You are on page 1of 3

''TÜRKÇENİN SIRLARI'' İSİMLİ KİTABIN DEĞERLENDİRME FORMU

KİTAPLA İLGİLİ BİLGİLER

Kitabın adı: Türkçenin Sırları

Yazarı: Nihat Sami Banarlı

Türü: Dilbilim

Okumaya başladığım tarih: 20/12/20

Okumayı bitirdiğim tarih: 22/12/20

Sayfa sayısı: 314

Kitapla ilgili duygu ve düşüncelerim:

Açıkçası okuduğum en kaliteli kitaplardan biriydi diyebilirim. Yani nasıl anlatsam... Ben genellikle okuduğum
kitapları zihnimde kategorilere ayırırım. Bilirsiniz, keyfi amaçla okuduğunuz kitaplar vardır: Macera kitapları,
bilim kurgular, olağanüstü öyküler ve bazen polisiyeler. Sonra merak ettiğiniz için okuduğunuz kitaplar vardır,
tarih kitapları mesela veya herhangi bir konuda bilimsel makaleler ve dergiler. Ya da sırf dünya klasiği olduğu
için okuduğunuz kitaplar vardır. Böyle daha bir sürü kategori sayabiliriz ancak uzatmayayım. Benim özellikle
favorilerim diye ayırdığım bir kategori var. Oraya giden kitaplar sıkı bir elemeden geçiyor. Ben seçici bir
insanım hocam ve kitaplar bu yönümü açığa sürüklemekte en başarılı olan konulardan birisidir. Kitap güzel
yazılmış olmalı mesela, emek verilmiş olmalı, yazar kendi kitabına saygı duymuyorsa ben de duyamam. Sonra
en azından bir nebzeye kadar sürükleyici olmalı, kendini okutmak istemiyorsa kitap benim yapabileceğim bir şey
yok. Ha güzel de bir içeriği olmalı, kitabı bitirdiğim andaki ben'in kitaba başlamadan önceki benden bir farkı
yoksa değer mi akıttığım onca kum tanesi zaman saatinden acaba? Uzatmayacaktım. Kitap konusu açıldı, ben
yine kapıldım rüzgarına. Uzun lafın kısası hocam ben Türkçenin Sırları'nı bu kategoriye eklemekten gurur
duyuyorum. Tabi ki oldu yer yer sıkıldığımız okurken ama bazen de cümleleri geri dönüp tekrar tekrar zihnime
işledim hayranlıkla. Özellikle Türkçemizi tamamen anlayamadığımız gereken değeri gösteremediğimiz bu çağda
okuyabileceğimiz en güzel kitaplardan birisiydi. Beni bu kitapla tanıştırdığınız için teşekkür ederim.

Kitapta en çok sevdiğim beş yazının ismi ve sebebi:

İmparatorluk dilleri

Bu yazıyı seçmemin nedeni bana daha önce hiç aklımın ucundan bile geçirmediğim bir bakış açısı hediye
etmesidir. Dillerin birbirinden sözcükler alması daha önce bana olumlu bir olay gibi yansımamıştı hiç. Eminim
ki bir seçeneğim olsaydı ben dilimizin saf kalmasını, 'öz dil' olmasını isterdim. Şimdi anlıyorum ki en başta bize
ait olmasa bile yolda bir yerde bizimle beraber bize dönüşmüş, bize ait olmuş o kelimeler.

Fuzuli'nin Duası

Bu yazıyı seçmemin nedeni Fuzuli'nin Türkçeye olan sevgisidir. Çünkü (izninizle burayı metinden ödünç
alacağım.) Fuzuli'nin de Arapça Divan'ı, Farsça Divan'ı ve bu dillerle daha başka eserleri elbette vardır. Fakat bu
şair, en güzel ve en üstün eserlerini, mensup olduğu milletin diliyle vermiş, bunda tam bir hassasiyet göstermiş
ve bir milli haysiyet gözetmişti . Bu kısım beni çok etkiledi çünkü biz bence aynı hassasiyeti gösteremiyoruz ve
belki de göstermiyoruz. Bütün o yabancı dilleri öğrenme, Dünyayla kendi dilinde iletişim kurma hevesindeyken
bazen bizim temel amacımızın dünya dilini Türkçe yapmak olduğunu unutuveriyoruz. İngilizce, Arapça,
Fransızca öğrenirken güzel Türkçem parmaklarımızın arasından kayıveriyor ve fark etmiyoruz bile...
Yahya Kemal Türkçesi

Açıkçası hocam; şairlerimizin hepsini ayrı sever, hepsine ayrı saygı duyarım. Yunus Emre, Mehmet Akif, Cahit
Zarifoğlu, Orhan Veli, Necip Fazıl ve hatta Nazım Hikmet. Ama itiraf edeyim Yahya Kemal deyince işler bir
durur duraksar bende.Hiç şüphesiz favorimdir kendisi. Nasıl anlatayım bilemiyorum; neden, ondan da emin
değilim. Türkçeyi sade Türkçe olarak kullanması olabilir ya da benim aruz ölçüsüne olan hayranlığım. Ama şunu
yürekten söyleyebilirim. Ezberlediğim bütün şiirleri unutsam Sessiz Gemi'yi unutmayacağım. Gönül isterdi ki bu
metin ilk beşte kendine yer buldu çünkü konuyu işleyişini beğendim demek. Ama gerçek şu ki bu metin burada
çünkü Yahya Kemal'den bahsediyor hocam.

Türkçeyi Arayanlar

Bu metin benim en çok hoşuma gidenlerden biri oldu çünkü Türk asıllı olmayan insanların bizi nasıl gördükleri
ve bizim hakkımızda ne düşündükleri benim her zaman ilgimi çeken konulardan biri olmuştur. Çünkü bazen
bana öyle geliyor ki Türkleri yeterince takdir etmiyoruz biz. Ne dilimizi, ne kültürümüzü ne de tarihimizi. İçinde
büyüdüğümüzden midir bilmem ancak bir şekilde kusurlarımızın altını çizip başarılarımızı karalıyoruz gibi
hissediyorum. Mesela kendimden örnek vereceğim: Ne zaman Osmanlı ile Türkiye haritasını yan yana görsem
'ne imişiz ne olmuşuz?' geçer içimden. Ama şimdi bizim Türkiye olarak sağ çıkmayı başardığımız o savaş
meydanından bizim yerimizde olsaydı hangi millet özgürlüğüne bizim kadar sıkı tutunabilirdi ki? Bazen bir dış
perspektif gerekiyor bize belki de.

Türkçenin Gül Bahçeleri

Bu yazıyı seçmemin öyle çok da derin bir sebebi yok. Buraya yazacağım cümleler de bundan payını alacak
doğal olarak. Bu yazıyı seçtim çünkü mecazlaştırma ve de yumuşatma ne kadar güzel bir yoldur cümle kurmak
için. Benim çok hoşuma gidiyor böyle değiştirilen kelimelerin sadece kibarlık ve zarafet için süsleniyor olması.
Bu metin de onlardan bahsettiği için gözüme girmeyi başardı.

Kitabı beğendim/beğenmedim çünkü...

Bazen lafı kısa, manayı derin tutmak gerekir. Kitabı beğendim çünkü kitabı okumadan önceki ben ile kitabı
okuduktan sonraki ben arasındaki fark beklediğimden daha büyüktü.

Kitabın size kazandırdıkları:

Bu kitap birden fazla konuda bana yeni bakış açıları kazandırması ile birlikte aynı zamanda oldukça keyifli bir
okumaydı. Bir çok yeni kelime öğrendim ve bu kitabın içindeki bazı kısımlar ve konular beni düşünmeye
yöneltti diyebilirim. Sanırım şunu da ekleyebiliriz: Kitabı bitirdikten sonra içtenlikle 'Türkçe hakkında
bilmediğim ne çok şey varmış' dedim. Güzel bir okumaydı.

Kitapta geçen anlamını bilmediğim kelimelerden bazıları ve anlamları:

1.Zuhûr: Ortaya çıkma, belirme 6.Meram: Amaç, istek

2.Tâlî: İkincil 7.Müellif: Yazar

3.İktifâ: Yetinme 8.Me'nûs: Alışık, beğenilmiş

4.Neşriyat: Yayın 9.Tenbîh: Sıkı emir vermek

5.Tâmîm: Genelleştirme 10.Münevver: Aydın

Kitapta en beğendiğim beş cümle:

Her dil imparatorluk dili olamaz. Çünkü her millet imparatorluk kuramaz!..
Çünkü yeryüzünde diller kadar millet ferdlerini birbirine bağlayan, onlara birbirini sevip anlamakta, hele
sevgilerini dile getirmekte aziz yardımcı olan başka kuvvet mevcud değildir.

Kelimeler üzerinde hiç kimsenin oynamaya hakkı yoktur. Çünkü: Kelimeler milletindir.

''İlkbahar geldiği zaman, kuru dikenlerden nasıl gül yaprakları çıkmaya başlarsa; ben de diken gibi sert sanılan
Türkçe ile gül yaprağı gibi ince şiirler söyleyeceğim!''

Sözün kısası şu ki Türkçeyi kendi dehası ve kendi güzelliği içinde öğrenmek isteyen alim, şimdi Türkiye'de
Türkçeyi bulmakta güçlük çekiyor.

Kitaptan çıkardığım sonuç: (Bir parçam çok feci bir şekilde bu soruya 5. sınıf çalışma kitabı sorusu gibi
davranmak istiyor. 'Türkçemize sahip çıkmalıyız.' deyip geçebiliyor muyuz? )

Mizah bir kenara, Türkçemize gerçekten sahip çıkmadığımızı düşünüyorum. Yani sokak dilinin iyice bozulması
mı dersiniz yoksa artık Türkçe dükkan adı kalmaması mı. Mesajlardaki eksik ve bozuk Türkçeden tutun şimdi ki
neslin Türkçe konusundaki heyecansızlığı ve eksikliğine kadar... Türkçe en zengin dillerden biri, resmen bir
güzellik abidesi. Parmaklarımızın arasından kayıp gidiyor ve izlemek dışında hiçbir şey yapmıyoruz ya, işte ona
yanıyorum ben...

Formu Dolduran Öğrencinin

Adı-Soyadı: Neva Çakır

Sınıfı: 11/B

Okul Numarası: 138

You might also like