Professional Documents
Culture Documents
Okul Dönemi̇nde Geli̇si̇m - Ata Aöf
Okul Dönemi̇nde Geli̇si̇m - Ata Aöf
Editör
Prof. Dr. SELMİN ŞENOL
Bu kitabın, basım, yayım ve sa ş hakları Atatürk Üniversitesi’ne ai r. Bireysel öğrenme
yaklaşımıyla hazırlanan bu kitabın bütün hakları saklıdır. Atatürk Üniversitesi’nin izni
alınmaksızın kitabın tamamı veya bir kısmı mekanik, elektronik, fotokopi, manye k kayıt veya
başka şekillerde çoğal lamaz, basılamaz ve dağı lamaz.
Copyright ©2021
The copyrights, publica ons and sales rights of this book belong to Atatürk University. All rights
reserved of this book prepared with an individual learning approach. No part of this book may
be reproduced, printed, or distributed in any form or by any means, techanical, electronic,
photocopying, magne c recording, or otherwise, without the permission of Atatürk University.
ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ
AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ
ISBN: 978-605-2278-49-9
ERZURUM
1. Fiziksel Gelişim 4
Prof. Dr. ÖZGÜR ALPARSLAN
2. Sistemler ve Gelişim 30
Prof. Dr. ÖZGÜR ALPARSLAN
3. Bilişsel Gelişim 58
Dr. Öğr. Üyesi HAMİDE NUR ÇEVİK ÖZDEMİR
4. Psikososyal Gelişim 79
Dr. Öğr. Üyesi HAMİDE NUR ÇEVİK ÖZDEMİR
5. Psikoseksüel Gelişim 98
Öğr. Gör. Dr. SİBEL SERAP CEYLAN
Editör
• Fiziksel Gelişim
• Tanımı ve Önemi
İÇİNDEKİLER
• Çocuklarda Fiziksel
Gelişim ve Özellikleri OKUL DÖNEMİNDE
• Fiziksel Gelişimi Etkileyen
Faktörler
GELİŞİM
• Fiziksel Gelişimin Prof. Dr.
Değerlendirilmesi ve
Desteklenmesi Özgür ALPARSLAN
1
tanımlayabilecek.
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Fiziksel Gelişim
Tanımı
Tanımı ve Önemi
Önemi
Bebeklik döneminde
fiziksel gelişim
Fiziksel gelişimin
Fiziksel Gelişimin değerlendirilmesi
Değerlendirilmesi ve
Desteklenmesi Fiziksel gelişimin
desteklenmesi
5
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Fiziksel Gelişim
GİRİŞ
İnsanda büyüme dönemi uzun bir gelişme sürecini kapsar. Gelişimin çoklu
boyutlarından biri de fiziksel gelişimdir. Çocuğun gelişiminde büyük bir çaba ve
emek harcayan ebeveynlerin çocuğun bakımı ve gelişimini süreç içerisinde tanıması
ve destekleyebilmesi için büyüme gelişme nedir? ve nasıl gerçekleşir? Tüm bu
özellikleri iyi bilmesi gereklidir.
Çocuğun gelişimini iyi bilmek gelişimin birbirleri ile ilişkilerinin göz ardı
etmemek önemlidir. Her gelişim döneminin farklı sorunları ve ihtiyaçları vardır.
Anne, baba ve öğretmenlerin veya çocukla yakından ilgili olan tüm insanların
çocuktan beklentileri bu yönde olmalıdır. Tüm bu dönemlerde ebeveynlere destek
olacak profesyonellerin yine bu süreci çok iyi tanıması, olası sorunları erken
tanıması ve erken müdahale edebilmesi için de önemlidir.
Gelişim süreci içerisinde dikkat edilecek diğer bir durum da çocuktaki bireysel
farklılıkların olabileceği, birbirleri ile tıpa tıp aynı olamayacakları bilgisidir. Diğer
gelişim alanlarında olduğu gibi, bedensel gelişim açısından da çocuklar yetişkinlerin
küçültülmüş kopyaları değildirler. Bu nedenle her çocuğun gelişim aşaması ve
bireysel özellikleri bakımından farklılıklar göstereceği bilinmelidir. Bebeklik ve
çocukluk dönemleri yetişkinlik ile karşılaştırıldığında farklı özellikler taşır.
Bedensel gelişim
Bireysel olarak büyümeyi değerlendirebilmek ve bireyler arası farklılıkları
açısından çocuklar
ayırabilmek için çocuklardaki fiziksel gelişim bu bölümde incelenecektir. Bu
yetişkinlerin kopyası
değildirler. bölümde, fiziksel gelişim kavramı tanımı ile önemi, doğum anından itibaren çocukta
on sekiz yaşına kadar olan süreçte fiziksel gelişim ile özellikleri açıklanmıştır.
Şekil 1.1. Fiziksel gelişim, beden yapısındaki niceliksel değişim ve artışlardır (Kaynak;
https://www.nkfu.com/fiziksel-ve-psikomotor-gelisim-nedir/)
Gelişim dönemleri ise bir çok kaynakta doğum öncesi dönem, bebeklik
dönemi, erken çocukluk dönemi, okul çocukluğu ve ergenlik dönemi olarak ele
incelenebilmektedir.
6
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Fiziksel Gelişim
Tanımı ve Önemi
Fiziksel veya bedensel gelişim, vücudu oluşturan tüm organlardaki gelişme,
boyda uzama, kemiklerdeki gelişim, dişlerin çıkması, değişmesi, kas, sinir, sindirim,
dolaşım, solunum, boşaltım sistemi gibi tüm sistemlerde, duyu organlarındaki
gelişim olarak tanımlanır. Kısaca fiziksel gelişme çocuğun beden yapısındaki
niceliksel değişim ve artışları içermektedir. Gelişim yaşam boyunca devam eder ve
fiziksel gelişim diğer dönem gelişimlerine oranla daha hızlı gerçekleşir.
Gelişim niceliksel (sayısal) ve niteliksel olmak üzere iki biçimde meydana gelir.
Beden oranlarında meydana gelen değişiklikler ile “Fiziksel gelişim (bedensel)” ve
“psiko-motor (zihin-kas koordinasyonu ilişkisi)” gelişim olmak üzere iki çeşidi vardır.
Sayısal veya Niceliksel: vücut ağırlığı ve boydaki nicelikse/sayısal olarak bir
artış anlamına gelmektedir.
Nitelik bakımından ise: Vücudun yapısındaki ve çeşitliliğindeki gelişimi
anlatmaktadır.
Örnek
7
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Fiziksel Gelişim
8
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Fiziksel Gelişim
9
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Fiziksel Gelişim
10
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Fiziksel Gelişim
Şekil 1.4. Yaşla birlikte fiziksel gelişim ve beden oranlarındaki fiziksel değişimler (cdn-
acikogretim.istanbul.edu.tr)
Doğumu izleyen iki yıl boyunca büyüme, hayatın diğer dönemlerine göre
daha hızlıdır ve sonra fiziksel büyüme hızı biraz yavaşlar. Hızlı büyümenin
gerçekleştiği bu dönemde çocuğun ihmali ciddi sonuçları doğurabilir. Bu nedenle,
bebeğin aylık büyüme ve gelişimleri yakından takip edilmelidir.
Bebeğin gelişimini izlerken bebek her ay bazı ölçümleri yapılarak
değerlendirilir, elde edilen ölçüm değerleri standart eğrilerdeki ölçümler ile de
karşılaştırılmaktadır. Bu amaçla hazırlanmış ve her bebeği aynı yaştaki diğer
bebeklerle karşılaştırması için kullanılan 0-100 arasında bir yüzdelik değer tablosu
olan persentil ölçüm grafiği kullanılmaktadır. Persentil eğriler ve Türk çocuklarının
boy ağırlık tabloları Şekil 1.5-1.6’da verilmiştir.
Bu sorunlar herhangi bir tıbbi durumu veya farklı faktörleri işaret eder ve
bunlara bağlı olarak bebeğin gelişmediği anlamına gelir. Erken önlem, erken
müdahale ve destek programlarının devreye girmesi için bu değerlendirmelerin
düzenli olarak her ay yapılması gerekir.
Bebeklerde süt dişleri 5-8.aylarda çıkmaya başlar. İlk dişin ne zaman çıkacağı
genetik yapıya ve beslenmeye göre farklılaştığı için ilk diş çıkma zamanı bebekten
bebeğe farklılıklar gösterebilmektedir. Bazı bebekler de doğuştan bir ya da iki diş
Çocukların hızlı
büyüdükleri ile doğabilirler. Ancak bu duruma nadiren rastlanır. Kendiliğinden düşer, ancak
dönemlerde nefes borusuna kaçma riski nedeni ile tıbbi olarak çekilir.
gelişimlerinin izlenmesi
İlk çıkan dişlere “süt dişleri” denir. 18-24 ayında 10-14 tane dişi olur, ön
önemlidir.
fontaneli kapanır. Süt dişleri iki yaşında 20 adet olarak yaklaşık olarak 2-2,5
11
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Fiziksel Gelişim
yaşlarında tamamlanır. Çoğu çocukta süt dişleri yaklaşık 6-8 yaşlarında düşerek
yerini asıl/kalıcı dişlere bırakır. Süt dişlerin çıkma zamanı aşağıda verilmiştir (Şekil
1.7.). Bebek 16 aylık olana kadar dişleri çıkmamış ise gecikmiş olarak kabul edilir.
Çocuk yaklaşık 6-7 yaşlarına geldiği zaman süt dişleri ilk çıkış sırasına göre
düşmeye başlar ve yerine yeni kalıcı dişler çıkar. Çocuk 12 yaşa ulaştığında toplam
28 adet kalıcı dişe sahip olur. Kız çocukları diş gelişiminde, erkek çocuklarına oranla
bir yıl daha önde diş gelişimi gösterebilirler.
Gebelik döneminde annenin sağlıklı ve yeterli beslenmesi, doğum sonrası
süreçlerde de bebeğin ve annenin yeterli ve dengeli beslenmesi diş çıkma zamanı
ile diş sağlığının belirleyicisi olarak önemli bir rol oynar. Süt ve kalıcı dişlerin
zamanında ve sağlam çıkmasını beslenme etkiler.
Şekil 1.5.Türk Çocuklarında Vücut Ölçüleri Referans Değerleri- Erkek çocuklarda (Neyzi ve
arkd.,2008)
12
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Fiziksel Gelişim
Erkek (Şekil 1.5) ve kız Türk çocuklarında (Şekil 1.6) vücut ağırlığı, boy
uzunluğu, baş çevresi ve vücut kitle indeksi gibi ölçümlerle ilgili referans değerleri
çocuklara yapılan ölçümler ile karşılaştırılabilir.
Şekil 1.6.Türk Çocuklarında Vücut Ölçüleri Referans Değerleri- Kız çocuklarda (Neyzi ve
arkd.,2008)
13
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Fiziksel Gelişim
14
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Fiziksel Gelişim
15
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Fiziksel Gelişim
16
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Fiziksel Gelişim
Şekil 1.9. Erkekler ve kızlarda Tanner sınıflamasına göre pubertal gelişim evreleri (Emmanuel
ve Bokor, 2020)
17
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Fiziksel Gelişim
18
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Fiziksel Gelişim
Şekil 1.10. Doğum öncesi etkenler sonucu organ ve gelişim sorunu yaşamış bebek
(http://www.aytulcorbacioglu.com/wp-content/uploads/2017/05/teratojeniteye-genel-
bak%C4%B1%C5%9F.pdf (Erişim: 20.07.2021)).
Doğum sırası faktörler
Doğum sırasında bebeğin anne karnında ve sonrasında oksijensiz kalması,
Erken veya geç doğum, sağlıksız ortamda doğum, vakum ve forseps gibi doğuma
yardımcı araçların kullanılması sırasında bebeğin başının çok fazla basınçla
karşılaşması, Annenin şeker hastalığı, kalp hastalığı gibi kronik hastalıkları ve
doğumdaki acil sorunlar özellikle bebeğin olmak üzere bebeğin gelişimini etkileyen
hatta sınırlandıran durumlar olarak tanımlanabilir.
19
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Fiziksel Gelişim
20
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Fiziksel Gelişim
21
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Fiziksel Gelişim
Şekil 1.11. Yaşlara göre yetersiz yıllık büyüme hızı (Aydın, 2014).
Şekil 1.12. Yaşlara göre yıllık büyüme hızları (* Süreç boyunca toplam boy kazanımı) (Aydın,
2014).
22
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
Fiziksel Gelişim
Şekil 1.13. İki yaş altı (A) ve üzerindeki (B) çocukların boy ölçümü (Aydın, 2014).
23
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20
Fiziksel Gelişim
24
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21
Fiziksel Gelişim
25
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22
Fiziksel Gelişim
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden fiziksel gelişimle ilgili verilen yanlış ifade hangisidir?
a) Fiziksel gelişim çocuğun bedensel yönden boyunun uzaması ve
kilosunun artmasıdır.
b) Fiziksel gelişim, bedendeki tüm organların niceliksel değişmesidir.
c) Fiziksel gelişim, bireyin bedensel yönden geçirdiği bir dizi değişikliktir.
d) Fiziksel gelişim çevresel faktörlerden etkilenmez.
e) Fiziksel gelişim kalıtım ve çevrenin etkileşiminden oluşur.
26
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23
Fiziksel Gelişim
Cevap Anahtarı
1.d,2.d, 3.c, 4.b, 5.e, 6.c, 7.b, 8.d, 9.c, 10.a
27
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24
Fiziksel Gelişim
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Abacı, A., Çatlı, G., Aydın, M. (2014). Normal puberte ve pubertal bozukluklar.
İçinde: Abacı, A., Çatlı, G., Aydın, M. Türkiye Milli Pediatri Derneği Çocuk
Endokrinolojisi ve Diyabet Derneği Ortak Kılavuzu.
www.cocukendokrindiyabet.org
Açar, G ve Karaoğlu, N. (2018). Fetal Gelişim, Plasenta Fizyolojisi ve Patolojisi,
Turkiye Klinikleri J Fam Med-Special Topics 9(1):9-15
Aral, N., Baran, G., Çimen S, & Bulut Ş. (2000). Drama, İstanbul: Ya-pa Yayıncılık.
Aral, N., Baran, G., Çimen S, & Bulut Ş. (2001). Çocuk Gelişimi I, İstanbul: Ya-pa
Yayıncılık.
Aral, N., Baran, G., Çimen S, & Bulut Ş. (2011). Çocuk Gelişimi, İstanbul: Ya-pa
Yayıncılık.
Aydın, M. (2014). Boy Kısalığı ve Büyüme Geriliğine Yaklaşım. İçinde: Abacı, A.,
Çatl,G., Aydın, M. Türkiye Milli Pediatri Derneği Çocuk Endokrinolojisi ve
Diyabet Derneği Ortak Kılavuzu. : www.cocukendokrindiyabet.org
Aydoğan, Y., Özyürek, A. & Gültekin Akduman, G. (2017). Erken çocukluk
Döneminde Gelişim. Ankara: Vize Yayıncılık.
Bağcıoğlu Ünver, G. (2003a). Gelişimle İlgili Temel Kavramlar, Gelişimin Temel
İlkeleri ve Gelişimi Etkileyen Faktörler, A. Ulusoy (Ed.). Gelişim ve Öğrenme,
içinde (s.1-17), Ankara: Anı Yayıncılık.
Bağcıoğlu Ünver, G. (2003b). Bedensel ve Devinsel Gelişim, A. Ulusoy (Ed.). Gelişim
ve Öğrenme, içinde (19-41), Ankara: Anı Yayıncılık.
Bordini, B., Rosenfield, RL., (2011) Normal pubertal development: part II: clinical
aspects of puberty. Pediatr Rev.32(7):281-92.
Bundak, R., Darendeliler, F., Gunoz, H., Bas, F., Saka, N., Neyzi, O. (2008). Puberty
and pubertal growth in healthy Turkish girls: no evidence for secular trend. J
Clin Res Pediatr Endocrinol.1(1):8-14
Bundak, R., Darendeliler, F., Gunoz, H., Bas, F., Saka, N., Neyzi, O. (2007). Analysis
of puberty and pubertal growth in healthy boys. Eur J Pediatr. 166(6):595-
600.
Ceyhan, A. A. (2011a). Doğum Öncesi Gelişim, Doğum ve Yeni Doğan Bebeklerin
Özellikleri (Ed.: Ceyhan, E.) Erken Çocukluk Döneminde Gelişim-I, Eskişehir:
Anadolu Üniversitesi Yayını No:2196, Açıköğretim Fakültesi Yayını No:1205.
Ceyhan, A. A. (2011b). Bebeklikte Fiziksel Gelişim, Doğum ve Yeni Doğan Bebeklerin
Özellikleri (Ed.: Ceyhan, E.) Erken Çocukluk Döneminde Gelişim-I, Eskişehir:
Anadolu Üniversitesi Yayını No:2196, Açıköğretim Fakültesi Yayını No:1205.
Ceyhan, A. A. (2011c). Okulöncesinde Fiziksel Gelişim, Doğum ve Yeni Doğan
Bebeklerin Özellikleri (Ed.: Ceyhan, E.) Erken Çocukluk Döneminde Gelişim-I,
28
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25
Fiziksel Gelişim
29
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 26
SİSTEMLER VE GELİŞİM
• Sistemler ve Gelişim
• Sistemler gelişimi ve
İÇİNDEKİLER
önemi
• Çocuklarda Sistemlerde OKUL DÖNEMİNDE
Gelişim ve Özellikleri
• SistemGelişimin GELİŞİM
Değerlendirilmesi ve
Desteklenmesi
Prof. Dr.
Özgür ALPARSLAN
açıklayabilecek,
• Çocuklarda sistemlerde gelişim
ve özelliklerini sayabilecek,
• Çocuklarda sistem gelişimini
değerlendirme ve deteklemede
yapılabilecekleri
sayabileceksiniz.
ÜNİTE
2
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Sistemler ve Gelişim
Sistemler Gelişimi ve
Önemi
SİSTEMLER VE GELİŞİM
Sistem Gelişimin
Değerlendirilmesi ve
Desteklenmesi
31
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Sistemler ve Gelişim
GİRİŞ
Gelişim, bir süreç olarak organizmanın döllenmeden başlayarak bedensel,
zihinsel, dil, duygusal ve sosyal yönden, belli koşulları olan, en son aşamasına
ulaşıncaya kadar sürekli ilerleme kaydeden bir değişimidir.
Gelişim süreci içinde, bedenin farklı bölgeleri farklı dönemlerde ve farklı
hızlarda büyüme gösterirler. Bir çocuğun sağlıklı büyüme durumunu normal boy
ölçüsünü ve ağırlığını ölçerek o yaştaki başka çocuklardan elde edilen standartlara
göre kontrol edebiliriz. Oysa gelişmenin değerlendirilmesi daha karmaşık olup,
yine normal çocuklarda belirli yaşlarda görülen gelişme ile karşılaştırılarak yapılır.
Birinci ünitede “Fiziksel gelişim”den, bedeni oluşturan tüm organların
gelişmesi, boyun uzaması, kilonun artışı, kemiklerin gelişimi, dişlerin çıkması ve
değişmesinden söz edildi. Ancak bu bölümde sistemler ve gelişimi; kas, beyin ve
sinir, sindirim, dolaşım, solunum, boşaltım gibi tüm sistemler ve duyu organlarının
gelişimi ayrıca ele alınacaktır. Aslında iki ünitenin konularının birleşimi ile fiziksel
gelişim ile ilgili öğreneceklerimiz genel olarak tamamlanacaktır.
İnsan vücudu tüm alt sistemlerle birlikte sağlıklı bir gelişim
gösterebilmektedir ve bu ise fiziksel gelişimin sağlıklı olmasına bağlıdır. Vücuttaki
Bedenin farklı bölgeleri alt sistemler arasında kemikler büyümekte, iskelet sistemi oluşmakta, kaslar
farklı dönemlerde ve büyümekte, kemikler hareket kazanmakta, beyin büyüyüp gelişmekte, dişler, duyu
farklı hızlarda büyüme organları, iç salgı bezleri ve tüm iç organlar ağırlık ve hacim yönünden gelişirken
gösterirler. aynı zamanda gerekli olgunluğa erişerek sağlıklı büyümüş ve gelişmiş insan
bedenini tamamlamaktadır.
Bireyin yaşantısının büyük bir kısmını etkileyen sistemler ve gelişimi daha
önce sıraladığımız farklı gelişim özellikleri ve gelişim düzeyine sahip beş aşamada
incelenmek istenmiştir. Ancak tüm gelişim aşamalarında sistem gelişimlerini
tanımlamak ayrı ayrı güç olduğundan, “Doğum öncesi dönemde sistemlerde
gelişim ve Doğum sonrası dönemde sistemlerde gelişim” başlıkları altında
incelenecektir.
Erken çocukluk döneminde çocukların gelişimini desteklemek amacıyla
hazırlanacak olan tüm programların çocukların yaş, gelişim özellikleri, ilgi ve
ihtiyaçları doğrultusunda olması, sorunların gelişmeden önce tanımlanabilmesi,
sağlıklı nesiller için büyüme gelişme sürecinin iyi bilinmesi ile mümkün olur.
Mevcut dönemlerde her yaş grubunun genel gelişim özellikleri ortak olmakla
birlikte her çocuğun ise kendine özgü gelişim özelliklerinin olduğunu da
unutmamak gereklidir. Çocukları tanıma, onların yardıma gereksinim duydukları
durumların ve güçlü yönlerinin belirlenebilmesinde oldukça önemlidir. Ancak bu
yolla çocukların gereksinimleri karşılanabilecek, etkili ve nitelikli programlarının
oluşturulması sağlanabilecektir. Bu bağlamda sistemlerin gelişimini aşağıda detaylı
olarak tanıyacağız.
32
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Sistemler ve Gelişim
SİSTEMLER VE GELİŞİMİ
Sistemler Gelişimi ve Önemi
Gelişme değişikliklerin niceliksel özelliği yanı sıra, niteliğini de içermektedir.
Gelişme kavramı düzenli, uyumlu ve sürekli bir ilerlemeyi ifade eder. Gelişimin
biyolojik olarak amacı, tüm canlılarda olduğu gibi insanda da birey olarak kendi
yaşamını ve tür olarak da kendi neslini devam ettirebilmektir.
Gelişim, fiziksel, zihinsel, duygusal, sosyal gelişim gibi değişik kısımlarda
incelense de bir bütünü oluşturmaktadır. Çocuğun her alandaki gelişimi ise
birbiriyle ilişki içindedir. Çocukların gelişen canlılar olması (Şekil 2.1.) ve henüz
kendi gelişim özelliklerini, ilgilerini, ihtiyaçlarını, yeteneklerini iyi tanımamaları,
duygu düşünce ve fikirlerini yetişkinler gibi ifade edememeleri başta ebeveynleri ve
öğretmenleri gibi çocukla ilgilenen tüm yetişkinlerin daha bilinçli olması ve dikkatli
olmasını gerektirmektedir. Bu çocukları doğru tanıma ve değerlendirme ile
sağlanabilir.
33
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Sistemler ve Gelişim
34
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Sistemler ve Gelişim
35
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Sistemler ve Gelişim
Endodermden; Sindirim
sistemi ve solunum
sistemi gelişir.
36
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Sistemler ve Gelişim
37
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Sistemler ve Gelişim
38
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Sistemler ve Gelişim
39
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Sistemler ve Gelişim
40
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Sistemler ve Gelişim
Üriner sistem gelişimi; Sağlıklı term bir yenidoğanın iki böbreği ortalama 25
g ağırlığındadır. Böbreğin büyümesi erişkin yaşa kadar devam ederek yaklaşık
300gr’a ulaşır. Yenidoğan döneminden erişkinliğe kadar glomerul çapı ortalama 2
katına ulaşır, tubulusların boyu 10 kat artar. Mikroskobik olarak böbrekteki yapılar
yetişkinlere oranla küçüktür. Yüzeyel nefronlar henüz tam gelişmemiştir ve
nefronlar küçük, immatür (gelişmemiş) ve olgunlaşmamıştır. Çocukluk boyunca
böbrek büyümesi böbrek ünitelerinin büyümesi şeklinde gerçekleşir.
Bebeklik döneminde mesane (idrar torbası) kendiliğinden boşalma özelliği
gösterir. Ancak çocukluğun 3. yılından sonra dış üretral sfinkterin (kasların) kontrol
kazanması ve mesane kas kontrolünün olgunlaşması ile idrar kontrolü (üriner
kontinans) sağlanabilir.
Mesane kas Anne karnında, doğumda glomerular filtrasyon hızı (GFH) ve böbrek kan
kontrolünün akımı (BKA) çok düşüktür ve 2 yaşın sonunda erişkin değerlere ulaşır.
olgunlaşması ve idrar Böbreklerdeki kan akımı da benzer biçimde özellik gösterir. Bu nedenlerden dolayı
kontrolü 3. Yılda doğumdan sonra yenidoğanların 4 saatlik idrar hacmi düşüktür, bu hacim gelişimle
gerçekleşir. birlikte artar.
Kas-iskelet sitemi gelişimi; yenidoğanda baş kemikleri fontaneller ve
birleşme notaları olan sturalar ile birbirlerinden ayrılmıştır. İlk aylarda baş
kemikleri arasındaki bu sturalar açıktır. Arka bıngıldak 3. Ayda, ön bıngıldağın da
enerken 9.ve en geç 18. Ayda kapanması beklenir. Bu tüm sturaların kapanması
tam kemikleşme ergenlik döneminde gerçekleşir. Zamanından önce kapanırsa
beyin gelişimini sürdüremez ve mikrosefali gelişir, kafa içi basıncı artar. 6 yaşına
geldiğinde, çocuğun kafatası yetişkin boyutunun %90'ı kadardır.
İlk çocukluk yıllarında kemikler, kaslar ve eklemler henüz gelişim
sürecindedir, olgunlaşmasını tamamlamamıştır. Büyük kaslar küçük kaslara oranla
daha iyi çalıştığı için kaba ve büyük motor becerileri bu dönemde daha iyi yaparlar.
İkincil olarak kemikleşme uzun kemiklerin büyümesi ile oluşur. Uzun
kemikler iskelet sistemi olgunluğunu tamamlayıncaya yani yaklaşık 20-21 yaşına
kadar büyümeye devam eder.
Doğumda çocuklarda bütün kaslar mevcuttur ve çocuk büyürken kaslar
sayıca artmaz, kaslar sadece boyuna ve dairesel büyüme ile gelişirler. Puberteye
kadar bağlar ve kaslar kemiklerden daha kısadır, gelişimi daha sonra pubertede
oluşur.
Üçüncü ve altıncı yaşlar arasında, en fazla iskelet büyümesi ayaklarda ve
bacaklarda meydana gelir. Bu 6 yaşındaki çocuğun ince, daha uzun görünmesine
neden olur.
Üçüncü ve altıncı doğum günleri arasında, en fazla iskelet büyümesi
ayaklarda ve bacaklarda meydana gelir. Bu, yürümeye başlayan çocuğun geniş
yürüyüşlü, göbekli görünümünden 6 yaşındaki çocuğun ince, daha uzun figürüne
dönüşmesine katkıda bulunur.
41
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Sistemler ve Gelişim
Diş gelişimi; Okul öncesi dönemin başlamasıyla birlikte süt dişleri tamamen
ortaya çıkmıştır. Okul öncesi dönemin sonlarına doğru bu dişlerin yerini kalıcı
dişler almaya başlar. Dişlerin çıkma yaşı, bireysel olarak çocuklara, çeşitli etnik ve
ekonomik gruplara göre değişiklik gösterir. Afrikalı-Amerikalı çocukların kalıcı
dişleri, Avrupa kökenli Amerikalı çocuklarınkinden en az 6 ay önce çıkar. Bebeklik
döneminde ilk çıkan dişler genellikle ilk çıkan orta kesici dişlerdir.
Duyu organlarının gelişmesi; Yenidoğan bebek birçok duyuları gelişmiş
olarak doğar. Ancak fonksiyonları sınırlı gelişmiştir. Duyu organlarının
gelişmesinde olgunlaşma, ilgi ve bebeğin bulunduğu ortama, karşılaştığı
uyaranların türüne bağlı olarak etkilenir. Aşırı uyaran veya aşırı sakin ortam
gelecekteki yaşamında “zararlı ve tehlikeli durumlar” olarak
değerlendirilebilmektedir.
Yenidoğan ışığa tepki gösterir. Aydınlık ve karanlığı fark etmeye başlar,
refleksler iyi gelişmemiştir, göz hareketlerini kontrol edemez, şaşı bakar. Yaşamın
ilk haftası gözyaşı olmaz. Cisimlere odaklanamaz ve lokalize edemez. 2 haftalık bir
Yenidoğan 45-90 derecelik bir açıyı izleyebilir, 3. Ayında daha iyi odaklanabilir.
Yenidoğan bebek ışığa karşı pupillar ve dokunmaya karşı ise korneal reflekse
sahiptir. Bebeğin gözüne parlak ışık yaklaştırıldığında göz kapaklarını kırpıştırarak
ve kapayarak cevap verir. Görüş yeteneği 20/ 600 dioptiridir. Görme alanı 17,5-70
cm kadardır ve bu mesafeler arasındaki şeylere gerçek anlamda odaklanabilir. Yüz
yüze bakış mesafesi ellerinin olduğu ve görebildiği mesafedir. Her iki gözü ile aynı
noktaya 10 saniye süre ile bakabilir. Bir yaşında yetişkinlikteki gibi görme 20/20
olur. Görme işlevi 3 yaşında 20/50, 4 yaşında 20/40, 5 y da 20/30, 6. yaşta normal
sınırlarda görme gerçekleşir.
İkinci aydan sonra 2-3 m olur ve bir cismi 180 derece açıda takip edebilir.3.
aydan sonra bu fonksiyonlar gelişerek artışı devam eder. 4-8 aylıkta el-göz
koordinasyonu artar ve diğer yönlere doğru cisimleri izleyebilir.6. aydan sonra
reflekslerin çoğu yerini istemli hareketlere bırakır. Kronolojik yaşları ilerledikçe
istenen komutları yerine getirebilir. Görme duyusunda ilk altı ay hızlı gelişim olur
Yenidoğan bebek birçok ve odaklanma süresinde artış ile daha uzak nesne ya da kişileri fark etme artar
duyuları gelişmiş olarak (Şekil 2.7). 3-4 aylık olduklarında renklere gereksinim duyarlar.
doğar.
Yenidoğan bebekte tat duyusu, işitme, dokunma oldukça iyi gelişmiş, ancak
koku alama duyusu onlar kadar iyi gelişmemiştir. Tatlı, acı ve ekşiye oldukça iyi
reaksiyon gösterirler (Şekil 2.8). Bebekler seslere göz hareketleri, refleksleri ya da
ağlama ile seslere tepki verirler.
42
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Sistemler ve Gelişim
Koku duyusu 4-8. aylarda daha iyi gelişir. 5. ayda anne göğsünün kokusunu
ayırt eder. En duyarlı duyu dokunmadır ve çok iyi gelişmiştir. Dudaklar, dil, kulaklar
ve alında en gelişmiş noktalardır. Kız çocuklar erkeklere oranla dokunmaya karşı
daha duyarlıdırlar.
Bebekler ağrı hafızalarına sahip değildirler, ağrıyı da çok iyi algılarlar ancak
ifade edemezler. Dokunulmayan, okşanmayan, kucağa alınmayan çocuklarda hem
zihinsel hem de fiziksel gelişim geriler. İleride topluma uyum güçlükleri çekerler. 8-
12 aylar arasında bebekler alçak ve yüksek sesleri ayırt edebilirler. Hoşlandığında
keyifli sesler çıkarır. 3-4. Aylarda ağlama, cıvıldama (agu-babling), esneme ve
geğirme gözlenir. 4-8. Aylarda sesleri lokalize eder.6-8. Aylarda sesleri birleşimleri
tekrarlamaya çalışır. 10. Ayda tekrar yeteneği gelişir.9-10 aylarda yaklaşık 8-10
sözcüğü anlayabilir.11-12. Aylarda konuşmada ilk kelimeler başlar. 2 yaştan sonra
ana dilini konuşmaya başlar, basit isteklerini dile getirir.
Dolaşım sistemi ve kalp gelişimi; İlk çocukluk döneminde olgunlaşma ile kalp
atışı yavaşlar ve daha stabil bir hal alır. Dolaşım sistemi gelişimini sürdürürken
Yenidoğan bebekte en bebeklikte çok hızlı olan kalp atışı yavaşlamaya başlar, kan basıncı yükselmeye
duyarlı duyu
başlar.
dokunmadır ve çok iyi
gelişmiştir.
43
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Sistemler ve Gelişim
Yaşamın ilk yılında dolaşım sistemi çeşitli değişikliklere uğrar. Fetal yaşam
sırasında, yeterli oksijenlenme için yüksek düzeyde kırmızı kan hücreleri ve
hemoglobin gereklidir. Doğumdan sonra solunum sisteminden oksijen
sağlandığında hemoglobin hacmi azalır ve kırmızı kan hücrelerinin sayısı yaşamın
üçüncü ayına kadar giderek azalır. Daha sonra, yetişkin seviyelerine ulaşılana
kadar sayı kademeli olarak artar.
Yaşamın ilk yılında ortalama kan basıncı 85/60 mm Hg'dir. Bununla birlikte,
aynı yaş ve vücut yapısına sahip çocuklar arasında farklılık olması beklendiktir.
Ergenlik döneminde kalbin ağırlığı neredeyse iki katına çıkar ve boyutu
yaklaşık yarısı kadar artar. Kalp yaşlılığa kadar büyümeye devam etse de 17–
18y’da, büyüme hızı diğer vücut sistemlerine göre daha yavaştır ve pompalama
Yenidoğan bebeklerin mekanizması biraz verimsizdir. Bu, bazı ergenlerin şikayet ettiği yorgunluk ve
mide kapasitesi yetersiz oksijenlenme bulgularına neden olabilmektedir. Sistolik kan basıncı,
doğumda yaklaşık 6 ergenliğin sonunda yetişkin değerlerine ulaşmadan önce, ergenlik döneminde
ml/kg’dır. Yenidoğan hızlanır. Ortalama kan basıncı 100–120/50–70 mmHg'dır. Nabız çocukluktaki
döneminde mide hızlardan dakikada ortalama 60-70 atıma düşer. Kadınlar erkeklerden biraz daha
kapasitesi ise ortalama
düşük sistolik kan basıncına ve biraz daha yüksek nabız ve vücut ısısına sahiptir.
60 mililitredir ve
giderek kapasitesi artar. Sindirim siteminin gelişimi; Yenidoğanlarda besinlerin sindirim, emilim ve
metabolize edilmesi doğumdan hemen sonra mümkündür, ancak henüz sindirim
sistemi sınırlı fonksiyon gördüğünden yetişkin gibi işlev göstermez. Pankreatik
lipaz üretimindeki yetersizlik nedeniyle yağların emilimi de sınırıdır. Tükürük
bezleri doğumda tükürük üretmeye başlamaz, bebek 2-3 aylık olduğunda bu
üretim gerçekleşmeye başlar.
Yenidoğan bebeklerin mide kapasitesi doğumda yaklaşık 6 ml/kg’dır.
Yenidoğan döneminde mide kapasitesi ise ortalama 60 mililitredir ve giderek
kapasitesi artar. Anne sütü alan bebeklerin mideleri yaklaşık 2-3 saatte bir
boşaldığı için sık beslenmelidir.
Sindirim sistemindeki değişiklikler Şekil 2.9’da, mide kapasite bilgisi ise Şekil
2.10’da özetlenmiştir. Yenidoğanda doğumdan sonraki ilk 12 saat içinde genellikle
gaita (mekonyum) geçişi görülür. Bebeğin ilk 48 saat içinde ilk kakasını yapması
gerekir.
44
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Sistemler ve Gelişim
45
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Sistemler ve Gelişim
Bir çocuğun immün sitemi 3-6 yaşta olgunlaşır. Adenoid doku 7 yaşına kadar
maksimum büyüklüğüne ulaşır ve büyümüş adenoidler ve tonsiller okul çağında
normaldir. IgA ve IgG yetişkin düzeyine ulaşır ve immün sistem okul çağının
sonuna kadar olgunlaşır. Timus, puberte öncesi en üst boyutuna ulaşır. Adölesan
10-15 yaşları arasında olduğunda, IgG yetişkin düzeyine ulaşır. Lenfoid doku 6.
haftada yetişkin boyutuna ulaşır, prepuberte döneminde genişler, sonra normal
boyutlarına geri döner. Dalak yetişkinlikte tam boyutuna ulaşır.
Hematolojik sistem gelişimi; Doğumdan sonra vücudun önemli
hematopoetik organları (kan oluşturan organlar), kırmızı kemik iliği (myeloid doku)
ve lenfatik sistemdir (lenf nodları, dalak, timus, tonsiller) (myeloid evre).
Eritropoez (eritrositlerin oluşumu) süreci büyük ölçüde böbrekte üretilen
Beş yaşına kadar bütün eritropoetin hormonu tarafından düzenlenir. Ancak erken gebelik dönemlerinde,
kemiklerin iliğinde mezoblastik evrede, eritropoetin kan yapımı üzerine etkili değilken, hepatik ve
eritrosit üretimi
miyeloid evrelerde hematopoeze etkisi belirgin olarak ortaya çıkar. Fetal
yapılmaktadır.
eritropoez üzerine anneye ait etmenlerin etkisi azdır. Eritropoez fetusun kontrolü
altındadır. Beş yaşına kadar bütün kemiklerin iliğinde eritrosit üretimi olmaktadır.
Fakat yaklaşık 20 yaşından sonra humerus ve tibianın proksimal bölümleri dışında,
uzun kemiklerin iliğinin niteliği değişerek eritrosit üretimi yapamaz hale
gelmektedir. Bu yaştan sonra eritrositler sternum, kaburga kemikleri (kosta) ve
leğen kemiği (pelvis) gibi kemiklerin iliğinde gelişir.
Doğumda bir yenidoğan bir erişkine göre çok daha yüksek eritrosit,
hemoglobin ve hematokrit değerlerine sahiptir. Eritrosit sayısı yaklaşık 4.8-7.1
milyon/mm3, hemoglobindüzeyi 14.5-22.5 gr /dl, hematokrit düzeyi ise doğumda
%48-69’ken, üçüncü günde %44-72 değerlerine ulaşmaktadır.
Doğumdan sonraki ilk iki ay fetal hemoglobinler ve eritrositler hızla yıkılır.
Yaşamın birkaç günü lökositlerin çoğu nötrofillerden oluşur, fakat birinci ayın
sonuna doğru lenfositlerin kandaki düzeyleri artar.
Doğumda yenidoğanın trombosit sayısı erişkin değerlerine yakın gibi
görünse de birkaç gün içinde hızla düşmeye başlar. Pıhtılaşma mekanizmasında rol
oynayan, faktör II, VII, IX ve X’ un aktive olmasını sağlayan madde K vitaminidir.
Yenidoğanın K vitamini düzeyi doğduğunda yetersizdir. K vitamini ancak
bağırsaklarda sentezlenebilir. İlk beslenme ile bağırsaklarda K vitamini sentezi
gerçekleşerek bağırsak florası gelişebilir.
Ergenlik döneminde her iki cinsiyette kırmızı kan hücresi kütlesi ve
hemoglobin konsantrasyonu artar ve beyaz kan hücresi sayısı azalır. Kadınlarda
trombosit sayısı ve sedimantasyon hızları artarken, erkeklerde hematokrit
seviyeleri ve kan hacmi artar.
46
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Sistemler ve Gelişim
47
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Sistemler ve Gelişim
48
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
Sistemler ve Gelişim
Ülkemizde sorunlu
olan çocuklarda
uygunluk/tanılama
amacıyla kullanılan
değerlendirme
araçlarının da uzman
kurumlarda uzmanlar Ülkemizde sorunlu olan çocukların gereken kurum ve özel destekleri
tarafından alabilmesi için uygunluk/tanılama amacıyla kullanılan değerlendirme araçlarının
uygulanması
da uzman kurumlarda uzmanlar tarafından uygulanması gerekmektedir. İzlenerek,
gerekmektedir.
sistematik bir planlama yapılması gerekir. Profesyoneller, değerlendirmeden elde
ettikleri bilgileri çocukların güçlü ve zayıf yönlerini belirlemek için kullanırlar ve
engel ya da geriliğin çocuğun gelişimini nasıl etkilediğine ilişkin gözlemlerini,
çocuğun katıldığı öğrenme ortamının beklentileri ve ailelerin isteklerini göz önüne
alırlar ve buna göre bireyselleştirilmiş programlar geliştirerek çocuklara uygulama
yapılmasını sağlarlar. Ekibin değerlendirme sonuçları listelenerek çocuğun
gelişimi, sağlık ve tıbbi açıdan güçlü yönleri ile gereksinimlerine ilişkin bulgular
özetlenir ve ailenin gereksinimlerinin yanı sıra çocuğun gereksinimleri de göz
önüne alınarak programlar yapılır.
Birinci basamak sağlık hizmetinin en önemli görevlerinden bir tanesi
çocuklarda büyümeyi izlenmektir ve 0-6 yaş arasında düzenli olarak bu izlemin
yapılması gereklidir. Sağlık personeli belirli aralıklarla düzenli olarak çocuk ve ailesi
ile bir araya gelerek, büyüme ve gelişmeyi izler, ebeveynlerle iletişim kurma,
beslenme ve aşılama gibi konularda rehberlik etme, çocuğun diğer sağlık
sorunlarının çözümlenmesine destek olurlar. Büyüme hep aynı tempoda giden bir
süreç olmadığından ve aynı çocukta bile aralıklarla büyüme atakları ya da
yavaşlamaların olabildiği bilinmelidir. Bu nedenle düzenli ve aralıklı ölçüm, izlem
gerekir. Sağlıklı çocuklar arasında genetik yapıya bağlı olarak boy, vücut yapısı,
büyüme temposu ve fizyolojik özellikler açısından farklılıklar ortaya çıkar.
Büyümenin izlenmesi doğumdan önce ultrasonografi ile başlar, doğumda
ve doğumdan sonra düzenli aralıklarla izlem, ölçümler yapılır. Daha sonraki izlem
ve ölçümler ise (Şekil 2.11);
49
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20
Sistemler ve Gelişim
50
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21
Sistemler ve Gelişim
•GİRİŞ
• Bedenin farklı bölgeleri farklı dönemlerde ve farklı hızlarda büyüme
gösterirler. Erken çocukluk döneminde çocukların gelişimini desteklemek
amacıyla hazırlanacak olan tüm programların çocukların yaş, gelişim
özellikleri, ilgi ve ihtiyaçları doğrultusunda olması, sorunların gelişmeden
önce tanımlanabilmesi, sağlıklı nesiller için büyüme gelişme sürecinin iyi
Özet
bilinmesi ile mümkündür.
•SİSTEMLER VE GELİŞİMİ
•Sistemler Gelişimi ve Önemi
•Gelişimin biyolojik olarak amacı, tüm canlılarda olduğu gibi insanda da birey
olarak kendi yaşamını ve tür olarak da kendi neslini devam ettirebilmektir.
İnsan hem bedendeki değişimler hem de öğrenme yoluyla gelişimini
sürdürürken, canlı kaldığı sürece de çevresiyle etkileşerek- yaşayarak değişir
ve gelişir. Genetik getiriler ve bunu etkileyen çevresel faktörler bu süreçte
büyüme ve gelişmenin belirleyicisidir. Bebeğin oluştuğu andan itibaren tüm
gelişim sürecinde özellikler vücut sistemlerin oluşumu ve gelişmesi
dönemlerinde desteklenmesi çok daha önemlidir. Sistemlerin gelişimini ve
özelliklerini inceleyelim;
•Çocuklarda Sistemlerde Gelişim ve Özellikleri
•Gelişimin sürekli olsada, bu sürekliliğin hızı her yaşta aynı değildir, farklı bir
hızda ve farklı yaşlarda gerçekleşir.
•Doğum öncesi dönemde sistemlerde gelişim; doğum öncesi dönem
önemlidir ve özellikle organogenez döneminde sistemlerin gelişimi daha
yoğundur. İnsan cinsiyet hücreleri ,mayoz bölünme ile kromozomlar ikiye
bölünme süreci oluşur ve genetik materyal nesilden nesile aktarılır. Ovum
evresi, döllenmenin bitiminden 2. haftanın sonuna kadar olan evredir.
•Hızlı büyüme ve gelişme farklılaşmanın olduğu 4. hafta ile 8. haftalar
arasındaki dönem olan “Embriyonik dönemde” ise hücreler farklılaşmaya ve
vücudun değişik organlarını meydana getirecek şekilde tabakalar
oluşturmaya başlar. Yani ilk ayın sonunda hücrelerden ektoderm, mezoderm
ve endoderm oluşur.
•Ektoderm ileri düzey farklılaşınca merkezi ve periferik sinir sistemi, kulak, göz
ve burundaki duyu epitelleri, derinin epidermisi, kıllar, yağ ve ter bezleri,
hipofiz, ağız ve anüs epiteli ve diş minesi oluşur.
•Mezodermden, kas, iskelet, dolaşım ve salgı sistemi gelişir.
•Endodermden; Sindirim sistemi ve solunum sistemi gelişir.
•9.haftanın başından (üçüncü ayın başı) itibaren fetal dönem başlar ve
doğuma kadar sürer. Doku ve organlar gelişerek olgunlaşır, vücut hızlı bir
şekilde büyümektedir.Dokuzuncu ayın sonunda fetüs artık dışarıda yaşamaya
yani doğmaya hazırdır, gelişimini tamamlamıştır, doğunca yaşama sorunu
olmaz.
51
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22
Sistemler ve Gelişim
52
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23
Sistemler ve Gelişim
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi 0-6 yaş çocuklarının gelişimsel
değerlendirilmesinde kullanılan tarama testinin adıdır?
a) Ankara Gelişimsel Tarama envanteri
b) Bayley bebekler için Değerlendirme ölçeği
c) Denver gelişimsel tarama testi
d) Gazi Erken Çocukluk Değerlendirme Aracı
e) Erken Gelişim Evreleri (EGE)
4. İnsan cinsiyet hücreleri olan gametler hücre bölünme süreci ile oluşurlar.
Bu bölünme sürecine ne denir?
a) Ovum bölünmesi
b) Miyotik bölünme
c) Endoderm
d) Zigotik yapı
e) Mayoz bölünme
53
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24
Sistemler ve Gelişim
Cevap Anahtarı
1.c, 2.a, 3.b, 4.e, 5.c, 6.b, 7.d, 8.a, 9.c, 10.d
54
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25
Sistemler ve Gelişim
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Açar, G ve Karaoğlu, N. (2018). Fetal Gelişim, Plasenta Fizyolojisi ve Patolojisi,
Turkiye Klinikleri J Fam Med-Special Topics 9(1):9-15
Akdağ, F. (2015).Çocukta Beyin Gelişimi ve Erken Müdahale. Uluslararası Katılımlı
III. Çocuk Gelişimi ve Eğitimi Kongresi “Erken Müdahale”. Hacettepe Univ.
Faculty of Healt Sciences Journal 1 (2):97-100.
Alparslan, Ö. (2013). Yenidoğan Yoğun Bakım Hastalarında Duyusal Algılamada
Bozulma. Yoğun Bakım Hemşireliği Dergisi17(2):59-67
Alparslan, Ö. (2021). Bölüm 15. Üriner Sistem Hastalıkları, Ekti Genç, R., Özkan, H.
(Edtlr), Ebeler İçin Yenidoğan Sağlığı ve Hastalıkları (içinde), Elazığ: Anadolu
Nobel Tıp Kitabevleri Tic. Ltd. Şti
Aral, N., Baran, G., Çimen S, & Bulut Ş. (2001). Çocuk Gelişimi I, İstanbul: Ya-pa
Yayıncılık.
Aral, N., Baran, G., Çimen S, & Bulut Ş. (2011). Çocuk Gelişimi, İstanbul: Ya-pa
Yayıncılık.
Aydoğan, Y., Özyürek, A. & Gültekin Akduman, G. (2019). Erken çocukluk
Döneminde Gelişim. Ankara: Vize Yayıncılık.
Ball, J.W., Bindler, R. C., & Cowen, K.J. (2014) Principles of Pediatric Nursing:
Caring for Children 5th Edition, Prentice Hall.
Chamley, C.A., Carson, P., Randall, D, & Sandwell, W. (2005). St. Louis: Churchill
Livingstone.
Dinçer, Ç., & Tutkun, C. (…?…) Fiziksel Büyüme ve Motor Gelişim, Çocuk Gelişimi,
İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi.07.02.2021 tarihinde
Ercan, F. (2019). Fiziksel Gelişim, Seven, S. (Ed.), Çocuk Gelişimi, İçinde (S.101-118)
(2. Baskı) Ankara: Vize Basın Yayın.
Erdoğan Işıkoğlu, N. (Çev. Ed.) (2000). Genetik ve Çevresel Temeller. (Berk,L.E.)
Bebekler ve Çocuklar Doğum Öncesinden Orta Çocukluğa içinde (s.) 7.
Baskıdan Çeviri. Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık.
Ertem İÖ. Sağlık Hizmetinde Çocukların Gelişimlerinin İzlenmesi ve Desteklenmesi.
Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi (STED), 2006; 15(4), 67-74.
Hatfield, N.T. (2008). Broadribb’s Introductory Pediatric Nursing, Seventh
Edıtıon,Philadelphia: Lippincott Williams & Wilkins.
Karasar, N. (2009). Bilimsel araştırma yöntemi (19. baskı). Ankara: Nobel Yayın
Dağıtım.
Kavaklı, A. (1992). Çocukluk Yaşlarında Büyüme ve Gelişme, Birinci baskı, İstanbul:
Hilal Matbaacılık AŞ.
55
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 26
Sistemler ve Gelişim
56
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 27
Sistemler ve Gelişim
57
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 28
BİLİŞSEL GELİŞİM
• Bilişsel Gelişim
• Bilişsel Gelişimle İlgili Temel
İÇİNDEKİLER
Kavramlar
• Bilişsel Gelişim Kuramları
• Piaget'in Bilişsel Gelişim
OKUL DÖNEMİNDE
Kuramı GELİŞİM
• Bruner'in Bilişsel Gelişim
Kuramı Dr. Öğr. Üyesi
• Vygotsky’nin Sosyokültürel
Bilişsel Gelişim Kuramı
Hamide Nur
• Bilgi İşlem Kuramı ÇEVİK ÖZDEMİR
• Bilişsel Gelişimin
Desteklenmesi
önemini açıklayabilecek,
• Bilişsel gelişimle ilgili temel
kavramları sıralayabilecek,
• Bilişel gelişim kuramlarını
açıklayabilecek,
• Bilişsel gelişimin desteklenmesine ÜNİTE
yönelik öneriler sunabileceksiniz.
3
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Bilişsel Gelişim
Gizil güç
Yetenek
Öğrenme
Bilişsel
Gelişimle İlgili
Dikkat
Temel
Kavramlar
Algı Duyusal Kayıt
Vygotsky’nin
Sosyokültürel Soyut İşlemler Dönemi (11 yaş ve üzeri)
Bilişsel Gelişim
Kuramı
Eylemsel Dönem (0-2 yaş)
59
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Bilişsel Gelişim
GİRİŞ
Bireyin gelişimi çok yönlü ve karmaşık bir süreçtir. Gelişim, bireyin doğuştan
getirdiği biyolojik özellikleri ile çevresel koşulların etkileşimi sonucu oluşur.
Yaşamın ilk yılları insan beyninin gelişim kapasitesinin en yüksek olduğu dönemdir.
Olumlu deneyimler çocukların beyin gelişimlerini de olumlu etkilemektedir. Erken
çocukluk döneminde yaşanan olumlu deneyimler çocuğun beyin gelişimini olumlu
etkilerden, yaşanan negatif deneyimler olumsuz etkileyebilmektedir. Bu durum
çocukların bir sonraki dönemdeki bilişsel gelişim süreçlerini de etkilemektedir.
Orta çocukluk dönemi olarak kabul edilen 6-12 yaş arası çocukların okul
dönemini kapsamaktadır. Çocuklar bu dönemde farklı gelişimsel özellikler
göstermektedir. Orta çocukluk çocukların bilişsel, sosyal, duygusal ve fiziksel
gelişim açısından ilerlemelerin oldukça fazla olduğu bir dönemdir.
Biliş kelimesi çok geniş bir kavram olup zihnin bilmeyi sağlayan iç süreçlerini
içermektedir. Biliş, bireylerin dünyayı anlamalarını ve öğrenmelerini sağlayan
kapsamlı bir zihinsel bir süreçtir. Bu süreçler öğrenme, hatırlama, unutma,
düşünme, problem çözme olarak ifade edilebilir. Bilişsel gelişim ise bireylerin
dünyayı anlamasına ve öğrenmesine destek veren aktif zihinsel faaliyetlerin
yaşlara göre gelişimidir. Bilişsel gelişimin anlaşılabilmesi için öncelikle bilişsel
gelişimle ilgili temel kavramların bilinmesi gerekir.
Bu bölümde bilişsel gelişimin tanımına ve önemine, bilişsel gelişimle ilgili
temel kavramlara, bilişsel gelişim kuramlarına (Piaget ve Bruner’in bilişsel gelişim
kuramı, Vygotsky’nin sosyokültürel bilişsel gelişim kuramı, bilgi işleme kuramı),
okul dönemindeki çocuğun bilişsel gelişim özelliklerine ve bilişsel gelişimin
desteklenmesine yer verilmiştir.
BİLİŞSEL GELİŞİM
Tanımı ve Önemi
İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli özelliklerinden biri bilişsel
gücüdür. İnsan, bu güç sayesinde doğayla başa çıkmaya çalışır, kültürel değerler
üretir, teknolojiyi geliştirir, yaşamı kolaylaştırır ve yaşamı anlamlı kılar.
Bilişsel gelişim, çevre ile etkileşimi sağlayan, dış dünyayı anlamaya yarayan,
bilginin edinilip kullanılmasına yardım eden, tüm zihinsel süreçleri içine alan bir
gelişim alanıdır. Bilişsel gelişimin amacı, soyut şekilde akıl yürütme, varsayımsal
durumlar hakkında mantıksal düşünme, kuralları karmaşık ve daha yüksek yapıda
örgütleme, objeleri kategorize edebilmedir.
Bilişsel gelişim, çocuğun zihinsel faaliyetlerini içermektedir. Her çocuk
Çocukların bilişsel
özellikleri birbirinden farklı bir bilişsel yapı ve yetenekle dünyaya gelmektedir. Çocukların
yetişkinlerden farklıdır. bilişsel özellikleri yetişkinlerden farklıdır. Çocukların kendilerine özgü dünya
görüşleri ve düşünce yapıları vardır. Çocuğun yaşına göre zihinsel süreçleri
zamanla hem nitelik hem de içerik açısından değişiklik gösterir. Bilişsel gelişim,
çocuğun gördüğü, duyduğu, dokunduğu ve tattığı nesneler hakkında düşünmesini
60
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Bilişsel Gelişim
ifade eder. Piaget bilişsel gelişimi “organizmanın doğumdan ölümüne kadar farklı
basamaklardan geçerek düzenli olarak bir değişim süreci” olarak tanımlamaktadır.
Bilişsel sistem, insanın bir alt sistemidir ve çevreden girdiler alır. Girdileri
algılar ve algıladıklarını belleğinde saklar. Düşünürken algıladıklarını belleğinden
çağırarak kullanır, daha iyi düşünmek için bilgilerini kavramlaştırır ve genelleştirir.
Yeni düşüncelerle bilişsel çıktılar verir. Çıktılardan dönüt alarak bilişsel gücünü
büyütür ve genişletir. Farklı girdiler aldığında, dengeleme yapar.
Bilişsel sistemin işleyişi Şekil 3.1’de gösterilmiştir.
61
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Bilişsel Gelişim
Gizil güç
Saklı olan, gerçekleşmeyen ama gerçekleşebilecek olan potansiyel güç gizil
güç olarak tanımlanır. Çocuğun kalıtımla getirdiği, eğitim yoluyla ortaya çıkacağı
düşünülen yetenek ve özellikleri gizil güç olarak açıklanır. Gizil güç, eğitim yoluyla
ortaya çıkar.
Gizil güç, eğitim yoluyla
ortaya çıkar. Yetenek
Yetenek, bireyin bilişsel, duyuşsal ve motor davranışlarıyla ilgili gizil
gücüdür. Bireyler, bilişsel, duyuşsal ve motor yetenekleriyle bilgi ve beceriyi
öğrenir. Bireyin yetenekleri, bireyin öğrenmesi ve ürün üretmesinin dayandığı gizil
güçle ortaya çıkar. Birey, yeteneklerini öğrenme yoluyla yeterliliğe dönüştürür.
Yeterlilik ise bireyin eyleme geçebilme kapasitedir.
Öğrenme
Bireyin çevresi ile girdiği etkileşim ve yaşantıları sonucunda oluşan kalıcı
davranış değişikliği öğrenme olarak tanımlanır. Bireyler, birçok davranışı öğrenme
yoluyla kazanmaktadır. Bireyin öğrenme davranışları bilişsel gelişimini
etkilemektedir. Zeka, olgunlaşma, deneyim, motivasyon ve fizyolojik durum gibi
faktörler öğrenmede etkili olabilmektedir.
Dikkat
Bilişsel süreçte dikkat önemli bir yer tutar. Dikkat, zihinsel becerilerin
yoğunlaşması ve odaklanmasıdır. Dikkat olmadan öğrenme gerçekleşemez.
Öğrenme dikkat etme süreciyle başlar.
Çocukların dikkat süresi ve odaklanma düzeyi öğrenme üzerinde etkilidir.
Erken ve orta çocukluk döneminde dikkat daha seçici ve daha planlı hale gelerek
gelişim göstermektedir. Örneğin; bebeklerin ilk yaşlarında nesnelere ilgileri
çabuktur ve dikkatleri hemen dağılır. Büyük, dikkat çekici ve göze batan nesnelere
dikkat etmektedirler. Değişik uyaranlara karşı dikkat süreleri farklılık
göstermektedir. Yaşla birlikte dikkat süresinde ve dikkat seçiciliğinde değişme olur.
Bireyin öğrenmesinde
zeka, olgunlaşma,
• Parlak bir nesne, yüksek bir ses, tekrarlayan uyarıcılar
Örnek
deneyim, motivasyon
dikkati etkiler.
ve fizyolojik durum gibi
faktörler rol
oynayabilmektedir.
• İç etmenlerde, bireylerin kendine özgü ilgi ve gereksinimleri vardır.
62
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Bilişsel Gelişim
Örnek
kokularının çekmesi.
Bellek
Bellek, bireyin tecrübelerinden edindiği ve öğrendiği bilgileri güvenilir bir
biçimde tam ve doğru olarak zihinde tutamaya, istenildiği zaman kullanmaya
olanak sağlayan bilişsel bir yetenek olarak tanımlanır. Belleğin, geçmişteki
bilgilerin korunması ve geri getirilmesiyle ilişkili olan dinamik bir yapısı vardır.
Bellek sürecinde tanıma ve hatırlama önemlidir.
Tanıma, önceden gösterilen nesnenin diğer nesneler içerisinden
seçilebilmesidir. Hatırlama ise uygun bir uyarıcı ile zihindeki bilgilerin güvenilir bir
şekilde değişmeden, bilinçli hale gelebilmesidir.
Çocuk için hatırlama, tanımadan daha zordur. Çocuğun hatırlama yeteneği,
mantığının gelişmesiyle artar. Çocuğun mantığı geliştikçe de daha iyi anlamaya
başlar, anladıkça da hatırlama gücü artar. Yetişkinlerde de hatırlama tanımadan
daha zordur. Çocuklar bilişsel süreçlerini yetişkinlerden daha az etkin kullandıkları
için hatırlamaları da yetişkinlere göre daha yetersizdir.
Bellek sürecinde tanıma
ve hatırlama önemlidir. Bellek çeşitleri
Richard Atkinson ve Richard Shiffrin (1968) üç çeşit bellek türü
tanımlamıştır. Bellekler işlevlerine ve bilgi saklama kapasitelerine göre duyusal
kayıt, kısa ve uzun süreli bellek olmak üzere üçe ayrılır. Bellek çeşitleri Şekil 3.3’te
gösterilmiştir.
63
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Bilişsel Gelişim
• Duyusal kayıt, bilgi işleme sürecinin ilk aşamasıdır. Duyusal kayıt duyular
aracılığıyla, çevredeki uyarıcılardan bilgiler seçilerek alır. Çevreden alınan
uyarıcı, duyu organlarıyla sinirleri uyarır. Uyarıcının izi bu esnada yaklaşık
bir saniyede duyuya kayıt olur.
Bu belleğin kayıt kapasitesi sınırsızdır ancak bilgileri kayıtlı tutma süresi
çok kısadır. Çevreden gelen uyarıcılar duyu organları ile duyusal kayda
gelir ve burada etkin bir şekilde işlenir. Duyusal kayıt tarafından görsel
uyarıcılar tıpkı bir fotoğraf makinası gibi kısa sürede depolanmaktadır.
Duyusal kayda gelen bilgiler işlenmediğinde kaybolmaktadır. Duyusal kayıt
anlık bellek olarak da isimlendirilir. Gelen duyusal bilgileri işleyerek kısa
süreli belleğe iletir.
Bellek; duyusal kayıt, • Kısa süreli bellek, bilgi akışını düzenleyerek bilgileri daha uzun süre
kısa ve uzun süreli depolayabilmektedir. Kısa süreli bellek, duyusal belleğe gelen bilgileri
bellek olmak üzere üç
davranışa dönüştürerek, uzun süreli bellekte kodlanmasını sağlar. Kısa
gruba ayrılır.
süreli bellek, hem duyusal kayıttan hem de uzun süreli bellekten bilgi alır.
Kısa süreli bellekteki tekrar edilmeyen bilgiler uzun süreli belleğe
aktarılmadığında kaybolur ve unutulur. Kısa süreli bellekten silinmiş olan
bilgilerin hatırlanması mümkün değildir.
• Uzun süreli bellek, bilgilerin uzun süre saklandığı bellektir. Uzun süreli
bellekteki bilgiler, doğru bir uyarıcı ile karşılaştığında değişmeden
hatırlanır. Kısa süreli bellekteki etkin bilgiler, uzun süreli bellekte edilgen
olur.
Yaratıcılık
Yaratıcılık bir düşünme biçimi olup tüm duygusal ve zihinsel etkinliklerde,
her türlü çalışma ve uğraşı içinde bulunmaktadır. Bu nedenle toplumun ve
insanlığın gelişmesinde önemli bir yer tutar. Yaratıcılık, henüz doğru cevabı
bulunmayan problemlere yeni yollar, yeni fikirler, yeni çözümler üretme
yeteneğidir.
Yaratıcılık, doğuştan getirilen gizil bir güçtür ve yaşamın ilk yıllarında
başlamaktadır. Her çocuk yaratıcı olma yeteneğine sahiptir ancak yaratıcılığın
64
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Bilişsel Gelişim
Örnek
parçalarını keşfederken ve problem çözerken
yaratıcılıklarını kullanmaktadır.
65
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Bilişsel Gelişim
Şema
Piaget’in kuramında yer alan temel kavramlardan biridir ve kuramını büyük
ölçüde şema kavramı etrafında tasarlamıştır. Şemalar, bilişsel yapılardır ve bilişsel
gelişim için son derece önemlidir. Bireyin bilişsel gelişimi tamamen şemalara
bağlıdır.
Şema, çevreyi anlamak ve cevap vermek için düzenlenen hareketlerin
temelini oluşturan bilişsel bir yapıdır. Şema düzenlenmiş davranış kalıplarını içerir.
Çocuklar farklı şemalara sahiptir ve büyüdükçe şemaları değişir.
Adaptasyon (uyum)
Bireyler, yeni yaşantılar geçirdikçe bazen mevcut şemalar yetersiz hale gelir.
Bireyler bu durumda, yeni yaşantıyla var olan şemaların birbiriyle uyuşmasını
sağlamaya çalışır. Bireyin çevresiyle etkileşerek karşılaştığı değişikliklere uyma
sürecine adaptasyon denir.
Bilişsel gelişim sürecindeki çocuklar, çevrelerine adapte olmayı sürdürür.
• Özümleme (Asimilasyon)
Piaget, çocukların
asimilasyon Özümleme, bireyin yeni karşılaştığı durumları önceden var olan şemaların
(özümleme) ve içine yerleştirmesidir. Çocuklar, özümlemede mevcut olan şemayı yeni deneyime
akamodasyon (kendini uygulamaya çalışır. Çocuğun dünyayı anlamlı, tutarlı algılaması ve bilgileri
uydurma) şeklinde kavramasıdır. Örneğin, kurt köpeği olan bir çocuk köpeklerle ilgili bir şema
adapte olduklarını ifade oluşturur. Daha sonra kedi ile karşılaşan çocuk, hayvanlar birbirinden çok farklı
eder. özellikler göstermesine rağmen her iki hayvanı da önceki “köpek” şemasının içinde
66
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Bilişsel Gelişim
birleştirir ve ikisine de köpek der. Bu işlem özümlemedir. Çocuğa bunun bir köpek
olmadığı, bir kedi olduğu anlatıldığında çocuk kediyle köpeği ayırt etmeyi öğrenir
ve kedi için yeni bir şema oluşturur. Burada yapılan işlem ise uymadır.
Örgütleme
Çocuk dış dünyadaki bilgileri duyu organları ile algılar, özümleyerek kendi
zihnine yerleştirir. Birey bilişsel süreçlerini birleştirerek koordinasyon
sağlamaktadır. Bireydeki her uyum hareketi örgütlenmiş bir davranışın parçasıdır.
67
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Bilişsel Gelişim
68
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Bilişsel Gelişim
Bu dönemde çocuk aynı sayıda iki sıra dizilen nesneden ilk sıradakilerin arası
açıldığında iki sıranın sayısının değişmeyeceğini artık bilir. Çocuk yedi yaşından
itibaren daha önce anlatılan hamur toplardan birinin sosis şekline dönüşse bile
maddenin miktarının değişmeyeceğini bilir. Çocuğun bunu öğrenmesi miktar
korunumunu kazandığını gösterir.
Çocuk dokuz yaş civarında hamur toplardan birinin şeklinin değişse de
ağırlığının değişmeyeceğini öğrenerek ağırlık korunumunu kazanmıştır.
Çocuk 12 yaş civarında hacim korunumunu kazanmıştır. Hamur top, su dolu
bardağa atıldığında bardaktaki su yükselir. Sosis şeklindeki hamurunda aynı
miktarda su dolu bardağa atıldığında, su miktarının yükseleceğini bilir. Çocuk ben
merkezci olmaktan kurtulmuştur.
Somut işlemlerin gelişmesiyle birlikte çocuğun düşünce ve hareketliliği
artar, çocuk kendi bakış açısıyla başkasının bakış açısı arasında ileri geri yer
değiştirme yapabilir. Bu dönemdeki çocuklar kurallı oyunları severler. Çocuklar
büyüklüklerine, şekillerine, renklerine ve kullanımlarına göre nesneleri belli bir
özelliğine uygun olarak farklı kutulara ayırabilmektedir. Çocuğa farklı boylarda bir
seri çubuk verildiğinde, çocuk bunları kısalığına ve uzunluğuna uygun olarak
sıralayabilir. Çocuklar nesneleri sıralamayı yedi yaşından itibaren yapabilmektedir
ancak yönergeye uygun sıralamayı ise on iki yaşından önce yapamazlar.
69
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Bilişsel Gelişim
Bruner’in bilişsel Çocuğa bisiklet binmeyi öğretirken, sözel sembol ve imge kullanılmaz.
gelişimi, eylemsel, Çocuklar en kolay psikomotor eylemlerle öğrenebilirler. Bilgileri yaparak,
imgesel ve sembolik yaşayarak edinirler ve çevresindeki nesnelerle etkileşim kurarlar.
olmak üzere üç döneme
ayrılır. • İmgesel dönem (2-7 yaş): Bu dönemde bilgi, imgelerle tanışır. Çocuğun
görsel belleği gelişmiştir ve çocuğun kararları duyu organları yoluyla
edindiği etkilere dayalıdır. Çocuklar etraflarını nasıl algılıyorlarsa zihninde
de o şekilde canlandırmaktadır.
70
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Bilişsel Gelişim
71
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Bilişsel Gelişim
72
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Bilişsel Gelişim
• Depolama modeli, bilginin geçici veya sürekli olarak duyusal bellek, kısa ve
uzun süreli bellekte depolandığını ifade eder. Bu modelde, duyusal
bellekten giren bilginin zihinsel betimlemelere dönüştürülüp, kısa süreli
belleğe yerleştirilerek çözümlenebileceği açıklanır. Belirli bir olayın
hatırlanması, bilginin depolanma şekline bağlıdır. İyi organize edilmiş
bilgiler çabuk hatırlanırken, diğerleri daha uzun zamanda hatırlanır.
• İşleme modeli, bilginin depolama şekline göre, bilginin işleme
yoğunluğunun, bilginin ne kadar bir süre için tutulacağının belirlenmesinin
önemli olduğunu belirtir. Bilgi yüzeysel düzeyde örgütlenerek depolanırsa
kısa bir süre saklanabilir. Bilgi daha ayrıntılı bir şekilde örgütlenerek
depolanırsa uzun süre saklanabilir.
Bilgi işlem kuramında, bilginin birey tarafından pasif bir şekilde alınmadığını,
alınan bilginin işlendiğini ve şekillendirildiğini savunur. İnsan beyni, kendisine
ulaşan her şeye anlam bulmaya çalışan dinamik bir bilişsel yapıdan oluşur. Bireyin
anlam bulması, deneyimine, kültürüne, öğrenmenin gerçekleştiği etkileşimin
doğasına göre değişmektedir.
örnek oluşturunuz.
73
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Bilişsel Gelişim
74
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Bilişsel Gelişim
• BİLİŞSEL GELİŞİM
•Bilişsel gelişim, çevre ile etkileşimi sağlayan, dış dünyayı anlamaya yarayan,
bilginin edinilip kullanılmasına yardım eden, tüm zihinsel süreçleri içine alan
bir gelişim alanıdır. Bilişsel gelişimin amacı, soyut şekilde akıl yürütme,
varsayımsal durumlar hakkında mantıksal düşünme, kuralları karmaşık ve
daha yüksek yapıda örgütleme, objeleri kategorize edebilmedir.
•BİLİŞSEL GELİŞİMLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR
Özet
•Bilişsel gelişimle ilgili temel kavramlar gizil güç, yetenek, öğrenme, dikkat,
algı, bellek ve yaratıcılıktır.
•Gizil güç
•Saklı olan, gerçekleşmeyen ama gerçekleşebilecek olan potansiyel güçtür.
•Yetenek
•Bireyin bilişsel, duyuşsal ve motor davranışlarıyla ilgili gizil gücüdür.
•Öğrenme
•Bireyin çevresi ile girdiği etkileşim ve yaşantıları sonucunda oluşan kalıcı
davranış değişikliğidir.
•Dikkat
•Zihinsel becerilerin yoğunlaşması ve odaklanmasıdır.
•Algı
•İnsanın doğumdan itibaren duyularını kullanarak çevresindeki bilgileri
anlama, yeniden organize etme, yorumlama ve yeni durumlara kendini
adapte etme sürecidir.
•Bellek
•Bireyin tecrübelerinden edindiği ve öğrendiği bilgileri güvenilir bir biçimde
tam ve doğru olarak zihinde tutamaya, istenildiği zaman kullanmaya olanak
sağlayan bilişsel bir yetenektir.
•Yaratıcılık
•Henüz doğru cevabı bulunmayan problemlere yeni yollar, yeni fikirler, yeni
çözümler üretme yeteneğidir.
•BİLİŞSEL GELİŞİM KURAMLARI
•Piaget’in Bilişsel Gelişim Kuramı
•Piaget’in bilişsel gelişim kuramındaki temel kavramlar; şema, adaptasyon
(uyum), örgütleme ve dengeleme’dir.
•Piaget’in bilişsel gelişim kuramı dört döneme ayrılmaktadır. Bu dönemler;
•Duyu-motor dönem (0-2 yaş)
•İşlem öncesi dönem (2-7 yaş)
•Somut işlemler dönemi (7-11 yaş)
•Soyut işlemler dönemi (11 yaş ve üzeri)
•Bruner’in Bilişsel Gelişim Kuramı
•Bruner bilişsel gelişimi, eylemsel, imgesel ve sembolik olmak üzere üç
dönemde incelemiştir
•Vygotsky’nin Sosyokültürel Bilişsel Gelişim Kuramı
•Vygotsky’e göre tüm öğrenmelerin kaynağı toplumsal çevredir.
•Vygotsky’e göre çocukların öğrenmeleri çevreleri ile kurdukları etkileşim
sonucunda gerçekleşmektedir. Bu nedenle çocukların çevrelerindeki
bireylerin çocukların öğrenme yaşantıları üzerindeki etkileri oldukça fazladır.
•Bilgi İşlem Kuramı
•Bilgi işlem kuramı, birçok bilişsel kuramdan üretilmiş olup, çocukların
matematik problemini çözerken veya resim çizerken kullandıkları zihinsel
stratejileri anlamaya çalışan bir kuramdır.
•Bilgi işlem kuramına göre çocuğun bilişsel yeteneklerinde değişiklik yapmak
için çözümleme ve betimleme, strateji geliştirme, otomasyon ve
genelleştirme mekanizmalarının ortak çalışması gerekir.
•Bilgi işlem kuramı depolama ve işleme modellerinden oluşmaktadır.
•BİLİŞSEL GELİŞİMİN DESTEKLENMESİ
•Bireyin bilişsel gelişiminin desteklenmesinde eğitim önemli bir yer
tutmaktadır. Çocuklarda, bilişsel gelişimi en üst düzeyde desteklemek için
çocuğun içinde bulunduğu bilişsel gelişim dönem özelliklerini bilmek ve
uygun eğitim ortamının sağlanması gerekir.
75
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Bilişsel Gelişim
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi bellek, öğrenme ve düşünme gibi bilinç gerektiren
işlevlerde gerekli olan öncelikli koşuldur?
a) Dikkat
b) Gizil güç
c) Algı
d) Bellek
e) Yetenek
76
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
Bilişsel Gelişim
Cevap Anahtarı
1.a, 2.b, 3.d, 4.e, 5.d, 6.c, 7.c, 8.c, 9.e, 10.a
77
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20
Bilişsel Gelişim
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Aral, N. (2011). Bilişsel gelişim. Aral, N., Baran, G. (Ed.), Çocuk Gelişimi içinde (s.
99-158). İstanbul: YA-PA Yayınları.
Aral, N., Doğan Keskin, A. (2018).Bilişsel gelişim ve dil gelişimi. Aral, N. (Ed.) Çocuk
Gelişimi içinde (s. 96-110). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi
Bacanlı, H. (2006). Gelişim ve öğrenme. (12. Basım). Ankara: Nobel.
Kılıç, Ş. (2018). Orta çocukluk dönemi. Güngör Aytar, F. (Ed.) Gelişim Psikolojisi
içinde (s. 121-130). Ankara: Hedef Yayıncılık ve Mühendislik
Seçer, Z., Dere, Z., Tutkun, C. (2020). Bilişsel ve Dil Gelişimi. İstanbul Üniversitesi
Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Çocuk Gelişimi Lisans Programı Ders Kitabı.
Selçuk, Z. (2007). Eğitim psikolojisi. Ankara: Nobel.
Yavuzer, H. (2005). Çocuk psikolojisi. İstanbul: Remzi
78
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21
PSİKOSOSYAL GELİŞİM
• Psikososyal Gelişim
• Psikososyal Gelişimle İlgili
İÇİNDEKİLER
Kavramlar
• Çocuklarda Sosyalleşme OKUL DÖNEMİNDE
Özellikleri GELİŞİM
• Erikson'un Psikososyal Gelişim
Kuramı Dr. Öğr. Üyesi
• Çocuklarda Psikososyal Gelişimin
Desteklenmesi
Hamide Nur
ÇEVİK ÖZDEMİR
önemini açıklayabilecek,
• Psikososyal gelişimle ilgili
kavramları sıralayabilecek,
• Erikson'un psikososyal gelişim
kuramını açıklayabilecek,
• Çocuklarda psikososyal gelişimin
desteklenmesine yönelik öneriler ÜNİTE
4
sunabileceksiniz.
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Bilişsel Gelişim
Benlik
Sosyalleşme
Psikososyal Gelişimle
İlgili Temel Sosyal olgunluk
Kavramlar
Kültür
Kişilik
Aile ilişkileri
PSİKOSOSYAL GELİŞİM
Kardeş ilişkileri
Çocuklarda
Sosyalleşme Akran ilişkileri
Özellikleri
Arkadaşlık
Akran zorbalığı
80
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Bilişsel Gelişim
GİRİŞ
İnsan toplumsal bir varlık olarak, çevresiyle sürekli etkileşim halindedir.
İnsanlar tek başlarına değil, bir grubun veya daha geniş bir toplumun üyesi olarak
diğerleriyle etkileşerek yaşamlarını sürdürürler. İnsanın içinde yaşadığı bir
toplumun üyesi olabilmek için sosyal ve duygusal becerilerini geliştirmesi gerekir.
Sosyal becerileri gelişmiş bir insan, çevresindeki diğer insanlarla sorun
yaratmadan olumlu ilişkiler kurabilir. Sorun yaşadığında bile çözümlerini toplumca
onaylanan yollarla çözümleyebilir. Birey kendi ihtiyaç ve istekleri ile toplumun
istekleri arasında denge sağlayabilir. Birlikte yaşadığı insanlarla yardımlaşmayı,
paylaşmayı, iş birliği içinde çalışmayı başarır ve duygularını içinde yaşadığı kültüre
uygun bir biçimde ifade edebilir.
Çocuk gelişiminde önemli süreçlerden biri de sosyalleşmedir. Sosyalleşmeyle
birlikte duygusal açıdan güçlü olmak önemlidir. Sosyalleşme, bireylerin belirli bir
grubun aktif üyeleri haline geldikleri ve grubun diğer üyelerinin değerlerini,
davranışlarını ve inançlarını kazandıkları süreçtir. İnsanın sağlıklı, mutlu ve başarılı
bir yaşam sürebilmesi için bulunduğu fiziksel ve sosyal çevreye uyum sağlaması
oldukça önemlidir. Psikososyal gelişim, çocuğun kendini ifade edebilmesi,
duygularını kontrol edebilmesi ve çevresiyle uyum içinde yaşayabilmesi için
oldukça önemlidir.
Bu bölümde psikososyal gelişimin tanımına ve önemine, psikososyal
gelişimle ilgili kavramlara, çocuklarda sosyalleşme özelliklerine, Erikson’un
psikososyal gelişim kuramına ve psikososyal gelişimin desteklenmesine yer
verilmiştir.
PSİKOSOSYAL GELİŞİM
Tanımı ve Önemi
Sosyal gelişim, bireyin içinde yaşadığı topluma uyum sağlama sürecidir.
Çocuğun sosyal gelişimi, ailesiyle arkadaşlarıyla ve çevresindeki diğer bireylerle
olan ilişkilerini, liderlik, sorumluluk alma, paylaşma vb. becerileri kazanımını içeren
bir süreçtir.
Sosyal gelişim, bireyin Çocuk, dünyaya geldiği andan itibaren ailesinin ve toplumun bir üyesidir.
içinde yaşadığı topluma Bulunduğu toplumda, kendisine ve topluma yararlı bir biçimde yaşayabilmek için
uyum sağlama düşünme, yapma, hissetme yeteneklerini kullanarak, içinde bulunduğu kültürün
sürecidir.
davranış örüntülerini, ahlak değerlerini ve kendi rollerini benimsemek zorundadır.
Bireyin doğar doğmaz fiziksel ve sosyal bir çevre içine girmesi çevreye uyum
davranışlarını gerektirir. Bireyin uyumunu sosyal gelişimi sağlar. Çocukluğun ilk
yıllarındaki sosyal gelişim, onun daha sonraki sosyal davranışlarının temelini
oluşturur.
Sosyal becerileri yetersiz olan çocuklar arkadaşları tarafından
reddedilebilmekte ve akademik açıdan başarısız olabilmektedir. Bu çocuklar
81
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Bilişsel Gelişim
ilerleyen yaşlarda yaşıtlarına göre sosyal ve duygusal sorunlarla daha fazla karşı
karşıya kalabilmektedirler.
Çocuğun sosyal bir kişi olması kalıtımdan daha çok çevresinin etkisine,
öğrenmeye bağlı olarak değişir.
Çocuğun sosyal bir kişi
olması kalıtımdan daha Bireyin sosyalleşmesi için;
çok çevresel etkilere
bağlıdır. • İhtiyaçlarını karşılamayı,
• Davranışlarını toplumun değer yargılarına göre düzenlemeyi,
• Olumsuz davranışlarını en aza indirmeyi,
• Toplumca kabul görev davranışları alışkanlık haline getirmeyi,
• Gelenek ve göreneklere uygun davranmayı,
• Başkaları ile iyi ilişkiler içinde olmayı,
• Kendin karşı saygılı olmayı öğrenmesi gerekir.
Benlik
Benlik, kişinin kendini
Benlik kavramı, kişinin kendini algılama şeklidir. Benlik, kişinin fiziksel,
algılama şeklidir.
psikolojik, sosyal ve duygusal özellikleri, istekleri ve başarıları hakkında kendi
düşüncelerinin bir bileşimidir. Kendisi hakkındaki duygu, düşünce ve tutumlarının
bütünüdür. Benlik kavramının, bireyi öğrenmeye, keşfetmeye, problem çözmeye,
başarıya ve çalışmaya yönlendirmede çok etkili olduğu belirtilmektedir. Bireyin
benlik kavramındaki olumsuzluğun ise bireyin yaşamla mücadelesinde çaresizlik
duyguları ve isteksizlikle sonuçlandığı vurgulanmaktadır.
82
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Bilişsel Gelişim
Benlik kavramı, hiyerarşik bir sıra izler. İlk olarak ilkel benlik kavramı
kazanılır. Çocuğun ev içindeki yaşantısı benlik kavramı için temel oluşturur.
Çocuğun ev dışındaki ilişkileri arttıkça kendi kendine diğer kavramları da kazanır.
Böylece ikincil benlik kavramı da oluşur.
Bir bebek, benlik kavramına sahip olarak dünyaya gelmez. Benliğin gelişimi,
çocuğun kendisiyle başkaları arasındaki farkı anladığı zaman başlar. Çocukta benlik
oluşumu, çocuğun yaşantıları sonucunda başından geçen olaylar ve çevredeki
kişilerin etkileriyle meydana gelir. Girişim duygusu benliğin olumlu yönde
gelişmesinde önemli rol oynar. Bu dönemde çocuğun davranışlarından ve
ilgilendiği konulardan dolayı eleştirilmesi, korkutulması girişim gücünü
kaybetmesine neden olabilir. Yaptıklarından dolayı sürekli korkutulan ve ceza
verilen çocuk, kendini ve yaptığı işleri değersiz görmeye başlar ve güvensiz bir
benlik yapısı geliştirir.
Bebeklikten itibaren ebeveynlerinden ilgi ve sevgi gören çocuklar daha
olumlu bir benlik yapısına sahiptirler. Bilimsel çalışmalar, benlik saygısı yüksek olan
kişilerin kendine olan güven duygularının, başarma isteklerinin daha fazla
olduğunu ve daha iyimser olduklarını ortaya koymuştur. Ayrıca bu kişiler
kendilerini, saygı duyulan ve kabul edilmeye değer, önemli kişiler olarak algılama
eğilimindedirler.
Sosyalleşme-Sosyalleştirme
Sosyalleşme, bireyin içinde yaşadığı toplumun kültürünü ve toplumdaki
rolünü öğrenerek, toplumla bütünleşmesidir. Sosyalleşme, çocuğun toplum içinde
yer almasını sağlar. Sosyalleşme doğumla başlar, yaşam boyu devam eder. Ancak
yaşamın ilk yıllarında kazanılan davranışlar sosyalleşme açısından oldukça
önemlidir.
Sosyalleşme öğrenme yoluyla gerçekleşir ve çocukların yaşamlarındaki
fırsatlar sosyalleşmeleri için esastır. Eğer çocuklar zamanlarının büyük bir
bölümünü yalnız geçiriyorlarsa, başkaları ile sosyal yaşamayı öğrenemezler.
Çocukların sadece yaşıtlarıyla değil, farklı yaşta ve özellikte olan çocuklarla da
beraber olma fırsatına sahip olmaları gerekir. Çocuklar motive edilirse sosyal
olmayı öğrenebilirler. Bir çocuk diğer insanlarla birlikte olmaktan hoşlanırsa bunu
tekrarlamak ister, bu da çocuğun sosyalleşmesini arttırır.
Sosyalleşme doğumla Başarılı bir sosyalleşme süreci geçiren çocuğun iç denetimi gelişir. Bu
başlar, yaşam boyu bağlamda sosyalleşme, çocuğa üyesi olduğu topluluğun gelenek, görenek ve
devam eder. kültürel değerleri ile ölçülerini öğretme ve benimsetme işidir. Çocuk doğduğu
zaman içinde yaşadığı toplumun kurallarını ve kültürel değerlerini bilmez. Bir
çocuğun toplumsal kuralları ve ilkeleri öğrenmesi ve benimsemesi sosyalleştirme
sonucu gerçekleşir.
83
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Bilişsel Gelişim
Sosyal Olgunluk
Bireyin içinde bulunduğu toplumun kurallarına uymada yaş düzeyine göre
gösterdiği olgunluğa sosyal olgunluk denir. Çocuğun sosyal olgunluk düzeyine
ulaşması, öncelikle anne babasıyla kurduğu sağlıklı iletişim ve etkileşim sonucu,
toplumun kültürel değerlerini öğrenmesi ile gerçekleşir. Çocuğun çevresindeki
kişilerle etkileşiminin artması, kültürel açıdan öğrenmesi gerekenleri öğrenmesi
için fiziksel, duygusal, zihinsel ve dil açısından da büyümesi, gelişmesi ve
olgunlaşması gerekir. Çocuk, sağlıklı bir sosyalleşme sürecinde sosyal yönden
olgunlaşır.
Kültür
Kültür, insanların içinde yaşadığı toplumun gelenek, görenek, örf ve
adetlerinin tümüdür. Çocuğun ergenlik çağına kadar kültürü eğitim ile gerçekleşir.
Çocuğun toplum içinde yaşayarak öğrendikleri, edindikleri bulunduğu kültürün
ona kattıklarıdır. Eğitimciler bu sürece eğitim adını verir.
İnsan dünyaya er ya da dişi olarak gelir. Kültürlenme ile kadın veya erkek
olur. Toplumca verilen cinsel rollerin, kimliklerin benimsenmesi işi ergenlik çağına
kadar tamamlanır. Davranışların büyük bir kısmının oluşmasını sağlayan temel
kişilik örgütlenmesi “birinci çocukluk”, geri kalanı ise “ikinci çocukluk evresinde”
kazanılmış olur.
Kişilik
Kişilik, bireyi diğer bireylerden ayıran, tutarlı olarak sergilenen bireye özgü
özellikler bütünüdür. Bireylerin bilişsel, duyuşsal, sosyal ve fiziksel yönlerden farklı
özellikler göstermeleri, onların mizaçları, tutumları, değerleri, belirgin davranış
kalıpları bakımından birbirlerinden farklı olmaları demektir.
84
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Bilişsel Gelişim
Aile İlişkileri
Çocuk doğumundan itibaren ailesiyle birlikte yaşamaya başlar ve aile onun
ilk sosyal çevresidir. Çocuk diğer insanlarla nasıl ilişki kuracağının ilk deneyimlerini
ailesiyle yaşar. Aile çocuğun ilk sosyal yaşantılarını edindiği yerdir. Bu nedenle
çocuğa karşı gösterilen tutumlar ve davranışlar çocuğun hem kişiliğini hem de
Aile çocuğun ilk sosyal sosyal gelişimini şekillendirmektedir. Çocuğun yetiştiği ailenin yapısal,
yaşantılarını edindiği sosyoekonomik ve kültürel özellikleri çocuğun ilk sosyal deneyimlerinin
yerdir. oluşmasında etkili olmaktadır.
Çocuğun aile üyeleri ile ilişkileri, çocuğun diğer bireylere, nesnelere ve tüm
yaşama kaşı aldığı tavırların, benimsediği tutum ve tavırların temelini oluşturur.
Çocukta ailenin ve toplumun bir üyesi olduğu bilincinin temelini oluşturur.
Okul dönemindeki çocuklar aileleriyle daha az zaman geçirmelerine rağmen
ailenin etkisi azalmamaktadır. Aileleriyle etkili bir iletişime sahip olan çocuklar,
kendilerine daha fazla değer verildiğini hisseder. Bu şekilde hisseden çocukların
sosyal yetkinlik seviyeleri daha yüksektir, okul ve aile içinde uyum güçlüğü
çekmezler. Anne baba ve diğer aile üyeleriyle kurulan güçlü ilişkiler, sıcak ve
destekleyici bir aile ortamı çocukların dış çevrede hissettikleri sosyal ve duygusal
baskıları hafifletmede tampon görevi üstlenmede önemli bir rol oynar. Böylece
çocuklar hem sosyal çevrelerinde hem de okul yaşantılarında güçlü bir benlik
duygusu geliştirebilir, endişe ve yalnızlık duygularıyla baş edebilir.
Anne ve babalar aile içinde oluşturdukları sıcak ve destekleyici atmosferle
birlikte çocukları müzik, sanat, spor ve kültür gibi etkinliklere yönlendirmelidir. Bu
yönlendirme çocuğun yetişkinlik sürecine katkıda bulunan beceri ve isteklendirme
gelişimini de teşvik etmektedir.
Anne ve babalar, çocukların geleceğe yönelik tercihlerini keşfetmelerine
yardımcı olabilir. Özellikle okul dönemi bunun gerçekleşmesi için çok önemli bir
zamandır. Yapılan çalışmalar, anne ve babaların çocuklarının gelecekteki
kariyerlerini şekillendirme ile ilgili konuşma ve tartışmalara başlamak için en
uygun zamanın 4.,5. ve 6. sınıflarda olduğunu göstermektedir.
Okul döneminde anne, baba ve çocuk ilişkilerinin en önemli kısımlarından
biri kimlik oluşturma sürecidir. Çünkü bu dönemde çocukların bağımsızlığa ve
özerkliğe doğru geçici adımlar atmaya başladıkları bir zamandır. Çocuk
ebeveynlerinden bağımsız bir kimlik geliştirme arzusu ve özerklik isteği
Okul döneminde anne, içerisindedir. Bu istek aynı zamanda çocukları dış dünyadaki sorumluluklara da
baba ve çocuk hazırlamaya başlar. Bu süreç anne ve babalar için sancılı bir süreç olabilmektedir
ilişkilerinin en önemli ancak bu dönemde gelişmeye başlayan ergenlik döneminin de doğal bir parçasıdır.
kısımlarından biri kimlik
oluşturma sürecidir. Demokratik bir aile ortamında, ilgi ve sevgiyle büyüyen çocuk, arkadaş
ilişkilerinde de başarılı, etkili ve özgür olmaktadır. Anne-babalar çocuklarının
bağımsızlık çabalarını destekleyerek, onların gereksinimlerini giderdikleri takdirde
85
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Bilişsel Gelişim
Akran ilişkileri
Okul döneminde Okul döneminde aidiyet, bağlılık ve benlik saygısındaki gelişmeler çocukların
aidiyet, bağlılık ve akran ilişkilerinde de önemli bir rol oynar. Çocukların dostluk duygusu gelişir ve
benlik saygısındaki
sosyal ilişkilerinde güvenen ve güvenilen biri olmayı öğrenir. Destekleyici bir akran
gelişmeler çocukların
ilişkisi olan çocukların benlik saygıları ve ilişkilerindeki paylaşım daha yüksektir. Bu
akran ilişkilerinde
önemli bir rol oynar. çocuklar yalnızlıktan ve sosyal dışlanmadan yakınmazlar.
86
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Bilişsel Gelişim
Güçlü bir akran ilişkisi okul dönemindeki çocuğun ruh sağlığını destekleyici,
iyilik halini ve akademik başarıyı güçlendirici bir görev üstlenir. Bu dönemde
çocuklar, akranlarıyla oynadıkları oyunlar ve gerçekleştirdikleri fiziksel
etkinliklerden çok büyük keyif ve doyum alır. Bu dönemde akranlardan kabul ve
onay alma çok önemlidir. Bu dönemdeki çocuğun özgüven duygusu, sosyal kabul
ve onay üzerinden değer görür. Çünkü çocukların kendilerini nasıl hissettikleri,
Akran kabulü, çocuğun fiziksel görünümleri ve akademik başarıları akran ilişkilerindeki sosyal kabul ve
sınıf arkadaşları onaya bağlıdır.
tarafından değerli bir
sosyal arkadaş olarak Akran ilişkilerindeki sosyal onay ve kabul orta çocukluk döneminde “akran
görülme ve kabulü” kavramına karşılık gelmektedir. Akran kabulü, çocuğun sınıf arkadaşları
değerlendirme tarafından değerli bir sosyal arkadaş olarak görülme ve değerlendirme derecesidir.
derecesidir. Akran kabulü, arkadaşlık ilişkilerindeki karşılıklı ilişkiden ziyade bireye ilişkin
görüşü içeren tek taraflı bir bakış açısıdır. Akran kabulünün belirleyicileri, akranlar
arasında popüler olma ve akranlar tarafından reddedilmedir. Akranlar arasında
popüler olan çocukların pek çoğu sosyal ve akademik yeterlilik açısından
diğerlerinden öndedir. Okul ortamında akranları ile olumlu dostluk ilişkileri
kurarlar ve işbirliğine daha yatkındırlar ve sosyal problem çözme becerileri
yüksektir.
Akran reddi, akran grubu tarafından istenmeyen, kabul görmeyen ve
etiketlenen çocukların durumunu ifade eder.
Arkadaşlık
Harry Stack Sullivan, arkadaşlığın çocuk ve ergen gelişiminde ve iyilik
halinde çok önemli rolü olduğunu belirten kuramcılardan biridir. Sullivan’a göre
tüm bireylerin güvenli bağlanma ve hassasiyet için toplumsal duyarlılık ve keyifli
arkadaşlıklara ihtiyacı vardır. Okul dönemindeki çocuklar, temel bir sosyal ihtiyaç
olan arkadaşlığı edinmek ve korumak için kaygı yaşarlar. Anne babalarıyla güvenli
bağlanan, duygu düzenleme becerileri yüksek olan çocuklar arkadaş ilişkilerini
kurma ve sürdürmede yeterlidirler.
Yapılan çalışmalar ilkokul yıllarında kurulan arkadaşlığın okula geçişi
kolaylaştırdığını işaret etmektedir. İlkokul yıllarında sınıfında yakın bir arkadaşı
olan çocukların sınıf içinde uyum ve okula karşı olumlu tutum geliştirme
düzeylerinin daha fazladır. Bu nedenle çocuklar okul ortamında kendilerini daha
mutlu hissederler. Arkadaşlarına karşı prososyal davranışlar gösteren çocukların
87
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Bilişsel Gelişim
Örnek
orta çocukluk dönemindeki okul ilişkileri fiziksel saldırı,
kuralları çiğneme ve zorlayıcı sözel ifadeleri içerir.
Akran zorbalığı
Akran zorbalığı, tüm dünyadaki çocuklar için önemli bir halk sağlığı sorunu
olarak kabul edilmektedir. Akran zorbalığı, kasıtlı ve tekrarlayan saldırganlık
eylemleri olarak tanımlanır. Akran zorbalığının fiziksel, sözel, ilişkisel ve elektronik
zorbalık şeklinde boyutları vardır.
Sutton ve Smith (1999) ve bazı araştırmacılar, akran zorbalığının sadece bir
kurban ve zorbadan ibaret olan ikili bir süreç olmadığını, pek çok çocuğun okul
ortamında doğrudan ya da dolaylı olarak akran zorbalığına çoklu rollerle dahil
edildiği ve mağdur olduğu belirtilmiştir.
McKinnon (2001) ilkokula giden 11 yaşındaki 153 çocukla yaptığı çalışmada
akran zorbalığına ilişkin 5 adet çoklu rol tanımlamıştır. Bunlar; zorbalar, kurbanlar,
yandaşlar, koruyucular ve aktif taraflar. Koruyucular, kurbana arkadaşlık eden
çocuklar. Yandaşlar, zorbaların tarafını tutan çocuklar. Aktif taraftar ise olayı
seyreden ve şahitlik eden çocuklardır. McKinnon, sınıf ortamında baskın akran
gruplarında olan veya lider konumunda olan çocukların veya grupların çoğunlukla
zorba ya da yandaş rollerinde olduğunu ileri sürmüştür. Baskın gruplarda olan
fakat lider olmayan çocukların büyük bir çoğunluğunun da aktif taraftarlar
olduğunu belirlemiştir. Sınıf içinde hiçbir grupta yer almayan ve dahil olmayan
çocukların ise kurban rolünde olduğunu belirtmiştir. Ayrıca okul ve sınıf
ortamındaki grup dinamiklerinin de akran zorbalığında belirleyici rolü olduğunu
ileri sürmüştür.
Sutton (2001)’e göre akran zorbalığı, sosyal biliş ve çevresel faktörlerle
şekillenir ve düzenlenir. Crick ve Dodge (1996) ise sosyal bilgi işleme kuramına
dayanarak akran zorbalığının sosyal bilgi işleme sürecindeki yetersizlikler ve
eksiklikler nedeniyle ortaya çıktığını belirtmişlerdir. Camodeca ve arkadaşları
(2003) sosyal bilgi işleme kuramına dayalı olarak orta çocukluk dönemindeki akran
zorbalığını incelemişlerdir. Bu incelemelerde, zorba ve kurbanların sosyal
Akran zorbalığının uyaranları tanımlama, açıklama ile karar verme becerilerinde yetersizlikleri
fiziksel, sözel, ilişkisel ve
olduğunu ve bu çocukların sosyal becerilerinde ciddi sorunların olduğunu
sözel zorbalık şeklinde
boyutları vardır. belirtmişlerdir.
Sutton (2001) akran zorbalığını açıklarken, zorba çocukların zihin
kuramındaki yetersizlikleri nedeniyle bu çocukların başkalarının arzu, istek ve
niyetlerini sağlıklı bir şekilde anlayamadıklarını belirtmiştir. Sutton yaptığı
çalışmada zorbaların, kurban ve aktif taraflara göre zihin kuramı puanlarının
oldukça düşük seviyede olduğunu bulmuştur.
88
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Bilişsel Gelişim
89
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Bilişsel Gelişim
90
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Bilişsel Gelişim
91
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Bilişsel Gelişim
Örnek
bağımlı olabilir, kendi başına hareket edemeyebilir ya
da yaşıtlarıyla iletişim kurmada zorlanabilir, antisosyal
davranışlar sergileyebilir.
92
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Bilişsel Gelişim
• PSİKOSOSYAL GELİŞİM
•Sosyal gelişim, bireyin içinde yaşadığı topluma uyum sağlama sürecidir.
Çocuğun sosyal gelişimi, ailesiyle arkadaşlarıyla ve çevresindeki diğer
bireylerle olan ilişkilerini, liderlik, sorumluluk alma, paylaşma vb. beceriler
kazanımını içeren bir süreçtir.
Özet
•PSİKOSOSYAL GELİŞİMLE İLGİLİ KAVRAMLAR
•Çocuklarda psikososyal gelişimle ilgili olarak benlik, sosyalleşme ve
sosyalleştirme, sosyal olgunluk, kültür, kişilik gibi kavramlardan söz etmek
mümkündür.
•Benlik
•Kişinin kendini algılama şeklidir.
•Benlik kavramı, hiyerarşik bir sıra izler. İlk olarak ilkel benlik kavramı
kazanılır. Çocuğun ev içindeki yaşantısı benlik kavramı için temel oluşturur.
Çocuğun ev dışındaki ilişkileri arttıkça kendi kendine diğer kavramları da
kazanır. Böylece ikincil benlik kavramı da oluşur.
•Sosyalleşme-Sosyalleştirme
•Sosyalleşme, bireyin içinde yaşadığı toplumun kültürünü ve toplumdaki
rolünü öğrenerek, toplumla bütünleşmesidir.
•Başarılı bir sosyalleşme süreci geçiren çocuğun iç denetimi gelişir. Bu
bağlamda sosyalleşme, çocuğa üyesi olduğu topluluğun gelenek, görenek ve
kültürel değerleri ile ölçülerini öğretme ve benimsetme işidir. Çocuk
doğduğu zaman içinde yaşadığı toplumun kurallarını ve kültürel değerlerini
bilmez. Bir çocuğun toplumsal kuralları ve ilkeleri öğrenmesi ve benimsemesi
sosyalleştirme sonucu gerçekleşir.
•Sosyal Olgunluk
•Bireyin içinde bulunduğu toplumun kurallarına uymada yaş düzeyine göre
gösterdiği olgunluğa sosyal olgunluk denir.
•Çocuğun sosyal olgunluk düzeyine ulaşması, öncelikle anne babasıyla
kurduğu sağlıklı iletişim ve etkileşim sonucu, toplumun kültürel değerlerini
öğrenmesi ile gerçekleşir.
•Kültür
•Kültür, insanların içinde yaşadığı toplumun gelenek, görenek, örf ve
adetlerinin tümüdür.
•Çocuğun ergenlik çağına kadar kültürü eğitim ile gerçekleşir. Çocuğun
toplum içinde yaşayarak öğrendikleri, edindikleri bulunduğu kültürün ona
kattıklarıdır. Eğitimciler bu sürece eğitim adını verir.
•Kişilik
•Kişilik, bireyi diğer bireylerden ayıran, tutarlı olarak sergilenen bireye özgü
özellikler bütünüdür. Bireylerin bilişsel, duyuşsal, sosyal ve fiziksel yönlerden
farklı özellikler göstermeleri, onların mizaçları, tutumları, değerleri, belirgin
davranış kalıpları bakımından birbirlerinden farklı olmaları demektir.
•ÇOCUKLARDA SOSYALLEŞME ÖZELLİKLERİ
•Okul döneminde çocuklar yeni sosyal dünyalara atım atmaya başlarlar.
Çocuğun aile üyeleri dışındaki genişleyen sosyal ağları ve ilişkileri bu
dönemdeki çocuklar için önemli bir aşamadır.
•Çocuğun psikososyal gelişiminde aile ortamı, arkadaş edinme ve grup
ilişkilerinin ve bu ilişkilerde yaşanan rekabet ve işbirliği gibi duyguların önemi
büyüktür.
93
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Bilişsel Gelişim
•Aile İlişkileri
•Çocuk doğumundan itibaren ailesiyle birlikte yaşamaya başlar ve aile onun
ilk sosyal çevresidir. Çocuk diğer insanlarla nasıl ilişki kuracağının ilk
deneyimlerini ailesiyle yaşar. Aile çocuğun ilk sosyal yaşantılarını edindiği
yerdir. Bu nedenle çocuğa karşı gösterilen tutumlar ve davranışlar çocuğun
Özet (devamı)
hem kişiliğini hem de sosyal gelişimini şekillendirmektedir.
•Kardeş İlişkileri
•Kardeş ilişkileri, çocukların gelişimi için kritik bir bağlamdır. İlişki kuramcıları,
çocukların kardeşleriyle kurdukları ilişkilerinin okul döneminde giderek
karmaşıklaşan sosyal ve psikolojik dünyaları içinde önemli bir motivasyon
kaynağı olarak belirtmektedir.
•Akran İlişkileri
•Okul döneminde aidiyet, bağlılık ve benlik saygısındaki gelişmeler çocukların
akran ilişkilerinde de önemli bir rol oynar. Çocukların dostluk duygusu gelişir
ve sosyal ilişkilerinde güvenen ve güvenilen biri olmayı öğrenir. Destekleyici
bir akran ilişkisi olan çocukların benlik saygıları ve ilişkilerindeki paylaşım
daha yüksektir. Bu çocuklar yalnızlıktan ve sosyal dışlanmadan yakınmazlar.
•Arkadaşlık
•Harry Stack Sullivan, arkadaşlığın çocuk ve ergen gelişiminde ve iyilik halinde
çok önemli rolü olduğunu belirten kuramcılardan biridir. Sullivan’a göre tüm
bireylerin güvenli bağlanma ve hassasiyet için toplumsal duyarlılık ve keyifli
arkadaşlıklara ihtiyacı vardır.
•Akran Zorbalığı
•Akran zorbalığı, kasıtlı ve tekrarlayan saldırganlık eylemleri olarak tanımlanır.
Akran zorbalığının fiziksel, sözel, ilişkisel ve elektronik zorbalık şeklinde
boyutları vardır.
•ERİKSON’UN PSİKOSOSYAL GELİŞİM KURAMI
•Erikson’a göre, kişilik doğumla başlayıp, olgunluğa ve ölüme kadar giden yaş
aralığı içinde gelişimini sürdürür. Erikson, yaşamın tüm bölümlerinin önemli
ve kritik olduğunu vurgular.
•Erikson’un psikososyal gelişim evreleri şunlardır;
•Güvene karşı güvensizlik (01-yaş)
•Bağımsızlığa karşı utanma ve şüphecilik (2-3 yaş)
•Girişkenliğe karşı suçluluk duyma (4-6 yaş)
•Başarıya karşı aşağılık duygusu (7-11 yaş)
•Kimlik kazanmaya karşı rol karmaşası (12-18 yaş)
•ÇOCUKLARDA PSİKOSOSYAL GELİŞİMİN DESTEKLENMESİ
•Doğumla başlayıp, tüm yaşam boyunca devam eden sosyalleşme süreci,
bebeklik ve erken çocukluk yıllarında, daha sonraki yıllara temel oluşturan
beceriler kazanıldığı için kritik bir öneme sahiptir. Çocuğun sosyalleşme
sürecinde ilk olarak aile, daha sonra okul, arkadaşlar, akrabalar ve komşuları
gibi daha geniş sosyal bir çevre etkili olmaktadır. Çocuk kendisine en yakın
olarak ailesiyle iletişim halindedir. Aileler çocuklarının hem sevgi hem de
maddi ihtiyaçlarını karşılamalıdırlar. Çocuklarını çok iyi tanıyıp, ne yapıp, neyi
yapamadıklarını çok iyi bilmelidir.
94
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Bilişsel Gelişim
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi bireyin sosyal gelişimle ilgili olarak kendi
algılaması ve değerlendirmesine yönelik geliştirdiği yapıyı ifade eder?
a) Benlik
b) Yetenek
c) Kişilik
d) Sosyalleşme
e) Uyum
95
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Bilişsel Gelişim
7. Erikson’un psikososyal gelişim kuramına göre 7-11 yaş hangi gelişim evresi
içerisinde yer alır?
a) Güvene karşı güvensizlik
b) Bağımsızlığa karşı utanma ve şüphecilik
c) Girişkenliğe karşı suçluluk duyma
d) Başarıya karşı aşağılık duygusu
e) Kimlik kazanmaya karşı rol karmaşası
96
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Bilişsel Gelişim
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Baran, G. (2011). Sosyal gelişim. Aral, N., Baran, G. (Ed.), Çocuk Gelişimi içinde (s.
193-208). İstanbul: YA-PA Yayınları.
Yıldız Bıçakçı, M., Durualp, E. (2018).Sosyal ve duygusal gelişim. Aral, N. (Ed.)
Çocuk Gelişimi içinde (s. 129-139). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi
Bacanlı, H. (2006). Gelişim ve öğrenme. (12. Basım). Ankara: Nobel.
Kılıç, Ş. (2018). Orta çocukluk dönemi. Güngör Aytar, F. (Ed.) Gelişim Psikolojisi
içinde (s. 141-145). Ankara: Hedef Yayıncılık ve Mühendislik
Selçuk, Z. (2007). Eğitim psikolojisi. Ankara: Nobel.
Yavuzer, H. (2005). Çocuk psikolojisi. İstanbul: Remzi
97
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
PSİKOSEKSÜEL GELİŞİM
yapabilecek
• Psikoseksüel gelişim ile ilgili
kuramları hakkında bilgi sahibi
olabilecek
• Okul yaş grubu çocuğunun
psikoseksüel gelişim
özelliklerini sayabilecek
• Okul yaş grubunda
psikoseksüel gelişimin
değerlendirilmesi ve ÜNİTE
5
desteklenmesini
açıklayabileceksiniz.
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Psikoseksüel Gelişim
•Psikoseksüel
gelişim ile ilgili
kavramlar
•Biyolojik Faktörler
•Psikoseksüel gelimi
etkileyen faktörler
•Psiko-sosyal
PSİKOSEKSÜEL GELİŞİM
Faktörler
•Topografik Kişilik
Kuramı
•Psikoseksüel
•Freud'un •Yapısal Kişilik
gelişime kuramsal
Psikoanalitik Kuramı Kuramı
yaklaşım
•Psikoseksüel
Gelişim Kuramı
Psikoseksüel
gelişimin
desteklenmesi
99
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Psikoseksüel Gelişim
GİRİŞ
Büyüme ve gelişme doğum öncesi dönemden başlayıp insanın ömrünün
sonuna kadar devam etmektedir. Çocuk gelişim dönemlerinden okul dönemi pek
çok açıdan kritik özelliklere sahiptir. 6-12 yaşlar arasındaki yani okul dönemindeki
çocuklar için fiziksel, bilişsel ve sosyal açıdan gelişimlerin olduğu bir dönemdir.
Okul dönemindeki çocuğun cinsel konulara ilgisi azalmış olmasına rağmen
bedenindeki gerçekleşen değişimler ve arkadaşları ile olan konuşmalar çocuğun
cinsellik hakkında meraklanmasına neden olmaktadır. Ayrıca bu dönemin
sonlarına doğru ergenliğe giriş ile birlikte psikoseksüel gelişim önem
kazanmaktadır.
Psikoseksüel gelişim çocuğun doğumdan itibaren başlamaktadır ve yaşam
boyu devam eden bir süreçtir. Bu nedenle yaş dönemlerine göre çocuğun uygun
şekilde bilgilendirilmesi önemlidir. Psikoseksüel gelişim ile ilgili olarak cinsel
eğitimin ilk verilmesi gereken yer ailedir. Ancak ailede başlayan cinsel eğitimin okul
Ailede başlayan
döneminde de eğitim kurumlarında desteklenmesi önemlidir. Ebeveynlerin ve
eğitimin okul
döneminde de eğitim öğretmenlerin çocuğun kendilerine yönelttiği soruları, gelişim özelliklerine uygun
kurumlarında olarak ve doğru bir şekilde cevaplaması önemlidir. Çünkü çocuk merak ettiği
desteklenmesi konular hakkında ebeveynlerinden ve öğretmenlerinden bilgi almazsa, bilgi almak
önemlidir için farklı kaynaklara yönelecektir. Bunlar internet ve arkadaş çevresi olabilir.
Ancak çocukların internet ve arkadaş çevresinden edindiği bilgiler her zaman
doğru ve güvenilir olmayabilir.
Bununla birlikte televizyon ve filmlerde yer alan gerçekçi olmayan
beklentiler ve internette bulunan yanlış ya da eksik bilgiler çocuklar için kafa
karıştırıcı olabilmektedir. Bu kafa karışıklığı çocuklarda riskli sağlık davranışlarının
gelişmesine, çeşitli sağlık problemlerine ve toplumsal sorunlara neden
olabilmektedir.
Yukarıda belirtilen sorunların gelişmesini önlemek için öncelikli olarak
çocuğun cinsel sağlığının geliştirilmesi önemlidir. Çocuklara ve ebeveynlere uygun
olarak planlanmış eğitim programları ile danışmalık hizmetleri okul dönemindeki
çocuğun cinsel sağlığı geliştirmeye yönelik adımlardır.
Bu ünitede psikoseksüel gelişimle ilgili kavramlar, psikoseksüel gelişimi
etkileyen faktörler, psikoseksüel gelişimi açıklayan kuramsal yaklaşımlar, okul
dönemindeki çocuğun psikoseksüel gelişim özellikleri, çocuklarda psikoseksüel
gelişimin değerlendirilmesi ve desteklenmesi incelenecektir.
100
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Psikoseksüel Gelişim
101
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Psikoseksüel Gelişim
gelir, X ve Y ile gösterilir. Kadın cinsiyet 46XX, erkek cinsiyet 46XY’dir. Cinsiyet
kromozomları ile taşınan genlerin etkisiyle doğum öncesinde cinsel gelişim başlar.
Bireyin genetik yapısı değişmez. Ancak anne karnında salgılanmaya başlayıp yaşam
boyu etkisini sürdüren hormonlar cinsiyet gelişimini etkilemektedir. Hormonal ve
biyokimyasal etkenler ile anatomik ve fizyolojik özellikler kazanılır. Erkeklerde
testeron, androjen hormonları, kızlarda östrojen hormonu cinsel gelişimi düzenler.
Çocuklarda cinsel organların oluşması ve gelişmesi için cinsellik hormonlarının
uygun zamanda, nitelikte ve nicelikte salgılanması gereklidir.
Psiko-Sosyal Faktörler
Psikoseksüel gelişimi etkileyen psiko-sosyal faktörler; uygun özdeşim
kurmak için gerekli modeller, cinsellikle ilgili tutumlar, çocuğun yetiştirilme şekli,
eğitimdir, televizyon ve internettir.
Çocuk önce anne ve babası ile sonra da okulda arkadaşları ve öğretmenleri
ile özdeşim kurarak cinsiyet rollerini, arkadaşlık ilişkisi kurmayı, bu ilişkilerde
iletişimi ve saygı duymayı öğrenir. Cinsel organların veya adet görme gibi
durumların çocuğa pis kirli öğretilmesi, cinselliğin ayıp, günah olarak anlatılması
çocuğu olumsuz etkileyecektir.
Çocukta cinsel kimliğin gelişimi doğumdan itibaren aile ve sosyal çevreden
gelen beklentiler doğrultusunda şekillendir. Bu beklentiler çocuğa alınan
oyuncaklar, kıyafetler ve çocuk odasının düzeni ile belirginleşir.
Örnek
Otoriter tutuma sahip ailede büyüyen çocuklar, aile çocuğun merak ettiği
bilgileri ayıp, günah ve zararlı kabul edip onu azarladığı için bu bilgilere ulaşmak
için farklı kaynaklara yönelecektir. Bu da çocuğun zamansız uyarılmasına, yanlış
bilgi edinmesine neden olabilir. Benzer olarak ilgisiz tutuma sahip ailelerde
Çocuk yetiştirme büyüyen çocuklarda kendilerini değersiz hissettikleri için kendilerine ilk ilgi
tutumu, çocuğun
gösteren kişiye yönelebilirler. Bu durum çocuğun istismar edilmesine ve sağlıksız
psikoseksüel gelişimini
etkilemektedir. ilişkiler kurmasına neden olabilir. Ancak demokratik tutma sahip bir ailede
büyüyen çocuklar ise sorularına cevap alabildikleri, kendilerini değerli hissettikleri
için cinsellikle ilgili olumlu tutum edinirler ve riskli durumlardan korunmuş olurlar.
Ayrıca günümüzde televizyon ve internet ortamında yer alan uygun
olmayan içerikler çocuğun psikoseksüel gelişimini etkilemektedir. Bu içeriklere
maruz kalan çocuklar erken yaşta cinsel olarak uyarılmasına, yanlış bilgilenmesine,
istismar edilmesine neden olabilmektedir. Bununla birlikte çocuk televizyonda
gördüğü bir kahramanı ya da bir instagram fenomenini rol model olarak alabilir.
102
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Psikoseksüel Gelişim
Ayrıca bazı programlarda, filmler de veya reklamlarda kadının sadece dişilik yönü
öne çıkarılmakta ve cinsel bir obje olarak gösterilmektedir. Bu nedenle televizyon
ve internetin çocuğun psikoseksüel gelişiminde etkisi büyüktür.
Yukarıda açıklanan durumlar çocuğun cinsel gelişimi üzerindeki toplumsal
değerlerin etkisi göstermektedir.
103
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Psikoseksüel Gelişim
Bilin dışı (bilinç altı), bilinç olarak algılanın dışında kalan zihinsel olaylar ve
yaşantılardır. Bu yaşantılar hipnoz, serbest çağrışım veya rüya analizi gibi
yöntemlerle açığa çıkarılabilir. Topografik model kişiliğe sınırlı bir açıklama
getirdiği için yapısal modelin içine alınmıştır.
104
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Psikoseksüel Gelişim
devam eder. Bu gelişim evrelerinin isimleri oral, anal, fallik, latent ve genital
dönemdir.
Örnek
•Bir bebek oral dönemde haz gereksinimine yeterli doyum
sağlamadıysa ileride tırnak yeme alışkanlığı gelişebilir..
105
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Psikoseksüel Gelişim
5. Genital Dönem
Bu dönemde libidonun odağı fallik dönemde olduğu gibi genital bölgedir.
Hormonların etkisi ve cinsel organlarda meydana gelen değişimler nedeni ile
birlikte libido enerjisi yeniden canlanır. Diğer dönemlerden farklı olarak libido
enerjisi diğer bireylere yöneliktir. Bu dönemde ergen ebeveyn bağımlılığından
koparak aile dışındaki kişilerle, özellikle karşı cinsle ilişki kurmayı öğrenir. Karşı
cinse ilginin yanısıra toplumsallaşma, grup etkinliklerine katılma, meslek seçimine
ilişkin düşünceler ve yuva kurma isteği belirir. Önceki dönemlerde birey takılı
kalmamış ise ergenlikte yaşanan bu tutkular onu bir eş seçmeye ve aile kurmaya
yönlendirir.
Bu dönemi başarı ile geçirebilen bireylerde doyurucu cinsel aktivite ve
tutarlı, olgun bir kişilik gelişir. Birey güçlüdür, sevgiye dayanan ilişkiler kurabilir,
hedeflerine ulaşmak için çalışır, yaratıcı ve üretken bir insan olur.
Freud ruhsal ve psikolojik gelişimin cinsel gelişimden etkilediğini
vurgulamıştır. Freud’a göre psikoseksüel gelişim dönemlerini başarı ile
tamamlayan bireyler sağlıklı bir kişilik yapısına sahip olacaktır. Bu nedenle bu
dönemlerin özelliklerinin ve çatışmalarının bilinmesi oldukça önemlidir.
106
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Psikoseksüel Gelişim
Fiziksel Değişimler
Okul döneminde görülen en önemli özelliklerinden birisi de kızlarda ve
erkeklerde cinsiyetlere özgü fiziksel değişimlerin başlaması ve üreme organlarının
gelişmesidir. Bu değişimler hormonların etkisi ile olmaktadır.
Kızlarda 8-13 yaşlar arasında görülen cinsel gelişim özellikleri; meme
dokusunda gelişme, cinsel bölge ve koltuk altında kıllanma ve ilk adet kanamasıdır.
Kızlarda 8-13, Kızlarda cinsel gelişimin ilk bulgusu meme gelişimidir. Memelerin gelişmeye
erkeklerde 9-14 başlamasından yaklaşık iki yıl sonra ilk adet kanaması görülür. Başlangıçta görülen
yaşlarda cinsel gelişim adet döngüleri düzensiz olabilir ve yumurtlama gerçekleşmez. İlk adet
özellikleri görülür. kanamasından bir-iki yıl sonra yumurtlama gerçekleşir. Cinsel bölge ve koltuk
altında kıllanma meme gelişimi ile beraber görülür. Ancak bazen kıllanma meme
gelişiminden önce olabilir.
Erkeklerde 9-14 yaşlar arasında görülen cinsel gelişim özellikleri; cinsel
organların büyümesi, cinsel bölge ve koltuk altında kıllanma, sakal ve bıyık
oluşumu, ses değişimi ve ejekülasyondur. Erkek çocuklarda cinsel gelişim cinsel
organların büyümesi ile başlar. Ardından cinsel bölgede kıllanma görülür. Yaklaşık
107
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Psikoseksüel Gelişim
iki yıl sonra yüzde sakal ve bıyık oluşumu ve koltuk altında kıllanma görülür. 15-16
yaşlarda sperm üretimi başlar ve cinsel organlar yetişkin boyutuna ulaşır.
Bireyin cinsel gelişimi 21-22 yaşlarına kadar sürmektedir. Ergenlikte görülen
bu gelişimlerin kızlarda 8, erkeklerde 9 yaşından önce başlaması erken ergenlik
olarak adlandırılmaktadır. Yine bu gelişimlerin kızlarda 13, erkeklerde 14 yaş
doldurulmasına rağmen görülmemesi ise gecikmiş ergenlik olarak
değerlendirilmektedir. Eş kronolojik yaşta olan, aynı sınıfta okuyan ya da aynı okul
grubunda olan çocuklar arasındaki yapısal farklılıklar nedeniyle, çocuk aileyi
rahatsız eden durumlar ortaya çıkmaktadır. Özellikle erkek çocuklarda bu
farklılıklar psikolojik sorunlara neden olabilir. Erken gelişenlerde fizik yapılarından
dolayı aşırı güven, agresiflik görülür. Geç gelişenlerde ise diğer çocukların yanında
yaşça küçük görünmelerinin ve daha çelimsiz olmalarının yarattığı güvensizlik ve
kıskançlık duyguları gelişebilir.
Cinsel Eğitim
Psikoseksüel gelişimin desteklenmesinde en önemli yaklaşım cinsel
Psikoseksüel gelişimin eğitimdir. İlkokul döneminde çocuğun psikoseksüel özelliklerine bakıldığında da bu
desteklenmesinde en dönemdeki çocuklara verilecek cinsel eğitimin önemini ortaya koymaktadır.
önemli yaklaşım cinsel
Çocukların cinsellikle ilgili doğru bilgiler edinmeleri ve cinselliğe yönelik olumlu
eğitimdir.
bakış kazanmaları cinsel eğitim ile mümkün olmaktadır.
Ebeveynlerinden doğru bilgi alamayan, toplumsal baskı nedeniyle soru
soramayan, merak ettiği bilgileri doğru ve güvenilir olmayan kaynaklardan alan
bireyler yetişkinlik döneminde sorun yaşayabilmektedir. Çocuk sorularına cevap
alamazsa yanlış kaynaklara yönelebilir ve yanlış bilgi edinebilir. Bunun sonucunda
riskli cinsel davranışlar, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, gebelik, cinsel istismar,
şiddet, intihar gibi durumlar ortaya çıkabilmektedir.
Yukarıda belirtilen sorunların önlenmesi için çocuğun psikoseksüel gelişimin
desteklenmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda yapılması gerekenlerden ilki cinsel
eğitimdir. Cinsel eğitim hem ailelere hem de çocuğa verilmelidir. Cinsel eğitimde
amaç çocuk ve gençlere kendi vücutlarının fiziksel, fizyolojik, duygusal, sosyal ve
cinsel gelişimleri hakkında bilgiler vermek ve çocuk ve gençlerin kaygılarını
azaltmaktır.
108
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Psikoseksüel Gelişim
Kız çocuğuna annesi, Ayrıca kız çocuğun annesi tarafından, erkek çocuğunda babası tarafından
erkek çocuğuna babası henüz cinsel gelişim belirtileri başlamadan bu döneme hazırlanmaları
tarafından cinsel gerekmektedir. Özellikle kız çocukların adet görme gibi durumlar hakkında
gelişim özellikleri bilgilendirilmesi ve sağlık ve temizlik kurallarının öğretilmesi, adet görmenin kirli
anlatılmalıdır. bir durum olmadığının vurgulanması ruh ve beden sağlığı açısından önemlidir. Kız
çocuklarına göğüslerinin büyüyeceği, vücudunda kıllanma olacağı, adet kanamaları
ve özellikleri, bu dönemlerde temizlik ve hijyene dikkat etmesi gerektiği
anlatılmalıdır. Erkek çocuklara ise sesinin kalınlaşacağı, vücudunun kıllanacağı,
hijyen kuralları, bazen gece uykudayken ejakülasyon olabileceği ve bu nedenle iç
çamaşırının ıslanabileceği anlatılmalıdır.
Ebeveynler çocukların cinsellikle ilgili ilk öğretmenleridir. Bu nedenle
ebeveynlerin de çocuğu bu konuda ne anlatacağı, nasıl anlatacağı ve çocuğun yaş
dönemlerine göre gelişim özellikleri hakkında eğitim verilmesi önemlidir. Çocuğun
sorularına gelişim dönemine uygun şekilde doğru cevap vermek gerekmektedir.
Çocuğun üreme ile ilgili ilk merak ettiği konu bebeğin anne karnında nerede
olduğudur. Büyüdükçe bebeğin anne karnından nasıl çıktığını ve nasıl girdiğini
sorarlar. Aşağıda çocuğun sorularına nasıl cevap verileceği ile ilgili örnekler
verilmiştir.
109
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Psikoseksüel Gelişim
Örnek
•Çocuk gördüğü bir gebe gördüğünde ve bebeğin nerede olduğunu
sorduğunda bebeğin annenin karnında özel bir torbada ya da
yuvada olduğunu söylemek gerekir.
110
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Psikoseksüel Gelişim
Okullarda cinsel eğitim okullarda özel bir ders ya da var olan derslerin
programlarına eklenerek verilebilir. Ayrıca dışarıdan bir konuşmacı davet edilerek
de eğitimler planlanabilir.
Bu konuda eğitim programları düzenlenirken öncelikle dikkat edilmesi
gerekenlerden birincisi eğitimin başlığı veya programın adıdır. Böyle bir
programda öğrencilerde duygusal tepki doğuracak “Cinsel Eğitim” gibi bir başlık
Çocuklarda
yerine, “İnsanın Gelişim Özellikleri” veya “Fizyolojik Gelişme” gibi başlıklar
psikoseksüel gelişimin
kullanılabilir.
desteklenmesinde
cinsel eğitim önemlidir. Verilecek eğitimin planlanmış ve yapılandırılmış olması önemlidir. Eğitimin
amaçlarının, ortamının, kullanılacak materyallerin, eğitimde görev alacak kişilerin
belirlenmesi gerekmektedir.
Çocuklara verilen cinsel eğitimde farklı meslek grupları ile işbirliği
yapılmalıdır. Böylece farklı bakış açıları ile çocukların gereksinimleri, kültürel
özellikleri, planlanan eğitimin içeriği, bilimselliği, güncelliği, eğitimde fark
edilmeyen ön yargılar değerlendirilebilir.
Çocuklara ve gençlere cinsel eğitim verirken dikkat edilmesi gerekenler
şunlardır:
• Cinsel eğitim doğru zaman ve ortamda planlamış bir şekilde verilmelidir.
• Çocuğun gelişim özellikleri bilinmeli ve uygun terminoloji kullanılmalıdır.
• Eğitim aynı yaştaki çocuklardan oluşan küçük gruplara verilmelidir.
• Konular çocukların yaşlarına ve beklentilerine göre düzenlenmelidir.
• Çocukların tam olarak neyi merak ettiği anlaşılmalı ve yeteri kadar bilgi
verilmelidir.
• İletişimde açık olunmalıdır, yargılayıcı ve utandırıcı tavır gösterilmemelidir.
• Eğitimci kendi değer yargılarını aktarmamalıdır.
• Okulda çocukların cinsel davranışları, akranları ile olan iletişimi
gözlenmelidir.
• Farklı cinsel eğilimi olan çocuklara karşı duyarlı olunmalıdır.
• Çocuklar cinsel istismar, istismardan korunma, istismar durumunda
yapılması gerekenler konusunda bilgilendirilmelidir.
• Karşı cinse ilginin arttığı dönemde haklar ve insan ilişkilerinde saygının
önemi, sevgi ve şefkat gibi konular üzerinde durulmalıdır.
111
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Psikoseksüel Gelişim
• 6-12 yaşlar arasını kapsayan okul dönemi, çocuğun cinsel konulara ilgisi
azalsa da bedeninde hızlı değişimlerin olduğu bir dönemdir. Bu nedenle
bireyin psikoseksüel açıdan sağlıklı olabilmesi için bu dönem oldukça
önemlidir. Bu dönemde aile ve okulda verilen cinsel eğitimler çocuğun
psikoseksüel gelişimini şekillendirmektedir. Bu dönemle ilgili kavramlar
aşağıda verilmiştir.
•Cinsiyet, bireyin cinsiyet kromozomlarına, iç ve dış üreme organlarına göre
Özet
dişi ya da erkek olma durumunu gösteren biyolojik kimliğidir.
•Toplumsal cinsiyet, farklı kültür ve coğrafyalarda, aynı yerdeki farklı tarihsel
süreçlerde kadın ve erkek cinsiyete toplumsal olarak yüklenen roller ve
sorumlulukların bütünüdür.
•Cinsel kimlik, bireyin kendini kadın ya da erkek olarak algılamasıdır.
•Cinsiyet rolü, kadının ve erkeğin nasıl düşüneceğini, hissedeceğini belirleyen,
genellikle çevre tarafından verilen roldür.
•Cinsellik, doğumdan önce başlayan ve ömür boyu devam eden, üreme ve
cinsel tatmini içeren bireyin sadece üreme organlarını değil tüm bedeni ve
aklı ilgilendiren, toplumun kültürel yapısı ve ahlaki faktörlerinden etkilenen
doğal bir süreç ve gereksinimdir.
•Cinsel olgunluk, bireyin üreme sisteminin ve organlarının sağlıklı olarak
gelişmesidir.
•Üreme, canlıların cinsel hücrelerinin birleşmesinden ortaya çıkan tohumla ya
da doğrudan doğruya oluşturdukları sporla çoğalmalarıdır.
•Üreme sağlığı, bireylerin doyurucu ve güvenli bir cinsel yaşamlarının olması,
üreme yeteneklerine ve bu yeteneği kullanma zamanı ve sıklığı konusunda
karar verebilme özgürlüğünün olmasıdır.
•Cinsel sağlık, sadece hastalık, fonksiyon bozukluğu ya da sakatlığın olmaması
değil cinselliğe ilişkin fiziksel, duygusal, zihinsel ve sosyal olarak iyilik halidir.
•Cinsel eğitim, bireyin olumlu bir kişilik geliştirmesi, bedensel, duygusal ve
cinsel gelişimini anlaması, insan cinselliğine düşünce ve davranışlarına saygı
göstermesi ve olumlu davranış, turum ve yargı oluşturmasına yönelik
eğitimdir.
•Psikoseksüel gelişimi biyolojik ve sos-kültürel faktörler etkilemektedir.
Biyolojik faktörler genler ve hormonlardır. Çocuklarda cinsel organların
oluşması ve gelişmesi için cinsellik hormonlarının uygun zamanda, nitelikte
ve nicelikte salgılanması gerekmektedir.
•Cinsel gelişimi etkileyen psikososyal faktörler ise çocuğun özdeşim
kurabileceği modeller, cinsellikle ilgili tutumlar, çocuk yetiştirme şekilleri ve
eğitimdir.
•Psikoseksüel gelişimi Sigmund Freud Psikoanalitik kuram ile açıklamıştır.
Sigmund Freud kişiliği topografik kişilik kuramı ve yapısal kişilik kuramı ile
açıklamıştır. Kişilik gelişimini ise psikoseksüel gelişim kuramı ile açıklamıştır.
•Topografik kişilik kuramında Freud bilinci bilinç (şuur), bilinç öncesi ve bilinç
dışı (bilinç altı) olarak sınıflandırmıştır.
•Yapısal modele göre kişiliğin 3 bileşeni vardır; id (alt benlik), ego (benlik) ve
süperego (üst benlik).
•Psikoseksüel modele göre, bireylerin olgunlaşmamış cinsel istekleri değişik
evrelerden geçerek kişiliği şekillendirmektedir. İnsanların yaşam enerjisi ile
doğarlar, bu enerjiye libido denir. Libido yaşa göre vücutta farklı bölgelere
odaklanır. Her psikoseksüel gelişim evresi libido enerjisinin odaklandığı
bölgenin ismi ile açıklanır.
•Freud, her insanın doğumdan ergenliğin sonuna kadar beş psikoseksüel
gelişim evresinden geçerek kişiliğinin geliştiğini savunmaktadır. Bu gelişim
evrelerinin isimleri oral, anal, fallik, latent ve genital dönemdir.
112
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Psikoseksüel Gelişim
•Okula başlama ile birlikte cinsellikle daha az uğraşır ama ilgisi cinsel organı ve
cinsel duyguları ile ilgili bilgi edinmeye yönelmiştir.
•Okul döneminde görülen en önemli özelliklerinden birisi de kızlarda ve
erkeklerde cinsiyetlere özgü fiziksel değişimlerin başlaması ve üreme
Özet (devamı)
organlarının gelişmesidir. Kızlarda 8-13 yaşlar arasında görülen cinsel gelişim
özellikleri; meme dokusunda gelişme, cinsel bölge ve koltuk altında kıllanma
ve ilk adet kanamasıdır. Erkeklerde 9-14 yaşlar arasında görülen cinsel gelişim
özellikleri; cinsel organların büyümesi, cinsel bölge ve koltuk altında kıllanma,
sakal ve bıyık oluşumu, ses değişimi ve ejekülasyondur.
•Okul döneminde çocuğun psikoseksüel özelliklerine bakıldığında bu
dönemdeki çocuklara verilecek cinsel eğitimin önemini ortaya koymaktadır.
Ebeveynler ve öğretmenler cinsel gelişimin çocuğun gelişiminin bir parçası
olduğunu ve bu konuda verilecek eğitimin doğal bir eğitim görevi olduğunu
kabul etmelidirler. Bu konudaki problemleri ele almak ve çocuğu gerekli
şekilde bilgilendirmek ebeveynlerin ve öğretmenlerin sorumluluğundadır.
•Ebeveynlerinden doğru bilgi alamayan, toplumsal baskı nedeniyle soru
soramayan, merak ettiği bilgileri doğru ve güvenilir olmayan kaynaklardan
alan bireyler yetişkinlik döneminde sorun yaşayabilmektedir. Çocuk
sorularına cevap alamazsa yanlış kaynaklara yönelebilir ve yanlış bilgi
edinebilir. Bunun sonucunda riskli cinsel davranışlar, cinsel yolla bulaşan
hastalıklar, gebelik, cinsel istismar, şiddet, intihar gibi durumlar ortaya
çıkabilmektedir.
•Bu sorunların önlenmesi için çocuğun psikoseksüel gelişimin desteklenmesi
gerekmektedir. Bu doğrultuda yapılması gerekenlerden ilki cinsel eğitimdir.
Cinsel eğitim hem ailelere hem de çocuğa verilmelidir.
113
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Psikoseksüel Gelişim
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi cinsiyetin tanımıdır?
a) Bireyin kendini kadın ya da erkek olarak algılamasıdır
b) Kadının ve erkeğin nasıl düşüneceğini, hissedeceğini belirleyen,
genellikle çevre tarafından verilen roldür
c) Bireyin üreme sisteminin ve organlarının sağlıklı olarak gelişmesidir
d) Bireyin cinsiyet kromozomlarına, iç ve dış üreme organlarına göre dişi
ya da erkek olma durumunu gösteren biyolojik kimliğidir
e) Bireyin hastalık, fonksiyon bozukluğu ya da sakatlığın olmamasıdır
114
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Psikoseksüel Gelişim
Cevap Anahtarı
1.d, 2.b, 3.e, 4.a, 5.c, 6.a, 7.b, 8.d, 9.c, 10.e
115
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Psikoseksüel Gelişim
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Arıkan, D., Çelebioğlu, A., Güdücü, Tüfekçi F. (2013). Çocukluk Dönemlerinde
Büyüme ve Gelişme. Z. Conk, Z. Başbakkal, H. Bal Yılmaz ve B. Bolışık (Ed.),
Pediatri Hemşireliği içinde. (s.53-100). Ankara: Akademisyen Tıp Kitabevi.
Bulut, A. (2011). Sağlıklı cinsel gelişim ve cinsel eğitim. A. Ekşi (Ed.) Ben Hasta
Değilim, Çocuk Sağlığı ve Hastalıklarının Psikososyal Yönü (2. baskı) içinde.
(p.61-71). İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri.
Darendeliler, F., Neyzi, O., Bundak, R. (2010) Gelişme-Olgunlaşma. O.Neyzi ve
T.Ertuğrul (Ed.) Pediatri Cilt 1 (4. baskı) içinde. (p.113-122). İstanbul: Nobel
Tıp Kitapevleri
Ekşi, A. (2011) Gencin ruhsal gelişimi. A. Ekşi (Ed.) Ben Hasta Değilim, Çocuk Sağlığı
ve Hastalıklarının Psikososyal Yönü (2. baskı) içinde. (p.116-132). İstanbul:
Nobel Tıp Kitabevleri.
Güner, P. (2016). Cinsel kimlik gelişimi. Turkiye Klinikleri J Obstet Womens Health
Dis Nurs-Special Topics, 2(1):9-14.
Karaca Çiftçi, E., Demir, K. (2019). Çocukluk Dönemlerinde Büyüme ve Gelişme D.,
Aydın, D.ve Y.A. Aba (Ed.), Anne ve çocuk sağlığı (1. baskı) içinde. (s.255-
280). İstanbul: İstanbul Tıp Kitapevleri.
Kayabaşı, E. (2019). İlkokul öğrencilerinin annelerine yönelik hazırlanan cinsel
gelişim eğitimi programının etkinliğinin sınanması. Bolu Abant İzzet Baysal
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi,
Bolu.
Kızılkaya Beji, N., & Partovi, M. (2015). Kadın Sağlığına genel Bakış. N. Kızılkaya Beji
(Ed.) Hemşire ve Ebelere yönelik Kadın Sağlığı ve Hastalıkları içinde (p.5-48).
İstanbul: Nobel Tıp Kitapevleri.
Kulaksızoğlu, A. (2000). Ergenlik psikolojisi (83. baskı). İstanbul: Remzi Kitabevi
Mukaddes, N.M. (2011) Analitik Açıdan Çocuk ve Ergenin Cinsel Gelişimi. A. Ekşi
(Ed.) Ben Hasta Değilim, Çocuk Sağlığı ve Hastalıklarının Psikososyal Yönü (2.
baskı) içinde (p.54-56). İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri.
Öncel, S., Akcan, A., & Meydanlıoğlu, A. (2016). Sağlığın Geliştirilmesi ve
Hastalıkların Önlenmesi. S.Gözüm (Ed.) Okul Dönemindeki Çocukların
Sağlığının Geliştirilmesi içinde (p.188-268), Ankara: Vize Yayıncılık.
Türk Dil Kurumu (2021). Genel Sözlük. 23 Mayıs 2021 tarihinde
https://sozluk.gov.tr/ adresinden erişildi.
WHO, World Health Organization (2017). Sexual health and its linkages to
reproductive health: an operational approach. 23 Mayıs 2021 tarihinde
https://apps.who.int/iris/handle/10665/258738 adresinden erişildi.
WHO, World Health Organization (2010). WHO Regional Office for Europe and
BZgA / Standards for sexuality education in europe / A framework for policy
116
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
Psikoseksüel Gelişim
117
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20
MORAL (AHLAKİ) GELİŞİM
yapabilecek
• Ahlak gelişimi ile ilgili
kuramları hakkında bilgi
sahibi olabilecek
• Okul dönemindeki çocuğunun
ahlaki gelişim özelliklerini
sayabilecek
• Okul döneminde ahlaki ÜNİTE
gelişimin değerlendirilmesi ve ÜNİTE
6
desteklenmesini
6
açıklayabileceksiniz.
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Moral (Ahlaki) Gelişim
Ahlak gelişimi
etkileyen faktörler
Jean Piaget
Sosyal öğrenme
Albert Bandura
yaklaşımı
Ahlak gelişiminin
desteklenmesi
119
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Moral (Ahlaki) Gelişim
GİRİŞ
Ahlaki gelişim insan gelişiminin en önemli unsurlarından birisidir. Yaşamının
ilk yıllarından itibaren başlayan ve yaşam boyu devam eden ahlaki gelişim,
çocuğun içinde yaşadığı toplumun değer yargılarını kabullenmesi, toplumun iyi ve
kötülerini sosyalleşme sürecinde öğrenmesidir. Diğer gelişim alanlarında olduğu
gibi çevre, akranlar ve diğer yetişkinler ile olan deneyimler, fiziksel, duygusal ve
sosyal becerilerin gelişimi ahlak gelişimini şekillendirir. Bu çok yönlü etkileşim ile
şekillenen davranışlara ait ilk izlenimler bireyin ahlaki davranış ve kurallarını
oluşturur.
İnsan yaşamında ahlaki değerlerin gelişimi çocukluk döneminde oldukça
önemlidir. Okul çocukluğu dönemi fiziksel büyümenin yavaşladığı, bilişsel, sosyal ve
ahlaki gelişimin hızlandığı bir dönemdir. Çocuklar içinde bulundukları toplumun
değerlerinden ve yargılarından etkilenmektedirler. Bu dönemde aileden çok
arkadaşların ve sosyal ilişkilerin önemi artmaktadır. Bu nedenle çocuğun ahlaki
yargılarının oluşmasında okul, aile ve sosyal çevrenin etkisi büyüktür.
Tüm toplumlarda ahlaklı olmak ve toplumun benimsediği iyi davranışları
benimsemek bireylere özendirilmektedir. Her ne kadar kalıtım ahlak gelişiminde
etkili olsa da çocuklar toplumun kabul ettiği bu davranışlara doğuştan sahip
değildirler. Ancak bu davranışları öğrenme, yaşama ve uygulama yoluyla
benimsemektedirler. Çocuğun nasıl bir birey olacağı doğumdan sonraki
Okul döneminde çocuk,
yaşantılarıyla ilgilidir. Bu dönemde çocukların ebeveynler ve eğitimciler tarafından
ahlaki gelişim
desteklenmesi ve yönlendirilmesi oldukça önemlidir. Çünkü toplumun geleceği
konusunda
desteklenmeli ve olan çocukların çevresindeki bireylerle olumlu ilişkiler kurup sürdürebilen,
yönlendirilmelidir. bağımsız düşünebilen, davranışlarını sorgulayabilen, doğru kararlar alabilen ve
evrensel değerlere sahip bireyler olması beklenmektedir.
Toplumlar arasında ahlak kuralları arasında fark olması ile birlikte din, dil
ırk, ülke farkı olmadan tüm dünyanın kabul ettiği ahlaki kurallar da vardır. Bunlara
evrensel değerler denilmektedir. Sevgi, yardımlaşma, dürüstlük, adalet, saygı tüm
dünyanın kabul ettiği evrensel değerler arasındadır.
Bu ünitede ahlak gelişimi ile ilgili temel kavramlar, ahlaki gelişimi etkileyen
faktörler, ahlak gelişimini inceleyen kuramlar ve okul yaş dönemindeki çocukta
ahlaki gelişim özellikleri, ahlaki gelişimin desteklenmesi ve değerlendirilmesi
incelenecektir.
120
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Moral (Ahlaki) Gelişim
121
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Moral (Ahlaki) Gelişim
Aile
Çocuğun ilk ve en önemli çevresi ailedir. Ailenin sosyoekonomik düzeyi,
ebeveynlerin eğitimi, çocuk yetiştirme tutumları, ahlaki değerleri çocuğun ahlak
gelişimini etkileyen faktörlerdir. Çocuklar iyi ile kötü arasındaki farkı ilk olarak
ebeveynlerin emir ve yasaklarından öğrenmektedirler. Ayrıca ebeveynlerin çocuğa
karşı tutumları çocukta yaşam boyu etkili olacak olumlu ya da olumsuz izler
bırakır. Ebeveynler ile çocuk arasındaki ilişki ve çocuğun aile bireylerini rol model
alarak kazandığı öğrenimler yaşama ilişkin çocuğun tutumlarının gelişmesinde rol
oynar. Örneğin ebeveynlerinden şiddet gören çocuk ilerleyen yıllarda kendisinden
zayıflara şiddet uygular. Küçük çocukların ahlaki gelişiminde aile bireyleri daha
etkiliyken, çocuk büyüdükçe arkadaş çevresi, medya gibi diğer sosyal unsurların
etkisi artmaktadır.
Medya
Kitle iletişim araçları ve sosyal medya bireyin ahlaki gelişimini etkileyen
faktörlerdendir. Teknolojinin ilerlemesi ve internet kullanımının artması ile birlikte
kitle iletişim araçları ve sosyal medya insan yaşamının bir parçası olmuştur. Pek
Sosyal medya toplumun
değer yargılarını ve çok farklı nedenle kullanılan sosyal medya farklı bir kültür oluşturmaktadır. Sosyal
ahlak kurallarını medyanın olumlu yönleri; bilgiye kolay ve sınırsız ulaşım, hızlı etkileşim, zamansal
değiştirebilme gücüne ve mekânsal kısıtlamaların olmaması, eğlence, toplumsal duyarlılığın artması,
sahiptir. ekonomik olması, tanıtım, pazarlama ve iş bulmada kolaylık olması, vb.dir.
Bununla birlikte mahremiyeti ihlal etme, siber zorbalık, bağımlılık, güvenlik
sorunları, anarşizim, cinsel suçlar, cinsel istismar, sanal benlik oluşması, bireyler
arasındaki iletişimin azalması gibi pek çok olumsuz yönleri de bulunmaktadır.
Sosyal medyanın kendine özgü bir dili bulunmakta ve bu dille tanımladığı iyi ve
122
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Moral (Ahlaki) Gelişim
Eğitim
Bireyin ahlak gelişimine etki eden faktörlerden birisi de eğitimdir. Çocuk
aileden kazandığı özelliklerle okula başlar, okulda da öğretmen ve arkadaşlarından
öğrendikleri ile bu özelliklerini geliştirir. Ailede başlayan ahlak eğitimi tek başına
yeterli değildir. Çocuğun okulda gördüğü eğitim kendini tanıması ve
sorgulamasında oldukça önemlidir. Çocuğun iyi-kötü, doğru- yanlış gibi değer
yargılarına ulaşması için ahlak gelişimi okulda eğitimle desteklenmelidir.
123
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Moral (Ahlaki) Gelişim
2. Bilişsel Yaklaşımlar
Bilişsel gelişim kuramcıları ahlaki düşüncenin bilişsel özellikleri üzerinde
durmuşlardır. Bilişsel olarak insanlar bir davranışın yapılıp yapılmaması hakkında
düşünürler ve akıl yürütürler. Bunun sonucunda da kavramlar, değerler ve
tutumlar geliştirirler. Bilişsel yaklaşımda çocuklar olgunlaştıkça doğru ve yanlış
hakkındaki düşüncelerinin nasıl değiştiğini incelenmiştir. Ahlaki gelişim ile ilgili ilk
akla gelen bilişsel yaklaşımlar Jean Piaget ve Lawrence Kohlberg’in kuramlarıdır.
şekerleme yiyebilir.
124
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Moral (Ahlaki) Gelişim
Örnek
•Elbisesindeki yırtık daha büyük olan çocuk daha fazla suçludur
125
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Moral (Ahlaki) Gelişim
•Heinz isminde bir adamın karısı çok hastadır. Doktorlar aynı şehirde
yaşayan başka bir doktorun icat ettiği bir ilacın Heinz'in karısını iyi
edeceğini, aksi taktirde öleceğini söylerlerler. İlaç iki yüz dolara mal
olduğu halde, sahibi küçük bir miktar için iki bin dolar istemektedir.
Örnek Adam ilacı satın alabilmek için tanıdıklarından borç para alır, ancak ilaç
parasının yarısını bulabilir. İlacı satan doktora giderek, karısının ölmek
üzere olduğunu, ilaç fiyatından indirim yapmasını veya kalan parayı sonra
ödemeyi önerir. Doktor öneriyi geri çevirir. Heinz bunun üzerine
doktorun muayenehanesine giderek ilacı çalar.
126
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Moral (Ahlaki) Gelişim
(Atasözü)
Geleneksel düzeyde 3. Evre: Kişilerarası beklentiler ve uyum evresi. Bu evrede iyi davranış
empatik düşünce başkalarına yardım etmek veya onları mutlu etmektir. Akran grupları ile işbirliği
başlar. gözlenir. Benmerkezciliğin azalmasıyla birlikte olaylara başkalarının gözünden
bakabilme özelliği kazanılır.
4. Evre: Kanun ve düzen evresi. Kanunlara ve sosyal düzene uymak
önemlidir. Doğru davranış sosyal düzen ve otoriteye uygun şekilde görevini yerini
getirmektir. Kanunlara sorgulanmada uyulur, uymayanlar ise onaylanmaz. Pek çok
yetişkin genellikle bu gelişim evresinde kalır.
127
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Moral (Ahlaki) Gelişim
128
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Moral (Ahlaki) Gelişim
129
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Moral (Ahlaki) Gelişim
130
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Moral (Ahlaki) Gelişim
131
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Moral (Ahlaki) Gelişim
132
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Moral (Ahlaki) Gelişim
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi bireylerin belirli davranışları doğru ya da yanlış
olarak değerlendirmeleri yönünde rehberlik eden ve kendi eylemlerini
yönetmelerini sağlayan ilkeler kazanma sürecini tanımlayan ifadedir?
a) Ahlaki yargı
b) Ahlaki olgunluk
c) Ahlak gelişimi
d) Ahlaki bilgi
e) Ahlaki duygu
133
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Moral (Ahlaki) Gelişim
134
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Moral (Ahlaki) Gelişim
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Alkal, A., & Mehmet, K.O.K. (2018). Ahlaki olgunluğun yordanmasinda kişilik
özelliklerin ve bazi değişkenlerin etkisinin incelenmesi. Türkiye Sosyal
Araştırmalar Dergisi, 22(2), 509-529.
Arıkan, D., Çelebioğlu, A., Güdücü, Tüfekçi F. (2013). Çocukluk Dönemlerinde
Büyüme ve Gelişme. Z. Conk, Z. Başbakkal, H. Bal Yılmaz ve B. Bolışık (Ed.),
Pediatri Hemşireliği içinde. (s.53-100). Ankara: Akademisyen Tıp Kitabevi.
Çağdaş, A., Seçer, Ş, Z. (2002). Çocuk ve ergende sosyal ve ahlak gelişimi . Ankara:
Nobel Yayınevi.
Çam, Z., Çavdar, D., Seydooğulları, S., & Çok, F. (2012). Ahlak gelişimine klasik ve
yeni kuramsal yaklaşımlar. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri, 12(2),
1211-1225.
Dökmen, Ü. (2008). Sanatta ve günlük yaşamda iletişim çatışmaları ve empati (55.
baskı). İstanbul: Remzi Kitabevi.
Ekşi, H., & Çiftçi, M. (2017). Lise öğrencilerinin problemli internet kullanım
durumlarının dinî inanç ve ahlaki olgunluk düzeylerine göre
yordanması. Addicta: The Turkish Journal on Addictions, 4(2), 181-206.
Erol, H.T.K. (2019). Lise Öğrencilerinde Sosyal Medya Aktiviteleri Ve Ahlaki
Olgunlukla İlişkisi. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Yayınlanmamış Yükseklisans Tezi, İstanbul.
Karaca Çiftçi, E., Demir, K. (2019). Çocukluk Dönemlerinde Büyüme ve Gelişme D.,
Aydın, D.ve Y.A. Aba (Ed.), Anne ve çocuk sağlığı (1. Baskı) içinde. (s.255-
280). İstanbul: İstanbul Tıp Kitapevleri.
Kapıkıran, N. (2007). Üniversite Ögrencilerinde Ahlaki Davranışın Empatik Eğilim ve
Kendini Ayarlama Açısından İncelenmesi. Türk Psikolojik Danışma ve
Rehberlik Dergisi, 3(28), 33-47.
Kulaksızoğlu, A. (2000). Ergenlik psikolojisi (83. Basım). İstanbul:Remzi Kitabevi
Pedük, Ş., Erdoğan, S. (2011). Ahlak gelişimi. N. Aral, ve G. Baran (Ed.), Çocuk
Gelişimi içinde (s.259-284). İstanbul:YA PA Yayın A.Ş.
Ödemiş, E. (2019). Ortaokul öğrencilerinde empati becerisi ve ahlaki davranış
ilişkisi. Necemettin Erbakan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
Yayınlanmamış Yükseklisans Tezi, Konya.
Özen, Y. (2011). Etik mi? Ahlak mı? Modernite mi? Medeniyet mi? (Değerler
eğitimine sosyal psikolojik bir yaklaşım). Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Dergisi, 3(5), 63-87.
Özyürek, A., & Şahin, F. T. (2015). Anne-çocuk ilişkisinin ve baba tutumlarının
çocukların ahlaki ve sosyal kural anlayışları üzerine etkisi. Eğitim ve
Bilim, 40(177):161-174.
135
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Moral (Ahlaki) Gelişim
Özsari, E., & Özçelik, A.D.Ö. (2020). Toplumsal Alan Kuramına Göre Türkiye’de
Orta Çocukluk Dönemindeki Ahlaki Gelişim. Ankara Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Fakültesi Dergisi, 53(3): 1051-1074
Türk Dil Kurumu (2021). Genel Sözlük. 1 Mayıs 2021 tarihinde
https://sozluk.gov.tr/ adresinden erişildi.
Yiğit, R. (2020). Çocukluk dönemlerinde büyüme ve gelişme (Güncellenmiş 2.
Baskı). Antalya:Çukurova Nobel Tıp Kitabevi.
Yinilmez Akagündüz, S. (2016). Türkiye’de ahlak eğitimi üzerine bir inceleme.
Anakara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi,
Ankara.
136
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
DİŞ SAĞLIĞI
• Diş Gelişimi
• Diş Çürükleri
İÇİNDEKİLER
• Çürük Oluşumu
OKUL DÖNEMİNDE
• Etiyoloji
• Epidemiyoloji GELİŞİM
• Tedavi ve Koruma Dr.Öğr.Üyesi
• Diş Sağlığını Koruma
Uygulamalar Betül YAVUZ
• Ağız Hijyeni Uygulamaları
ÜNİTE
7
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Diş Sağlığı
Çürük oluşumu
Etiyoloji
Diş Çürükleri
Epidemiyoloji
DİŞ SAĞLIĞI
Tedavi ve Koruma
Beslenme
Diş Fırçalama
138
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Diş Sağlığı
GİRİŞ
Diş ve dişi taşıyan dokuların hastalıkları, ülkemizde ve tüm dünyada en sık
rastlanan sağlık sorunlarından biridir. Ancak bu hastalıklar ölümcül olmadıkları için
fazla önemsenmemektedir. Aslında ağız ve diş sağlığı genel sağlığın bir bölümünü
oluşturmakla birlikte bazı özellikleriyle de önemli bir halk sağlığı konusudur. Bu
bağlamda yüksek insidans ve prevalans hızları, çoğunlukla tersinmez olmaları,
hasta olan dokuların onarımı ve işlevlerinin yeniden kazandırılması için çok fazla
para, zaman ve uzmanlık gerektirmesi gibi nedenlerle ağız ve diş sağlığı
programlarına gereksinim oldukça fazladır.
Ağız ve diş sağlığı hastalıklarından en önemlilerinden biri de diş çürükleridir.
Üç yaş altındaki çocuklarda bile görülebilen biberon çürüklerinin önlenmesi ile
daha ileri yaşlarda karşılaşılabilecek bozuklukların sıklığı da azalır. Özellikle bir
yaşından sonra geceleri biberonla beslenme alışkanlığının kaldırılması, gerekiyorsa
biberonla sadece su içirilmesi biberon çürüklerini büyük ölçüde engeller. Bu
bağlamda genel sağlığın ayrılmaz bir parçası olan ağız-diş sağlığının, korunması ve
geliştirilmesine bebeklik yaşlarından itibaren başlanmalı ve ilerleyen yaşlarda da
devam edilmesinde ağız ve diş sağlığında koruyucu programların yeri oldukça
önemlidir.
Diş plağı diş çürüklerinin oluşumunda en önemli etyolojik faktör olması
nedeniyle kontrol programlarının amacı, plağın diş yüzeylerinden düzenli ve tam
olarak uzaklaştırılmasını sağlamaktır. Bunun yanında dişin sert dokularına,
çürüklere karşı direnç kazandırma ile ilgili uygulamalar, korunma programlarının
etkin ve vazgeçilmez bir yöntemidir.
DİŞ GELİŞİMİ
Okul çağındaki çocuğun var olan 20 süt dişi düşmeye ve yerine kalıcı dişler
çıkmaya başlamıştır. Bu dönemde çocuğun ağzında birçok eksik diş olur ve yüz
görünümü oldukça değişmiştir. Bu süreç genellikle 5 yaşında başlar ve üçüncü azı
dişleri hariç adölesan dönem öncesinde tamamlanır. Çocuk dişlerini kaybetmeye
başladığında, kayıp oranı genetik ve cinsiyete göre belirlenmekte olup kız çocuklar
erkek çocuklardan daha erken süt dişlerini kaybederler.
Süt Dişlerinin Önemi ve Görevleri
139
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Diş Sağlığı
Kalıcı Dişler
Okul çağındaki çocukta ilk kalıcı dişler yaklaşık 6-7 yaşlarında çıkmaya
Kalıcı dişlerin sürmesi, başlar. Kalıcı dişler çenede süt dişlerinin altında geliştikleri için kökleri yavaş yavaş
süt azı dişlerinin absorbe olur ve bu nedenle süt dişi düştüğünde sadece taç bölümü kalır. Kalıcı
arkasından çıkan 6 yaş dişlerin sürmesi alt 6 yaş azı dişleri (molar 1) ile başlayıp ardından üst 6 yaş azı
azı dişleri ile başlar. dişleri, alt kesici, üst kesici, alt yan kesici, üst yan kesici şeklinde devam eder (Tablo
7.1).
Tablo 7.1. Kalıcı Dişlerin Çıkma/Sürme Sırası (Rodgers, 2015)
Diş Tipleri Alt Çene (Yıl) Üst Çene (Yıl)
140
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Diş Sağlığı
DİŞ ÇÜRÜKLERİ
Çocukluk çağlarında en sık rastlanan kronik hastalıklardan biri de diş
çürükleridir. Diş çürüğü dış etkenlerle oluşan, dişin sert dokularında yıkıma yol
açan, başlangıçta bulgu vermeyen, tersinmez bir hastalıktır.
Diş çürüğü nedeniyle erken diş kaybı, büyüme geriliği, konuşmada bozukluk,
okula devamsızlık ve okulda konsantrasyon kayıpları oluşabilmektedir. Literatüre
göre okul çağındaki çocukların bir diş problemi nedeniyle yılda yaklaşık olarak
51.679.100 milyon ders saatini kaçırırken, her 100 çocuğun 117 okul saatini
kaçırdığı görülmektedir. Ağız ve diş sağlığı iyi olan çocuklar yemeklerini daha rahat
yiyebilir, gereksinim duydukları kadar uyuyabilirler, okula devam etme ve
dikkatlerini toplama durumları da daha iyidir.
Diş çürükleri çocuklarda ağrıya, çiğneme güçlüğüne, beslenme
bozukluklarına, yeterli besin alamamaya bağlı olarak kilo kaybına, gastrointestinal
hastalıklara, uyku bozukluklarına, gelişme geriliğine, genel sağlığın olumsuz
etkilenmesine, konuşma bozukluğuna, özgüven eksikliğine, ağrıya bağlı okulda
konsantrasyon bozukluğu ile devamsız olunan gün sayısının artmasına neden
olmaktadır.
Çürük Oluşumu
Diş çürüklerinin oluşumu, diş yüzeyi (konak), diyetteki karbonhidratlar
Diş çürüklerinin (beslenme), dişe yapışan çürük yapıcı bakteriler ve fermente olabilen
oluşumu, diş, diyetteki karbonhidrata maruz kalma sıklığı (zaman) arasındaki etkileşime bağlıdır.
karbonhidratlar, çürük Farklı ağız yapıları, dokuları, farklı ve belirgin mikrobiyomlara sahiptir. Diş
yapıcı bakteriler ve yüzeyindeki oral mikrobiyom olan diş plağı, bakterilerin mine dokusuna yakın
fermente olabilen yaşamasına olanak sağlayan diş yüzeyindeki yapışkan biofilmdir. Diş çürüklerinin
karbonhidrata maruz oluşum sürecinde diş plağında asidik ortamı seven asidojenik bakteriler baskındır.
kalma sıklığı arasındaki Diş üzerindeki diş plağının miktarının artması sonucunda plağın içinde bulunan
etkileşime bağlıdır. mikroorganizma sayısının artması çürük oluşumu için gerekli zemini hazırlar.
Çevresel faktörler diş plağı üzerinde bu patojen bakterilerin seçilmesini
mümkün kıldığında hastalık süreci başlar. Bu patojenik bakterilerin seçilmesine ve
çoğalmasına izin veren önemli çevresel faktörlerden biri diyetle alınan şeker olup,
patojenik bakteriler şekeri fermente etme, asit üretme ve diş plağının pH’ını
düşürme yeteneğine sahip oldukları için diş çürüğü oluşumuna katkıda bulunacak
diğer asitli ortam seven, asidojenik bakterilerin seçimini mümkün kılarlar. Daha
fazla bakteri daha fazla asit ürettikçe diş yüzeyindeki pH 5,5’in altına düşer. Bu
süreç diş minesinin demineralizasyonuna neden olmakta olup uzun süreli düşük
pH ve demineralizasyon ise kavitasyona neden olur (Şekil 7.1).
141
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Diş Sağlığı
Etiyolojisi
Diş çürükleri sıklıkla diyetteki karbonhidratlar ve oral floranın diş minesi ile
Diş çürükleri sıklıkla etkileşimi sonucunda yeterli ağız hijyeninin sağlanamadığı durumlarda
diyetteki oluşmaktadır. Diş minesi hipoplazisi ya da anormalliği olan çocukların dişleri çürük
karbonhidratlar ve oral oluşumuna yatkındır.
floranın diş minesi ile
etkileşimi sonucunda Diş çürüklerinin oluşmasında dişlerin yüzeyinde plak oluşturarak diğer
yeterli ağız hijyeninin bakterilerin yerleşmesi için zemin hazırlayan düşük pH değerinde yaşayan
sağlanamadığı streptococcus mutans, diş yüzeyinde kalsiyum kaybına yol açan laktobacillus
durumlarda acidophilus gibi asit salgılayan bakteriler ile diğer mikroorganizmalar rol oynar. Bu
oluşmaktadır. bağlamda diş çürüklerinin oluşmasında beslenmenin önemli bir rolü vardır.
Özellikle erken çocukluk döneminde uykuya dalmak üzereyken çocuğa süt,
mama, meyve suyu gibi şeker içeren sıvılar biberonla verildiğinde, uzun süre
bakteri asidinin saldırısına uğrayan dişlerde biberon çürüğü olarak da adlandırılan
erken çocukluk çağı çürükleri oluşur. Süt dişi çürükleri, hem doğrudan etkileri hem
142
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Diş Sağlığı
de kalıcı dişler üzerindeki olası sonuçları nedeniyle önemli diş sağlığı sorunlarından
biri olup, bu diş çürüklerinin oluşumunun önlenmesinde çocuğun küçük yaşlarda
kazandığı beslenme şekli ve alışkanlığının önemli bir rolü olduğu görülmektedir.
Erken çocukluk yaşlarında biberon çürüğünün oluşmasını önlemeye yönelik
olarak, Amerikan Pediatri Diş Hekimleri Birliği (American Academi of Pediatric
Dentistry (AAPD) bebek uykuya daldığında biberonun içine sadece su koyulmasını
ve bir yaşına kadar biberon kullanımına son verilmesini önermektedir.
Epidemiyoloji
Diş çürüğü gelişme riski, fermente olabilen karbonhidratların sık tüketilmesi,
günlük ağız hijyeni uygulamalarının ihmal edilmesi (kötü ağız hijyeni), diş kontrolü
için düzenli olarak diş hekimine gidilmemesi ve düşük sosyoekonomik düzey ile
yakından ilişkili olup, diş çürükleri sıklıkla gelişmekte olan ülkelerde görülmektedir.
Diyette tüketilen şeker oranının azaltılmasının bile diş çürüklerinin
epidemiyolojisini iyileştirebileceği kanıtlanmıştır. Diş çürükleri zamanında tedavi
edilmezse dişin büyük bir bölümü harap olur ve çürük komşu dokulara yayılarak
ağrı ve enfeksiyona yol açar.
Tedavi ve Koruma
Çürük dişlerin büyük bir bölümü dolgu yapılarak tedavi edilir. Çürük
nedeniyle altta çıkan kalıcı dişlerin çıkma zamanına yakın bir süreçte süt dişi
çekilirse, kalıcı dişlerin çıkışı hızlanır. Süt dişi çekildiğinde kalıcı dişin çıkmasına 6 ay
Çürük nedeniyle altta ya da daha uzun bir süre varsa diş etinde gelişen fibröz doku nedeniyle kalıcı dişin
çıkan kalıcı dişlerin
çıkması engellenerek gecikir. Bununla birlikte süt dişinin çekilmesi komşu dişlerin
çıkma zamanına yakın
bir süreçte süt dişi boşluğa kaymasına neden olur ki bu durum kalıcı dişlerin çarpık çıkmasına neden
çekilirse, kalıcı dişlerin olabilir. Bu yüzden diş çekimi kararı her çocuk için yarar-zarar dengesi gözden
çıkışı hızlanır. geçirilerek alınmalı, diş çekiminden olabildiğince kaçınılmalıdır.
Diş çürüklerini önlemede; karbonhidratların alım sıklığının azaltılıp dişle
temas süresinin kısaltılmasını sağlayacak şekilde diyetin ayarlanması, ağız
hijyenine dikkat edilmesi, dişlerin düzenli ve doğru teknikle fırçalanması, özellikle
yeterli el-göz koordinasyonunun gelişmediği okul öncesi dönemde diş fırçalama
işleminin ebeveynler tarafından yapılması, kullanılan su kaynağındaki flor içeriğine
göre flor süplementasyonu önemlidir.
143
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Diş Sağlığı
Florür Kullanımı
Diş minesine, asitte çözünürlülüğe karşı en yüksek direnci veren mineral
olarak bilinen florür, plak mikroorganizmalarının metabolik yollarını inhibe ederek
hem asit üretimlerini azaltır hem de bakteri plağının genişlemesini yavaşlatır.
Florür yalnızca diş çürüklerini önlemeye yardımcı olmakla kalmaz, çürüğün
büyümesini yavaşlatmakla birlikte erken evrelerinde çürümeyi tersine çevirebilir.
Su florlama hala diş çürümelerini önlemenin bir numaralı en uygun maliyetli
yoludur. Suların florlanması güvenli, etkili, kolay ve ucuz bir yöntemdir. Sulara
florür katılması 1945 yılından beri uygulanmaktadır. Bununla birlikte okul sularına
da florür uygulanmaktadır. Okulda tüketilen su miktarına uyumlu olarak florür
dozu düzenlenir. Genellikle önerilen doz şehir suyuna katılan florürün 4,5 katıdır.
Florürün besin maddelerine katılımı da bir diğer uygulama olup bu amaçla en çok
yemek tuzu kullanılır. Önerilen miktar ise bir kg yemek tuzuna 250 mg florür
Ülkemizde 0.25 mg’lık katılmasıdır. Florürlü tabletler ise aile ve sağlık profesyoneli arasında iş birliği
florür tabletleri yapılabildiği zaman kullanılır. Ülkemizde 0.25 mg’lık florür tabletleri
kullanılmaktadır. kullanılmaktadır.
Dünya çapında florürlü diş macunu en uygun florür kaynağıdır. Diş fırçalama
alışkanlığının yerleştiği toplumlarda bu yöntem etkili olmaktadır. FDI, herkes için
minimum 800 ppm florür iyonu biyoyararlanımına, 1000-1500 ppm arasında florür
konsantrasyonuna sahip reçetesiz olarak satılan diş macunlarının kullanımını
savunmakta ve önermektedir.
Florür ile remineralize edilmiş bir dişin minesi, orijinal diş yüzeyinden daha
güçlüdür. Bu bağlamda çocuk diş hekimi, çocuğun florür takviyesine ihtiyacı olup
olmadığını belirlemelidir. Bir çocuğun yeterince florürlü suya erişimi yoksa,
çocuğun yaşına, içme suyundaki florür seviyesine ve diyetle aldığı flor kaynaklarına
göre uygun miktarda florür reçete edilir. Ancak American Pediatrik Diş Hekimleri
Birliği (AAPD), ek florür içeren ürünlerin kullanımını reçete etmeden önce
bireyselleştirilmiş bir hasta çürük risk değerlendirmesini önermektedir. Ayrıca
AAPD özellikle su florlaması olmayan bölgelerde, diş macunları, jeller ve ağız
çalkalama suyu gibi florür içeren müstahzarların önemli karyostatik faydalarının
olabileceğini belirtmektedir. Bu bağlamda florür içeren ağız gargaraları yüksek risk
altındaki okul çağındaki bir çocuk için çürük önleme programlarında kullanılan
müstahzarlar arasına dahil edilebilir. Bunlara ek olarak diş hekimleri ve sağlık
profesyonellerince uygulanabilecek diğer bir uygulama değişik florür eriyikleri veya
144
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Diş Sağlığı
Beslenme
Çocuklarda diş ve dişeti sağlığını korumak diş çürüğü ve diş eti hastalıklarını
önlemek amacıyla protein, vitamin (A, C ve D), mineraller (özellikle kalsiyum ve
fosfor) yönünden yeterli ve dengeli beslenmesi hastalıklara karşı dişlerin ve ağzın
yumuşak dokularının direnç kazanmasını sağlar. Dişlerin ağızda sürmesinden
sonraki yerel etki ağız ve diş sağlığı için daha da önemlidir.
Ebeveynler çocuk beslenmesinde diş sağlığı ve genel sağlık için gerekli olan
yiyecek ve atıştırmalıkları seçmelidir. Günde en az üç ara öğünde verilmesi
önerilen sağlıklı atıştırmalıklar arasında peynir, sebze, yoğurt, fıstık ezmesi ve
çikolatalı süt yer almaktadır.
Çocukların diş sağlığı ne yediklerinden çok ne sıklıkta yediklerine bağlıdır.
Tüm besinlerin yaklaşık %90’ı diş plağındaki bakterilerin asit üretmesini sağlayan
şeker veya nişastayı içermektedir. Gazlı içeceklerde bulunan asitler, bakterilerin
şekerli içeceklerdeki şekeri kullanarak ürettiği asitten daha olumsuz etkiye sahip
olup, doğal veya işlenmiş olsun her türlü şeker ve bunları içeren besinler diş
çürümesinde rol oynayabilir.
Ekmek, kraker, makarna, simit, patates cipsi gibi pişmiş nişastaları ağızdan
Şekerli veya nişastalı uzaklaştırmak ve temizlemek daha uzun sürdüğü için pişmiş nişastalarda, tıpkı
yiyeceklerin atıştırmalık şekerler gibi çürüklere yol açabilir. Şeker içeren besin ve içeceklere oranla nişasta
olarak değil yemekle içeren besinlerle çürük oluşma riski daha fazladır. Bu bağlamda şekerli veya
birlikte tüketilmesi diş
nişastalı yiyeceklerin atıştırmalık olarak değil yemekle birlikte tüketilmesi diş
sağlığı için daha
güvenlidir. sağlığı için daha güvenlidir.
Ulusal ve uluslararası kuruluşlar;
145
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Diş Sağlığı
• Diş hekimlerinin, sık veya çok şeker içeren yiyecek ve içecek tüketen, diş
çürüğü ve obezite riski taşıyan çocukları belirleyip onlarla ilgilenmesini,
• Diş hekimlerinin beslenme eğitimine katılımı ve gerektiğinde, çocuk
hekimi veya beslenme uzmanından danışmanlık alınması konusunda
uygun yönlendirme yapılmasını önermektedir.
Bunlara ek olarak sağlık profesyonelleri, yiyecek ve içeceklerde şekere
maruz kalma sıklığını azaltmanın önemi konusunda ebeveynlere ve bakıcılara
danışmanlık yapmalıdır. Sağlık profesyonellerinin diş çürüğü riskini azaltmak ve diş
sağlığını geliştirmek için ebeveynlere önerileri aşağıdaki gibidir;
146
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Diş Sağlığı
Diş fırçalama
Çocuklarda da dişler üzerinde oluşan bakteri plaklarını diş yüzeyinden
uzaklaştırmak için düzenli ve etkili diş fırçalamak önemlidir. Diş fırçalama sırasında
dişlerin birbirine bakan ara yüzlerini temizlemek için ara yüz fırçası ya da diş ipi de
kullanılmalıdır.
Ebeveynler, çocuklarıyla birlikte uygun fırçalama tekniğini öğrenmeli ve
çocuklar kendi bakımlarının tüm sorumluluğunu üstlenene kadar çocuklarının
çabalarını izlemelidir. Çocuklar, ebeveynlerinin gözetimi ve rehberliğinde kendi diş
bakımlarını yapmayı öğrenmelidir. Çocuklar 7 yaşından önce dişlerini
fırçalayabilirler. Ancak uzmanlar, çocukların çoğunluğunun, yaklaşık ikinci sınıfa
kadar dişlerini düzgün bir şekilde fırçalamak için gereken ince motor becerilere
On yaşın altındaki sahip olmadığına inanmaktadır. Bu bağlamda ebeveynler çocuk 8 yaşına gelinceye
çocukların da arka kadar dişlerini uygun bir şekilde fırçalama becerisine sahip olmadığı için diş
dişlerini fırçalamak için fırçalama konusunda çocuğa yardım etmeli ve fırçalamanın etkili olup olmadığını
ebeveyn yardımına kontrol etmelidir. On yaşın altındaki çocukların da arka dişlerini fırçalamak için
ihtiyacı olabilir. ebeveyn yardımına ihtiyacı olabilir.
147
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Diş Sağlığı
148
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Diş Sağlığı
Bireysel Etkinlik
fırçalayınız.
• Okul çağındaki bir çocuğun diş fırçalamasını gözlemleyiniz.
yanlış olan uygulamaları tespit ediniz.
• Çocuğun yanlış uygulamalarını düzeltmek için birlikte ayna
karşısında diş fırçalayınız.
149
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Diş Sağlığı
Amerikan Pediatri Diş Hekimleri Birliği (AAPD), okul öncesi 2-5 yaş
arasındaki çocuklarda diş ara yüzlerinin birbiri ile kontağa geçmesi ile birlikte diş
fırçalama ile dişlerin tüm yüzeylerinin yeterince temizlenemediği durumlarda
ebeveynlerin yardımı ile diş üzerindeki besin kalıntılarının ve plağın temizlenmesi
amacıyla diş ipi kullanımına başlanılmasını, ebeveynlerin diş ipi kullanımına çocuk
10 yaşına gelinceye kadar yardım etmesini, çocuk olgunlaşıp el becerisi geliştikçe
denetimli bir şekilde diş ipini kendi kendine kullanması için teşvik edilmesini
önermektedir.
Diş ipliği kullanırken; yaklaşık 40 cm diş ipliği alınır. Diş ipi iki elin ortak
Diş ipliği kullanırken; parmaklarına bir tarafa fazla olmak üzere sarılır. Her bir elin başparmak ve işaret
yaklaşık 40 cm diş ipliği parmakları yardımı ile diş ile diş etinin birleştiği sınıra kadar kontrollü olarak “C”
alınır. şeklinde yerleştirilir. Alt çenedeki dişler için yukarıya doğru, üst çenedeki dişler için
aşağıya doğru kaydırılarak diş fırçalama işleminden sonra dişler arasında kalan
besin kalıntılarının uzaklaştırılması sağlanır.
Sonuç
Çocuklarda ağız ve diş sağlığına ilişkin kalıcı ve istendik davranışlar
geliştirebilmek için, çocukları diş fırçalamaya teşvik edici aktivitelerde bulunması,
florürlü diş macunu ve diş iplerinin kullanılması, anne ve babaların bu konuda
bilgilendirilerek hem çocuklarına rol model olması hem de ağız hijyeni yönünden
çocuklarını eğitmesi ve düzenli diş hekimi kontrollerini yaptırılması ağız ve diş
sağlığı için kilit noktadır.
150
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Diş Sağlığı
• DİŞ SAĞLIĞI
•Ağız ve diş sağlığı hastalıklarından en önemlilerinden biri de diş çürükleridir.
genel sağlığın ayrılmaz bir parçası olan ağız-diş sağlığının, korunması ve
geliştirilmesine bebeklik yaşlarından itibaren başlanmalı ve ilerleyen yaşlarda
da devam edilmesinde ağız ve diş sağlığında koruyucu programların yeri
Özet
oldukça önemlidir.
•DİŞ GELİŞİMİ
•Okul çağındaki çocuğun var olan 20 süt dişi düşmeye ve yerine kalıcı dişler
çıkmaya başlamıştır. Bu dönemde çocuğun ağzında birçok eksik diş olur ve
yüz görünümü oldukça değişmiştir. Bu süreç genellikle 5 yaşında başlar ve
üçüncü azı dişleri hariç adölesan dönem öncesinde tamamlanır.
•Kalıcı Dişler
•Okul çağındaki çocukta ilk kalıcı dişler yaklaşık 6-7 yaşlarında çıkmaya başlar.
Kalıcı dişler çenede süt dişlerinin altında geliştikleri için kökleri yavaş yavaş
absorbe olur ve bu nedenle süt dişi düştüğünde sadece taç bölümü kalır.
Kalıcı dişlerin sürmesi alt 6 yaş azı dişleri (Molar 1) ile başlar ardından üst 6
yaş azı dizleri ile devam eder. Sonrasında sırasıyla alt kesici, üst kesici, alt yan
kesici, üst yan kesici şeklinde devam eder.
•DİŞ ÇÜRÜKLERİ
•Çocukluk çağlarında en sık rastlanan kronik hastalıklardan biri de diş
çürükleridir. Diş çürüğü dış etkenlerle oluşan, dişin sert dokularında yıkıma
yol açan, başlangıçta bulgu vermeyen, tersinmez bir hastalıktır.
•Çürük Oluşumu
•Diş çürüklerinin gelişimi, diş yüzeyi (konak), diyetteki karbonhidratlar
(beslenme) ve özgül oral bakteriler arasındaki ilişkiye bağlıdır. Diş
çürüklerinin oluşum sürecinde diş plağında asidik ortamı seven asidojenik
bakteriler baskındır. Çevresel faktörler diş plağı üzerinde patojen bakterilerin
seçilmesini mümkün kıldığında hastalık süreci başlar.
•Tükürük, düşük pH’ın tamponlanması ve demineralizasyon basınçlarının
yeniden mineralizasyon ile dengeye getirilmesinde önemli bir faktördür.
•Demineralizasyon ve remineralizasyon dengesini etkileyebilecek bir diğer
önemli faktör florürdür.
•Etiyolojisi
•Diş çürükleri sıklıkla diyetteki karbonhidratlar ve oral floranın diş minesi ile
etkileşimi sonucunda yeterli ağız hijyeninin sağlanamadığı durumlarda
oluşmaktadır.
•Epidemiyoloji
•Diş çürüğü gelişme riski, fermente olabilen karbonhidratların sık tüketilmesi,
günlük ağız hijyeni uygulamalarının ihmal edilmesi (kötü ağız hijyeni), diş
kontrolü için düzenli olarak diş hekimine gidilmemesi ve düşük
sosyoekonomik düzey ile yakından ilişkili olup, diş çürükleri sıklıkla
gelişmekte olan ülkelerde görülmektedir.
•Tedavi ve Koruma
•Çürük dişlerin büyük bir bölümü dolgu yapılarak tedavi edilir.
151
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Diş Sağlığı
152
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Diş Sağlığı
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Okul çağındaki çocuğun süt dişlerinin düşmeye başladığı yaş
aşağıdakilerden hangisidir?
a) 5 yaş
b) 6 yaş
c) 7 yaş
d) 8 yaş
e) 9 yaş
153
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Diş Sağlığı
8. Aşağıdakilerden hangisi diş sağlığı ve genel sağlık için günde üç ara öğünde
verilen sağlıklı atıştırmalıklar arasında yer almaz?
a) Yoğurt
b) Fıstık ezmesi
c) Peynir
d) Karamel
e) Sebze
10. Amerikan Pediatri Diş Hekimleri Birliğine göre diş ipi kullanımına başlama
yaş aralığı aşağıdakilerden hangisidir?
a) 1-4 yaş
b) 2-5 yaş
c) 3-6 yaş
d) 7-10 yaş
e) 8-12 yaş
Cevap Anahtarı
1.a, 2.e, 3.c, 4.d, 5.b, 6.e, 7.b, 8.d, 9.a, 10.b
154
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Diş Sağlığı
YARARLANILAN KAYNAKLAR
AAP, American Academy of Pediatrics (2014). Maintaining and Improving the Oral
Health of Young Children. Pediatrics, 134:1224-1229.
Doi:10.1542/peds.2014-2984
AAP, American Academy of Pediatrics (2021) Good Oral Health Starts Early. 12
Temmuz 2021 tarihinde https://www.healthychildren.org/English/healthy-
living/oral-health/Pages/Brushing-Up-on-Oral-Health-Never-Too-Early-to-
Start.aspx adresinden erişildi.
AAPD, American Academy of Pediatric Dentistry (2014). Fast Facts 20 Ağustos
2021 tarihinde https://www.aapd.org/assets/1/7/FastFacts.pdf adresinden
erişildi.
AAPD, American Academy of Pediatric Dentistry (2017). Policy on Dietary
Recommendations for Infants, Children, and Adolescents. 20 Ağustos 2021
tarihinde
https://www.aapd.org/globalassets/media/policies_guidelines/p_recdietar
y.pdf adresinden erişildi.
ADACOS, American Dental Association Council on Scientific Affairs. (2014) Fluoride
toothpaste use for young children. Journal of The American Dental
Association, 145 (2), 190. Doi:10.14219/jada.2013.47
Andrei, K., Dona, I.D.A., Cristina, B. & Dorina, A.-F. (2018). A Study concerning
tooth decay incidence in children with ages between 3 and 6 years. ARS
Medica Tomitana, 24, 174-178. Doi: 10.2478/arsm-2018-0036
Baginska, J., Rodakowska, E., Kobus, A. & Kierklo, A. (2021). The role of polish
school nurses in the oral health promotion for 7–19 year‑old children and
adolescents. European Archives of Paediatric Dentistry, 22:265-272.
Castellano, C.R., Rizzolo, D. (2012) Maximizing oral health in children: a review for
physician assistants, J Am Acad Physician Assist 25(7), 28–33.
Çavuşoğlu, H. (2019). Çocuk Sağlığı Hemşireliği, Cilt 1, 13. Baskı. (s. 105). Ankara:
Sistem Ofset Basımevi.
Çehreli S.B. Ağız Hastalıkları ve Diş Hekimliği. (2013) F. Sarıalioğlu, A. Varan, N.
Yazıcı ve Ö. Temel Köksoy (Çev. Ed.). Pediatri Tanı ve Tedavi (Current
Diagnosis and Treatment Serisi), 20. Baskı içinde (1107-1147). Ankara:
Güneş Tıp Kitabevleri.
Diş Hekimleri Birliği (2015).Süt Dişleri Tedavi Edilmeli Mi? 12 Temmuz 2021
tarihinde www.tdb.org.tr adresinden erişildi.
Ergün, A., Erol, S., Gür, K. & Şişman, N. (2016). Sağlığın Değerlendirilmesi. S.
Gözüm. (Ed.). Okul Dönemindeki Çocukların Sağlığının Geliştirilmesi,
Hemşireler ve Okul Sağlık Ofisi için Okul Toplumunun Sağlığı. İçinde (s. 67-
73). Ankara: Vize Yayıncılık.
155
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
Diş Sağlığı
FDI World Dental Federation (2019). Promoting oral health through fluoride
toothpaste. Adopted by the FDI General Assembly: 7 September 2018,
Buenos Aires, Argentina Original version adopted by the FDI General
Assembly: November 2000, Paris, France. International Dental Journal, 69,
17-18. Doi: 10.1111/idj.12469
Güçiz, Doğan, B. & Günerkan, B. (2012). Ağız ve Diş Sağlığı. Ç. Güler ve L Akın (Ed.).
Halk Sağlığı Temel Bilgiler Cilt III içinde (s.1854-1865). Ankara: Hacettepe
üniversitesi Yayınları.
Monse, B., Heinrich-Weltzien, R., Benzian, H., Holmgren, C., Van Palenstein
Helderman, W. (2010) PUFA--an index of clinical consequences of untreated
dental caries. Community Dent Oral Epidemiol, 38 (1), 77-82.
O’Conner Von, S. (2012) Growth and Development of the School Age Child.N.L.
Potts and B. Mandleco (Eds). Pediatric nursing caring for Childreb and Their
Family. Study Ware Online Third Edition In (pp 340).Canada: Delmar,
Cengage Learning.
Öncel, S., Akcan, A. & Meydanlıoğlu, A. (2016). Sağlığın Geliştirilmesi ve
Hastalıkların Önlenmesi. S. Gözüm (Ed.). Okul Dönemindeki Çocukların
Sağlığının Geliştirilmesi, Hemşireler ve Okul Sağlık Ofisi için Okul
Toplumunun Sağlığı içinde (s. 224-226). Ankara:Vize Yayıncılık.
Rodgers, C.C. (2015). Health Promotion of The School-Age Child and Family M.J.
Hockenberry and D. Wilson (Eds) Wong’s Nursing Care of Infants and
Children.10th Edition, In (pp 596-597) Canada: Elsivier, Mosby
Saner, G. & Süoğlu, Ö. (2002). Ağız boşluğu. O Neyzi ve T Ertuğrul (Ed.). Pediatri.
Cilt 2, 3. Baskı içinde (s. 755-756). İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri.
Sarıtaş, Nakip, Ö. (2017). Ağız boşluğu. M. Yurdakök (Çev. Ed.) Nelson Pediatrinin
Temelleri. 7. Baskı. içinde (s. 429-430) Ankara:Güneş Tıp Kitabevleri.
Şahin, Büyük, D., Çakmakçı, Çetinkaya, A., Özmen, D., Tayhan, A. (2018). 11-12 Yaş
grubu çocukların ağız ve diş sağlığı konusundaki bilgi ve davranışlarının
değerlendirilmesi. Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Fakültesi Elektronik
Dergisi, 11(2), 78-86.
Tekçiçek, M. (2014). Okul sağlığı programlarında ağız diş sağlığının önemi ve
kapsamı. Halk Sağlığı Günleri III. Ulusal Okul Sağlığı Sempozyumu (Kongre
kitabı). (s. 6-13) 8-9 Eylül, Ankara.
Vishwanathaiah, S. (2016). Knowledge, attitudes, and oral health practices of
school children in davangere. International Journal of Clinical Pediatric
Dentistry, 9(2), 172-176.
Wright, J.T., Hanson, N., Ristic, H., Whall, C.W., Estrich, C.G. & Zentz, R.R. (2014)
Fluoride toothpaste efficacy and safety in children younger than 6 years: a
systematic review. The Journal of the American Dental Association, 145 (2),
182-189.
156
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20
YETERLİ VE DENGELİ
BESLENME
açıklayabilecek
• Besin ögeleri ve vücuttaki
görevlerini açıklayabilecek
• Besin gruplarını açıklayabilecek
• Okul dönemi çocuklarının
beslenme alışkanlıklarını
açıklayabilecek
• Okul dönemi çocuklarında ÜNİTE
8
beslenme ile ilgili sorunları ifade
edebilecek.
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Yeterli ve Dengeli Beslenme
Et-tavuk-balık-yumurta-kuru
baklagiller-yağlı tohumlar-sert
kabuklu yemişler grubu
Besin Grupları
Diş çürükleri
Kansızlık (anemi)
Obezite (şişmanlık)
158
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Yeterli ve Dengeli Beslenme
GİRİŞ
Dünya Sağlık Örgütü sağlığı insanın fiziksel, zihinsel ve sosyal yönden tam bir
iyilik halinde olması durumu olarak tanımlamıştır. Beslenme; sağlığı korumak,
büyüme ve gelişmeyi sağlamak için vücudun gereksinim duyduğu ve canlılığın
sürdürülebilmesi için besin ögeleri ve enerjinin yeterli ve dengeli olarak vücuda
alınmasıdır. Yeterli ve dengeli beslenme ise; vücudun büyümesi, yenilenmesi ve
çalışması için gerekli olan enerji ve besin ögelerinin her birinin yeterli miktarlarda
alınması ve vücutta kullanılmasıdır. Yeterli ve dengeli beslenme; sağlığın
Yeterli ve dengeli korunması ve hastalıkların önlenmesinde temeldir. Yetersiz ve dengesiz beslenme
beslenme; vücudun
ise; vücudun günlük enerji ve besin ögesi ihtiyacının bütün besin gruplarından
büyümesi, yenilenmesi
ve çalışması için gerekli yeterli miktarda, kalitede ve çeşitte alınmaması durumudur.
enerji ve besin Çocukların doğumlarından itibaren sağlıklı olarak büyüme ve gelişmelerini
ögelerinin yeterli
sağlamak, daha az hasta olmak ve hastalıklardan daha çabuk iyileşmeleri için
miktarlarda alınmasıdır.
yeterli ve dengeli beslenmeleri önemlidir. Sağlıklı bir beslenme, vücudun gerektiği
şekilde çalışması, kendi kendini onarması için gerekli besleyici değeri olan gıdaların
alınmasıyla oluşur. Okul dönemi çocuklarının beslenme alışkanlıkları aile, okul,
arkadaşlar, televizyon gibi pek çok faktörden etkilenir. Okul dönemindeki çocuklar
genellikle kahvaltıyı atlar, büyük porsiyonlarda fazla miktarda kızartılmış yiyecek
ve şekerli içecek tüketirler. Ayrıca meyve ve sebzelerin yanı sıra süt ürünleri
alımını da azaltma eğilimindedirler. Arkadaşlarının sevdiği yiyecekler besin
seçimlerini değiştirmeye başlar. Bununla birlikte okul kantinleri çocuklara daha
cazip gelmeye başlayabilir, besin değeri ve enerjisi düşük besinlerle öğünlerini
geçiştirebilirler. Sağlıklı beslenme sağlık, büyüme ve zihinsel gelişimi sürdürür,
ileriki yaşlarda oluşabilecek kronik hastalıklardan korur. Çocukluk döneminde
yerleşen alışkanlıklar yetişkinlik döneminde de devam eder.
159
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Yeterli ve Dengeli Beslenme
ve şekerli içecek tüketirler. Ayrıca meyve ve sebzelerin yanı sıra süt ürünleri
alımını da azaltma eğilimindedirler. Arkadaşlarının sevdiği yiyecekler besin
seçimlerini değiştirmeye başlar. Bununla birlikte okul kantinleri çocuklara daha
cazip gelmeye başlayabilir, besin değeri ve enerjisi düşük besinlerle öğünlerini
Okul çağındaki geçiştirebilirler. Sonuç olarak, birçok okul çağındaki çocuğun diyeti, özellikle
çocukların beslenme kalsiyum ve potasyum başta olmak üzere minerallerden düşüktür ve çok fazla
alışkanlıkları okul, aile sodyum içerir.
ve çevreden etkilenir.
BESİN ÖGELERİ VE VÜCUTTAKİ GÖREVLERİ
Besinler; “besin ögesi” denilen yapı taşlarından oluşur. Besinlerin
yapısında bulunan besin ögeleri kendi içinde iki büyük gruba ayrılır;
1. Günlük diyetle fazla miktarda alınan ögeler makro besin ögeleridir.
Karbonhidratlar, yağlar ve proteinler makro besin ögeleridir ve vücuda enerji
sağlar.
2. Vücutta işlevleri çok önemli olmasına karşın az miktarda gereksinim
duyulan ögelere de mikro besin ögeleri denir. Vitaminler, mineraller ve su mikro
besin ögeleridir ve enerji oluşumuna yardımcı olurlar.
Karbonhidratlar
Karbonhidratlar karbon, hidrojen ve oksijenden oluşur. Günlük diyette
enerjinin temel kaynağıdır ve doğada en bol bulunan biyomoleküldür. Özellikle
bitkisel besinlerin yapısında daha çok bulunurlar. Ucuz enerji kaynağı olduğu için
insanların çoğunun diyetinde büyük oranda yer alır. Yiyeceklerde daha çok şeker
ve nişasta biçiminde bulunurlar.
Karbonhidratların görevleri;
160
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Yeterli ve Dengeli Beslenme
Örnek
tahıllardan elde edilen besinler (ekmek, un, kraker, bisküvi,
makarna, şehriye vb.), kuru baklagiller (fasulye, nohut, mercimek),
hayvansal gıdalar, süt ve süt ürünleri, anne sütü, kurutulmuş
meyveler, şekerli besinler (sofra şekeri, nişasta), bal, pekmez,
reçel, tahin helvası ve meyvelerin bir kısmıdır.
161
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Yeterli ve Dengeli Beslenme
durum ketozis olarak adlandırılır. Kanın alkalitesi çok azalırsa koma hali gelişir.
Karbonhidratlar fazla alınırsa vücutta yağa çevrilerek depolanır ve şişmanlığa
(obezite) neden olur.
Proteinler
Proteinler her canlı için yapısal ve yaşamsal önem taşırlar. Vücudun yapı
taşı olarak bilinirler. Vücudumuzun %16’sı proteinlerden oluşmaktadır. Kas, kemik
ve deride büyük miktarlarda protein bulunur.
Karbonhidratlar fazla Proteinlerin yapı taşı aminoasitlerdir. Proteinler 20 aminoasidin birleşimi
alınırsa vücutta yağa ile oluşur. Bunlardan sekiz tanesi vücutta sentez edilemez, dışarıdan besinlerle
çevrilerek depolanır ve
birlikte alınmalıdırlar. Bu nedenle bunlar elzem (esansiyel) aminoasitler olarak
şişmanlığa neden olur.
adlandırılır. Yetişkinler için gerekli sekiz aminoaside (lösin, izolösin, lizin, valin,
metionin, fenilalanin, teronin ve triptofan) çocuklarda histidin ve arginin de
eklenir. Elzem olmayan aminoasitler alanin, aspargin, aspartik asit, glutamik asit,
glutamin, glisin, prolin, serin, sistein ve trozindir. Sadece bir elzem aminoasit
eksikliğinde bile protein sentezi aksayabilir ve mental retardasyon (zeka geriliği)
görülebilir.
Proteinlerin görevleri;
162
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Yeterli ve Dengeli Beslenme
•Protein kaynakları:
Örnek
•Hayvansal protein kaynakları: Kalitesi bitkisel protein
kaynaklarına göre daha yüksektir ve elzem aminoasitlerin tümünü
içerir. Et, kümes hayvanları (tavuk, hindi), taze balık, yumurta, süt
ve süt ürünleri (yoğurt, peynir, kefir), anne sütü ve yumurta
hayvansal proteinlerdir. Bu besinler B vitamini, çinko, demir,
magnezyum, potasyum, kalsiyum ve omega-3 (balıkta) içerir.
Biyolojik değeri en yüksek olan protein kaynağı yumurtadır.
•Bitkisel protein kaynakları: Düşük kalitelidir ve elzem
aminoasitlerin tümünü içermez. Kuru baklagiller (soya fasulyesi,
nohut, mercimek, fasulye), tahıllar (buğday, mısır, bulgur, yulaf),
kuruyemişler (badem, fındık, yer fıstığı, ceviz), koyu ve açık yeşil
yapraklı sebzeler bitkisel proteinlerdir. Tahılların %79-90’ı, kuru
baklagillerin ise %69-90’ı sindirilir ve bunun da %40’ı vücut
proteinine dönüşür.
Yağlar (Lipitler)
Yağlar vücut tarafından yapılamaz ve besinlerle alınan yağ asidi
kaynaklarıdır. Yetişkin bir insan vücudunun yaklaşık %15’i yağdır. Anatomik
yapılarından dolayı kadınlarda bu oran %25’tir. Yağlar doymuş ve doymamış yağ
asitleri olarak iki gruba ayrılır.
Doymamış yağ asitleri: Bitkisel besinlerden elde edilen yağlarda doymamış
yağ asidi oranı yüksektir. Örneğin, zeytinyağı, ayçiçek yağı vb.
Doymuş yağ asitleri: Hayvansal besinlerde bulunur. Tereyağı, kuyruk yağı,
et, süt vb.
Yağların görevleri;
163
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Yeterli ve Dengeli Beslenme
•Yağ kaynakları
Örnek
164
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Yeterli ve Dengeli Beslenme
165
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Yeterli ve Dengeli Beslenme
166
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Yeterli ve Dengeli Beslenme
167
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Yeterli ve Dengeli Beslenme
yorgunluk,
depresyon
Biotin • Yağ ve karbonhidrat Yumurta sarısı, süt, Bulantı, kusma, dil
metabolizmasında, sakatatlar, et, bazı iltihabı (glossit),
• Aminoasitlerin meyve ve sebzeler kuru, pullu cilt,
yapımında, zayıf saçlar,
• C vitamininin kaşlarda dökülme,
emiliminde görev iştahsızlık, deride
alır. yaralar
• Saç, cilt ve tırnak
sağlığı için gereklidir.
Folik asit • Aminoasit ve kan Karaciğer, böbrek, Megaloblastik
hücrelerinin yapımı, et, süt ve süt anemi, gebelikte
• Protein sentezi, ürünleri, balık, eksikse bebekte
• Hücre bölünmesi yumurta, yeşil nöral tüp defekti
(DNA sentezindeki yapraklı sebzeler (beyin, omurga ve
rolü nedeniyle), omurilikte
• Antikor oluşumunda doğuştan sorun),
rolü vardır. kan yapımında
azalma, büyümede
gerilik
Mineraller
Mineraller; büyüme, gelişme, sağlığın korunması ve yaşamın sürdürülmesi
için gerekli inorganik kimyasallardır. Her bir mineralin vücudun çalışmasında
görevleri vardır. Başlıca mineraller; kalsiyum, fosfor, demir, sodyum, potasyum,
magnezyum, iyot, çinko, bakır, krom, florür, selenyum ve manganezdir.
Minerallerin vücuttaki görevleri, besinsel kaynakları ve yetersizlik belirtileri Tablo
8.2’de verilmiştir.
Minerallar; büyüme, Tablo 8.2. Minerallerin Vücuttaki Görevleri, Besinsel Kaynakları ve Yetersizlik
gelişme, sağlığın Belirtileri
korunması ve yaşamın Mineraller Görevleri Kaynağı Yetersizlik
sürdürülmesi için belirtileri
gereklidir. Kalsiyum • Kemik ve diş gelişimi ve Süt ve süt ürünleri, Çocuklarda
sağlığının korunmasında, sardalya, istiridye, raşitizm
• Normal kas kasılması ve somon, pekmez, (kemiklerde
gevşemesinde, susam, fındık, kuru şekil
• K vitamini ile birlikte kan baklagiller, kurutulmuş bozukluğu),
pıhtılaşmasında, meyveler, yeşil yaşlılarda
• Hücrelerin bir arada sebzeler osteoporoz
tutulmasında, (kemik
• Kalp ritminin erimesi),
düzenlenmesinde, osteomalazi
• Normal sinir iletiminde görev (kemiklerde
alır yumuşama),
168
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Yeterli ve Dengeli Beslenme
kemik ve
dişlerde
bozukluk, kalp
ve kas spazmı,
bacaklarda
kramplar
Fosfor • Enerji döngüsü için gereklidir Süt ve süt ürünleri, et Kemik, kas,
(ATP). ve et ürünleri, balık, kan ve sinir
• Hücre içi ve dışı sıvıların yumurta, kuru hücrelerinde
dengede tutulmasını sağlar. baklagiller, tahıllar bozukluklar,
• Hücre yenilenmesi ve güçsüzlük,
çoğalmasında DNA ve halsizlik, kemik
RNA’nın yapılmasında görev ağrısı, büyüme
alır. geriliği
Demir • Hemoglobinin bir kısmını Kırmızı et, karaciğer, Anemi,
oluşturarak oksijen taşır. dalak gibi sakatatlar, sinirlilik,
• Enerji metabolizmasında kuru fasulye, pekmez, solgunluk,
görev alır. yumurta, kuru üzüm, yorgunluk,
• Beslenme ile ilişkili anemi ve kuru baklagiller, yeşil letarji (uykuya
yorgunluğu önler. yapraklı sebzeler, süt eğilim), baş
• Enfeksiyona karşı direnci dönmesi,
artırır. tırnaklarda
incelme
Sodyum • Su dengesinin korunmasında, Tuz, maden suları, Halsizlik, baş
• Besinlerin hücre duvarından kabartma tozu dönmesi,
geçişinde rol alır. dikkati
toplamada
güçlük,
tansiyonda
düşme, baş
ağrısı, kaslarda
yorgunluk,
zihin
bulanıklığı
Potasyum • Su ve mineral dengesinin Kahve, yeşil yapraklı Kaslarda
korunması, sebzeler, muz, hurma, güçsüzlük ve
• Besinlerin hücre içine kuru baklagiller, kuru kramplar,
taşınması, meyveler, patates, halsizlik, kalp
• Sinir iletiminde rol oynar. domates, fındık, ritminde
zeytin, sarımsak bozukluk,
iştahsızlık
Magnezyum • Sinirlerde ve kas zarlarında Kuru baklagiller, Kaslarda
elektrik potansiyelini tahıllar, yeşil yapraklı kasılmalar,
sebzeler, yağlı büyüme ve
169
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Yeterli ve Dengeli Beslenme
170
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Yeterli ve Dengeli Beslenme
Su
Su, tüm vücut dokularının önemli bir bileşenidir ve hayatta kalmak için
gereklidir; insanlar susuz yaşayabileceklerinden çok daha uzun süre yemeksiz
yaşayabilirler. Su, bir yenidoğanın vücut ağırlığının yaklaşık %70-75'ini, normal bir
yetişkinin vücut ağırlığının yaklaşık %60'ını oluşturur. Vücut suyunun %10 kaybı
ölümle sonuçlanır. Vücudun su gereksinimini vücut yüzey alanı, çevresel sıcaklık ve
aktivite gibi faktörler belirler. Bu gereksinim içme suyu, katı gıdaların sindirimi ve
besinlerden enerji elde edilirken oluşan metabolik sudan karşılanır.
Fiziksel aktivitenin arttığı durumlar, ateşli hastalıklar, kusma ve ishal su
gereksinimini artırır. Çocuklar ayrıca buharlaşma ve dehidratasyon (aşırı sıvı kaybı
sonucu oluşur) yoluyla yetişkinlere göre daha hızlı su kaybı yaşarlar. Şeker varlığı
su emilimini yavaşlatabileceğinden, çocuklar ve yetişkinler şekerli içecekler yerine
su içmeye teşvik edilmelidir.
Suyun görevleri;
171
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Yeterli ve Dengeli Beslenme
172
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Yeterli ve Dengeli Beslenme
Potasyum, 3.8 3.8 3.8 3.8 3.8 3.8 4.5 3.8 4.5 4.5 4.5 4.5 4.5 4.5
mg/gün
Sodyum, 190 190 190 190 190 190 220 220 220 220 220 220 220 220
mg/gün 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0 0
Çinko, 5.5 5.5 7.4 7.4 7.4 7.4 7.4 7.4 7.4 7.4 10.7 10.7 10.7 10.7
mg/gün
Bakır, mg/gün 1 1 1 1 1 1 1 1 1.3 1.1 1.3 1.1 1.3 1.1
A vitamini, 300 300 400 400 400 400 400 400 400 400 600 600 600 600
mcg RE/gün
D vitamini, 15 15 15 15 15 15 15 15 15 15 15 15 15 15
mcg
E vitamini, 9 9 9 9 9 9 9 9 13 11 13 11 13 11
mg/gün
K vitamini, 55 55 55 55 55 55 60 60 60 60 60 60 60 60
mcg/gün
C vitamini, 30 30 45 45 45 45 45 45 45 45 70 70 70 70
mg/gün
Tiamin, 0.6 0.6 0.6 0.6 0.6 0.6 0.9 0.9 0.9 0.9 0.9 0.9 0.9 0.9
mg/gün
Riboflavin, 0.6 0.6 0.6 0.6 0.6 0.6 0.9 0.9 0.9 0.9 0.9 0.9 0.9 0.9
mg/gün
B6 vitamini, 0.6 0.6 0.6 0.6 0.6 0.6 1 1 1 1 1 1 1 1
mg/gün
B12 vitamini, 1.5 1.5 2.5 2.5 2.5 2.5 2.5 2.5 2.5 2.5 3.5 3.5 3.5 3.5
mcg/gün
Folat mcg/gün 140 140 200 200 200 200 200 200 200 200 270 270 270 270
Niasin 6.7 6.7 6.7 6.7 6.7 6.7 6.7 6.7 6.7 6.7 6.7 6.7 6.7 6.7
/1000kkal
AA= Az Aktif
OA: Orta Aktif
BESİN GRUPLARI
Sağlıklı beslenme için besin çeşitliliğinin sağlanması ve günlük gereksinim
duyulan enerji ve besin ögelerinin besinlerle vücuda alınması gerekmektedir.
Besinler içerdikleri besin ögelerine göre dört grupta sınıflanmaktadır.
173
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Yeterli ve Dengeli Beslenme
174
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Yeterli ve Dengeli Beslenme
Elma, portakal, mandalina, karpuz, çilek, kiraz gibi bütün meyveler meyve
grubuna girmektedir. Meyveler vücudumuzun lif, potasyum ve C vitamini
gereksinimini karşılamaktadır. Taze sıkılmış meyve suları ve kurutulmuş meyveler
de bu gruba girmektedir. Meyve suları lif içermediğinden besinsel katkısı azdır. Bu
nedenle meyveler bütün olarak tüketilmelidir.
İçerdikleri besin ögeleri farklı olduğu için her renk ve türde sebze ve meyve
Her renk ve türde tüketilmeli, çeşitlilik sağlanmalıdır. Bütün meyve ve sebzeler yetiştikleri mevsimde
sebze ve meyve tüketilmelidir.
tüketilmeli, çeşitlilik
Besin gruplarının yaş dönemleri ve cinsiyete göre tüketilmesi önerilen
sağlanmalıdır.
günlük porsiyon miktarları Tablo 8.5’de gösterilmiştir.
Tablo 8.5. Besin Gruplarının Yaş Dönemleri ve Cinsiyete Göre Tüketilmesi Önerilen Günlük
Porsiyon Miktarları
Süt-yoğurt- Ekmek ve Sebzeler için Meyveler için
peynir için tahıllar için önerilen günlük önerilen
önerilen önerilen toplam günlük toplam
günlük toplam günlük toplam porsiyon porsiyon
porsiyon porsiyon miktarları miktarları
miktarları miktarları
Yaş Erkek Kız Erkek Kız Erkek Kız Erkek Kız
4-6 2,5 2,5 2,5-3 2,5 2 2 1,5-2 1,5
yaş
7-10 3 3 3-4 3-3,5 2-2,5 2-2,5 2 2
yaş
11-14 3 3 4,5-5 4-4,5 2-2,5- 2-2,5- 2,5 2-2,5
yaş 3,5 3
175
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
Yeterli ve Dengeli Beslenme
176
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20
Yeterli ve Dengeli Beslenme
Diş Çürükleri
Diş çürükleri, şeker içeren besinlerin alım miktarı, sıklığı ve ağız bakımı ile
ilişkilidir. Yüksek miktarlarda ve sık sık şeker ve asitli içecek tüketimi diş
çürüklerine yol açmaktadır. Bu tür besinlerin öğün aralarında değil, ana öğün ile
tüketilmesi ve çocukların elma, havuç gibi besinleri ısırarak yemeleri sağlanmalıdır.
Ayrıca şeker gereksinimini meyve ve sebzelerden karşılamak, aktif olarak büyüyen
çocuk için gerekli besinleri sağlarken aslında diş çürümesine karşı koruyabilir. Diş
çürüğünü önlemek için çocukların dişlerini her gün düzenli olarak fırçalamaları
sağlanmalıdır.
Kansızlık (Anemi)
Yetersiz ve dengesiz beslenme, menstruasyonla olan kayıplar nedeniyle
demir eksikliği anemisi gelişebilmektedir. Anemi zihinsel gelişimi bozma,
enfeksiyonlara yatkınlığı artırma ve çocuğun gelişimini yavaşlatma gibi sorunlara
yol açabilir. Beslenmede vücut tarafından kolaylıkla emilen hem demir içeren
besinler (kırmızı et) tercih edilmelidir. Demir emilimini artırmak için hem olmayan
demir içeren yumurta, kabuklu yemişler, baklagiller, tahıllar ve sebzeler gibi
besinler C vitamininden zengin besinler (turunçgiller, diğer meyve ve sebzeler) ile
tüketilmelidir.
Obezite (Şişmanlık)
Obezite, yağ dokusunun artmasıyla ortaya çıkan sosyal, psikolojik ve ciddi
tıbbi sorunlar yaratabilen önemli bir sağlık problemidir. Çocuklarda obezite
yaygınlığı endişe verici bir oranda artmaktadır.
Türkiye’de ilköğretim çağı çocuklarının %6.5’inin şişman, %14.3’ünün fazla
kilolu olduğu ve 6-9 yaş her üç çocuktan birinin fazla kilolu ya da obez olduğu
saptanmıştır. Ayrıca çocuk yaşta başlayan obezite çok erken yaşlarda Tip 2
diyabetin görülmesine neden olmaktadır. Obezite, çocuk ve adölesanlarda
hipertansiyona, hiperlipidemi ile beraber metabolik sendroma yol açarak yetişkin
dönemde kardiyovasküler hastalıkların oluşma riskini artırmaktadır. Aşırı kilolu ya
da obez çocuklar; fiziksel aktivitede yetersizlik, uyku sorunları, görünümünden
memnun olmama, damgalanma, yaşam kalitesinde düşme, dikkat eksikliği, benlik
saygısında azalma, özgüven eksikliği, arkadaş ilişkilerinde bozulma, okula uyumda
177
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21
Yeterli ve Dengeli Beslenme
Obeziteden korunma
Çocuk ve adölesan döneminde oluşan obezite, yetişkinlik dönemi obezitesi
için zemin hazırlamaktadır. Bu sebeple obeziteden korunma gebelik döneminden
178
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22
Yeterli ve Dengeli Beslenme
179
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23
Yeterli ve Dengeli Beslenme
180
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24
Yeterli ve Dengeli Beslenme
181
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 25
Yeterli ve Dengeli Beslenme
• BESİN GRUPLARI
•Sağlıklı beslenme için besin çeşitliliğinin sağlanması ve günlük gereksinim
duyulan enerji ve besin ögelerinin besinlerle vücuda alınması gerekmektedir.
Besinler dört grupta sınıflanmaktadır.
•Süt ve ürünleri grubu; süt, yoğurt, peynir, kefir, çökelek ve süt tozu gibi
Özet (devamı)
ürünlerden oluşmaktadır. Okul çağı çocuklarının günde 2,5 porsiyon süt ve
süt ürünlerinden tüketmesi önerilmektedir.
•Et-Tavuk-Balık-Yumurta-Kuru Baklagiller-Yağlı Tohumlar-Sert Kabuklu
Yemişler Grubu; et, balık, deniz ürünleri, yumurta, kuru baklagiller
(mercimek, kuru fasulye, nohut vb.), yağlı tohumlar (ceviz, badem, fındık,
fıstık vb.) bu grupta yer alır. Bu gruptan günlük 1,5-2 porsiyon tüketilmelidir.
•Ekmek ve Tahıllar Grubu; pirinç, buğday, yulaf, mısır, çavdar gibi tahılları ve
ekmek, kraker, makarna, bulgur, irmik, erişte, un ve bunlarla yapılan
besinleri içerir. Günde 4-5 porsiyon tahıl ve tahıl ürünleri tüketilmelidir.
•Sebze ve Meyve Grubu; içerdikleri besin ögeleri farklı olduğu için her renk ve
türde sebze ve meyve tüketilmeli, çeşitlilik sağlanmalıdır. Bütün meyve ve
sebzeler yetiştikleri mevsimde tüketilmelidir.
•Besin gruplarının içinde yer almayan yağ ve şekerler de beslenmede enerji
dengesinin sağlanmasında ve yiyecek hazırlanmasında kullanılan besinlerdir.
•OKUL DÖNEMİ ÇOCUKLARININ BESLENME ALIŞKANLIKLARI
•Çevre, aile, kültür ve sosyoekonomik durum gibi pek çok faktör çocukların
beslenme alışkanlıklarını etkiler. Okul dönemi çocuğunun beslenmesinde
aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir:
•Çocukların fiziksel aktivite ve spor yapması sağlanmalıdır.
•Öğünler aile ile birlikte tüketilmeli, sofra kavramı öğretilmelidir.
•Öğün süresi çok uzun olmamalı, 20-30 dakikayı geçmemelidir.
•Ekran karşısında yemek yenmemelidir.
•Çocuğun porsiyonları yaşına uygun olmalıdır.
•Çocuğa düzenli kahvaltı yapma alışkanlığı kazandırılmalıdır.
•Besin ögeleri çocuğun günlük gereksinimine göre dengelenmelidir.
•Öğün aralarında yüksek kalorili besin tüketilmemesi sağlanmalıdır.
•Besinler içeriklerine uygun şekilde pişirilmelidir.
•Tuz ve şeker ilave edilmiş, paketli hazır gıdalardan uzak durulmalıdır.
•Çocuklara ve ailelerine sağlıklı beslenme konusunda bilgilendirme
yapılmalıdır.
•OKUL DÖNEMİ ÇOCUKLARINDA BESLENME İLE İLGİLİ SORUNLAR
•Çocuğun ne miktarda ve hangi tür besinlere ihtiyacı olduğunun bilinmemesi,
besin alımındaki düzensizlikler, yanlış besin seçimleri, besinlerin
hazırlanması, pişirilmesi ve saklanmasındaki hatalı uygulamalar beslenme ile
ilgili sorunlara yol açabilmektedir. Okul döneminde beslenme kaynaklı diş
çürükleri, kansızlık (anemi), kalsiyum ve D vitamini yetersizliği ve obezite
(şişmanlık) gibi sorunlar görülebilmektedir.
182
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 26
Yeterli ve Dengeli Beslenme
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi pek çok okul çocuğunun beslenme özellikleri
arasında söylenemez?
a) Okul, televizyon ve arkadaşlar beslenme alışkanlıklarını etkiler.
b) Genellikle kahvaltıyı atlarlar.
c) Kızartılmış yiyecek ve şekerli içecek tüketirler
d) Okul kantinleri çocuklara daha cazip gelmeye başlar
e) Beslenme içerikleri besin değeri açısından uygun ve yeterlidir.
183
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 27
Yeterli ve Dengeli Beslenme
Cevap Anahtarı
1.e, 2.d, 3.d, 4.d, 5.c, 6.e, 7.a, 8.b, 9.e, 10.b
184
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 28
Yeterli ve Dengeli Beslenme
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Acar, A. (2020). Sağlıklı anne ve çocuk beslenmesi (4. baskı). Ankara: Eğiten Kitap
Yayıncılık.
Aktümsek, A., Güler, G.Ö., Çakmak, Y.S., Zengin, G. & Uysal, Ş. (2019). Beslenme
ilkeleri (1. basım). Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık Eğitim Danışmanlık Ltd. Şti.
Anderson, Y. C., Wynter, L. E., Treves, K. F., Grant, C. C., Stewart, J. M., Cave, T. L.,
... & Hofman, P. L. (2017). Assessment of health-related quality of life and
psychological well-being of children and adolescents with obesity enrolled
in a New Zealand community-based intervention programme: an
observational study. BMJ Open, 7(8): e015776.
Arlı, M., Şanlıer, N., Küçükkömürler, S. ve Yaman, M. (2021). Anne ve çocuk
beslenmesi. (10. Baskı). Ankara: Pegem Akademi.
Berbari, A. & Mancia, G. (2018). Disorders of Blood Pressure Regulation.
Switzerland: Springer International Publishing.
Börnhorst, C., Wijnhoven, T. M., Kunešová, M., Yngve, A., Rito, A. I., Lissner, L., ...
& Breda, J. (2015). WHO European Childhood Obesity Surveillance Initiative:
associations between sleep duration, screen time and food consumption
frequencies. BMC Public Health, 15(442): 1-11.
Bulduk, S., ve Bulduk, E. Ö. (2019). Beslenme ve sağlık. (1. Basım). Ankara: Nobel
Akademik Yayıncılık Eğitim Danışmanlık Ltd. Şti.
Cauwenberghe, E.V. et. al., (2010). Effectiveness of school-based interventions in
Europe to promote healthy nutrition in children and adolescents: systematic
review of published and ‘grey’ literature. British Journal of
Nutrition. 103(6): 781-97.
Centers for Disease Control and Prevention (CDC) (2011). School health guidelines
to promote healthy eating and physical activity. MMWR, 60. 29.05.2021 tarihinde
mmwr-school-health-guidelines.pdf (cdc.gov) adresinden erişildi
Chi, D.L., Luu, M. & Chu, F. (2017). A scoping review of epidemiologic risk factors
for pediatricobesity: Implications for future childhood obesity anddental caries
prevention research. Journal of Public Health Dentistry, 77: S8-S31
Dabas, A., & Seth, A. (2018). Prevention and management of childhood obesity.
Indian Journal of Pediatrics, 85: 546-53
Danquah, F.I., Ansu-Mensah, M. Bawontuo, V., Yeboah, M., Udoh, R.H., Tahiru, M.
185
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 29
Yeterli ve Dengeli Beslenme
& Kuupiel, D. (2020). Risk factors and morbidities associated with childhood
obesity in sub-Saharan Africa: A systematic scoping review. BMC
Nutrition, 6(37): 1-14.
Datar, A. (2017). The more the heavier? Family size and childhood obesity in the
US. Social Science Medicine, 180: 143-151
Davies, H.D., Fitzgerald, H.E. & Silk, K.J. (2019). Obesity in childhood and
adolescence. USA: ABC-CLIO, LLC.
Demirci, Ü. (2021). Pediatrik beslenme. Antalya: Kongre Kitabevi.
Farajian, P.,Panagiotakos, D. B., Risvas, G., Malisova, O., & Zampelas, A. (2014).
Hierarchical analysis of dietary, life style and family environment risk factors for
childhood obesity: The GRECO study. European Journal of Clinical Nutrition,
68(10): 1107-1112.
Freemark, M.S. (2018). Pediatric Obesity. Etiology, Pathogenesis and Treatment.
(Second edition). Switzerland: Springer International Publishing.
Hardy, L. L., Mihrshahi, S., Gale, J., Drayton, B. A., Bauman, A., & Mitchell, J.
(2017). 30-year trends in overweight, obesity and waist-o-height ratio by
socioeconomic status in Australian children, 1985 to 2015. International
Journal of Obesity, 41(1): 76-82
Hassink, S.G. (2007). A guide to pediatric weight management and obesity. USA:
Lippincott Williams & Wilkins.
Jackson, C.G, (2013). Childhood obesity causes, management and challenges. New
York: Nova Science Publishers.
Kang, N.R. & Kwack, Y.S. (2020). An Update on Mental Health Problems and
Cognitive Behavioral Therapy in Pediatric Obesity. Pediatric Gastroenterology,
Hepatology & Nutrition. 23(1): 15-25
Kaplan, D.M. (2019). Encyclopedia of food and agricultural ethics. (Second
edition). Netherlands: Springer Nature B.V
Karaağaoğlu, N. & Samur, G. (2020). Anne ve çocuk beslenmesi. (10. Baskı).
Ankara: Pegem Akademi.
Kumar, S., & Kelly, A.S. (2017). Review of childhood obesity: from epidemiology,
etiology, and comorbidities to clinical assessment and treatment. Mayo Clinic
Proceedings. 92(2): 251-265.
Lu, W., Diep, C. S., & McKyer, E.L.J. (2015). Risk factors for childhood obesity
186
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 30
Yeterli ve Dengeli Beslenme
187
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 31
Yeterli ve Dengeli Beslenme
188
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 32
Yeterli ve Dengeli Beslenme
189
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 33
ÖZ BAKIM GELİŞİMİ
• Öz Bakım
• Hijyen
İÇİNDEKİLER
OKUL DÖNEMİNDE
GELİŞİM
Dr. Öğr. Üyesi
Elif BİLSİN
KOCAMAZ
• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
• Öz bakım, hijyen ve kişisel hijyen
tanımını yapabilecek,
• Okul dönemi çocuklarında öz
bakım becerilerini kavrayabilecek,
• Okul dönemi çocuklarında öz
bakım becerilerinin önemini
kavrayabilecek,
HEDEFLER
9
• Okul dönemi çocuklarına kişisel
hijyen alışkanlıklarını nasıl
kazandırabileceğini
kavrayabileceksiniz.
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Öz Bakım Gelişimi
Öz Bakım
Becerilerinin Önemi
Öz Bakım Becerilerini
Geliştirmek İçin Gerekli
Yapı Taşları
Çocukların Öz Bakım
Çocukların Öz Bakım
Becerilerini Geliştirmek
Öz Bakım Becerileri Nasıl
Geliştirilir? İçin Ebeveynlerin
Yapması Gerekenler
Çocukların Yaşlarına
Göre Öz Bakım
Becerileri Önerilen Uyku Saati
Alışkanlıkları
Geliştirmesine Yardımcı
Kişisel Hijyen İpuçları
Banyo
Çocuklara Saç Yıkama
Alışkanlıklarını Bulaşma Yolları
Öğretmek
Saç Hijyeni
Belirtiler
Bit
Akne Evde Teşhisi
Hijyen
Temizliği ve
Kulak Hijyeni Tedavisi
Çocuklara El Yıkama
El Hijyeni Alışkanlıklarını
Öğretmek
Kıyafet Hijyeni
191
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Öz Bakım Gelişimi
GİRİŞ
Öz bakım, çocukların bağımsızlığına ve özerkliğine giden önemli bir adım
olması sebebiyle çocukların gelişiminin önemli bir parçasıdır. Çocuklar öz bakım
becerilerini geliştirdikçe, bağımsızlık seviyeleri de artacaktır. Çocukların
bağımsızlıkları arttıkça ebeveynler kendilerine daha fazla zaman ayıracaktır. Ayrıca
bu beceriler, gelişmekte olan çocuklarda bağımsızlık ve güven duygusunu
oluşturur.
Öz bakım becerileri, çocukların görevlerini planlama ve sıralama, gerekli
materyalleri organize etme ve günlük işleri yapmak için gerekli becerileri
geliştirmelerinde önemli bir role sahiptir. Günlük yaşam becerilerinin yanı sıra okul
ile ilgili birçok görevde de gereklidir.
ÖZ BAKIM
Öz bakım, temel bir yaşam becerisidir. Çocuklar büyüdükçe kendilerine
bakmalarını ve daha bağımsız olmalarını sağlayan becerileri öğrenirler. Bu
becerilere “öz bakım” denir. Öz Bakım becerileri giyinme, banyo yapma, yemek
yeme ve diş fırçalama gibi günlük yaşam aktivitelerini içerir. Çocuğun sağlığı için
önemli olması sebebiyle uyku da bu bakım becerilerine dahildir. Öz bakım
becerilerinin her çocuğun kişiliğine, yeteneğine ve yaşam deneyimlerine bağlı
Öz Bakım becerileri olarak farklı şekilde ilerleyeceğini ve gelişeceğini unutmayın.
giyinme, banyo yapma,
yemek yeme ve diş Öz Bakım Becerilerinin Önemi
fırçalama gibi günlük
yaşam aktivitelerini Temel öz bakım becerilerini kazanmak çocukların bağımsız olmasında çok
içerir. önemli bir rol oynar. Anne ve babanın yardımı olmadan kendi gereksinimini
192
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Öz Bakım Gelişimi
193
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Öz Bakım Gelişimi
• Çocuğunuzu dahil edin: Çocuğunuzu yaşına bağlı olarak sofrayı kurma veya
bulaşıkları yıkama gibi günlük yaşam aktivitelerine dahil edin.
• Alan yaratın: Çocuğun alanlarını bağımsız olması için ayarlayın.
• Rol modeli olun: Ebeveynler için dişlerini fırçalamak sabah rutinin bir
parçası değilse çocukları için de diş fırçalamak sabah rutinin bir parçası
olmayacaktır.
Çocukların öz bakım • Olumlu geri bildirimde bulunun: Onları övün, alkışlayın ve denemeye
becerilerinin rutinlerle
devam etmeleri için onları teşvik edin.
geliştiğini unutmayın.
• Rutin oluşturun: Çocukların öz bakım becerilerinin rutinlerle geliştiğini
unutmayın. Çocuklar için rutini kolaylaştırmanın yolu tutarlı, uygulanabilir
ve öngörülebilir bir sabah ve yatma rutini oluşturmaktır (Tablo 9.1.)
Yatağı toplamak
Tuvalete gitmek
Yüzü yıkamak
Kahvaltı yapmak
Dişleri fırçalamak
Geceliği çıkarmak
Kıyafet giymek
Saçı taramak
Çantayı düzenlemek
194
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Öz Bakım Gelişimi
5-6 Yaş
• Kendi kendine yardım almadan giyinebilir.
• Kendini kendine yemek yiyebilir.
10 yaşından sonra • Duyguları ifade edebilir.
çocuklar birçok öz
• Okulda beslenme çantasını, kilitli poşetleri ve gıda ambalajlarını açabilir.
bakım becerilerini
bağımsız olarak • Sırada oturmak, ödevlerini yapmak gibi öğretmenin talimatlarını yapabilir.
yapabilirler. • Uyumak için yatağına tek başına gidebilir.
• Yardım alarak okul ve diğer geziler için çantasını düzenleyebilir.
6-7 Yaş
• Okulda beslenme çantasını, kilitli poşetleri ve gıda ambalajlarını açabilir.
• Uyumak için yatağına tek başına gidebilir.
• Farklı tat ve dokudaki yiyecekleri yiyebilir.
• Kendi kendine banyo yapabilir.
• Çok az yardım ile okul ve diğer geziler için çantasını düzenleyebilir.
• Duygularını ifade edebilir.
• Gündüz ve gece kendi kendine tuvalete gidebilir.
• Zamanı bilir.
• Kendini kendine çatal bıçağı zorlanmadan kullanarak yemek yiyebilir.
• Top oynayabilir, topun hareketine göre vücut hareketlerini koordine
edebilir.
• Dört veya beş çocukla grup oyunu oynayabilir.
• Tahıl gevreğini kaseye dökmek gibi kendisi için basit yemekler
hazırlayabilir.
7-8 Yaş
• Okulda beslenme çantasını, kilitli poşetleri ve gıda ambalajlarını açabilir.
• Çok az yardım ile okul ve diğer geziler için çantasını düzenleyebilir.
• Olayları hatırlayabilir ve açıklayabilir.
• Düşüncelerini sözlü ve yazılı olarak ifade edebilir.
• Duyguları ifade edebilir.
• Kendi kendine banyo yapabilir.
• Ev işleri gibi günlük aktivitelerde daha fazla sorumluluk alabilir.
• Parayı bilir.
• Zamanı bilir ve zaman yönetimi becerileri gelişmeye devam eder.
• Sandviç yapmak gibi kendisi için basit yemekler hazırlayabilir.
8-9 Yaş
• Uygun giysi seçimi de dahil tüm giyinme aktivitelerini bağımsız olarak
yapabilir.
• Saçlarını tarayabilir.
195
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Öz Bakım Gelişimi
Uyku
Büyüme hormonu uykuda salgılandığı için düzenli uyku, çocukların büyüme
ve gelişmesinde büyük öneme sahiptir. Çocukların bir sonraki günün
aktivitelerinde gerekli olan enerjiye sahip olmaları için yeterli uyku almaları
önemlidir.
196
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Öz Bakım Gelişimi
HİJYEN
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) hijyeni, hastalıkların yayılmasını önlemeyi
sağlayan ve sağlığı koruyan uygulama ve koşullar olarak tanımlamaktadır. Hijyen
çok sayıda bulaşıcı hastalıkları önlemeye yardım eder.
Kişisel Hijyen
Kişisel bakım olarak da bilinen kişisel hijyen, vücudun temizlenmesidir. Saç,
vücut, ayak, tırnak, cinsel organ, diş ve kıyafetlerin temizliğini kapsamaktadır.
197
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Öz Bakım Gelişimi
Banyo
Banyo, vücudun temel bakımıdır. Vücudun dış yüzeyinin temizlenmesi
işlemidir. Ilık su ve sabunla banyo yapmak, vücudun temiz kalmasına yardım eder.
Kötü kokudan sorumlu olan derideki bakterileri öldürdüğü için vücuttan gelen
kokuyu ve baş bitini önler, rahatsızlık ve kaşıntı hissini azaltır. Bu sebeple banyo
kişisel hijyenin önemli bir parçasıdır.
Çocukların saç ve vücutlarından kir, yağ, ter ve benzeri maddeleri
uzaklaştırmak için düzenli olarak banyo yapmaları teşvik edilmelidir. Banyo yapma
sıklığı çocukların yaşına ve aktivitelerine bağlı olarak çocuktan çocuğa
değişmektedir. Çok aktif çocukların her gün banyo yapmaları gerekirken daha az
aktif olan çocukların ise banyo yapma ihtiyacı azalmaktadır.
198
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Öz Bakım Gelişimi
Banyo zamanı her yaşta çocuk için eğlenceli hale getirilmelidir. Bunun için
ebeveynler kız ve erkek çocukları için banyo kontrol listesi hazırlayabilir.
199
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Öz Bakım Gelişimi
Saç Hijyeni
Saç bakımı, insanların temiz ve sağlıklı görünmesini sağlar. Düzenli saç
yıkama, çocukların saçlarındaki kir ve yağları giderir, saç derisindeki enfeksiyonları
ve diğer sağlık sorunları riskini azaltmaya yardım eder. Çocukların saçlarının aşırı
yıkanması, hassas saç derilerindeki yağı azaltarak kuru ve pul bir cilde neden
olabilir. Her çocuğun saçı ve saç derisi farklı olduğundan ve saç ve saç derisinin yağ
miktarı zamanla değiştiğinden (genelde ergenliğe yaklaştıkça ve ergenliğe girince
artar) saçlarını yıkanma sıklığı da değişecektir. Bazı çocukların saçlarını her gün
yıkaması bazılarının ise haftada 2 ya da 3 kez yıkaması gerekmektedir.
Çocuğun saç yıkama sıklığını belirlemek için saç tipi (düz, kıvırcık, yağlı,
kuru), yaşı ve aktivite düzeyi göz önünde bulundurulmalıdır.
Tablo 9.2. Amerikan Dermatoloji Akademisinin 8-12 Yaş Arası Çocuklar İçin Saç Yıkama
Sıklığı Önerisi (https://www.aad.org/public/parents-kids/healthy-
habits/parents/wash-hair)
Çocukların Bireysel Özellikleri ve Yaş Grubu Saç Yıkama Sıklığı Önerisi
• 12 yaşında veya ergenliğe giren çocuklar • Gün aşırı veya her gün
• Yağlı ve düz saçı olan çocuklar yıkayın
• Aktif olan (açık havada oynayan, spor
yapan veya yüzen) çocuklar
İstisna: Kuru veya kıvırcık saçları olan
çocuklar
• 8-11 yaş arasındaki çocuklar • Haftada 1 veya 2 kez
Çocuğun saç yıkama İstisna: Kuru veya kıvırcık saçları olan yıkayın
sıklığını belirlemek için çocuklar
saç tipi (düz, kıvırcık,
• Kuru, kıvırcık, Afrika kökenli ya da örgülü • 7-10 günde bir yıkayın
yağlı, kuru), yaşı ve
aktivite düzeyi göz saçları olan çocuklar
önünde
bulundurulmalıdır.
Çocukların mevcut saç yıkama sıklığını değerlendirmek için banyo sırasında
çocuğun saçına ve saç derisine bakılmalıdır. Bu değerlendirme sırasında çocuğun
saçı ve saç derisinin yağlı olduğu fark edilirse saç ve saç derisindeki yağ azalana
kadar haftalık mevcut saç yıkama sıklığına bir saç yıkama eklenmeli; çocuğun
saçının döküldüğü, donuk ya da kuru olduğu fark edilirse dökülme, donukluk ya da
kuruluk azalana kadar haftalık mevcut saç yıkama sıklığından bir saç yıkama
çıkarılmalıdır.
200
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Öz Bakım Gelişimi
• Saç ve saç derisini ılık suyla ıslatın: Şampuan ıslak saçta daha etkili olur.
• Çocuğun avucuna şampuanı dökün: Şampuanı önce ele koymak
uygulamayı kolaylaştırır.
• Çocuğa şampuanı ile saç derisine nazikçe masaj yapmasını söyleyin: Saçı
şampuan ile yıkarken saçın uçları yerine saç derisini yıkamak önemlidir.
• Çocuğa saçta köpük bitene kadar ılık suyla iyice durulamasını
söyleyin: İyice durulamak şampuanı ve kiri temizler.
• Saçları havluya sarın: Havlu suyu emmeye yardımcı olur. Saçı havluyla
kurulamak saça zarar vererek kırılmasına neden olabilir. Bu nedenle saçı
havluya sararak kurumasını bekleyin.
• Nemli saçları yavaşça tarayın: Özellikle kıvırcık saçlarda geniş dişli bir tarak
kullanın.
Bit
Saç biti, baş ve boyun bölgesine yerleşir ve yumurtalarını saça yapıştırır. 2-3
mm uzunluğundadır. Sürünerek hareket eder; zıplayamazlar veya uçamazlar.
Yetişkin Bit: Susam tohumlarına benzeyen ve açık kahverengi renginde
parazittir. Genellikle hızlı hareket eder. Saç derisinde veya saçta bulunur. 6 bacağı
vardır (her biri pençelidir). Bir kişinin başında 30 güne kadar yaşayabilir. (Resim
9.3.).
Sirke (Yumurta): Küçük tohumlara benzeyen ve sarı, kahverengi veya ten
8-11 yaş arasındaki renginde parazittir. Saça tutunur (Resim 9.1.).
çocuklar saçlarını
tarayabilir.
201
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Öz Bakım Gelişimi
Belirtiler
Bit ısırıkları nedeniyle oluşan alerjik bir reaksiyondan kaynaklanan kaşıntı,
saç bitlenmesinin en sık belirtisidir. Kaşınmanın ortaya çıkması 4-6 hafta sürebilir.
Diğer belirtiler:
• Saç derisinde gıdıklama veya saçta hareket eden bir şey hissi,
• Sinirlilik ve uykusuzluk,
• Kaşınmaya bağlı oluşan saç derisindeki yaralar.
Saç bitinin hastalık bulaştırdığı bilinmemektedir. Ancak bit nedeniyle ciltte
kaşınmadan kaynaklanan ikincil bakteriyel enfeksiyon meydana gelebilir.
Evde teşhisi
Saç biti istilasını belirlemek için saç ve saç derisinin yakından incelenmesi
gereklidir. Çocukların bitlendiğinden endişeleniyorsanız evde parlak ışık, ince dişli
tarak veya bit tarağı ile aşağıdaki üç adımı izleyerek bitleri bulabilirsiniz:
Saç biti istilası veya
pediküloz kişiden kişiye • Mümkünse, etkilenen çocuğun saçını ıslatın: Saçlar ıslakken bitler daha
yakın temas yoluyla
kolay görünür. Islak saç aynı zamanda bitlerin kaçmasını da engeller.
yayılır.
• Etkilenen çocuğu parlak bir ışık altına oturtun.
• Saçları bölümlere ayırın: Saç derisinden başlayarak, saçı bölüm yavaşça
dışarı doğru tarayın.
Bu işlemlerden sonra çocuğun saçı ve saç derisinde yetişkin bitleri ve
sirkeleri arayın. Sirkeleri görme olasılığı yetişkin bitlerden daha fazladır. Çünkü
sirkeler saça yapışır ve hareket etmezler. Sirkeler genellikle saçta bulunan kepek
ve kir ile karıştırılmaktadır. Saçları tararken kulakların arkasındaki ve ense
etrafındaki saçlara yakından bakılmalıdır. Çünkü bit ve sirke bu bölgelerde daha
fazla yerleşmektedir.
Temizliği ve tedavisi
Saç biti istilasının tedavisi için çeşitli ilaçlar mevcuttur.
9-10 yaş arası
çocuklarda da akne • Fırça ve taraklar: Saç biti olan bir kişinin kullandığı tarak ve fırçaları 55℃
görüldüğü için artık veya daha sıcak suda 10 dakika bekletin.
akne başlangıcı için 12 • Çarşaf, yastık kılıfı, giysi, battaniye ve havlu: Son iki gün içinde çocuğun
yaş alt sınır olarak kabul kafasına değen tüm eşyaları çamaşır makinesine koyun ve sıcak suda
edilmemektedir. yıkayın. Makinede yıkanmış tüm çamaşırları çamaşır kurutucusu varsa en
yüksek sıcaklıkta en az 10 dakika kurutun.
• Diğer kişisel eşyalar: Saç aksesuarları, kasklar, kulaklıklar ve diğer kişisel
eşyalara saç biti bulaşabilir. Saç biti olan bir kişi son iki gün içinde bu
maddelerden herhangi birine dokunduysa, dokunduğu eşyaları plastik
poşetlere doldurup poşetleri gece boyunca dondurucuya koyarak veya iki
hafta boyunca kapalı tutarak bitleri öldürebilirsiniz.
• Mobilya, halı ve zeminler: Saç biti olan kişinin döktüğü tüyleri temizlemek
için mobilya, halı ve zeminleri güçlü bir elektrik süpürgesi ile süpürün.
• Bu uygulamaların yanı sıra ilaç tedavisini de kullanın.
202
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Öz Bakım Gelişimi
Akne
Akne, çocuklarda ve adölesanlarda en sık görülen cilt problemlerinden
biridir. Anormal keratinosit (derinin en dış tabakası olan epidermiste bulunan ve
keratin adı verilen proteini sentezleyen hücre) ve sebum üretiminin artmasıyla cilt
gözeneklerin tıkanmasıyla oluşur. Genellikle yüz (ilk olarak kaş ve burun
köprüsünün “T bölgesi” dağılımı boyunca ortaya çıkar), göğüs, omuzlar ve sırtta
görülür. Akne bulaşıcı değildir. Hijyen eksikliğine bağlı olarak oluşmamaktadır.
Adölesanların yaklaşık %85'ini etkiler ve 20'li ve 30'lu yaşlara kadar devam
edebilir. 9-10 yaş arası çocuklarda da akne görüldüğü için artık akne başlangıcı için
12 yaş alt sınır olarak kabul edilmemektedir.
Akne, çocuk ve adölesanlarda önemli psikososyal sorunlara neden
olmaktadır. Uzun süreli postinflamatuar hiperpigmentasyon ve kalıcı yara izi çocuk
ve adölesanlarda düşük benlik saygısına ve değersizlik duygularına neden olabilir.
Aknenin yönetiminde amaç; cildi temizlemek, komedonları (siyah nokta) ve
akneyi tedavi etmek ve yara izini önlemektir. Yüzü yıkamak sebum kalıntılarını
giderir. Ancak yüzü sert veya aşındırıcı ürünlerle çok sık yıkamak cildi tahriş
edebilir, ciltte bariyer görevi yapan stratum corneumun işlevini bozabilir ve cildin
sebum üretimini artırabilir.
Aknenin sıkılması önerilmez. Nitekim aknenin sıkılması ciltte iz kalma riskini
artırır. Ancak doktor tedavisi ile komedonlar temizlenebilir ve apseler boşaltılabilir.
Kulak Hijyeni
Çocuğun dış kulağı düzenli olarak temizlenebilir. Kulağı temizlemenin en
güvenli yolu kulağa pamuklu çubuk veya saç tokası gibi hiçbir şey sokulmadan
kulak kanalının görünen kısımlarını yumuşak bir bez ile temizlemektir (Resim 9.2.).
Kulak çubukları ile kulak kirini temizlemek yarardan çok zarara yol
açmaktadır. Kulak çubukları, kulak kanalındaki kiri daha ileriye iter, kulak zarında
hasara, baş dönmesine ve denge sorunlarına neden olabilir. Ayrıca çubuklar kulak
zarını yırtarak ağrıya, kanamaya ve kalıcı işitme kaybına neden olabilir.
203
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Öz Bakım Gelişimi
El tırnaklarınızı parmak
ucu şeklinde oval kesin.
Ayak tırnaklarınızı düz
kesin.
204
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Öz Bakım Gelişimi
El Hijyeni
El yıkama, okul dönemi çocukları için en önemli kişisel hijyen
alışkanlıklarından biridir. Bu yaşta çocuklar ellerini düzenli olarak yıkamaları
gerektiğini öğrenmelidir. Ancak el yıkama ile mikroplar ve hastalık arasındaki
bağlantıları anlamadıkları için bunu yapmayı genellikle unuturlar.
Çocuklara;
• Yemeklerden önce ve sonra,
• Tuvaleti kullanmadan önce ve kullandıktan sonra,
• Dışarıdan eve geldikten sonra,
• Hayvanlarla oynadıktan sonra,
• Hapşırdıktan, sümkürdükten veya öksürdükten sonra ellerini yıkamaları
gerektiği hatırlatılmalıdır.
205
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Öz Bakım Gelişimi
Kıyafet Hijyeni
Ebeveynler, çocuklara her gün kıyafetlerini değiştirmeyi öğretmelidir.
Özellikle dış giyimden daha fazla kötü kokabilecek çorap ve iç çamaşırların her gün
değiştirilmesine özen gösterilmelidir.
8-11 yaş arasındaki çocuklar kendi kıyafetlerinin bakımı konusunda daha
fazla sorumluluk alabilirler.
206
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Öz Bakım Gelişimi
•ÖZ BAKIM
•Öz bakım, temel bir yaşam becerisidir. Çocuklar büyüdükçe kendilerine
bakmalarını ve daha bağımsız olmalarını sağlayan becerileri öğrenirler. Bu
becerilere “öz bakım” denir. Öz Bakım becerileri, giyinme, banyo yapma,
yemek yeme, diş fırçalama gibi günlük yaşam aktivitelerine katılmaya hazır
olmak için üstlenilen temel görevleri içerir.
Özet
•Öz Bakım Becerilerinin Önemi
•Temel öz bakım becerilerini kazanmak çocukların bağımsız olmasında çok
önemli bir rol oynar. Anne ve babanın yardımı olmadan kendi gereksinimini
karşılayabilen çocuklar kendilerine güvenir ve başarılı hisseder. Bağımsızlığın
ve öz güvenin artması çocukların okul başarısı ve iletişim becerilerini olumlu
yönde etkiler. Öz bakım becerileri gelişmiş çocukların bakımında
ebeveynlerin özellikle de annenin sorumluluğu büyük oranda azalır. Bu
nedenle öz bakım becerilerinin kazanılması çok önemlidir.
•Öz Bakım Becerilerini Geliştirmek İçin Gerekli Yapı Taşları
•El ve parmak gücü
•El kontrolü
•Duyusal işleme
•Nesne kullanımı
•İfade etme (dili kullanma)
•Planlama ve sıralama
•Alıcı dil
•Uyum
•Çocukların Öz Bakım Becerileri Nasıl Geliştirilir?
•Çocuğun öz bakım aktivitelerini öğrenme ve geliştirmelerini destekleyecek
ve teşvik edecek kişiler ebeveynlerdir. Çocukların öz bakım becerilerini
geliştirmek için sürekli pratik yapmaları önemlidir.
•Öz Bakım Becerilerini Geliştirmek İçin Ebeveynlerin Yapması Gerekenler
•Görsel materyal kullanın.
•Ödül kullanın.
•Görevleri küçük adımlara bölün.
•Küçük faaliyetler oluşturun.
•Gözlem yapın.
•Görevleri canlandırın.
•Tutarlı davranın.
•Yeterli zaman ayırın.
•Çocuğunuzu dahil edin.
•Alan yaratın.
•Rol modeli olun.
•Olumlu geri bildirimde bulunun.
•Rutin oluşturun.
•HİJYEN
•Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) hijyeni, hastalıkların yayılmasını önlemeyi
sağlayan ve sağlığı koruyan uygulama ve koşullar olarak tanımlamaktadır.
Hijyen, çok sayıda bulaşıcı hastalıkları önlemeye yardım eder.
207
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Öz Bakım Gelişimi
•Kişisel Hijyen
•Kişisel bakım olarak da bilinen kişisel hijyen, vücudun temizlenmesidir. Saç,
vücut, ayak, tırnak, cinsel organ, diş ve kıyafetlerin temizliğini
kapsamaktadır.
•Kişisel Hijyen Alışkanlıklarını Kazandırmak İçin Çocuklara:
Özet (devamı)
•Hijyenin önemini anlatın.
•El yıkamanın önemini vurgulayın.
•Banyo yapma, diş fırçalama, tırnak kesme gibi kişisel hijyen uygulamalarının
önemini öğretin.
•Banyo yapma, diş fırçalama, tırnak kesme, kulak temizleme gibi kişisel hijyen
uygulamalarını nasıl yapacağını öğretin.
•Banyo yapma, diş fırçalama, tırnak kesme gibi kişisel uygulamaların ne
zaman yapılacağına dair rutin oluşturun ve bu rutini sürdürmeye çalışın. Bu
şekilde çocuklar kişisel hijyenin günlük rutinlerinin bir parçası olduğunu
öğrenirler.
•Çocuklara temiz kıyafetler giydirin.
•Kişisel Hijyenin Önemi
•Kişisel hijyen vücutta kötü kokulara ve hastalıklara yol açabilecek
mikroorganizmaların vücuda girmesini engeller. Bu nedenle kişisel hijyen,
bulaşıcı hastalıkları azaltmak ve sağlıklı olmak için en önemli uygulamadır.
•Kişisel hijyen alışkanlıkları, sağlığı koruma işlevinin yanı sıra çocukların temiz
görünmelerini sağlar. Çocuklar diğer çocuklarla ilişki kurmaya başlayınca
hijyen alışkanlıkları sosyal gelişimini etkiler. Bu nedenle hijyen sadece sağlığı
geliştirme davranışlarına değil, aynı zamanda önemli sosyal işlevleri de
etkilemektedir. Sık sık yıkanan ve temiz giysiler giyinen çocuklar, arkadaşları
tarafından daha iyi karşılanır ve bu durum çocukların benlik saygısını olumlu
yönde etkiler. Temizlik, saç bakımı ve giyim konusunda sosyal yönden
beklenen hijyen standartlarına uygun olmayan çocuklar ise arkadaşları
tarafından olumsuz eleştirilere maruz kalabilir. Yıkanmamış giysiler, kepekli
saçlar veya vücudun kötü kokması gibi hijyen sorunları çocukların arkadaşları
tarafından alay konusu olmasına neden olabilir. Bu nedenle ebeveynlerin
çocuklarına yeni hijyen alışkanlıklarını gelişimlerine uygun olarak
kazandırmaları ve daha önce öğrenilen hijyen alışkanlıklarını devam
ettirmelerinde yardımcı olmaları gerekmektedir.
208
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
Öz Bakım Gelişimi
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi öz bakım becerilerini geliştirmek için gerekli yapı
taşlarından biri değildir?
a) El ve parmak gücü
b) Duyusal işleme
c) İfade etme (dili kullanma)
d) Alıcı dil
e) Gözlem yapma
209
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20
Öz Bakım Gelişimi
Cevap Anahtarı
1.e, 2.b, 3.c, 4.e, 5.c, 6.a, 7.a, 8.c, 9.b, 10.b.
210
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21
Öz Bakım Gelişimi
YARARLANILAN KAYNAKLAR
AboutKidsHealth (2019). Ear cleaning: How to clean your child's ears. 15 Haziran
2021 tarihinde
https://www.aboutkidshealth.ca/article?contentid=1974&language=english
#:~:text=Your%20child's%20outer%20ears%20can,put%20in%20the%20ear
%20canal adresinden erişildi.
American Academy of Dermatology Association. Bathing: how often do children
need to take a bath? 15 Haziran 2021 tarihinde
https://www.aad.org/public/everyday-care/skin-care-basics/care/child-
bathing adresinden erişildi.
American Academy of Dermatology Association. Head lice: Diagnosis and
treatment. 15 Haziran 2021 tarihinde
https://www.aad.org/public/diseases/a-z/head-lice-treatment adresinden
erişildi.
American Academy of Dermatology Association. How often do children need to
wash their hair? 15 Haziran 2021 tarihinde
https://www.aad.org/public/parents-kids/healthy-habits/parents/wash-
hair adresinden erişildi.
American Academy of Dermatology Association. Teaching your child healthy hair
care habits. 15 Haziran 2021 tarihinde
https://www.aad.org/public/parents-kids/healthy-habits/parents/hair-care-
habits adresinden erişildi.
American Academy of Dermatology Association. Teaching your child healthy nail
care. 15 Haziran 2021 tarihinde https://www.aad.org/public/parents-
kids/healthy-habits/parents/nail-care adresinden erişildi.
American Academy of Dermatology Association. What kids should know about
nail care. 15 Haziran 2021 tarihinde https://www.aad.org/public/parents-
kids/healthy-habits/parents/kids/nail-care adresinden erişildi.
Ashton, R., & Weinstein, M. (2019). Acne vulgaris in the pediatric patient.
Pediatrics in Review, 40 (11) 577-589.
Ben-Joseph, E.P. (2019). All about sleep. 15 Haziran 2021 tarihinde
https://kidshealth.org/en/parents/sleep.html adresinden erişildi.
Centers for Disease Control and Prevention. Lice. 15 Haziran 2021 tarihinde
https://www.cdc.gov/parasites/lice/index.html adresinden erişildi.
Chicago Occupational Therapy. Early childhood self-care milestones. 15 Haziran
2021 tarihinde
https://chicagooccupationaltherapy.com/uncategorized/early-childhood-
self-care-milestones/ adresinden erişildi.
Eichenfield, L.F., Krakowski, A.C., Piggott, C., Del Rosso, J., Baldwin, H., Fallon
Friedlander, S., Levy, M., Lucky, A., Mancini, A.J., Orlow, S.J., Yan, A.C.,
211
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22
Öz Bakım Gelişimi
Vaux, K.K., Webster, G., Zaenglein, A.L., & Thiboutot, D.M. (2013). Evidence-
Based recommendations for the diagnosis and treatment of pediatric acne.
Pediatrics, 131 (Supplement 3) S163-S186.
http://drozlemyalcin.com/blog/tag/bit/
https://www.sosyaltarif.com/sac-biti-nasil-temizlenir/
https://www.vectorstock.com/royalty-free-vector/ear-with-cotton-swab-vector-
5258376
Kid Sense Child Development, Self Care Skills,
https://childdevelopment.com.au/wp-content/uploads/2014/11/Self-Care-
Skills.pdf adresinden erişildi.
Kid Sense Child Development. Self care skills. 15 Haziran 2021 tarihinde
https://childdevelopment.com.au/areas-of-concern/self-care/self-care-
skills/ adresinden erişildi.
Kid Sense Child Development. Self care development chart. 15 Haziran 2021
tarihinde https://childdevelopment.com.au/resources/child-development-
charts/self-care-developmental-chart/ adresinden erişildi.
Korioth, T., & Writer, S. (2017). Hear this: Cotton-tipped swabs are not made for
ears. 15 Haziran 2021 tarihinde American Academy of Pediatrics
https://www.aappublications.org/news/2017/06/19/PPCottonSwab061917
adresinden erişildi.
Köylü, H. (2018). Klinik Anlatımlı Tıbbi Fizyoloji. İstanbul: İstanbul Tıp Kitabevleri.
Kumar, S.B.P., Reddy, M.A., Paul, P., Das, L., JC, D., Kurian, B.P., Ghosh, S., & BN, R.
(2020). Importance of understanding the need of personal hygiene: A
comprehensive review. International Journal of Research in Pharmacy and
Pharmaceutical Sciences, 5(6): 56-61.
Lurie Children’s Hospital of Chicago. Self-care Skills. 15 Haziran 2021 tarihinde
https://www.luriechildrens.org/en/specialties-conditions/pediatric-
occupational-therapy/developmental-milestones/self-care-skills/
adresinden erişildi.
NHS Greater Glasgow and Clyde (NHSGGC). Bathing checklist for a teenage girl. 15
Haziran 2021 tarihinde https://www.nhsggc.org.uk/media/249136/bathing-
diagram_girl.pdf adresinden erişildi.
NHS Greater Glasgow and Clyde (NHSGGC). Bathing checklist for a teenage boy.
15 Haziran 2021 tarihinde
https://www.nhsggc.org.uk/media/249138/showering-diagram_boy.pdf
adresinden erişildi.
NHS Greater Glasgow and Clyde (NHSGGC). Hand washing. 15 Haziran 2021
tarihinde https://www.nhsggc.org.uk/media/1922/health-protection-
scotland-reward-chart.pdf adresinden erişildi.
212
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 23
Öz Bakım Gelişimi
NHS Greater Glasgow and Clyde (NHSGGC). Morning routine (girl). 15 Haziran
2021 tarihinde https://www.nhsggc.org.uk/media/245938/morning-
routine-girl-large-images.pdf adresinden erişildi.
NHS Greater Glasgow and Clyde (NHSGGC). Self care. 15 Haziran 2021 tarihinde
https://www.nhsggc.org.uk/kids/life-skills/self-care/ adresinden erişildi.
NHS Greater Glasgow and Clyde (NHSGGC). Sleep. 15 Haziran 2021 tarihinde
https://www.nhsggc.org.uk/kids/life-skills/sleep/ adresinden erişildi.
Oswalt Morelli, A.O. (2021). Child Development & Parenting: Middle (8-11):
Hygiene. 15 Haziran 2021 tarihinde
https://www.gracepointwellness.org/1262-child-development-parenting-
middle-8-11/article/38335-hygiene adresinden erişildi.
Seeberger, C.K.A. (2013). The best ways to teach self-care skills. 15 Haziran 2021
tarihinde https://totalability.ca/wp-
content/uploads/ebooks/The_best_way_to_teach_self_care_skills.pdf
adresinden erişildi.
SNAICC-National Voice for our Children. Self-care for the children. 15 Haziran
2021 tarihinde https://www.supportingcarers.snaicc.org.au/caring-for-
kids/self-care-for-the-child/ adresinden erişildi.
Technical Assistance and Training System (TATS). Helping your child develop
independence. 15 Haziran 2021 tarihinde https://tats.ucf.edu/wp-
content/uploads/sites/9/2019/09/Adaptive-in-home-number-3-all-skills.pdf
adresinden erişildi.
Türk Dermatoloji Derneği. Hasta bilgilendirme broşürü. 15 Haziran 2021 tarihinde
http://www.turkdermatoloji.orghttps://turkdermatoloji.org.tr/media/hasta
_bilgilendirme/akne.pdf adresinden erişildi.
213
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 24
OKULA HAZIRLIK VE OKUL
YAŞAMI
• Okula Hazırlık
OKUL DÖNEMİNDE
İÇİNDEKİLER
• Çocuğun hazırlıklı
olduğunu gösteren
etmenler GELİŞİM
• Okul Öncesi Dönem Dr. Öğr. Üyesi
• Okul öncesi eğitime
başlama Nesrin ŞEN CELASİN
• Hazırbulunuşluk (okul
olgunluğu)
• Okula Uyum Süreci
• Güvenli Okul
10 10
açıklayabilecek,
• Güvenli bir okul ortamının
özelliklerini açıklayabileceksiniz.
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı
Güvenli Okul
215
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı
GİRİŞ
Okula başlama, çocuk ve anne-babalar için çok heyecan verici bir durumdur
ve çocuğun yaşamındaki önemli dönüm noktalarından biridir.
Okula başlama süreci, ebeveynlerinden ilk defa ayrılmak zorunda kalan
çocuklar için kritik bir dönemdir. Çocuk, yaşamındaki bu kritik dönemde; heyecan,
kaygı, merak, korku, sevinç gibi farklı duyguları yaşamaktadır. Çocuklar ilk defa
programlı öğretim sürecinin gerektirdiği faaliyetlere katılmak, kurallara uymak,
talimatlara uygun davranış sergilemek, matematik, okuma, yazma vb. konularda
bilgi edinme gibi görevler ile karşılaşmaktadır. Bundan dolayı ilkokula başlamadan
önce, okul öncesi eğitim kurumlarında alınan eğitim, okula başlamayı
kolaylaştırabilecek ve bu geçişin uyumlu olmasını destekleyebilecektir.
Okula başlama süreci,
çocuklar için kritik bir Çocuklar, hem psikolojik hem de akademik olarak hazır olduklarında ilkokula
dönemdir. daha kolay uyum sağlayabilmektedirler. Aksi takdirde sınıfa uyum sağlama ve
kendisinden beklenen akademik görevleri yerine getirmekte zorluk yaşadıkları
bildirilmiştir.
Okul öncesi eğitimi alma, çocuğun daha sonraki okul yaşantısının niteliğini
belirleyen önemli bir aşamadır. Çünkü okul öncesi eğitim kurumları, çocuğun çok
yönlü gelişimini hedefleyen programlara sahip eğitim kurumlarıdır. Yapılan
araştırmalarda, okul öncesi eğitim almış olan çocukların ilköğretime daha kolay
uyum sağladıkları ve okul öncesi eğitim almamış olan çocuklara göre daha başarılı
oldukları saptanmıştır.
Bir çocuğun okula başlama yaşının gelmesi, harfleri yazabiliyor olması ya da
saymayı bilmesi okula hazır olmak için yeterli değildir. Yeni yaşamsal becerileri
içeren okula başlama süreci ve bu sürecin gerektirdiği uyum, çocuğun zihinsel,
sosyal duygusal, dil ve bedensel gelişimi alanlarında olgunluğa erişmiş olmasını
gerektirmektedir. Bu süreçte anne-babalara da büyük görevler düşmektedir.
Öğrencilerin ve öğretmenlerin kendilerini fiziksel, psikolojik ve duygusal
bakımdan özgür hissettikleri bir yer olarak nitelendirilen güvenli okul, geniş
kapsamlı ve çok boyutlu bir kavramdır. Yaşanan sorunların türleri ve kaynakları
açısından çok sayıda değişken ise, bir okulun güvenli olma açısından son derece
önemli etkenlerdir.
OKULA HAZIRLIK
Okula başlama, çocuğun yaşamındaki önemli dönüm noktalarından biridir
ve hem çocuk hem de anne-babalar için çok heyecan verici bir durumdur. Bundan
dolayı okula başlangıç konusunda öncesinde ve sonrasında nelerin yapılması
gerektiği çok önemlidir.
Yapılan araştırmalarda, çocuklar okula hem psikolojik hem de akademik
olarak hazırlıklarını tamamladıkları zaman okula uyum süreçlerinin çok daha kolay
olduğu görülmüştür. Aksi takdirde sınıfa uyum sağlama ve kendisinden beklenen
akademik görevleri yerine getirmekte zorluk yaşandığı gözlenmiştir. Ayrıca
216
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı
217
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı
İyi bir okul öncesi eğitim için dikkat edilmesi gereken konular
İyi bir okul öncesi eğitim için dikkat edilmesi gereken birçok konu vardır.
Bunlardan bazıları şöyle özetlenebilir:
• Eğitimde çocuğun ve ailenin etkin katılımını sağlamak,
• Çocuğa verilen eğitimin onun gereksinimlerine uygun olmasına özen
göstermek,
• Çocukların Türkçe’yi doğru ve güzel konuşmalarına gereken önemi
vermek,
218
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı
219
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı
220
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı
• Fizyolojik,
• Zihinsel,
• Sosyal,
• Duygusal ve
• Çevresel faktörler olarak sıralanabilir.
1. Fizyolojik faktörler: Fizyolojik faktörler arasında; çocuğun sahip olduğu
fiziksel özelliklerinin yanı sıra şeker hastalığı ve bir engel durumu varlığı, beslenme,
ince ve kaba motor gelişimi ve öz-bakım becerilerini yerine getirebiliyor olması son
derece önemlidir.
2. Sosyal-duygusal faktörler: Sosyal-duygusal faktörler açısından;
Çocuğun okula uyum yönergelere uyabilme, işbirliği yapabilme, kendini ifade etme, toplumsal kurallara
sağlayabilmesinde en uyabilmenin önemli olduğu vurgulanmaktadır.
temel unsurlar:
fizyolojik, zihinsel, 3. Zihinsel faktörler: Zihinsel faktörler açısından; nesne niteliklerini ayırt
sosyal, duygusal ve etme ve fark etme, sayma gibi ön öğrenmeleri içeren durumlar yer almaktadır.
çevresel faktörlerdir. 4. Çevresel faktörler: Çevresel faktörler arasında ise; ailenin sosyal ve
ekonomik durumu, kültürel seviyesi, ev ortamı, görsel ve işitsel iletişim araçlarının
olması, yazılı materyaller gibi öğeler yer almaktadır.
Harman ve Çelikler (2012) ilkokula hazır bulunuşluğu etkileyen faktörleri;
• Çocuğun eğitim gördüğü okul,
• Okula başlama yaşı,
• Okul öncesi eğitimde geçen süre,
• Erken eğitim,
• Okul öncesi eğitim alma,
• Hazırlık sınıfında okuma,
• Öğretmen, aile ve aile ortamı,
• Ailenin sosyoekonomik düzeyi,
• Ebeveyn çocuk iletişimi,
• Çocuğun bakım şekli,
221
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı
222
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı
Okula başlamak hem çocuk hem de aile için büyük bir yenilik ve değişimdir.
Bu önemli başlangıç için çocuğun hazır olması ilerideki başarısını da etkileyecektir.
Çocuk için okul, hiç tanımadığı bir ortam, öğretmenler, yeni arkadaşlar, uymak
zorunda olduğu kuralları içeren yeni bir sosyal çevredir. Ancak çocuk gerekli bilgi
ve becerilere sahip olursa okula uyum sağlayabilir.
Çocuk, okula başladığı ilk günde uyumlu davranışlar sergileyebilir ya da
hiçbir tepki vermeyebilir. Bazı çocuklar ise, çok açık bir şekilde uyumsuzluk
tepkileri gösterebilir. Çocuğun ağlaması, bağımlı davranışlar, saldırgan tepkiler ya
da kontrolsüz davranışlar geliştirmesi, çevreden gözlenebildikleri için çocuğa
müdahale edilmesine yol açar. Ancak çocukların gecikmiş tepkiler vermesi de
beklenen diğer bir durumdur. Özellikle içine kapanık tepkiler, uyum davranışlarıyla
karıştırılabileceği için, böyle durumlarda çocuğun yardıma gereksinim duyduğu
gözden kaçırılabilir. Bu nedenle anne babaların ve öğretmenlerin, çocukların okula
başladığı ilk günlerden itibaren dikkatli gözlemler yapmaları önerilmektedir.
Okula başlamak çocuk
ve ailesi için büyük bir Çocuğun Okula Uyum Sürecinde Etkili Olan Faktörler
yenilik ve değişimdir. Çocuğun okula başlaması, önemli bir olaydır. Ancak anne-babalar bunu
çocuğu kaygılandıracak şekilde abartırlarsa, çocuklarının okula uyumunu
zorlaştırırlar.
Okula başlama, bir çocuğun yaşamında yeterince önemli olduğu için anne-
babalar aynı zamana, başka bir önemli olayı sıkıştırmamaya özen göstermelidir.
Örnek
Okula uyum süreci sadece çocuk için değil, aynı zamanda aile için de yeni bir
deneyimdir. Çünkü çocuklar okula, o zamana kadar ailesi ve yakın çevresiyle olan
etkileşimleri ile edindikleri deneyimler, alışkanlıklar ve beceriler ile başlarlar.
Bundan dolayı bir çocuğun temel yaşamsal deneyimleri edinebilmesi için ailenin
tutumu, çocuğun okula uyum sürecinde oldukça etkilidir.
223
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı
Örnek
ilerlemesine yardımcı olunan, yaş ve gelişim özelliklerine uygun
sorumlulukları üstlenmesine ve yerine getirmesine izin verilen,
oyun ve arkadaş deneyimi olan bir ortam, çocukların bu yeni
duruma da kolay uyum sağlamalarına fırsat vermektedir.
Hem çocuk hem de aile için önemli bir adım olan okula başlama ve uyum
sürecinde etkili olan bir diğer faktör ise, okul ve öğretmendir. Bu süreçte
öğretmenin uyum süreci ile ilgili bilgili olması ve çocukların onlar için yeni olan bu
sürece uyum sağlayabilmelerini kolaylaştırabilmek amacıyla okulun ilk ayını
yeniliklere alışma ve gerekli olan yeni becerileri kazandırabilme olarak
Okula başlama
sürecinde yer alan değerlendirmesi gerekmektedir.
yenilikler ve
Okula Uyum Sürecinde Çocuk, Aile ve Eğitimcinin Rolü
değişiklikler çocukta
bazı kaygı ve korkuların Okula başlama hangi eğitim seviyesinde olursa olsun çocuk ve ailesi için
oluşmasına neden heyecan verici bir süreçtir. Çocukların alıştıkları aile ortamından farklı bir ortama
olabilir.
adım atmalarını içeren okula başlama süreci içerisinde yer alan yenilikler ve
değişiklikler ile çocukta bazı kaygı ve korkuların oluşmasına neden olabilir. Okula
başlangıç aşamasında çocuğun;
• Okula gidiş yolunda tehlikelerle karşılaşılabileceğine,
• Okul içerisinde kaybolabileceğine,
• Sınıfın kalabalık olmasından dolayı ürkebileceğine,
• Ailesinin onu bırakabileceğine veya söylenilen saatte almaya
gelemeyeceğine,
• Okulda yalnız kalabileceğine ait korkuları olabilir.
Bununla birlikte çocukların;
• Okulda olduğu sırada evde neler olduğu,
• Ailesinin onu özleyip özlemediği,
• Oyuncaklarına bir şey olup olmayacağı,
• Tuvaleti gelirse ne yapacağı,
• Arkadaşı olup olmayacağı vb. konulara ait kaygıları da olabilir.
Özellikle okula ait korkuların ve kaygıların yaşanması durumu, ailenin bu
durumlarla ilgili koşulları yerine getirmemesine bağlı olarak uzayabilir.
224
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı
GÜVENLİ OKUL
Güvenli okul, geniş kapsamlı ve çok boyutlu bir kavramdır.
225
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı
• Hırsızlık,
• Tahripçilik,
• Alkol ve uyuşturucu madde kullanımı,
• Çete faaliyetleri,
• Okula silah, kesici alet, vb. Getirilmesi,
• Yangın ve deprem gibi kriz durumları şeklinde sıralanabilir.
2. Sorunun kaynakları açısından okul güvenliğinde etkili olan
faktörler:
Bu faktörler;
• Öğrenciler,
• Öğretmenler,
• Okul yöneticileri,
• Aile,
• Toplum,
• Medya ve küreselleşme şeklinde sıralanabilir. Bu faktörler gibi birçok
etmen okulda şiddet ve güvenli okul ile ilişkili kabul edilmektedir.
Güvenli okul özellikleri olarak ise, öğrencilerin;
226
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı
• OKULA HAZIRLIK
• Okula başlama, çocuğun yaşamındaki önemli dönüm noktalarından biridir
ve hem çocuk hem de anne-babalar için çok heyecan verici bir durumdur.
• Okula Başlamak İçin Çocuğun Psikolojik Yönden Hazırlıklı Olduğunu
Gösteren Etmenler
Özet
• Beklemeyi biliyor olması ve sıraya girerek, parmak kaldırıp konuşarak bunu
uygulamaya geçirebilmesi, ilgi ve sevgiyi paylaşabiliyor olması gibi bazı
özellikler vardır.
• Masa başında dikkat süresinin yaşına uygun gelişmiş olması, kalemi doğru
tutabilmesi, tüm ana ve ara renkleri tanıması, rakamları tanıması ve bakarak
ya da bakmadan düzgün şekilde yazabilmesi gibi bazı özellikler vardır.
•OKUL ÖNCESİ DÖNEM
•Okul öncesi dönem, çocukların fiziksel, bilişsel ve sosyal gelişimlerinin hızlı
olduğu dönemlerden biridir. Bu çağda çocuğun geçirdiği gelişmeler gelecek
yaşamı için büyük önem taşımaktadır.
•Okul Öncesi Eğitime Başlama
•Okula başlama, çocukların erken çocukluk döneminde karşılaştıkları en
önemli değişikliklerden biridir. Aileler ve çocuklar için önemli bir durumdur.
Okula başlama, çocuğun daha sonraki okul yaşantısının niteliğini belirleyen
önemli bir aşamadır.
•İyi bir okul öncesi eğitim için dikkat edilmesi gereken konular
•Eğitimde çocuğun ve ailenin etkin katılımını sağlamak, çocuğa verilen
eğitimin onun gereksinimlerine uygun olmasına özen göstermek, çocukların
Türkçe’yi doğru ve güzel konuşmalarına gereken önemi vermek, eğitimde
çocuğun bildiklerinden başlamak ve çocukların deneyerek öğrenmesine
olanak sağlamak gibi dikkat edilmesi gereken konular vardır.
•İlkokula Hazır Bulunuşluk (Okul Olgunluğu): “Okul olgunluğu” olarak
tanımlanan yeni yaşamsal becerileri içeren okula başlama süreci ve bu
sürecin gerektirdiği uyum, çocuğun zihinsel, sosyal duygusal, dil ve bedensel
gelişimi alanlarında olgunluğa erişmiş olmasını gerektirmektedir.
•1-) Zihinsel gelişim alanında olgunluk göstergeleri: çocuğun algıladıklarını
hafızada tutabilme, mantıklı düşünebilme, neden sonuç ilişkisini kurabilme
ve yeterli kavram bilgisine sahip olmasıdır. Düşünce ve konuşma birbiriyle
bağlantılıdır.
•2-) Sosyal ve Duygusal gelişim alanında olgunluk göstergeleri: 6 yaşında
okula başlayacak olan çocuğun öncelikle yeterli özgüvene sahip olması,
anne-baba ile güvenli ilişki kurmuş olması ve güvenli bir ayrılığı başarabiliyor
olması gibi sosyal ve duygusal gelişim alanında olgunluk göstergeleri
gereklidir.
•3-) Dil gelişimi alanında olgunluk göstergeleri: olayları kronolojik sırayla
anlatabiliyor olması, yeterli kelime hazinesine sahip olması, zıt kavramları
biliyor olması, bir konuşmayı aktarabiliyor olması gibi dil gelişimi alanında
olgunluk göstergeleri gereklidir.
•4-) Bedensel gelişim alanında olgunluk göstergeleri: bedenini rahat
kullanabiliyor ve bedensel koordinasyonunu sağlayabiliyor olması, kalemi
tutup yazabilecek ince kas gelişimine sahip olması gibi bedensel gelişim
alanında olgunluk göstergeleri gerekmektedir.
•İlkokula hazır bulunuşluğu etkileyen faktörler: fizyolojik, zihinsel, sosyal,
duygusal ve çevresel faktörler olarak sıralanabilir.
227
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı
•1. Fizyolojik faktörler: çocuğun sahip olduğu fiziksel özelliklerinin yanı sıra
şeker hastalığı ve bir engel durumu varlığı, beslenme, ince ve kaba motor
gelişimi ve öz-bakım becerilerini yerine getirebiliyor olması son derece
önemlidir.
• 2. Sosyal-duygusal faktörler: yönergelere uyabilme, işbirliği yapabilme,
kendini ifade etme, toplumsal kurallara uyabilmenin önemli olduğu
Özet (devamı)
vurgulanmaktadır.
• 3. Zihinsel faktörler: nesne niteliklerini ayırt etme ve fark etme, sayma gibi
ön öğrenmeleri içeren durumlar yer almaktadır.
• 4. Çevresel faktörler: ailenin sosyal ve ekonomik durumu, kültürel seviyesi,
ev ortamı, görsel ve işitsel iletişim araçlarının olması, yazılı materyaller gibi
öğeler yer almaktadır.
• İlkokul 1.Sınıfa Başlayacak Çocuğu Olan Anne-Babaların Görevleri
•Kendi kendilerine çocuğa okuma-yazma öğretmeye çalışmamalılar,
çocuklarını diğer çocuklarla kıyaslamamalılar, çocuğun sorularına doğru ve
anlayabileceği cevaplar vermeliler, eğer çocuk anasınıfına devam ediyorsa
ilkokul ve anaokulu karşılaştırmasını olumsuz cümleler kurarak
yapmamalıdırlar vb. anne-baba görevleri vardır.
•OKULA UYUM SÜRECİ
•Çocuk için okul, uyulması gereken yeni kuralları, yerine getirilmesi gereken
yeni görevleri, yeni arkadaşları ve öğretmeni ile uyum sağlaması gereken
birçok farklı özelliği içeren yeni bir sosyal çevre konumundadır.
•Çocuğun Okula Uyum Sürecinde Etkili Olan Faktörler
•Çocuğun okula başlaması, önemli bir olaydır. Ancak anne-babalar bunu
çocuğu kaygılandıracak şekilde abartırlarsa, çocuklarının okula uyumunu
zorlaştırırlar.
•Okula Uyum Sürecinde Çocuk, Aile ve Eğitimcinin Rolü
•Okula başlama hangi eğitim seviyesinde olursa olsun çocuk ve ailesi için
heyecan verici bir süreçtir. Çocukların alıştıkları aile ortamından farklı bir
ortama adım atmalarını içeren okula başlama süreci içerisinde yer alan
yenilikler ve değişiklikler ile çocukta bazı kaygı ve korkuların oluşmasına
neden olabilir. Özellikle okula ait korkuların ve kaygıların yaşanması durumu,
ailenin bu durumlarla ilgili koşulları yerine getirmemesine bağlı olarak
uzayabilir.
•GÜVENLİ OKUL
•Güvenli okul, geniş kapsamlı ve çok boyutlu bir kavramdır.
•Bir Okulun Güvenli Olma Düzeyinde Etkili Olan Değişkenler
•Yaşanan sorunların türleri ve kaynakları açısından çok sayıda değişken, bir
okulun güvenli olma düzeyinde etkili olmaktadır.
•1. Sorunun türleri açısından okul güvenliğinde etkili olan faktörler: zorbalık,
hırsızlık vb. şeklinde sıralanabilir.
•2. Sorunun kaynakları açısından okul güvenliğinde etkili olan faktörler:
öğrenciler, öğretmenler, okul yöneticileri, aile vb. şeklinde sıralanabilir.
•Güvenli Bir Okul Ortamının Özellikleri: Olumlu ve destekleyici okul ortamı,
Kaliteli akademik öğretim, okuldaki planlama ve politika belirleme
kararlarına öğrenci ve ailelerin katılımı gibi özelliklerdir.
228
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi bir çocuğun okula başlaması için psikolojik yönden
hazırlıklı olduğunun anlaşılmasını sağlayan özellikler arasında yer almaz?
a) Annesinden bağımsız hareket edebiliyor olması
b) Neden sonuç ilişkilerinin yaşı seviyesinde fark edebiliyor olması
c) İstek ve ihtiyaçlarını ağlamadan ifade edebiliyor olması
d) Beklemeyi biliyor olması
e) İlgi ve sevgiyi paylaşabiliyor olması
229
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı
Cevap Anahtarı
1.b, 2.a, 3.d, 4.c, 5.c, 6.b, 7.b., 8.d, 9.e, 10.c
230
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Alantar M. (2021). Çocukların Okula İyi Bir Başlangıç Yapması İçin 10 Öneri. Sağlık
Rehberi. Memorial Şişli Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü
Yayını. 01.07.2021 tarihinde https://www.memorial.com.tr/saglik-
rehberi/cocuklarin-okula-iyi-bir-baslangic-yapmasi-icin-10-oneri.
adresinden erişildi.
Bayhan, Dirim (2003). Çoklu Zekâ Kuramına Dayanan Okuma-Yazmaya Hazırlık
Programının, 6.0 Yaş Çocuklarının Okula Hazır Bulunuşluk Düzeylerine
Etkilerinin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi Eğitim
Bilimleri Enstitüsü, İstanbul.
Bucher, K.T., & Mannig, L. (2003). Challenges and suggestions for safe school.
Proquest Education Journal. The Clearing House, 76(3).
Debarbieux, E. (2009). Okulda şiddet (Çeviren: İsmail Yerguz). İstanbul: İletişim.
Dinç B. (2013). Okul Öncesi Eğitimden İlköğretime Geçiş ve Okul Olgunluğu.
(Editör: Fatma Alisinanoğlu.), İlköğretime Hazırlık ve İlköğretim Programları.
2. Baskı, Ankara: Pegem Akademi, 103-124.
Dönmez, B. ve Güven, M. (2003). Genel liselerdeki yönetici ve öğretmenlerin okul
güvenliğine ilişkin görev algıları. Çağdaş Eğitim, 28(304), 17-26.
Erdoğan, Tolga (2013). Okul Öncesi Dönemde Okuma Yazmaya Hazırlık. (Editör:
Tolga Erdoğan). İlkokula (İlköğretime) Hazırlık ve İlkokul (İlköğretim)
Programları. Ankara: Eğiten Kitap, 109-131.
Finger, L.R., Craven, R.G., Marsh, H. W., & Parada, R. H. (2005). Characteristics of
effective anti-bullying interventions: What research says. Haziran 20, 2011
tarihinde http://www.aare.edu.au/05pap/abs05.htm adresinden alınmıştır.
Gül Deretarla E.(2021). Okula Başlama ve Okula Uyum Süreci. 01.07.2021
tarihindehttps://anaokulu.cu.edu.tr/__/file/5_OKULA_BASLAMA_VE_OKUL
A_UYUM_SURECI.pdf adresinden erişildi.
Güldü, B. (2020). İlkokula Hazırlık “Okul Olgunluğu” Nedir? Veli Bilgilendirme
Broşürü, Kavaklı Anaokulu Rehberlik Servisi Yayını, İstanbul.
Halle, Tamara G., Hair, Elizabeth C., Wander, Laura D., Chien, Nina C. (2012).
Profiles of School Readiness Among Four-year-old Head Start Children. Early
Childhood Research Quarterly,27, 613-626.
Harman, G., Çelikler, D. (2012). Eğitimde Hazır Bulunuşluğun Önemi Üzerine Bir
Derleme Çalışması. Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi,1(3), 147-156.
İnal, G. (2010). Okula Başlama ve Uyum Süreci. İlköğretime Hazırlık Ve İlköğretim
Programları. Alisinanoğlu, F. (Ed). I. Baskı, İstanbul: Fastbook.
Kahramanoğlu, R, Tiryaki, E.N., Murat Canpolat, M. (2014). İlkokula Yeni Başlayan
60-66 Ay Grubu Öğrencilerin Okula Hazır Oluşları Üzerine İnceleme. K. Ü.
Kastamonu Eğitim Dergisi, 23 (3), 1065-1080.
231
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Okula Hazırlık ve Okul Yaşamı
Mayer J.M., & Leone, P.E. (1999). A structural analysis of school violence and
disruption: imlications for creating safer schools. Education & Treatment of
Children, 22(3).
Oktay A., Polat Unutkan Ö. (2005). Okul Öncesi Eğitimde Güncel Konular. (1.Baskı).
İstanbul: Morpa Kültür Yayınları.
Oktay, Ayla (2013). İlköğretime Hazırlık ve İlköğretim Programları (2.Baskı).
Ankara: Pegem Akademi.
Orpinas, P., & Horne, M. A. (2006). Bullying prevention: Creting positive school
climate and developing social competence. Washington: American
Psychological Association.
Peterson, L.R., & Skiba, R. (2001). Creating school climates that prevent school
violence. The Clearing House, 74(3).
Polat, Ö. (2010). İlköğretime Geçişte Okul, Öğretmen ve Anne Babalara Düşen
Görevler. İlköğretime Hazırlık ve İlköğretim Programları. Oktay, A. (Ed).
Ankara: Pegem Akademi.
Senemoğlu, N. (2012). Gelişim, Öğrenme ve Öğretim (21. Baskı). Ankara: Pegem
Akademi.
Şahiner, V. N. (2013). Okul Öncesi Öğretmenlerinin Anasınıflarında Okuma Yazma
Öğretimi Konusundaki Görüşlerinin Araştırılması (İstanbul İli; Şişli İlçesi
Örneği), Yüksek Lisans Tezi, Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,
İstanbul.
Yavuzer, H. (2002).Çocuk Psikolojsi. İstanbul: Remzi Kitabevi.
Yavuzer, Haluk (2000). Okul Çağı Çocuğu, İstanbul: Remzi Kitapevi.
Yavuzer, Haluk (2004). Çocuğu Tanımak ve Anlamak (4 Baskı). İstanbul: Remzi
Kitabevi.
Ziv, Yair (2013). Social İnformation Processing Patterns, Social Skills and School
Readiness in Preschool Children. Journal of Experimental Child
Psychology,114(2).
232
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
OKUL EĞİTİMİ VE İNTERNET
• İnternet Teknolojileri
• İnternet’in tanımı
İÇİNDEKİLER
yansımasını açıklayabilecek,
• İnternet Tabanlı Eğitimin kullanım
amacını ve avantajlarını
açıklayabilecek,
• İnternet Destekli Eğitimin kullanım
amacını ve avantajlarını
açıklayabilecek,
• Ülkemizde kullanılan eğitim
teknolojisini açıklayabilecek,
• Okul eğitiminde internet
kullanımının öğrencilere ve
öğretmenlere sağladığı kazanımları ÜNİTE
açıklayabilecek,
• Okul eğitimi ve internet konusunda
ailelere, öğrencilere ve eğitimcilere
yapılan önerileri açıklayabilecek.
11
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Okul Eğitimi ve İnternet
Eğitim Teknolojisi
234
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Okul Eğitimi ve İnternet
GİRİŞ
Teknoloji, günlük hayatın her noktasında kendisini hissettirmektedir.
Teknolojinin insan hayatına getirmiş olduğu kolaylıklar göz önünde
bulundurulduğunda, eğitimde teknoloji kullanımı kaçınılmazdır. Günümüzde
eğitim kurumlarının gelişimi ve niteliğini etkileyen en önemli gelişme bilgisayar,
internet ve ilişkili teknolojiler olmaktadır.
İnternet, hızla gelişen dünyada en güncel son dakika bilgilerine
ulaşabilmemizi sağlamakta, arşiv bilgilerinin çoğuna ücretsiz girme fırsatı
vermektedir. Günümüzde çok amaçlı olarak her yerde ve her düzeyde kullanılan
Bilim insanları ve bireylerin yaşamını kolaylaştıran internet özellikle eğitim açısından hızla
tarafından okul
yaygınlaşmıştır ve vazgeçilmez bir teknoloji halini almıştır. İnternetin eğitime
eğitiminde internet
kullanımının yansıması eğitimde radikal değişim yaratmaya adaydır. İnternet kullanımı ile
öğrencilere ve geleneksel öğretmen ve öğrenci rolleri değişime uğramaktadır. Öğrencinin rolü
öğretmenlere sağladığı artık sadece kendisine sunulan bilgiyi almak değil, aynı zamanda bilgiyi arayıp
birçok kazanım bulmak, günlük hayatta kullanılabilecek duruma getirmek ve ondan
açıklanmıştır. yararlanmaktır. Öğretmen ise öğrenme sürecini hızlandıran bir kılavuz ve
kolaylaştırıcı rolü üstlenmektedir.
Eğitimde internet kullanımı iki ana yaklaşım altında incelenebilir. Bunlar:
eğitim öğretim sisteminin tamamında internet teknolojilerinin kullanıldığı
“internet tabanlı eğitim” ve sınıf içi eğitimi güçlendirmek amacıyla geleneksel yüz
yüze eğitim sırasında internet teknolojilerinin kullanıldığı ”internet destekli eğitim”
yaklaşımlarıdır. “İnternet tabanlı eğitim”, öğrencilere birçok seçenek sunmakta ve
öğrencilerin öğrenmelerine, başarılarına ve davranışlarına pozitif etki
yapmaktadır. Fakat sadece çevrimiçi yapılan kurslarda bazı sınırlılıklar ortaya
çıkmaktadır. “İnternet destekli eğitim” ise yapısı gereği öğrenen merkezlidir ve
işbirlikçi öğrenme sıkça kullanılmaktadır. Bilginin kalıcılığı için öğrenenlerin sürece
aktif olarak katılmaları önemlidir. Bunun için çeşitli etkinlik ve uygulamalar
kullanılmaktadır. Bilim insanları tarafından okul eğitiminde internet kullanımının
öğrencilere ve öğretmenlere sağladığı birçok kazanım açıklanmıştır.
İNTERNET TEKNOLOJİLERİ
Yaşantımızın her alanında etkinliğini gün geçtikçe arttıran internet
teknolojileri, ekonomik ve güncel hayatta olduğu kadar, eğitim konusunda da
önemli bir yere sahiptir.
Teknoloji, günlük hayatın her noktasında kendisini hissettirmektedir.
Teknoloji, günlük
Özellikle teknolojinin insan hayatına getirmiş olduğu kolaylıklardan dolayı, çoğu
hayatın her noktasında
kendisini insan teknoloji ile ev, okul ve iş yeri gibi ortamlarda sıklıkla karşılaşmakta ve bu
hissettirmektedir. teknolojiyi kullanmaya çalışmaktadır. Teknolojinin insan hayatına getirmiş olduğu
kolaylıklar göz önünde bulundurulduğunda, eğitimde teknoloji kullanımı
kaçınılmazdır.
Teknolojinin eğitimde kullanımı radyo, TV, video ve tepegöz gibi araçların
okullarda kullanımına bağlı olarak oldukça eski tarihlere gidebilmekle birlikte
235
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Okul Eğitimi ve İnternet
İnternet’in Tanımı
İnternet, hızla gelişen İnternet, çok sayıda bilgisayar sisteminin birbirine bağlı olduğu, dünya
dünyada en güncel çapında yaygın olan, kullanıcıların ihtiyaçlarına bağlı olarak sürekli büyüyen ve
bilgilere ulaşabilme ve gelişen bir iletişim ağıdır.
arşiv bilgilerinin çoğuna
İnternet, hızla gelişen dünyada en güncel son dakika bilgilerine
ücretsiz girme fırsatı
ulaşabilmemizi sağlamakta, arşiv bilgilerinin çoğuna ücretsiz girme fırsatı
veren bir iletişim ağıdır.
vermektedir.
Eğitim ve İnternet
Günümüzde çok amaçlı olarak her yerde ve her düzeyde kullanılan ve
bireylerin yaşamını kolaylaştıran internet özellikle eğitim açısından hızla
yaygınlaşmıştır ve vazgeçilmez bir teknoloji halini almıştır. İnsanlık tarihi içinde,
eğitim alanında, küreselleşmeyi bu ölçüde kolaylaştıran, internet dışında başka bir
teknoloji henüz geliştirilmemiştir.
236
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Okul Eğitimi ve İnternet
EĞİTİM TEKNOLOJİSİ
Eğitim, öğretmenin liderliğinde soru - cevap, düz anlatım, tartışma gibi
öğretim yöntemlerinin kullanıldığı, ders akışı, ölçme - değerlendirme yöntemlerine
öğretmenin karar verdiği eğitim şeklidir. Öğretmen öğrenciye bilgi aktarımından
sorumlu olup öğrencinin sorgulaması, araştırma yapabilmesi ve bilgi üretebilmesi
söz konusu değildir.
Geleneksel eğitimde çoğunlukla sınıf olarak öğrenme esastır. Her bir
öğrencinin eşit niteliklere, eşit öğrenme sürelerine, aynı bireysel özelliklere sahip
oldukları varsayılır. Aynı konunun belli süre içerisinde öğrenileceği düşünülür.
Eğitimde internet kullanımı iki ana yaklaşım altında incelenebilir.
1- Eğitim öğretim sisteminin tamamında internet teknolojilerinin
kullanıldığı internet tabanlı eğitim ve
2- Sınıf içi eğitimi güçlendirmek amacıyla geleneksel yüz yüze eğitim
Eğitimde internet sırasında internet teknolojilerinin kullanıldığı internet destekli eğitim
kullanımı iki ana yaklaşımlarıdır.
yaklaşım altında
incelenebilir. İnternet Tabanlı Eğitim
İnternet tabanlı eğitim, internet üzerinden içeriğin planlanıp, hazırlanıp,
üretilerek kullanıcılara sunulduğu daha sonra da değerlendirildiği bir uzaktan
eğitim sistemidir. Öğrenenin kendi hızında mekân ve zamana bağımlı ya da
bağımsız olarak eğitimin tamamının internet üzerinden sağlandığı öğrenme
sürecidir.
Eğitim ortamı olarak internetin kullanıldığı ancak gerektiğinde kitap gibi
basılı materyaller, ses kayıtları, CD, DVD, videokaset, yüz yüze etkileşimler gibi
yardımcı ortamlarla desteklenen bir sistemdir.
İnternet tabanlı eğitim: internet temelli eğitim, internete dayalı eğitim, web
temelli öğrenme, internete dayalı öğrenme, sanal öğrenme, e-öğrenme gibi
terimler arasında ince ayrımlar olmakla birlikte genellikle birbirleri yerine
kullanılmaktadır.
237
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Okul Eğitimi ve İnternet
taşındığı takdirde internet tabanlı eğitimin geleneksel eğitim anlayışına daha güçlü
bir alternatif hâline gelecek ve daha geniş kitleler tarafından tercih edileceği
düşünülmektedir. Sosyalleşme, bireysel yaşantılardan yararlanma, beden dili ile
desteklenmiş iletişim sanal ortamda oluşturulması oldukça güç görülse de yüz
yüze eğitimin bazı faydaları sanal ortama aktarılabilmektedir.
238
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Okul Eğitimi ve İnternet
İnternet destekli eğitim, • Uyarlama: Son aşamada ise öğrencileri eğitim etkinliklerine teşvik için farklı
yapısı gereği öğrenen yöntemler bulunmalıdır. Bu nedenle öğrencilerin eğitimleri noktasında
merkezlidir ve işbirlikçi karşılaşabilecekleri yanlış davranışlar önceden tespit edilmeli ve buna göre
öğrenme sıkça gerekli önlemler alınmalıdır.
kullanılmaktadır.
239
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Okul Eğitimi ve İnternet
240
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Okul Eğitimi ve İnternet
241
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Okul Eğitimi ve İnternet
242
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Okul Eğitimi ve İnternet
Örnek
• Kitap, müzik, film ya da fotoğraflar yapabilirler.
243
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Okul Eğitimi ve İnternet
2- Siber Zorbalık
İnternetin aşırı ve kontrolsüz kullanımına bağlı olarak gelişen bir durum olan
“siber zorbalık” interneti amacı dışında kullanan gençlerin gerçekleştirdiği olumsuz
ve zarar verici bir davranış biçimidir. Bu gençler interneti diğer öğrencilerle alay
“Siber Zorbalık” edebilecekleri bir kanal olarak kullanmaktadırlar. Dahası bu eylemlerini sadece
çocuklar ve yetişkinler biraz eğlenmek amacıyla yaptıklarını belirtmektedirler.
açısından ciddi sonuçlar
doğurabilecek olumsuz Son yıllarda bu anlayışa sahip öğrencilerin çoğalması ve diğer öğrencilerin
bir yaşantıdır ve de onlara katılmasının sonucunda “siber zorbalık” okullarda da yayılmaktadır.
okullarda da Fakat gerekli önlemler alındığında okulda siber zorbalığın engellenmesi ya da
yayılmaktadır. azaltılması mümkündür. Bunun için okullarda siber zorbalıkla mücadele planlarının
oluşturulması ve bu konuda okul, öğrenci, veli işbirliğinin sağlanması zorunludur.
“Siber zorbalık“ ne gelişim sürecinin doğal bir parçası ne de güçlü bir
karakter oluşturmaya katkısı olan bir yaşantıdır. Bu nedenle siber zorbalığı
çocukların becerilerini geliştirmeleri için katılmaları gereken bir tür akran çatışması
olarak görmek doğru değildir. Tam aksine “siber zorbalık” çocuklar ve yetişkinler
açısından ciddi sonuçlar doğurabilecek olumsuz bir yaşantıdır. Bu nedenle çocuklar
ve ergenler bu sorunla baş etmede yalnız bırakılmamalı ve gerekli olan becerileri
geliştirmelerine yardım edilmelidir. Ayrıca ihtiyaç duyduklarında okul personelinin
ve ailelerinin kendilerine destek olabileceğine ilişkin bir güven kazanmaları
sağlanmalıdır. Bunu gerçekleştirmek okulların siber zorbalıkla mücadelede kararlı
politikalar üretip uygulamaları ile mümkündür.
Bu çalışmalara ek olarak, yeni medya okuryazarlığı kavramı siber zorbalığı
önlemeye yönelik çalışmalar için de anahtar olmalıdır. Öğrencileri siber
zorbalıktan koruma çabası onların bu teknolojiden uzaklaşmaları ve içerik üretmek
konusunda kaygılar yaşamaları sonucunu doğuracak şekilde değil, bilinçli içerik
üretimini teşvik edici yönde olmalıdır. Özellikle çocukların yeni iletişim ortamları
244
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Okul Eğitimi ve İnternet
karşısında pasif bir alıcı olmak yerine, günümüz dijital kültüründe yeni teknoloji
okuryazarı olabilmek için bazı becerilere sahip olmaları gerektiği açıktır.
Yeni medya okuryazarlığını sadece teknik beceri olarak görmemek özellikle
siber zorbalık konusunda büyük önem taşımaktadır. İçeriğin güvenirliliğine karar
verirken içeriğin yazarını, mesajın amacını ve içeriğin nasıl yapılandırıldığını
eleştirel değerlendirme becerileriyle karar vermek de yeni medya okuryazarlığının
önemli bir parçasıdır. Dolayısıyla ilköğretim programında seçmeli ders olarak yer
alan medya okuryazarlığı dersinin amaçları ve içeriği yeni medya okuryazarlıklarını
da kapsayacak biçimde yeniden düzenlenmelidir. Kısaca, günümüz gereksinimleri
doğrultusunda siber zorbalığı önleyici hizmetler ilgili bakanlıklar ve sivil toplum
kuruluşlarının tüm eylem planları içerisinde yer almalıdır.
245
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Okul Eğitimi ve İnternet
246
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Okul Eğitimi ve İnternet
247
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Okul Eğitimi ve İnternet
•İNTERNET TEKNOLOJİLERİ
•Teknolojinin insan hayatına getirmiş olduğu kolaylıklar göz önünde
bulundurulduğunda, eğitimde teknoloji kullanımı kaçınılmazdır. Günümüzde
eğitim kurumlarının gelişimi ve niteliğini etkileyen en önemli gelişme bilgisayar,
internet ve ilişkili teknolojiler olmaktadır.
Özet
•İnternet’in Tanımı
•İnternet, çok sayıda bilgisayar sisteminin birbirine bağlı olduğu, dünya çapında
yaygın olan, kullanıcıların ihtiyaçlarına bağlı olarak sürekli büyüyen ve gelişen
bir iletişim ağıdır.
•Eğitim ve İnternet
•Günümüzde çok amaçlı olarak her yerde ve her düzeyde kullanılan ve bireylerin
yaşamını kolaylaştıran internet özellikle eğitim açısından hızla yaygınlaşmıştır ve
vazgeçilmez bir teknoloji halini almıştır.
•İnternet kullanımının eğitime yansıması
•Eğitim-öğretim sürecini de etkileyen internet, bu süreci zenginleştirmekte,
öğretmen ve öğrencilere zengin yaşantılar sunmaktadır. Her şeyden önce
internet kullanımı ile geleneksel öğretmen ve öğrenci rolleri değişime
uğramaktadır.
•EĞİTİM TEKNOLOJİSİ
•Eğitimde internet kullanımı iki ana yaklaşım altında incelenebilir. Eğitim öğretim
sisteminin tamamında internet teknolojilerinin kullanıldığı “internet tabanlı
eğitim” ve sınıf içi eğitimi güçlendirmek amacıyla geleneksel yüz yüze eğitim
sırasında internet teknolojilerinin kullanıldığı “internet destekli eğitim”
yaklaşımlarıdır.
•İnternet Tabanlı Eğitim
•İnternet tabanlı eğitim, internet üzerinden içeriğin planlanıp, hazırlanıp,
üretilerek kullanıcılara sunulduğu daha sonra da değerlendirildiği bir uzaktan
eğitim sistemidir.
•İnternet tabanlı eğitimin kullanım amacı
•İnternet tabanlı eğitim: daha çok sınıf öğretimini destekleme ve zenginleştirme,
araştırma ve başvuru kaynağı olarak, hizmet içi eğitimi yaygınlaştırma, uzaktan
eğitim, halk eğitimi, bireysel öğretimi gerçekleştirmek amacıyla kullanılabilir.
•İnternet tabanlı eğitimin avantajları
•İnternet tabanlı eğitim öğrencilere birçok seçenek sunmakta ve öğrencilerin
öğrenmelerine, başarılarına ve davranışlarına pozitif etki yapmaktadır. Fakat
sadece çevrimiçi yapılan kurslarda bazı sınırlılıklar ortaya çıkmaktadır.
•İnternet Destekli Eğitim
•Sınıf içi eğitimi zenginleştirip güçlendirmek için geleneksel yüz yüze eğitim
sırasında internet teknolojilerinin kullanıldığı yaklaşım internet destekli
eğitimdir.
•İnternet destekli eğitimin kullanım amacı
•İnternet destekli eğitim: interneti bir kaynak olarak ders içi çalışmalar ve
araştırmalar yapma, ders öncesi hazırlık yapma, ödevler için kaynakları bulma,
işbirlikçi çalışmalar yapma, derste interaktif alıştırmalar kullanma, anlık
değerlendirmeler yapma gibi etkinlikler için kullanılabilir.
•İnternet destekli eğitimin avantajları
•İnternet destekli eğitim yapısı gereği öğrenen merkezlidir ve işbirlikçi öğrenme
sıkça kullanılmaktadır. Bilginin kalıcılığı için öğrenenlerin sürece aktif olarak
katılmaları önemlidir. İnternet destekli eğitimde öğrenenleri sürece aktif olarak
katılımını sağlamak için çeşitli etkinlik ve uygulamalar kullanılmaktadır. İnternet
destekli eğitim sayesinde öğrenme ortamları zenginleşip çeşitlenirken
öğrenenin derse karşı ilgisi de artabilir.
248
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Okul Eğitimi ve İnternet
249
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Okul Eğitimi ve İnternet
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi eski tarihlerde eğitimde kullanılan teknolojik
araçlardan değildir?
a) Radyo
b) Tepegöz
c) Televizyon
d) Bilgisayar
e) Video
250
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Okul Eğitimi ve İnternet
251
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
Okul Eğitimi ve İnternet
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Akca, E. B., Sayımer, İ., Salı, J., Başak, B. (2014). Okulda Siber Zorbalığın Nedenleri,
Türleri ve Medya Okuryazarlığı Eğitiminin Önleyici Çalışmalardaki Yeri.
Elektronik Mesleki Gelişim ve Araştırma Dergisi, 2: 17-30.
Bakioğlu, A., Şentuna, T. (2001). İnternet İle Eğitimde Öğretmen ve Okul
yöneticilerinin Görevleri. Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Dergisi, 9(9): 10-18.
Balaman, F. (2018). Web Tabanlı Uzaktan Eğitim ile Geleneksel Eğitimin İnternet
Programcılığı 2 Dersi Kapsamında Karşılaştırılması. İnsan ve Toplum Bilimleri
Araştırmaları Dergisi, 7(2):1173-1200.
Çınar, H. (2011). Eğitimde İnternet Kullanımı ve İnternet Etiği: Büro Yönetimi ve
Sekreterlik Programı Öğrencileri Üzerinde Beş Faktör Kişilik Modeli İle Bir
Araştırma. International Journal of Economic and Administrative Studies,
3(6): 67-82.
Erturgut, R. (2008). İnternet temelli uzaktan eğitimin örgütsel, sosyal, pedagojik ve
teknolojik bileşenleri. Bilişim Teknolojileri Dergisi, 1(2):79-85.
Güllüpınar, F., Abdullah, K., Dursun, Ö., Kurt, A., Gültekin, M. (2013). Milli Eğitimde
Teknoloji Kullanımı ve Sonuçları: Velilerin Bakış Açısından Fatih Projesi'nin
Pilot Uygulamasının Değerlendirilmesi. Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-
Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 30: 195-216.
Karasar, Ş. (2004). Eğitimde Yeni İletişim Teknolojileri -Internet Ve Sanal Yüksek
Eğitim. The Turkish Online Journal of Educational Technology, 3(4): 117-
125.
Kenanoğlu, R., Kahyaoğlu, M. (2011). Okul öncesi öğrencilerin internet kullanımı
ile bilişsel, duyuşsal ve sosyal davranışları arasındaki ilişki. In 5 th
International Computer & Instructional Technologies Symposium, Fırat
Üniversitesi, Elazığ.
Kırık, A. (2014). Uzaktan eğitimin tarihsel gelişimi ve Türkiye’deki
durumu. Marmara İletişim Dergisi, 21:73-94.
Koçer, M., Aydın, H. (2019). Okul Topluluğu Üyelerinin İnternet Ve Mobil İletişim
Teknolojilerinin Sunduğu Fırsat Alanları Üzerine Görüşleri. Journal Of
International Social Research, 12(64):804-817.
Öçal, F., Şimşek, M. (2017). Matematik öğretmen adaylarının FATİH projesi ve
matematik eğitiminde teknoloji kullanımına yönelik görüşleri. Turkish
Online Journal of Qualitative Inquiry, 8(1): 91-121.
Sağiroğlu, Ş. (2020). Dijital Okuryazarlık: Araçlar, Metodolojiler, Uygulamalar ve
Öneriler.1. basım. Ankara: Atlas Akademik Basım Yayın Dağıtım Tic. Ltd. Şti.
252
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20
Okul Eğitimi ve İnternet
253
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21
OYUN VE SPOR
• ÇOCUK VE OYUN
• Okul Döneminde Oyunun Gelişimi ve
İÇİNDEKİLER
Oyun Türleri
OKUL DÖNEMİNDE
• Çocuk Oyunlarında Cinsiyet, OKUL DÖNEMİNDE
Sosyoekonomik Durum ve Oyun Alanı
GELİŞİM
Faktörü GELİŞİM
• ÇOCUK VE SPOR Dr. Öğr. Üyesi
• Hareket, Oyun ve Spor İlişkisi Dr. Öğr. Üyesi
• Hareket Becerilerinin Gelişimi Emine GÜDEK
• Hareket Eğitimi ve Sportif Aktiviteler Emine GÜDEK
SEFEROĞLU
• Fiziksel Aktivite ve Çocuk Sağlığı
SEFEROĞLU
12
• Çocuklarda fiziksel aktivite
12
ilkelerini ifade edebileceksiniz.
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Oyun ve Spor
Simgesel oyun
Kurallı oyun
İşbirlikçi oyun
Koleksiyonculuk
Fiziksel oyun
Cinsiyet
OYUN VE SPOR
Sosyoekonomik
Oyunu etkileyen faktörler durum
Oyun alanları
Hareket, oyun ve spor
ilişkisi
Temel hareket
Hareket becerilerinin
gelişimi
Sporla ilişkili
hareketler
Hareket eğitimi ve sportif
Çocuk ve Spor
aktiviteler
Montaigne
GİRİŞ
Okul dönemi, 6-12 yaşları arasındaki yılları kapsayan, çocukların fiziksel,
motor, bilişsel ve sosyal becerilerinin artmasıyla daha bağımsız oldukları
dönemdir. Bu dönem, çocuğun aile yuvasından çıkıp, dış dünyaya açıldığı ve sosyal
çevre ile kaynaştığı dönemdir. Çocuk bu dönemde becerilerini bir yetişkin gibi
geliştirme ve kullanma çabası içindedir.
Bu gelişim sürecinde oyun ve sportif aktiviteler doğal bir araç ya da yetenek
görevini üstlenir. Oyun, dil, zihin, sosyal ve motor gelişimin özelliklerinin
yansıtıldığı bir aktivitedir. Oyun, çocuğun gerçek yaşama alışma egzersizidir.
Çocuk, yaşam becerilerini, yaşamda karşılaşacağı güçlükleri aşmayı, sorunlardan
kaçınmayı oyun ile öğrenir. Çocukluk döneminde kazanılan davranış kalıpları,
yaşam boyu devam eder. Özellikle yaşamın ilk 10 yılında çocukların sportif
aktivitelere katılması, bu davranışlarını yaşam boyu sürdürme alışkanlığı
kazanması bakımından önemlidir. Ancak son yıllarda küresel bir sorun olarak, hem
yetişkinler hem de çocuklarda fiziksel aktivite düzeyi her geçen gün azalmaktadır.
Çocukların fiziksel aktivite düzeylerinin azalması ilk sırada obezite olmak üzere
birçok kronik hastalık için risk oluşturmaktadır. Bu doğrultuda, her toplumda
çocukları spora ve fiziksel aktiviteye katılmaya teşvik etmek ve gerekli altyapıyı
sağlamak önemli bir politik hedef olmalıdır.
Bu ünitede okul dönemi çocuklarının oyun özellikleri, sık oynadıkları oyun
türleri, oyunlarını etkileyen cinsiyet, sosyoekonomik durum, oyun alanları gibi bazı
faktörler açıklanacaktır. Ayrıca çocukların hareket ve spor becerilerinin gelişimi
hakkında bilgi verilerek, bu süreçte dikkat edilecek noktalar belirtilecektir. Son
olarak ise fiziksel aktivite uygulama ilkeleri ve sağlık üzerine etkileri açıklanacaktır.
ÇOCUK VE OYUN
Oyun, insanlık tarihi kadar eskidir ve her dönem çocuk eğitimi ve gelişimi
açısından önemini korumuş bir etkinliktir. Oyunun ne olduğu konusunda
geçmişten günümüze birçok eğitimci ve psikolog tarafından çok farklı tanımlar
yapılmış, bu tanımların hepsinde ortak noktanın ise oyunun çocuk için çok önemli
Oyun bir tutumdur; bir uğraş olduğu görülmüştür. Schiller; oyunu kuvvet kazanma, Spencer; çocuğun
dünya ile etkileşimde
yetişkin davranışlarını öğrendiği taklit, Gross; temel hareket formlarının öğrenildiği
bulunmanın bir
bir araç, Lazarus ve Steinthal; oyunun dinlenme ve Freud ise; oyunu endişe, korku
yoludur.
ve çatışmaların ortadan kaldırıldığı bir kavram olarak nitelendirmiştir. Jean
Piaget’e göre ise; oyun bir uyumdur. Oyunu bir etkinlik olarak değil, bir tutum
olarak, dünyayla etkileşimde bulunmanın bir yolu olarak düşünmek gerekir.
Çocuklar oyun oynadıklarında sürekli denemeler yapar, yeni şeyler dener, risk alır,
sınırları test eder ve bu süreçte öğrenirler. Genel tanımıyla oyun, belli bir amaca
yönelik olan ve olmayan, kurallı ya da kuralsız olarak gerçekleştirilen, her durumda
çocuğun isteyerek ve hoşlanarak yer aldığı, fiziksel, bilişsel, dil, duygusal ve sosyal
gelişimin temeli olan, gerçek hayatın bir parçası ve çocuk için en etkin öğrenme
sürecidir.
Çocukluğunu yaşamak ve mutlu çocuk olmanın bir bölümü de bu
dönemlerde gerektiği kadar oyuna zaman ayırmaktan geçer. Çocukların doğuştan
itibaren başlattıkları oyunsal formdaki hareketleri, becerilerini geliştirici ve
pekiştirici bir araç niteliğine dönüşür. Çocuklar oyun oynayarak zamanlarını verimli
kılarken geleceklerini inşa edecek bilgi, beceri ve alışkanlıkların temelini atarlar.
Oyunun çocukların fiziksel, psikomotor, zihinsel, dilsel, duygusal ve sosyal gelişim
alanlarına katkısı büyüktür. Çocuk oyun yoluyla temel becerilerini pratik eder,
nesne ve insanlar hakkında bilgi edinir. Oyun, çocuğun imgelem gücünü ve
sembolleştirme işlemlerini geliştirir. Çocuk rol yapma yoluyla sosyal rolleri öğrenir.
Çocuk birikmiş enerjisini toplumun kabul edebileceği bir şekilde, yani oyun aracılığı
ile harcama olanağı bulur. Çocuğun en doğal dürtüsü olan saldırganlık da bu
şekilde oyunla olumlu yöne kanalize olur. Oyundan zevk alan çocukların yaratıcılık
düzeyinin daha fazla olduğu, oyun ortamlarında yaratıcı düşüncenin daha çok
ortaya çıktığı saptamıştır.
Simgesel oyunlar
Piaget’e göre çocuklar, 2 ile 7-8 yaşları arasında simgesel oyun evresindedir.
Simgesel oyun, dramatik oyun, taklit ya da hayali oyunlar (düş gücü oyunları)
olarak da tanımlanır. Çocuğun bir nesneyi, başka bir nesne gibi, bir olguyu başka
bir olgu gibi düşünerek kurduğu oyunlara hayali oyunlar (düş gücü oyunları) denir.
Hayali oyunda çocuk zihni etkinlik içindedir. Bedenin katılımı azdır. Çocuk eline
aldığı nesneye tüm dikkatini vermiş ve yoğun bir hayal süreci içindedir. Çocuğun
bir köşede yarattığı evcilik oyunu, bir çubuğu at gibi sürmesi simgesel oyun
örnekleridir. Çocuklar, düşüncelerini yeterince gelişmemiş dili ile
anlatamadığından simgesel oyunla anlatma çabasındadır. Bu tür oyunlarda,
başlangıçta kişiselleştirme (örneğin bebeklerle konuşma), objeleri kullanma
(örneğin boş bardaktan su içme) veya evcilik gibi etkinlikler dikkati çekerken
zamanla konular birey ya da hayvanları taklit biçiminde farklılaşır (doktorculuk,
polisçilik, kovboyculuk gibi). Çocuk bu tür oyunlarda kendini başkasının yerine
koyarak, gizli duygu ve düşüncelerini açığa vurur, gerçek hayatta yapamadıklarını
oyun sırasında gerçekleştirerek üzüntü, hayal kırıklığı, aşağılık duygusu gibi
olumsuz duygulardan kurtulmayı öğrenir. Çocuk bu oyunlarda anne, baba,
öğretmen gibi rolleri oynarken, hem bu karakterlerle özdeşleşir hem de kendi
kişiliğini daha iyi tanır, kendini başkalarından ayıran özelliklerin bilincine varır. Bu
durum çocuğun sağlıklı gelişimi için önemlidir.
birçok yararı vardır. 6-11 yaş arasındaki çocuklar, yaratıcı oyunlarda duygularını
ifade etmek ve kontrol etmek için daha olgun yollar geliştirmeye devam ederler.
Çocuklar bu tür oyunlarla daha açık sözlü olma, daha dikkatli olma ve daha yaratıcı
olma becerilerini geliştirir, kendisi ve diğer insanların düşünceleri, davranışları ve
duyguları arasındaki ilişkiyi anlamaları kolaylaşır. Aynı zamanda, ilkokul yıllarında
yaratıcı oyunlara katılan çocukların, daha az dürtüsel, daha az saldırgan ve hayal
ile gerçek arasında daha iyi ayrım yapabilen çocuklar olduğu belirtilmektedir.
Okul döneminde, okul öncesi çocukları arasında popüler olan hayali oyunlar
azalır, yerini daha çok zihinsel ustalık ve fiziksel becerileri gerektiren işbirliğine
dayalı oyunlara bırakır. İlkokul yıllarında bilişsel ve sosyal olgunluğun artmasıyla
çocuk, paylaşmayı, sırasını beklemeyi, işbirliğini öğrenir. Böylece kurallara dayalı
yeni bir oyun türünün koşulları yaratılmış olur.
Kurallı oyunlar
Kurallı oyunlar, sosyal anlaşmaların ve etkileşimlerin üzerine kuruludur. Sek
sek, top oyunları, halka oyunları gibi motor oyunları, satranç ve kart oyunları gibi
zihinsel oyunlar kurallı oyun örnekleridir. Okul çağı çocuğu takım oyunları da dahil
Kurallı oyunlar, sosyal olmak üzere kuralların ve becerilerin önemli olduğu “kurallı oyunlar” etkinliklerine
anlaşmaların ve yönelir. Bu oyunlar 7-8 yaşlarından sonra kurulmaya başlar. Çocukların yaşı
etkileşimlerin üzerine ilerledikçe, oyunların kuralları daha karmaşık ve kesin hale gelir. Oyun kuralları
kuruludur. Çocuklar 7-8
birçok farklı şekillerde geliştirilebilir. Bu dönemde oyunlar için “Hangi şeklini
yaşlarında kurallı
oyunlar oynamaya oynuyoruz?” ortak bir ön soru haline gelir. Bu dönemde çocuklar tamamen kendi
başlar. 10-12 kontrollerinde olan oyunlarında kuralların sorumluluğunu üstlenirler. Küçük
yaşlarından itibaren ise çocuklar bir oyunda kuralların herkese eşit olarak uygulandığını ve bu kurallar
tamamen kurallı üzerinden oyunun kazanıldığını anlayamazlar. Bu, küçük çocukların başkalarıyla
oyunlara geçmiş olurlar. oynarken kurallara uymadığı anlamına gelmez. Küçük çocuklar sırayla oynamayı ve
rol oynamayı aşamalı olarak öğrendikçe temel kuralları takip edebilirler (örneğin
bir “anne” rolü oynamak ile bir “baba” rolünü oynamak farklı bir şekilde hareket
etmeyi gerektirir). Ancak erken çocukluk döneminde oyundaki kurallar önceden
belirlenmemiştir. Oyun ilerledikçe değiştirilebilirler, böylece bir dakika önce
canavarı oynayan çocuk aniden bir prense dönüşebilir. Oyundaki çocuklar, rol
devam ederse ve kendi rollerinden memnun kalırsa bu durumdan rahatsız
olmazlar. Çocuklar altı yaşından sonra ise kuralları bilir. Kuralların yüksek bir
otorite tarafından konulduğunu düşünerek, kuralların asla değiştirilemeyeceğine
ve kurallara uymayanın cezalandırılacağına inanırlar. Çocuklar 10–12 yaşlarından
itibaren ise artık kurallı oyuna tam olarak yönelmiş olurlar. Kuralların oyuna yön
vermek, oyunda karşılaşılabilecek sorunları en aza indirmek için konulduğunu
anlayabilirler. Bireylerin, aralarında anlaşarak kuralları değiştirebileceğini
kavrarlar. Büyük çocuklar, oyunlarında uyacaklara kurallarla ilgili olarak neyin adil
olduğu veya neye izin verilebileceği üzerine kendi aralarında tartışırlar ve
çoğunluğun kabul ettiği kararları alırlar. Kurallar, oyuna başlamadan önce
belirlenir ve oyunun ortasında değiştirilemez. Kurallara uymayana ya da oyunda
yenilene verilecek ceza, oyuna katılanların ortak kararı ile belirlenir. Çocuklar
kuralları farklı duruma ve farklı oyuncalara göre değiştirebilirler. Örneğin
mahallede oynayan çocuklar, oyuna katılan çocukların yaşlarına göre kuralları
değiştirebilirler.
Okul döneminde çocuklar büyüdükçe oyunların kuralları daha karmaşık
olmasına rağmen, çocuklar birbirlerini iyi tanımadıklarında bazen kovalamaca
oyunları gibi basit kuralları olan oyunları seçerler. Bu seçim aralarındaki
anlaşmazlık olasılığını en aza indirdiğinden oyun ilişkilerinde daha güvenli bir
ortam sunar. Bu nedenle, okul çağı çocukluğunun sonunda, daha basit oyunlara
gerileme gibi görünen şey, aslında yabancılarla oynamak için uyarlanabilir bir
stratejidir. Daha sonrasında, çocuklar arasında tanışıklık arttıkça kuralların
karmaşıklığı da artar. Birbirini iyi tanıyan çocuklar için basit kovalamaca oyunları
sıkıcı hale gelir ve top oyunları gibi daha karmaşık oyunlar yerini alır. Çocuklar
arkadaşlıklarını geliştirdikçe, karmaşık kurallar üzerinde ortaya çıkan
anlaşmazlıklarla başa çıkmak için daha donanımlı olurlar. Bu durum hem kızlar
hem de erkekler için aynıdır. Çocuklar bir ortama ve birbirlerine daha tanışık hale
geldikçe, kızlar da aynı erkekler gibi şarkı söyleme ve ip atlama, sek sek gibi
oyunlarda giderek daha karmaşık kurallar geliştirirler.
İtiş kakış oyunları, grupta popüler olan çocuklar için sosyal yakınlık kurmak
gibi olumlu işlevler görse de dışlanmış çocuklar için aynı işlevi gösteremeyebilir.
Dışlanmış çocuklar oyun ve saldırganlığı birbirinden ayırt edemeyebilirler. İtiş-kakış
oyunlarının küçük çocuklar ve okul dönemi çocukları için olumlu katkısı
gösterilmekle birlikte, ergenler arasında baskınlık göstermenin bir yolu olduğu,
saldırganlık işlevine hizmet ettiği de bildirilmektedir.
Fiziksel Oyunlar
Fiziksel oyun, çocukların fiziksel gelişimini destekleyen oyun türüdür. Bu tür
oyunlar çocukların koşma, atlama, zıplama, tırmanma, sürünme, oturma, kalma,
ayakta durma, fırlatma, yakalama ve itme gibi birçok hareketi öğrenmelerine ve
öğrenilen bu hareketleri kullanmalarına olanak sağlar.
Okul çocuklarında güçlü bir motor gelişime paralel olarak, esneklik, denge,
çeviklik ve kuvvetin arttığı görülmektedir. Çocuklar fiziksel etkinlerde ustalaştıkça,
bu etkinlikleri haz alma ve başarıya ulaşma aracı olarak kullanırlar. Bu özellikleri
nedeniyle okul dönemi çocuğu daha çok fiziksel oyunları ve takım sporlarını tercih
eder. Çocuklar 6-7 yaşına geldiklerinde top oyunlarında daha başarılı olurlar ve
ilerleyen yıllarda tenis, basketbol, futbol gibi sistemli spor oyunlarını daha iyi
oynarlar.
Resim 4. Erkek çocukları rekabetçi takım oyunlarını daha çok tercih eder.
Cinsiyet ve Oyun
Oyun rastgele oyun arkadaşlarıyla gerçekleşmez, akran grupları da rastgele
oluşmaz. Cinsiyet, çocukların birlikte oynayıp oynamayacağını tanımlayan bir
olgudur. İlkokul yıllarında, diğer çocukluk dönemlerine göre çocukların cinsiyeti,
tercih ettikleri oyunların türlerini, yapılarını, oyun alanı seçimlerini, oyun alanlarını
paylaşma biçimlerini ve birlikte oyun oynama alışkanlıklarını daha fazla etkiler.
Çocukların oyun tercihlerinde cinsiyet kalıp yargılarının etkisi görülür.
Erkekler, kızlara göre daha fazla cinsiyet farklılıklarının farkında olup, dişil
olarak etkilenebilecekleri oyunlardan uzak dururlar. Çocukların yaşlarının
ilerlemesi ile birlikte bilhassa erkek çocukların basketbol, futbol gibi spor ve oyun
aktiviteleri nedeniyle daha geniş oyun alanlarına hakim oldukları, kızların ise daha
küçük alanlarda bir araya gelerek, sek sek, ip atlama, istop, yakartop gibi oyunlar
oynadıkları görülür. Okul dönemi erkek çocukları yarışmaya, yeteneğe ve kas
gücüne dayalı, futbol, itiş-kakış oyunları, yapı- inşa, misket gibi oyunlara, kızlar ise
okuma, yazma, birbirlerini ziyaret etme, çay partileri düzenleme gibi içeriğinde dil
kullanımına ağırlık veren sembolik oyunlara daha fazla ilgi duyarlar. Ayrıca kızlar
daha fazla oyun çeşidine katılırlar. Erkek çocukların küçük yaştan başlayarak kız
çocuklarına göre daha çok bilgisayar oyunlarını tercih ettikleri bilinmektedir.
Okul çağı çocukluk döneminde oyun, erkek çocuklar için kızlardan daha
farklı bir işleve sahip gibi görünmektedir. Erkekler bir aktiviteye en çok aktivitenin
kendisi için değer verirken, kızlar çevredeki sosyal bağlama değer vermektedir.
Ancak hem erkek hem de kızlar için oyunun genel hedefleri aynıdır: eğlenmek, bir
gruba ait olmak ve arkadaş edinmektir.
Çocukların cinsiyet temelli akıl yürütme sürecini kullanmaları, oyun
tercihlerine de yansımaktadır. Bu durum çocukların oyun seçeneklerini
kısıtlamakta ve oyundan elde edebilecekleri maksimum yararı azaltmaktadır. Bu
noktada okullara büyük iş düşmektedir. Okullar cinsiyete göre tarafsız faaliyetler
Eğitimciler oyunların düzenleyerek erkek çocuklarının geleneksel olarak dişil kabul edilen oyunlara
yapısını cinsiyet temelli katılımı konusunda duydukları endişelerin önüne geçebilirler. Eğitimciler,
olmaktan kurtarmalı, cinsiyete dayalı reklam içermeyen materyal ve ekipman sağladığından emin
çocukların toplumsal
olmalıdır. Eğitimcilerin oyunların yapısını cinsiyet temelli olmaktan kurtarmaya
cinsiyet eşitliğini
kavramalarını çalışmaları, en azından bu tip oyunlarda her iki cinsiyete ait rollerin olmasını
desteklemelidir. sağlayarak oyun seçeneklerini artırmaları doğru olacaktır. Eğitimciler bu şekilde
çocukların toplumsal cinsiyet eşitliğini kavramalarını desteklemiş olacaklardır.
çocuklarının okulda ve diğer alanlarda (spor, müzik vb.) daha yüksek düzeyde
performans göstermelerini istedikleri için, çocuklarının programlarını o kadar çok
aktiviteyle doldururlar ki, çocukların dinlenmesi ve oynaması için çok az zaman
kalır. Aynı zamanda çocukların bu aktivitelere katılması, belirli bir maliyeti de
gerektirir. Bu yönüyle düşünüldüğünde, daha çok boş zamanı olan çocukların,
genellikle daha kısıtlı bütçeye sahip ailelerin çocukları olduğu söylenebilir.
Günümüzde kentsel alanlarda, sürekli azalan oyun alanı sayısı, ortadan
kaybolmakta olan mahalle kültürü, çalışan anne sayısındaki hızlı artış, mahalle
ilişkilerinin zayıflaması ve çevreye duyulan güvensizlik, çocukların oyununu büyük
ölçüde sınırlamıştır. Geçmişte yalnızca televizyona maruz kalan çocuklar,
günümüzde evlerde ekran sayısının artması nedeniyle tablet, akıllı telefon,
bilgisayar ve televizyon gibi birçok ekrana kolayca ulaşabilmekte, internetin
yaygınlaşması ile sanal oyunlarla daha çok vakit geçirmektedir. Ancak sanal
oyunlar, sokak oyunlarının sunduğu katkıları sunmamaktadır.
Çocukların sağlıklı gelişimi için oyun zorunludur. Bu yüzden oyuna ayrılan
zaman korunmalıdır. Yetişkinlerin oyuna yönelik bakış açılarının yanlış olduğu ve
çocukların ihtiyaç duyduğu etkileşim ve rehberlik desteklerinin yetersiz olduğu
durumlarda çocukların olgunlaşma süreci de ertelenir. Bu sebeple çocuğun oyun
hakkı yasalarla koruma altına alınmaya çalışılmıştır. Birleşmiş Milletler Genel
Yetişkinlerin oyuna
yönelik yanlış tutumları Kurulunda 20 Kasım 1989 tarihinde Çocuk Hakları Sözleşmesi oybirliği ile kabul
nedeniyle çocukların edilmiş ve ülkemizde 2 Eylül 1990 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Sözleşmenin
oyun zamanı oldukça 31.maddesinde çocukların boş zaman geçirmeye, dinlenmeye, yaşlarına uygun
azalmıştır. Oysa olarak oyun oynamaya, kültürel ve sanatsal etkinliklere katılmaya hakları olduğu
çocukların sağlıklı vurgulanmıştır. Bu sözleşmede ayrıca toplum ve kamusal otoritenin bu hakkı
gelişimi için oyun
yerine getirmeye çalışması gerektiğini de belirtmiştir. Bu doğuştan gelen hak, ne
zorunludur.
yazık ki çocuk işçiliği, çocuk sömürüsü, savaşlar, mahalle şiddeti ve yoksulluk içinde
yaşayan çocuklara sunulan sınırlı kaynaklar nedeniyle halen ihlal edilmektedir.
Oyun Alanları
Çocuklar toprağı kazabilecekleri, keresteden kulübeler ve mağaralar inşa
edebilecekleri, gerçek aletler kullanabilecekleri, ateş ve su ile deneyler
ÇOCUK VE SPOR
Spor, bireylerin hareket gereksinimlerini karşılayan, belli kuralları olan,
eğlendiren, sosyalleştiren; kendi içinde rekabete dayanan fiziksel aktivitelerdir.
Bir eğitim aracı olarak spor, çocuğun duygusal, sosyal ve fiziksel gelişimine
önemli katkıları olan bir etkinliktir. Sporun çocuk gelişimine katkıları şunlardır;
Spor, bireylerin hareket
• Kas-iskelet sistemini kuvvetlendirir.
gereksinimlerini
karşılayan, belli kuralları • Kalp-dolaşım-solunum sisteminin çalışmasını güçlendirir.
olan, eğlendiren, • Konsantrasyon, bellek ve sınıf içi davranışlarına olumlu katkı sağlar, bu
sosyalleştiren; kendi içinde bağlamda çocukların akademik başarısını artırır.
rekabete dayanan fiziksel • Zorluklarla baş edebilmeyi, yenme ve yenilme duygusu yaşayarak rakibe
aktivitelerdir. saygı duymayı ve yenilgiyi kabullenmeyi öğretir.
• Hızlı karar vererek uygulamaya geçmesini ve kararlarının sonuçlarının
sorumluluğunu üstlenme becerisini geliştirir.
• Zamanı etkili kullanma konusunda bir disiplin becerisini geliştirir. Ölçülü ve
planlı şekilde çalışmayı ve dinlenmeyi öğretir. Bu sayede çocuğun
televizyon, telefon ve tablet karşısında geçirilen zaman azalır.
• Otonomi, özgüven, özsaygı ve özdenetim algısını yükseltir. Liderlik
özelliklerini geliştirir.
• Akranlarla ve çevre ile iletişimi güçlendirir, işbirliği içinde hareket etmeyi
sağlar.
• Sağlıklı yaşam alışkanlıklarını güçlendirir, şiddet, sigara gibi riskli
davranışların gelişmesini önler.
başlangıcı olarak kabul edilir. Spor profesyonel bir iştir. Spor, başarıyı artırma ve
yarışmada kazanmayı amaçlar. Bu nedenle fiziksel yönden daha yetenekli
olanların seçilerek, sürekli ve yoğun bir eğitime tabi tutulması gerekir. İçinde
Spor yaptırılırken rekabet duygusunu barındıran spor, üst düzey bir performans gerektirir. Spor
çocukların, motor gelişim yapan birey ya da gruplar, sonuç itibariyle rakipleriyle, zamanla, doğa koşullarıyla
düzeyleri ve hazır
veya kendiyle yarışır. Spor bedeni zorlayan hatta bazen yıpratan bir aktivitedir. Bu
bulunuşlukları
değerlendirilmelidir. sebeple spor yaptırılırken çocukların, yaşlarına göre motor gelişim düzeyleri ve
hazır bulunuşluk durumları göz önünde tutulmalıdır. Bu dönemlerde dikkat
edilmesi gerekli en önemli nokta, çocukların spor dalına özgü özel hareketler
dönemine kadar çok yönlü ve zorlanmadan çalıştırılmasıdır.
derslerine katılması ve belirli bir spor türüne başlamadan önce farklı sporları
denemeleri uygun olacaktır.
Uzmanlaşma evresi (14 yaş ve üzeri); Spor dalına özgü hareketlerin
uzmanlaştığı bu evrede çocuklar, bu zamana kadar kazanmış oldukları hareket
becerilerini yaşam boyu kullanırlar. Bu dönemde çocuk sporcu olarak adlandırılır.
Fiziksel aktivite
düzeyinin azalması,
obezite başta olmak
üzere birçok kronik
hastalığın erken yaşlarda Resim 8. Ekran süresinin artması, fiziksel aktivitenin azalması ve obezite riskini
ortaya çıkmasına neden artırmaktadır.
olmaktadır.
hareketsiz kalmamalı, ekran karşısında gün içerisinde toplam 2 saatten daha fazla
zaman geçirmemelidirler.
Çocuklar için fiziksel aktivite programları oluşturulurken; çocukların yaşları,
fiziksel çevreleri, fiziksel uygunlukları, vücut ağırlıkları, isteklilikleri, gönüllülükleri
dikkate alınmalıdır. Bir fiziksel aktivite programının ulaşılabilir, eğlenceli,
çocukların ihtiyaçlarına göre planlanmış olması gerekir. Programın her ortam ve
zamanda kolaylıkla uygulanabilir ve pratik olması, devamlılığa uygun olması ve
ekonomik olması katılımın artırılması için önemlidir.
Çocuk ve gençler için yaş gruplarına göre yapabilecekleri fiziksel aktivite
örnekleri Tablo 12.1 de verilmiştir. İyi planlanmış bir fiziksel aktivite programı her
hafta aşağıda verilen dört tipteki aktiviteleri içermelidir. Aerobik egzersizler bu
programın merkezinde yer almalıdır.
Tablo.12.1. Yaş Gruplarına Göre Aktivite Tipleri
Aktivite Tipi 5-11 yaş grubu 12-18 yaş grubu
Orta şiddetli Bisiklete binme, Paten kayma
dayanıklılık Tempolu yürüme, Bisiklete binme
(aerobik) Paten kayma Ev ve bahçe işleri
aktiviteleri Yakalama-fırlatma içeren
sporlar (frizbi gibi)
Yüksek şiddetli Tempolu koşma Tempolu koşma
aktiviteler Tempolu bisiklet binme Tempolu bisiklet binme
İp atlama İp atlama
Karate gibi sporlar Karate gibi sporlar
Basketbol Basketbol
Yüzme Yüzme
Tenis Tenis
Futbol Futbol
Hızlı dans
Boks
Kasları Halat çekme Halat çekme
kuvvetlendiren Modifiye şınav (dizler Modifiye şınav (dizler
aktiviteler bükülü) bükülü)
Vücut ağırlığını ya da dirençli Vücut ağırlığını, dirençli
bantları kullanarak yapılan bantları ya da ağırlık
egzersizler aletlerini kullanarak
Halata tırmanma yapılan egzersizler
Mekik Yapay duvara tırmanma
Barda sallanma Mekik
Jimnastik Jimnastik
Kemikleri Sek sek Sıçrama, zıplama
kuvvetlendiren Sıçrama, zıplama İp atlama
aktiviteler İp atlama Koşma
Koşma Basketbol
Basketbol Tenis
Tenis Voleybol
Voleybol
•OYUN VE SPOR
•ÇOCUK VE OYUN
•Oyun çocuğun en önemli uğraşıdır. Çocuk rol yapma yoluyla sosyal rolleri
öğrenir. Çocuk birikmiş enerjisini oyun aracılığı ile harcama olanağı bulur.
Oyun çocuğun yaratıcı düşünme yeteneğini artırır. Çocuklar, oyun esnasında
farklı rolleri denedikçe ve ortaya çıkan kaçınılmaz çatışmalarla yüzleştikçe,
ben- merkezcilikleri azalır ve çevresindeki insanları anlama yetenekleri artar.
Özet
Çocuklar, oyun bağlamı içinde kuralları, adalet, ceza, doğru-yanlış gibi
karmaşık sosyal, duygusal ve entelektüel alanları keşfederler.
•Okul Döneminde Oyunun Gelişimi ve Oyun Türleri: Oyun, çocuğun yaşına
paralel bir değişim ve gelişim gösterir. Çocukların oyun süreci tek başına
oynadıkları oyunlardan sosyalize olmuş oyuna doğru bir ilerleme gösterir.
•Simgesel oyun: Çocuklar, 2 ile 7-8 yaşları arasında simgesel oyun
(taklit/hayali oyun) evresindedir. Çocuk bu oyunlarda değişik rolleri
oynarken, hem bu karakterlerle özdeşleşir hem de kendi kişiliğini daha iyi
tanır, kendini başkalarından ayıran özelliklerin bilincine varır. Taklit
oyunlarında çocuk hayal gücünü kullanarak yaratıcılık becerisini geliştirir.
•Kurallı oyunlar: Kurallı oyunlar, sosyal anlaşmaların ve etkileşimlerin üzerine
kuruludur. Çocuklar 7-8 yaşlarında kurallı oyunlar oynamaya başlar ve 10-12
yaşlarından itibaren tamamen kurallı oyunlara geçmiş olurlar.
•Sosyalleşme ve işbirlikçi Oyun: Çocuklar altı yaşlarına geldiklerinde
işbirliğine dayanan oyunlara yönelirler. Çocukların oyunları, daha çok takım
sporlarını içerecek şekilde grup odaklıdır. Çocuklar takım sporlarına
katıldıklarında dayanışma, işbirliği, işbölümü ve rekabet kapasiteleri de
artar.Yetişkinlerin işbirliği yerine rekabeti ön plana çıkaran oyun
etkinliklerine yer vermeleri çocuğun hem kişisel gelişimi hem de kişilik
gelişimini engeller.
•Okul döneminde itiş- kakış oyunları ve kötü oyun: Diğer çocukları dışlayan
veya alaya alan oyunlar, yıkıcı ve kötü oyun olarak nitelendirilir. Okul
döneminde 8-10 yaşlarındaki erkek çocuklar arasında en yüksek seviyede
oynanan itiş-kakış oyunları ise bir saldırganlık eylemi olmayıp sosyal ve
duygusal gelişime katkıda bulunan oyun şeklidir.
•Düzen Oluşturma ve koleksiyonculuk: Koleksiyonculuk, okul dönemi
çocuklarının dünyayı anlama ve düzenleme isteklerinin yansımasıdır. Bu
sebeple çocuklar, pullar, bebekler, futbol takımı kartları ve oyuncak askerler
gibi şeyleri toplayıp düzenlerler.
•Açık hava oyunları: Bahçe, kır, sokak gibi dış mekanlarda oynanan oyunlar
çocukların fiziksel-motor ve sosyal becerilerinin gelişimini destekler, farklı
oyun çeşitlerini oynamaları için motive eder.
•Fiziksel oyunlar: Bu tür oyunlar çocukların koşma, atlama, tırmanma,
sürünme, fırlatma, yakalama ve itme gibi birçok hareketi öğrenmelerine ve
kullanmalarına olanak sağlar. Okul dönemi çocuğu daha çok fiziksel oyunları
ve takım sporlarını tercih eder.
•Oyunu Etkileyen Faktörler
•Cinsiyet: Okul dönemi erkek çocukları yarışmaya, yeteneğe ve kas gücüne
dayalı oyunlara, kızlar ise içeriğinde dil kullanımına ağırlık veren sembolik
oyunlara daha fazla ilgi duyarlar. Çocukların oyun tercihlerinde cinsiyet kalıp
yargılarının etkisi görülür.
•Sosyoekonomik Durum: Çocukların yaşadığı yer, gittikleri okul ve bu
bağlamda akran gruplarının oluşturulma süreci sosyoekonomik durumdan
etkilenir. Günümüzde okullarda ders saatlerinin artması, kentlerde oyun
alanlarının azalması, mahalle kültürünün kaybolması, çalışan anne sayısının
artması ve çevreye duyulan güvensizlik nedeniyle çocukların oyuna katılımı
oldukça azalmıştır.
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisinde Piaget’in oyun gelişim evreleri doğru şekilde
sıralanmıştır?
a) Alıştırma oyunu/kurallı oyun/sembolik oyun
b) Sembolik oyun/alıştırma oyunu/kurallı oyun
c) Alıştırma oyunu/ sembolik oyun/ kurallı oyun
d) Kurallı oyun/sembolik oyun/alıştırma oyunu
e) Sembolik oyun/kurallı oyun/alıştırma oyunu
Cevap Anahtarı
1.c, 2.c, 3.d, 4.a, 5.d, 6.e, 7.d, 8.c, 9.a, 10.a
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Aksoy, AB. (2020). Erken çocukluk döneminde oyun ve oyunun gelişimsel katkıları.
AB. Aksoy, H. Dere Çiftçi (Ed.) Erken çocukluk döneminde oyun içinde (5.
baskı). Ankara: Pegem Akademi.
Aracı, H. (2006). Öğretmenler ve öğrenciler için okullarda beden eğitimi. (6. Baskı).
Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Burgaz Uskan, S., Bozkuş, T. (2019). Eğitimde oyunun yeri. Uluslararası Güncel
Eğitim Araştırmaları Dergisi (UGEAD), 5(2): 123-131.
Bergen, D., Fromberg Doris, P.,(2008). Play and social ınteraction in middle
childhood. Phi Delta Kappan, 90(6):426-430.
Drewes, A. A., & Schaefer, CE. (2016). Introduction: Developmentally appropriate
play therapy in middle childhood. In A. A. Drewes, C. E. Schaefer, A. A.
Drewes, C. E. Schaefer (Eds.), Play therapy in middle childhood (pp. 3-11).
Washington, DC: American Psychological Association.
Felfe, C., Lechner, M., Steinmayr, A. (2016) Sports and Child Development. PLoS
ONE 11(5): e0151729.
Hazar, Z., Tekkurşun Demir, G., Namlı, S., Türkeli, A. (2017). Ortaokul
öğrencilerinin dijital oyun bağımlılığı ve fiziksel aktivite düzeyleri arasındaki
ilişkinin incelenmesi, Niğde Üniversitesi Beden Eğitimi Ve Spor Bilimleri
Dergisi,11(3):320-332.
İnan, M. (2004). Çocuk ve spor/Çocuğum nasıl spor yapmalı?. İstanbul: Morpa
Kültür Yayınları.
Kale, R. (2007). İlköğretimde beden eğitimi ve oyun öğretimi. Ankara: Pegem
Yayıncılık.
Koçak, Ç.V. (2019). Çocukların gelişim dönemi özellikleri ve sporun gelişim alanları
üzerindeki etkileri. U. Canlı, C. Taşkın, ÇV. Koçak (Ed.) Çocuklar için spor
eğitimi içinde (1. Baskı). Ankara: Gazi Kitabevi.
Kayıran, SM. (2016). Fiziksel aktivite, egzersiz ve çocuklar. Klinik Tıp Pediatri
Dergisi, 8(5):13-15.
Meydanlıoğlu, A. (2015). Çocuklarda fiziksel aktivitenin biyopsikososyal yararları.
Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 7(2):125-135.
Orhan, R. (2019). Çocuk gelişiminde fiziksel aktivite ve sporun önemi. Kırıkkale
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (KÜSBD), 9(1):157-176.
Pehlivan, H. (2014). Oyun ve öğrenme. (4. baskı). Ankara: Anı Yayıncılık
Parlak Rakap, A. Rakap, S. (2016). Oyun türleri ve çeşitli örnekler. H. Gülay
Ogelman (Ed.) Yaşamın ilk yıllarında oyun: oyuna çok yönlü bakış içinde. (2.
baskı). Ankara: Pegem Akademi.
Pilten, P., Pilten, G. (2013). Okul çağı çocuklarının oyun kavramına ilişkin algılarının
ve oyun tercihlerinin değerlendirilmesi. Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Dergisi, 9(2):15-31.
Scarlett, WG., Naudeau, S., Salonius-Pasternak, D., Ponte, I. (2005). Children's
Play. California: Sage Publication.
Saçan, S. (2016). Çocuk gelişiminde fiziksel aktivitenin önemi. Uluslararası Hakemli
Ortopedi Travmatoloji ve Spor Hekimliği Dergisi, 7:26-44.
Türkoğlu, B., (2021). Orta çocukluk döneminde oyun. D. Yalman Polatlar (Ed.)
Erken çocuklukta oyun gelişimi ve eğitimi içinde. Ankara: Pegem Akademi.
Yavuzer, H. (2016). Çocuk psikolojisi. (44. baskı). İstanbul: Remzi Kitabevi.
Yılmaz Bolat, E. (2020). Hareket becerilerinin ve fiziksel özelliklerin gelişimi. E.
Deretarla Gül, G. İnce (Ed.) Çocukta Hareket gelişimi ve eğitimi içinde.
Ankara: Pegem Akademi.
Yiğit, R. (2020). Çocukluk dönemlerinde büyüme ve gelişme. (2. baskı). Adana:
Nobel Tıp Kitabevi.
T.C. Sağlık Bakanlığı Halk Sağlığı Kurumu (2014). Türkiye Fiziksel Aktivite Rehberi.
belirtebilecek,
• Kaza nedenlerini belirtebilecek
• Kaza türlerini belirtebilecek,
• Kaza türleriniaçıklayabilecek,
• Kazalara yönelik koruyucu
güvenlik önlemlerini
belirtebilecek,
• Kazalara yönelik koruyucu
güvenlik önlemlerini
açıklayabileceksiniz. ÜNİTE
13
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik
Boğulmalar
Çiftlik Kazaları
282
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 2
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik
GİRİŞ
Okul çağındaki çocukların kas koordinasyonu ve kontrolünün daha iyi
gelişmiş olması, bilişsel kapasitelerini daha dikkatli hareket etmek için
kullanmaları, bu yaş grubundaki çocukların, erken çocukluk dönemine kıyasla
kasıtsız kazaya maruz kalma insidansını düşürmektedir.
Okul çağındaki çocukların edinmiş oldukları yeni beceriler ve ilgi alanları
onların yeni tehlikelere maruz kalmaları anlamına gelir ki böylece korunma
gereksinimi duydukları çevre daha da genişlemiş olur. Orta çocukluk döneminde
(5-10 yaş) kazaya maruz kalma insidansı, erkek çocuklarda kız çocuklarına göre
daha yüksek olup, erkek çocukların ölüm oranları, kız çocuklarının iki katıdır.
Kazaların çoğu ev veya okul içinde ya da ev ve okul çevresinde meydana gelir.
Bu yaş dönemindeki çocukların kazaya maruz kalma prevalansı, mevcut
çevresel tehlikelere, yetişkinlerin hazırladığı kazalardan koruma önlemlerine ve
çocukların davranış biçimlerine bağlıdır. Okul çağındaki çocuklar kuralların
bilincinde olup akranlarıyla olan ilişkilerinde sıklıkla uyguladıkları kurallara meydan
okuma eğilimindedirler. Bu nedenle bu yaş grubundaki çocukların gereksinim
duydukları denetim ve kısıtlama düzeyi ile özgürlük ve bağımsızlık gereksinimleri
arasındaki dengeyi sağlamak genellikle zordur.
Bir çocuğun beklenmedik bir şekilde kaybedilmesi anne, baba, kardeşler
ailedeki diğer bireyleri ve tüm toplumu derinden etkiler. Ölümle sonuçlanmayan
kazaların neden olduğu yetersizliklere bağlı olarak çocuğun psikososyal gelişimi,
eğitimi ve iş yaşamı etkilenir. Oysaki çocukluk dönemi kazalarının birçoğu
önlenebilir nitelikte olup kazaların önlenmesi için alınacak önlemlerin maliyeti
oldukça düşüktür.
283
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik
Ülkemizde Sağlık Bakanlığı ve Devlet İstatistik Enstitüsü verilerine göre 15 yaş altı
ölüm sıralamasında altıncı sırada kaza ve zehirlenmeler yer almaktadır (TUİK,
2015).
KAZA NEDENLERİ
Kazaların nedenleri ve türleri çocuğun büyüme ve gelişme düzeyine bağlı
olup meydana gelen kazanın türü çocuğun cinsiyeti, kişilik özellikleri ve
sosyoekonomik faktörlerle yakından ilişkilidir. Okul çağındaki çocukların kas
koordinasyonu ve kontrolü bilişsel kapasitelerinin gelişmesiyle birlikte
bağımsızlıklarının artması, akran grubunun onayını alma isteği, fiziksel olarak
zorlayıcı değişik aktivitelere ilginin artması sonucunda bu yaş grubundaki
çocuklarda düşme, motorlu araç, bisiklet, okul ve arazi kazaları görülmektedir.
Okul çağı çocuklarını kazaya yatkınlaştıran bazı özellikler;
KAZA TÜRLERİ
Risk Alma Davranışı ve Düşmeler
Sosyal kabulün sağlanması okul çağındaki çocuklar için birincil hedeftir. Bu
bağlamda akran grubunca kabul edilmeye layık olduklarını kanıtlamak ve grup
içindeki statülerini geliştirmek için sıklıkla tehlikeli davranışlarda bulunurlar. Akran
baskısı, psikolojik gelişimin normal bir parçasıdır ancak çocukların risk alma
davranışlarına da önemli bir katkısı olur.
Akran zorlukları Akran zorlukları (reddedilme, kötü arkadaşlık kalitesi vb.) genellikle
genellikle çocukları çocukları yaralanma veya tehlikeli alışkanlıklar açısından risk altına sokan sorunlu
yaralanma veya tehlikeli
davranışlara teşvik eder. Okul çağındaki çocuklar işlem öncesi düşünceden, somut
alışkanlıklar açısından
risk altına sokan sorunlu işlemsel düşünceye geçme sürecindedir ve nedensel ilişkileri yeni anlamaya
davranışlara teşvik eder. başlarlar. Bu nedenle, sonuçlarını planlamadan veya değerlendirmeden belirli
faaliyetlerde bulunabilirler.
284
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik
285
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik
Bisiklet Kazaları
Okul çağındaki çocukların çoğunluğu bir bisiklete sahip olup bisiklete
binmeyi sevmektedirler. Bu durum bu yaş grubundaki çocukların sokaklarda ve
yan yollarda kazaya maruz kalma riskini artırmaktadır.
Okul çağındaki çocuklarda bisiklet kazalarının çoğu, çocuğun gelişimsel
olarak görüş alanının sınırlı olması, trafikte yol şartlarını yeterince iyi ve hızlı bir
şekilde algılayamamaları, yanlış yolda bisiklete binmeleri, hatalı dönüş yapmaları
nedeniyle meydana gelmektedir. Diğer önemli nedenler, koruyucu ekipmanın
Bisiklet kazalarının kullanımıyla ilgili eğitim eksikliği, güvenlik ekipmanı eksikliği ve bisiklete aşina
önlenmesi için; olmamadır (örneğin, bir aydan daha az bir süre bisiklete binmiş olmak).
çocukların kendi boy
Uygun bisikletin özellikleri; bisikletin çocuğun boy uzunluğu ve yaşına uygun
uzunluğu ve yaşlarına
uygun bisiklete olması, çocuk bisiklete oturduğunda her iki ayağının parmak uçları ile yere
gereksinimleri vardır. basabilmesi, bisikletin orta çubuğu üzerinde dururken her iki ayağını yere düz
286
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik
287
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik
Okul Kazaları
Çocukların okul ortamında geçirdikleri süreye rağmen, okulda yaralanma
riski nispeten düşüktür. Kazalar spor salonlarında, laboratuvarlarda olduğu kadar
okula giderken ve okuldan dönerken de meydana gelmektedir.
Çocuk güvenliği ile ilgilenen kişiler okul ortamındaki tehlikelere karşı tetikte
olmalı ve çevreyi her yönden güvenli hale getirme çabalarına dahil olmalıdır.
Trambolinler, küçük çocuklar arasında popüler olup, kırıklar, burkulmalar ve kafa
Trambolin kullanımının travmaları gibi önemli yaralanmalara neden olabilir. Yeni alınan trambolin
6 yaş ve üzeri ekipmanıyla birlikte verilen basılı uyarılarda; takla atmaktan kaçınılması, birden
çocuklarla fazla jumper'ın kısıtlanması, trambolin kullanımının 6 yaş ve üzeri çocuklarla
sınırlandırılması sınırlandırılması önerilmektedir.
önerilmektedir.
Araçla İlgili Diğer Kazalar
Orta çocukluk dönemi (5-10 yaş) entelektüel gelişim ve bağımsızlık kazanma
zamanıdır. Bu anlamda güvenli bir ev ortamının sağlanması ve uygun gözetim,
çocuğun yaşamının bu aşamasında önemini korumaya devam etmektedir.
Okul çağındaki çocuklar genellikle kaykaylarını sokaklarda ve otoyollarda
kullanırlar, bu da yol üzerindeki nesneler veya araçlarla yüksek hızda çarpışma
olasılığını artırır. Yaralanmaların çoğu ekstremitelerde oluşsa da baş ve boyunda
ciddi travmalar meydana gelebilir.
Çocuklar tekerlekli paten ya da kaykay zerinde dengelerini korumak
amacıyla kollarını iki tarafa açtıkları için gerçekleşen kazalarda çoğunlukla üst
ekstremiteler (özellikle bilek ve önkol) travmaya maruz kalır. Patene binen
çocuklarda güvenlik önlemleri temelde kaykaya binen çocuklarla aynıdır.
Ebeveynler, çocuğun motor beceri düzeyini dikkatlice değerlendirdikten sonra
paten kullanmasına izin vermelidir. Küçük çocuklar, büyük çocuklara göre daha sık
kazaya maruz kalırlar. Bazı uzmanlar, ebeveynlerin, çocuklarında kırık oluşma
riskini azaltmak için kemikleri ve motor becerileri yeterince olgunlaşmadan
çocuklarını bu tür faaliyetlere (kaykay veya tekerlekli paten binme vb.) katılmaya
teşvik etmemeleri gerektiğini savunmaktadır.
Kaykay ve tekerlekli pateni güvenli kullanmak için;
• Beş yaşından küçük çocuklar kaykaya binmemeli, 6-10 yaş arası çocuklar
bir yetişkinin gözetiminde kaykaya binmeli,
• Çocuklar tekerlekli paten kullanmayı trafiğin olmadığı, düz, pürüzsüz bir
yüzey üzerinde öğrenmeli,
• Kaykay ve tekerlekli paten kullanan çocuklarda kazaların önlenmesi için
bilek, diz ve dirsekleri koruyucu aparatlar ve kask kullanmalı,
• Kaykay ve patene trafiğe yakın yerlerde binilmemeli, sokak ve otoyollarda
kullanımları yasaklanmalı,
288
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik
Boğulmalar
Ateşli silah ve
mühimmatı ayrı yerde, Boğulma, Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan 5-19 yaş arası çocuklar ve
olacak şekilde kilitli adölesanlar arasında kasıtsız kazayla meydana gelen ölümlerin üçüncü önde gelen
olarak saklanmalıdır. nedenidir. Bu bağlamda boğulmayı önlemek için tüm çocukların yüzmeyi
öğrenmesi oldukça önemlidir. Amerikan Pediatri Akademisi çocuğun formal yüzme
dersleri için “gelişimsel olarak hazır olmasına” odaklanmıştır. Yüzme dersleri için
gelişimsel hazırlık çok yönlüdür; hazır bulunuşluğun belirleyicisi çocuğun yaşı değil,
boğulmanın çevresel risklerine karşı dengelenmiş fiziksel, sosyal, davranışsal,
emosyonel ve bilişsel becerilerin birleşimidir.
Ebeveynler çocuklarına botla gezmeyi ve su güvenliğini öğretebilir ve
eğlence amaçlı su aktiviteleri sırasında alkol kullanımını yasaklayabilir. Can
yelekleri, kullanıcı suya daldırıldığında hava yolunu suyun dışında tutarak
boğulmayı önlemektedir. Literatürde onaylı bir can yeleğinin kullanılması bot ile
ilişkili boğulma morbidite ve mortalitesini %50 oranında azalttığı bildirilmektedir.
Bu bağlamda can yeleği kullanımı suda yüzen, yüzemeyen, zayıf yüzen çocuklar
için daha fazla kullanıldığı ve neredeyse bot üzerindeyken kullanımın ötesine
geçtiği önemli bir gerçektir.
Çiftlik Kazaları
Okul çağındaki birçok çocuk arazilerde yer almakta ve çiftlik ortamında oyun
oynamaktadır. Kazaların çoğu, çocukların okuldan döndüğü yaz aylarında ve tarım
faaliyetlerinin yoğun olduğu sonbaharda meydana gelir. Sağlık kurumları tarım
alanlarında şehirlere göre daha dağınık, acil müdahale için erişilebilirliği daha
düşüktür. Sağlık çalışanları sorunların farkında olmalı ve çevreleriyle ilgili
tehlikeleri ve özellikle çocuklar varken kazaları önlemenin yollarını aileye
anlatmalıdır. Kırsal bölgelerdeki okullarda, tarım makinelerinin çalıştırılması,
güvenlik prosedürleri ve yaralanmaların önlenmesine ilişkin güvenlik eğitimleri
verilmelidir.
289
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik
Bireysel
Etkinlik
gözlemleyiniz.
• Yaşadığınız çevredeki çocukların maruz kalabileceği kaza
türlerini yazınız.
Kazaların çoğu, • Herbir kaza türünün görülme neden veya nedenlerini
maddeler halinde yazınız.
çocukların okuldan
döndüğü yaz
aylarında ve tarım
faaliyetlerinin yoğun
KAZALARA YÖNELİK KORUYUCU GÜVENLİK ÖNLEMLERİ
olduğu sonbaharda
Genel Güvenlik Önemleri
meydana gelir.
Bu yaş grubundaki çocuklarda önde gelen ölüm nedeni olan kazaların
önlenmesi, çocuğun kazalardan korunmasına ilişkin olarak ebeveynler, çocuk,
öğretmeneler ve topluma sağlık eğitimi verilmelidir. Okul çağı çocuklarını kazalara
yatkın hale getiren gelişimsel özellikleri ve becerilerinin özeti ile kazalara ilişkin
alınması gereken güvenlik önlemlerine Tablo 13.1’de değinilmiştir. Bu yaş
grubunda, motorlu taşıt, bisiklet, kaykay ve yüzme güvenliği, ateşli silahlar ve
yabancılardan kaçınma ile ilgili kurallar kritik öneme sahiptir. Çocuklar, yetişkinler
tarafından oluşturulan kuralları anlayabilirler ancak bağımsızlık kazanma çabaları
nedeniyle bu kurallara karşı direnç gösterebilirler. Bu durumda akran onayı,
güvenlik kuralları eğitiminde açıkça tanımlanmalı ve belirli bir disiplin içinde
uygulanmalıdır.
Kamyonetlerin kargo bölümünde seyahat eden çocuklar, aracın bir kazaya
karışması durumunda ölüm veya yaralanma riski altında oldukları için ebeveynlere
aracın kargo bölümüne çocuklarının binmesine izin vermemeleri gerektiği
hatırlatılmalıdır.
Boğulmalardan korunmak için; yüzmenin öğrenilmesi, yalnız yüzülmemesi,
teknedeyken can yeleği giyilmesi, havuz etrafının çitle çevrilmesi ve sığ sulara
dalınmaması önerilmelidir.
Tablo 13.1. Okul Dönemi Çocuklarda Kazaların Önlenmesi
Kaza Riski ile İlgili
Kazaların Önlenmesi
Gelişimsel Yetenek
-Evden uzaktaki Motorlu Araç Kazaları
faaliyetlere giderek -Çocuğun araçta yolcuyken emniyet kemerinin doğru
Çocuk bisiklet ve daha fazla dahil kullanımı konusunda eğitilmesi.
benzeri araçlara olması -Çocuk araçta yolcuyken disiplinin sağlanması
bindiği zaman
-Hız ve hareketle (Örneğin; çocuğun kollarını içeride tuttuğundan,
koruyucu araçları
(Kask, dizlik ve heyecanlanması eğilmediğinden kapılara veya sürücüye müdahale
dirseklik vb.) -Çevreye ilişkin etmediğinden emin olunması).
kullanması dikkatinin kolayca -Güvenli yaya davranışlarının öneminin
sağlanmalıdır. dağılması vurgulanması.
290
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik
291
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik
292
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik
Bireysel
Etkinlik
• Yaşadığınız çevrede okul çağındaki çocukların;
• Maruz kalabileceği kaza türlerine ilişkin güvenlik
önlemlerini maddeler halinde yazınız.
293
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik
294
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik
• Trafik ışıkları, döner kavşaklar, hız tümsekleri, üst geçitler ve yoğun trafiğin
olduğu yollarda sokak aydınlatması gibi fiziksel önlemlerin uygulanması,
295
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik
296
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik
Sonuç
Sonuç olarak, okul çağı çocuğun cinsiyeti, kişilik özellikleri ve
sosyoekonomik faktörlerle ilişkili olarak kaza geçirme ve kazaya bağlı
yaralanabilme durumları olabilmektedir. Okullarda kazalardan korunma, kazaları
önleme konularına ilişkin çocuklara, ailelere, öğretmenlere eğitim verilmesi
oldukça önemlidir.
297
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik
298
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdaki kazalardan hangisi okul çağındaki çocuklarda oldukça düşük
olarak görülmektedir?
a) Motorlu araç kazaları
b) Bisiklet kazaları
c) Zehirlenmeler
d) Düşmeler
e) Çiftlik kazaları
299
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik
Cevap Anahtarı
1.c, 2.d, 3.b, 4.e, 5.a, 6.e, 7.a, 8.d, 9.b, 10.a
300
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik
YARARLANILAN KAYNAKLAR
AAP, American Academy of Pediatrics (2012a). Council on School Health: School-
based centers and pediatric practice, Pediatrics, 129(2):387–393.
AAP, American Academy of Pediatrics (2012b). Council on Sports Medicine and
Fitness: Trampoline safety in childhood and adolescence, Pediatrics
130(4):774–779.
AAP, American Academy of Pediatrics (2012c) Firearm-Related Injuries Affecting
the Pediatric Population. Pediatrics, 130(5).
Akdur, R. (2012). Türkiye’deki trafik kazalarının epidemiyolojik İlkeler ışığında
değerlendirilmesi. Ulaşım ve Trafik Güvenliği Dergisi, 1-17.
Arıkan, D., Çelebioğlu, A., Güdücü & Tüfekçi, F. (2018). Çocukluk Dönemlerinde
Büyüme ve Gelişme. Conk, Z., Başbakkal, Z., Bal, Yılmaz, H., Bolışık, B. (Ed.),
Pediatri Hemşireliği içinde (s. 87). Ankara, Akademisyen Tıp Kitabevi.
Atak, N., Karaoglu, L., Korkmaz, Y., & Usubütün, S. (2010). A household survey:
unintentional injury frequency and related factors among children under
five years in Malatya. The Turkish journal of pediatrics, 52(3), 285.
CDC, Centers for Disease Control and Prevention (2021). Child Health. Leading
causes of death. 18 Ağustos 2021 tarihinde
https://www.cdc.gov/nchs/fastats/child-health.htm adresinden erişildi.
Cengiz, M.T. (2020). Çocukluk Çağı Kaza ve Yaralanmalarında Ailelerin Bilgi ve
Davranışlarının Belirlenmesi. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve
Hastalıkları Anabilim Dalı Tıpta Uzmanlık Tezi, Diyarbakır.
Çavuşoğlu, H. (2019). Çocuk Sağlığı Hemşireliği, Cilt 1, 13. Baskı. (105-106).
Ankara: Sistem Ofset Basımevi.
Denny, S.A., Quan, L., Gilcihrist, J., McCallin, T., Shenoi, R., Yusuf, S., Hoffman, B.,
Weiss, J. (2021). Prevention of Drowning. Pediatrics, 148(2).
Denny, S.A., Quan, L., Gilcihrist, J., McCallin, T., Shenoi, R., Yusuf, S., Hoffman, B.,
Weiss, J. (2019). Council on Injury, Violence, and Poison Prevention. Policy
statement:Prevention of Drowning. Pediatrics, 143(5): :e20190850
Durbin, D.R. & Hoffman, B.D. (2018). Child Passenger Safety. Pediatrics, 142(5).
Kendrick, D., Mulvaney, C.A., Ye, L., Stevens, T., Mytton, J.A., & Stewart‐Brown, S.
(2013). Parenting interventions for the prevention of unintentional injuries
in childhood. Cochrane Database of Systematic Reviews, (3).
O’Conner Von, S. (2012). Growth and Development of the School Age Child. In
Pediatric nursing caring for Children and Their Family Eds (Potts, N. L.
Mandleco, B.) Study Ware Online Third Edition, Delmar, Ss. 335-356.
Orton, E., Whitehead, J., Mhizha‐Murira, J., Clarkson, M., Watson, M. C.,
Mulvaney, C. A., ... & Kendrick, D. (2016). School‐based education
301
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21
Okul Çağı Çocuklarında Kazalardan Korunma ve Güvenlik
302
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22
ÖZEL GEREKSİNİM
DURUMLARI
Sınıflandırılması
• Zihinsel yetersizlik
OKUL DÖNEMİNDE
• İşime Yetersizliği GELİŞİM
• Ortopedik Yetesizlik
• Görme Yetersizliği
Dr. Ör. Üyesi
• Dil ve Konuşma Yetersizliği Atiye Karakul
• Duygusal ve Davranış
Bozukluğu
• Süreğen Hastalık
• Birden Fazla Yetersizlik
ÜNİTE
14
© Bu ünitenin tüm yayın hakları Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’ne aittir. Yazılı izin alınmadan
ünitenin tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve
dağıtımı yapılamaz.
Hafif düzeyde zihinsel
yetersizlik
Ortadüzeyde zihinsel
yetersizlik
Zihinsel Yetersizlik
Ağır düzeyde zihinsel
yetersizlik
Derecesine göre
Ortopedik
Oluş yerine göre
Yetersizlik
ÖZELE GEREKSİNİM
Normal görme
Dışa yönelim
bozuklukları
Duygusal ve
Davranış Bozukluğu
İçe yönelim
bozuklukları
Süreğen Hastalık
Birden Fazla
Yetersizlik
304
Özel Gereksinim Durumları
GİRİŞ
Her bireyin kendine özgü özellikleri bulunmaktadır. Bazen bireyler günlük
yaşamlarını idame ettirirken destek almaktadır. Bu bireyler özel gereksinimli
bireyler olarak ifade edilmektedir. Başka bir ifadeyle özel gereksinimi olan
bireylerin gelişim düzeyleri farklıdır. Özel gereksinimi olan bireyin gelişim
düzeyinde düşüklük ya da fazlalık görülebilmektedir. Ek olarak, özel gereksinimi
olan bireylerin hem bedensel hem de gelişimsel ya da her ikisi birden aynı
zamanda davranışsal ya da duygusal olarak gecikmeler olabilmektedir. Dolayısıyla
bireylerin bu gecikmelerden dolayı ihtiyaç duyduğu bakımın sunulması önemli
hale gelmektedir. Bu doğrultuda özel gereksinime sahip olan bireylere
gereksinimleri doğrultusunda eğitimlerin planlanması ve uygulanması bireyin
Özel gereksinimi olan kişisel gelişimine ve öz yönetimine katkı sağlayamada önemli rol oynamaktadır.
bireylerin gelişim Ayrıca eğitim ortamı bireyin normal gelişim gösteren kendi yaş gruplarıyla aynı
düzeyleri farklıdır. ortamda olması bireyin bilişsel, duygusal ve sosyal sürecini olumlu yönde
etkileyecektir. Özel gereksinimi olan bireylerin kronik hastalığı olan bireyler gibi
yaşamlarını yeniden düzenlemelerine, fonksiyonlarını en üst düzeye çıkarmalarına
yönelik destekleyici girişimlere gereksinimleri vardır. Özel gereksinime sahip olan
birey kendisini dış dünyadan soyutladığı zaman sadece sosyal hayatı değil aynı
zamanda akademik hayatı da olumsuz yönde etkilenmektedir. Sosyalleşemeyen
birey özgüven açısından ve bağımsız olabilme açısından zarar görmektedir. Bu
nedenle özel gereksinim durumlarının tanımlanması, toplumda bilinç düzeyinin
oluşturulması açısından önem taşımaktadır. Bu bölümde özel gereksinim tanımı,
sınıflandırılması ve özel gereksinim durumlarında dikkat edilmesi gereken
noktalara değinilecek ve açıklanacaktır.
305
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 3
Özel Gereksinim Durumları
Zihinsel Yetersizlik
Zihinsel yetersizlik ile ilgili birçok tanımlama bulunmaktadır. En son yapılan
Amerikan Zekâ Geriliği Birliği’nin (American Assocation Mental Retardation)
tanımına göre, “Zihinsel işlevde bulunma ve kavramsal, sosyal ve pratik uyumsal
becerilerde kendini gösteren uyumsal davranışların her ikisinde de anlamlı
sınırlılıklar olarak karakterize edilen bir yetersizliktir.” “Bu yetersizlik 18 yaşından
önce başlar.” şeklindedir. Zihinsel yetersizliğin görülme sıklığı %2-3 olup,
erkeklerde daha sık görülmektedir. Zihinsel yetersizliğe sahip bireylerde yaşam
boyu devam eden yetersizlikler görülmekte olup, bakım-tedavi-rehabilitasyon
sürecinin devamlılığı oldukça önemlidir. Bu nedenle bu durum hem zihinsel
yetersizliği olan bireyi hem de aile üyelerini psikolojik, sosyal ve ekonomik olarak
etkilemektedir.
306
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 4
Özel Gereksinim Durumları
Hipoksi ve travma,
doğum sırası ve sonrası •
zihinsel yetersizliğin •Normal gelişim gösteren bireylere göre,
Örnek
Ağır düzeyde zihinsel yetersizlik, bireyin zihinsel işlevler ile kavramsal, sosyal
ve pratik uyum becerilerinde eksiklik mevcuttur. Birey yaşamın her alanında
sürekli ve yoğun özel eğitime ihtiyacı vardır.
307
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 5
Özel Gereksinim Durumları
•Özbakımlarını gerçekleştiremezler.
Örnek
•Konuşamazlar, çevrelerine karı ilgisizlerdir.
İşitme Yetersizliği
İşitme yetersizliği, bir ya da iki kulağın işitme yeteneğinin tamamen kaybıdır.
İşitme yetersizliğine sahip olan bireyin işitme duyarlılığının gelişim, sosyal uyum,
özellikle de iletişim kurmadaki görevlerini yeterince yerine getirememesi
sonucunda ortaya çıkar. İşitme yetersizliğine sahip olan bireylerin görsel motor
gelişimleri hariç motor gelişimleri normal bireylerden farklılık göstermez. İşitme
yetersizliğine sahip olan bireylerin merkezi sinir sistemine bağlı olarak genel vücut
koordinasyonunun sağlanması ve denge alanlarında problemleri vardır. İşitme
yetersizliğine sahip olan bireylerin dil becerilerindeki, kavram gelişimlerindeki
yetersizlik ve işitsel yetinin az olması bilişsel gelişim sürecini de olumsuz etkiler.
Tablo 1.İşitme Yetersizliğinin Nedenleri
Ağır asfiksi (5. dakikada APGAR puanı < 4) Orta kulak enfeksiyonu
İlaçlar Boğmaca
Travma
308
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 6
Özel Gereksinim Durumları
Çok ileri derecede işitme kaybı olan ve işitme cihazı kullanması zorunlu
olanlar sağır, hafif ve orta derecede işitme kaybı olanlar ağır işiten olarak
tanımlanmaktadır.
İşitme kaybının oluş zamanına göre sınıflandırma
İşitme kaybı çocuk dili kazanmadan ortaya çıkmışsa dil öncesi işitme kaybı,
dili kazandıktan sonra ortaya çıkmışsa dil sonrası işitme kaybı olarak sınıflandırılır.
İşitme yetersizliği oluş yerine göre sınıflandırma
Oluş yerine göre 5 tiptir.
Erken tanı, dil gelişimini
• İletim tipi işitme kaybı
olumlu yönde etkiler.
• Duyusal sinirsel (sensörinöral) tipi işitme kaybı
• Karma (mix) tip işitme kaybı
• Merkezi (santral) tip işitme kaybı
• Psikolojik (Fonksiyonel/Organik Olmayan) işitme kaybı
İşitme yetersizliğine sahip olan bireylerin eğitimi için işaret dili
kullanılmaktadır. İşitme yetersizliğinin sınıflandırılmasına göre erken dönemde tanı
konulduğu zaman bireylerin dil gelişimi olumlu yönde etkilenmektedir. Bireyin
tanılaması erken çocukluk döneminde olursa, dil gelişimleri de o kadar iyi
olmaktadır. Erken tanı sürecinin yanı sıra aile desteği ve özel eğitim desteği alma
durumu bireyin dil gelişimine katkıda bulunulur.
Ortopedik Yetersizlik
Kas ve sinir sisteminde doğuştan veya herhangi bir hastalık ya da kazaya
bağlı sorun meydana gelmesi fiziksel engelliliğe neden olmaktadır. Fiziksel engelli
kişiler toplumsal yaşama uyum sağlamada problem yaşaya bilinmektedirler.
Günlük gereksinimlerini karşılamada güçlüklerle karşılaşmaktadırlar. Ayrıca
korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç
duymaktadırlar.
Ortopedik yetersizliğin nedenleri aşağıda gösterilmektedir.
Doğuştan olanlar
• Doğuştan uzuv eksiklikleri
• Doğuştan kalça çıkığı
• Çarpık ayak
• Doğuştan kol felci
• Meningomyelosel
• Skolyoz
• Doğuştan kas hastalıkları (Müsküler Distrofi)
• Süreğen kemik ve eklem hastalıkları
• Romatizmal hastalıklar
• Poliomyelit
• Serebral Palsi
• Travmatik
309
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 7
Özel Gereksinim Durumları
• Ekstremite kaybı
• Yanlış kaynamış kırıklar
• Eklem sertliği
• Travmaya bağlı felçler ve kuvvet kayıpları
• Osteoartrit
• Kalıtsal ilerleyici hastalık
Atetoidi olan birey • Cücelik (zihinsel engelli)
tek pozisyonda
duramaz. En çok rastlanan ortopedik yetersizliğin ise, serebral palsi, spina bifida ve
amputasyon olduğu bilinmektedir.
Serebral palsi, doğuştan gelmektedir ve beş gruba ayrılmaktadır.
Spastik, beynin bazı bölgelerinde hasar oluşmuştur. Bireyin kaslarının sert
ve gergin olmasından dolayı motor hareketleri yavaştır. Dolayısıyla birey hareket
kontrolünde zorluk yaşamaktadır.
Örnek
310
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 8
Özel Gereksinim Durumları
Spina Bifida, gebeliğin ilk dört haftasında meydana gelen, bebeğin omur ve
omuriliğinin normal gelişim göstermediği rahatsızlıktır.
Örnek
•Bireyde idrar ve böbrekleri kontrol eden sinirlerin zedelenmesi
yüzünden ayaklarda felç görülmektedir.
311
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 9
Özel Gereksinim Durumları
•Çocukluk şizofrenisi
DEHB ve otizm özel •Otizm
gereksinim türleri
kapsamına girmektedir.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB)
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), psikiyatrik bir bozukluk
olup çocukluk döneminde başlar. Çocuklarda yaş dönemine özgü olmayan
dikkatsizlik, hiperaktivite ve dürtü sellik semptomları görülür. Bu nedenle DEHB
aynı zamanda, “gelişimsel döneme uygun olmayan davranış anormallikleri, aşırı
derecede hareketlilik ve dikkat bozukluğu” olarak tanımlanır. Bu hastalığın en
çarpıcı belirtileri dikkat eksikliği, aşırı hareketlilik ve ataklıktır. Bu üç belirti her
çocukta değişik oranlarda görülebilir. Görülme sıklığı ilkokul çağındaki çocuklarda
%5-10 arasında değişim göstermektedir. Erkek çocuklarda kızlara oranla (9:1) daha
sık görülmektedir. DEHB’in etiyolojisinde genetik yatkınlık (ailede DEHB öyküsü),
beyin görüntüleme, nörokimyasal değişiklikler, çevresel ve psikososyal etkenler rol
oynamaktadır.
312
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 10
Özel Gereksinim Durumları
313
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 11
Özel Gereksinim Durumları
Süreğen Hastalık
Bireyin çalışma kapasitesi ve fonksiyonlarının engellenmesine neden olan,
sürekli bakım ve tedavi gerektiren hastalıklardır. Süreğen hastalıkların meydana
gelme nedenleri doğum, öncesi, sırası ve sonrası belirli bir problemden meydana
gelebilmektedir.
Doğum öncesi dönemde; ebeveynlerde görülen genetik rahatsızlıklar, kan
uyuşmazlığı, annenin yaşının 15’ten küçük veya 35’ten büyük olması, beslenmenin
yetersiz düzeyde olması, ailenin sosyoekonomik seviyesinin düşük olması ve çoklu
doğum süreğen hastalığa neden olan faktörlerdir.
314
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 12
Özel Gereksinim Durumları
Doğum sırası dönemde; annenin 37. haftadan önce veya 42. Haftadan sonra
doğum yapması, bebeğin anne karnında oksijensiz kalması, doğum sırasında
herhangi bir travma meydan gelmesi, bebeğin düşük doğum ağırlıklı doğması
süreğen hastalığa neden olan faktörlerdir.
Doğum sonrası dönemde; menenjit gibi ateşli hastalıkların görülmesi,
bebeğin beslenmesinin yetersiz düzeyde olması, zehirlenme, boğulma, bebeğin
nöbet geçirmesi de süreğen hastalığa neden olan faktörlerdir.
Süreğen hastalıklar aşağıdaki alt başlıklarda toplanmıştır.
• Kan hastalıkları
• Kalp- damar hastalıkları
• Sindirim sistemi hastalıklar,
• İdrar yolları ve üreme organı hastalıkları
• Cilt ve deri hastalıkları
• Kanserler
• Metabolik hastalıklar
• Ruhsal davranış bozuklukları
• Sinir sistemi hastalıkları
• HIV
Süreğen hastalıklardan
en çok görülen kanser, Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir araştırmada süreğen hastalıkların
hemofili, epilepsi, en çok görülme sıklığı kanser, hemofili, epilepsi, diyabet, astım, böbrek yetmezliği,
diyabet, astım, böbrek HIV (AIDS) ve Talasemi olarak sıralanmıştır.
yetmezliği, HIV (AIDS)
ve Talasemidir. Kanser, vücudu oluşturan hücrelerin kontrolsüz ve anormal şekilde
çoğalmaları sonucunda ortaya çıkan bir hastalıktır. Hücrelerde önce bulunduğu
yerde sınırsız bir çoğalma yeteneği ardından da daha uzak yerlerde çoğalma
yeteneği (metastaz) gelişmektedir. Genlerdeki mutasyon denilen değişikliklere
bağlı kazanılmış işlev bozukluğuyla meydana gelmektedir. Vücudun tüm doku ve
organlarında kanser görülebilmektedir.
Normal hücrelerin kanser hücrelerine dönüşme sürecine “karsinogenez”
denir. Karsinogeneze çevresel, bireysel genetik faktörler ve sosyal alışkanlıklar
neden olmaktadır. Karsinogeneze neden olan etkenlerin kesin olarak
saptanabilmesi kanserden korunmaya yönelik uygulamaları geliştirebilecektir.
Çeşitli evrelerinin bulunması ve süreğen bir hastalık olması nedeniyle zorlu bir
süreçtir.
Hemofili, doğumsal faktör VIII eksikliği hemofili A, Faktör IX ise Hemofili B
olarak tanımlanmaktadır. Pıhtılaşma mekanizmasının (hemostaz) bozukluğu söz
konusudur. Hemofili içerisindeki faktörlerin plazmada bulunma oranlarına göre
hafif, orta ve ağır hemofili şeklinde sınıflandırılır. Hemofili A’nın görülme sıklığı
1/10000 iken, hemofili B’de bu oran 4 kat azalmaktadır.
Erken çocukluk çağında, çocuğun hareketli olması, akranları ile oyununlar
sırasındaki temas gibi durumlarda travma sonucu kanama eğiliminin daha fazla
olması özellikle dizlere, ayak bileği eklemlerinde ve dirseklerde kanamaya neden
olabilmektedir. Eklem kanamalarını önleyici faktör tedavisinin düzenli olarak
315
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 13
Özel Gereksinim Durumları
316
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 14
Özel Gereksinim Durumları
317
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 15
Özel Gereksinim Durumları
318
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 16
Özel Gereksinim Durumları
319
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 17
Özel Gereksinim Durumları
• Epilepsi, epileptik nöbet bir grup beyin hücresinin ani, anormal ve aşırı
boşalımına bağlı olarak ortaya çıkan geçici bulgulardır. Nöbetler ataklar
haline gelir. Nöbetin sınıflamasına göre uygulanacak tedavi yöntemi değişim
Özet (devamı)göstermektedir. Ek olarak ketojenik diyet ilaca dirençli epilepsilerde
kullanılan bir tedavi yöntemidir.
•Diyabet insülinin salgılanmasında ya da etkisinde yetersizlik sonucu gelişen
karbonhidrat, yağ ve protein metabolizması bozukluğudur.Diyabetin tedavi
basamakları; insülin uygulaması, beslenme, egzersiz ve kan şekeri takibidir.
Bireyin yaşamsal fonksiyonlarını devam ettirebilmesi için insülin kullanılması
zorunlu bir hastalıktır.
•Astım, bronşların belirli zaman aralıklarında daralması sonucunda nöbetler
seyreden süreğen bir hastalıktır.
•Böbrek yetmezliği, böbreklerin metabolik atıkları atma, sıvı-elektrolit
dengesini sürdürme ve idrarı konsantre etme yeteneğini kaybetmesidir.
Yetmezlik akut ya da kronik olabilir.
•HIV (AIDS), çocukluk çağında anneden çocuğa geçmektedir. Hastalığın en
tipik klinik bulguları, yaşa göre boy ve kilo persentil değerinin düşük olması
(%3’ün altında, kilo alamama, büyüme ve gelişmede gecikme), lenf
bezlerinde şişlik, vücutta görülen mantar enfeksiyonu,
hepatosplenomegalidir.
•Talasemi, vücudun oksijen taşıyan kırmızı kan hücrelerindeki protein olan
hemoglobin yapımını etkileyen eksik genlerden kaynaklanan genetik geçiş
özelliği gösteren hemalotik bir hastalıktır.
•Birden fazla yetersizlik: Özel Eğitim Yönetmeliğinde, “Birçok alan da
yetersizlik yaşayan ve bu yetersizliklerinin sonucunda özel eğitim desteği
alması gerekiyorsa kişiye birden fazla yetersizlik teşhisi koyulur.” şeklinde
tanımlanmaktadır. Birden fazla yetersizliğe sahip olan bireyler genellikle
bilişsel olarak önemli soulunmaktadır. kliği, uyaranlara karşı tepkisizlik,
motor becerilerinde yetersizlik görülmektedir.
320
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 18
Özel Gereksinim Durumları
DEĞERLENDİRME SORULARI
1. Aşağıdakilerden hangisi zihinsel yetersizliğin gelişmesinde etkili olan
doğum öncesi nedenlerden değildir?
a) İlaçlar
b) Endüstriyel kimyasal maddeler
c) Metabolik bozukluklar
d) Travma
e) Radyasyona maruz kalma
321
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 19
Özel Gereksinim Durumları
Cevap Anahtarı
1.d, 2.b, 3.e, 4.d, 5.b, 6.c, 7.d, 8.c, 9.e, 10.b
322
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 20
Özel Gereksinim Durumları
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Çalık, S. (2004). Özürlülüğün ölçülmesinde metodolojik yaklaşımlar ve 2002 türkiye
özürlüler araştırması, Öz-Veri Dergisi, 1(2).
Dünya çocuklarının durumu 2013. Engelli çocuklar. 26 Haziran 2021 tarihinde
http://panel.unicef.org.tr/vera/app/var/files/s/o/sowc-2013-web.pdf
adresinden erişildi.
Efe E, İşer A. (2013). Nöbetler. İçinde: Pediatri Hemşireliği. Conk Z, Başbakkal Z, Bal
Yılmaz Z, Bolışık B, editörler. Ankara: AkademisyenTıp Kitabevi. (s.616-627).
Eldeniz-Çetin, M. (2017). Özel gereksinimli bireylerin tercihlerinin
değerlendirilmesi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim
Dergisi, 18(02), 309-328.
Erdemir F, Arslan F.T. (2013). Onkolojik sorunu olan çocuk ve hemşirelik bakımı.
İçinde: Pediatri Hemşireliği. Conk Z, Başbakkal Z, Bal Yılmaz Z, Bolışık B,
editörler. Ankara: AkademisyenTıp Kitabevi. (s.769-772).
Erkan, G., Demiröz, F. (2003).Ortopedik özürlü çocukların benlik kavramı üzerine
bir araştırma. Ufkun Ötesi Bilim Dergisi, (1), 1-20.
Hartley, S.,Ilagan, V., Madden, R., Officer, A., Posarac, A., Seelman, K.,
Shakespeare, T., Sipos, S.,Swanson, M., Thomas, M., Qiu, Z. World Report
On Disability. 26 Haziran 2021 tarihinde
http://whqlibdoc.who.int/publications/2011/9789240685215_eng.pdf
adresinden erişildi.
ILO (1983) C159 Vocational Rehabilitation and Employment (DisabledPersons)
Convention, Özürlülerin Mesleki Rehabilitasyonu ve İstihdamı Sözleşmesi,
International Labour Standards Department. 2 Temmuz 2021 tarihinde
http://www.ilo.org/ilolex/cgi-lex/convde.pl?C159 adresinden erişildi.
Kizir, M., Çifci-Tekinarslan, İ. (2016). İşitme yetersizliği olan bireylere sosyal beceri
öğretimi: Bir gözden geçirme. Current Research in Education, 2(3), 149-164.
Kot, M., Sönmez, S., Eratay, E. Özel gereksinimli bireylere sahip ailelerin yaşadıkları
zorluklar. Atatürk Üniversitesi Kazım Karabekir Eğitim Fakültesi Dergisi, (37),
85-96.
MEB, Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği, Resmî Gazete, 30471, 7 Temmuz 2018
Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği, Resmî Gazete, 30471, 7 Temmuz 2018
Serenli, A. (2011).Türkiye’de engelli gerçeği. İstanbul: Ajansvista Matbaacılık.
Şenol, S., Tavşanlı, N. G. (2015). Kalıtsal Kan Hastalıkları: Orak Hücre Anemisi,
Beta-Talasemi, Hemofili Örneğinde Pediatrik Bakım. Türkiye Klinikleri J
PediatrNurs-Special Topics,1(3),67-73.
T.C. Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Özürlüler İdaresi
Başkanlığı. (2007). Süreğen Hastalıklar: 1, Ankara.
323
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 21
Özel Gereksinim Durumları
Yassıbaş, U., & Çolak, A. (2019). Otizm Spektrum Bozukluğu Olan Çocuğa Sahip
Anne-Babaların Yaşam Deneyimlerine Derinlemesine Bakış. Eğitim Ve
Bilim, 44(198).
Yazıcı, F., Okcu, B., Sözbilir, M. (2015). Ailelerin görme engelli çocuklarına yönelik
gelecek kaygıları. Ege Eğitim Dergisi, 16(1), 142-164.
Yıldırım F, Altun E, Alparslan Ö. (2013). Yaygın kronik solunum sitemi hastalıkları.
İçinde: Pediatri Hemşireliği. Conk Z, Başbakkal Z, Bal Yılmaz Z, Bolışık B,
editörler. Ankara: AkademisyenTıp Kitabevi. (s.374-381).
Yıldırım Sarı, H. (2013). Engelli çocukların hemşirelik bakımı. İçinde: Pediatri
Hemşireliği. Conk Z, Başbakkal Z, Bal Yılmaz Z, Bolışık B, editörler. Ankara:
AkademisyenTıp Kitabevi. (s.869-877).
Yiğit R, Esenay F. (2013). Endokrin sistem hastalıkları. İçinde: Pediatri Hemşireliği.
Conk Z, Başbakkal Z, Bal Yılmaz Z, Bolışık B, editörler. Ankara:
AkademisyenTıp Kitabevi. (s.466-486).
324
Atatürk Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi 22