bir yaşam tarzının bütün bir millet tara- küçük orta sınıf bir devletten büyük bir devlet hâline gelme-
fından benimsenerek yaşama geçirilmesidir. Halen ülkemiz si için milliyetçiliğin ideolojik ekseninin, kültürel-siyasal
30 gün yıllık izin ve 17 gün resmî tatil ile Dünya'nın en fazla milliyetçiliğini geliştirerek jeoekonomik eksenli ekono-
tatil yapılan üçüncü ülkesidir. Türk milliyetçiliğinin inanç mik milliyetçiliğine kaydırması şarttır. Siyasal-kültürel
tazelemesinin temelinde hamasi çözümlemeler değil, milliyetçiliğin kitleler tarafından benimsenmesi Türk milliyet-
yüksek teknoloji üretimi, verimlilik artışı, refahın yay- çiliğinin ekonomik-teknolojik milliyetçiliği geliştirmesine bağ-
gınlaşması, yüksek-değer ekli meta üretimi, dış ticaret lıdır. Esasen bir sanayi politikasına, bir malî politikaya, bir dış
fazlası, geniş para stoku, düşük enflâsyon, yabancı şir- ticaret politikasına dönüşmeyen bir milliyetçi anlayışın ülke-
ketlerin satın alınması, küresel rekabette üstün Türk fir- ye bir yön, bir vizyon vermesi mümkün değildir.
121 122
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

Türk toplumu bir süreden beri umutsuzluk ve hayal kırık- dâhil olmak üzere, devlet ekonominin dışında değildir. İdare-
lığı içinde bocalamaktadır. Vizyonsuz sistem partilerine olan i maslahatçı siyasal yapılar, Türkiye’nin ekonomik değişimi
inanç gittikçe zayıflamaktadır. Toplumu ortak bir hedefe yö- ve gelişimi için hiçbir kapsamlı politikaya sahip değildirler.
neltecek ve heyecan verecek bir politik-ekonomik hedefin İdare-i maslahatçıların ekonomik yaklaşımları günü kurtar-
yokluğu bir yana, hızlı bir toplumsal kutuplaşma ve ayrışma maya yönelik olup, stratejik ve uzun vadeli bir niteliğe sahip
gözlemlenmektedir. Toplumun bütün kesimleri ciddî bir sı- değildir.
kıntı ve arayış içindedirler. Böyle bir ortamda, Türk milliyetçi-
İdare-i maslahatçılar gerçek ekonomik kalkınmanın top-
lerinin toplumu ateşleyecek bir politik vizyon ortaya koyma-
lumca ödenmesi gereken bir bedeli olduğunu, tasarruf yapan
sı ancak siyasal-kültürel milliyetçiliğin ekonomik-teknolojik
ve üreten toplumların ciddî bir ekonomik kalkınmayı gerçek-
milliyetçilik ile geliştirilerek, topluma yeni bir proje sunması
leştirebileceği gerçeğini göz ardı ederek, nerede ise çalışma-
ile gerçekleşebilir.
dan iyi yaşamayı vaadetmektedirler. Bu halka söylenen en
Ekonomik milliyetçilik kapalı, ekonomiyi gümrük duvarla- büyük yalandır. Bu yalanın bir sonucu olarak, Türk toplumu
rı arkasında korumaya alan değil, küresel rekabet için devlet- ürettiğinden fazlasını tüketen bir tatil, fiesta toplumu hâline
özel sektör-toplum işbirliğini öngören bir yaklaşımın ürünü dönüşmüştür. Bu durumun değişmesi için toplumun, üreten,
olmalıdır. biriktiren bir toplumsal-ekonomik yapıya kayması şarttır.

Esasen son on yılda iyice yoğunlaşan küreselleşme-bölge- Ekonomik milliyetçilik, Türkiye’nin hem ürün bazında dış-
selleşme ikilemindeki dünya ekonomisindeki rekabet sava- satımının nitelik ve nicelik değiştirmesini hem hâlihazırda yo-
şında, Türk ekonomisinin ayaklar altında kalmaması için hız- ğun ilişkide olduğu pazar sayısını ve pazar oranını artırarak
lı bir yapısal dönüşüm sürecine girmesi şarttır. küresel plânda yoğun bir atılımı yaşamasını hedeflemelidir.

1983’ten bu yana her ne kadar Türkiye’de temel ekono- Jeoekonomik milliyetçiliğin amacı, Türkiye’yi teknoloji
mik söylem devletin ekonomiden çekilmesi üzerine bina üretme ve keşfetme konusunda en gelişmiş ülkeler ile reka-
edilmiş ise de, bu söylemin baş temsilcisi olan siyasal kadro- bet eder hâle getirmektir. Bu hedef ilk bakışta imkânsız gibi
lar devletin ekonomik kaynaklarını siyasal amaç ve kadroları görünse de, esasen ciddî bir bilim politikası ve sanayi alanın-
için sömürmek amacı ile ekonomik yapıyı sakatlamışlar ve da devlet-özel sektör işbirliği ile mümkündür. Türkiye’nin he-
asla devleti ekonomiden çekmeyi düşünmemişlerdir. deflediği ekonomik sıçramanın nesnel alt yapısı mevcuttur.
Ancak üretken ekonomik yapı şimdiye değin istikrarsız poli-
Esasen hiçbir gelişmiş sanayi toplumunda, değişik kalkın- tikalar ile sürekli sakatlanmıştır. Sanayi devi Japonya’nın
ma yaklaşımlarına sahip olan ABD, Almanya ve Japonya da 1980’de 2.1 milyar Dolar olan dış ticaret fazlası 1991 sene-
123 124
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

sinde 110 milyar Dolar'a çıkmıştır ki bu da, istikrarlı ve stra- hamlesini gerçekleştirecektir. Türk ekonomisinin amiral ge-
tejik ekonomik politikalar izlendiği takdirde ekonomik geliş- misi olacak stratejik sektörlerin belirlenmesi ve devlet-özel
menin ulaşabileceği seviyeyi göstermektedir. Keza Çin’in sektör işbirliği ile dünya pazarında rekabet edecek ürünler
1978-1997 seneleri arasında kişi başına millî geliri dört katı- ortaya çıkacaktır. Özel sektör, stratejik, yüksek değer ekli ve
na çıkardığı düşünülür ise Türkiye’nin çok hızlı bir ekonomik yeni teknoloji üreten alanlara yatırım için teşvik edilecek ve
yapılanmayı daha kısa zamanda gerçekleştirmemesi için ne- desteklenecektir.
den olmadığı da anlaşılır.
Türk ekonomisinin küresel rekabet gücünü zayıflatan ve
Özetlersek, jeoekonomik milliyetçilik, ekonomiyi küresel ekonomik kalkınmayı yavaşlatan enflâsyona karşı kapsamlı,
rekabete kapatmadan, yüksek değer ekli, görece ucuz, reka- ısrarlı ve toplumsal uzlaşmaya dayalı bir politika geliştirile-
bet değeri yüksek ve küresel geçerliliğe sahip yüksek tekno- cektir. Yatırımların durmasına neden olmadan ve işsiz ordu-
loji ürünlerini üretebilen bir refah ekonomisinin politik alt ya- ları yaratmadan, devlet-iş dünyası-sendika işbirliği ile enflas-
pısını oluşturan politik yaklaşımdır. yon hızla % 5'in altına çekilecektir.

jeoekonomik milliyetçiliğin Japonya ve Asya Kaplanları di- Yatırımların ve ihracatın artması için iç tasarrufun artma-
ye anılan ülkelerin Türkiye’ye uygulanma çabası olduğu akla sı bir zorunluluk olarak belirmektedir. İthalât-ihracat denge-
gelebilir. Ancak böyle bir tespit doğru değildir. Ekonomik mil- sinin sağlanması için dış satım teşvik edilecek ve dış ticaret
liyetçilik belirli bir ekonomik modelin kopyasından ziyade, fazlası hedeflenecektir. İhracat politikasının temelini ucuz
Türkiye’nin ekonomik ihtiyaçları ile dünyanın en güçlü eko- ve kaliteli mal satımı oluşturacaktır. Gerçi Türk sanayiinin
nomilerinin ekonomik yaklaşımlarının olumlu yönlerinin sen- ürettiği malların kalitesinin son dönemde ciddî bir artış gös-
tezlenerek. ekonomik-politik bir program haline getirilmesi- terdiği şüphe götürmez. Ancak Türk mallarının kalitesinin
dir. yarattığı olumlu ortamdan faydalanan bazı çevreler kalitesiz
mal ihraç ederek Türkiye’nin özellikle eski Doğu bloğundaki
Bu program devlet-özel sektör stratejik yatırım ortaklığını pazarının daralmasına neden olmaktadırlar. Devlet Türk eko-
ve araştırma-geliştirme sürecinde devlet desteğini benimse- nomisine orta ve uzun vadede ağır zarar veren bu tür dış sa-
meli; ancak devletin özel sektör üzerindeki hâkimiyetini ve tımı engelleyecek TSE kalite damgasını, ihracat için şart koş-
verimsiz ekonomik birimleri yaşatma ısrarını reddetmelidir. malıdır.
Jeoekonomik milliyetçiliğin yaşama geçmesinin somut so- Türk sanayiinin desteklenmesi amacı ile devletin açtığı
nuçları şöyle sıralanabilir: Türkiye yüksek teknoloji temelli uluslararası ihalelerde, aynı teknolojik düzeye sahip olması
bir stratejik sanayi politikası çerçevesinde yeni bir üretim kaydı ile Türk firmalarının daha fazla fiyat verdiği durumlarda
125 126
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

da Türk firmalarının ürünleri tercih edilmelidir. Devlet harca- ni de artırarak verimli ve rekabet edebilir kalmadır. Jeoekono-
malarında ciddî bir tasarrufa gidilmesi gerekmektedir. Ancak mik milliyetçi yaklaşım, Uzak Doğu'daki ekonomik kalkınma-
bu tür tasarruflarda temel ilke devlet yatırımlarında yapılacak nın temelinde yatan ucuz işgücü sömürüsüne dayanan ekono-
tasarruftan çok devlet harcamalarında, tüketimde kısıtlama mik kalkınma programlarına da terstir. Jeoekonomik milliyet-
olmalıdır. çi yaklaşım, Türk ekonomisine güç katan, üretimde verimlili-
ği artırma çabası içinde olan, teknolojik yenilik peşinde koşan
Jeoekonomik milliyetçi yaklaşım, topluma ait olan değer-
her insanımızı Türk milliyetçisi olarak değerlendirmelidir.
lerin yine toplumun menfaatleri ön plânda tutularak değer-
lendirilmesini savunur. Bu çerçevede toplumsal refaha ve Bağımsızlaşmanın en önemli boyutunu, ekonomik bağım-
millî güvenliğe katkısı olmayan kuruluşlar özelleştirilerek, de- sızlık oluşturmaktadır. Türkiye'nin ağır iç ve dış borç kısır
ğer yaratır hâle getirilmelidir. Ancak teknoloji üreten kuruluş- döngüsünü aşacak bir modelin bulunması zorunluluktur. Tür-
ların özelleştirilmesinde teknoloji üretme vasfının kaybolma- kiye’nin ağır ekonomik sorunlarının aşılmasında, şimdiye ka-
ması için gerekli tedbirler titizlikle alınmalı ve örneğin altın dar izlenen ekonomik politikaların ülkeyi sadece ağır hasta
hisse uygulaması ile bu husus temin edilmelidir. Jeoekono- vaziyette tuttuğu, ancak iyileşmesine izin vermediği anlaşıl-
mik milliyetçilik, ülke ekonomisinin zenginliğini artırarak ge- malıdır. Bundan dolayı, ekonomik krizin aşılarak güçlü bir
nel refahı yükseltecektir. Ekonomik başarı Türk millî kimliği- ekonomik yapıya kavuşmanın ancak radikal önlemlerle ger-
nin güçlenmesini sağlayacaktır. Yurttaşların devlete ve gele- çekleşebileceği görülmelidir. Bu radikal süreçlerden birisini
ceğe olan inançları pekişecektir. Ekonomik verimlilik sosyo- ve en önemlisini muhakkak bugün toplumun % 44’ünü oluş-
politik birçok sorunun rahatlıkla aşılmasını sağlayacaktır. turup, GSMH’nin ancak % 14’ünü üreten tarım sektöründeki
nüfusun, hızlı bir şekilde % 10-6 seviyesine çekilirken,
Jeoekonomik milliyetçi yaklaşım sağlıklı bir ekonomik ge-
GSMH’yi artırması için alınacak önlemler oluşturmalıdır. Bu
lişmeyi, sağlıklı bir toplumsal yapıdan ayrı düşünmez. Ekono-
süreç, bir yandan toprakların birleştirilerek, modern tarım ve
mik sıçrama politikası ile refah devleti politikası arasında bir
hayvancılığa geçilmesi, öte yandan Anadolu’nun değişik mer-
zıtlaşma görmez. Gerçi birçok sanayileşmiş ülke, 1980’li yılla-
kezlerinde yeni büyük kentler doğarken, mevcut kentlerin de
rın başlarından beri sosyal refah devletinde kısıtlamalar yapa-
büyümesi anlamına gelmektedir.
rak Pasifik kuşağının ucuz emek politikaları ile rekabet edebi-
lir kalmaya çalışıyorlar ve/veya sermayelerini düşük ücretli ül- Türk milliyetçiliği, Türk halkını zenginlik ve refah üreten
kelere kaydırıyorlar. Türkiye’de ise işgücünün Avrupa ile kıyas- ve paylaşan bir ekonomik yaklaşım ile bir araya getirebilme-
landığında pahalı olduğunu söylemek mümkün değildir. Türki- lidir. Zengin olmayan bir ülkenin ulusal menfaatlerini gerçek-
ye’de amaç, işgücünün alım gücünü artırırken işçi üretkenliği- leştirme şansı çok zayıftır. Üstelik, ulusal çıkarlar konusunda

127
9 128
10
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

millî uzlaşma sağlayabilmek için zenginliğin toplumsal bölü- rilyon TL=52 milyar ABD Doları’dır. Bu tür örnekleri çoğalt-
şümünde adil olunması gerekmektedir. mak mümkündür.
Avrupa Birliği tam üyeliği vaadi ile gerçekleşen uygulama- Türkiye gibi jeopolitik yüklerin sürekli ülkemizi yeni eko-
ların şu ana değin Türk ekonomisine değişik verilere gore 55- nomik baskılar altına soktuğu, on beş seneden fazla bir süre
75 milyar ABD Doları zarar verdiği ortaya çıkmıştır. Gümrük düşük yoğunluklu bir savaşı yaşamanın dışında Balkanlar,
Birliği’nin devam etmesi durumunda Türkiye’nin ekonomik Kafkaslar ve Orta Doğu’da yaşanan savaş ve gerilimlerin ne-
krizi aşması mümkün olmayacaktır. Bundan dolayı, Gümrük den olduğu ekonomik zararlara katlanan, güvenliğini sağlaya-
Birliği anlaşmasının sona erdirilmesi gerekmektedir. Ancak, bilmek için silâhlanmak zorunda olan bir ülkenin güvenliği-
Gümrük Birliği’nden çıkarken yerine AB ile serbest ticaret nin bu çerçevede uzun süre sağlanması mümkün değildir.
bölgesi anlaşmasının imzalanması hem Türkiye hem Avrupa Ekonomik güvenliği kalmayan bir ülkenin, silâhlarla sınırları-
Birliği için en iyi çözümdür.
nın uzun süre korunamayacağını yakın tarihte gösteren en
Dünyanın en borçlu ülkeleri arasına giren ülkemizde nüfu- büyük örnek, dünyanın en büyük ikinci ordusuna sahipken
sun % 18’i uluslararası yoksulluk seviyesinin altında yaşa- çöken SSCB’dir.
maktadır. %2.4’ü aşırı yoksuldur ve günde 1 ABD Doları'nın
Türkiye ekonomisinin içinden geçtiği krizi aşabilmesi için
altında para kazanmaktadır. En zengin % 10 tüketimden %
IMF, dış borç ve iç borç krizlerini millî bir ekonomik politika
32.3 pay alırken, en fakir %10 ise, %2.3 pay almaktadır. 9
milyon kişi işsizdir (2 milyon resmî işsiz). Kişi başına düşen ile denetim altına alması lâzımdır. IMF’yi suçlamakta bir an-
yıllık 2.160 ABD Doları ile ülkemiz Peru, Irak, Batı Şeria, Fas, lam olmamak ile birlikte, IMF ile ilişkilerimizin sona erdi-
Bosna, Namibya ve Bulgaristan ile aynı grupta yer almaktadır. rilmesi, ancak IMF tarafından önerilen birçok reçetenin “mil-
lî ihtiyaçlarımız çerçevesinde” ısrarla uygulanmaya devam
Ekonominin % 66.2’si vergi kapsamı dışındadır ve bunun edilmesi gerekmektedir. Ekonominin düze çıkması, ekono-
parasal büyüklüğü 202 katrilyon TL=125 milyar ABD Dola- mik rasyonalitelere bağlı olduğu kadar, psikolojik faktörlere
rı’dır (Nisan 2003 rakamları ile). Son yedi yılda kazanılan ge- de bağlıdır.
lirin % 63.1’i kaçırılmıştır. Yıllık olarak kaçırılan vergi tutarı
80 katrilyon TL=50 milyar ABD Doları’dır. Son yıllarda ortaya Türk ekonomisinin gelişmesinin önündeki en önemli en-
çıkarılan yolsuzlukların Türk ekonomisine maliyeti 165 katril- gel, devletin ve toplumun kaynaklarını acımasızca ve hovar-
yon TL=101 milyar ABD Doları’dır. Çalışanların % 52.8’inin daca harcayan politik sınıftır. Bundan dolayı öncelikle alın-
hiçbir sosyal güvenlik kaydı bulunmamaktadır; yani vergi ması gereken ilk iki önlem, devlet kaynaklarının soyulma-
ödememektedirler. Bundan doğan yıllık vergi kaybı 86.4 kat- sının durdurulması ve devletin iç borç yükü ile ekono-
129 130
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

mi üzerinde oluşturduğu kısır döngüyü kıracak bir ka- amacı ile özellikle TSE’nin bugün olduğundan çok daha fark-
rarlılığın sergilenmesidir. Mevcut ve geçmiş iktidarların lı bir anlayışla çalışması kaçınılmazdır.
sergilediği yaklaşım, iç borç kısır döngüsünü kıracak bir po-
Türkiye’nin “ekonomik güvenliğini” sağlamadan gü-
litika değildir. Devletin kaynak kullanımında iç borç almayı
venliği sağlanmış sayılamaz. Ekonomik güvenlik ise ancak
engelleyecek ölçüde radikal bir tasarruf süreci başlatması
yüksek teknoloji, yüksek verimlilik, düşük işsizlik ve enflâs-
kaçınılmazdır. Buna koşut olarak, atılması gereken ikinci
yon, düşük iç ve dış borç, ihracat fazlası ile sağlanabilir. Bun-
adım vergi oranlarını düşürerek, verginin gereken sert hu-
ların Türkiye için hayal olmadığını, Cumhuriyet'in ilk 15 yılın-
kuk tedbirleri ile desteklenerek tabana yayılması ve vergi ka-
da %7.7’lik kalkınma sağlayan Mustafa Kemal Atatürk göster-
çakçılığının % 5'lerin altına çekilmesidir. Vergi oranlarının
miştir.
düşürülmesi ile vergi gelirlerinde düşme gerçekleşeceği ile-
ri sürülse de, eş zamanlı olarak verginin tabana yayılması
gelir kaybını engelleyecektir. Bu gerçekleşince devletin kre- d)Yeniden Millî Devlet
di piyasasında oluşturduğu baskı kalkacak ve faizler düşe-
rek reel sektörün kredi kullanımı mümkün hâle gelecektir. Yeniden millî devlet politikasının temel hedefi, yıpranan
ulus devlet sürecinin, gerçekleştirilecek demokratik özlü si-
Devletin, özel sektörün yatırımlar için önünü açması ve re- yasal ve bürokratik reformlarla yeniden ayağa kaldırılmasıdır.
kabet gücünü artırması şarttır. Devletin bugünkü yaklaşımı Türkiye Cumhuriyeti’nin 21. yüzyıla güçlü, demokratik, zen-
her anlamda özel sektörün gelişmesinin önünde büyük bir gin bir hukuk-refah devleti olarak taşınmasının şartı, modern-
engel oluşturmaktadır. Devlet, sanayinin ve yeni istihdam leşme ve demokratikleşmenin, millî devletin korunarak ger-
alanları yaratan yatırımların önünü açmak için bedava arazi, çekleştirilmesine bağlıdır. Unutulmamalıdır ki, gerçek bir de-
ucuz kredi, yatırımların kolaylaştırılması, ucuz enerji, ucuz su mokrasinin yaşama geçirilebilmesi için uygun zemini hâlâ
gibi üretim girdilerinin ucuzlatılarak rekabet gücünün destek- millî devlet oluşturmaktadır.
lenmesi yoluna gitmelidir. Devlet ile özel sektör, tespit edile-
cek stratejik sektör ve stratejik pazarlarda işbirliği yapmalı- Türk milliyetçileri, küresel rekabette başarılı olan,
dır. etkin, üretken, hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı, etnik
hastalıkları aşan ve yenen, toplumsal talepleri karşıla-
Dış piyasalara açılarak rekabet etmek ekonomik gelişme- yan bir ulus devlet inşası ile karşı karşıyadırlar. Bu ise
nin ana dinamiklerinden birisi olmak ile birlikte, Türk sanayi- devletin yasama, yürütme ve yargı alanında baştan aşa-
inin korunması ve teşviki için Türkiye’nin her yola başvurma- ğı yeniden örgütlenmesi ve etkinleştirilmesi anlamına
sı kaçınılmazdır. Ancak, bu arada üretim kalitesini artırmak gelmektedir.
131 132
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

Küreselleşme ve AB sürecinde Türkiye ulus devlet yapı- Millî devlet aynı zamanda milletin ve millî devletin temeli
lanmasından etnik yapılanmaya doğru önemli bir mesafe olan millî kültürün güçlü bir şekilde varlığına bağlıdır. Küre-
kaydetmiştir. AB paradigması dışına çıkış ile büyük bir bağım- selleşme çağında millî kültürlerin; sınırların gerisine çekile-
sızlık alanı elde edecek olan Türkiye, millî devleti ve sos- rek, yerelleşerek kendisini küresel dayatmalar karşısında ko-
yal/etnik bütünleşme sürecini tekrar başlatabilecektir. ruması mümkün değildir. Millî kültürün korunmasında en et-
kin yol, onun evrensel bir etki kazanmasını sağlayacak yolla-
Öte yandan devletin etkinleştirilmesinin ana yolu, devletin rın bulunmasına bağlıdır. Diğer bir ifade ile millî kültürü geri
küçültülmesi gibi sloganlar değil, bürokrasinin işler bir hâle çekilerek değil, ilerleyerek savunmalıyız, sınırlarımızın geri-
getirilmesidir. 1980’lerde oluşan, politikacı-bürokrat-hortum- sinde değil, sınırlarımızın ötesinde savunmalıyız. Örneğin,
cu işbirliği mekanizmasının kırılması, bürokrasinin yeni yasa- Türk mutfağı ve Türk müziği ancak küresel bir etki alanına
larla yeni bir ahlâkî zemine oturtulması gerekmektedir. kavuşur ise varlığını daha güçlü savunabilecektir. Yeniden
Yolsuzluk, rüşvet, politika ve mafya zincirinin çok sert millî devletin oluşum sürecinde, yabancı dilde eğitimin ya-
tedbirlerle kırılması, halkın devlete olan güvenini artıracaktır. saklanarak, yabancı dil eğitiminin etkili bir şekilde orta öğre-
Ankara ve İstanbul sokaklarında yurttaşlar, arabalarının çizi- tim sürecinde çözülmesi, yabancı dilde isimlerin kentlerimi-
leceği korkusu ile değnekçilere haraç vermekten kurtulduk- zin görüntüleri arasından silinmesine kadar uzanan önlemler
ları gün, Türkiye’de bir şeylerin değişmeye başladığına inana- de gerçekleştirilmelidir.
caklardır. Ancak, yolsuzluk döngüsü ile sadece hukuksal
plânda değil, toplumsal plânda da mücadele edilmelidir. e) Demokratik Gelişim
Millî devletin etkinleştirilmesinde ve oluşturulmasında alın- Demokratik anlayış ve inanç milliyetçi düşüncenin temel
ması gereken önlemlerin başında, son yirmi yıl içinde ortaya ilkelerinden birisidir. Milliyetçiler, mensup oldukları milletin
çıkan ve Türkiye Cumhuriyeti içinde paralel bir devlet oluştu- bir başka milletin boyunduruğu altında yaşayamayacak kadar
ran özerk kurulların tekrar ele alınması ve bir kısmının orta- onurlu ve kendi kendisini yönetecek kadar da erdemli oldu-
dan kaldırılması gelmektedir. Türkiye Cumhuriyeti, bugünler- ğu noktasından hareket ederler. Bir ulusun kendi kendisini
de yerel idareler ve benzeri bu süreci tamamlayıcı kanunlarla yönetmesinin en doğru ve etkin yolu demokrasidir. Demok-
federal bir dönüştürmenin alt yapısını hazırlayan ve AKP ikti- ratik ilkeleri kapsamayan, demokratik temele inanmayan bir
darı tarafından gerçekleştirilen bütün yasaları hemen tasfiye milliyetçilik eksik kalmış bir yapıya sahiptir.
etmek zorundadır. Kamu yönetimi reformu, etnik güdü ve ba-
kış açısı ile değil, millî devleti etkinleştirirken, yerel yönetim- Türk milliyetçiliğinin 21. yüzyıla cevap verebilmesi için
leri güçlendirecek bir bakış açısı ile gerçekleştirilmelidir. yeniden yapılanması gerekmektedir. Diğer bir ifade ile Türk
133 134
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

milliyetçiliği, rönesansını yaşamak zorundadır. Bu rönesan- nülemez. Ayrıca, Türk milliyetçiliği demokratik sistemi, mille-
sın özünü yukarıda da vurguladığımız gibi, Türk milliyetçili- ti en kısa zamanda yetkinliğini geliştirici sistem olarak görür.
ğinin devletçi-milliyetçilikten demokratik-ekonomik
Türk milliyetçiliği, çoğulcu demokrasinin önündeki bütün
milliyetçiliğe geçişi oluşturmalıdır. Bu devletin öneminin ge-
engellerin kaldırılması için mücadele etmelidir. Türk milliyet-
ri plâna itilmesi değil, toplumun demokratik yollarla daha
çiliğinin demokratik tavrı, devletin ve/veya hâkim politik ya-
fazla devlet yönetimine katılması, idarenin demokratikleşme-
pının kişilerin ve/veya grupların var olan özelliklerini ezici ve
si, milletin ise zenginleşmesini hedefleyen bir milliyetçi yak-
imha edici siyasal yaklaşımları reddeder. Türk milliyetçiliği
laşımdır. yüzde yüz türdeşliği ve tek-düzeliği hedef alan totaliter bir an-
Esasen milliyetçilik ve millî devlet ile demokrasi arasında layışa sahip değildir. Ancak Türk milliyetçiliği kişiler ve grup-
tarihsel ve teorik anlamda doğrudan ve olumlu bir ilişki var- lar arasındaki her türlü farkın vurgulanarak kurumsallaştırıl-
dır. Demokrasi, millî devlet çerçevesinde en rahat gerçekle- masına karşıdır. Millî varlığımızın sürdürülmesi için, toplum-
şeceği kurumsal çerçeveye kavuşur. Milliyetçilik ise aile, sı- sal dokumuzda zaten var olan ve binlerce yıllık tarihsel-top-
nıf, kişi hâkimiyetine son vererek, insanlara bir milletin ferdi lumsal birikimin neticesi olan millî türdeşliğin korunması ge-
ve bir ülkenin yurttaşı olmaktan kaynaklanan haklarını ver- rektiğine inanır.
miş ve iktidarı millete teslim etmiştir. Bu çerçeveden bakıldı- Özetle, Türk milliyetçiliğinin 21. yüzyıla girerken demokra-
ğında demokrasiye inanç Türk milliyetçileri için bir lüks de- tik-milliyetçi yapısını geliştirmesinin bütün ideolojik-politik
ğil, bir zorunluluktur.19 Türk milliyetçileri, kendilerinden, sis- temeli zaten mevcuttur. Gereken bu zeminin yaşama aktarıl-
temden hesap sorarken akıllarında tutmaları gereken husus masıdır.
hesap sormanın demokratik bir şuur meselesi olduğudur.
Türk milliyetçiliği demokratik doğası gereği düşman
Türk milliyetçiliği özü itibarı ile her zaman demokratik ol- resimleri çizerek, tahrik üzerine kurulu olumsuz-saldır-
muştur ve demokrasinin gelişmesini hızlandırıcı bir işlev üst- gan bir millliyetçilik değil, toplumu daha adil ve insan-
lenmiştir. Türk milliyetçiliği milleti en önemli siyasal olgu ola- ca hedefler etrafında harekete geçirmeyi amaçlayan, ba-
rak değerlendirir. Millete saygı milletin kararlarına saygıdır. rışçı, toplumsal refahı hedefleyen bir milliyetçiliktir.
Millete saygı, milletin kararlara en geniş katılımını sağlayacak Türk milliyetçiliği ayırıcı, dışlayıcı ve bölücü değil, birleştirici,
demokratik politik alt yapıyı oluşturmaktır. Türk milliyetçiliği uzlaştırıcı, çoğulcu ve barışcıdır. Türk milliyetçiliği, diğer mil-
ve demokratik değerler sistematiği birbirlerinden ayrı düşü- liyetleri küçümseyen ve aşağılayan saldırgan milliyetçi bir
19
Bu kavramsallaştırma konusundaki katkısından dolayı Sayın Mustafa Verka- yaklaşımı reddeder. Türk milliyetçiliği, diğer milletler ile çatış-
ya’ya teşekkür ediyorum. mayı ve düşmanlığı değil, bilimde, üretimde, sanatta rekabe-
135 136
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

ti ve yarışmayı hedefler. Türk milliyetçileri saldırgan olmamak süreci bir yandan millî devleti güçlendirecek ve bir toplumsal
kaydı ile diğer milletlerin milliyetçi politikalarına saygı duyar. uzlaşmayı sağlayacak önlemleri almalı, öte yandan devlete
sadakati artırmalıdır.
Türk milliyetçileri iktidara, devlet kaynaklarını parti kadro-
ları için talan amacı ile değil, toplumu daha üretken hâle ge- Demokratik gelişim ve insan haklarının yurttaş merkezli
tirmek ve üretim verimliliğinin önündeki engelleri kaldırmak gelişimi devam ederken, Türkiye; etnik sorunu aşmak için et-
amacı ile taliptirler. nik haklar vermek gibi sadece merkez-kaç eğilimleri artıra-
cak bir yola gitmemeli, etnik sorunu sosyal bir sorun hâline
Cumhuriyet'in kurulması aşamasında devletimizin kurucu- getirmemek için politikalar üretmelidir. Türk milliyetçilerinin
ları haklı endişelerle demokrasinin kurulması sürecinde ihti- demokratik gelişim anlayışı, devletin kuruluş ilkeleri ve de-
yatlı adımlar atmışlardır. Gerek tarihsel mirasın akıllarda ve mokratik gelişim, millî devlet içinde en geniş yurttaşlık hak-
yüreklerde bıraktığı endişeler, gerek iç isyanlardan dolayı ları olarak özetlenebilir.
devlet merkezli bir demokratik yaklaşımı tercih etmişlerdir.
Ancak, bu süreçte ülkemizde demokratik rejime geçişin
maddî alt yapısı da hazırlanmıştır. f) İnsan Unsurunun Moral Açıdan İnşası
Türk demokrasisi sağlıklı bir gelişme çizgisi izlememekle 1071-1922 arasında 861 sene tek başına "bir uygarlığın"
beraber, Türk halkının demokratik rejime olan inancı asla Türk-İslâm medeniyetinin ve bütün bir İslâm dünyasının kılı-
sarsılmamıştır. Ancak, ulus devletin hızla yıpranması sürecin- cı ve kalkanı olan Türkler, birleşik bir kıtaya, Hristiyan mede-
de demokratik rejim etnik merkezli sözde demokrasi taleple- niyetinin bütün unsurlarına karşı tek başlarına savaşmak zo-
ri ile hızlı bir yıpranmaya maruz kalmıştır. Türk demokrasisi- runda kalmışlardır. Tarihte benzeri bir mücadele vermiş
nin geliştirilmesi, hukuk devletinin gelişmiş bir insan hakla- başka bir millet yoktur. Türklüğün hak din için bu büyük ve
rı bilinci üzerine oturtulması gerektiği konusunda Türk milli- emsalsiz mücadelesi, yüce dinimiz İslâmı Arap yarımadasın-
yetçilerinin en ufak bir şüphesi olmaması lâzımdır. Esasen, da sıkıştırılmaktan, Kuzey Afrika’dan atılarak Orta Doğu'nun
en yüksek değer olarak bilinen Türk milletinin mensupların- dar alanında boğulmaktan kurtarmıştır. Abbasiler çağında di-
dan bu hakları saklı tutmak isteyen bir yaklaşımın, Türk mil- namizmini tüketmiş olan Araplıktan devralınan emanet, bü-
liyetçiliği ile yakından uzaktan ilgisi yoktur.
yük bir mücadele sonunda bütün küreye yayılmış olan bir
Bağımsızlaşma ve millî devlet süreçlerine koşut olarak ge- din, bir inanç sistemi hâline gelmiştir. Ancak, Türk milletinin
liştirilmesi gereken bir süreç de, Kopenhag Kriterleri ile etnik tek başına bir medeniyet ile giriştiği amansız mücadele, bizi
merkeze çekilen demokratikleşmenin tekrar yurttaşlık mer- sonuçlarını hâlâ tamamen ortadan kaldıramadığımız emper-
kezli insan hakları esasına oturtulmasıdır. Demokratikleşme yal bir yorgunlukla karşı karşıya bırakmıştır.

137 138
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

1000 seneye yakın bir süre dövüşen, yorulan, yıpranan, Bu yeniden yapılanma sürecinin bir yandan uzun vadeli ve
örselenen bir millet. İstiklâl Harbi bu milletin boğazlanma- yapısal niteliğe sahip olan emperyal yorgunluğun izlerini or-
mak için yaptığı son hamledir. 1774’te Küçük Kaynarca’da tadan kaldırmaya yönelmesi, öte yandan kısa bir geçmişe sa-
başlayan nihaî geri çekiliş 154 sene sonra 1920’de Sakar- hip olan krizlerin yarattığı tahribatı ortadan kaldırmak üzere
ya’nın kıyılarında durmuştur. Ancak Sakarya’da düşmanı dur- şekillendirilmesi gerekmektedir. Toplumun kısa vadeli yeni-
duran, Kocatepe’de emperyalizmin kiralık ordusunu yenen den yapılanmasında, Türkiye'nin spor, eğitim, sanat gibi alan-
ordu, Türk ordusu, 1529’da Viyana önüne ilk kez gelen Ka- larda kazanacağı başarıların büyük bir önemi olacaktır. Bu
nunî’nin komutasındaki ordu gibi yediği üzümlerin dallarına tür başarılar, toplumun kendisine olan inancını tazeleyecek,
altın kesesi asabilecek bir ordu değildir. İhtimaldir ki, Kanu- ileriye daha güvenle bakmasını sağlayacak, toplumsal birlik-
nî’nin Viyana önünde kurulan Otagi Humayunun maddî değe- telik duygusunu güçlendirecektir. Ancak, bütün bu tür ön-
lemler, kısa vadeli yapısal sorunları çözmekten uzak, popu-
ri bütün bir İstiklâl Harbi’nin maddî harcamalarından daha
list nitelikli geçici çözümlerdir. Bu çözümleri kalıcı hâle geti-
fazladır. Özetle, Cumhuriyet; yıkılmış, geri kalmış, maddî kay-
recek olan, yapısal nitelikli sorunları teşhis ederek, onları or-
nakları tükenmiş bir Anadolu devralmıştır. 154 sene süren
tadan kaldıracak çözümler üretmektir.
yenilginin ardından Batı karşısında direniş ve galibiyeti tem-
sil eden Kuva-yı Milliye hareketi, Türk milletine İstanbul’u fet- Ayrıca emperyal yorgunluğu ortadan kaldıracak olan sade-
heden Türk ordusunun büyük moralini vermiştir. ce geçmişe yönelik önlemler değil, bugün ve geleceğin deği-
şik boyutlu saldırılarının engellenmeside gerekmektedir. Em-
Türkiye Cumhuriyeti ile başlayan büyük uyanış ve Türk peryal yorgunluğun silinmesinde millî kimliğin onarılması da
halkının moral rehabilitasyonu Atatürk’ün ölümü ile son bul- çok önemli bir rol oynamaktadır. Bunun için millî kimliği tah-
muştur. Türkiye, Türk insanı emperyal yorgunluğu ortadan rip eden her şeye karşı önlem alınmalıdır.
kaldıracak adımları atamadan yeni bir yıpranma süreci içine
girmiştir. 2. Dünya Savaşı'na girmemekle birlikte savaşın ül- Türk milliyetçiliğinin ortaya koyacağı model ile yıpranmış,
keye verdiği zararlar gözle görülebilir durumdadır. DP-CHP ça- örselenmiş; hedefini, ülküsünü yitirmiş; kendine ve ülkesine
tışmaları, Türkiye’ye yönelik örtülü istilâ hareketinin bir par- olan güveni ortadan kalkmış, hukuk sistemine olan bağlılığı
zayıflamış; üretkenliğe değil rantiyenin tarafına tercih koyan
çası olan örgütlü Marksist saldırılar, Alevî-Sünnî gerilimi, PKK
Cumhuriyet yurttaşlarının kendine, ülkesine, devletine, hu-
terörü Türkiye’ye yönelik stratejik saldırılardır. Bu noktada
kuk sistemine, üretkenliğe ve geleceğe inancını sağlayabil-
yapılması gereken, her şeyin temel ölçütü olan insanın, Tür-
melidir.
kiye Cumhuriyeti yurttaşlarının güçlü bir rehabilitasyon süre-
cinden geçmesinin sağlanmasıdır.
139 140
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

g) Etkin Hukuk Devleti nı bilerek, devlete en fazla sahip çıkan milletlerin başında
gelmektedir. Ancak, devletin Türk milletine karşı tavrının kar-
Hiçbir siyasal-toplumsal proje insanlara ve milletlere yer-
şılıklı inanç ve sadakati güçlendirici şekilde olmalıdır.
yüzü cenneti vadetmemelidir. Çünkü, insanlara yeryüzü cen-
neti vadeden politik projelerin sağlayabildikleri ancak yeryü- Türkiye Cumhuriyeti’nin yurttaşlarında bu inancı sağlaya-
zü cehennemi olmuştur. İnsanlığın gelişiminin ulaştığı aşa- bilmesi için son 50 yılda yavaş yavaş, ancak son yirmi yılda
mada insanlık ailesinin en kadim üyelerinden birisi olan Türk çok büyük bir hızla mutlak bir çürümüşlük süreci içine giren
milletine sunulan milliyetçi siyasal projenin hedeflemesi ge- siyasal ve bürokratik yapının demokratik hukuk devletine da-
reken, insan haklarına saygılı, hukukun üstünlüğü ilkesine yanan yeni bir siyasal ahlâk temelinde örgütlenmesi gerek-
sadık, yenilenmiş bir siyasal ahlâka toplumsal meşruluk ve
mektedir.
geçerlilik kazandırmış, demokratik sistemi ulus devlet yapı-
sı içinde eksiksiz olarak uygulayan, sosyal devlet ilkesini Devlete bağlılık ve sadakatin bir başka önemli ölçütü de,
üretken bir toplum ilkesi ile birleştirmiş, etkin ve güçlü bir adalet sisteminin hızlı ve adil işlemesidir. Bugün, adalet sis-
ulus devlet modelidir. temimiz ne hızlı ne de adildir. Hukuk sistemimizin birçok un-
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının içinde bulunduğu çok suru yeniden yapılandırılmalı, cezalar kamu vicdanını tatmin
boyutlu buhrandan çıkarak, üretken, demokratik değer ve eder hâle gelirken, genel ve özel af uygulamaları anayasa ile
sisteme inancı tam, hukuk devletine saygılı, kanunlara riayet yasaklanmalıdır.
eden, toplumsal çifte standart talep etmeyen yurttaşlar olma-
Bugün Türk insanının içinde bulunduğu sosyal bunalımın
ları, ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin, devletimizin mutlak
niteliğini ortaya koymak açısından her yedi vatandaştan biri-
bir hukuk devleti anlayışı içinde çalıştığına kesin bir şe-
sinin sabıkalı olduğuna dikkat çekilmesi uygun olacaktır.
kilde inanmaları ile mümkündür.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Türk vatandaşları arasında Bir anlamda Türkiye Cumhuriyeti’nin yeniden yapılanması
güçlü bir karşılıklı inanç ve bağlılık/sadakat bağı oluştu- anlamına gelecek bu süreçte, siyasal ahlâkın temelini, a)
rulmalıdır. Bugün her iki tarafta da karşılıklı olarak sadakat ve tarihsel süreçte oluşmuş Türk devlet anlayışı, b) hukuk dev-
inanç azalması yaşanmaktadır. Bir devletin yurttaşlarının sa- letinin etkin bir şekilde yaşama geçişi, c) evrensel hukuk
dakati olmadan güçlenmesi nasıl mümkün değil ise bir yurt- standartları oluşturmalıdır. Devlet, bürokrasinin etkin ve adil
taş da devleti kendisine güvenmez ise ona sadakatini uzun çalışmasını sağlamakla yükümlüdür. Bunun için bürokraside
süre sürdürmesi mümkün değildir. Türk milleti, büyük tarih- iç denetim mekanizmaları güçlendirilirken, sivil toplumun
sel bilinci ile devletin olmadığı yerde onurun da olmayacağı- denetleyici işlevi geliştirilmelidir.

141 142
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

Etkin hukuk devletinin vazgeçilmez bir parçası da, insan


haklarına saygı duyulmasıdır. Soğuk Savaş döneminde Mark-
sist ideolojinin insan haklarına yüklediği ideolojik işlev ve
Soğuk Savaş sonrasında ise etnik milliyetçiliğin politikanın
AIDS’i olarak insan haklarını sadece etnik haklar boyutuna
indirgeyerek istismar etmesi, Türk milliyetçilerinin tepkili bir
yaklaşımla insan hakları üzerinde yeterince düşünmelerini
engellemiştir. Bu yaklaşım, Türk milliyetçiliğinin kültür teme-
lini oluşturan en önemli unsurlardan birisi olan dinimizin in- Sonuç
san anlayışı ile de ters düşmektedir. Türk milliyetçiliği, Türk milletine, Türk kültürüne,
Türk Devleti'ne, Türk tarihine sevgi ve bağlılıkla hizmet
Önümüzdeki süreçte, Türk milliyetçiliği, insan hakları
etme kararlılığıdır. Türk milliyetçiliği, Türk milleti için
merkezli politika anlayışını, iç ve dış politik kavrayışlarında
ileri bir hayat tarzını kurmayı amaçlayan, demokratik,
muhakkak gündemin önemli bir parçası hâline getirmelidir.
yaratıcılığı ve üreticiliği ön plâna çıkaran, barışçı ve an-
Türk milliyetçiliğinin insan hakları anlayışı, gerici, etnik-mer-
tiemperyalist bir düşünce ve duruştur. Bu düşünce ve du-
kezli, feodal bir çerçeveyi değil, yurttaş hakları merkezli bir
ruş, 20. yüzyıl boyunca büyük bir dinamizm göstererek, ön-
insan hakları anlayışını ön plâna çıkarmalıdır.
ce Türk İstiklâl Savaşı’nın yönetici kadrolarının yol gösterici-
Toplumsal çifte standart, Türk halkında Türkiye Cumhuri- si olmuş, sonra da Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur. 1960’lı
yeti Devleti'nin adil olmadığı inancını güçlendirmektedir. yıllardan başlayarak 1980’e değin, Türk milliyetçiliği Sovyet
Günlük yaşamımızın her alanında görebileceğimiz çifte stan- emperyalizminin Afganistan, İran, Türkiye hattı üzerinde iler-
dart olgusu, Türk halkının çifte standart uygulamalarından en leyerek sıcak denizlere inme stratejisi çerçevesinde sürdür-
fazla mağdur olan özellikle dar gelirli katmanlarını, haklı bir düğü örtülü istilâyı Anadolu’da durduran siyasal güç olmuş-
kızgınlıkla doldurmaktadır. Türk ulusunun devletine olan gü- tur.
veninin artırılması, çifte standart uygulamalarının ortadan Eğer Türk milliyetçiliğinin bu yıllarda detaylarında tartışıla-
kaldırılmasına bağlıdır. bilecek ve tartışılması gereken direnişi olmasa idi, Türkiye
Cumhuriyeti’nin NATO üyesi olması Türkiye’nin Sovyetleşme-
sini engelleyemezdi. Çünkü, okulları, meslek grupları, polisi
ve askerinin beyni Marksist ideoloji ile işgal edilmiş bir ülke-

143 144
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

nin hangi bloğun üyesi olur ise olsun Sovyetleşmesinin en- laması gibi gerçekleşir ve püskürttüğü lavlar ile yakıcı ve
gellenmesi mümkün değildir. yıkıcı bir milliyetçilik olabilir. Bu, Batının da arzu ettiği çar-
pıtılmış, etnik merkezli bir Türk milliyetçiliğidir. Böyle bir mil-
Türk milliyetçileri, 12 Eylül ve sonrasında tarafsızlık adı al-
liyetçiliği kızgın kitlelere pazarlayacak olan bir Türk
tında Sovyet örtülü istilâsının bir parçasını oluşturan örgüt-
Miloseviç’ini Batı, Türkiye’yi bölmek için dört gözle bek-
lenmelerle eşit tutulmuş, çok ağır ve devletle milliyetçileri
yabancılaştıran bir davranış/tutum ile karşılaşmışlardır. lemektedir. Öte yandan, Türk milliyetçiliği gerçek milliyet-
Esasen, bu konuda Türk milliyetçilerinin çok da hayal kırık- çilerin yapacağı yeni açılımlar ile bir nükleer santralin güç
lığına uğramamış olmaları lâzımdır. Çünkü, 1965-1980 kaynağı olan Uranyum gibi Türkiye için bir enerji kaynağı
arasındaki süreçte, örtülü istilâ ile mücadele sürecinde Türk haline gelebilir. Türk milliyetçiliği yüksek teknoloji, bir üret-
milliyetçileri de düzen ile çelişkiye düşmüşlerdir. "Yıkılsın kenlik ideolojisi olarak Türkiye’yi çağların üzerinden aşıracak
Düzen, Yaşasın Devlet" diyerek düzene savaş ilân etmişlerdir. büyük bir atılımı gerçekleştirecektir.
Bundan dolayı, Türk milliyetçileri uğradıkları muameleden
Türk milliyetçileri Türkiye için bu yaşamsal tehdit
hiç hoşlanmasalar da bunu doğru bir analiz ile “normal” kar-
şılamalı ve yaşama, ideolojik-politik mücadeleye farklı bir sürecini büyük bir bilinç içinde, ancak aynı ölçüde “sah-
zeminde devam etmelidirler ve nitekim etmişlerdir. te bir duyarsızlıkla” izlemektedirler. Bu duyarsızlık sah-
tedir, çünkü Kuva-yi Milliye neslinin devamı olan Türk mil-
Bugün ise Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı büyük bir tehdit liyetçileri, ülkücüler bu sahte duyarsızlığın, vurdum duymaz-
altındadır. Ülkemiz, büyük bir hızla bölgesel ve küresel geliş- lığın, kırgınlığın altında hâlâ Türklüğe olan büyük sevgi, bağ-
melerin iç dinamikleri teşvik etmesi ile bir iç çatışma/ lılık ve inançları ile Türkiye için her şeyi yapmaya tekrar ve
federasyona gitmekte/sürüklenmektedir. Türk siyasal seçkin- tekrar yapmaya hazırdırlar. Ancak, sorun, Türk milliyet-
leri ve bürokrasisinin büyük bir bölümü, Cumhuriyet'in çilerinin nereden başlayacaklarına karar vermemiş olmaların-
dönüştürülmesine karşı durulamayacağı inancı ile çözümün
da yatmaktadır. Bu sorunun cevabı, Türk milliyetçiliği ideolo-
“dış dinamiklerle” işbirliği yapmak olduğuna inanmış görün-
jisinin köklerinden harekette yatmaktadır. İdeolojik
mektedirler. Türk halkının büyük bir bölümü millî duyar-
donanımı olanların verecek cevabı ve soracak hesabı olacak-
lılığını inanç-sadakat krizi çerçevesinde yitirmiştir ve yitir-
meye devam etmektedir. Ancak, bu duyarsızlığın altında tır.
büyük bir öfke, alttan alta bir yanardağın patlaması öncesin- Milliyetçiliğin yenilenmesini gerçekleştirebilen Türk mil-
de olduğu gibi birikmektedir. liyetçileri, yani ülkücü hareket Türk milletinden en büyük
Önümüzdeki yıllarda gerçekleşecek olan milliyetçilik pat- fedakarlıkları isteyebilirler. Bu büyük millet, millî ülküleri ger-
laması iki şekilde ortaya çıkabilir. Bu bir yanardağın pat- çekleştirmek amacı ile büyük fedakârlıklar yapmıştır ve bun-

145 146
YENİDEN TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ

dan sonra da eğer bu fedakârlıkları isteyenlere inanır ise


yapacaktır. Ancak, halktan bunu istemek için önce fedakâr-
lığın toplumun bir katmanı üzerine yıkılmayacağının, Türk
milletinin bir bölümünün kan vergisi, can vergisi, malî vergi,
kısaca her türlü fedakârlığı yaparken, küçük bir azınlığın
asalak bir televole toplumu havası içinde yaşamasına izin
verilmeyeceğinin güvencesinin halka verilmiş olması lâzım-
dır.
Türk milliyetçilerine güven duyan Türk milletinin, İstiklâl
Savaşı'mızda neler yapabileceği görülmüştür. Türk milliyet-
çileri, Türk milletinin güvenini kazanabilirlerse ortaya çok
büyük bir yapıcı güç patlaması çıkacaktır. Bunun için,
yeniden Türk milliyetçiliği, daima Türk milliyetçiliği.

147 148

You might also like