You are on page 1of 324

OKUL DÖNEMİNDE GELİŞİM

Editör
Prof. Dr. SELMİN ŞENOL
Bu kitabın, basım, yayım ve sa ş hakları Atatürk Üniversitesi’ne ai r. Bireysel öğrenme
yaklaşımıyla hazırlanan bu kitabın bütün hakları saklıdır. Atatürk Üniversitesi’nin izni
alınmaksızın kitabın tamamı veya bir kısmı mekanik, elektronik, fotokopi, manye k kayıt veya
başka şekillerde çoğal lamaz, basılamaz ve dağı lamaz.

Copyright ©2021

The copyrights, publica ons and sales rights of this book belong to Atatürk University. All rights
reserved of this book prepared with an individual learning approach. No part of this book may
be reproduced, printed, or distributed in any form or by any means, techanical, electronic,
photocopying, magne c recording, or otherwise, without the permission of Atatürk University.

ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ
AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ

OKUL DÖNEMİNDE GELİŞİM

ISBN: 978-605-2278-49-9

ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI

ERZURUM
1. Fiziksel Gelişim 4
Prof. Dr. ÖZGÜR ALPARSLAN

2. Sistemler ve Gelişim 30
Prof. Dr. ÖZGÜR ALPARSLAN

3. Bilişsel Gelişim 58
Dr. Öğr. Üyesi HAMİDE NUR ÇEVİK ÖZDEMİR

4. Psikososyal Gelişim 79
Dr. Öğr. Üyesi HAMİDE NUR ÇEVİK ÖZDEMİR

5. Psikoseksüel Gelişim 98
Öğr. Gör. Dr. SİBEL SERAP CEYLAN

6. Moral (Ahlaki) Gelişim 118


Öğr. Gör. Dr. SİBEL SERAP CEYLAN

7. Diş Sağlığı 137


Dr. Öğr. Üyesi BETÜL YAVUZ

8. Yeterli ve Dengeli Beslenme 157


Doç. Dr. HATİCE BAŞKALE

9. Özbakım Gelişimi 190


Dr. Öğr. Üyesi ELİF BİLSİN KOCAMAZ

10. Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı 214


Dr. Öğr. Üyesi NESRİN ŞEN CELASİN

11. Okul Eğitimi ve İnternet 233


Dr. Öğr. Üyesi NESRİN ŞEN CELASİN

12. Oyun ve Spor 254


Dr. Öğr. Üyesi EMİNE GÜDEK SEFEROĞLU

13. Kazalardan Korunma ve Güvenlik 281


Dr. Öğr. Üyesi BETÜL YAVUZ

14. Özel Gereksinim Durumları 303


Dr. Öğr. Üyesi ATİYE KARAKUL

Editör

Prof. Dr. SELMİN ŞENOL


FİZİKSEL GELİŞİM

• Fiziksel Gelişim
• Tanımı ve Önemi
İÇİNDEKİLER

• Çocuklarda Fiziksel
Gelişim ve Özellikleri OKUL DÖNEMİNDE
• Fiziksel Gelişimi Etkileyen
Faktörler
GELİŞİM
• Fiziksel Gelişimin Prof. Dr.
Değerlendirilmesi ve
Desteklenmesi Özgür ALPARSLAN

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Fiziksel gelişimin tanımı ve
önemini açıklayabilecek,
HEDEFLER

• Doğum öncesi (Prenatal)


dönemi açıklayabilecek,
• Fiziksel gelişimi etkileyen
etkenleri sayabilecek,
• Yenidoğan (neonatal) dönemini
tanımlayabilecek,
• Yenidoğanın reflekslerini
değerlendirebilecek,
• 0-18 Yaş çocuklarında fiziksel
gelişim ile ilgili terimleri ve
özelliklerini açıklayabilecek
• Ergenlikte büyüme ve gelişmeyi
ÜNİTE

1
tanımlayabilecek.

© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Fiziksel Gelişim

Tanımı

Tanımı ve Önemi

Önemi

Doğum öncesi fiziksel


gelişim

Bebeklik döneminde
fiziksel gelişim

Çocuklarda Fiziksel Erken çocukluk dönemi


Gelişim ile Özellikleri fiziksel gelişimi
FİZİKSEL GELİŞİM

Okul dönemi fiziksel


gelişimi

Ergenlik dönemi fiziksel


gelişimi

Doğum öncesi faktörler

Fiziksel Gelişimi Etkileyen


Doğum sırası faktörler
Faktörler

Doğum sonrası faktörler

Fiziksel gelişimin
Fiziksel Gelişimin değerlendirilmesi
Değerlendirilmesi ve
Desteklenmesi Fiziksel gelişimin
desteklenmesi

5
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Fiziksel Gelişim

GİRİŞ
İnsanda büyüme dönemi uzun bir gelişme sürecini kapsar. Gelişimin çoklu
boyutlarından biri de fiziksel gelişimdir. Çocuğun gelişiminde büyük bir çaba ve
emek harcayan ebeveynlerin çocuğun bakımı ve gelişimini süreç içerisinde tanıması
ve destekleyebilmesi için büyüme gelişme nedir? ve nasıl gerçekleşir? Tüm bu
özellikleri iyi bilmesi gereklidir.
Çocuğun gelişimini iyi bilmek gelişimin birbirleri ile ilişkilerinin göz ardı
etmemek önemlidir. Her gelişim döneminin farklı sorunları ve ihtiyaçları vardır.
Anne, baba ve öğretmenlerin veya çocukla yakından ilgili olan tüm insanların
çocuktan beklentileri bu yönde olmalıdır. Tüm bu dönemlerde ebeveynlere destek
olacak profesyonellerin yine bu süreci çok iyi tanıması, olası sorunları erken
tanıması ve erken müdahale edebilmesi için de önemlidir.
Gelişim süreci içerisinde dikkat edilecek diğer bir durum da çocuktaki bireysel
farklılıkların olabileceği, birbirleri ile tıpa tıp aynı olamayacakları bilgisidir. Diğer
gelişim alanlarında olduğu gibi, bedensel gelişim açısından da çocuklar yetişkinlerin
küçültülmüş kopyaları değildirler. Bu nedenle her çocuğun gelişim aşaması ve
bireysel özellikleri bakımından farklılıklar göstereceği bilinmelidir. Bebeklik ve
çocukluk dönemleri yetişkinlik ile karşılaştırıldığında farklı özellikler taşır.
Bedensel gelişim
Bireysel olarak büyümeyi değerlendirebilmek ve bireyler arası farklılıkları
açısından çocuklar
ayırabilmek için çocuklardaki fiziksel gelişim bu bölümde incelenecektir. Bu
yetişkinlerin kopyası
değildirler. bölümde, fiziksel gelişim kavramı tanımı ile önemi, doğum anından itibaren çocukta
on sekiz yaşına kadar olan süreçte fiziksel gelişim ile özellikleri açıklanmıştır.

FİZİKSEL (BEDENSEL) GELİŞİM


Gelişme, büyüme, olgunlaşma ve öğrenme kavramlarını kapsayan bir
süreçtir. Fiziksel gelişim büyüme sürecinde kişilik üzerinde en çok etki gösteren bir
gelişim alanını oluşturmaktadır (Şekil 1.1.).

Şekil 1.1. Fiziksel gelişim, beden yapısındaki niceliksel değişim ve artışlardır (Kaynak;
https://www.nkfu.com/fiziksel-ve-psikomotor-gelisim-nedir/)
Gelişim dönemleri ise bir çok kaynakta doğum öncesi dönem, bebeklik
dönemi, erken çocukluk dönemi, okul çocukluğu ve ergenlik dönemi olarak ele
incelenebilmektedir.

6
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Fiziksel Gelişim

Tanımı ve Önemi
Fiziksel veya bedensel gelişim, vücudu oluşturan tüm organlardaki gelişme,
boyda uzama, kemiklerdeki gelişim, dişlerin çıkması, değişmesi, kas, sinir, sindirim,
dolaşım, solunum, boşaltım sistemi gibi tüm sistemlerde, duyu organlarındaki
gelişim olarak tanımlanır. Kısaca fiziksel gelişme çocuğun beden yapısındaki
niceliksel değişim ve artışları içermektedir. Gelişim yaşam boyunca devam eder ve
fiziksel gelişim diğer dönem gelişimlerine oranla daha hızlı gerçekleşir.
Gelişim niceliksel (sayısal) ve niteliksel olmak üzere iki biçimde meydana gelir.
Beden oranlarında meydana gelen değişiklikler ile “Fiziksel gelişim (bedensel)” ve
“psiko-motor (zihin-kas koordinasyonu ilişkisi)” gelişim olmak üzere iki çeşidi vardır.
Sayısal veya Niceliksel: vücut ağırlığı ve boydaki nicelikse/sayısal olarak bir
artış anlamına gelmektedir.
Nitelik bakımından ise: Vücudun yapısındaki ve çeşitliliğindeki gelişimi
anlatmaktadır.
Örnek

•Çocuğun yürümek için kullandığı kaslarda olduğu gibi


genel olarak kaslardaki çalışma şeklindeki değişim ...

Özellikle insan gelişiminde bebeklik ve ergenlik dönemi gelişimin en hızlı


olduğu dönemler olarak bilinmektedir. Gelişimin hızlı olduğu bu dönemde kişide
gözle görülebilir özellikte değişiklikler meydana gelirken, bireyin bu süreci sağlıklı
geçirmesi, sonraki yaşamının temellerini sağlam oluşturmasına yardım eder.
İnsan gelişiminde Çocuklarda gelişimle ilgili fiziksel değişimleri takip etmek, gözlenen aksamalar
bebeklik ve ergenlik
ve sorunlarda erken dönemde girişimlerde bulunmak, uzman desteği almak
dönemi gelişimin en
hızlı olduğu önemlidir. Gelişim dönemindeki yaş, cinsiyet vb. gelişim özelliklerine bağlı
dönemlerdir. farklılıkları bilmek ve ona göre çocukları değerlendirmek, gelişimin ilkeleri
doğrultusunda kararlar vermek sağlıklı bir değerlendirmeyi beraberinde getirir.
Gelişimin izlediği sıra kişilik gelişiminin de temelini oluşturur ve bireyin
yaşamında fiziksel gelişimin katkısı büyüktür. Fiziksel gelişim, aynı zamanda psiko-
motor becerilerdeki gelişimi de kapsayan bir değişimdir.
Vücut sistemlerinin gelişimi Ünite 2’de anlatılacaktır, bu nedenle bu bölümde
sistem gelişimi dışındaki fiziksel gelişim özelliklerine yer verilmiştir.

Doğum öncesi fiziksel gelişim


İnsan gelişim sürecinde doğum öncesi dönem insan vücudunda en hızlı
gelişimin yaşandığı dönemdir. Doğum öncesi dönem, döllenmeden başlayarak
doğuma kadar geçen zamanı kapsamaktadır ve bu döneme intrauterin dönem adı
verilmektedir. Anne yumurtası ve babanın spermi birleşerek zigotu yani döllenmiş
yumurtayı oluşturur. Döllenmeden hemen sonra 38-41 hafta boyunca devam

7
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Fiziksel Gelişim

edecek olan gelişim sürecinde büyük değişiklikleri de kapsayarak büyüme


beraberinde gelişme gerçekleşir. Zigotta, bebeğin olgunlaşma ve büyümesi için
gerekli olan tüm bilgiler genetik olarak kodlanmıştır. Genetik kodlar, anneden ve
babadan gelen 23 adet kromozomun birleşmesi sonucunda 46 kromozom
oluşmakta ve burada yer almaktadır. Bu dönemde bebek hızla gelişirken,
organogenez denilen organların oluştuğu süreçte herhangi bir olumsuz etki eden
etkenlerle karşılaşır ise bebek zarar görebilir. Bebeğin boyu 5000 kat, ağırlığı ise
6x1012 kat artmaktadır.
Zigot, hücre bölünmesi ile çoğalmaya (mitosis) başlar ve ovum dönemi,
embriyo dönemi ve fetal dönem olarak üçe ayrılmaktadır:
Ovum (Dölüt) Dönemi: Döllenme anından itibaren gebeliğin ikinci haftasına
kadar süren yaklaşık 14 günlük döneme “ovum” dönemi denir. Bu dönemde
döllenmiş yumurta, tüplerden aşağıya doğru iner, rahim duvarına yapışarak buraya
yerleşmektedir. Bu süreç yaklaşık 13-14 günde tamamlanmaktadır. Bu süreçte
mevcut hücreler sürekli bölünerek embriyoyu oluşturur. Ektoderm, endoderm ve
mezoderm olarak 3 germinal tabaka oluşmaya başlar. Plasenta gelişir ve göbek
kordonu ile birbirine bağlanarak şekillenir, embriyoyu (yeni oluşan canlıyı)
beslemeye başlar.
Embriyonel Dönem: Embriyonik aşama anne karnında bebeğin oluşumunun
en kritik aşamasıdır (Şekil 1.2.). Embriyo dönemi hızlı bir büyüme ve farklılaşma ile
tüm sistemler ile organların geliştiği, üçüncü haftanın bitiminden sekizinci haftaya
kadar sürer. Mevcut hücreler farklılaşarak vücuttaki organları meydana getirecek
tabakaları oluşturmaktadır. Embriyo, artık organları ile fiziksel olarak bebek gibi
görünmeye başlar ve ana organlar, kollar, bacaklar, parmaklar, ayak parmakları ve
yüz oluşur. Bebeğin omurgasını oluşturacak ve destekleyecek kıkırdak yapılar
büyümeye başlar. Eğer bu dönemde bazı zararlı madde veya durumlar doğmamış
bebeği iç ya da dış etkiler olarak etkileyebildiğinden, gebelikte sağlıklı beslenme ve
zararlı maddelerden uzak durma önemlidir.
Fetal (Fetüs) Dönem: Gebeliğin 10. haftasından itibaren embriyonel dönem
sona erer ve arkasından fetal (fetüs) dönem başlar doğuma kadar devam eder.
Bebeğin sağlıklı gelişimi Özellikle bu dönemde hızlı gelişim gerçekleşir, beyinde elektriksel etkinlikler
anne ve fetüs arasında oluşmaya başlar. En hızlı boy ve ağırlık artışı gebeliğin 2. Tremesterinde (ikinci üç
besin ve oksijen aylık dönem) gerçekleşir. On iki haftalık bir fetüsün ağırlığı yaklaşık olarak 18 gram,
alışverişini
boyu da 6.5 cm kadar olur. 4. ayın sonunda fetus yaklaşık 15 cm boyunda ve 113-
gerçekleştiren plasenta
sayesinde olur. 198 gr. ağırlığındadır. Beşinci ayda boy uzunluğu 33 cm’ye ulaşırken fetal ağırlık
yaklaşık 500-570 gramdır. Yedinci ayda yaklaşık 37 cm, ağırlığı 900-1100 gramdır ve
yaşama şansı yaklaşık %90’dır.

8
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Fiziksel Gelişim

Şekil 1.2. İnsanda embriyolojik ve fetal dönemde büyüm gelişme


(https://www.bilgial.com/insanda-embriyonik-gelisim-donemleri)
Bebeğin sağlıklı gelişimi anne ve fetüs arasında besin ve oksijen alışverişini
gerçekleştiren plasenta sayesinde olur. Plasenta bebeğin böbrek, karaciğer ve
akciğeri gibi görev yapar. Bu gelişim süreci sırasında bebek büyürken tüm bu
işlevlerle bebeğin sağlıklı büyüme ve gelişmesini sağlar. Görevi sona erdiğinde
doğum olayı gerçekleşir. Plasentada görülen bozukluk ve sorunlar gebeliğin
devamlılığını ve bebek sağlığını olumsuz etkiler. İntrauterin dönemin sağlıklı
geçmesi bebeğin tüm yaşamı boyunca sağlıklı olmasını etkileyecek değerlere
sahiptir. Genel anlamda sağlığın ilk ve tek güvencesidir denilebilir. Doğum öncesi
gelişim aşamaları Şekil 1.3.’te özetlenmiştir.

Doğum öncesi dönemin


sağlıklı geçmesi genel
anlamda sağlığın ilk ve
tek güvencesidir.

Şekil 1.3. Doğum öncesi gelişim (https://docplayer.biz.tr/)

Bebeklik dönemi ve fiziksel gelişim (0-2 yaş)


Doğumdan sonraki ilk 28 güne yenidoğan dönemi ve bebeğe de yenidoğan
bebek denir. Bu bölümde, yenidoğan bebeklerin normal koşullarda sahip oldukları
bazı fiziksel özellikleri açıklayacağız.

9
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Fiziksel Gelişim

Doğumda, yenidoğan ortalama 3200 gr (geniş sınırları ile 2500-4300 gr)


ağırlığındadır ve erkek bebekler genellikle kızlardan biraz daha ağırdır. Yenidoğan,
yaşamın ilk birkaç gününde doğum ağırlığının %5-10’unu (110-130 gr) kaybeder ve
bu fizyolojik kilo kaybı olarak adlandırılır. Bu fizyolojik kilo kaybı 10-14 günlük iken,
yenidoğan bebeğin beslenmeye başlanması ile kaybedilen kilolar geri alınır ve ikinci
haftanın sonunda doğum kilosuna ulaşır. Yenidoğanın ilk üç ayda günde 20-30 gr
kadar kilo alması beklenir. Bundan sonra, yenidoğan ilk ay için haftada 140-170 gr
kazanır. Üçüncü üç aydan sonra günlük olarak 15 gr, dördüncü üç ayda günlük
olarak 12 gr artar ve bebek 4-5 aylık iken mevcut doğum ağırlığının iki katına çıkar.
Bebeğin bu ağırlığı 1 yaşında 3 katı ağırlığa ulaşır.
Detaylandıracak olursak; Bir çocuk büyürken ilk altı ay günde 20-30 gram
(Haftalık 150-250 gr) ağırlık kazanırken, 2. altı ayda günde 15-20 gram (Haftada 100-
150 gr) kilo kazanmaktadır. Sağlıklı bir gelişim gösteren 12-24 aylık çocuk ortalama
olarak haftalık 50 gram kilo alırken, iki yaşında ise ağırlıkları dört katına
ulaşmaktadır. Yaklaşık olarak en az 12 cm daha uzun olmaktadırlar. Yaşamın ikinci
yılında bebeklerde 2.5 kg ağırlık artış olur ve iki yaşındaki çocuk yaklaşık 12 kg
ağırlığa ulaşır. Çocuğun yaşına göre kazandığı veya kaybettiği ağırlık hem mevcut
hem de geçmişteki beslenme durumu hakkında bir fikir sahibi olunmasına yardım
eder.
Yenidoğanların boyu ortalama 48-53 cm’dir. Erken doğan bebeklerin boy
uzunluğu biraz daha az olabilmektedir. Doğumdan sonra, bebeğin boyu hızlı bir
şekilde uzamaya başlamaktadır. Bebeğin boyu ilk 3 ay ayda 3.5 cm, 3–6.ayda 2 cm,
6–9.ayda 1.5 cm, 9–12.ayda 1.2 cm uzar ve bir yaşına geldiğinde bebek doğumdaki
boyunun yaklaşık olarak 1.5 katına ulaşmaktadır. Boy sadece çocuğun geçmişteki
beslenme durumunu gösterir, genel sağlığı hakkında kesin öngörü sağlamaz.
Yenidoğan bebeğin baş çevresi yaklaşık 35 santimdir (32-37 cm). Baş vücuda
göre büyüktür. İlk yıl yaklaşık olarak 10-12 cm artmaktadır. Baş kemikleri
yumuşaktır. Baş kemikleri arasında fontanel (bıngıldak) denen kıkırdak
kemikleşmemiş kısımlar vardır. Bunlardan iki tanesi önemlidir ve doğum sonu
dönemde kapanırlar. Ön bıngıldak üçgen şeklinde, 3-4 cm genişliğindedir, en geç
18. ayda kapanır. Küçük fontanel (Arka bıngıldak) ise 1 cm kadar uzunluktadır,1.
Yaşa göre ağırlık hem ayda kapanır. Bıngıldakların (fontanellerin) erken vaya geç kapanması ya da
mevcut hem de olmaması büyüme ve gelişmeye ilişkin sorunların belirtisi olarak kabul
geçmişteki beslenme edilebilmektedir.
durumunu gösterir.
Baş çevresi ilk üç ayda 40,5 cm, 6.ayda 43-44 cm, 1 yaşında 46-47’cm olur.
Düzenli olarak baş çevresinin izlenmesi bebek beyin gelişimini takip etmek ve
destekleme açısından önemlidir. Bebeğin baş çevresinin büyümesi beyin gelişiminin
göstergesidir. Kafatası kemikleri ilk 4 ay hızlı büyür. Kıkırdak yapı gittikçe kemikleşir.
Yenidoğanın göğüs çevresi ortalama 33-34 cm’dir. Çocuk 1 yaşına geldiğinde
göğüs çevresi yaklaşık olarak 47 cm, 5 yaşında 55 cm, 14 yaşında ise 74 cm genişliğe
ulaşır.
Yenidoğanın başı, toplam beden uzunluğunun yaklaşık dörtte birini
oluştururken, bacakları bedeninin üçte biri uzunluğundadır. Gövdesi, elleri, kolları

10
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Fiziksel Gelişim

ve bacakları tüm beden büyüklüğüne göre oldukça küçüktür. Bu da yüzey alanının


geniş olmasına neden olur. Yaşla birlikte fiziksel gelişim ve beden oranlarındaki
fiziksel değişimler Şekil 1.4.’te izlenmektedir.

Şekil 1.4. Yaşla birlikte fiziksel gelişim ve beden oranlarındaki fiziksel değişimler (cdn-
acikogretim.istanbul.edu.tr)

Doğumu izleyen iki yıl boyunca büyüme, hayatın diğer dönemlerine göre
daha hızlıdır ve sonra fiziksel büyüme hızı biraz yavaşlar. Hızlı büyümenin
gerçekleştiği bu dönemde çocuğun ihmali ciddi sonuçları doğurabilir. Bu nedenle,
bebeğin aylık büyüme ve gelişimleri yakından takip edilmelidir.
Bebeğin gelişimini izlerken bebek her ay bazı ölçümleri yapılarak
değerlendirilir, elde edilen ölçüm değerleri standart eğrilerdeki ölçümler ile de
karşılaştırılmaktadır. Bu amaçla hazırlanmış ve her bebeği aynı yaştaki diğer
bebeklerle karşılaştırması için kullanılan 0-100 arasında bir yüzdelik değer tablosu
olan persentil ölçüm grafiği kullanılmaktadır. Persentil eğriler ve Türk çocuklarının
boy ağırlık tabloları Şekil 1.5-1.6’da verilmiştir.

•Bebeğin ağırlığı ölçülür ve persentil tabloda bebeğin o ay olması


Örnek

gereken yüzdelik değeri karşılaştırılarak değerlendirilir ve


bebeğin ağırlığı %40’lık değere eş geliyorsa bebeğin ağırlığının
normal ortalamanın altında olduğu söylenir. Benzer şekilde
bebeğin ağırlığı %70’lik değere eş geliyorsa ağırlığının normal
ortalamanın üstünde olduğu söylenir. Eğer bir bebeğin değerleri
%50’den %10’a doğru bir düşüş gösterirse bu bebeğin
büyümesinde bir sorun olduğu anlamına gelir.

Bu sorunlar herhangi bir tıbbi durumu veya farklı faktörleri işaret eder ve
bunlara bağlı olarak bebeğin gelişmediği anlamına gelir. Erken önlem, erken
müdahale ve destek programlarının devreye girmesi için bu değerlendirmelerin
düzenli olarak her ay yapılması gerekir.
Bebeklerde süt dişleri 5-8.aylarda çıkmaya başlar. İlk dişin ne zaman çıkacağı
genetik yapıya ve beslenmeye göre farklılaştığı için ilk diş çıkma zamanı bebekten
bebeğe farklılıklar gösterebilmektedir. Bazı bebekler de doğuştan bir ya da iki diş
Çocukların hızlı
büyüdükleri ile doğabilirler. Ancak bu duruma nadiren rastlanır. Kendiliğinden düşer, ancak
dönemlerde nefes borusuna kaçma riski nedeni ile tıbbi olarak çekilir.
gelişimlerinin izlenmesi
İlk çıkan dişlere “süt dişleri” denir. 18-24 ayında 10-14 tane dişi olur, ön
önemlidir.
fontaneli kapanır. Süt dişleri iki yaşında 20 adet olarak yaklaşık olarak 2-2,5

11
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Fiziksel Gelişim

yaşlarında tamamlanır. Çoğu çocukta süt dişleri yaklaşık 6-8 yaşlarında düşerek
yerini asıl/kalıcı dişlere bırakır. Süt dişlerin çıkma zamanı aşağıda verilmiştir (Şekil
1.7.). Bebek 16 aylık olana kadar dişleri çıkmamış ise gecikmiş olarak kabul edilir.
Çocuk yaklaşık 6-7 yaşlarına geldiği zaman süt dişleri ilk çıkış sırasına göre
düşmeye başlar ve yerine yeni kalıcı dişler çıkar. Çocuk 12 yaşa ulaştığında toplam
28 adet kalıcı dişe sahip olur. Kız çocukları diş gelişiminde, erkek çocuklarına oranla
bir yıl daha önde diş gelişimi gösterebilirler.
Gebelik döneminde annenin sağlıklı ve yeterli beslenmesi, doğum sonrası
süreçlerde de bebeğin ve annenin yeterli ve dengeli beslenmesi diş çıkma zamanı
ile diş sağlığının belirleyicisi olarak önemli bir rol oynar. Süt ve kalıcı dişlerin
zamanında ve sağlam çıkmasını beslenme etkiler.

Türk erkek çocuklarında


vücut ölçülerinin
indeksi referans
değerleri çocukların
ölçümleri ile
karşılaştırılmalıdır.

Şekil 1.5.Türk Çocuklarında Vücut Ölçüleri Referans Değerleri- Erkek çocuklarda (Neyzi ve
arkd.,2008)

12
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Fiziksel Gelişim

Erkek (Şekil 1.5) ve kız Türk çocuklarında (Şekil 1.6) vücut ağırlığı, boy
uzunluğu, baş çevresi ve vücut kitle indeksi gibi ölçümlerle ilgili referans değerleri
çocuklara yapılan ölçümler ile karşılaştırılabilir.

Türk Kız çocuklarında


vücut ağırlığı gibi
ölçülerin referans
değerleri çocukların
ölçümleri ile
karşılaştırılmalıdır.

Şekil 1.6.Türk Çocuklarında Vücut Ölçüleri Referans Değerleri- Kız çocuklarda (Neyzi ve
arkd.,2008)

13
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Fiziksel Gelişim

Şekil 1.7. Süt dişleri ve kalıcı dişlerin çıkma zamanı (MEB,2013).

Erken çocukluk döneminde fiziksel gelişim (3-6 yaş)


Erken çocukluk dönemindeki gelişimin hızı bebeklik dönemine göre
azalmıştır. Boy uzunluğundaki artış giderek yavaşlamaya başlar. İki-dört yaş
arasında yıllık olarak yaklaşık 7 cm uzama görülür. Okul dönemine doğru boydaki
uzama biraz daha azalmaktadır. Dört yaşında doğumdaki boyunun iki katına
ulaşacak şekilde ve ergenliğin başlangıcı olan 10-12 yaşlarında yılda 5-6 cm2lik bir
boy artışı olmaktadır. Çocuk altı yaşına geldiği zaman yaklaşık 105-115 cm boy
uzunluğuna erişir. Bu dönemde kızlardaki boy uzunluğu, erkek çocuklarına gör daha
düşüktür.
Erken çocukluk döneminde hareketlenme artınca çocuğun ağırlığındaki artış
Erken çocukluk oranında önceki yaşlara göre bir yavaşlama gözlenmektedir. Vücut ağırlığındaki
döneminde,
artış 1. yaşın sonunda doğum ağırlığını üç katı olduğu halde 5 yaşın sonunda ağırlık,
hareketlenmenin
artmasıyla gelişim hızı doğum ağırlığının yaklaşık 6 katına ulaşır (20 kg), altı yaşında ise yaklaşık 23-24 kg’a
biraz azalmıştır. erişir.
Oran olarak değerlendirildiğinde vücudun büyümesi kafaya göre oldukça
fazladır, kol ve bacaklar uzar. Okul öncesi çocuğunun ağırlık merkezi göbek deliğine
yakın hale gelir ve oluşan bu denge ile çocukların 1-2 yıl önce yapamadıkları bazı
hareketleri yapabilmeleri olanaklı hale gelir.
Genel olarak buraya kadar özetlenecek olursa doğumdan itibaren vücut
ağırlığı ve ağırlık artışını aşağıdaki gibi özetleyebiliriz (Şekil 1.8).
Çocuk altı yaşına geldiğinde süt dişleri düşerek, düşen dişler yerine kalıcı
dişler çıkar. Vücutta iki-altı yaşta, yaklaşık olarak 45 kemik ucu ya da kıkırdak yapılar
sertleşerek kemiğe dönüşmekte, el ve ayak bileklerindeki kemik sayısı da artarak
iskeletin çeşitli bölümlerini oluşturmaktadır.

14
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Fiziksel Gelişim

Şekil 1.8. Doğumdan itibaren vücut ağırlığı ve ağırlık artış

Okul döneminde fiziksel gelişim (7-11 yaş)


Okul dönemi yani son çocukluk döneminde bedensel büyüme, erken
çocukluk döneminden itibaren 10-11 yaşlarına kadar oldukça yavaş seyreder.
Okul döneminin başlangıç safhasında altı-sekiz yaşlar arasındaki kızlar,
erkeklere oranla daha hafif ve kısayken, 10’lu yaşlarda vücut biyokimyasındaki
değişimlere paralel olarak kızlarda tersi yönde bir değişimle daha hızlı bir gelişme
gözlenmektedir. Ergenliğe geçmeye başlayınca yaklaşık on beş yaşına kadar, kızların
boy ile vücut ağırlıkları erkeklerin ölçülerini geçer.
Bu yaştaki çocuklar, genellikle yılda sadece 5 cm uzamaktadır ve boy artışı
6. ve 7. yaşlarında 10 cm civarında olurken, yaklaşık 1,8 kg’lık bir ağırlık
kazanmaktadırlar. 6 yaşında yaklaşık 20 kg ağırlığında 114-116 cm uzunluğundadır.
Bacaklar, vücut yavaş yavaş uzarken yüz incelmeye başlar, çocuklar daha önceki
dönemlerdeki daha yuvarlak görünümlü vücut şeklinin tersine ince ve zayıf bir
görünümdedirler. 6-9 yaş çocuklarında ağırlık artışı daha da yavaşlar ve 6-12 yaşları
arasında ortalama yılda 3-3,5 kg kazanmış olurlar. Bu yaş döneminin sonunda
kızların kiloları kızların erkeklerden önce ergenlik devresine girmeleri nedeni ile
yaşıtları olan erkeklere oranla daha hızlı artmaya başlar.
Kalıcı dişlerin çıkmasından sonra dişlerin değişimi ergenliğe kadar sürer.
Yetişkinlik yıllarında 32 adet olan dişler tamamlanmış olur. Kemik ve iskelet
sistemindeki gelişmenin kaslara oranla daha önde olması nedeni ile çocuklar
büyüme ağrılarından şikayetçi olurlar.

Ergenlik döneminde fiziksel gelişim (12-18 yaş)

15
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Fiziksel Gelişim

Ergenlik, 12-18 yaşlarda çocukluktan erişkinliğe geçişin, büyümenin en hızlı olduğu


dönemlerden biridir ve 5-6 yıl sürmektedir. Erken çocukluk döneminde yavaşlayan
fiziksel büyüme-gelişme, ergenlikte yeniden hızlanır giderek yetişkinlikteki
özelliğine ulaşır.
Bu dönemin zamanlaması bireyden bireye farklılık gösterse de kızlar
Ergenliğin erkeklerde erkeklere oranla yaklaşık 11 yaşında yani 1.5-2 yıl önce ergenlik dönemine girerler.
başlama yaşı 9-14 yaş,
Bu nedenle kızların boy ve kilo artışı 11 yaş gibi başlar ve 15 yaşına doğru
kızlarda ise 8-13
yaşlardadır. yavaşlamaktadır. Kızların çoğunluğu yılda 5-10 cm uzarken, erkeklerde 8-12 cm
kadar uzar. Erkeklerde boy uzunluğu 14-15 yaşlarında hızlanırken, kızlarda ise 16-
18 yaşlarında durmaktadır.
Ergenlikte hızlı fiziksel ve fizyolojik değişmeler ile eller- ayaklar, sonra kollar-
bacaklar, daha sonra da beden gelişir. Erkeklerde omuz kemikleri gelişir omuz
genişlerken, kızlarda kalça kemikleri gelişir. Kollar ve bacaklardaki uzama durduktan
sonra, gövde uzaması bir süre daha devam eder ve başın uzaması ile sonlanır. Bu
dönemde kızlarda daha fazla olarak vücudunda yağ birikimi artar ve kilo artışı
gözlenir. Kızlarda yılda ortalama 5-10 kg, erkekler de 7.5-12 kg ağırlık
kazanmaktadır.
Erkeklerde cinsiyet belirleyici hormonların artması ile cinsel organlarda
büyüme, sperm üretimi gerçekleşir, sakal ve tüylenmeler başlar. Dış görünüm kemik
ve kasların gelişimi ile değişir. Kızlarda cinsiyet hormonlarının artışı ile yumurta
hücreleri aktifleşir, kilo artışı ile göğüslerde büyüme ve kalçalarda genişleme
gerçekleşir. Beyinde hipofiz bezinin uyarıldığı için erkeklerde testosteron, kızlarda
östrojen salgılanması oluşur ardından âdet kanaması başlar.
Ergenlik (puberte) bulgularının erkeklerde 9 yaş, kızlarda ise 8 yaşından
önce başlaması erken puberte olarak tanımlanmaktadır ve erken tanımlanıp tedavi
edilmelidir. Gelişmekte olan ülkelerde ise değişik sosyoekonomik gruplar arasında
puberteye erişme, adet olma yaş farklılıkları ve yüzyılın eğilimi nedeni ile devam
ederken; Erkeklerde 14, kızlarda 13 yaş bitmesine rağmen ergenliğin hala başlamış
olması gecikmiş puberte olarak tanımlanmalıdır.
Yukarıdakiler özetlenecek olursa, erkek ve kızlarda ergenliğe bağlı büyüme
13-15 yaşları arasında, Tanner’e göre Evre I-V’de gözlenmektedir (Şekil 1.9).

Fiziksel Gelişimi Etkileyen Faktörler


Doğum öncesi, doğum sonrasında büyüme-gelişmeyi kalıtsal ve çevresel faktörler
etkilemektedir. Bu faktörleri cinsiyet, iç salgı bezleri, beslenme, hastalıklar ve
kazalar, sosyo-ekonomik etkenler, aile tipi, iklim, psikolojik nedenler olarak
sıralayabiliriz. Aşağıda bu faktörleri inceleyelim:

16
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Fiziksel Gelişim

Şekil 1.9. Erkekler ve kızlarda Tanner sınıflamasına göre pubertal gelişim evreleri (Emmanuel
ve Bokor, 2020)

Doğum öncesi faktörler


Doğum öncesinde bazı faktörler bebeğin normal gelişimini olumsuz yönde
etkileyebilmektedir.
Kalıtım (Genetik); Her çocuk kendi özel yapısı ile farklı bir genetik
13-15 yaşlarında erkek potansiyele sahiptir ve çocuğun büyüme-gelişmesini etkileyen önemli bir
ve kızlarda ergenlikteki faktördür. Genetik faktörler, baskın genler, çekinik genler, cinsiyet bağlantılı genler
gelişim, Tanner
Sınıflandırmasına göre ve kromozom anormallikleri aracılığı ile doğum öncesi gelişim etkilenmektedir.
gözlenerek Boy, vücut yapısı, cilt, saç ve göz rengi gibi birçok farklı özellik,
değerlendirilir.
ebeveynlerden kalıtımsal olarak geçen genlere bağlıdır. Büyümeyi etkileyen çok
sayıda genlerle birlikte, normal olmayan genler, büyüme- gelişmeyi etkileyerek
çeşitli hastalıklara neden olabilmektedir.
Örnek

•Hemofili, talasemi, galaktozemi gibi genetik geçişli hastalıkların


yanın da Down sendromu, Turner sendromu ve Klinifelter
sendromu gibi kromozom anomalileri de büyüme- gelişmeyi
etkiler.

17
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Fiziksel Gelişim

Doğum öncesi dönemde radyasyona maruz kalma, annenin yaşı ya da


hastalık durumu gibi faktörlerden kromozomal yapılar etkilenmekte, bu da doğacak
bebek üzerinde etkili olabilmektedir. Anneyi etkileyen kimyasallar, sigara, alkol
kullanımı, annenin duygusal durumu, çevresel faktörler doğum öncesi dönemde
bebek gelişimini etkileyen etkenlerdir.
Genetik olarak anne ve babadan geçebilecek birçok olumlu özelliklerin
yanında olumsuz özelliklerin geçişi büyüme gelişmeyi etkilemektedir. Ailede
Annenin alkol, bulunan ve taşıyıcı olunan epilepsi (sara), fenilketonüri, kalp ve şeker hastalıklar
uyuşturucu madde
genlerle çocuklara taşınabilir.
kullanması bebeklerde,
doğum öncesi ve Bebeğin anne karnında iken sağlıklı gelişimi için uygun ortam sağlanamazsa
sonrası büyüme bebek sakat, engelli doğabileceği gibi gebeliğin ilk günlerinde bile yaşamını
yetersizlikleri ve kaybedebilir. Bebeğin oksijen alışverişini sağlayan göbek kordonundaki bozukluklar
geriliklere neden
anne karnında beslenmesini ve gelişimini bozabilir.
olmaktadır.
Bunun yanında annenin ruh sağlığı, beslenmesi, kullandığı ilaçlar, alkol,
sigara, kan uyuşmazlığı, geçirdiği kazalar, hastalıklar bebeğin büyüme-gelişmesini
olumsuz etkileyebilmektedir. Annenin madde kullanması bebeklerde, doğum öncesi
ve sonrası büyüme yetersizlikleri, başın yeterince gelişememesi (mikrosefali), kalp
hastalıkları, kol ve bacaklarda anomaliler, zekada gerilik gibi etkiler ortaya
çıkarabilmektedir. Hatta babanın sigara içmesi de bebeğin gelişimini etkilemektedir.
Annenin gebelikte, özellikle organ gelişimi sırasında aldığı ilaçlar ve ilaçların dozları
embriyo ve fetüsün gelişimini etkiler. Hatta “teratojen” dediğimiz doğumsal ve
edinsel bozukluklara, hastalıklar neden olabilmektedir.

Çevre; İnsan organizması iç çevresi ve dış çevresi ile döllenmeden doğuma,


doğumdan ölüme kadar bir çevre içinde yaşamak durumundadır. Çevre hücrenin
çoğalıp bir organizma oluncaya kadar içinde yaşadığı bütün durumları kapsarken
birçok olumsuz etkenle karşılaşan bebeğin büyüme-gelişmesi bu süreçte olumsuz
etkilenebilmektedir.
Örnek

•Anne babanın ağır sanayi bölgesinde yaşıyor olması bebeğin


sağlıklı gelişim çevresini olumsuz etkilemekte, ağır metallere
veya başka teratojenlere maruziyete neden olabilmektedir. Bu
da bebeğin sakat veya hasta olmasına neden olabilmektedir.

Ayrıca virüsler, özellikle kızamıkçık, toxoplazmosiz, genital herpes simpleks,


sitomegalovirüs enfeksiyonu gibi enfeksiyonlar bebeğin sağlıklı çevresini bozarak
gelişimini olumsuz etkilemektedir. Kullanılan ilaçlar organ eksikliklerine veya
fonksiyonel bozukluklara neden olmaktadır. Bir örneği Şekil 1.10. da
görülebilmektedir.

18
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Fiziksel Gelişim

Annenin geçirdiği virüse


bağlı hastalıklar ve
kullandığı zararlı
olabilecek ilaçlar
bebekte kol, bacaklarda
problemler, zihinsel
geriliklere neden
olmaktadır.

Şekil 1.10. Doğum öncesi etkenler sonucu organ ve gelişim sorunu yaşamış bebek
(http://www.aytulcorbacioglu.com/wp-content/uploads/2017/05/teratojeniteye-genel-
bak%C4%B1%C5%9F.pdf (Erişim: 20.07.2021)).
Doğum sırası faktörler
Doğum sırasında bebeğin anne karnında ve sonrasında oksijensiz kalması,
Erken veya geç doğum, sağlıksız ortamda doğum, vakum ve forseps gibi doğuma
yardımcı araçların kullanılması sırasında bebeğin başının çok fazla basınçla
karşılaşması, Annenin şeker hastalığı, kalp hastalığı gibi kronik hastalıkları ve
doğumdaki acil sorunlar özellikle bebeğin olmak üzere bebeğin gelişimini etkileyen
hatta sınırlandıran durumlar olarak tanımlanabilir.

Doğum sonrası faktörler


Doğum sonrasında gelişimi etkileyen faktörler oldukça çeşitlidir ve birbirlerini
etkilemektedirler. Bebeğin beslenmesi, hastalıkları, iklim, kardeş sayısı, kazalar,
eğitim, ailenin tutumları, aile-çocuk ilişkisi, sosyo-ekonomik ve kültürel düzey, akran
grupları, kitle iletişim araçları, okul ve toplumdaki diğer kurumlar, bireyler,
toplumun değerleri, normlar çocuğun gelişimine yardım eden ya da onu
sınırlandıran diğer çevresel faktörler olarak ifade edilmektedir.
Sadece anne karnında değil aynı zamanda bebeğin doğumdan sonra iyi ve
dengeli bir beslenmesi bebeğin fiziksel büyümesi ve gelişmesini olumlu yönde etkiler
ve iyi beslenen çocuklar duygusal olarak daha rahat olurlar. Özellikle 0-6 yaş ve
ergenlikte çocukların dengeli beslenmesi önemlidir. Ayrıca yetersiz beslenme,
bebeğin fiziksel gelişimini olumsuz etkilediği gibi diğer gelişim boyutlarını da
olumsuz etkiler. Beslenme ile ilgili en sık karşılaşılan sorun demir yetersizliğidir. Bu
durum çocukların fiziksel gelişimlerini olumsuz etkilemektedir. Doğum sonrasında
anne sütü ile beslenme yüksek protein, vitamin, mineral zenginliği için eşsiz bir
besin kaynağıdır ve sağlıklı bedensel gelişimine zemin oluşturmaktadır.

19
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Fiziksel Gelişim

Yine bebeğin doğumsal getirdiği ya da sonradan edindiği, çeşitli hormon


yetersizlikleri ve düzensiz fonksiyonları gibi sorunlar nedeni ile de hem fiziksel hem
zihinsel olarak olumsuz etkilenmektedir. İhmal ve istismara uğrayan çocukların da
büyüme ve gelişmesi olumsuz etkilenmektedir.
Fiziksel büyüme
açısından çocuklar Fiziksel Gelişimin Değerlendirilmesi ve Desteklenmesi
birbirinin benzeri
değildir ve bireysel Fiziksel büyüme açısından çocuklar birbirinin benzeri değildir ve bireysel
olarak farklılıklar olarak farklılıklar gösterirler. Bu nedenle fiziksel gelişimin değerlendirilmesinde
gösterirler. çeşitli yöntem ve tekniklerden yararlanılmaktadır. Öncelikle fiziksel gelişimin iyi
değerlendirilmesi ve desteklenmesi gerekir. Şimdi fiziksel gelişimi destekleme ve
değerlendirme biçimlerini kısaca inceleyelim:

Fiziksel gelişimin desteklenmesi


Farklı yaşlarda farklı hızlarda meydana gelen büyüme-gelişmede fiziksel
gelişimin desteklenmesi önemlidir.
Fiziksel gelişimin desteklenmesi için yeterli beslenme, uyku ve dinlenmenin
sağlanması, hastalıklardan koruma, fiziksel aktivitelerin düzenlenmesi ve uyaran
çevresinin sağlanması gereklidir. Tüm bunların yanında, anne-baba veya
öğretmenlerin çocukların fiziksel gelişimi konusunda bilgi sahibi olması
gerekmektedir. Böylece, olası gelişim sorunlarını erkenden tespit edebilmek ve
erken dönemde gerekli önlemleri almak, gelişimi desteklemek olası olacaktır.
Çocuğun bilişsel, kişilik ve toplumsal olarak da gelişimini etkileyen beslenme
ve beslenme alışkanlıkları bedensel gelişimi içinde büyük öneme sahiptir.
Gebelik döneminde annenin yeterli ve dengeli beslenmesi, doğumdan sonra
bebeğin anne sütü ile beslenmesi ve daha sonra yeterli ve dengeli beslenmenin
sağlanması, sürdürülmesi gereklidir. Bu konuda öncelikle anne- baba adaylarının,
bebeğin bakımından sorumlu kişilerin ve öğretmenlerin duyarlı, eğitimli olmaları,
çocukların büyüme gelişmesini destekleyici önlemleri almaları ve uygulamaları
sağlıklı büyüme gelişmeyi sağlayabilecektir.
Sağlıklı uyku alışkanlıkları kazandırmak ve sağlamak beslenme kadar çocuk
hayatında öneme sahiptir. Önce evde sonra da diğer alanlarda sağlıklı uykuyu
destekleyici uygulamalar yapmak çocuklarda büyüme gelişmeyi olumlu olarak
destekleyecektir. Kazalara karşı gerekli önlemleri almak ve hastalıklardan korumak
için çocukluk dönemi aşılarını yaptırmak, ev ve okul ortamını düzenlemek gereklidir.
Ev ortamında çocuğa zarar verebilecek cam, keskin köşeli sehpa, yüksek eşik, büyük
vazo, kayabilen kilimler vb. eşyaları uzaklaştırmak, çocukları kazalar ve kalıcı hastalık
sakatlıklardan koruyacaktır.
Çocukların evde olduğu gibi açık havada, bahçe, oyun parkı vb. alanlarda da
oynamaya, koşmaya hem fiziksel gelişimleri açısından hem de enerjilerini dışa
vurmaları açısından gereksinimleri vardır. Sunulan oyun alanlarının düzenlenmesi
ve sağlık koşullarına uygun hazırlanması da gelişime katkı sağlayacaktır. Evde ve
okulda fiziksel aktiviteyi kısıtlayacak etkinlikler yerine çocukların mevcut enerjilerini
yapıcı şekilde dışa vurabilecekleri etkinlikler yapmak yararlı olacaktır. Çocukların

20
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Fiziksel Gelişim

enerjilerini uygun biçimde kullanabilecekleri, oyun oynayabilecekleri ortamlar


düzenlenmelidir.
Çocukların bir müzik aleti çalmaya, spora, baleye ve folklara yönlendirilmesi
hem bedensel yeteneklerini hem de sosyal becerilerini geliştirme açısından çok
önemlidir. Su, kum oyun alanlarında oynaması, boyama, kesme ve yapıştırma gibi
farklı etkinlikler için desteklenmesi gereklidir. Çocuklar bu nedenle ilgi ve
yetenekleri doğrultusunda yaşlarına uygun etkinliklere yönlendirilmelidirler.

Fiziksel gelişimin değerlendirilmesi


Bir çocuğun sağlığının izlenmesinde büyüme kadar bu büyümeye eşlik eden
gelişmenin (farklılaşma ve olgunlaşma) izlenmesi ve değerlendirilmesi de önem
Kazalara karşı gerekli
taşır.
önlemleri almak ve
hastalıklardan korumak, Çocuklar sürekli yaşam süreci içerisinde yetişkinliğe kadar sürekli büyüyen ve
çocukluk dönemi gelişen organizmalardır. Büyüme ve gelişme özelliklerinin izlenerek sağlıklı olup
aşılarını yaptırmak, ev olmadıklarının değerlendirilmesi, bu sürecin sağlıklı yapılabilmesi için de büyüme ve
ve okul ortamını
gelişme özelliklerinin iyi bilinmesi gereklidir. Böylece hastalıklar, sakatlıklar ve
düzenlemek önemlidir.
ölümler önlenebilir. Çocukların sahip oldukları büyüme ve gelişme potansiyeline
ulaşmaları ile ancak sağlıklı, güçlü, üretken bireyler olarak yaşamaları, daha sağlıklı
nesiller oluşması sağlanabilir.
Fiziksel büyüme- gelişmenin izlenmesi;
• Kilo alma ve hızı
• Boy ve boy uzama hızı
• Baş çevresi
• Kulaç mesafesi,
• Vücut oranları takip edilerek değerlendirilebilir.
• Değerlendirme basamakları; İyi gözlem, iyi bir öykü, doğru değerlendirme,
tam muayene, uygun izlem ve yönlendirme/tedaviden oluşur.
Çocukların fiziksel büyüme açısından farklılıklar göstermesi nedeni ile fiziksel
gelişimin değerlendirilmesinde farklı yöntem ve tekniklerden yararlanılmaktadır.
Bazı terimleri anladıktan sonra konu daha iyi anlaşılacaktır. Anne karnında büyüme
gelişme bebeğin gelişiminin ultrasonografi, amniyosentez yöntemleri, doğum
sonrasında apgar skorlaması, işitme testi, kemik olgunluk yaşı, boy ve kilo gibi
ölçümler ile yapılmaktadır.
Çocuklar için. Büyümenin izlenmesi için beklenen hızda büyüyebilmesi
gerekir ve en önemli sağlık göstergelerinden biridir. Büyümenin izlenebilmesi için
ilk 6 ayda, ayda 1; iki yaşına kadar 2 ayda 1; 6 yaşına kadar 6 ayda 1 daha sonra yılda
1kez boyunun ölçülmesi ve büyüme kartlarına işaretlenmesi gereklidir. Eğer
çocuğun büyümesi yaşıtlarına göre geri kalıyorsa altta yatan bir hastalık olabileceği
dikkate alınmalı ve doktora götürülmelidir.

21
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Fiziksel Gelişim

Fiziksel büyüme değerlendirmesi sırasında saptanan boy ve izlemi yapılan bir


çocuk için yıllık büyüme hızının hesaplanması büyümenin değerlendirilmesinde
kullanılan en önemli ölçüttür. Ölçülen değerler o ülke için hazırlanan standart
tablolar baz alınarak çocuğun durumu belirlenir. Büyüme eğrileri ve kullanımına
yukarıda yer verilmiştir (Şekil 5-6). Persentil eğrileri içeren çizelge çocukların
gelişimlerinin yaşlarına göre normal olup olmadığı, yaşına uyan normal değer
Persentil eğrilerin en
aralıklarıyla karşılaştırmak amacıyla kullanılmaktadır. Genel olarak 3-97persentil
önemli yaraları her
arası normal kabul edilmektir. Persentil eğrilerin en önemli yaraları büyümedeki
çocuğun bireysel
izleminde görsel olarak sapmalar için erken uyarı vermesidir. Önemli olan gelişim süreci içerisinde her
kullanılabilmesi ve çocukta görülebilecek persentil sapmaların dikkate alınması gerekliliğidir. Size
büyümedeki sapmalar yardımcı olabilmesi için yaşlara göre yıllık büyüme hızları ve yetersiz yıllık büyüme
için erken uyarı hızı, Şekil 1.11. ve 1.12’de verilmiştir.
vermesidir.
Büyüme geriliği: Bir yıl boyunca kazanılan boy uzunluğunun (büyüme hızı) o
yaş ve cinsiyet için -1 standart sapmanın altında saptanması büyüme hızının yetersiz
olduğu anlamına gelir. Büyüme hızlarının yaşlara göre alt sınırları aşağıda
verilmiştir;

Şekil 1.11. Yaşlara göre yetersiz yıllık büyüme hızı (Aydın, 2014).

Boy kısalığı: Ölçülen boyun, o yaş ve cinsiyet için 3 persentilin altında


olmasıdır. Büyüme geriliği ile daha çok büyüme hızının yetersizliği ifade
edilmektedir.

Şekil 1.12. Yaşlara göre yıllık büyüme hızları (* Süreç boyunca toplam boy kazanımı) (Aydın,
2014).

Vücut büyüme oranlarının değerlendirilmesi için çocuğun boyu, ağırlığı, baş


çevresi, göğüs çevresi, bel ve kalça çevresi ile oturma yüksekliği, kulaç uzunluğu
ölçülmelidir. İki yaş altı ve üzerindeki çocuklarda boy ölçümü Şekil 1.13.(A) ve (B)’de
örnek olarak izlenebilmektedir. Bireysel farklılıklara rağmen çocuklarda ağırlık ve
boy uzunluğu eğrilere bakılarak yaklaşık değerler olarak belirlenebilir. Yaşa göre
ortalama ağırlık ve boy uzunluğu bazı formüllerle kabaca hesaplanabilir. Bu
formüller;
• Bebek 5 aylık olduğunda, doğum ağırlığının yaklaşık iki katı; 1 yaşında üç
katı, 2 yaşında dört katına ulaşır.
• 3 ay-12 ay arası kg = [yaş (ay olarak) + 9] / 2

22
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
Fiziksel Gelişim

• 1 yaş-6 yaş arası kg = [yaş (yıl olarak) x 2] + 8


• 6 yaş-12 yaş arası kg = [yaş (yıl olarak) x 7] / 2
Yenidoğan doğduğunda 50-52 cm boya sahiptir. Birinci yaşın sonunda,
doğum uzunluğunun %50’si kadar, 2.yaşın sonunda ise yaklaşık olarak
%75’i kadar uzamaktadır. Dört yaşın sonunda daki boyunun yaklaşık iki katı
kadar olması beklenir.
• 2 yaş-6 yaş arası boy (cm) = [yaş (yıl olarak) x 5] + 80

Devamlı sağlıklı Çocuklarda büyüme- gelişmenin izlenmesi, değerlendirilmesi daima normal


büyüme -gelişme büyüme- gelişme gösteren sağlıklı çocukların anatomik ve fizyolojik özellikleri
gösteren çocukların dikkate alınarak yapılır.
anatomik-fizyolojik
özellikleri göz önünde
bulundurularak
çocuklarda
değerlendirme yapılır.

Şekil 1.13. İki yaş altı (A) ve üzerindeki (B) çocukların boy ölçümü (Aydın, 2014).

Bir çocuğun gelişimini değerlendirmede kullanılan diğer bir yöntem ise


kemikleşme derecesini izlemektir. Kemikleşme derecesi en iyi çok sayıda kemiği
içeren el ve el bileği kemiklerinin incelenmesi ile değerlendirilebilir. Kemik gelişimi
yaş olarak ifade edilir ve kronolojik yaş ile uyum içinde ise gelişim normal kabul
edilir. Eğer uyumsuz ise bazı büyüme bozukluklarının olduğunu bize işaret eder.
Gelişimin değerlendirilmesinde çocuğun diş gelişimi de izlenir. Diş çıkması her
ne kadar genetik bir özelik gösterse de gecikmeler bize büyüme sürecinde gelişimi
de olumsuz etkileyen etmenleri işaret eder.
Gelişimi değerlendirirken ayrıca nöromotor gelişim özellikleri de
değerlendirilir. Sinir ve kas kontrolünün kazanıldığı nöromotor gelişimin belli bir sıra
ve düzende gitmesi önemlidir. Görme, işitme ve duyma gibi duyularla birlikte sinir
ve kas kontrolünün gelişime uygun biçimde olması çocuğun sağlıklı geliştiğini
gösterir. Konuşma gecikmeleri işitme sorununun bir göstergesi olabilir. Çocuğun
oturma, emekleme, yürüme gibi işlevleri yanı sıra, görme, konuşma gibi işlevleri de
değerlendirilir. Tüm bu işlevlerin sağlıklı olarak bir sıra izleyerek gelişmesi beklenir,
aksi halde bu bir sorunun işaretçisi kabul edilir.
Düzenli ve doğru olarak izlenen çocuklarda;
• Normalden bir sapma durumu erken belirlenebilir,
• Bu anormal sapmalara yol açan sorunların erken tanı ve tedavisi olanaklı
olabilir,

23
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20
Fiziksel Gelişim

• Uygun koruyucu sağlık hizmetlerinin verilmesi sağlanır ve büyümenin daha


sağlıklı olarak oluşturulması mümkün olabilir.
Ekstremite uzaması kulaç uzunluğu ölçülerek değerlendirilir. Kulaç uzunluğu,
yere paralel gergin olarak açılmış el ve kolların orta parmaklar arasında kalan
mesafe olarak tanımlanır ve ölçülür (Şekil 1.14). Kulaç ilk 7 yaşta, boydan 3 cm
kısadır. 8-12 yaşta boya eşittir, ergenlikte erkekte boydan 4cm, kızlarda ise 1 cm
uzundur. Eğer kulaç- boy ilişkisi 6 cm’den fazla ise patolojik kabul edilir.

Şekil 1.14. Kulaç uzunluğu (https://www.bilfenyayincilik.com)


Bireysel Etkinlik

• Komşularınızın 19 aylık kızı ve 4 yaşındaki oğlunun kilosunu


ölçtünüz. Ölçüm sonucu 19aylık kız çocuk 9 kg; 4 yaşındaki
erkek çocuk ise 15 kg geldi. Bu sonuçları büyüme eğrilerine
bakarak değerlendiriniz.
• 19 aylık çocuk; hangi persentiller arasında, normal mi?
• 4 yaşındaki çocuk; hangi persentiller arasında, normal mi?

24
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21
Fiziksel Gelişim

• FİZİKSEL (BEDENSEL) GELİŞİM


•Tanımı ve önemi:
•Gelişimin çoklu boyutlarından biri de fiziksel gelişimdir. Gelişme, büyüme,
olgunlaşma ve öğrenme kavramlarını kapsayan bir süreçtir. Fiziksel gelişim
bireyin kişiliği üzerinde en çok etkisi görülen gelişim alanıdır. Gelişim dönemleri
ise doğum öncesi, bebeklik, ilk çocukluk, son çocukluk, ergenlik, genç
yetişkinlik, yetişkinlik ve yaşlılık dönemi olarak ele alınmaktadır.
•Fiziksel gelişme; bedeni oluşturan tüm organların gelişmesi, boyun uzaması,
Özet
kemiklerin gelişimi, dişlerin çıkması ve değişmesi, kas, beyin ve tüm sistemler
ve duyu organlarının gelişimidir. Fiziksel gelişim niteliksel ve niceliksel olarak iki
şekilde olur.
•Gelişimin hızlı olduğu bu dönemleri bireyin sağlıklı geçirmesi, bireyin sonraki
yaşamının temellerini sağlam oluşturmasına yardım eder. Fiziksel gelişme
dönemleri aşağıdaki şekilde sınıflandırılır:
•Doğum öncesi dönem ;1. Embriyonal dönem (0-10 hafta) , Fetal dönem (10
haftalıktan doğuma kadar)
•Doğum sonrası dönem ;1. Yeni doğan dönemi /neonatal 28 gün) 2. Bebeklik
dönemi (0-2 yaş) 3. Erken çocukluk dönemi (3-6 yaş) 4. Okul çocukluğu dönemi
(7-11 yaş) 5.Ergenlik dönemi (12-18 yaş)
•Fiziksel Gelişimi Etkileyen Faktörler ; Doğum öncesi, doğum sonrasında
büyüme-gelişmeyi kalıtsal ve çevresel faktörler etkilemektedir. Bu faktörleri
cinsiyet, iç salgı bezleri, beslenme, hastalıklar ve kazalar, sosyo-ekonomik
etmenler, aile tipi, iklim ve mevsimler, psikolojik etmenler olarak sıralayabiliriz.
•Annenin alkol, uyuşturucu madde kullanması bebeklerde, doğum öncesi ve
sonrası büyüme yetersizlikleri, başın gelişememesi, kalp, eklem, kol, bacaklarda
problemler, zihinsel geriliklere neden olmaktadır.
•Sadece anne karnında değil aynı zamanda bebeğin doğumdan sonra büyümesi-
gelişmesi için iyi ve dengeli bir beslenmeye gereksinimi bulunmaktadır.
Çocuğun bedeninin büyümesi ve gelişmesi fiziksel gelişimini de olumlu yönde
etkiler ve iyi beslenen çocuklar duygusal olarak daha rahat olurken yetersiz
beslenen çocuklarda sinirlilik gözlenebilmektedir. Özellikle büyümenin hızlı
olduğu 0-6 yaşlarında ve ergenlik dönemindeki çocukların dengeli beslenmesi
önemlidir.
•Fiziksel Gelişimin Değerlendirilmesi ve Desteklenmesi
•Fiziksel büyüme açısından çocuklar birbirinin benzeri değildir ve bireysel olarak
farklılıklar gösterirler. Bu nedenle fiziksel gelişimin değerlendirilmesinde çeşitli
yöntem ve tekniklerden yararlanılmaktadır. Öncelikle fiziksel gelişimin iyi
değerlendirilmesi ve desteklenmesi gerekir.
•Fiziksel gelişimin desteklenmesi; Fiziksel gelişimin desteklenmesi için yeterli
beslenme, uyku ve dinlenmenin sağlanması, hastalıklardan koruma, fiziksel
aktivitelerin düzenlenmesi ve uyaran çevresinin sağlanması gereklidir.
•Fiziksel gelişimin değerlendirilmesi; Bir çocuğun sağlığının izlenmesinde
büyüme kadar bu büyümeye eşlik eden gelişmenin (farklılaşma ve olgunlaşma)
izlenmesi ve değerlendirilmesi de önem taşır.
•Fiziksel büyüme gelişmenin izlenmesi;
•Tartı ve tartı alma hızı
•Boy ve boy uzama hızı
•Baş çevresi
•Vücut oranları takip edilerek değerlendirilebilir.
•Değerlendirme basamakları; İyi gözlem,iyi bir öykü, doğru değerlendirme, tam
muayene, uygun izlem ve yönlendirme/tedaviden oluşur.
•Çocuklarda büyüme gelişme geriliğini ya da sorunlarının erken dönemde
yakalanması ve uygun beslenme desteği yapılması gereklidir. Bunun için her
çocuğun doğumdan sonra belirli aralıklarla büyümesinin izlenmesi vazgeçilmez
bir zorunluluktur. Ayrıca annelerin eğitilmesi, çok erken ek gıdaya
başlamamaları konusunda uyarılması, uygun ek gıdaların uygun zamanda
verilmesi için önemlidir. Çiftlere sahip olacakları çocuk sayısını istedikleri sayıda
tutabilmeleri için yardımcı olmak ve etkili aile planlaması yöntemleri ile en iyi
şekilde doğum aralıklarını sağlamaları için çok yönlü bir yaklaşım ve desteğe
ihtiyaçları vardır.

25
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22
Fiziksel Gelişim

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden fiziksel gelişimle ilgili verilen yanlış ifade hangisidir?
a) Fiziksel gelişim çocuğun bedensel yönden boyunun uzaması ve
kilosunun artmasıdır.
b) Fiziksel gelişim, bedendeki tüm organların niceliksel değişmesidir.
c) Fiziksel gelişim, bireyin bedensel yönden geçirdiği bir dizi değişikliktir.
d) Fiziksel gelişim çevresel faktörlerden etkilenmez.
e) Fiziksel gelişim kalıtım ve çevrenin etkileşiminden oluşur.

2. Aşağıdakilerden hangisi 3-6 yaş fiziksel gelişim dönemini ifade eder?


a) Doğum öncesi fiziksel gelişim dönemi
b) Yenidoğan fiziksel gelişim dönemi
c) Bebeklikte fiziksel gelişim dönemi
d) Erken çocuklukta fiziksel gelişim dönemi
e) Ergenlikte fiziksel gelişim dönemi

3. Çocuklarda çıkan süt dişlerinin toplam sayısı ne kadardır?


a) 23
b) 22
c) 20
d) 16
e) 28

4. Aşağıdakilerden hangisi puberte (ergenlik) dönemi yaş aralığıdır?


a) 1-3 yaş
b) 12-18 yaş
c) 2-8 yaş
d) 3-6 yaş
e) 0-3 yaş

5. Büyüme ve gelişmeyi etkileyen faktörler aşağıdakilerden hangisinde yer


almaz?
a) Irk ve ailelere özgü farklar
b) İç salgı bezlerinden salgılanan büyüme hormonu
c) Cinsiyet faktörü
d) Süt çocukluğu döneminde yetersiz beslenme
e) Su içmek

26
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23
Fiziksel Gelişim

6. Kızlarda büyümenin hızlanması, erkeklerden önce başlar. Bu fiziksel


gelişimin hangi döneminde gerçekleşir?
a) Doğum öncesi fiziksel gelişim dönemi
b) Yenidoğan fiziksel gelişim dönemi
c) Ergenlikte fiziksel gelişim dönemi
d) Bebeklikte fiziksel gelişim dönemi
e) Erken çocuklukta fiziksel gelişim dönemi

7. Büyüme eğrilerinden bebeğin gelişimini izlerken çocuğun yaşıtlarına göre


durumunu karşılaştırmak üzere yüzdelik sıralamasındaki yerini belirten
değere ………… ………………. denir.?
a) Kemik eğrisi
b) Persentil eğri
c) Denver eğrisi
d) Poisson eğrisi
e) Büyüme-gelişme eğrisi

8. Fiziksel büyüme-gelişmenin izlenmesinde kullanılan ölçütler; vücut ağırlığı,


boy uzunluğu, baş çevresi, göğüs çevresi, karın çevresi ve …………………….dır?
a) Tartı alma hızı
b) Kol uzunluğu
c) Bacak uzunluğu
d) Kulaç mesafesi
e) El bileği uzunluğu

9. Aşağıdakilerden hangisi bebeğin fiziksel gelişimine ilişkin doğru bir ifadedir?


a) Bebeklikte yavaş bir fiziksel büyüme vardır.
b) Bebeklerin beden oranları yetişkinlerin beden oranlarıyla çok
benzerdir.
c) Bebeğin kıkırdakları gittikçe kemikleşir.
d) Bebeklerin sadece baş ve boyun kasları gelişmiştir.
e) Bebekler normal koşullarda ilk dişlerini birinci ayda çıkarırlar.

10. Döllenmeden sonra gebeliğin 10.haftasına kadar süren dönem


aşağıdakilerden hangisidir?
a) Embriyonel dönem
b) Bebeklik dönemi
c) Erken Çocukluk dönemi
d) Fetal dönem
e) Ovum dönem

Cevap Anahtarı
1.d,2.d, 3.c, 4.b, 5.e, 6.c, 7.b, 8.d, 9.c, 10.a

27
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24
Fiziksel Gelişim

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Abacı, A., Çatlı, G., Aydın, M. (2014). Normal puberte ve pubertal bozukluklar.
İçinde: Abacı, A., Çatlı, G., Aydın, M. Türkiye Milli Pediatri Derneği Çocuk
Endokrinolojisi ve Diyabet Derneği Ortak Kılavuzu.
www.cocukendokrindiyabet.org
Açar, G ve Karaoğlu, N. (2018). Fetal Gelişim, Plasenta Fizyolojisi ve Patolojisi,
Turkiye Klinikleri J Fam Med-Special Topics 9(1):9-15
Aral, N., Baran, G., Çimen S, & Bulut Ş. (2000). Drama, İstanbul: Ya-pa Yayıncılık.
Aral, N., Baran, G., Çimen S, & Bulut Ş. (2001). Çocuk Gelişimi I, İstanbul: Ya-pa
Yayıncılık.
Aral, N., Baran, G., Çimen S, & Bulut Ş. (2011). Çocuk Gelişimi, İstanbul: Ya-pa
Yayıncılık.
Aydın, M. (2014). Boy Kısalığı ve Büyüme Geriliğine Yaklaşım. İçinde: Abacı, A.,
Çatl,G., Aydın, M. Türkiye Milli Pediatri Derneği Çocuk Endokrinolojisi ve
Diyabet Derneği Ortak Kılavuzu. : www.cocukendokrindiyabet.org
Aydoğan, Y., Özyürek, A. & Gültekin Akduman, G. (2017). Erken çocukluk
Döneminde Gelişim. Ankara: Vize Yayıncılık.
Bağcıoğlu Ünver, G. (2003a). Gelişimle İlgili Temel Kavramlar, Gelişimin Temel
İlkeleri ve Gelişimi Etkileyen Faktörler, A. Ulusoy (Ed.). Gelişim ve Öğrenme,
içinde (s.1-17), Ankara: Anı Yayıncılık.
Bağcıoğlu Ünver, G. (2003b). Bedensel ve Devinsel Gelişim, A. Ulusoy (Ed.). Gelişim
ve Öğrenme, içinde (19-41), Ankara: Anı Yayıncılık.
Bordini, B., Rosenfield, RL., (2011) Normal pubertal development: part II: clinical
aspects of puberty. Pediatr Rev.32(7):281-92.
Bundak, R., Darendeliler, F., Gunoz, H., Bas, F., Saka, N., Neyzi, O. (2008). Puberty
and pubertal growth in healthy Turkish girls: no evidence for secular trend. J
Clin Res Pediatr Endocrinol.1(1):8-14
Bundak, R., Darendeliler, F., Gunoz, H., Bas, F., Saka, N., Neyzi, O. (2007). Analysis
of puberty and pubertal growth in healthy boys. Eur J Pediatr. 166(6):595-
600.
Ceyhan, A. A. (2011a). Doğum Öncesi Gelişim, Doğum ve Yeni Doğan Bebeklerin
Özellikleri (Ed.: Ceyhan, E.) Erken Çocukluk Döneminde Gelişim-I, Eskişehir:
Anadolu Üniversitesi Yayını No:2196, Açıköğretim Fakültesi Yayını No:1205.
Ceyhan, A. A. (2011b). Bebeklikte Fiziksel Gelişim, Doğum ve Yeni Doğan Bebeklerin
Özellikleri (Ed.: Ceyhan, E.) Erken Çocukluk Döneminde Gelişim-I, Eskişehir:
Anadolu Üniversitesi Yayını No:2196, Açıköğretim Fakültesi Yayını No:1205.
Ceyhan, A. A. (2011c). Okulöncesinde Fiziksel Gelişim, Doğum ve Yeni Doğan
Bebeklerin Özellikleri (Ed.: Ceyhan, E.) Erken Çocukluk Döneminde Gelişim-I,

28
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25
Fiziksel Gelişim

Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayını No:2196, Açıköğretim Fakültesi Yayını


No:1205.
Dinçer, Ç., & Tutkun, C. (…?…) Fiziksel Büyüme ve Motor Gelişim, Çocuk Gelişimi,
İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi.07.02.2021 tarihinde
Emmanuel, M., Bokor, B.R. [Updated 2020 Dec 18]. Tanner Stages. In: StatPearls
[Internet]. Treasure Island (FL): StatPearls Publishing; 2021 Jan-. Available
from: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK470280/
Ercan, F. (2019). Fiziksel Gelişim, Seven, S. (Ed.), Çocuk Gelişimi, İçinde (S.101-118)
(2. Baskı) Ankara: Vize Basın Yayın.
Hill LM. (2013). Timing of ultrasound in pregnancy-how often? At what intervals?
Seminars in perinatology 37(5):327-33.
http://auzefkitap.istanbul.edu.tr/kitap/cocukgelisimilisans_ao/fizikselbuyum
evmotorg.pdf adresinden erişildi.
İnce O.T., Kondolot, M. ve Yalçın S. S. (2011). Büyümenin izlenmesi ve büyüme
duraklaması. 5(3): 181-192.
Mesleki Eğitim ve Öğretim Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi (MEGEP). (2007).
Fiziksel Gelişim. MEGEP Çocuk Gelişimi ve Eğitimi içinde, (s. 1-60). Ankara:
MEB. 20 Mayıs 2021 tarihinde
http://www.megep.meb.gov.tr/?page=moduller adresinden erişildi.
Millî Eğitim Bakanlığı (MEB). (2013). Çocuk Gelişimi Eğitimi: Fiziksel Gelişim,
Ankara:MEB. 25 Mayıs 2021 tarihinde
http://www.megep.meb.gov.tr/?page=moduller adresinden erişildi.
Neyzi, O., Günöz, H., Andrez, F., Bundak, R.,Gökçay, G., Darendeliler, F., ve Baş, F.
(2008) Türk çocuklarında vücut ağırlığı, boy uzunluğu, baş çevresi ve vücut
kitle indeksi referans değerleri. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi 51:1-14.
Özyürek, A. (2017). Fiziksel (Bedensel) Gelişim, Aydoğan, Y. Özyürek, A., ve Gültekin
Akduman, G. (Eds.) Erken Çocukluk Döneminde Gelişim içinde (s.15-47),
(2.Baskı) Ankara: Vize Basın Yayın.
Rhoades RA, Bell D.R. (2017). Döllenme, gebelik ve fetal gelişim. Ağar E, Ayyıldız M,
Yıldırım M, editör. Tıbbi Fizyoloji: Klinik Tıbbın Temelleri. 4. Baskı. İstanbul:
İstanbul Medikal Sağlık ve Yayıncılık Hiz. Tic.Ltd.Şti. İTK Basım. p. 712-23.
Sarıkaya E., Çayırtepe, Z. (2019). Gebelikte Farmakovijilans ve Teratojenite. 2019/1,
Ankara: TAÇESE Yayınları.
Taşkın L. (2020). Doğum ve Kadın Sağlığı Hemşireliği. Gebeliğin Oluşumu ve Fetüsün
Fizyolojisi (Bölüm 6); Gebelikte olan değişiklikler (Bölüm 7), Akademisyen Tıp
Kitabevi, 16.Baskı, Ankara, sf.: 69-107.
Yavuzer, H. (1995). Çocuk Eğitimi El Kitabı (14. baskı), İstanbul: Remzi Kitabevi.
Yavuzer, H. (1995). Çocuk ve Suç (6. baskı), İstanbul: Remzi Kitabevi.
Yavuzer, H. (1997). Çocuğunuzun ilk 6 yılı (1. baskı), İstanbul: Remzi Kitabevi.
Yiğit, R. (2009). Çocukluk Dönemlerinde Büyüme Gelişme, Ankara: Sistem ofset.

29
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 26
SİSTEMLER VE GELİŞİM

• Sistemler ve Gelişim
• Sistemler gelişimi ve
İÇİNDEKİLER

önemi
• Çocuklarda Sistemlerde OKUL DÖNEMİNDE
Gelişim ve Özellikleri
• SistemGelişimin GELİŞİM
Değerlendirilmesi ve
Desteklenmesi
Prof. Dr.
Özgür ALPARSLAN

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Sistemlerin gelişiminin önemini
HEDEFLER

açıklayabilecek,
• Çocuklarda sistemlerde gelişim
ve özelliklerini sayabilecek,
• Çocuklarda sistem gelişimini
değerlendirme ve deteklemede
yapılabilecekleri
sayabileceksiniz.

ÜNİTE

2
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Sistemler ve Gelişim

Sistemler Gelişimi ve
Önemi
SİSTEMLER VE GELİŞİM

Doğum öncesi dönemde


sistemlerde gelişim
Çocuklarda Sistemlerde
Gelişim ve Özellikleri
Doğum sonrası dönemde
sistemlerde gelişim

Sistem Gelişimin
Değerlendirilmesi ve
Desteklenmesi

31
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Sistemler ve Gelişim

GİRİŞ
Gelişim, bir süreç olarak organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel,
zihinsel, dil, duygusal ve sosyal yönden, belli koşulları olan, en son aşamasına
ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme kaydeden bir değişimidir.
Gelişim süreci içinde, bedenin farklı bölgeleri farklı dönemlerde ve farklı
hızlarda büyüme gösterirler. Bir çocuğun sağlıklı büyüme durumunu normal boy
ölçüsünü ve ağırlığını ölçerek o yaştaki başka çocuklardan elde edilen standartlara
göre kontrol edebiliriz. Oysa gelişmenin değerlendirilmesi daha karmaşık olup,
yine normal çocuklarda belirli yaşlarda görülen gelişme ile karşılaştırılarak yapılır.
Birinci ünitede “Fiziksel gelişim”den, bedeni oluşturan tüm organların
gelişmesi, boyun uzaması, kilonun artışı, kemiklerin gelişimi, dişlerin çıkması ve
değişmesinden söz edildi. Ancak bu bölümde sistemler ve gelişimi; kas, beyin ve
sinir, sindirim, dolaşım, solunum, boşaltım gibi tüm sistemler ve duyu organlarının
gelişimi ayrıca ele alınacaktır. Aslında iki ünitenin konularının birleşimi ile fiziksel
gelişim ile ilgili öğreneceklerimiz genel olarak tamamlanacaktır.
İnsan vücudu tüm alt sistemlerle birlikte sağlıklı bir gelişim
gösterebilmektedir ve bu ise fiziksel gelişimin sağlıklı olmasına bağlıdır. Vücuttaki
Bedenin farklı bölgeleri alt sistemler arasında kemikler büyümekte, iskelet sistemi oluşmakta, kaslar
farklı dönemlerde ve büyümekte, kemikler hareket kazanmakta, beyin büyüyüp gelişmekte, dişler, duyu
farklı hızlarda büyüme organları, iç salgı bezleri ve tüm iç organlar ağırlık ve hacim yönünden gelişirken
gösterirler. aynı zamanda gerekli olgunluğa erişerek sağlıklı büyümüş ve gelişmiş insan
bedenini tamamlamaktadır.
Bireyin yaşantısının büyük bir kısmını etkileyen sistemler ve gelişimi daha
önce sıraladığımız farklı gelişim özellikleri ve gelişim düzeyine sahip beş aşamada
incelenmek istenmiştir. Ancak tüm gelişim aşamalarında sistem gelişimlerini
tanımlamak ayrı ayrı güç olduğundan, “Doğum öncesi dönemde sistemlerde
gelişim ve Doğum sonrası dönemde sistemlerde gelişim” başlıkları altında
incelenecektir.
Erken çocukluk döneminde çocukların gelişimini desteklemek amacıyla
hazırlanacak olan tüm programların çocukların yaş, gelişim özellikleri, ilgi ve
ihtiyaçları doğrultusunda olması, sorunların gelişmeden önce tanımlanabilmesi,
sağlıklı nesiller için büyüme gelişme sürecinin iyi bilinmesi ile mümkün olur.
Mevcut dönemlerde her yaş grubunun genel gelişim özellikleri ortak olmakla
birlikte her çocuğun ise kendine özgü gelişim özelliklerinin olduğunu da
unutmamak gereklidir. Çocukları tanıma, onların yardıma gereksinim duydukları
durumların ve güçlü yönlerinin belirlenebilmesinde oldukça önemlidir. Ancak bu
yolla çocukların gereksinimleri karşılanabilecek, etkili ve nitelikli programlarının
oluşturulması sağlanabilecektir. Bu bağlamda sistemlerin gelişimini aşağıda detaylı
olarak tanıyacağız.

32
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Sistemler ve Gelişim

SİSTEMLER VE GELİŞİMİ
Sistemler Gelişimi ve Önemi
Gelişme değişikliklerin niceliksel özelliği yanı sıra, niteliğini de içermektedir.
Gelişme kavramı düzenli, uyumlu ve sürekli bir ilerlemeyi ifade eder. Gelişimin
biyolojik olarak amacı, tüm canlılarda olduğu gibi insanda da birey olarak kendi
yaşamını ve tür olarak da kendi neslini devam ettirebilmektir.
Gelişim, fiziksel, zihinsel, duygusal, sosyal gelişim gibi değişik kısımlarda
incelense de bir bütünü oluşturmaktadır. Çocuğun her alandaki gelişimi ise
birbiriyle ilişki içindedir. Çocukların gelişen canlılar olması (Şekil 2.1.) ve henüz
kendi gelişim özelliklerini, ilgilerini, ihtiyaçlarını, yeteneklerini iyi tanımamaları,
duygu düşünce ve fikirlerini yetişkinler gibi ifade edememeleri başta ebeveynleri ve
öğretmenleri gibi çocukla ilgilenen tüm yetişkinlerin daha bilinçli olması ve dikkatli
olmasını gerektirmektedir. Bu çocukları doğru tanıma ve değerlendirme ile
sağlanabilir.

Şekil 2.1. İnsanda büyüme ve gelişme süreklidir.

İnsan hem bedendeki değişimler hem de öğrenme yoluyla gelişimini


sürdürürken, canlı kaldığı sürece de çevresiyle etkileşerek- yaşayarak değişir ve
gelişir. Genetik getiriler ve bunu etkileyen çevresel faktörler bu süreçte büyüme ve
gelişmenin belirleyicisidir. Diğer taraftan yeterli ve dengeli beslenme büyümeyi
dolayısı ile gelişmeyi olumlu yönde etkileyen en önemli çevresel faktördür. Tüm
İnsanda büyüme ve bunları dikkate aldığımızda bebeğin oluştuğu andan itibaren tüm gelişim sürecinde
gelişme süreklidir. özellikler vücut sistemlerini oluşumu ve gelişmesi dönemlerinde desteklenmesi
çok daha önemli hale gelmektedir. Bireysel gelecekle birlikte gelecek neslin sağlıklı
devamlılığı buna bağlıdır. Şimdi sırası ile gebeliğin oluşumundan itibaren
sistemlerin gelişimini ve özelliklerini inceleyelim;

Çocuklarda Sistemlerde Gelişim ve Özellikleri


Gelişimin sürekli olduğunu söylemekle birlikte, bu bahsedilen sürekliliğin
hızı her yaşta aynı değildir. Her gelişim dönemi, diğer dönemlerden daha farklı bir
hızda gelişir ve insanın farklı yaşlarını içerir.

33
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Sistemler ve Gelişim

Doğum öncesi dönemde sistemlerde gelişim


Döllenme ile başlayıp, doğuma kadar olan bebeğin hızlı geliştiği süreçtir. En
hızlı gelişim dönemi sistemlerin oluşumu ve gelişimi açısından doğum öncesi
dönem önemlidir ve özellikle organogenez döneminde sistemlerin gelişimi daha
yoğundur.
İnsan cinsiyet hücreleri (gamet) denilen iki özel hücrenin, yani sperm ve
yumurtanın (ovum) birleşmesi ile oluşur. Gametler, mayoz denilen bir hücre
bölünme süreci ile oluşurlar, vücut hücrelerinde bulunan kromozomlar ikiye
bölünürler. Döllenme sırasında sperm ve yumurta birleşirler ve 46 kromozoma
sahip zigot denilen insan hücresini oluştururlar. Mayoz bölünmede, genetik
materyalin değişmeyen niteliği bir nesilden diğerine aktarılır (Şekil 2.2).

Şekil 2.2.Mayoz bölünme (Erdoğan,2000)

Ovum evresi, döllenmenin bitiminden 2. haftanın sonuna kadar olan


evredir. Bu dönemdeki döllenmiş yumurtaya zigot adı verilir. Amnion kese, göbek
kordonu ve plasenta embriyonun gelişen destek sistemlerini oluşturur. Plasenta
ise döllenmiş yumurtanın rahime yerleşebilmesini sağlayan ve doğuma kadar
Hızlı büyüme ve gelişme bebeğin beslenmesini, oksijenini sağlayan sünger şeklinde bir dokudur.
farklılaşmanın olduğu 4.
hafta ile 8. haftalar Hızlı büyüme ve gelişme farklılaşmanın olduğu 4. hafta ile 8. haftalar
arasındaki dönem olan arasındaki dönem olan “Embriyonik dönemde (organogenez)” ise hücreler
“Embriyonik dönemde” farklılaşmaya ve vücudun değişik organlarını meydana getirecek şekilde tabakalar
gerçekleşir. oluşturmaya başlar. Yani ilk ayın sonunda hücrelerden ektoderm, mezoderm ve
endoderm olarak üç yapraklı germ diski oluşur (Şekil 2.3.), organlar ve sistemlerin

34
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Sistemler ve Gelişim

gelişeceği embriyonel döneme geçiş yapılır. Anne karnında bebeğin gelişimi ve


haftalarını Şekil 2.4.’te izleyebilirsiniz.
Ekdodermden; Üçüncü haftada embriyonal yapı baş bölgesinde geniş,
kuyruk bölgesinde dar bir disk şeklini alı ve sinir dokusunun gelişimi (nörulasyon)
başlar. Ektodermal kısım kalınlaşarak nöral plağı oluşturur. Gelişimin 20. gününde
nöral katlantılar, baş ve kuyruğa doğru birbirine yaklaşıp kaynaşmaya başlayarak
boyun ve nöral kanal'ı (nöral tüp) oluşturur ve 22. günde bu birleşme tamamlanır.
Dönüşüm sırasında oluşan nöral krest hücreleri daha sonra spinal (duyu) ve
otonom sinir sistemi ganglionları ile V., VII., IX. Ve X. kafa çifti ganglionlarının bazı
bölümlerini, Schwann hücrelerini, melanositleri, böbrek üstü bezinin medullasını,
yüzdeki bazı yapıların kemik ve bağ dokularını oluşturacaktır.
Ektoderm ileri düzey farklılaşınca merkezi ve periferik sinir sistemi, kulak,
göz ve burundaki duyu epitelleri, derinin epidermisi, kıllar, yağ ve ter bezleri,
hipofiz, ağız ve anüs epiteli ve diş minesi oluşur.

Şekil 2.3. Embriyo döneminde oluşan tabakalar.

Mezoderm; gelişimin 17. gününde ektoderm ve endoderm arasında, uzanan


gevşek bir doku olarak farklılaşır. Dokudaki farklılaşmalarla mezenşimal dokuya,
bu da kendi bölgesindeki vücut kaslarını oluşturmak üzere önce myoblastlara,
daha sonra da kas hücrelerine dönüşecektir. Ayrıca lateral duvarını oluşturan
dermatoma ait hücreler de farklılaşarak ileri gelişim sürecinde derinin dermis
tabakasını ve hipodermisin bağ dokusunu oluştururlar.
Ara mezoderminden ürogenital plak, böbrekler, gonadlar ve bunların
kanalları, diğer iç genital organlar gelişir. Embriyodaki ileri gelişim ile katlantılar
farklılaşarak vücut iç boşluklarını oluşturur. Boşluğa bakan hücreler periton,
Mezodermden, kas, perikard ve plevra boşluklarını örten mezotele dönüşür.
iskelet, dolaşım ve salgı
Mezodermal germ yaprağından kan hücreleri, lenfoid hücreler ile kalp, kan
sistemi gelişir.
ve lenf damarlarının duvarları gelişir.

35
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Sistemler ve Gelişim

Endodermden; Sindirim sistemi ve solunum sistemi gelişir. Beynin gelişmesi


ve artan amnion sıvısının etkisiyle dördüncü haftada embriyonun baş bölümü öne
doğru büyür. Endoderm bağırsaklar oluşur.
Endodermden gelişimin daha ilerleyen dönemlerinde; solunum sistemi
epiteli, tiroid, paratiroid, karaciğer ve pankreasın parankiması, tonsil ve timusun
retiküler parankiması, mesane ve üretranın epiteli, timpan boşluğu ve östaki
borusunun epiteli oluşur.

Endodermden; Sindirim
sistemi ve solunum
sistemi gelişir.

Şekil 2.4. Anne karnında bebeğin gelişimi ve haftaları (https://acikders.ankara.edu.tr )

4. Haftanın sonunda yapılar göbek kordonunu oluşturmak üzere birleşirler.


Kalp çıkıntı halinde dıştan bölümleri il beraber belirgin olarak gözükür, temel bir
dolaşım sistemine sahiptir ve kalp atımı başlamıştır. Kol ve bacak tomurcukları

36
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Sistemler ve Gelişim

belirmiştir. Mide orta hattadır, karaciğer belirgindir, özefagus ve bağırsaklar


kısadır. Akciğerlerin, üreterlerin ilk oluşumu, gözler ile kulaklar oluşmaya ve orta
beyin belirginleşmesi başlar. Nöral oluk kapalıdır.
5. hafta: Beyin hızlı gelişir, baş çok büyür ve yüz belirginleşir. Tiroid, timus
ve paratiroid gelişmeye başlar. Mide ilk dönme hareketini yapar. Kol tomurcuğu
incelir ve daha belirgin bir şekil alır. Genital yapı şekillenmeye başlar.
6. hafta: Kol tomurcuğunda dirsek ve el bileği gibi farklılaşmalar belirgindir.
Retinal pigment oluştuğu için göz daha belirginleşir. Bacaklar kollara göre daha geç
geliştiği için kürek biçiminde görünür. Baş gövdeye göre daha büyüktür ve kalbin
üzerine doğru kıvrım yapar.
7. hafta: Elde parmaklar gelişmeye başlar, bu sırada bağırsak arasındaki
bağlantı bir küçük kanal halindedir.
Dokuzuncu ayın 8. hafta: Embriyonik dönemin son haftası olan bu devrede araları perdeli
sonunda fetüs artık
ayak parmakları gelişir. El parmakları belirgin ve kısadır. Baş hala büyüktür ve
dışarıda yaşamaya yani
doğmaya hazırdır, vücudun yaklaşık yarısını oluşturur. Kafa, çene ve humerusta kemikleşme
gelişimini belirtileri başlar. Damak gelişmeye başlar. Karaciğer büyüktür, mide salgıları
tamamlamıştır, başlar. Solunum sisteminde bronş dalları görülebilir. Burun deliği epitelle kapalıdır.
doğunca yaşama Boyun, göz kapakları ve kulak embriyo insana benzeyen görünümünü kazanmıştır.
sorunu olmaz. Dış genital organlarda cinsiyete ait farklılaşma meydana gelmiştir, ancak uzmanlar
fark edebilir.
9. haftanın başından (üçüncü ayın başı) itibaren fetal dönem başlar ve
doğuma kadar sürer. Doku ve organlar gelişerek olgunlaşır, vücut hızlı bir şekilde
büyümektedir.
12. haftada fetusun dış genital organları dışarıdan ayır edilebilir, burun ve
kulakları belirmiş, el ve ayak parmakları ile tırnakları şekillenmeye, kaslar
gelişmeye başlamıştır. Kalp ve diğer organlar güçlenmeye, kemikleri oluşmaya
başlar, kalp atışı düzenlidir artık. Böbrekler idrar üretmeye, mesane kese şeklini
almıştır. Beyin oluşumu kabaca tamamlanmıştır.
16. haftada (Dördüncü ayda): Emme ve çeşitli dudak,ayak ve baş hareketleri
başar. Böbrekler normal yerindedirler. Bağırsaklarda mekonyum başlar. Gastro
intestinal sistem fonksiyonu başlamıştır. Solunum hareketleri gözlenir, ama soluk
almaz.
Altıncı ayda tutma, yakalama refleksi gelişmiştir.
26-29. haftalar arası: Bu dönemde dalak kan üretiminde önemli iken, 28.
haftada kemik iliğinin işlevine başlaması ile dalağın görevi yavaş yavaş sona erer.
Bu dönemde alveoller ve pulmoner damarlar gaz değişimi için uygun hale
gelmiştir, surfaktan salınımı başlar, fetusün akciğerleri solunum yapabilecek
kapasitededir. Özel bakımla yaşatılabilirler. Merkezi sinir sistemi de solunum
hareketlerini ve vücut ısısını kontrol edebilecek olgunluğa erişmiştir.
Yedinci ayında az da olsa dışarıda yaşama yeteneğine sahip olur.

37
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Sistemler ve Gelişim

37-40 hafta: Alveol yapısı 36 haftadan sonra artmaktadır. Bu nedenle 37.


gebelik haftası altı prematüre olarak tanımlanmaktadır. Bebek ne kadar erken
doğarsa solunum sistemi ve diğer sistemler olması gereken gelişim ve
olgunlaşmayı tamamlayamadığı için yaşama olasılıkları da o kadar azalır. Sekizinci
ay ve sonrasında kalp, böbrek gibi organlar ve ilgili sistemlerin fonksiyonel
özellikleri daha iyi gelişmiştir. Dokuzuncu ayın sonunda fetüs artık dışarıda
yaşamaya yani doğmaya hazırdır, gelişimini tamamlamıştır, doğunca yaşama
sorunu olmaz.
Doğumdan önce dokunma duyusu; embriyonel yaşamın 5. haftasında
burun, dudaklara dokunma ile duyarlılık hızla gelişir ve bu 12. haftaya kadar
devam eder, 24. haftada tamamlandığı kabul edilir.
26 haftalıkken fetüs gözlerini açmaya başlayabilir,33. haftadan itibaren de
gözbebekleri ışığa tepki verebilir. Görsel algı diğer duyu organlarına göre daha
yavaş gelişir.
Duyma 12. haftada başlar ve 25-29. Haftalarda fonksiyonel olur. Anne
vücudunda oluşan sesler, annenin solunum, kalp atım sesi, bağırsak aktiviteleri ile
vücut hareketlerinden kaynaklanana sesleri duyar. Uterus içinde ortalama art alan
Anne karnındaki sesi 50 dB civarındadır. Anne karnındaki bebekler yüksek frekanslı seslerden
bebekler yüksek korunmalıdır.
frekanslı seslerden
korunmalıdır. Doğum sonrası döneminde sistemlerde gelişim
Nörolojik sistemin gelişimi; Beyin, vücuttaki tüm organları kontrol ederken
aynı zamanda duyguları, düşünceleri, bellek ve öğrenmeyi de yönlendiren temel
bir organdır.
Bir bebek doğduğunda beyninde 100 milyar beyin hücresi (nöron) vardır.
Nöronlar “sinaps” adı verilen küçük boşluklarla birbirine bağlanırlar ve beynin
çeşitli fonksiyonlarını yerine getiren kümeler oluştururlar, beyin fonksiyonu için
gerekli olan elektriksel iletileri yayarlar. Doğumda beyin gelişimini henüz
tamamlanmamıştır, 100 milyar kadar nöron henüz birbiriyle bağlanmamıştır.
Beynin temel görevi bu bağlantıların kurulmasıdır.
Yaşamın ilk on yılında çocuğun beyninde milyarlarca bağlantı veya sinaps
vardır. Doğumda, her nöronda 2500 sinaps varken, çocuk 2-3 yaşına geldiğinde bu
sayı her nöron için 15,000 sinaps olarak artar. Bu nöron 15,000 kadar farklı
nöronla bağlantılar kurabilme özelliğine sahip örümcek ağını andıran ağlar
oluşturur. Nöronlar olgunlaştıkça bağlar artar ve bir elektrik devresine benzer.
Eğer artmakta olan bu nöron ağları yeteri kadar kullanılmazsa yok olurlar. Beyin
hücreleri arasındaki bağlantı sayısı, bebeğin içinde bulunduğu ortam koşulları ve
çevreden aldığı uyarılara bağlı olarak artabilir ya da azalabilir. Yaşamın ilk
aylarında meydana gelen bu bağlantılar, bebeğin yakın çevresinden (anne-
babasından) gelen uyarılarla güçlenmekte ve kalıcı hal kazanmaktadır. Çocuk
çevresindeki dünyayı deneyimledikçe, bakıcıları ve çevresindeki kişilerle bağ
kurdukça nöronlar arasındaki bağlantılar oluşmaktadır. Erken çocuklukta
bağlantılar tekrarlanarak kullanıldıkça daha kalıcı olur. Çocuk ihmal edilmişse,

38
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Sistemler ve Gelişim

deneyimi yoksunluk içerirse, çocuğun beynindeki sinapslar tekrarlanan


deneyimlerle güçlenemez, beyinleri beklenen gelişimini tamamlayamaz, çocukta
öğrenme olmadıkça da beyinleri tüm bölgelerdeki gelişimini tamamlayamaz.
Yaşamın ilk beş yılı beyin gelişiminde çok önemlidir. Sosyal bir ortam ve uyaranlar
açısından zengin deneyimleri olan bebekler, çocukların bilişsel, sosyal ve psikolojik
gelişimlerinin daha sağlıklı olduğu bilinmektedir. Bebeğe dokunmak, konuşmak,
şarkı söylemek, kitap okumak beyninin gelişmesine yardım eder. Yenidoğan
bebekte nörolojik gelişim ilk aylarda refleksler ile değerlendirilir (Şekil 2.5).

Şekil 2.5. Yenidoğan bebeklerde reflekslerin gelişimi (Ünüvar ve Karaoğlu, 2020).

Yürümeye başlayan çocuk, merkezi ve periferik sinir sistemi olgunlaşmasını


Çocuk çevresindeki yansıtan birçok davranışta bulunur. Beyin büyümesi, entelektüel becerilerin ve ince
dünyayı deneyimledikçe, motor gelişiminin ilerlemesi 2 yaşına kadar yavaş devam eder.
bakıcıları ve çevresindeki
Beyin boyut olarak tamamen gelişmiş olmasına rağmen, beyin aslında
kişilerle bağ kurdukça
ergenlik döneminde çeşitli şekillerde değişmeye devam eder.
nöronlar arasındaki
bağlantılar oluşmaktadır.
Örnek

•Beynin sağ ve sol yarım kürelerini birbirine bağlayan sinir liflerinin


kablosu olan korpus kollozum, ergenlik döneminde kalınlaşmaya
ve bilgiyi daha verimli bir şekilde işlemeye devam eder.

Kortikal gri maddenin varlığı, çocuklukta mevcut olan nöron bağlantılarının


çoğu için meydana gelen “budama” sürecinin bir sonucu olarak kızlarda yaklaşık
11, erkeklerde 12 yaşında azalmaya başlar. Bu budama aşaması, kullanılmayan
bağlantıların kuruyup öleceği “kullan ya da kaybet” ilkesine dayanmaktadır. Bu

39
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Sistemler ve Gelişim

kortikal gri maddenin budanmasıyla eş zamanlı olarak, beyindeki beyaz cevherde


veya miyelinasyonda bir artış olur. Miyelinizasyon, nöronal aksonların, nöronlar
arasındaki iletimi miyelinsiz nöronlarınkinin 100 katı kadar hızlandıran yağlı bir
kılıfa sarılmasının bir sonucudur.
Son olarak, prefrontal korteksteki budama işlemi sırasında, aynı bilgiyi
işleme olasılığı daha yüksek olan yetişkinlere kıyasla bilişsel işlemleme (duyguyla
ilgili) sırasında amigdalada daha yüksek düzeyde aktivite olduğuna dair bazı
kanıtlar vardır. Bu, ergenlerin duygusal uyaranlara “içten gelen” tepkilerle yanıt
verebileceği, yetişkinlerin daha mantıklı bir şekilde yanıt verme olasılığının daha
yüksek olduğu şeklinde yorumlanmıştır.
Akciğerlerin (solunum sisteminin) gelişimi; Gestasyonun 32. haftasında
başlayan alveollerin gelişimi ve doğumdan sonra tam anlamıyla oluşum
(Akciğerlere yeni alveol eklenmesi) 8 yaşına kadar devam eder (Şekil 2.6). Erişkin
alveollerin %95’inin oluşumu doğum sonrası gerçekleşir ve genellikle doğum
sonrası 3 yaşında tamamlanmış olur. Solunum kasları gelişmeye devam eder ve
daha derin daha düzgün solumaya başlar.
Yetişkin özelliklerde akciğer yapısı 14 yaşlarında oluşmaktadır. Bu nedenle
Yetişkin özelliklerde adale gelişimine bağlı yüzmenin en üst yaşı 20 yaşlar olduğun bilinir ve 18 yaş
akciğer yapısı 14 öncesinin yüzme eğitimi için en uygun yaş olduğu söylenir.
yaşlarında
oluşmaktadır. Ergenlik döneminde akciğerlerin uzunluğu ve çapı artar ve solunum hızı
dakikada ortalama 16-20 olur. Erkekler, daha büyük omuz genişliği ve göğüs
boyutu nedeniyle daha büyük hayati kapasiteye, hacme ve hıza sahiptir. Bununla
birlikte, akciğer kapasiteleri, muhtemelen genel olarak daha geç
olgunlaşmalarından dolayı, kadınlara göre daha geç olgunlaşır. Solunum sistemi
büyümesinin diğer vücut sistemlerinin büyümesine göre yavaşlaması, bazen
ergenlerin yaşadığı yetersiz oksijenasyon ve yorgunluğun diğer bir nedeni
olabilmektedir.

Şekil 2.6.Solunum sistemi gelişimi (http://www.tard.org.tr/assets/pdf/anag/1.pdf).

40
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Sistemler ve Gelişim

Üriner sistem gelişimi; Sağlıklı term bir yenidoğanın iki böbreği ortalama 25
g ağırlığındadır. Böbreğin büyümesi erişkin yaşa kadar devam ederek yaklaşık
300gr’a ulaşır. Yenidoğan döneminden erişkinliğe kadar glomerul çapı ortalama 2
katına ulaşır, tubulusların boyu 10 kat artar. Mikroskobik olarak böbrekteki yapılar
yetişkinlere oranla küçüktür. Yüzeyel nefronlar henüz tam gelişmemiştir ve
nefronlar küçük, immatür (gelişmemiş) ve olgunlaşmamıştır. Çocukluk boyunca
böbrek büyümesi böbrek ünitelerinin büyümesi şeklinde gerçekleşir.
Bebeklik döneminde mesane (idrar torbası) kendiliğinden boşalma özelliği
gösterir. Ancak çocukluğun 3. yılından sonra dış üretral sfinkterin (kasların) kontrol
kazanması ve mesane kas kontrolünün olgunlaşması ile idrar kontrolü (üriner
kontinans) sağlanabilir.

Mesane kas Anne karnında, doğumda glomerular filtrasyon hızı (GFH) ve böbrek kan
kontrolünün akımı (BKA) çok düşüktür ve 2 yaşın sonunda erişkin değerlere ulaşır.
olgunlaşması ve idrar Böbreklerdeki kan akımı da benzer biçimde özellik gösterir. Bu nedenlerden dolayı
kontrolü 3. Yılda doğumdan sonra yenidoğanların 4 saatlik idrar hacmi düşüktür, bu hacim gelişimle
gerçekleşir. birlikte artar.
Kas-iskelet sitemi gelişimi; yenidoğanda baş kemikleri fontaneller ve
birleşme notaları olan sturalar ile birbirlerinden ayrılmıştır. İlk aylarda baş
kemikleri arasındaki bu sturalar açıktır. Arka bıngıldak 3. Ayda, ön bıngıldağın da
enerken 9.ve en geç 18. Ayda kapanması beklenir. Bu tüm sturaların kapanması
tam kemikleşme ergenlik döneminde gerçekleşir. Zamanından önce kapanırsa
beyin gelişimini sürdüremez ve mikrosefali gelişir, kafa içi basıncı artar. 6 yaşına
geldiğinde, çocuğun kafatası yetişkin boyutunun %90'ı kadardır.
İlk çocukluk yıllarında kemikler, kaslar ve eklemler henüz gelişim
sürecindedir, olgunlaşmasını tamamlamamıştır. Büyük kaslar küçük kaslara oranla
daha iyi çalıştığı için kaba ve büyük motor becerileri bu dönemde daha iyi yaparlar.
İkincil olarak kemikleşme uzun kemiklerin büyümesi ile oluşur. Uzun
kemikler iskelet sistemi olgunluğunu tamamlayıncaya yani yaklaşık 20-21 yaşına
kadar büyümeye devam eder.
Doğumda çocuklarda bütün kaslar mevcuttur ve çocuk büyürken kaslar
sayıca artmaz, kaslar sadece boyuna ve dairesel büyüme ile gelişirler. Puberteye
kadar bağlar ve kaslar kemiklerden daha kısadır, gelişimi daha sonra pubertede
oluşur.
Üçüncü ve altıncı yaşlar arasında, en fazla iskelet büyümesi ayaklarda ve
bacaklarda meydana gelir. Bu 6 yaşındaki çocuğun ince, daha uzun görünmesine
neden olur.
Üçüncü ve altıncı doğum günleri arasında, en fazla iskelet büyümesi
ayaklarda ve bacaklarda meydana gelir. Bu, yürümeye başlayan çocuğun geniş
yürüyüşlü, göbekli görünümünden 6 yaşındaki çocuğun ince, daha uzun figürüne
dönüşmesine katkıda bulunur.

41
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Sistemler ve Gelişim

Diş gelişimi; Okul öncesi dönemin başlamasıyla birlikte süt dişleri tamamen
ortaya çıkmıştır. Okul öncesi dönemin sonlarına doğru bu dişlerin yerini kalıcı
dişler almaya başlar. Dişlerin çıkma yaşı, bireysel olarak çocuklara, çeşitli etnik ve
ekonomik gruplara göre değişiklik gösterir. Afrikalı-Amerikalı çocukların kalıcı
dişleri, Avrupa kökenli Amerikalı çocuklarınkinden en az 6 ay önce çıkar. Bebeklik
döneminde ilk çıkan dişler genellikle ilk çıkan orta kesici dişlerdir.
Duyu organlarının gelişmesi; Yenidoğan bebek birçok duyuları gelişmiş
olarak doğar. Ancak fonksiyonları sınırlı gelişmiştir. Duyu organlarının
gelişmesinde olgunlaşma, ilgi ve bebeğin bulunduğu ortama, karşılaştığı
uyaranların türüne bağlı olarak etkilenir. Aşırı uyaran veya aşırı sakin ortam
gelecekteki yaşamında “zararlı ve tehlikeli durumlar” olarak
değerlendirilebilmektedir.
Yenidoğan ışığa tepki gösterir. Aydınlık ve karanlığı fark etmeye başlar,
refleksler iyi gelişmemiştir, göz hareketlerini kontrol edemez, şaşı bakar. Yaşamın
ilk haftası gözyaşı olmaz. Cisimlere odaklanamaz ve lokalize edemez. 2 haftalık bir
Yenidoğan 45-90 derecelik bir açıyı izleyebilir, 3. Ayında daha iyi odaklanabilir.
Yenidoğan bebek ışığa karşı pupillar ve dokunmaya karşı ise korneal reflekse
sahiptir. Bebeğin gözüne parlak ışık yaklaştırıldığında göz kapaklarını kırpıştırarak
ve kapayarak cevap verir. Görüş yeteneği 20/ 600 dioptiridir. Görme alanı 17,5-70
cm kadardır ve bu mesafeler arasındaki şeylere gerçek anlamda odaklanabilir. Yüz
yüze bakış mesafesi ellerinin olduğu ve görebildiği mesafedir. Her iki gözü ile aynı
noktaya 10 saniye süre ile bakabilir. Bir yaşında yetişkinlikteki gibi görme 20/20
olur. Görme işlevi 3 yaşında 20/50, 4 yaşında 20/40, 5 y da 20/30, 6. yaşta normal
sınırlarda görme gerçekleşir.
İkinci aydan sonra 2-3 m olur ve bir cismi 180 derece açıda takip edebilir.3.
aydan sonra bu fonksiyonlar gelişerek artışı devam eder. 4-8 aylıkta el-göz
koordinasyonu artar ve diğer yönlere doğru cisimleri izleyebilir.6. aydan sonra
reflekslerin çoğu yerini istemli hareketlere bırakır. Kronolojik yaşları ilerledikçe
istenen komutları yerine getirebilir. Görme duyusunda ilk altı ay hızlı gelişim olur
Yenidoğan bebek birçok ve odaklanma süresinde artış ile daha uzak nesne ya da kişileri fark etme artar
duyuları gelişmiş olarak (Şekil 2.7). 3-4 aylık olduklarında renklere gereksinim duyarlar.
doğar.
Yenidoğan bebekte tat duyusu, işitme, dokunma oldukça iyi gelişmiş, ancak
koku alama duyusu onlar kadar iyi gelişmemiştir. Tatlı, acı ve ekşiye oldukça iyi
reaksiyon gösterirler (Şekil 2.8). Bebekler seslere göz hareketleri, refleksleri ya da
ağlama ile seslere tepki verirler.

Şekil 2.7. Yenidoğan bebekte görme gelişimindeki değişim

42
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Sistemler ve Gelişim

Şekil 2.8. Çocukların ekşi tatlara tepkileri

Koku duyusu 4-8. aylarda daha iyi gelişir. 5. ayda anne göğsünün kokusunu
ayırt eder. En duyarlı duyu dokunmadır ve çok iyi gelişmiştir. Dudaklar, dil, kulaklar
ve alında en gelişmiş noktalardır. Kız çocuklar erkeklere oranla dokunmaya karşı
daha duyarlıdırlar.
Bebekler ağrı hafızalarına sahip değildirler, ağrıyı da çok iyi algılarlar ancak
ifade edemezler. Dokunulmayan, okşanmayan, kucağa alınmayan çocuklarda hem
zihinsel hem de fiziksel gelişim geriler. İleride topluma uyum güçlükleri çekerler. 8-
12 aylar arasında bebekler alçak ve yüksek sesleri ayırt edebilirler. Hoşlandığında
keyifli sesler çıkarır. 3-4. Aylarda ağlama, cıvıldama (agu-babling), esneme ve
geğirme gözlenir. 4-8. Aylarda sesleri lokalize eder.6-8. Aylarda sesleri birleşimleri
tekrarlamaya çalışır. 10. Ayda tekrar yeteneği gelişir.9-10 aylarda yaklaşık 8-10
sözcüğü anlayabilir.11-12. Aylarda konuşmada ilk kelimeler başlar. 2 yaştan sonra
ana dilini konuşmaya başlar, basit isteklerini dile getirir.
Dolaşım sistemi ve kalp gelişimi; İlk çocukluk döneminde olgunlaşma ile kalp
atışı yavaşlar ve daha stabil bir hal alır. Dolaşım sistemi gelişimini sürdürürken
Yenidoğan bebekte en bebeklikte çok hızlı olan kalp atışı yavaşlamaya başlar, kan basıncı yükselmeye
duyarlı duyu
başlar.
dokunmadır ve çok iyi
gelişmiştir.

Şekil 2.9. Dolaşım sistemindeki değişiklikler


(http://www.tard.org.tr/assets/pdf/anag/1.pdf).

43
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Sistemler ve Gelişim

Yaşamın ilk yılında dolaşım sistemi çeşitli değişikliklere uğrar. Fetal yaşam
sırasında, yeterli oksijenlenme için yüksek düzeyde kırmızı kan hücreleri ve
hemoglobin gereklidir. Doğumdan sonra solunum sisteminden oksijen
sağlandığında hemoglobin hacmi azalır ve kırmızı kan hücrelerinin sayısı yaşamın
üçüncü ayına kadar giderek azalır. Daha sonra, yetişkin seviyelerine ulaşılana
kadar sayı kademeli olarak artar.
Yaşamın ilk yılında ortalama kan basıncı 85/60 mm Hg'dir. Bununla birlikte,
aynı yaş ve vücut yapısına sahip çocuklar arasında farklılık olması beklendiktir.
Ergenlik döneminde kalbin ağırlığı neredeyse iki katına çıkar ve boyutu
yaklaşık yarısı kadar artar. Kalp yaşlılığa kadar büyümeye devam etse de 17–
18y’da, büyüme hızı diğer vücut sistemlerine göre daha yavaştır ve pompalama
Yenidoğan bebeklerin mekanizması biraz verimsizdir. Bu, bazı ergenlerin şikayet ettiği yorgunluk ve
mide kapasitesi yetersiz oksijenlenme bulgularına neden olabilmektedir. Sistolik kan basıncı,
doğumda yaklaşık 6 ergenliğin sonunda yetişkin değerlerine ulaşmadan önce, ergenlik döneminde
ml/kg’dır. Yenidoğan hızlanır. Ortalama kan basıncı 100–120/50–70 mmHg'dır. Nabız çocukluktaki
döneminde mide hızlardan dakikada ortalama 60-70 atıma düşer. Kadınlar erkeklerden biraz daha
kapasitesi ise ortalama
düşük sistolik kan basıncına ve biraz daha yüksek nabız ve vücut ısısına sahiptir.
60 mililitredir ve
giderek kapasitesi artar. Sindirim siteminin gelişimi; Yenidoğanlarda besinlerin sindirim, emilim ve
metabolize edilmesi doğumdan hemen sonra mümkündür, ancak henüz sindirim
sistemi sınırlı fonksiyon gördüğünden yetişkin gibi işlev göstermez. Pankreatik
lipaz üretimindeki yetersizlik nedeniyle yağların emilimi de sınırıdır. Tükürük
bezleri doğumda tükürük üretmeye başlamaz, bebek 2-3 aylık olduğunda bu
üretim gerçekleşmeye başlar.
Yenidoğan bebeklerin mide kapasitesi doğumda yaklaşık 6 ml/kg’dır.
Yenidoğan döneminde mide kapasitesi ise ortalama 60 mililitredir ve giderek
kapasitesi artar. Anne sütü alan bebeklerin mideleri yaklaşık 2-3 saatte bir
boşaldığı için sık beslenmelidir.
Sindirim sistemindeki değişiklikler Şekil 2.9’da, mide kapasite bilgisi ise Şekil
2.10’da özetlenmiştir. Yenidoğanda doğumdan sonraki ilk 12 saat içinde genellikle
gaita (mekonyum) geçişi görülür. Bebeğin ilk 48 saat içinde ilk kakasını yapması
gerekir.

Şekil 2.10. Sindirim sistemindeki değişiklikler


(http://www.tard.org.tr/assets/pdf/anag/1.pdf).

44
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Sistemler ve Gelişim

Şekil 2.11. Erken çocuklukta mide kapasitesi (Ball, at al.,2014)

Karaciğer yenidoğan gastrointestinal sistemindeki en immatür organdır.


Karaciğer aynı zamanda plazma proteinlerinin düzenlenmesinde de yetersizdir.
Karaciğer glikojen depolarında depo edilen glikojen çok azdır. Bu nedenle
yenidoğanlar hipoglisemi açısından risk altındadırlar. Hipoglisemiyi engellemek
için erken ve etkili beslenmeye özellikle anne sütüyle beslenmeye en kısa sürede
başlanmalıdır.
Gastrointestinal sistemin hızlı olgunlaşması ergenlik döneminde meydana
Yenidoğan bebekte gelir ve 21. doğum gününe kadar 32 dişin tamamı çıkar. Hızlı büyümeye tepki
enfeksiyonlardan olarak ortaya çıkan artan gıda alımının sindirimini kolaylaştırmak için mide
korunma,
asiditesi ve kapasitesi artar (1.500 mL'ye kadar). Yetişkin eliminasyon paternleri
enfeksiyonları lokalize
etme yeteneği tam gibi yetişkin karaciğer boyutu, işlevi ve konumu gelişir.
olarak gelişmemiştir. Bağışıklık sistemi gelişimi; Bebeklikte immün sistem immatürdür, ama
gelişmektedir. Erişkin gibi enfeksiyonlardan korunma, enfeksiyonları lokalize etme
yeteneği tam olarak gelişmemiştir. Genellikle doğum sonrası hayata uyum
enfeksiyona karşı savunma yönünden daha sonra gerçekleşmektedir. Bebekler
ikinci aya kadar kendi immunglobulinlerini (Ig) üretme kapasitesine sahip
değillerdir. Ancak anne karnında kandan ve anne sütünden aldıkları IgG ile
yenidoğan için pasif bir bağışıklık sağlanabilir.
Yenidoğan bebeğin 2 aylık oluncaya kadar antijenlere karşı antikor
oluşturma güçlüğü vardır. Anneden çocuğa geçen Ig G tipindeki antikorlarla birçok
virüs ve bazı bakteriyal hastalıklardan sınırlı bir korunma sağlanabilmektedir. Bu
antikorlara ek olarak çocuk felci (poliomiyelit), kızamık, difteri, kızamıkçık, tetanoz
ve boğmacaya karşı antikorlar bulunur ve bebek bu hastalıklara karşı geçici olarak
(3-6 ay) korunur. Ancak suçiçeği ve herpes simpleks virüs enfeksiyonlarına karşı
bağışıklık yok denecek kadar azdır. IgM üretimi doğumdan sonraki birkaç gün
içinde hızla artar, erişkin düzeyine ancak birinci yılın sonunda ulaşır.
Bebeklikte fagositoz matür özellik gösterir, fakat enflamasyon süreci
yetersizdir ve enfeksiyonu lokailize edemez. Antikor üretim yeteneği sınırlı olduğu
için, doğum sonrası antikor üretimi daha çok anneden gelenlerle sağlanırken,
immün gelişim, bebeğin yabancı maddeler ve enfeksiyon ajanlarına maruz
kalmasına bağlı gelişebilir.

45
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Sistemler ve Gelişim

Bir çocuğun immün sitemi 3-6 yaşta olgunlaşır. Adenoid doku 7 yaşına kadar
maksimum büyüklüğüne ulaşır ve büyümüş adenoidler ve tonsiller okul çağında
normaldir. IgA ve IgG yetişkin düzeyine ulaşır ve immün sistem okul çağının
sonuna kadar olgunlaşır. Timus, puberte öncesi en üst boyutuna ulaşır. Adölesan
10-15 yaşları arasında olduğunda, IgG yetişkin düzeyine ulaşır. Lenfoid doku 6.
haftada yetişkin boyutuna ulaşır, prepuberte döneminde genişler, sonra normal
boyutlarına geri döner. Dalak yetişkinlikte tam boyutuna ulaşır.
Hematolojik sistem gelişimi; Doğumdan sonra vücudun önemli
hematopoetik organları (kan oluşturan organlar), kırmızı kemik iliği (myeloid doku)
ve lenfatik sistemdir (lenf nodları, dalak, timus, tonsiller) (myeloid evre).
Eritropoez (eritrositlerin oluşumu) süreci büyük ölçüde böbrekte üretilen
Beş yaşına kadar bütün eritropoetin hormonu tarafından düzenlenir. Ancak erken gebelik dönemlerinde,
kemiklerin iliğinde mezoblastik evrede, eritropoetin kan yapımı üzerine etkili değilken, hepatik ve
eritrosit üretimi
miyeloid evrelerde hematopoeze etkisi belirgin olarak ortaya çıkar. Fetal
yapılmaktadır.
eritropoez üzerine anneye ait etmenlerin etkisi azdır. Eritropoez fetusun kontrolü
altındadır. Beş yaşına kadar bütün kemiklerin iliğinde eritrosit üretimi olmaktadır.
Fakat yaklaşık 20 yaşından sonra humerus ve tibianın proksimal bölümleri dışında,
uzun kemiklerin iliğinin niteliği değişerek eritrosit üretimi yapamaz hale
gelmektedir. Bu yaştan sonra eritrositler sternum, kaburga kemikleri (kosta) ve
leğen kemiği (pelvis) gibi kemiklerin iliğinde gelişir.
Doğumda bir yenidoğan bir erişkine göre çok daha yüksek eritrosit,
hemoglobin ve hematokrit değerlerine sahiptir. Eritrosit sayısı yaklaşık 4.8-7.1
milyon/mm3, hemoglobindüzeyi 14.5-22.5 gr /dl, hematokrit düzeyi ise doğumda
%48-69’ken, üçüncü günde %44-72 değerlerine ulaşmaktadır.
Doğumdan sonraki ilk iki ay fetal hemoglobinler ve eritrositler hızla yıkılır.
Yaşamın birkaç günü lökositlerin çoğu nötrofillerden oluşur, fakat birinci ayın
sonuna doğru lenfositlerin kandaki düzeyleri artar.
Doğumda yenidoğanın trombosit sayısı erişkin değerlerine yakın gibi
görünse de birkaç gün içinde hızla düşmeye başlar. Pıhtılaşma mekanizmasında rol
oynayan, faktör II, VII, IX ve X’ un aktive olmasını sağlayan madde K vitaminidir.
Yenidoğanın K vitamini düzeyi doğduğunda yetersizdir. K vitamini ancak
bağırsaklarda sentezlenebilir. İlk beslenme ile bağırsaklarda K vitamini sentezi
gerçekleşerek bağırsak florası gelişebilir.
Ergenlik döneminde her iki cinsiyette kırmızı kan hücresi kütlesi ve
hemoglobin konsantrasyonu artar ve beyaz kan hücresi sayısı azalır. Kadınlarda
trombosit sayısı ve sedimantasyon hızları artarken, erkeklerde hematokrit
seviyeleri ve kan hacmi artar.

Sistem Gelişimin Değerlendirilmesi ve Desteklenmesi


Büyüme ve gelişme genellikle birbirine paralel biçimde ilerlediğinden
birlikte izlenmesi çocuk sağlığı izleminin önemli bileşenlerindendir. Çocuklarda
büyüme ile gelişmenin değerlendirilmesi, daima normal büyüme ve gelişme

46
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Sistemler ve Gelişim

gösteren sağlıklı çocukların anatomik ve fizyolojik özellikleri özellikle organ ve


sistemlerin de değerlendirilmesini de beraberinde getirir.
Bu izlemlerin yapılması ile hastalık ve sakatlıklar önlenir, çocuk ölümleri
azalır, çocukların genetik olarak sahip olduğu büyüme ve gelişme potansiyeline
ulaşmaları ve daha uzun, sağlıklı, güçlü, üretken bireyler olarak yaşamaları
sağlanırken çocuk sağlığı düzeyi gelişir ve yükselir. Sağlıklı toplumların temeli
atılmış olur. Birinci ünitede de bahsedildiği gibi, çocukta normalden sapma
durumlarını erken belirlerken, bu sapmalara neden olan etkenleri veya sorunları
erken tanımak ve tedavi etmek olanaklı olabilecektir. Çocuklara koruyucu sağlık
hizmetlerini verirken tutulan düzenli kayıtlar ile elde edilen büyüme-gelişme
verileri, ülkenin güncel standartlarının geliştirilmesine katkı verecektir.
Büyümenin değerlendirilmesinde kullanılan ölçütler Ünite 1’de detaylı
olarak ele alınmıştır. Bu ölçütlere ek olarak farklı değerlendirmelerin de yapılması
gerekmektedir. Küçük çocukların gelişimindeki aksamaları rutin fizik muayene
sırasında anlamak güç olmaktadır. Çocukta yürümeme, konuşmama gibi belirgin
sorunlar ile gelişimsel bozukluklar ortaya çıktığında, bazen de çocuk okulda
başarısız olduğunda fark edilir. Gelişmenin değerlendirilmesinde şu parametreler
kullanılmaktadır;

• Dişlerin çıkma ve dişlerin değişme zamanı,


• Kemiklerin olgunlaşma derecesi,
Görmeyi • Nöromotor gelişme,
değerlendirmek için • Dil gelişimi,
“SNELLEN Tarama • Zeka gelişimi
Testi” kullanılarak,
• Duyu organlarının gelişimi
görme kusuru olup
olmadığı • Cinsel gelişme
değerlendirilebilmekted Çocuklarda bulunabilecek gelişimsel sorunları belirlemede tarama amaçlı
Denver Gelişimsel Tarama Testi (DGTT), Ankara Gelişimsel Tarama envanteri,
Bayley bebekler için Değerlendirme ölçeği, Gazi Erken Çocukluk Değerlendirme
Aracı, Erken Gelişim Evreleri (EGE) gibi ölçme araçları kullanılmaktadır.
Görmeyi değerlendirmek için “SNELLEN Tarama Testi” kullanılarak, görme
kusuru olup olmadığı değerlendirilebilmektedir. Bu test okul çağından itibaren
herkese, bireysel olarak uygulanabilmektedir. Bir sağlık personeli tarafından
çocuğun kartlardaki şekilleri doğru olarak görüp görmediğine bakılarak uygulanır.
Nöromotor gelişimi değerlendirerek sinir-kas kontrolünün kazanılması
değerlendirilebilir. Ancak, olgunlaşma, öğrenme yeteneği ve zekanın nöromotor
gelişimi etkilediği unutulmamalıdır. Bu değerlendirmeler her yaş döneminde,
döneme özgü değerlendirme araçları ile izlenirler. Görme, duyma gibi özellikler
doğumdan hemen sonra yapılan taramalarla değerlendirilirler.
Dil gelişimi ve konuşmanın da değerlendirilmesi gereklidir. Dil gelişimi ve
konuşma becerisi bilişsel, nöromotor, emosyonel ve çevresel sorunları
kapsadığından çocuğun tüm gelişmesi hakkında bilgi verebilmektedir.

47
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Sistemler ve Gelişim

Gelişimsel değerlendirmede önemli olan diğer durum, belli dönemlerde


gelişmiş olması beklenen beceriler ve gelişimin genel olarak kronolojik bir sıra
izlemesi gerektiğidir. Çocuğun yaş olarak büyüdükçe daha fazla beceri kazanması
gerekir. Yine çocuk belli bir yaşa geldiğinde kazanmış olması beklenen bu
becerilerin de genel hatlarıyla görülebilmesi beklenir. Bu normal kabul edilen
değerler, değerlendiriciye çocuğun gelişimi hakkında bir fikir vermesi açısından
önemlidir. Ama buna rağmen büyüme ve gelişmenin her zaman doğrusal bir
şekilde ilerlemediği de unutulmamalıdır.
Örnek

•Altı (6) ayını bitirmiş bir çocuğun desteksiz oturması, ek besinleri


yiyebilmesi ve elindeki bir nesneyi tutabilmesi beklenir; ancak iki
kelimelik cümle kurması, koşması beklenemez.
•Otizmli bir çocukta dil gelişiminin geri olması beklenebilir. Bazen
bazı çocuklarda da dil gelişimi duyduğu sesleri, kelimeleri aynı
şekilde tekrar etmesi gibi (ekolali) gelişim süreci içinde genellikle
beklenmeyen özellikler de gösterebilir.
•İnce motor becerileri açısından gelişimi akranlarından geride olan
bir çocuğun, özel eğitim desteği alarak bu becerilerini daha iyi ve
hızlı bir şekilde geliştirdiği gözlenebilir.

DGTT 0-6 yaş arasındaki, sağlıklı görünümde olan çocuklara


uygulanabilmektedir. Gelişimsel değerlendirmenin düzenli yapılması önemlidir.
Gelişimsel değerlendirme araçları ile ölçme işlemine başlamadan önce çocuk
DGTT 0-6 yaş
hakkında anne-babasından bilgi almak, çocuk ile kısa bir süre oyun oynamak,
arasındaki, sağlıklı
görünümde olan çocuğun gelişimsel seviyesi hakkında fikir sahibi olmanıza yardım eder. Böylece
çocuklara uygulayıcıya test sonucunun hatalı olup olmadığı konusunda uyaran
uygulanabilmektedir. oluşturacaktır.
Bayley bebekler için Değerlendirme ölçeği; 0-42 aylık çocukları
değerlendirmek için kullanılır; bilişsel ölçeği, dil ölçeği, motor ölçeği, sosyal–
duygusal ölçek ve uyum davranışları ölçeğinden oluşmaktadır. Çocuğun
performansı ve bakım verenden alınan bilgilere göre puanlama yapılır ve beş
alanda gelişim sonucu verir.
Ankara Gelişimsel Tarama envanteri (AGTE), 0-6 yaşlar arasındaki bebek ve
çocukların gelişimlerinin değerlendirilmesi, gelişimsel sorunların erken
belirlenmesi ve gerekli önlemlerin alınabilmesinin sağlanması amacıyla kullanılan
kapsamlı bir gelişimsel tarama envanteridir.
Gazi Erken Çocukluk Değerlendirme Aracı (GEÇDA), 0-72 ay Türk
çocuklarının gelişimlerinin ayrıntılı olarak değerlendirilmesi için geliştirilmiş olan
bir araçtır.
Erken Gelişim Evreleri (EGE), 3-72 aylık çocukların gelişimlerinin
değerlendirmesinde kullanılmaktadır ve ana-babalar, çocuğa bakım veren diğer
kişiler ve çocuğu tanıyan öğretmenler tarafından doldurulabilen bir araçtır.

48
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
Sistemler ve Gelişim

Zeka ve gelişme testleri değişik yaşlar için standardize edilmiştir. IQ derecesi


100 üzerinden değerlendirilir ve kabaca 80-120 arası değerleri normal, 120’nin
üzerindeki değerler üstün gelişme ve üstün zeka, 60’ın altındaki değerler ise zeka
geriliğini gösterir. Tablo 2.1’de değişik yaş gruplarında uygulanan zeka testleri ve
gelişmenin değerlendirmesi verilmiştir:
Tablo 2.1. Zeka testlerinin uygulama yaşları ve gelişmenin değerlendirilmesi (MEGEP,2016)

Ülkemizde sorunlu
olan çocuklarda
uygunluk/tanılama
amacıyla kullanılan
değerlendirme
araçlarının da uzman
kurumlarda uzmanlar Ülkemizde sorunlu olan çocukların gereken kurum ve özel destekleri
tarafından alabilmesi için uygunluk/tanılama amacıyla kullanılan değerlendirme araçlarının
uygulanması
da uzman kurumlarda uzmanlar tarafından uygulanması gerekmektedir. İzlenerek,
gerekmektedir.
sistematik bir planlama yapılması gerekir. Profesyoneller, değerlendirmeden elde
ettikleri bilgileri çocukların güçlü ve zayıf yönlerini belirlemek için kullanırlar ve
engel ya da geriliğin çocuğun gelişimini nasıl etkilediğine ilişkin gözlemlerini,
çocuğun katıldığı öğrenme ortamının beklentileri ve ailelerin isteklerini göz önüne
alırlar ve buna göre bireyselleştirilmiş programlar geliştirerek çocuklara uygulama
yapılmasını sağlarlar. Ekibin değerlendirme sonuçları listelenerek çocuğun
gelişimi, sağlık ve tıbbi açıdan güçlü yönleri ile gereksinimlerine ilişkin bulgular
özetlenir ve ailenin gereksinimlerinin yanı sıra çocuğun gereksinimleri de göz
önüne alınarak programlar yapılır.
Birinci basamak sağlık hizmetinin en önemli görevlerinden bir tanesi
çocuklarda büyümeyi izlenmektir ve 0-6 yaş arasında düzenli olarak bu izlemin
yapılması gereklidir. Sağlık personeli belirli aralıklarla düzenli olarak çocuk ve ailesi
ile bir araya gelerek, büyüme ve gelişmeyi izler, ebeveynlerle iletişim kurma,
beslenme ve aşılama gibi konularda rehberlik etme, çocuğun diğer sağlık
sorunlarının çözümlenmesine destek olurlar. Büyüme hep aynı tempoda giden bir
süreç olmadığından ve aynı çocukta bile aralıklarla büyüme atakları ya da
yavaşlamaların olabildiği bilinmelidir. Bu nedenle düzenli ve aralıklı ölçüm, izlem
gerekir. Sağlıklı çocuklar arasında genetik yapıya bağlı olarak boy, vücut yapısı,
büyüme temposu ve fizyolojik özellikler açısından farklılıklar ortaya çıkar.
Büyümenin izlenmesi doğumdan önce ultrasonografi ile başlar, doğumda
ve doğumdan sonra düzenli aralıklarla izlem, ölçümler yapılır. Daha sonraki izlem
ve ölçümler ise (Şekil 2.11);

• 15.günde ve 1.ayın sonunda yapılmalıdır,


• 1 aydan sonra ilk 6 ay içinde ayda bir,
• 6-24 ay arasında 3 ayda bir,

49
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20
Sistemler ve Gelişim

• 2.ve 3. yaşlarda 6 ayda bir,


• 4 yaşından büyüme tamamlanana kadar da yılda bir defa ölçümler
tekrarlanır.

Şekil 2.12. Önerilen çocuk izlem sıklığı

Özetle; Büyümenin izlenmesi yalnızca hasta çocukların saptanması ve


Unutmayalım ki her izlenmesi değil aynı zamanda sağlıklı büyüme sürecinde sürekliliğin sağlanması için
çocuğun gelişiminin
de gereklidir. Büyümenin izlenirken çocuğun gelişimi ile beslenme durumu da
genetik ve çevresel
özellikler göz önüne değerlendirilip gerekli eğitimler yapılmalıdır. Unutmayalım ki her çocuğun
alınarak özgün olarak gelişiminin genetik ve çevresel özellikler göz önüne alınarak özgün olarak
değerlendirilmesi değerlendirilmesi gereklidir.
gereklidir.
Bireysel Etkinlik

•Tekerlekli sandalyeye bağımlı 10 yaşında bir çocuk yerel olan bir


ilkokula gidiyor. Uygun aktiviteler mevcut olmadığı için çocuk
genellikle beden eğitimi dersine ve teneffüslere katılamıyor ve
dolalı olarak dışlanmış oluyor. Veliler çocuklarının okulda
basketbol ve yakalamaca oynamak gibi keyif aldığı birçok
aktivitesinin olduğunu bilgisini veriyor.
•Bu çocuğun bu oyunlar için bir engeli var mı?
•Okul bu durumu iyileştirmek için ne yapabilir?
•Siz nasıl bir çözüm üretirsiniz?

50
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21
Sistemler ve Gelişim

•GİRİŞ
• Bedenin farklı bölgeleri farklı dönemlerde ve farklı hızlarda büyüme
gösterirler. Erken çocukluk döneminde çocukların gelişimini desteklemek
amacıyla hazırlanacak olan tüm programların çocukların yaş, gelişim
özellikleri, ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda olması, sorunların gelişmeden
önce tanımlanabilmesi, sağlıklı nesiller için büyüme gelişme sürecinin iyi
Özet
bilinmesi ile mümkündür.
•SİSTEMLER VE GELİŞİMİ
•Sistemler Gelişimi ve Önemi
•Gelişimin biyolojik olarak amacı, tüm canlılarda olduğu gibi insanda da birey
olarak kendi yaşamını ve tür olarak da kendi neslini devam ettirebilmektir.
İnsan hem bedendeki değişimler hem de öğrenme yoluyla gelişimini
sürdürürken, canlı kaldığı sürece de çevresiyle etkileşerek- yaşayarak değişir
ve gelişir. Genetik getiriler ve bunu etkileyen çevresel faktörler bu süreçte
büyüme ve gelişmenin belirleyicisidir. Bebeğin oluştuğu andan itibaren tüm
gelişim sürecinde özellikler vücut sistemlerin oluşumu ve gelişmesi
dönemlerinde desteklenmesi çok daha önemlidir. Sistemlerin gelişimini ve
özelliklerini inceleyelim;
•Çocuklarda Sistemlerde Gelişim ve Özellikleri
•Gelişimin sürekli olsada, bu sürekliliğin hızı her yaşta aynı değildir, farklı bir
hızda ve farklı yaşlarda gerçekleşir.
•Doğum öncesi dönemde sistemlerde gelişim; doğum öncesi dönem
önemlidir ve özellikle organogenez döneminde sistemlerin gelişimi daha
yoğundur. İnsan cinsiyet hücreleri ,mayoz bölünme ile kromozomlar ikiye
bölünme süreci oluşur ve genetik materyal nesilden nesile aktarılır. Ovum
evresi, döllenmenin bitiminden 2. haftanın sonuna kadar olan evredir.
•Hızlı büyüme ve gelişme farklılaşmanın olduğu 4. hafta ile 8. haftalar
arasındaki dönem olan “Embriyonik dönemde” ise hücreler farklılaşmaya ve
vücudun değişik organlarını meydana getirecek şekilde tabakalar
oluşturmaya başlar. Yani ilk ayın sonunda hücrelerden ektoderm, mezoderm
ve endoderm oluşur.
•Ektoderm ileri düzey farklılaşınca merkezi ve periferik sinir sistemi, kulak, göz
ve burundaki duyu epitelleri, derinin epidermisi, kıllar, yağ ve ter bezleri,
hipofiz, ağız ve anüs epiteli ve diş minesi oluşur.
•Mezodermden, kas, iskelet, dolaşım ve salgı sistemi gelişir.
•Endodermden; Sindirim sistemi ve solunum sistemi gelişir.
•9.haftanın başından (üçüncü ayın başı) itibaren fetal dönem başlar ve
doğuma kadar sürer. Doku ve organlar gelişerek olgunlaşır, vücut hızlı bir
şekilde büyümektedir.Dokuzuncu ayın sonunda fetüs artık dışarıda yaşamaya
yani doğmaya hazırdır, gelişimini tamamlamıştır, doğunca yaşama sorunu
olmaz.

51
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22
Sistemler ve Gelişim

•Doğum sonrası dönemde sistemlerde gelişim;


•Doğumda beyin gelişimini henüz tamamlanmamıştır, 100 milyar kadar
nöron henüz birbiriyle bağlanmamıştır. Beynin temel görevi bu
bağlantıların kurulmasıdır. Çocuk çevresindeki dünyayı deneyimledikçe,
bakıcıları ve çevresindeki kişilerle bağ kurdukça nöronlar arasındaki
bağlantılar oluşmaktadır. Erken çocuklukta bağlantılar tekrarlanarak
kullanılırsa daha kalıcı olur. Bebeğe dokunmak, konuşmak, şarkı söylemek,
kitap okumak beyninin gelişmesine yardım eder. Yenidoğan bebekte
nörolojik gelişim ilk aylarda refleksler ile değerlendirilir. Doğumda, her
Özet (devamı)
nöronda 2500 sinaps varken, 2-3 yaşında her nöron için 15,000 sinaps
olarak artar. Eğer artmakta olan bu nöron ağları yeteri kadar kullanılmazsa
yok olurlar. Beyin boyut olarak tamamen gelişmiş olmasına rağmen, beyin
aslında ergenlik döneminde çeşitli şekillerde değişmeye devam eder.
• Akciğerlere yeni alveol eklenmesi 8 yaşına kadar devam eder , yetişkin
halini 14 yaşında alır.
•Böbreğin büyümesi erişkin yaşa kadar devam ederek yaklaşık 300gr’a
ulaşır. Yenidoğan döneminden erişkinliğe kadar glomerul çapı ortalama 2
katına ulaşır, tubulusların boyu 10 kat artar. Çocukluk boyunca böbrek
büyümesi böbrek ünitelerinin büyümesi şeklinde gerçekleşir.
•İlk çocukluk yıllarında kemikler, kaslar ve eklemler henüz gelişim
sürecindedir, olgunlaşmasını tamamlamamıştır. Büyük kaslar küçük
kaslara oranla daha iyi çalıştığı için kaba ve büyük motor becerileri bu
dönemde daha iyi yaparlar. Uzun kemikler iskelet sistemi olgunluğunu
tamamlayıncaya yani yaklaşık 20-21 yaşına kadar büyümeye devam eder.
Üçüncü ve altıncı yaşlar arasında, en fazla iskelet büyümesi ayaklarda ve
bacaklarda meydana gelir.
•Yenidoğan bebek birçok duyuları gelişmiş olarak doğar. Ancak
fonksiyonları sınırlı gelişmiştir. Duyu organlarının gelişmesinde
olgunlaşma, ilgi ve bebeğin bulunduğu ortama, karşılaştığı uyaranların
türüne bağlı olarak etkilenir. Aşırı uyaran veya aşırı sakin ortam
gelecekteki yaşamında “zararlı ve tehlikeli durumlar” olarak
değerlendirilebilmektedir.
•İlk çocukluk döneminde olgunlaşma ile kalp atışı yavaşlar ve daha stabil bir
hal alır. Dolaşım sistemi gelişimini sürdürürken bebeklikte çok hızlı olan
kalp atışı yavaşlamaya başlar, kan basıncı yükselmeye başlar.
Yenidoğanlarda besinlerin sindirim, emilim ve metabolize edilmesi
doğumdan hemen sonra mümkündür, ancak henüz sindirim sistemi sınırlı
fonksiyon gördüğünden yetişkin gibi işlev göstermez.
•Genellikle doğum sonrası hayata uyum enfeksiyona karşı savunma
yönünden daha sonra gerçekleşmektedir. Bebekler ikinci aya kadar kendi
immunglobulinlerini (Ig) üretme kapasitesine sahip değillerdir. Ancak anne
karnında kandan ve anne sütünden aldıkları IgG ile yenidoğan için pasif bir
bağışıklık sağlanabilir. Bir çocuğun immün sitemi 3-6 yaşta olgunlaşır.
•Beş yaşına kadar bütün kemiklerin iliğinde eritrosit üretimi yapılmaktadır.
•Sistem Gelişimin Değerlendirilmesi ve Desteklenmesi
•Büyüme ve gelişme genellikle birbirine paralel biçimde ilerlediğinden
birlikte izlenmesi çocuk sağlığı izleminin önemli bileşenlerindendir.
•Çocuklarda bulunabilecek gelişimsel sorunları belirlemede tarama amaçlı
Denver Gelişimsel Tarama Testi, Ankara Gelişimsel Tarama envanteri,
Bayley bebekler için Değerlendirme ölçeği, Gazi Erken Çocukluk
Değerlendirme Aracı, Erken Gelişim Evreleri gibi ölçme araçları
kullanılmaktadır.
•Özetle; Büyümenin izlenmesi yalnızca hasta çocukların saptanması ve
izlenmesi değil aynı zamanda sağlıklı büyüme sürecinde sürekliliğin
sağlanması için de gereklidir.

52
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23
Sistemler ve Gelişim

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi 0-6 yaş çocuklarının gelişimsel
değerlendirilmesinde kullanılan tarama testinin adıdır?
a) Ankara Gelişimsel Tarama envanteri
b) Bayley bebekler için Değerlendirme ölçeği
c) Denver gelişimsel tarama testi
d) Gazi Erken Çocukluk Değerlendirme Aracı
e) Erken Gelişim Evreleri (EGE)

2. Aşağıdakilerden hangisi bir bebek üzerinde fizik muayeneye yaparken,


bebeğin arka bıngıldağının kaç yaşına kadar kapanması gerektiğini bekler?
a) 3 ay
b) 5 ay
c) 8 ay
d) 10 ay
e) 18 ay

3. Sistemlerin gelişimi hangi çocukluk döneminde daha yoğundur?


a) Doğum sonrası dönem
b) Doğum öncesi dönem
c) Erken çocukluk dönemi
d) Ergenlik dönemi
e) Okul öncesi dönem

4. İnsan cinsiyet hücreleri olan gametler hücre bölünme süreci ile oluşurlar.
Bu bölünme sürecine ne denir?
a) Ovum bölünmesi
b) Miyotik bölünme
c) Endoderm
d) Zigotik yapı
e) Mayoz bölünme

5. ………………… …………………… döllenmenin bitiminden 2. haftanın sonuna


kadar olan evredir?
a) Embriyonik evre
b) Germ diski evresi
c) Ovum evresi
d) Ekdoderm
e) Mezoderm

53
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24
Sistemler ve Gelişim

6. Embriyonik dönem ……………………… haftalar arasında hücrelerin


farklılaşması ile vücudun değişik organları meydana gelir?
a) 0-2 hafta
b) 4-8 hafta
c) 10-12 hafta
d) 8-12 hafta
e) 4-18 hafta

7. Ekdodermden hangi organlar oluşmaz?


a) Duyu organları
b) Sinir sistemi
c) Dış deri
d) Kas-iskelet sistemi
e) Saç ve tırnaklar

8. ……………………’den kas, iskelet, dolaşım ve salgı sistemi oluşur.


a) Mezoderm
b) Endoderm
c) Ekdoderm
d) Epidermis
e) Germ

9. …………………… ayın sonunda fetüs artık dışarıda yaşamaya yani doğmaya


hazırdır, gelişimini tamamlamıştır, doğunca yaşama sorunu olmaz.?
a) 6.
b) 7.
c) 9.
d) 5-6.
e) 7,5.

10. Aşağıdakilerden hangisi yenidoğanın görmesi ile ilgili bilgilerden değildir?


a) Yenidoğan ışığa tepki gösterir
b) Işığa karşı göz kapaklarını kırpıştırır ve kapar
c) Korneal reflekse sahiptir
d) 180 derece açıyı takip edebilir
e) Görme alanı 17,5-70 cm

Cevap Anahtarı
1.c, 2.a, 3.b, 4.e, 5.c, 6.b, 7.d, 8.a, 9.c, 10.d

54
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25
Sistemler ve Gelişim

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Açar, G ve Karaoğlu, N. (2018). Fetal Gelişim, Plasenta Fizyolojisi ve Patolojisi,
Turkiye Klinikleri J Fam Med-Special Topics 9(1):9-15
Akdağ, F. (2015).Çocukta Beyin Gelişimi ve Erken Müdahale. Uluslararası Katılımlı
III. Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Kongresi “Erken Müdahale”. Hacettepe Univ.
Faculty of Healt Sciences Journal 1 (2):97-100.
Alparslan, Ö. (2013). Yenidoğan Yoğun Bakım Hastalarında Duyusal Algılamada
Bozulma. Yoğun Bakım Hemşireliği Dergisi17(2):59-67
Alparslan, Ö. (2021). Bölüm 15. Üriner Sistem Hastalıkları, Ekti Genç, R., Özkan, H.
(Edtlr), Ebeler İçin Yenidoğan Sağlığı ve Hastalıkları (içinde), Elazığ: Anadolu
Nobel Tıp Kitabevleri Tic. Ltd. Şti
Aral, N., Baran, G., Çimen S, & Bulut Ş. (2001). Çocuk Gelişimi I, İstanbul: Ya-pa
Yayıncılık.
Aral, N., Baran, G., Çimen S, & Bulut Ş. (2011). Çocuk Gelişimi, İstanbul: Ya-pa
Yayıncılık.
Aydoğan, Y., Özyürek, A. & Gültekin Akduman, G. (2019). Erken çocukluk
Döneminde Gelişim. Ankara: Vize Yayıncılık.
Ball, J.W., Bindler, R. C., & Cowen, K.J. (2014) Principles of Pediatric Nursing:
Caring for Children 5th Edition, Prentice Hall.
Chamley, C.A., Carson, P., Randall, D, & Sandwell, W. (2005). St. Louis: Churchill
Livingstone.
Dinçer, Ç., & Tutkun, C. (…?…) Fiziksel Büyüme ve Motor Gelişim, Çocuk Gelişimi,
İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi.07.02.2021 tarihinde
Ercan, F. (2019). Fiziksel Gelişim, Seven, S. (Ed.), Çocuk Gelişimi, İçinde (S.101-118)
(2. Baskı) Ankara: Vize Basın Yayın.
Erdoğan Işıkoğlu, N. (Çev. Ed.) (2000). Genetik ve Çevresel Temeller. (Berk,L.E.)
Bebekler ve Çocuklar Doğum Öncesinden Orta Çocukluğa içinde (s.) 7.
Baskıdan Çeviri. Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.
Ertem İÖ. Sağlık Hizmetinde Çocukların Gelişimlerinin İzlenmesi ve Desteklenmesi.
Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi (STED), 2006; 15(4), 67-74.
Hatfield, N.T. (2008). Broadribb’s Introductory Pediatric Nursing, Seventh
Edıtıon,Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins.
Karasar, N. (2009). Bilimsel araştırma yöntemi (19. baskı). Ankara: Nobel Yayın
Dağıtım.
Kavaklı, A. (1992). Çocukluk Yaşlarında Büyüme ve Gelişme, Birinci baskı, İstanbul:
Hilal Matbaacılık AŞ.

55
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 26
Sistemler ve Gelişim

King P, Annen-Ricks N.(2002). Growth and Development of the Newborn. Eds:


Potts NL, Mandleco BL In: Pediatric Nursing, Caring for Children and Their
Families. 2nd Ed. Delmar Cengage Learning.
Köse, S. (2019). Çocukların Fiziksel Gelişimi ve Takibi. D., Yücel Elitez (Ed.), Çocuk
Sağlığı ve Hastalıkları & İlk Yardım, içinde (s. 129-150). Ankara: Eğiten Kitap.
Kuzey Çağın, H. (2019). Doğum Öncesi Dönemde Gelişim. D., Yücel Elitez (Ed.),
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları & İlk Yardım, içinde (s.21-36). Ankara: Eğiten
Kitap.
MEGEP (2013). Çocuk Gelişimi Eğitimi: Fiziksel Gelişim, Ankara:MEB
20 Mayıs 2021 tarihinde http://www.megep.meb.gov.tr/?page=moduller
adresinden erişildi.
20 Mayıs 2021 tarihinde http://www.megep.meb.gov.tr/?page=moduller
adresinden erişildi.
MEGEP (2016).Sağlık Hizmetleri- Büyüme – Gelişme, Ankara:MEB
20 Mayıs 2021 tarihinde http://www.megep.meb.gov.tr/?page=moduller
adresinden erişildi.
Mesleki Eğitim ve Öğretim Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi (MEGEP). (2007).
Fiziksel Gelişim. MEGEP Çocuk Gelişimi ve Eğitimi içinde, (s. 1-60). Ankara:
MEB. 20 Mayıs 2021 tarihinde
http://www.megep.meb.gov.tr/?page=moduller adresinden erişildi.
Nelson, C.A., Furtado, E.A., Fox, N.A., & Zeanah, C.H. (2009).The deprived human
brain. American Scientist, 97, 222-229.
Özdamar S., Sorkun Çetin, H. (2002). Genel Embriyoloji, Kayseri: T.C. Erciyes
Üniversitesi Yayınları, Yayın no:669
Özer, B. (2004). Öğretmenin yeni görevi: Öğrenmeyi öğretme. N. Sandıkcı ve P.
Can (Ed.), Öğrenmeyi öğretme etkinlikleri diyaloglar, sunumlar, atölyeler
içinde (s. 196-203). Ankara: Türkiye Zeka Vakfı Yayınları.
Özkaya, A., Aydoğdu, M., & Çağıran, İ. (2016). Üstbilişsel ve internet tabanlı
üstbilişsel öğretim yöntemlerinin öğrencilerin hücre bölünmesi ve kalıtım
konusundaki tutumlarına ve üstbilişsel düşünme düzeylerine etkisi. 21.
Yüzyılda Eğitim ve Toplum Dergisi, 5(13), 133-159.
Öztürk, B. (1995). Genel öğrenme stratejilerinin öğrenciler tarafından kullanılma
durumları. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış
Doktora Tezi, Ankara.
Potts, N.L. & Mondleco, B.L. (2012). Pediatric Nursing: Caring for Children and
Their Families, Third Edition, Canada: Nelson Education Ltd.
TÜİK, Türkiye İstatistik Kurumu (2016). Hanehalkı bilişim teknolojileri kullanım
araştırması. 10.07.2021 tarihinde
http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=6308 adresinden erişildi.

56
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 27
Sistemler ve Gelişim

Türk Medeni Kanunu, (2001). 10.07.2021 tarihinde


http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.4721.pdf adresinden
erişildi.
Ünüvar, P. ve Karaoğlu, H. (2020). 1. Bölüm: Bebeklik Döneminde Gelişimle İlgili
Temel Kavramlar Ve İlkeler. Ünüvar, P. (Editr) Bebeklik Döneminde Gelişim
ve Eğitim içinde (ss.2-10). (2. Baskı), Ankara:Anı Yayıncılık.
Yiğit, R. & üğücü, G. (2020). Çocukluk Dönemlerinde Büyüme ve Gelişme,
(Güncellenmiş 2. Baskı), Antalya: Çukurova Nobel Tıp Kitabevi

57
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 28
BİLİŞSEL GELİŞİM

• Bilişsel Gelişim
• Bilişsel Gelişimle İlgili Temel
İÇİNDEKİLER

Kavramlar
• Bilişsel Gelişim Kuramları
• Piaget'in Bilişsel Gelişim
OKUL DÖNEMİNDE
Kuramı GELİŞİM
• Bruner'in Bilişsel Gelişim
Kuramı Dr. Öğr. Üyesi
• Vygotsky’nin Sosyokültürel
Bilişsel Gelişim Kuramı
Hamide Nur
• Bilgi İşlem Kuramı ÇEVİK ÖZDEMİR
• Bilişsel Gelişimin
Desteklenmesi

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Bilişsel gelişimin tanımı ve
HEDEFLER

önemini açıklayabilecek,
• Bilişsel gelişimle ilgili temel
kavramları sıralayabilecek,
• Bilişel gelişim kuramlarını
açıklayabilecek,
• Bilişsel gelişimin desteklenmesine ÜNİTE
yönelik öneriler sunabileceksiniz.

3
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Bilişsel Gelişim

Gizil güç

Yetenek

Öğrenme
Bilişsel
Gelişimle İlgili
Dikkat
Temel
Kavramlar
Algı Duyusal Kayıt

Bellek Kısa Süreli Bellek


BİLİŞSEL GELİŞİM

Yaratıcılık Uzun Süreli Bellek

Duyu-Motor Dönem (0-2 yaş)

İşlem Öncesi Dönem (2-7 yaş)


Piaget’in Bilişsel
Gelişim Kuramı
Somut İşlemler Dönemi (7-11 yaş)

Vygotsky’nin
Sosyokültürel Soyut İşlemler Dönemi (11 yaş ve üzeri)
Bilişsel Gelişim
Kuramı
Eylemsel Dönem (0-2 yaş)

Bruner’in Bilişsel İmgesel Dönem (2-7 yaş)


Gelişim Kuramı

Sembolik Dönem (7 yaş ve üzeri)


Bilişsel
Gelişim
Kuramları Depolama Modeli
Bilgi İşlem Kuramı
İşleme Modeli

59
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Bilişsel Gelişim

GİRİŞ
Bireyin gelişimi çok yönlü ve karmaşık bir süreçtir. Gelişim, bireyin doğuştan
getirdiği biyolojik özellikleri ile çevresel koşulların etkileşimi sonucu oluşur.
Yaşamın ilk yılları insan beyninin gelişim kapasitesinin en yüksek olduğu dönemdir.
Olumlu deneyimler çocukların beyin gelişimlerini de olumlu etkilemektedir. Erken
çocukluk döneminde yaşanan olumlu deneyimler çocuğun beyin gelişimini olumlu
etkilerden, yaşanan negatif deneyimler olumsuz etkileyebilmektedir. Bu durum
çocukların bir sonraki dönemdeki bilişsel gelişim süreçlerini de etkilemektedir.
Orta çocukluk dönemi olarak kabul edilen 6-12 yaş arası çocukların okul
dönemini kapsamaktadır. Çocuklar bu dönemde farklı gelişimsel özellikler
göstermektedir. Orta çocukluk çocukların bilişsel, sosyal, duygusal ve fiziksel
gelişim açısından ilerlemelerin oldukça fazla olduğu bir dönemdir.
Biliş kelimesi çok geniş bir kavram olup zihnin bilmeyi sağlayan iç süreçlerini
içermektedir. Biliş, bireylerin dünyayı anlamalarını ve öğrenmelerini sağlayan
kapsamlı bir zihinsel bir süreçtir. Bu süreçler öğrenme, hatırlama, unutma,
düşünme, problem çözme olarak ifade edilebilir. Bilişsel gelişim ise bireylerin
dünyayı anlamasına ve öğrenmesine destek veren aktif zihinsel faaliyetlerin
yaşlara göre gelişimidir. Bilişsel gelişimin anlaşılabilmesi için öncelikle bilişsel
gelişimle ilgili temel kavramların bilinmesi gerekir.
Bu bölümde bilişsel gelişimin tanımına ve önemine, bilişsel gelişimle ilgili
temel kavramlara, bilişsel gelişim kuramlarına (Piaget ve Bruner’in bilişsel gelişim
kuramı, Vygotsky’nin sosyokültürel bilişsel gelişim kuramı, bilgi işleme kuramı),
okul dönemindeki çocuğun bilişsel gelişim özelliklerine ve bilişsel gelişimin
desteklenmesine yer verilmiştir.

BİLİŞSEL GELİŞİM
Tanımı ve Önemi
İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerinden biri bilişsel
gücüdür. İnsan, bu güç sayesinde doğayla başa çıkmaya çalışır, kültürel değerler
üretir, teknolojiyi geliştirir, yaşamı kolaylaştırır ve yaşamı anlamlı kılar.
Bilişsel gelişim, çevre ile etkileşimi sağlayan, dış dünyayı anlamaya yarayan,
bilginin edinilip kullanılmasına yardım eden, tüm zihinsel süreçleri içine alan bir
gelişim alanıdır. Bilişsel gelişimin amacı, soyut şekilde akıl yürütme, varsayımsal
durumlar hakkında mantıksal düşünme, kuralları karmaşık ve daha yüksek yapıda
örgütleme, objeleri kategorize edebilmedir.
Bilişsel gelişim, çocuğun zihinsel faaliyetlerini içermektedir. Her çocuk
Çocukların bilişsel
özellikleri birbirinden farklı bir bilişsel yapı ve yetenekle dünyaya gelmektedir. Çocukların
yetişkinlerden farklıdır. bilişsel özellikleri yetişkinlerden farklıdır. Çocukların kendilerine özgü dünya
görüşleri ve düşünce yapıları vardır. Çocuğun yaşına göre zihinsel süreçleri
zamanla hem nitelik hem de içerik açısından değişiklik gösterir. Bilişsel gelişim,
çocuğun gördüğü, duyduğu, dokunduğu ve tattığı nesneler hakkında düşünmesini

60
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Bilişsel Gelişim

ifade eder. Piaget bilişsel gelişimi “organizmanın doğumdan ölümüne kadar farklı
basamaklardan geçerek düzenli olarak bir değişim süreci” olarak tanımlamaktadır.
Bilişsel sistem, insanın bir alt sistemidir ve çevreden girdiler alır. Girdileri
algılar ve algıladıklarını belleğinde saklar. Düşünürken algıladıklarını belleğinden
çağırarak kullanır, daha iyi düşünmek için bilgilerini kavramlaştırır ve genelleştirir.
Yeni düşüncelerle bilişsel çıktılar verir. Çıktılardan dönüt alarak bilişsel gücünü
büyütür ve genişletir. Farklı girdiler aldığında, dengeleme yapar.
Bilişsel sistemin işleyişi Şekil 3.1’de gösterilmiştir.

Bilişsel gelişim, tüm


zihinsel süreçleri içine
alan bir gelişim alanıdır.

Şekil 3.1. Bilişsel Sistemin İşleyişi

BİLİŞSEL GELİŞİMLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR


Bilişsel gelişimin anlaşılabilmesi için öncelikle bilişsel gelişimle ilgili gizil güç,
yetenek, öğrenme, dikkat, algı, bellek ve yaratıcılık kavramlarının incelenmesi
gerekir.
Bilişsel gelişimle ilgili kavramlar Şekil 3.2’de gösterilmiştir.

Şekil 3.2. Bilişsel Gelişimle İlgili Kavramlar

61
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Bilişsel Gelişim

Gizil güç
Saklı olan, gerçekleşmeyen ama gerçekleşebilecek olan potansiyel güç gizil
güç olarak tanımlanır. Çocuğun kalıtımla getirdiği, eğitim yoluyla ortaya çıkacağı
düşünülen yetenek ve özellikleri gizil güç olarak açıklanır. Gizil güç, eğitim yoluyla
ortaya çıkar.
Gizil güç, eğitim yoluyla
ortaya çıkar. Yetenek
Yetenek, bireyin bilişsel, duyuşsal ve motor davranışlarıyla ilgili gizil
gücüdür. Bireyler, bilişsel, duyuşsal ve motor yetenekleriyle bilgi ve beceriyi
öğrenir. Bireyin yetenekleri, bireyin öğrenmesi ve ürün üretmesinin dayandığı gizil
güçle ortaya çıkar. Birey, yeteneklerini öğrenme yoluyla yeterliliğe dönüştürür.
Yeterlilik ise bireyin eyleme geçebilme kapasitedir.

Öğrenme
Bireyin çevresi ile girdiği etkileşim ve yaşantıları sonucunda oluşan kalıcı
davranış değişikliği öğrenme olarak tanımlanır. Bireyler, birçok davranışı öğrenme
yoluyla kazanmaktadır. Bireyin öğrenme davranışları bilişsel gelişimini
etkilemektedir. Zeka, olgunlaşma, deneyim, motivasyon ve fizyolojik durum gibi
faktörler öğrenmede etkili olabilmektedir.

Dikkat
Bilişsel süreçte dikkat önemli bir yer tutar. Dikkat, zihinsel becerilerin
yoğunlaşması ve odaklanmasıdır. Dikkat olmadan öğrenme gerçekleşemez.
Öğrenme dikkat etme süreciyle başlar.
Çocukların dikkat süresi ve odaklanma düzeyi öğrenme üzerinde etkilidir.
Erken ve orta çocukluk döneminde dikkat daha seçici ve daha planlı hale gelerek
gelişim göstermektedir. Örneğin; bebeklerin ilk yaşlarında nesnelere ilgileri
çabuktur ve dikkatleri hemen dağılır. Büyük, dikkat çekici ve göze batan nesnelere
dikkat etmektedirler. Değişik uyaranlara karşı dikkat süreleri farklılık
göstermektedir. Yaşla birlikte dikkat süresinde ve dikkat seçiciliğinde değişme olur.

• Dikkat süresi, bireyin bir noktaya yöneldiği zamandır. Odak noktasının


değişmesi ise dikkat dağılmasıdır.
• Dikkat seçiciliği, odaklanan uyarıcıyı tanıma, belirgin ve temel nitelikleri
belirleme işlemidir.
• Dikkati uyaran etmenler; dış ve iç etmenler olarak ikiye ayrılır.
• Dış etmenlerde, uyarıcıların gücü dikkati etkiler.

Bireyin öğrenmesinde
zeka, olgunlaşma,
• Parlak bir nesne, yüksek bir ses, tekrarlayan uyarıcılar
Örnek

deneyim, motivasyon
dikkati etkiler.
ve fizyolojik durum gibi
faktörler rol
oynayabilmektedir.
• İç etmenlerde, bireylerin kendine özgü ilgi ve gereksinimleri vardır.

62
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Bilişsel Gelişim

• Birey acıktığında dikkatini yemeklerin ve yemek

Örnek
kokularının çekmesi.

Dikkat, yaşamdaki psikolojik süreçlerin değişiminde önemli rol oynayan,


karmaşık bir psikolojik işlevdir. Bellek, öğrenme ve düşünme gibi bilinç gerektiren
işlevlerin hepsinde dikkat öncelikli koşuldur. Dikkat süreci, bilinçlilik, algı, karar
verme, düşünme, öğrenme ve dil ile ilişkilidir.
Algı süreci bilişsel Algı
gelişimle ilişkilidir.
Algı, insanın doğumdan itibaren duyularını kullanarak çevresindeki bilgileri
anlama, yeniden organize etme, yorumlama ve yeni durumlara kendini adapte
etme sürecidir. Dış dünyadan duyu organlarına gelen uyarılar zihinde
ayrıştırılmakta veya bütünleştirilmektedir. Bu sayede, bilgiler anlamlı bütünler
haline dönüştürülür. Duyu organlarının sağlıklı olması algılama sürecinde doğru
anlama ve yorumlama için önemlidir. Ayrıca algılamada, olgunlaşmanın,
öğrenmenin, deneyimlerin, geçmiş yaşantıların ve beklentilerin rolü büyüktür. Algı
süreci bilişsel gelişimle ilişkilidir. Bireyin ruh hali, motivasyonu ve uyku-uykusuzluk
gibi durumları algılama sürecinde etkili olmaktadır.

Bellek
Bellek, bireyin tecrübelerinden edindiği ve öğrendiği bilgileri güvenilir bir
biçimde tam ve doğru olarak zihinde tutamaya, istenildiği zaman kullanmaya
olanak sağlayan bilişsel bir yetenek olarak tanımlanır. Belleğin, geçmişteki
bilgilerin korunması ve geri getirilmesiyle ilişkili olan dinamik bir yapısı vardır.
Bellek sürecinde tanıma ve hatırlama önemlidir.
Tanıma, önceden gösterilen nesnenin diğer nesneler içerisinden
seçilebilmesidir. Hatırlama ise uygun bir uyarıcı ile zihindeki bilgilerin güvenilir bir
şekilde değişmeden, bilinçli hale gelebilmesidir.
Çocuk için hatırlama, tanımadan daha zordur. Çocuğun hatırlama yeteneği,
mantığının gelişmesiyle artar. Çocuğun mantığı geliştikçe de daha iyi anlamaya
başlar, anladıkça da hatırlama gücü artar. Yetişkinlerde de hatırlama tanımadan
daha zordur. Çocuklar bilişsel süreçlerini yetişkinlerden daha az etkin kullandıkları
için hatırlamaları da yetişkinlere göre daha yetersizdir.
Bellek sürecinde tanıma
ve hatırlama önemlidir. Bellek çeşitleri
Richard Atkinson ve Richard Shiffrin (1968) üç çeşit bellek türü
tanımlamıştır. Bellekler işlevlerine ve bilgi saklama kapasitelerine göre duyusal
kayıt, kısa ve uzun süreli bellek olmak üzere üçe ayrılır. Bellek çeşitleri Şekil 3.3’te
gösterilmiştir.

63
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Bilişsel Gelişim

Şekil 3.3. Bellek Çeşitleri

• Duyusal kayıt, bilgi işleme sürecinin ilk aşamasıdır. Duyusal kayıt duyular
aracılığıyla, çevredeki uyarıcılardan bilgiler seçilerek alır. Çevreden alınan
uyarıcı, duyu organlarıyla sinirleri uyarır. Uyarıcının izi bu esnada yaklaşık
bir saniyede duyuya kayıt olur.
Bu belleğin kayıt kapasitesi sınırsızdır ancak bilgileri kayıtlı tutma süresi
çok kısadır. Çevreden gelen uyarıcılar duyu organları ile duyusal kayda
gelir ve burada etkin bir şekilde işlenir. Duyusal kayıt tarafından görsel
uyarıcılar tıpkı bir fotoğraf makinası gibi kısa sürede depolanmaktadır.
Duyusal kayda gelen bilgiler işlenmediğinde kaybolmaktadır. Duyusal kayıt
anlık bellek olarak da isimlendirilir. Gelen duyusal bilgileri işleyerek kısa
süreli belleğe iletir.
Bellek; duyusal kayıt, • Kısa süreli bellek, bilgi akışını düzenleyerek bilgileri daha uzun süre
kısa ve uzun süreli depolayabilmektedir. Kısa süreli bellek, duyusal belleğe gelen bilgileri
bellek olmak üzere üç
davranışa dönüştürerek, uzun süreli bellekte kodlanmasını sağlar. Kısa
gruba ayrılır.
süreli bellek, hem duyusal kayıttan hem de uzun süreli bellekten bilgi alır.
Kısa süreli bellekteki tekrar edilmeyen bilgiler uzun süreli belleğe
aktarılmadığında kaybolur ve unutulur. Kısa süreli bellekten silinmiş olan
bilgilerin hatırlanması mümkün değildir.
• Uzun süreli bellek, bilgilerin uzun süre saklandığı bellektir. Uzun süreli
bellekteki bilgiler, doğru bir uyarıcı ile karşılaştığında değişmeden
hatırlanır. Kısa süreli bellekteki etkin bilgiler, uzun süreli bellekte edilgen
olur.

• Duyular, kokular, sesler, tatlar, görsel uyarıcılar,


Örnek

olaylar, çocukluk anıları, dil bilgisi kuralları uzun süreli


bellekte yer almaktadır.

Yaratıcılık
Yaratıcılık bir düşünme biçimi olup tüm duygusal ve zihinsel etkinliklerde,
her türlü çalışma ve uğraşı içinde bulunmaktadır. Bu nedenle toplumun ve
insanlığın gelişmesinde önemli bir yer tutar. Yaratıcılık, henüz doğru cevabı
bulunmayan problemlere yeni yollar, yeni fikirler, yeni çözümler üretme
yeteneğidir.
Yaratıcılık, doğuştan getirilen gizil bir güçtür ve yaşamın ilk yıllarında
başlamaktadır. Her çocuk yaratıcı olma yeteneğine sahiptir ancak yaratıcılığın

64
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Bilişsel Gelişim

sürekliliği, derecesi ve ortaya çıkışı çocuktan çocuğa farklılık gösterir. Çocuk


yaratıcılık sayesinde olayları kendisine göre yorumlar.

• Çocuklar, oyuncaklarını, çevresini, vücudunun

Örnek
parçalarını keşfederken ve problem çözerken
yaratıcılıklarını kullanmaktadır.

Çocukların yaratıcılıkları, hayal güçleri ile bağlantılıdır. Çocuklarda hayal


gücü gelişiminin birinci dönemi çocuğun gökyüzündeki bulutları, ışık saçan
ırmakları herşeyi gerçek zannettiği dönemdir. İkinci dönem çocuğun neden ve
niçin sorularını sorarak gerçekleri kavramaya başladığı dönemdir. Üçüncü dönem
ise artık çocuk dünyadaki varlıkların gerçekte ne olduklarını bilmemektedir.
Çocukların kazanım elde etmesinde yaratıcılıklarını kullanması önemlidir.
Çocuklar, yaratıcılıklarını açık bir şekilde ortaya koyabilmekte ve yeni fikirler
üretebilmektedirler. Anne-baba ve eğitimcilerin, çocukların yaş düzeylerine göre
gösterdikleri yaratıcı düşünme özelliklerini bilmesi, onlara rehberlik yapma
açısından gereklidir. Çocukların yaratıcılıkları sevgi, güven ve özgürlük ortamında
gelişir.

BİLİŞSEL GELİŞİM KURAMLARI


Piaget’in Bilişsel Gelişim Kuramı
Bilim insanı Jean Piaget (1952) bilişsel gelişim kuramını geliştirmiştir. Piaget,
bilişsel gelişim kuramını geliştirirken verilerini hem gözlem ve bilimsel
araştırmalardan hem de günlük yaşamdan toplamıştır. Bilişsel yapı, çocuğun
durumunu anlamak için kullandığı birbiriyle ilişkili anılar, düşünceler, stratejilerin
oluşturduğu bir bütün olarak değerlendirilir. Paiget’e göre çocukların kendilerine
özgü zihinsel işleyişleri ve bakış açıları vardır. Piaget, zihinsel ve bilişsel süreçlerin
çocuğun dünyayı anlamasında etkili olduğunu vurgular.
Piaget, zihinsel ve
bilişsel süreçlerin Piaget’in bilişsel gelişim kuramını anlayabilmek için öncelikle kuramındaki
çocuğun dünyayı bazı temel kavramların açıklanması gerekir. Bu kavramlar Şekil 3.4’de
anlamasında etkili gösterilmiştir.
olduğunu vurgular.

Şekil 3.4. Piaget’in Bilişsel Gelişim Kuramının Temel Kavramları

65
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Bilişsel Gelişim

Şema
Piaget’in kuramında yer alan temel kavramlardan biridir ve kuramını büyük
ölçüde şema kavramı etrafında tasarlamıştır. Şemalar, bilişsel yapılardır ve bilişsel
gelişim için son derece önemlidir. Bireyin bilişsel gelişimi tamamen şemalara
bağlıdır.
Şema, çevreyi anlamak ve cevap vermek için düzenlenen hareketlerin
temelini oluşturan bilişsel bir yapıdır. Şema düzenlenmiş davranış kalıplarını içerir.
Çocuklar farklı şemalara sahiptir ve büyüdükçe şemaları değişir.

• Yenidoğan bebeklerin şemalarI büyük ölçüde içsel


Örnek

reflekslerden, dünyayı tanımaya ve anlamaya yönelik


fiziksel hareketlerden oluşur.

Çocuk büyüdükçe ve deneyim kazandıkça zihinsel etkinliklere bağlı şemalara


geçer. Beş aylık bir bebeğe bir çıngırak verildiğinde, çıngırağı almak için uzanırken
daha büyük bir çocuğa çıngırak verildiğinde, daha önce bu nesne ile karşılaşmışsa
çıngırağı sallayabilir.

Adaptasyon (uyum)
Bireyler, yeni yaşantılar geçirdikçe bazen mevcut şemalar yetersiz hale gelir.
Bireyler bu durumda, yeni yaşantıyla var olan şemaların birbiriyle uyuşmasını
sağlamaya çalışır. Bireyin çevresiyle etkileşerek karşılaştığı değişikliklere uyma
sürecine adaptasyon denir.
Bilişsel gelişim sürecindeki çocuklar, çevrelerine adapte olmayı sürdürür.

• Çocuk ulaşamayacağı bir oyuncağa dokunmak için ona


doğru hareket eder ve yardım ister. Nesneye doğru
Örnek

hareket etmesi çocuğun konumunu değiştirmesine neden


olurken çocuğun çevreye adapte olduğunu gösterir.

Çocuk yeni bilgiler kazandıkça, adaptasyon şekillenir.


Piaget, çocukların asimilasyon (özümleme) ve akamodasyon (kendini
uydurma) şeklinde adapte olduklarını ifade eder.

• Özümleme (Asimilasyon)
Piaget, çocukların
asimilasyon Özümleme, bireyin yeni karşılaştığı durumları önceden var olan şemaların
(özümleme) ve içine yerleştirmesidir. Çocuklar, özümlemede mevcut olan şemayı yeni deneyime
akamodasyon (kendini uygulamaya çalışır. Çocuğun dünyayı anlamlı, tutarlı algılaması ve bilgileri
uydurma) şeklinde kavramasıdır. Örneğin, kurt köpeği olan bir çocuk köpeklerle ilgili bir şema
adapte olduklarını ifade oluşturur. Daha sonra kedi ile karşılaşan çocuk, hayvanlar birbirinden çok farklı
eder. özellikler göstermesine rağmen her iki hayvanı da önceki “köpek” şemasının içinde

66
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Bilişsel Gelişim

birleştirir ve ikisine de köpek der. Bu işlem özümlemedir. Çocuğa bunun bir köpek
olmadığı, bir kedi olduğu anlatıldığında çocuk kediyle köpeği ayırt etmeyi öğrenir
ve kedi için yeni bir şema oluşturur. Burada yapılan işlem ise uymadır.

• Kendini uydurma (Akamodasyon)


Yeni nesneye uymak için hareket şemasının değişmesi olarak ifade edilir.
Çocuklar sahip oldukları kategoriler içine, yeni nesneleri özümseyerek
(asimilasyon) yeni bir nesneye yeni bir anlam getirerek, yeni nesneyi kendine
uydurarak (akamadasyon) çevrelerine uyum (adaptasyon) sağlar.

Örgütleme
Çocuk dış dünyadaki bilgileri duyu organları ile algılar, özümleyerek kendi
zihnine yerleştirir. Birey bilişsel süreçlerini birleştirerek koordinasyon
sağlamaktadır. Bireydeki her uyum hareketi örgütlenmiş bir davranışın parçasıdır.

• Üç aylık bebek önce gözünü diker, sonra uzanır. Bu bakma ve


Örnek

uzanma şemalarını birleştirmesini gerektirir.


• Beş aylık bir bebek çıngırağı alıp dudaklarına götürdüğünde
bakma, uzanma, ağzına alma olarak üç şemayı birleştirmiştir.
Dengeleme sürecinde
birey özümleme ve
uyma yoluyla çevresine
uyum sağlayarak Dengeleme
dinamik bir dengeye Bireyin yeni karşılaştığı durumla, daha önceden sahip olduğu yaşantılar
ulaşmaya çabasındadır.
arasında denge kurmak için yaptığı zihinsel işlemler dengeleme olarak tanımlanır.
Dengeleme, örgütleme işlevinin bir uzantısıdır. Dengeleme sürecinde birey
özümleme ve uyma yoluyla çevresine uyum sağlayarak dinamik bir dengeye
ulaşmaya çabasındadır. Dengesizlik durumu, çocuğun karşılaştığı ile bildiği
arasındaki uyuşmazlıktır. Dengesizlik, bilişsel dengeyi sağlamak için bireyi yeni
şema oluşturmaya zorlamaktadır.

Piaget’nin Bilişsel Gelişim Dönemleri


Piaget bilişsel gelişimin ilerlemesini yaşlara ayırarak incelemiştir. Her yaş
basamağının kendisine özgü niteliksel özellikleri vardır. Her basamağa ait kriterler
çocuğun zihinsel fonksiyonlarının özelliklerini içerir. Piaget’in bilişsel gelişim
kuramında dört temel kural bulunmaktadır. Bu kurallar şunlardır:

• Evreler belli bir sıra ile ortaya çıkar ve değişmez.


• Bir sonraki evre bir önceki evrelerin kazanımlarını da içerir.
• Her birey kendine göre gelişim gösterir ve bireysel farklılıklar vardır.
• Piaget’in gelişim kuramı her evre için kritik olan gelişim özelliklerini
belirtir.
Bu temel kurallara göre Piaget’in bilişsel gelişim kuramı dört döneme
ayrılmaktadır. Bu dönemler;

67
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Bilişsel Gelişim

• Duyu-motor dönem (0-2 yaş)


• İşlem öncesi dönem (2-7 yaş)
• Somut işlemler dönemi (7-11 yaş)
• Soyut işlemler dönemi (11 yaş ve üzeri)
Somut işlemler döneminin özellikleri (7-11 yaş)
İşlem öncesi dönemde kavramları öğrenen çocuk, somut işlemler döneminde
işlem yapabilir hale gelir. Yalnızca somut işlemleri yapabilir. Mantıksal ilişkileri
kavramaya başlar. Nesneler hakkında kurulan nedensel mantık somut işlemler
dönemi olarak adlandırılır. Bu dönemin somut olarak adlandırılmasının nedeni,
çocukların elle tutulabilir somut nesneler hakkında neden ileri sürüp, mantıksal
işlemler yapabilmeleridir. İşlemler olarak adlandırılmasının nedeni ise çocukların
bir şeyi organize etmek ve sistemli hale getirebilmek için zihinlerini çalıştırarak
işlemler yapabilmesidir.
Örneğin, öğretmen öğrencisine “Dört dört daha kaç eder?” diye sorar.
Çocuk parmaklarını sayarak “sekiz” der. Öğretmen öğrenciden “bunu bana
parmaklarını saymadan söyleyeceksin. Ellerini şimdi arkana götür ve söyle bakalım
iki iki daha kaç eder” der. Öğrenci bu kez elleri arkasında, ıkına sıkıla “dört eder
öğretmenim”der. Öğretmen öğrenciye doğru bildiğini ama yine parmaklarıyla
Piaget’e göre çocuklar,
saydığını belirtir.
yedi yaşında sayı,
miktar ve korunumu, Yedi yaş civarındaki çocuğun düşünce süreçleri daha basit ve mantıklı hale
dokuz yaş civarında gelmiştir. Çocuk, nesneleri büyüklük ve küçüklük sırasına göre sıralayabilir.
ağırlık korunumunu
Gruptaki nesnelerin mekanda yerleri değişse bile sayısının değişmediğini bilir. İki
kazanırlar.
nesne arasındaki uzunluğu ayırt edebilir. Bu dönemde çocuk tek bir özellikten
daha çok özelliğe odaklanabilir. Tersine dönebilirlik özelliği gelişmiştir.
Piaget’e göre çocuklar, yedi yaşında sayı, miktar ve korunumu, dokuz yaş
civarında ağırlık korunumunu kazanırlar. Bu dönemde hacim ve yoğunluk gibi
kavramlar zordur. Bu dönemde mantıksal düşünce başladığı için “Ayşe Fatma’dan
daha sarışın, Ayşe Zeynep’ten daha esmerdir. Buna göre hangisi daha sarışındır?”
sorusuna çocuk cevap verebilir.
Bu dönemdeki çocuğun düşünce aşamaları şu şekilde sıralanabilir;

• Grubun hangi elemanlardan oluştuğunu bilebilir.


• Bir şeyin sıfırla çarpılınca ne olacağını bilir.
• Aşama düzeyini yaparken başladığı yere dönebilir.
• Sıra ilişkilerini bilebilir.
• Nesneler arasında birleştirme yapabilir.
Somut işlemler dönemindeki çocuk, düşüncelerinde daha esnek ve daha
mantıklıdır. Bu dönemde çocuk toplama, çıkarma, çarpma ve bölme işlemleri
yapabilir ve bunların birbirleriyle ilişkili olduğunu bilir. Çocuk geriye
dönüştürebilme işlemlerini yapabilir. Çocuk 1+2=3 ise 3-2=1 olarak başlangıç
noktasına dönülebileceğinin farkındadır.

68
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Bilişsel Gelişim

Bu dönemde çocuk aynı sayıda iki sıra dizilen nesneden ilk sıradakilerin arası
açıldığında iki sıranın sayısının değişmeyeceğini artık bilir. Çocuk yedi yaşından
itibaren daha önce anlatılan hamur toplardan birinin sosis şekline dönüşse bile
maddenin miktarının değişmeyeceğini bilir. Çocuğun bunu öğrenmesi miktar
korunumunu kazandığını gösterir.
Çocuk dokuz yaş civarında hamur toplardan birinin şeklinin değişse de
ağırlığının değişmeyeceğini öğrenerek ağırlık korunumunu kazanmıştır.
Çocuk 12 yaş civarında hacim korunumunu kazanmıştır. Hamur top, su dolu
bardağa atıldığında bardaktaki su yükselir. Sosis şeklindeki hamurunda aynı
miktarda su dolu bardağa atıldığında, su miktarının yükseleceğini bilir. Çocuk ben
merkezci olmaktan kurtulmuştur.
Somut işlemlerin gelişmesiyle birlikte çocuğun düşünce ve hareketliliği
artar, çocuk kendi bakış açısıyla başkasının bakış açısı arasında ileri geri yer
değiştirme yapabilir. Bu dönemdeki çocuklar kurallı oyunları severler. Çocuklar
büyüklüklerine, şekillerine, renklerine ve kullanımlarına göre nesneleri belli bir
özelliğine uygun olarak farklı kutulara ayırabilmektedir. Çocuğa farklı boylarda bir
seri çubuk verildiğinde, çocuk bunları kısalığına ve uzunluğuna uygun olarak
sıralayabilir. Çocuklar nesneleri sıralamayı yedi yaşından itibaren yapabilmektedir
ancak yönergeye uygun sıralamayı ise on iki yaşından önce yapamazlar.

Bruner’in Bilişsel Gelişim Kuramı


Bilişsel gelişim psikoloğu olan Bruner’in (1966) bilişsel gelişim kuramı
Piaget’in bilişsel gelişim kuramında belirlenen temel üzerine kurulmuştur. Bruner’e
göre biliş, ürün değil bir süreçtir. Bruner’de Piaget gibi öğrenmeyi aktif bir süreç
olarak görür ve öğretimin çocukların aktif katılımıyla gerçekleşebileceğini vurgular.
Bruner’e göre çocuklar aktif olarak kendi ilgilerine yönelirler, yanıt ve çözümlerini
bulmak için düşüncelerini test ederler.
Bruner’e göre bilişsel gelişim yaşam boyu devam etmektedir. Bilişsel gelişim
için sistematik bir şekilde öğretmen-öğrenci etkileşimi bulunmaktadır. Bilişsel
gelişim duyu organlarından çıkarak bağımsız hale gelmektedir. Ayrıca bilişsel
gelişimde dil önemlidir. Birey dil aracılığıyla çevresindekilerle etkileşimde
bulunarak sosyal ilişkiler kurar ve bu sayede yeni bilgiler edinir.
Bruner’in bilişsel gelişim kuramı çocukların önceki bilgilerine dayanarak,
Bruner’in bilişsel yeni fikirler oluşturduğu düşüncesine dayanır. Çocuklar güncel bilgilerini problem
gelişim kuramı
çözme ve ilişkileri anlamlandırmakta kullanırlar. Bruner’e göre bilişsel gelişimin
çocukların önceki
bilgilerine dayanarak, amacı bireye dünyanın ve gerçeğin bir modelini sağlamaktır. Bu model, bireyin
yeni fikirler oluşturduğu çevresindeki nesneler, kişiler, sözcükler ve fikirlerle etkileşim kurarak geçirdiği
düşüncesine dayanır. yaşantılar sonucunda bilgilerin belleğe depolanmasıyla oluşur. Modeller, bireyin
yaşamında karşılaştığı sorunları çözmesi için kullanılır. Bireyin bilgiyi keşfederek,
kendi gözlem ve etkinliklerine dayalı olarak yargıya ulaşması desteklenir.
Bruner’de Piaget’te bilginin kodlanması, işlenmesi, depolanması ve sıralanması
üstünde durmuşlardır.

69
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Bilişsel Gelişim

Bruner bilişsel gelişimi, eylemsel, imgesel ve sembolik olmak üzere üç


dönemde incelemiştir. Bu dönemler şu şekilde açıklanabilir:

• Eylemsel dönem (0-2 yaş): Bu dönemde çocuklar dünyayı tanımak için


eylemlerini kullanırlar. Çocuklar nesneleri, bazı eylemleri yapmak için aracı
olarak kullanırlar.

• Kaşık, yemek yediği; bisiklet bindiği bir nesnedir.


Örnek

Bruner’in bilişsel Çocuğa bisiklet binmeyi öğretirken, sözel sembol ve imge kullanılmaz.
gelişimi, eylemsel, Çocuklar en kolay psikomotor eylemlerle öğrenebilirler. Bilgileri yaparak,
imgesel ve sembolik yaşayarak edinirler ve çevresindeki nesnelerle etkileşim kurarlar.
olmak üzere üç döneme
ayrılır. • İmgesel dönem (2-7 yaş): Bu dönemde bilgi, imgelerle tanışır. Çocuğun
görsel belleği gelişmiştir ve çocuğun kararları duyu organları yoluyla
edindiği etkilere dayalıdır. Çocuklar etraflarını nasıl algılıyorlarsa zihninde
de o şekilde canlandırmaktadır.

•Ev resmini görmeden, ev çizebilirler.


Örnek

Bu dönemde çocuğun belleğindeki modeller daha çok görsel imgelerle


oluşur. Bu nedenle çocukların eğitiminde resim ve fotoğraflar etkilidir.
İmgesel dönem Piaget’in işlem öncesi dönemine karşılık gelmektedir.

• Sembolik dönem (7 yaş ve üzeri): Piaget’in bilişsel gelişim dönemlerinden


soyut işlemler dönemine karşılık gelir. Bu dönemde çocuk, sembolleri
kullanarak etkinlik ya da algının anlamını açıklamaya çalışmaktadır. Çocuk
matematik, dil, müzik ve mantık alanındaki sembolleri kullanarak iletişim
kurabilir. Birey bu dönemde sembolleri kullanarak, yeni modeller
geliştirebilir, soyut düşünce ve kavramları anlayabilir. Bu dönemde
çocuklara yeni bilgiler, yazılı ve sözel sembollerle kazandırılabilir.
Semboller yoluyla, az sembolle çok şey ifade edilebileceği gibi; eylemlerle
ve imgelerle açıklanamayan nesne, olay ve durumlar daha kolay bir şekilde
açıklanabilir.
Bruner’e göre çocuğun Bruner, çocuğun öğrenme sürecinde aktif olması için teşvik edilmesi
öğrenme sürecinde gerektiğine inanır. Çocukların gelişim evreleri birbirinden farklı özellikler
aktif olması için teşvik göstermektedir ve farklı becerilere sahiptirler. Bu nedenle, her çocuğun içinde
edilmesi gerekir.
bulunduğu evre göz önüne alınarak, öğrenme süreci her çocuk için uygun hale
getirilmelidir.

70
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Bilişsel Gelişim

Bruner ve arkadaşlarına göre çocukların aktif katılımını sağlamak için eğitim


ortamlarında yapılması gerekenler şunlardır;

• Etkinliği başlatma: İlk olarak eğitimci çocukların ilgisini materyale


çekmelidir ve sonrasında çocukları etkinliğe motive etmelidir.
• Önemsiz aşamaların azaltılması: Öğretmen basamak sayısını azaltarak
etkinliği basitleştirebilir ve çocukların çözüme ulaşmasını sağlayabilir.
• Yönlendirme: Çocuğun öğretmeninin motivasyonuna ihtiyacı vardır. Ne
olursa olsun etkinlik bittiğinde çocuk etkinliği mutlaka kendi başarmalıdır.
• Kritik özellikler: Öğretmen etkinlikle ilgili çocuklara açıklama yapmalıdır.
Açıklama yapmak, çocuğun oluşturduğu ile yapması gereken arasındaki
tutarsızlığın giderilmesini sağlar.
• Model olma: Etkinlik uygulamasının model olarak gösterilmesidir.
Etkinliğin tamamının ya da bir kısmının çocukların kendisi tarafından
çözümlenmesi gerekir.

• Sizde Bruner'in bilişsel gelişim kuramında Piaget'in soyut


Bireysel Etkinlik

işlemler dönemiyle örtüşen dönemi açıklayınız.

Vygotsky’nin Sosyokültürel Bilişsel Gelişim Kuramı


Rus psikolog Lev Vygotsky, erken çocukluk dönemi çalışmalarında
öğrenmenin sosyokültürel yönlerine değinmiştir. Vygotsky, sadece bireyin
gelişimini değil, bu gelişimin bağlı olduğu sosyal ve kültürel dokunun da önemli
olduğunu belirtmiştir. Vygotsky’e göre tüm öğrenmelerin kaynağı toplumsal
çevredir.
Vygotsky’e göre çocukların öğrenmeleri çevreleri ile kurdukları etkileşim
sonucunda gerçekleşmektedir. Bu nedenle çocukların çevrelerindeki bireylerin
çocukların öğrenme yaşantıları üzerindeki etkileri oldukça fazladır. Çocuğun
ebeveynleri, öğretmenleri ve diğer büyük çocuklarla, toplumdaki diğer bireylerle
kurdukları etkileşim çocukların bilişsel gelişimlerine katkıda bulunmaktadır.
Vygotsky’e göre, öğrenme gelişmeye dayanır ancak gelişme öğrenmeye
dayanmaz. Etkili öğrenme, gelişimi hızlandırır. Öğrenme, problem çözmek,
çelişkileri gidermek ve anlamak içindir. Vygotsky, öğrenmenin tek başına yapılan
bir etkinlik olmadığını, çocuğun karşılıklı ilişkileri sonucunda ona aktarıldığını ve
çocuğun bunu bağımsız olarak oluşturmadığını belirtir.
Vygotsky’nin kuramını oluşturan ilkeler şunlardır;
Vygotsky’e göre tüm
öğrenmelerin kaynağı • Çocuklar pasif alıcılar değildir. Bilgiler çocuk tarafından
toplumsal çevredir. yapılandırılmaktadır.

71
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Bilişsel Gelişim

• Çocuklar öğrenme süreçlerini sosyal araçlar ile kendileri


yapılandırmaktadır. Eğitimcilerin, çocukların eğitim ortamlarını çocukların
öğrenmelerini destekleyecek şekilde hazırlaması gerekmektedir.
• Sosyokültürel özellikler bağımsız değildir. Çocukların bildikleri, düşünme
biçimleri, problem çözme becerileri çocukların kendi kültürü içinde çok
kıymetlidir. Bu süreçlerde kullanılan yöntemler çocuğun kültürel
bağlamından etkilenmektedir.
• Çocukların düşünce gelişiminin öğrenme ile desteklenmesi önemlidir.
Öğrenme, sadece çocuğa bilgi birikimi vermez, aynı zamanda çocukların
düşüncelerini daha planlı ve düzenli hale getirebilmelerini sağlar.
• Bilişsel gelişimde dil çok önemli bir araçtır. Dil aracılığıyla çocuklar
semboller ve kavramları edinmektedirler.
Vygotsky’e göre, çocukların cesaretlendirilmeye, ipuçları verilmeye,
hatırlatmalara ve yönlendirmelere ihtiyacı vardır. Öğretmen çocukların
gereksinimlerine uygun destek ve yardım sağlarsa, çocuklar zamanla kendi
başlarına işlerini yapabilir. Bu süreçte öğretmen çocuk ile bilgi arasında bir köprü
görevi görür. Çocuğa verilen bu destek, onu yeni bilgilere ulaştıracaktır.
Vygotsky çocukların bugün destek alarak yapabileceklerini, yarın kendi
başlarına ustalıkla başarabileceklerini savunur. Çocukların deneyimleri arttıkça
verilen desteğin de önce bir kısmı sonra tamamı kaldırılabilir. Öğretmenler,
değerlendirmelerini genel değil bire bir etkileşimler sonucuna göre yapmalıdır.
Öğretmenlerin, çocukların nerelerde yardıma ihtiyacı olduğu, hangi durumlarda
bağımsız çalışmaları gerektiği konusunda duyarlı olmaları gerekir.

Bilgi İşlem Kuramı


Bilişsel gelişimin en önemli kuramlarından biri bilgi işlem kuramıdır. Bilgi
işlem kuramı, birçok bilişsel kuramdan üretilmiş olup, çocukların matematik
problemini çözerken veya resim çizerken kullandıkları zihinsel stratejileri anlamaya
çalışan bir kuramdır. Bu kuram Piaget’in ve diğer kuramcıların görüşleriyle
benzerlik gösterir. Diğerlerinden farklı olarak bu kuramda bilgisayar, insan
Bilgi işlem kuramında, belleğini temsil eden bir model olarak kabul edilir.
bilgisayar insan
belleğini temsil eden bir Bilgi işlem kuramı dört temel ilkeden oluşur. Bunlar;
model olarak kabul
• Çocuklar kendi gelişimlerinde önemli ve aktif bir rol oynar.
edilir.
• Düşünme bilgi işlem aracı olarak kabul edilir. Birey, çevresindeki bilgiyi
aldığı, çözümlediği, sunduğu ve depoladığı zaman düşünür.
• Çocuğa karmaşık ve yanıltıcı bilgiler sunulduğunda, çocuk kendinden
beklenileni yerine getiremeyebilir.
• Doğru çalışma yöntemi bilişsel gelişime katkı sağlar.
Bilgi işlem kuramına göre çocuğun bilişsel yeteneklerinde değişiklik yapmak
için çözümleme ve betimleme, strateji geliştirme, otomasyon ve genelleştirme
mekanizmalarının ortak çalışması gerekir.

• Çözümleme ve betimleme; çevreden alınan bilginin sürekli olarak bilişsel


betimlemeye dönüştürülmesidir. Bilişsel betimleme, çevreden alınan

72
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Bilişsel Gelişim

bilginin, bilişsel sistemde sözlü ya da resimsel olarak depolanmasını


açıklar.
• Strateji geliştirme; zihinsel performansı arttırmak için kullanılan bilinçli
Bilgi işlem kuramı, davranışla ilgili aktivitelerdir. Strateji geliştirmenin amacı, her işlemin
çözümleme ve
verimini arttırarak, çocuğun bilgi işlem sistemi üzerindeki yükünü
betimleme, strateji
geliştirme, otomasyon azaltarak, başka görevler için yer boşaltmaktır.
ve genelleştirme • Otomasyon; bir süre önce bilinçli ve kontrollü olan davranışların, bilinçsiz
mekanizmalarından veya otomatik hale getirilmesidir. Örneğin; çocuğun çarpma işlemini
oluşur. düşünmeksizin yapması ezberleme stratejisini kullandığının göstergesidir.
• Genelleştirme; herhangi bir durumun çözümünde kullanılan bir stratejinin,
yeni bir durumun çözümü sırasında kullanılmasıdır. Çocuk, bir kuralı başka
bir duruma genelleştirmeden önce bu kuralı birçok kez kullanarak
alışkanlık kazanır.
Bilgi işlem kuramı depolama ve işleme modellerinden oluşmaktadır.

• Depolama modeli, bilginin geçici veya sürekli olarak duyusal bellek, kısa ve
uzun süreli bellekte depolandığını ifade eder. Bu modelde, duyusal
bellekten giren bilginin zihinsel betimlemelere dönüştürülüp, kısa süreli
belleğe yerleştirilerek çözümlenebileceği açıklanır. Belirli bir olayın
hatırlanması, bilginin depolanma şekline bağlıdır. İyi organize edilmiş
bilgiler çabuk hatırlanırken, diğerleri daha uzun zamanda hatırlanır.
• İşleme modeli, bilginin depolama şekline göre, bilginin işleme
yoğunluğunun, bilginin ne kadar bir süre için tutulacağının belirlenmesinin
önemli olduğunu belirtir. Bilgi yüzeysel düzeyde örgütlenerek depolanırsa
kısa bir süre saklanabilir. Bilgi daha ayrıntılı bir şekilde örgütlenerek
depolanırsa uzun süre saklanabilir.
Bilgi işlem kuramında, bilginin birey tarafından pasif bir şekilde alınmadığını,
alınan bilginin işlendiğini ve şekillendirildiğini savunur. İnsan beyni, kendisine
ulaşan her şeye anlam bulmaya çalışan dinamik bir bilişsel yapıdan oluşur. Bireyin
anlam bulması, deneyimine, kültürüne, öğrenmenin gerçekleştiği etkileşimin
doğasına göre değişmektedir.

• Siz de otomasyon mekanizmasına yönelik birkaç


Bireysel
Etkinlik

örnek oluşturunuz.

Bilgi işlem kuramında,


depolama ve işleme Bilişsel Gelişimin Desteklenmesi
modelinden
Bireyin bilişsel gelişiminin desteklenmesinde eğitim önemli bir yer
oluşmaktadır.
tutmaktadır. Çocuklarda, bilişsel gelişimi en üst düzeyde desteklemek için çocuğun
içinde bulunduğu bilişsel gelişim dönem özelliklerini bilmek ve uygun eğitim
ortamının sağlanması gerekir. Her çocuk farklı bilişsel gelişim düzeyine sahiptir, bu
nedenle çocuklar arasında bireysel farklılıklar olabileceği unutulmamalıdır.
Çocuğun bireysel farklılıklarıyla birlikte yeterliliğine ilişkin değerlendirme

73
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Bilişsel Gelişim

yapılarak, çocuğun potansiyelleri de bilinmelidir. Çocuğun öğrenme


gereksinimlerini karşılamak için bulunduğu seviye ve gelişim alanlarına özgü küçük
grup etkinlikleri düzenlenebilir.
Aileler ve eğitimciler çocuğun bilişsel gelişimini desteklemek amacıyla şunları
yapabilir;

• Çocukla göz teması kurularak konuşulmalıdır.


• Çocuk yeni eylemleri yapması için cesaretlendirilmelidir.
• Çocuk düşünme düzeyinin üzerinde bilgi edinmesi için zorlanmamalıdır.
• Çocuğun bilgiye deneme yanılma yoluyla araştırarak ulaşmaları
sağlanmalıdır.
• Çocuğa zengin uyarıcılı bir çevre sunulmalıdır.
• Çocuk öğrenmeye güdülenmelidir.
• Çocuğun çalışmalarına müdahale edilmemeli, gerektiğinde rehberlik
edilmelidir.
• Çocuklara yapılacak her türlü açıklama mümkün olduğunca kısa olmalıdır.
• Çocuklar müzik, oyun, sanat ve dramatizasyon gibi etkinliklere
yönlendirilmelidir.
• Çocuğun kendini rahat ifade etmesi için özgür bir ortam sunulmalıdır.
• Çocukların düşüncelerine saygı duyulmalı, düşüncelerini söylemeleri için
cesaretlendirilmelidir.
• Çocuğa karmaşık bir konu anlatırken bol örnekler vererek, bağlantı
kurması ve karşılaştırma yapması sağlanmalıdır.
• Çocuk algılama, kavram geliştirme, bellek ve hatırlama süreci gibi zihinsel
süreçleri kullanmada sorun yaşıyorsa, bir uzmana başvurulmalıdır.
• Çocukların düşünce sistemlerini desteklemek için somut nesnelerle
korunum, sınıflandırma, sıralama, tersine çevirme ve uzaysal işlemlere
yönelik etkinlikler yapılmalıdır.
• Çocuklara anlatılan konuların daha iyi anlaşılması için grafikler, şekiller ve
tablolar kullanılmalıdır.
• Toplumsal, kültürel ve teknolojik konularda çocukların tartışmaları ve
hipotezler kurarak ispat etmeleri sağlanmalıdır.
• Çocuklar, bilimsel düşünmeye teşvik edilmeli ve problem çözerken yüksek
sesle düşünmeleri sağlanmalıdır.

74
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Bilişsel Gelişim

• BİLİŞSEL GELİŞİM
•Bilişsel gelişim, çevre ile etkileşimi sağlayan, dış dünyayı anlamaya yarayan,
bilginin edinilip kullanılmasına yardım eden, tüm zihinsel süreçleri içine alan
bir gelişim alanıdır. Bilişsel gelişimin amacı, soyut şekilde akıl yürütme,
varsayımsal durumlar hakkında mantıksal düşünme, kuralları karmaşık ve
daha yüksek yapıda örgütleme, objeleri kategorize edebilmedir.
•BİLİŞSEL GELİŞİMLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR
Özet
•Bilişsel gelişimle ilgili temel kavramlar gizil güç, yetenek, öğrenme, dikkat,
algı, bellek ve yaratıcılıktır.
•Gizil güç
•Saklı olan, gerçekleşmeyen ama gerçekleşebilecek olan potansiyel güçtür.
•Yetenek
•Bireyin bilişsel, duyuşsal ve motor davranışlarıyla ilgili gizil gücüdür.
•Öğrenme
•Bireyin çevresi ile girdiği etkileşim ve yaşantıları sonucunda oluşan kalıcı
davranış değişikliğidir.
•Dikkat
•Zihinsel becerilerin yoğunlaşması ve odaklanmasıdır.
•Algı
•İnsanın doğumdan itibaren duyularını kullanarak çevresindeki bilgileri
anlama, yeniden organize etme, yorumlama ve yeni durumlara kendini
adapte etme sürecidir.
•Bellek
•Bireyin tecrübelerinden edindiği ve öğrendiği bilgileri güvenilir bir biçimde
tam ve doğru olarak zihinde tutamaya, istenildiği zaman kullanmaya olanak
sağlayan bilişsel bir yetenektir.
•Yaratıcılık
•Henüz doğru cevabı bulunmayan problemlere yeni yollar, yeni fikirler, yeni
çözümler üretme yeteneğidir.
•BİLİŞSEL GELİŞİM KURAMLARI
•Piaget’in Bilişsel Gelişim Kuramı
•Piaget’in bilişsel gelişim kuramındaki temel kavramlar; şema, adaptasyon
(uyum), örgütleme ve dengeleme’dir.
•Piaget’in bilişsel gelişim kuramı dört döneme ayrılmaktadır. Bu dönemler;
•Duyu-motor dönem (0-2 yaş)
•İşlem öncesi dönem (2-7 yaş)
•Somut işlemler dönemi (7-11 yaş)
•Soyut işlemler dönemi (11 yaş ve üzeri)
•Bruner’in Bilişsel Gelişim Kuramı
•Bruner bilişsel gelişimi, eylemsel, imgesel ve sembolik olmak üzere üç
dönemde incelemiştir
•Vygotsky’nin Sosyokültürel Bilişsel Gelişim Kuramı
•Vygotsky’e göre tüm öğrenmelerin kaynağı toplumsal çevredir.
•Vygotsky’e göre çocukların öğrenmeleri çevreleri ile kurdukları etkileşim
sonucunda gerçekleşmektedir. Bu nedenle çocukların çevrelerindeki
bireylerin çocukların öğrenme yaşantıları üzerindeki etkileri oldukça fazladır.
•Bilgi İşlem Kuramı
•Bilgi işlem kuramı, birçok bilişsel kuramdan üretilmiş olup, çocukların
matematik problemini çözerken veya resim çizerken kullandıkları zihinsel
stratejileri anlamaya çalışan bir kuramdır.
•Bilgi işlem kuramına göre çocuğun bilişsel yeteneklerinde değişiklik yapmak
için çözümleme ve betimleme, strateji geliştirme, otomasyon ve
genelleştirme mekanizmalarının ortak çalışması gerekir.
•Bilgi işlem kuramı depolama ve işleme modellerinden oluşmaktadır.
•BİLİŞSEL GELİŞİMİN DESTEKLENMESİ
•Bireyin bilişsel gelişiminin desteklenmesinde eğitim önemli bir yer
tutmaktadır. Çocuklarda, bilişsel gelişimi en üst düzeyde desteklemek için
çocuğun içinde bulunduğu bilişsel gelişim dönem özelliklerini bilmek ve
uygun eğitim ortamının sağlanması gerekir.
75
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Bilişsel Gelişim

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi bellek, öğrenme ve düşünme gibi bilinç gerektiren
işlevlerde gerekli olan öncelikli koşuldur?
a) Dikkat
b) Gizil güç
c) Algı
d) Bellek
e) Yetenek

2. Aşağıdakilerden hangisi insanın doğumdan itibaren duyularını kullanarak


çevresindeki bilgileri anlama, yeniden organize etme, yorumlama ve yeni
durumlara kendini adapte etme sürecini ifade eder?
a) Öğrenme
b) Algı
c) Bellek
d) Yetenek
e) Biliş

3. Aşağıda korunum kavramıyla ilgili verilen ifadelerden hangisi söylenemez?


a) Sayı korunumu 5-6 yaş civarında kazanılmaktadır.
b) Miktar korunumu 7-8 yaş civarında kazanılmaktadır.
c) Ağırlık korunumu 9-10 yaş civarında kazanılmaktadır.
d) Alan korunumu 10-12 yaş civarında kazanılmaktadır.
e) Hacim korunumu 11-12 yaş civarında kazanılmaktadır.

4. Aşağıdakilerden hangisi dikkat sürecinde etkili olan faktörlerden biri


değildir?
a) Bilinç
b) Algı
c) Düşünme
d) Öğrenme
e) Yaratıcılık

5. Aşağıdakilerden hangisi deneyim ve yaşantı sonucunda bireyde meydana


gelen davranış değişikliğini açıklar?
a) Algı
b) Bellek
c) Olgunlaşma
d) Öğrenme
e) Dikkat

76
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
Bilişsel Gelişim

6. Çocukların öğrenmelerinin çevreleri ile kurdukları etkileşim sonucunda


oluştuğunu ve tüm öğrenmelerin kaynağının toplumsal çevre olduğunu
savunan bilim insanı hangisidir?
a) Piaget
b) Bruner
c) Vygotsky
d) Erikson
e) Thorndike

7. Aşağıdakilerden hangisi kısa süreli belleğin özellikleri arasında yer almaz?


a) Kısa süreli bellek bilgilerin uzun süre depolandığı yerdir.
b) Kısa süreli bellek bilgilerin uzun süreli bellekte kodlanmasını sağlar.
c) Kısa süreli bellekten silinmiş olan bilgiler tekrar hatırlanabilir.
d) Kısa süreli bellekteki tekrar edilmeyen bilgiler uzun süreli belleğe
aktarılmazsa unutulur.
e) Kısa süreli bellek, duyusal belleğe gelen bilgileri davranışa
dönüştürür.

8. Aşağıdakilerden hangisi çocuğun katılımla getirdiği, eğitim yoluyla ortaya


çıkaracağı düşünülen yetenektir?
a) Bellek
b) Dikkat
c) Gizil güç
d) Yaratıcılık
e) Zeka

9. Aşağıdaki özelliklerden hangisi somut işlemler döneminde olan bir çocukta


gözlenmez?
a) Çocuk mantıksal işlemleri yapabilir.
b) Çocuk tek bir özellikten daha kompleks özelliklere odaklanabilir.
c) Çocuk nesneler arasında birleştirme yapabilir.
d) Çocuk miktar korunumunu kazanmıştır.
e) Çocuğun geriye dönüştürebilme özelliklerinde yetersizdir.

10. Bir çocuğun hikayede anlatılan evi görmeden hayallerinde canlandırarak


çizebilmesi Bruner’in bilişsel gelişim dönemlerinden hangisiyle açıklanır?
a) İmgesel dönem
b) Soyut işlemler dönemi
c) Eylemsel dönem
d) Somut işlemler dönemi
e) Sembolik dönem

Cevap Anahtarı
1.a, 2.b, 3.d, 4.e, 5.d, 6.c, 7.c, 8.c, 9.e, 10.a

77
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20
Bilişsel Gelişim

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Aral, N. (2011). Bilişsel gelişim. Aral, N., Baran, G. (Ed.), Çocuk Gelişimi içinde (s.
99-158). İstanbul: YA-PA Yayınları.
Aral, N., Doğan Keskin, A. (2018).Bilişsel gelişim ve dil gelişimi. Aral, N. (Ed.) Çocuk
Gelişimi içinde (s. 96-110). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi
Bacanlı, H. (2006). Gelişim ve öğrenme. (12. Basım). Ankara: Nobel.
Kılıç, Ş. (2018). Orta çocukluk dönemi. Güngör Aytar, F. (Ed.) Gelişim Psikolojisi
içinde (s. 121-130). Ankara: Hedef Yayıncılık ve Mühendislik
Seçer, Z., Dere, Z., Tutkun, C. (2020). Bilişsel ve Dil Gelişimi. İstanbul Üniversitesi
Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Çocuk Gelişimi Lisans Programı Ders Kitabı.
Selçuk, Z. (2007). Eğitim psikolojisi. Ankara: Nobel.
Yavuzer, H. (2005). Çocuk psikolojisi. İstanbul: Remzi

78
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21
PSİKOSOSYAL GELİŞİM

• Psikososyal Gelişim
• Psikososyal Gelişimle İlgili
İÇİNDEKİLER

Kavramlar
• Çocuklarda Sosyalleşme OKUL DÖNEMİNDE
Özellikleri GELİŞİM
• Erikson'un Psikososyal Gelişim
Kuramı Dr. Öğr. Üyesi
• Çocuklarda Psikososyal Gelişimin
Desteklenmesi
Hamide Nur
ÇEVİK ÖZDEMİR

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Psikososyal gelişimin tanımı ve
HEDEFLER

önemini açıklayabilecek,
• Psikososyal gelişimle ilgili
kavramları sıralayabilecek,
• Erikson'un psikososyal gelişim
kuramını açıklayabilecek,
• Çocuklarda psikososyal gelişimin
desteklenmesine yönelik öneriler ÜNİTE

4
sunabileceksiniz.

© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Bilişsel Gelişim

Benlik

Sosyalleşme

Psikososyal Gelişimle
İlgili Temel Sosyal olgunluk
Kavramlar

Kültür

Kişilik

Aile ilişkileri
PSİKOSOSYAL GELİŞİM

Kardeş ilişkileri

Çocuklarda
Sosyalleşme Akran ilişkileri
Özellikleri

Arkadaşlık

Akran zorbalığı

Güvene karşı güvensizlik


(0-1 yaş)

Bağımsızlığa karşı utanma


ve şüphecilik (2-3 yaş)

Girişkenliğe karşı suçluluk


duyma (4-6 yaş)

Başarıya karşı aşağılık


duygusu (7-11 yaş)

Erikson'un Psikososyal Kimlik kazanmaya karşı rol


Gelişim Evreleri karmaşası (12-18 yaş)

80
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Bilişsel Gelişim

GİRİŞ
İnsan toplumsal bir varlık olarak, çevresiyle sürekli etkileşim halindedir.
İnsanlar tek başlarına değil, bir grubun veya daha geniş bir toplumun üyesi olarak
diğerleriyle etkileşerek yaşamlarını sürdürürler. İnsanın içinde yaşadığı bir
toplumun üyesi olabilmek için sosyal ve duygusal becerilerini geliştirmesi gerekir.
Sosyal becerileri gelişmiş bir insan, çevresindeki diğer insanlarla sorun
yaratmadan olumlu ilişkiler kurabilir. Sorun yaşadığında bile çözümlerini toplumca
onaylanan yollarla çözümleyebilir. Birey kendi ihtiyaç ve istekleri ile toplumun
istekleri arasında denge sağlayabilir. Birlikte yaşadığı insanlarla yardımlaşmayı,
paylaşmayı, iş birliği içinde çalışmayı başarır ve duygularını içinde yaşadığı kültüre
uygun bir biçimde ifade edebilir.
Çocuk gelişiminde önemli süreçlerden biri de sosyalleşmedir. Sosyalleşmeyle
birlikte duygusal açıdan güçlü olmak önemlidir. Sosyalleşme, bireylerin belirli bir
grubun aktif üyeleri haline geldikleri ve grubun diğer üyelerinin değerlerini,
davranışlarını ve inançlarını kazandıkları süreçtir. İnsanın sağlıklı, mutlu ve başarılı
bir yaşam sürebilmesi için bulunduğu fiziksel ve sosyal çevreye uyum sağlaması
oldukça önemlidir. Psikososyal gelişim, çocuğun kendini ifade edebilmesi,
duygularını kontrol edebilmesi ve çevresiyle uyum içinde yaşayabilmesi için
oldukça önemlidir.
Bu bölümde psikososyal gelişimin tanımına ve önemine, psikososyal
gelişimle ilgili kavramlara, çocuklarda sosyalleşme özelliklerine, Erikson’un
psikososyal gelişim kuramına ve psikososyal gelişimin desteklenmesine yer
verilmiştir.

PSİKOSOSYAL GELİŞİM
Tanımı ve Önemi
Sosyal gelişim, bireyin içinde yaşadığı topluma uyum sağlama sürecidir.
Çocuğun sosyal gelişimi, ailesiyle arkadaşlarıyla ve çevresindeki diğer bireylerle
olan ilişkilerini, liderlik, sorumluluk alma, paylaşma vb. becerileri kazanımını içeren
bir süreçtir.
Sosyal gelişim, bireyin Çocuk, dünyaya geldiği andan itibaren ailesinin ve toplumun bir üyesidir.
içinde yaşadığı topluma Bulunduğu toplumda, kendisine ve topluma yararlı bir biçimde yaşayabilmek için
uyum sağlama düşünme, yapma, hissetme yeteneklerini kullanarak, içinde bulunduğu kültürün
sürecidir.
davranış örüntülerini, ahlak değerlerini ve kendi rollerini benimsemek zorundadır.
Bireyin doğar doğmaz fiziksel ve sosyal bir çevre içine girmesi çevreye uyum
davranışlarını gerektirir. Bireyin uyumunu sosyal gelişimi sağlar. Çocukluğun ilk
yıllarındaki sosyal gelişim, onun daha sonraki sosyal davranışlarının temelini
oluşturur.
Sosyal becerileri yetersiz olan çocuklar arkadaşları tarafından
reddedilebilmekte ve akademik açıdan başarısız olabilmektedir. Bu çocuklar

81
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Bilişsel Gelişim

ilerleyen yaşlarda yaşıtlarına göre sosyal ve duygusal sorunlarla daha fazla karşı
karşıya kalabilmektedirler.
Çocuğun sosyal bir kişi olması kalıtımdan daha çok çevresinin etkisine,
öğrenmeye bağlı olarak değişir.
Çocuğun sosyal bir kişi
olması kalıtımdan daha Bireyin sosyalleşmesi için;
çok çevresel etkilere
bağlıdır. • İhtiyaçlarını karşılamayı,
• Davranışlarını toplumun değer yargılarına göre düzenlemeyi,
• Olumsuz davranışlarını en aza indirmeyi,
• Toplumca kabul görev davranışları alışkanlık haline getirmeyi,
• Gelenek ve göreneklere uygun davranmayı,
• Başkaları ile iyi ilişkiler içinde olmayı,
• Kendin karşı saygılı olmayı öğrenmesi gerekir.

PSİKOSOSYAL GELİŞİMLE İLGİLİ KAVRAMLAR


Çocuklarda psikososyal gelişimle ilgili olarak benlik, sosyalleşme ve
sosyalleştirme, sosyal olgunluk, kültür, kişilik gibi kavramlardan söz etmek
mümkündür.
Psikososyal gelişimle ilgili kavramlar Şekil 4.1’de gösterilmiştir.

Şekil 4.1. Psikososyal Gelişimle İlgili Kavramlar

Benlik
Benlik, kişinin kendini
Benlik kavramı, kişinin kendini algılama şeklidir. Benlik, kişinin fiziksel,
algılama şeklidir.
psikolojik, sosyal ve duygusal özellikleri, istekleri ve başarıları hakkında kendi
düşüncelerinin bir bileşimidir. Kendisi hakkındaki duygu, düşünce ve tutumlarının
bütünüdür. Benlik kavramının, bireyi öğrenmeye, keşfetmeye, problem çözmeye,
başarıya ve çalışmaya yönlendirmede çok etkili olduğu belirtilmektedir. Bireyin
benlik kavramındaki olumsuzluğun ise bireyin yaşamla mücadelesinde çaresizlik
duyguları ve isteksizlikle sonuçlandığı vurgulanmaktadır.

82
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Bilişsel Gelişim

Benlik kavramı, hiyerarşik bir sıra izler. İlk olarak ilkel benlik kavramı
kazanılır. Çocuğun ev içindeki yaşantısı benlik kavramı için temel oluşturur.
Çocuğun ev dışındaki ilişkileri arttıkça kendi kendine diğer kavramları da kazanır.
Böylece ikincil benlik kavramı da oluşur.
Bir bebek, benlik kavramına sahip olarak dünyaya gelmez. Benliğin gelişimi,
çocuğun kendisiyle başkaları arasındaki farkı anladığı zaman başlar. Çocukta benlik
oluşumu, çocuğun yaşantıları sonucunda başından geçen olaylar ve çevredeki
kişilerin etkileriyle meydana gelir. Girişim duygusu benliğin olumlu yönde
gelişmesinde önemli rol oynar. Bu dönemde çocuğun davranışlarından ve
ilgilendiği konulardan dolayı eleştirilmesi, korkutulması girişim gücünü
kaybetmesine neden olabilir. Yaptıklarından dolayı sürekli korkutulan ve ceza
verilen çocuk, kendini ve yaptığı işleri değersiz görmeye başlar ve güvensiz bir
benlik yapısı geliştirir.
Bebeklikten itibaren ebeveynlerinden ilgi ve sevgi gören çocuklar daha
olumlu bir benlik yapısına sahiptirler. Bilimsel çalışmalar, benlik saygısı yüksek olan
kişilerin kendine olan güven duygularının, başarma isteklerinin daha fazla
olduğunu ve daha iyimser olduklarını ortaya koymuştur. Ayrıca bu kişiler
kendilerini, saygı duyulan ve kabul edilmeye değer, önemli kişiler olarak algılama
eğilimindedirler.

Sosyalleşme-Sosyalleştirme
Sosyalleşme, bireyin içinde yaşadığı toplumun kültürünü ve toplumdaki
rolünü öğrenerek, toplumla bütünleşmesidir. Sosyalleşme, çocuğun toplum içinde
yer almasını sağlar. Sosyalleşme doğumla başlar, yaşam boyu devam eder. Ancak
yaşamın ilk yıllarında kazanılan davranışlar sosyalleşme açısından oldukça
önemlidir.
Sosyalleşme öğrenme yoluyla gerçekleşir ve çocukların yaşamlarındaki
fırsatlar sosyalleşmeleri için esastır. Eğer çocuklar zamanlarının büyük bir
bölümünü yalnız geçiriyorlarsa, başkaları ile sosyal yaşamayı öğrenemezler.
Çocukların sadece yaşıtlarıyla değil, farklı yaşta ve özellikte olan çocuklarla da
beraber olma fırsatına sahip olmaları gerekir. Çocuklar motive edilirse sosyal
olmayı öğrenebilirler. Bir çocuk diğer insanlarla birlikte olmaktan hoşlanırsa bunu
tekrarlamak ister, bu da çocuğun sosyalleşmesini arttırır.

Sosyalleşme doğumla Başarılı bir sosyalleşme süreci geçiren çocuğun iç denetimi gelişir. Bu
başlar, yaşam boyu bağlamda sosyalleşme, çocuğa üyesi olduğu topluluğun gelenek, görenek ve
devam eder. kültürel değerleri ile ölçülerini öğretme ve benimsetme işidir. Çocuk doğduğu
zaman içinde yaşadığı toplumun kurallarını ve kültürel değerlerini bilmez. Bir
çocuğun toplumsal kuralları ve ilkeleri öğrenmesi ve benimsemesi sosyalleştirme
sonucu gerçekleşir.

83
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Bilişsel Gelişim

Ebeveynler, çocuklarının sağlıklı sosyalleşebilmeleri için çocuklarıyla etkili ve


sağlıklı bir iletişim içerisinde olmalıdır. Çocuğun sosyal deneyimler yaşayabilmesi
için uygun ortam oluşturulmalı, arkadaş ve grup etkinliklerine katılması,
duygularını, düşüncelerini ifade etmesine ve bağımsız hareket etmesine imkân
Demokratik bir aile
sağlanmalıdır. Demokratik bir aile ortamında büyüyen çocuklar sosyal açıdan aktif
ortamında büyüyen
çocuklar sosyal açıdan ve dışa dönüktür. Üzerine çok fazla düşülen çocuk ise içe dönük ve geri planda
aktif ve dışa dönüktür. kalma eğilimindedir. Çocuklar aile üyeleri ile sağlıklı ve etkili sosyal ilişkilere sahip
olursa, diğer insanlarla olan ilişkilerinden de mutluluk duyabilirler.

Sosyal Olgunluk
Bireyin içinde bulunduğu toplumun kurallarına uymada yaş düzeyine göre
gösterdiği olgunluğa sosyal olgunluk denir. Çocuğun sosyal olgunluk düzeyine
ulaşması, öncelikle anne babasıyla kurduğu sağlıklı iletişim ve etkileşim sonucu,
toplumun kültürel değerlerini öğrenmesi ile gerçekleşir. Çocuğun çevresindeki
kişilerle etkileşiminin artması, kültürel açıdan öğrenmesi gerekenleri öğrenmesi
için fiziksel, duygusal, zihinsel ve dil açısından da büyümesi, gelişmesi ve
olgunlaşması gerekir. Çocuk, sağlıklı bir sosyalleşme sürecinde sosyal yönden
olgunlaşır.

Kültür
Kültür, insanların içinde yaşadığı toplumun gelenek, görenek, örf ve
adetlerinin tümüdür. Çocuğun ergenlik çağına kadar kültürü eğitim ile gerçekleşir.
Çocuğun toplum içinde yaşayarak öğrendikleri, edindikleri bulunduğu kültürün
ona kattıklarıdır. Eğitimciler bu sürece eğitim adını verir.
İnsan dünyaya er ya da dişi olarak gelir. Kültürlenme ile kadın veya erkek
olur. Toplumca verilen cinsel rollerin, kimliklerin benimsenmesi işi ergenlik çağına
kadar tamamlanır. Davranışların büyük bir kısmının oluşmasını sağlayan temel
kişilik örgütlenmesi “birinci çocukluk”, geri kalanı ise “ikinci çocukluk evresinde”
kazanılmış olur.

Kişilik
Kişilik, bireyi diğer bireylerden ayıran, tutarlı olarak sergilenen bireye özgü
özellikler bütünüdür. Bireylerin bilişsel, duyuşsal, sosyal ve fiziksel yönlerden farklı
özellikler göstermeleri, onların mizaçları, tutumları, değerleri, belirgin davranış
kalıpları bakımından birbirlerinden farklı olmaları demektir.

ÇOCUKLARDA SOSYALLEŞME ÖZELLİKLERİ


Okul döneminde çocuklar yeni sosyal dünyalara atım atmaya başlarlar.
Çocuğun aile üyeleri dışındaki genişleyen sosyal ağları ve ilişkileri bu dönemdeki
Kültür, insanların içinde çocuklar için önemli bir aşamadır. Aile dışında genişleyen bu sosyal çevrede
yaşadığı toplumun
çocuğun baş etmesi gereken yeni zorluklar ve yeni kurallar vardır. Okul döneminde
gelenek, görenek, örf
ve adetlerinin tümüdür. çocuklar ev dışında yeni bir sosyal dünya kurarken hala anne babalarına ihtiyaç
duyarlar. Bununla birlikte çocuğun okul ortamında da öğretmenleri ile kuracakları
sağlıklı bir iletişime ihtiyaçları vardır.

84
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Bilişsel Gelişim

Çocuğun psikososyal gelişiminde aile ortamı, arkadaş edinme ve grup


ilişkilerinin ve bu ilişkilerde yaşanan rekabet ve işbirliği gibi duyguların önemi
büyüktür.

Aile İlişkileri
Çocuk doğumundan itibaren ailesiyle birlikte yaşamaya başlar ve aile onun
ilk sosyal çevresidir. Çocuk diğer insanlarla nasıl ilişki kuracağının ilk deneyimlerini
ailesiyle yaşar. Aile çocuğun ilk sosyal yaşantılarını edindiği yerdir. Bu nedenle
çocuğa karşı gösterilen tutumlar ve davranışlar çocuğun hem kişiliğini hem de
Aile çocuğun ilk sosyal sosyal gelişimini şekillendirmektedir. Çocuğun yetiştiği ailenin yapısal,
yaşantılarını edindiği sosyoekonomik ve kültürel özellikleri çocuğun ilk sosyal deneyimlerinin
yerdir. oluşmasında etkili olmaktadır.
Çocuğun aile üyeleri ile ilişkileri, çocuğun diğer bireylere, nesnelere ve tüm
yaşama kaşı aldığı tavırların, benimsediği tutum ve tavırların temelini oluşturur.
Çocukta ailenin ve toplumun bir üyesi olduğu bilincinin temelini oluşturur.
Okul dönemindeki çocuklar aileleriyle daha az zaman geçirmelerine rağmen
ailenin etkisi azalmamaktadır. Aileleriyle etkili bir iletişime sahip olan çocuklar,
kendilerine daha fazla değer verildiğini hisseder. Bu şekilde hisseden çocukların
sosyal yetkinlik seviyeleri daha yüksektir, okul ve aile içinde uyum güçlüğü
çekmezler. Anne baba ve diğer aile üyeleriyle kurulan güçlü ilişkiler, sıcak ve
destekleyici bir aile ortamı çocukların dış çevrede hissettikleri sosyal ve duygusal
baskıları hafifletmede tampon görevi üstlenmede önemli bir rol oynar. Böylece
çocuklar hem sosyal çevrelerinde hem de okul yaşantılarında güçlü bir benlik
duygusu geliştirebilir, endişe ve yalnızlık duygularıyla baş edebilir.
Anne ve babalar aile içinde oluşturdukları sıcak ve destekleyici atmosferle
birlikte çocukları müzik, sanat, spor ve kültür gibi etkinliklere yönlendirmelidir. Bu
yönlendirme çocuğun yetişkinlik sürecine katkıda bulunan beceri ve isteklendirme
gelişimini de teşvik etmektedir.
Anne ve babalar, çocukların geleceğe yönelik tercihlerini keşfetmelerine
yardımcı olabilir. Özellikle okul dönemi bunun gerçekleşmesi için çok önemli bir
zamandır. Yapılan çalışmalar, anne ve babaların çocuklarının gelecekteki
kariyerlerini şekillendirme ile ilgili konuşma ve tartışmalara başlamak için en
uygun zamanın 4.,5. ve 6. sınıflarda olduğunu göstermektedir.
Okul döneminde anne, baba ve çocuk ilişkilerinin en önemli kısımlarından
biri kimlik oluşturma sürecidir. Çünkü bu dönemde çocukların bağımsızlığa ve
özerkliğe doğru geçici adımlar atmaya başladıkları bir zamandır. Çocuk
ebeveynlerinden bağımsız bir kimlik geliştirme arzusu ve özerklik isteği
Okul döneminde anne, içerisindedir. Bu istek aynı zamanda çocukları dış dünyadaki sorumluluklara da
baba ve çocuk hazırlamaya başlar. Bu süreç anne ve babalar için sancılı bir süreç olabilmektedir
ilişkilerinin en önemli ancak bu dönemde gelişmeye başlayan ergenlik döneminin de doğal bir parçasıdır.
kısımlarından biri kimlik
oluşturma sürecidir. Demokratik bir aile ortamında, ilgi ve sevgiyle büyüyen çocuk, arkadaş
ilişkilerinde de başarılı, etkili ve özgür olmaktadır. Anne-babalar çocuklarının
bağımsızlık çabalarını destekleyerek, onların gereksinimlerini giderdikleri takdirde

85
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Bilişsel Gelişim

çocuklarının bağımsız bir kişilik kazanmasını sağlamış olurlar. Hem hoşgören ve


seven hem de ceza veren ve soğuk davranan ebeveynlerin çocukları bağımlı bir
kişilik yapısına sahip olur. Anne-babalarına güvenle bağlanan çocuklar daha
sosyaldir ve daha iyi işbirliği yaparlar. Karmaşık ve kritik durumlarda daha sabırlı
ve isteklidirler.
Kardeş ilişkileri,
çocukların gelişimi için Kardeş ilişkileri
kritik bir bağlamdır. Kardeş ilişkileri, çocukların gelişimi için kritik bir bağlamdır. İlişki kuramcıları,
çocukların kardeşleriyle kurdukları ilişkilerinin okul döneminde giderek
karmaşıklaşan sosyal ve psikolojik dünyaları içinde önemli bir motivasyon kaynağı
olarak belirtmektedir.
Oyunlar yoluyla birbirlerini tanıyarak pozitif bir etkileşim kurabilen kardeşler
zamanlarının büyük bir çoğunluğunu çatışma içinde de geçirebilir. İster oyun ister
çatışmalar yoluyla olsun kardeşler arasında kurulan yakın bağ erken çocukluk
döneminde belirgindir ve bu bağ orta çocukluk döneminde de devam eder.
Kardeşlerin birlikte elde ettikleri deneyimler, çocukların sosyal anlayış
kazanmalarına, birlikte oyun kurmalarına ve bilgi alışverişi yapmalarına yardımcı
olur. Kardeşler arasında yaş farkının olması, yeteneklerin ve çocukların sahip
olduğu yaşantılarında birbirinden farklı olmasına neden olur. Örneğin; okul
döneminde (orta çocukluk) olan bir çocuğun erken çocukluk döneminde olan
kardeşi ile etkileşimleri sırasında çocukların kazandıkları bilgi ve deneyimlerin
önemli olduğu vurgulanır.
Psikanalitik bakış açısı, kardeş çatışmaları, anne baba sevgisi için rekabet ve
kardeş kıskançlığının kardeş ilişkilerinde önemli bir etki yarattığını savunur. Kardeş
ilişkilerinde önemli ilişkilerden biri de doğum sırasıdır. Okul döneminde (orta
çocukluk) 9 yaşında olan bir çocuğun erken çocukluk dönemindeki 5 yaşındaki bir
kardeşine anne ve babasının farklı davranması beklendik, normal bir durumdur.
Bu noktada, anne baba bir çocuğu destekliyor veya kardeşler anne ve babanın
kendisine farklı kardeşine farklı davrandığını algılıyor ve kendisini haksızlığa
uğramış gibi hissediyorsa, bu duygular hem aile işleyişine hem de kardeş
ilişkilerine zarar verebilir. Bu durumlar karşısında çocuklarda davranış sorunlarının
ortaya çıkması kaçınılmazdır olabilir. Kardeş kıskançlığı ve çatışmalarının davranış
sorunları için risk faktörü olduğu öne sürülse de okul çağı dönemde kardeşe sahip
olmanın ve iyi kardeşlik ilişkilerinin de çocukların sosyal ve duygusal becerilerinin
gelişmesinde büyük bir fırsat olabileceği öne sürülmektedir.

Akran ilişkileri
Okul döneminde Okul döneminde aidiyet, bağlılık ve benlik saygısındaki gelişmeler çocukların
aidiyet, bağlılık ve akran ilişkilerinde de önemli bir rol oynar. Çocukların dostluk duygusu gelişir ve
benlik saygısındaki
sosyal ilişkilerinde güvenen ve güvenilen biri olmayı öğrenir. Destekleyici bir akran
gelişmeler çocukların
ilişkisi olan çocukların benlik saygıları ve ilişkilerindeki paylaşım daha yüksektir. Bu
akran ilişkilerinde
önemli bir rol oynar. çocuklar yalnızlıktan ve sosyal dışlanmadan yakınmazlar.

86
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Bilişsel Gelişim

Güçlü bir akran ilişkisi okul dönemindeki çocuğun ruh sağlığını destekleyici,
iyilik halini ve akademik başarıyı güçlendirici bir görev üstlenir. Bu dönemde
çocuklar, akranlarıyla oynadıkları oyunlar ve gerçekleştirdikleri fiziksel
etkinliklerden çok büyük keyif ve doyum alır. Bu dönemde akranlardan kabul ve
onay alma çok önemlidir. Bu dönemdeki çocuğun özgüven duygusu, sosyal kabul
ve onay üzerinden değer görür. Çünkü çocukların kendilerini nasıl hissettikleri,
Akran kabulü, çocuğun fiziksel görünümleri ve akademik başarıları akran ilişkilerindeki sosyal kabul ve
sınıf arkadaşları onaya bağlıdır.
tarafından değerli bir
sosyal arkadaş olarak Akran ilişkilerindeki sosyal onay ve kabul orta çocukluk döneminde “akran
görülme ve kabulü” kavramına karşılık gelmektedir. Akran kabulü, çocuğun sınıf arkadaşları
değerlendirme tarafından değerli bir sosyal arkadaş olarak görülme ve değerlendirme derecesidir.
derecesidir. Akran kabulü, arkadaşlık ilişkilerindeki karşılıklı ilişkiden ziyade bireye ilişkin
görüşü içeren tek taraflı bir bakış açısıdır. Akran kabulünün belirleyicileri, akranlar
arasında popüler olma ve akranlar tarafından reddedilmedir. Akranlar arasında
popüler olan çocukların pek çoğu sosyal ve akademik yeterlilik açısından
diğerlerinden öndedir. Okul ortamında akranları ile olumlu dostluk ilişkileri
kurarlar ve işbirliğine daha yatkındırlar ve sosyal problem çözme becerileri
yüksektir.
Akran reddi, akran grubu tarafından istenmeyen, kabul görmeyen ve
etiketlenen çocukların durumunu ifade eder.

• Bu çocuklar akranları tarafından “kavgacı, ispiyoncu,


Örnek

Akran kabulünün şişman” vb. şeklinde atfedilir.


belirleyicileri, akranlar
arasında popüler olma
ve akranlar tarafından
Ebeveynler okul döneminde çocuklara akran kabulü ve reddi hakkında
reddedilmedir.
çocuklara rehberlik yaparak çocukların akran ilişkilerinde daha dengeli bir seyir
izlemelidirler.

Arkadaşlık
Harry Stack Sullivan, arkadaşlığın çocuk ve ergen gelişiminde ve iyilik
halinde çok önemli rolü olduğunu belirten kuramcılardan biridir. Sullivan’a göre
tüm bireylerin güvenli bağlanma ve hassasiyet için toplumsal duyarlılık ve keyifli
arkadaşlıklara ihtiyacı vardır. Okul dönemindeki çocuklar, temel bir sosyal ihtiyaç
olan arkadaşlığı edinmek ve korumak için kaygı yaşarlar. Anne babalarıyla güvenli
bağlanan, duygu düzenleme becerileri yüksek olan çocuklar arkadaş ilişkilerini
kurma ve sürdürmede yeterlidirler.
Yapılan çalışmalar ilkokul yıllarında kurulan arkadaşlığın okula geçişi
kolaylaştırdığını işaret etmektedir. İlkokul yıllarında sınıfında yakın bir arkadaşı
olan çocukların sınıf içinde uyum ve okula karşı olumlu tutum geliştirme
düzeylerinin daha fazladır. Bu nedenle çocuklar okul ortamında kendilerini daha
mutlu hissederler. Arkadaşlarına karşı prososyal davranışlar gösteren çocukların

87
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Bilişsel Gelişim

ilişkilerinin daha olumlu bir seyir gösterirken, bu çocukların arkadaşlık ilişkilerinde


cinsiyete dayalı farklılar gözlenebilmektedir.

• Saldırganlık eğilimi yüksek olan erkek çocuklarının

Örnek
orta çocukluk dönemindeki okul ilişkileri fiziksel saldırı,
kuralları çiğneme ve zorlayıcı sözel ifadeleri içerir.

Akran zorbalığı
Akran zorbalığı, tüm dünyadaki çocuklar için önemli bir halk sağlığı sorunu
olarak kabul edilmektedir. Akran zorbalığı, kasıtlı ve tekrarlayan saldırganlık
eylemleri olarak tanımlanır. Akran zorbalığının fiziksel, sözel, ilişkisel ve elektronik
zorbalık şeklinde boyutları vardır.
Sutton ve Smith (1999) ve bazı araştırmacılar, akran zorbalığının sadece bir
kurban ve zorbadan ibaret olan ikili bir süreç olmadığını, pek çok çocuğun okul
ortamında doğrudan ya da dolaylı olarak akran zorbalığına çoklu rollerle dahil
edildiği ve mağdur olduğu belirtilmiştir.
McKinnon (2001) ilkokula giden 11 yaşındaki 153 çocukla yaptığı çalışmada
akran zorbalığına ilişkin 5 adet çoklu rol tanımlamıştır. Bunlar; zorbalar, kurbanlar,
yandaşlar, koruyucular ve aktif taraflar. Koruyucular, kurbana arkadaşlık eden
çocuklar. Yandaşlar, zorbaların tarafını tutan çocuklar. Aktif taraftar ise olayı
seyreden ve şahitlik eden çocuklardır. McKinnon, sınıf ortamında baskın akran
gruplarında olan veya lider konumunda olan çocukların veya grupların çoğunlukla
zorba ya da yandaş rollerinde olduğunu ileri sürmüştür. Baskın gruplarda olan
fakat lider olmayan çocukların büyük bir çoğunluğunun da aktif taraftarlar
olduğunu belirlemiştir. Sınıf içinde hiçbir grupta yer almayan ve dahil olmayan
çocukların ise kurban rolünde olduğunu belirtmiştir. Ayrıca okul ve sınıf
ortamındaki grup dinamiklerinin de akran zorbalığında belirleyici rolü olduğunu
ileri sürmüştür.
Sutton (2001)’e göre akran zorbalığı, sosyal biliş ve çevresel faktörlerle
şekillenir ve düzenlenir. Crick ve Dodge (1996) ise sosyal bilgi işleme kuramına
dayanarak akran zorbalığının sosyal bilgi işleme sürecindeki yetersizlikler ve
eksiklikler nedeniyle ortaya çıktığını belirtmişlerdir. Camodeca ve arkadaşları
(2003) sosyal bilgi işleme kuramına dayalı olarak orta çocukluk dönemindeki akran
zorbalığını incelemişlerdir. Bu incelemelerde, zorba ve kurbanların sosyal
Akran zorbalığının uyaranları tanımlama, açıklama ile karar verme becerilerinde yetersizlikleri
fiziksel, sözel, ilişkisel ve
olduğunu ve bu çocukların sosyal becerilerinde ciddi sorunların olduğunu
sözel zorbalık şeklinde
boyutları vardır. belirtmişlerdir.
Sutton (2001) akran zorbalığını açıklarken, zorba çocukların zihin
kuramındaki yetersizlikleri nedeniyle bu çocukların başkalarının arzu, istek ve
niyetlerini sağlıklı bir şekilde anlayamadıklarını belirtmiştir. Sutton yaptığı
çalışmada zorbaların, kurban ve aktif taraflara göre zihin kuramı puanlarının
oldukça düşük seviyede olduğunu bulmuştur.

88
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Bilişsel Gelişim

Rest (1983), Piaget ve Kohlberg’in ahlaki gelişim kuramlarından yola çıkarak


dört bileşenli bir ahlak modelinde akran zorbalığını açıklamıştır. Bu boyutlar
şunlardır;

• Ahlaki duyarlılık (bir başkasının ahlaki bir sorunu olduğunu anlayabilme),


• Ahlaki yargılama (ahlaki bir konu üzerinde karar verme),
• Ahlaki motivasyon (bireyin haklı bir değere kendini adaması ve bu
doğrultuda ahlaki eylemlerde bulunması),
• Ahlaki kişilik-karakter (ahlaki kişilikleri model alma ve bu şekilde
davranma).
Dijital çağda akran zorbalığı çok daha önemli bir hal almıştır. İnternet ve
diğer sosyal medya araçlarının erişiminin hızla yayılması ile birlikte siber zorbalık
çocuk ve ergenler için ciddi bir tehlike olarak baş göstermektedir. Geleneksel
anlamda akran zorbalığı okul ortamında kendini gösterirken, siber zorbalık
elektronik bir şekilde kendini göstermektedir. Bu durum çocukların gelişimi
üzerinde ciddi sorunlara yol açabilmektedir. McKinnon’nun (2001) akran
zorbalığında belirttiği roller siber zorbalığa transfer edildiğinde olayın sadece okul
ortamında kalmayıp, toplumun tüm kesimine yayılmasının çocuklar üzerindeki
olumsuz etkiyi artıracağını belirtmektedir.

ERİKSON’UN PSİKOSOSYAL GELİŞİM KURAMI


Erik Erikson, farklı kültürlerde çalışmış ve yaşam boyu gelişim ilkesini ortaya
atan ilk psikologlardan birisidir. Erikson, Freud’un psikoseksüel gelişim kuramına
sosyal boyutunda katılması gerektiğine inanmıştır. Her iki bilim insanı da kişiliğin
gelişiminin herkesin yaşadığı düzenli bir aşamalar sıralamasının sonucunda ortaya
çıktığına inanmaktadır. Erikson, psikososyal gelişimin yetişkinliğe kadar yaşandığını
savunmaktadır. Erikson’a göre, kişilik doğumla başlayıp, olgunluğa ve ölüme kadar
giden yaş aralığı içinde gelişimini sürdürür. Erikson, yaşamın tüm bölümlerinin
önemli ve kritik olduğunu vurgular.

Erikson’un psikososyal gelişim evreleri


Erikson, yaşam dönemlerini sekize ayırır. Kişilik, sekiz dönemin tümünde
gelişimini sürdürür ve bir dönemde yaşanan olumsuzluklar, sonraki dönemde
olumlu yöne çevrilebilir.

Erikson’a göre, kişilik • Çevresine güvenemeyen bir bebeğe bir sonraki


Örnek

doğumla başlayıp, dönemde ilgi ve sevgiyle bakım sağlanırsa, çocuk


olgunluğa ve ölüme insanlara karşı güven geliştirebilir.
kadar giden yaş aralığı
içinde gelişimini
sürdürür. Erikson’un kuramını Freud’un kuramından ayıran en temel özellik, olumsuz
ve başarısız geçirilen bir döneminde daha sonraki dönemde olumlu ve başarılı bir
hale dönüşmesidir.
Erikson’un psikososyal gelişim evreleri şunlardır;

89
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Bilişsel Gelişim

• Güvene karşı güvensizlik (01-yaş)


• Bağımsızlığa karşı utanma ve şüphecilik (2-3 yaş)
• Girişkenliğe karşı suçluluk duyma (4-6 yaş)
• Başarıya karşı aşağılık duygusu (7-11 yaş)
• Kimlik kazanmaya karşı rol karmaşası (12-18 yaş)

Başarıya karşı aşağılık duygusu (7-11 yaş)


Çocuğun okul yıllarına rastlayan bu dönemde, çocuk enerjisinin ve
zamanının büyük bir bölümünü yeni bilgi ve beceriler edinerek geçirmektedir.
Çocuklar enerjilerini öğrenmeye, problem çözmeye ve başarılı olmaya
yöneltmişlerdir. Bu dönemde çocuk okul projeleri, spor ve hobiler gibi akademik
beceri ve aktivitelere yönelmiştir.

•Çocuk bir projeye dahil edildiğinde, “iyi bir iş


Örnek

çıkarabilir miyim?” ya da “bunu doğru yapabilir


miyim?” şeklinde sorulara cevap arar .

Çocuklar teşvik edildiklerinde, övüldüklerinde ve iş bittikten sonra


ödüllendirildiklerinde çalışkanlıkları artar. Ebeveynler çocuklarının
çalışkanlıklarının farkında olmazsa, onların aşağılık duygusu geliştirmelerine neden
olabilir. Akademik alanda başarılı olmayan çocuklar yaşıtlarıyla
karşılaştırıldıklarında aşağılık duygusu yaşarlar. Bu aşağılık duygusu yaşam boyu
kişiliklerinin bir parçası olabilir.
Akademik beceri öğrenen, okulda gerekli görevleri yerine getiren ve
akranları ile karşılaştırma yapan çocuklar yeterlilik kazanırlar. Yeterlilik
kazanamayan çocuklar aşağılık duygusu geliştirirler. Bu dönemde öğretmenlerin
ve akranların çocuklar üzerinde önemli bir etkisi vardır. Çünkü evde çalışkanlığa
teşvik edilen ve ödüllendirilen çocuk okulda travmatize edilebilir.
Bu yaş grubunun en karakteristik özelliği, aynı cinsler arasında
gruplaşmaların olmasıdır. Bu yaş çocukları sürekli bir şey denemek, yeni beceriler
kazanmak, üstünlük göstermek ister. Övünmeye bayılır, yaşıtlarıyla hem arkadaşlık
kurma isteği vardır hem de onların arasında bir beceri ve yetenek üstünlüğü ile
farklı olma çabasındadır. Oyunlarda kazanmak önemli bir başarı sayılır.
7-11 yaş grubunun en
karakteristik özelliği, Sosyal gruplar, anne-babanın yasaklarına karşı çıkma, bağımsız hareket
aynı cinsler arasında etme, kendi aralarında gizli şifreler ya da kendilerine özgü konuşma biçimi,
gruplaşmaların kendilerine özgü kurallar ve davranışların kazanılmasına olanak verir. Bu dönemde
olmasıdır. çocuğun uygun arkadaş, uygun sosyal grup seçimine yardımcı olunmalı ve
duyguları incitmeden desteklenmelidir. Sonuç olarak, çocukların çabaları
desteklendiğinde çalışma ve başarılı olma davranışları gelişir. Aksi takdirde sürekli
olarak yaptıkları eleştirilen, desteklenmeyen ve beğenilmeyen çocuklar,
yaptıklarının değersiz olduklarını düşünerek aşağılık duygusu geliştirebilirler.

90
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Bilişsel Gelişim

ÇOCUKLARDA PSİKOSOSYAL GELİŞİMİN


DESTEKLENMESİ
Doğumla başlayıp, tüm yaşam boyunca devam eden sosyalleşme süreci,
bebeklik ve erken çocukluk yıllarında, daha sonraki yıllara temel oluşturan
beceriler kazanıldığı için kritik bir öneme sahiptir. Çocuğun sosyalleşme sürecinde
ilk olarak aile, daha sonra okul, arkadaşlar, akrabalar ve komşuları gibi daha geniş
sosyal bir çevre etkili olmaktadır. Çocuk kendisine en yakın olarak ailesiyle iletişim
halindedir. Aileler çocuklarının hem sevgi hem de maddi ihtiyaçlarını
karşılamalıdırlar. Çocuklarını çok iyi tanıyıp, ne yapıp, neyi yapamadıklarını çok iyi
bilmelidir.
Ebeveynlerin aşırı koruyucu bir tutumla yaklaşmaları, çocuğa başarılı
olmaları konusunda sürekli baskı yapmaları, duygusal ve fiziksel cezalar vermeleri
çocuğun kendisine olan güven duygusunu zedeleyerek, içe kapanık bir kişilik yapısı
geliştirmesine ve saldırgan davranışlarda bulunmasına neden olabilir. Bu ise
çocuğun başkalarıyla işbirliği içinde çalışmasını, olumlu sosyal ilişkiler kurmasını
engelleyebilir. Okul döneminde çocuk için arkadaşlık önemlidir. Bu dönemde
akranlar çocuğun çeşitli sosyal beceriler kazanması üzerinde önemli rol
oynamaktadır.
Ebeveynlere ve eğitimcilere, çocuğun psikososyal gelişimini desteklemeye
yönelik bazı öneriler şunlardır;

• Ebeveynler çocuklarıyla güvenilir, sıcak, olumlu ve sevecen bir ilişki


kurmalıdır.
• Çocukla karşılıklı iletişime dayanan oyunlar oynamalıdır.
• Çocuğa sorumluluk alma duygusu kazandırılmalı, çocuk sorumluluk alma
konusunda özendirilmeli ve desteklenmelidir.
• Çocuğa etkileşime girebileceği sosyal ortamlar sağlanmalıdır. Çocuk her
yaştan çocuk ve yetişkinle iletişim kurması için uygun ortam sağlanmalı ve
motive edilmelidir.

Ebeveynlerin aşırı •Evden hiç çıkarılmayan bir çocuk sağlıklı sosyal


otoriter, aşırı koruyucu davranışlar gösteremeyebilir.
Örnek

veya tutarsız tutumları, •Bu nedenle çocuğun arkadaş çevresine girmesine ve


çocuğun sosyal etkinliklere katılmasına fırsat verilmelidir.
gelişimini olumsuz
etkileyebilir. • Ebeveynlerin aşırı otoriter, aşırı koruyucu veya tutarsız tutumları, çocuğun
sosyal gelişimini olumsuz etkileyebilir.

91
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Bilişsel Gelişim

•Aşırı koruyucu bir anne babanın çocuğu onlara aşırı

Örnek
bağımlı olabilir, kendi başına hareket edemeyebilir ya
da yaşıtlarıyla iletişim kurmada zorlanabilir, antisosyal
davranışlar sergileyebilir.

• Bu nedenle ebeveynler çocuklarına karşı tutarlı, teşvik edici, uzlaşmacı,


iletişime açık ve destekleyici davranmalıdır.
• Günlük yaşamdaki sosyal beceriler çocuğa öğretilerek günlük yaşamda
kullanmasına teşvik edilmelidir.
• Çocuğa kazandırılması istenen olumlu sosyal beceriler konusunda çocuğa
iyi bir model olunmalıdır.
• Çocukla iletişim kurarken “sen” dili yerine “ben” dili tercih edilmelidir.

•“Sen yaramaz bir çocuksun” ifadesini kullanmak yerine


Örnek

“bu davranışın beni çok rahatsız ediyor” ifadesi tercih


edilmelidir.

• Çocukların arkadaş ilişkilerini artırmak ve desteklemek için grup


çalışmalarına ve projelere yer verilmelidir.
• Çocuk arkadaş edinirken seçici davranabilir. Bu nedenle çocuğa her bireyin
farklı özelliklerinin olduğu (dil, din, ırk, cinsiyet, statü vb.) ve bu özellikleri
nedeniyle ayrım, etiketleme ve sınıflama yapmadan arkadaşlık kurması
konusunda desteklenmelidir.
• Çocuğun okulla ilgili sorunları var ise okul-aile işbirliği içinde çocuğa
duygusal destek verilmelidir.

• Siz de çocuğun psikososyal gelişimin


Bireysel
Etkinlik

desteklenmesine yönelik birkaç örnek


oluşturunuz.

92
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Bilişsel Gelişim

• PSİKOSOSYAL GELİŞİM
•Sosyal gelişim, bireyin içinde yaşadığı topluma uyum sağlama sürecidir.
Çocuğun sosyal gelişimi, ailesiyle arkadaşlarıyla ve çevresindeki diğer
bireylerle olan ilişkilerini, liderlik, sorumluluk alma, paylaşma vb. beceriler
kazanımını içeren bir süreçtir.
Özet
•PSİKOSOSYAL GELİŞİMLE İLGİLİ KAVRAMLAR
•Çocuklarda psikososyal gelişimle ilgili olarak benlik, sosyalleşme ve
sosyalleştirme, sosyal olgunluk, kültür, kişilik gibi kavramlardan söz etmek
mümkündür.
•Benlik
•Kişinin kendini algılama şeklidir.
•Benlik kavramı, hiyerarşik bir sıra izler. İlk olarak ilkel benlik kavramı
kazanılır. Çocuğun ev içindeki yaşantısı benlik kavramı için temel oluşturur.
Çocuğun ev dışındaki ilişkileri arttıkça kendi kendine diğer kavramları da
kazanır. Böylece ikincil benlik kavramı da oluşur.
•Sosyalleşme-Sosyalleştirme
•Sosyalleşme, bireyin içinde yaşadığı toplumun kültürünü ve toplumdaki
rolünü öğrenerek, toplumla bütünleşmesidir.
•Başarılı bir sosyalleşme süreci geçiren çocuğun iç denetimi gelişir. Bu
bağlamda sosyalleşme, çocuğa üyesi olduğu topluluğun gelenek, görenek ve
kültürel değerleri ile ölçülerini öğretme ve benimsetme işidir. Çocuk
doğduğu zaman içinde yaşadığı toplumun kurallarını ve kültürel değerlerini
bilmez. Bir çocuğun toplumsal kuralları ve ilkeleri öğrenmesi ve benimsemesi
sosyalleştirme sonucu gerçekleşir.
•Sosyal Olgunluk
•Bireyin içinde bulunduğu toplumun kurallarına uymada yaş düzeyine göre
gösterdiği olgunluğa sosyal olgunluk denir.
•Çocuğun sosyal olgunluk düzeyine ulaşması, öncelikle anne babasıyla
kurduğu sağlıklı iletişim ve etkileşim sonucu, toplumun kültürel değerlerini
öğrenmesi ile gerçekleşir.
•Kültür
•Kültür, insanların içinde yaşadığı toplumun gelenek, görenek, örf ve
adetlerinin tümüdür.
•Çocuğun ergenlik çağına kadar kültürü eğitim ile gerçekleşir. Çocuğun
toplum içinde yaşayarak öğrendikleri, edindikleri bulunduğu kültürün ona
kattıklarıdır. Eğitimciler bu sürece eğitim adını verir.
•Kişilik
•Kişilik, bireyi diğer bireylerden ayıran, tutarlı olarak sergilenen bireye özgü
özellikler bütünüdür. Bireylerin bilişsel, duyuşsal, sosyal ve fiziksel yönlerden
farklı özellikler göstermeleri, onların mizaçları, tutumları, değerleri, belirgin
davranış kalıpları bakımından birbirlerinden farklı olmaları demektir.
•ÇOCUKLARDA SOSYALLEŞME ÖZELLİKLERİ
•Okul döneminde çocuklar yeni sosyal dünyalara atım atmaya başlarlar.
Çocuğun aile üyeleri dışındaki genişleyen sosyal ağları ve ilişkileri bu
dönemdeki çocuklar için önemli bir aşamadır.
•Çocuğun psikososyal gelişiminde aile ortamı, arkadaş edinme ve grup
ilişkilerinin ve bu ilişkilerde yaşanan rekabet ve işbirliği gibi duyguların önemi
büyüktür.

93
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Bilişsel Gelişim

•Aile İlişkileri
•Çocuk doğumundan itibaren ailesiyle birlikte yaşamaya başlar ve aile onun
ilk sosyal çevresidir. Çocuk diğer insanlarla nasıl ilişki kuracağının ilk
deneyimlerini ailesiyle yaşar. Aile çocuğun ilk sosyal yaşantılarını edindiği
yerdir. Bu nedenle çocuğa karşı gösterilen tutumlar ve davranışlar çocuğun
Özet (devamı)
hem kişiliğini hem de sosyal gelişimini şekillendirmektedir.
•Kardeş İlişkileri
•Kardeş ilişkileri, çocukların gelişimi için kritik bir bağlamdır. İlişki kuramcıları,
çocukların kardeşleriyle kurdukları ilişkilerinin okul döneminde giderek
karmaşıklaşan sosyal ve psikolojik dünyaları içinde önemli bir motivasyon
kaynağı olarak belirtmektedir.
•Akran İlişkileri
•Okul döneminde aidiyet, bağlılık ve benlik saygısındaki gelişmeler çocukların
akran ilişkilerinde de önemli bir rol oynar. Çocukların dostluk duygusu gelişir
ve sosyal ilişkilerinde güvenen ve güvenilen biri olmayı öğrenir. Destekleyici
bir akran ilişkisi olan çocukların benlik saygıları ve ilişkilerindeki paylaşım
daha yüksektir. Bu çocuklar yalnızlıktan ve sosyal dışlanmadan yakınmazlar.
•Arkadaşlık
•Harry Stack Sullivan, arkadaşlığın çocuk ve ergen gelişiminde ve iyilik halinde
çok önemli rolü olduğunu belirten kuramcılardan biridir. Sullivan’a göre tüm
bireylerin güvenli bağlanma ve hassasiyet için toplumsal duyarlılık ve keyifli
arkadaşlıklara ihtiyacı vardır.
•Akran Zorbalığı
•Akran zorbalığı, kasıtlı ve tekrarlayan saldırganlık eylemleri olarak tanımlanır.
Akran zorbalığının fiziksel, sözel, ilişkisel ve elektronik zorbalık şeklinde
boyutları vardır.
•ERİKSON’UN PSİKOSOSYAL GELİŞİM KURAMI
•Erikson’a göre, kişilik doğumla başlayıp, olgunluğa ve ölüme kadar giden yaş
aralığı içinde gelişimini sürdürür. Erikson, yaşamın tüm bölümlerinin önemli
ve kritik olduğunu vurgular.
•Erikson’un psikososyal gelişim evreleri şunlardır;
•Güvene karşı güvensizlik (01-yaş)
•Bağımsızlığa karşı utanma ve şüphecilik (2-3 yaş)
•Girişkenliğe karşı suçluluk duyma (4-6 yaş)
•Başarıya karşı aşağılık duygusu (7-11 yaş)
•Kimlik kazanmaya karşı rol karmaşası (12-18 yaş)
•ÇOCUKLARDA PSİKOSOSYAL GELİŞİMİN DESTEKLENMESİ
•Doğumla başlayıp, tüm yaşam boyunca devam eden sosyalleşme süreci,
bebeklik ve erken çocukluk yıllarında, daha sonraki yıllara temel oluşturan
beceriler kazanıldığı için kritik bir öneme sahiptir. Çocuğun sosyalleşme
sürecinde ilk olarak aile, daha sonra okul, arkadaşlar, akrabalar ve komşuları
gibi daha geniş sosyal bir çevre etkili olmaktadır. Çocuk kendisine en yakın
olarak ailesiyle iletişim halindedir. Aileler çocuklarının hem sevgi hem de
maddi ihtiyaçlarını karşılamalıdırlar. Çocuklarını çok iyi tanıyıp, ne yapıp, neyi
yapamadıklarını çok iyi bilmelidir.

94
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Bilişsel Gelişim

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi bireyin sosyal gelişimle ilgili olarak kendi
algılaması ve değerlendirmesine yönelik geliştirdiği yapıyı ifade eder?
a) Benlik
b) Yetenek
c) Kişilik
d) Sosyalleşme
e) Uyum

2. Bireyin içinde yaşadığı toplumun kültürünü öğrenmesi veya toplumla


bütünleşmesini ifade eden kavram hangisidir?
a) Öğrenme
b) Kültür
c) Sosyalleşme
d) Sosyal olgunluk
e) Duygu

3. McKinnon’a göre aşağıdakilerden hangisi dijital çağda okul çağı çocuklar


için en önemli tehlikelerden biridir?
a) Akran reddi
b) Obezite
c) Oyun bağımlılığı
d) Siber zorbalık
e) Sözel şiddet

4. Arkadaşlığın çocuk ve ergen gelişiminde ve iyilik halinde önemli bir rolü


olduğunu savunan kuramcı aşağıdakilerden hangisidir?
a) Sullivan
b) Piaget
c) Erikson
d) Bruner
e) Thorndike

5. Aşağıdakilerden hangisi akran zorbalığının boyutları arasında yer almaz?


a) Fiziksel zorbalık
b) Sözel zorbalık
c) İlişkisel zorbalık
d) Elektronik zorbalık
e) Akran reddi

95
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Bilişsel Gelişim

6. Kişiliğin doğumla başlayıp, olgunluğa ve ölüme kadar giden yaş aralığı


içinde gelişimini sürdürdüğünü savunan bilim insanı hangisidir?
a) Piaget
b) Bruner
c) Vygotsky
d) Erikson
e) Thorndike

7. Erikson’un psikososyal gelişim kuramına göre 7-11 yaş hangi gelişim evresi
içerisinde yer alır?
a) Güvene karşı güvensizlik
b) Bağımsızlığa karşı utanma ve şüphecilik
c) Girişkenliğe karşı suçluluk duyma
d) Başarıya karşı aşağılık duygusu
e) Kimlik kazanmaya karşı rol karmaşası

8. Erikson’un psikososyal gelişim kuramındaki başarıya karşı aşağılık duygusu


gelişim evresiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
a) Çocuk enerjisini öğrenmeye, problem çözmeye ve başarılı olmaya
yöneltmiştir.
b) Çocuk aynı cinsten arkadaşlarıyla gruplaşır.
c) Çocuğun kendine özgü konuşma biçimi ve kuralları vardır.
d) Çocuk yeni beceriler kazanmak, üstünlük göstermek ister.
e) Çocuğun spor ve hobiler gibi akademik beceri ve aktivitelere olan
ilgisi azalmıştır.

9. Okul dönemindeki çocuğun psikososyal gelişimini desteklemeye yönelik


aşağıdakilerden hangisinin yapılması uygun değildir?
a) Çocukla karşılıklı iletişime dayalı oyunlar oynanmalıdır.
b) Çocuğa sorumluluk alma duygusu kazandırılmalıdır.
c) Çocuğa etkileşime girebileceği sosyal ortamlar sağlanmalıdır.
d) Çocuğun başarılı olması için bireysel çalışma ve etkinliklere
yönlendirilmelidir.
e) Çocuğa iyi bir model olunmalıdır.

10. Aşağıdakilerden hangisi çocuğun ilk sosyal deneyimlerinin oluşmasında


etkili olan faktörler arasında yer almaz?
a) Aile yapısı
b) Kültürel yapı
c) Sosyal yapı
d) Ekonomik yapı
e) Bilişsel yapı
Cevap Anahtarı
1.a, 2.c, 3.d, 4.a, 5.e, 6.d, 7.d, 8.e, 9.d, 10.e

96
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Bilişsel Gelişim

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Baran, G. (2011). Sosyal gelişim. Aral, N., Baran, G. (Ed.), Çocuk Gelişimi içinde (s.
193-208). İstanbul: YA-PA Yayınları.
Yıldız Bıçakçı, M., Durualp, E. (2018).Sosyal ve duygusal gelişim. Aral, N. (Ed.)
Çocuk Gelişimi içinde (s. 129-139). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi
Bacanlı, H. (2006). Gelişim ve öğrenme. (12. Basım). Ankara: Nobel.
Kılıç, Ş. (2018). Orta çocukluk dönemi. Güngör Aytar, F. (Ed.) Gelişim Psikolojisi
içinde (s. 141-145). Ankara: Hedef Yayıncılık ve Mühendislik
Selçuk, Z. (2007). Eğitim psikolojisi. Ankara: Nobel.
Yavuzer, H. (2005). Çocuk psikolojisi. İstanbul: Remzi

97
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
PSİKOSEKSÜEL GELİŞİM

• Psikoseksüel gelişim ile ilgili


kavramlar
İÇİNDEKİLER

• Psikoseksüel gelimi etkileyen


faktörler
• Psikoseksüel gelişime
kuramsal yaklaşım
OKUL DÖNEMİNDE
• Okul yaş grubu çocuğunda GELİŞİM
psikoseksüel gelişim özellikleri
• Psikoseksüel gelişimin
Dr. Sibel Serap CEYLAN
desteklenmesi

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Psikoseksüel gelişim ile ilgili
kavramların tanımı
HEDEFLER

yapabilecek
• Psikoseksüel gelişim ile ilgili
kuramları hakkında bilgi sahibi
olabilecek
• Okul yaş grubu çocuğunun
psikoseksüel gelişim
özelliklerini sayabilecek
• Okul yaş grubunda
psikoseksüel gelişimin
değerlendirilmesi ve ÜNİTE

5
desteklenmesini
açıklayabileceksiniz.

© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Psikoseksüel Gelişim

•Psikoseksüel
gelişim ile ilgili
kavramlar

•Biyolojik Faktörler

•Psikoseksüel gelimi
etkileyen faktörler
•Psiko-sosyal
PSİKOSEKSÜEL GELİŞİM

Faktörler

•Topografik Kişilik
Kuramı
•Psikoseksüel
•Freud'un •Yapısal Kişilik
gelişime kuramsal
Psikoanalitik Kuramı Kuramı
yaklaşım
•Psikoseksüel
Gelişim Kuramı

•Okul yaş grubu


çocuğunda
psikoseksüel gelişim
özellikleri

Psikoseksüel
gelişimin
desteklenmesi

99
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Psikoseksüel Gelişim

GİRİŞ
Büyüme ve gelişme doğum öncesi dönemden başlayıp insanın ömrünün
sonuna kadar devam etmektedir. Çocuk gelişim dönemlerinden okul dönemi pek
çok açıdan kritik özelliklere sahiptir. 6-12 yaşlar arasındaki yani okul dönemindeki
çocuklar için fiziksel, bilişsel ve sosyal açıdan gelişimlerin olduğu bir dönemdir.
Okul dönemindeki çocuğun cinsel konulara ilgisi azalmış olmasına rağmen
bedenindeki gerçekleşen değişimler ve arkadaşları ile olan konuşmalar çocuğun
cinsellik hakkında meraklanmasına neden olmaktadır. Ayrıca bu dönemin
sonlarına doğru ergenliğe giriş ile birlikte psikoseksüel gelişim önem
kazanmaktadır.
Psikoseksüel gelişim çocuğun doğumdan itibaren başlamaktadır ve yaşam
boyu devam eden bir süreçtir. Bu nedenle yaş dönemlerine göre çocuğun uygun
şekilde bilgilendirilmesi önemlidir. Psikoseksüel gelişim ile ilgili olarak cinsel
eğitimin ilk verilmesi gereken yer ailedir. Ancak ailede başlayan cinsel eğitimin okul
Ailede başlayan
döneminde de eğitim kurumlarında desteklenmesi önemlidir. Ebeveynlerin ve
eğitimin okul
döneminde de eğitim öğretmenlerin çocuğun kendilerine yönelttiği soruları, gelişim özelliklerine uygun
kurumlarında olarak ve doğru bir şekilde cevaplaması önemlidir. Çünkü çocuk merak ettiği
desteklenmesi konular hakkında ebeveynlerinden ve öğretmenlerinden bilgi almazsa, bilgi almak
önemlidir için farklı kaynaklara yönelecektir. Bunlar internet ve arkadaş çevresi olabilir.
Ancak çocukların internet ve arkadaş çevresinden edindiği bilgiler her zaman
doğru ve güvenilir olmayabilir.
Bununla birlikte televizyon ve filmlerde yer alan gerçekçi olmayan
beklentiler ve internette bulunan yanlış ya da eksik bilgiler çocuklar için kafa
karıştırıcı olabilmektedir. Bu kafa karışıklığı çocuklarda riskli sağlık davranışlarının
gelişmesine, çeşitli sağlık problemlerine ve toplumsal sorunlara neden
olabilmektedir.
Yukarıda belirtilen sorunların gelişmesini önlemek için öncelikli olarak
çocuğun cinsel sağlığının geliştirilmesi önemlidir. Çocuklara ve ebeveynlere uygun
olarak planlanmış eğitim programları ile danışmalık hizmetleri okul dönemindeki
çocuğun cinsel sağlığı geliştirmeye yönelik adımlardır.
Bu ünitede psikoseksüel gelişimle ilgili kavramlar, psikoseksüel gelişimi
etkileyen faktörler, psikoseksüel gelişimi açıklayan kuramsal yaklaşımlar, okul
dönemindeki çocuğun psikoseksüel gelişim özellikleri, çocuklarda psikoseksüel
gelişimin değerlendirilmesi ve desteklenmesi incelenecektir.

PSİKOSEKSÜEL GELİŞİM İLE İLGİLİ KAVRAMLAR


Çocuklarda cinsel gelişimin anlaşılabilmesi için bazı temel kavramların
bilinmesi gerekmektedir. Bu kavramlar; cinsiyet, toplumsal cinsiyet, cinsel kimlik,
cinsiyet rolü, cinsellik, cinsel olgunluk, üreme, üreme sağlığı, cinsel sağlık ve cinsel
eğitimdir.
Cinsiyet, bireyin cinsiyet kromozomlarına, iç ve dış üreme organlarına göre
dişi ya da erkek olma durumunu gösteren biyolojik kimliğidir.

100
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Psikoseksüel Gelişim

Toplumsal cinsiyet, farklı kültür ve coğrafyalarda, aynı yerdeki farklı tarihsel


süreçlerde kadın ve erkek cinsiyete toplumsal olarak yüklenen roller ve
sorumlulukların bütünüdür. Toplumsal cinsiyet dış etmenlerden etkilenir ve sosyal
yapıyla ilişkilidir.
Cinsel kimlik, bireyin kendini kadın ya da erkek olarak algılamasıdır. Kimliğin
önemli bir parçası olan cinsel kimliğin sağlıklı olması, bireyin biyolojik olarak
cinsiyet özellikleri ile algıladığı cinsel kimliğin özelliklerinin uyumlu olmasına
bağlıdır. Çocuğun cinsel kimlik kazanmasında en önemli etken özdeşim kurmasıdır.
Çocuk erkek yada kız davranışlarını aynı anne yada babasına benzemek ve onlara
özendiği için benimser.
Cinsiyet rolü, kadının ve erkeğin nasıl düşüneceğini, hissedeceğini
belirleyen, genellikle çevre tarafından verilen roldür. Çocuklar çevresindeki
bireyleri gözlemleyerek onların cinsiyet rollerini taklit ederler.
Cinsellik, doğumdan önce başlayan ve ömür boyu devam eden, üreme ve
cinsel tatmini içeren bireyin sadece üreme organlarını değil tüm bedeni ve aklı
ilgilendiren, toplumun kültürel yapısı ve ahlaki faktörlerinden etkilenen doğal bir
süreç ve gereksinimdir.
Cinsel olgunluk, bireyin üreme sisteminin ve organlarının sağlıklı olarak
gelişmesidir. Birey cinsel olgunlaşma hızı ergenlik döneminde artar. Ayrıca cinsel
olgunluk süreci cinsiyete göre farklılık göstermektedir.
Üreme, canlıların cinsel hücrelerinin birleşmesinden ortaya çıkan tohumla
ya da doğrudan doğruya oluşturdukları sporla çoğalmalarıdır. Üremenin amacı
neslin devam etmesini sağlamaktır.
Üreme sağlığı, bireylerin doyurucu ve güvenli bir cinsel yaşamlarının olması,
üreme yeteneklerine ve bu yeteneği kullanma zamanı ve sıklığı konusunda karar
verebilme özgürlüğünün olmasıdır.
Cinsel sağlık, sadece hastalık, fonksiyon bozukluğu ya da sakatlığın
olmaması değil cinselliğe ilişkin fiziksel, duygusal, zihinsel ve sosyal olarak iyilik
halidir.
Cinsel eğitim, bireyin olumlu bir kişilik geliştirmesi, bedensel, duygusal ve
cinsel gelişimini anlaması, insan cinselliğine düşünce ve davranışlarına saygı
göstermesi ve olumlu davranış, turum ve yargı oluşturmasına yönelik eğitimdir.
Cinsel eğitimin çocukların yaş dönemlerine ve gereksinimlerine uygun olarak
verilmesi gerekmektedir.

PSİKOSEKSÜEL GELİŞİMİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER


Psikoseksüel gelişimi
etkileyen faktörler iki Psikoseksüel gelişimi etkileyen faktörler iki grupta incelenmektedir; biyolojik
grupta faktörler ve sosyo-kültürel faktörler.
incelenmektedir;
biyolojik faktörler ve Biyolojik Faktörler
sosyo-kültürel faktörler.
Psikoseksüel gelişimi etkileyen biyolojik faktörler genler ve hormonlardır.
Bebekler 46 kromozom ile doğarlar. Cinsiyet kromozomları anne ve babadan gelen

101
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Psikoseksüel Gelişim

gelir, X ve Y ile gösterilir. Kadın cinsiyet 46XX, erkek cinsiyet 46XY’dir. Cinsiyet
kromozomları ile taşınan genlerin etkisiyle doğum öncesinde cinsel gelişim başlar.
Bireyin genetik yapısı değişmez. Ancak anne karnında salgılanmaya başlayıp yaşam
boyu etkisini sürdüren hormonlar cinsiyet gelişimini etkilemektedir. Hormonal ve
biyokimyasal etkenler ile anatomik ve fizyolojik özellikler kazanılır. Erkeklerde
testeron, androjen hormonları, kızlarda östrojen hormonu cinsel gelişimi düzenler.
Çocuklarda cinsel organların oluşması ve gelişmesi için cinsellik hormonlarının
uygun zamanda, nitelikte ve nicelikte salgılanması gereklidir.

Psiko-Sosyal Faktörler
Psikoseksüel gelişimi etkileyen psiko-sosyal faktörler; uygun özdeşim
kurmak için gerekli modeller, cinsellikle ilgili tutumlar, çocuğun yetiştirilme şekli,
eğitimdir, televizyon ve internettir.
Çocuk önce anne ve babası ile sonra da okulda arkadaşları ve öğretmenleri
ile özdeşim kurarak cinsiyet rollerini, arkadaşlık ilişkisi kurmayı, bu ilişkilerde
iletişimi ve saygı duymayı öğrenir. Cinsel organların veya adet görme gibi
durumların çocuğa pis kirli öğretilmesi, cinselliğin ayıp, günah olarak anlatılması
çocuğu olumsuz etkileyecektir.
Çocukta cinsel kimliğin gelişimi doğumdan itibaren aile ve sosyal çevreden
gelen beklentiler doğrultusunda şekillendir. Bu beklentiler çocuğa alınan
oyuncaklar, kıyafetler ve çocuk odasının düzeni ile belirginleşir.
Örnek

•Kız çocuklara pembe, erkek çocuklara mavi kıayefet giydirilmesi,


•Oyuncak seçerken kız çocuklara bebek, erkek çocuklara oyuncak
araba alınması.

Otoriter tutuma sahip ailede büyüyen çocuklar, aile çocuğun merak ettiği
bilgileri ayıp, günah ve zararlı kabul edip onu azarladığı için bu bilgilere ulaşmak
için farklı kaynaklara yönelecektir. Bu da çocuğun zamansız uyarılmasına, yanlış
bilgi edinmesine neden olabilir. Benzer olarak ilgisiz tutuma sahip ailelerde
Çocuk yetiştirme büyüyen çocuklarda kendilerini değersiz hissettikleri için kendilerine ilk ilgi
tutumu, çocuğun
gösteren kişiye yönelebilirler. Bu durum çocuğun istismar edilmesine ve sağlıksız
psikoseksüel gelişimini
etkilemektedir. ilişkiler kurmasına neden olabilir. Ancak demokratik tutma sahip bir ailede
büyüyen çocuklar ise sorularına cevap alabildikleri, kendilerini değerli hissettikleri
için cinsellikle ilgili olumlu tutum edinirler ve riskli durumlardan korunmuş olurlar.
Ayrıca günümüzde televizyon ve internet ortamında yer alan uygun
olmayan içerikler çocuğun psikoseksüel gelişimini etkilemektedir. Bu içeriklere
maruz kalan çocuklar erken yaşta cinsel olarak uyarılmasına, yanlış bilgilenmesine,
istismar edilmesine neden olabilmektedir. Bununla birlikte çocuk televizyonda
gördüğü bir kahramanı ya da bir instagram fenomenini rol model olarak alabilir.

102
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Psikoseksüel Gelişim

Ayrıca bazı programlarda, filmler de veya reklamlarda kadının sadece dişilik yönü
öne çıkarılmakta ve cinsel bir obje olarak gösterilmektedir. Bu nedenle televizyon
ve internetin çocuğun psikoseksüel gelişiminde etkisi büyüktür.
Yukarıda açıklanan durumlar çocuğun cinsel gelişimi üzerindeki toplumsal
değerlerin etkisi göstermektedir.

• İnternet ve televizyonun çocukların cinsel gelişimi üzerine


Bireysel Etkinlik

olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak için neler yapılmalıdır?

PSİKOSEKSÜEL GELİŞİME KURAMSAL YAKLAŞIM


Psikoseksüel gelişimi inceleyen kuramlar insanlarda cinsel gelişimin nasıl
başladığını, psikoseksüel gelişim süreçlerini ve psikoseksüel gelişime ait kavramları
açıklamışlardır. Freud’un psikoseksüel gelişimi açıklayan kuramcılardandır.

Freud’un Psikoanalitik Kuramı


Psikoanalitik kuram, bireyin çocukluktan itibaren belirli gelişim
Freud’un kişiliği
topografik ve yapısal basamaklarından geçerek kendi cinsiyetine uygun roller kazandığını ve cinsel
kişilik kuramı ile, kişilik kimlik geliştirdiğini savunmaktadır.
gelişimini ise
Psikoanalitik kuramın temsilcisi olan Sigmund Freud kişiliği topografik kişilik
psikoseksüel gelişim
kuramı ile açıklamıştır kuramı ve yapısal kişilik kuramı ile açıklamıştır. Kişilik gelişimini ise psikoseksüel
gelişim kuramı ile açıklamıştır.

Topografik kişilik kuramı


Topografik kişilik kuramında Freud bilinci bilinç (şuur), bilinç öncesi ve bilinç
dışı (bilinç altı) olarak sınıflandırmıştır. Bilinç (şuur), bireyin o anda farkında
olduğu duyum ve yaşantıların olduğu bölgedir. Yani bireyin yaptıklarının ve
düşündüklerinin farkında olmasıdır. Bilinç öncesi, şimdi farkında olunmayan ama
çaba sarf edildiğinde hatırlanarak bilinç düzeyine getirilebilen zihin olayları ve
yaşantıları içeren düzeydir.
Örnek

•Önceki yıllarda tanıdığınız ve uzun zamandır görüşmediğiniz bir


kimsenin adını ilk görüşte hemen hatırlayamamak, ama biraz
düşününce hatırlamak.

103
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Psikoseksüel Gelişim

Bilin dışı (bilinç altı), bilinç olarak algılanın dışında kalan zihinsel olaylar ve
yaşantılardır. Bu yaşantılar hipnoz, serbest çağrışım veya rüya analizi gibi
yöntemlerle açığa çıkarılabilir. Topografik model kişiliğe sınırlı bir açıklama
getirdiği için yapısal modelin içine alınmıştır.

Yapısal kişilik kuramı


Yapısal modele göre kişiliğin 3 bileşeni vardır; id (alt benlik), ego (benlik) ve
süperego (üst benlik).
İd, kişiliğin içgüdüsel dürtülerle, istek ve gereksinimlerle yüklü parçasıdır.
Cinsel ve agresif dürtüler gibi. Bu dürtüler haz prensibine göre hemen doyum
sağlamaya çalışırlar. Çocuk doyum sağlamada ilk seçenek engellendiğinde yedek
seçeneklere yönelir. Bu düşünce tarzına birincil süreçler denir.
Örnek

•Anne memesinden mahrum kalan bebek, parmak emerek


doyuma ulaşır.

Yapısal kişilik kuramına


göre kişiliğin id, ego ve
Ego, kişiliğin düzenleyici, denge ve uyum sağlayıcı kısmıdır. Ego, İd’deki
süperego olmak üzere 3
bileşeni vardır. saldırgan ve cinsel dürtüleri gerçek prensibine uygun olarak değiştirmek, yok
etmek veya doyumlarını ertelemekle yükümlüdür. Ego’nun gerçekçi düşünme, akıl
yürütme, kara verme ve hazzı erteleme gibi düşünceleri ertelemesine ikincil
süreçler denir.
Kişiliğin en son gelişen bileşeni olan süperego, bireyin ahlaki önyargıları,
ideal ve emelleridir. Süperego toplumsal ve vicdani ahlak kurallarını da içerir. Ego,
İd’in istek ve arzularını süperego ile sentezleyerek yansıtmaya çalışır. Süperego
çocuğun ebeveynleri, öğretmenleri ve diğer otorite figürleri ile etkileşimi
sonucunda kazanılmaktadır.

Psikoseksüel gelişim kuramı


Psikoseksüel modele göre, Freud cinsel gelişimin ve çocukluk dönemlerinde
yaşanılan deneyimlerin kişiliğin gelişiminde önemli olduğunu vurgulamaktadır.
Freud’a göre bireylerin olgunlaşmamış cinsel istekleri değişik evrelerden geçerek
kişiliği şekillendirmektedir. İnsanların yaşam enerjisi ile doğarlar, bu enerjiye libido
denir. Libido yaşa göre vücutta farklı bölgelere odaklanır. Her psikoseksüel gelişim
evresi libido enerjisinin odaklandığı bölgenin ismi ile açıklanır ve kendine özgü bir
çatışma içerir. Bu çatışmaların çözümü de kişiliği şekillendirmektedir. Çatışmalar
çözümlenmez ise bir sonraki gelişim evresine geçilse dahi libido enejisinin bir kısmı
o döneme bağlı kalarak saplanma gelişir.
Freud, her insanın doğumdan ergenliğin sonuna kadar beş psikoseksüel
gelişim evresinden geçerek kişiliğinin geliştiğini savunmaktadır. Bu gelişim
sürecinde özellikle yaşamın ilk beş yılının önemli olduğunu vurgulamaktadır. Bu
dönemlerde geçirilen yaşantıların izleri tümüyle yok olmaz yetişkinlik yıllarında da

104
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Psikoseksüel Gelişim

devam eder. Bu gelişim evrelerinin isimleri oral, anal, fallik, latent ve genital
dönemdir.

Örnek
•Bir bebek oral dönemde haz gereksinimine yeterli doyum
sağlamadıysa ileride tırnak yeme alışkanlığı gelişebilir..

1. Oral Dönem (0-1,5 yaş)


Doğumdan on sekiz aya kadar süren bu dönemde libidonun odağı ağız ve
ağız çevresidir. Haz kaynakları ise emme ve yeme davranışlarıdır. Bebeğin oral
gereksinimlerinin anne arafında sevgi ve şefkatle düzenli bir şekilde karşılanması,
Psikoseksüel gelişim bebekte güven duygusun gelişimini sağlar. Bu dönemde bebeğin haz duygularının
evreleri oral, anal, fallik, karşılanmaması normal dışı kişilik özelliklerinin gelişimine neden olabilir. Örneğin:
latent ve genital
sigara, alkol bağımlılığı, aşırı yeme, edilgenlik, sebepsiz karamsarlık, iyimserlik,
dönemdir.
bencillik vb.

2. Anal Dönem (1,5-3 yaş)


Bu dönemde libidonun odağı anüs ve çevresidir. Haz kaynağı ise dışkısını
tutmak ve bırakmak konusunda çocuğun istediği gibi davranmasıdır. Bu dönemde
tuvalet eğitiminin çocuğun kişilik gelişiminde önemli etkisi bulunmaktadır. Sıkı,
katı, cezalandırıcı, titiz, koruyucu ve denetleyici bir tutumla verilen tuvalet eğitimi
çocuğun bu dönemde takılı kalmasına neden olabilir. Bunun sonucunda çocukta
aşırı düzenli ve titiz, inatçı, aşırı denetimli, dik başlı ve mükemmeliyetçi veya tam
tersi kişilik özellikleri gelişebilir.

3. Fallik Dönem (3-6 yaş)


Fallik dönemde libidonun odağı genital bölgedir. Freud cinsel gelişimin en
önemli döneminin fallik dönem olduğunu belirtmektedir. Cinsel merak başlar ve
çocuk karşı cinsle olan farklılıkları öğrenmeye başlar. Bu dönemde erkek çocuk için
penis sadece bir haz organı değil, aynı zamanda benlik duygusu aşısından da önem
taşımaktadır. Erkek çocuklar tüm insanların penisi olduğunu düşünebilir. Kız
çocuklarda penis olmadığını fark ettiğinde haz duyduğu cinsel organını
kaybedeceği korkusuna kapılabilir. Bu korkuya kastrasyon kompleksi adı verilir. Bu
nedenle fallik dönemdeki çocuklarda sünnet önerilmemektedir.
Freud’a göre fallik dönemdeki çocuklar karşı cinsten olan ebeveynlerine
yönelik cinsel arzular beslenmektedir. Bu dönemde anne ve erkek çocuk ilişkisinde
oedipal kompleks, baba kız çocuk ilişkisinde elektra kompleksinin çözümlenmesi
ile kişilik gelişmektedir. Bu komplekslerin çözülmesinde çocuğun aynı cinsiyetteki
ebeveyni ile kaliteli zaman geçirerek özdeşim kurması, çocuğun anne ve babasının
birbirini sevdiğini görmesi önemlidir. Çocuğun cinsel kimlik gelişiminde en kritik
dönem olan fallik dönemi sağlık geçirmesi, cinsiyetinin farkına varıp kabul etmesini

105
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Psikoseksüel Gelişim

ve cinsel kimliğini kabul etmesini sağlar. Bu dönemde takılı kalma sonucunda


ortaya çıkan kişilik özellikleri kibirlilik, umursamazlık, korkusuzluk, çekinmezlik ya
da tam tersi kişilik özellikleridir.

4. Latent Dönem (6-12 yaş)


Freud latent dönemin bir sonraki dönemdeki büyük değişmelerden önce
dinlenme dönemi olduğunu ifade etmektedir. Bu dönemde libido odağı olan organ
olmadığı için bu evrede takılı kalma söz konusu değildir. Çatışmaların (elektra,
oedipal, kastrasyon konpleksleri) yatışmaya başladığı dönemdir. Aslında bu
yatışma dönemi ergenlikte yaşanacak hızlı değişime hazırlanma dönemi sayılabilir.
Latent dönem
özdeşimlerin Bu dönem cinsel yönden bir uyuklama dönemi olsa da özdeşimlerin
yoğunlaştığı ve yoğunlaştığı ve pekiştirildiği, süper egonun da geliştirildiği bir dönemdir. Çocuk
pekiştirildiği, süper
fallik dönemde kendi cinsinden ebeveyni ile yaptığı özdeşimi güçlendirir, kendi
egonun geliştirildiği bir
dönemdir. cinsiyetine ilişkin toplumsal rolünü pekiştirir. Ebeveynler ile özdeşimin yanı sıra
öğretmen, arkadaş ve diğer yetişkinlerle yapılan özdeşimlerde önem kazanmıştır.
Bununla birlikte çocuk sosyalleştikçe, toplumsal kurallarla karşılaştıkça süper ego
giderek belirginleşir ve olgunlaşır.
Bireysel Etkinlik

• Sizce latent dönem çocuğun psikosesüel gelişimini


desteklemek için bir fırsat mıdır? Açıklayınız.

5. Genital Dönem
Bu dönemde libidonun odağı fallik dönemde olduğu gibi genital bölgedir.
Hormonların etkisi ve cinsel organlarda meydana gelen değişimler nedeni ile
birlikte libido enerjisi yeniden canlanır. Diğer dönemlerden farklı olarak libido
enerjisi diğer bireylere yöneliktir. Bu dönemde ergen ebeveyn bağımlılığından
koparak aile dışındaki kişilerle, özellikle karşı cinsle ilişki kurmayı öğrenir. Karşı
cinse ilginin yanısıra toplumsallaşma, grup etkinliklerine katılma, meslek seçimine
ilişkin düşünceler ve yuva kurma isteği belirir. Önceki dönemlerde birey takılı
kalmamış ise ergenlikte yaşanan bu tutkular onu bir eş seçmeye ve aile kurmaya
yönlendirir.
Bu dönemi başarı ile geçirebilen bireylerde doyurucu cinsel aktivite ve
tutarlı, olgun bir kişilik gelişir. Birey güçlüdür, sevgiye dayanan ilişkiler kurabilir,
hedeflerine ulaşmak için çalışır, yaratıcı ve üretken bir insan olur.
Freud ruhsal ve psikolojik gelişimin cinsel gelişimden etkilediğini
vurgulamıştır. Freud’a göre psikoseksüel gelişim dönemlerini başarı ile
tamamlayan bireyler sağlıklı bir kişilik yapısına sahip olacaktır. Bu nedenle bu
dönemlerin özelliklerinin ve çatışmalarının bilinmesi oldukça önemlidir.

106
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Psikoseksüel Gelişim

OKUL YAŞ GRUBU ÇOCUĞUNDA PSİKOSEKSÜEL


GELİŞİM
Psiko-Seksüel Özellikler
Ruhsal gelişimi normal olan bir okul çocuğunda cinsel kimlik
belirginleşmiştir. Olumlu ebeveyn etkileşimleri sonucunda kız çocuklar kız
özelliklerini, erkek çocuklar erkek özelliklerini kazanmışlardır. Çocuk ebeveynler ile
özdeşim kurarak cinsiyete özgü rolleri ve davranışları öğrenir. Ayrıca aynı
cinsiyetteki çocukları gözlemleyerek cinsel kimlik kazanır.
Okula başlama ile birlikte cinsellikle daha az uğraşır ama ilgisi cinsel organı
ve cinsel duyguları ile ilgili bilgi edinmeye yönelmiştir. Altı-yedi yaş civarında
gebelik, doğum ve bebeğin nasıl olduğunu merak ederler. Cinsiyetin değişmez
olduğunu kavramışlardır. Okula başlama aynı zamanda çocuğun sosyalleşmesini
sağlar ve cinsellikle ilgili hakkında bilgi edinmeye başlar. Sekiz yaşından itibaren
vücudunun nasıl çalıştığı ve cinsellik hakkında araştırmalar yapmaya başlarlar.
Dokuz yaşındaki çocuk aynı cinsiyetten olan arkadaşları ile cinsellik ve üreme
organları hakkında konuşmaya başlar, cinsellik hakkında fikir sahibidirler. On yaş
civarında ön ergenlik dönemine geçiş ile birlikte cinsel davranışları fark etme,
mastürbasyon, cinsel davranışları içeren oyunlar oynama başlar. Hem ego hem
süper egonun gelişmesi mastürbasyonu kontrol atına almayı sağlar.
Çocuk vücudunda olan değişimler nedeniyle korku veya panik yaşayabilir.
Vücuttaki hızlı değişim nedeniyle beden algısını bozulan çocuk kendi bedenini
keşfetmeye, ayna karşısında daha fazla zaman geçirmeye ve vücuduyla uğraşmaya
başlar. Karşı cinse ilgi artar.

Fiziksel Değişimler
Okul döneminde görülen en önemli özelliklerinden birisi de kızlarda ve
erkeklerde cinsiyetlere özgü fiziksel değişimlerin başlaması ve üreme organlarının
gelişmesidir. Bu değişimler hormonların etkisi ile olmaktadır.
Kızlarda 8-13 yaşlar arasında görülen cinsel gelişim özellikleri; meme
dokusunda gelişme, cinsel bölge ve koltuk altında kıllanma ve ilk adet kanamasıdır.
Kızlarda 8-13, Kızlarda cinsel gelişimin ilk bulgusu meme gelişimidir. Memelerin gelişmeye
erkeklerde 9-14 başlamasından yaklaşık iki yıl sonra ilk adet kanaması görülür. Başlangıçta görülen
yaşlarda cinsel gelişim adet döngüleri düzensiz olabilir ve yumurtlama gerçekleşmez. İlk adet
özellikleri görülür. kanamasından bir-iki yıl sonra yumurtlama gerçekleşir. Cinsel bölge ve koltuk
altında kıllanma meme gelişimi ile beraber görülür. Ancak bazen kıllanma meme
gelişiminden önce olabilir.
Erkeklerde 9-14 yaşlar arasında görülen cinsel gelişim özellikleri; cinsel
organların büyümesi, cinsel bölge ve koltuk altında kıllanma, sakal ve bıyık
oluşumu, ses değişimi ve ejekülasyondur. Erkek çocuklarda cinsel gelişim cinsel
organların büyümesi ile başlar. Ardından cinsel bölgede kıllanma görülür. Yaklaşık

107
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Psikoseksüel Gelişim

iki yıl sonra yüzde sakal ve bıyık oluşumu ve koltuk altında kıllanma görülür. 15-16
yaşlarda sperm üretimi başlar ve cinsel organlar yetişkin boyutuna ulaşır.
Bireyin cinsel gelişimi 21-22 yaşlarına kadar sürmektedir. Ergenlikte görülen
bu gelişimlerin kızlarda 8, erkeklerde 9 yaşından önce başlaması erken ergenlik
olarak adlandırılmaktadır. Yine bu gelişimlerin kızlarda 13, erkeklerde 14 yaş
doldurulmasına rağmen görülmemesi ise gecikmiş ergenlik olarak
değerlendirilmektedir. Eş kronolojik yaşta olan, aynı sınıfta okuyan ya da aynı okul
grubunda olan çocuklar arasındaki yapısal farklılıklar nedeniyle, çocuk aileyi
rahatsız eden durumlar ortaya çıkmaktadır. Özellikle erkek çocuklarda bu
farklılıklar psikolojik sorunlara neden olabilir. Erken gelişenlerde fizik yapılarından
dolayı aşırı güven, agresiflik görülür. Geç gelişenlerde ise diğer çocukların yanında
yaşça küçük görünmelerinin ve daha çelimsiz olmalarının yarattığı güvensizlik ve
kıskançlık duyguları gelişebilir.

PSİKOSEKSÜEL GELİŞİMİN DESTEKLENMESİ


Okul döneminin sonuna doğru görülen ergenliğin başlangıcı vücutta yapısal
değişikliklere yol açan ve çevreye psikolojik uyum gerektiren bir dönemdir. Çocuk
vücudunda olan değişimlere alışması ve kabullenmesi gerekmektedir. Bu
değişimler çevresindeki bireylerin kendisine karşı davranışlarında da değişikliğe
neden olmaktadır. Bu dönem okulda kendisinden beklenen sorumlulukların arttığı,
güdülerini kontrol etmesinin ve davranışlarının ölçülü olmasının beklendiği zor bir
dönemdir. Bu nedenle çocukların psikoseksüel gelişim ile ilgili bilgilerinin
arttırılması, korkularının azaltılması ve bu sürece uyum sağlamları için
desteklenmesi gerekmektedir.

Cinsel Eğitim
Psikoseksüel gelişimin desteklenmesinde en önemli yaklaşım cinsel
Psikoseksüel gelişimin eğitimdir. İlkokul döneminde çocuğun psikoseksüel özelliklerine bakıldığında da bu
desteklenmesinde en dönemdeki çocuklara verilecek cinsel eğitimin önemini ortaya koymaktadır.
önemli yaklaşım cinsel
Çocukların cinsellikle ilgili doğru bilgiler edinmeleri ve cinselliğe yönelik olumlu
eğitimdir.
bakış kazanmaları cinsel eğitim ile mümkün olmaktadır.
Ebeveynlerinden doğru bilgi alamayan, toplumsal baskı nedeniyle soru
soramayan, merak ettiği bilgileri doğru ve güvenilir olmayan kaynaklardan alan
bireyler yetişkinlik döneminde sorun yaşayabilmektedir. Çocuk sorularına cevap
alamazsa yanlış kaynaklara yönelebilir ve yanlış bilgi edinebilir. Bunun sonucunda
riskli cinsel davranışlar, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, gebelik, cinsel istismar,
şiddet, intihar gibi durumlar ortaya çıkabilmektedir.
Yukarıda belirtilen sorunların önlenmesi için çocuğun psikoseksüel gelişimin
desteklenmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda yapılması gerekenlerden ilki cinsel
eğitimdir. Cinsel eğitim hem ailelere hem de çocuğa verilmelidir. Cinsel eğitimde
amaç çocuk ve gençlere kendi vücutlarının fiziksel, fizyolojik, duygusal, sosyal ve
cinsel gelişimleri hakkında bilgiler vermek ve çocuk ve gençlerin kaygılarını
azaltmaktır.

108
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Psikoseksüel Gelişim

Ebeveynler ve öğretmenler cinsel gelişimin çocuğun gelişiminin bir parçası


olduğunu ve bu konuda verilecek eğitimin doğal bir eğitim görevi olduğunu kabul
etmelidirler. Bu konudaki problemleri ele almak ve çocuğu gerekli şekilde
bilgilendirmek ebeveynlerin ve öğretmenlerin sorumluluğundadır.
Cinsel eğitimin hem toplumsal hem de bireysel olarak pek çok kazanımı
bulunmaktadır. Cinsel eğitimin faydaları genel olarak şunlardır; bireyin insan
üreme sistemi ile ilgili bilgi edinmesi, üreme sistemine ve cinselliğe karşı sağlıklı bir
tutum geliştirilmesinin sağlanması, bireyin cinsel güdülerini denetleyebilmesi,
bireyin temizlik-korunma becerilerini geliştirebilmesi, karcı cinsle iyi ve olumlu
ilişkiler kurabilmesi ve saygı duyması, başkalarının haklarına, görüş ve
davranışlarına saygılı bir bakış açısı ve olumlu davranış biçimi kazanması. Bu
kazanımların tüm topluma yansıması kaçınılmazdır.

Ailede cinsel eğitim


Ailelerin cinsel gelişim ile ilgili çocuklarına yönelik tutum ve davranışlarını
iyileştirmek ve geliştirmek rehberlik ve danışmanlık yapılmalı, bilgileri
arttırılmalıdır. Danışmanlık yaparken çocuğun gelişim özellikleri ebeveynlere
anlatılmalıdır. Ebeveynler çocuğun yaşına uygun cinsel gelişim özellikleri gösterip
göstermediğini incelemelidirler. Bunu yaparken çocuğu sık sık soru sormamak,
utandırmamak, mahremiyetine saygı göstermek gerekmektedir.

Kız çocuğuna annesi, Ayrıca kız çocuğun annesi tarafından, erkek çocuğunda babası tarafından
erkek çocuğuna babası henüz cinsel gelişim belirtileri başlamadan bu döneme hazırlanmaları
tarafından cinsel gerekmektedir. Özellikle kız çocukların adet görme gibi durumlar hakkında
gelişim özellikleri bilgilendirilmesi ve sağlık ve temizlik kurallarının öğretilmesi, adet görmenin kirli
anlatılmalıdır. bir durum olmadığının vurgulanması ruh ve beden sağlığı açısından önemlidir. Kız
çocuklarına göğüslerinin büyüyeceği, vücudunda kıllanma olacağı, adet kanamaları
ve özellikleri, bu dönemlerde temizlik ve hijyene dikkat etmesi gerektiği
anlatılmalıdır. Erkek çocuklara ise sesinin kalınlaşacağı, vücudunun kıllanacağı,
hijyen kuralları, bazen gece uykudayken ejakülasyon olabileceği ve bu nedenle iç
çamaşırının ıslanabileceği anlatılmalıdır.
Ebeveynler çocukların cinsellikle ilgili ilk öğretmenleridir. Bu nedenle
ebeveynlerin de çocuğu bu konuda ne anlatacağı, nasıl anlatacağı ve çocuğun yaş
dönemlerine göre gelişim özellikleri hakkında eğitim verilmesi önemlidir. Çocuğun
sorularına gelişim dönemine uygun şekilde doğru cevap vermek gerekmektedir.
Çocuğun üreme ile ilgili ilk merak ettiği konu bebeğin anne karnında nerede
olduğudur. Büyüdükçe bebeğin anne karnından nasıl çıktığını ve nasıl girdiğini
sorarlar. Aşağıda çocuğun sorularına nasıl cevap verileceği ile ilgili örnekler
verilmiştir.

109
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Psikoseksüel Gelişim

Örnek
•Çocuk gördüğü bir gebe gördüğünde ve bebeğin nerede olduğunu
sorduğunda bebeğin annenin karnında özel bir torbada ya da
yuvada olduğunu söylemek gerekir.

•Çocuk bebeğin anne karnından nasıl çıktığını sorduğunda, bebek


Örnek

yeterince büyüynce doktor ya da ebe yardımıyla annenin idrar


yaptığı açıklığın arkasında bulunan bir açıklıktan (vajinadan)
doğduğu söylenmelidir.
Ergenlik öncesi
dönemde çocuklara
bedenlerini daha iyi
tanımalarına yardımcı
olunmalı, bedeninde
olacak değişimler
hakkında bilgi
Örnek

verilmelidir •Çocuk bebeğin anne karnına nasıl girdiğini sorduğunda annenin


karnında bulunan bebek tohumlarının özel bir yuvada büyüme ile
olur şeklinde cevap verilebilir.

Ergenlik öncesi dönemde çocuklara bedenlerini daha iyi tanımalarına


yardımcı olunmalı, bedeninde olacak değişimler hakkında bilgi verilmelidir. Bu
dönemde her iki cinsiyette de mastürbasyon görülebilir. Çocuğun bu konuda
mahremiyete dikkat etmesi ve sık yapmaması önerilir. Çocuğun korkutulması,
mastürbasyonun ayıp ya da günah olarak nitelendirilmemesi gerekir.
Aileler çoğunlukla çocuğun cinsel organı genellikle sadece boşaltım organı
olarak tanımlanmaktadır. Eğer çocuk boşaltım organını ve fonksiyonlarını kirli
olarak öğrenirse üreme organlarını ve fonksiyonlarına aynı şekilde kirlilik ile
ilişkilendirebilir. Bu durum yetişkinlik döneminde cinsel sorunlara yol açabilir. Bu
nedenle kızlarda adet görme, erkeklerde gece boşalmaları gibi durumları hastalık,
pis ya da ayıp sıfatları ile tanımamak yerine bunların birer işlev ve olgunlaşma
süreci ile ilgili olduklarının belirtilmesi önemlidir.

Okulda cinsel eğitim


Okullar çocuk ve gençlere cinsel eğitim verilmesi en uygun yerlerdendir.
Çünkü okullar hem çocuk ve gençlere toplu olarak ulaşma imkanı sağlamakta, hem
de öğretmenlerin çocukları gözlemleme, onlarla iletişim kurabilme ve rol model
olma gibi avantajları bulunmaktadır.

110
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Psikoseksüel Gelişim

Okullarda cinsel eğitim okullarda özel bir ders ya da var olan derslerin
programlarına eklenerek verilebilir. Ayrıca dışarıdan bir konuşmacı davet edilerek
de eğitimler planlanabilir.
Bu konuda eğitim programları düzenlenirken öncelikle dikkat edilmesi
gerekenlerden birincisi eğitimin başlığı veya programın adıdır. Böyle bir
programda öğrencilerde duygusal tepki doğuracak “Cinsel Eğitim” gibi bir başlık
Çocuklarda
yerine, “İnsanın Gelişim Özellikleri” veya “Fizyolojik Gelişme” gibi başlıklar
psikoseksüel gelişimin
kullanılabilir.
desteklenmesinde
cinsel eğitim önemlidir. Verilecek eğitimin planlanmış ve yapılandırılmış olması önemlidir. Eğitimin
amaçlarının, ortamının, kullanılacak materyallerin, eğitimde görev alacak kişilerin
belirlenmesi gerekmektedir.
Çocuklara verilen cinsel eğitimde farklı meslek grupları ile işbirliği
yapılmalıdır. Böylece farklı bakış açıları ile çocukların gereksinimleri, kültürel
özellikleri, planlanan eğitimin içeriği, bilimselliği, güncelliği, eğitimde fark
edilmeyen ön yargılar değerlendirilebilir.
Çocuklara ve gençlere cinsel eğitim verirken dikkat edilmesi gerekenler
şunlardır:
• Cinsel eğitim doğru zaman ve ortamda planlamış bir şekilde verilmelidir.
• Çocuğun gelişim özellikleri bilinmeli ve uygun terminoloji kullanılmalıdır.
• Eğitim aynı yaştaki çocuklardan oluşan küçük gruplara verilmelidir.
• Konular çocukların yaşlarına ve beklentilerine göre düzenlenmelidir.
• Çocukların tam olarak neyi merak ettiği anlaşılmalı ve yeteri kadar bilgi
verilmelidir.
• İletişimde açık olunmalıdır, yargılayıcı ve utandırıcı tavır gösterilmemelidir.
• Eğitimci kendi değer yargılarını aktarmamalıdır.
• Okulda çocukların cinsel davranışları, akranları ile olan iletişimi
gözlenmelidir.
• Farklı cinsel eğilimi olan çocuklara karşı duyarlı olunmalıdır.
• Çocuklar cinsel istismar, istismardan korunma, istismar durumunda
yapılması gerekenler konusunda bilgilendirilmelidir.
• Karşı cinse ilginin arttığı dönemde haklar ve insan ilişkilerinde saygının
önemi, sevgi ve şefkat gibi konular üzerinde durulmalıdır.

• Erken ergenlikte cinsel gelişim ile ilgili meydana gelen


Bireysel Etkinlik

fiziksel değişimleri içeren bir eğitim programı hazırlayınız.


• Planladığınız eğitim programının ismi nedir?
• Eğitimi verirken dikkat edilmesi gereken noktaları
açıklayınız.

111
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Psikoseksüel Gelişim

• 6-12 yaşlar arasını kapsayan okul dönemi, çocuğun cinsel konulara ilgisi
azalsa da bedeninde hızlı değişimlerin olduğu bir dönemdir. Bu nedenle
bireyin psikoseksüel açıdan sağlıklı olabilmesi için bu dönem oldukça
önemlidir. Bu dönemde aile ve okulda verilen cinsel eğitimler çocuğun
psikoseksüel gelişimini şekillendirmektedir. Bu dönemle ilgili kavramlar
aşağıda verilmiştir.
•Cinsiyet, bireyin cinsiyet kromozomlarına, iç ve dış üreme organlarına göre
Özet
dişi ya da erkek olma durumunu gösteren biyolojik kimliğidir.
•Toplumsal cinsiyet, farklı kültür ve coğrafyalarda, aynı yerdeki farklı tarihsel
süreçlerde kadın ve erkek cinsiyete toplumsal olarak yüklenen roller ve
sorumlulukların bütünüdür.
•Cinsel kimlik, bireyin kendini kadın ya da erkek olarak algılamasıdır.
•Cinsiyet rolü, kadının ve erkeğin nasıl düşüneceğini, hissedeceğini belirleyen,
genellikle çevre tarafından verilen roldür.
•Cinsellik, doğumdan önce başlayan ve ömür boyu devam eden, üreme ve
cinsel tatmini içeren bireyin sadece üreme organlarını değil tüm bedeni ve
aklı ilgilendiren, toplumun kültürel yapısı ve ahlaki faktörlerinden etkilenen
doğal bir süreç ve gereksinimdir.
•Cinsel olgunluk, bireyin üreme sisteminin ve organlarının sağlıklı olarak
gelişmesidir.
•Üreme, canlıların cinsel hücrelerinin birleşmesinden ortaya çıkan tohumla ya
da doğrudan doğruya oluşturdukları sporla çoğalmalarıdır.
•Üreme sağlığı, bireylerin doyurucu ve güvenli bir cinsel yaşamlarının olması,
üreme yeteneklerine ve bu yeteneği kullanma zamanı ve sıklığı konusunda
karar verebilme özgürlüğünün olmasıdır.
•Cinsel sağlık, sadece hastalık, fonksiyon bozukluğu ya da sakatlığın olmaması
değil cinselliğe ilişkin fiziksel, duygusal, zihinsel ve sosyal olarak iyilik halidir.
•Cinsel eğitim, bireyin olumlu bir kişilik geliştirmesi, bedensel, duygusal ve
cinsel gelişimini anlaması, insan cinselliğine düşünce ve davranışlarına saygı
göstermesi ve olumlu davranış, turum ve yargı oluşturmasına yönelik
eğitimdir.
•Psikoseksüel gelişimi biyolojik ve sos-kültürel faktörler etkilemektedir.
Biyolojik faktörler genler ve hormonlardır. Çocuklarda cinsel organların
oluşması ve gelişmesi için cinsellik hormonlarının uygun zamanda, nitelikte
ve nicelikte salgılanması gerekmektedir.
•Cinsel gelişimi etkileyen psikososyal faktörler ise çocuğun özdeşim
kurabileceği modeller, cinsellikle ilgili tutumlar, çocuk yetiştirme şekilleri ve
eğitimdir.
•Psikoseksüel gelişimi Sigmund Freud Psikoanalitik kuram ile açıklamıştır.
Sigmund Freud kişiliği topografik kişilik kuramı ve yapısal kişilik kuramı ile
açıklamıştır. Kişilik gelişimini ise psikoseksüel gelişim kuramı ile açıklamıştır.
•Topografik kişilik kuramında Freud bilinci bilinç (şuur), bilinç öncesi ve bilinç
dışı (bilinç altı) olarak sınıflandırmıştır.
•Yapısal modele göre kişiliğin 3 bileşeni vardır; id (alt benlik), ego (benlik) ve
süperego (üst benlik).
•Psikoseksüel modele göre, bireylerin olgunlaşmamış cinsel istekleri değişik
evrelerden geçerek kişiliği şekillendirmektedir. İnsanların yaşam enerjisi ile
doğarlar, bu enerjiye libido denir. Libido yaşa göre vücutta farklı bölgelere
odaklanır. Her psikoseksüel gelişim evresi libido enerjisinin odaklandığı
bölgenin ismi ile açıklanır.
•Freud, her insanın doğumdan ergenliğin sonuna kadar beş psikoseksüel
gelişim evresinden geçerek kişiliğinin geliştiğini savunmaktadır. Bu gelişim
evrelerinin isimleri oral, anal, fallik, latent ve genital dönemdir.

112
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Psikoseksüel Gelişim

•Okula başlama ile birlikte cinsellikle daha az uğraşır ama ilgisi cinsel organı ve
cinsel duyguları ile ilgili bilgi edinmeye yönelmiştir.
•Okul döneminde görülen en önemli özelliklerinden birisi de kızlarda ve
erkeklerde cinsiyetlere özgü fiziksel değişimlerin başlaması ve üreme
Özet (devamı)
organlarının gelişmesidir. Kızlarda 8-13 yaşlar arasında görülen cinsel gelişim
özellikleri; meme dokusunda gelişme, cinsel bölge ve koltuk altında kıllanma
ve ilk adet kanamasıdır. Erkeklerde 9-14 yaşlar arasında görülen cinsel gelişim
özellikleri; cinsel organların büyümesi, cinsel bölge ve koltuk altında kıllanma,
sakal ve bıyık oluşumu, ses değişimi ve ejekülasyondur.
•Okul döneminde çocuğun psikoseksüel özelliklerine bakıldığında bu
dönemdeki çocuklara verilecek cinsel eğitimin önemini ortaya koymaktadır.
Ebeveynler ve öğretmenler cinsel gelişimin çocuğun gelişiminin bir parçası
olduğunu ve bu konuda verilecek eğitimin doğal bir eğitim görevi olduğunu
kabul etmelidirler. Bu konudaki problemleri ele almak ve çocuğu gerekli
şekilde bilgilendirmek ebeveynlerin ve öğretmenlerin sorumluluğundadır.
•Ebeveynlerinden doğru bilgi alamayan, toplumsal baskı nedeniyle soru
soramayan, merak ettiği bilgileri doğru ve güvenilir olmayan kaynaklardan
alan bireyler yetişkinlik döneminde sorun yaşayabilmektedir. Çocuk
sorularına cevap alamazsa yanlış kaynaklara yönelebilir ve yanlış bilgi
edinebilir. Bunun sonucunda riskli cinsel davranışlar, cinsel yolla bulaşan
hastalıklar, gebelik, cinsel istismar, şiddet, intihar gibi durumlar ortaya
çıkabilmektedir.
•Bu sorunların önlenmesi için çocuğun psikoseksüel gelişimin desteklenmesi
gerekmektedir. Bu doğrultuda yapılması gerekenlerden ilki cinsel eğitimdir.
Cinsel eğitim hem ailelere hem de çocuğa verilmelidir.

113
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Psikoseksüel Gelişim

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi cinsiyetin tanımıdır?
a) Bireyin kendini kadın ya da erkek olarak algılamasıdır
b) Kadının ve erkeğin nasıl düşüneceğini, hissedeceğini belirleyen,
genellikle çevre tarafından verilen roldür
c) Bireyin üreme sisteminin ve organlarının sağlıklı olarak gelişmesidir
d) Bireyin cinsiyet kromozomlarına, iç ve dış üreme organlarına göre dişi
ya da erkek olma durumunu gösteren biyolojik kimliğidir
e) Bireyin hastalık, fonksiyon bozukluğu ya da sakatlığın olmamasıdır

2. Aşağıdakilerden hangisi cinsel organların oluşması ve gelişmesini


sağlamaktadır?
a) İnternet
b) Hormonlar
c) Sosyal çevre
d) Okul
e) Toplumsal kurallar

3. Aşağıdakilerden hangisi cinsel gelişimde etkili olan psiko-sosyal


faktörlerden değildir?
a) Özdeşim kurmak için uygun modeller
b) Cinsellikle ilgili tutumlar
c) Eğitim
d) Çocuk yetiştirme tutumu
e) Genetik

4. Aşağıdakilerden hangisi televizyon ve internetin çocukların psikoseksüel


gelişimini etkileyen olumsuz özelliklerinden değildir?
a) Çocuk kilidi uygulaması
b) Kadının dişiliğinin ön plana çıkarılması
c) Yanlış bilgilendirme
d) İstismar için risk oluşturma
e) Uygunsuz ve yanlış içerik

5. Bireyin yaptıklarının ve düşündüklerinin farkında olması aşağıdakilerden


hangisidir?
a) Bilinç altı
b) Ego
c) Bilinç
d) İd
e) Bilinç öncesi

114
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Psikoseksüel Gelişim

6. Freud’a göre aşağıdakilerden hangisi psikoseksüel gelişim evrelerinden


değildir?
a) Aktif dönem
b) Oral dönem
c) Fallik dönem
d) Genital dönem
e) Latent dönem

7. Aşağıdakilerden hangisi okul dönemi çocuğunun psikoseksüel gelişim


özellikleri arasında yer almaz?
a) Gebelik, doğum ve bebeğin nasıl olduğunu merak eder
b) Cinsel kimlik bu dönemin sonunda gelişmeye başlar
c) Arkadaşları ile cinsellik ve üreme hakkında konuşur
d) Cinsel davranışları fark eder
e) Ön ergenlikle birlikte korku yaşar

8. Okul dönemi çocuğunda cinsiyetlere göre cinsel gelişim hangi yaşlarda


başlar?
a) Kızlarda 10-15 yaşlarda, erkeklerde 8-13 yaşlarda başlar
b) Kızlarda 7-9 yaşlarda, erkeklerde 5- 6 yaşlarda başlar
c) Kızlarda 17-20 yaşlarda erkeklerde 15-18 yaşlarda başlar
d) Kızlarda 8-13 yaşlarda, erkeklerde 9-14 yaşlarda başlar
e) Kızlarda 20-22 yaşlarda, erkeklerde 18-25 yaşlarda başlar.

9. Aşağıdakilerden hangisi cinsel eğitim alamayan çocuklarda görülen


sorunlardan değildir?
a) Yanlış kaynaklara yönlenme
b) Riskli cinsel davranışlar
c) Olumlu cinsel kimlik gelişimi
d) Cinsel istismar
e) Cinsel yolla bulaşan hastalıklar

10. Aşağıdakilerden hangisi çocuklara ve gençlere cinsel eğitim verirken dikkat


edilmesi kurallardandır?
a) Eğitim için planlama ve zaman belirlemeye gerek yoktur
b) Eğitimde çocukların soru sormasına izin verilmemelidir
c) Eğitimci kendi değer yargılarını aktarmalıdır
d) Farklı cinsel eğilimi olanlar eğitime alınmamalıdır
e) Eğitim aynı yaştaki çocuklardan oluşan küçük gruplara verilmeli

Cevap Anahtarı
1.d, 2.b, 3.e, 4.a, 5.c, 6.a, 7.b, 8.d, 9.c, 10.e

115
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Psikoseksüel Gelişim

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Arıkan, D., Çelebioğlu, A., Güdücü, Tüfekçi F. (2013). Çocukluk Dönemlerinde
Büyüme ve Gelişme. Z. Conk, Z. Başbakkal, H. Bal Yılmaz ve B. Bolışık (Ed.),
Pediatri Hemşireliği içinde. (s.53-100). Ankara: Akademisyen Tıp Kitabevi.
Bulut, A. (2011). Sağlıklı cinsel gelişim ve cinsel eğitim. A. Ekşi (Ed.) Ben Hasta
Değilim, Çocuk Sağlığı ve Hastalıklarının Psikososyal Yönü (2. baskı) içinde.
(p.61-71). İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri.
Darendeliler, F., Neyzi, O., Bundak, R. (2010) Gelişme-Olgunlaşma. O.Neyzi ve
T.Ertuğrul (Ed.) Pediatri Cilt 1 (4. baskı) içinde. (p.113-122). İstanbul: Nobel
Tıp Kitapevleri
Ekşi, A. (2011) Gencin ruhsal gelişimi. A. Ekşi (Ed.) Ben Hasta Değilim, Çocuk Sağlığı
ve Hastalıklarının Psikososyal Yönü (2. baskı) içinde. (p.116-132). İstanbul:
Nobel Tıp Kitabevleri.
Güner, P. (2016). Cinsel kimlik gelişimi. Turkiye Klinikleri J Obstet Womens Health
Dis Nurs-Special Topics, 2(1):9-14.
Karaca Çiftçi, E., Demir, K. (2019). Çocukluk Dönemlerinde Büyüme ve Gelişme D.,
Aydın, D.ve Y.A. Aba (Ed.), Anne ve çocuk sağlığı (1. baskı) içinde. (s.255-
280). İstanbul: İstanbul Tıp Kitapevleri.
Kayabaşı, E. (2019). İlkokul öğrencilerinin annelerine yönelik hazırlanan cinsel
gelişim eğitimi programının etkinliğinin sınanması. Bolu Abant İzzet Baysal
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Bolu.
Kızılkaya Beji, N., & Partovi, M. (2015). Kadın Sağlığına genel Bakış. N. Kızılkaya Beji
(Ed.) Hemşire ve Ebelere yönelik Kadın Sağlığı ve Hastalıkları içinde (p.5-48).
İstanbul: Nobel Tıp Kitapevleri.
Kulaksızoğlu, A. (2000). Ergenlik psikolojisi (83. baskı). İstanbul: Remzi Kitabevi
Mukaddes, N.M. (2011) Analitik Açıdan Çocuk ve Ergenin Cinsel Gelişimi. A. Ekşi
(Ed.) Ben Hasta Değilim, Çocuk Sağlığı ve Hastalıklarının Psikososyal Yönü (2.
baskı) içinde (p.54-56). İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri.
Öncel, S., Akcan, A., & Meydanlıoğlu, A. (2016). Sağlığın Geliştirilmesi ve
Hastalıkların Önlenmesi. S.Gözüm (Ed.) Okul Dönemindeki Çocukların
Sağlığının Geliştirilmesi içinde (p.188-268), Ankara: Vize Yayıncılık.
Türk Dil Kurumu (2021). Genel Sözlük. 23 Mayıs 2021 tarihinde
https://sozluk.gov.tr/ adresinden erişildi.
WHO, World Health Organization (2017). Sexual health and its linkages to
reproductive health: an operational approach. 23 Mayıs 2021 tarihinde
https://apps.who.int/iris/handle/10665/258738 adresinden erişildi.
WHO, World Health Organization (2010). WHO Regional Office for Europe and
BZgA / Standards for sexuality education in europe / A framework for policy

116
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
Psikoseksüel Gelişim

makers, educational and health authorities and specialists. 23 Mayıs 2021


tarihinde https://www.bzga-
whocc.de/fileadmin/user_upload/WHO_BZgA_Standards_English.pdf
adresinden erişildi.
Yiğit, R. (2020). Çocukluk dönemlerinde büyüme ve gelişme (Güncellenmiş 2.
baskı). Antalya: Çukurova Nobel Tıp Kitabevi.

117
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20
MORAL (AHLAKİ) GELİŞİM

• Ahlak gelişimi ile ilgili


kavramlar
İÇİNDEKİLER

• Ahlak gelişimi etkileyen


faktörler
OKUL DÖNEMİNDE
• Ahlak gelişimi ile ilgili
kuramlar
GELİŞİM
• Okul yaş grubu çocuğunda Dr. Sibel Serap CEYLAN
ahlak gelişimi
• Ahlak gelişiminin
desteklenmesi

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Ahlak ve ahlaki gelişimi ile
ilgili kavramların tanımı
HEDEFLER

yapabilecek
• Ahlak gelişimi ile ilgili
kuramları hakkında bilgi
sahibi olabilecek
• Okul dönemindeki çocuğunun
ahlaki gelişim özelliklerini
sayabilecek
• Okul döneminde ahlaki ÜNİTE
gelişimin değerlendirilmesi ve ÜNİTE
6
desteklenmesini

6
açıklayabileceksiniz.

© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Moral (Ahlaki) Gelişim

Ahlak gelişimi ile


ilgili kavramlar

Ahlak gelişimi
etkileyen faktörler

Pikoanalitik yaklaşım Sigmeund Freud


Ahlaki Gelişim

Jean Piaget

Ahlak gelişimi ile Bilişsel yaklaşım


Lawrence Kohlberg
ilgili kuramlar

Sosyal öğrenme
Albert Bandura
yaklaşımı

Okul yaş grubu


çocuğunda ahlak
gelişimi

Ahlak gelişiminin
desteklenmesi

119
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Moral (Ahlaki) Gelişim

GİRİŞ
Ahlaki gelişim insan gelişiminin en önemli unsurlarından birisidir. Yaşamının
ilk yıllarından itibaren başlayan ve yaşam boyu devam eden ahlaki gelişim,
çocuğun içinde yaşadığı toplumun değer yargılarını kabullenmesi, toplumun iyi ve
kötülerini sosyalleşme sürecinde öğrenmesidir. Diğer gelişim alanlarında olduğu
gibi çevre, akranlar ve diğer yetişkinler ile olan deneyimler, fiziksel, duygusal ve
sosyal becerilerin gelişimi ahlak gelişimini şekillendirir. Bu çok yönlü etkileşim ile
şekillenen davranışlara ait ilk izlenimler bireyin ahlaki davranış ve kurallarını
oluşturur.
İnsan yaşamında ahlaki değerlerin gelişimi çocukluk döneminde oldukça
önemlidir. Okul çocukluğu dönemi fiziksel büyümenin yavaşladığı, bilişsel, sosyal ve
ahlaki gelişimin hızlandığı bir dönemdir. Çocuklar içinde bulundukları toplumun
değerlerinden ve yargılarından etkilenmektedirler. Bu dönemde aileden çok
arkadaşların ve sosyal ilişkilerin önemi artmaktadır. Bu nedenle çocuğun ahlaki
yargılarının oluşmasında okul, aile ve sosyal çevrenin etkisi büyüktür.
Tüm toplumlarda ahlaklı olmak ve toplumun benimsediği iyi davranışları
benimsemek bireylere özendirilmektedir. Her ne kadar kalıtım ahlak gelişiminde
etkili olsa da çocuklar toplumun kabul ettiği bu davranışlara doğuştan sahip
değildirler. Ancak bu davranışları öğrenme, yaşama ve uygulama yoluyla
benimsemektedirler. Çocuğun nasıl bir birey olacağı doğumdan sonraki
Okul döneminde çocuk,
yaşantılarıyla ilgilidir. Bu dönemde çocukların ebeveynler ve eğitimciler tarafından
ahlaki gelişim
desteklenmesi ve yönlendirilmesi oldukça önemlidir. Çünkü toplumun geleceği
konusunda
desteklenmeli ve olan çocukların çevresindeki bireylerle olumlu ilişkiler kurup sürdürebilen,
yönlendirilmelidir. bağımsız düşünebilen, davranışlarını sorgulayabilen, doğru kararlar alabilen ve
evrensel değerlere sahip bireyler olması beklenmektedir.
Toplumlar arasında ahlak kuralları arasında fark olması ile birlikte din, dil
ırk, ülke farkı olmadan tüm dünyanın kabul ettiği ahlaki kurallar da vardır. Bunlara
evrensel değerler denilmektedir. Sevgi, yardımlaşma, dürüstlük, adalet, saygı tüm
dünyanın kabul ettiği evrensel değerler arasındadır.
Bu ünitede ahlak gelişimi ile ilgili temel kavramlar, ahlaki gelişimi etkileyen
faktörler, ahlak gelişimini inceleyen kuramlar ve okul yaş dönemindeki çocukta
ahlaki gelişim özellikleri, ahlaki gelişimin desteklenmesi ve değerlendirilmesi
incelenecektir.

AHLAK GELİŞİMİ İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR


Okul dönemi çocuğunun ahlak gelişiminin anlaşılabilmesi için aşağıda
verilen kavramların bilinmesi önemlidir.
Türk dil kurumunda ahlak; bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda
oldukları davranış biçimleri ve kurallar olarak tanımlanmıştır. Ahlak bir toplumdaki
bireylerin benimsedikleri, bir arada yaşamanın getirdiği görev ve sorumluluklar,
uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve kurallardır. Ahlak, bireyler
arasındaki ilişkilerde iyi-kötü, doğru-yanlış şeklinde adlandırılan değer yargılarıdır.

120
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Moral (Ahlaki) Gelişim

Ahlak gelişimi; bireylerin belirli davranışları doğru ya da yanlış olarak


değerlendirmeleri yönünde rehberlik eden ve kendi eylemlerini yönetmelerini
sağlayan ilkeler kazanma sürecidir. Ahlak gelişimi toplumun tüm değerlerine
kayıtsız şartsız uymak değil, topluma etkin bir şekilde uyum sağlamak için değerler
sistemi oluşturma sürecidir.
Ahlaki yargı; bir olay ya da durumun doğru veya yanlış olduğu hakkında
karar verme durumudur. Çocukların ahlaki düşünme gücü yetişkinlerden farklıdır.
Ahlaki olgunluk; bireyin dışsal bir zorlama olmadan gereklilikleri yerine
getirmesi, toplumsal kurallar uymada adalet bilincine ulaşması, karşılıklı
sorumluluk dahilinde kendi ihtiyaç ve çıkarlarından vazgeçmesi, empati ve suçluluk
duygularını hissetmesi, bir başkasına yardım ettiğinde manevi haz hissetmesidir.
Ahlaki olgunluğun ahlaki bilgi, ahlaki duygu ve ahlaki davranış olmak üzere
üç boyutu vardır. Ahlaki bilgi ahlaki değerler hakkında farkında olmayı ve ahlaki
karar verebilmeyi tanımlar. Ahlaki duygu özsaygı, hoşgörü, sezgi ve vicdanı ifade
eder. Ahlaki davranış ise ahlaki düşünce ve duygunun kendiliğinden, dışsal bir
zorlanma olmadan eyleme dönüşmesidir.
Bencillik (egoizm); bireyin sadece kendisini düşünmesi, kendi çıkarlarını
herkesin çıkarlarından üstün tutmasıdır. Bencillik vicdani ve ahlaki duyguların
gelişmesinin güçleştirmektedir.
Özgecilik; bireyin kendisinden önce diğer bireylerin iyiliğini, yararını
düşünüp kişisel yarar gözetmeksizin onlara yardımcı olmasıdır. Çocuklar
bencillikten kurtuldukça özgeci olmaya başlarlar. Özgecilik duygusu gelişmiş olan
bireyde hoşgörü, empati, özveri ve yardımcı olma duygusu bir arada bulunur.
Vicdan; bireyi kendi davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya iten,
bireyin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama
yapmasını sağlayan güçtür. Birey vicdan duygusu ile davranışları hakkında karar
verir ve bu karara göre kendisini ödüllendirir ya da cezalandırır.
Empati; bireyin kendisini karşısındakinin yerine koyarak olaylara onun bakış
açısıyla bakması, o kişinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlaması,
hissetmesi ve bu durumu ona iletmesi sürecidir.

AHLAK GELİŞİMİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER


Doğumdan itibaren insan yaşamı boyunca ahlak gelişimi birçok faktör
Ahlak gelişimini
etkisinde devam eden bir süreçtir. Ahlak gelişimini etkileyen faktörler yaş, aile,
etkileyen faktörler yaş,
aile, sosyal çevre, sosyal çevresi, empati kurma yeteneği, kitle iletişim araçları, sosyal medya, kültür
empati yeteneği, ve eğitimdir.
medya, kültür ve
eğitimdir. Yaş
Yaş ahlaki gelişimi etkileyen ilk faktördür. Çocuğun yaşı ve yaşla birlikte
ilerleyen bilişsel düzeyi ve dil gelişimi, ahlaki düşünce gelişiminde önemlidir. Bir
duruma ahlaki bir çerçeveden yaklaşmak, değerlendirmek, neden sonuç ilişkisi
kurmak, davranışın zararlı olup olmadığı tanımlamak bilişsel olgunluğu

121
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Moral (Ahlaki) Gelişim

gerektirmektedir. Çocuk yaşı ilerledikçe bilişsel olarak olgunlaşmakta ve ahlaki


düşünceleri gelişmektedir. Ayrıca yaş ilerledikçe bireylerin kişisel ve toplumsal
sorumluluk bilinci gelişmekte ve ahlaki deneyimleri artmaktadır.

Aile
Çocuğun ilk ve en önemli çevresi ailedir. Ailenin sosyoekonomik düzeyi,
ebeveynlerin eğitimi, çocuk yetiştirme tutumları, ahlaki değerleri çocuğun ahlak
gelişimini etkileyen faktörlerdir. Çocuklar iyi ile kötü arasındaki farkı ilk olarak
ebeveynlerin emir ve yasaklarından öğrenmektedirler. Ayrıca ebeveynlerin çocuğa
karşı tutumları çocukta yaşam boyu etkili olacak olumlu ya da olumsuz izler
bırakır. Ebeveynler ile çocuk arasındaki ilişki ve çocuğun aile bireylerini rol model
alarak kazandığı öğrenimler yaşama ilişkin çocuğun tutumlarının gelişmesinde rol
oynar. Örneğin ebeveynlerinden şiddet gören çocuk ilerleyen yıllarda kendisinden
zayıflara şiddet uygular. Küçük çocukların ahlaki gelişiminde aile bireyleri daha
etkiliyken, çocuk büyüdükçe arkadaş çevresi, medya gibi diğer sosyal unsurların
etkisi artmaktadır.

Sosyal Çevre ve Kültür


İnsan sosyal bir varlıktır. Bireyin sosyalleşme ve toplumsallaşma sürecinde
ailesinin ve çevresinin nitelikleri ahlaki değerlerin oluşumunda önemlidir. Bireylerin
ahlaki davranış ve düşünceleri toplumsal olaylardan etkilenir. Ayrıca birey içinde
bulunduğu kültürel yapının sahip olduğu ahlaki değerleri benimsemektedir. Kültür
bir toplumun yaşam biçimidir. Bu yaşam biçimi ve değerler nesilden nesle aktarılır.
Bireyin ahlaki gelişiminde ve ahlaki davranışlarında içinde yaşadığı toplumun
kültürel özellikleri rol oynamaktadır.

Empati kurma yeteneği


Empati kurma yeteneği ahlak gelişimini etkileyen bir diğer faktördür. Birey
empati kurma yeteneği sayesinde başkalarının duygu, düşünce ve davranışlarını
anlayabilir. Empati yeteneği toplumun inançlarının, değerlerinin ve amaçlarının
özümsenmesini ve içselleştirilmesini kolaylaştırmaktadır. Böylelikle empati
yeteneği yüksek olan bireylerde ahlaki davranışlar daha fazla görülmektedir.

Medya
Kitle iletişim araçları ve sosyal medya bireyin ahlaki gelişimini etkileyen
faktörlerdendir. Teknolojinin ilerlemesi ve internet kullanımının artması ile birlikte
kitle iletişim araçları ve sosyal medya insan yaşamının bir parçası olmuştur. Pek
Sosyal medya toplumun
değer yargılarını ve çok farklı nedenle kullanılan sosyal medya farklı bir kültür oluşturmaktadır. Sosyal
ahlak kurallarını medyanın olumlu yönleri; bilgiye kolay ve sınırsız ulaşım, hızlı etkileşim, zamansal
değiştirebilme gücüne ve mekânsal kısıtlamaların olmaması, eğlence, toplumsal duyarlılığın artması,
sahiptir. ekonomik olması, tanıtım, pazarlama ve iş bulmada kolaylık olması, vb.dir.
Bununla birlikte mahremiyeti ihlal etme, siber zorbalık, bağımlılık, güvenlik
sorunları, anarşizim, cinsel suçlar, cinsel istismar, sanal benlik oluşması, bireyler
arasındaki iletişimin azalması gibi pek çok olumsuz yönleri de bulunmaktadır.
Sosyal medyanın kendine özgü bir dili bulunmakta ve bu dille tanımladığı iyi ve

122
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Moral (Ahlaki) Gelişim

kötü kavramları ile insanları dönüştürebilme özelliğine sahiptir. Sosyal medya


toplumun değer yargılarını ve ahlaki kurallarını değiştirebilme gücüne sahiptir.

Eğitim
Bireyin ahlak gelişimine etki eden faktörlerden birisi de eğitimdir. Çocuk
aileden kazandığı özelliklerle okula başlar, okulda da öğretmen ve arkadaşlarından
öğrendikleri ile bu özelliklerini geliştirir. Ailede başlayan ahlak eğitimi tek başına
yeterli değildir. Çocuğun okulda gördüğü eğitim kendini tanıması ve
sorgulamasında oldukça önemlidir. Çocuğun iyi-kötü, doğru- yanlış gibi değer
yargılarına ulaşması için ahlak gelişimi okulda eğitimle desteklenmelidir.

AHLAK GELİŞİMİ İLE İLGİLİ KURAMLAR


Ahlaki gelişim ile ilk olarak filozof ve din adamları ilgilenmişlerdir. 1900’lü
yıllardan itibaren çeşitli kuramcılar tarafından çocukların ahlak gelişimleri üzerine
çalışmalar yapılmıştır. Ahlaki gelişim ile ilgili kuramlar incelendiğinde psikoanalitik,
Ahlak gelişimini bilişsel ve sosyal öğrenme olmak üzere üç temel yaklaşım bulunduğu
inceleyen psikoanalitik,
görülmektedir.
bilişsel ve sosyal
öğrenme olmak üzere 1. Psikoanalitik Yaklaşım
üç temel yaklaşım
vardır. Psikoanalitik kuramlar ahlakın duygusal boyutu özellikle de suçluluk ve
vicdan boyutları üzerinde durmuşlardır. Ahlak gelişimini inceleyen ilk kuram
Sigmeund Freud’un psikoanalitik kuramıdır.

Freud’un psikoanalitik kuramına göre ahlak gelişimine yaklaşımı


Sigmeund Freud ahlak gelişimini kişilik gelişimindeki gibi duygusal ve
güdüsel bir süreç olarak ele almıştır. Kuramda zihin yapısı id, ego ve süper ego
olmak üzere üç ana başlıkta incelenmektedir. Freud ahlak gelişimi sürecini de id,
ego ve süper ego arasındaki denge ile ilişkilendirmiştir.
İd yani alt benlik haz ilkesine dayanır ve kişiliğin en ilkel ve dürtüsel
bileşenidir. Bir üst düzey olan ego (benlik) gerçeklik ilkesine dayanır ve kişiliğin
karar verici bileşenidir. Ego istenilen her şeye sahip olunamayacağını, içinde
yaşanılan toplumun ve insanların dikkat alınması gerektiğini söyler. Hazzı
ertelemeyi ve toplumun ahlaki değerlerine uyumu sağlar. Ego ebeveyn ve toplum
kuralları ile tanışılan iki-beş yaşlar arasında gelişir. Süper ego yani üst benlik ise
ahlak ilkesine dayanır. Yaklaşık altı-on bir yaşlarda gelişimine devam eden süper
ego kişiliğin doğru ve yanlış hakkındaki toplumsal standartları içselleştiren
bileşenidir.
Süper egonun gelişiminde iki önemli kavram vardı: vicdan ve ego ideali.
Kişiliğin vicdani ve ahlaki yönü olan süper ego, bireyin kendi kendinin gözcüsü
olmasını, otorite ve gözetim olmadığında bile kurallara uymasını sağlamaktadır.
Çocuk vicdanın sözünü dinlemediğinde suçluluk, ego idealinin standartlarına
erişemediğinde ise utanç duyar. Freud çocuğun ahlakının vicdan gelişimine bağlı
olarak geliştiğini düşünmektedir.

123
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Moral (Ahlaki) Gelişim

2. Bilişsel Yaklaşımlar
Bilişsel gelişim kuramcıları ahlaki düşüncenin bilişsel özellikleri üzerinde
durmuşlardır. Bilişsel olarak insanlar bir davranışın yapılıp yapılmaması hakkında
düşünürler ve akıl yürütürler. Bunun sonucunda da kavramlar, değerler ve
tutumlar geliştirirler. Bilişsel yaklaşımda çocuklar olgunlaştıkça doğru ve yanlış
hakkındaki düşüncelerinin nasıl değiştiğini incelenmiştir. Ahlaki gelişim ile ilgili ilk
akla gelen bilişsel yaklaşımlar Jean Piaget ve Lawrence Kohlberg’in kuramlarıdır.

Piaget’in bilişsel gelişim kuramına göre ahlak gelişimine yaklaşımı


Piaget çocukların oyunlarındaki kurallara uyma davranışlarına göre ahlaki
gelişimi incelemiştir. Buna göre ahlak gelişimi bilişsel gelişime paralel ilerlemekte
ve belirli bir sıra izleyen dönemlerden geçmektedir. Çocukların ahlaki yargı ve
Piaget ‘e göre ahlak kuralları yorumlama şekli yaşa ve olgunlaşmasına göre değişmektedir.
gelişimi bilişsel gelişime Piaget ahlak gelişimin üç dönemde incelemiştir.
paralel ilerlemekte ve
belirli bir sıra izleyen 1. Ahlaki kuralların bilinmediği dönem (0-6 yaş)
dönemlerden 2. Dışsal kuralara bağlılık dönemi (6-12 yaş)
geçmektedir. 3. Ahlaki özerlik dönemi (12 yaş ve üzeri)
Ahlaki kuralların bilinmediği dönem (0-6 yaş)
0-6 yaş arası bilişsel gelişim kuramına göre ahlaki kuralların bilinmediği
dönem olarak belirlenmiştir. Piaget’e göre okul öncesi dönemde çocuklarda kural
kavramı olmadığından bu dönemde ahlak söz konusu değildir. Bu nedenle ahlak
gelişimi çocuğun somut işlemler dönemine geçtiği altı yaşına kadar başlamaz.
İki altı yaş arasındaki çocukların oyun kuralları yoktur ve diğer çocuklardan
öğrendiklerini yapmaktadırlar. Bu yaş grubundaki çocuklar kuralları fark etseler de
bu kuralların ne anlama geldiğini veya ne amaçla konulduğunu bilmeden taklit
ederek uygun davranışları göstermektedirler.

Dışsal kurallara bağlılık dönemi (6-12 yaş)


6-12 yaş arası dışsal kurallara bağlılık dönemi olarak adlandırılmıştır. Piaget
altı yaşından sonra ahlak gelişimin başladığını söylemektedir. Çocuklar altı
yaşından sonra ahlaki kuralları kavramaya, hiç sorgulamadan değiştirilemez
olduklarına inanmaktadırlar. On yaşına kadar tam anlamını bilmeden kurallara
uysalar da kuralları izlemede ve uygulamada tutarsızlıklar görülebilir. Kuralları
koyan kişilerin olmadığını zaman ve durumlarda bu kurallara uymayabilirler.

• Şekerleme yemesi yasaklanan bir çocuk, ebeveynleri yokken


Örnek

şekerleme yiyebilir.

Piaget’ e göre dışsal kurallara bağlılık dönemindeki çocuklar kuralları ihlal


etmenin sonucunun cezalandırılmak olduğuna ve cezanın otomatik olarak hemen

124
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Moral (Ahlaki) Gelişim

verilmesi gerektiğine inanırlar. Yapılan davranışın altta yatan nedenlerini dikkate


almazlar. İşlenen suçun önem derecesini suçun neden olduğu fiziksel sonuçlar
belirlemektedir.

Örnek
•Elbisesindeki yırtık daha büyük olan çocuk daha fazla suçludur

Ahlaki özerlik dönemi (12 yaş ve üzeri)


Piaget 12 yaş ve üzerini ahlaki özerlik dönemi olarak adlandırmıştır.
Yetişkine karşı duyulan tek taraflı saygının yerini karşılıklı saygının alması ile
bağımsız (özerk) ahlak gelişmiştir. Bu dönemde kurallar bireyin vicdanı ile gelişir.
Kurallara cezadan korktuğu için değil kendisi istediği için uyar. Piaget, çocuk ceza,
kültür gibi dış etkenler tarafından engellenmez ve akranları ile iletişimi kesilmezse
her çocukta ahlaki özerkliğin gelişeceğine inanmaktadır.

Kohlberg’in ahlaki gelişim kuramına göre ahlak gelişimine yaklaşımı


Ahlaki gelişimini inceleyen bir diğer kuram Koglberg’in ahlaki gelişim
kuramıdır. Piaget’in kuramından esinlenen Kohlberg’e göre ahlak gelişimi bilişsel
gelişim ile paralellik göstermektedir. Çocuklar bilişsel yönden geliştikçe ahlaki
gelişim aşamaları belirli bir sıra izlemektedir. Yani ahlak yargıları bilişsel örgütleme
düzeyinin sağladığı olanaklar çerçevesinde yapılmaktadır.
Ahlaki gelişim
Kohlerberg’in kuramının bir diğer varsayımı da bireyin ahlaki gelişim
sürecindeki evrelerin
gerçekleşme yaşı her sürecinde bir önceki aşamaya dönüş söz konusu değildir. Ayrıca ahlaki gelişim
bireyde farklıdır. sürecindeki evrelerin gerçekleşme yaşı her bireyde farklıdır.
Kohlberg ahlaki gelişim sürecinin iç ve dış faktörlerden etkilendiğine
inanmıştır. İç faktörler; davranışı yargılama yeteneği, uyarı kontrolü, zeka ve
empatiyi içermektedir. Dış faktörler ise ödül, ceza, aile yapısı, aile ve akran
ilişkileridir.
Lawrence Kohlberg, kuramını oluştururken, belirli koşullardaki davranışları
yöneten kuralların çocuk ve yetişkinler tarafından nasıl yorumlandığını
incelemiştir. Bunun için çocuk ve yetişkinlere ahlaki ikilemleri kapsayan, gerçek ve
hayali problemleri içeren hikayeler anlatmış ve bu durumlarda nasıl tepkide
bulunacaklarını ve nedenlerini sormuştur. Aşağıda Kohlberg’in kullandığı
hikayelerden bir örnek verilmiştir.

125
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Moral (Ahlaki) Gelişim

•Heinz isminde bir adamın karısı çok hastadır. Doktorlar aynı şehirde
yaşayan başka bir doktorun icat ettiği bir ilacın Heinz'in karısını iyi
edeceğini, aksi taktirde öleceğini söylerlerler. İlaç iki yüz dolara mal
olduğu halde, sahibi küçük bir miktar için iki bin dolar istemektedir.
Örnek Adam ilacı satın alabilmek için tanıdıklarından borç para alır, ancak ilaç
parasının yarısını bulabilir. İlacı satan doktora giderek, karısının ölmek
üzere olduğunu, ilaç fiyatından indirim yapmasını veya kalan parayı sonra
ödemeyi önerir. Doktor öneriyi geri çevirir. Heinz bunun üzerine
doktorun muayenehanesine giderek ilacı çalar.

Ahlaki ikilem içeren bu öykü için çocuklara ve yetişkinlere yöneltilen sorular


şunlardır:

• “Heinz ilacı çalmalı mıydı? Aslında bu doğru bir davranış mıdır?”


• “Eğer başka bir yolu yok ise karısı için böyle bir hırsızlık yapmak bir kocanın
görevi midir?”
• “Eczacının kârını sınırlamayan bir kanun olmasa bile, Heinz’dan bu kadar
fazla para istemeye hakkı var mıdır?”
• “Heinz kendisini karısına yakın hissetmiyorsa, ona sevgi beslemiyorsa yine
de bu ilacı çalmalı mıdır?”
Kohlberg verdiği hikayeler ve sorulara dair çocuklardan aldığı cevapların
Kohlberg ahlaki gelişim dayandığı temel varsayımları inceleyerek sınıflandırmış ve insanların geçtiği ahlaki
sürecinde insanların altı gelişim dönemlerini belirlemiştir. Bu sınıflandırma sonucuna göre ahlak gelişimi
yargı aşamasından
her biri iki evreden oluşan üç düzeyde gerçekleşmekte ve ahlaki gelişim sürecinde
geçtiklerini
bireyler altı yargı aşamasından geçmektedirler (Tablo 6.1).
belirtmektedir.
Tablo 6.1: Kohlberg’in Ahlaki Gelişim Dönemleri

Dönem Evre Gelişim Dönemi


I. Düzey: 1. Evre Bağımlılık ve caza-itaat evresi
Gelenek Öncesi
2. Evre Bireycilik ve çıkara dayalı alışveriş evresi
Düzey
II. Düzey: 3. Evre Kişilerarası beklentiler ve uyum evresi
Geleneksel Düzey
4. Evre Kanun ve düzen evresi
III. Düzey: 5. Evre Sosyal anlaşma ve bireysel haklar evresi
Gelenek Sonrası
6. Evre Evrensel ahlaki ilkeler evresi
Düzey

I.Düzey: Gelenek Öncesi Düzey


Bu düzey henüz olgunlaşmamış ahlak düzeyidir. Bireyin kendi gereksinimleri
ön plandadır ve davranışları da gereksinimlerini karşılamaya yöneliktir.
Benmerkezci düşünce hakimdir. Bu düzeydeki çocuk toplumsal kralları
benimsememiş ve içselleşmemiştir. Ceza verilemeyeceğini düşündüğünde kuralları
çiğneyebilir.

126
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Moral (Ahlaki) Gelişim

1. Evre: Bağımlılık ve caza-itaat evresi. Bu evredeki çocuklar sadece


otoriteye uyarlar ve cezalandırılmaktan kaçınırlar. Ceza ve maddi zararlardan
kaçınmak için kurallara uyarlar. Olayın fiziksel sonuçlarına ve meydana gelen
zararın büyüklüğü olayın iyi ya da kötü olduğunu belirler.

•Bir çocuk annesine yardım ederken on tane bardağı


yanlışlıkla düşürüp kırmıştır. Başka bir çocuk ise annesi
Örnek
görmeden şeker alırken bir tek şekerliği düşürüp kırmıştır.
Bu evredeki çocuklara hangi çocuğun daha fazla suçlu
olduğu sorulduğunda on tane bardak kıran çocuğun suçlu
olduğunu ifade etmişlerdir.

2. Evre: Bireycilik ve çıkara dayalı alışveriş evresi. Bu düzeydeki çocuk için


doğru ve yanlışı kendi gereksinim ve istekleri belirlemektedir. Çocuk için doğru
kendisinin ihtiyaçlarının karşılanması ve somut değişime dayanan adil alışverişler
yapmaktır. “Benim için bir şey yap, ben de senin için bir şey yapayım” anlayışı
vardır.

•“Sen benim sırtımı kaşı, ben de seninkini”


Örnek

(Atasözü)

II. Düzey: Geleneksel Düzey


Gelenek öncesi düzeydeki benmerkezci düşüncenin yerini empatik düşünce
almaya başlar. Birey için aile, grup ve ulusun beklentileri her şeyden önemlidir.
Sosyal düzeni destekleme ve sadakat önemlidir. Çocuk iyi ve adil olmaya çalışır.

Geleneksel düzeyde 3. Evre: Kişilerarası beklentiler ve uyum evresi. Bu evrede iyi davranış
empatik düşünce başkalarına yardım etmek veya onları mutlu etmektir. Akran grupları ile işbirliği
başlar. gözlenir. Benmerkezciliğin azalmasıyla birlikte olaylara başkalarının gözünden
bakabilme özelliği kazanılır.
4. Evre: Kanun ve düzen evresi. Kanunlara ve sosyal düzene uymak
önemlidir. Doğru davranış sosyal düzen ve otoriteye uygun şekilde görevini yerini
getirmektir. Kanunlara sorgulanmada uyulur, uymayanlar ise onaylanmaz. Pek çok
yetişkin genellikle bu gelişim evresinde kalır.

III. Düzey: Gelenek Sonrası Düzey


Birey diğerlerinden ve otoriteden bağımsız olarak izlemek istediği ahlak
ilkelerini seçer ve kendine özgü değerler sistemini oluşturur.

127
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Moral (Ahlaki) Gelişim

5. Evre: Sosyal anlaşma ve bireysel haklar evresi. Bu evredeki bireyler


toplumun sahip olması gereken insani değerler ve haklar konusunda eleştirel bir
şekilde düşünmeye başlamıştır. Kanunların toplumun iyiliği ve ihtiyaçlarını için
demokratik bir şekilde değiştirilebileceğini düşünürler.
Her birey evrensel
ahlaki ilkeler evresine 6. Evre: Evrensel ahlaki ilkeler evresi. Ahlak gelişiminde bu evreye ulaşan
ulaşamamaktadır. bireyler yazılı kural ve yasalardan tamamen bağımsız olarak kendi ahlak kurallarına
uygun şekilde davranır. Bireysel hak ve özgürlükleri savunur, adalet, eşitlik ve
insan haklarına bağlıdır. Bu evreye ulaşabilen bireyler diğer insanlara karşı yüksek
düzeyde duyarlıdırlar.
Kohlberg, onbir yaşına kadar çocukların gelenek öncesi düzeyde olduklarını,
on altı yaşına kadar da üçüncü ve dördüncü evreye ilerlediklerini belirtmektedir.
Ancak her bireyin altıncı evreye ulaşamadıklarını, beşinci ve altıncı evreye ulaşan
birey sayısının az olduğunu ifade etmiştir.
Kohlberg, ahlaki gelişim dönemlerini bireyin doğru ve ahlaklı davranışı nasıl
algıladığına ve belirlediğine göre sıralanmıştır. Her bir dönem kendinden önceki
döneme dayanmakta ve sonrakine temel oluşturmaktadır. Ancak aynı kişi bazı
zaman ve durumlarda farklı aşamalarda davranış gösterebilmektedir. Çünkü
bireyin içinde yaşadığı toplumsal özellikler ahlaki gelişim sürecini
yavaşlatabilmekte, hızlandırabilmekte ya da tamamen durdurabilmektedir.

• I. Yapmamalıyım; çünkü cezalandırılmak istemiyorum.


Bireysel Etkinlik

• II. Yapmamalıyım; çünkü kişisel çıkarlarım var.


• III. Yapmamalıyım; çünkü insanların beni beğenmesini
istiyorum.
• Yukarıda verilen ifadeleri kullanan çocukların Kohlberg'e
hangi gelişim aşamalarında olduğunu açıklayınız.

3. Sosyal Öğrenme Yaklaşımı


Sosyal öğrenme yaklaşımında ilk akla gelen isim Albert Bandura’dır. Sosyal
öğrenme kuramı kişiliğin oluşumunda kişisel ve çevresel etkenlerin etkili olduğunu
savunmaktadır. Buna göre davranışın oluşumu çevreden etkilenmektedir.
Çocuklar akranlarını, kardeşlerini ve ebeveynlerini gözlemleyerek pek çok yeni
davranış öğrenirler. Dolayısıyla ahlaki ilkeler ödül-ceza, model alma, taklit ve
pekiştirme yoluyla öğrenilmektedir. Model alma, bireyin gözlemlediği kişinin hoşa
giden ve başarıya ulaşan davranışlarını almasıdır. Taklit etme, iyi ya da kötü ayırt
etmeden bireyin gözlemlediği kişinin tüm davranışlarını almasıdır. Örneğin bir
çocuğun yalan söylemekle ilgili tutumu ebeveynlerini taklit ederek oluşmaktadır.

128
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Moral (Ahlaki) Gelişim

Çocukların ilk modelleri ebeveynleridir. Model alma sürecinde çocuklar,


ebeveynlerinin birçok özelliğinin taklit ederken ahlaki ve kültürel ilke ve
değerlerini de benimsemektedirler. Değerler görecelidir ve bireyin doğduğu,
büyüdüğü kültüre bağlıdır. Ancak, ahlaki düşünce ebeveynlerden aktarılan
değerlerin içselleştirilmesi ile oluşur. İçselleştirmede kilit nokta ebeveynlerin
disiplin şeklidir. Bir davranışın neden onaylandığı veya onaylanmadığı ebeveyn
tarafından açıklandığında, çocuğun ne istendiğini anlaması ve kendi
davranışlarının sonuçlarını tahmin etmesi kolaylaşır.
Bir diğer model de çocukların arkadaşlarıdır. Okula başlama ile birlikte
Sosyal öğrenme arkadaş çevresi önem kazanmaktadır. Çocuklar arkadaşlarını taklit ederek yeni
yaklaşımına göre ahlaki
beceriler kazanır. Ayrıca çocuklar ödüllendirilen davranışı cezalandırılan davranışa
ilkeler ödül-ceza, model
göre daha çok taklit ederler. Akran grubunun ödül-ceza verici rolü de
alma, taklit ve
pekiştirme yoluyla bulunmaktadır. Bir çocuğun davranışına diğer çocukların tepkisi o davranışın
öğrenilir. değiştirilmesinde önemli bir faktördür.
Okul döneminde çocuğun ahlak modeli olarak çoğunlukla öğretmenini
seçer. Onu otorite kabul eder. Çocuğa göre öğretmenin yaptığı ve söylediği her şey
doğru olduğuna göre taklit edilmesi gereken kişi öğretmendir.
Bununla birlikte vicdan gelişiminde model almanın yanısıra toplum
tarafından onaylanma veya onaylanmama durumu etkili olmaktadır. Çocuk çevresi
tarafından onaylanacaksa o davranışı yapar, onaylanmayacaksa o davranışı
yapmaz. Böylece çocuk toplum tarafından onaylanan ve onaylanmayan
davranışlarını öğrenir.
Çocuk okulda edindiği bilgiler yanında birçok deneyim de kazanır. Farklı
kişilerle iletişim kurmak, bir gruba uyum sağlamak, başkalarının düşüncelerine ve
haklarına saygı göstermek, gerektiğinde fedakarlık göstermek çocuğun ahlak
gelişimi için önemli olan deneyimlerdir.

OKUL YAŞ GRUBU ÇOCUĞUNDA AHLAK GELİŞİMİ


Çocuklar büyüdükçe iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, şefkatliyi acımasızdan
ve cömerti bencilden ayırmaya başlamaktadırlar. Okul yaş döneminde çocuklar
dürüstlük, nezaket ve bağlılığa çok önem verirler. Ancak hala çok basit bir ahlak
duygusu vardır. Çocuğun ahlak gelişimi bilişsel gelişim, kişilik gelişimi, çevreden
gözlemledikleri ve öğrendikleri doğrultusunda şekillenmektedir. Bu dönemdeki
ahlaki düşünceler diğer bireylerin kınamasından kaçınma, arkadaşlar, aile ve
öğretmenler ile iyi ilişkiler kurma üzerine kuruludur.
İlk yıllarda her şeyi kendine göre yorumlayan çocuk, altı yaşından sonra
neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamaya başlar. Ancak yetişkinlerin neye izin
verip neye kızacağını bilmesine rağmen nedenini anlayamaz. Tanrı kavramı gelişir.
Dinsel kavramlara ilgi ve öğrenme artar. Din, kültür ve ebeveynlerin ahlaki
düşüncelerinin etkisi ile vicdan gelişmeye başlar.
Yedi yaşındaki çocuğun ahlaki yargı yeteneği değişmeye başlar. Başkalarının
hak ve gereksinimlerini düşünerek genelleme yapmaya başlayabilir. Yedi-sekiz

129
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Moral (Ahlaki) Gelişim

yaşına kadar kuralların mistik bir kaynağı olduğuna, kutsal ve dokunulmaz


olduklarına inanırlar.
Sekiz yaşındaki çocuk iyi ve kötü hakkında kavramları genelleştirebilir.
Ahlaki kurallarla ilgili esnek bir anlayış gelişir. Bu yaştaki çocuğa göre doğruyu
anlatmak her zaman iyi olmayabilir ya da yalan söylemek her zaman kötü
olmayabilir.
Dokuz yaşındaki çocukta pişmanlık ve suçluluk duygusu gelişir. Dokuz ve on
bir yaşları arasındaki çocukların doğru ve dürüst davranmaya yönelik duyarlılıkları
artar. Benmerkezcilik azalır. Özgecilik duygusu gelişemeye başlar. Kendisini
eleştirebilir.
On bir yaş ve üzerindeki çocuklar içinde bulunulan duruma göre
değerlendirmeler yaparlar. Ahlaki yargı ve kuralları uygulama biçimleri esneklik
gösterebilir. Bir davranışın iyi ya da kötü olmasına niyete göre karar verirler. On
bir-on iki yaşlardaki çocukta işbirliği duygusu gelişmiştir. Ahlaki kuralların içeriğini
anlamaya başlamışlardır. Artık kural vicdanın verdiği karardır.

AHLAKİ GELİŞİMİN DESTEKLENMESİ


Çocuklarla çalışan meslek gruplarının ahlaki gelişim konusunda bilimsel
bilgiye sahip olması ve çocukların ahlaki gelişim düzeylerini bu bilgiler
doğrultusunda saptaması gerekmektedir. Çocuklar davranışların ya da tutumların
doğru olup olmadığı ve neden doğru veya yanlış olduğu konusunda düşünmeye
sevk edilirken bilişsel yaklaşımlar kullanılmalıdır. Böylelikle çocuklara
Çocuklarla çalışan davranışlarının uygun ya da yararlı olup olmadığına karar vermeleri ve
meslek grupları ahlaki davranışlarının sonuçlarını anlamaları konusunda yardımcı olunabilir.
gelişim konusunda
Okul dönemi çocuklar için öğretmenler bir rol modeldir. Öğretmenin tutarlı,
bilimsel bilgiye sahip
olmalı ve çocukların dengeli ve adaletli davranması, çocuklara sevgi ile yaklaşması çocuklar üzerinde
ahlaki gelişim olumlu bir bırakmaktadır.
düzeylerini bu bilgiler Ahlaki gelişim sürecinde her birey kendi değer sistemini oluşturmaktadır. Bu
doğrultusunda
değer sistemini oluştururken ebeveynler ve çevrenin davranışları, tutumu, adaleti,
saptamalıdırlar.
çocuk eğitiminde kullandıkları disiplin yöntemleri oldukça önemlidir. Bu nedenle
çocukların ileride empati yeteneği yüksek, olaylara çok yönlü bakabilen, araştıran,
sorgulayan ve üretken bireyler olmaları için ahlaki gelişim desteklenmesinde göz
önünde bulundurulması gereken öneriler şunlardır:

• Okul dönemi çocuklarda soyut düşünce gelişmeye başlamaktadır. Yine de


soyut kavramların somut bir şekilde anlatılması gerekmektedir.
• Çocuğun güvende olma, sevme-sevilme, bir gruba kabul edilme duyguları
desteklenmelidir.
• Çocuğa değer verilmeli ve değerli olduğu çocuğa yönelik konuşma ve
davranışlarda gösterilmelidir.
• Ev ortamı, okul ortamı ve sosyal çevrede çocuğa nasıl davranacağı
hakkında güvenli ipuçları verilmelidir.
• Evde, okulda ve sosyal çevrede ahlaki kurallar uyumlu olmalıdır.

130
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Moral (Ahlaki) Gelişim

• Kurallarda asla fedakarlık yapılmamalı, ancak iyi ve kötü davranışları


algılamadaki sınırlılıkları dikkate alınarak hoşgörülü ve esnek
davranılmalıdır.
• İstenmeyen davranışlar karşısında cezadan kaçınılmalı, çocuğun davranışı
üzerinde tartışılarak farkındalığı sağlanmalıdır. Bu konuda çocuğun değil
yaptığı hareketin kötü ve yanlış olduğunu anladığından emin olunmalıdır.
• Doğru ve yanlış konusunda tutarlı ve açık olunmalıdır.
• Çocuktan istenilenler emir şeklinde söylenmemelidir. Çocuğa istenilenin
yapılması durumunda onu ve insanları nasıl etkileneceği açıklanarak
söylenmelidir.
• Öğrenme isteği desteklenmeli, ahlaki kurallarla yönlendirilmelidir.
• Yeterlilik duygusunun gelişimine destek olunmalı ve başarma duygusu
hissettirilmelidir.
• Okuma isteği en üst düzeydedir. Bu nedenle çocuklara ahlaki gelişimine
katkısı olan kitaplar okuması için rehberlik edilmelidir.
Çocuklara ahlaki • Çocuğun toplumsal beklentileri fark edebilmesi ve toplum olma algısının
gelişimine katkısı olan gelişebilmesi için çeşitli etkinliklere yönlendirilmeli, diğer çocuklarla ahlaki
kitaplar okuması için farkındalıklarına tartışmasına ve birbirlerine aktarmasına izin verilmelidir.
rehberlik edilmelidir.
• Çocuklara cinsiyete özgü özellik ve sorumluluklar yüklenmelidir.
• Empati yeteneğini geliştirmek için örnek olaylar verilerek duygu ve
düşüncelerini ifade etmesine fırsat verilmelidir.
• Çocuğun karar vermesi ve verdiği kararın sonucu görmesi sağlanmalıdır.
• Duygusal faktörlerin ahlaki davranışları etkileyebileceği unutulmamalıdır.
• Sosyal çevrenin değer yargıları ile bireyin değer yargılarının uyuşmadığı
durumda çocuğa karar vermesi için zaman tanınmalıdır.
• Güvenli sosyal medya ve internet kullanımının sağlanması için
ebeveynlerin ve çocukların eğitilmesi sağlanmalıdır
• Çocukların empati becerilerinin geliştirilmesine yönelik yaşlarına uygun
materyaller kullanılarak eğitimler düzenlenmelidir.

• Okul yaş grubu çocuğun ahlaki gelişiminin desteklenmesi için


Bireysel Etkinlik

ebeveynlere yönelik bir eğitim planlayınız.


• Bu eğitimde ele alacağınız temel kavramlar belirtiniz.
• Eğitimde ebeveynlere yönelik önerilerinizi açıklayınız.

131
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Moral (Ahlaki) Gelişim

• Ahlaki gelişim insan gelişiminin en önemli unsurlarından birisidir. Yaşamının ilk


yıllarından itibaren başlayan ve yaşam boyu devam eden ahlaki gelişim,
çocuğun içinde yaşadığı toplumun değer yargılarını kabullenmesi, toplumun iyi
ve kötülerini sosyalleşme sürecinde öğrenmesidir.
•Ahlak bir toplumdaki bireylerin benimsedikleri, bir arada yaşamanın getirdiği
görev ve sorumluluklar, uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve
kurallardır.
Özet
•Ahlaki gelişim ile ilgili temel kavramlar ahlaki yargı, ahlaki olgunluk, bencillik,
özgecilik, vicdan ve empatidir.
•Doğumdan itibaren insan yaşamı boyunca ahlak gelişimi birçok faktör etkisinde
devam eden bir süreçtir. Ahlak gelişimini etkileyen faktörler yaş, aile, arkadaş
çevresi, empati kurma yeteneği, kitle iletişim araçları, sosyal medya, kültür ve
eğitimdir.
•Ahlaki gelişim ile ilgili kuramlar incelendiğinde psikoanalitik, bilişsel ve sosyal
öğrenme olmak üzere üç temel yaklaşım bulunduğu görülmektedir.
•Psikoanalitik kuramlar ahlakın duygusal boyutu özellikle de suçluluk ve vicdan
boyutları üzerinde durmuşlardır. Ahlak gelişimini inceleyen ilk kuram Sigmeund
Freud’un psikoanalitik kuramıdır. Freud ahlak gelişimi sürecini de id (alt benlik),
ego (benlik) ve süperego (üst benlik) arasındaki denge ile ilişkilendirmiştir.
•Bilişsel gelişim kuramcıları ahlaki düşüncenin bilişsel özellikleri üzerinde
durmuşlardır. Bilişsel olarak insanlar bir davranışın yapılıp yapılmaması
hakkında düşünürler ve akıl yürütürler. Bunun sonucunda da kavramlar,
değerler ve tutumlar geliştirirler. Çocuklar olgunlaştıkça doğru ve yanlış
hakkındaki düşüncelerinin nasıl değiştiğini incelemişlerdir. Ahlaki gelişim ile
ilgili bilişsel yaklaşımlar Jean Piaget ve Lawrence Kohlberg’in kuramlarıdır.
•Piaget çocukların oyunlarındaki kurallara uyma davranışlarına göre ahlaki
gelişimi incelemiştir. Buna göre ahlak gelişimi bilişsel gelişime paralel
ilerlemekte ve belirli bir sıra izleyen dönemlerden geçmektedir. Piaget ahlak
gelişimin üç dönemde incelemiştir: Ahlaki kuralların bilinmediği dönem (0-6
yaş), Dışsal kuralara bağlılık dönemi (6-12 yaş), Ahlaki özerlik dönemi (12 yaş ve
üzeri).
•Kohlberg'in Piaget’in kuramından esinlenerek geliştirdiği ahlak gelişim
kuramına göre ahlak gelişimi her biri iki evreden oluşan üç düzeyde
gerçekleşmektedir. Bağımlılık ve ceza itaat evresi ile bireycilik ve çıkara dayalı
ilişkiler evresi olmak üzere iki evreden oluşan gelenek öncesi düzey henüz
olgunlaşmamış ahlak düzeyidir. İkinci düzey olan geleneksel düzey kişilerarası
beklentiler ve uyum evresi ile kanun ve düzen evresinden oluşur. Kişilerarası
beklentiler ve uyum evresinde ki bireye göre iyi davranış başkalarına yardım
etmek ve onları mutlu etmektir. Kanun ve düzen evresindeki bireyler için
kanunlar ve sosyal düzene uymak önemlidir. Kanunlara sorgulamadan uyulur,
uymayanlar ise onaylanmaz. Pek çok yetişkin bu ahlaki gelişim evresinde
kalmaktadır. Üçüncü yani gelenek sonrası düzeydeki birey kendi ahlak ilkelerini
seçer ve kendine özgü değerler sistemini oluşturur. Sosyal anlaşma ve bireysel
haklar evresi ile evrensel ahlaki ilkeler evresinde oluşmaktadır.
•Sosyal öğrenme kuramlarına göre kişiliğin oluşumundan kişisel ve çevresel
faktörlerin etkisi vardır. Çocuklar akranlarını, kardeşlerini ve ebeveynlerini
gözlemleyerek pek çok yeni davranış öğrenirler. Dolayısıyla ahlaki ilkeler ödül-
ceza, model alma, taklit ve pekiştirme yoluyla öğrenilmektedir. Bununla birlikte
toplumsal onaylanmada özellikle vicdan ve davranış gelişiminde önemlidir.
•Okul dönemindeki çocukta hala basit ahlak kuralları devam etmektedir. Çocuk
altı yaşından sonra neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamaya başlar. Ahlaki
yargı yeteneği, vicdan ve özgecilik duygusu gelişmeye başlar.
•Çocuklarla çalışan meslek gruplarının ahlaki gelişim konusunda bilimsel bilgiye
sahip olması ve çocukların ahlaki gelişim düzeylerini bu bilgiler doğrultusunda
saptaması gerekmektedir. Çocuklar davranışların ya da tutumların doğru olup
olmadığı ve neden doğru veya yanlış olduğu konusunda düşünmeye sevk
edilirken bilişsel yaklaşımlar kullanılmalıdır. Böylelikle çocuklara davranışlarının
uygun ya da yararlı olup olmadığına karar vermeleri ve davranışlarının
sonuçlarını anlamaları konusunda yardımcı olunabilir.

132
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Moral (Ahlaki) Gelişim

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi bireylerin belirli davranışları doğru ya da yanlış
olarak değerlendirmeleri yönünde rehberlik eden ve kendi eylemlerini
yönetmelerini sağlayan ilkeler kazanma sürecini tanımlayan ifadedir?
a) Ahlaki yargı
b) Ahlaki olgunluk
c) Ahlak gelişimi
d) Ahlaki bilgi
e) Ahlaki duygu

2. Aşağıdakilerden hangisi özgeci bireyin özellikleri arasında yer almaz?


a) Egoizm
b) Hoşgörü
c) Empati
d) Özveri
e) Yardımseverlik

3. Aşağıdakilerden hangisi çocuğun ahlak gelişiminde etkili olan aileye ait


özelliklerden değildir?
a) Ailenin ekonomik durumu
b) Çocuk yetiştirme tutumları
c) Ebeveynlerin eğitim düzeyleri
d) Ebeveynlerin beslenme şekli
e) Ebeveynlerin ahlaki düşünceleri

4. Aşağıda verilen ifadelerden hangisi Sigmeund Freud’un göre ahlaki gelişim


yaklaşımı ile ilgilidir?
a) Süper ego kişiliğin en ilkel ve dürtüsel bileşenidir.
b) Ego idi baskılayarak toplumsal değerlerin dikkat alınmasını sağlar
c) İdin gelişiminde vicdan ve ego ideali etkilidir.
d) Ego altı-on bir yaşları arasında gelişir
e) Süper ego otorite ve gözetim ile toplumsal kurallara uymayı sağlar

5. Piaget’ e göre ahlak gelişimin başladığı, ahlaki kuralların değiştirilemez


olduğuna inanılan ama otorite ve gözetim olmadığında kuralların göz ardı
edildiği yaş dönemi aşağıdakilerden hangisidir?
a) 0-1 yaş
b) 2-3 yaş
c) 4-5 yaş
d) 6-12 yaş
e) 13-18 yaş

133
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Moral (Ahlaki) Gelişim

6. Kohlberg’e göre kanunlara ve sosyal düzene sorgulamadan uyulduğu evre


aşağıdakilerden hangisidir?
a) Sosyal anlaşma ve bireysel haklar evresi
b) Kişilerarası beklentiler ve uyum evresi
c) Bireycilik ve çıkara dayalı alışveriş evresi
d) Bağımlılık ve ceza-itaat evresi
e) Kanun ve düzen evresi

7. Aşağıdakilerden hangisi ahlaki gelişimde sosyal öğrenme yaklaşımlarının


özelliklerinden değildir?
a) Kişiliği gelişiminde kişisel ve çevresel etmenler rol oynar
b) Birey model aldıkları bireyin ahlaki değerlerini benimser
c) Vicdan gelişiminde girişkenlik düzeyi önemlidir
d) Ahlaki davranışlar gözlem, taklit ve model alma yoluyla öğrenilir
e) Kültür bireyin ahlaki değerlerini şekillendirir.

8. Aşağıdakilerden hangisi okul dönemindeki çocuğun ahlaki gelişim


özelliklerinden değildir?
a) On yaşında bireysellik, kişisel çıkarlar ahlaki değerlerin üstündedir.
b) Altı yaşında ahlaki kuralları bilir ama nedeni anlayamaz
c) Yedi-sekiz yaşına kadar kuralların kutsal ve dokunulmaz olduklarına
inanırlar.
d) Dokuz yaşında benmerkezcilik azalır, özgecilik gelişir.
e) On bir yaş ve üstünde ahlaki kurallara uygulama da esneklik
gösterebilirler

9. Aşağıdakilerden hangisi ahlaki gelişimi destekleme de çocuklar ile çalışan


meslek gruplarının sahip olması gereken özelliklerdendir?
a) Tutarsızlık
b) Adaletli
c) Aşırı otoriter tutum
d) Benmerkezci kişilik
e) Yalancılık

10. Çocuk istenmeyen davranış gösterdiğinde ahlaki gelişimin desteklemek


için aşağıdakilerden hangisi yapılmalıdır?
a) Katı cezalar uygulanmalıdır
b) Davranışı görmezden gelinmelidir
c) Kurallardan fedakarlık yapılmalıdır
d) Davranışı yerine çocuğun kişiliği hakkında konuşulmalıdır
e) Davranışı hakkında çocuk ile konuşulmalıdır
Cevap Anahtarı
1.c, 2.a, 3.d, 4.b, 5.d, 6.e, 7.c, 8.a, 9.b, 10.e

134
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Moral (Ahlaki) Gelişim

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Alkal, A., & Mehmet, K.O.K. (2018). Ahlaki olgunluğun yordanmasinda kişilik
özelliklerin ve bazi değişkenlerin etkisinin incelenmesi. Türkiye Sosyal
Araştırmalar Dergisi, 22(2), 509-529.
Arıkan, D., Çelebioğlu, A., Güdücü, Tüfekçi F. (2013). Çocukluk Dönemlerinde
Büyüme ve Gelişme. Z. Conk, Z. Başbakkal, H. Bal Yılmaz ve B. Bolışık (Ed.),
Pediatri Hemşireliği içinde. (s.53-100). Ankara: Akademisyen Tıp Kitabevi.
Çağdaş, A., Seçer, Ş, Z. (2002). Çocuk ve ergende sosyal ve ahlak gelişimi . Ankara:
Nobel Yayınevi.
Çam, Z., Çavdar, D., Seydooğulları, S., & Çok, F. (2012). Ahlak gelişimine klasik ve
yeni kuramsal yaklaşımlar. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 12(2),
1211-1225.
Dökmen, Ü. (2008). Sanatta ve günlük yaşamda iletişim çatışmaları ve empati (55.
baskı). İstanbul: Remzi Kitabevi.
Ekşi, H., & Çiftçi, M. (2017). Lise öğrencilerinin problemli internet kullanım
durumlarının dinî inanç ve ahlaki olgunluk düzeylerine göre
yordanması. Addicta: The Turkish Journal on Addictions, 4(2), 181-206.
Erol, H.T.K. (2019). Lise Öğrencilerinde Sosyal Medya Aktiviteleri Ve Ahlaki
Olgunlukla İlişkisi. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Yayınlanmamış Yükseklisans Tezi, İstanbul.
Karaca Çiftçi, E., Demir, K. (2019). Çocukluk Dönemlerinde Büyüme ve Gelişme D.,
Aydın, D.ve Y.A. Aba (Ed.), Anne ve çocuk sağlığı (1. Baskı) içinde. (s.255-
280). İstanbul: İstanbul Tıp Kitapevleri.
Kapıkıran, N. (2007). Üniversite Ögrencilerinde Ahlaki Davranışın Empatik Eğilim ve
Kendini Ayarlama Açısından İncelenmesi. Türk Psikolojik Danışma ve
Rehberlik Dergisi, 3(28), 33-47.
Kulaksızoğlu, A. (2000). Ergenlik psikolojisi (83. Basım). İstanbul:Remzi Kitabevi
Pedük, Ş., Erdoğan, S. (2011). Ahlak gelişimi. N. Aral, ve G. Baran (Ed.), Çocuk
Gelişimi içinde (s.259-284). İstanbul:YA PA Yayın A.Ş.
Ödemiş, E. (2019). Ortaokul öğrencilerinde empati becerisi ve ahlaki davranış
ilişkisi. Necemettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Yayınlanmamış Yükseklisans Tezi, Konya.
Özen, Y. (2011). Etik mi? Ahlak mı? Modernite mi? Medeniyet mi? (Değerler
eğitimine sosyal psikolojik bir yaklaşım). Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, 3(5), 63-87.
Özyürek, A., & Şahin, F. T. (2015). Anne-çocuk ilişkisinin ve baba tutumlarının
çocukların ahlaki ve sosyal kural anlayışları üzerine etkisi. Eğitim ve
Bilim, 40(177):161-174.

135
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Moral (Ahlaki) Gelişim

Özsari, E., & Özçelik, A.D.Ö. (2020). Toplumsal Alan Kuramına Göre Türkiye’de
Orta Çocukluk Dönemindeki Ahlaki Gelişim. Ankara Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Fakültesi Dergisi, 53(3): 1051-1074
Türk Dil Kurumu (2021). Genel Sözlük. 1 Mayıs 2021 tarihinde
https://sozluk.gov.tr/ adresinden erişildi.
Yiğit, R. (2020). Çocukluk dönemlerinde büyüme ve gelişme (Güncellenmiş 2.
Baskı). Antalya:Çukurova Nobel Tıp Kitabevi.
Yinilmez Akagündüz, S. (2016). Türkiye’de ahlak eğitimi üzerine bir inceleme.
Anakara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi,
Ankara.

136
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
DİŞ SAĞLIĞI

• Diş Gelişimi
• Diş Çürükleri
İÇİNDEKİLER

• Çürük Oluşumu
OKUL DÖNEMİNDE
• Etiyoloji
• Epidemiyoloji GELİŞİM
• Tedavi ve Koruma Dr.Öğr.Üyesi
• Diş Sağlığını Koruma
Uygulamalar Betül YAVUZ
• Ağız Hijyeni Uygulamaları

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Diş gelişimini belirtebilecek
HEDEFLER

• Çürük oluşumunu belirtebilecek


• Diş Sağlığını Koruma
Uygulamalarını belirtebilecek
• Diş sağlığı koruma uygulamalarını
açıklayabilecek
• Ağız hijyeni uygulamalarını
açıklayabilecek.
• Dişleri doğru diş fırçalama tekniği
ile fırçalayabilecek.

ÜNİTE

7
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Diş Sağlığı

Diş Gelişimi Kalıcı dişler

Çürük oluşumu

Etiyoloji

Diş Çürükleri
Epidemiyoloji
DİŞ SAĞLIĞI

Tedavi ve Koruma

Diş Sağlığını Koruma

Diş Sağlığını Koruma


Uygulamaları Florür uygulama

Beslenme

Diş Fırçalama

Ağız Hijyeni Uygulamaları Florürlü Diş Macunu

Diş İpi Kullanımı

138
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Diş Sağlığı

GİRİŞ
Diş ve dişi taşıyan dokuların hastalıkları, ülkemizde ve tüm dünyada en sık
rastlanan sağlık sorunlarından biridir. Ancak bu hastalıklar ölümcül olmadıkları için
fazla önemsenmemektedir. Aslında ağız ve diş sağlığı genel sağlığın bir bölümünü
oluşturmakla birlikte bazı özellikleriyle de önemli bir halk sağlığı konusudur. Bu
bağlamda yüksek insidans ve prevalans hızları, çoğunlukla tersinmez olmaları,
hasta olan dokuların onarımı ve işlevlerinin yeniden kazandırılması için çok fazla
para, zaman ve uzmanlık gerektirmesi gibi nedenlerle ağız ve diş sağlığı
programlarına gereksinim oldukça fazladır.
Ağız ve diş sağlığı hastalıklarından en önemlilerinden biri de diş çürükleridir.
Üç yaş altındaki çocuklarda bile görülebilen biberon çürüklerinin önlenmesi ile
daha ileri yaşlarda karşılaşılabilecek bozuklukların sıklığı da azalır. Özellikle bir
yaşından sonra geceleri biberonla beslenme alışkanlığının kaldırılması, gerekiyorsa
biberonla sadece su içirilmesi biberon çürüklerini büyük ölçüde engeller. Bu
bağlamda genel sağlığın ayrılmaz bir parçası olan ağız-diş sağlığının, korunması ve
geliştirilmesine bebeklik yaşlarından itibaren başlanmalı ve ilerleyen yaşlarda da
devam edilmesinde ağız ve diş sağlığında koruyucu programların yeri oldukça
önemlidir.
Diş plağı diş çürüklerinin oluşumunda en önemli etyolojik faktör olması
nedeniyle kontrol programlarının amacı, plağın diş yüzeylerinden düzenli ve tam
olarak uzaklaştırılmasını sağlamaktır. Bunun yanında dişin sert dokularına,
çürüklere karşı direnç kazandırma ile ilgili uygulamalar, korunma programlarının
etkin ve vazgeçilmez bir yöntemidir.

DİŞ GELİŞİMİ
Okul çağındaki çocuğun var olan 20 süt dişi düşmeye ve yerine kalıcı dişler
çıkmaya başlamıştır. Bu dönemde çocuğun ağzında birçok eksik diş olur ve yüz
görünümü oldukça değişmiştir. Bu süreç genellikle 5 yaşında başlar ve üçüncü azı
dişleri hariç adölesan dönem öncesinde tamamlanır. Çocuk dişlerini kaybetmeye
başladığında, kayıp oranı genetik ve cinsiyete göre belirlenmekte olup kız çocuklar
erkek çocuklardan daha erken süt dişlerini kaybederler.
Süt Dişlerinin Önemi ve Görevleri

• Süt dişlerinin çocuğun beslenmesinde önemi büyüktür. Çürük dişleri olan


Çürük dişleri olan çocuklar diş ağrıları olduğu için yemek yemede güçlük yaşarlar. Aynı
çocuklar diş ağrıları şekilde eksik dişleri olan çocuklar da yeterli beslenemedikleri için büyüme
olduğu için yemek ve gelişmeleri olumsuz etkilenir.
yemede güçlük • Genel vücut gelişiminin yanında süt dişleri, çene gelişimi için de önemlidir.
yaşarlar.
Çürük veya dişeti sorunları nedenleriyle dişleri çekilen çocuklarda çene
bozukluğu oluşmasıyla yaşlı bir görünüm alması beden imajını olumsuz
yönde etkilemektedir.

139
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Diş Sağlığı

• Dişler dil gelişimi için de gereklidir. Konuşmanın kazanıldığı bu süreçte ön


süt dişlerinin eksik olması f, v, s, z, t harflerinin bir alışkanlık haline gelerek
yaşam boyunca yanlış söylenmesine neden olacaktır.
• Her birey güzel görünmek ister. Çürük veya diş kayıpları olan çocuklar kötü
göründüklerini düşünerek psikolojik rahatsızlık duyarlar.
• Bütün çocuklar gülmeyi sever. Güzel bir gülümseme için ise sağlıklı dişlere
gereksinim vardır.
• Süt dişlerinin bir başka görevi de sonraki dönemde gelecek olan kalıcı
dişlerin yerini korumaktır. Bir süt dişi vaktinden önce çekilirse yandaki
dişler boşluğa doğru kayar. Alttan gelecek kalıcı diş için yer kalmaz. Bu diş
öteki dişleri sıkıştırır.

Kalıcı Dişler
Okul çağındaki çocukta ilk kalıcı dişler yaklaşık 6-7 yaşlarında çıkmaya
Kalıcı dişlerin sürmesi, başlar. Kalıcı dişler çenede süt dişlerinin altında geliştikleri için kökleri yavaş yavaş
süt azı dişlerinin absorbe olur ve bu nedenle süt dişi düştüğünde sadece taç bölümü kalır. Kalıcı
arkasından çıkan 6 yaş dişlerin sürmesi alt 6 yaş azı dişleri (molar 1) ile başlayıp ardından üst 6 yaş azı
azı dişleri ile başlar. dişleri, alt kesici, üst kesici, alt yan kesici, üst yan kesici şeklinde devam eder (Tablo
7.1).
Tablo 7.1. Kalıcı Dişlerin Çıkma/Sürme Sırası (Rodgers, 2015)
Diş Tipleri Alt Çene (Yıl) Üst Çene (Yıl)

Santral kesici 6-7 7-8


Yan Kesici 7-8 8-9

Köpek Dişi 9-10 11-12

Premolar 1 10-12 10-11


Premolar 2 11-12 10-12
Molar 1 6-7 6-7

Molar 2 11-13 12-13

Molar 3 17-21 17-21

Süt dişlerinin düşmesi ve kalıcı dişlerin sürmesine ilişkin çocuklar arasında


büyük fark olduğu görülmektedir. Okul çağının sonunda hem kız hem erkek
çocuklarda, 20 süt dişinin yerini 32 kalıcı dişin 28’i almış olur. İlk çıktığı yıllarda
kalıcı ön dişler çocuğun yüzüne göre büyük ve düzensiz yerleşimli olduğu için
çocuğa tuhaf bir görünüm verir. Ancak yüzün giderek büyümesi; dudaklar ve dil
tarafından uygulanan kas gücünün etkisi ile bu düzensizlik genellikle ortadan
kalkar.
Alt ve üst dişlerin uygun şekilde üst üste gelmemesi, çene kemikleri ile dişler
arasındaki ilişkinin bozukluğuna maloklüzyon adı verilir. Maloklüzyon erişkin çağda
dişlerin erken kaybına yol açabilir ve kozmotik açıdan da sorun oluşturabilir. Erken
yaşlarda alınacak önlemlerle maloklüzyon engellenebilir ya da düzeltilebilir.

140
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Diş Sağlığı

Maloklüzyon okul çağındaki çocukların %30’unda görülür ve çocuğun bir


ortodondiste sevk edilmesini gerektirir. Diş tellerine ihtiyaç duyulursa, diş
çürüklerinin önlenmesinde sık diş fırçalama ve diş ipi kullanımı kritik öneme
sahiptir.

DİŞ ÇÜRÜKLERİ
Çocukluk çağlarında en sık rastlanan kronik hastalıklardan biri de diş
çürükleridir. Diş çürüğü dış etkenlerle oluşan, dişin sert dokularında yıkıma yol
açan, başlangıçta bulgu vermeyen, tersinmez bir hastalıktır.
Diş çürüğü nedeniyle erken diş kaybı, büyüme geriliği, konuşmada bozukluk,
okula devamsızlık ve okulda konsantrasyon kayıpları oluşabilmektedir. Literatüre
göre okul çağındaki çocukların bir diş problemi nedeniyle yılda yaklaşık olarak
51.679.100 milyon ders saatini kaçırırken, her 100 çocuğun 117 okul saatini
kaçırdığı görülmektedir. Ağız ve diş sağlığı iyi olan çocuklar yemeklerini daha rahat
yiyebilir, gereksinim duydukları kadar uyuyabilirler, okula devam etme ve
dikkatlerini toplama durumları da daha iyidir.
Diş çürükleri çocuklarda ağrıya, çiğneme güçlüğüne, beslenme
bozukluklarına, yeterli besin alamamaya bağlı olarak kilo kaybına, gastrointestinal
hastalıklara, uyku bozukluklarına, gelişme geriliğine, genel sağlığın olumsuz
etkilenmesine, konuşma bozukluğuna, özgüven eksikliğine, ağrıya bağlı okulda
konsantrasyon bozukluğu ile devamsız olunan gün sayısının artmasına neden
olmaktadır.

Çürük Oluşumu
Diş çürüklerinin oluşumu, diş yüzeyi (konak), diyetteki karbonhidratlar
Diş çürüklerinin (beslenme), dişe yapışan çürük yapıcı bakteriler ve fermente olabilen
oluşumu, diş, diyetteki karbonhidrata maruz kalma sıklığı (zaman) arasındaki etkileşime bağlıdır.
karbonhidratlar, çürük Farklı ağız yapıları, dokuları, farklı ve belirgin mikrobiyomlara sahiptir. Diş
yapıcı bakteriler ve yüzeyindeki oral mikrobiyom olan diş plağı, bakterilerin mine dokusuna yakın
fermente olabilen yaşamasına olanak sağlayan diş yüzeyindeki yapışkan biofilmdir. Diş çürüklerinin
karbonhidrata maruz oluşum sürecinde diş plağında asidik ortamı seven asidojenik bakteriler baskındır.
kalma sıklığı arasındaki Diş üzerindeki diş plağının miktarının artması sonucunda plağın içinde bulunan
etkileşime bağlıdır. mikroorganizma sayısının artması çürük oluşumu için gerekli zemini hazırlar.
Çevresel faktörler diş plağı üzerinde bu patojen bakterilerin seçilmesini
mümkün kıldığında hastalık süreci başlar. Bu patojenik bakterilerin seçilmesine ve
çoğalmasına izin veren önemli çevresel faktörlerden biri diyetle alınan şeker olup,
patojenik bakteriler şekeri fermente etme, asit üretme ve diş plağının pH’ını
düşürme yeteneğine sahip oldukları için diş çürüğü oluşumuna katkıda bulunacak
diğer asitli ortam seven, asidojenik bakterilerin seçimini mümkün kılarlar. Daha
fazla bakteri daha fazla asit ürettikçe diş yüzeyindeki pH 5,5’in altına düşer. Bu
süreç diş minesinin demineralizasyonuna neden olmakta olup uzun süreli düşük
pH ve demineralizasyon ise kavitasyona neden olur (Şekil 7.1).

141
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Diş Sağlığı

Diş çürükleri genellikle molar dişlerin ısırma yüzeylerindeki çukur ve


fissürlerden başlamakta olup dişlerin birbiri ile temas bölgesinde oldukça sıktır.
Isırma yüzeylerindeki uzun süreli çürükler inspeksiyonla kolayca fark edilebilir.
Ancak yeni oluşan ya da oluşmakta olan çürüklerin inspeksiyonla saptanması
oldukça güçtür.

Şekil 7.1. Diş anatomisi ve Çürüğün İlerlemesi (Çehreli, 2013)

Tükürük, düşük pH’ın tamponlanması ve demineralizasyon basınçlarının


yeniden mineralizasyon ile dengeye getirilmesinde önemli bir faktördür. Tükürük
tampon görevi görmenin yanı sıra ağız boşluğunu besin partiküllerinden arındırır
ve remineralizasyona yardımcı olmak için kalsiyum ve fosfat açısından zengin bir
ortam sağlar. Tükürük akışı engellendiğinde, pH daha düşük bir seviyeye ulaşabilir,
demineralizasyon süreci yeniden başlar, ek olarak normal pH’a doğru geri
tamponlama süresi daha uzun olur.
Demineralizasyon ve remineralizasyon dengesini etkileyebilecek bir diğer
önemli faktör florürdür. Bununla birlikte çocuk doktorları ve diğer sağlık
profesyonellerinin florürün çürük dengesini nasıl etkilediğini anlamaları önemlidir.
Florürün çürük dengesi üzerinde üç temel etkisi vardır; (1) diş yüzeyindeki
demineralizasyonun inhibisyonu; (2) aside daha dirençli bir diş yüzeyi ile
sonuçlanan remineralizasyonun arttırılması; (3) bakteriyel enzimlerin inhibisyonu.
Florürün primer etkisi, florürlü diş macunları, gargaralar ve vernikler yoluyla
topikaldir. Ancak florürlü su ve takviyeyeler yoluyla florür alınması değerini hala
korumaya devam etmektedir.

Etiyolojisi
Diş çürükleri sıklıkla diyetteki karbonhidratlar ve oral floranın diş minesi ile
Diş çürükleri sıklıkla etkileşimi sonucunda yeterli ağız hijyeninin sağlanamadığı durumlarda
diyetteki oluşmaktadır. Diş minesi hipoplazisi ya da anormalliği olan çocukların dişleri çürük
karbonhidratlar ve oral oluşumuna yatkındır.
floranın diş minesi ile
etkileşimi sonucunda Diş çürüklerinin oluşmasında dişlerin yüzeyinde plak oluşturarak diğer
yeterli ağız hijyeninin bakterilerin yerleşmesi için zemin hazırlayan düşük pH değerinde yaşayan
sağlanamadığı streptococcus mutans, diş yüzeyinde kalsiyum kaybına yol açan laktobacillus
durumlarda acidophilus gibi asit salgılayan bakteriler ile diğer mikroorganizmalar rol oynar. Bu
oluşmaktadır. bağlamda diş çürüklerinin oluşmasında beslenmenin önemli bir rolü vardır.
Özellikle erken çocukluk döneminde uykuya dalmak üzereyken çocuğa süt,
mama, meyve suyu gibi şeker içeren sıvılar biberonla verildiğinde, uzun süre
bakteri asidinin saldırısına uğrayan dişlerde biberon çürüğü olarak da adlandırılan
erken çocukluk çağı çürükleri oluşur. Süt dişi çürükleri, hem doğrudan etkileri hem

142
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Diş Sağlığı

de kalıcı dişler üzerindeki olası sonuçları nedeniyle önemli diş sağlığı sorunlarından
biri olup, bu diş çürüklerinin oluşumunun önlenmesinde çocuğun küçük yaşlarda
kazandığı beslenme şekli ve alışkanlığının önemli bir rolü olduğu görülmektedir.
Erken çocukluk yaşlarında biberon çürüğünün oluşmasını önlemeye yönelik
olarak, Amerikan Pediatri Diş Hekimleri Birliği (American Academi of Pediatric
Dentistry (AAPD) bebek uykuya daldığında biberonun içine sadece su koyulmasını
ve bir yaşına kadar biberon kullanımına son verilmesini önermektedir.

Epidemiyoloji
Diş çürüğü gelişme riski, fermente olabilen karbonhidratların sık tüketilmesi,
günlük ağız hijyeni uygulamalarının ihmal edilmesi (kötü ağız hijyeni), diş kontrolü
için düzenli olarak diş hekimine gidilmemesi ve düşük sosyoekonomik düzey ile
yakından ilişkili olup, diş çürükleri sıklıkla gelişmekte olan ülkelerde görülmektedir.
Diyette tüketilen şeker oranının azaltılmasının bile diş çürüklerinin
epidemiyolojisini iyileştirebileceği kanıtlanmıştır. Diş çürükleri zamanında tedavi
edilmezse dişin büyük bir bölümü harap olur ve çürük komşu dokulara yayılarak
ağrı ve enfeksiyona yol açar.

Tedavi ve Koruma
Çürük dişlerin büyük bir bölümü dolgu yapılarak tedavi edilir. Çürük
nedeniyle altta çıkan kalıcı dişlerin çıkma zamanına yakın bir süreçte süt dişi
çekilirse, kalıcı dişlerin çıkışı hızlanır. Süt dişi çekildiğinde kalıcı dişin çıkmasına 6 ay
Çürük nedeniyle altta ya da daha uzun bir süre varsa diş etinde gelişen fibröz doku nedeniyle kalıcı dişin
çıkan kalıcı dişlerin
çıkması engellenerek gecikir. Bununla birlikte süt dişinin çekilmesi komşu dişlerin
çıkma zamanına yakın
bir süreçte süt dişi boşluğa kaymasına neden olur ki bu durum kalıcı dişlerin çarpık çıkmasına neden
çekilirse, kalıcı dişlerin olabilir. Bu yüzden diş çekimi kararı her çocuk için yarar-zarar dengesi gözden
çıkışı hızlanır. geçirilerek alınmalı, diş çekiminden olabildiğince kaçınılmalıdır.
Diş çürüklerini önlemede; karbonhidratların alım sıklığının azaltılıp dişle
temas süresinin kısaltılmasını sağlayacak şekilde diyetin ayarlanması, ağız
hijyenine dikkat edilmesi, dişlerin düzenli ve doğru teknikle fırçalanması, özellikle
yeterli el-göz koordinasyonunun gelişmediği okul öncesi dönemde diş fırçalama
işleminin ebeveynler tarafından yapılması, kullanılan su kaynağındaki flor içeriğine
göre flor süplementasyonu önemlidir.

DİŞ SAĞLIĞINI KORUMAYA YÖNELİK UYGULAMALAR


Okul çağı çocukluğunda geçici dişler dökülüp, kalıcı dişlerin çıkmaya
başlaması nedeniyle diş sağlığı ve ağız bakımı önemini korumaya devam
etmektedir. Bu bağlamda erken yaşlardan itibaren yeterli ve dengeli beslenmenin
ve iyi ağız hijyeninin sağlanması önemlidir. Okula başlayan çocuğun ağız sağlığı
değerlendirilmeli ve izlenmelidir.

Diş Sağlığını Koruma


Diş yüzeyinde diş minesinin deminerilizasyonu ve remineralizasyonunu
içeren dinamik bir süreç gerçekleşir. Bu dinamik süreci etkileyen birden fazla

143
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Diş Sağlığı

faktör dengeyi hastalığa (demineralizasyon) veya sağlığa (remineralizasyon) doğru


çevirecek şekilde manipüle edebilir. Bu faktörler arasında, bakteri, şeker, tükürük
ve florür yer alır. Bu faktörler manipüle edilebildiği için çocuk hekimleri ve ailelerin
hastalık sürecini önlemesi, durdurması ve tersine çevirmesi mümkündür.
Ağız ve diş sağlığı için günlük diş fırçalama, florür içeren diş macunu, ve diş
ipi kullanma, periyodik kontroller, ağız sağlığına yönelik eğitim programları, sağlıklı
beslenme alışkanlıkları, ağız yaralanmalarının önlenmesi, alkol ve tütün
kullanımının önlenmesi, koruyucu ekipmanlar başlıca konulardır.

Florür Kullanımı
Diş minesine, asitte çözünürlülüğe karşı en yüksek direnci veren mineral
olarak bilinen florür, plak mikroorganizmalarının metabolik yollarını inhibe ederek
hem asit üretimlerini azaltır hem de bakteri plağının genişlemesini yavaşlatır.
Florür yalnızca diş çürüklerini önlemeye yardımcı olmakla kalmaz, çürüğün
büyümesini yavaşlatmakla birlikte erken evrelerinde çürümeyi tersine çevirebilir.
Su florlama hala diş çürümelerini önlemenin bir numaralı en uygun maliyetli
yoludur. Suların florlanması güvenli, etkili, kolay ve ucuz bir yöntemdir. Sulara
florür katılması 1945 yılından beri uygulanmaktadır. Bununla birlikte okul sularına
da florür uygulanmaktadır. Okulda tüketilen su miktarına uyumlu olarak florür
dozu düzenlenir. Genellikle önerilen doz şehir suyuna katılan florürün 4,5 katıdır.
Florürün besin maddelerine katılımı da bir diğer uygulama olup bu amaçla en çok
yemek tuzu kullanılır. Önerilen miktar ise bir kg yemek tuzuna 250 mg florür
Ülkemizde 0.25 mg’lık katılmasıdır. Florürlü tabletler ise aile ve sağlık profesyoneli arasında iş birliği
florür tabletleri yapılabildiği zaman kullanılır. Ülkemizde 0.25 mg’lık florür tabletleri
kullanılmaktadır. kullanılmaktadır.
Dünya çapında florürlü diş macunu en uygun florür kaynağıdır. Diş fırçalama
alışkanlığının yerleştiği toplumlarda bu yöntem etkili olmaktadır. FDI, herkes için
minimum 800 ppm florür iyonu biyoyararlanımına, 1000-1500 ppm arasında florür
konsantrasyonuna sahip reçetesiz olarak satılan diş macunlarının kullanımını
savunmakta ve önermektedir.
Florür ile remineralize edilmiş bir dişin minesi, orijinal diş yüzeyinden daha
güçlüdür. Bu bağlamda çocuk diş hekimi, çocuğun florür takviyesine ihtiyacı olup
olmadığını belirlemelidir. Bir çocuğun yeterince florürlü suya erişimi yoksa,
çocuğun yaşına, içme suyundaki florür seviyesine ve diyetle aldığı flor kaynaklarına
göre uygun miktarda florür reçete edilir. Ancak American Pediatrik Diş Hekimleri
Birliği (AAPD), ek florür içeren ürünlerin kullanımını reçete etmeden önce
bireyselleştirilmiş bir hasta çürük risk değerlendirmesini önermektedir. Ayrıca
AAPD özellikle su florlaması olmayan bölgelerde, diş macunları, jeller ve ağız
çalkalama suyu gibi florür içeren müstahzarların önemli karyostatik faydalarının
olabileceğini belirtmektedir. Bu bağlamda florür içeren ağız gargaraları yüksek risk
altındaki okul çağındaki bir çocuk için çürük önleme programlarında kullanılan
müstahzarlar arasına dahil edilebilir. Bunlara ek olarak diş hekimleri ve sağlık
profesyonellerince uygulanabilecek diğer bir uygulama değişik florür eriyikleri veya

144
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Diş Sağlığı

jel formlarının diş yüzeylerine uygulanmasıdır. Ancak bu uygulama sağlık


hizmetlerinin yaygınlaştığı ve hizmete erişimin iyi olduğu bölgelerde uygulanabilir.
Solüsyon ve jellerle yapılan uygulamalarla diş çürüklerinin oluşumunun %30-40
oranında engellemesi beklenir.

Beslenme
Çocuklarda diş ve dişeti sağlığını korumak diş çürüğü ve diş eti hastalıklarını
önlemek amacıyla protein, vitamin (A, C ve D), mineraller (özellikle kalsiyum ve
fosfor) yönünden yeterli ve dengeli beslenmesi hastalıklara karşı dişlerin ve ağzın
yumuşak dokularının direnç kazanmasını sağlar. Dişlerin ağızda sürmesinden
sonraki yerel etki ağız ve diş sağlığı için daha da önemlidir.
Ebeveynler çocuk beslenmesinde diş sağlığı ve genel sağlık için gerekli olan
yiyecek ve atıştırmalıkları seçmelidir. Günde en az üç ara öğünde verilmesi
önerilen sağlıklı atıştırmalıklar arasında peynir, sebze, yoğurt, fıstık ezmesi ve
çikolatalı süt yer almaktadır.
Çocukların diş sağlığı ne yediklerinden çok ne sıklıkta yediklerine bağlıdır.
Tüm besinlerin yaklaşık %90’ı diş plağındaki bakterilerin asit üretmesini sağlayan
şeker veya nişastayı içermektedir. Gazlı içeceklerde bulunan asitler, bakterilerin
şekerli içeceklerdeki şekeri kullanarak ürettiği asitten daha olumsuz etkiye sahip
olup, doğal veya işlenmiş olsun her türlü şeker ve bunları içeren besinler diş
çürümesinde rol oynayabilir.

•Birkaç dakikada bir sert bir şeker yalayan ya da ders


Örnek

çalışırken şekerli bir içeceği yavaşça yudumlayan bir


çocuğun dişleri bakteriler tarafından üretilen asitlere
maruz kaldığından, diş çürüğü oluşma riski oldukça
yüksektir.

Ekmek, kraker, makarna, simit, patates cipsi gibi pişmiş nişastaları ağızdan
Şekerli veya nişastalı uzaklaştırmak ve temizlemek daha uzun sürdüğü için pişmiş nişastalarda, tıpkı
yiyeceklerin atıştırmalık şekerler gibi çürüklere yol açabilir. Şeker içeren besin ve içeceklere oranla nişasta
olarak değil yemekle içeren besinlerle çürük oluşma riski daha fazladır. Bu bağlamda şekerli veya
birlikte tüketilmesi diş
nişastalı yiyeceklerin atıştırmalık olarak değil yemekle birlikte tüketilmesi diş
sağlığı için daha
güvenlidir. sağlığı için daha güvenlidir.
Ulusal ve uluslararası kuruluşlar;

• Şeker tüketiminin toplam enerji alımının %10’unun altına indirilmesi ve


çocukların kilo alma ve diş çürümesi riskinin azaltılması için şeker alımının
toplam enerji alımının %5’inden az olmasını (4-8 yaş arasındaki çocukların
16 gr’dan daha az şeker tüketmesi),
• Sağlık profesyonellerinin ve ebeveynlerin günlük şeker tüketimi
önerilerinin yanı sıra yiyecek, içecek ve oral sıvı ilaçların şeker içeriği
hakkında eğitilmesini

145
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Diş Sağlığı

• Diş hekimlerinin, sık veya çok şeker içeren yiyecek ve içecek tüketen, diş
çürüğü ve obezite riski taşıyan çocukları belirleyip onlarla ilgilenmesini,
• Diş hekimlerinin beslenme eğitimine katılımı ve gerektiğinde, çocuk
hekimi veya beslenme uzmanından danışmanlık alınması konusunda
uygun yönlendirme yapılmasını önermektedir.
Bunlara ek olarak sağlık profesyonelleri, yiyecek ve içeceklerde şekere
maruz kalma sıklığını azaltmanın önemi konusunda ebeveynlere ve bakıcılara
danışmanlık yapmalıdır. Sağlık profesyonellerinin diş çürüğü riskini azaltmak ve diş
sağlığını geliştirmek için ebeveynlere önerileri aşağıdaki gibidir;

• Yemek zamanı şekerli besin ve içeceklerin sınırlanması


• Taze sıkılmış meyve suyu dışındaki gazlı ve şekerli içecek ve meyve suyu
tüketilmemesi
• Taze sıkılmış meyve suyu tüketiminin günde 120-180 ml ile sınırlanması.
• Çocukların öğün aralarında tercihen florürlü musluk suyu içmeye teşvik
edilmesi.
Bazı peynirlerin, tek başına atıştırmalık olarak veya yemeğin sonunda
Bazı peynirlerin, tek yenildiğinde çürüklerin gelişimini önleyen özelliklere sahip olduğu bildirilmektedir.
başına atıştırmalık Eski kaşar, İsviçre peyniri, mozzarella gibi peynirler tükrük salınımını uyararak ağız
olarak veya yemeğin içindeki besin artıklarını temizler ve bakterilerin üretmiş olduğu asiti nötralize
sonunda yenildiğinde etmek için bir tampon görevi görür. Peynirde bulunan kalsiyum ve fosfor ayrıca
çürüklerin gelişimini tükürüğün pH seviyelerindeki düşüşleri azaltır veya önler ve diş minesinin
önleyen özelliklere
mineralizasyonunu destekler.
sahip olduğu
bildirilmektedir. Diyet ve Diş Sağlığına İlişkin Ebeveynler İçin İpuçları;

• Pediatrik diş hekiminden çocuğun diyetini değerlendirmesi için yardım


istenmesi,
• Yemek zamanlarında şekerli ve nişastalı yiyecekleri saklanması ve dengeli
beslenmenin sağlanması,
• Atıştırmalık zamanlarının sayısının kısıtlanması, besleyici atıştırmalıkların
seçilmesi,
• Alışveriş sonrası yiyecek dolabının düzenli olarak şekerli ve nişastalı
atıştırmalıklarla doldurulmaması. Sadece özel zamanlarda “eğlenceli
besinler” satın alınması,
• Çocuk sakız çiğniyorsa veya soda içiyorsa şekersiz ürünlerin tercih
edilmesi.

AĞIZ HİJYENİ UYGULAMALARI


Ağız hijyeni alışkanlıkları ve beslenme tercihleri çocukluk ve adölesan
dönemde gelişir, bu dönemlerden sonra uygun olmayan davranışları değiştirmek
zordur. Diş çürüğü önleme bilinç düzeyinin yükseltilmesi, sağlıklı yaşam tarzının
teşvik edilmesinde kilit unsurlardan birini oluşturmakta olup diş çürüğü oluşumunu
engellemek ise çocuklar ve adölasanlara ağız sağlığının korunması ve
geliştirilmesine ilişkin eğitim vermekle mümkün olacaktır. Okullar ev dışında

146
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Diş Sağlığı

sağlıklı davranışlarının kazandırılması ve geliştirilmesi gereken kurumlar olup, okul


temelli çocuk ağız hijyeni programları ağız sağlığının geliştirilmesine katkıda
bulunabilir. Düşük gelirli ailelerde okulun çocukların diş sağlığını üzerindeki etkisi
daha fazladır. Okullarda ağız sağlığını geliştirmeye ilişkin aktiviteler, çocuklar,
adölesanlar aracılığı ile aileler ve yerel halkın üzerinde de etkilidir.
Ağız sağlığı eğitiminde, ağız hijyeni, doğru beslenme ve florlu bileşiklerin
kullanımı olmak üzere üç ana konu yer almaktadır. Konular öğrencilerin yaşına
uyarlanmalı ve maketler, slaytlar, videolar, oyunlar, bilgisayar programları, rol
yapma ve diğer etkinlikler kullanılarak çeşitlendirilmelidir. Ağız sağlığı ile ilgilen
sağlık profesyonellerinin dışındaki sağlık çalışanları da diş hastalıklarının önlenmesi
ve kontrolüne katkı sağlayabilir. Bu bağlamda her sağlık çalışanının, ağız
hastalıkları için ortak risk faktörlerini azaltabilmesi birey ve toplumun genel
sağlığını geliştirebilmesi için ağız sağlığını geliştirme ve ağız hastalığını tanıma
konusunda temel yetkinliğe sahip olması gerekir.
Küresel ağız sağlığı matrisi’nde doktorlar, asistan doktorlar ve eczacılardan
oluşan üçlü yetkinlik kategorisine hemşireler de dahil edilmiştir. Öğrencilerin ağız
sağlığına katkı sağlayan okul hemşireleri, genel ağız hijyeni ve beslenme eğitimi
verme, çürük risk değerlendirmesi yapma, florürlü vernik veya jel uygulama ve
ağrı, şişlik veya travma gibi diş acillerinde ilk yardım uygulama yetkinliğine sahip
olmalıdır. Hemşireler kısa bir eğitimden sonra diş çürükleri ve benzeri konularda
ağız içi ve ağız dışı tarama yapabilirler. Bununla birlikte hemşireler, özel eğitim
okullarında ağız sağlığı bakım sağlayıcısı ve eğitimcisi olarak önemli bir rol
alabilirler aynı zamanda diş hekimi ve aile hekimleri ile birlikte ağız sağlığı
danışmanlığını ortak yürütebilirler.

Diş fırçalama
Çocuklarda da dişler üzerinde oluşan bakteri plaklarını diş yüzeyinden
uzaklaştırmak için düzenli ve etkili diş fırçalamak önemlidir. Diş fırçalama sırasında
dişlerin birbirine bakan ara yüzlerini temizlemek için ara yüz fırçası ya da diş ipi de
kullanılmalıdır.
Ebeveynler, çocuklarıyla birlikte uygun fırçalama tekniğini öğrenmeli ve
çocuklar kendi bakımlarının tüm sorumluluğunu üstlenene kadar çocuklarının
çabalarını izlemelidir. Çocuklar, ebeveynlerinin gözetimi ve rehberliğinde kendi diş
bakımlarını yapmayı öğrenmelidir. Çocuklar 7 yaşından önce dişlerini
fırçalayabilirler. Ancak uzmanlar, çocukların çoğunluğunun, yaklaşık ikinci sınıfa
kadar dişlerini düzgün bir şekilde fırçalamak için gereken ince motor becerilere
On yaşın altındaki sahip olmadığına inanmaktadır. Bu bağlamda ebeveynler çocuk 8 yaşına gelinceye
çocukların da arka kadar dişlerini uygun bir şekilde fırçalama becerisine sahip olmadığı için diş
dişlerini fırçalamak için fırçalama konusunda çocuğa yardım etmeli ve fırçalamanın etkili olup olmadığını
ebeveyn yardımına kontrol etmelidir. On yaşın altındaki çocukların da arka dişlerini fırçalamak için
ihtiyacı olabilir. ebeveyn yardımına ihtiyacı olabilir.

147
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Diş Sağlığı

İdeal olarak, çocuklar her yemekten ve ara öğünlerden sonra, gece


yatmadan önce dişlerini fırçalamalıdır. Erken yaşta dişlerini sık fırçalayan ve temiz
ağız hissine alışan çocuklar, bu alışkanlığı genellikle yaşamları boyunca sürdürürler.
Plak çıkarmanın (temizleme) etkili olma durumu, kalan plakları kırmızıya
boyayan plak açığa çıkaran bir ajan kullanılarak kontrol edilebilir. Bu şekilde
çocuğun ayna yardımıyla ve yeterli ışık altında dişlerini yakından incelemesi
sağlanabilir. Daha sonra dişler, kalan plağı çıkarmak ve daha fazla koruma
Düzenli aralıklarla (6 sağlamak için dişler tekrar florürlü bir diş macunu ile temizlenir. Bu prosedür,
ayda bir) diş çocuğun diş hekiminin talimatlarına göre düzenli olarak veya ara sıra yapılabilir.
kontrollerinin yapılması Kalıcı dişler çıkarken maloklüzyonlar, diş ağrısı ve gingivitis görülebilir. Bu nedenle
önerilir düzenli aralıklarla (6 ayda bir) diş kontrollerinin yapılması önerilir.
Amerikan Diş Hekimleri Birliği (ADA) yıpranmış diş fırçalarının zamanla
bakteri plağını diş üzerinden uzaklaştırmada etkili olamadığını ve diş fırçasının
bozulan kıllarının diş etlerine zarar verebileceğini belirtmiş olup her üç ayda bir diş
fırçalarının değiştirilmesini önermektedir. Karışık ve kalıcı dişlere sahip okul
çağındaki çocuklar için en iyi diş fırçası, yumuşak naylon kıllı ve toplam uzunluğu
yaklaşık 21 cm (8 inç) olandır.
Çocuklar için diş fırçalamanın sayısız yöntemi vardır, ancak hiçbir kesin
kanıt, bir yöntemin diğerinden daha üstün olduğunu göstermez. Diş fırçalama
işlemi için üzerine florürlü diş macunu sürülen diş fırçası diş ve diş eti üzerine 45
derecelik açı yapacak şekilde yerleştirilerek diş eti hizasından başlanarak üst dişler
için yukarıdan aşağıya doğru, alt dişler için aşağıdan yukarıya doğru süpürme
hareketi ile fırçalanır. Fırçalama işlemi ön dişlerden arka dişlere doğru yapılmalıdır.
Daha sonra dişlerin iç yüzeyi aynı şekilde fırçalanmalıdır. Daha sonra dişlerin
çiğneyici yüzeyleri üzerinde fırça yerleştirilerek ileri geri hareket ettirilerek
fırçalanmalıdır (Şekil 7.2). Bakterilerin uzaklaştırılması için dil de fırçalanmalı ve
fırçalama işlemi tamamlandıktan sonra ağız çalkalanmalıdır.

Şekil 7.2. Diş Fırçalama Tekniği

148
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Diş Sağlığı

• Ayna karşısında diş fırçalama tekniğini kullanarak dişlerinizi

Bireysel Etkinlik
fırçalayınız.
• Okul çağındaki bir çocuğun diş fırçalamasını gözlemleyiniz.
yanlış olan uygulamaları tespit ediniz.
• Çocuğun yanlış uygulamalarını düzeltmek için birlikte ayna
karşısında diş fırçalayınız.

Florürlü Diş Macunu


İyi ağız hijyeninin değeri, ağız boşluğunda hastalığa neden olan bakterilerin
seviyelerini ve aktivitelerini kontrol etmede ve diş yüzeyine florür vermede yatar.
Küçük çocuklarda, fırçalama yaşı, sıklığı, kullanılan macundaki flor konsantrasyonu
kadar macunun tadı ve diş fırçası üzerine sürülen macun miktarı da önemlidir.
Amerikan Pediatrik Diş Hekimleri Birliği rehberinde; küçük çocukların diş
macununu büyüklerin denetiminde diş fırçasına sürmesini,diş fırçası üzerine
sürülecek diş macun miktarının ise; 3 yaşından küçük çocuklarda sürüntü halinde
veya pirinç tanesini geçmeyecek büyüklükte, 3-6 yaş arasındaki çocuklarda bezelye
tanesi büyüklüğünde olmasını önermektedir.
Amerikan Pediatri Akademesinin florürlü diş macunu önerileri aşağıdaki gibidir;

• Çocuk 6 yaşına gelinceye kadar diş macununun diş fırçasına sürülmesi.


• Çocuk büyüdükçe kendi diş fırçasını kullanmasına izin verilmesi.
• Çocuklar 7 veya 8 yaşına gelene kadar günde iki kez en az 2 dakika dişlerini
fırçalamalarına yardımcı olunması.
• Önce dişlerini fırçalamasına ve sonra diş fırçalamayı bitirmelerine izin
vermenin denenmesi
• Ağız ve diş sağlığı için çocuğun dişlerine dokunan son şeyin diş fırçası
olması.
Ağız hijyenine ilişkin ileriye dönük temel rehberlik konuları aşağıdaki gibidir;

• Ebeveynler/bakıcılar, model olma ve iyi ağız hijyenini sürdürmeye teşvik


edilmelidir
• Ebeveynler/bakım verenler, özellikle çürük diş öyküsü olanlar, kendi
ağızlarına almış oldukları şeyleri çocuklarıyla paylaşmamaları konusunda
Diş macununun miktarı uyarılmalıdır.
3 yaşından sonra • Çocuğun dişleri çıkar çıkmaz, pirinç tanesi büyüklüğünde florürlü diş
bezelye tanesi macunu ile günde iki kez fırçalanmalıdır. Diş macununun miktarı 3
büyüklüğünde
yaşından sonra bezelye tanesi büyüklüğünde olmalıdır.
olmalıdır.
Diş İpi Kullanımı
Dişlerin ara yüzlerinin temizlenmesini sağlamak için günde bir kez tercihen
akşam diş fırçalaması ile birlikte diş ipi kullanılması gerekir. Ancak birçok çocuk 8-9
yaşına kadar diş ipini ve ara yüz fırçasını uygun şekilde kullanamaz.

149
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Diş Sağlığı

Amerikan Pediatri Diş Hekimleri Birliği (AAPD), okul öncesi 2-5 yaş
arasındaki çocuklarda diş ara yüzlerinin birbiri ile kontağa geçmesi ile birlikte diş
fırçalama ile dişlerin tüm yüzeylerinin yeterince temizlenemediği durumlarda
ebeveynlerin yardımı ile diş üzerindeki besin kalıntılarının ve plağın temizlenmesi
amacıyla diş ipi kullanımına başlanılmasını, ebeveynlerin diş ipi kullanımına çocuk
10 yaşına gelinceye kadar yardım etmesini, çocuk olgunlaşıp el becerisi geliştikçe
denetimli bir şekilde diş ipini kendi kendine kullanması için teşvik edilmesini
önermektedir.
Diş ipliği kullanırken; yaklaşık 40 cm diş ipliği alınır. Diş ipi iki elin ortak
Diş ipliği kullanırken; parmaklarına bir tarafa fazla olmak üzere sarılır. Her bir elin başparmak ve işaret
yaklaşık 40 cm diş ipliği parmakları yardımı ile diş ile diş etinin birleştiği sınıra kadar kontrollü olarak “C”
alınır. şeklinde yerleştirilir. Alt çenedeki dişler için yukarıya doğru, üst çenedeki dişler için
aşağıya doğru kaydırılarak diş fırçalama işleminden sonra dişler arasında kalan
besin kalıntılarının uzaklaştırılması sağlanır.

Sonuç
Çocuklarda ağız ve diş sağlığına ilişkin kalıcı ve istendik davranışlar
geliştirebilmek için, çocukları diş fırçalamaya teşvik edici aktivitelerde bulunması,
florürlü diş macunu ve diş iplerinin kullanılması, anne ve babaların bu konuda
bilgilendirilerek hem çocuklarına rol model olması hem de ağız hijyeni yönünden
çocuklarını eğitmesi ve düzenli diş hekimi kontrollerini yaptırılması ağız ve diş
sağlığı için kilit noktadır.

150
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Diş Sağlığı

• DİŞ SAĞLIĞI
•Ağız ve diş sağlığı hastalıklarından en önemlilerinden biri de diş çürükleridir.
genel sağlığın ayrılmaz bir parçası olan ağız-diş sağlığının, korunması ve
geliştirilmesine bebeklik yaşlarından itibaren başlanmalı ve ilerleyen yaşlarda
da devam edilmesinde ağız ve diş sağlığında koruyucu programların yeri
Özet
oldukça önemlidir.
•DİŞ GELİŞİMİ
•Okul çağındaki çocuğun var olan 20 süt dişi düşmeye ve yerine kalıcı dişler
çıkmaya başlamıştır. Bu dönemde çocuğun ağzında birçok eksik diş olur ve
yüz görünümü oldukça değişmiştir. Bu süreç genellikle 5 yaşında başlar ve
üçüncü azı dişleri hariç adölesan dönem öncesinde tamamlanır.
•Kalıcı Dişler
•Okul çağındaki çocukta ilk kalıcı dişler yaklaşık 6-7 yaşlarında çıkmaya başlar.
Kalıcı dişler çenede süt dişlerinin altında geliştikleri için kökleri yavaş yavaş
absorbe olur ve bu nedenle süt dişi düştüğünde sadece taç bölümü kalır.
Kalıcı dişlerin sürmesi alt 6 yaş azı dişleri (Molar 1) ile başlar ardından üst 6
yaş azı dizleri ile devam eder. Sonrasında sırasıyla alt kesici, üst kesici, alt yan
kesici, üst yan kesici şeklinde devam eder.
•DİŞ ÇÜRÜKLERİ
•Çocukluk çağlarında en sık rastlanan kronik hastalıklardan biri de diş
çürükleridir. Diş çürüğü dış etkenlerle oluşan, dişin sert dokularında yıkıma
yol açan, başlangıçta bulgu vermeyen, tersinmez bir hastalıktır.
•Çürük Oluşumu
•Diş çürüklerinin gelişimi, diş yüzeyi (konak), diyetteki karbonhidratlar
(beslenme) ve özgül oral bakteriler arasındaki ilişkiye bağlıdır. Diş
çürüklerinin oluşum sürecinde diş plağında asidik ortamı seven asidojenik
bakteriler baskındır. Çevresel faktörler diş plağı üzerinde patojen bakterilerin
seçilmesini mümkün kıldığında hastalık süreci başlar.
•Tükürük, düşük pH’ın tamponlanması ve demineralizasyon basınçlarının
yeniden mineralizasyon ile dengeye getirilmesinde önemli bir faktördür.
•Demineralizasyon ve remineralizasyon dengesini etkileyebilecek bir diğer
önemli faktör florürdür.
•Etiyolojisi
•Diş çürükleri sıklıkla diyetteki karbonhidratlar ve oral floranın diş minesi ile
etkileşimi sonucunda yeterli ağız hijyeninin sağlanamadığı durumlarda
oluşmaktadır.
•Epidemiyoloji
•Diş çürüğü gelişme riski, fermente olabilen karbonhidratların sık tüketilmesi,
günlük ağız hijyeni uygulamalarının ihmal edilmesi (kötü ağız hijyeni), diş
kontrolü için düzenli olarak diş hekimine gidilmemesi ve düşük
sosyoekonomik düzey ile yakından ilişkili olup, diş çürükleri sıklıkla
gelişmekte olan ülkelerde görülmektedir.
•Tedavi ve Koruma
•Çürük dişlerin büyük bir bölümü dolgu yapılarak tedavi edilir.

151
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Diş Sağlığı

• DİŞ SAĞLIĞINI KORUMAYA YÖNELİK UYGULAMALAR


•Florür Kullanımı
•Diş minesine, asitte çözünürlülüğe karşı en yüksek direnci veren mineral
Özet (devamı)olarak bilinen florür, plak mikroorganizmalarının metabolik yollarını inhibe
ederek hem asit üretimlerini azaltır hem de bakteri plağının genişlemesini
yavaşlatır, diş çürüklerini önlemeye yardımcı olur, çürüğün büyümesini
yavaşlatır, erken evrelerinde çürümeyi tersine çevirebilir.
•Beslenme
•Çocuklarda diş ve dişeti sağlığını korumak diş çürüğü ve diş eti hastalıklarını
önlemek amacıyla protein, vitamin (A, C ve D), mineraller (özellikle kalsiyum
ve fosfor) yönünden yeterli ve dengeli beslenmesi hastalıklara karşı dişlerin
ve ağzın yumuşak dokularının direnç kazanmasını sağlar.
•Çocukların diş sağlığı ne yediklerinden çok ne sıklıkta yediklerine bağlıdır.
Bazı peynirlerin, tek başına atıştırmalık olarak veya yemeğin sonunda
yenildiğinde çürüklerin gelişimini bozan özelliklere sahip olduğu
bildirilmektedir.
•AĞIZ HİJYENİ UYGULAMALARI
•Ağız hijyeni alışkanlıkları ve beslenme tercihleri çocukluk ve adölesan
dönemde gelişir, bu dönemlerden sonra uygun olmayan davranışları
değiştirmek zordur.
•Diş Fırçalama
•Çocuklarda da dişler üzerinde oluşan bakteri plaklarını diş yüzeyinden
uzaklaştırmak için düzenli ve etkili diş fırçalamak önemlidir. Ebeveynler
çocuk 8 yaşına gelinceye kadar dişlerini uygun bir şekilde fırçalama
becerisine sahip olmadığı için diş fırçalama konusunda çocuğa yardım etmeli
ve fırçalamanın etkili olup olmadığını kontrol etmelidir.
•Florürlü Diş Macunu
•İyi ağız hijyeninin değeri, ağız boşluğunda hastalığa neden olan bakterilerin
sevileyelerini ve aktivitelerini kontrol etmede ve diş yüzeyine florür vermede
yatar. Küçük çocuklarda, fırçalama yaşı, sıklığı, kullanılan macundaki flor
konsantrasyonu kadar macunun tadı ve diş fırçasına konan macun miktarı da
önemlidir.
•Diş İpi Kullanımı
•Dişlerin ara yüzlerinin temizlenmesini sağlamak için günde bir kez tercihen
akşam diş fırçalaması ile birlikte diş ipi kullanılması gerekir. Birçok çocuk 8-9
yaşına kadar diş ipini ve ara yüz fırçasını uygun şekilde kullanamaz.

152
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Diş Sağlığı

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Okul çağındaki çocuğun süt dişlerinin düşmeye başladığı yaş
aşağıdakilerden hangisidir?
a) 5 yaş
b) 6 yaş
c) 7 yaş
d) 8 yaş
e) 9 yaş

2. Okul çağındaki çocuklarda kalıcı dişlerin sürmesi aşağıda belirtilen hangi


diş ile başlar?
a) Alt kesici
b) Alt yan kesici
c) Alt köpek dişi
d) Alt Premolar 1
e) Alt Molar 1

3. Maloklüzyonun okul çağındaki çocuklarda görülme oranı aşağıdakilerden


hangisidir?
a) %10
b) %20
c) %30
d) %40
e) %50

4. Çürük oluşumu ile ilgili aşağıda verilen bilgilerden doğru olanı


işaretleyiniz?
a) Diş plağı üzerindeki bazik bakteriler çürük oluşumunda baskındır
b) Çürük oluşumunda bakteriler diş plağının pH’ını artırır
c) Bakteriler daha fazla baz ürettikçe diş yüzeyindeki pH artar
d) Çürük molar dişlerin ısırma yüzeyindeki çukur ve fissürlerde başlar
e) Patojenik bakteriler baz üretir.

5. Erken çocukluk yaşlarında biberon çürüğünün oluşmasını önlemek için


Amerikan Pediatri Diş Hekimleri Birliği bebek uykuya daldığında biberonun
içine aşağıdakilerden hangisinin koyulmasını önerir?
a) Formüla mama
b) Su
c) Anne sütü
d) Sekerli süt
e) Meyve suyu

153
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Diş Sağlığı

6. Diş çürüğünün epidemiyolojisinde aşağıdakilerden hangisi yer almaz?


a) Fermente karbonhidratların sık tüketilmesi
b) Kötü ağız hijyeni
c) Düzenli olarak diş hekimine gitmek
d) Gelişmekte olan ülkeler
e) Yüksek sosyoekonomik düzey

7. Diş minesine, asitte çözünürlülüğe karşı en yüksek direnci veren mineral


aşağıdakilerden hangisidir?
a) Kalsiyum
b) Florür
c) Fosfor
d) Magnezyum
e) Selenyum

8. Aşağıdakilerden hangisi diş sağlığı ve genel sağlık için günde üç ara öğünde
verilen sağlıklı atıştırmalıklar arasında yer almaz?
a) Yoğurt
b) Fıstık ezmesi
c) Peynir
d) Karamel
e) Sebze

9. Aşağıdakilerden hangisi diş çürüğü riskini azaltmak ve diş sağlığını


geliştirmek için tüketilmesi gereken taze sıkılmış meyve suyu miktarıdır?
a) 120-180 ml
b) 130-190 ml
c) 140-200 ml
d) 150-210 ml
e) 160-220 ml

10. Amerikan Pediatri Diş Hekimleri Birliğine göre diş ipi kullanımına başlama
yaş aralığı aşağıdakilerden hangisidir?
a) 1-4 yaş
b) 2-5 yaş
c) 3-6 yaş
d) 7-10 yaş
e) 8-12 yaş

Cevap Anahtarı
1.a, 2.e, 3.c, 4.d, 5.b, 6.e, 7.b, 8.d, 9.a, 10.b

154
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Diş Sağlığı

YARARLANILAN KAYNAKLAR
AAP, American Academy of Pediatrics (2014). Maintaining and Improving the Oral
Health of Young Children. Pediatrics, 134:1224-1229.
Doi:10.1542/peds.2014-2984
AAP, American Academy of Pediatrics (2021) Good Oral Health Starts Early. 12
Temmuz 2021 tarihinde https://www.healthychildren.org/English/healthy-
living/oral-health/Pages/Brushing-Up-on-Oral-Health-Never-Too-Early-to-
Start.aspx adresinden erişildi.
AAPD, American Academy of Pediatric Dentistry (2014). Fast Facts 20 Ağustos
2021 tarihinde https://www.aapd.org/assets/1/7/FastFacts.pdf adresinden
erişildi.
AAPD, American Academy of Pediatric Dentistry (2017). Policy on Dietary
Recommendations for Infants, Children, and Adolescents. 20 Ağustos 2021
tarihinde
https://www.aapd.org/globalassets/media/policies_guidelines/p_recdietar
y.pdf adresinden erişildi.
ADACOS, American Dental Association Council on Scientific Affairs. (2014) Fluoride
toothpaste use for young children. Journal of The American Dental
Association, 145 (2), 190. Doi:10.14219/jada.2013.47
Andrei, K., Dona, I.D.A., Cristina, B. & Dorina, A.-F. (2018). A Study concerning
tooth decay incidence in children with ages between 3 and 6 years. ARS
Medica Tomitana, 24, 174-178. Doi: 10.2478/arsm-2018-0036
Baginska, J., Rodakowska, E., Kobus, A. & Kierklo, A. (2021). The role of polish
school nurses in the oral health promotion for 7–19 year‑old children and
adolescents. European Archives of Paediatric Dentistry, 22:265-272.
Castellano, C.R., Rizzolo, D. (2012) Maximizing oral health in children: a review for
physician assistants, J Am Acad Physician Assist 25(7), 28–33.
Çavuşoğlu, H. (2019). Çocuk Sağlığı Hemşireliği, Cilt 1, 13. Baskı. (s. 105). Ankara:
Sistem Ofset Basımevi.
Çehreli S.B. Ağız Hastalıkları ve Diş Hekimliği. (2013) F. Sarıalioğlu, A. Varan, N.
Yazıcı ve Ö. Temel Köksoy (Çev. Ed.). Pediatri Tanı ve Tedavi (Current
Diagnosis and Treatment Serisi), 20. Baskı içinde (1107-1147). Ankara:
Güneş Tıp Kitabevleri.
Diş Hekimleri Birliği (2015).Süt Dişleri Tedavi Edilmeli Mi? 12 Temmuz 2021
tarihinde www.tdb.org.tr adresinden erişildi.
Ergün, A., Erol, S., Gür, K. & Şişman, N. (2016). Sağlığın Değerlendirilmesi. S.
Gözüm. (Ed.). Okul Dönemindeki Çocukların Sağlığının Geliştirilmesi,
Hemşireler ve Okul Sağlık Ofisi için Okul Toplumunun Sağlığı. İçinde (s. 67-
73). Ankara: Vize Yayıncılık.

155
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
Diş Sağlığı

FDI World Dental Federation (2019). Promoting oral health through fluoride
toothpaste. Adopted by the FDI General Assembly: 7 September 2018,
Buenos Aires, Argentina Original version adopted by the FDI General
Assembly: November 2000, Paris, France. International Dental Journal, 69,
17-18. Doi: 10.1111/idj.12469
Güçiz, Doğan, B. & Günerkan, B. (2012). Ağız ve Diş Sağlığı. Ç. Güler ve L Akın (Ed.).
Halk Sağlığı Temel Bilgiler Cilt III içinde (s.1854-1865). Ankara: Hacettepe
üniversitesi Yayınları.
Monse, B., Heinrich-Weltzien, R., Benzian, H., Holmgren, C., Van Palenstein
Helderman, W. (2010) PUFA--an index of clinical consequences of untreated
dental caries. Community Dent Oral Epidemiol, 38 (1), 77-82.
O’Conner Von, S. (2012) Growth and Development of the School Age Child.N.L.
Potts and B. Mandleco (Eds). Pediatric nursing caring for Childreb and Their
Family. Study Ware Online Third Edition In (pp 340).Canada: Delmar,
Cengage Learning.
Öncel, S., Akcan, A. & Meydanlıoğlu, A. (2016). Sağlığın Geliştirilmesi ve
Hastalıkların Önlenmesi. S. Gözüm (Ed.). Okul Dönemindeki Çocukların
Sağlığının Geliştirilmesi, Hemşireler ve Okul Sağlık Ofisi için Okul
Toplumunun Sağlığı içinde (s. 224-226). Ankara:Vize Yayıncılık.
Rodgers, C.C. (2015). Health Promotion of The School-Age Child and Family M.J.
Hockenberry and D. Wilson (Eds) Wong’s Nursing Care of Infants and
Children.10th Edition, In (pp 596-597) Canada: Elsivier, Mosby
Saner, G. & Süoğlu, Ö. (2002). Ağız boşluğu. O Neyzi ve T Ertuğrul (Ed.). Pediatri.
Cilt 2, 3. Baskı içinde (s. 755-756). İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri.
Sarıtaş, Nakip, Ö. (2017). Ağız boşluğu. M. Yurdakök (Çev. Ed.) Nelson Pediatrinin
Temelleri. 7. Baskı. içinde (s. 429-430) Ankara:Güneş Tıp Kitabevleri.
Şahin, Büyük, D., Çakmakçı, Çetinkaya, A., Özmen, D., Tayhan, A. (2018). 11-12 Yaş
grubu çocukların ağız ve diş sağlığı konusundaki bilgi ve davranışlarının
değerlendirilmesi. Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Elektronik
Dergisi, 11(2), 78-86.
Tekçiçek, M. (2014). Okul sağlığı programlarında ağız diş sağlığının önemi ve
kapsamı. Halk Sağlığı Günleri III. Ulusal Okul Sağlığı Sempozyumu (Kongre
kitabı). (s. 6-13) 8-9 Eylül, Ankara.
Vishwanathaiah, S. (2016). Knowledge, attitudes, and oral health practices of
school children in davangere. International Journal of Clinical Pediatric
Dentistry, 9(2), 172-176.
Wright, J.T., Hanson, N., Ristic, H., Whall, C.W., Estrich, C.G. & Zentz, R.R. (2014)
Fluoride toothpaste efficacy and safety in children younger than 6 years: a
systematic review. The Journal of the American Dental Association, 145 (2),
182-189.

156
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20
YETERLİ VE DENGELİ
BESLENME

• Okul Döneminde Beslenmenin


Önemi
OKUL DÖNEMİNDE
İÇİNDEKİLER

• Besin Ögeleri ve Vücuttaki


Görevleri
• Okul Dönemi Çocuklarının GELİŞİM
Enerji ve Besin Ögesi Doç. Dr.
Gereksinimleri
• Besin Grupları Hatice BAŞKALE
• Okul Dönemi Çocuklarının
Beslenme Alışkanlıkları
• Okul Dönemi Çocuklarında
Beslenme İle İlgili Sorunlar

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Okul döneminde yeterli ve dengeli
beslenmenin önemini
HEDEFLER

açıklayabilecek
• Besin ögeleri ve vücuttaki
görevlerini açıklayabilecek
• Besin gruplarını açıklayabilecek
• Okul dönemi çocuklarının
beslenme alışkanlıklarını
açıklayabilecek
• Okul dönemi çocuklarında ÜNİTE

8
beslenme ile ilgili sorunları ifade
edebilecek.

© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Yeterli ve Dengeli Beslenme

Okul Döneminde Beslenmenin


Önemi

Enerji ve makro besin ögeleri

Besin Ögeleri ve Vücuttaki


Görevleri

Mikro besin ögeleri

Okul Dönemi Çocuklarının


Enerji ve Besin Ögesi
Gereksinimleri Süt ve ürünleri grubu
YETERLİ VE DENGELİ BESLENME

Et-tavuk-balık-yumurta-kuru
baklagiller-yağlı tohumlar-sert
kabuklu yemişler grubu
Besin Grupları

Ekmek ve tahıllar grubu

Okul Dönemi Çocuklarının


Beslenme Alışkanlıkları

Sebze ve meyve grubu

Diş çürükleri

Kansızlık (anemi)

Okul Dönemi Çocuklarında


Beslenme İle İlgili Sorunlar
Kalsiyum ve D vitamini
yetersizliği

Obezite (şişmanlık)

158
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Yeterli ve Dengeli Beslenme

GİRİŞ
Dünya Sağlık Örgütü sağlığı insanın fiziksel, zihinsel ve sosyal yönden tam bir
iyilik halinde olması durumu olarak tanımlamıştır. Beslenme; sağlığı korumak,
büyüme ve gelişmeyi sağlamak için vücudun gereksinim duyduğu ve canlılığın
sürdürülebilmesi için besin ögeleri ve enerjinin yeterli ve dengeli olarak vücuda
alınmasıdır. Yeterli ve dengeli beslenme ise; vücudun büyümesi, yenilenmesi ve
çalışması için gerekli olan enerji ve besin ögelerinin her birinin yeterli miktarlarda
alınması ve vücutta kullanılmasıdır. Yeterli ve dengeli beslenme; sağlığın
Yeterli ve dengeli korunması ve hastalıkların önlenmesinde temeldir. Yetersiz ve dengesiz beslenme
beslenme; vücudun
ise; vücudun günlük enerji ve besin ögesi ihtiyacının bütün besin gruplarından
büyümesi, yenilenmesi
ve çalışması için gerekli yeterli miktarda, kalitede ve çeşitte alınmaması durumudur.
enerji ve besin Çocukların doğumlarından itibaren sağlıklı olarak büyüme ve gelişmelerini
ögelerinin yeterli
sağlamak, daha az hasta olmak ve hastalıklardan daha çabuk iyileşmeleri için
miktarlarda alınmasıdır.
yeterli ve dengeli beslenmeleri önemlidir. Sağlıklı bir beslenme, vücudun gerektiği
şekilde çalışması, kendi kendini onarması için gerekli besleyici değeri olan gıdaların
alınmasıyla oluşur. Okul dönemi çocuklarının beslenme alışkanlıkları aile, okul,
arkadaşlar, televizyon gibi pek çok faktörden etkilenir. Okul dönemindeki çocuklar
genellikle kahvaltıyı atlar, büyük porsiyonlarda fazla miktarda kızartılmış yiyecek
ve şekerli içecek tüketirler. Ayrıca meyve ve sebzelerin yanı sıra süt ürünleri
alımını da azaltma eğilimindedirler. Arkadaşlarının sevdiği yiyecekler besin
seçimlerini değiştirmeye başlar. Bununla birlikte okul kantinleri çocuklara daha
cazip gelmeye başlayabilir, besin değeri ve enerjisi düşük besinlerle öğünlerini
geçiştirebilirler. Sağlıklı beslenme sağlık, büyüme ve zihinsel gelişimi sürdürür,
ileriki yaşlarda oluşabilecek kronik hastalıklardan korur. Çocukluk döneminde
yerleşen alışkanlıklar yetişkinlik döneminde de devam eder.

OKUL DÖNEMİNDE BESLENMENİN ÖNEMİ


6-12 yaş; çocukların fizyolojik, psikolojik ve sosyal gelişiminin hızlı olduğu,
yaşam boyu devam edebilecek davranışların oluşmaya başladığı, bilgi almaya ve
alışkanlık kazanmaya en uygun oldukları ve yetişkinlik hastalıklarının gelişimi
açısından riskli bir dönemdir. Bu çocuklara sağlıklı beslenme ve yaşam biçimi
Çocukluk döneminde alışkanlığının kazandırılması ve bilincin yerleştirilmesi yetişkinlikte oluşabilecek
sağlıklı beslenme ve bazı hastalıkların önlenmesi açısından atılacak adımlar için temeldir.
yaşam biçimi alışkanlığı
kazandırılmalıdır. Okul çağındaki çocuklar öğün planlamaktan, alışverişten ve yemek
hazırlamaktan hoşlanırlar. İştahları genellikle iyidir. Okul çağındaki çocuklarda
besin seçiminde ailenin etkisi azalırken, çevrenin etkisi önem kazanmaya başlar.
Ancak aileler; evde hazırladıkları yiyecekler ve birlikte yemek yemeye verdikleri
önem açısından hala önemli bir rol oynamaktadır. Okul ve televizyon da dahil
olmak üzere çocuğun ailesinin dışındaki yeni sosyal çevre, yeni arkadaşlar ve
gruplar, çocuğun okula erken gitmesi, uyku düzenindeki değişimler, okulda geçen
sürenin uzun olması, okuldaki beslenme programları gibi nedenler ailenin yeme
alışkanlıklarını ve yemek tercihlerini etkileyebilir. Okul dönemindeki çocuklar
genellikle kahvaltıyı atlar, büyük porsiyonlarda fazla miktarda kızartılmış yiyecek

159
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Yeterli ve Dengeli Beslenme

ve şekerli içecek tüketirler. Ayrıca meyve ve sebzelerin yanı sıra süt ürünleri
alımını da azaltma eğilimindedirler. Arkadaşlarının sevdiği yiyecekler besin
seçimlerini değiştirmeye başlar. Bununla birlikte okul kantinleri çocuklara daha
cazip gelmeye başlayabilir, besin değeri ve enerjisi düşük besinlerle öğünlerini
Okul çağındaki geçiştirebilirler. Sonuç olarak, birçok okul çağındaki çocuğun diyeti, özellikle
çocukların beslenme kalsiyum ve potasyum başta olmak üzere minerallerden düşüktür ve çok fazla
alışkanlıkları okul, aile sodyum içerir.
ve çevreden etkilenir.
BESİN ÖGELERİ VE VÜCUTTAKİ GÖREVLERİ
Besinler; “besin ögesi” denilen yapı taşlarından oluşur. Besinlerin
yapısında bulunan besin ögeleri kendi içinde iki büyük gruba ayrılır;
1. Günlük diyetle fazla miktarda alınan ögeler makro besin ögeleridir.
Karbonhidratlar, yağlar ve proteinler makro besin ögeleridir ve vücuda enerji
sağlar.
2. Vücutta işlevleri çok önemli olmasına karşın az miktarda gereksinim
duyulan ögelere de mikro besin ögeleri denir. Vitaminler, mineraller ve su mikro
besin ögeleridir ve enerji oluşumuna yardımcı olurlar.

Enerji ve Makro Besin Ögeleri


Enerji
Enerji temel olarak karbonhidrat, protein ve yağ olmak üzere üç temel
makro besin ögesinden karşılanmaktadır. Toplam enerjinin %45-65’i
karbonhidratlardan, %25-35’i yağlardan ve %10-30’u proteinlerden sağlanmalıdır.

Karbonhidratlar
Karbonhidratlar karbon, hidrojen ve oksijenden oluşur. Günlük diyette
enerjinin temel kaynağıdır ve doğada en bol bulunan biyomoleküldür. Özellikle
bitkisel besinlerin yapısında daha çok bulunurlar. Ucuz enerji kaynağı olduğu için
insanların çoğunun diyetinde büyük oranda yer alır. Yiyeceklerde daha çok şeker
ve nişasta biçiminde bulunurlar.
Karbonhidratların görevleri;

• Yaşam için gerekli enerjiyi sağlarlar. 1 gram karbonhidrat 4 kalori (kkal)


enerji verir. Tüm dokular enerji için öncelikle karbonhidratları kullanır.
• Hücrelerin yapı ve çalışmasını sağlar.
• Vücut ısısını ayarlar ve normal sıcaklıkta tutar.
• Diğer besin ögelerinin vücut tarafından kullanılmasına yardım eder.
• Sıvı ve elektrolitlerin vücutta tutulmasını sağlar.
• Proteinlerin enerji için kullanılmasını önler ve proteine olan gereksinimi
azaltır.
• Metabolizma sonucu vücutta oluşan atık ürünlerin bağırsaklardan dışarı
atımını hızlandırır.

160
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Yeterli ve Dengeli Beslenme

•Karbonhidrat kaynakları; tahıllar (pirinç, buğday vb.) ve

Örnek
tahıllardan elde edilen besinler (ekmek, un, kraker, bisküvi,
makarna, şehriye vb.), kuru baklagiller (fasulye, nohut, mercimek),
hayvansal gıdalar, süt ve süt ürünleri, anne sütü, kurutulmuş
meyveler, şekerli besinler (sofra şekeri, nişasta), bal, pekmez,
reçel, tahin helvası ve meyvelerin bir kısmıdır.

Karbonhidratlar monosakkaritler, disakkaritler ve polisakkaritler olmak


üzere üç ana grupta incelenir.
Monosakkaritler: Karbonhidratların en basit şeklidir. Daha küçük
moleküllere parçalanamaz. Kan şekerini aniden yükseltirler. Beslenmedeki en
önemli monosakkaritler glikoz, fruktoz ve galaktozdur.
Glikoz; üzüm şekeri olarak da bilinir. Vücuttaki kan şekeridir. En fazla bal
ve üzümde bulunur. İnsan organizmasının en önemli yakıtıdır. Fruktoz; meyve
şekeri olarak da bilinir. Çok tatlıdır. Glikoza dönüşerek vücutta kullanılır.
Meyvelerde, balda ve pekmezde bulunur. Galaktoz; süt şekeri olarak da bilinir.
Sütte bulunan glikoza bağlıdır. Tatlılık derecesi düşüktür.
Disakkaritler: İki monosakkaritin birleşmesiyle oluşurlar. Beslenmedeki en
önemli disakkaritler sakkaroz, maltoz ve laktozdur.
Sakkaroz; çay şekeri olarak da bilinir. Şeker pancarı ve şeker kamışından
elde edilir. Tatlılık derecesi %100’dür. Maltoz; malt şekeri olarak da bilinir. Az
tatlıdır. Tahıllarda (arpa vb.) ve kuru baklagillerde bulunur. Laktoz; insan ve hayvan
sütünde bulunduğu için süt şekeri olarak da bilinir. Anne sütünde %7-8, inek
sütünde %4-5 civarında bulunur.
Polisakkaritler: Birçok monosakkaritin bir araya gelmesiyle oluşmuş
kompleks karbonhidratlardır. En önemli polisakkaritler nişasta, glikojen ve
selülozdur.
Nişasta; çok sayıda glikozun bir araya gelmesiyle oluşmuştur. Tüm bitkiler
nişasta oluşturma yeteneğine sahiptir. Glikojen; yapısı nişastanın aynısı olduğu için
hayvansal nişasta olarak da bilinir. Karaciğerde ve kaslarda depolanır, kuru
mayada da bulunur. Selüloz; sadece bitkilerde bulunur ve destek dokularını
oluşturur. İnsanlar, selüloz enzimine sahip olmadığı için selülozu besin olarak
kullanamazlar. Besinlerle alınan selülozun büyük bir kısmı, sindirim sisteminde
hiçbir değişikliğe uğramadan dışarı atılır. Selüloz bağırsak hareketlerini artırır ve
kabızlığı önler. Pektin; besin değeri yoktur, olgunlaşmamış meyve sebzelerde
bulunur. Reçel türü yiyeceklerin yapımında ve endüstride kıvam sağlayıcı olarak
kullanılır.
Karbonhidratların yetersiz alınması ketozis oluşumuna yol açar. Eğer
karbonhidratlar gereğinden az tüketilirse, vücutta normalden fazla keton ve asit
oluşur. Bu moleküller vücut sıvılarının asiditesini artırıp, alkalitesini azaltır. Bu

161
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Yeterli ve Dengeli Beslenme

durum ketozis olarak adlandırılır. Kanın alkalitesi çok azalırsa koma hali gelişir.
Karbonhidratlar fazla alınırsa vücutta yağa çevrilerek depolanır ve şişmanlığa
(obezite) neden olur.

Proteinler
Proteinler her canlı için yapısal ve yaşamsal önem taşırlar. Vücudun yapı
taşı olarak bilinirler. Vücudumuzun %16’sı proteinlerden oluşmaktadır. Kas, kemik
ve deride büyük miktarlarda protein bulunur.
Karbonhidratlar fazla Proteinlerin yapı taşı aminoasitlerdir. Proteinler 20 aminoasidin birleşimi
alınırsa vücutta yağa ile oluşur. Bunlardan sekiz tanesi vücutta sentez edilemez, dışarıdan besinlerle
çevrilerek depolanır ve
birlikte alınmalıdırlar. Bu nedenle bunlar elzem (esansiyel) aminoasitler olarak
şişmanlığa neden olur.
adlandırılır. Yetişkinler için gerekli sekiz aminoaside (lösin, izolösin, lizin, valin,
metionin, fenilalanin, teronin ve triptofan) çocuklarda histidin ve arginin de
eklenir. Elzem olmayan aminoasitler alanin, aspargin, aspartik asit, glutamik asit,
glutamin, glisin, prolin, serin, sistein ve trozindir. Sadece bir elzem aminoasit
eksikliğinde bile protein sentezi aksayabilir ve mental retardasyon (zeka geriliği)
görülebilir.
Proteinlerin görevleri;

• Büyüme ve gelişmeyi sağlar.


• Vücudun enerji gereksiniminin karşılanmasında görev alır. 1 gram protein
4 kalori (kkal) enerji sağlar.
• Yıpranan dokuları onarır, yara ve yanıkların hızlı iyileşmesini sağlar.
• Vücudun hastalıklara karşı direncini artırır.
Proteinler vücutta • Sağlıklı yaşamada ve zeka gelişiminde rol alır.
depolanmaz. • Kan, enzim, hormon, iskelet ve kasların yapısında görev alır. Örneğin,
hücre zarının yaklaşık %50’si proteinden oluşmuştur, kas proteinleri
hareketi sağlar, kan proteinleri bağışıklığın sağlanmasında görev alır.
• Vücudun sıvı, asit ve baz dengesini sağlamada görev alır.

162
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Yeterli ve Dengeli Beslenme

•Protein kaynakları:
Örnek
•Hayvansal protein kaynakları: Kalitesi bitkisel protein
kaynaklarına göre daha yüksektir ve elzem aminoasitlerin tümünü
içerir. Et, kümes hayvanları (tavuk, hindi), taze balık, yumurta, süt
ve süt ürünleri (yoğurt, peynir, kefir), anne sütü ve yumurta
hayvansal proteinlerdir. Bu besinler B vitamini, çinko, demir,
magnezyum, potasyum, kalsiyum ve omega-3 (balıkta) içerir.
Biyolojik değeri en yüksek olan protein kaynağı yumurtadır.
•Bitkisel protein kaynakları: Düşük kalitelidir ve elzem
aminoasitlerin tümünü içermez. Kuru baklagiller (soya fasulyesi,
nohut, mercimek, fasulye), tahıllar (buğday, mısır, bulgur, yulaf),
kuruyemişler (badem, fındık, yer fıstığı, ceviz), koyu ve açık yeşil
yapraklı sebzeler bitkisel proteinlerdir. Tahılların %79-90’ı, kuru
baklagillerin ise %69-90’ı sindirilir ve bunun da %40’ı vücut
proteinine dönüşür.

Proteinler günlük toplam enerjinin %10-30’unu oluşturmalıdır. Proteinler


vücutta depolanmaz. Bu nedenle az alınırsa yetersizlik belirtileri görülür. Protein
yetersizliğinde bağışıklık sistemi baskılanarak sık hastalanma, geç iyileşme,
hastalıkların tekrarlaması, sinir ve sindirim sistemlerinde sorunlar, kuru, pigment
kaybı olan ve kolay dökülen saç, ödem, fiziksel ve zihinsel gerileme, kuvaşiorkor
(protein yetersizliği) ve marasmus (protein-enerji yetersizliği) gibi problemler
gelişebilir. Protein fazla alınırsa azotemi, asidoz ve hiperamonyemi gibi sorunlar
görülebilir.

Yağlar (Lipitler)
Yağlar vücut tarafından yapılamaz ve besinlerle alınan yağ asidi
kaynaklarıdır. Yetişkin bir insan vücudunun yaklaşık %15’i yağdır. Anatomik
yapılarından dolayı kadınlarda bu oran %25’tir. Yağlar doymuş ve doymamış yağ
asitleri olarak iki gruba ayrılır.
Doymamış yağ asitleri: Bitkisel besinlerden elde edilen yağlarda doymamış
yağ asidi oranı yüksektir. Örneğin, zeytinyağı, ayçiçek yağı vb.
Doymuş yağ asitleri: Hayvansal besinlerde bulunur. Tereyağı, kuyruk yağı,
et, süt vb.
Yağların görevleri;

• Enerji olarak depo edilirler, karbonhidrat ve proteinlerden iki kat fazla


enerji verirler. 1 gram yağ 9 kalori (kkal) enerji verir.
• Tüm hücre zarlarının yapısına katılır, esansiyel yağ asitleri sağlar.

163
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Yeterli ve Dengeli Beslenme

• Yağda eriyen vitaminlerin (A, D, E, K) emilimleri ve vücutta taşınmalarında


görev alır.
• Midede uzun süre kalarak tok tutarlar, midenin boşalmasını geciktirirler.
• Deri altı yağ dokuda (adipoz doku) depolanarak vücut ısısının kaybını
önler.
• Organların etrafını çevreleyerek darbelere karşı korurlar.
• Steroid, prostoglandin gibi bazı hormonların yapı maddesidir.

•Yağ kaynakları
Örnek

•Bitkisel yağlar: Zeytin, ayçiçeği, mısırözü, pamuk, susam, soya,


fındık, fıstık ve ceviz gibi bitkisel besinlerden elde edilen yağlardır.
•Hayvansal yağlar: Tereyağı, kuyruk yağı, kaymak, peynir,
yumurta, yağlı et ve süt hayvansal yağlara örnektir. Hayvansal
yağlar oda ısısında katı yapıdadırlar

Hayvansal yağlar (doymuş yağlar) günlük toplam enerjinin en fazla %10’unu


oluşturmalıdır. Trans yağ asidi içeren ürünlerin (margarin, ticari pişmiş ürünler,
derin dondurulmuş gıdalar) tüketimi önerilmemektedir. Sağlıklı bir nörolojik
gelişim için yeterli miktarda yağ tüketilmelidir. Yağlar yetersiz alınırsa kuru, pullu
Trans yağ asidi içeren
cilt, yetersiz ağırlık kazanımı ve saç dökülmesine neden olur. Yağın vücutta fazlalığı
ürünlerin (margarin,
ticari pişmiş ürünler, durumunda ise; ateroskleroz (damar sertliği), kan lipit seviyelerinde değişiklik ve
derin dondurulmuş şişmanlık gibi sorunlar görülür.
gıdalar) tüketimi
önerilmemektedir.
Mikro Besin Ögeleri
Vitaminler
Vitaminler, insanın yapamadığı ya da yeteri kadar yapamadığı için dışarıdan
besinlerle almak zorunda olduğu, büyüme, canlılık, sağlık ve metabolik olayların
yürütülmesi gibi pek çok işlemde anahtar rol oynayan organik bileşiklerdir.
Çocukluk, gebelik ve emzirme dönemlerinde vitamin ihtiyacı artar. Vitaminler
yağda ve suda eriyen vitaminler olmak üzere iki gruptur.
Yağda eriyen vitaminler; A, D, E, K vitaminleridir. Bu vitaminler yağda erir, yağlı
besinlerde bulunur ve emilebilmeleri için yağa ihtiyaç vardır.
Suda eriyen vitaminler; C vitamini ve B kompleks vitaminleridir (tiamin (B1),
riboflavin (B2), nisain (B3), pantotenik asid (B5), piridoksin (B6), B12 (kobalamin),
biotin ve folik asit). Çeşitli besinlerde yeteri kadar bulunurlar.
Vitaminler, görevleri, besinsel kaynakları ve yetersizliklerinde görülen
sorunlar Tablo 8.1’de verilmiştir.

164
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Yeterli ve Dengeli Beslenme

Tablo 8.1. Vitaminler, Görevleri, Besinsel Kaynakları ve Yetersizliklerinde Görülen Sorunlar


Vitaminler Görevleri Kaynağı Yetersizlik
belirtileri
Yağda eriyen vitaminler
A vitamini • Gözlerin loş ışıkta Besinlerde retinol ve Yorgunluk, halsizlik,
görmesi karoten olarak uykuya eğilim
• Deri ve mukoz bulunur. (letarji), gece
• Retinol formundaki körlüğü, ışığa
membranların
A vitamini; balık, bakamama, gözde
oluşması
karaciğer, süt, kuruma, ishal,
• Büyüme ve gelişme
tereyağı, yumurta büyümede ve
• Kemik ve diş
sarısı gelişmede gerilik,
sağlığının korunması
• Karoten deride kuruluk ve
• Üreme fonksiyonları
formundaki A pullanma, vücut
• Epitel hücrelerinin
vitamini; havuç, direncinin düşük
normal çalışması
patates, ıspanak, olması
• Bağışıklığın
marul, balkabağı,
güçlenmesi
brokoli, elma,
• Protein sentezinde
kayısı, erik, şeftali,
görev alır.
portakal.
D vitamini • Kalsiyum ve fosforun Balık yağı, balık, Çocuklarda raşitizm
vücut tarafından karaciğer, yumurta (kemiklerde şekil
kullanılmasını sağlar. sarısı, süt, peynir, bozukluğu), O
• Kemik ve diş gelişimi tahıllar, tereyağı, bacak,
için gereklidir. mantar, güneş ışığı fontanellerde
• Paratiroit (bıngıldak) geç
hormonunun kapanma,
çalışmasında görev yetişkinlerde
alır. osteomalasi
(kemiklerde
zayıflama ve
yumuşama),
osteoporoz (kemik
erimesi)
E vitamini • Antioksidandır. Bitkisel yağlar, yağlı Prematüre ve
• Kanser oluşum riskini tohumlar (fındık, yenidoğanda
azaltır. fıstık, badem), soya, hemolitik anemi,
• Üremeye yeşil yapraklı sinir ve kas
yardımcıdır. sebzeler, baklagiller, sisteminde
• A vitamininin tahıl taneleri dejenerasyon
kullanılması ve (dokuların normal
korunmasında yapılarının bozulup
etkilidir. normal
• Prematürelerde fonksiyonlarını
demirin yapamayacak hale

165
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Yeterli ve Dengeli Beslenme

kullanılmasına gelmeleri), kaslarda


yardımcı olur ve ağrı, zayıflık ve
anemi (kansızlık) yürümede güçlük
oluşumunu engeller.
K vitamini • Kanın pıhtılaşması Yeşil yapraklı Kanın pıhtılaşma
için gerekli olan sebzeler (ıspanak, zamanı uzar,
protrombin marul, lahana vb.), kanama
sentezinde görev alır. balık, kuru
• Kandaki kalsiyum baklagiller, karaciğer
düzeyini düzenleyen
proteinlerin
sentezinde görev alır.
Suda eriyen vitaminler
C vitamini • Bağ dokularını bir Taze sebze ve Skorbüt hastalığı
arada tutar. meyveler, (kas, eklem ve
• Vücudu turunçgiller, çilek, kemiklerde ağrılar
enfeksiyonlara karşı yeşilbiber, görülür), yara
korur. maydanoz, kuşburnu iyileşmesinde
• Bağışıklık sistemini gecikme, diş
güçlendirir. etlerinde şişme ve
• Kansere karşı kanama, iştah
koruyucudur. kaybı, sık hasta
• Yara ve yanıkların olma, büyümede
iyileşmesini sağlar. gerilik
• Demir ve folik asidin
emilimini
kolaylaştırır,
kullanımını artırır.
• Damar çeperlerini
güçlendirir ve
kanamaya, gözde
katarakt oluşmasına
engel olur.
• Antioksidandır.
Tiamin (B1) • Karbonhidratlardan Yağlı tohumlar Beriberi hastalığı
enerji yapılmasını (fındık, fıstık, ceviz), (eklemlerde şişlik,
sağlar. tahıllar (buğday, ağrı, denge
• Sinir sistemi ve sinir mısır, pirinç), kuru bozukluğu görülür),
hücrelerinin baklagiller, yumurta, yorgunluk,
çalışmasını sağlar. karaciğer, süt iştahsızlık, kusma,
baş dönmesi, kalp
büyümesi ve kalp
yetersizliği

166
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Yeterli ve Dengeli Beslenme

Riboflavin • Karbonhidrat, Et, yumurta, süt ve Deri, dudak, burun


(B2) protein, yağ ve süt ürünleri, maya, ve ağız çevresinde
nükleik asit yeşil yapraklı yaralar, sinir
metabolizmasında sebzeler, balık, sisteminde
görev alır. karaciğer, tahıllar bozukluk, gözlerde
yanma, kanlanma,
kızarıklık,
büyümede gerilik,
anemi (kansızlık)
Niasin (B3) • Yağ sentezi, doku Tavuk eti, hindi eti, Pellegra hastalığı
solunumu ve et, balık, karaciğer, (dermatit, ishal,
karbonhidratların yer fıstığı, kuru demans görülür),
kullanımında baklagiller, yağlı halsizlik, iştahsızlık,
koenzim olarak tohumlar ağız köşelerinde
kullanılır. çatlaklar (kelioz)
• Metabolizmayı
hızlandırır.
• Kalp sağlığı için
gereklidir.
Pantotenik • Karbonhidratlardan Yoğurt, peynir, Karın ağrısı, kusma,
Asit (B5) enerji salınmasında, yumurta, tavuk eti, halsizlik, yorgunluk,
• Yağ asitlerinin hindi eti, kuru büyümede
sentezinde ve baklagiller, tam gerileme,
yıkımında, buğday unu depresyon
• Bağışıklık sisteminde
rol alır.
Piridoksin • Aminoasit Karaciğer, böbrek, Konvülsiyonlar
(B6) metabolizmasında, et, kuru baklagiller, (nöbetler), kilo
• Yağ, karbonhidrat ve tahıllar kaybı, kusma,
protein depresyon,
metabolizmasında, hipokromik ve
• Merkezi sinir makrositik anemi,
sisteminin ağız kenarında
çalışmasında görev çatlaklar
alır
B12 • Yağ asitlerinin Hayvansal ürünler Pernisiyöz anemi
(Kobalamin) parçalanması, (et, süt, yumurta, (kırmızı ve beyaz
• Protein peynir, balık) kan hücrelerinin
metabolizması, sayısı azalır,
• Kan hücrelerinin şekilleri bozulur),
yapımında rol oynar. kollarda ve
bacaklarda
uyuşma, kasılmalar,
unutkanlık,

167
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Yeterli ve Dengeli Beslenme

yorgunluk,
depresyon
Biotin • Yağ ve karbonhidrat Yumurta sarısı, süt, Bulantı, kusma, dil
metabolizmasında, sakatatlar, et, bazı iltihabı (glossit),
• Aminoasitlerin meyve ve sebzeler kuru, pullu cilt,
yapımında, zayıf saçlar,
• C vitamininin kaşlarda dökülme,
emiliminde görev iştahsızlık, deride
alır. yaralar
• Saç, cilt ve tırnak
sağlığı için gereklidir.
Folik asit • Aminoasit ve kan Karaciğer, böbrek, Megaloblastik
hücrelerinin yapımı, et, süt ve süt anemi, gebelikte
• Protein sentezi, ürünleri, balık, eksikse bebekte
• Hücre bölünmesi yumurta, yeşil nöral tüp defekti
(DNA sentezindeki yapraklı sebzeler (beyin, omurga ve
rolü nedeniyle), omurilikte
• Antikor oluşumunda doğuştan sorun),
rolü vardır. kan yapımında
azalma, büyümede
gerilik
Mineraller
Mineraller; büyüme, gelişme, sağlığın korunması ve yaşamın sürdürülmesi
için gerekli inorganik kimyasallardır. Her bir mineralin vücudun çalışmasında
görevleri vardır. Başlıca mineraller; kalsiyum, fosfor, demir, sodyum, potasyum,
magnezyum, iyot, çinko, bakır, krom, florür, selenyum ve manganezdir.
Minerallerin vücuttaki görevleri, besinsel kaynakları ve yetersizlik belirtileri Tablo
8.2’de verilmiştir.
Minerallar; büyüme, Tablo 8.2. Minerallerin Vücuttaki Görevleri, Besinsel Kaynakları ve Yetersizlik
gelişme, sağlığın Belirtileri
korunması ve yaşamın Mineraller Görevleri Kaynağı Yetersizlik
sürdürülmesi için belirtileri
gereklidir. Kalsiyum • Kemik ve diş gelişimi ve Süt ve süt ürünleri, Çocuklarda
sağlığının korunmasında, sardalya, istiridye, raşitizm
• Normal kas kasılması ve somon, pekmez, (kemiklerde
gevşemesinde, susam, fındık, kuru şekil
• K vitamini ile birlikte kan baklagiller, kurutulmuş bozukluğu),
pıhtılaşmasında, meyveler, yeşil yaşlılarda
• Hücrelerin bir arada sebzeler osteoporoz
tutulmasında, (kemik
• Kalp ritminin erimesi),
düzenlenmesinde, osteomalazi
• Normal sinir iletiminde görev (kemiklerde
alır yumuşama),

168
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Yeterli ve Dengeli Beslenme

kemik ve
dişlerde
bozukluk, kalp
ve kas spazmı,
bacaklarda
kramplar
Fosfor • Enerji döngüsü için gereklidir Süt ve süt ürünleri, et Kemik, kas,
(ATP). ve et ürünleri, balık, kan ve sinir
• Hücre içi ve dışı sıvıların yumurta, kuru hücrelerinde
dengede tutulmasını sağlar. baklagiller, tahıllar bozukluklar,
• Hücre yenilenmesi ve güçsüzlük,
çoğalmasında DNA ve halsizlik, kemik
RNA’nın yapılmasında görev ağrısı, büyüme
alır. geriliği
Demir • Hemoglobinin bir kısmını Kırmızı et, karaciğer, Anemi,
oluşturarak oksijen taşır. dalak gibi sakatatlar, sinirlilik,
• Enerji metabolizmasında kuru fasulye, pekmez, solgunluk,
görev alır. yumurta, kuru üzüm, yorgunluk,
• Beslenme ile ilişkili anemi ve kuru baklagiller, yeşil letarji (uykuya
yorgunluğu önler. yapraklı sebzeler, süt eğilim), baş
• Enfeksiyona karşı direnci dönmesi,
artırır. tırnaklarda
incelme
Sodyum • Su dengesinin korunmasında, Tuz, maden suları, Halsizlik, baş
• Besinlerin hücre duvarından kabartma tozu dönmesi,
geçişinde rol alır. dikkati
toplamada
güçlük,
tansiyonda
düşme, baş
ağrısı, kaslarda
yorgunluk,
zihin
bulanıklığı
Potasyum • Su ve mineral dengesinin Kahve, yeşil yapraklı Kaslarda
korunması, sebzeler, muz, hurma, güçsüzlük ve
• Besinlerin hücre içine kuru baklagiller, kuru kramplar,
taşınması, meyveler, patates, halsizlik, kalp
• Sinir iletiminde rol oynar. domates, fındık, ritminde
zeytin, sarımsak bozukluk,
iştahsızlık
Magnezyum • Sinirlerde ve kas zarlarında Kuru baklagiller, Kaslarda
elektrik potansiyelini tahıllar, yeşil yapraklı kasılmalar,
sebzeler, yağlı büyüme ve

169
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Yeterli ve Dengeli Beslenme

korumak ve enerjiye tohumlar, yumurta, gelişmede


dönüştürmek için gereklidir. süt ve süt ürünleri, gerilik,
• Kemik ve dişlerin oluşumu, etler, patates titreme,
• Asit-baz dengesinin konvülsiyonlar
sağlanması, (nöbetler),
• Kan basıncının kalp
düzenlenmesinde görevi atışlarında
vardır. düzensizlik
İyot • Tiroit hormonlarının İyotlu sofra tuzu, su, Guatr,
yapımında ve deniz ürünleri, süt, kretenizm
• Tiroit bezinin çalışmasında yumurta, yeşil yapraklı (zeka geriliği,
görev alır sebzeler, et kas erimesi ve
• Metabolizma hızını düzenler. öğrenme
• Büyümenin düzenlenmesinde güçlüğü
önemlidir. görülür),
yorgunluk,
büyüme ve
gelişmede
gerilik
Çinko • Büyüme ve dokuların onarımı Karaciğer, et, yumurta, Büyüme
için gerekli enzimlerin deniz ürünleri, kuru geriliği, cilt
yapısına katılır. baklagiller, yağlı değişiklikleri,
• Hücresel bağışıklığın tohumlar yara
oluşumunda ve iyileşmesinde
• Cinsiyet organlarının gecikme, saç
gelişiminde görev alır. dökülmesi,
çocuklarda
öğrenme ve
dikkat
eksikliği,
tırnaklarda
beyazlama,
cinsel
gelişimde
gecikme
Bakır • Demirin vücutta doğru Et, istiridye, fındık, Anemi, kemik
kullanımı için elzem olan karaciğer, böbrek, hastalıkları,
protein ve enzimlerin içme suları saç dökülmesi,
bileşenidir. deride yara ve
• İskelet gelişimi ve bağışıklık egzamalar
için gereklidir.
• Kalp ve damarları güçlendirir.

170
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Yeterli ve Dengeli Beslenme

Krom • Normal glikoz Et ürünleri, bira Bozulmuş


metabolizmasının mayası, süt ve süt glikoz
sürdürülmesinde, ürünleri, tahıllar metabolizması
• Yağ ve kolesterol (insülin
metabolizmasında etkilidir. direncinin
neden olduğu
düşük glikoz
toleransı), kalp
ve damar
hastalıkları
riski
Florür • Diş çürümesine karşı direnci İçme suyu, deniz Diş çürükleri,
artırır. ürünleri, çay osteoporoz
• Osteoporoz ve kemik
kırılmalarını önler.
Selenyum • Lipitlerin oksidasyonunu, Deniz ürünleri, böbrek, Kalp-damar
• Kan hücrelerinin çabuk karaciğer, et, tahıllar sağlığında
yıkılmasını, bozulmalar,
• Kasların zayıflamasını önler. kas zayıflığı,
erken
yaşlanma
Manganez • Protein ve enerji Kuruyemişler, tam İskelet
metabolizmasında, tahıllar, kuru anormallikleri,
mukopolisakkarit baklagiller, kuru üreme
oluşumunda rol oynayan meyveler fonksiyonunda
enzimlerin temel bileşenidir. azalma,
• Kemiklerin yapısına katılır. büyüme
geriliği

Su
Su, tüm vücut dokularının önemli bir bileşenidir ve hayatta kalmak için
gereklidir; insanlar susuz yaşayabileceklerinden çok daha uzun süre yemeksiz
yaşayabilirler. Su, bir yenidoğanın vücut ağırlığının yaklaşık %70-75'ini, normal bir
yetişkinin vücut ağırlığının yaklaşık %60'ını oluşturur. Vücut suyunun %10 kaybı
ölümle sonuçlanır. Vücudun su gereksinimini vücut yüzey alanı, çevresel sıcaklık ve
aktivite gibi faktörler belirler. Bu gereksinim içme suyu, katı gıdaların sindirimi ve
besinlerden enerji elde edilirken oluşan metabolik sudan karşılanır.
Fiziksel aktivitenin arttığı durumlar, ateşli hastalıklar, kusma ve ishal su
gereksinimini artırır. Çocuklar ayrıca buharlaşma ve dehidratasyon (aşırı sıvı kaybı
sonucu oluşur) yoluyla yetişkinlere göre daha hızlı su kaybı yaşarlar. Şeker varlığı
su emilimini yavaşlatabileceğinden, çocuklar ve yetişkinler şekerli içecekler yerine
su içmeye teşvik edilmelidir.
Suyun görevleri;

171
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Yeterli ve Dengeli Beslenme

• Hücrelere besinleri taşır ve atık ürünleri hücreden uzaklaştırır.


• Vücut ısısının korunmasına yardım eder.
• Yiyeceklerle alınan besin ögelerinin sindirimine ve böbrekler yoluyla
boşaltımına yardımcı olur.
• Hücre içindeki biyokimyasal reaksiyonlar için gerekli sıvı ortamı sağlar.
• Enzimleri, hormonları ve kan ürünlerini taşır.
• Proteinler ve elektrolitler için çözücü görevi görür.
Yetersiz su alınırsa ya da vücuttan sıvı kaybedilirse kan hacmi ve tansiyon
düşer, vücut kurur, baş dönmesi, yorgunluk, solunum güçlüğü, dolaşım ve böbrek
sorunları görülür.

OKUL DÖNEMİ ÇOCUKLARININ ENERJİ VE BESİN ÖGESİ


GEREKSİNİMLERİ
Çocukların zihinsel, fiziksel ve sosyal aktivitelerinin artmasıyla birlikte
Çocukların yaş,
enerji ve besin ögesi gereksinimleri de artar. Çocukların yaş, büyüme, gelişme ve
büyüme, gelişme ve
fiziksel aktivitelerine bağlı olarak çeşitli kalori ve besin ihtiyaçları vardır. Büyüme
fiziksel aktivitelerine
ve gelişimin sağlanabilmesi için çocukların enerji ve besin ögesi gereksinimlerinin
bağlı olarak kalori ve
besin ihtiyaçları yeterli ve dengeli bir şekilde karşılanması gerekir. Beslenme çocuğun cinsiyetine,
farklılaşır. vücut ağırlığına ve fiziksel aktivitesine göre düzenlenmelidir. Okul çocukları için
yaşa ve cinsiyete göre enerji ve besin ögesi hedefleri Tablo 8.3’te verilmiştir.
Tablo 8.3. Okul Çocukları İçin Yaşa ve Cinsiyete Göre Enerji ve Besin Ögesi Hedefleri
Yaşlar (Yıl) 6 7 8 9 10 11 12
Aktivite AA AA AA AA AA/OA AA/OA AA/OA
Düzeyi
Erke Kız Erke Kız Erke Kız Erke Kız Erke Kız Erke Kız Erke Kız
k k k k k k k
Yaşa ve 140 120 140 140 160 140 160 140 160 160 180 160 180 180
Aktiviteye 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0
Uygun Enerji 180 200 180 200 200
Değeri kkal 0 0 0 0 0
Karbonhidrat, 130 130 130 130 130 130 130 130 130 130 130 130 130 130
g/gün
Karbonhidrat, 45- 45- 45- 45- 45- 45- 45- 45- 45- 45- 45- 45- 45- 45-
% kkal 60 60 60 60 60 60 60 60 60 60 60 60 60 60
Yağ, % kkal 20- 20- 20- 20- 20- 20- 20- 20- 20- 20- 20- 20- 20- 20-
35 35 35 35 35 35 35 35 35 35 35 35 35 35
Protein, g/gün 18.2 18.0 20.8 20.4 23.4 23.0 25.9 25.9 28.4 29.0 31.5 32.5 35.0 36.6
Protein,% kkal 5-20 5-20 5-20 7-20 5-20 7-20 5-20 7-20 5-20 7-20 8-20 9-20 8-20 9-20
Lif g/gün 14 16 16 16 16 16 16 16 16 19 19 19 19 19
Kalsiyum, 800 800 800 800 800 800 800 800 800 800 115 115 115 115
mg/gün 0 0 0 0
Demir, 7 7 11 11 11 11 11 11 11 11 11 11 11 13
mg/gün
Magnezyum, 230 230 230 230 230 230 230 230 300 250 300 250 300 250
mg/gün
Fosfor, 440 440 440 440 440 440 440 440 440 440 640 640 640 640
mg/gün

172
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Yeterli ve Dengeli Beslenme

Potasyum, 3.8 3.8 3.8 3.8 3.8 3.8 4.5 3.8 4.5 4.5 4.5 4.5 4.5 4.5
mg/gün
Sodyum, 190 190 190 190 190 190 220 220 220 220 220 220 220 220
mg/gün 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0
Çinko, 5.5 5.5 7.4 7.4 7.4 7.4 7.4 7.4 7.4 7.4 10.7 10.7 10.7 10.7
mg/gün
Bakır, mg/gün 1 1 1 1 1 1 1 1 1.3 1.1 1.3 1.1 1.3 1.1
A vitamini, 300 300 400 400 400 400 400 400 400 400 600 600 600 600
mcg RE/gün
D vitamini, 15 15 15 15 15 15 15 15 15 15 15 15 15 15
mcg
E vitamini, 9 9 9 9 9 9 9 9 13 11 13 11 13 11
mg/gün
K vitamini, 55 55 55 55 55 55 60 60 60 60 60 60 60 60
mcg/gün
C vitamini, 30 30 45 45 45 45 45 45 45 45 70 70 70 70
mg/gün
Tiamin, 0.6 0.6 0.6 0.6 0.6 0.6 0.9 0.9 0.9 0.9 0.9 0.9 0.9 0.9
mg/gün
Riboflavin, 0.6 0.6 0.6 0.6 0.6 0.6 0.9 0.9 0.9 0.9 0.9 0.9 0.9 0.9
mg/gün
B6 vitamini, 0.6 0.6 0.6 0.6 0.6 0.6 1 1 1 1 1 1 1 1
mg/gün
B12 vitamini, 1.5 1.5 2.5 2.5 2.5 2.5 2.5 2.5 2.5 2.5 3.5 3.5 3.5 3.5
mcg/gün
Folat mcg/gün 140 140 200 200 200 200 200 200 200 200 270 270 270 270
Niasin 6.7 6.7 6.7 6.7 6.7 6.7 6.7 6.7 6.7 6.7 6.7 6.7 6.7 6.7
/1000kkal
AA= Az Aktif
OA: Orta Aktif

BESİN GRUPLARI
Sağlıklı beslenme için besin çeşitliliğinin sağlanması ve günlük gereksinim
duyulan enerji ve besin ögelerinin besinlerle vücuda alınması gerekmektedir.
Besinler içerdikleri besin ögelerine göre dört grupta sınıflanmaktadır.

• Süt ve ürünleri grubu,


• Et-tavuk-balık-yumurta-kuru baklagiller-yağlı tohumlar-sert kabuklu
yemişler grubu,
• Ekmek ve tahıllar grubu,
• Sebze ve meyve grubu.
Besin gruplarının içinde yer almayan yağ ve şekerler de beslenmede enerji
dengesinin sağlanmasında ve yiyecek hazırlanmasında kullanılan besinlerdir.

Süt ve ürünleri kemik, Süt ve Ürünleri Grubu


dişler ve bağışıklık
Süt, yoğurt, peynir, kefir, çökelek ve süt tozu gibi ürünlerden
sisteminin
güçlenmesini sağlar. oluşmaktadır. Bu ürünler kalsiyum, protein, fosfor, A vitamini, B2 (riboflavin)
vitamini, B12 vitamini, potasyum, çinko, magnezyum ve selenyum içermektedir.
Sağlıklı büyüme ve gelişmenin sağlanması, kemik ve dişlerin gelişimi ve bağışıklık

173
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Yeterli ve Dengeli Beslenme

sisteminin güçlenmesi için bebeklik ve çocukluk dönemlerinde düzenli olarak


tüketimi önemlidir.

Et-Tavuk-Balık-Yumurta-Kuru Baklagiller-Yağlı Tohumlar-Sert


Kabuklu Yemişler Grubu
Bu gruptaki besinler protein kaynağıdır. Et, balık, deniz ürünleri, yumurta,
kuru baklagiller (mercimek, kuru fasulye, nohut vb.), yağlı tohumlar (ceviz, badem,
fındık, fıstık vb.) bu grupta yer alır. Proteinin yanında demir, çinko, B vitaminleri
(niacin, B12 vitamini, B6 vitamini, riboflavin), selenyum, fosfor, bakır, D ve E
vitaminlerini içerirler. Ayrıca deniz ürünleri omega-3, eikosapentaenoik asit (EPA),
Bu gruptaki besinler dokosaheksaenoik asit (DHA), B12 vitamini ve D vitamini açısından zengindir. Bu
hücrelerin yenilenmesi, gruptaki besinler hücrelerin yenilenmesini, büyüme ve gelişmeyi, bağışıklığın
büyüme-gelişme, güçlenmesini, kan ve dokuların yapımı ve onarımını sağlar. Yaş dönemleri ve
bağışıklık, kan ve cinsiyete göre et-tavuk-balık-yumurta-kuru baklagiller-yağlı tohum-sert kabuklu
dokuların yapımı ve yemişler için önerilen günlük porsiyon miktarları Tablo 8.4’te gösterilmiştir.
onarımında görev alır. Tablo 8.4. Et-Tavuk-Balık-Yumurta-Kuru Baklagiller-Yağlı Tohum-Sert Kabuklu Yemişler İçin
Önerilen Günlük Porsiyon Miktarları

Et, tavuk, Et, tavuk Yumurta Balık Kuru Yağlı


balık, baklagiller tohumlar
yumurta
Toplam Porsiyon/gü Porsiyon Porsiyon/ha Porsiyon/ha Porsiyon/gü
porsiyon/gü n fta fta n
n
Yaş Erke Kız Erke Kız Erke Kız Erke Kız Erke Kız Erke Kız
k k k k k k
4-6 yaş 1-1,5 1 1/3
-¾ 1,5 1,5 1,5 1-1,5 1-1,5 1-2 1-2 ¼ -½ ¼ -½
7-10 yaş 1,5 1,5 ¾ ¾ 1,5 1,5 1,5-2 1,5-2 3 3 ½ -1 ½ -1
11-14 yaş 1,5 1,5 ¾ ¾ 1,5 1,5 2 2 3 3 ½ -1 ½ -1

Ekmek ve Tahıllar Grubu


Ekmek ve tahıllar grubu; pirinç, buğday, yulaf, mısır, çavdar gibi tahılları ve
ekmek, kraker, makarna, bulgur, irmik, erişte, un ve bunlarla yapılan besinleri
Bu gruptaki besinler içerir. Bu ürünler vücudun lif, demir, çinko, manganez, folat, magnezyum, bakır,
bağışıklık sistemini tiamin, niasin, B6 vitamini, fosfor, selenyum, riboflavin ve A vitaminini karşılar. Bu
güçlendirir, günlük gruptaki besinler günlük enerji gereksinimini sağlar, bağışıklık sistemini güçlendirir
enerji gereksinimini ve ve sinir sisteminin düzenli gelişmesini sağlar.
sinir sisteminin düzenli
gelişmesini sağlar. Sebze ve Meyve Grubu
Koyu yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, brokoli, marul vb.), kırmızı ve
turuncu sebzeler (patates, kabak, havuç vb.), baklagiller (fasulye ve bezelye) gibi
besinler sebze grubunda yer almaktadır. Sebzeler lif, potasyum, A vitamini, C
vitamini, K vitamini, bakır, magnezyum, E vitamini, B6 vitamini, demir, manganez,
tiamin ve niasin gibi vitamin ve mineraller içermektedir.

174
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Yeterli ve Dengeli Beslenme

Elma, portakal, mandalina, karpuz, çilek, kiraz gibi bütün meyveler meyve
grubuna girmektedir. Meyveler vücudumuzun lif, potasyum ve C vitamini
gereksinimini karşılamaktadır. Taze sıkılmış meyve suları ve kurutulmuş meyveler
de bu gruba girmektedir. Meyve suları lif içermediğinden besinsel katkısı azdır. Bu
nedenle meyveler bütün olarak tüketilmelidir.
İçerdikleri besin ögeleri farklı olduğu için her renk ve türde sebze ve meyve
Her renk ve türde tüketilmeli, çeşitlilik sağlanmalıdır. Bütün meyve ve sebzeler yetiştikleri mevsimde
sebze ve meyve tüketilmelidir.
tüketilmeli, çeşitlilik
Besin gruplarının yaş dönemleri ve cinsiyete göre tüketilmesi önerilen
sağlanmalıdır.
günlük porsiyon miktarları Tablo 8.5’de gösterilmiştir.
Tablo 8.5. Besin Gruplarının Yaş Dönemleri ve Cinsiyete Göre Tüketilmesi Önerilen Günlük
Porsiyon Miktarları
Süt-yoğurt- Ekmek ve Sebzeler için Meyveler için
peynir için tahıllar için önerilen günlük önerilen
önerilen önerilen toplam günlük toplam
günlük toplam günlük toplam porsiyon porsiyon
porsiyon porsiyon miktarları miktarları
miktarları miktarları
Yaş Erkek Kız Erkek Kız Erkek Kız Erkek Kız
4-6 2,5 2,5 2,5-3 2,5 2 2 1,5-2 1,5
yaş
7-10 3 3 3-4 3-3,5 2-2,5 2-2,5 2 2
yaş
11-14 3 3 4,5-5 4-4,5 2-2,5- 2-2,5- 2,5 2-2,5
yaş 3,5 3

OKUL DÖNEMİ ÇOCUKLARININ BESLENME


ALIŞKANLIKLARI
Çevre, aile, kültür ve sosyoekonomik durum gibi pek çok faktör çocukların
beslenme alışkanlıklarını etkiler. Okul dönemi çocuklarının beslenme alışkanlıkları
da okul çevresinden, arkadaşlarından ve medyadan etkilenmektedir. Çocukların
beslenmesinde ailenin önemli bir rolü olsa da bu yaştaki çocuklar kendi besin
tercihlerini oluşturabilir, yiyecekleri besinleri seçebilir ve ailesinin besin seçimini
etkileyebilir. Besin tercihleri çocuktan çocuğa değişse de abur cubur ve
atıştırmalıklar çocukların beslenmesinde daha fazla yer almaya başlar. Özellikle
okul kantini ve dışarıda satılan besinler daha cazip gelmeye başlayabilir. Yüksek
yağ, şeker ya da tuz içeren yiyecek ve içeceklerin tüketimi artarken su ve süt
tüketimi, kahvaltı yapma alışkanlığı ve meyve tüketimi azalır. Besine erişim ve
tatları çocukların belli yiyecekleri tüketmelerinde en önemli belirleyicidir.
Sağlıklı beslenme ileriki
yaşlarda oluşabilecek Sağlıklı beslenme sağlık, büyüme ve zihinsel gelişimi sürdürür ve ileriki
kronik hastalıklardan yaşlarda oluşabilecek kronik hastalıklardan korur. Çocukluk döneminde yerleşen
korur. alışkanlıklar yetişkinlik döneminde de devam eder. Okul çevresi çocuğun bağımsız
olduğu, kendi kararlarını verdiği ve seçimler yaptığı bir ortamdır. Bu nedenle

175
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
Yeterli ve Dengeli Beslenme

özellikle okul çağından adölesanlığa geçiş döneminde sağlıklı beslenme


alışkanlıklarının yerleştirilmesi önemlidir. Okul çocuklarında her gün meyve ve
sebze tüketilmesi, doymuş yağ ve tuz alımının azaltılması, kompleks
karbonhidratların ve lif alımının artırılması önerilmektedir.
Okul çağı çocuklarında fiziksel aktivitede değişiklikler olur. Televizyon ve
internet gibi etkenler çocukların fiziksel aktivitelerini azaltır. Aynı zamanda
büyüdükçe beden imajları beslenme durumlarını da etkileyebilir. Çocuk yemesini
kısıtlarsa büyüme ve gelişme için gerekli besin gereksinimlerini de karşılayamaz.
Çocuklar en sık besin değeri yüksek olan süt, peynir ve et alımını
kısıtlamaktadırlar.
Okul çağı çocuğunun beslenmesinde aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir:

• Çocuk fazla miktarda şeker ve asitli/şekerli içeceklerden uzak tutulmalıdır.


• Çocuğun beslenmesi aktivitesine göre ayarlanmalıdır.
• Çocukların eğlenceli, yaşlarına ve ilgilerine uygun fiziksel aktivite ve spor
yapması sağlanmalıdır.
• Öğünler aile ile birlikte tüketilmeli, sofra kavramı öğretilmelidir.
• Öğün süresi çok uzun olmamalı, 20-30 dakikayı geçmemelidir.
• Ekran karşısında yemek yenmemelidir.
• Çocuğun porsiyonları yaşına uygun olmalıdır.
• Çocuğa düzenli kahvaltı yapma alışkanlığı kazandırılmalıdır.
• Besin ögeleri çocuğun günlük gereksinimine göre dengelenmelidir.
• Öğün aralarında yüksek kalorili besin tüketilmemesi sağlanmalıdır.
• Besinler içeriklerine uygun şekilde pişirilmelidir. Az suda pişirme,
buğulama, haşlama ve buharda pişirme gibi besin içeriğini kaybettirmeyen
pişirme yöntemleri tercih edilmelidir.
• Tuz ve şeker ilave edilmiş, paketli hazır gıdalardan uzak durulmalı ve
bunların sağlıklı alternatifleri çocuğa sunulmalıdır.
• Çocuklara ve ailelerine sağlıklı beslenme konusunda bilgilendirme
yapılmalıdır.

OKUL DÖNEMİ ÇOCUKLARINDA BESLENME İLE İLGİLİ


SORUNLAR
Çocuğun beslenmesinde amaç; sağlıklı beslenme alışkanlıklarının
kazandırılması, normal büyüme ve gelişmesinin sağlanmasıdır. Bununla birlikte
çocuklar okulda ve okul dışında yanlış beslenme alışkanlıkları edinebilirler.
Okul döneminde Çocuğun ne miktarda ve hangi tür besinlere ihtiyacı olduğunun bilinmemesi, besin
beslenme kaynaklı diş alımındaki düzensizlikler, yanlış besin seçimleri, besinlerin hazırlanması, pişirilmesi
çürükleri, obezite, ve saklanmasındaki hatalı uygulamalar beslenme ile ilgili sorunlara yol
anemi, kalsiyum ve D
açabilmektedir. Okul döneminde en sık diş çürükleri, kansızlık, kalsiyum ve D
vitamini yetersizliği
görülebilir. vitamini yetersizliği ve şişmanlık görülür.

176
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20
Yeterli ve Dengeli Beslenme

Diş Çürükleri
Diş çürükleri, şeker içeren besinlerin alım miktarı, sıklığı ve ağız bakımı ile
ilişkilidir. Yüksek miktarlarda ve sık sık şeker ve asitli içecek tüketimi diş
çürüklerine yol açmaktadır. Bu tür besinlerin öğün aralarında değil, ana öğün ile
tüketilmesi ve çocukların elma, havuç gibi besinleri ısırarak yemeleri sağlanmalıdır.
Ayrıca şeker gereksinimini meyve ve sebzelerden karşılamak, aktif olarak büyüyen
çocuk için gerekli besinleri sağlarken aslında diş çürümesine karşı koruyabilir. Diş
çürüğünü önlemek için çocukların dişlerini her gün düzenli olarak fırçalamaları
sağlanmalıdır.

Kansızlık (Anemi)
Yetersiz ve dengesiz beslenme, menstruasyonla olan kayıplar nedeniyle
demir eksikliği anemisi gelişebilmektedir. Anemi zihinsel gelişimi bozma,
enfeksiyonlara yatkınlığı artırma ve çocuğun gelişimini yavaşlatma gibi sorunlara
yol açabilir. Beslenmede vücut tarafından kolaylıkla emilen hem demir içeren
besinler (kırmızı et) tercih edilmelidir. Demir emilimini artırmak için hem olmayan
demir içeren yumurta, kabuklu yemişler, baklagiller, tahıllar ve sebzeler gibi
besinler C vitamininden zengin besinler (turunçgiller, diğer meyve ve sebzeler) ile
tüketilmelidir.

Kalsiyum ve D Vitamini Yetersizliği


Büyümenin hızlı olduğu çocukluk döneminde kemik yapımı çok hızlıdır ve
çocuğun kalsiyum gereksinimi artar. D vitamini çocukluk döneminde kalsiyum ve
fosfor metabolizmasıyla birlikte kemik sağlığında önemli rol oynar. Bu dönemde
kalsiyum gereksiniminin karşılanması ve yeterli miktarlarda kalsiyum alımı
önemlidir.
D vitamini besinlerle alınamamakta, temel kaynağı güneş ışığıdır. D
vitamininin deride oluşabilmesi için güneş ışınlarının dik gelmediği zaman
diliminde günlük 15-20 dakika güneşlenmek önerilir.

Obezite (Şişmanlık)
Obezite, yağ dokusunun artmasıyla ortaya çıkan sosyal, psikolojik ve ciddi
tıbbi sorunlar yaratabilen önemli bir sağlık problemidir. Çocuklarda obezite
yaygınlığı endişe verici bir oranda artmaktadır.
Türkiye’de ilköğretim çağı çocuklarının %6.5’inin şişman, %14.3’ünün fazla
kilolu olduğu ve 6-9 yaş her üç çocuktan birinin fazla kilolu ya da obez olduğu
saptanmıştır. Ayrıca çocuk yaşta başlayan obezite çok erken yaşlarda Tip 2
diyabetin görülmesine neden olmaktadır. Obezite, çocuk ve adölesanlarda
hipertansiyona, hiperlipidemi ile beraber metabolik sendroma yol açarak yetişkin
dönemde kardiyovasküler hastalıkların oluşma riskini artırmaktadır. Aşırı kilolu ya
da obez çocuklar; fiziksel aktivitede yetersizlik, uyku sorunları, görünümünden
memnun olmama, damgalanma, yaşam kalitesinde düşme, dikkat eksikliği, benlik
saygısında azalma, özgüven eksikliği, arkadaş ilişkilerinde bozulma, okula uyumda

177
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21
Yeterli ve Dengeli Beslenme

zorlanma, okul başarısızlığı, zorbalığa maruz kalma, yeme bozuklukları ve


depresyon gibi birçok sorunla karşı karşıya kalmaktadırlar.

Obezite açısından risk faktörleri


Genetik Faktörler: Aile üyeleri arasında obez bireyin olması çocukta da
obezite gelişimi açısından risk faktörüdür.
Yaş: Obezite her yaş grubunda görülmekle birlikte çocuğun yaşı büyüdükçe,
özellikle ergenlik döneminde risk daha da artmaktadır.
Cinsiyet: Obezite her iki cinsiyette de görülmektedir. Ancak kadınlar
biyolojik faktörlerin etkisi ile ergenlik döneminin başından itibaren erkeklere
oranla daha kilolu olmaya yatkındırlar.
Beslenme Alışkanlıkları: Beslenmede çeşitlilik, sıklık, miktar ve içerik çocukta
beslenme alışkanlığının yerleşmesinde en önemli belirleyicilerdir. Bununla birlikte
ev dışında fast-food denilen ayaküstü hızlı hazırlanan besinlerin, enerji ve yağ
oranı yüksek yiyeceklerin tüketiminin artması, öğün atlama, porsiyon büyüklüğü,
besin çeşitliliğinin azalıp tek tip beslenme, şekerle tatlandırılmış içeceklerin
tüketiminin artması ve sebze tüketiminin azalması obezite oluşumunu
arttırmaktadır.
Fiziksel Aktivite Düzeyi: Fiziksel aktivite azlığı, uzun süreli televizyon izleme
ve bilgisayar, tablet vb. kullanma gibi hareketsiz yaşam artışı, yetersiz uyku ve
televizyon karşısında yemek yeme obeziteye neden olmaktadır.
Sosyo-Ekonomik Durum: Gelişmiş ülkelerde sosyo-ekonomik düzeyi düşük
olan, gelişmekte olan ülkelerde ise sosyo-ekonomik düzeyi yüksek olan kişilerde
obezite daha sık görülmektedir. Anne babanın eğitim seviyesi ve ailedeki çocuk
sayısı arttıkça obezite sıklığı da azalmaktadır.
Psikososyal Faktörler: Aile, okul ve arkadaşlarla problemler, derslerdeki
başarısızlıklar gibi durumlar sonucu ortaya çıkan psikolojik bozukluklar obezite
derecesini arttırmaktadır.

Obezitenin neden olduğu sağlık sorunları


Obezite; kalp damar hastalıkları, diyabet, yüksek tansiyon, düztabanlık,
bacaklarda eğrilik gibi ortopedik bozukluklar ve solunum problemleri gibi pek çok
soruna yol açabilmektedir. Obez çocuklarda içe kapanma, beden imajında değişim,
düşük özsaygı, damgalanma, öfke, akran ilişkilerinde bozulma, anksiyete,
depresyon gibi psikolojik sorunlar görülebilmektedir. Obezite çocukluk döneminde
tedavi edilmez ve gerekli önlemler alınmaz ise büyüme geriliğine, azalmış fiziksel
gelişime, ileri yaşlarda beslenmeye bağlı kronik hastalıkların görülme riskinde
artışa neden olur.

Obeziteden korunma
Çocuk ve adölesan döneminde oluşan obezite, yetişkinlik dönemi obezitesi
için zemin hazırlamaktadır. Bu sebeple obeziteden korunma gebelik döneminden

178
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22
Yeterli ve Dengeli Beslenme

başlayarak tüm yaşam süresince devam etmelidir. Okul çocukluğu döneminde


obeziteden korumak için;

• Ergenlik öncesi aşırı yağ dokusunun gelişimi önlenmelidir.


• Çocuklara beslenme eğitimi verilerek sağlıklı ve dengeli beslenme
konusunda bilgilendirilmelidir.
• Çocuğun beslenmesi yaşına, cinsiyetine, vücut ağırlığına ve fiziksel
aktivitesine göre düzenlenmelidir
• Düzenli bir program ile beslenmeli, öğün atlamamalı ve kahvaltı yapması
Çocuk ve adölesan teşvik edilmelidir.
döneminde gelişen
obezite, yetişkinlik • Günde üç ana öğün ve 1-2 atıştırma olacak şekilde sağlıklı beslenme
dönemi obezitesi için öğünleri planlanmalıdır.
zemin hazırlamaktadır. • Yemek zamanında olumlu bir aile ortamı oluşturulmalı, aileler çocuklara
rol modeli olmalı ve olumlu yeme alışkanlıkları kazandırılmalıdır.
• Çocukların kendi besin seçimlerini yapmalarına izin verilmeli, yeni besinleri
denemeye teşvik edilmeli ve besinleri planlama ve hazırlamaya dâhil
edilmelidir.
• Her öğünde dört temel besin grubunu içeren besinlerin tüketilmesine
dikkat edilmelidir.
• Günlük meyve-sebze ve 8-10 bardak sıvı tüketmesi sağlanmalıdır.
• Ara öğünlerde süt, ayran, meyve, meyve suyu, peynirli ekmek vb. sağlıklı
besinleri tüketmesi uygundur.
• Asitli ya da şeker ilave edilmiş içecekler yerine taze sıkılmış meyve suyu,
Obeziteden korunmak süt, ayran vb. tercih edilmelidir.
için sağlıklı beslenme • Yemekler yavaş yenilmeli ve iyice çiğnenmelidir.
ve yaşam davranışları • Çocuğun kilo takibi yapılmalıdır.
geliştirilmelidir.
• Günde 8-11 saat olacak şekilde düzenli ve yeterli uyuması sağlanmalıdır.
• Ekran karşısında (televizyon, bilgisayar, tablet vb. ) geçirdiği süre 1-2 saati
geçmemelidir.
• Günde en az 60 dakika fiziksel aktivite yapması desteklenmelidir.
• Çocuğun stresli dönemlerinin farkında olunarak stres azaltılmalıdır.
• Çiğ sebze ve meyveler bol su ile yıkanmalı ve açıkta satılan besinler
tüketilmemelidir.
• Yemeklerden önce ve sonra mutlaka eller yıkanmalıdır.
• Düzenli güneşlenerek yeterli D vitamini almaları sağlanmalıdır.

OKUL ÇOCUĞUNA YÖNELİK BİR ÖRNEK MENÜ PLANI


Kız Çocuk (10 yaş)
Okula servisle gidip geliyor, öğle yemeğini okulda yemekhanede yiyor, okul sonrası
etüde kalıyor, spor yapmıyor.

179
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23
Yeterli ve Dengeli Beslenme

• Siz de okul dönemi çocuk için bir günlük sağlıklı


Bireysel Etkinlik

beslenme menüsü örneği hazırlayınız.


• Menüde sabah, öğle, akşam ve ara öğünlerde
yiyebileceği besin/yemek örnekleri olmalıdır.
• Bu menüde çocuğun günlük alması gereken dört
besin ögesinin hepsine yer veriniz.

180
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24
Yeterli ve Dengeli Beslenme

•OKUL DÖNEMİNDE BESLENMENİN ÖNEMİ


• Beslenme; sağlığı korumak, büyüme ve gelişmeyi sağlamak için vücudun
gereksinim duyduğu ve canlılığın sürdürülebilmesi için besin ögeleri ve
enerjinin yeterli ve dengeli olarak vücuda alınmasıdır. Çocukların
doğumlarından itibaren sağlıklı olarak büyüme ve gelişmelerini sağlamak,
daha az hasta olmak ve hastalıklardan daha çabuk iyileşmeleri için yeterli ve
dengeli beslenmeleri önemlidir. 6-12 yaş; çocukların fizyolojik, psikolojik ve
Özet
sosyal gelişiminin hızlı olduğu, yaşam boyu devam edebilecek davranışların
oluşmaya başladığı, bilgi almaya ve alışkanlık kazanmaya en uygun oldukları
ve yetişkinlik hastalıklarının gelişimi açısından riskli bir dönemdir. Bu
çocuklara sağlıklı beslenme ve yaşam biçimi alışkanlığının kazandırılması ve
bilincin yerleştirilmesi yetişkinlikte oluşabilecek bazı hastalıkların önlenmesi
açısından atılacak adımlar için temeldir.
•BESİN ÖGELERİ VE VÜCUTTAKİ GÖREVLERİ
•Enerji ve Makro Besin Ögeleri
•Enerji; temel olarak karbonhidrat, protein ve yağ olmak üzere üç temel
makrobesin ögesinden karşılanmaktadır. Toplam enerjinin %45-65’i
karbonhidratlardan, %25-35’i yağlardan ve %10-30’u proteinlerden
sağlanmalıdır.
•Karbonhidratlar; yaşam için gerekli enerjiyi sağlarlar. 1 gram karbonhidrat 4
kalori (kkal) enerji verir. Tahıllar (pirinç, buğday vb.) ve tahıllardan elde
edilen besinler (ekmek, un, kraker, bisküvi, makarna, şehriye vb.), kuru
baklagiller (fasulye, nohut, mercimek), hayvansal gıdalar vb. karbonhidrat
kaynaklarıdır.
•Proteinler; her canlı için yapısal ve yaşamsal önem taşırlar. 1 gram protein 4
kalori (kkal) enerji sağlar.
•Protein kaynakları hayvansal (kırmızı ve beyaz et, yumurta, balık) ve bitkisel
(kuru baklagiller, tahıllar) proteinlerdir.
•Yağlar (Lipitler); enerji olarak depo edilirler, karbonhidrat ve proteinlerden
iki kat fazla enerji verirler. 1 gram yağ 9 kalori (kkal) enerji verir. Yağ
kaynakları zeytin, ayçiçeği gibi bitkisel kaynaklar ve tereyağı, kuyruk yağı gibi
hayvansal kaynaklardır.
•Mikro Besin Ögeleri
•Vitaminler; büyüme, canlılık, sağlık ve metabolik olayların yürütülmesi gibi
pek çok işlemde rol oynarlar.
•Minerallar; büyüme, gelişme, sağlığın korunması ve yaşamın sürdürülmesi
için gereklidir.
•Su gereksinimi içme suyu, katı gıdaların sindirimi ve besinlerden enerji elde
edilirken oluşan metabolik sudan karşılanır. İnsanlar susuz
yaşayabileceklerinden çok daha uzun süre yemeksiz yaşayabilirler.
•OKUL DÖNEMİ ÇOCUKLARININ ENERJİ VE BESİN ÖGESİ GEREKSİNİMLERİ
•Çocukların zihinsel, fiziksel ve sosyal aktivitelerinin artmasıyla birlikte enerji
ve besin ögesi gereksinimleri de artar. Çocukların yaş, büyüme, gelişme ve
fiziksel aktivitelerine bağlı olarak çeşitli kalori ve besin ihtiyaçları vardır.
Büyüme ve gelişimin sağlanabilmesi için çocukların enerji ve besin ögesi
gereksinimlerinin yeterli ve dengeli bir şekilde karşılanması gerekir.
Beslenme çocuğun cinsiyetine, vücut ağırlığına ve fiziksel aktivitesine göre
düzenlenmelidir.

181
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25
Yeterli ve Dengeli Beslenme

• BESİN GRUPLARI
•Sağlıklı beslenme için besin çeşitliliğinin sağlanması ve günlük gereksinim
duyulan enerji ve besin ögelerinin besinlerle vücuda alınması gerekmektedir.
Besinler dört grupta sınıflanmaktadır.
•Süt ve ürünleri grubu; süt, yoğurt, peynir, kefir, çökelek ve süt tozu gibi
Özet (devamı)
ürünlerden oluşmaktadır. Okul çağı çocuklarının günde 2,5 porsiyon süt ve
süt ürünlerinden tüketmesi önerilmektedir.
•Et-Tavuk-Balık-Yumurta-Kuru Baklagiller-Yağlı Tohumlar-Sert Kabuklu
Yemişler Grubu; et, balık, deniz ürünleri, yumurta, kuru baklagiller
(mercimek, kuru fasulye, nohut vb.), yağlı tohumlar (ceviz, badem, fındık,
fıstık vb.) bu grupta yer alır. Bu gruptan günlük 1,5-2 porsiyon tüketilmelidir.
•Ekmek ve Tahıllar Grubu; pirinç, buğday, yulaf, mısır, çavdar gibi tahılları ve
ekmek, kraker, makarna, bulgur, irmik, erişte, un ve bunlarla yapılan
besinleri içerir. Günde 4-5 porsiyon tahıl ve tahıl ürünleri tüketilmelidir.
•Sebze ve Meyve Grubu; içerdikleri besin ögeleri farklı olduğu için her renk ve
türde sebze ve meyve tüketilmeli, çeşitlilik sağlanmalıdır. Bütün meyve ve
sebzeler yetiştikleri mevsimde tüketilmelidir.
•Besin gruplarının içinde yer almayan yağ ve şekerler de beslenmede enerji
dengesinin sağlanmasında ve yiyecek hazırlanmasında kullanılan besinlerdir.
•OKUL DÖNEMİ ÇOCUKLARININ BESLENME ALIŞKANLIKLARI
•Çevre, aile, kültür ve sosyoekonomik durum gibi pek çok faktör çocukların
beslenme alışkanlıklarını etkiler. Okul dönemi çocuğunun beslenmesinde
aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir:
•Çocukların fiziksel aktivite ve spor yapması sağlanmalıdır.
•Öğünler aile ile birlikte tüketilmeli, sofra kavramı öğretilmelidir.
•Öğün süresi çok uzun olmamalı, 20-30 dakikayı geçmemelidir.
•Ekran karşısında yemek yenmemelidir.
•Çocuğun porsiyonları yaşına uygun olmalıdır.
•Çocuğa düzenli kahvaltı yapma alışkanlığı kazandırılmalıdır.
•Besin ögeleri çocuğun günlük gereksinimine göre dengelenmelidir.
•Öğün aralarında yüksek kalorili besin tüketilmemesi sağlanmalıdır.
•Besinler içeriklerine uygun şekilde pişirilmelidir.
•Tuz ve şeker ilave edilmiş, paketli hazır gıdalardan uzak durulmalıdır.
•Çocuklara ve ailelerine sağlıklı beslenme konusunda bilgilendirme
yapılmalıdır.
•OKUL DÖNEMİ ÇOCUKLARINDA BESLENME İLE İLGİLİ SORUNLAR
•Çocuğun ne miktarda ve hangi tür besinlere ihtiyacı olduğunun bilinmemesi,
besin alımındaki düzensizlikler, yanlış besin seçimleri, besinlerin
hazırlanması, pişirilmesi ve saklanmasındaki hatalı uygulamalar beslenme ile
ilgili sorunlara yol açabilmektedir. Okul döneminde beslenme kaynaklı diş
çürükleri, kansızlık (anemi), kalsiyum ve D vitamini yetersizliği ve obezite
(şişmanlık) gibi sorunlar görülebilmektedir.

182
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 26
Yeterli ve Dengeli Beslenme

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi pek çok okul çocuğunun beslenme özellikleri
arasında söylenemez?
a) Okul, televizyon ve arkadaşlar beslenme alışkanlıklarını etkiler.
b) Genellikle kahvaltıyı atlarlar.
c) Kızartılmış yiyecek ve şekerli içecek tüketirler
d) Okul kantinleri çocuklara daha cazip gelmeye başlar
e) Beslenme içerikleri besin değeri açısından uygun ve yeterlidir.

2. Aşağıdakilerden hangisi karbonhidratların görevleri arasında yer almaz?


a) Yaşam için gerekli enerjiyi sağlarlar.
b) Hücrelerin yapı ve çalışmasını sağlar.
c) Vücut ısısını ayarlar ve normal sıcaklıkta tutar.
d) Yıpranan dokuları onarır, yara ve yanıkların hızlı iyileşmesini sağlar.
e) Proteinlerin enerji için kullanılmasını önler ve proteine olan
gereksinimi azaltır.

3. Aşağıdaki ürünlerin hangisinde laktoz bulunur?


a) Bal
b) Üzüm
c) Tahıllar
d) Anne Sütü
e) Çay şekeri

4. Aşağıdakilerden hangisi biyolojik değeri en yüksek olan protein kaynağıdır?


a) Kırmızı Et
b) Tavuk eti
c) Taze balık
d) Yumurta
e) Anne sütü

5. Aşağıdaki yağlar (lipitler) ile ilgili verilen bilgilerden hangisi yanlıştır?


a) Bitkisel besinlerden elde edilen yağlarda doymamış yağ asidi oranı
yüksektir.
b) Yağın vücutta fazlalığı durumunda ise ateroskleroz (damar sertliği)
gelişebilir
c) Yağlar vücutta depolanmaz.
d) Yağda eriyen vitaminlerin (A, D, E, K) emilimleri ve vücutta
taşınmalarında görev alır.
e) Midede uzun süre kalarak tok tutarlar, midenin boşalmasını
geciktirirler.

183
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 27
Yeterli ve Dengeli Beslenme

6. Aşağıda verilenlerden hangisi folik asidin görevleri arasında yer almaz?


a) Aminoasit ve kan hücrelerinin yapımı
b) Protein sentezi,
c) Hücre bölünmesi
d) Antikor oluşumu
e) Üreme

7. Aşağıda verilenlerden hangisi demirin görevleri arasında yer almaz?


a) Tiroit bezinin çalışmasında görev alır
b) Hemoglobinin bir kısmını oluşturarak oksijen taşır.
c) Enerji metabolizmasında görev alır.
d) Beslenme ile ilişkili anemi ve yorgunluğu önler.
e) Enfeksiyona karşı direnci artırır.

8. Aşağıdaki besin gruplarının hangisinin içerisinde omega-3 bulunmaktadır?


a) Süt ve ürünleri grubu
b) Et-tavuk-balık-yumurta-baklagiller-yağlı tohumlar-sert kabuklu
yemişler grubu
c) Ekmek ve tahıllar grubu
d) Sebze grubu
e) Meyve grubu

9. Aşağıdakilerden hangisi okul dönemi çocuğunda görülebilecek beslenme


ile ilgili sağlık sorunları arasında yer almaz?
a) Diş Çürükleri
b) Kansızlık (Anemi)
c) Kalsiyum ve D Vitamini Yetersizliği
d) Obezite (Şişmanlık)
e) Hipotiroidi (tiroit hormonlarının az salınması)

10. Aşağıdakilerden hangisi obezite gelişimi açısından risk faktörleri arasında


yer almaz?
a) Genetik faktörler
b) Sebze tüketiminin artması
c) Anne-babanın eğitim seviyesi
d) Yaş
e) Cinsiyet

Cevap Anahtarı
1.e, 2.d, 3.d, 4.d, 5.c, 6.e, 7.a, 8.b, 9.e, 10.b

184
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 28
Yeterli ve Dengeli Beslenme

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Acar, A. (2020). Sağlıklı anne ve çocuk beslenmesi (4. baskı). Ankara: Eğiten Kitap
Yayıncılık.
Aktümsek, A., Güler, G.Ö., Çakmak, Y.S., Zengin, G. & Uysal, Ş. (2019). Beslenme
ilkeleri (1. basım). Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık Eğitim Danışmanlık Ltd. Şti.
Anderson, Y. C., Wynter, L. E., Treves, K. F., Grant, C. C., Stewart, J. M., Cave, T. L.,
... & Hofman, P. L. (2017). Assessment of health-related quality of life and
psychological well-being of children and adolescents with obesity enrolled
in a New Zealand community-based intervention programme: an
observational study. BMJ Open, 7(8): e015776.
Arlı, M., Şanlıer, N., Küçükkömürler, S. ve Yaman, M. (2021). Anne ve çocuk
beslenmesi. (10. Baskı). Ankara: Pegem Akademi.
Berbari, A. & Mancia, G. (2018). Disorders of Blood Pressure Regulation.
Switzerland: Springer International Publishing.
Börnhorst, C., Wijnhoven, T. M., Kunešová, M., Yngve, A., Rito, A. I., Lissner, L., ...
& Breda, J. (2015). WHO European Childhood Obesity Surveillance Initiative:
associations between sleep duration, screen time and food consumption
frequencies. BMC Public Health, 15(442): 1-11.
Bulduk, S., ve Bulduk, E. Ö. (2019). Beslenme ve sağlık. (1. Basım). Ankara: Nobel
Akademik Yayıncılık Eğitim Danışmanlık Ltd. Şti.
Cauwenberghe, E.V. et. al., (2010). Effectiveness of school-based interventions in
Europe to promote healthy nutrition in children and adolescents: systematic
review of published and ‘grey’ literature. British Journal of
Nutrition. 103(6): 781-97.
Centers for Disease Control and Prevention (CDC) (2011). School health guidelines
to promote healthy eating and physical activity. MMWR, 60. 29.05.2021 tarihinde
mmwr-school-health-guidelines.pdf (cdc.gov) adresinden erişildi
Chi, D.L., Luu, M. & Chu, F. (2017). A scoping review of epidemiologic risk factors
for pediatricobesity: Implications for future childhood obesity anddental caries
prevention research. Journal of Public Health Dentistry, 77: S8-S31
Dabas, A., & Seth, A. (2018). Prevention and management of childhood obesity.
Indian Journal of Pediatrics, 85: 546-53
Danquah, F.I., Ansu-Mensah, M. Bawontuo, V., Yeboah, M., Udoh, R.H., Tahiru, M.

185
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 29
Yeterli ve Dengeli Beslenme

& Kuupiel, D. (2020). Risk factors and morbidities associated with childhood
obesity in sub-Saharan Africa: A systematic scoping review. BMC
Nutrition, 6(37): 1-14.
Datar, A. (2017). The more the heavier? Family size and childhood obesity in the
US. Social Science Medicine, 180: 143-151
Davies, H.D., Fitzgerald, H.E. & Silk, K.J. (2019). Obesity in childhood and
adolescence. USA: ABC-CLIO, LLC.
Demirci, Ü. (2021). Pediatrik beslenme. Antalya: Kongre Kitabevi.
Farajian, P.,Panagiotakos, D. B., Risvas, G., Malisova, O., & Zampelas, A. (2014).
Hierarchical analysis of dietary, life style and family environment risk factors for
childhood obesity: The GRECO study. European Journal of Clinical Nutrition,
68(10): 1107-1112.
Freemark, M.S. (2018). Pediatric Obesity. Etiology, Pathogenesis and Treatment.
(Second edition). Switzerland: Springer International Publishing.
Hardy, L. L., Mihrshahi, S., Gale, J., Drayton, B. A., Bauman, A., & Mitchell, J.
(2017). 30-year trends in overweight, obesity and waist-o-height ratio by
socioeconomic status in Australian children, 1985 to 2015. International
Journal of Obesity, 41(1): 76-82
Hassink, S.G. (2007). A guide to pediatric weight management and obesity. USA:
Lippincott Williams & Wilkins.
Jackson, C.G, (2013). Childhood obesity causes, management and challenges. New
York: Nova Science Publishers.
Kang, N.R. & Kwack, Y.S. (2020). An Update on Mental Health Problems and
Cognitive Behavioral Therapy in Pediatric Obesity. Pediatric Gastroenterology,
Hepatology & Nutrition. 23(1): 15-25
Kaplan, D.M. (2019). Encyclopedia of food and agricultural ethics. (Second
edition). Netherlands: Springer Nature B.V
Karaağaoğlu, N. & Samur, G. (2020). Anne ve çocuk beslenmesi. (10. Baskı).
Ankara: Pegem Akademi.
Kumar, S., & Kelly, A.S. (2017). Review of childhood obesity: from epidemiology,
etiology, and comorbidities to clinical assessment and treatment. Mayo Clinic
Proceedings. 92(2): 251-265.
Lu, W., Diep, C. S., & McKyer, E.L.J. (2015). Risk factors for childhood obesity

186
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 30
Yeterli ve Dengeli Beslenme

among Asian Americans: a systematic review of literature and recommendations


for health care research. Journal of Health Care for the Poor and
Underserved, 26(2): 171-190.
Luca, P., Birken, C., Grewal, P., Dettmer, E., & Hamilton, J. (2012). Complex
obesity. Current Pediatrics Review. 8(2): 179-187.
Luzzi, A.F., & James, W.P.T. (2001) European diet and public health: the continuing
challenge. Public Health Nutrition, 4: 275–292.
Lytle, P., Seifert, M.P.H., Greenstein, M.S., et al. (2000). How do children's eating
patterns and food choices change over time? Results from a cohort
study. American Journal of Health Promotion, 14: 222–228.
Marotz, L.R. (2012). Health, safety, and nutrition for the young child. (Eighth
edition). Canada: Cengage Learning
Ministry of Health. (2015). Food and Nutrition Guidelines for Healthy Children and
Young People (Aged 2–18 years): A background paper. Wellington: Ministry of
Health. 15.06.2021 tarihinde
https://www.health.govt.nz/publication/food-and-nutrition-guidelines-
healthy-children-and-young-people-aged-2-18-years-background-paper
adresinden erişildi.
More, J. (2013). Infant, child and adolescent nutrition. A practical handbook. New
York: Taylor & Francis Group.
O’Donohue, W.T., Moore, B.A., & Scott, B.J. (2008). Handbook of pediatric and
adolescent obesity treatment. NY: Routledge Taylor & Francis Group.
Okul çocuklarının beslenmesi. Sağlıklı Beslenme Serisi No. 10. T.C. Sağlık Bakanlığı
Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü Beslenme ve Fiziksel Aktiviteler Daire
Başkanlığı. 22.06.2021 tarihinde
https://hsgm.saglik.gov.tr/depo/birimler/saglikli-beslenme-hareketli-hayat-
db/Yeterli-ve-Dengeli-Beslenme/Yas-Doneminde-Beslenme/Okul-Cagi-
Cocuklarin-Beslenmesi.pdf adresinden erişildi.
Okul öncesi ve okul çağı çocuklara yönelik beslenme önerileri ve menü
programları (2013). Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Yayın No. 915, Ankara.
22.06.2021 tarihinde https://hsgm.saglik.gov.tr/depo/birimler/saglikli-
beslenme-hareketli-hayat-db/Yayinlar/kitaplar/diger-kitaplar/okul-oncesi-
ve-okul-cagi-cocuklara-yonelik-beslenme-onerileri-ve-menu-programlar.pdf
adresinden erişildi.
Osmanoğlu, N. (2020). Anne ve çocuk beslenmesi. (6. Baskı). Ankara: Vize Basın
Yayın.
Özkaya, O., Sütçü, M., ve Hatipoğlu, H.U. (2020). Çocuklarda A’dan Z’ye beslenme.

187
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 31
Yeterli ve Dengeli Beslenme

Ankara: Akademisyen Kitabevi.


Rodgers, R. F., Paxton, S. J., McLean, S. A., Campbell, K. J., Wertheim, E. H.,
Skouteris, H., & Gibbons, K. (2014). Maternal negative affect is associated with
emotional feeding practices and emotional eating in young children.
Appetite, 80: 242-247.
Sagar, R., & Gupta, T. (2018). Psychological aspects of obesity in children and
adolescents. Indian Journal of Pediatrics, 85(7): 554-559.
Schiff, W.J. (2011). Nutritin for healthy living. (Second edition). NY: The McGraw-
Hill Companies
Schwimmer, J.B., Burwinkle, T.M., & Varni, J.W. (2003). Health-related quality of
life of severely obese children and adolescents. JAMA, 289: 1813–1819.
Stewart, L., & Thompson, J. (2015). Early years nutrition and healthy weight. (First
Edition). UK: John Wiley & Sons, Ltd.
Svensson, V., Jacobsson, J. A., Fredriksson, R., Danielsson, P., Sobko, T., Schiöth, H.
B., & Marcus, C. (2011). Associations between severity of obesity in childhood and
adolescence, obesity onset and parental BMI: a longitudinal cohort study.
International Journal of Obesity, 35(1): 46-52.
Türkiye Beslenme Rehberi-TÜBER 2015, T.C. Sağlık Bakanlığı Yayın No: 1031,
Ankara. 2016. 25.05.2021 tarihinde
https://dosyasb.saglik.gov.tr/Eklenti/10915,tuber-turkiye-beslenme-
rehberipdf.pdf adresinden erişildi.
Türkiye’de Okul Çağı Çocuklarında (6-10 Yaş Grubu) Büyümenin İzlenmesi (TOÇBİ)
Projesi Araştırma Raporu (2011). Sağlık Bakanlığı, Temel Sağlık Hizmetleri Genel
Müdürlüğü, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve
Diyetetik Bölümü, Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı Yayın No: 834.
02.06.2021 tarihinde
http://www.istanbulsaglik.gov.tr/w/sb/halksag/belge/mevzuat/turkiye_oku
l_cocuk_6_10yas_buyume_izlen_rap.pdf adresinden erişildi.
U.S. Department of Agriculture and U.S. Department of Health and Human
Services. Dietary Guidelines for Americans, 2020-2025. 9th Edition. December
2020. 25.06.2021 tarihinde
https://www.dietaryguidelines.gov/sites/default/files/2021-
03/Dietary_Guidelines_for_Americans-2020-2025.pdf adresinden erişildi.
Vander Wal, J.S., & Mitchell, E.R. (2011). Psychological Complications of Pediatric
Obesity. Pediatric Clinics of North America, 58(6): 1393–1401.
Whitaker, R.C., Pepe, M.S., Wright, J.A., Seidel, K.D., & Dietz, W.H. (1998). Early

188
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 32
Yeterli ve Dengeli Beslenme

adiposity rebound and the risk of adult obesity. Pediatrics, 101(3): E5


World Health Organization (2003). Diet, Nutrition and The Prevention of Chronic
Diseases: Report of a Joint WHO/FAO Expert Consultation. WHO Technical Report
Series no. 916. Geneva: WHO
World Health Organization (WHO) (2014). WHO European Childhood Obesity
Surveillance Initiative: Implementation of round 1 (2007/2008) and round 2
(2009/2010). 15.06.2021 tarihinde
http://www.euro.who.int/__data/assets/pdf_file/0004/258781/COSI-
report-round-1-and-2_final-for-web.pdf adresinden erişildi.
World Health Organization (WHO) (2021). Obesity and overweight. Güncellenme
Tarihi: Haziran 2021. 26.06.2021 tarihinde
http://www.who.int/mediacentre/factsheets/fs311/en/ adresinden erişildi.
Zarnowiecki, D.M., Parletta, N., & Dollman, J. (2014). The role of socio-economic
position as a moderator of children’s healthy food intake. British Journal of
Nutrition, 112(5):830-40.

189
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 33
ÖZ BAKIM GELİŞİMİ

• Öz Bakım
• Hijyen
İÇİNDEKİLER

OKUL DÖNEMİNDE
GELİŞİM
Dr. Öğr. Üyesi
Elif BİLSİN
KOCAMAZ
• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
• Öz bakım, hijyen ve kişisel hijyen
tanımını yapabilecek,
• Okul dönemi çocuklarında öz
bakım becerilerini kavrayabilecek,
• Okul dönemi çocuklarında öz
bakım becerilerinin önemini
kavrayabilecek,
HEDEFLER

• Okul dönemi çocuklarına öz bakım


becerilerini nasıl
kazandırabileceğini kavrayabilecek
• Okul dönemi çocuklarında kişisel
hijyen alışkanlıklarını
açıklayabilecek,
• Okul dönemi çocuklarında kişisel
hijyenin önemini kavrayabilecek,
ÜNİTE

9
• Okul dönemi çocuklarına kişisel
hijyen alışkanlıklarını nasıl
kazandırabileceğini
kavrayabileceksiniz.

© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Öz Bakım Gelişimi

Öz Bakım
Becerilerinin Önemi
Öz Bakım Becerilerini
Geliştirmek İçin Gerekli
Yapı Taşları
Çocukların Öz Bakım
Çocukların Öz Bakım
Becerilerini Geliştirmek
Öz Bakım Becerileri Nasıl
Geliştirilir? İçin Ebeveynlerin
Yapması Gerekenler
Çocukların Yaşlarına
Göre Öz Bakım
Becerileri Önerilen Uyku Saati

Uyku Çocuklarda Uyku


ÖZ BAKIM GELİŞİMİ

Alışkanlıkları
Geliştirmesine Yardımcı
Kişisel Hijyen İpuçları

Kişisel Hijyenin Önemi

Banyo
Çocuklara Saç Yıkama
Alışkanlıklarını Bulaşma Yolları
Öğretmek
Saç Hijyeni
Belirtiler
Bit
Akne Evde Teşhisi
Hijyen
Temizliği ve
Kulak Hijyeni Tedavisi

Çocuklara Tırnak Kesme


Ayak ve Tırnak Hijyeni Alışkanlıklarını
Öğretmek

Çocuklara El Yıkama
El Hijyeni Alışkanlıklarını
Öğretmek

Kıyafet Hijyeni

191
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Öz Bakım Gelişimi

GİRİŞ
Öz bakım, çocukların bağımsızlığına ve özerkliğine giden önemli bir adım
olması sebebiyle çocukların gelişiminin önemli bir parçasıdır. Çocuklar öz bakım
becerilerini geliştirdikçe, bağımsızlık seviyeleri de artacaktır. Çocukların
bağımsızlıkları arttıkça ebeveynler kendilerine daha fazla zaman ayıracaktır. Ayrıca
bu beceriler, gelişmekte olan çocuklarda bağımsızlık ve güven duygusunu
oluşturur.
Öz bakım becerileri, çocukların görevlerini planlama ve sıralama, gerekli
materyalleri organize etme ve günlük işleri yapmak için gerekli becerileri
geliştirmelerinde önemli bir role sahiptir. Günlük yaşam becerilerinin yanı sıra okul
ile ilgili birçok görevde de gereklidir.

•Öz bakım becerileri yeterince gelişmeyen çocukların günlük ve


Örnek

okul yaşamında problemler görülür.


•Örneğin çocukların okula başlayabilmesi için tuvalet eğitimi
almaları gerekmektedir.

Tuvalet eğitimi almayan okul dönemi çocuklar okulda arkadaşları tarafından


zorbalığa, küçük düşürülmeye maruz kalabilirler. Öz bakım becerisi yeterince
gelişmeyen çocuklar ile öz bakım becerisi yaşına uygun olarak gelişen çocuklar
arasındaki gelişim farkı çocuklarda düşük benlik saygısına ve başarısızlık korkusuna
neden olur. Bu nedenlerle çocukların bağımsızlığını, benlik saygısını ve öz güvenini,
artırmak için öz bakım becerileri önemlidir.
Kişisel hijyen, çocuğun öz bakım becerilerinin başka bir yönüdür. Çocukların
yaşına ve bireysel gelişim aşamasına bağlı olarak hijyeni anlama yetenekleri
değişir. "Hijyen" terimi, sağlığı koruyucu davranışları ifade eder. "Kişisel hijyen"
terimi ise insanların el yıkama, diş fırçalama ve hapşırırken burnunu kapatma gibi
kişisel sağlığı geliştirici alışkanlıkları ifade eder.

ÖZ BAKIM
Öz bakım, temel bir yaşam becerisidir. Çocuklar büyüdükçe kendilerine
bakmalarını ve daha bağımsız olmalarını sağlayan becerileri öğrenirler. Bu
becerilere “öz bakım” denir. Öz Bakım becerileri giyinme, banyo yapma, yemek
yeme ve diş fırçalama gibi günlük yaşam aktivitelerini içerir. Çocuğun sağlığı için
önemli olması sebebiyle uyku da bu bakım becerilerine dahildir. Öz bakım
becerilerinin her çocuğun kişiliğine, yeteneğine ve yaşam deneyimlerine bağlı
Öz Bakım becerileri olarak farklı şekilde ilerleyeceğini ve gelişeceğini unutmayın.
giyinme, banyo yapma,
yemek yeme ve diş Öz Bakım Becerilerinin Önemi
fırçalama gibi günlük
yaşam aktivitelerini Temel öz bakım becerilerini kazanmak çocukların bağımsız olmasında çok
içerir. önemli bir rol oynar. Anne ve babanın yardımı olmadan kendi gereksinimini

192
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Öz Bakım Gelişimi

karşılayabilen çocuklar kendilerine güvenir ve başarılı hisseder. Bağımsızlığın ve öz


güvenin artması çocukların okul başarısı ve iletişim becerilerini olumlu yönde
etkiler. Öz bakım becerileri gelişmiş çocukların bakımında ebeveynlerin özellikle de
annenin sorumluluğu büyük oranda azalır. Bu nedenle öz bakım becerilerinin
kazanılması çok önemlidir.

Öz Bakım Becerilerini Geliştirmek İçin Gerekli Yapı Taşları


• El ve parmak gücü: Alet kullanımı için elleri ve parmakları kullanarak
dirence karşı kuvvet uygulama yeteneği.
• El kontrolü: Yemek yemek için çatal-bıçak kullanımı gibi elleri kontrollü bir
şekilde hareket ettirme ve kullanma yeteneği.
• Duyusal işleme: Çevredeki ve kişinin kendi vücudundaki duyusal uyarıları
kaydetme, yorumlama ve tepki.
• Nesne kullanımı: Kalemleri ve makasları kontrollü bir şekilde tutma ve
hareket ettirme becerisi.
• İfade etme (dili kullanma): Dilin, istek, ihtiyaç ve düşünceleri iletmek için
konuşma, işaret veya alternatif iletişim biçimleri yoluyla kullanılması.
• Planlama ve sıralama: Görev/aktiviteyi planlama ve sıralama becerisi.
• Alıcı dil: Dili anlama.
• Uyum: Yetişkinlerin yönlendirdiği basit rutinleri takip etme becerisi.

Çocukların Öz Bakım Becerileri Nasıl Geliştirilir?


Çocukların öz bakım aktivitelerini öğrenme ve geliştirmelerini destekleyecek
ve teşvik edecek kişiler ebeveynlerdir. Çocukların öz bakım becerilerini geliştirmek
için sürekli pratik yapmaları önemlidir.

Çocukların öz bakım becerilerini geliştirmek için ebeveynlerin


yapması gerekenler
• Görsel materyal kullanın: Çocuğa öğretilecek becerilerin adımlarını
gösteren görsel materyal kullanın.
• Ödül kullanın: Görevlerin yapılması için teşvik etmek ya da bağımsız olarak
tamamlanmasını sağlamak için ödül kullanın.
• Görevleri küçük adımlara bölün: Öz bakım becerilerini daha küçük
Çocukların öz bakım adımlara bölün ve her adımda çocuğu destekleyin.
becerilerini geliştirmek • Küçük faaliyetler oluşturun: Küçük bölümlerde yeni beceriler öğrenmek
için sürekli pratik daha kolay olduğundan, her gün bir görevin küçük bir bölümünü yapın.
yapmaları önemlidir. • Gözlem yapın: Çocuğun günlük öz bakım becerilerini yapan diğer aile
üyelerini gözlemlemesini sağlayın.
• Görevleri canlandırın: Çocuğun kendi saçını taramadan veya dişlerini
fırçalamadan önce sizin saçınızı taramasına veya dişlerinizi fırçalamasına
izin verin.
• Tutarlı davranın: Çocuğa yardımcı olmak için kullanılan kelimeleri tutarlı
seçin. Talimatları kısa ve basit tutun.
• Yeterli zaman ayırın: Çocuğun öz bakım etkinliklerine katılması için yeterli
zaman ayırın.

193
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Öz Bakım Gelişimi

• Çocuğunuzu dahil edin: Çocuğunuzu yaşına bağlı olarak sofrayı kurma veya
bulaşıkları yıkama gibi günlük yaşam aktivitelerine dahil edin.
• Alan yaratın: Çocuğun alanlarını bağımsız olması için ayarlayın.
• Rol modeli olun: Ebeveynler için dişlerini fırçalamak sabah rutinin bir
parçası değilse çocukları için de diş fırçalamak sabah rutinin bir parçası
olmayacaktır.
Çocukların öz bakım • Olumlu geri bildirimde bulunun: Onları övün, alkışlayın ve denemeye
becerilerinin rutinlerle
devam etmeleri için onları teşvik edin.
geliştiğini unutmayın.
• Rutin oluşturun: Çocukların öz bakım becerilerinin rutinlerle geliştiğini
unutmayın. Çocuklar için rutini kolaylaştırmanın yolu tutarlı, uygulanabilir
ve öngörülebilir bir sabah ve yatma rutini oluşturmaktır (Tablo 9.1.)

Tablo 9. 1. Sabah Rutini Tablosu

Sabah Rutini Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma

Yatağı toplamak

Tuvalete gitmek

Yüzü yıkamak

Kahvaltı yapmak

Dişleri fırçalamak

Geceliği çıkarmak

Kıyafet giymek

Saçı taramak

Çantayı düzenlemek

Çorap ve ayakkabı giymek

Çocukların Yaşlarına Göre Öz Bakım Becerileri


Çocukların yaşlarına göre uygun gelişimsel dönüm noktalarına ulaşıp
ulaşmadıklarını değerlendirmek için öz bakım gelişim rehberleri ve kontrol listeleri
kullanılmaktadır. Çocuk gelişim uzmanı ya da ebeveynler tarafından kontrol
listesindeki öz bakım becerilerinden çocuğun yapabildiği beceriler için “Evet”

194
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Öz Bakım Gelişimi

yapamadığı beceriler için ise “Hayır” seçeneği işaretlenir. Böylece çocukların öz


bakım becerilerindeki gelişimsel gecikmeler belirlenir.

5-6 Yaş
• Kendi kendine yardım almadan giyinebilir.
• Kendini kendine yemek yiyebilir.
10 yaşından sonra • Duyguları ifade edebilir.
çocuklar birçok öz
• Okulda beslenme çantasını, kilitli poşetleri ve gıda ambalajlarını açabilir.
bakım becerilerini
bağımsız olarak • Sırada oturmak, ödevlerini yapmak gibi öğretmenin talimatlarını yapabilir.
yapabilirler. • Uyumak için yatağına tek başına gidebilir.
• Yardım alarak okul ve diğer geziler için çantasını düzenleyebilir.

6-7 Yaş
• Okulda beslenme çantasını, kilitli poşetleri ve gıda ambalajlarını açabilir.
• Uyumak için yatağına tek başına gidebilir.
• Farklı tat ve dokudaki yiyecekleri yiyebilir.
• Kendi kendine banyo yapabilir.
• Çok az yardım ile okul ve diğer geziler için çantasını düzenleyebilir.
• Duygularını ifade edebilir.
• Gündüz ve gece kendi kendine tuvalete gidebilir.
• Zamanı bilir.
• Kendini kendine çatal bıçağı zorlanmadan kullanarak yemek yiyebilir.
• Top oynayabilir, topun hareketine göre vücut hareketlerini koordine
edebilir.
• Dört veya beş çocukla grup oyunu oynayabilir.
• Tahıl gevreğini kaseye dökmek gibi kendisi için basit yemekler
hazırlayabilir.

7-8 Yaş
• Okulda beslenme çantasını, kilitli poşetleri ve gıda ambalajlarını açabilir.
• Çok az yardım ile okul ve diğer geziler için çantasını düzenleyebilir.
• Olayları hatırlayabilir ve açıklayabilir.
• Düşüncelerini sözlü ve yazılı olarak ifade edebilir.
• Duyguları ifade edebilir.
• Kendi kendine banyo yapabilir.
• Ev işleri gibi günlük aktivitelerde daha fazla sorumluluk alabilir.
• Parayı bilir.
• Zamanı bilir ve zaman yönetimi becerileri gelişmeye devam eder.
• Sandviç yapmak gibi kendisi için basit yemekler hazırlayabilir.

8-9 Yaş
• Uygun giysi seçimi de dahil tüm giyinme aktivitelerini bağımsız olarak
yapabilir.
• Saçlarını tarayabilir.

195
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Öz Bakım Gelişimi

10 yaşından sonra çocuklar birçok öz bakım becerilerini bağımsız olarak


yapabilirler.

Uyku
Büyüme hormonu uykuda salgılandığı için düzenli uyku, çocukların büyüme
ve gelişmesinde büyük öneme sahiptir. Çocukların bir sonraki günün
aktivitelerinde gerekli olan enerjiye sahip olmaları için yeterli uyku almaları
önemlidir.

Önerilen uyku saati


Çocuklar büyüdükçe uyku ihtiyaçları değişmektedir. 6-12 yaş arasındaki
çocuklar için önerilen uyku saati 10-11 saattir. Çocuğun yaşına uygun bir yatma
saati belirlemek önemlidir. Çocukları hafta sonları da dahil olmak üzere her gece
aynı saatte yatırıp her sabah aynı saatte uyandırmak sirkadiyen ritmi (vücudun
biyolojik saati) güçlendirir, düzenli bir uyku ve uyanma döngüsünün gelişmesine
yardım eder.
Uyku saati sorunları çeşitli nedenlerle bu yaşta başlayabilir. Ev ödevi, okul
sonrası etkinlikler ve ekran başında geçirilen zaman çocukların ihtiyaç duydukları
uykuyu almalarını engelleyebilir. Uykusuz kalan çocuklar aşırı sinirli olabilir ve
okulda dikkatlerini toplamakta zorlanabilirler.

Çocuklarda uyku alışkanlıkları geliştirilmesine yardımcı ipuçları


• Yatma saati rutini oluşturun. Bu durum, çocuğun sağlıklı bir uyku düzeni
geliştirmesine destek olur.
• Çocuğu gün boyunca aktif olmaya ve günün bir kısmını dışarıda geçirmeye
teşvik edin. Bu durum, onların doğal gün ışığına maruz kalmalarını
sağlayacak ve günün sonunda kendilerini yorgun hissetmelerine ve daha
dinlendirici bir uykuya yardımcı olacaktır.
• Çocuğu düzenli yemek saatleri ile sağlıklı yiyeceklerle besleyin. Çocuğun
yatma saatine yakın ağır yemek yemesini önleyin. Çocuk aç ise uyumasına
yardımcı olmak için yatmadan önce hafif bir atıştırmalık verebilirsiniz.
• Çocuğa yatmadan önce kafein içeren yiyecek ve içecekler vermeyin. Kafein
çay, kahve, çikolata, kola, gazlı içecekler ve enerji içeceklerinde bulunur.
6-12 yaş arasındaki
çocuklar için önerilen Uyarıcı bir etkiye sahiptir.
uyku süresi 10-11 • Çocuğun iyi bir gece uykusu almasına yardımcı olmak için yattığı odanın
saattir. sıcaklığını ne çok sıcak ne de çok soğuk olacak şekilde ayarlayın.
• TV, bilgisayarlar ve cep telefonları dahil tüm elektronik cihazları yatmadan
en az bir saat önce kapatın. Ekranlardan gelen mavi ışık, uykunun
başlamasını geciktiren beyin aktivitesini uyarır.
• Yatmadan önce boyama/çizim veya yapboz gibi rahatlatıcı bir aktivite
yapmalarını sağlayın.
• Çocuk banyo ile rahatlıyorsa yatmadan en az 30 dakika önce banyo
yaptırın.

196
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Öz Bakım Gelişimi

• Çocuklar rutinleri sever! Yatmadan önce banyo yaptırma, hikaye okuma


gibi çocuğun sevdiği bir rutini seçin ve her gece bu rutine bağlı kalmaya
çalışın.
• Yatma zamanı rutini yaklaşık 20-30 dakika sürmelidir. Çocuğun ışığı
kapatmak, iyi geceler diyerek odadan çıkmak gibi uyku vaktinin geldiğini
anlayacağı bir bitiş aktivitesi ya da sözcüğü belirleyin.

HİJYEN
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) hijyeni, hastalıkların yayılmasını önlemeyi
sağlayan ve sağlığı koruyan uygulama ve koşullar olarak tanımlamaktadır. Hijyen
çok sayıda bulaşıcı hastalıkları önlemeye yardım eder.

Kişisel Hijyen
Kişisel bakım olarak da bilinen kişisel hijyen, vücudun temizlenmesidir. Saç,
vücut, ayak, tırnak, cinsel organ, diş ve kıyafetlerin temizliğini kapsamaktadır.

Kişisel hijyen alışkanlıklarını kazandırmak için çocuklara:


• Hijyenin önemini anlatın.
• El yıkamanın önemini vurgulayın.
• Banyo yapma, diş fırçalama, tırnak kesme gibi kişisel hijyen
uygulamalarının önemini öğretin.
• Banyo yapma, diş fırçalama, tırnak kesme, kulak temizleme gibi kişisel
hijyen uygulamalarını nasıl yapacağını öğretin.
• Banyo yapma, diş fırçalama, tırnak kesme gibi kişisel uygulamaların ne
zaman yapılacağına dair rutin oluşturun ve bu rutini sürdürmeye çalışın.
Bu şekilde çocuklar kişisel hijyenin, günlük rutinlerinin bir parçası
olduğunu öğrenirler.
• Çocuklara temiz kıyafetler giydirin.

Kişisel Hijyenin Önemi


Kişisel hijyen, vücutta kötü kokulara ve hastalıklara yol açabilecek
Kişisel hijyen, vücutta mikroorganizmaların vücuda girmesini engeller. Bu nedenle kişisel hijyen, bulaşıcı
kötü kokulara ve hastalıkları azaltmak ve sağlıklı olmak için en önemli uygulamadır.
hastalıklara yol
açabilecek Kişisel hijyen alışkanlıkları, sağlığı koruma işlevinin yanı sıra çocukların temiz
mikroorganizmaların görünmelerini sağlar. Çocuklar diğer çocuklarla ilişki kurmaya başlayınca hijyen
vücuda girmesini alışkanlıkları sosyal gelişimini de etkiler. Bu nedenle hijyen sadece sağlığı
engeller. geliştirme davranışlarını değil, aynı zamanda önemli sosyal işlevleri de
etkilemektedir. Sık sık yıkanan ve temiz giysiler giyinen çocuklar, arkadaşları
tarafından daha iyi karşılanır ve bu durum çocukların benlik saygısını olumlu yönde
etkiler. Temizlik, saç bakımı ve giyim konusunda sosyal yönden beklenen hijyen
standartlarına uygun olmayan çocuklar ise arkadaşları tarafından olumsuz
eleştirilere maruz kalabilir. Yıkanmamış giysiler, kepekli saçlar veya vücudun kötü
kokması gibi hijyen sorunları çocukların arkadaşları tarafından alay konusu
olmasına neden olabilir. Bu nedenle ebeveynlerin çocuklarına yeni hijyen

197
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Öz Bakım Gelişimi

alışkanlıklarını gelişimlerine uygun olarak kazandırmaları ve daha önce öğrenilen


hijyen alışkanlıklarını devam ettirmelerinde yardımcı olmaları gerekmektedir.

Banyo
Banyo, vücudun temel bakımıdır. Vücudun dış yüzeyinin temizlenmesi
işlemidir. Ilık su ve sabunla banyo yapmak, vücudun temiz kalmasına yardım eder.
Kötü kokudan sorumlu olan derideki bakterileri öldürdüğü için vücuttan gelen
kokuyu ve baş bitini önler, rahatsızlık ve kaşıntı hissini azaltır. Bu sebeple banyo
kişisel hijyenin önemli bir parçasıdır.
Çocukların saç ve vücutlarından kir, yağ, ter ve benzeri maddeleri
uzaklaştırmak için düzenli olarak banyo yapmaları teşvik edilmelidir. Banyo yapma
sıklığı çocukların yaşına ve aktivitelerine bağlı olarak çocuktan çocuğa
değişmektedir. Çok aktif çocukların her gün banyo yapmaları gerekirken daha az
aktif olan çocukların ise banyo yapma ihtiyacı azalmaktadır.

Amerikan Dermatoloji Akademisi 6-11 yaş arası çocuklar için banyo


yapma sıklığı konusunda aşağıdaki önerilerde bulunmaktadır.
• Bu yaş grubundaki çocukların günlük banyo yapmasında bir sakınca
yoktur. Ancak bu çocukların günlük banyo ihtiyacı olmayabilir. Çocukların
haftada en az bir veya iki kez banyo yapması önerilmektedir. Ayrıca
çocukların sokakta oynayarak kirlendiklerinde, havuza ya da denize
girdikten sonra ve terlediklerinde banyo yapmaları önerilmektedir.
Yağlar banyo sırasında vücuttan çıkarıldığı için çok fazla banyo yapmak bazı
çocuklarda cildin kurumasına ve kaşınmasına neden olabilir. Bu gibi durumlarda
nemlendirici losyon veya özel sabunların kullanılması bu semptomları azaltabilir.
Çocukların çoğu 7 ya da 8 yaşına geldiklerinde kendi kendilerine banyo
yapabilirler. Ancak ebeveynlerin çocukların gerçekten temizlendiğinden emin
olmak ve yaralanmaları önlemek için zaman zaman banyo sürecini izlemesi ve
yardım etmesi gerekmektedir.
Çocukların çoğu 7 ya da
8 yaşına geldiklerinde
kendi kendilerine banyo
yapabilirler.

•Şekil 9.1. ve 9.2.’de kız ve erkek çocukları için örnek banyo


Örnek

kontrol listesi bulunmaktadır. Resimlerde görülen alanlar için


etiket oluşturulur. Çocukların resimde görülen alanlardan
hangisini yıkaması isteniyorsa o alana ebeveyn tarafından
etiket yapıştırılır. Örneğin çocuğun saçını yıkaması
gerekmiyorsa, o gün saç etiketi resme yapıştırılmaz. Ebeveyn
çocuğa banyoya her girdiğinde etiket yapıştırılan vücut
alanlarını yıkamasının ÇOK önemli olduğunu söyler. Çocuktan
banyo yaparken temizlediği alanın etiketini resimden çıkarması
istenir. Böylece çocuğa banyo sırasında hangi alanların
yıkanması gerektiği konusunda görsel bir uyarı sağlanır.

198
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Öz Bakım Gelişimi

Banyo zamanı her yaşta çocuk için eğlenceli hale getirilmelidir. Bunun için
ebeveynler kız ve erkek çocukları için banyo kontrol listesi hazırlayabilir.

Şekil 9.1. Kız Çocuklar İçin Banyo Kontrol Listesi


(https://www.nhsggc.org.uk/media/249136/bathing-diagram_girl.pdf)
Bireysel Etkinlik

• Kız ve erkek çocukları için banyo kontrol listesi hazırlayınız.


Çocuklara bu kontrol listesini nasıl kullanacağını anlatınız.
Çocukların resimde
görülen alanlardan
hangisini yıkaması
isteniyorsa o alana
ebeveyn tarafından
etiket yapıştırılır.

Şekil 9.2. Erkek Çocuklar İçin Banyo Kontrol Listesi


(https://www.nhsggc.org.uk/media/249138/showering-diagram_boy.pdf)

199
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Öz Bakım Gelişimi

Saç Hijyeni
Saç bakımı, insanların temiz ve sağlıklı görünmesini sağlar. Düzenli saç
yıkama, çocukların saçlarındaki kir ve yağları giderir, saç derisindeki enfeksiyonları
ve diğer sağlık sorunları riskini azaltmaya yardım eder. Çocukların saçlarının aşırı
yıkanması, hassas saç derilerindeki yağı azaltarak kuru ve pul bir cilde neden
olabilir. Her çocuğun saçı ve saç derisi farklı olduğundan ve saç ve saç derisinin yağ
miktarı zamanla değiştiğinden (genelde ergenliğe yaklaştıkça ve ergenliğe girince
artar) saçlarını yıkanma sıklığı da değişecektir. Bazı çocukların saçlarını her gün
yıkaması bazılarının ise haftada 2 ya da 3 kez yıkaması gerekmektedir.
Çocuğun saç yıkama sıklığını belirlemek için saç tipi (düz, kıvırcık, yağlı,
kuru), yaşı ve aktivite düzeyi göz önünde bulundurulmalıdır.
Tablo 9.2. Amerikan Dermatoloji Akademisinin 8-12 Yaş Arası Çocuklar İçin Saç Yıkama
Sıklığı Önerisi (https://www.aad.org/public/parents-kids/healthy-
habits/parents/wash-hair)
Çocukların Bireysel Özellikleri ve Yaş Grubu Saç Yıkama Sıklığı Önerisi

• 12 yaşında veya ergenliğe giren çocuklar • Gün aşırı veya her gün
• Yağlı ve düz saçı olan çocuklar yıkayın
• Aktif olan (açık havada oynayan, spor
yapan veya yüzen) çocuklar
İstisna: Kuru veya kıvırcık saçları olan
çocuklar
• 8-11 yaş arasındaki çocuklar • Haftada 1 veya 2 kez
Çocuğun saç yıkama İstisna: Kuru veya kıvırcık saçları olan yıkayın
sıklığını belirlemek için çocuklar
saç tipi (düz, kıvırcık,
• Kuru, kıvırcık, Afrika kökenli ya da örgülü • 7-10 günde bir yıkayın
yağlı, kuru), yaşı ve
aktivite düzeyi göz saçları olan çocuklar
önünde
bulundurulmalıdır.
Çocukların mevcut saç yıkama sıklığını değerlendirmek için banyo sırasında
çocuğun saçına ve saç derisine bakılmalıdır. Bu değerlendirme sırasında çocuğun
saçı ve saç derisinin yağlı olduğu fark edilirse saç ve saç derisindeki yağ azalana
kadar haftalık mevcut saç yıkama sıklığına bir saç yıkama eklenmeli; çocuğun
saçının döküldüğü, donuk ya da kuru olduğu fark edilirse dökülme, donukluk ya da
kuruluk azalana kadar haftalık mevcut saç yıkama sıklığından bir saç yıkama
çıkarılmalıdır.

Çocuklara saç yıkama alışkanlıklarını öğretmek


8-11 yaş arasındaki çocuklar saçlarını tarayabilir. Saçlarını örmek gibi
karmaşık aktivitelerde ise ebeveyn yardımına gereksinim duyarlar. Sağlıklı saçlar
için çocuklara sağlıklı saç bakım alışkanlıkları öğretilmelidir. Sağlıklı saç bakımı,
saça zarar vermeden yıkamayı öğrenmekle başlar.
Çocuklara saç yıkama alışkanlıklarını geliştirmelerine yardımcı olmak için
aşağıdaki adımları öğretin.

200
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Öz Bakım Gelişimi

• Saç ve saç derisini ılık suyla ıslatın: Şampuan ıslak saçta daha etkili olur.
• Çocuğun avucuna şampuanı dökün: Şampuanı önce ele koymak
uygulamayı kolaylaştırır.
• Çocuğa şampuanı ile saç derisine nazikçe masaj yapmasını söyleyin: Saçı
şampuan ile yıkarken saçın uçları yerine saç derisini yıkamak önemlidir.
• Çocuğa saçta köpük bitene kadar ılık suyla iyice durulamasını
söyleyin: İyice durulamak şampuanı ve kiri temizler.
• Saçları havluya sarın: Havlu suyu emmeye yardımcı olur. Saçı havluyla
kurulamak saça zarar vererek kırılmasına neden olabilir. Bu nedenle saçı
havluya sararak kurumasını bekleyin.
• Nemli saçları yavaşça tarayın: Özellikle kıvırcık saçlarda geniş dişli bir tarak
kullanın.

Bit
Saç biti, baş ve boyun bölgesine yerleşir ve yumurtalarını saça yapıştırır. 2-3
mm uzunluğundadır. Sürünerek hareket eder; zıplayamazlar veya uçamazlar.
Yetişkin Bit: Susam tohumlarına benzeyen ve açık kahverengi renginde
parazittir. Genellikle hızlı hareket eder. Saç derisinde veya saçta bulunur. 6 bacağı
vardır (her biri pençelidir). Bir kişinin başında 30 güne kadar yaşayabilir. (Resim
9.3.).
Sirke (Yumurta): Küçük tohumlara benzeyen ve sarı, kahverengi veya ten
8-11 yaş arasındaki renginde parazittir. Saça tutunur (Resim 9.1.).
çocuklar saçlarını
tarayabilir.

Resim 9.1. Bit ve Sirke (https://www.sosyaltarif.com/sac-biti-nasil-temizlenir/;


http://drozlemyalcin.com/blog/tag/bit/)
Bulaşma yolları
Saç biti istilası veya pediküloz kişiden kişiye yakın temas yoluyla
yayılır. Çocuklarda ise genellikle oyun sırasında kafa kafaya temas kurmakla
bulaşmaktadır. Ayrıca enfekte şapka, eşarp, palto, spor üniforması, saç kurdelesi,
tarak, fırça veya havlu, yatak, kanepe, yastık, halı veya peluş hayvan ile temas
yoluyla da bulaşmaktadır. Kız çocuklarında erkeklere göre daha sık görülmektedir.

201
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Öz Bakım Gelişimi

Belirtiler
Bit ısırıkları nedeniyle oluşan alerjik bir reaksiyondan kaynaklanan kaşıntı,
saç bitlenmesinin en sık belirtisidir. Kaşınmanın ortaya çıkması 4-6 hafta sürebilir.
Diğer belirtiler:

• Saç derisinde gıdıklama veya saçta hareket eden bir şey hissi,
• Sinirlilik ve uykusuzluk,
• Kaşınmaya bağlı oluşan saç derisindeki yaralar.
Saç bitinin hastalık bulaştırdığı bilinmemektedir. Ancak bit nedeniyle ciltte
kaşınmadan kaynaklanan ikincil bakteriyel enfeksiyon meydana gelebilir.

Evde teşhisi

Saç biti istilasını belirlemek için saç ve saç derisinin yakından incelenmesi
gereklidir. Çocukların bitlendiğinden endişeleniyorsanız evde parlak ışık, ince dişli
tarak veya bit tarağı ile aşağıdaki üç adımı izleyerek bitleri bulabilirsiniz:
Saç biti istilası veya
pediküloz kişiden kişiye • Mümkünse, etkilenen çocuğun saçını ıslatın: Saçlar ıslakken bitler daha
yakın temas yoluyla
kolay görünür. Islak saç aynı zamanda bitlerin kaçmasını da engeller.
yayılır.
• Etkilenen çocuğu parlak bir ışık altına oturtun.
• Saçları bölümlere ayırın: Saç derisinden başlayarak, saçı bölüm yavaşça
dışarı doğru tarayın.
Bu işlemlerden sonra çocuğun saçı ve saç derisinde yetişkin bitleri ve
sirkeleri arayın. Sirkeleri görme olasılığı yetişkin bitlerden daha fazladır. Çünkü
sirkeler saça yapışır ve hareket etmezler. Sirkeler genellikle saçta bulunan kepek
ve kir ile karıştırılmaktadır. Saçları tararken kulakların arkasındaki ve ense
etrafındaki saçlara yakından bakılmalıdır. Çünkü bit ve sirke bu bölgelerde daha
fazla yerleşmektedir.

Temizliği ve tedavisi
Saç biti istilasının tedavisi için çeşitli ilaçlar mevcuttur.
9-10 yaş arası
çocuklarda da akne • Fırça ve taraklar: Saç biti olan bir kişinin kullandığı tarak ve fırçaları 55℃
görüldüğü için artık veya daha sıcak suda 10 dakika bekletin.
akne başlangıcı için 12 • Çarşaf, yastık kılıfı, giysi, battaniye ve havlu: Son iki gün içinde çocuğun
yaş alt sınır olarak kabul kafasına değen tüm eşyaları çamaşır makinesine koyun ve sıcak suda
edilmemektedir. yıkayın. Makinede yıkanmış tüm çamaşırları çamaşır kurutucusu varsa en
yüksek sıcaklıkta en az 10 dakika kurutun.
• Diğer kişisel eşyalar: Saç aksesuarları, kasklar, kulaklıklar ve diğer kişisel
eşyalara saç biti bulaşabilir. Saç biti olan bir kişi son iki gün içinde bu
maddelerden herhangi birine dokunduysa, dokunduğu eşyaları plastik
poşetlere doldurup poşetleri gece boyunca dondurucuya koyarak veya iki
hafta boyunca kapalı tutarak bitleri öldürebilirsiniz.
• Mobilya, halı ve zeminler: Saç biti olan kişinin döktüğü tüyleri temizlemek
için mobilya, halı ve zeminleri güçlü bir elektrik süpürgesi ile süpürün.
• Bu uygulamaların yanı sıra ilaç tedavisini de kullanın.

202
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Öz Bakım Gelişimi

Akne
Akne, çocuklarda ve adölesanlarda en sık görülen cilt problemlerinden
biridir. Anormal keratinosit (derinin en dış tabakası olan epidermiste bulunan ve
keratin adı verilen proteini sentezleyen hücre) ve sebum üretiminin artmasıyla cilt
gözeneklerin tıkanmasıyla oluşur. Genellikle yüz (ilk olarak kaş ve burun
köprüsünün “T bölgesi” dağılımı boyunca ortaya çıkar), göğüs, omuzlar ve sırtta
görülür. Akne bulaşıcı değildir. Hijyen eksikliğine bağlı olarak oluşmamaktadır.
Adölesanların yaklaşık %85'ini etkiler ve 20'li ve 30'lu yaşlara kadar devam
edebilir. 9-10 yaş arası çocuklarda da akne görüldüğü için artık akne başlangıcı için
12 yaş alt sınır olarak kabul edilmemektedir.
Akne, çocuk ve adölesanlarda önemli psikososyal sorunlara neden
olmaktadır. Uzun süreli postinflamatuar hiperpigmentasyon ve kalıcı yara izi çocuk
ve adölesanlarda düşük benlik saygısına ve değersizlik duygularına neden olabilir.
Aknenin yönetiminde amaç; cildi temizlemek, komedonları (siyah nokta) ve
akneyi tedavi etmek ve yara izini önlemektir. Yüzü yıkamak sebum kalıntılarını
giderir. Ancak yüzü sert veya aşındırıcı ürünlerle çok sık yıkamak cildi tahriş
edebilir, ciltte bariyer görevi yapan stratum corneumun işlevini bozabilir ve cildin
sebum üretimini artırabilir.
Aknenin sıkılması önerilmez. Nitekim aknenin sıkılması ciltte iz kalma riskini
artırır. Ancak doktor tedavisi ile komedonlar temizlenebilir ve apseler boşaltılabilir.

Kulak Hijyeni
Çocuğun dış kulağı düzenli olarak temizlenebilir. Kulağı temizlemenin en
güvenli yolu kulağa pamuklu çubuk veya saç tokası gibi hiçbir şey sokulmadan
kulak kanalının görünen kısımlarını yumuşak bir bez ile temizlemektir (Resim 9.2.).

Resim 9.2. Kulağa Pamuklu Çubuk Uygulaması


(https://www.vectorstock.com/royalty-free-vector/ear-with-cotton-swab-vector-
5258376)

Kulak çubukları ile kulak kirini temizlemek yarardan çok zarara yol
açmaktadır. Kulak çubukları, kulak kanalındaki kiri daha ileriye iter, kulak zarında
hasara, baş dönmesine ve denge sorunlarına neden olabilir. Ayrıca çubuklar kulak
zarını yırtarak ağrıya, kanamaya ve kalıcı işitme kaybına neden olabilir.

203
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Öz Bakım Gelişimi

Amerikan Pediatri Akademisinin tavsiyesi: “Kulağınıza dirseğinizden daha


küçük bir şey sokmayın.”

Ayak ve Tırnak Hijyeni


Çocuklara küçük yaşta tırnaklarını kontrol etmeyi öğretmek sağlıklı bir
alışkanlıktır. Dermatologlar, çocuklar yaklaşık 9 veya 10 yaşına gelene kadar
ebeveynleri tarafından tırnaklarının kesilmesini önermektedir.
Amerikan Pediatri
Akademisinin tavsiyesi: Çocuklara tırnak kesme alışkanlıklarını öğretmek
“Kulağınıza
Çocuklar kendi tırnaklarını kesmeye hazır olduğunda, aşağıdaki bilgiler
dirseğinizden daha
küçük bir şey öğretilmelidir:
sokmayın.”
• Tırnaklarınızı kısa ve temiz tutun. Kısa tırnaklar daha temiz kalır ve daha az
kırılır. Uzun tırnaklar çabuk kırılır ve altlarına mikroplar birikir.
• Banyo veya duş aldıktan sonra tırnaklarınızı kesin. Tırnaklar bu halde daha
yumuşaktır. Bu nedenle düzeltmek daha kolaydır.
• Küçük tırnak makası ile tırnağınızı haftada bir veya iki kez kesin.
• El tırnaklarınızı parmak ucu şeklinde oval kesin (Resim 9.3.).
• Ayak tırnaklarınızı düz kesin. Ayak tırnaklarını düz kesmek tırnak batmasını
önler (Resim 9.4.).

El tırnaklarınızı parmak
ucu şeklinde oval kesin.
Ayak tırnaklarınızı düz
kesin.

Resim 9.3. El Tırnağı Kesimi Resim 9.4. Ayak Tırnağı Kesimi


(https://www.aad.org/public/parents-kids/healthy-habits/parents/kids/nail-care)

• Pürüzlü tırnak kenarlarını düzenlemek için tırnak törpüsü kullanın.


• Kütikülleri (tırnak eti) kesmeyin. Çünkü kütiküller tırnak kökünü korur.
Ayak ve ayak tırnaklarının sağlığını sürdürmek için;
• Çocuklara ayakkabı alırken ayak parmakları için hareket alanı
bırakın. Sıkışan ayak parmaklarında ağrılı tırnak batması olabilir.
• Çorapları günlük olarak değiştirin. Temiz çoraplar ayak sağlığının
korunmasına yardımcı olur. Kirli çoraplar ayak tırnağı enfeksiyonlarına yol
açabilir.
• Plajlar, havuzlar, soyunma odaları, kamplar ve otel banyoları (duşlar ve
küvetler dahil) gibi halka açık yerlerde çıplak ayakla dolaşmak yerine terlik
giyin. Halka açık yerlerde çıplak ayakla yürümek ayak tırnağı
enfeksiyonuna veya plantar (ayak tabanı) siğillere yol açabilir.

204
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Öz Bakım Gelişimi

El Hijyeni
El yıkama, okul dönemi çocukları için en önemli kişisel hijyen
alışkanlıklarından biridir. Bu yaşta çocuklar ellerini düzenli olarak yıkamaları
gerektiğini öğrenmelidir. Ancak el yıkama ile mikroplar ve hastalık arasındaki
bağlantıları anlamadıkları için bunu yapmayı genellikle unuturlar.

Çocuklara;
• Yemeklerden önce ve sonra,
• Tuvaleti kullanmadan önce ve kullandıktan sonra,
• Dışarıdan eve geldikten sonra,
• Hayvanlarla oynadıktan sonra,
• Hapşırdıktan, sümkürdükten veya öksürdükten sonra ellerini yıkamaları
gerektiği hatırlatılmalıdır.

• Çocuklara el yıkama alışkanlıklarını kazandırmak için günlük el


yıkama çizelgesi oluşturulabilir. Çocuktan gün içinde ellerini her
yıkadığında bu çizelgeye kaydetmeleri istenir. Bu çizelge ile gün
Örnek

sonunda çocuğun ellerini kaç kere yıkadığı belirlenir (Şekil 9.3.).

Şekil 9.3. El Yıkama Çizelgesi (https://www.nhsggc.org.uk/media/1922/health-protection-


scotland-reward-chart.pdf)

Çocuklara el yıkama alışkanlıklarını öğretmek

Ellerinizi yaklaşık 20 Çocuklara aşağıdaki adımları öğreterek el yıkama alışkanlıklarını


saniye yıkayın. geliştirmelerine yardımcı olabilirsiniz:

• Ellerinizi temiz ve ılık suyla ıslatın.

205
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Öz Bakım Gelişimi

• Sabunlayın, köpürtmek için ellerinizi ovalayın. Köpüğü ellerinizin her


yerine ve parmaklarınızın arasına sürün.
• Ellerinizi yaklaşık 20 saniye yıkayın.
• Su ile durulayın.
• Ellerinizi temiz bir havluyla kurulayın.

Kıyafet Hijyeni
Ebeveynler, çocuklara her gün kıyafetlerini değiştirmeyi öğretmelidir.
Özellikle dış giyimden daha fazla kötü kokabilecek çorap ve iç çamaşırların her gün
değiştirilmesine özen gösterilmelidir.
8-11 yaş arasındaki çocuklar kendi kıyafetlerinin bakımı konusunda daha
fazla sorumluluk alabilirler.

Çocuklar ne kadar çok


öz bakım becerisi
öğrenirse o kadar çok • Ebeveynler bu yaş grubundaki çocuklara kirli
bağımsız ve başarılı kıyafetlerini nereye koyacaklarını (örneğin kirli çamaşır
Örnek

olurlar. sepetine), kendi kıyafetlerini katlamayı ve asmayı


öğretmelidir.

Çocuklar ne kadar çok öz bakım becerisi öğrenirse o kadar çok bağımsız ve


başarılı olurlar.
Bireysel
Etkinlik

• Çocuklar için yatma rutini tablosu hazırlayınız.


Çocuklara bu tabloyu nasıl kullanacağını anlatınız.

• Çocuklara el yıkama alışkanlıklarını kazandırmak için


Bireysel Etkinlik

günlük el yıkama çizelgesi hazırlayınız. Çocuklardan gün


içinde ellerini her yıkadığında bu çizelgeye kaydetmelerini
isteyiniz. Gün sonunda bu çizelgedeki el yıkama sıklığını
toplayarak çocukların ellerini kaç kere yıkadığını
belirleyiniz.

206
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Öz Bakım Gelişimi

•ÖZ BAKIM
•Öz bakım, temel bir yaşam becerisidir. Çocuklar büyüdükçe kendilerine
bakmalarını ve daha bağımsız olmalarını sağlayan becerileri öğrenirler. Bu
becerilere “öz bakım” denir. Öz Bakım becerileri, giyinme, banyo yapma,
yemek yeme, diş fırçalama gibi günlük yaşam aktivitelerine katılmaya hazır
olmak için üstlenilen temel görevleri içerir.
Özet
•Öz Bakım Becerilerinin Önemi
•Temel öz bakım becerilerini kazanmak çocukların bağımsız olmasında çok
önemli bir rol oynar. Anne ve babanın yardımı olmadan kendi gereksinimini
karşılayabilen çocuklar kendilerine güvenir ve başarılı hisseder. Bağımsızlığın
ve öz güvenin artması çocukların okul başarısı ve iletişim becerilerini olumlu
yönde etkiler. Öz bakım becerileri gelişmiş çocukların bakımında
ebeveynlerin özellikle de annenin sorumluluğu büyük oranda azalır. Bu
nedenle öz bakım becerilerinin kazanılması çok önemlidir.
•Öz Bakım Becerilerini Geliştirmek İçin Gerekli Yapı Taşları
•El ve parmak gücü
•El kontrolü
•Duyusal işleme
•Nesne kullanımı
•İfade etme (dili kullanma)
•Planlama ve sıralama
•Alıcı dil
•Uyum
•Çocukların Öz Bakım Becerileri Nasıl Geliştirilir?
•Çocuğun öz bakım aktivitelerini öğrenme ve geliştirmelerini destekleyecek
ve teşvik edecek kişiler ebeveynlerdir. Çocukların öz bakım becerilerini
geliştirmek için sürekli pratik yapmaları önemlidir.
•Öz Bakım Becerilerini Geliştirmek İçin Ebeveynlerin Yapması Gerekenler
•Görsel materyal kullanın.
•Ödül kullanın.
•Görevleri küçük adımlara bölün.
•Küçük faaliyetler oluşturun.
•Gözlem yapın.
•Görevleri canlandırın.
•Tutarlı davranın.
•Yeterli zaman ayırın.
•Çocuğunuzu dahil edin.
•Alan yaratın.
•Rol modeli olun.
•Olumlu geri bildirimde bulunun.
•Rutin oluşturun.
•HİJYEN
•Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) hijyeni, hastalıkların yayılmasını önlemeyi
sağlayan ve sağlığı koruyan uygulama ve koşullar olarak tanımlamaktadır.
Hijyen, çok sayıda bulaşıcı hastalıkları önlemeye yardım eder.

207
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Öz Bakım Gelişimi

•Kişisel Hijyen
•Kişisel bakım olarak da bilinen kişisel hijyen, vücudun temizlenmesidir. Saç,
vücut, ayak, tırnak, cinsel organ, diş ve kıyafetlerin temizliğini
kapsamaktadır.
•Kişisel Hijyen Alışkanlıklarını Kazandırmak İçin Çocuklara:
Özet (devamı)
•Hijyenin önemini anlatın.
•El yıkamanın önemini vurgulayın.
•Banyo yapma, diş fırçalama, tırnak kesme gibi kişisel hijyen uygulamalarının
önemini öğretin.
•Banyo yapma, diş fırçalama, tırnak kesme, kulak temizleme gibi kişisel hijyen
uygulamalarını nasıl yapacağını öğretin.
•Banyo yapma, diş fırçalama, tırnak kesme gibi kişisel uygulamaların ne
zaman yapılacağına dair rutin oluşturun ve bu rutini sürdürmeye çalışın. Bu
şekilde çocuklar kişisel hijyenin günlük rutinlerinin bir parçası olduğunu
öğrenirler.
•Çocuklara temiz kıyafetler giydirin.
•Kişisel Hijyenin Önemi
•Kişisel hijyen vücutta kötü kokulara ve hastalıklara yol açabilecek
mikroorganizmaların vücuda girmesini engeller. Bu nedenle kişisel hijyen,
bulaşıcı hastalıkları azaltmak ve sağlıklı olmak için en önemli uygulamadır.
•Kişisel hijyen alışkanlıkları, sağlığı koruma işlevinin yanı sıra çocukların temiz
görünmelerini sağlar. Çocuklar diğer çocuklarla ilişki kurmaya başlayınca
hijyen alışkanlıkları sosyal gelişimini etkiler. Bu nedenle hijyen sadece sağlığı
geliştirme davranışlarına değil, aynı zamanda önemli sosyal işlevleri de
etkilemektedir. Sık sık yıkanan ve temiz giysiler giyinen çocuklar, arkadaşları
tarafından daha iyi karşılanır ve bu durum çocukların benlik saygısını olumlu
yönde etkiler. Temizlik, saç bakımı ve giyim konusunda sosyal yönden
beklenen hijyen standartlarına uygun olmayan çocuklar ise arkadaşları
tarafından olumsuz eleştirilere maruz kalabilir. Yıkanmamış giysiler, kepekli
saçlar veya vücudun kötü kokması gibi hijyen sorunları çocukların arkadaşları
tarafından alay konusu olmasına neden olabilir. Bu nedenle ebeveynlerin
çocuklarına yeni hijyen alışkanlıklarını gelişimlerine uygun olarak
kazandırmaları ve daha önce öğrenilen hijyen alışkanlıklarını devam
ettirmelerinde yardımcı olmaları gerekmektedir.

208
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
Öz Bakım Gelişimi

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi öz bakım becerilerini geliştirmek için gerekli yapı
taşlarından biri değildir?
a) El ve parmak gücü
b) Duyusal işleme
c) İfade etme (dili kullanma)
d) Alıcı dil
e) Gözlem yapma

2. Aşağıdakilerden hangisi çocukların öz bakım becerilerini geliştirmek için


ebeveynlerin yapması gerekenlerden biri değildir?
a) Çocuğunuzu dahil edin
b) Görevleri büyük adımlara bölün
c) Rol modeli olun
d) Olumlu geri bildirimde bulunun
e) Rutin oluşturun

3. Aşağıdakilerden hangisi 5-6 yaş arasındaki çocukların yapabileceği öz


bakım becerileri arasında yer almaz?
a) Kendi kendine yardım almadan giyinebilir.
b) Kendini kendine yemek yiyebilir.
c) Kendi kendine banyo yapabilir.
d) Okulda beslenme çantasını, kilitli poşetleri ve gıda ambalajlarını
açabilir.
e) Sırada oturmak, ödevlerini yapmak gibi öğretmenin talimatlarını
yapabilir.

4. Aşağıdakilerden hangisi 6-7 yaş arasındaki çocukların yapabileceği öz


bakım becerileri arasında yer almaz?
a) Okulda beslenme çantasını, kilitli poşetleri ve gıda ambalajlarını
açabilir.
b) Uyumak için yatağına tek başına gidebilir.
c) Farklı tat ve dokuda ki yiyecekleri yiyebilir.
d) Kendini kendine çatal bıçağı zorlanmadan kullanarak yemek yiyebilir.
e) Sandviç yapmak gibi kendisi için basit yemekler hazırlayabilir.

5. Aşağıdakilerden hangisi 6-12 yaş arasındaki çocuklar için önerilen uyku


süresidir?
a) 6-7 saat
b) 8-9 saat
c) 10-11 saat
d) 12-13 saat
e) 14-15 saat

209
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20
Öz Bakım Gelişimi

6. Aşağıdakilerden hangisi Amerikan Dermatoloji Akademisine göre 8-12 yaş


arasındaki çocukların gün aşırı veya her gün yıkanması gereken
durumlardan biri değildir?
a) Kuru veya kıvırcık saçları olan çocuklar
b) 12 yaşındaki çocuklar
c) Ergenliğe giren çocuklar
d) Yağlı ve düz saçı olan çocuklar
e) Aktif olan (açık havada oynayan, spor yapan veya yüzen) çocuklar

7. Çocukların saç ve saç derisinde aşağıdaki durumlardan hangisi görülürse


haftalık mevcut saç yıkama sıklığından bir saç yıkama çıkarılır?
a) Dökülme, donukluk ya da kuruluk
b) Yağ
c) Kötü koku
d) Kepek
e) Bit ve sirke

8. Aşağıdakilerden hangisi saç biti ve sirkesinin özelliklerinden biri değildir?


a) Saç biti, baş ve boyun bölgesine yerleşir.
b) Saç biti, 2-3 mm uzunluğundadır.
c) Yetişkin bitler genellikle yavaş hareket eder.
d) Saç biti, Sürünerek hareket eder.
e) Sirkeler saça tutunur.

9. Çocukların kulakları aşağıdaki yöntemlerden hangisi ile temizlenmelidir?


a) Pamuklu çubuk
b) Yumuşak bez
c) Kağıt havlu
d) Saç tokası
e) Çengel iğne

10. Aşağıdakilerden hangisi tırnak bakımında yapılması gereken uygulamalar


arasında yer almaz?
a) Tırnaklarınızı kısa ve temiz tutun.
b) Banyo veya duş almadan önce tırnaklarınızı kesin.
c) El tırnaklarınızı parmak ucu şeklinde oval kesin.
d) Ayak tırnaklarınızı düz kesin.
e) Kütikülleri (tırnak eti) kesmeyin.

Cevap Anahtarı
1.e, 2.b, 3.c, 4.e, 5.c, 6.a, 7.a, 8.c, 9.b, 10.b.

210
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21
Öz Bakım Gelişimi

YARARLANILAN KAYNAKLAR
AboutKidsHealth (2019). Ear cleaning: How to clean your child's ears. 15 Haziran
2021 tarihinde
https://www.aboutkidshealth.ca/article?contentid=1974&language=english
#:~:text=Your%20child's%20outer%20ears%20can,put%20in%20the%20ear
%20canal adresinden erişildi.
American Academy of Dermatology Association. Bathing: how often do children
need to take a bath? 15 Haziran 2021 tarihinde
https://www.aad.org/public/everyday-care/skin-care-basics/care/child-
bathing adresinden erişildi.
American Academy of Dermatology Association. Head lice: Diagnosis and
treatment. 15 Haziran 2021 tarihinde
https://www.aad.org/public/diseases/a-z/head-lice-treatment adresinden
erişildi.
American Academy of Dermatology Association. How often do children need to
wash their hair? 15 Haziran 2021 tarihinde
https://www.aad.org/public/parents-kids/healthy-habits/parents/wash-
hair adresinden erişildi.
American Academy of Dermatology Association. Teaching your child healthy hair
care habits. 15 Haziran 2021 tarihinde
https://www.aad.org/public/parents-kids/healthy-habits/parents/hair-care-
habits adresinden erişildi.
American Academy of Dermatology Association. Teaching your child healthy nail
care. 15 Haziran 2021 tarihinde https://www.aad.org/public/parents-
kids/healthy-habits/parents/nail-care adresinden erişildi.
American Academy of Dermatology Association. What kids should know about
nail care. 15 Haziran 2021 tarihinde https://www.aad.org/public/parents-
kids/healthy-habits/parents/kids/nail-care adresinden erişildi.
Ashton, R., & Weinstein, M. (2019). Acne vulgaris in the pediatric patient.
Pediatrics in Review, 40 (11) 577-589.
Ben-Joseph, E.P. (2019). All about sleep. 15 Haziran 2021 tarihinde
https://kidshealth.org/en/parents/sleep.html adresinden erişildi.
Centers for Disease Control and Prevention. Lice. 15 Haziran 2021 tarihinde
https://www.cdc.gov/parasites/lice/index.html adresinden erişildi.
Chicago Occupational Therapy. Early childhood self-care milestones. 15 Haziran
2021 tarihinde
https://chicagooccupationaltherapy.com/uncategorized/early-childhood-
self-care-milestones/ adresinden erişildi.
Eichenfield, L.F., Krakowski, A.C., Piggott, C., Del Rosso, J., Baldwin, H., Fallon
Friedlander, S., Levy, M., Lucky, A., Mancini, A.J., Orlow, S.J., Yan, A.C.,

211
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22
Öz Bakım Gelişimi

Vaux, K.K., Webster, G., Zaenglein, A.L., & Thiboutot, D.M. (2013). Evidence-
Based recommendations for the diagnosis and treatment of pediatric acne.
Pediatrics, 131 (Supplement 3) S163-S186.
http://drozlemyalcin.com/blog/tag/bit/
https://www.sosyaltarif.com/sac-biti-nasil-temizlenir/
https://www.vectorstock.com/royalty-free-vector/ear-with-cotton-swab-vector-
5258376
Kid Sense Child Development, Self Care Skills,
https://childdevelopment.com.au/wp-content/uploads/2014/11/Self-Care-
Skills.pdf adresinden erişildi.
Kid Sense Child Development. Self care skills. 15 Haziran 2021 tarihinde
https://childdevelopment.com.au/areas-of-concern/self-care/self-care-
skills/ adresinden erişildi.
Kid Sense Child Development. Self care development chart. 15 Haziran 2021
tarihinde https://childdevelopment.com.au/resources/child-development-
charts/self-care-developmental-chart/ adresinden erişildi.
Korioth, T., & Writer, S. (2017). Hear this: Cotton-tipped swabs are not made for
ears. 15 Haziran 2021 tarihinde American Academy of Pediatrics
https://www.aappublications.org/news/2017/06/19/PPCottonSwab061917
adresinden erişildi.
Köylü, H. (2018). Klinik Anlatımlı Tıbbi Fizyoloji. İstanbul: İstanbul Tıp Kitabevleri.
Kumar, S.B.P., Reddy, M.A., Paul, P., Das, L., JC, D., Kurian, B.P., Ghosh, S., & BN, R.
(2020). Importance of understanding the need of personal hygiene: A
comprehensive review. International Journal of Research in Pharmacy and
Pharmaceutical Sciences, 5(6): 56-61.
Lurie Children’s Hospital of Chicago. Self-care Skills. 15 Haziran 2021 tarihinde
https://www.luriechildrens.org/en/specialties-conditions/pediatric-
occupational-therapy/developmental-milestones/self-care-skills/
adresinden erişildi.
NHS Greater Glasgow and Clyde (NHSGGC). Bathing checklist for a teenage girl. 15
Haziran 2021 tarihinde https://www.nhsggc.org.uk/media/249136/bathing-
diagram_girl.pdf adresinden erişildi.
NHS Greater Glasgow and Clyde (NHSGGC). Bathing checklist for a teenage boy.
15 Haziran 2021 tarihinde
https://www.nhsggc.org.uk/media/249138/showering-diagram_boy.pdf
adresinden erişildi.
NHS Greater Glasgow and Clyde (NHSGGC). Hand washing. 15 Haziran 2021
tarihinde https://www.nhsggc.org.uk/media/1922/health-protection-
scotland-reward-chart.pdf adresinden erişildi.

212
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23
Öz Bakım Gelişimi

NHS Greater Glasgow and Clyde (NHSGGC). Morning routine (girl). 15 Haziran
2021 tarihinde https://www.nhsggc.org.uk/media/245938/morning-
routine-girl-large-images.pdf adresinden erişildi.
NHS Greater Glasgow and Clyde (NHSGGC). Self care. 15 Haziran 2021 tarihinde
https://www.nhsggc.org.uk/kids/life-skills/self-care/ adresinden erişildi.
NHS Greater Glasgow and Clyde (NHSGGC). Sleep. 15 Haziran 2021 tarihinde
https://www.nhsggc.org.uk/kids/life-skills/sleep/ adresinden erişildi.
Oswalt Morelli, A.O. (2021). Child Development & Parenting: Middle (8-11):
Hygiene. 15 Haziran 2021 tarihinde
https://www.gracepointwellness.org/1262-child-development-parenting-
middle-8-11/article/38335-hygiene adresinden erişildi.
Seeberger, C.K.A. (2013). The best ways to teach self-care skills. 15 Haziran 2021
tarihinde https://totalability.ca/wp-
content/uploads/ebooks/The_best_way_to_teach_self_care_skills.pdf
adresinden erişildi.
SNAICC-National Voice for our Children. Self-care for the children. 15 Haziran
2021 tarihinde https://www.supportingcarers.snaicc.org.au/caring-for-
kids/self-care-for-the-child/ adresinden erişildi.
Technical Assistance and Training System (TATS). Helping your child develop
independence. 15 Haziran 2021 tarihinde https://tats.ucf.edu/wp-
content/uploads/sites/9/2019/09/Adaptive-in-home-number-3-all-skills.pdf
adresinden erişildi.
Türk Dermatoloji Derneği. Hasta bilgilendirme broşürü. 15 Haziran 2021 tarihinde
http://www.turkdermatoloji.orghttps://turkdermatoloji.org.tr/media/hasta
_bilgilendirme/akne.pdf adresinden erişildi.

213
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24
OKULA HAZIRLIK VE OKUL
YAŞAMI

• Okula Hazırlık
OKUL DÖNEMİNDE
İÇİNDEKİLER

• Çocuğun hazırlıklı
olduğunu gösteren
etmenler GELİŞİM
• Okul Öncesi Dönem Dr. Öğr. Üyesi
• Okul öncesi eğitime
başlama Nesrin ŞEN CELASİN
• Hazırbulunuşluk (okul
olgunluğu)
• Okula Uyum Süreci
• Güvenli Okul

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Okula başlamak için çocuğun
HEDEFLER

psikolojik ve akademik yönden


hazırlıklı olduğunu gösteren
etmenleri açıklayabilecek,
• Okul öncesi eğitime başlamanın
amacını açıklayabilecek,
• Hazırbulunuşluğun tanımını ve
göstergelerini açıklayabilecek,
• Çocuğun okula uyum sürecinde
etkili olan faktörleri açıklayabilecek,
• Bir okulun güvenli olma düzeyinde
etkili olan değişkenleri
ÜNİTE ÜNİTE

10 10
açıklayabilecek,
• Güvenli bir okul ortamının
özelliklerini açıklayabileceksiniz.

© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı

OKULA HAZIRLIK VE OKUL YAŞAMI

Çocuğun Hazırlıklı Olduğunu


Okula Hazırlık
Gösteren Etmenler

Okul Öncesi Eğitime Başlama

Okul Öncesi Dönem


Hazırbulunuşluk (Okul
Olgunluğu)
Okula Uyum Süreci

Güvenli Okul

215
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı

GİRİŞ
Okula başlama, çocuk ve anne-babalar için çok heyecan verici bir durumdur
ve çocuğun yaşamındaki önemli dönüm noktalarından biridir.
Okula başlama süreci, ebeveynlerinden ilk defa ayrılmak zorunda kalan
çocuklar için kritik bir dönemdir. Çocuk, yaşamındaki bu kritik dönemde; heyecan,
kaygı, merak, korku, sevinç gibi farklı duyguları yaşamaktadır. Çocuklar ilk defa
programlı öğretim sürecinin gerektirdiği faaliyetlere katılmak, kurallara uymak,
talimatlara uygun davranış sergilemek, matematik, okuma, yazma vb. konularda
bilgi edinme gibi görevler ile karşılaşmaktadır. Bundan dolayı ilkokula başlamadan
önce, okul öncesi eğitim kurumlarında alınan eğitim, okula başlamayı
kolaylaştırabilecek ve bu geçişin uyumlu olmasını destekleyebilecektir.
Okula başlama süreci,
çocuklar için kritik bir Çocuklar, hem psikolojik hem de akademik olarak hazır olduklarında ilkokula
dönemdir. daha kolay uyum sağlayabilmektedirler. Aksi takdirde sınıfa uyum sağlama ve
kendisinden beklenen akademik görevleri yerine getirmekte zorluk yaşadıkları
bildirilmiştir.
Okul öncesi eğitimi alma, çocuğun daha sonraki okul yaşantısının niteliğini
belirleyen önemli bir aşamadır. Çünkü okul öncesi eğitim kurumları, çocuğun çok
yönlü gelişimini hedefleyen programlara sahip eğitim kurumlarıdır. Yapılan
araştırmalarda, okul öncesi eğitim almış olan çocukların ilköğretime daha kolay
uyum sağladıkları ve okul öncesi eğitim almamış olan çocuklara göre daha başarılı
oldukları saptanmıştır.
Bir çocuğun okula başlama yaşının gelmesi, harfleri yazabiliyor olması ya da
saymayı bilmesi okula hazır olmak için yeterli değildir. Yeni yaşamsal becerileri
içeren okula başlama süreci ve bu sürecin gerektirdiği uyum, çocuğun zihinsel,
sosyal duygusal, dil ve bedensel gelişimi alanlarında olgunluğa erişmiş olmasını
gerektirmektedir. Bu süreçte anne-babalara da büyük görevler düşmektedir.
Öğrencilerin ve öğretmenlerin kendilerini fiziksel, psikolojik ve duygusal
bakımdan özgür hissettikleri bir yer olarak nitelendirilen güvenli okul, geniş
kapsamlı ve çok boyutlu bir kavramdır. Yaşanan sorunların türleri ve kaynakları
açısından çok sayıda değişken ise, bir okulun güvenli olma açısından son derece
önemli etkenlerdir.

OKULA HAZIRLIK
Okula başlama, çocuğun yaşamındaki önemli dönüm noktalarından biridir
ve hem çocuk hem de anne-babalar için çok heyecan verici bir durumdur. Bundan
dolayı okula başlangıç konusunda öncesinde ve sonrasında nelerin yapılması
gerektiği çok önemlidir.
Yapılan araştırmalarda, çocuklar okula hem psikolojik hem de akademik
olarak hazırlıklarını tamamladıkları zaman okula uyum süreçlerinin çok daha kolay
olduğu görülmüştür. Aksi takdirde sınıfa uyum sağlama ve kendisinden beklenen
akademik görevleri yerine getirmekte zorluk yaşandığı gözlenmiştir. Ayrıca

216
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı

ailelerin de bu konuda dikkatli ve tedbirli olmaları bu sürece olumlu katkı sağladığı


görülmüştür.

Okula Başlamak İçin Çocuğun Psikolojik Yönden Hazırlıklı


Olduğunu Gösteren Etmenler
Bir çocuğun okula başlaması için psikolojik yönden hazırlıklı olduğunun
anlaşılmasını sağlayan ve dikkat edilmesi gereken özellikler aşağıda sıralanmıştır:
• Beklemeyi biliyor olması ve sıraya girerek, parmak kaldırıp
konuşarak bunu uygulamaya geçirebilmesi,
• İlgi ve sevgiyi paylaşabiliyor olması,
• Annesinden bağımsız hareket edebiliyor olması,
• Arkadaşlarıyla sosyalleşme sürecinde çıkan problemleri çözebilme
becerisine sahip olması,
• Hatalarını kendisi için büyük sıkıntı haline getirmeden kabullenebiliyor
olması,
• İstek ve ihtiyaçlarını ağlamadan ifade edebiliyor olması,
Okula başlamak için bir
çocuk psikolojik ve • Sosyal yönden girişimde bulunma becerilerinin gelişmiş olması (Örneğin:
akademik yönden hazır sınıfa girdiğinde “-Merhaba” demek ya da kendini tanıtmak”),
olmalıdır. • Kendine olan güven duygusunun gelişmiş olması son derece önemlidir.
Bu süreçte bir çocuğun okula başlamak için psikolojik yönden hazırlıklı
olduğunu gösteren etmenler yanı sıra bir diğer alan akademik yönden hazırlıklı
olmasıdır.

Okula Başlamak İçin Çocuğun Akademik Yönden Hazırlıklı


Olduğunu Gösteren Etmenler
Bir çocuğun okula başlaması için akademik yönden hazırlıklı olduğunun
anlaşılmasını sağlayan ve dikkat edilmesi gereken özellikler aşağıda sıralanmıştır:
• Masa başında dikkat süresinin yaşına uygun gelişmiş olması,
• Kalemi doğru tutabilmesi,
• Tüm ana ve ara renkleri tanıması,
• Rakamları tanıması ve bakarak ya da bakmadan düzgün şekilde
yazabilmesi,
• Görsel dikkat ve el becerisi gerektiren oyun becerilerinin gelişmiş olması,
• Zaman kavramlarının gelişmiş olması ve ifadelerde uygun dilbilgisi
ekleriyle kullanma becerisinin gelişmiş olması,
• Şarkı-şiir ve tekerleme öğrenme ya da ezberleyebilme becerisinin gelişmiş
olması,
Okula başlama,
çocukların erken • Neden sonuç ilişkilerinin yaşı seviyesinde fark edebiliyor olması,
çocukluk döneminde • Çocukların Kaba Motor Becerilerinde yani vücudunu mekan içinde
karşılaştıkları en önemli konumlandırıp, dengeli bir şekilde hareket ettirebilme becerisinin gelişmiş
değişikliklerden biridir. olması (Örneğin: Çocuğun kaydıraktan kayma, bisiklete binme ve top ile
oynanan oyunlarda yeterli koordinasyonu gösterebilmesi),

217
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı

• Ses ve harf eşleştirme becerisinin çocuğun yaşına uygun bir şekilde


gelişmiş olması da son derece önemlidir.
Tüm bunların ışığında, çocukların okul öncesinde psikolojik ve akademik
anlamda hazır olması onların eğitim hayatlarında daha başarılı olmalarına yardımcı
olmaktadır.

OKUL ÖNCESİ DÖNEM


Okul öncesi dönem, çocukların fiziksel, bilişsel ve sosyal gelişimlerinin hızlı
olduğu dönemlerden biridir. Bu çağda çocuğun geçirdiği gelişmeler gelecek yaşamı
için büyük önem taşımaktadır. Bloom’un çalışmalarına göre, 17 yaşa kadar olan
bilişsel gelişimin; %50’si 4 yaşına kadar, %30’u 4 yaşından 8 yaşına kadar, %20’si
ise 8 yaşından 17 yaşına kadar olmaktadır. Bundan dolayı erken dönemdeki eğitim
faaliyetlerinin önemi çok büyüktür. Ayrıca çocukların erken yaşlardan itibaren elde
ettiği bilgi, beceri ve öğrenmeler ileriki dönemlerde onların başarılı olma
ihtimallerini de arttırmaktadır.

Okul Öncesi Eğitime Başlama


Okula başlama, çocukların erken çocukluk döneminde karşılaştıkları en
önemli değişikliklerden biridir. Aileler ve çocuklar için önemli bir durumdur. Okula
başlama, çocuğun daha sonraki okul yaşantısının niteliğini belirleyen önemli bir
aşamadır.
Okul öncesi eğitim; çağdaş ve ekonomik toplumun gerektirdiği duygu ve
düşüncelerini özgürce ifade edebilen, araştırmacı, meraklı, girişimci, karşılaştığı
problemlere çözümler ve alternatifler üretebilen, kendi kendine karar verebilen,
kendi haklarına ve başkalarının haklarına saygılı, sahip olduğu potansiyeli en
Okula başlama,
çocuğun daha sonraki yüksek düzeyde, yeteneklerini de en iyi şekilde kullanabilme, kendi kendini de
okul yaşantısının denetleyebilen bireyler yetiştirebilmeyi amaçlamaktadır. Bu özellik aynı zamanda
niteliğini belirleyen çağdaş insanın özelliklerini de oluşturmaktadır. Bu nedenle de evde verilen
önemli bir aşamadır. eğitimin desteklenmesi için kurumsal eğitim de gerekmektedir.
Yapılan araştırmalarda, okulöncesi eğitim almış olan çocukların ilköğretime
daha kolay uyum sağladıkları ve okul öncesi eğitim almamış olan çocuklara göre
daha başarılı oldukları görülmüştür. Okulöncesi eğitim kurumları, çocuğun çok
yönlü gelişimini hedefleyen programlara sahip eğitim kurumlarıdır. Bu kurumlar,
aynı zamanda çocuğun bir sonraki eğitim-öğretim kademesine hazır oluşuna da
yardım etmektedir.

İyi bir okul öncesi eğitim için dikkat edilmesi gereken konular
İyi bir okul öncesi eğitim için dikkat edilmesi gereken birçok konu vardır.
Bunlardan bazıları şöyle özetlenebilir:
• Eğitimde çocuğun ve ailenin etkin katılımını sağlamak,
• Çocuğa verilen eğitimin onun gereksinimlerine uygun olmasına özen
göstermek,
• Çocukların Türkçe’yi doğru ve güzel konuşmalarına gereken önemi
vermek,

218
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı

• Eğitimde çocuğun bildiklerinden başlamak ve çocukların deneyerek


öğrenmesine olanak sağlamak,
• Oyunu, çocuklar için en uygun öğrenme yöntemi olarak kabul etmek,
• Eğitimde çocuğun, kendine saygı ve güven duyması için gerekli olan uygun
öğretmen tutumunu sergilemek,
• Çocuğa öz denetim kazandırmayı hedeflemek,
İyi bir okul öncesi • Grup kurallarını hep birlikte oluşturmak,
eğitim için dikkat • Sevgi, saygı, işbirliği, hoşgörü, yardımlaşma, dayanışma ve paylaşma
edilmesi gereken birçok davranışlarını özendirmek,
konu vardır. • Çocuğun çevresindeki çocuk ve yetişkinlerle olumlu ilişkiler kurmasını
teşvik etmek,
• Uygulanan programlarda çocukların ihtiyaçlarına göre esneklik yaratmak,
• Okulöncesi dönemde verilen eğitim ile çocukların bağımsız davranışlar
göstermelerini desteklemektir.
Okul öncesi eğitim kurumuna geçiş ile ilgili yapılan araştırmalar, uyum
sürecinde çocuk-aile-eğitim programının önemini vurgulamaktadır. İyi bir geçiş ve
uyum sürecinin; çocuğun öğrenmeye, okula, öğretmen ve yaşıtlarına karşı olumlu
bir tutum geliştirmesi, ev yaşantısındaki temel becerilerinin varlığı ve bunların yeni
beceri ve yeteneklerle arttırılması, ailenin olumlu tutumu ve çocuğun öğrenme ve
okul yaşantısına aktif katılımı, öğretmenin her bir çocuk için bireysel özellikleri
çerçevesinde gelişimsel açıdan uygun etkinliklere yer vermesi ve çocuğun okula
uyumunu sağlayacak destekleyici bir sınıf ortamının sağlanması gibi birçok farklı
özellikten etkilendiğini belirtmektedir. Kısaca, çocuğun okula uyum ve başarısı;
• Çocuğun kişilik özelliklerine,
• Ailenin çocuk yetiştirme tutumuna,
• Çocuğun sağlık durumuna,
• İçinde yaşanılan sosyal çevrenin zenginliğine,
• Varsa daha önceki okul yaşantılarına,
• Çocuğun akademik olarak hazır oluşuna, öğrenme ilgisine ve kapasitesine
bağlıdır.

İlkokula Hazır Bulunuşluk (Okul Olgunluğu)


Yeni yaşamsal becerileri
içeren okula başlama Çocuğun okula başlama yaşının gelmesi, harfleri yazabiliyor olması ya da
süreci ve bu sürecin saymayı bilmesi okula hazır olmak için yeterli değildir. Yeni yaşamsal becerileri
gerektirdiği uyuma içeren okula başlama süreci ve bu sürecin gerektirdiği uyum, çocuğun zihinsel,
“okul olgunluğu” denir.
sosyal duygusal, dil ve bedensel gelişimi alanlarında olgunluğa erişmiş olmasını
gerektirmektedir. Bu olgunluk “okul olgunluğu” olarak tanımlanmaktadır.

1-) Zihinsel gelişim alanında olgunluk göstergeleri


Bir çocuğun zihinsel gelişim alanındaki olgunluk göstergeleri aşağıda
sıralanmıştır:

• Görsel ve işitsel algılama yeteneği,


• Algıladıklarını hafızada tutabilme,
• Mantıklı düşünebilme,

219
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı

• Neden sonuç ilişkisini kurabilme ve yeterli kavram bilgisine sahip


olmasıdır.
Düşünce ve konuşma birbiriyle bağlantılıdır. Bunun için:
• Yönergeleri anlayabilmeli ve düşüncelerini ifade edebilmelidir.
• Okumayı yazmayı ve matematiği öğrenmesi istenen çocuğun, duyu
organlarının yeterli şekilde gelişmiş olması gerekir.
• Detayları kavrayabilmelidir.
• Hem görsel hem işitsel ayırt edebilme yeteneği göstermelidir.
• Dikkat ve el-göz koordinasyonu gelişmiş olmalıdır.
• Grupla yapılan etkinliklerde çocuğun yönergeleri uygulayabilmesi,
• Resimli kitapları ilgiyle inceleyebiliyor olması,
• Makası rahatlıkla kullanabiliyor olması,
• Ona verilen bir resmi çizgileri taşırmadan boyayabiliyor olması,
• Sınırlı alanlarda çizebiliyor olması, tek başına bir etkinlikte veya oyunda
yoğunlaşabilmesi beklenmektedir.

2-) Sosyal ve Duygusal gelişim alanında olgunluk göstergeleri


Bir çocuğun Sosyal ve Duygusal gelişim alanındaki olgunluk göstergeleri
aşağıda sıralanmıştır:
• 6 yaşında okula başlayacak olan çocuğun öncelikle yeterli özgüvene sahip
olması,
• Anne-baba ile güvenli ilişki kurmuş olması ve güvenli bir ayrılığı
başarabiliyor olması,
• Sorumluluk alabilmesi,
• Yaşıtlarıyla rahat sosyal ilişkiler kurabilmesi ve bu ilişkiyi sağlıklı bir şekilde
sürdüre bilmesi gereklidir.
• Kendi başına hareket edebilme, kendini ifade edebilme ve sosyal
problemleri çözebilme becerilerine sahip olmasıdır.

3-) Dil gelişimi alanında olgunluk göstergeleri


Dil gelişimi alanında Dil gelişimi alanında olgunluk, okuma yazmaya hazırlık için en önemli
olgunluk, okuma beceridir. Çocuklar okuma yazmaya başlamadan önce konuşma ve dinlemeyi
yazmaya hazırlık için en
öğrenmektedirler. Bir çocuğun Dil gelişimi alanındaki olgunluk göstergeleri aşağıda
önemli beceridir.
sıralanmıştır:
• Olayları kronolojik sırayla anlatabiliyor olması,
• Yeterli kelime hazinesine sahip olması,
• Zıt kavramları biliyor olması,
• Bir konuşmayı aktarabiliyor olması,
• Çocuğun o’na anlatılanları dinliyor olması ve yönergeleri anlıyor olması,
• Akıcı bir konuşmaya sahip olması gerekmektedir.

4-) Bedensel gelişim alanında olgunluk göstergeleri


Bir çocuğun bedensel gelişim alanındaki olgunluk göstergeleri aşağıda
sıralanmıştır:

220
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı

• Bedenini rahat kullanabiliyor ve bedensel koordinasyonunu sağlayabiliyor


olması,
• Vücut hareketlerine hâkim olması ve gösterilen hareketleri yapabiliyor
olması,
• Kalemi tutup yazabilecek ince kas gelişimine sahip olması gerekmektedir.
Değerlendirmeler sonucunda eğer çocuğun okula hazır olup olmadığı
konusunda kuşkular varsa bir uzmana başvurmak ve gerekli değerlendirmeleri
yapmak gerekmektedir. Bu değerlendirmeler sonucunda hazır olmadığı sonucuna
varılırsa; çocuğun okul için gerekli donanıma sahip olması için zayıf becerilerini
desteklemek gerekmektedir. Bu süreçte anne-babalara büyük görev düşmektedir.

İlkokula hazır bulunuşluğu etkileyen faktörler


Çocuğun okula uyum sağlayabilmesinde etkili olan bazı temel unsurlar
bulunmaktadır. Bunlar;

• Fizyolojik,
• Zihinsel,
• Sosyal,
• Duygusal ve
• Çevresel faktörler olarak sıralanabilir.
1. Fizyolojik faktörler: Fizyolojik faktörler arasında; çocuğun sahip olduğu
fiziksel özelliklerinin yanı sıra şeker hastalığı ve bir engel durumu varlığı, beslenme,
ince ve kaba motor gelişimi ve öz-bakım becerilerini yerine getirebiliyor olması son
derece önemlidir.
2. Sosyal-duygusal faktörler: Sosyal-duygusal faktörler açısından;
Çocuğun okula uyum yönergelere uyabilme, işbirliği yapabilme, kendini ifade etme, toplumsal kurallara
sağlayabilmesinde en uyabilmenin önemli olduğu vurgulanmaktadır.
temel unsurlar:
fizyolojik, zihinsel, 3. Zihinsel faktörler: Zihinsel faktörler açısından; nesne niteliklerini ayırt
sosyal, duygusal ve etme ve fark etme, sayma gibi ön öğrenmeleri içeren durumlar yer almaktadır.
çevresel faktörlerdir. 4. Çevresel faktörler: Çevresel faktörler arasında ise; ailenin sosyal ve
ekonomik durumu, kültürel seviyesi, ev ortamı, görsel ve işitsel iletişim araçlarının
olması, yazılı materyaller gibi öğeler yer almaktadır.
Harman ve Çelikler (2012) ilkokula hazır bulunuşluğu etkileyen faktörleri;
• Çocuğun eğitim gördüğü okul,
• Okula başlama yaşı,
• Okul öncesi eğitimde geçen süre,
• Erken eğitim,
• Okul öncesi eğitim alma,
• Hazırlık sınıfında okuma,
• Öğretmen, aile ve aile ortamı,
• Ailenin sosyoekonomik düzeyi,
• Ebeveyn çocuk iletişimi,
• Çocuğun bakım şekli,

221
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı

• Ebeveynlerin eğitim düzeyi,


• Olumlu akran ilişkileri,
• Evin fiziksel yapısı şeklinde sıralamıştır.
Amerika Ulusal Eğitim Amaçları Paneli’nde ise, bireyin okuldaki başarısında;
1. Fiziksel sağlık ve Motor gelişim,
2. Duygusal ve Sosyal gelişim,
3. Dil gelişimi,
4. Bilişsel gelişim,
5. Öğrenme ile ilgili yaklaşımlar olmak üzere beş gelişimsel alanın önemine
vurgu yapılmaktadır.

İlkokul 1.Sınıfa Başlayacak Çocuğu Olan Anne-Babaların


Görevleri
• Kendi kendilerine çocuğa okuma-yazma öğretmeye çalışmamalılar,
• Çocuklarını diğer çocuklarla kıyaslamamalılar,
İlkokula başlamadan
• Çocuğun sorularına doğru ve anlayabileceği cevaplar vermeliler,
önce görme
yeterliliğinin tespiti için • Eğer çocuk anasınıfına devam ediyorsa ilkokul ve anaokulu
çocuğa mutlaka göz karşılaştırmasını olumsuz cümleler kurarak yapmamalıdırlar,
muayenesi yaptırılmalı.

•"Anaokulunda oyuncaklar var ama ilkokulda yok." gibi bir cümle


Örnek

kurmak yerine, "Anaokulunda oyuncakların vardı, ilkokulda ise


kendi çantan ve içinde kitapların , defterlerin, kalemlerin vs.
olacak" şeklinde cümle kurulmalıdır.

• Çocuklarının ilkokuldan korkmalarına sebep olmamaları için okul seçimi


konusundaki kaygılarını çocuğa yansıtmamaları ve çocuğun yanında bu
konuları konuşmamalıdırlar.
• Çocukları, daha önceden izin alarak gidecekleri okula geziye götürmek ve
kendisini nelerin beklediğini açıklamak.
• İlkokula başlamadan önce görme yeterliliğinin tespiti için çocuğa mutlaka
göz muayenesi yaptırılmaları,
• Okullar açılmadan 1 hafta önce uyku ve kahvaltı saatlerini düzenlemeleri,
• Kendi ideallerinden önce çocuklarının kişiliğine, gelişim ve yeterlilik
Okul, çocuğun alıştığı ve
kendini güvende düzeyine uygun okul seçmeleri son derece önemlidir.
hissettiği aile ortamı
dışındaki bir ortama OKULA UYUM SÜRECİ
doğru atılan ilk adımdır.
Çocuk için okul, alıştığı ve kendini güvende hissettiği aile ortamı dışındaki bir
ortama doğru atılan belki de ilk adımdır. Bu nedenle uyulması gereken yeni
kuralları, yerine getirilmesi gereken yeni görevleri, yeni arkadaşları ve öğretmeni
ile uyum sağlaması gereken birçok farklı özelliği içeren yeni bir sosyal çevre
konumundadır.

222
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı

Okula başlamak hem çocuk hem de aile için büyük bir yenilik ve değişimdir.
Bu önemli başlangıç için çocuğun hazır olması ilerideki başarısını da etkileyecektir.
Çocuk için okul, hiç tanımadığı bir ortam, öğretmenler, yeni arkadaşlar, uymak
zorunda olduğu kuralları içeren yeni bir sosyal çevredir. Ancak çocuk gerekli bilgi
ve becerilere sahip olursa okula uyum sağlayabilir.
Çocuk, okula başladığı ilk günde uyumlu davranışlar sergileyebilir ya da
hiçbir tepki vermeyebilir. Bazı çocuklar ise, çok açık bir şekilde uyumsuzluk
tepkileri gösterebilir. Çocuğun ağlaması, bağımlı davranışlar, saldırgan tepkiler ya
da kontrolsüz davranışlar geliştirmesi, çevreden gözlenebildikleri için çocuğa
müdahale edilmesine yol açar. Ancak çocukların gecikmiş tepkiler vermesi de
beklenen diğer bir durumdur. Özellikle içine kapanık tepkiler, uyum davranışlarıyla
karıştırılabileceği için, böyle durumlarda çocuğun yardıma gereksinim duyduğu
gözden kaçırılabilir. Bu nedenle anne babaların ve öğretmenlerin, çocukların okula
başladığı ilk günlerden itibaren dikkatli gözlemler yapmaları önerilmektedir.
Okula başlamak çocuk
ve ailesi için büyük bir Çocuğun Okula Uyum Sürecinde Etkili Olan Faktörler
yenilik ve değişimdir. Çocuğun okula başlaması, önemli bir olaydır. Ancak anne-babalar bunu
çocuğu kaygılandıracak şekilde abartırlarsa, çocuklarının okula uyumunu
zorlaştırırlar.
Okula başlama, bir çocuğun yaşamında yeterince önemli olduğu için anne-
babalar aynı zamana, başka bir önemli olayı sıkıştırmamaya özen göstermelidir.
Örnek

•Bir ameliyat, sünnet ya da taşınma durumu gibi.

Okula başlama zamanı, çocuğun alışkanlıklarını değiştirmek, vazgeçmediği


şeylerden vazgeçirmek için de uygun bir zaman değildir.

•O güne kadar çocuk, anne-baba ile beraber yatıyorsa, yatakları


Örnek

ayırmak için okula başlama anı beklenmemelidir. Anne-babalar,


daha önceden bu ve benzeri bağımlı davranışlardan kurtulması
için çocuklarını desteklemelidir.

Okula uyum süreci sadece çocuk için değil, aynı zamanda aile için de yeni bir
deneyimdir. Çünkü çocuklar okula, o zamana kadar ailesi ve yakın çevresiyle olan
etkileşimleri ile edindikleri deneyimler, alışkanlıklar ve beceriler ile başlarlar.
Bundan dolayı bir çocuğun temel yaşamsal deneyimleri edinebilmesi için ailenin
tutumu, çocuğun okula uyum sürecinde oldukça etkilidir.

223
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı

•Aile ortamında bağımlılıktan bağımsızlığa doğru sağlıklı bir şekilde

Örnek
ilerlemesine yardımcı olunan, yaş ve gelişim özelliklerine uygun
sorumlulukları üstlenmesine ve yerine getirmesine izin verilen,
oyun ve arkadaş deneyimi olan bir ortam, çocukların bu yeni
duruma da kolay uyum sağlamalarına fırsat vermektedir.

Hem çocuk hem de aile için önemli bir adım olan okula başlama ve uyum
sürecinde etkili olan bir diğer faktör ise, okul ve öğretmendir. Bu süreçte
öğretmenin uyum süreci ile ilgili bilgili olması ve çocukların onlar için yeni olan bu
sürece uyum sağlayabilmelerini kolaylaştırabilmek amacıyla okulun ilk ayını
yeniliklere alışma ve gerekli olan yeni becerileri kazandırabilme olarak
Okula başlama
sürecinde yer alan değerlendirmesi gerekmektedir.
yenilikler ve
Okula Uyum Sürecinde Çocuk, Aile ve Eğitimcinin Rolü
değişiklikler çocukta
bazı kaygı ve korkuların Okula başlama hangi eğitim seviyesinde olursa olsun çocuk ve ailesi için
oluşmasına neden heyecan verici bir süreçtir. Çocukların alıştıkları aile ortamından farklı bir ortama
olabilir.
adım atmalarını içeren okula başlama süreci içerisinde yer alan yenilikler ve
değişiklikler ile çocukta bazı kaygı ve korkuların oluşmasına neden olabilir. Okula
başlangıç aşamasında çocuğun;
• Okula gidiş yolunda tehlikelerle karşılaşılabileceğine,
• Okul içerisinde kaybolabileceğine,
• Sınıfın kalabalık olmasından dolayı ürkebileceğine,
• Ailesinin onu bırakabileceğine veya söylenilen saatte almaya
gelemeyeceğine,
• Okulda yalnız kalabileceğine ait korkuları olabilir.
Bununla birlikte çocukların;
• Okulda olduğu sırada evde neler olduğu,
• Ailesinin onu özleyip özlemediği,
• Oyuncaklarına bir şey olup olmayacağı,
• Tuvaleti gelirse ne yapacağı,
• Arkadaşı olup olmayacağı vb. konulara ait kaygıları da olabilir.
Özellikle okula ait korkuların ve kaygıların yaşanması durumu, ailenin bu
durumlarla ilgili koşulları yerine getirmemesine bağlı olarak uzayabilir.

•Söylenen saatte çocuğun okuldan alınmaması, alışma


Örnek

döneminde çocuğun bütün gün okulda bırakılması vb.

224
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı

Ayrıca, eğitimcinin ve okulun uyum konusundaki katı tavırlarına bağlı olarak


da çocuğun okula ait korku ve kaygı yaşama durumu uzayabilir.
Yine bu dönemde çocuğun okula başlama sürecinin;

• Yeni bir kardeşin doğumu,


Aileler çocuğun okula • Yeni bir eve veya şehre taşınma,
başlama ve okula • Aile bireylerinden birinin kaybı gibi çocuğun yaşantısında stres yaratan
uyumu sürecinde kritik durumlara denk gelmesi çocuğun okula uyumunu zorlaştırabilir.
bir rol oynamaktadır.
Aileler çocuğun okula başlama ve okula uyumu sürecinde kritik bir rol
oynamaktadır. Aile, okula uyum sürecinde sadece çocuğun okulun sosyal,
duygusal, akademik ve fiziksel beklentileri açısından temel yaşamsal deneyimleri
edinmesinde etkili değildir. Aynı zamanda aile, çocuk ve okul yaşantısı ile ilgili
kendi beklentileri, okula karşı kendi deneyimleri sonucunda takındığı tutum, kişilik
özellikleri ve aile içi iletişim açısından da çocuğun okula uyumunu kolaylaştırmakta
veya zorlaştırmaktadır.
Ailenin, çocuğunun okul hayatıyla ilgilenmesi önemlidir. Ancak bu, sadece
eğitimiyle ilgilenmek anlamına gelmemelidir. Çocuğun okul hayatı; arkadaşlarını,
okul şakalarını, okul sırlarını, servis anılarını, öğretmenlerini ve derslerini de
kapsar. Bu yüzden, bir ailenin çocuğunun okuluyla ilgilenirken, sadece ödevlerini,
yerine getirmesi gereken sorumluluklara ve uyması gereken kurallara odaklanması
doğru değildir.
Anne-babaların
hayatları ile ilgili Çocuklar, anne-babanın okul hayatıyla ilgili deneyimlerini dinlemekten,
anılarını dinlemek, anne-babanın o günlere ait hissettiklerini öğrenmekten çok hoşlanırlar. Bu,
çocuğun okula uyumu çocukları anne-babalara yakınlaştırır ve çocuğa okula başlamanın normal bir süreç
açısından çok olduğunu düşündürür. Bu nedenle, anne-babalar çocuklarına kendi okul hayatları
önemlidir. ile ilgili anılarını paylaşmaları, anne-babaların onların kendilerini anladığını
hissetmeleri ve okula uyum açısından çok önemlidir.

• Siz de anne ve babanızın okul hayatı ile ilgili


Etkinlik
Bireysel

anılarından birkaç örnek oluşturunuz.

GÜVENLİ OKUL
Güvenli okul, geniş kapsamlı ve çok boyutlu bir kavramdır.

Bir Okulun Güvenli Olma Düzeyinde Etkili Olan Değişkenler


Yaşanan sorunların Yaşanan sorunların türleri ve kaynakları açısından çok sayıda değişken, bir
türleri ve kaynakları okulun güvenli olma düzeyinde etkili olmaktadır.
açısından çok sayıda
değişken, bir okulun 1. Sorunun türleri açısından okul güvenliğinde etkili olan faktörler:
güvenli olma düzeyinde
Bu faktörler;
etkilidir.
• Zorbalık,

225
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı

• Hırsızlık,
• Tahripçilik,
• Alkol ve uyuşturucu madde kullanımı,
• Çete faaliyetleri,
• Okula silah, kesici alet, vb. Getirilmesi,
• Yangın ve deprem gibi kriz durumları şeklinde sıralanabilir.
2. Sorunun kaynakları açısından okul güvenliğinde etkili olan
faktörler:
Bu faktörler;

• Öğrenciler,
• Öğretmenler,
• Okul yöneticileri,
• Aile,
• Toplum,
• Medya ve küreselleşme şeklinde sıralanabilir. Bu faktörler gibi birçok
etmen okulda şiddet ve güvenli okul ile ilişkili kabul edilmektedir.
Güvenli okul özellikleri olarak ise, öğrencilerin;

• Kendilerini özgürce ifade etmeleri,


• Öğrenmek için çalışırken öğretmenlerin ve diğer görevlilerin kendilerine
yardımcı olmaları,
• Kendilerini tehlikeden ve korkudan uzak ve güvende hissetmeleri olarak
sıralanabilir.
Bu anlamda güvenli okul; öğrencilerin ve öğretmenlerin kendilerini fiziksel,
psikolojik ve duygusal bakımdan özgür hissettikleri bir yer olarak nitelendirilebilir.

Güvenli Bir Okul Ortamının Özellikleri


Güvenli bir okul ortamının özellikleri şu şekilde sıralanabilir:
• Olumlu ve destekleyici okul ortamı,
• Kaliteli akademik öğretim,
• Okuldaki planlama ve politika belirleme kararlarına öğrenci ve ailelerin
katılımı,
Güvenli okul; • Güvensizlik, kaygı ve üzüntü ile sonuçlanan zorlayıcı önlemlerin daha az
öğrencilerin ve kullanılması,
öğretmenlerin
• Danışmanlık hizmetlerinin sağlanması,
kendilerini fiziksel,
psikolojik ve duygusal • Şiddet önleme, çatışma çözümü ve krize müdahale plan ve programlarının
bakımdan özgür olması,
hissettikleri bir yerdir. • Akran arabuluculuğu ve çatışma çözüm tekniklerinden oluşan önleme
programlarının uygulanması,
• Çevresel tasarımlar ve teknolojik buluşların, öğrencilerin ve eğitimcilerin
güvenliğine katkı sağlayabilecek olanlarından yararlanma,
• Okul güvenliğini sağlamak ve şiddeti önlemeye yönelik yazılı müdahale
planlarının olmasıdır.

226
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı

• OKULA HAZIRLIK
• Okula başlama, çocuğun yaşamındaki önemli dönüm noktalarından biridir
ve hem çocuk hem de anne-babalar için çok heyecan verici bir durumdur.
• Okula Başlamak İçin Çocuğun Psikolojik Yönden Hazırlıklı Olduğunu
Gösteren Etmenler
Özet
• Beklemeyi biliyor olması ve sıraya girerek, parmak kaldırıp konuşarak bunu
uygulamaya geçirebilmesi, ilgi ve sevgiyi paylaşabiliyor olması gibi bazı
özellikler vardır.
• Masa başında dikkat süresinin yaşına uygun gelişmiş olması, kalemi doğru
tutabilmesi, tüm ana ve ara renkleri tanıması, rakamları tanıması ve bakarak
ya da bakmadan düzgün şekilde yazabilmesi gibi bazı özellikler vardır.
•OKUL ÖNCESİ DÖNEM
•Okul öncesi dönem, çocukların fiziksel, bilişsel ve sosyal gelişimlerinin hızlı
olduğu dönemlerden biridir. Bu çağda çocuğun geçirdiği gelişmeler gelecek
yaşamı için büyük önem taşımaktadır.
•Okul Öncesi Eğitime Başlama
•Okula başlama, çocukların erken çocukluk döneminde karşılaştıkları en
önemli değişikliklerden biridir. Aileler ve çocuklar için önemli bir durumdur.
Okula başlama, çocuğun daha sonraki okul yaşantısının niteliğini belirleyen
önemli bir aşamadır.
•İyi bir okul öncesi eğitim için dikkat edilmesi gereken konular
•Eğitimde çocuğun ve ailenin etkin katılımını sağlamak, çocuğa verilen
eğitimin onun gereksinimlerine uygun olmasına özen göstermek, çocukların
Türkçe’yi doğru ve güzel konuşmalarına gereken önemi vermek, eğitimde
çocuğun bildiklerinden başlamak ve çocukların deneyerek öğrenmesine
olanak sağlamak gibi dikkat edilmesi gereken konular vardır.
•İlkokula Hazır Bulunuşluk (Okul Olgunluğu): “Okul olgunluğu” olarak
tanımlanan yeni yaşamsal becerileri içeren okula başlama süreci ve bu
sürecin gerektirdiği uyum, çocuğun zihinsel, sosyal duygusal, dil ve bedensel
gelişimi alanlarında olgunluğa erişmiş olmasını gerektirmektedir.
•1-) Zihinsel gelişim alanında olgunluk göstergeleri: çocuğun algıladıklarını
hafızada tutabilme, mantıklı düşünebilme, neden sonuç ilişkisini kurabilme
ve yeterli kavram bilgisine sahip olmasıdır. Düşünce ve konuşma birbiriyle
bağlantılıdır.
•2-) Sosyal ve Duygusal gelişim alanında olgunluk göstergeleri: 6 yaşında
okula başlayacak olan çocuğun öncelikle yeterli özgüvene sahip olması,
anne-baba ile güvenli ilişki kurmuş olması ve güvenli bir ayrılığı başarabiliyor
olması gibi sosyal ve duygusal gelişim alanında olgunluk göstergeleri
gereklidir.
•3-) Dil gelişimi alanında olgunluk göstergeleri: olayları kronolojik sırayla
anlatabiliyor olması, yeterli kelime hazinesine sahip olması, zıt kavramları
biliyor olması, bir konuşmayı aktarabiliyor olması gibi dil gelişimi alanında
olgunluk göstergeleri gereklidir.
•4-) Bedensel gelişim alanında olgunluk göstergeleri: bedenini rahat
kullanabiliyor ve bedensel koordinasyonunu sağlayabiliyor olması, kalemi
tutup yazabilecek ince kas gelişimine sahip olması gibi bedensel gelişim
alanında olgunluk göstergeleri gerekmektedir.
•İlkokula hazır bulunuşluğu etkileyen faktörler: fizyolojik, zihinsel, sosyal,
duygusal ve çevresel faktörler olarak sıralanabilir.

227
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı

•1. Fizyolojik faktörler: çocuğun sahip olduğu fiziksel özelliklerinin yanı sıra
şeker hastalığı ve bir engel durumu varlığı, beslenme, ince ve kaba motor
gelişimi ve öz-bakım becerilerini yerine getirebiliyor olması son derece
önemlidir.
• 2. Sosyal-duygusal faktörler: yönergelere uyabilme, işbirliği yapabilme,
kendini ifade etme, toplumsal kurallara uyabilmenin önemli olduğu
Özet (devamı)
vurgulanmaktadır.
• 3. Zihinsel faktörler: nesne niteliklerini ayırt etme ve fark etme, sayma gibi
ön öğrenmeleri içeren durumlar yer almaktadır.
• 4. Çevresel faktörler: ailenin sosyal ve ekonomik durumu, kültürel seviyesi,
ev ortamı, görsel ve işitsel iletişim araçlarının olması, yazılı materyaller gibi
öğeler yer almaktadır.
• İlkokul 1.Sınıfa Başlayacak Çocuğu Olan Anne-Babaların Görevleri
•Kendi kendilerine çocuğa okuma-yazma öğretmeye çalışmamalılar,
çocuklarını diğer çocuklarla kıyaslamamalılar, çocuğun sorularına doğru ve
anlayabileceği cevaplar vermeliler, eğer çocuk anasınıfına devam ediyorsa
ilkokul ve anaokulu karşılaştırmasını olumsuz cümleler kurarak
yapmamalıdırlar vb. anne-baba görevleri vardır.
•OKULA UYUM SÜRECİ
•Çocuk için okul, uyulması gereken yeni kuralları, yerine getirilmesi gereken
yeni görevleri, yeni arkadaşları ve öğretmeni ile uyum sağlaması gereken
birçok farklı özelliği içeren yeni bir sosyal çevre konumundadır.
•Çocuğun Okula Uyum Sürecinde Etkili Olan Faktörler
•Çocuğun okula başlaması, önemli bir olaydır. Ancak anne-babalar bunu
çocuğu kaygılandıracak şekilde abartırlarsa, çocuklarının okula uyumunu
zorlaştırırlar.
•Okula Uyum Sürecinde Çocuk, Aile ve Eğitimcinin Rolü
•Okula başlama hangi eğitim seviyesinde olursa olsun çocuk ve ailesi için
heyecan verici bir süreçtir. Çocukların alıştıkları aile ortamından farklı bir
ortama adım atmalarını içeren okula başlama süreci içerisinde yer alan
yenilikler ve değişiklikler ile çocukta bazı kaygı ve korkuların oluşmasına
neden olabilir. Özellikle okula ait korkuların ve kaygıların yaşanması durumu,
ailenin bu durumlarla ilgili koşulları yerine getirmemesine bağlı olarak
uzayabilir.
•GÜVENLİ OKUL
•Güvenli okul, geniş kapsamlı ve çok boyutlu bir kavramdır.
•Bir Okulun Güvenli Olma Düzeyinde Etkili Olan Değişkenler
•Yaşanan sorunların türleri ve kaynakları açısından çok sayıda değişken, bir
okulun güvenli olma düzeyinde etkili olmaktadır.
•1. Sorunun türleri açısından okul güvenliğinde etkili olan faktörler: zorbalık,
hırsızlık vb. şeklinde sıralanabilir.
•2. Sorunun kaynakları açısından okul güvenliğinde etkili olan faktörler:
öğrenciler, öğretmenler, okul yöneticileri, aile vb. şeklinde sıralanabilir.
•Güvenli Bir Okul Ortamının Özellikleri: Olumlu ve destekleyici okul ortamı,
Kaliteli akademik öğretim, okuldaki planlama ve politika belirleme
kararlarına öğrenci ve ailelerin katılımı gibi özelliklerdir.

228
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi bir çocuğun okula başlaması için psikolojik yönden
hazırlıklı olduğunun anlaşılmasını sağlayan özellikler arasında yer almaz?
a) Annesinden bağımsız hareket edebiliyor olması
b) Neden sonuç ilişkilerinin yaşı seviyesinde fark edebiliyor olması
c) İstek ve ihtiyaçlarını ağlamadan ifade edebiliyor olması
d) Beklemeyi biliyor olması
e) İlgi ve sevgiyi paylaşabiliyor olması

2. Aşağıdakilerden hangisi okul öncesi eğitimin amaçları arasında yer almaz?


a) İyi bir kas yapısına sahip olmayı sağlama
b) Karşılaştığı problemlere çözümler ve alternatifler üretebilen
c) Kendi kendine karar verebilen
d) Kendi haklarına ve başkalarının haklarına saygılı olma
e) Yeteneklerini de en iyi şekilde kullanabilme

3. Aşağıdakilerden hangisi iyi bir okul öncesi eğitimde dikkat edilmesi


gereken konular arasında yer almaz?
a) Sevgi, saygı, hoşgörü, yardımlaşma ve paylaşma davranışlarını
özendirmek
b) Çocukların deneyerek öğrenmesine olanak sağlamak
c) Çocuğun, kendine güven duyması için uygun öğretmen tutumunu
sergilemek
d) Eğitimde sadece çocuğun etkin katılımını sağlamak
e) Çocuğa öz denetim kazandırmayı hedeflemek

4. Aşağıdakilerden hangisi bir çocuğun okula uyum ve başarısının bağlı


olduğu etmenlerden değildir?
a) Çocuğun akademik olarak hazır oluşuna
b) Çocuğun kişilik özelliklerine
c) Çocuğun beslenmesine
d) Ailenin çocuk yetiştirme tutumuna
e) Çocuğun sağlık durumuna

5. Aşağıdakilerden hangisi “okul olgunluğu” tanımına uygundur?


a) Çocuğun okula başlama yaşının gelmiş olması
b) Çocuğun harfleri yazabiliyor ve saymayı biliyor olması
c) Çocuğun zihinsel, sosyal duygusal, dil ve bedensel gelişim alanlarında
olgunluğa erişmiş olması
d) Çocuğun zihinsel ve bedensel gelişim alanlarında olgunluğa erişmiş
olması
e) Çocuğun sosyal duygusal ve dil gelişimi alanlarında olgunluğa erişmiş
olması

229
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı

6. Düşünce ve konuşmanın birbiriyle bağlantılı olması, hangi gelişim alanının


olgunluk göstergesidir?
a) Sosyal gelişim alanı
b) Zihinsel gelişim alanı
c) Dil gelişimi alanı
d) Bedensel gelişim alanı
e) Duygusal gelişim alanı

7. Aşağıdakilerden hangisi ilkokula başlayacak çocuğu olan anne-babaların


görevlerinden değildir?
a) Çocuklarını diğer çocuklarla kıyaslamamaları
b) Kendi ideallerine göre çocuklarına okul seçmeleri
c) Okul seçimi konusundaki kaygılarını çocuğa yansıtmamaları
d) Çocuklarına mutlaka göz muayenesi yaptırmaları
e) Okulaçılışından 1 hafta önce çocuklarının uyku saatlerini
düzenlemeleri

8. Aşağıdakilerden hangisi ilkokula hazır bulunuşluğu etkileyen çevresel


faktörlerdendir?
a) Öz-bakım becerilerini yerine getirebiliyor olması
b) Çocuğun bir engel durumu varlığı
c) Yönergelere uyabilme
d) Ailenin sosyal ve ekonomik durumu
e) Kendini ifade etme

9. Aşağıdakilerden hangisi bir çocuğun okula uyum sürecini olumsuz


etkileyen faktörler arasında yer almaz?
a) Anne-babanın konuyla ilgili çok kaygılı olması ve çocuğuna yansıtması
b) Önemli yaşam olaylarının okula başlama ile aynı zaman diliminde
gerçekleştirilmesi (taşınma, ameliyat olma vb.)
c) Çocuğun alışık olduğu rutinlerinin değiştirilmesi için okula başlama
zamanının seçilmesi
d) Ailenin aşırı koruyucu tutuma sahip olması
e) Okul öncesi dönemde çocuğa aile içinde sorumluluklar verilmesi

10. Aşağıdakilerden hangisi, güvenli bir okul ortamının özelliklerinden


değildir?
a) Danışmanlık hizmetlerinin sağlanması
b) Şiddet önleme plan ve programların olması
c) Üzüntü ile sonuçlanan zorlayıcı önlemlerin kullanılması
d) Akran arabuluculuğu tekniği uygulanması
e) Çevresel tasarımlar ve teknolojik buluşlar

Cevap Anahtarı
1.b, 2.a, 3.d, 4.c, 5.c, 6.b, 7.b., 8.d, 9.e, 10.c

230
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Alantar M. (2021). Çocukların Okula İyi Bir Başlangıç Yapması İçin 10 Öneri. Sağlık
Rehberi. Memorial Şişli Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü
Yayını. 01.07.2021 tarihinde https://www.memorial.com.tr/saglik-
rehberi/cocuklarin-okula-iyi-bir-baslangic-yapmasi-icin-10-oneri.
adresinden erişildi.
Bayhan, Dirim (2003). Çoklu Zekâ Kuramına Dayanan Okuma-Yazmaya Hazırlık
Programının, 6.0 Yaş Çocuklarının Okula Hazır Bulunuşluk Düzeylerine
Etkilerinin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Bucher, K.T., & Mannig, L. (2003). Challenges and suggestions for safe school.
Proquest Education Journal. The Clearing House, 76(3).
Debarbieux, E. (2009). Okulda şiddet (Çeviren: İsmail Yerguz). İstanbul: İletişim.
Dinç B. (2013). Okul Öncesi Eğitimden İlköğretime Geçiş ve Okul Olgunluğu.
(Editör: Fatma Alisinanoğlu.), İlköğretime Hazırlık ve İlköğretim Programları.
2. Baskı, Ankara: Pegem Akademi, 103-124.
Dönmez, B. ve Güven, M. (2003). Genel liselerdeki yönetici ve öğretmenlerin okul
güvenliğine ilişkin görev algıları. Çağdaş Eğitim, 28(304), 17-26.
Erdoğan, Tolga (2013). Okul Öncesi Dönemde Okuma Yazmaya Hazırlık. (Editör:
Tolga Erdoğan). İlkokula (İlköğretime) Hazırlık ve İlkokul (İlköğretim)
Programları. Ankara: Eğiten Kitap, 109-131.
Finger, L.R., Craven, R.G., Marsh, H. W., & Parada, R. H. (2005). Characteristics of
effective anti-bullying interventions: What research says. Haziran 20, 2011
tarihinde http://www.aare.edu.au/05pap/abs05.htm adresinden alınmıştır.
Gül Deretarla E.(2021). Okula Başlama ve Okula Uyum Süreci. 01.07.2021
tarihindehttps://anaokulu.cu.edu.tr/__/file/5_OKULA_BASLAMA_VE_OKUL
A_UYUM_SURECI.pdf adresinden erişildi.
Güldü, B. (2020). İlkokula Hazırlık “Okul Olgunluğu” Nedir? Veli Bilgilendirme
Broşürü, Kavaklı Anaokulu Rehberlik Servisi Yayını, İstanbul.
Halle, Tamara G., Hair, Elizabeth C., Wander, Laura D., Chien, Nina C. (2012).
Profiles of School Readiness Among Four-year-old Head Start Children. Early
Childhood Research Quarterly,27, 613-626.
Harman, G., Çelikler, D. (2012). Eğitimde Hazır Bulunuşluğun Önemi Üzerine Bir
Derleme Çalışması. Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi,1(3), 147-156.
İnal, G. (2010). Okula Başlama ve Uyum Süreci. İlköğretime Hazırlık Ve İlköğretim
Programları. Alisinanoğlu, F. (Ed). I. Baskı, İstanbul: Fastbook.
Kahramanoğlu, R, Tiryaki, E.N., Murat Canpolat, M. (2014). İlkokula Yeni Başlayan
60-66 Ay Grubu Öğrencilerin Okula Hazır Oluşları Üzerine İnceleme. K. Ü.
Kastamonu Eğitim Dergisi, 23 (3), 1065-1080.

231
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı

Mayer J.M., & Leone, P.E. (1999). A structural analysis of school violence and
disruption: imlications for creating safer schools. Education & Treatment of
Children, 22(3).
Oktay A., Polat Unutkan Ö. (2005). Okul Öncesi Eğitimde Güncel Konular. (1.Baskı).
İstanbul: Morpa Kültür Yayınları.
Oktay, Ayla (2013). İlköğretime Hazırlık ve İlköğretim Programları (2.Baskı).
Ankara: Pegem Akademi.
Orpinas, P., & Horne, M. A. (2006). Bullying prevention: Creting positive school
climate and developing social competence. Washington: American
Psychological Association.
Peterson, L.R., & Skiba, R. (2001). Creating school climates that prevent school
violence. The Clearing House, 74(3).
Polat, Ö. (2010). İlköğretime Geçişte Okul, Öğretmen ve Anne Babalara Düşen
Görevler. İlköğretime Hazırlık ve İlköğretim Programları. Oktay, A. (Ed).
Ankara: Pegem Akademi.
Senemoğlu, N. (2012). Gelişim, Öğrenme ve Öğretim (21. Baskı). Ankara: Pegem
Akademi.
Şahiner, V. N. (2013). Okul Öncesi Öğretmenlerinin Anasınıflarında Okuma Yazma
Öğretimi Konusundaki Görüşlerinin Araştırılması (İstanbul İli; Şişli İlçesi
Örneği), Yüksek Lisans Tezi, Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
İstanbul.
Yavuzer, H. (2002).Çocuk Psikolojsi. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Yavuzer, Haluk (2000). Okul Çağı Çocuğu, İstanbul: Remzi Kitapevi.
Yavuzer, Haluk (2004). Çocuğu Tanımak ve Anlamak (4 Baskı). İstanbul: Remzi
Kitabevi.
Ziv, Yair (2013). Social İnformation Processing Patterns, Social Skills and School
Readiness in Preschool Children. Journal of Experimental Child
Psychology,114(2).

232
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
OKUL EĞİTİMİ VE İNTERNET

• İnternet Teknolojileri
• İnternet’in tanımı
İÇİNDEKİLER

• Eğitim ve internet OKUL DÖNEMİNDE


• Eğitim Teknolojisi
• İnternet tabanlı eğitim GELİŞİM
• İnternet destekli eğitim Dr. Öğr. Üyesi
• Ülkemizde Eğitim Teknolojisi
• Okul Eğitiminde İnternet Nesrin ŞEN CELASİN
Kullanımının Sağladığı
Kazanımlar

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• İnternet’in tanımı açıklayabilecek,
• İnternet kullanımının eğitime
HEDEFLER

yansımasını açıklayabilecek,
• İnternet Tabanlı Eğitimin kullanım
amacını ve avantajlarını
açıklayabilecek,
• İnternet Destekli Eğitimin kullanım
amacını ve avantajlarını
açıklayabilecek,
• Ülkemizde kullanılan eğitim
teknolojisini açıklayabilecek,
• Okul eğitiminde internet
kullanımının öğrencilere ve
öğretmenlere sağladığı kazanımları ÜNİTE
açıklayabilecek,
• Okul eğitimi ve internet konusunda
ailelere, öğrencilere ve eğitimcilere
yapılan önerileri açıklayabilecek.
11
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Okul Eğitimi ve İnternet

İnternet Teknolojileri Eğitim ve İnternet


OKUL EĞİTİMİ VE İNTERNET

İnternet Tabanlı Eğitim

Eğitim Teknolojisi

İnternet Destekli Eğitim


Ülkemizde Eğitim
Teknolojisi

Okul Eğitiminde İnternet


Kullanımının Sağladığı
Kazanımlar

234
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Okul Eğitimi ve İnternet

GİRİŞ
Teknoloji, günlük hayatın her noktasında kendisini hissettirmektedir.
Teknolojinin insan hayatına getirmiş olduğu kolaylıklar göz önünde
bulundurulduğunda, eğitimde teknoloji kullanımı kaçınılmazdır. Günümüzde
eğitim kurumlarının gelişimi ve niteliğini etkileyen en önemli gelişme bilgisayar,
internet ve ilişkili teknolojiler olmaktadır.
İnternet, hızla gelişen dünyada en güncel son dakika bilgilerine
ulaşabilmemizi sağlamakta, arşiv bilgilerinin çoğuna ücretsiz girme fırsatı
vermektedir. Günümüzde çok amaçlı olarak her yerde ve her düzeyde kullanılan
Bilim insanları ve bireylerin yaşamını kolaylaştıran internet özellikle eğitim açısından hızla
tarafından okul
yaygınlaşmıştır ve vazgeçilmez bir teknoloji halini almıştır. İnternetin eğitime
eğitiminde internet
kullanımının yansıması eğitimde radikal değişim yaratmaya adaydır. İnternet kullanımı ile
öğrencilere ve geleneksel öğretmen ve öğrenci rolleri değişime uğramaktadır. Öğrencinin rolü
öğretmenlere sağladığı artık sadece kendisine sunulan bilgiyi almak değil, aynı zamanda bilgiyi arayıp
birçok kazanım bulmak, günlük hayatta kullanılabilecek duruma getirmek ve ondan
açıklanmıştır. yararlanmaktır. Öğretmen ise öğrenme sürecini hızlandıran bir kılavuz ve
kolaylaştırıcı rolü üstlenmektedir.
Eğitimde internet kullanımı iki ana yaklaşım altında incelenebilir. Bunlar:
eğitim öğretim sisteminin tamamında internet teknolojilerinin kullanıldığı
“internet tabanlı eğitim” ve sınıf içi eğitimi güçlendirmek amacıyla geleneksel yüz
yüze eğitim sırasında internet teknolojilerinin kullanıldığı ”internet destekli eğitim”
yaklaşımlarıdır. “İnternet tabanlı eğitim”, öğrencilere birçok seçenek sunmakta ve
öğrencilerin öğrenmelerine, başarılarına ve davranışlarına pozitif etki
yapmaktadır. Fakat sadece çevrimiçi yapılan kurslarda bazı sınırlılıklar ortaya
çıkmaktadır. “İnternet destekli eğitim” ise yapısı gereği öğrenen merkezlidir ve
işbirlikçi öğrenme sıkça kullanılmaktadır. Bilginin kalıcılığı için öğrenenlerin sürece
aktif olarak katılmaları önemlidir. Bunun için çeşitli etkinlik ve uygulamalar
kullanılmaktadır. Bilim insanları tarafından okul eğitiminde internet kullanımının
öğrencilere ve öğretmenlere sağladığı birçok kazanım açıklanmıştır.

İNTERNET TEKNOLOJİLERİ
Yaşantımızın her alanında etkinliğini gün geçtikçe arttıran internet
teknolojileri, ekonomik ve güncel hayatta olduğu kadar, eğitim konusunda da
önemli bir yere sahiptir.
Teknoloji, günlük hayatın her noktasında kendisini hissettirmektedir.
Teknoloji, günlük
Özellikle teknolojinin insan hayatına getirmiş olduğu kolaylıklardan dolayı, çoğu
hayatın her noktasında
kendisini insan teknoloji ile ev, okul ve iş yeri gibi ortamlarda sıklıkla karşılaşmakta ve bu
hissettirmektedir. teknolojiyi kullanmaya çalışmaktadır. Teknolojinin insan hayatına getirmiş olduğu
kolaylıklar göz önünde bulundurulduğunda, eğitimde teknoloji kullanımı
kaçınılmazdır.
Teknolojinin eğitimde kullanımı radyo, TV, video ve tepegöz gibi araçların
okullarda kullanımına bağlı olarak oldukça eski tarihlere gidebilmekle birlikte

235
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Okul Eğitimi ve İnternet

günümüzde eğitim kurumlarının gelişimi ve niteliğini etkileyen en önemli gelişme


bilgisayar, internet ve ilişkili teknolojiler olmaktadır.

İnternet’in Tanımı
İnternet, hızla gelişen İnternet, çok sayıda bilgisayar sisteminin birbirine bağlı olduğu, dünya
dünyada en güncel çapında yaygın olan, kullanıcıların ihtiyaçlarına bağlı olarak sürekli büyüyen ve
bilgilere ulaşabilme ve gelişen bir iletişim ağıdır.
arşiv bilgilerinin çoğuna
İnternet, hızla gelişen dünyada en güncel son dakika bilgilerine
ücretsiz girme fırsatı
ulaşabilmemizi sağlamakta, arşiv bilgilerinin çoğuna ücretsiz girme fırsatı
veren bir iletişim ağıdır.
vermektedir.

Eğitim ve İnternet
Günümüzde çok amaçlı olarak her yerde ve her düzeyde kullanılan ve
bireylerin yaşamını kolaylaştıran internet özellikle eğitim açısından hızla
yaygınlaşmıştır ve vazgeçilmez bir teknoloji halini almıştır. İnsanlık tarihi içinde,
eğitim alanında, küreselleşmeyi bu ölçüde kolaylaştıran, internet dışında başka bir
teknoloji henüz geliştirilmemiştir.

İnternet kullanımının eğitime yansıması


İnternetin eğitime yansıması eğitimde radikal değişim yaratmaya adaydır. Eğitim-
öğretim sürecini de etkileyen internet, bu süreci zenginleştirmekte, öğretmen ve
öğrencilere zengin yaşantılar sunmaktadır. Her şeyden önce internet kullanımı ile
geleneksel öğretmen ve öğrenci rolleri değişime uğramaktadır. İnternet
İnsanlık tarihi içinde,
kullanımının eğitime yansıması aşağıda sıralanmıştır. Bunlar:
eğitim alanında,
küreselleşmeyi bu  Öğrencinin rolü artık sadece kendisine sunulan bilgiyi almak değil, aynı
ölçüde kolaylaştıran, zamanda bilgiyi arayıp bulmak, günlük hayatta kullanılabilecek duruma
internet dışında başka getirmek ve ondan yararlanmaktır.
bir teknoloji henüz  Öğretmen ise öğrenme sürecini hızlandıran bir kılavuz ve kolaylaştırıcı rolü
geliştirilmemiştir. üstlenmektedir.
 Eğitim hizmetlerinin sunumu için yer kısıtlaması sorunu da ortadan
kalkmakta, ders programlarında yerelliğin yerini küresellik almaktadır.
 İnternet bilgi edinmeyi, araştırma yapmayı, bilgileri saklamayı ve
paylaşmayı oldukça kolaylaştırmaktadır.
Boldt, Gustafson ve Johnson (1995)'a göre “İnternet”, öğrencilerin öğrenme
alışkanlıklarını ve deneyimlerini zenginleştirmek için kullanabilecekleri mükemmel
bir araçtır. Bu aracın kullanılmasında ilk hedef, öğrencileri Internet ile tanıştırıp,
onların dünya çapında oluşturulmuş bu ağın bir parçası olma tutumlarını
İnternet'in okul kazanmalarına yardımcı olmaktır. Daha ileri seviyelerde ise, bu ağ içerisinde,
eğitiminde kullanılması öğrencilerin proje tabanlı çalışma ortamlarından etkin bir şekilde faydalanmalarını
öğrencilere birçok sağlamaktır. Bu projelerin seçimi ve sınıf içerisinde uygulanmasında ise Internet'in
kazanım sağladığı öğrenme sürecinde bir araç olarak düşünüldüğü devamlı göz önünde
düşünülmektedir.
bulundurulmalıdır. Bu bağlamda, İnternet'in okul eğitiminde kullanılması
öğrencilere birçok kazanım sağladığı düşünülmektedir.

236
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Okul Eğitimi ve İnternet

EĞİTİM TEKNOLOJİSİ
Eğitim, öğretmenin liderliğinde soru - cevap, düz anlatım, tartışma gibi
öğretim yöntemlerinin kullanıldığı, ders akışı, ölçme - değerlendirme yöntemlerine
öğretmenin karar verdiği eğitim şeklidir. Öğretmen öğrenciye bilgi aktarımından
sorumlu olup öğrencinin sorgulaması, araştırma yapabilmesi ve bilgi üretebilmesi
söz konusu değildir.
Geleneksel eğitimde çoğunlukla sınıf olarak öğrenme esastır. Her bir
öğrencinin eşit niteliklere, eşit öğrenme sürelerine, aynı bireysel özelliklere sahip
oldukları varsayılır. Aynı konunun belli süre içerisinde öğrenileceği düşünülür.
Eğitimde internet kullanımı iki ana yaklaşım altında incelenebilir.
1- Eğitim öğretim sisteminin tamamında internet teknolojilerinin
kullanıldığı internet tabanlı eğitim ve
2- Sınıf içi eğitimi güçlendirmek amacıyla geleneksel yüz yüze eğitim
Eğitimde internet sırasında internet teknolojilerinin kullanıldığı internet destekli eğitim
kullanımı iki ana yaklaşımlarıdır.
yaklaşım altında
incelenebilir. İnternet Tabanlı Eğitim
İnternet tabanlı eğitim, internet üzerinden içeriğin planlanıp, hazırlanıp,
üretilerek kullanıcılara sunulduğu daha sonra da değerlendirildiği bir uzaktan
eğitim sistemidir. Öğrenenin kendi hızında mekân ve zamana bağımlı ya da
bağımsız olarak eğitimin tamamının internet üzerinden sağlandığı öğrenme
sürecidir.
Eğitim ortamı olarak internetin kullanıldığı ancak gerektiğinde kitap gibi
basılı materyaller, ses kayıtları, CD, DVD, videokaset, yüz yüze etkileşimler gibi
yardımcı ortamlarla desteklenen bir sistemdir.
İnternet tabanlı eğitim: internet temelli eğitim, internete dayalı eğitim, web
temelli öğrenme, internete dayalı öğrenme, sanal öğrenme, e-öğrenme gibi
terimler arasında ince ayrımlar olmakla birlikte genellikle birbirleri yerine
kullanılmaktadır.

internet tabanlı eğitim, İnternet tabanlı eğitimin kullanım amacı


geleneksel eğitim İnternet tabanlı eğitim:
anlayışına daha güçlü
bir alternatif hâline  Daha çok sınıf öğretimini destekleme ve zenginleştirme,
gelecek ve daha geniş  Araştırma ve başvuru kaynağı olarak,
kitleler tarafından  Hizmet içi eğitimi yaygınlaştırma,
tercih edileceği  Uzaktan eğitim,
düşünülmektedir.
 Halk eğitimi,
 Bireysel öğretimi gerçekleştirmek amacıyla kullanılabilir.
Sınıf ortamında gerçekleşen geleneksel eğitimin, en güçlü yanı olarak yüz
yüze eğitimin sağladığı öğrencilerin birbirleriyle ve öğretmenleriyle olan sosyal
etkileşim ortamı ön plana çıkmaktadır. Bu sosyal etkileşim internet ortamına

237
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Okul Eğitimi ve İnternet

taşındığı takdirde internet tabanlı eğitimin geleneksel eğitim anlayışına daha güçlü
bir alternatif hâline gelecek ve daha geniş kitleler tarafından tercih edileceği
düşünülmektedir. Sosyalleşme, bireysel yaşantılardan yararlanma, beden dili ile
desteklenmiş iletişim sanal ortamda oluşturulması oldukça güç görülse de yüz
yüze eğitimin bazı faydaları sanal ortama aktarılabilmektedir.

İnternet tabanlı eğitimin avantajları


İnternet tabanlı eğitim öğrencilere birçok seçenek sunmakta ve öğrencilerin
öğrenmelerine, başarılarına ve davranışlarına pozitif etki yapmaktadır. Fakat
sadece çevrimiçi yapılan kurslarda bazı sınırlılıklar ortaya çıkmaktadır. Bu
sınırlılıkların üstesinden gelmek için web tabanlı öğrenmenin geleneksel
yöntemlerle desteklenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Geleneksel sistemlere göre son derece dinamik bir yapıya sahip olan
internet tabanlı eğitim, öğretim programlarında hem konu hem de yöntem
bağlamında yerini almıştır. İnternet tabanlı eğitimde, öğrenciler kendilerine uygun
İnternet tabanlı eğitim zaman içerisinde, istenilen sıklıkla üstelik mekândan bağımsız olarak dersleri takip
öğrencilere birçok edebilmektedirler.
seçenek sunmakta ve
öğrencilerin Ses, video, grafik, iki boyutlu veya üç boyutlu hazırlanmış animasyonlar,
öğrenmelerine, anında dönüt alınacak şekilde tasarlanmış yapılarla zenginleştirilmiş materyaller
başarılarına ve içeren bir internet tabanlı eğitim çalışma ortamı öğrenciye daha kalıcı ve zevkli
davranışlarına pozitif çalışma ortamı sağlamaktadır.
etki yapmaktadır.
Aynı zamanda, internetin oluşturduğu sanal dünyayla iç içe olan ve buna
uygun bir biçimde tasarlanmış olan bir internet tabanlı eğitim ortamı, öğrencilerin
başkalarıyla kolaylıkla iletişimde bulunmalarına, kendi kendine öğrenmelerine,
kendilerini düzenlemelerine ve zamanlarını yönetmelerine imkân tanımaktadır.
Sanal ortamda, içerik bakımından çeşitli sayfalara giren, kulüplere üye olan,
e-mail gruplarına katılan, istendiğinde dünyanın farklı bölgelerindeki bilgi dağıtıcı
(sanal kütüphaneler, haber servisleri gibi) birimlere giren öğrenciler, araç-gereç
kullanımını da içeren birçok beceriye sahip olmaktadır. Ayrıca, bu süreç içerisinde
öğrencilerin yeni bilgilerle karşılaşmaları sonucu rastlantısal öğrenme de
gerçekleşebilmektedir.
Eğitim amaçlı olarak
internete olan ihtiyaç İnternet teknolojisi sayesinde geliştirilen, ulaşılan ve kullanılan öğrenme
her geçen gün artmakta ortamları eğitim amaçlı olarak kullanılmaktadır. Web 2.0, 3.0. vb. araçları, sosyal
ve internet kullanılarak ağlar, uzaktan eğitim, karma ve harmanlanmış eğitim, ters yüz edilmiş sınıflar,
gerçekleşen eğitim MOOC, mobil öğrenme, bloglar ve wikiler, sanal ve artırılmış gerçeklik, dijital
hizmetlerinin maliyeti oyunlar, sanal dünyalar, e-kitaplar, eğitimde yapay zekâ, nesnelerin interneti ve
düşmektedir.
bulut teknolojisi gibi internete dayalı öğrenme ortamları eğitim amaçlı olarak
kullanılmaktadır.
Eğitim amaçlı olarak internete olan ihtiyaç her geçen gün artmakta ve
internet kullanılarak gerçekleşen eğitim hizmetlerinin maliyeti düşmektedir.
Öğretim materyallerinin artık kitaplar yerine yer kaplamadan daha kolay taşınabilir
olan elektronik ortamlarda saklanmasının tercih edilmesi, internete ve bilgisayara

238
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Okul Eğitimi ve İnternet

olan ihtiyacı artırmıştır. Bu tercih yazılı ve basılı öğretim materyallerinin maliyet


durumunu da etkilemektedir.
Bunun dışında internet tabanlı eğitim faaliyeti Geleneksel Eğitime göre çok
büyük farklılıklar göstermektedir. Sanal ortamda gerçekleşmesinden dolayı fiziksel
ortama, sıra, masa, yazı tahtası, kalem v.b. araç gereçlere ihtiyaç olmaması,
Geleneksel Eğitimde daha fazla öğretmene ihtiyaç olması maliyete etki eden
faktörler arasındadır. Buna karşın her bir kullanıcının bilgisayar sahibi olması, eş
zamanlı ve eş zamansız eğitim için güçlü sunucu bilgisayarlara ve yazılımlara
ihtiyaç olması da internet tabanlı eğitim için gereklilikler arasında yer almaktadır.
Geleneksel Eğitim ile internet tabanlı eğitim maliyet yönü ile karşılaştırıldığında,
uzun süreli kullanıldığında internet tabanlı eğitimin daha hesaplı olduğu genel
görüşü hâkimdir.
İnternet tabanlı eğitimin doğru şekilde kullanılması için öğretmenlerin teşvik
edilmesi, web teknolojileri kullanılarak geleneksel eğitimden geçişin başarılı şekilde
sağlanması gerekmektedir. Geleneksel Eğitimin uzun yıllardan beri kullanılıyor
olmasından dolayı öğretmen ve öğrenciler bu eğitime alışkındırlar. İnternet tabanlı
eğitim ise çok uzun geçmişe sahip değildir ve belli düzeyde teknik bilgi de
gerektirmektedir.
İnternet tabanlı eğitim,
İnternet tabanlı eğitim sistemleri Avrupa ve Amerika'daki üniversitelerde
çok uzun geçmişe sahip
yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu sistemler sadece bir diploma programının
değildir ve belli
tamamlanmasının yanında öğrencilerin performansını artırıcı etkinliklerde,
düzeyde teknik bilgi
çalışanların mesleki bilgi düzeyinin artırılmasında da kullanılmaktadır. Ülkemizde
gerektirmektedir.
de son yıllarda internet tabanlı eğitim sistemlerinin özellikle üniversiteler
tarafından kullanımında artış görülmektedir.
İnternet tabanlı eğitim uygulamalarının başarılı olabilmesi göz önünde
tutulması gereken konular toplam dört başlık altında toplamıştır:
• İnternet tabanlı eğitimin amacı: Eğitimin ne amaçla yapıldığı ve sonunda ne
gibi sonuçların elde edileceği önceden belirlenmelidir.
• Uygun pedagoji: İnternet tabanlı eğitimde öğrenciyi sıkmayan bir yaklaşımın
belirlenmesi büyük önem arz etmektedir.
• Amaca uygun araçların belirlenmesi: Sanal dünya adı verilen internet birçok
kitle iletişim aracını da bünyesinde barındırmaktadır. Çünkü internetin
kapsama alanı oldukça geniştir.
Bu araçlardan amaca en uygununun belirlenmesi ve eğitimde kullanılması
gerekmektedir.

İnternet destekli eğitim, • Uyarlama: Son aşamada ise öğrencileri eğitim etkinliklerine teşvik için farklı
yapısı gereği öğrenen yöntemler bulunmalıdır. Bu nedenle öğrencilerin eğitimleri noktasında
merkezlidir ve işbirlikçi karşılaşabilecekleri yanlış davranışlar önceden tespit edilmeli ve buna göre
öğrenme sıkça gerekli önlemler alınmalıdır.
kullanılmaktadır.

239
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Okul Eğitimi ve İnternet

İnternet Destekli Eğitim


Sınıf içi eğitimi zenginleştirip güçlendirmek için geleneksel yüz yüze eğitim
sırasında internet teknolojilerinin kullanıldığı yaklaşım internet destekli eğitimdir.

İnternet destekli eğitimin kullanım amacı


İnternet destekli eğitim:

 İnterneti bir kaynak olarak ders içi çalışmalar ve araştırmalar yapma,


 ders öncesi hazırlık yapma,
 ödevler için kaynakları bulma,
 işbirlikçi çalışmalar yapma,
 derste interaktif alıştırmalar kullanma,
 anlık değerlendirmeler yapma gibi etkinlikler için kullanılabilir.
İnternet destekli eğitimin avantajları
İnternet destekli eğitim yapısı gereği öğrenen merkezlidir ve işbirlikçi
öğrenme sıkça kullanılmaktadır. Bilginin kalıcılığı için öğrenenlerin sürece aktif
olarak katılmaları önemlidir.
İnternet destekli eğitimde öğrenenlerin derse aktif katılımını sağlamak için
çeşitli etkinlik ve uygulamalar kullanılmaktadır.
Öğrenmenin denetlenmesi, etkinliklerin gerçekleştirilmesi, grup
İnternet destekli eğitim çalışmalarının yapılması, akran ve öğretmenlerle etkileşim kurulması gibi
sayesinde öğrenme öğrenmeyle doğrudan ilişkili konularda internetin neler sağladığı üzerinde
ortamları zenginleşip durulması gereken konulardandır. Teknolojiyi asgari düzeyde kullanan öğrenenler
çeşitlenirken, interneti bilgiye ulaşmada, fikir aktarımında, akran grupları ile takım çalışması
öğrenenin derse karşı
yaparken, anlamını bilmediği sözcükleri sözlüklerden araştırmak, öğretmeninden
ilgisi de artabilir.
ya da uygulamalardan dönütler almak için kullanabilir.
İnternet destekli eğitim sayesinde öğrenme ortamları zenginleşip
çeşitlenirken öğrenenin derse karşı ilgisi de artabilir. Öğretim tasarımı yapılırken
internetin nasıl kullanılacağına yönelik iyi bir planlanama yapılması gerekmektedir.
Örnek

•Dersin dikkat çekme bölümünde bir video izletilirken, dersin


etkileşimini arttırmak için işbirlikli pano araçları kullanılabilir,
dersin değerlendirme kısmında ise internet üzerinden eş zamanlı
değerlendirme yapan uygulamalar kullanılabilir.

240
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Okul Eğitimi ve İnternet

ÜLKEMİZDE EĞİTİM TEKNOLOJİSİ


Milli Eğitim Bakanlığı (MEB)’nın bünyesinde kurulan Eğitim Teknolojileri
Genel Müdürlüğü, hem örgün hem de yaygın eğitimde kullanılmak üzere her çeşit
görsel, işitsel ve dijital eğitim aracının geliştirilmesi, üretilmesi yönünde hizmet
üretmeyi hedeflemektedir.
2020 yılında küresel bir
krize dönüşen Covid-19 MEB, FATİH (Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi) projesi
salgını sırasında pek çok kapsamında, etkileşimli tahta ve internet altyapıları ile okulların fiziksel
ülkede olduğu gibi olanaklarını arttırırken, öğretmenlere de çeşitli hizmet içi kurslarla bu teknolojileri
Türkiye’de de uzaktan
etkin kullanmalarını sağlamayı amaçlamakta, EBA platformunu etkinliğini de
eğitime geçilmiştir.
arttırarak okuldaki öğrenmelerini evde de devam ettirebilecekleri uzaktan eğitim
sistemlerini de kullanmayı olanaklı kılmaktadır. Bununla birlikte son yıllarda
giderek artan internet kullanıcısı sayısı ve mobil cihazları da eğitim amaçlı
kullanmak için başta EBA, Web 2.0 araçları olmak üzere derslerde BİT
entegrasyonu sağlanarak interneti yaşam boyu öğrenme aracı olarak etkin ve
doğru kullanan bireyler yetiştirmek amaçlanmalıdır.
2020 yılında küresel bir krize dönüşen Covid-19 salgını sırasında pek çok
ülkede olduğu gibi Türkiye’de de yüz yüze eğitime ara verilerek uzaktan eğitime
geçilmiştir. MEB, dijital içerik platformu ‘eba.gov.tr’ okulların yüz yüze eğitime ara
verdiği 13 Mart 2020 tarihinden itibaren bir ay içinde bir milyardan fazla tıklanma
sayısına ulaşmış ve dünyada eğitim alanında en çok ziyaret edilen altıncı internet
sitesi olmuştur.
Üniversiteler de dâhil olmak üzere tüm eğitim basamaklarında çalışan
eğitimciler öğrencileri ile bir araya gelmek için sanal sınıf ve video konferans
uygulamalarını kullanmak durumunda kalması, internetin eğitim için ne kadar
önemli olduğunu, eğitimcilerin de bu teknolojileri mutlak surette yakından takip
etme gereklerini bir kez daha ortaya çıkarmıştır.

OKUL EĞİTİMİNDE İNTERNET KULLANIMININ


SAĞLADIĞI KAZANIMLAR
Bilim insanları tarafından okul eğitiminde internet kullanımının öğrencilere
ve öğretmenlere sağladığı birçok kazanım açıklanmıştır.

241
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Okul Eğitimi ve İnternet

Okul Eğitiminde İnternet Kullanımının Öğrencilere Sağladığı


Kazanımlar
Bilim insanları  İnternet, bireylere bilgileri karşılıklı paylaşma ortamı yaratır ve diğer
tarafından okul kullanıcılar ile fikirlerini tartışma olanağı sunar.
eğitiminde internet  İnternet, belli bir öğrenci ve öğretmen grubuna, ortak ilgi alanları
kullanımının çerçevesinde farklı bölgelerdeki insanlarla iletişim olanağı sağlar.
öğrencilere ve  İnternet, öğrencilere kendi kendilerine dünya çapındaki bu ağ üzerinde
öğretmenlere sağladığı arama ve araştırma yapma becerileri kazandırır. Uygun tekniklerle bu
birçok kazanım kazanımlar erişilen bilgileri etkin kullanma davranışlarına da
açıklanmıştır. dönüştürülebilir.
 İnternet verilere kolay ulaşma imkânı da sağlamaktadır.
 İnternet, okullarda okuma-yazma becerilerinin öğretiminde de etkin bir
şekilde kullanılabilir.

•Öğrenciler okudukları bir metni, internet üzerinden okudukları


Örnek

parçalar hakkında düşüncelerini paylaşabilirler. Okuma


becerilerini geliştirici aktiviteler ile öğrencilere okudukları
hakkında yorum, analiz ve sentez yapma becerileri kazandıracağı
gibi, öğrencilerin ilgi alanları hakkında da bilgi sahibi olunabilir.

 Çocuklar bilgisayarla internetten bilgi toplarken okuma, yazma, seçme ve


sınıflandırma becerilerini sıklıkla kullanırlar.
 İnternete karşı ilginin artması teknoloji gelişimine ilgi artışı anlamına
gelmektedir. Bu ise çocukların teknolojik gelişmelere karşı olumlu bir
tutum geliştirmelerini sağlayarak, gelecek yaşamları için önemli fırsatlar
sunacaktır.
 İnternet motor gelişim, konuşma ve duyma gelişimi konusunda sorunlu
çocuklar için oldukça yararlı görülmektedir.

242
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Okul Eğitimi ve İnternet

 Herhangi bir maliyet olmaksızın her şeyi sanal ortamda yaparak


yaratıcılıklarını geliştirir.

Örnek
• Kitap, müzik, film ya da fotoğraflar yapabilirler.

 Aile üyelerinin etkileşimli etkinliklere dahil olmalarını teşvik ederek aile


yaşamını kolaylaştırır.
İnternet sayesinde
öğrenciler sınıf içi Wilson ve Marsh II (1995) Internet'e erişimin öğrencilere kazandıracağı iki
projeler ile fikirlerini önemli kazanıma dikkat çekmektedir.
paylaşabilecek, gerekli
bilgilere ulaşabilen ve 1- Bunlardan birincisi; öğrencilerin Internet'i iletişim, araştırma yapma,
eleştirel düşünce bilgiye ulaşma ve paylaşma becerileridir. Yazarlar, bu becerileri etkin kullanan
becerilerini bireylerin veya bu becerileri kullanma yönünde motive edilen bireylerin
kullanabilecek bireyler kendilerini mezuniyet sonrası bilgi-merkezli teknolojik bir ortama daha avantajlı
olarak yetişeceklerdir. hazırlayacaklarını savunurlar. Bu durumda Internet öğrencilere, birer öğrenci birey
olarak yapıcı bir rol yükler ve her öğrenci birer araştırmacı, iletişimci ve beraber
çalışmaya istekli bireyler olarak, kendi bilgi kümelerini kendileri oluştururlar.
2-Diğer önemli kazanım ise; İnternet’e erişimin, sınıf duvarlarının da içinde
bulunduğu tüm sınırları kaldırmasıdır. Bu durumda Internet, öğrencilerin kendi
kendileri ile uğraşmalarını ve kendilerini terkedilmiş hissetmelerini önleyecektir.
Böylece, öğrencilerin iletişim yönünde özgüven sağlayacakları düşünülmektedir.
Parmley'e göre (1994) ise Internet sayesinde öğrenciler sınıf içi projeler ile
fikirlerini paylaşabilecek, gerekli bilgilere ulaşabilen ve eleştirel düşünce
becerilerini kullanabilecek bireyler olarak yetişeceklerdir.

1- Okul Eğitiminde İnternet Kullanımının Öğrencilerde Yol


Açtığı Olumsuz Sonuçlar
İnternetin aşırı ve İnternetin aşırı ve kontrolsüz kullanımı olumsuz sonuçlara da yol
kontrolsüz kullanımı açmaktadır.
olumsuz sonuçlara da
yol açmaktadır. Aşırı bilgisayar kullanımına bağlı olarak ortaya çıkabilen şikâyetler
şunlardır;
 Tekrarlayıcı harekete bağlı bozukluklar: elde uyuşukluk ve ağrı, başparmak
hareketlerinde ve el sıkma gücünde azalma,
 Boyun kaslarında ağrı ve tutulma,
 Gözlerde yorulma,
 Yeterince uyumamaya bağlı olarak yorgunluk, sinirlilik ve konsantrasyon
azalması,
 Sosyal İlişkilerde azalma,

243
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Okul Eğitimi ve İnternet

 Okul başarılarında düşüşlerdir.


İnternetin aşırı ve kontrolsüz kullanımına bağlı olarak gelişen
internet bağımlılığının tehlikeli sinyalleri ise şunlardır;
 İnternette iken çokça zaman kaybı,
 Uyku için gerekli zamanın internette harcanması,
 İnternete ulaşılamadığında kızgınlık ve heyecanlanma,
 Günde birkaç defa e-maillerin kontrol edilmesi,
 Ev ödevleri veya küçük işler için gerekli zamanın internette harcanması,
“Siber Zorbalık”  Aile ve arkadaşlardan çok internette zaman harcama,
interneti amacı dışında  İnternet için öngörülen limitlere uymama,
kullanan gençlerin  Etrafta kimse yokken zamanı sinsice ve aldatıcı bir şekilde kullanma,
gerçekleştirdiği
olumsuz ve zarar verici  İnternetteki gruplarla yeni ilişki biçimleri edinme,
bir davranış biçimidir.  İnternet yoluyla bilgisayara yönelik yeni meslekler edinmeye çalışma,
 Daha önce hoşlanılan aktivitelere karşı ilgi kaybı,
 İnternette olunamadığında birden bire farklı bir ruh haline geçme veya
depresif davranışlarda bulunma.

2- Siber Zorbalık
İnternetin aşırı ve kontrolsüz kullanımına bağlı olarak gelişen bir durum olan
“siber zorbalık” interneti amacı dışında kullanan gençlerin gerçekleştirdiği olumsuz
ve zarar verici bir davranış biçimidir. Bu gençler interneti diğer öğrencilerle alay
“Siber Zorbalık” edebilecekleri bir kanal olarak kullanmaktadırlar. Dahası bu eylemlerini sadece
çocuklar ve yetişkinler biraz eğlenmek amacıyla yaptıklarını belirtmektedirler.
açısından ciddi sonuçlar
doğurabilecek olumsuz Son yıllarda bu anlayışa sahip öğrencilerin çoğalması ve diğer öğrencilerin
bir yaşantıdır ve de onlara katılmasının sonucunda “siber zorbalık” okullarda da yayılmaktadır.
okullarda da Fakat gerekli önlemler alındığında okulda siber zorbalığın engellenmesi ya da
yayılmaktadır. azaltılması mümkündür. Bunun için okullarda siber zorbalıkla mücadele planlarının
oluşturulması ve bu konuda okul, öğrenci, veli işbirliğinin sağlanması zorunludur.
“Siber zorbalık“ ne gelişim sürecinin doğal bir parçası ne de güçlü bir
karakter oluşturmaya katkısı olan bir yaşantıdır. Bu nedenle siber zorbalığı
çocukların becerilerini geliştirmeleri için katılmaları gereken bir tür akran çatışması
olarak görmek doğru değildir. Tam aksine “siber zorbalık” çocuklar ve yetişkinler
açısından ciddi sonuçlar doğurabilecek olumsuz bir yaşantıdır. Bu nedenle çocuklar
ve ergenler bu sorunla baş etmede yalnız bırakılmamalı ve gerekli olan becerileri
geliştirmelerine yardım edilmelidir. Ayrıca ihtiyaç duyduklarında okul personelinin
ve ailelerinin kendilerine destek olabileceğine ilişkin bir güven kazanmaları
sağlanmalıdır. Bunu gerçekleştirmek okulların siber zorbalıkla mücadelede kararlı
politikalar üretip uygulamaları ile mümkündür.
Bu çalışmalara ek olarak, yeni medya okuryazarlığı kavramı siber zorbalığı
önlemeye yönelik çalışmalar için de anahtar olmalıdır. Öğrencileri siber
zorbalıktan koruma çabası onların bu teknolojiden uzaklaşmaları ve içerik üretmek
konusunda kaygılar yaşamaları sonucunu doğuracak şekilde değil, bilinçli içerik
üretimini teşvik edici yönde olmalıdır. Özellikle çocukların yeni iletişim ortamları

244
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Okul Eğitimi ve İnternet

karşısında pasif bir alıcı olmak yerine, günümüz dijital kültüründe yeni teknoloji
okuryazarı olabilmek için bazı becerilere sahip olmaları gerektiği açıktır.
Yeni medya okuryazarlığını sadece teknik beceri olarak görmemek özellikle
siber zorbalık konusunda büyük önem taşımaktadır. İçeriğin güvenirliliğine karar
verirken içeriğin yazarını, mesajın amacını ve içeriğin nasıl yapılandırıldığını
eleştirel değerlendirme becerileriyle karar vermek de yeni medya okuryazarlığının
önemli bir parçasıdır. Dolayısıyla ilköğretim programında seçmeli ders olarak yer
alan medya okuryazarlığı dersinin amaçları ve içeriği yeni medya okuryazarlıklarını
da kapsayacak biçimde yeniden düzenlenmelidir. Kısaca, günümüz gereksinimleri
doğrultusunda siber zorbalığı önleyici hizmetler ilgili bakanlıklar ve sivil toplum
kuruluşlarının tüm eylem planları içerisinde yer almalıdır.

Okul Eğitiminde İnternet Kullanımının Öğretmenlere Sağladığı


Kazanımlar
Öğrenciler yanı sıra
öğretmenler de Bilgisayarları eğitimde kullanırken öncelikle eğitimcilerin bilgisayarları
İnternet’ten etkin bir kendilerinin tanımaları ve kullanmayı öğrenmeleri, sonra da çocuklara tanıtmaları
şekilde ve öğretmeleri gerekmektedir. Sonraki aşamada ise, doğal öğrenme çevresine
faydalanabilmektedir. bilgisayarın kaynaştırılması, çocuğun gelişimine, yaşına ve ilgilerine uygun,
çocukların özgürce keşfetme olanaklarını destekleyici bilgisayar yazılımlarını uygun
süre ve zamanda çocuğa uygulamaları gerekmektedir.
Eğitimde bilgisayar kullanımının yanı sıra, bilgisayar destekli eğitimin doğru
ve etkili verilebilmesi için çocukların gelişim seviyelerine, ilgi ve ihtiyaçlarına uygun
eğitim yazılımları seçilmelidir. Öğretmen bilgisayar yazılımlarını seçerken, yazılımın
çocuklar açısından kullanım kolaylığının olup olmadığına, bilgiyi aşama aşama
öğretip öğretmediğine, alıştırmaların çeşitlenip çeşitlenmediğine, etkileşimci olup
olmadığına, dönütlerin uygun ve yerinde olup olmadığına da dikkat etmelidir.
Seguin ve Seguin (1995) öğrencilerin yanı sıra öğretmenlerin de İnternet’ten
etkin bir şekilde faydalanabildiğini açıklamıştır. Bunlar;
 Program değişimi,
 İş imkanları ilanı ve bunlardan faydalanmak,
 Yardım fonları oluşturmak veya yardım fonları bulmak,
 Kendi aralarında eşzamanlı veya eşzamansız konferanslar düzenlemek,
 Kendilerinin veya öğrencilerin yaptıkları çalışmaları yayınlamak yönünde
faydalanmak,
 Hazırlanacak veritabanları üzerinden ders planları, aktiviteler vb.
çalışmaların daha geniş bir öğretmen kullanıcısı ile etkin bir biçimde
paylaşmak.

OKUL EĞİTİMİ VE İNTERNET KONUSUNDA ÖNERİLER


Bilgiye en kısa sürede ulaşabilen, bilgiyi ayıklayabilen, sunabilen,
yorumlayabilen ve üretebilen bireylerin yetişmesi, internetin getirdiği fırsatlardan
ne kadar yararlanılabildiği ile ilişkilidir. Fırsatların yakalanabilmesi için, konu
hakkında bilgi sahibi olmak, kendini ona hazırlamak gereklidir. Bu nedenle, dijital

245
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Okul Eğitimi ve İnternet

öğrenme platformlarını sağladığı fırsatlar hakkında, öğrencilerin, öğretmenlerin ve


ebeveynlerin farkındalıklarını arttırmak önem kazanmaktadır.

Ailelere Yönelik Öneriler


 Teknolojik olanaklar, çocuklara kontrollü olarak sunulmalıdır.
 Çocukların evde interneti eğitim amaçlı kullanmalarında en büyük etken
Teknolojik olanaklar, aile desteğidir. Uygun filtre programları kullanarak çocukların istenmeyen
çocuklara kontrollü sitelere erişmesini engelleyebilir, yaşlarına uygun içeriklere ulaşarak
olarak sunulmalıdır. internetin çocuklar için daha eğlenceli ve güvenli olması sağlanabilir.
 Çocukların ilgisizlik ve umursamazlık sonucu internete mahkûm edilmemeli
ki, çocuklar interneti sadece eğlence ve kendi duygusal eksikliklerini
gidermek amacıyla kullanmak zorunda kalmasınlar, eğitim amacıyla da
kullansınlar.
 Teknoloji ve yenilikleri çocuklar kadar ebeveynler de yakından takip etmeli
ki çocukla iletişim artırabilsinler.
 Yaşam boyu öğrenme rehber edilmeli ki çocuklarla iyi bir rol model
olunabilsin.
 Kişisel öğrenmelerle internet etkin kullanmalı ki çocuklar da bunu örnek
alsın. Böylece onlara da rehber olunmuş olur. İnternette geçirilen süre
günlük hayatı etkileyecek düzeyde olmamalıdır. İnternette nasıl zaman
geçirildiği de çocuklara rol model olacağı için önce ebeveynler interneti
eğitim ve eğlence amaçlı olarak dengeli kullanmalıdır.

Öğrencilere Yönelik Öneriler


Teknoloji, öğrenmeyi  Teknoloji, öğrenmeyi bireyselleştirmek ve 21. yüzyıl becerilerini geliştirmek
bireyselleştirmek ve 21. için kullanılmalı.
yüzyıl becerilerini  Okulda öğretilen bilgilerle sınırlı kalmamalı. İlgi alanlarına uygun olarak
geliştirmek için edinmek istenilen bilgi ve beceriler için bireysel öğrenmelerde internet ve
kullanılmalı.
teknoloji kullanılmalı.
 Açık kaynak kodlu platformlarla, dünyanın en saygın eğitim
kurumlarındaki, saygın hocalardan dersler alma imkânı oluşturulmalıdır.
 Yabancı dil öğrenimi için internet önemli bir teknolojidir. Uzakları yakın
ederken sayısız materyal de sunmaktadır. Videolar, web 2.0 araçları, dil
eğitmenleri ile görüntülü sohbet yapan platformlar gibi araçları
kullanılmalıdır.
 Anlaşılmayan konularda eksiklikleri gidermek için internetteki çeşitli
kaynakları kullanarak öğrenme gerçekleştirebilir.
 Sosyal medya sadece eğlence amacıyla değil, takip edilen sayfalar ve
gruplar sayesinde meslek tercihi, yeni hobiler edinme, bilgi alma amacıyla
kullanılabilir.

Eğitimcilere Yönelik Öneriler

246
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Okul Eğitimi ve İnternet

 Teknoloji bireysel öğrenmeyi kolaylaştırmalı ve teşvik etmelidir. Öğrenciler


kendi kendilerine öğrenmeleri ve bu amaçla teknolojiyi kullanmaları için
teşvik edilmelidir.
 Teknoloji öğretmen yerine geçmemelidir. Bu yüzden derslerde
öğrencilerin katılımını arttırıp daha iyi öğrenmelerini sağlamak için
Teknoloji, öğretmen
yerine geçmemeli, teknoloji derslere entegre edilmelidir.
derslerde öğrencilerin  Derslerde harmanlanmış öğrenme, ters yüz edilmiş sınıf gibi interneti aktif
katılımını arttırıp daha kullanabilecek yüz yüze ve uzaktan eğitim modellerini bir arada
iyi öğrenmelerini kullanabilecek yeni yöntemler denenebilir.
sağlamak için derslere
 Öğrencilere hatırlatmalar, duyurular yapmak, kaynaklar, sayfa ve videoları
entegre edilmelidir.
onlarla paylaşmak, sınıftaki güzel haberleri ailelere duyurmak için sosyal
medyayı kullanılabilir.
 Derslerde gözlemlenmesi tehlikeli, gidilmesi güç olan yerler için sanal
gerçeklik teknolojisini kullanılabilir.
 Derslerde eğitim teknolojilerini ve özellikle interneti etkin kullanmak için
BİT entegrasyonu konusunda kapasite artırılabilir. Bu kişisel mesleki
gelişime kendi kendine öğrenme metotlarını kullanarak internetten
faydalanılabilir.
 Yüz yüze eğitime ara verildiği dönemlerde EBA ya da çeşitli sınıf yönetim
araçları ve video konferans sistemleri aracılığı ile öğrenciler ile etkileşimli
derslere devam edilebilir. EBA’da konu anlatımı, etkinlik, çeşitli içerikler ve
oyunları belirli tarih aralığı için öğrencilere atanarak, öğrencilerin çalışma
düzeyleri raporlanabilir.
 Yaşam boyu öğrenmeyi etkin bir hâle getirerek MOOC, uzaktan eğitim
araçları ile öğrenmeye devam edilebilir. Yeni beceriler kazanabilir,
lisansüstü
eğitime devam edilebilir.
 Derslerde çevrim içi yarışmalara da yer vererek, sınıf içi ölçme
değerlendirme yaparak derslere heyecan katılabilir.
Bireysel Etkinlik

• Covid 19 Pandemi sürecinde aldığınız uzaktan eğitimin


faydalarını ve uzaktan eğitim sırasında yaşamış olduğunuz
olumsuzlukları raporlandırınız.

247
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Okul Eğitimi ve İnternet

•İNTERNET TEKNOLOJİLERİ
•Teknolojinin insan hayatına getirmiş olduğu kolaylıklar göz önünde
bulundurulduğunda, eğitimde teknoloji kullanımı kaçınılmazdır. Günümüzde
eğitim kurumlarının gelişimi ve niteliğini etkileyen en önemli gelişme bilgisayar,
internet ve ilişkili teknolojiler olmaktadır.
Özet
•İnternet’in Tanımı
•İnternet, çok sayıda bilgisayar sisteminin birbirine bağlı olduğu, dünya çapında
yaygın olan, kullanıcıların ihtiyaçlarına bağlı olarak sürekli büyüyen ve gelişen
bir iletişim ağıdır.
•Eğitim ve İnternet
•Günümüzde çok amaçlı olarak her yerde ve her düzeyde kullanılan ve bireylerin
yaşamını kolaylaştıran internet özellikle eğitim açısından hızla yaygınlaşmıştır ve
vazgeçilmez bir teknoloji halini almıştır.
•İnternet kullanımının eğitime yansıması
•Eğitim-öğretim sürecini de etkileyen internet, bu süreci zenginleştirmekte,
öğretmen ve öğrencilere zengin yaşantılar sunmaktadır. Her şeyden önce
internet kullanımı ile geleneksel öğretmen ve öğrenci rolleri değişime
uğramaktadır.
•EĞİTİM TEKNOLOJİSİ
•Eğitimde internet kullanımı iki ana yaklaşım altında incelenebilir. Eğitim öğretim
sisteminin tamamında internet teknolojilerinin kullanıldığı “internet tabanlı
eğitim” ve sınıf içi eğitimi güçlendirmek amacıyla geleneksel yüz yüze eğitim
sırasında internet teknolojilerinin kullanıldığı “internet destekli eğitim”
yaklaşımlarıdır.
•İnternet Tabanlı Eğitim
•İnternet tabanlı eğitim, internet üzerinden içeriğin planlanıp, hazırlanıp,
üretilerek kullanıcılara sunulduğu daha sonra da değerlendirildiği bir uzaktan
eğitim sistemidir.
•İnternet tabanlı eğitimin kullanım amacı
•İnternet tabanlı eğitim: daha çok sınıf öğretimini destekleme ve zenginleştirme,
araştırma ve başvuru kaynağı olarak, hizmet içi eğitimi yaygınlaştırma, uzaktan
eğitim, halk eğitimi, bireysel öğretimi gerçekleştirmek amacıyla kullanılabilir.
•İnternet tabanlı eğitimin avantajları
•İnternet tabanlı eğitim öğrencilere birçok seçenek sunmakta ve öğrencilerin
öğrenmelerine, başarılarına ve davranışlarına pozitif etki yapmaktadır. Fakat
sadece çevrimiçi yapılan kurslarda bazı sınırlılıklar ortaya çıkmaktadır.
•İnternet Destekli Eğitim
•Sınıf içi eğitimi zenginleştirip güçlendirmek için geleneksel yüz yüze eğitim
sırasında internet teknolojilerinin kullanıldığı yaklaşım internet destekli
eğitimdir.
•İnternet destekli eğitimin kullanım amacı
•İnternet destekli eğitim: interneti bir kaynak olarak ders içi çalışmalar ve
araştırmalar yapma, ders öncesi hazırlık yapma, ödevler için kaynakları bulma,
işbirlikçi çalışmalar yapma, derste interaktif alıştırmalar kullanma, anlık
değerlendirmeler yapma gibi etkinlikler için kullanılabilir.
•İnternet destekli eğitimin avantajları
•İnternet destekli eğitim yapısı gereği öğrenen merkezlidir ve işbirlikçi öğrenme
sıkça kullanılmaktadır. Bilginin kalıcılığı için öğrenenlerin sürece aktif olarak
katılmaları önemlidir. İnternet destekli eğitimde öğrenenleri sürece aktif olarak
katılımını sağlamak için çeşitli etkinlik ve uygulamalar kullanılmaktadır. İnternet
destekli eğitim sayesinde öğrenme ortamları zenginleşip çeşitlenirken
öğrenenin derse karşı ilgisi de artabilir.

248
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Okul Eğitimi ve İnternet

•ÜLKEMİZDE EĞİTİM TEKNOLOJİSİ


•Milli Eğitim Bakanlığı (MEB)’nın bünyesinde kurulan Eğitim Teknolojileri
Genel Müdürlüğü, hem örgün hem de yaygın eğitimde kullanılmak üzere her
çeşit görsel, işitsel ve dijital eğitim aracının geliştirilmesi, üretilmesi yönünde
hizmet üretmeyi hedeflemektedir. 2020 yılında küresel bir krize dönüşen
Covid-19 salgını sırasında pek çok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de yüz yüze
Özet (devamı)
eğitime ara verilerek uzaktan eğitime geçilmiştir.
•OKUL EĞİTİMİNDE İNTERNET KULLANIMININ SAĞLADIĞI KAZANIMLAR
•Okul eğitiminde internet kullanımının öğrencilere ve öğretmenlere sağladığı
birçok kazanım vardır. Bunlar: internet, bireylere bilgileri karşılıklı paylaşma
ortamı yaratır ve diğer kullanıcılar ile fikirlerini tartışma olanağı sunar;
internet, belli bir öğrenci ve öğretmen grubuna, ortak ilgi alanları
çerçevesinde farklı bölgelerdeki insanlarla iletişim olanağı sağlar şeklinde
açıklanmıştır.
•1- Okul Eğitiminde İnternet Kullanımının Öğrencilerde Yol Açtığı Olumsuz
Sonuçlar
•İnternetin aşırı ve kontrolsüz kullanımı olumsuz sonuçlara da yol açmaktadır.
Bunlarda bazıları; tekrarlayıcı harekete bağlı bozukluklar: elde uyuşukluk ve
ağrı; boyun kaslarında ağrı ve tutulma; gözlerde yorulma; yeterince
uyumamaya bağlı olarak yorgunluk, sinirlilik ve konsantrasyon azalmasıdır.
•İnternetin aşırı ve kontrolsüz kullanımına bağlı olarak gelişen internet
bağımlılığının tehlikeli sinyallerinden bazıları ise; internette iken çokça
zaman kaybı, uyku için gerekli zamanın internette harcanması, internete
ulaşılamadığında kızgınlık ve heyecanlanma, günde birkaç defa e-maillerin
kontrol edilmesidir.
•2- Siber Zorbalık
•İnternetin aşırı ve kontrolsüz kullanımına bağlı olarak gelişen bir durum olan
“siber zorbalık” interneti amacı dışında kullanan gençlerin gerçekleştirdiği
olumsuz ve zarar verici bir davranış biçimidir.
•Okul Eğitiminde İnternet Kullanımının Öğretmenlere Sağladığı Kazanımlar
•Seguin ve Seguin (1995) öğrencilerin yanı sıra öğretmenlerin de İnternet’ten
etkin bir şekilde faydalanabildiğini açıklamıştır. Bunlar; program değişimi, iş
imkanları ilanı ve bunlardan faydalanmak, yardım fonları oluşturmak veya
yardım fonları bulmak, kendi aralarında eşzamanlı veya eş zamansız
konferanslar düzenlemek vb. çalışmaların daha geniş bir öğretmen kullanıcısı
ile etkin bir biçimde paylaşmaktır.
•OKUL EĞİTİMİ VE İNTERNET KONUSUNDA ÖNERİLER
•Dijital öğrenme platformlarını sağladığı fırsatlar hakkında, öğrencilerin,
öğretmenlerin ve ebeveynlerin farkındalıklarını arttırmak önem
kazanmaktadır.
•Ailelere Yönelik Öneriler
•Teknolojik olanaklar, çocuklara kontrollü olarak sunulmalıdır. Çocukların
evde interneti eğitim amaçlı kullanmalarında en büyük etken aile desteğidir.
Uygun filtre programları kullanarak çocukların istenmeyen sitelere erişmesini
engelleyebilir. Yaşam boyu öğrenme rehber edilmeli ki çocuklarla iyi bir rol
model olunabilsin.
•Öğrencilere Yönelik Öneriler
•Öğrenciler okulda öğretilen bilgilerle sınırlı kalmamalı. İlgi alanlarına uygun
olarak edinmek istenilen bilgi ve beceriler için bireysel öğrenmelerde
internet ve teknoloji kullanılmalı.
•Eğitimcilere Yönelik Öneriler
•Öğrenciler kendi kendilerine öğrenmeleri ve bu amaçla teknolojiyi
kullanmaları için teşvik edilmelidir. Ancak teknoloji öğretmen yerine
geçmemelidir.

249
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Okul Eğitimi ve İnternet

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi eski tarihlerde eğitimde kullanılan teknolojik
araçlardan değildir?
a) Radyo
b) Tepegöz
c) Televizyon
d) Bilgisayar
e) Video

2. Aşağıdakilerden hangisi “İnternet tabanlı eğitimin” kullanım amaçları


arasında yer almaz?
a) Sınıf öğretimini destekleme ve zenginleştirme
b) Derste interaktif alıştırmalar kullanma
c) Hizmet içi eğitimi yaygınlaştırma
d) Uzaktan eğitimi gerçekleştirmek
e) Bireysel öğretimi gerçekleştirmek

3. Eğitim öğretim sisteminin tamamında internet teknolojilerinin kullanıldığı


yaklaşım aşağıdakilerden hangisidir?
a) İnternet destekli eğitim
b) Probleme Dayalı Öğrenme (PDÖ) eğitimi
c) İnternet tabanlı eğitim
d) Bireysel Eğitim
e) Harmanlanmış eğitim

4. Aşağıdakilerden hangisi okul eğitiminde internet kullanımının öğrencilere


sağladığı kazanımlardan değildir?
a) Bireylere bilgileri karşılıklı paylaşma ortamı yaratır
b) Ortak ilgi alanları çerçevesinde farklı bölgelerdeki insanlarla iletişim
olanağı sağlar
c) İnternet üzerinde arama ve araştırma yapma becerileri kazandırır
d) Verilere kolay ulaşma imkânı sağlar
e) Çocukların yaratıcılıklarını zayıflatır

5. Aşağıdakilerden hangisi öğrencilerde aşırı bilgisayar kullanımına bağlı


olarak ortaya çıkabilen şikâyetler arasında yer almaz?
a) Sosyal İlişkilerde artma
b) Elde uyuşukluk ve ağrı
c) Boyun kaslarında ağrı ve tutulma
d) Gözlerde yorulma
e) Konsantrasyonda azalma

250
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Okul Eğitimi ve İnternet

6. Aşağıdakilerden hangisi okul eğitimi ve internet konusunda ebeveynlerin


farkındalıklarını arttırmaya yönelik önerilerdendir?
a) Yabancı dil öğrenimi için internet kullanımı
b) Uygun filtre programları kullanarak çocukların istenmeyen sitelere
erişmesini engelleme
c) Eksiklikleri gidermek için internetteki çeşitli kaynakları kullanarak
öğrenme
d) Derslerde gözlemlenmesi tehlikeli, gidilmesi güç olan yerler için sanal
gerçeklik teknolojisi kullanımı
e) Teknoloji bireysel öğrenmeyi kolaylaştırmalı ve teşvik etmelidir

7. Aşağıdakilerden hangisi “İnternet destekli eğitimin” kullanım amaçları


arasında yer almaz?
a) Ders içi çalışmalar ve araştırmalar yapma
b) Ders öncesi hazırlık yapma
c) Ödevler için kaynakları bulma
d) Bireysel eğitimi gerçekleştirme
e) Derste interaktif alıştırmalar kullanma

8. Aşağıdakilerden hangisi internetin getirdiği fırsatlardan ne kadar


yararlanılabildiği ile ilgili bir gösterge değildir?
a) Bilgiye geç ulaşabilen,
b) Bilgiyi ayıklayabilen,
c) Bilgiyi sunabilen,
d) Bilgiyi yorumlayabilen ve
e) Bilgiyi üretebilen bireylerin yetişmesi

9. Aşağıdakilerden hangisi, öğretmenlerin de İnternet’ten etkin bir şekilde


faydalanabildiğini açıklayan göstergelerden değildir?
a) Program değişimi yapmak
b) İş imkanları ilanı ve bunlardan faydalanmak,
c) Facebook, Instagram gibi sosyal medyada fotoğraf paşlaşmak.
d) Yardım fonları oluşturmak veya yardım fonları bulmak,
e) Konferanslar düzenlemek

10. Aşağıdakilerden hangisi, İnternetin aşırı ve kontrolsüz kullanımına bağlı


olarak gelişen “internet bağımlılığı” belirtilerinden değildir?
a) İnternete ulaşılamadığında kızgınlık ve heyecanlanma
b) Uyku için gerekli zamanın internette geçirilmesi
c) Aile ve arkadaşlardan çok internette zaman harcama
d) İnterneti sadece ev ödevlerini hazırlamak için kullanma
e) Günde birkaç defa e-maillerin kontrol edilmesi
Cevap Anahtarı
1.d, 2.b, 3.c, 4.e, 5.a, 6.b, 7.d, 8.a, 9.c, 10.d

251
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
Okul Eğitimi ve İnternet

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Akca, E. B., Sayımer, İ., Salı, J., Başak, B. (2014). Okulda Siber Zorbalığın Nedenleri,
Türleri ve Medya Okuryazarlığı Eğitiminin Önleyici Çalışmalardaki Yeri.
Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi, 2: 17-30.
Bakioğlu, A., Şentuna, T. (2001). İnternet İle Eğitimde Öğretmen ve Okul
yöneticilerinin Görevleri. Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Dergisi, 9(9): 10-18.
Balaman, F. (2018). Web Tabanlı Uzaktan Eğitim ile Geleneksel Eğitimin İnternet
Programcılığı 2 Dersi Kapsamında Karşılaştırılması. İnsan ve Toplum Bilimleri
Araştırmaları Dergisi, 7(2):1173-1200.
Çınar, H. (2011). Eğitimde İnternet Kullanımı ve İnternet Etiği: Büro Yönetimi ve
Sekreterlik Programı Öğrencileri Üzerinde Beş Faktör Kişilik Modeli İle Bir
Araştırma. International Journal of Economic and Administrative Studies,
3(6): 67-82.
Erturgut, R. (2008). İnternet temelli uzaktan eğitimin örgütsel, sosyal, pedagojik ve
teknolojik bileşenleri. Bilişim Teknolojileri Dergisi, 1(2):79-85.
Güllüpınar, F., Abdullah, K., Dursun, Ö., Kurt, A., Gültekin, M. (2013). Milli Eğitimde
Teknoloji Kullanımı ve Sonuçları: Velilerin Bakış Açısından Fatih Projesi'nin
Pilot Uygulamasının Değerlendirilmesi. Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-
Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 30: 195-216.
Karasar, Ş. (2004). Eğitimde Yeni İletişim Teknolojileri -Internet Ve Sanal Yüksek
Eğitim. The Turkish Online Journal of Educational Technology, 3(4): 117-
125.
Kenanoğlu, R., Kahyaoğlu, M. (2011). Okul öncesi öğrencilerin internet kullanımı
ile bilişsel, duyuşsal ve sosyal davranışları arasındaki ilişki. In 5 th
International Computer & Instructional Technologies Symposium, Fırat
Üniversitesi, Elazığ.
Kırık, A. (2014). Uzaktan eğitimin tarihsel gelişimi ve Türkiye’deki
durumu. Marmara İletişim Dergisi, 21:73-94.
Koçer, M., Aydın, H. (2019). Okul Topluluğu Üyelerinin İnternet Ve Mobil İletişim
Teknolojilerinin Sunduğu Fırsat Alanları Üzerine Görüşleri. Journal Of
International Social Research, 12(64):804-817.
Öçal, F., Şimşek, M. (2017). Matematik öğretmen adaylarının FATİH projesi ve
matematik eğitiminde teknoloji kullanımına yönelik görüşleri. Turkish
Online Journal of Qualitative Inquiry, 8(1): 91-121.
Sağiroğlu, Ş. (2020). Dijital Okuryazarlık: Araçlar, Metodolojiler, Uygulamalar ve
Öneriler.1. basım. Ankara: Atlas Akademik Basım Yayın Dağıtım Tic. Ltd. Şti.

252
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20
Okul Eğitimi ve İnternet

Şahin, İ. (2009). Eğitsel internet kullanım özyeterliği inançları ölçeğinin geçerliği ve


güvenirliği. Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 21: 461-
471.
Topcu, İ., Ersoy, M. (2020). Eğitim Yönetiminde teknoloji kullanımına ilişkin okul
yöneticilerinin görüşleri. OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları
Dergisi, 15(1): 4930-4955.
Tuncer, M. (2007). Uzaktan Eğitim ve Uzaktan Eğitim Teknolojisinin Öğrenen
Sağlığına Etkileri. Fırat Üniversitesi Doğu Araştırmaları Dergisi, 5(3): 26-
31.(Word)
Tüysüz, C., Aydın, H. (2007). Web tabanlı öğrenmenin ilköğretim okulu
düzeyindeki öğrencilerin tutumuna etkisi. Pamukkale Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Dergisi, 22(22): 73-78.
Yılmaz, M., Üredi, L., Akbaşlı, S. (2015). Sınıf öğretmeni adaylarının bilgisayar
yeterlilik düzeylerinin ve eğitimde teknoloji kullanımına yönelik algılarının
belirlenmesi. Uluslararası Beşeri Bilimler ve Eğitim Dergisi, 1(1): 105-121.

253
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21
OYUN VE SPOR

• ÇOCUK VE OYUN
• Okul Döneminde Oyunun Gelişimi ve
İÇİNDEKİLER

Oyun Türleri
OKUL DÖNEMİNDE
• Çocuk Oyunlarında Cinsiyet, OKUL DÖNEMİNDE
Sosyoekonomik Durum ve Oyun Alanı
GELİŞİM
Faktörü GELİŞİM
• ÇOCUK VE SPOR Dr. Öğr. Üyesi
• Hareket, Oyun ve Spor İlişkisi Dr. Öğr. Üyesi
• Hareket Becerilerinin Gelişimi Emine GÜDEK
• Hareket Eğitimi ve Sportif Aktiviteler Emine GÜDEK
SEFEROĞLU
• Fiziksel Aktivite ve Çocuk Sağlığı
SEFEROĞLU

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Oyunun çocuk gelişimindeki rolünü
açıklayabilecek,
HEDEFLER

• Okul döneminde oyun türlerindeki


değişimleri açıklayabilecek,
• Oyunu etkileyen faktörleri
açıklayabilecek,
• Sporun çocuk gelişimindeki rolünü
açıklayabilecek,
• Hareket becerilerinin gelişimini
açıklayacak ve destekleyen sportif
aktivitelere örnekler verebilecek,
• Fiziksel aktivitenin sağlığa yararını
ÜNİTE
ÜNİTE
açıklayabilecek,

12
• Çocuklarda fiziksel aktivite

12
ilkelerini ifade edebileceksiniz.

© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Oyun ve Spor

Simgesel oyun

Kurallı oyun

İşbirlikçi oyun

Okul döneminde oyunun İtiş- kakış oyunları


gelişimi ve oyun türleri ve kötü oyun

Koleksiyonculuk

Açık hava oyunu


Çocuk ve Oyun

Fiziksel oyun

Cinsiyet
OYUN VE SPOR

Sosyoekonomik
Oyunu etkileyen faktörler durum

Oyun alanları
Hareket, oyun ve spor
ilişkisi

Temel hareket
Hareket becerilerinin
gelişimi
Sporla ilişkili
hareketler
Hareket eğitimi ve sportif
Çocuk ve Spor
aktiviteler

Fiziksel aktivite ve çocuk


sağlığı

Çocuklarda fiziksel aktivite


uygulama ilkeleri

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2


255
Oyun ve Spor

“Bizim işe gitmemiz gibi çocuklar da oyuna gider”

Montaigne

GİRİŞ
Okul dönemi, 6-12 yaşları arasındaki yılları kapsayan, çocukların fiziksel,
motor, bilişsel ve sosyal becerilerinin artmasıyla daha bağımsız oldukları
dönemdir. Bu dönem, çocuğun aile yuvasından çıkıp, dış dünyaya açıldığı ve sosyal
çevre ile kaynaştığı dönemdir. Çocuk bu dönemde becerilerini bir yetişkin gibi
geliştirme ve kullanma çabası içindedir.
Bu gelişim sürecinde oyun ve sportif aktiviteler doğal bir araç ya da yetenek
görevini üstlenir. Oyun, dil, zihin, sosyal ve motor gelişimin özelliklerinin
yansıtıldığı bir aktivitedir. Oyun, çocuğun gerçek yaşama alışma egzersizidir.
Çocuk, yaşam becerilerini, yaşamda karşılaşacağı güçlükleri aşmayı, sorunlardan
kaçınmayı oyun ile öğrenir. Çocukluk döneminde kazanılan davranış kalıpları,
yaşam boyu devam eder. Özellikle yaşamın ilk 10 yılında çocukların sportif
aktivitelere katılması, bu davranışlarını yaşam boyu sürdürme alışkanlığı
kazanması bakımından önemlidir. Ancak son yıllarda küresel bir sorun olarak, hem
yetişkinler hem de çocuklarda fiziksel aktivite düzeyi her geçen gün azalmaktadır.
Çocukların fiziksel aktivite düzeylerinin azalması ilk sırada obezite olmak üzere
birçok kronik hastalık için risk oluşturmaktadır. Bu doğrultuda, her toplumda
çocukları spora ve fiziksel aktiviteye katılmaya teşvik etmek ve gerekli altyapıyı
sağlamak önemli bir politik hedef olmalıdır.
Bu ünitede okul dönemi çocuklarının oyun özellikleri, sık oynadıkları oyun
türleri, oyunlarını etkileyen cinsiyet, sosyoekonomik durum, oyun alanları gibi bazı
faktörler açıklanacaktır. Ayrıca çocukların hareket ve spor becerilerinin gelişimi
hakkında bilgi verilerek, bu süreçte dikkat edilecek noktalar belirtilecektir. Son
olarak ise fiziksel aktivite uygulama ilkeleri ve sağlık üzerine etkileri açıklanacaktır.

ÇOCUK VE OYUN
Oyun, insanlık tarihi kadar eskidir ve her dönem çocuk eğitimi ve gelişimi
açısından önemini korumuş bir etkinliktir. Oyunun ne olduğu konusunda
geçmişten günümüze birçok eğitimci ve psikolog tarafından çok farklı tanımlar
yapılmış, bu tanımların hepsinde ortak noktanın ise oyunun çocuk için çok önemli
Oyun bir tutumdur; bir uğraş olduğu görülmüştür. Schiller; oyunu kuvvet kazanma, Spencer; çocuğun
dünya ile etkileşimde
yetişkin davranışlarını öğrendiği taklit, Gross; temel hareket formlarının öğrenildiği
bulunmanın bir
bir araç, Lazarus ve Steinthal; oyunun dinlenme ve Freud ise; oyunu endişe, korku
yoludur.
ve çatışmaların ortadan kaldırıldığı bir kavram olarak nitelendirmiştir. Jean
Piaget’e göre ise; oyun bir uyumdur. Oyunu bir etkinlik olarak değil, bir tutum
olarak, dünyayla etkileşimde bulunmanın bir yolu olarak düşünmek gerekir.
Çocuklar oyun oynadıklarında sürekli denemeler yapar, yeni şeyler dener, risk alır,
sınırları test eder ve bu süreçte öğrenirler. Genel tanımıyla oyun, belli bir amaca
yönelik olan ve olmayan, kurallı ya da kuralsız olarak gerçekleştirilen, her durumda

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3


256
Oyun ve Spor

çocuğun isteyerek ve hoşlanarak yer aldığı, fiziksel, bilişsel, dil, duygusal ve sosyal
gelişimin temeli olan, gerçek hayatın bir parçası ve çocuk için en etkin öğrenme
sürecidir.
Çocukluğunu yaşamak ve mutlu çocuk olmanın bir bölümü de bu
dönemlerde gerektiği kadar oyuna zaman ayırmaktan geçer. Çocukların doğuştan
itibaren başlattıkları oyunsal formdaki hareketleri, becerilerini geliştirici ve
pekiştirici bir araç niteliğine dönüşür. Çocuklar oyun oynayarak zamanlarını verimli
kılarken geleceklerini inşa edecek bilgi, beceri ve alışkanlıkların temelini atarlar.
Oyunun çocukların fiziksel, psikomotor, zihinsel, dilsel, duygusal ve sosyal gelişim
alanlarına katkısı büyüktür. Çocuk oyun yoluyla temel becerilerini pratik eder,
nesne ve insanlar hakkında bilgi edinir. Oyun, çocuğun imgelem gücünü ve
sembolleştirme işlemlerini geliştirir. Çocuk rol yapma yoluyla sosyal rolleri öğrenir.
Çocuk birikmiş enerjisini toplumun kabul edebileceği bir şekilde, yani oyun aracılığı
ile harcama olanağı bulur. Çocuğun en doğal dürtüsü olan saldırganlık da bu
şekilde oyunla olumlu yöne kanalize olur. Oyundan zevk alan çocukların yaratıcılık
düzeyinin daha fazla olduğu, oyun ortamlarında yaratıcı düşüncenin daha çok
ortaya çıktığı saptamıştır.

Okul Döneminde Oyunun Gelişimi ve Oyun Türleri


Çocuğun yaşı oynanan oyunu etkileyen en önemli faktördür. Oyun, çocuğun
yaşına paralel bir değişim ve gelişim gösterir. Çocukların oyun süreci tek başına
oynadıkları oyunlardan sosyalize olmuş oyuna doğru bir ilerleme gösterir. Bu
değişme çocuğun ilişkilerini ve sosyalleşmesini yansıtır.
Piaget, okul çağı çocukluk dönemini somut işlemler dönemi olarak tanımlar.
Çocukların oyun süreci Tanımdaki “İşlem”, üretmek, çalışmak anlamına gelir. Bu dönem çocuklarının
tek başına oynadıkları öğrenme ve üretme güdüleri oldukça fazladır. Bu dönem çocukları çevrelerindeki
oyunlardan sosyalize dünyayı anlamak için akıl ve mantık yürütme yeteneğine sahiptir. Okul
olmuş oyuna doğru bir döneminde oyun, çocukların deneyimlerini, bilgilerini ve anlayışlarını birleştirerek
ilerleme gösterir. etrafındaki ilişkileri algılama, biçimlerini yapılandırmayı sağlar. Piaget’e göre
çocuklar, oyun esnasında farklı rolleri denedikçe ve ortaya çıkan kaçınılmaz
çatışmalarla yüzleştikçe, ben- merkezcilikleri azalır ve çevresindeki insanları
anlama yetenekleri artar. Piaget oyunun, varolan becerileri sağlamlaştırma,
özgüven ve hüner kazandırma şeklinde iki önemli işlevi olduğunu savunur. Ayrıca,
Piaget çocukların oyun bağlamı içinde kuralları, adalet, ceza, doğru-yanlış gibi
karmaşık sosyal, duygusal ve entelektüel alanları keşfedebileceklerini savunur.
Piaget, oyun gelişimiyle bilişsel gelişim arasında yakın bir ilişkinin olduğunu
Çocuk oyunla farklı savunmuş ve çocukların oyun gelişimini alıştırma oyunları, simgesel oyunlar,
rolleri denedikçe ben- kurallı oyunlar olmak üzere üç farklı evrede ele almıştır. Piaget’e göre çocuklar,
merkezcilikleri azalır, yaklaşık iki yaşına kadar alıştırma oyunları oynar. Çocuklar iki yaşından sonra ise
insanları anlama simgesel oyunlara geçerler ve bu oyunları okul döneminin başlarına kadar
yeteneği artar. sürdürürler. Piaget, çocukların simgesel oyunların ardından kurallı oyunlar
oynamaya başladığını belirtmiştir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4


257
Oyun ve Spor

Simgesel oyunlar
Piaget’e göre çocuklar, 2 ile 7-8 yaşları arasında simgesel oyun evresindedir.
Simgesel oyun, dramatik oyun, taklit ya da hayali oyunlar (düş gücü oyunları)
olarak da tanımlanır. Çocuğun bir nesneyi, başka bir nesne gibi, bir olguyu başka
bir olgu gibi düşünerek kurduğu oyunlara hayali oyunlar (düş gücü oyunları) denir.
Hayali oyunda çocuk zihni etkinlik içindedir. Bedenin katılımı azdır. Çocuk eline
aldığı nesneye tüm dikkatini vermiş ve yoğun bir hayal süreci içindedir. Çocuğun
bir köşede yarattığı evcilik oyunu, bir çubuğu at gibi sürmesi simgesel oyun
örnekleridir. Çocuklar, düşüncelerini yeterince gelişmemiş dili ile
anlatamadığından simgesel oyunla anlatma çabasındadır. Bu tür oyunlarda,
başlangıçta kişiselleştirme (örneğin bebeklerle konuşma), objeleri kullanma
(örneğin boş bardaktan su içme) veya evcilik gibi etkinlikler dikkati çekerken
zamanla konular birey ya da hayvanları taklit biçiminde farklılaşır (doktorculuk,
polisçilik, kovboyculuk gibi). Çocuk bu tür oyunlarda kendini başkasının yerine
koyarak, gizli duygu ve düşüncelerini açığa vurur, gerçek hayatta yapamadıklarını
oyun sırasında gerçekleştirerek üzüntü, hayal kırıklığı, aşağılık duygusu gibi
olumsuz duygulardan kurtulmayı öğrenir. Çocuk bu oyunlarda anne, baba,
öğretmen gibi rolleri oynarken, hem bu karakterlerle özdeşleşir hem de kendi
kişiliğini daha iyi tanır, kendini başkalarından ayıran özelliklerin bilincine varır. Bu
durum çocuğun sağlıklı gelişimi için önemlidir.

Okul dönemi çocuğunda hayali oyunlar ve yaratıcılık


Birçok gözlemci ve teorisyen, beş yaşından sonra çocukların gerçeği daha iyi
kavradıkça ve artık rol yapmalarına gerek kalmadıkça, hayali oyunların giderek
ortadan kalktığı görüşünü savunur. Ancak bu görüş tam olarak doğru değildir. Okul
Taklit oyunları okul dönemi çocuklarında taklit oyunları devam eder; sadece bu farklı bağlamlarda,
döneminde de gözlemcilerden uzakta gerçekleşir. Okulda çocuklardan ciddi olmaları beklenir. Bu
çocukların hayal
beklenti karşısında çocuklar nadiren rol yapma oyunu oynarlar. Çocuk,
gücünü, yaratıcılıklarını
geliştirmeye devam teneffüslerde kovalamaca, ip atlama, top oynama gibi oyunları oynarken, diğer
eder. taraftan okul dışında ise evlerinde, akranlarının gözlerinden uzakta bir yerlerde
veya küçük çocuklarla birlikte rol yapma veya hayal ürünü oyunlar oynamaya
devam eder.
Çocuklar gelişip okul dönemine geldiğinde, taklit oyunlarının içeriği de
gelişir. İlkokul yıllarında çocuklar, süper kahramanların değil, macera ve
romantizmle dolu hayatların olduğu alternatif hayatlar hakkında hayal kurmaya
başlarlar. Çocukların hayalleri, gerçekte mümkün olabilecek şeyler üzerinedir. Bir
pop yıldızı şarkıcısı veya dünyaca ünlü bir atlet olmak, okul çocuğunun hayal
gücünde ve oyununda somut seçeneklerdir. Çocuk, oyunlarında sevilen bir futbol
oyuncusuymuş gibi davranarak bir futbol topuna vurma veya ünlü bir pop yıldızı
gibi davranarak şarkı söyleme rollerini yapabilir.
Okul dönemi çocukları, yer oyunları, masa oyunları, video oyunları, hikaye
anlatımı veya drama şeklindeki hayali oyunlardan çok hoşlanırlar. Birçok yetişkin,
çocuğun gelişiminin tüm aşamalarında yaratıcı oyunun, hayal ile gerçek arasında
bir karışıklığa yol açabileceğinden korkmaktadır. Oysa yaratıcı oyunlar oynamanın

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5


258
Oyun ve Spor

birçok yararı vardır. 6-11 yaş arasındaki çocuklar, yaratıcı oyunlarda duygularını
ifade etmek ve kontrol etmek için daha olgun yollar geliştirmeye devam ederler.
Çocuklar bu tür oyunlarla daha açık sözlü olma, daha dikkatli olma ve daha yaratıcı
olma becerilerini geliştirir, kendisi ve diğer insanların düşünceleri, davranışları ve
duyguları arasındaki ilişkiyi anlamaları kolaylaşır. Aynı zamanda, ilkokul yıllarında
yaratıcı oyunlara katılan çocukların, daha az dürtüsel, daha az saldırgan ve hayal
ile gerçek arasında daha iyi ayrım yapabilen çocuklar olduğu belirtilmektedir.

•Bir kukla gösterisi için dekor oluşturan 9 yaşındaki bir grup


çocuğu düşünün. Küçük çocuklar, bu tür sahneleri hazırlamak
Örnek

için fazla uğraşmazlar; sadece oynamak isterler. Ancak, daha


büyük çocuklar için, sahneyi kurmak, çocuğun hayal gücü ile
sanat ve zanaat becerilerinin birleştiği yaratıcı bir oyundur.

Okul döneminde, okul öncesi çocukları arasında popüler olan hayali oyunlar
azalır, yerini daha çok zihinsel ustalık ve fiziksel becerileri gerektiren işbirliğine
dayalı oyunlara bırakır. İlkokul yıllarında bilişsel ve sosyal olgunluğun artmasıyla
çocuk, paylaşmayı, sırasını beklemeyi, işbirliğini öğrenir. Böylece kurallara dayalı
yeni bir oyun türünün koşulları yaratılmış olur.

Kurallı oyunlar
Kurallı oyunlar, sosyal anlaşmaların ve etkileşimlerin üzerine kuruludur. Sek
sek, top oyunları, halka oyunları gibi motor oyunları, satranç ve kart oyunları gibi
zihinsel oyunlar kurallı oyun örnekleridir. Okul çağı çocuğu takım oyunları da dahil
Kurallı oyunlar, sosyal olmak üzere kuralların ve becerilerin önemli olduğu “kurallı oyunlar” etkinliklerine
anlaşmaların ve yönelir. Bu oyunlar 7-8 yaşlarından sonra kurulmaya başlar. Çocukların yaşı
etkileşimlerin üzerine ilerledikçe, oyunların kuralları daha karmaşık ve kesin hale gelir. Oyun kuralları
kuruludur. Çocuklar 7-8
birçok farklı şekillerde geliştirilebilir. Bu dönemde oyunlar için “Hangi şeklini
yaşlarında kurallı
oyunlar oynamaya oynuyoruz?” ortak bir ön soru haline gelir. Bu dönemde çocuklar tamamen kendi
başlar. 10-12 kontrollerinde olan oyunlarında kuralların sorumluluğunu üstlenirler. Küçük
yaşlarından itibaren ise çocuklar bir oyunda kuralların herkese eşit olarak uygulandığını ve bu kurallar
tamamen kurallı üzerinden oyunun kazanıldığını anlayamazlar. Bu, küçük çocukların başkalarıyla
oyunlara geçmiş olurlar. oynarken kurallara uymadığı anlamına gelmez. Küçük çocuklar sırayla oynamayı ve
rol oynamayı aşamalı olarak öğrendikçe temel kuralları takip edebilirler (örneğin
bir “anne” rolü oynamak ile bir “baba” rolünü oynamak farklı bir şekilde hareket
etmeyi gerektirir). Ancak erken çocukluk döneminde oyundaki kurallar önceden
belirlenmemiştir. Oyun ilerledikçe değiştirilebilirler, böylece bir dakika önce
canavarı oynayan çocuk aniden bir prense dönüşebilir. Oyundaki çocuklar, rol
devam ederse ve kendi rollerinden memnun kalırsa bu durumdan rahatsız
olmazlar. Çocuklar altı yaşından sonra ise kuralları bilir. Kuralların yüksek bir
otorite tarafından konulduğunu düşünerek, kuralların asla değiştirilemeyeceğine
ve kurallara uymayanın cezalandırılacağına inanırlar. Çocuklar 10–12 yaşlarından
itibaren ise artık kurallı oyuna tam olarak yönelmiş olurlar. Kuralların oyuna yön
vermek, oyunda karşılaşılabilecek sorunları en aza indirmek için konulduğunu
anlayabilirler. Bireylerin, aralarında anlaşarak kuralları değiştirebileceğini

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6


259
Oyun ve Spor

kavrarlar. Büyük çocuklar, oyunlarında uyacaklara kurallarla ilgili olarak neyin adil
olduğu veya neye izin verilebileceği üzerine kendi aralarında tartışırlar ve
çoğunluğun kabul ettiği kararları alırlar. Kurallar, oyuna başlamadan önce
belirlenir ve oyunun ortasında değiştirilemez. Kurallara uymayana ya da oyunda
yenilene verilecek ceza, oyuna katılanların ortak kararı ile belirlenir. Çocuklar
kuralları farklı duruma ve farklı oyuncalara göre değiştirebilirler. Örneğin
mahallede oynayan çocuklar, oyuna katılan çocukların yaşlarına göre kuralları
değiştirebilirler.
Okul döneminde çocuklar büyüdükçe oyunların kuralları daha karmaşık
olmasına rağmen, çocuklar birbirlerini iyi tanımadıklarında bazen kovalamaca
oyunları gibi basit kuralları olan oyunları seçerler. Bu seçim aralarındaki
anlaşmazlık olasılığını en aza indirdiğinden oyun ilişkilerinde daha güvenli bir
ortam sunar. Bu nedenle, okul çağı çocukluğunun sonunda, daha basit oyunlara
gerileme gibi görünen şey, aslında yabancılarla oynamak için uyarlanabilir bir
stratejidir. Daha sonrasında, çocuklar arasında tanışıklık arttıkça kuralların
karmaşıklığı da artar. Birbirini iyi tanıyan çocuklar için basit kovalamaca oyunları
sıkıcı hale gelir ve top oyunları gibi daha karmaşık oyunlar yerini alır. Çocuklar
arkadaşlıklarını geliştirdikçe, karmaşık kurallar üzerinde ortaya çıkan
anlaşmazlıklarla başa çıkmak için daha donanımlı olurlar. Bu durum hem kızlar
hem de erkekler için aynıdır. Çocuklar bir ortama ve birbirlerine daha tanışık hale
geldikçe, kızlar da aynı erkekler gibi şarkı söyleme ve ip atlama, sek sek gibi
oyunlarda giderek daha karmaşık kurallar geliştirirler.

Sosyalleşme ve İşbirlikçi Oyun


Erikson okul dönemini üretkenlik aşaması olarak tanımlar. Erikson’a göre
çocuk bu dönemde bir işin nasıl iyi yapılacağını öğrenir. Çocuk evde, okulda ve
spor aktivitelerinde başarıları ile gurur duymak ister. Onların bu çabaları
Oyun, çocukların akran desteklenir ve ödüllendirilirse başarı duygusu gelişir. Çocukta başarı duygusunun
gruplarına olumlu bir gelişmesi, kendi yeteneklerine güvenmesini sağlar. Okul çağındaki çocukların
aidiyet duygusu favori oyun etkinliklerinin çoğu, üretme ve başarılı olmak için sürekli bir çabayı
geliştirmesini sağlar. içerir; Örneğin bloklarla nesneler inşa etme, kilden figürler yapma, hikayeler
anlatma, bir süper kahramanın rolünü oynama, bulmaca çözme ve hedeflere top
atma oyunlarının temelinde başarılı olma arzusu vardır. Bu zorlu aktivitelerin
başarıyla tamamlanması, yeterlilik duygusunu artırırken, başarısızlık ise yetersizlik
duygusuyla sonuçlanır. Okul çağındaki çocuklar, ne kadar yetkin bir performans
sergilediklerini belirlemek için başarılarını akranlarının başarılarıyla karşılaştırırlar.

İlkokul yılları boyunca çocuklar sosyal becerilerini geliştirirler. Hem okulda


hem de boş zamanlarında ebeveynleriyle daha az, akranlarıyla daha fazla zaman
geçirirler. Bu süreçte, genellikle dört ana yolla gelişen akran grupları oluştururlar:
1- çocuklar birbirleriyle düzenli etkileşime girerler, 2- gruba ait olma duygusu
geliştirirler, 3- bir davranış kurallarını paylaşırlar ve 4- genellikle çocukların
mizaçlarını ve becerilerini yansıtan hiyerarşik bir grup yapısına katılırlar. Bu süreç
boyunca oyun önemli bir katalizör görevi görür. Çocuklar oyun yoluyla birbirleriyle
iletişim kurarlar. O halde oyun, çocukların akran gruplarına olumlu bir aidiyet

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7


260
Oyun ve Spor

duygusu yaşamaları için ihtiyaç duydukları sosyal becerilerde aşamalı olarak


ustalaşabilecekleri bir arena görevi görür.

Oyun, dil, zihin, sosyal ve motor gelişimin özelliklerinin yansıtıldığı bir


aktivitedir. Çocuklar büyüdükçe oyunlarının doğası da değişir. Parten’e göre oyun
oynama sürecinde çocuk, tek başına sergilenen oyundan sosyalize olmuş oyuna
Çocuklar 6 yaşından doğru bir geçiş gösterir. Üç yaşına kadar çocuklar kendi başına ya da ailesi ile
itibaren işbirliğine oynarken, daha sonrasında yaşıtlarıyla oynamayı severler. Çocuklar altı yaşlarına
dayanan oyunlara
geldiklerinde işbirliğine dayanan oyunlara yönelirler. Çocuklar işbirliği yaparak
yönelirler.
İş birliğine dayanan blok ya da legolarla bir şey inşa edebilir ya da bir senaryo oluşturarak sosyo-
oyunda amaç, hep dramatik oyun oynayabilirler. İş birliğine dayanan oyunda asıl amaç, hep birlikte
birlikte organize olarak, organize olarak, belirli sonuca ulaşmaktır. Bu amaca ulaşmak için çocuklar
belirli sonuca aralarında örgütlenir.
ulaşmaktır.

Resim 12.1. İşbirliği içinde kardan adam yapan çocuklar

Okul dönemi çocukları, korku, endişe, öfke ve diğer duygularını kelimelere


dökmekte ustalaştıkça, bu duygular üzerinden hareket etmeyi geciktirebilir,
arkadaşlık ilişkilerinde saldırganlık tutumu azalır, dostluğa dayalı oyunları artar.
Çocukların oyunları, daha çok takım sporlarını içerecek şekilde grup odaklıdır.
Çocuklar takım sporlarına katıldıklarında dayanışma, işbirliği, işbölümü ve rekabet
kapasiteleri de artar. Çocukların mantıksal düşünme becerileri, akranlarıyla
gerçekçi ayrıntılara dikkat ederek kurguladıkları oyunlar ile gelişir. Bu evrede,
kurgulanan oyunun kurallarına uyum göstermeyenlere verilen cezalar çok
önemlidir. Çocuk, oyunda kurallara bağlı kalarak sosyal normlara uygun hareket
etme becerisini geliştirmeye başlar. Benmerkezci ve simgesel oyundan,
oyuncuların kurallara uyması ve işbirliği yapmasını gerektiren bir oyuna doğru
evrilen bu sosyal değişim, oyunun çocukları yetişkinlik görevleri için nasıl
hazırladığını göstermektedir.
Yetişkinler arasında oyunun davranışsal bir süreç olarak değil de
performansa dayalı bir etkinlik olarak görülmesi oldukça yaygındır. Bu nedenle
Okul döneminde okullarda genellikle işbirliği yerine rekabeti ön plana çıkaran oyun etkinliklerine
rekabeti değil işbirliğini yer verilir. Böyle bir durumda çocuğun hem kişisel gelişimi hem de kişilik gelişimi
amaçlayan oyun
engellenir; kendini ifade etme, keşfetme, tecrübe etme, yenilenme ve yaratma
etkinliklerine yer
verilmelidir. olanakları görmezden gelinir ve engellenir. Oysa okul çağı döneminde oyunda
rekabet yerine işbirlikçi davranışların üzerinde durulması gereklidir.
Okul dönemi çocukları, yerleşik kuralları takip ederek, yeni kurallar
tasarlayarak, kuralları tartışarak ve kurallarla tanımlanan oyunlarla eğlenerek var

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8


261
Oyun ve Spor

olan akran ilişkilerini zenginleştir ve yenilerini geliştirirler. Bu süreçte, adalet


duygularını ve iyi bir oyun için neler yapılabileceği ile ilgili becerilerini geliştirirler.
Ancak bu adalet ve iyi oyun anlayışı çocuktan çocuğa değişir ve bazı çocukların
kötü oyun oynama alışkanlığı kazandığı görülebilir.

Okul Döneminde İtiş- Kakış Oyunları ve Kötü Oyun


Kötü oyun, her yaş için olduğu gibi okul dönemi çocukları için de az gelişmiş
veya işlevsiz olan oyunlardır. Diğer çocukları dışlayan veya alaya alan oyunlar,
yıkıcı ve kötü oyun olarak nitelendirilir. Bu oyun şekli, çocukların sosyalleşme
sürecini olumsuz etkiler.
İyi oyunu kötü oyundan ayırt etmek, özellikle de çocukların birbirleriyle
etkileşimlerindeki tüm incelikleri tam olarak kavrayamayan yetişkinler için bazen
zor olabilir. Örneğin, okul öncesi ve ilkokul çağında artmaya başlayan ve 8-10
yaşlarındaki erkek çocuklar arasında en yüksek seviyede oynanan itiş-kakış
İtiş-kakış oyunları bir oyunları, yetişkinler arasında endişeye yol açar. Oysaki kanıtlar, bu tür oyunların
saldırganlık eylemi bir saldırganlık eylemi olmadığı, çocukların sosyal ve duygusal gelişimine katkıda
olmayıp sosyal ve bulunarak gelişimlerinde olumlu bir güç oluşturduklarını göstermektedir.
duygusal gelişime
katkıda bulunan oyun İtiş-kakış oyunları içinde gülme, koşma, atlama, açık elle vurma, güreşme,
şeklidir. kovalama, tutma, kaçma ve oyun gürültüsü çıkarma gibi davranışları barındırır.
Saldırganlık davranışları ise, hiddetli ve asılmış bir yüz ifadesi, alay etme, vurma,
ittirme, üzerine aniden atılma, kabaca yakalamayı içerir. İtiş-kakış oyunları itme,
tekme atma gibi davranışları sergilediği için gerçek kavgaya benzemektedir. Ancak
itiş kakış oyun davranışları gösteren çocuk, kavgaya benzeri davranışları sergilese
bile yüzünde oyunsu ifadeler vardır. Çocuklar bu davranışlardan sonra oyunlarını
eğlenerek devam ettirirler.

Resim 2. İtiş-kakış oyunu oynayan çocuklar

İtiş kakış oyunları, grupta popüler olan çocuklar için sosyal yakınlık kurmak
gibi olumlu işlevler görse de dışlanmış çocuklar için aynı işlevi gösteremeyebilir.
Dışlanmış çocuklar oyun ve saldırganlığı birbirinden ayırt edemeyebilirler. İtiş-kakış
oyunlarının küçük çocuklar ve okul dönemi çocukları için olumlu katkısı
gösterilmekle birlikte, ergenler arasında baskınlık göstermenin bir yolu olduğu,
saldırganlık işlevine hizmet ettiği de bildirilmektedir.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9


262
Oyun ve Spor

Düzen Oluşturma ve Koleksiyonculuk


Okul dönemi çocukları, çevrelerindeki gittikçe büyüyen dünyayı ve bu
dünyanın nasıl organize edildiğini anlamaya ve öğrenmeye giderek daha istekli
hale gelirler. Çocuk için bir zamanlar sadece mahallesinin ya da büyükannesinin
evinin olduğu yerde, şimdi şehirler, ülkeler, okyanuslar ve kıtalar halinde
düzenlenmiş bütün bir dünya vardır. Çocukların dünyayı düzenlemeye yönelik bu
neredeyse zorunlu dürtüleri, oyunlarında kendini gösterir. Bu sebeple çocuklar,
Koleksiyonculuk pullar, bebekler, futbol takımı kartları ve oyuncak askerler gibi şeyleri toplayıp
çocukların dünyayı organize etmek için sayısız saatlerini harcarlar. Aynı zamanda çocuklar
anlama ve düzenleme koleksiyonunu yaptıkları nesneleri, arkadaşlarıyla bazı kurallar çerçevesinde değiş
isteklerinin yansımasıdır. tokuş yaparak kendi aralarında eğlenceli etkileşimlere de girmiş olurlar.
Koleksiyonlar, çocukların giderek ahlak anlayışlarını geliştirdikleri bir dönemde,
hem iyi hem de değiş tokuş sırasında çocuklardan birisinin hile yapması gibi kötü
oyun türleri için fırsatlar sunar.

Resim 3. Koleksiyonculuk, bilişsel, sosyal, duygusal ve ahlaki gelişimi destekler.

Açık Hava Oyunları


Açık hava oyunları bahçe, kır, sokak, arsa, ormanlık gibi dış mekanlarda
oynanan oyunlardır. Okul dönemi çocuğu, dış dünyaya açılır, sosyal çevresi
genişler. Oyun bu dönemde sokağa ve çevreye kaymıştır, çocuk evde pahalı
oyuncaklarla oynamak yerine sokakta saatlerce top peşinde koşturmak ister.
Çocuk kazma kürek gibi araçlarla, kum, çamur ve toprakla oynayarak doğayı
tanımayı öğrenir.
Açık havada oyun oynamak çocukların fiziksel-motor ve sosyal becerilerinin
gelişimini destekler, farklı oyun çeşitlerini oynamaları için motive eder. Oyun,
çocuk için bir eğitim aracıdır. Bu anlamda ebeveyn ve eğitimcilerin dış mekan
ortamlarını, gelişimi destekleme potansiyeline sahip ortamlar olarak görüp sınıfın
bir uzantısı gibi değerlendirmeleri önemlidir.

Fiziksel Oyunlar
Fiziksel oyun, çocukların fiziksel gelişimini destekleyen oyun türüdür. Bu tür
oyunlar çocukların koşma, atlama, zıplama, tırmanma, sürünme, oturma, kalma,
ayakta durma, fırlatma, yakalama ve itme gibi birçok hareketi öğrenmelerine ve
öğrenilen bu hareketleri kullanmalarına olanak sağlar.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10


263
Oyun ve Spor

Okul çocuklarında güçlü bir motor gelişime paralel olarak, esneklik, denge,
çeviklik ve kuvvetin arttığı görülmektedir. Çocuklar fiziksel etkinlerde ustalaştıkça,
bu etkinlikleri haz alma ve başarıya ulaşma aracı olarak kullanırlar. Bu özellikleri
nedeniyle okul dönemi çocuğu daha çok fiziksel oyunları ve takım sporlarını tercih
eder. Çocuklar 6-7 yaşına geldiklerinde top oyunlarında daha başarılı olurlar ve
ilerleyen yıllarda tenis, basketbol, futbol gibi sistemli spor oyunlarını daha iyi
oynarlar.

Okul dönemi çocukları


fiziksel oyunları ve takım
sporlarını daha çok tercih
ederler.

Resim 4. Erkek çocukları rekabetçi takım oyunlarını daha çok tercih eder.

Çocukların fiziksel oyunlarında cinsiyet bakımından önemli farklılıklar


görülmektedir. Okul döneminde erkek çocuklar, açık hava oyunlarını, fiziksel ve
rekabetçi takım oyunlarını daha çok tercih ederler. Kızlar ise iç mekânda daha
hareketsiz faaliyetleri tercih ederler ve genellikle çiftler halinde oynarlar. Erkekler
Çocukların fiziksel
oyunlarında cinsiyet fiziksel oyunları, özellikle dövüş oyunu ile daha sık uğraşır. Erkekler, kızlardan daha
bakımından önemli fazla itiş kakış oyuna girer. Kızlar ise daha çok sanatla, el sanatlarıyla ve ev içi
farklılıklar vardır. oyunlarla meşgul olurlar. Kız çocuklarının oyunları, erkeklere göre yetişkinler
tarafından daha fazla yapılandırılıp, yönlendirilir özelliktedir.
Fiziksel oyunlar çocukların beden, mekan ve alan farkındalıklarının
gelişmesine yardım eder. Çocukların fiziksel oyunları oynayabilmeleri için rahatça
hareket edebilecek geniş açık alanlara, üstesinden gelebilmeleri için doğal ya da
yapay engellere ve hareketli/hareketsiz oyun alanı materyallerine ihtiyaç vardır.
Bu oyunlar açık ya da kapalı spor salonlarında oynanabileceği gibi, ortam
düzenlendiğinde sınıf içinde de oynanabilir.

Oyunu Etkileyen Faktörler


Çocuk oyunlarının şekillenmesinde daha öncede açıklandığı gibi yaş en
önemli faktördür. Yaş faktörünün yanı sıra cinsiyet, sosyo-ekonomik durum, oyun
alanı tasarımlarının niteliği de oyunların oluşumunda önemli derecede etkilidir.

Cinsiyet ve Oyun
Oyun rastgele oyun arkadaşlarıyla gerçekleşmez, akran grupları da rastgele
oluşmaz. Cinsiyet, çocukların birlikte oynayıp oynamayacağını tanımlayan bir
olgudur. İlkokul yıllarında, diğer çocukluk dönemlerine göre çocukların cinsiyeti,

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11


264
Oyun ve Spor

tercih ettikleri oyunların türlerini, yapılarını, oyun alanı seçimlerini, oyun alanlarını
paylaşma biçimlerini ve birlikte oyun oynama alışkanlıklarını daha fazla etkiler.
Çocukların oyun tercihlerinde cinsiyet kalıp yargılarının etkisi görülür.
Erkekler, kızlara göre daha fazla cinsiyet farklılıklarının farkında olup, dişil
olarak etkilenebilecekleri oyunlardan uzak dururlar. Çocukların yaşlarının
ilerlemesi ile birlikte bilhassa erkek çocukların basketbol, futbol gibi spor ve oyun
aktiviteleri nedeniyle daha geniş oyun alanlarına hakim oldukları, kızların ise daha
küçük alanlarda bir araya gelerek, sek sek, ip atlama, istop, yakartop gibi oyunlar
oynadıkları görülür. Okul dönemi erkek çocukları yarışmaya, yeteneğe ve kas
gücüne dayalı, futbol, itiş-kakış oyunları, yapı- inşa, misket gibi oyunlara, kızlar ise
okuma, yazma, birbirlerini ziyaret etme, çay partileri düzenleme gibi içeriğinde dil
kullanımına ağırlık veren sembolik oyunlara daha fazla ilgi duyarlar. Ayrıca kızlar
daha fazla oyun çeşidine katılırlar. Erkek çocukların küçük yaştan başlayarak kız
çocuklarına göre daha çok bilgisayar oyunlarını tercih ettikleri bilinmektedir.
Okul çağı çocukluk döneminde oyun, erkek çocuklar için kızlardan daha
farklı bir işleve sahip gibi görünmektedir. Erkekler bir aktiviteye en çok aktivitenin
kendisi için değer verirken, kızlar çevredeki sosyal bağlama değer vermektedir.
Ancak hem erkek hem de kızlar için oyunun genel hedefleri aynıdır: eğlenmek, bir
gruba ait olmak ve arkadaş edinmektir.
Çocukların cinsiyet temelli akıl yürütme sürecini kullanmaları, oyun
tercihlerine de yansımaktadır. Bu durum çocukların oyun seçeneklerini
kısıtlamakta ve oyundan elde edebilecekleri maksimum yararı azaltmaktadır. Bu
noktada okullara büyük iş düşmektedir. Okullar cinsiyete göre tarafsız faaliyetler
Eğitimciler oyunların düzenleyerek erkek çocuklarının geleneksel olarak dişil kabul edilen oyunlara
yapısını cinsiyet temelli katılımı konusunda duydukları endişelerin önüne geçebilirler. Eğitimciler,
olmaktan kurtarmalı, cinsiyete dayalı reklam içermeyen materyal ve ekipman sağladığından emin
çocukların toplumsal
olmalıdır. Eğitimcilerin oyunların yapısını cinsiyet temelli olmaktan kurtarmaya
cinsiyet eşitliğini
kavramalarını çalışmaları, en azından bu tip oyunlarda her iki cinsiyete ait rollerin olmasını
desteklemelidir. sağlayarak oyun seçeneklerini artırmaları doğru olacaktır. Eğitimciler bu şekilde
çocukların toplumsal cinsiyet eşitliğini kavramalarını desteklemiş olacaklardır.

Sosyoekonomik Durum ve Oyun


Sosyoekonomik durum, çocukların nerede yaşadıklarını ve hangi okula
gittiklerini belirleyen kriterlerden biridir. Sosyoekonomik durum bu yönüyle akran
gruplarının oluşturulması sürecinde de etkilidir.
Çocuklar için birçok faydası olan oyun aktivitesi farklı nedenlerle gün
geçtikçe azalmaktadır. Bu durumun en önemli nedenlerinden birisi günümüzde
okulda geçirilen zamanın eskiye göre daha fazla olmasıdır. Eğitimin önemi ve
değeri arttıkça ders saatleri de artmış, oyuna kalan zaman ise azalmıştır.
Ne yazık ki, birçok yetişkin oyunu, çocuğun hoşça vakit geçirmesini,
oyalanmasını sağlayan, amaçsız bir uğraş olarak görmekte ve okul çağı döneminde
çocuklarını oyuna teşvik etmemektedir. Bazı yetişkinler, gözetimsiz
bırakıldıklarında çocuklarının güvenliğinden endişe ettikleri için, bazıları ise,

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12


265
Oyun ve Spor

çocuklarının okulda ve diğer alanlarda (spor, müzik vb.) daha yüksek düzeyde
performans göstermelerini istedikleri için, çocuklarının programlarını o kadar çok
aktiviteyle doldururlar ki, çocukların dinlenmesi ve oynaması için çok az zaman
kalır. Aynı zamanda çocukların bu aktivitelere katılması, belirli bir maliyeti de
gerektirir. Bu yönüyle düşünüldüğünde, daha çok boş zamanı olan çocukların,
genellikle daha kısıtlı bütçeye sahip ailelerin çocukları olduğu söylenebilir.
Günümüzde kentsel alanlarda, sürekli azalan oyun alanı sayısı, ortadan
kaybolmakta olan mahalle kültürü, çalışan anne sayısındaki hızlı artış, mahalle
ilişkilerinin zayıflaması ve çevreye duyulan güvensizlik, çocukların oyununu büyük
ölçüde sınırlamıştır. Geçmişte yalnızca televizyona maruz kalan çocuklar,
günümüzde evlerde ekran sayısının artması nedeniyle tablet, akıllı telefon,
bilgisayar ve televizyon gibi birçok ekrana kolayca ulaşabilmekte, internetin
yaygınlaşması ile sanal oyunlarla daha çok vakit geçirmektedir. Ancak sanal
oyunlar, sokak oyunlarının sunduğu katkıları sunmamaktadır.
Çocukların sağlıklı gelişimi için oyun zorunludur. Bu yüzden oyuna ayrılan
zaman korunmalıdır. Yetişkinlerin oyuna yönelik bakış açılarının yanlış olduğu ve
çocukların ihtiyaç duyduğu etkileşim ve rehberlik desteklerinin yetersiz olduğu
durumlarda çocukların olgunlaşma süreci de ertelenir. Bu sebeple çocuğun oyun
hakkı yasalarla koruma altına alınmaya çalışılmıştır. Birleşmiş Milletler Genel
Yetişkinlerin oyuna
yönelik yanlış tutumları Kurulunda 20 Kasım 1989 tarihinde Çocuk Hakları Sözleşmesi oybirliği ile kabul
nedeniyle çocukların edilmiş ve ülkemizde 2 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Sözleşmenin
oyun zamanı oldukça 31.maddesinde çocukların boş zaman geçirmeye, dinlenmeye, yaşlarına uygun
azalmıştır. Oysa olarak oyun oynamaya, kültürel ve sanatsal etkinliklere katılmaya hakları olduğu
çocukların sağlıklı vurgulanmıştır. Bu sözleşmede ayrıca toplum ve kamusal otoritenin bu hakkı
gelişimi için oyun
yerine getirmeye çalışması gerektiğini de belirtmiştir. Bu doğuştan gelen hak, ne
zorunludur.
yazık ki çocuk işçiliği, çocuk sömürüsü, savaşlar, mahalle şiddeti ve yoksulluk içinde
yaşayan çocuklara sunulan sınırlı kaynaklar nedeniyle halen ihlal edilmektedir.

Resim 5. Çocukların oyunu, yaşanılan yer ve sosyoekonomik durumdan etkilenir. Burada


üç şehirli çocuk oyun parkında oynuyor.

Oyun Alanları
Çocuklar toprağı kazabilecekleri, keresteden kulübeler ve mağaralar inşa
edebilecekleri, gerçek aletler kullanabilecekleri, ateş ve su ile deneyler

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13


266
Oyun ve Spor

yapabilecekleri, gerçekten büyük riskler alabilecekleri ve bunların üstesinden


gelmeyi öğrenebilecekleri bir yer ararlar. Çocuklar, evler ve sığınaklar inşa etmek,
çukur kazmak, bahçe yapmak, evcil hayvanların peşinden koşmak, şenlik ateşi
yakmak ve açık havada yemek pişirmek gibi aktivitelere aşırı isteklidirler. Ancak,
günümüz çocukları, önceki nesillere göre açık hava oyun alanlarına daha az
erişebilmektedir. Özellikle sanayileşmiş toplumlarda çocuklar, dışarıda oynamak
için daha az zaman harcamaktadır. Bu durum günümüz çocuklarının oyun
fırsatları açısından yetersiz kaldığını göstermektedir.
Oyun alanları, çocuğun tüm gelişim alanlarını destekler nitelikte olmalıdır.
Ancak, salıncak, kaydırak, atlı karınca, tahterevalli gibi materyallerin olduğu
geleneksel oyun alanlarında bazı önemli eksiklik bulunmaktadır; Bu oyun
alanlarında çocukların yaratıcı amaçlar için uyarlanabilecek malzemeler bulunmaz,
sadece kaba motor becerilerinin gelişmesini sağlayan malzemeler bulunur.
Oyun alanları çocuğun Geleneksel oyun alanlarında sosyal oyunlar daha az oynanır, çocuklar genellikle bu
tüm gelişim alanlarını
alanda ya tek başına, paralel oyun şeklinde oynar ya da tahterevalliye binen
destekler nitelikte
çocuklar gibi yaratıcı olmayan işbirlikçi oyunu oynarlar. Başka bir eksikliği ise;
olmalıdır;
birbirine geçişli, geleneksel oyun alanlarındaki tırmanma aletlerinin genellikle çocukların
yaratıcı, hayali, sosyal, boyutlarına uymamasıdır. Bu anlamda düşünüldüğünde ideal bir çocuk oyun alanı
dramatik, fiziksel ve genel olarak birbirine geçişli, yaratıcı, hayali, sosyal, dramatik, fiziksel ve doğal
doğal unsurları unsurları içermelidir. Oyun alanlarında sanat, ağaç, çamur, kum ve su alanları,
içermelidir. Tüm doğa gözlemleme alanları (hayvanlar, bahçeler, ağaçlar vs.), gerçek hayat
çocuklar bu unsurlara deneyimlerini ve olayları dramatize etme fırsatı sunan alanlar gibi çeşitli bölümler
eşit şekilde yer alabilir. Örneğin oyun alanı materyalleri hayali oyunları teşvik etmek için
erişebilmelidir. itfaiye araçları, atlar, denizaltılar, roket gemileri gibi inşa edilebilir. Çocuklar,
toprak yığını veya ağaç dalı gibi doğal malzemelerle fantastik oyunlar
yaratabilirler.
Oyun alanları, küçükten büyüğe, tüm çocuklara uygun derecede
kapasitelerini zorlayıcı etkinlikler sunmalıdır. Çocuklar bu etkinliklerle zaten
ustalaşmış oldukları şeyleri tekrar deneme veya yeni zorluklar üstlenme fırsatı
bulurlar. Örneğin, sürünülen tüneller, merdivenler ve lastik tekerlerden basamak
yapılmış tırmanma parkurları modası geçmiş olsa da dokuz yaşındaki bir çocuğu
hala eğlendirebilir ancak bu yaş grubu çocuklara, makaralı halatlar ile yamaçtan
iniş sistemleri, yüksek asılma demirleri gibi materyaller daha yeni ve ilgi çekici
zorluklar sunabilir.

Resim 6. Büyük çocuklar kendilerini zorlayan aktivitelerden hoşlanır

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14


267
Oyun ve Spor

Oyun alanlarında bulunan materyallerin güvenli ve ekonomik olması,


çocukların gelişimlerine uygun, pratik ve ilgi çekici olması önemlidir. Tüm
çocukların bu unsurlar arasından kendi seçimlerini yapabilmeleri için oyun
alanlarına erişimde fırsat eşitliğine sahip olmaları gereklidir.

ÇOCUK VE SPOR
Spor, bireylerin hareket gereksinimlerini karşılayan, belli kuralları olan,
eğlendiren, sosyalleştiren; kendi içinde rekabete dayanan fiziksel aktivitelerdir.
Bir eğitim aracı olarak spor, çocuğun duygusal, sosyal ve fiziksel gelişimine
önemli katkıları olan bir etkinliktir. Sporun çocuk gelişimine katkıları şunlardır;
Spor, bireylerin hareket
• Kas-iskelet sistemini kuvvetlendirir.
gereksinimlerini
karşılayan, belli kuralları • Kalp-dolaşım-solunum sisteminin çalışmasını güçlendirir.
olan, eğlendiren, • Konsantrasyon, bellek ve sınıf içi davranışlarına olumlu katkı sağlar, bu
sosyalleştiren; kendi içinde bağlamda çocukların akademik başarısını artırır.
rekabete dayanan fiziksel • Zorluklarla baş edebilmeyi, yenme ve yenilme duygusu yaşayarak rakibe
aktivitelerdir. saygı duymayı ve yenilgiyi kabullenmeyi öğretir.
• Hızlı karar vererek uygulamaya geçmesini ve kararlarının sonuçlarının
sorumluluğunu üstlenme becerisini geliştirir.
• Zamanı etkili kullanma konusunda bir disiplin becerisini geliştirir. Ölçülü ve
planlı şekilde çalışmayı ve dinlenmeyi öğretir. Bu sayede çocuğun
televizyon, telefon ve tablet karşısında geçirilen zaman azalır.
• Otonomi, özgüven, özsaygı ve özdenetim algısını yükseltir. Liderlik
özelliklerini geliştirir.
• Akranlarla ve çevre ile iletişimi güçlendirir, işbirliği içinde hareket etmeyi
sağlar.
• Sağlıklı yaşam alışkanlıklarını güçlendirir, şiddet, sigara gibi riskli
davranışların gelişmesini önler.

Hareket, Oyun ve Spor İlişkisi


Oyun ve sporun başlangıç noktasını oluşturan kavram harekettir. Hareket,
zaman ve mekan içinde yer değiştirme olarak tanımlanır. İnsan vücudu, bilhassa
bebeklik ve çocukluk çağında hareket ederek gelişir. Çocuk, hareketlerinin
Çocuklar öğrendikleri artmasıyla başkalarına bağımlı ve pasif bir durumdan kurtulur. Hareketleri arttıkça
hareketleri fiziksel becerikli, aktif, meraklı ve araştırıcı, keşfedici bir yapıya dönüşen çocuk süreç
oyunlarla pekiştirirler.
içerisinde kendi kişiliğini geliştirir. Hareket etmek, sağlıklı bir çocuk gelişimi için ön
şarttır. Çocuklar öğrendikleri hareketleri fiziksel oyunlarla pekiştirirler. Felsefi
açıdan cama vuran yağmur tanelerinin süzülerek aşağı doğru yönelmeleri hareket,
cama düşen kar tanelerinin cam üzerinde değişik ve farklı figürler çizerek
süzülmeleri ise oyun kavramı olarak açıklanabilir. Fiziksel oyunlar, hareketlerin
becerileştirildiği ve hünerli olanların kazandığı tek eğlence yaşantılarıdır.
Spor ise hareketler dizininin kesin kurallı ve yarışma karakterli formudur. Bir
çocuğun diğer çocuğa “Kim daha önce şu hareketi yapacak? ya da 10 metre
ilerdeki topu kim daha önce alacak?” şeklinde soru yönelttiği nokta sporun

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15


268
Oyun ve Spor

başlangıcı olarak kabul edilir. Spor profesyonel bir iştir. Spor, başarıyı artırma ve
yarışmada kazanmayı amaçlar. Bu nedenle fiziksel yönden daha yetenekli
olanların seçilerek, sürekli ve yoğun bir eğitime tabi tutulması gerekir. İçinde
Spor yaptırılırken rekabet duygusunu barındıran spor, üst düzey bir performans gerektirir. Spor
çocukların, motor gelişim yapan birey ya da gruplar, sonuç itibariyle rakipleriyle, zamanla, doğa koşullarıyla
düzeyleri ve hazır
veya kendiyle yarışır. Spor bedeni zorlayan hatta bazen yıpratan bir aktivitedir. Bu
bulunuşlukları
değerlendirilmelidir. sebeple spor yaptırılırken çocukların, yaşlarına göre motor gelişim düzeyleri ve
hazır bulunuşluk durumları göz önünde tutulmalıdır. Bu dönemlerde dikkat
edilmesi gerekli en önemli nokta, çocukların spor dalına özgü özel hareketler
dönemine kadar çok yönlü ve zorlanmadan çalıştırılmasıdır.

Çocuklarda Hareket Becerilerinin Gelişim Dönemleri


Çocukların motor gelişiminde okul öncesi (2-6 yaş) dönem; temel hareket
dönemi, okul dönemini de içine alan 7-14 ve üzeri yaşlar ise sporla ilişkili
hareketler dönemi olarak adlandırılır.

Temel hareket dönemi


Çocukların hareket becerilerini keşfettikleri ve geliştirdikleri dönemdir. Bu
dönemde görülen koşma, atlama, sıçrama, sekme, yakalama, fırlatma, topa ayakla
vurma gibi beceriler tüm çocuklarda bulunan ortak özelliklerdir ve temel hareket
becerileri olarak tanımlanır.
Temel hareket becerileri sporla ilişkili hareket becerilerinin gelişiminin
temelini oluşturur. Örneğin fırlatma temel hareketi, beyzbol, voleybol, tenis vb.
sporlarda kullanılır, sekme, sıçrama hareketleri, artık yerini ip atlama, uzun
atlama, üç adım atlama ve yüksek atlama gibi spor dalına özgü becerilere bırakır.

Sporla ilişkili hareketler dönemi


Çocuklar, sporla ilişkili hareketler döneminde bir taraftan yeni beceriler
edinirken diğer taraftan önceden edindikleri temel becerileri de daha akıcı ve
doğru şekilde gerçekleştirmeye devam ederler. Çabukluk, dayanıklılık, kuvvet ve
hızla ilgili bu hareket becerileri dönemi; genel geçiş evresi, özel hareket becerileri
evresi ve uzmanlaşma evresi olmak üzere üç evrede incelenir.
Genel geçiş evresi (7-10 yaş); Okul çağı dönemini içine alan genel geçiş
evresinde spor; kavramsal olarak, yarışma ve performanstan çok, oyun,
rekreasyon, dans gibi aktiviteleri de içeren bir araç olarak görülmelidir. Bu evrede
Özel hareketler dönemine öğretmenlerin, ebeveynlerin ve spor eğitmenlerinin amacı, çocukların motor
kadar çocukların aktivite kontrol yeterliklerini artıracak, zengin içerikli aktivitelerle onları desteklemek
içerikleri olmalıdır. Çocuğun “aktivite içeriğini sınırlandırmak” ve “belli bir branşta
sınırlandırılmamalı ve belli uzmanlaşmaya yönlendirmek” doğru değildir.
bir branşta uzmanlaşmaya
yönlendirilmemelidir. Bu Özel hareketler evresi( 11-13 yaş); Bu evrede çocuklar, fiziksel
döneme kadar çocuklar potansiyellerini ve sınırlılıklarını keşfederler. Bu yaş grubundaki çocukların belirli
çok yönlü ve zorlanmadan bir sporu öğrenmesi ve bir teknik elde etmesine yetecek fiziksel ve zihinsel
çalıştırılmalıdır.
performansa ulaştıkları öngörülür. Bu evrede çocuklar isterse bir spor branşına
yönelebilir. Eğer imkan varsa bu evrede çocukların spor kulüplerinin deneme

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16


269
Oyun ve Spor

derslerine katılması ve belirli bir spor türüne başlamadan önce farklı sporları
denemeleri uygun olacaktır.
Uzmanlaşma evresi (14 yaş ve üzeri); Spor dalına özgü hareketlerin
uzmanlaştığı bu evrede çocuklar, bu zamana kadar kazanmış oldukları hareket
becerilerini yaşam boyu kullanırlar. Bu dönemde çocuk sporcu olarak adlandırılır.

Okul Döneminde Hareket Eğitimi ve Sportif Aktiviteler


Çocuklara okul hayatı boyunca verilen hareket eğitimleri yaşlarına uygun
şekilde verilmelidir. Bu kapsamda 6-9 yaş arasında çocuklara toplu oyunlar,
yüzme, ritmik hareketler, halk oyunları, jimnastik, 10-12 yaş arasında ise masa
tenisi, kort tenisi, eskrim, boks, karate, taekwon-do, basketbol, futbol, voleybol,
yüzme, koşma gibi sportif aktiviteler önerilmektedir. 10-11 yaşlarında çocuklarda
duruş sorunları oluşabilir. Bu sorunun önlenmesinde yoga, dans uygun
aktivitelerdir. Çocukların, yön bulma becerilerini geliştirmek amacıyla günlük ve
gün aşırı yürüyüşler, izcilik, kampçılık gibi doğa sporları önerilebilir.
Hareket eğitimlerinde, fiziksel oyun alanlarında çeşitli topografik yüzeyler,
höyükler, küçük tepeler, ağaçlar, çalılar, ağaç kütükleri kullanılabilir. Bu tür
yüzeyler, çocukların etrafında koşmasına, üstünde, altında, arkasında ve içinde
hareket etmesine fırsat vererek büyük motor becerilerini desteklemektedir.
Ağaçlara tırmanmak, büyük kayalardan ya da kütüklerden atlamak, kaydıraklardan
kaymak, salıncaklarda sallanmak, top oynamak çocuklara hareket olanağı
sağlarken, bu aktiviteler çocukların güç, denge, koordinasyon gibi becerilerin
gelişimine de destek olmaktadır. Öğrenmenin eğlenceli ve kalıcı hale gelebilmesi
için öğrenme ortamlarında motor becerilere yönelik yeterli düzeyde materyal
bulunmasının ve çocukların rahat hareket edebilecekleri yeterli alanların
bulunmasının çocuğun dil gelişimini de olumlu yönde etkileyebileceği ifade
edilmektedir.

Okul döneminde sportif


aktivitelerin en önemli Resim 7. Hareket eğitimi güç, denge, koordinasyon becerilerini geliştirir
amacı, çocukların sportif
aktivite yapma Okul döneminde sportif aktivitelerin en önemli amacı, çocukların sportif
davranışını yaşam boyu aktivite yapma davranışını yaşam boyu sürdürme alışkanlığı kazandırmaktır. Ancak
sürdürme alışkanlığı çocukların birçoğu belli bir süre sportif aktivitelere katıldıktan sonra ilgisini
kazandırmaktır. yitirebilmektedir. Anasınıfı dönemi ve ilkokulun ilk yıllarında çocukların sportif
aktivitelere katılmalarının en önemli sebebi yarışmaktan çok, bu aktivitelerden
zevk almalarıdır. Oysa çocuklara sportif aktivite yaptıran kişilerin yarışma ve

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17


270
Oyun ve Spor

kazanmaya fazla önem vermesi, aktivite sürecinin çocuğa kazandırdıkları üzerinde


pek fazla durmaması, bu dönem çocuklarının, kaybetme ve başarısızlığa bağlı
hayal kırıklığı veya rekabet duygusunun yarattığı stresle baş etmekte zorlanmaları
nedeniyle çocukların 10-11 yaşlarına geldiğinde sportif aktivitelerden uzaklaştığı
görülmektedir. Spor, öncelikle çocuğun yaparken eğlendiği ve kendisini iyi
hissettiği bir aktivite olmalıdır. Okul dönemindeki çocuklar için egzersiz
programları çok uzun ve yoğun olmamalıdır.
Çocukların uğraşacakları spor dalının seçimi kendilerine bırakılmalı,
ebeveynler ve eğitmenler bu konuda yönlendirici olmalı ancak çocukların
kararlarına saygı duymalıdır. Çocukların tercih ettikleri spor branşlarında mutlu
olmaları, yaşamda da mutlu olmalarını sağlar. Tercih ettikleri branşlarda mutlu
olabilmeleri için ise o branşta başarılı olmaları gereklidir. Bu sebeple çocuklar
doğru branşlarda spora başlamalıdır. Ancak bu şekilde spordan zevk alan, mutlu
sporcu çocuklar yetiştirilebilir.

Fiziksel Aktivite ve Çocuk Sağlığı


Fiziksel aktivite, spor ve egzersiz kelimeleri toplumun büyük bir kısmı
tarafından aynı anlamda kullanılmaktadır. Ancak fiziksel aktivite, bedeni hareket
ettirerek, kas ve eklemleri kullanarak, enerji harcamaya yönelik gerçekleştirilen,
farklı şiddetlerde uygulanarak kalp ve solunum hızını artıran etkinliklerdir. Bu
çerçevede fiziksel aktivite, gün içerisinde gerçekleşen bahçe-ev işleri, yürüme,
çömelme, kalkma, koşma, sıçrama, yüzme, bisiklete binme, farklı spor türlerinin
uygulanmasını, bunlarla ilgili egzersizleri, oyun ve dans faaliyetleri gibi her türlü
kas hareketlerini içeren bir terimdir.
Okul çağı çocuklarının fiziksel aktivite düzeyleri, değişen yaşam koşulları,
bazı çevresel ve sosyal faktörler, teknoloji ve beslenme alışkanlıkları nedeniyle son
yıllarda giderek azalmaktadır. Günümüz çocuklarında fiziksel aktivite düzeylerinin
azalmasının en büyük nedeni; zamanlarının büyük bir kısmını cep telefonu ve
tablet ile oynayarak, televizyon veya bilgisayar karşısında oturarak, sosyal medya
ve internet ortamında çok fazla bulunarak geçirmeleridir. Okula servisle gitme,
apartman dairesinde yaşama, çarpık kentleşme sonucu oyun alanı bulamama
nedeniyle çocukların hareket alanları gittikçe daralmaktadır.

Fiziksel aktivite
düzeyinin azalması,
obezite başta olmak
üzere birçok kronik
hastalığın erken yaşlarda Resim 8. Ekran süresinin artması, fiziksel aktivitenin azalması ve obezite riskini
ortaya çıkmasına neden artırmaktadır.
olmaktadır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18


271
Oyun ve Spor

Avrupa genelinde, okul çocuklarının sadece üçte birinin uygun şekilde


fiziksel aktivite yaptığı bildirilmektedir. Ülkemizde de durumun farklı olmadığı, 6- 8
yaş çocukların %22’sinin, 9-11 yaş çocukların ise %27’sinin hergün düzenli aktivite
yaptıkları belirtilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre yetersiz fiziksel aktivite,
küresel anlamda ölümle ilgili risk faktörleri arasında dördüncü sıradadır. Fiziksel
aktivite düzeyinin azalması, obezite başta olmak üzere birçok kronik hastalığın
erken yaşlarda ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

• Çocuklarda fiziksel aktivite düzeyi giderek


Etkinlik
Bireysel

azalmaktadır. Siz de bu sorunun nedenlerini


araştırarak, çocukların fiziksel aktivite düzeylerini
artırmaya yönelik okulda ve toplumun diğer
alanlarında alınabilecek önlemler hakkında
öneriler geliştiriniz.

Fiziksel Aktivitenin Çocuk Sağlığı İçin Yararları


Fiziksel aktivite ile sağlık arasında çok yakın bir ilişki vardır. Düzenli yapılan
fiziksel aktivitenin, çocukların sağlıkla ilişkili yaşam kalitesini olumlu etkilediği,
uyku sorunlarının gelişimini azaltarak uyku kalitelerini artırdığı gösterilmiştir.
Ayrıca bulaşıcı olmayan birçok hastalığa yakalanma riskini azalttığı, toplumsal
katılımcılığı ve sosyal uyumu arttırdığı bilinmektedir. Yaşam boyu fiziksel aktiviteye
yeterli katılım ve normal kilonun korunması, obezite, kardiyovasküler hastalıklar,
hipertansiyon, Tip II diyabet, D vitamini eksikliği, osteoporoz, akciğer ve kolon
kanseri gibi birçok kronik hastalıktan korunmada oldukça etkilidir. Düzenli olarak
yapılan fiziksel aktivite ve sporun, çocuklarda bilişsel gelişime katkı sağlayarak
onların okul başarısını olumlu şekilde etkilediği ve daha sosyal ve düzenli bir
yaşam alışkanlığı kazanmalarını sağladığı bilinmektedir.
Fiziksel aktivitenin çocuk sağlığı üzerindeki etkileri bedensel ve ruhsal
sağlığa etkileri olmak üzere iki genel başlıkta incelenebilir;

Fiziksel aktivitenin bedensel sağlık üzerine etkileri


Fiziksel aktivitenin beden sağlığı üzerindeki etkisi, kas iskelet sistemi ve
diğer bazı metabolik fonksiyonlara etkisi bakımından iki grupta incelenebilir.

1.Kas iskelet sistemi üzerindeki etkileri:


• Kas kuvveti ve tonusunun (gerginliğinin), kas ve eklem esnekliğinin
Düzenli yapılan fiziksel
korunması ve artırılmasını,
aktivite, çocukların beden
ve ruh sağlığını geliştirerek • Hareket alışkanlığının ve fiziksel aktivite toleransının (Kondisyon ve
yaşam kalitelerini dayanıklılığın) artmasını, refleks ve reaksiyon zamanının gelişmesini,
artırmaktadır. • Vücut düzgünlüğünün ve postürünün korunmasını,
• Denge ve düzeltme reaksiyonlarının gelişmesini,
• Yorgunluğun azalmasını,

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19


272
Oyun ve Spor

• Kemik mineral yoğunluğunun korunması ve osteoporozun önlenmesini,


• Kas dokusunca kullanılan enerji ve oksijen miktarının artmasını,
• Olası yaralanma, sakatlık ve kazalara karşı bedensel korunmanın
gelişmesini sağlar.
2. Diğer metabolik fonksiyonlar üzerine etkileri;
• Kan basıncını düzenler,
• Damar yapısının elastikiyetini arttırır,
• Yüksek kan kolesterol ve trigliserit düzeyini etkileyerek damar hastalıkları
riskini azaltır,
• Kalbi güçlendirerek, kan akışını düzenler,
• Solunum kapasitesinde artış sağlar,
• Kan şeker düzeyinin kontrolüne yardımcı olur,
• Vücudun tuz, su, mineral dengesini sağlar,
• Metabolizmayı hızlandırır ve kilo alımını engeller.

Fiziksel aktivitenin Ruhsal Sağlık Üzerine Etkileri


Çocuklar ve ergenlerde ruh sağlığı problemleri gün geçtikçe artmaktadır.
Fiziksel aktivitenin bedensel sağlığı yanında, psikolojik ve sosyal sağlık üzerinde de
olumlu etkileri bulunmaktadır;
• Kişinin kendini iyi ve mutlu hissetmesini sağlar,
• Depresyon ve kaygı bozukluğu riskini azaltır,
• Olumlu bir beden algısı geliştirir, bedeni ile barışık, özgüvenli bireyler
yaratır,
• İletişim becerilerini geliştirir,
• Olumlu düşünebilme ve stresle başa çıkabilme yeteneğini geliştirir,
• Benlik saygısında ve özgüvende yükselme sağlar,
• Zihinsel becerileri geliştirir,
• Sosyal ilişkileri geliştirir,
• Yorgunluk hissini azaltır.

Çocuklarda Fiziksel Aktivite Uygulama İlkeleri


Dünya Sağlık Örgütü 5 -11 yaş grubundaki çocukların sağlık için her gün en
az 60 dakika olacak şekilde orta şiddetten yüksek şiddete doğru giden fiziksel
aktiviteler yapmalarını önermektedir. Çocukların fiziksel aktivite programları
5 -11 yaş grubundaki
çocuklar her gün en az dayanıklılık (aerobik) aktivitelerini de içermelidir. Aerobik egzersizler oksijen
60 dakika orta şiddetten sistemini geliştirirler. Kalp ve akciğerlere yüklenerek onların daha fazla çalışmasını
yüksek şiddete doğru sağlarlar; yürüme, koşma, merdiven çıkma, bisiklete binme, dans etme, ip atlama
giden fiziksel aktivite ve yüzme gibi aktiviteler maksimum oksijen tüketimini arttıran aerobik egzersiz
yapmalıdır. türleridir. Dünya Sağlık Örgütü çocukların bu günlük fiziksel aktivite programına ek
Çocuklar haftada en az 3
olarak, haftada en az 3 kez de yüksek şiddette aktivite yapmalarını önermektedir.
kez de yüksek şiddette
Fiziksel aktivite düzenli ve devamlı olmalı, uygun yoğunluk ve sürede
aktivite yapmalıdır.
gerçekleştirilmelidir. Çocuklar uyku haricinde 60 dakikadan daha uzun süre

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20


273
Oyun ve Spor

hareketsiz kalmamalı, ekran karşısında gün içerisinde toplam 2 saatten daha fazla
zaman geçirmemelidirler.
Çocuklar için fiziksel aktivite programları oluşturulurken; çocukların yaşları,
fiziksel çevreleri, fiziksel uygunlukları, vücut ağırlıkları, isteklilikleri, gönüllülükleri
dikkate alınmalıdır. Bir fiziksel aktivite programının ulaşılabilir, eğlenceli,
çocukların ihtiyaçlarına göre planlanmış olması gerekir. Programın her ortam ve
zamanda kolaylıkla uygulanabilir ve pratik olması, devamlılığa uygun olması ve
ekonomik olması katılımın artırılması için önemlidir.
Çocuk ve gençler için yaş gruplarına göre yapabilecekleri fiziksel aktivite
örnekleri Tablo 12.1 de verilmiştir. İyi planlanmış bir fiziksel aktivite programı her
hafta aşağıda verilen dört tipteki aktiviteleri içermelidir. Aerobik egzersizler bu
programın merkezinde yer almalıdır.
Tablo.12.1. Yaş Gruplarına Göre Aktivite Tipleri
Aktivite Tipi 5-11 yaş grubu 12-18 yaş grubu
Orta şiddetli Bisiklete binme, Paten kayma
dayanıklılık Tempolu yürüme, Bisiklete binme
(aerobik) Paten kayma Ev ve bahçe işleri
aktiviteleri Yakalama-fırlatma içeren
sporlar (frizbi gibi)
Yüksek şiddetli Tempolu koşma Tempolu koşma
aktiviteler Tempolu bisiklet binme Tempolu bisiklet binme
İp atlama İp atlama
Karate gibi sporlar Karate gibi sporlar
Basketbol Basketbol
Yüzme Yüzme
Tenis Tenis
Futbol Futbol
Hızlı dans
Boks
Kasları Halat çekme Halat çekme
kuvvetlendiren Modifiye şınav (dizler Modifiye şınav (dizler
aktiviteler bükülü) bükülü)
Vücut ağırlığını ya da dirençli Vücut ağırlığını, dirençli
bantları kullanarak yapılan bantları ya da ağırlık
egzersizler aletlerini kullanarak
Halata tırmanma yapılan egzersizler
Mekik Yapay duvara tırmanma
Barda sallanma Mekik
Jimnastik Jimnastik
Kemikleri Sek sek Sıçrama, zıplama
kuvvetlendiren Sıçrama, zıplama İp atlama
aktiviteler İp atlama Koşma
Koşma Basketbol
Basketbol Tenis
Tenis Voleybol
Voleybol

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21


274
Oyun ve Spor

•OYUN VE SPOR
•ÇOCUK VE OYUN
•Oyun çocuğun en önemli uğraşıdır. Çocuk rol yapma yoluyla sosyal rolleri
öğrenir. Çocuk birikmiş enerjisini oyun aracılığı ile harcama olanağı bulur.
Oyun çocuğun yaratıcı düşünme yeteneğini artırır. Çocuklar, oyun esnasında
farklı rolleri denedikçe ve ortaya çıkan kaçınılmaz çatışmalarla yüzleştikçe,
ben- merkezcilikleri azalır ve çevresindeki insanları anlama yetenekleri artar.
Özet
Çocuklar, oyun bağlamı içinde kuralları, adalet, ceza, doğru-yanlış gibi
karmaşık sosyal, duygusal ve entelektüel alanları keşfederler.
•Okul Döneminde Oyunun Gelişimi ve Oyun Türleri: Oyun, çocuğun yaşına
paralel bir değişim ve gelişim gösterir. Çocukların oyun süreci tek başına
oynadıkları oyunlardan sosyalize olmuş oyuna doğru bir ilerleme gösterir.
•Simgesel oyun: Çocuklar, 2 ile 7-8 yaşları arasında simgesel oyun
(taklit/hayali oyun) evresindedir. Çocuk bu oyunlarda değişik rolleri
oynarken, hem bu karakterlerle özdeşleşir hem de kendi kişiliğini daha iyi
tanır, kendini başkalarından ayıran özelliklerin bilincine varır. Taklit
oyunlarında çocuk hayal gücünü kullanarak yaratıcılık becerisini geliştirir.
•Kurallı oyunlar: Kurallı oyunlar, sosyal anlaşmaların ve etkileşimlerin üzerine
kuruludur. Çocuklar 7-8 yaşlarında kurallı oyunlar oynamaya başlar ve 10-12
yaşlarından itibaren tamamen kurallı oyunlara geçmiş olurlar.
•Sosyalleşme ve işbirlikçi Oyun: Çocuklar altı yaşlarına geldiklerinde
işbirliğine dayanan oyunlara yönelirler. Çocukların oyunları, daha çok takım
sporlarını içerecek şekilde grup odaklıdır. Çocuklar takım sporlarına
katıldıklarında dayanışma, işbirliği, işbölümü ve rekabet kapasiteleri de
artar.Yetişkinlerin işbirliği yerine rekabeti ön plana çıkaran oyun
etkinliklerine yer vermeleri çocuğun hem kişisel gelişimi hem de kişilik
gelişimini engeller.
•Okul döneminde itiş- kakış oyunları ve kötü oyun: Diğer çocukları dışlayan
veya alaya alan oyunlar, yıkıcı ve kötü oyun olarak nitelendirilir. Okul
döneminde 8-10 yaşlarındaki erkek çocuklar arasında en yüksek seviyede
oynanan itiş-kakış oyunları ise bir saldırganlık eylemi olmayıp sosyal ve
duygusal gelişime katkıda bulunan oyun şeklidir.
•Düzen Oluşturma ve koleksiyonculuk: Koleksiyonculuk, okul dönemi
çocuklarının dünyayı anlama ve düzenleme isteklerinin yansımasıdır. Bu
sebeple çocuklar, pullar, bebekler, futbol takımı kartları ve oyuncak askerler
gibi şeyleri toplayıp düzenlerler.
•Açık hava oyunları: Bahçe, kır, sokak gibi dış mekanlarda oynanan oyunlar
çocukların fiziksel-motor ve sosyal becerilerinin gelişimini destekler, farklı
oyun çeşitlerini oynamaları için motive eder.
•Fiziksel oyunlar: Bu tür oyunlar çocukların koşma, atlama, tırmanma,
sürünme, fırlatma, yakalama ve itme gibi birçok hareketi öğrenmelerine ve
kullanmalarına olanak sağlar. Okul dönemi çocuğu daha çok fiziksel oyunları
ve takım sporlarını tercih eder.
•Oyunu Etkileyen Faktörler
•Cinsiyet: Okul dönemi erkek çocukları yarışmaya, yeteneğe ve kas gücüne
dayalı oyunlara, kızlar ise içeriğinde dil kullanımına ağırlık veren sembolik
oyunlara daha fazla ilgi duyarlar. Çocukların oyun tercihlerinde cinsiyet kalıp
yargılarının etkisi görülür.
•Sosyoekonomik Durum: Çocukların yaşadığı yer, gittikleri okul ve bu
bağlamda akran gruplarının oluşturulma süreci sosyoekonomik durumdan
etkilenir. Günümüzde okullarda ders saatlerinin artması, kentlerde oyun
alanlarının azalması, mahalle kültürünün kaybolması, çalışan anne sayısının
artması ve çevreye duyulan güvensizlik nedeniyle çocukların oyuna katılımı
oldukça azalmıştır.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22


275
Oyun ve Spor

•Oyun Alanları: Oyun alanları çocuğun tüm gelişim alanlarını destekler


nitelikte olmalıdır.
•ÇOCUK VE SPOR
Özet (devamı)
•Spor belli kuralları olan, eğlendiren, sosyalleştiren; kendi içinde rekabete
dayanan fiziksel aktivitelerdir. Spor, kas-iskelet, kalp-dolaşım-solunum
sisteminin çalışmasını güçlendirir. Konsantrasyon ve bellek üzerine olumlu
etkisiyle çocukların akademik başarısını artırır. Rakibe saygı duymayı,
yenilgiyi kabullenmeyi öğretir. Hızlı karar verme, verilen kararın
sorumluluğunu üstlenme, zamanı etkili kullanma konusunda bir disiplin
becerisini geliştirir. Otonomi, özgüven ve özsaygı algısını yükseltir.
Çocuğun liderlik özelliklerini geliştirir. Akranlarla ve çevre ile iletişimi
güçlendirir, işbirliği içinde hareket etmeyi sağlar. Spor, çocuğu riskli
davranışlardan koruyarak, sağlıklı yaşam alışkanlıklarının güçlenmesini
sağlar.
•Çocuklarda Hareket Becerilerinin Gelişim Dönemleri: Çocukların motor
gelişiminde 2-6 yaş arası dönem, temel hareket dönemi, 7-14 ve üzeri
yaşlar ise sporla ilişkili hareketler dönemi olarak adlandırılır.
•Sporla ilişkili hareketler dönemi; genel geçiş evresi (7-10 yaş), özel hareket
becerileri evresi (11-13 yaş) ve uzmanlaşma evresi (14 yaş ve üzeri) olmak
üzere üç evrede incelenir.
•Genel geçiş evresinde spor, yarışma ve performanstan çok, oyun,
rekreasyon, dans gibi aktiviteleri içermelidir. Özel hareketler evresine
kadar çocukların aktivite içeriklerini sınırlandırılmak ve belli bir branşta
uzmanlaşmaya yönlendirmek doğru değildir. Uzmanlaşma evresinde ise
çocuk sporcu adını alarak bu zamana kadar kazanmış olduğu hareket
becerilerini yaşam boyu kullanır.
• Okul Döneminde Hareket Eğitimi ve Sportif Aktiviteler: Hareket
eğitimleri çocukların yaşlarına uygun şekilde verilmelidir; 6-9 yaş arasında
çocuklara toplu oyunlar, yüzme, ritmik hareketler, halk oyunları, jimnastik,
10-12 yaş arasında ise masa tenisi, kort tenisi, eskrim, boks, karate,
taekwon-do, basketbol, futbol, voleybol, yüzme, koşma gibi sportif
aktiviteler önerilmektedir. Spor, öncelikle çocuğun yaparken eğlendiği ve
kendisini iyi hissettiği bir aktivite olmalıdır.
•Fiziksel Aktivite ve Çocuk Sağlığı
• Fiziksel aktivite, bahçe-ev işleri, yürüme, yüzme, bisiklete binme, farklı
spor türlerinin uygulanmasını, bunlarla ilgili egzersizleri, oyun ve dans
faaliyetleri gibi her türlü kas hareketlerini içerir.
• Düzenli yapılan fiziksel aktivitenin, çocukların uyku kalitelerini artırdığı,
vücudun metabolik fonksiyonlarını düzenleyerek obezite ve daha birçok
bulaşıcı olmayan hastalığa yakalanma riskini azalttığı, toplumsal
katılımcılıklarını ve sosyal uyumlarını artırdığı, depresyon belirtilerinin
azalmasını sağladığı bilinmektedir.
•Çocuklarda Fiziksel Aktivite Uygulama İlkeleri: 5 -11 yaş grubundaki
çocukların her gün en az 60 dakika olacak şekilde orta şiddetten yüksek
şiddete doğru giden fiziksel aktivite yapmaları, bu günlük fiziksel aktivite
programına ek olarak, haftada en az 3 kez de yüksek şiddette aktivite
yapmaları önerilmektedir. Çocuklar uyku haricinde 60 dakikadan daha
uzun süre hareketsiz kalmamalı, ekran karşısında günde 2 saatten daha
fazla zaman geçirmemelidirler.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23


276
Oyun ve Spor

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisinde Piaget’in oyun gelişim evreleri doğru şekilde
sıralanmıştır?
a) Alıştırma oyunu/kurallı oyun/sembolik oyun
b) Sembolik oyun/alıştırma oyunu/kurallı oyun
c) Alıştırma oyunu/ sembolik oyun/ kurallı oyun
d) Kurallı oyun/sembolik oyun/alıştırma oyunu
e) Sembolik oyun/kurallı oyun/alıştırma oyunu

2. Aşağıdakilerden hangisi itiş-kakış oyunlarının bir özelliği değildir?


a) Erkek çocukları arasında daha sık oynanır.
b) Okul döneminde diğer çocukluk dönemlerine göre daha çok oynanır.
c) İçinde saldırganlık eylemlerini barındırır.
d) Çocukların sosyal ve duygusal gelişimini destekler.
e) Çocuklar oyun sonrası normal ilişkilerine devam ederler.

3. Çocuklar hangi yaşlardan itibaren kurallı oyunlara tamamen geçmiş


olurlar?
a) 4-5 yaş
b) 6-7 yaş
c) 8-9 yaş
d) 10-12 yaş
e) 13-14 yaş

4. Aşağıdakilerden hangisi oyunu etkileyen en önemli faktördür?


a) Çocuğun yaşı
b) Çocuğun cinsiyeti
c) Çocuğun ailesin sosyoekonomik durumu
d) Çocuğun serbest zamanı (boş zamanı)
e) Oyun alanının niteliği

5. Çocukların bir araya gelerek ağaç ev yapması aşağıda verilen oyun


türlerinden hangisine örnektir?
a) Kurallı oyun
b) Simgesel oyun
c) Hayali oyun
d) İşbirlikçi oyun
e) Kötü oyun

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24


277
Oyun ve Spor

6. Aşağıdakilerden hangisi çocukların oyun aktivitelerine katılımını azaltan


yetişkin tutumu değildir?
a) Okulda teneffüs sürelerinin azaltılması
b) Oyunun boş vakitleri dolduran bir etkinlik olarak görülmesi
c) Çevreye karşı güvensizlik duygusu
d) Çocuklardan daha yüksek akademik performans beklentisi
e) Çocukların ekrana ulaşım süresini sınırlandırması

7. Aşağıdakilerden hangisi sporun çocuk gelişimine olumlu katkılarından biri


değildir?
a) Zamanı etkili kullanmayı öğretir.
b) Kalbin, dolaşım ve solunum sisteminin çalışmasını güçlendirir.
c) Konsantrasyon ve bellekte artma sağlar.
d) Rekabet ve kazanma arzusu risk alma davranışını artırır.
e) İşbirliği içinde hareket etmeyi öğretir.

8. Aşağıdakilerden hangisi çocukların koşma, atlama, sıçrama gibi hareket


becerilerini keşfettikleri ve geliştirdikleri dönemdir?
a) Sporla ilişkili hareketler dönemi
b) Özel hareketler dönemi
c) Temel hareketler dönemi
d) Uzmanlaşmış hareketler dönemi
e) Fiziksel hareketler dönemi

9. Çocukların oyun hakkını yasalarla korunma altına alan “Çocuk Hakları


Sözleşmesi” hangi tarihte kabul edilmiştir?
a) 20 Kasım 1989
b) 2 Eylül 1990
c) 20 Kasım 2000
d) 20 Kasım 1959
e) 14 Eylül 1946

10. Aşağıdakilerden hangisi Dünya Sağlık Örgütü’nün çocuklar için fiziksel


aktivite önerilerinden değildir?
a) Her gün en az 20 dakika orta şiddetten yüksek şiddete doğru giden
fiziksel aktivite yapması
b) Fiziksel aktivite programının aerobik aktiviteleri içermesi.
c) Haftada en az 3 kez yüksek şiddette aktivite yapması
d) Fiziksel aktivitenin düzenli ve devamlı yapılması
e) Uyku haricinde 60 dakikadan daha uzun süre hareketsiz kalınmaması

Cevap Anahtarı
1.c, 2.c, 3.d, 4.a, 5.d, 6.e, 7.d, 8.c, 9.a, 10.a

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25


278
Oyun ve Spor

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Aksoy, AB. (2020). Erken çocukluk döneminde oyun ve oyunun gelişimsel katkıları.
AB. Aksoy, H. Dere Çiftçi (Ed.) Erken çocukluk döneminde oyun içinde (5.
baskı). Ankara: Pegem Akademi.
Aracı, H. (2006). Öğretmenler ve öğrenciler için okullarda beden eğitimi. (6. Baskı).
Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Burgaz Uskan, S., Bozkuş, T. (2019). Eğitimde oyunun yeri. Uluslararası Güncel
Eğitim Araştırmaları Dergisi (UGEAD), 5(2): 123-131.
Bergen, D., Fromberg Doris, P.,(2008). Play and social ınteraction in middle
childhood. Phi Delta Kappan, 90(6):426-430.
Drewes, A. A., & Schaefer, CE. (2016). Introduction: Developmentally appropriate
play therapy in middle childhood. In A. A. Drewes, C. E. Schaefer, A. A.
Drewes, C. E. Schaefer (Eds.), Play therapy in middle childhood (pp. 3-11).
Washington, DC: American Psychological Association.
Felfe, C., Lechner, M., Steinmayr, A. (2016) Sports and Child Development. PLoS
ONE 11(5): e0151729.
Hazar, Z., Tekkurşun Demir, G., Namlı, S., Türkeli, A. (2017). Ortaokul
öğrencilerinin dijital oyun bağımlılığı ve fiziksel aktivite düzeyleri arasındaki
ilişkinin incelenmesi, Niğde Üniversitesi Beden Eğitimi Ve Spor Bilimleri
Dergisi,11(3):320-332.
İnan, M. (2004). Çocuk ve spor/Çocuğum nasıl spor yapmalı?. İstanbul: Morpa
Kültür Yayınları.
Kale, R. (2007). İlköğretimde beden eğitimi ve oyun öğretimi. Ankara: Pegem
Yayıncılık.
Koçak, Ç.V. (2019). Çocukların gelişim dönemi özellikleri ve sporun gelişim alanları
üzerindeki etkileri. U. Canlı, C. Taşkın, ÇV. Koçak (Ed.) Çocuklar için spor
eğitimi içinde (1. Baskı). Ankara: Gazi Kitabevi.
Kayıran, SM. (2016). Fiziksel aktivite, egzersiz ve çocuklar. Klinik Tıp Pediatri
Dergisi, 8(5):13-15.
Meydanlıoğlu, A. (2015). Çocuklarda fiziksel aktivitenin biyopsikososyal yararları.
Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 7(2):125-135.
Orhan, R. (2019). Çocuk gelişiminde fiziksel aktivite ve sporun önemi. Kırıkkale
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (KÜSBD), 9(1):157-176.
Pehlivan, H. (2014). Oyun ve öğrenme. (4. baskı). Ankara: Anı Yayıncılık
Parlak Rakap, A. Rakap, S. (2016). Oyun türleri ve çeşitli örnekler. H. Gülay
Ogelman (Ed.) Yaşamın ilk yıllarında oyun: oyuna çok yönlü bakış içinde. (2.
baskı). Ankara: Pegem Akademi.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 26


279
Oyun ve Spor

Pilten, P., Pilten, G. (2013). Okul çağı çocuklarının oyun kavramına ilişkin algılarının
ve oyun tercihlerinin değerlendirilmesi. Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Dergisi, 9(2):15-31.
Scarlett, WG., Naudeau, S., Salonius-Pasternak, D., Ponte, I. (2005). Children's
Play. California: Sage Publication.
Saçan, S. (2016). Çocuk gelişiminde fiziksel aktivitenin önemi. Uluslararası Hakemli
Ortopedi Travmatoloji ve Spor Hekimliği Dergisi, 7:26-44.
Türkoğlu, B., (2021). Orta çocukluk döneminde oyun. D. Yalman Polatlar (Ed.)
Erken çocuklukta oyun gelişimi ve eğitimi içinde. Ankara: Pegem Akademi.
Yavuzer, H. (2016). Çocuk psikolojisi. (44. baskı). İstanbul: Remzi Kitabevi.
Yılmaz Bolat, E. (2020). Hareket becerilerinin ve fiziksel özelliklerin gelişimi. E.
Deretarla Gül, G. İnce (Ed.) Çocukta Hareket gelişimi ve eğitimi içinde.
Ankara: Pegem Akademi.
Yiğit, R. (2020). Çocukluk dönemlerinde büyüme ve gelişme. (2. baskı). Adana:
Nobel Tıp Kitabevi.
T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Kurumu (2014). Türkiye Fiziksel Aktivite Rehberi.

Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 27


280
KAZALARDAN KORUNMA VE
GÜVENLİK

• Kazalar ve Görülme Oranları


İÇİNDEKİLER

• Kaza Nedenleri OKUL DÖNEMİNDE


• Kaza Türleri
• Kazalara Yönelik Koruyucu GELİŞİM
Güvenlik Önlemleri Dr.Öğr.Üyesi
Betül YAVUZ

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra, okul


çağındaki çocuklarda;
• Kazalar ve görülme oranlarını
HEDEFLER

belirtebilecek,
• Kaza nedenlerini belirtebilecek
• Kaza türlerini belirtebilecek,
• Kaza türleriniaçıklayabilecek,
• Kazalara yönelik koruyucu
güvenlik önlemlerini
belirtebilecek,
• Kazalara yönelik koruyucu
güvenlik önlemlerini
açıklayabileceksiniz. ÜNİTE

13
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik

Risk Alma Davranışı ve


Düşmeler
KAZALARDAN KORUNMA VE GÜVENLİK

Kazalar ve Görülme Oranları Motorlu Araç Kazaları

Kaza Nedenleri Bisiklet Kazaları

Kaza Türleri Okul Kazaları

Kazalara Yönelik Koruyucu Araçla İlgili Diğer Kazalar


Güvenlik Önlemleri

Boğulmalar

Çiftlik Kazaları

282
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik

GİRİŞ
Okul çağındaki çocukların kas koordinasyonu ve kontrolünün daha iyi
gelişmiş olması, bilişsel kapasitelerini daha dikkatli hareket etmek için
kullanmaları, bu yaş grubundaki çocukların, erken çocukluk dönemine kıyasla
kasıtsız kazaya maruz kalma insidansını düşürmektedir.
Okul çağındaki çocukların edinmiş oldukları yeni beceriler ve ilgi alanları
onların yeni tehlikelere maruz kalmaları anlamına gelir ki böylece korunma
gereksinimi duydukları çevre daha da genişlemiş olur. Orta çocukluk döneminde
(5-10 yaş) kazaya maruz kalma insidansı, erkek çocuklarda kız çocuklarına göre
daha yüksek olup, erkek çocukların ölüm oranları, kız çocuklarının iki katıdır.
Kazaların çoğu ev veya okul içinde ya da ev ve okul çevresinde meydana gelir.
Bu yaş dönemindeki çocukların kazaya maruz kalma prevalansı, mevcut
çevresel tehlikelere, yetişkinlerin hazırladığı kazalardan koruma önlemlerine ve
çocukların davranış biçimlerine bağlıdır. Okul çağındaki çocuklar kuralların
bilincinde olup akranlarıyla olan ilişkilerinde sıklıkla uyguladıkları kurallara meydan
okuma eğilimindedirler. Bu nedenle bu yaş grubundaki çocukların gereksinim
duydukları denetim ve kısıtlama düzeyi ile özgürlük ve bağımsızlık gereksinimleri
arasındaki dengeyi sağlamak genellikle zordur.
Bir çocuğun beklenmedik bir şekilde kaybedilmesi anne, baba, kardeşler
ailedeki diğer bireyleri ve tüm toplumu derinden etkiler. Ölümle sonuçlanmayan
kazaların neden olduğu yetersizliklere bağlı olarak çocuğun psikososyal gelişimi,
eğitimi ve iş yaşamı etkilenir. Oysaki çocukluk dönemi kazalarının birçoğu
önlenebilir nitelikte olup kazaların önlenmesi için alınacak önlemlerin maliyeti
oldukça düşüktür.

KAZALAR VE GÖRÜLME ORANLARI


Kaza, beklenmeyen ve bilinmeyen bir zamanda bir anda, yaralanma veya
ciddi ölüm ile sonuçlanabilen olay olarak tanımlanmaktadır. Kazalar, özellikle
çocuğun gelişimsel durumuna göre farklı tür ve şekillerde oluşabilmekte olup, okul
çağındaki çocuklarda ulaşımla ilgili kaza insidansı küçük çocuklara göre, bisiklet
Dünya çapında 5-14 kazası insidansı ise gençlere ve okul öncesi çocuklara göre daha yüksektir.
yaş arası çocuklarda
Yanık ve zehirlenmelere bağlı oluşan kazalar bu yaş grubundaki çocuklarda
başta gelen ölüm
nedenleri arasında oldukça düşüktür. Dünya çapında 5-14 yaş arası çocuklarda başta gelen ölüm
boğulmalar ve trafik nedenleri arasında boğulmalar ve trafik kazaları yer almaktadır.
kazaları yer Dünyada her yıl 186.300 (her gün 500’den fazla) çocuk trafik kazaları
almaktadır.
nedeniyle ölmektedir. Trafik kazaları beş yaşın üzerindeki tüm çocuklarda ilk dört
ölüm nedeni arasında yer almakta olup her yıl yollarda yaralanan veya ölen
çocukların %38’inin yaya olması oldukça şaşırtıcıdır. Arabayla seyahat eden
çocuklar kaza sonucu ölenlerin %36’ını oluşturmaktadır. Çocukların geri kalanının
ise, kask kullanmadıkları için bisiklet ya da motosiklet kazalarında yaşamlarını
yitirdikleri bildirilmiştir. Birleşik Devletlerde yılda 12 milyonun üzerinde çocuk
kazalar nedeniyle tedavi görmekte, 132.000 çocuk ise hastaneye yatırılmaktadır.

283
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik

Ülkemizde Sağlık Bakanlığı ve Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre 15 yaş altı
ölüm sıralamasında altıncı sırada kaza ve zehirlenmeler yer almaktadır (TUİK,
2015).

KAZA NEDENLERİ
Kazaların nedenleri ve türleri çocuğun büyüme ve gelişme düzeyine bağlı
olup meydana gelen kazanın türü çocuğun cinsiyeti, kişilik özellikleri ve
sosyoekonomik faktörlerle yakından ilişkilidir. Okul çağındaki çocukların kas
koordinasyonu ve kontrolü bilişsel kapasitelerinin gelişmesiyle birlikte
bağımsızlıklarının artması, akran grubunun onayını alma isteği, fiziksel olarak
zorlayıcı değişik aktivitelere ilginin artması sonucunda bu yaş grubundaki
çocuklarda düşme, motorlu araç, bisiklet, okul ve arazi kazaları görülmektedir.
Okul çağı çocuklarını kazaya yatkınlaştıran bazı özellikler;

• Evin dışındaki faaliyetlere giderek daha fazla dahil olması,


• Hız ve hareketle heyecanlanması,
• Çevre tarafından dikkatin kolayca dağıtılması,
• Fiziksel becerilerde artış olması,
• Yorucu fiziksel aktiviteye ihtiyaç duyması,
• Yeni edinilen becerileri mükemmelleştirmeye çalışması,
• Yaşıtlarıyla birlikteyken cesur ve maceracı olması,
• Tehlikeli yerlerde oynaması,
• Güvenin genellikle fiziksel kapasiteyi aşması,
• Akran grubuna dahil olmayı isteme ve grup arkadaşlarının onayına ihtiyaç
duyması,
• Tehlikeli davranışlar sergilemesi,
• Fiziksel aktiviteden zevk alması,
• Aşırıya kaçma olasılığının olması,
• Boy uzamasının kas gelişimi ve koordinasyonunu aşması.

KAZA TÜRLERİ
Risk Alma Davranışı ve Düşmeler
Sosyal kabulün sağlanması okul çağındaki çocuklar için birincil hedeftir. Bu
bağlamda akran grubunca kabul edilmeye layık olduklarını kanıtlamak ve grup
içindeki statülerini geliştirmek için sıklıkla tehlikeli davranışlarda bulunurlar. Akran
baskısı, psikolojik gelişimin normal bir parçasıdır ancak çocukların risk alma
davranışlarına da önemli bir katkısı olur.
Akran zorlukları Akran zorlukları (reddedilme, kötü arkadaşlık kalitesi vb.) genellikle
genellikle çocukları çocukları yaralanma veya tehlikeli alışkanlıklar açısından risk altına sokan sorunlu
yaralanma veya tehlikeli
davranışlara teşvik eder. Okul çağındaki çocuklar işlem öncesi düşünceden, somut
alışkanlıklar açısından
risk altına sokan sorunlu işlemsel düşünceye geçme sürecindedir ve nedensel ilişkileri yeni anlamaya
davranışlara teşvik eder. başlarlar. Bu nedenle, sonuçlarını planlamadan veya değerlendirmeden belirli
faaliyetlerde bulunabilirler.

284
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik

Risk alan çocuklar yetersiz öz-düzenleyici davranışları sahip olabilirler. Bu


çocukların öz-düzenleyici davranışlar için motivasyonu veya teşvikleri öğrenmeleri
ve risk alma davranışı trajik bir şekilde sonuçlanırsa olası sonuçları gözünde
canlandırması gerekir.
Düşmeler, okul çağındaki çocuklarda önemli bir yaralanma nedenidir. Ancak
okul çağındaki çocuklarda düşmeye bağlı kazalar yeni yürümeye başlayan çocuklar
ve okul öncesi çocuklardan daha az görülür. Çocukların yüksek bir yerden
atladıkları ve dik iniş fikriyle havada takla atarak gerçekleşen düşmeler, yüzde ve
kafada ciddi travmalara neden olmakla birlikte bu tür riskli hareketler çocuklarda
sırt ve omurilik travma riskini artırmaktadır.
Ata binmeye bağlı gelişen kazalar, okul çağındaki çocukların ebeveynleri için
bir başka endişe kaynağıdır. Ata binmeden kaynaklanan en yaygın ölüm nedeni
kafa travmasıdır, bunu göğüs ve karın yaralanmaları takip eder. Ebeveynler
çocukları binicilik derslerine kaydettirmeden önce, eğitimcinin öğrencilere ilişkin
güvenlik kaydını belirlemeli, çocukların ata binerken koruyucu kask kullanacağını
doğrulamalı ve eğitmenin tanınmış bir kuruluş tarafından sertifikalandırıldığını
doğrulamalıdır. Bununla birlikte halka açık oyun alanlarında ve eğlence parklarında
(su kaydıraklarında) ve ev çevresinde (örneğin; elektrikli aletler, merdivenler,
havai fişekler) gerçekleşen kazalar, ebeveynlerin ve sağlık profesyonellerinin
devam eden endişeleridir.
Göz ve diş yaralanmaları, itişip kakışarak oyun oynayan okul çağındaki
çocuklar için sürekli bir tehdittir. Bu yaş grubundaki çocukların gözün yerleştiği
kemik yapının normalde yüzeysel olması basketbol, voleybol gibi temas sporları
sırasında göz travmasına karşı çocuğu savunmasız hale getirir. Göz ve ağzı
koruyucu güvenlik aparatları takmak önemlidir.

Motorlu Araç Kazaları


Motorlu araç kazaları okul çağındaki çocuklarda en sık görülen kaza ve ölüm
nedenlerindendir. Fiziksel, bilişsel ve sosyal gelişimleri yetişkinlere göre sınırlı olan
çocuklar karayolu trafiğinde daha savunmasızdır. Çocuklar hareket halindeki
araçların yakınlığı, hızı ve yönü ile ilgili kararlarını etkileyebilecek çeşitli görüntüleri
ve sesleri yorumlamada zorlanabilirler. Boyları kısa olduğu için çocukların çevre
trafiğini, sürücülerin ve diğerlerinin trafikte çocukları görmesi güçleşebilir. Yaşları
büyüdükçe, adölesan dönemdeki çocuklar risk almaya meyilli olup yoldaki
güvenliklerinden ödün verebilirler.
Motorlu araç kazalarının meydana gelme nedenleri; Çocukların trafik
Çocukların motorlu araç işaretlerini yanlış yorumlamaları veya trafik kurallarına uymamaları, cadde
kazalarına maruz kalma üzerinde kırmızı ışıkta veya yaya geçitleri dışındaki yerlerden karşıya geçmeleri,
nedenleri arasında, caddeye fırlamaları, trafikteki araçlarla aynı yönde yürümeleri, karayollarının
karayollarının
planlanmasında çocukların özel gereksinimlerinin dikkate alınmamasıdır.
çocukların özel
gereksinimleri yeterince Ülkemizde 2010 yılında 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun (KTK)
dikkate alınmadan 150'nci maddesinde belirtilen koruyucu tertibat mevzuatına göre araçlarda 1,5
planlanması da yer alır. metreden kısa ve 36 kilogramın altındaki çocukların yolculuğu sırasında, çocuk

285
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik

koltuklarının kullanımı zorunlu hale getirilmiştir. Bu bağlamda 4-12 yaş arasındaki


(15-36 kg arası) çocuklar için yükseltici oto koltuklarının kullanılması, iki aracın
çarpışması sonucu oluşan kazalarda, araçların ön koltuklarında oturan çocukların
ölüm ve yaralanma riskinin yüksek olması nedeniyle emniyet kemerinin her zaman
takılması, hava yastıklı araçlarda çocukların arka koltuğa oturmasının sağlanması
oldukça önemlidir.
Yükseltici koltuk aparatı kullanılmadan yetişkin tip emniyet kemeri bağlanan
5-9 yaş arası çocuklarda görülen yaralanmalar, yetişkinler ve çocuklar arasındaki
anatomik farklılıklarla ilişkilidir. Çocuğun oturma yüksekliği yetişkinin oturma
yüksekliğinden daha kısadır ve çocuğun ağırlık merkezi karın bölgesinden geçen
emniyet kemeri seviyesinin üzerindedir. Sonuç olarak, emniyet kemerinin
üzerindeki vücut kütlesinin daha büyük oranı, daha fazla öne doğru ve kemerin
üzerinden kıvrılmaya neden olabilir bu durum çocuğun aracın iç parçalarına
çarpmasına bağlı kafa travması riskini artırmaktadır. Yetişkinleri araç içinde koltuk
üzerinde tutmak için tasarlanmış olan emniyet kemerleri, çocuğun yetişkine göre
krista iliakasının küçük ve daha az gelişmiş olması nedeniyle işlevsel olmayıp,
pelvis tarafından karın içi organlar daha az korunmaktadır.
Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezinin Kasım 1995’te Haftalık Morbidite ve
Mortalite Raporunda, çocukların hayatta kalması gereken düşük hızlı kazalarda,
hava yastığı açılması sonucunda 8 çocuğun ölümünü özel bir endişe kaynağı olarak
tanımlamıştır. Hava yastıklarının açılması ile ölen çocukların neredeyse tamamının
çarpışma anında ya emniyet kemerinin takılı olmadığı ya da uygun şekilde emniyet
kemerinin takılmadığı belirlenmiştir. Emniyet kemerinin göğüs kafesini ve omuzu
geçerek takılması çocuk 9 yaşına gelinceye kadar sağlanamaz. Aracın emniyet
kemerinin takılabilmesi için çocuğun minimum boyunun 148 cm olması gerekir.
Sonuç olarak; Amerikan Pediatri Akademisi 13 yaşından küçük olan çocukların
optimum koruma için araçların arka koltuklarında oturmalarını önermeye devam
etmektedir. Amerikan pediatri akademisi de motorlu araçlarda çocuklar için aracın
arka koltuğunun en güvenli yer olduğunu vurgulamaktadır.

Bisiklet Kazaları
Okul çağındaki çocukların çoğunluğu bir bisiklete sahip olup bisiklete
binmeyi sevmektedirler. Bu durum bu yaş grubundaki çocukların sokaklarda ve
yan yollarda kazaya maruz kalma riskini artırmaktadır.
Okul çağındaki çocuklarda bisiklet kazalarının çoğu, çocuğun gelişimsel
olarak görüş alanının sınırlı olması, trafikte yol şartlarını yeterince iyi ve hızlı bir
şekilde algılayamamaları, yanlış yolda bisiklete binmeleri, hatalı dönüş yapmaları
nedeniyle meydana gelmektedir. Diğer önemli nedenler, koruyucu ekipmanın
Bisiklet kazalarının kullanımıyla ilgili eğitim eksikliği, güvenlik ekipmanı eksikliği ve bisiklete aşina
önlenmesi için; olmamadır (örneğin, bir aydan daha az bir süre bisiklete binmiş olmak).
çocukların kendi boy
Uygun bisikletin özellikleri; bisikletin çocuğun boy uzunluğu ve yaşına uygun
uzunluğu ve yaşlarına
uygun bisiklete olması, çocuk bisiklete oturduğunda her iki ayağının parmak uçları ile yere
gereksinimleri vardır. basabilmesi, bisikletin orta çubuğu üzerinde dururken her iki ayağını yere düz

286
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik

koyabilmesi ve bisikleti frenlemek için yeterli basınç uygulayacak kadar rahat ve


kolay bir şekilde fren kolunu kavrayabilmesidir.
Bisiklet kazalarına bağlı ölümlerin en önemli nedenleri arasında kafa
travmaları yer alır. Literatürde bisiklete binerken kask kullanılmasının, kafa
travmalarından %45, beyin travmalarından %33, yüz travmalarından %27 ve
ölümcül travmalardan %29 oranında azalma sağladığı belirtilmektedir.
Güvenli bisiklet kullanımında;

• Trafikten ve park etmiş araçlardan uzakta bisiklet sürülmesi,


• Bisikletin tek sıra halinde sürülmesi,
• Yoğun kavşaklarda ve yay geçitlerinde bisikletin üzerinden inerek
Bisiklet kazalarına yürünmesi,
bağlı ölümlerin en • Bisikletle sağa/sola dönmeden veya durmadan önce el işaretleri yapılması,
önemli nedenleri
• Pratik olarak kaldırıma yakın durulması,
arasında kafa
travmaları yer alır. • Drenaj ızgaralarına, çukurlara, mucurlara dikkat edilmesi,
• Dönerken sinyal verme dışında iki elinde gidon üzerinde tutulması,
• Bisiklete iki kişi binilmemesi,
• Görüş ve kontrolü engelleyen paketlerin taşınmaması,
• Yayalara dikkat edilmesi ve yol verilmesi,
• Yollarda geri çıkan arabalara dikkat edilmesi; özellikle kavşaklarda dikkatli
olunması,
• Trafiğe ya da yola girmeden önce sola, sağa, sonra sola bakılması,
• Bir kamyona veya başka bir araca otostop çekilmemesi,
• Trafik kurallarının öğrenilmesi ve görevlilere karşı saygılı olunması,
• Tüm yerel mevzuatlara uyulması,
• Bisiklet sürerken uygun ayakkabı giyilmesi,
• Geceleri açık renkli kıyafetler giyilmesi, kıyafetlere ve bisiklete floresan
malzeme takılması,
• Bisikletin doğru boyutta olduğundan emin olunması,
• Bisikletin uygun ışıklar ve reflektörlerle donatılması,
• Bisiklete binerken uygun boyutta koruyucu kask takılması, dirsek ve dizlik
giyilmesi,
• Özel olarak tasarlanmış koruyucu bir koltuğa oturulması.
Amerikan Pediatri Akademisi;

• Ebeveynlerin kasksız bisiklet vb. sürüşün tehlikeleri hakkında


bilgilendirilmesini,
• Perakende satış mağazalarından bisiklet satın alındığında mevcut olan
ucuz kaskları taşımasını,
• Tüm bisiklete binenlerin kask kullanımını zorunlu kılan mevzuatların
çıkarılmasına devam edilmesini,
• Ebeveynler ve toplum temelli programların, güvenli bisiklet ve kask
kullanımını teşvik etmelerini,

287
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik

• Medyadaki tüm programlarda ve tanıtım materyallerinde kask kullanımını


önermektedir.

Okul Kazaları
Çocukların okul ortamında geçirdikleri süreye rağmen, okulda yaralanma
riski nispeten düşüktür. Kazalar spor salonlarında, laboratuvarlarda olduğu kadar
okula giderken ve okuldan dönerken de meydana gelmektedir.
Çocuk güvenliği ile ilgilenen kişiler okul ortamındaki tehlikelere karşı tetikte
olmalı ve çevreyi her yönden güvenli hale getirme çabalarına dahil olmalıdır.
Trambolinler, küçük çocuklar arasında popüler olup, kırıklar, burkulmalar ve kafa
Trambolin kullanımının travmaları gibi önemli yaralanmalara neden olabilir. Yeni alınan trambolin
6 yaş ve üzeri ekipmanıyla birlikte verilen basılı uyarılarda; takla atmaktan kaçınılması, birden
çocuklarla fazla jumper'ın kısıtlanması, trambolin kullanımının 6 yaş ve üzeri çocuklarla
sınırlandırılması sınırlandırılması önerilmektedir.
önerilmektedir.
Araçla İlgili Diğer Kazalar
Orta çocukluk dönemi (5-10 yaş) entelektüel gelişim ve bağımsızlık kazanma
zamanıdır. Bu anlamda güvenli bir ev ortamının sağlanması ve uygun gözetim,
çocuğun yaşamının bu aşamasında önemini korumaya devam etmektedir.
Okul çağındaki çocuklar genellikle kaykaylarını sokaklarda ve otoyollarda
kullanırlar, bu da yol üzerindeki nesneler veya araçlarla yüksek hızda çarpışma
olasılığını artırır. Yaralanmaların çoğu ekstremitelerde oluşsa da baş ve boyunda
ciddi travmalar meydana gelebilir.
Çocuklar tekerlekli paten ya da kaykay zerinde dengelerini korumak
amacıyla kollarını iki tarafa açtıkları için gerçekleşen kazalarda çoğunlukla üst
ekstremiteler (özellikle bilek ve önkol) travmaya maruz kalır. Patene binen
çocuklarda güvenlik önlemleri temelde kaykaya binen çocuklarla aynıdır.
Ebeveynler, çocuğun motor beceri düzeyini dikkatlice değerlendirdikten sonra
paten kullanmasına izin vermelidir. Küçük çocuklar, büyük çocuklara göre daha sık
kazaya maruz kalırlar. Bazı uzmanlar, ebeveynlerin, çocuklarında kırık oluşma
riskini azaltmak için kemikleri ve motor becerileri yeterince olgunlaşmadan
çocuklarını bu tür faaliyetlere (kaykay veya tekerlekli paten binme vb.) katılmaya
teşvik etmemeleri gerektiğini savunmaktadır.
Kaykay ve tekerlekli pateni güvenli kullanmak için;

• Beş yaşından küçük çocuklar kaykaya binmemeli, 6-10 yaş arası çocuklar
bir yetişkinin gözetiminde kaykaya binmeli,
• Çocuklar tekerlekli paten kullanmayı trafiğin olmadığı, düz, pürüzsüz bir
yüzey üzerinde öğrenmeli,
• Kaykay ve tekerlekli paten kullanan çocuklarda kazaların önlenmesi için
bilek, diz ve dirsekleri koruyucu aparatlar ve kask kullanmalı,
• Kaykay ve patene trafiğe yakın yerlerde binilmemeli, sokak ve otoyollarda
kullanımları yasaklanmalı,

288
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik

• Ev yapımı rampalar gibi sert yüzeylerde kaykay veya tekerlekli patene


binilmesi tehlikeli olabilir.
Okul çağındaki çocuklarda kızak kayma gibi mevsimsel kazalar yaygındır.
Parkların aksine çocuklar yetişkinlerin gözetimi olmadan sokaklarda kızak
kaydığında kazaya maruz kalma olasılığı daha yüksektir.
Bu yaş grubundaki çocuklarda ateşli silahlara erişim, güvenli olmayan
depolama uygulamaları çocuklarda ciddi kasıtsız yaralanma ve ölüm riski
oluşturmakla birlikte önemli bir halk sağlığı sorunudur.
Çocukların ve adölesanların ateşli silahlarla yaralanma veya ölümlerinin
çoğu tabanca olup, kırsal bölgelerde çok sayıda kasıtsız yaralanma ve ölüm uzun
silahların kullanımı nedeniyle gerçekleşmektedir. Çocuklarda ateşli silah
yaralanmalarının çoğu yüz veya gözleri içermektedir. Ebeveynler çocuklarının
gittiği evlerde ateşli silah olup olmadığını sormalıdır. Silahlar çocukların yaşadığı,
oyun oynadığı ortamlardan uzakta, ateşli silah boş olarak ayrı bir yerde,
mühimmatı ayrı bir yerde olacak şekilde kilitli olarak saklanmalıdır.

Boğulmalar
Ateşli silah ve
mühimmatı ayrı yerde, Boğulma, Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan 5-19 yaş arası çocuklar ve
olacak şekilde kilitli adölesanlar arasında kasıtsız kazayla meydana gelen ölümlerin üçüncü önde gelen
olarak saklanmalıdır. nedenidir. Bu bağlamda boğulmayı önlemek için tüm çocukların yüzmeyi
öğrenmesi oldukça önemlidir. Amerikan Pediatri Akademisi çocuğun formal yüzme
dersleri için “gelişimsel olarak hazır olmasına” odaklanmıştır. Yüzme dersleri için
gelişimsel hazırlık çok yönlüdür; hazır bulunuşluğun belirleyicisi çocuğun yaşı değil,
boğulmanın çevresel risklerine karşı dengelenmiş fiziksel, sosyal, davranışsal,
emosyonel ve bilişsel becerilerin birleşimidir.
Ebeveynler çocuklarına botla gezmeyi ve su güvenliğini öğretebilir ve
eğlence amaçlı su aktiviteleri sırasında alkol kullanımını yasaklayabilir. Can
yelekleri, kullanıcı suya daldırıldığında hava yolunu suyun dışında tutarak
boğulmayı önlemektedir. Literatürde onaylı bir can yeleğinin kullanılması bot ile
ilişkili boğulma morbidite ve mortalitesini %50 oranında azalttığı bildirilmektedir.
Bu bağlamda can yeleği kullanımı suda yüzen, yüzemeyen, zayıf yüzen çocuklar
için daha fazla kullanıldığı ve neredeyse bot üzerindeyken kullanımın ötesine
geçtiği önemli bir gerçektir.

Çiftlik Kazaları
Okul çağındaki birçok çocuk arazilerde yer almakta ve çiftlik ortamında oyun
oynamaktadır. Kazaların çoğu, çocukların okuldan döndüğü yaz aylarında ve tarım
faaliyetlerinin yoğun olduğu sonbaharda meydana gelir. Sağlık kurumları tarım
alanlarında şehirlere göre daha dağınık, acil müdahale için erişilebilirliği daha
düşüktür. Sağlık çalışanları sorunların farkında olmalı ve çevreleriyle ilgili
tehlikeleri ve özellikle çocuklar varken kazaları önlemenin yollarını aileye
anlatmalıdır. Kırsal bölgelerdeki okullarda, tarım makinelerinin çalıştırılması,
güvenlik prosedürleri ve yaralanmaların önlenmesine ilişkin güvenlik eğitimleri
verilmelidir.

289
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik

• Yaşadığınız çevrede yaşayan okul çağındaki çocukların;


bisiklet, kaykay, tekerlekli paten kullanma durumlarını

Bireysel
Etkinlik
gözlemleyiniz.
• Yaşadığınız çevredeki çocukların maruz kalabileceği kaza
türlerini yazınız.
Kazaların çoğu, • Herbir kaza türünün görülme neden veya nedenlerini
maddeler halinde yazınız.
çocukların okuldan
döndüğü yaz
aylarında ve tarım
faaliyetlerinin yoğun
KAZALARA YÖNELİK KORUYUCU GÜVENLİK ÖNLEMLERİ
olduğu sonbaharda
Genel Güvenlik Önemleri
meydana gelir.
Bu yaş grubundaki çocuklarda önde gelen ölüm nedeni olan kazaların
önlenmesi, çocuğun kazalardan korunmasına ilişkin olarak ebeveynler, çocuk,
öğretmeneler ve topluma sağlık eğitimi verilmelidir. Okul çağı çocuklarını kazalara
yatkın hale getiren gelişimsel özellikleri ve becerilerinin özeti ile kazalara ilişkin
alınması gereken güvenlik önlemlerine Tablo 13.1’de değinilmiştir. Bu yaş
grubunda, motorlu taşıt, bisiklet, kaykay ve yüzme güvenliği, ateşli silahlar ve
yabancılardan kaçınma ile ilgili kurallar kritik öneme sahiptir. Çocuklar, yetişkinler
tarafından oluşturulan kuralları anlayabilirler ancak bağımsızlık kazanma çabaları
nedeniyle bu kurallara karşı direnç gösterebilirler. Bu durumda akran onayı,
güvenlik kuralları eğitiminde açıkça tanımlanmalı ve belirli bir disiplin içinde
uygulanmalıdır.
Kamyonetlerin kargo bölümünde seyahat eden çocuklar, aracın bir kazaya
karışması durumunda ölüm veya yaralanma riski altında oldukları için ebeveynlere
aracın kargo bölümüne çocuklarının binmesine izin vermemeleri gerektiği
hatırlatılmalıdır.
Boğulmalardan korunmak için; yüzmenin öğrenilmesi, yalnız yüzülmemesi,
teknedeyken can yeleği giyilmesi, havuz etrafının çitle çevrilmesi ve sığ sulara
dalınmaması önerilmelidir.
Tablo 13.1. Okul Dönemi Çocuklarda Kazaların Önlenmesi
Kaza Riski ile İlgili
Kazaların Önlenmesi
Gelişimsel Yetenek
-Evden uzaktaki Motorlu Araç Kazaları
faaliyetlere giderek -Çocuğun araçta yolcuyken emniyet kemerinin doğru
Çocuk bisiklet ve daha fazla dahil kullanımı konusunda eğitilmesi.
benzeri araçlara olması -Çocuk araçta yolcuyken disiplinin sağlanması
bindiği zaman
-Hız ve hareketle (Örneğin; çocuğun kollarını içeride tuttuğundan,
koruyucu araçları
(Kask, dizlik ve heyecanlanması eğilmediğinden kapılara veya sürücüye müdahale
dirseklik vb.) -Çevreye ilişkin etmediğinden emin olunması).
kullanması dikkatinin kolayca -Güvenli yaya davranışlarının öneminin
sağlanmalıdır. dağılması vurgulanması.

290
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik

-Çocuk bisiklet ve benzeri araçlara bindiği zaman


koruyucu araçları (Örneğin; Kask, dizlik ve dirseklik
vb.) kullanması sağlanmalıdır.
Boğulmalar
-Çocuğa yüzmenin öğretilmesi
-Suda temel güvenlik kurallarının öğretilmesi
-Bir beceriyi -Yüzmek için güvenli ve denetlenen yerlerin
mükemmelleştirmek seçilmesi
için çok çalışabilir. -Dalış için su derinliğinin yeterli olma durumunun
-Dikkatli ama korkulu kontrol edilmesi,
olmayan kaba motor -Çocuğun yetişkin gözetiminde yüzmesine dikkat
hareketleri vardır. edilmesi
-Yüzmeyi sever. -Çocuğun suda veya bot üzerinde onaylı bir yüzme
aracı kullandığından emin olunması
-Havuzların etrafının çitle çevrilmesi gerektiğini
savunan mevzuatın olması
-Kalp-akciğer canlandırmasının öğrenilmesi.
Yanıklar
-Evlerde duman dedektörleri olduğundan emin
olunması,
-Haşlanma yanıklarını önlemek için su ısıtıcılarının
-Bağımsızlık düzeyi
48.9°C’ye ayarlanması,
artar.
-Çocuğa potansiyel yanık tehlikesi bulunan alanlarda
-Maceracıdır.
(benzin, kibrit, şenlik ateşi veya barbekü, çakmak
-Yeni şeyler
gazı, havai fişek, çakmak vb.) nasıl davranması
denemekten hoşlanır.
gerektiğinin öğretilmesi,
-Çocuğa yüksek gerilim hatlarının etrafında uçurtma
uçurtmaktan kaçınmasının söylenmesi,

Tablo 13.1. Okul Çağındaki Çocuklarda Kazaların Önlenmesi (Devamı)


Kaza Riski ile İlgili Gelişimsel
Kazaların Önlenmesi
Yetenek
-Çocuğa yangın anında yapılması gereken
uygun davranışların öğretilmesi,
-Çocuğa güvenli yemek pişirmenin
öğretilmesi.
Zehirlenme
-Aspirin ve alkol dahil olmak üzere
-Grup kurallarına uyar
Çocukların güvenli reçetesiz ilaçları ve kimyasalları almanın
-Akranlarından kolayca
yerlerde oyun tehlikeleri konusunda çocuğun eğitilmesi,
etkilenebilir.
oynamaya teşvik -Çocuğa yasa dışı veya tehlikeli madde
-Arkadaşlarına bağlıdır.
edilmesi gerekir. veya alkol alması teklif edildiğinde hayır
demesinin öğretilmesi,

291
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik

-Potansiyel tehlikeli ürünlerin uygun


şekilde etiketlenmiş kaplarda, tercihen
çocuğun ulaşamayacağı yerlerde
saklanması.
-Artmış fiziksel becerilere sahip Bedensel Hasar
olması. -Denetimli faaliyetler için olanaklar
-Yorucu fiziksel aktiviteye ihtiyaç sağlamaya yardımcı olunması.
duyması. -Güvenli yerlerde oyun oynamaya teşvik
-Yeni beceriler edinmesi ve edilmesi.
edindiği becerileri -Ateşli silahların güvenli bir şekilde kilitli
mükemmelleştirmekle ilgilenmesi. tutulması.
-Özellikle yaşıtlarıyla birlikte cesur -Potansiyel olarak tehlikeli cihazların
ve maceracı olması. (örneğin elektrikli aletler, havai fişekler)
-Sık sık tehlikeli yerlerde uygun şekilde bakımı ve kullanımının
oynaması. sağlanması,
-Güvenin genellikle fiziksel -Çocuklara köpeklerle dalga
kapasiteyi aşması. geçilmemesinin, köpeklerin
-Akran grubuna dahil olmayı oyuncaklarının alınmaması veya
istemesi ve gruptaki arkadaşlarının beslenmesine müdahale edilmemesinin
onayına oldukça fazla ihtiyaç öğretilmesi,
duyması. -Potansiyel olarak tehlikeli nesneler ya da
-Tehlikeli davranışlara girişmesi. cihazlar kullanırken veya potansiyel
Arkadaşlarına potansiyel olarak tehlikeli sporları yaparken göz, kulak veya
tehlikeli tesislere kadar eşlik ağzın korunması,
etmesi, fiziksel aktiviteden zevk -Denetimli eğitimin bir parçası olmadıkça
alması. trambolin kullanımına izin verilmemesi.
-Aşırıya kaçmanın muhtemel -Korektif cihazların (gözlüklerin) güvenli
olması. kullanımının öğretilmesi; eğer çocuk
-Boy uzamasının, kas büyümesi ve kontakt lens kullanıyorsa, kornea hasarını
koordinasyonunu aşması. önlemek için kullanım süresinin izlenmesi,

Tablo 13.1. Okul Dönemi Çocuklarda Kazaların Önlenmesi (Devamı)

Kaza Riski ile İlgili Gelişimsel


Kazaların Önlenmesi
Yetenek
-Kaykay ve tekerlekli paten gibi spor ve
eğlence ekipmanlarının dikkatli seçimi,
kullanımı ve bakımının sağlanması.
-Sürgülü kapı gibi geniş camlı alanlarda
kırılmaz cam kullanılması,
-Yüksekten düşmeleri önlemek için
pencere korkuluklarının kullanılması.
-Çocuğa adı, adresi ve telefon numarasının
öğretilmesi; kaybolduğu durumda uygun
kişilerden yardım istemesi gerektiğinin

292
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik

öğretilmesi; çocuğun üzerinde kimlik


bulundurulması.

Bireysel
Etkinlik
• Yaşadığınız çevrede okul çağındaki çocukların;
• Maruz kalabileceği kaza türlerine ilişkin güvenlik
önlemlerini maddeler halinde yazınız.

Okul çağı çocuklarında kazaları önlemeye yönelik okul temelli programlar


bulunmaktadır. Okul temelli programlar, birincil, ikincil veya üçüncül kazaları
önleme eğitimini içermektedir. Birincil önleme, kazaların meydana gelebileceği
durumu önlemeyi amaçlarken, ikincil önleme, kazalara neden olma potansiyeli
Okul çağındaki olan bir olayın meydana gelmesi durumunda yaralanma riskini en aza indirmeyi
çocuklarda kazaları
amaçlar. İkincil önlemeye örnek olarak; Evde bir yangın çıkması durumunda yangın
önlemeye ilişkin okul
temelli programlarla tahliye programının uygulanması veya bir çarpışma kazasında kafa travmasını en
birincil, ikincil veya aza indirmek için bisiklet kullanan çocuğun koruyucu kask takması verilebilir.
üçüncül kazaları
önleme eğitimi
verilmelidir.

•İkincil önlemede; Evde bir yangın çıkması durumunda


Örnek

yangın tahliye programının uygulanması veya bir çarpışma


kazasında kafa travmasını en aza indirmek için bisiklet
kullanan çocuğun koruyucu kask takması .

Üçüncül önleme, bir yaralanma sonucu oluşan doku hasarının ilkyardım


uygulamasıyla en aza indirilmesi vb. şeklindedir. Kazalardan korunmaya ilişkin okul
temelli programlar davranış değişiklikleri, çevre değişiklikleri, acil tedavi ve
rehabilitasyon, ilk yardımı içermektedir (Şekil 13.1).

Şekil 13.1: Kaza ve yaralanmaların önlenmesi ve kontrolü (Sağlık Bakanlığı, 2021)

293
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik

Çocukların Yolda Güvenli Olmalarını Sağlayan 10 Stratejik


Önlem
1. Kontrollü hız: Hız, yüksek gelirli ülkelerde tüm ölümcül trafik kazalarının
yaklaşık 1/3’nün, düşük gelirli ülkelerde ise yarısının oluşmasında önemli bir
etkendir. Özellikle okulların, konutların, işyerlerinin yakınından geçen ve yüksek
hızda seyahat etmeyi kolaylaştıran uzun, düz yollar çocuklar için önemli risk
faktörüdür. Bu bağlamda aşağıda belirtilen stratejiler hızı azaltabilir;

• Her yolun işlevine uygun hız sınırlarının belirlenmesi ve uygulanması,


• Yaya yoğunluğunun yüksek olduğu yollarda hız sınırının 30 km/saat olarak
belirlenmesi ve uygulanması.
• Otomatik hız belirleme kameraları ile hız sınırının aşağıda tutulmaya
zorlanması.
• Hızı sınırlayan trafik ışıkları, döner kavşaklar ve hız tümsekleri gibi
özellikler kullanılarak yolların inşa veya modifiye edilmesidir.
2. Alkollü araç kullanmayı azaltmak: Araçlardaki yayalar, bisikletliler ve
yolcular olarak çocuklar için alkollü araç kullanan kişiler majör risk
oluşturmaktadır. Araba kullanmadan önce alkollü içecek tüketmek sadece trafik
kazası olasılığını değil, aynı zamanda ölüm ve ciddi yaralanma olasılığını da artırır.
Sürücünün kanındaki alkol konsantrasyonu yaklaşık olarak 0.04 g/dl olduğunda,
Yaya yoğunluğunun trafik kazası riski önemli derecede artmaya başlamaktadır. Bu bağlamda aşağıda
yüksek olduğu
belirtilen stratejiler alkollü araç kullanmayı azaltabilir;
yollarda hız sınırının
30 km/saat olarak • Tüm sürücüler için kandaki alkol konsantrasyonu sınırının 0,05 g/dl, genç
belirlenmesi ve sürücüler için ise 0,02 g/dl veya daha düşük olarak belirlenmesi ve
uygulanması.
uygulanması,
• Alkollü araç kullanmaya ilişkin kanun maddelerinin uygulanma
durumunun denetlenmesi amacıyla kontrol noktaları oluşturulması ve
rastgele nefes testinin yapılması,
• Minimum alkollü içecek satın alma yaşını yasalaştırarak, alkollü içecek
satan işletme türlerini ve çalışma saatlerini düzenleyerek alkol satışının
sınırlandırılmasıdır.
3. Bisiklet ve motosiklet kullanan sürücülerde kask kullanımı: Çocukların
bisiklet veya motosiklet sürerken kask takması, kafa travması riskini azaltmak için
en etkili tek stratejidir. Her yaştan bisiklet sürücülerinde uygun kask kullanımı kafa
travması riskini %69 azaltırken, her yaştan motosiklet sürücüsü için uygun kask
kullanımı ölüm riskini %40 ve ciddi kafa travması riskini %70’den daha fazla
azaltmaktadır. Bu bağlamda aşağıda belirtilen stratejiler bisiklet veya motosiklet
sürücülerinde koruyucu kask kullanımını sağlayabilir;

• Yaş grubuna göre koruyucu kask tipini ve uygunluğunu belirleyen yasaların


olması ve uygulanması,
• Çocuk koruyucu kasklarında uluslararası üretim standartları uygulamaya
koyulması,

294
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik

• Gereksinimi olanlar için koruyucu kaskların bulunabilir ve satın alınabilir


olmasının sağlanması,
• Ebeveynlerin koruyucu kask kullanımı konusunda eğitilmesi ve çocuklara
ücretsiz veya indirimli kask sağlayan toplum temelli girişimlerin
desteklenmesi.
4. Çocukların araç içinde güvenliği: Araç içinde oturan çocukları korumak
için çocuğun yaşına, kilosuna ve boyuna uygun yükseltici koltuk ve emniyet kemeri
bulundurulmalıdır. Yalnızca emniyet kemeri kullanımına kıyasla, yükseltici
koltukların 4-7 yaş arasındaki çocuklarda trafik kazalarında ciddi yaralanma riskini
%59 oranında azalttığı tahmin edilmektedir. Bu bağlamda araç içinde çocuk
koltuklarının uygun kullanımını artırma stratejileri;

• Yasalarla özel araçlarda çocuk koltuğu kullanımının zorunlu olmasının


sağlanması ve uygulanması
Araç üreticilerinin tüm • Uluslararası kabul görmüş çocuk koltukları üretim standartlarının
özel araçlarda çocuk uygulamaya koyulması,
koltuklarını sabitleyen • Gereksinimi olanlar için çocuk koltuklarının bulunurluğu ve satın alına
ISOFIX bağlantı
bilirliğinin sağlanması,
sistemleri gibi
eklentileri • Araç üreticilerinin özel araçlarda çocuk koltuklarını sabitleyen ISOFIX
bulundurma bağlantı sistemleri gibi eklentileri bulundurma zorunluluğunun olması,
zorunluluğunun • Konu ile ilgili ailelere eğitim verilmesi.
olması.
5. Çocukların görme yeteneklerini ve görünür olmalarını iyileştirmek:
Seyahat eden tüm bireylerin güvenliği için görmek ve görülmek temel ön koşuldur,
ancak bu çocuklar için daha da önemlidir. Bu bağlamda trafikte görünürlüğü
artırma stratejileri;

• Beyaz veya açık renkli kıyafetlerin giyilmesi,


• Sırt çantası gibi eşyalar veya kıyafetlerin üzerinde reflektörlü şeritlerin
kullanılması,
• Belirlenen güzergahlar boyunca uyarı yeleği giyen “yürüyen otobüsler” adı
altında oluşturulan çocuk gruplarına yetişkin gönüllülerin eşlik etmesi,
• Okulların çevresinde uyarı yeleği giyen geçiş görevlilerinin olması,
• Bisikletlerde farların yanı sıra ön, arka ve tekerlek reflektörleri
kullanılması,
• Motosikletlerde ve araçlarda gündüz yanan farların kullanılması,
• Sokakların mümkün olduğunca düzenli olduğundan emin olunması ve
sokağın yeterli aydınlatılmasının sağlanması.
6. Yol alt yapısının iyileştirilmesi: Tarihsel olarak, yollar, içinden geçtikleri
toplulukların ihtiyaçları çok az dikkate alınarak, öncelikle motorlu araç
taşımacılığının yararına inşa edilmiştir. Bu bağlamda karayolu alt yapısını
geliştirme stratejileri;

• Trafik ışıkları, döner kavşaklar, hız tümsekleri, üst geçitler ve yoğun trafiğin
olduğu yollarda sokak aydınlatması gibi fiziksel önlemlerin uygulanması,

295
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik

• Farklı yönlerde hareket eden araç trafiğinin, yayaların ve bisiklet


sürücülerinin orta bariyerler vb. mekanizmalar aracılığı ile ayrılması,
• Yayaların güvenliğini artırmak için araç geçmeyen yolların oluşturulması.
• Hız azaltma önlemleri paketini, araç geçmeyen yolları, araca güvenli
indirme-bindirme noktaları ve öğrencilerin karşıdan karşıya geçişlerinden
sorumlu görevlileri içeren güvenli okul bölgelerinin tanıtılması,
• Okullara yakın sinyalize kavşaklarda yayaların geçiş sürelerinin artırılması,
• Çocuklar için yoldan uzak oyun alanlarının belirlenmesi
• Güvenli toplu taşımaya yatırım yapılmasıdır.
7. Uyumlu taşıt tasarımı: Uygun araç tasarım ve standartları bisiklet ve
motosikletlerde dahil olmak üzere, aracın içinde ve dışında bulunan çocukların
güvenliğine katkıda bulanabilir. Çocuklara özel araç güvenlik önlemleri stratejileri;

• Araç önlerinin yeniden tasarlanarak daha “yaya dostu” hale getirilmesi,


• Araçların, dikiz aynasının gözden kaçırdığı küçük nesneleri algılayabilen
kameralar ve sesli alarmlarla donatılması,
• Alkollü araç kullanmaktan hüküm giymiş bireylerin araçlarına alkollü
kilitleme sistemleri kurulması.
8. Genç sürücüler için risklerin azaltılması: Bazı ülkelerde 15 yaşından küçük
çocukların araba kullanmalarına izin verilmektedir. Genç ve acemi sürücüler,
dünyada çok sayıda karayolu trafik kazasından sorumlu olup kazalara neden olan
durumlar arasında hız, alkol veya madde kullanımı, araç kullanırken mesajlaşma
yer almaktadır. Bu bağlamda dereceli sürücü belgesi programlarının çocukların
güvenliği üzerine etkisi olabilecek stratejiler;
Araç sürme sırasında • Genç ve acemi sürücüler için kandaki alkol konsantrasyonu sınırının
mesajlaşma da dahil düşürülmesi,
olmak üzere herhangi
• Araba kullanmayı öğrenirken belirli bir süre yetişkin gözetiminde arabanın
bir trafik suçuna sıfır
tolerans konusunda kullanılması,
kararlı olunması • Gece ve yolcularla birlikte araç sürülmesinin kısıtlanması,
gerekir. • Araç sürme sırasında mesajlaşma da dahil olmak üzere herhangi bir trafik
suçuna sıfır tolerans tanınması konusunda kararlı olunması.
9. Kaza geçiren çocuklara uygun bakımın sağlanması: Tüm karayolu trafik
kazaları mağdurları için sonuçları iyileştirmeye yönelik en iyi yaklaşım; bir ülkenin
acil bakım ve rehabilitasyon hizmetlerini güçlendirmek olsa da, çocuklar için özel
hususlar vardır. Bu bağlamda yaralı çocukların bakımının iyileştirilmesinde temel
stratejiler;
• Kazalar sonucu gelişen yaralanmalarda kazazedenin güvenli bir şekilde
stabilizasyonu konusunda bakıcı ve öğretmenin eğitilmesinin sağlanması,
yaralı çocukların sağlık kurumuna ulaştırılmasında resmi veya gayri resmi
sistemlerin etkinleştirilmesi için planların önceden oluşturulması,
• Çocuklar ve yetişkinler arasındaki fizyolojik farklılıklar, hastane dışında ve
sağlık kurumunda çocuğun tedavi gereksiniminin nasıl karşılanacağı
konusunda sağlık çalışanlarının eğitilmesi,

296
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik

• İlkyardım uygulamalarında acil durum araçlarının çocuk boyutunda tıbbi


ekipman ve malzemelerle donatılması,
• Yaralı çocuklarda ek olarak gelişebilecek travmaları en aza indirmek için
hastanelerin mümkün olduğunca “çocuk dostu” hale getirilmesi.
10. Yolların etrafındaki çocukların denetlenmesi: Küçük çocukların riski
değerlendirme kapasitesi sınırlıdır. Bu nedenle ebeveynler ve bakım verenler,
bakımları altındaki çocukların etraflarında olup bitenleri yorumlamalarına yardımcı
olmada önemli rol oynayabilirler.

Sonuç
Sonuç olarak, okul çağı çocuğun cinsiyeti, kişilik özellikleri ve
sosyoekonomik faktörlerle ilişkili olarak kaza geçirme ve kazaya bağlı
yaralanabilme durumları olabilmektedir. Okullarda kazalardan korunma, kazaları
önleme konularına ilişkin çocuklara, ailelere, öğretmenlere eğitim verilmesi
oldukça önemlidir.

297
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik

•OKUL ÇAĞI ÇOCUKLARINDA KAZALARDAN KORUNMA VE GÜVENLİK


•Okul çağındaki çocuklarda kas koordinasyonu ve kontrolünün daha iyi gelişmiş
olması, bilişsel kapasitelerini daha dikkatli hareket etme konusunda kullanıyor
olması bu yaş grubundaki çocuklarda kasıtsız kazaya maruz kalma insidansı,
erken çocukluk dönemindekine kıyasla daha düşüktür.
•KAZALAR VE GÖRÜLME ORANLARI
•Kaza, beklenmeyen ve bilinmeyen bir zamanda bir anda, yaralanma veya ciddi
Özet
ölüm ile sonuçlanabilen olaylardır.
•Kazalar, özellikle çocuğun gelişimsel durumuna göre farklı tür ve şekillerde
oluşabilmekte olup okul çağındaki çocuklarda ulaşımla ilgili kaza insidansı
küçük çocuklara göre, motorlu taşıt içermeyen bisiklet kazası insidansı ise
gençlere ve okul öncesi çocuklara göre daha yüksektir. Yanık ve zehirlenmeler
nedeniyle oluşan kazalar bu yaş grubundaki çocuklarda oldukça düşüktür.
•Okul Çağındaki Çocuklarda Kaza Nedenleri
•Okul çağındaki çocukların kas koordinasyonu ve kontrolü bilişsel
kapasitelerinin gelişmesiyle birlikte bağımsızlıklarının artması, akran grubunun
onayına sahip olma isteği, fiziksel olarak zorlayıcı değişik aktivitelere ilginin
artması sonucunda bu yaş grubundaki çocuklarda düşme, motorlu araç,
bisiklet ve okul kazaları, arazi yaralanmaları artmaktadır.
•Okul Çağı Çocuklarında Görülen Kazalar
•Risk Alma Davranışı ve Düşmeler: Büyüdükçe daha bağımsız hareket etmeye
başlayan, farklı çevrelerde bulunan çocukla, birbirinden farklı daha fazla
fiziksel aktivite yaparlar ve kazaya maruz kalma konusunda daha büyük
risklerle karşılaşabilirler.
•Motorlu Araç Kazaları
• Okul çağındaki çocuklarda en sık görülen kaza ve ölüm nedenleri arasında ya
yolcu ya da yaya olarak motorlu araç kazalarına maruz kalmak yer almaktadır.
•Bisiklet Kazaları
•bu yaş grubunda bisiklet kazalarının çoğu, çocuğun gelişimsel olarak görüş
alanının sınırlı olması, trafikte yol şartlarını yeterince iyi ve hızlı bir şekilde
algılayamamaları, yanlış yolda bisiklete binmeleri, hatalı dönüş yapmaları
nedeniyle meydana gelir.
•Okul Kazaları
•Çocukların okul ortamda geçirdikleri süreye rağmen, okulda yaralanma riski
nispeten düşüktür. Yaralanmaların çoğu okula giderken ve okuldan dönerken
meydana gelir.
•Araçla İlgili Diğer Kazalar
•Okul çağındaki çocuklar genellikle kaykaylarını, tekerlekli patenlerini
sokaklarda ve otoyollarda kullanırlar, bu da nesnelerle veya araçlarla yüksek
hızda çarpışma olasılığını artırır. Ateşli silahlar bu yaş grubundaki çocuklarda
sıklıkla yaralanmalara neden olmaktadır.
•Arazi Kazaları
•Yaralanmaların çoğu, çocukların okuldan döndüğü yaz aylarında ve tarım
faaliyetlerinin yoğun olduğu sonbaharda meydana gelir.
•Okul Çağı Çocuklarında Kazalara Yönelik Koruyucu Güvenlik Önlemleri
•Okul çağı çocuklarında kazaları önlemeye yönelik okul temelli programlar
bulunmaktadır. Okul temelli programlar, birincil, ikincil veya üçüncül kazaları
önleme eğitimini içerebilir.
•Motorlu taşıt kazalarından korunmak için, araç içinde emniyet kemerinin
doğru kullanımının sağlanması,
•Bisiklet, kaykay, tekerlekli paten vb. araçları kullanan, spor aktivitelerinde yer
alan çocukların koruyucu ekipmanları kullanmasının sağlanması,
•Yüksekten düşmeleri önlemek için pencere korkuluklarının yaptırılması,
•Suda boğulmalardan korumak için çocuğa yüzmenin öğretilmesi, sığ sularda
yüzmemesi gerektiğinin söylenmesi yalnız yüzmemesinin sağlanması
•Ateşli silahların ve mühimatlarının çocukların ulaşamayacağı yerlerde kilitli
olarak muhafaza edilmesi gerekir.

298
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdaki kazalardan hangisi okul çağındaki çocuklarda oldukça düşük
olarak görülmektedir?
a) Motorlu araç kazaları
b) Bisiklet kazaları
c) Zehirlenmeler
d) Düşmeler
e) Çiftlik kazaları

2. Okul çağındaki çocuklarda düşme, motorlu araç, bisiklet okul ve çiftlik


kazalarının artmasına neden olan durumlar aşağıdakilerden hangisi
değildir?
a) Bilişsel kapasitelerinin gelişmesi
b) Kas koordinasyonu ve kontrolünün daha iyi olması
c) Fiziksel olarak zorlayıcı aktivitelere ilginin artması
d) Bağımsızlıklarının azalması
e) Akran grubunun onayına sahip olma isteği

3. Aşağıdakilerden hangisi okul çağı çocuklarını kazaya yakınlaştıran


özelliklerden değildir?
a) Fiziksel becerilerinde artış olması
b) Çevre tarafından dikkatinin zor dağıtılması
c) Yorucu fiziksel aktiviteye ihtiyaç duyması
d) Sıklıkla tehlikeli yerlerde oynaması
e) Tehlikeli davranışlara girişmesi

4. Aşağıdakilerden hangisi okul çağındaki çocuklarda motorlu araç kazası


meydana gelme nedenleri arasında yer alır?
a) Trafik ışıklarını doğru yorumlamaları
b) Trafik kurallarına uymaları
c) Trafikteki araçlarla zıt yönde yürümeleri
d) Yaya geçitlerini kullanarak karşıya geçmeleri
e) Kırmızı ışıkta yolun karşısına geçmeleri

5. Aşağıdakilerden hangisi okul çağındaki çocukların motorlu araç


kazalarından korunmasını sağlar?
a) 4-12 yaş arasındaki çocuklara yükselticili oto koltuklarının kullanılması
b) Dokuz yaşındaki çocukların ön koltukta oturması
c) Arka koltukta emniyet kemerinin takılmaması
d) Yetişkinlerin emniyet kemerinin kullanılması
e) Hava yastıklı araçlarda çocuğun ön koltuğa oturtulması

299
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik

6. Güvenli bisiklet kullanımı ile ilgili aşağıda verilen bilgilerden hangisi


doğrudur?
a) Bisiklete iki ya da üç sıra halinde binilmesi
b) Bisiklete iki kişi binilmesi
c) Bisiklet kullanıcılarına yayaların yol vermesi
d) Geceleri daha koyu renkli kıyafet giyilmesi
e) Trafiğe ya da yola girmeden önce sola, sağa, sonra sola bakılması

7. Güvenli kaykay ve tekerlekli paten kullanımı ile ilgili aşağıda verilen


bilgilerden yanlış olanı işaretleyiniz?
a) Beş yaşından küçük çocuklar kaykaya binmeli
b) Paten kullanmayı yeni öğrenen çocuklar trafiğin olmadığı yeri seçmeli
c) Çocuklar bilek, diz ve dirsekleri koruyucu aparatlar ve kask kullanmalı
d) Kaykay ve patene sokak ve otoyollarda binilmemeli
e) Ev yapımı rampalar gibi sert yüzeylerde kaykay binilmemesi

8. Aşağıdakilerden hangisi boğulmalardan korunmaya ilişkin yapılan öneriler


arasında yer almaz?
a) Çocuğa yüzmenin öğretilmesi
b) Havuzların çevresinin çitle çevrilmesi
c) Çocuğun suda ya da bot üzerinde onaylı yüzme aracı kullanması
d) Serinlemek için sığ sulara dalınması
e) Çocuğun yalnız yüzmemesi

9. Yaya yoğunluğunun yüksek olduğu yollarda hız sınırı aşağıdakilerden


hangisidir?
a) 20 km
b) 30 km
c) 40 km
d) 50 km
e) 60 km

10. Aşağıdakilerden hangisi genç sürücülerde kandaki alkol konsantrasyonu


sınırıdır?
a) 0,02 g/dl
b) 0,03 g/dl
c) 0,04 g/dl
d) 0,05 g/dl
e) 0,06 g/dl

Cevap Anahtarı
1.c, 2.d, 3.b, 4.e, 5.a, 6.e, 7.a, 8.d, 9.b, 10.a

300
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik

YARARLANILAN KAYNAKLAR
AAP, American Academy of Pediatrics (2012a). Council on School Health: School-
based centers and pediatric practice, Pediatrics, 129(2):387–393.
AAP, American Academy of Pediatrics (2012b). Council on Sports Medicine and
Fitness: Trampoline safety in childhood and adolescence, Pediatrics
130(4):774–779.
AAP, American Academy of Pediatrics (2012c) Firearm-Related Injuries Affecting
the Pediatric Population. Pediatrics, 130(5).
Akdur, R. (2012). Türkiye’deki trafik kazalarının epidemiyolojik İlkeler ışığında
değerlendirilmesi. Ulaşım ve Trafik Güvenliği Dergisi, 1-17.
Arıkan, D., Çelebioğlu, A., Güdücü & Tüfekçi, F. (2018). Çocukluk Dönemlerinde
Büyüme ve Gelişme. Conk, Z., Başbakkal, Z., Bal, Yılmaz, H., Bolışık, B. (Ed.),
Pediatri Hemşireliği içinde (s. 87). Ankara, Akademisyen Tıp Kitabevi.
Atak, N., Karaoglu, L., Korkmaz, Y., & Usubütün, S. (2010). A household survey:
unintentional injury frequency and related factors among children under
five years in Malatya. The Turkish journal of pediatrics, 52(3), 285.
CDC, Centers for Disease Control and Prevention (2021). Child Health. Leading
causes of death. 18 Ağustos 2021 tarihinde
https://www.cdc.gov/nchs/fastats/child-health.htm adresinden erişildi.
Cengiz, M.T. (2020). Çocukluk Çağı Kaza ve Yaralanmalarında Ailelerin Bilgi ve
Davranışlarının Belirlenmesi. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve
Hastalıkları Anabilim Dalı Tıpta Uzmanlık Tezi, Diyarbakır.
Çavuşoğlu, H. (2019). Çocuk Sağlığı Hemşireliği, Cilt 1, 13. Baskı. (105-106).
Ankara: Sistem Ofset Basımevi.
Denny, S.A., Quan, L., Gilcihrist, J., McCallin, T., Shenoi, R., Yusuf, S., Hoffman, B.,
Weiss, J. (2021). Prevention of Drowning. Pediatrics, 148(2).
Denny, S.A., Quan, L., Gilcihrist, J., McCallin, T., Shenoi, R., Yusuf, S., Hoffman, B.,
Weiss, J. (2019). Council on Injury, Violence, and Poison Prevention. Policy
statement:Prevention of Drowning. Pediatrics, 143(5): :e20190850
Durbin, D.R. & Hoffman, B.D. (2018). Child Passenger Safety. Pediatrics, 142(5).
Kendrick, D., Mulvaney, C.A., Ye, L., Stevens, T., Mytton, J.A., & Stewart‐Brown, S.
(2013). Parenting interventions for the prevention of unintentional injuries
in childhood. Cochrane Database of Systematic Reviews, (3).
O’Conner Von, S. (2012). Growth and Development of the School Age Child. In
Pediatric nursing caring for Children and Their Family Eds (Potts, N. L.
Mandleco, B.) Study Ware Online Third Edition, Delmar, Ss. 335-356.
Orton, E., Whitehead, J., Mhizha‐Murira, J., Clarkson, M., Watson, M. C.,
Mulvaney, C. A., ... & Kendrick, D. (2016). School‐based education

301
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik

programmes for the prevention of unintentional injuries in children and


young people. Cochrane database of systematic reviews, (12).
Rodgers, C.C. (2015). Health Promotion of the School- Age Child and Family In:
Wong’s Nursing Care of Infants and Children. Eds (Wilson, HI.) Elsivier,
Riverpot Lan., page 569-608.
Sağlık Bakanlığı (2021). 13 Temmuz 2021 tarihinde
https://hsgm.saglik.gov.tr/depo/birimler/cocuk_ergen_db/dokumanlar/ces
_materyal/saglik_personeli_egitim/ocuk_Guvenliginin_Saglanmasi_Progra
mi_1._Ders.pdf adresinden erişildi.
Sanders, J.E., Mogilner, L. (2015). Child Safety and Injury Prevention. Pediatrics in
Review, 36(6):268-269. Doi: 10.1542/pir.36-6-268
Smithson, J., Garside, R., & Pearson, M. (2011). Barriers to, and facilitators of, the
prevention of unintentional injury in children in the home: a systematic
review and synthesis of qualitative research. Injury prevention, 17(2), 119-
126.
Törüner, E., Büyükgönenç, L. (2017). Çocuk Sağlığı Temel Hemşirelik Yaklaşımları.
Ankara Nobel Kitabevi.
TUİK, Türkiye İstatistik Kurumu (2015) Ölüm nedeni istatistikleri. 14 Temmuz 2021
tarihinde, http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri. do?id=21526
adresinden erişilmiştir.
UNICEF, United Nations International Children's Emergency Fund (2021). Child
and Adolescent Injuries. 16 Ağustos 2021 tarihinde
https://www.unicef.org/health/injuries adresinden erişildi.
WHO, World Health Organization (2015). Road traffic injuries: Children. 18
Ağustos 2021 tarihinde https://www.who.int/news-room/q-a-detail/road-
traffic-injuries-children adresinden erişildi.
WHO, World Health Organization (2020). Ten Strategies for Keeping Children Safe
on The Road. 18 Ağustos 2021 tarihinde
https://apps.who.int/iris/bitstream/handle/10665/162176/WHO_NMH_NV
I_15.3_eng.pdf?sequence=1 adresinden erişildi.

302
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22
ÖZEL GEREKSİNİM
DURUMLARI

• Özel Gereksinim Tanımı


• Özel Gereksinim
İÇİNDEKİLER

Sınıflandırılması
• Zihinsel yetersizlik
OKUL DÖNEMİNDE
• İşime Yetersizliği GELİŞİM
• Ortopedik Yetesizlik
• Görme Yetersizliği
Dr. Ör. Üyesi
• Dil ve Konuşma Yetersizliği Atiye Karakul
• Duygusal ve Davranış
Bozukluğu
• Süreğen Hastalık
• Birden Fazla Yetersizlik

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;


• Özel gereksimi tanımlayabilecek,
HEDEFLER

• Özel gereksinimi sınıflayabilecek,


• Özel gereksinimi türlerini,
bireylerde görülen smptomları
detaylı bir şekilde
açıklayabileceksiniz.

ÜNİTE

14
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Hafif düzeyde zihinsel
yetersizlik

Ortadüzeyde zihinsel
yetersizlik
Zihinsel Yetersizlik
Ağır düzeyde zihinsel
yetersizlik

İleri dercede ağır


zihinsel yetersizlik

Derecesine göre

İşime Yetersizliği Zamanına göre

Ortopedik
Oluş yerine göre
Yetersizlik
ÖZELE GEREKSİNİM

Normal görme

Orta derecede görme


bozukluğu
Görme Yetersizliği
Ağır görme kaybı
Dil ve Konuşma
Yetersizliği
Görme kaybı

Dışa yönelim
bozuklukları
Duygusal ve
Davranış Bozukluğu
İçe yönelim
bozuklukları
Süreğen Hastalık

Birden Fazla
Yetersizlik

304
Özel Gereksinim Durumları

GİRİŞ
Her bireyin kendine özgü özellikleri bulunmaktadır. Bazen bireyler günlük
yaşamlarını idame ettirirken destek almaktadır. Bu bireyler özel gereksinimli
bireyler olarak ifade edilmektedir. Başka bir ifadeyle özel gereksinimi olan
bireylerin gelişim düzeyleri farklıdır. Özel gereksinimi olan bireyin gelişim
düzeyinde düşüklük ya da fazlalık görülebilmektedir. Ek olarak, özel gereksinimi
olan bireylerin hem bedensel hem de gelişimsel ya da her ikisi birden aynı
zamanda davranışsal ya da duygusal olarak gecikmeler olabilmektedir. Dolayısıyla
bireylerin bu gecikmelerden dolayı ihtiyaç duyduğu bakımın sunulması önemli
hale gelmektedir. Bu doğrultuda özel gereksinime sahip olan bireylere
gereksinimleri doğrultusunda eğitimlerin planlanması ve uygulanması bireyin
Özel gereksinimi olan kişisel gelişimine ve öz yönetimine katkı sağlayamada önemli rol oynamaktadır.
bireylerin gelişim Ayrıca eğitim ortamı bireyin normal gelişim gösteren kendi yaş gruplarıyla aynı
düzeyleri farklıdır. ortamda olması bireyin bilişsel, duygusal ve sosyal sürecini olumlu yönde
etkileyecektir. Özel gereksinimi olan bireylerin kronik hastalığı olan bireyler gibi
yaşamlarını yeniden düzenlemelerine, fonksiyonlarını en üst düzeye çıkarmalarına
yönelik destekleyici girişimlere gereksinimleri vardır. Özel gereksinime sahip olan
birey kendisini dış dünyadan soyutladığı zaman sadece sosyal hayatı değil aynı
zamanda akademik hayatı da olumsuz yönde etkilenmektedir. Sosyalleşemeyen
birey özgüven açısından ve bağımsız olabilme açısından zarar görmektedir. Bu
nedenle özel gereksinim durumlarının tanımlanması, toplumda bilinç düzeyinin
oluşturulması açısından önem taşımaktadır. Bu bölümde özel gereksinim tanımı,
sınıflandırılması ve özel gereksinim durumlarında dikkat edilmesi gereken
noktalara değinilecek ve açıklanacaktır.

ÖZEL GEREKSİNİM TANIMI


Özel gerekisinim, bireyin başına bazı ihtiyaçlarını gerçekleştirirken güçlük
yaşayan ve/veya başka bir bireyden yardım alma durumu olarak
tanımlanmaktadır. Özel gereksinimli bireyler ise zihinsel ve bedensel olarak kendi
yaş gruplarına göre gelişimsel olarak farklılık göstermektedir.

ÖZEL GEREKSİNİM SINIFLANDIRILMASI


Özel gereksinimin sınıflandırılması aşağıdaki gibidir.
• Zihinsel Yetersizlik
• İşime Yetersizliği
• Ortopedik Yetersizlik
• Görme Yetersizliği
• Dil ve Konuşma Yetersizliği
• Duygusal ve Davranış Bozukluğu
• Süreğen Hastalık
• Birden Fazla Yetersizlik

305
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Özel Gereksinim Durumları

Zihinsel Yetersizlik
Zihinsel yetersizlik ile ilgili birçok tanımlama bulunmaktadır. En son yapılan
Amerikan Zekâ Geriliği Birliği’nin (American Assocation Mental Retardation)
tanımına göre, “Zihinsel işlevde bulunma ve kavramsal, sosyal ve pratik uyumsal
becerilerde kendini gösteren uyumsal davranışların her ikisinde de anlamlı
sınırlılıklar olarak karakterize edilen bir yetersizliktir.” “Bu yetersizlik 18 yaşından
önce başlar.” şeklindedir. Zihinsel yetersizliğin görülme sıklığı %2-3 olup,
erkeklerde daha sık görülmektedir. Zihinsel yetersizliğe sahip bireylerde yaşam
boyu devam eden yetersizlikler görülmekte olup, bakım-tedavi-rehabilitasyon
sürecinin devamlılığı oldukça önemlidir. Bu nedenle bu durum hem zihinsel
yetersizliği olan bireyi hem de aile üyelerini psikolojik, sosyal ve ekonomik olarak
etkilemektedir.

Zihinsel yetersizlik nedenleri


Zihinsel engelin nedenleri doğum öncesi, doğum sırası ve doğum
sonrasındaki problemlerden kaynaklanmaktadır.
Doğum öncesi nedenler
• Annenin özellikle hamileliğin ilk üç ayında geçirdiği rubella, sifiliz, frengi,
AIDS gibi enfeksiyonlar ve hastalıklar,
Zihinsel yetersizlik • İlaçlar,
erkeklerde daha fazla
• Endüstriyel kimyasal maddeler,
görülür.
• Radyasyona maruz kalma,
• Beslenme bozuklukları,
• Genetik bozukluklar (Frajil X sendromu vb.)
• Kromozom bozuklukları (Down sendromu)
• Metabolik hastalıklar,
• Baş-kafa oluşum bozuklukları (anensefali, mikrosefali, hidrosefali) zihinsel
yetersizliğin doğum öncesi nedenleridir.
Doğum sırası nedenler
• Düşük doğum ağırlığı, erken veya geç doğum (çocuk enfeksiyona daha
yatkındır)
• Hipoksi ya da anoksi
• Travma
• Doğum güçlükleri (bebeğin ters gelmesi gibi) zihinsel yetersizliğin doğum
sırası nedenleridir.
Doğum sonrası nedenler
• Kafa yaralanması ve zedelenmesi,
• Beyin tümörü,
• Zehirlenmeler,
• Menenjit,
• Hipoksi,
• Bakteri, virüs ve mantara bağlı merkezi sinir sistemi hastalıkları,
• Doğum sonrası görülen zatürre, bronşit gibi rahatsızlıklar,

306
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Özel Gereksinim Durumları

• Yabancı cisim yutma,


• Travma,
• Beslenme bozuklukları zihinsel yetersizliğin doğum sonrası nedenleridir.

Zihinsel yetersizliğin sınıflandırılması


Zihinsel yetersizlik hafif, orta, ağır ve ileri dercede ağır düzeyde zihinsel
yetersizlik olmak üzere dört düzeyde sınıflandırılmaktadır.
Hafif düzeyde zihinsel yetersizlik, bireyin zihinsel işlevler ile kavramsal,
sosyal ve pratik uyum becerilerinde hafif düzeyde yetersizlik mevcuttur.

Hipoksi ve travma,
doğum sırası ve sonrası •
zihinsel yetersizliğin •Normal gelişim gösteren bireylere göre,
Örnek

nedenleridir. •Motor gelişimlerinde biraz gerilik vardır.


•Öğrenmede güçlük yaşarlar.
•Dikkatleri dağınık ve kısa sürelidir.
•Grup etkinliklerine katılma ve kurallara uymada güçlük
çekerler.
•Kendilerine güvenleri azdır.

Orta düzeyde zihinsel yetersizlik, bireyin zihinsel işlevler ile kavramsal,


sosyal ve pratik uyum becerilerinde sınırlılık mevcuttur.

• Normal gelişim gösteren bireylere göre,


Örnek

•Motor gelişimleri yaşıtlarına göre daha geridedir.


•Sosyal, duygusal ve dil gelişim alanlarında gecikme vardır,
davranış problemleri görülebilir.
•Çocukluk döneminde basit akademik bilgileri ve özbakım
ile ilgili becerileri öğrenebilirler.

Ağır düzeyde zihinsel yetersizlik, bireyin zihinsel işlevler ile kavramsal, sosyal
ve pratik uyum becerilerinde eksiklik mevcuttur. Birey yaşamın her alanında
sürekli ve yoğun özel eğitime ihtiyacı vardır.

•İleri derecede konuşma ve dil gelişim bozukluğu, sosyal,


Örnek

duygusal ve davranış problemleri görülebilir.


İleri derecede ağır •Temel özbakım becerilerini öğrenmede gecikmeler vardır.
zihinsel yetersizliği olan •Algısal yetenekleri çok zayıftır.
bireyler konuşamaz. •Sözel ifadeleri anlamada güçlük çekerler.
•Çevreleriyle iletişimi çok basit bir dille kurabilirler

307
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Özel Gereksinim Durumları

İleri derecede ağır zihinsel yetersizlik, bireyin zihinsel yetersizliği yanında


başka yetersizlikleri bulunmaktadır. Yaşam boyu bakıma ve özel eğitime ihtiyaçları
vardır. Tam bir denetim ve gözetim gereklidir.

•Özbakımlarını gerçekleştiremezler.

Örnek
•Konuşamazlar, çevrelerine karı ilgisizlerdir.

İşitme Yetersizliği
İşitme yetersizliği, bir ya da iki kulağın işitme yeteneğinin tamamen kaybıdır.
İşitme yetersizliğine sahip olan bireyin işitme duyarlılığının gelişim, sosyal uyum,
özellikle de iletişim kurmadaki görevlerini yeterince yerine getirememesi
sonucunda ortaya çıkar. İşitme yetersizliğine sahip olan bireylerin görsel motor
gelişimleri hariç motor gelişimleri normal bireylerden farklılık göstermez. İşitme
yetersizliğine sahip olan bireylerin merkezi sinir sistemine bağlı olarak genel vücut
koordinasyonunun sağlanması ve denge alanlarında problemleri vardır. İşitme
yetersizliğine sahip olan bireylerin dil becerilerindeki, kavram gelişimlerindeki
yetersizlik ve işitsel yetinin az olması bilişsel gelişim sürecini de olumsuz etkiler.
Tablo 1.İşitme Yetersizliğinin Nedenleri

Dilin kazanımından önceki nedenler Dilin kazanımından sonraki nedenler

Prematüre doğum Menenjit

Ağır asfiksi (5. dakikada APGAR puanı < 4) Orta kulak enfeksiyonu

Hamileliğin ilk 3 ayında annenin geçirdiği Kızıl


ateşli hastalıklar (rubella, frengi gibi)

Menenjit gibi viral enfeksiyonlar Kızamık

İlaçlar Boğmaca

Annenin sistemik hastalıkları Kabakulak gibi viral ve ateşli hastalıklar


(işitme engelli)

Hamilelikte maruz kalınan radyasyon

Travma

Kaynak: Serenli A. (2011).Türkiye’de Engelli Gerçeği. İstanbul: Ajansvista Matbaacılık.

İşitme yetersizliğinin nedenleri Tablo 1’de gösterilmiştir.

İşitme Yetersizliğinin Sınıflandırılması


İşitme engelinin sınıflandırılması engelin derecesine, oluş zamanına,
sebebine, oluş yerine, oluş biçimine ve süreğenliğine göre yapılmaktadır.
İşitme kaybının derecesine göre sınıflandırma

308
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Özel Gereksinim Durumları

Çok ileri derecede işitme kaybı olan ve işitme cihazı kullanması zorunlu
olanlar sağır, hafif ve orta derecede işitme kaybı olanlar ağır işiten olarak
tanımlanmaktadır.
İşitme kaybının oluş zamanına göre sınıflandırma
İşitme kaybı çocuk dili kazanmadan ortaya çıkmışsa dil öncesi işitme kaybı,
dili kazandıktan sonra ortaya çıkmışsa dil sonrası işitme kaybı olarak sınıflandırılır.
İşitme yetersizliği oluş yerine göre sınıflandırma
Oluş yerine göre 5 tiptir.
Erken tanı, dil gelişimini
• İletim tipi işitme kaybı
olumlu yönde etkiler.
• Duyusal sinirsel (sensörinöral) tipi işitme kaybı
• Karma (mix) tip işitme kaybı
• Merkezi (santral) tip işitme kaybı
• Psikolojik (Fonksiyonel/Organik Olmayan) işitme kaybı
İşitme yetersizliğine sahip olan bireylerin eğitimi için işaret dili
kullanılmaktadır. İşitme yetersizliğinin sınıflandırılmasına göre erken dönemde tanı
konulduğu zaman bireylerin dil gelişimi olumlu yönde etkilenmektedir. Bireyin
tanılaması erken çocukluk döneminde olursa, dil gelişimleri de o kadar iyi
olmaktadır. Erken tanı sürecinin yanı sıra aile desteği ve özel eğitim desteği alma
durumu bireyin dil gelişimine katkıda bulunulur.

Ortopedik Yetersizlik
Kas ve sinir sisteminde doğuştan veya herhangi bir hastalık ya da kazaya
bağlı sorun meydana gelmesi fiziksel engelliliğe neden olmaktadır. Fiziksel engelli
kişiler toplumsal yaşama uyum sağlamada problem yaşaya bilinmektedirler.
Günlük gereksinimlerini karşılamada güçlüklerle karşılaşmaktadırlar. Ayrıca
korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç
duymaktadırlar.
Ortopedik yetersizliğin nedenleri aşağıda gösterilmektedir.
Doğuştan olanlar
• Doğuştan uzuv eksiklikleri
• Doğuştan kalça çıkığı
• Çarpık ayak
• Doğuştan kol felci
• Meningomyelosel
• Skolyoz
• Doğuştan kas hastalıkları (Müsküler Distrofi)
• Süreğen kemik ve eklem hastalıkları
• Romatizmal hastalıklar
• Poliomyelit
• Serebral Palsi
• Travmatik

309
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Özel Gereksinim Durumları

• Ekstremite kaybı
• Yanlış kaynamış kırıklar
• Eklem sertliği
• Travmaya bağlı felçler ve kuvvet kayıpları
• Osteoartrit
• Kalıtsal ilerleyici hastalık
Atetoidi olan birey • Cücelik (zihinsel engelli)
tek pozisyonda
duramaz. En çok rastlanan ortopedik yetersizliğin ise, serebral palsi, spina bifida ve
amputasyon olduğu bilinmektedir.
Serebral palsi, doğuştan gelmektedir ve beş gruba ayrılmaktadır.
Spastik, beynin bazı bölgelerinde hasar oluşmuştur. Bireyin kaslarının sert
ve gergin olmasından dolayı motor hareketleri yavaştır. Dolayısıyla birey hareket
kontrolünde zorluk yaşamaktadır.
Örnek

•Bireylerde kalçadan başlayarak bacakları kasılmış ve dizlerin içe


dönüktür.

Atetoid, ateoide sahip olan bireylerin hareketlerini kontrol etmek oldukça


zordur.

•Bacaklarda kollarda ve ellerde birbirine dolanırcasına oluşan


Örnek

hareketler mevcuttur. Birey tek bir pozisyonda duramaz.

Ataksi, denge, koorsinasyon, kas kontrolünün zayıf olduğu ve hareket


halindeyken meydana gelen bir rahatsızlıktır.
Örnek

•Titrek ve değişik hareketler vardır.

Tremor, vücuttaki kasların bazısında istem dışı ritimli hareketler


görülmektedir.
Rijidite, kaslar neredeyse baston gibi gergindir. Bu nedenle bireyin eğilmesi
oldukça zordur.

310
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Özel Gereksinim Durumları

Spina Bifida, gebeliğin ilk dört haftasında meydana gelen, bebeğin omur ve
omuriliğinin normal gelişim göstermediği rahatsızlıktır.

Örnek
•Bireyde idrar ve böbrekleri kontrol eden sinirlerin zedelenmesi
yüzünden ayaklarda felç görülmektedir.

Amputasyon, çeşitli kaza ve rahatsızlıklar ya da travma sonrası bireyin


bacak, kol gibi uzvunun kesilmesidir. Doğumda bebeğin bir uzvunun olmadığı
Doğumda bebeğin bir zamanda bu grupta değerlendirilmektedir.
uzvunun olmadığı
zamanda Görme Yetersizliği
amputasyondur.
Her iki gözde ya da gözlerden herhangi birinde tam ya da kısmi olarak
görme kaybı ya da bozukluğu olma durumudur. Görme yetersizliği göz protezi
kullananları, renk körlüğü ve gece körlüğü olan grubu da kapsamaktadır. Dünyada
tam görme kaybı olan 39 milyon kişi olduğu belirtilmiştir. Türkiye’de ise Türkiye
İstatistik Kurumu 2002 yılı verilerine göre, 0-9 yaş aralığındaki bireylerin %0,33’ü
10-19 yaş aralığında %0,36 olmak üzere 0-19 yaş aralığında toplam 87.050 birey
görme yetersizliğine sahiptir.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) sınıflamasında görme yetersizliği olan bireyler üç
gruba ayrılmaktadır.
• Ortalama görme engelli,
• Ağır görme engelli,
• Tam görme engelli şeklindedir.
Uluslararası Hastalıkları Sınıflandırmasına (International Classification of
Diseases-ICD) göre görme fonksiyonu dört gruba ayrılmaktadır.
• Normal görme
• Orta derecede görme bozukluğu
• Ağır görme kaybı
• Görme kaybıdır.
Görme yetersizliğinin nedenleri
• Prematüre doğum
• Strabismus varlığı
• Nistagmus varlığı
• Doğumsal enfeksiyon
• Ailede 3 yaşından önce görme sorunu yaşan birey sayısı görme
yetersizliğinin nedenleri arasında yer almaktadır.
Görmeyen bireyler çevredeki olayları ve nesneleri bütünüyle anlamakta
zorluk çekmektedir. Bu nedenle görmeyen çocukların ve bireylerin çevrelerini
tanıyıp öğrenmeleri için özel eğitim yöntemlerine gereksinim duymaktadır.

311
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Özel Gereksinim Durumları

Dil ve Konuşma Yetersizliği


Herhangi bir nedenle konuşamayan veya konuşmanın hızında, akıcılığında,
ifadesinde bozukluk olan ve ses bozukluğu olan kişidir. İşittiği halde konuşamayan,
gırtlağı alınanlar, konuşmak için alet kullananlar, kekemeler, afazi, dil-dudak-
damak çene yapısında bozukluk olanlar bu gruba girmektedir. Dil ve konuşma
bozukluğuna sahip bireyler akademik, sosyal ve günlük yaşamında olumsuzluklarla
karşı karşıya gelebilmektedir. Dolayısıyla bireyin öz güveni ve bağımsızlık duygusu
da olumsuz etkilenebilmektedir. Özellikle kalabalık ortamlarda kendilerini ifade
etmekte güçlük yaşayabilirler. Bu nedenle bireylerde sosyal izolasyon ve içe
kapanma görülebilmektedir.

Duygusal ve Davranış Bozukluğu


Özel Eğitim Yönetmeliğinde, “Kişi yaşına göre olmayan toplumun
getirilerinin aksine farklı tepkiler, davranışlar gösteriyor ve bundan dolayı özel
eğitimin desteğine ihtiyaç duyuyorsa duygusal ve davranış bozukluğu” şeklinde
tanımlanmaktadır. Duygusal ve davranış bozukluğu ikiye ayrılmaktadır.
Dışa Yönelim Bozuklukları
Örnek

•Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB)

İçe Yönelim Bozuklukları


Örnek

•Çocukluk şizofrenisi
DEHB ve otizm özel •Otizm
gereksinim türleri
kapsamına girmektedir.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB)
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), psikiyatrik bir bozukluk
olup çocukluk döneminde başlar. Çocuklarda yaş dönemine özgü olmayan
dikkatsizlik, hiperaktivite ve dürtü sellik semptomları görülür. Bu nedenle DEHB
aynı zamanda, “gelişimsel döneme uygun olmayan davranış anormallikleri, aşırı
derecede hareketlilik ve dikkat bozukluğu” olarak tanımlanır. Bu hastalığın en
çarpıcı belirtileri dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik ve ataklıktır. Bu üç belirti her
çocukta değişik oranlarda görülebilir. Görülme sıklığı ilkokul çağındaki çocuklarda
%5-10 arasında değişim göstermektedir. Erkek çocuklarda kızlara oranla (9:1) daha
sık görülmektedir. DEHB’in etiyolojisinde genetik yatkınlık (ailede DEHB öyküsü),
beyin görüntüleme, nörokimyasal değişiklikler, çevresel ve psikososyal etkenler rol
oynamaktadır.

312
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Özel Gereksinim Durumları

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun primer belirtisi, dikkat


süresinin devamlı ve kalıcı olarak kısa olması, engellenmeye yönelik denetim
eksikliği nedeniyle davranışlarda ya da bilişte ortaya çıkan ataklık ve
huzursuzluktur. Bunun sonucu olarak çocukta gelişimsel olarak dikkatsizlik ve aşırı
hareketlilik, ataklık gelişmektedir. Dikkat edilmesi gerekene en önemli durum,
DEHB tanısı alan çocukların davranışları zaman ve yere göre değişim göstermez.
Dolayısıyla her zaman ve her yerde benzer türde davranışlar sergilemektedirler.
DEHB tanılı çocukların bebeklik döneminde genellikle uyku problemleri mevcuttur.
Çocuklarda, ani öfke patlamaları ve saldırgan davranışlar görülmektedir.

•Okulda, evde ya da arkadaşlarıyla ile ilgili sık sık sorun yaşadığı


gözlemlenir.
• Akademik başarı ve okul performansı (dersi dinleme, derse aktif
katılım, derste söz alma gibi) beklenenin altındadır.
Örnek

•Dersi dinlemekte güçlük yaşarlar.


•Ödev ya da sorumluluk verildiğinde genellikle unuturlar.
•Başladıkları işi bitiremezler.
•Eşyalarını (okul materyalleri, oyuncak, kıyafet gibi) unutabilirler,
kaybedebilirler.
•Çok sık kaza yaşarlar.

DEHB tanılı çocuklarda görme, işitme, bütünleme, bellek ve davranış


bozuklukları da görülmektedir.
DEHB tanılı çocuklarda Görme, okul çağında çocuğun ‘’p, b, d,’’ harflerini çoğu kez karıştırdığı
görme, işitme, görülmektedir. Çocuk ‘’dağ’’ kelimesini, ‘’bağ’’ olarak okuyabilir veya yazabilir. Ek
bütünleme, bellek ve olarak geometrik şekillerin benzerini çizmekte zorlanır. Sağ ve solunu karıştırır.
davranış bozuklukları
Ayrıca odaklanma problemi yaşadıkları için top oyunlarını oymakta güçlük
da görülmektedir.
yaşayabilirler. Fakat unutulmaması gereken en önemli durum, bu problemlerin
çocuk beş yaşına gelene kadar normaldir.
İşitme, seslerdeki değişiklikleri fark etmekte güçlük yaşamaktadırlar.
Söylenenleri yanlış anlayabilir dolayısıyla yanlış tepki gösterebilirler. Özellikle
çocuğa artarda ve hızlı bir şekilde söylenildiği zaman bu problemler meydan
gelmektedir.
Bütünleme, çocuğun örgütlemesinde sorun mevcuttur. Çocuk gördüğü ya da
duyduğu bir olayı anlatırken konunun ortasından aktarmaya başlar, daha sonra
başa döner. Tahtada gördüğü 24 sayısını 42 olarak defterine yazabilir.
Bellek, DEHB tanılı çocukta öğrenmenin gerçekleşmesi için daha fazla
tekrarların yapılma gerekmektedir.
Davranış, çocuklar bir kelimenin telafuzunda, hecelemesinde sık hatalar
yapmaktadır. DEHB tanısı olan çocuklarda karşıt olma-karşı gelme bozukluğu,

313
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Özel Gereksinim Durumları

davranım bozukluğu, anksiyete bozukluğu, duygu durum bozukluğu ve öğrenme


bozuklukları görülebilmektedir.
DEHB tedavisi süreci ilaç (Metilfenidat, Dekstroamfetamin ve Pemolin),
psikoterapi, davranışları düzenlemeye yönelik davranışçı – bilişsel tedaviler, aileye
danışmanlık ve eğitim ile aynı anda bulunan bazı öğrenme bozukluklarının hep
birlikte ele alınmasını içermektedir.

Otizm Spektrum Bozukluğu


Otizm spektrum bozukluğu genellikle yaşam boyu sürmekte ve nadir
görülmektedir. Otizm erkeklerde yaklaşık 3-4 kat daha fazla görülmektedir.
Özellikle çoçukluk döneminde tanı konulur. Göz temasının olmaması, ismi ile hitap
Süreğen hastalık, yaşam edildiğinde bireyin bakmaması en sık karşılaşılan klinik bulgulardır. Nedeni tam
boyu bakım ve tedavi olarak bilinmemekle beraber annenin gebelikte maruz kaldığı toksin maddeler ve
gerektirir.
ilaçlar, ilerlemiş anne-baba ve büyükanne-büyükbaba yaşının etkili olabileceği
düşünülmektedir. Ayrıca, otistik çocukların kardeşlerinde genel nüfusa göre daha
fazla otizm görüldüğü belirtilmiştir. Ek olarak kardeşlerde dil bozuklukları,
öğrenme güçlükleri ve zeka geriliklerinin de normal popülasyona oranla daha fazla
olduğu görülmüştür.
Otistik çocuklar dış dünyada ilk olarak ebeveynler yerine cansız nesneler ile
ilişki kurarlar. Örneğin bir yüze, bir oyuncağa dokundukları gibi dokunurlar. Göz
teması kurmaktan kaçınırlar. Günlük yaşam aktivitelerinin, rutinlerinin
değişmesinden hiç hoşlanmazlar. Herhangi bir eşyasının yeri değiştiğinde aşırı
tepki gösterirler. Fazla duygusal tepki gösterirler. Zaman zaman kafasını duvara
vurma gibi davranışlar görülebilir. Dönen şeyleri (çamaşır makinesi gibi)
izlemekten keyif alırlar. Otistik çocukların amaçsız tekrarlayan hareketleri vardır.
Otizmin tedavisinde farklı görüşler bulunmaktadır. Fakat aile, ortam,
davranış, eğitimsel uygulamalar, ilaç ve alternatif tedavi yöntemleri
uygulanmaktadır.
Alternatif tedavi yöntemleri aşağıda belirtilmiştir.
• Duyusal bütünsellik terapisi
• İşitsel bütünsellik terapisi
• Eğitsel tedaviler

Süreğen Hastalık
Bireyin çalışma kapasitesi ve fonksiyonlarının engellenmesine neden olan,
sürekli bakım ve tedavi gerektiren hastalıklardır. Süreğen hastalıkların meydana
gelme nedenleri doğum, öncesi, sırası ve sonrası belirli bir problemden meydana
gelebilmektedir.
Doğum öncesi dönemde; ebeveynlerde görülen genetik rahatsızlıklar, kan
uyuşmazlığı, annenin yaşının 15’ten küçük veya 35’ten büyük olması, beslenmenin
yetersiz düzeyde olması, ailenin sosyoekonomik seviyesinin düşük olması ve çoklu
doğum süreğen hastalığa neden olan faktörlerdir.

314
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Özel Gereksinim Durumları

Doğum sırası dönemde; annenin 37. haftadan önce veya 42. Haftadan sonra
doğum yapması, bebeğin anne karnında oksijensiz kalması, doğum sırasında
herhangi bir travma meydan gelmesi, bebeğin düşük doğum ağırlıklı doğması
süreğen hastalığa neden olan faktörlerdir.
Doğum sonrası dönemde; menenjit gibi ateşli hastalıkların görülmesi,
bebeğin beslenmesinin yetersiz düzeyde olması, zehirlenme, boğulma, bebeğin
nöbet geçirmesi de süreğen hastalığa neden olan faktörlerdir.
Süreğen hastalıklar aşağıdaki alt başlıklarda toplanmıştır.
• Kan hastalıkları
• Kalp- damar hastalıkları
• Sindirim sistemi hastalıklar,
• İdrar yolları ve üreme organı hastalıkları
• Cilt ve deri hastalıkları
• Kanserler
• Metabolik hastalıklar
• Ruhsal davranış bozuklukları
• Sinir sistemi hastalıkları
• HIV
Süreğen hastalıklardan
en çok görülen kanser, Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir araştırmada süreğen hastalıkların
hemofili, epilepsi, en çok görülme sıklığı kanser, hemofili, epilepsi, diyabet, astım, böbrek yetmezliği,
diyabet, astım, böbrek HIV (AIDS) ve Talasemi olarak sıralanmıştır.
yetmezliği, HIV (AIDS)
ve Talasemidir. Kanser, vücudu oluşturan hücrelerin kontrolsüz ve anormal şekilde
çoğalmaları sonucunda ortaya çıkan bir hastalıktır. Hücrelerde önce bulunduğu
yerde sınırsız bir çoğalma yeteneği ardından da daha uzak yerlerde çoğalma
yeteneği (metastaz) gelişmektedir. Genlerdeki mutasyon denilen değişikliklere
bağlı kazanılmış işlev bozukluğuyla meydana gelmektedir. Vücudun tüm doku ve
organlarında kanser görülebilmektedir.
Normal hücrelerin kanser hücrelerine dönüşme sürecine “karsinogenez”
denir. Karsinogeneze çevresel, bireysel genetik faktörler ve sosyal alışkanlıklar
neden olmaktadır. Karsinogeneze neden olan etkenlerin kesin olarak
saptanabilmesi kanserden korunmaya yönelik uygulamaları geliştirebilecektir.
Çeşitli evrelerinin bulunması ve süreğen bir hastalık olması nedeniyle zorlu bir
süreçtir.
Hemofili, doğumsal faktör VIII eksikliği hemofili A, Faktör IX ise Hemofili B
olarak tanımlanmaktadır. Pıhtılaşma mekanizmasının (hemostaz) bozukluğu söz
konusudur. Hemofili içerisindeki faktörlerin plazmada bulunma oranlarına göre
hafif, orta ve ağır hemofili şeklinde sınıflandırılır. Hemofili A’nın görülme sıklığı
1/10000 iken, hemofili B’de bu oran 4 kat azalmaktadır.
Erken çocukluk çağında, çocuğun hareketli olması, akranları ile oyununlar
sırasındaki temas gibi durumlarda travma sonucu kanama eğiliminin daha fazla
olması özellikle dizlere, ayak bileği eklemlerinde ve dirseklerde kanamaya neden
olabilmektedir. Eklem kanamalarını önleyici faktör tedavisinin düzenli olarak

315
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Özel Gereksinim Durumları

alınmadığı durumlarda, özellikle bu eklemlerde artropati gelişmeye başlarken,


çocuğun hareket etme özgürlüğü de kısıtlanmaya doğru ilerler. Hemofilik
çocuklarda gelişebilecek kanamaların önlenmesinde, faktör uygulaması tedavinin
temelini oluşturmaktadır. Faktör uygulamasında periferik venler, santral venöz
kateterler ve arterio-venöz fistüller kullanılmasına karşın ülkemizde sıklıkla
periferik venöz yol ile faktör verilmektedir.
Epilepsi, epileptik nöbet bir grup beyin hücresinin ani, anormal ve aşırı
boşalımına bağlı olarak ortaya çıkan geçici bulgulardır. Nöbetler ataklar haline
gelir. Epilepsi hastalığı tekrarlayan nöbetlerle giden bir durumdur. Epilepsiden söz
edilebilmesi için kişinin en az iki nöbet geçirmesi gerekir. Epilepsiler nedenine
göre idiyopatik (nedeni bilinmeyen) ve semptomatik (belirli bir nedeni olan) olarak
ikiye ayrılır. Nöbetin sınıflamasına göre uygulanacak tedavi yöntemi değişim
göstermektedir. Tedavinin temel amacı nöbetin en kısa sürede durdurulması ve
meydana gelmesini engellemektir. Ek olarak ketojenik diyet ilaca dirençli
epilepsilerde kullanılan bir tedavi yöntemidir. Bu diyet yağlardan zengin,
Ketojenik diyet ilaca
karbonhidrattan düşük özellikte olup, açlığın vücutta yaptığı etkiyi taklit
dirençli epilepsilerde
etmektedir. En çok kullanılan oran 4 g yağa karşılık 1 g protein ve karbonhidrat
kullanılan bir tedavi
yöntemidir. şeklindedir. Genellikle 48 saat açlığı takiben başlanan bir diyettir. Epilepside, uzun
süreli ilaç kullanımı ve nerede, ne zaman gelişeceği bilinmeyen nöbetler, birey ve
ailenin yaşamını olumsuz yönde etkileyebilmektedir.
Diyabet insülinin salgılanmasında ya da etkisinde yetersizlik sonucu gelişen
karbonhidrat, yağ ve protein metabolizması bozukluğudur. Tip I DM (Diyabetes
Inspidus) ve Tip II DM (Diyabetes Mellitus) olmak üzere ikiye ayrılır. Tip I DM
genellikle çocukluk döneminde, Tip II ise yetişkinlik döneminde görümektedir. Tip I
DM’in en sık belirtileri poliüri, polidipsi, polifaji, dehidratasyon, kilo kaybı, halsizlik
ve yorgunluktur. Belirtilerin bir aydan kısa bir süre içinde meydana gelme
durumunda Tip I DM’den şüphelenmek gerekmektedir.
Diyabetin tedavi basamakları; insülin uygulaması, beslenme, egzersiz ve kan
şekeri takibidir. Bireyin yaşamsal fonksiyonlarını devam ettirebilmesi için insülin
kullanılması zorunlu bir hastalıktır. İnsülinin doğru dozda, doğru zamanda ve doğru
şekilde yapılması oldukça önemlidir. Birey ve ailesinin hastalık ve yönetimiyle
(diyet, büyüme gelişmenin desteklenmesi, duygusal desteğin sağlanması, toplum
yaşamına uyumu için stratejiler planlama) ilgili eğitimlerin sürekli olarak verilmesi
gerekmektedir.

Astım, bronşların belirli zaman aralıklarında daralması sonucunda nöbetler


seyreden süreğen bir hastalıktır. Astım’ın görülmesinde genetik faktörler, obezite
ve cinsiyet risk faktörü olarak belirtilmiştir. Ek olarak bazı çevresel faktörler de risk
faktörleri arasında yer almaktadır. Bunlar; ev tozu akarları, evcil hayvanlar, küf
matarları, polenler, hava kirliliği ve sigara dumanıdır. Astım’ın tanılanması bireyin
hastalık öyküsü başta olmak üzere, fizik muayene ve laboratuvar testleri (Akciğer
grafiği, solunum fonksiyon testleri, alerji testleri gibi) ile olmaktadır. Astım
tedavisinde temel amaç, astım ataklarının sayısını, şiddetini azaltmaktır. Ayrıca
astım sırasında meydan gelebilecek yan etkilerin önlenmesidir.

316
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Özel Gereksinim Durumları

Böbrek yetmezliği, böbreklerin metabolik atıkları atma, sıvı-elektrolit


dengesini sürdürme ve idrarı konsantre etme yeteneğini kaybetmesidir. Yetmezlik
akut ya da kronik olabilir. Akut böbrek yetmezliği, böbrek fonksiyonlarının ani
olarak bozulmasını içerir. Kronik böbrek yetmezliği, her iki böbreğin
fonksiyonlarında geriye dönüşü mümkün olmayan değişikliklerin olmasını takiben
kanda üre, kreatinin ve diğer toksinlerin birikmesi olarak tanımlanmaktadır.
Böbrek yetmezliğinin klinik bulguları, sıvı-elektrolit bozuklukları, sinir sistemi,
gastrointestinal sistem, hemotoloji-immünoloji, kardiyovasküler sistem, pulmoner
sistem, cilt, metabolik-endokrin sistem ve kemikte görülmektedir. Böbrek
yetmezliğinde birçok sistem etkilendiği için tedavisi de çoklu yöntemdir. Tedavi
basamakları; tanıya spesifik tedavi, progresyonu azaltmaya yönelik tedavi,
kardiyovasküler hastalığın tedavisi, azalmış böbrek fonksiyonuna bağlı
komplikasyonların tedavisi, renal replasman tedavisine hazırlık, diyaliz ve
transplantasyon diyet tedavisidir.
HIV (AIDS), çocukluk çağında anneden çocuğa geçmektedir. Hastalığın en
tipik klinik bulguları, yaşa göre boy ve kilo persentil değerinin düşük olması (%3’ün
altında, kilo alamama, büyüme ve gelişmede gecikme), lenf bezlerinde şişlik,
vücutta görülen mantar enfeksiyonu, hepatosplenomegalidir. Tanı için en sık HIV
için kan kültürleri ve DNA- PCR testi kullanılmaktadır. Hastalığın tedavisi
bilinmemektedir. Birey ve ailenin hastalığı iyi yönetmesi için duygusal desteğin
sağlanması, beslenmenin yetereli düzeyde olmasının sağlanması, enfeksiyonların
etkin tedavisi gerekmektedir.
Talasemi, vücudun oksijen taşıyan kırmızı kan hücrelerindeki protein olan
hemoglobin yapımını etkileyen eksik genlerden kaynaklanan genetik geçiş özelliği
gösteren hemalotik bir hastalıktır. Hastalık cilt (koyu sarı renk), kalp (perikardit,
kalp yetmezliği), dalak (splenomegali), karaciğer (siroz), safra (safra taşı),
pankreası (Tip II diyabet), lenf nodları (sayıca artmış ve büyümüş olabilir), troid
(hipotiroidizm), paratroid (hipoparatiroidizm) ve iskelet sistemi (Frontal ve
parietal kemiklerde belirginlik, burun kökünde çökme, maksillar kemiğin
büyümesi, üst dudağın dışa doğru fırlaması gibi) etkilemektedir. Ailedeki hastalık
öyküsüne, klinik belirtilere ve laboratuvar bulgularına ve elektroforez ile tanı
konulur. Tedavi sürecinde yaşam boyu eritrosit transfüzyonu, demir şelasyon
tedavisi, splenektomi, meydana gelen komplkiasyonlara yönelik tedavi, kök hücre
ve kemik iliği transplantasyonu yer almaktadır.
Süreğen hastalığa sahip Süreğen hastalığa sahip olan bireyin, günlük yaşamın her alanında bakım
olan bireyin, günlük ihtiyacı bulunmaktadır. Dolayısıyla sosyal uyum ve akademik yaşamı olumsuz
yaşamın her alanında olarak etkilenmektedir.
bakım ihtiyacı
bulunmaktadır. Birden Fazla Yetersizlik
Özel Eğitim Yönetmeliğinde, “Birçok alan da yetersizlik yaşayan ve bu
yetersizliklerinin sonucunda özel eğitim desteği alması gerekiyorsa kişiye birden
fazla yetersizlik teşhisi koyulur.” şeklinde tanımlanmaktadır. Bir diğer ifadeyle,
zihinsel, ortopedik, görme, işitme, otizm gibi yetersizlik durumlarının en az iki
tanesinin birlikte görülmesi durumudur. Birden fazla yetersizlik her iki cinsiyette

317
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Özel Gereksinim Durumları

de görülebilmektedir. Birden fazla yetersizliğin bir arada görülmesi nedeniyle her


bireyin yetersizlik düzeyi aynı zamanda bireylerin sorunları değişmektedir. Genel
olarak, birden fazla yetersizliğe sahip olan bireyler genellikle bilişsel olarak önemli
sorunları bulunmaktadır. Özellikle dikkat eksikliği, uyaranlara karşı tepkisizlik,
Birden fazla yetersizliğe motor becerilerinde yetersizlik görülmektedir. Dolayısıyla bireyler öğrenilen
sahip olan bireyler becerilerin devam ettirilmesinde güçlük yaşabilmektedirler. Öğrendikleri bu
iletişim kurmakta
becerileri aynı zamanda çevrelerine de yansıtmakta sorunlar meydan
zorlanabilirler.
gelebilmektedir. Birden fazla yetersizliğe sahip olan bireyler anlama ve konuşma
sırasında karşı tarafa yanıt vermede sınırlılık yaşadıkları için iletişim kurmakta
zorlanabilirler. Bu durumlardan dolayı bireylerde sosyal izolasyon
görülebilmektedir. Ek olarak özbakım yetersizliği de olmaktadır. Dolayısyla birden
fazla yetersizliğe sahip olan bireylere eğitim planlanırken eğitimin yoğun ve belirli
bir sistematiğinin olması gerekmektedir. Bu yoğun eğitimdeki temel amacın bireyin
bağımsız bir şekilde yaşam fonksiyonlarını sürdürebilmesi olduğu unutulmamalıdır.

• Özel gereksinime ihtiyacı olan bireyler ile röportaj yapabilirsiniz.


Bireysel Etkinlik

• Özel gereksinim durumlarını açıklayan kavram haritası


yapabilirsiniz.

318
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Özel Gereksinim Durumları

• Özel gereksinim tanımı: Bireyin başına bazı ihtiyaçlarını gerçekleştirirken


güçlük yaşayan ve/veya başka bir bireyden yardım alma durumu olarak
tanımlanmaktadır. Özel gereksinimli bireyler ise zihinsel ve bedensel olarak
kendi yaş gruplarına göre gelişimsel olarak farklılık göstermektedir.
•Özel gereksinim sınıflandırılması: Zihinsel yetersizlik, işime Yetersizliği,
ortopedik Yetesizlik, Görme Yetersizliği, Dil ve Konuşma Yetersizliği,
Duygusal ve Davranış Bozukluğu, Süreğen Hastalık ve Birden Fazla Yetersizlik
Özet
olmak üzere sekiz alt başlıktır.
• Zihinsel yetersizlik: Amerikan Zihinsel Özürlülük Birliği (1992) tarafından
yapılan tanımlamada “gelişim sürecinde ortaya çıkan, uyumsal
davranışlardaki yetersizlik ile karakterize, genel zeka fonksiyonlarında önemli
derecede ortalamanın altında olma durumudur.” olarak belirtilmiştir.
Zihinsel yetersizlik zekâ bölümlerine ya da eğitsel ihtiyaçlarına göre (Hafif
düzeyde zihinsel yetersizlik, orta düzeyde zihinsel yetersizlik, ağır düzeyde
zihinsel yetersizlik, ileri derecede ağır zihinsel yetersizlik)
sınıflandırılmaktadır.
• İşitsel yetersizlik: İşitme engeli bireyin işitme duyarlılığının gelişim, sosyal
uyum, özellikle de iletişim kurmadaki görevlerini yeterince yerine
getirememesi sonucunda ortaya çıkar.İşitme engelinin sınıflandırılması
engelin derecesine, oluş zamanına, sebebine, oluş yerine, oluş biçimine ve
süreğenliğine göre yapılmaktadır.
•Ortopedik yetersizlik: Kas ve sinir sisteminde doğuştan veya herhangi bir
hastalık ya da kazaya bağlı sorun meydana gelmesi fiziksel engelliliğe neden
olmaktadır. Fiziksel engelli kişiler toplumsal yaşama uyum sağlamada
problem yaşayabilimektedirler. Günlük gereksinimlerini karşılamada
güçlüklerle karşılaşmaktadırlar.
•Görme yetersizliği: Her iki gözde ya da gözlerden herhangi birinde tam ya da
kısmi olarak görme kaybı ya da bozukluğu olma durumudur. Görme
engelliliği göz protezi kullananları, renk körlüğü ve gece körlüğü olan grubu
da kapsamaktadır. Görmeyen bireyler çevredeki olayları ve nesneleri
bütünüyle anlamakta zorluk çekmeketdir. Normal görme, orta derecede
görme bozukluğu, ağır görme kaybı ve görme kaybı olmak üzere dörde
ayrılmaktadır.
•Dil ve konuşma yetersizliği: Herhangi bir nedenle konuşamayan veya
konuşmanın hızında, akıcılığında, ifadesinde bozukluk olan ve ses bozukluğu
olan kişidir. İşittiği halde konuşamayan, gırtlağı alınanlar, konuşmak için alet
kullananlar, kekemeler, afazi, dil-dudak-damak çene yapısında bozukluk
olanlar bu gruba girmektedir.
•Duygusal ve davranış bozukluğu: Özel Eğitim Yönetmeliğinde, “Kişi yaşına
göre olmayan toplumun getirilerinin aksine farklı tepkiler, davranışlar
gösteriyor ve bundan dolayı özel eğitimin desteğine ihtiyaç duyuyorsa
duygusal ve davranış bozukluğu” şeklinde tanımlanmaktadır. Duygusal ve
davranış bozukluğu ikiye ayrılmaktadır.
•Süreğen hastalık: Bireyin çalışma kapasitesi ve fonksiyonlarının
engellenmesine neden olan, sürekli bakım ve tedavi gerektiren hastalıklardır.
•Kanser, vücudu oluşturan hücrelerin kontrolsüz ve anormal şekilde
çoğalmaları sonucunda ortaya çıkan bir hastalıktır. Hücrelerde önce
bulunduğu yerde sınırsız bir çoğalma yeteneği ardından da daha uzak
yerlerde çoğalma yeteneği (metastaz) gelişmektedir.
•Hemofili, doğumsal faktör VIII eksikliği hemofili A, Faktör IX ise Hemofili B
olarak tanımlanmaktadır. Pıhtılaşma mekanizmasının (hemostaz) bozukluğu
söz konusudur. Hemofilik çocuklarda gelişebilecek kanamaların
önlenmesinde, faktör uygulaması tedavinin temelini oluşturmaktadır.

319
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Özel Gereksinim Durumları

• Epilepsi, epileptik nöbet bir grup beyin hücresinin ani, anormal ve aşırı
boşalımına bağlı olarak ortaya çıkan geçici bulgulardır. Nöbetler ataklar
haline gelir. Nöbetin sınıflamasına göre uygulanacak tedavi yöntemi değişim
Özet (devamı)göstermektedir. Ek olarak ketojenik diyet ilaca dirençli epilepsilerde
kullanılan bir tedavi yöntemidir.
•Diyabet insülinin salgılanmasında ya da etkisinde yetersizlik sonucu gelişen
karbonhidrat, yağ ve protein metabolizması bozukluğudur.Diyabetin tedavi
basamakları; insülin uygulaması, beslenme, egzersiz ve kan şekeri takibidir.
Bireyin yaşamsal fonksiyonlarını devam ettirebilmesi için insülin kullanılması
zorunlu bir hastalıktır.
•Astım, bronşların belirli zaman aralıklarında daralması sonucunda nöbetler
seyreden süreğen bir hastalıktır.
•Böbrek yetmezliği, böbreklerin metabolik atıkları atma, sıvı-elektrolit
dengesini sürdürme ve idrarı konsantre etme yeteneğini kaybetmesidir.
Yetmezlik akut ya da kronik olabilir.
•HIV (AIDS), çocukluk çağında anneden çocuğa geçmektedir. Hastalığın en
tipik klinik bulguları, yaşa göre boy ve kilo persentil değerinin düşük olması
(%3’ün altında, kilo alamama, büyüme ve gelişmede gecikme), lenf
bezlerinde şişlik, vücutta görülen mantar enfeksiyonu,
hepatosplenomegalidir.
•Talasemi, vücudun oksijen taşıyan kırmızı kan hücrelerindeki protein olan
hemoglobin yapımını etkileyen eksik genlerden kaynaklanan genetik geçiş
özelliği gösteren hemalotik bir hastalıktır.
•Birden fazla yetersizlik: Özel Eğitim Yönetmeliğinde, “Birçok alan da
yetersizlik yaşayan ve bu yetersizliklerinin sonucunda özel eğitim desteği
alması gerekiyorsa kişiye birden fazla yetersizlik teşhisi koyulur.” şeklinde
tanımlanmaktadır. Birden fazla yetersizliğe sahip olan bireyler genellikle
bilişsel olarak önemli soulunmaktadır. kliği, uyaranlara karşı tepkisizlik,
motor becerilerinde yetersizlik görülmektedir.

320
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Özel Gereksinim Durumları

DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi zihinsel yetersizliğin gelişmesinde etkili olan
doğum öncesi nedenlerden değildir?
a) İlaçlar
b) Endüstriyel kimyasal maddeler
c) Metabolik bozukluklar
d) Travma
e) Radyasyona maruz kalma

2. Aşağıdakilerden hangisi zihinsel yetersizliğin gelişmesinde etkili olan


doğum sonrası nedenlerden değildir?
a) Kafa yaralanması ve zedelenmesi
b) Genetik bozukluklar
c) Menenjit
d) Hipoksi
e) Beslenme bozuklukları

3. Aşağıdakilerden hangisi zihinsel yetersizliğin sınıflandırılması değildir?


a) Hafif düzeyde zihinsel yetersizlik
b) Orta düzeyde zihinsel yetersizlik
c) İleri düzeyde zihinsel yetersizlik
d) İleri derecede ağır zihinsel yetersizlik
e) Çok ileri derecede ağır zihinsel yetersizlik

4. Aşağıdakilerden hangisi işitme yetersizliğinin dil kazanımından sonraki


nedenlerindendir?
a) İlaçlar
b) Radyasyon
c) Travma
d) Orta kulak enfeksiyonu
e) Ağır asfiksi

5. Aşağıdakilerden hangisi işitme yetersizliğinin hem dil kazanımından önce


hem de dil kanımından sonraki nedenidir?
a) Annenin sistemik hastalıkları
b) Menenjit
c) Kızamık
d) Boğmaca
e) İlaçlar

321
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
Özel Gereksinim Durumları

6. Doğumda bebeğin bir uzvunun olmadığı zamanda aşağıdaki ortopedik


yetersizliğin gruplarından hangisinde yer alır?
a) Atetoid
b) Ataksi
c) Amputasyon
d) Tremor
e) Rijitide

7. Aşağıdakiler görme fonksiyonu sınıflamalarından Uluslararası Hastalıkları


Sınıflandırması (International Classification of Diseases-ICD) değildir?
a) Normal görme
b) Orta derecede görme bozukluğu
c) Görme kaybı
d) Tam görme engelli
e) Ağır görme kaybı

8. Aşağıdakilerden hangisi Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)


olan bireyde görülen belirtilerden değildir?
a) Çok sık kaza yaşar.
b) Başladıkları işi bitiremez.
c) Eşyalarını paylaşmak istemez.
d) Ödev ve sorumluluklarını unuturlar.
e) Akademik başarıları beklenenin altındadır.

9. Aşağıdakilerden hangisi süreğen hastalıklara örnek değildir?


a) Kan hastalıkları
b) Cilt ve deri hastalıkları
c) İdrar yollaır ve üreme organı hastalıkları
d) HIV
e) Otizm

10. Aşağıdaki tanımlardan hangisi “Birçok alan da yetersizlik yaşayan ve bu


yetersizliklerinin sonucunda özel eğitim desteği alması gerekiyorsa kişiye
birden fazla yetersizlik teşhisi koyulur.” şeklindedir?
a) Süreğen hastalık
b) Birden fazla yetersizlik
c) İçe yönelim bozukluğu
d) Dışa yönelim bozukluğu
e) Zihinsel yetersizlik

Cevap Anahtarı
1.d, 2.b, 3.e, 4.d, 5.b, 6.c, 7.d, 8.c, 9.e, 10.b

322
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20
Özel Gereksinim Durumları

YARARLANILAN KAYNAKLAR
Çalık, S. (2004). Özürlülüğün ölçülmesinde metodolojik yaklaşımlar ve 2002 türkiye
özürlüler araştırması, Öz-Veri Dergisi, 1(2).
Dünya çocuklarının durumu 2013. Engelli çocuklar. 26 Haziran 2021 tarihinde
http://panel.unicef.org.tr/vera/app/var/files/s/o/sowc-2013-web.pdf
adresinden erişildi.
Efe E, İşer A. (2013). Nöbetler. İçinde: Pediatri Hemşireliği. Conk Z, Başbakkal Z, Bal
Yılmaz Z, Bolışık B, editörler. Ankara: AkademisyenTıp Kitabevi. (s.616-627).
Eldeniz-Çetin, M. (2017). Özel gereksinimli bireylerin tercihlerinin
değerlendirilmesi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim
Dergisi, 18(02), 309-328.
Erdemir F, Arslan F.T. (2013). Onkolojik sorunu olan çocuk ve hemşirelik bakımı.
İçinde: Pediatri Hemşireliği. Conk Z, Başbakkal Z, Bal Yılmaz Z, Bolışık B,
editörler. Ankara: AkademisyenTıp Kitabevi. (s.769-772).
Erkan, G., Demiröz, F. (2003).Ortopedik özürlü çocukların benlik kavramı üzerine
bir araştırma. Ufkun Ötesi Bilim Dergisi, (1), 1-20.
Hartley, S.,Ilagan, V., Madden, R., Officer, A., Posarac, A., Seelman, K.,
Shakespeare, T., Sipos, S.,Swanson, M., Thomas, M., Qiu, Z. World Report
On Disability. 26 Haziran 2021 tarihinde
http://whqlibdoc.who.int/publications/2011/9789240685215_eng.pdf
adresinden erişildi.
ILO (1983) C159 Vocational Rehabilitation and Employment (DisabledPersons)
Convention, Özürlülerin Mesleki Rehabilitasyonu ve İstihdamı Sözleşmesi,
International Labour Standards Department. 2 Temmuz 2021 tarihinde
http://www.ilo.org/ilolex/cgi-lex/convde.pl?C159 adresinden erişildi.
Kizir, M., Çifci-Tekinarslan, İ. (2016). İşitme yetersizliği olan bireylere sosyal beceri
öğretimi: Bir gözden geçirme. Current Research in Education, 2(3), 149-164.
Kot, M., Sönmez, S., Eratay, E. Özel gereksinimli bireylere sahip ailelerin yaşadıkları
zorluklar. Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Dergisi, (37),
85-96.
MEB, Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği, Resmî Gazete, 30471, 7 Temmuz 2018
Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği, Resmî Gazete, 30471, 7 Temmuz 2018
Serenli, A. (2011).Türkiye’de engelli gerçeği. İstanbul: Ajansvista Matbaacılık.
Şenol, S., Tavşanlı, N. G. (2015). Kalıtsal Kan Hastalıkları: Orak Hücre Anemisi,
Beta-Talasemi, Hemofili Örneğinde Pediatrik Bakım. Türkiye Klinikleri J
PediatrNurs-Special Topics,1(3),67-73.
T.C. Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Özürlüler İdaresi
Başkanlığı. (2007). Süreğen Hastalıklar: 1, Ankara.

323
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21
Özel Gereksinim Durumları

Yassıbaş, U., & Çolak, A. (2019). Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Çocuğa Sahip
Anne-Babaların Yaşam Deneyimlerine Derinlemesine Bakış. Eğitim Ve
Bilim, 44(198).
Yazıcı, F., Okcu, B., Sözbilir, M. (2015). Ailelerin görme engelli çocuklarına yönelik
gelecek kaygıları. Ege Eğitim Dergisi, 16(1), 142-164.
Yıldırım F, Altun E, Alparslan Ö. (2013). Yaygın kronik solunum sitemi hastalıkları.
İçinde: Pediatri Hemşireliği. Conk Z, Başbakkal Z, Bal Yılmaz Z, Bolışık B,
editörler. Ankara: AkademisyenTıp Kitabevi. (s.374-381).
Yıldırım Sarı, H. (2013). Engelli çocukların hemşirelik bakımı. İçinde: Pediatri
Hemşireliği. Conk Z, Başbakkal Z, Bal Yılmaz Z, Bolışık B, editörler. Ankara:
AkademisyenTıp Kitabevi. (s.869-877).
Yiğit R, Esenay F. (2013). Endokrin sistem hastalıkları. İçinde: Pediatri Hemşireliği.
Conk Z, Başbakkal Z, Bal Yılmaz Z, Bolışık B, editörler. Ankara:
AkademisyenTıp Kitabevi. (s.466-486).

324
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22

You might also like