You are on page 1of 8

KUR'AN'I OKUMAK VE ANLAMAK

Bilindiği gibi Kur'an, yirmi üç yıllık peygamberlik süresince muhtelif vesîlelerle


Peygamberimiz'e Hak katından Cebrâîl aracılığıyla indirilen ilâhi kelâmın adıdır. Hz. Peygamber
zamanında vahiy kâtiplerince yazılan ve hâfız sahâbilerce ezberlenen ilâhî kelâm, Hz. Ebû
Bekir devrinde mushaf hâline getirilerek muhâfaza altına alınmış, Hz. Osman zamanında
çoğaltılarak İslâm memleketlerine gönderilmiş ve böylece lâfzıyla ve hattıyla koruma altına
alınmıştır. Vâkıa Kur'an, ilâhî koruma altında bulunmaktadır.

َ َ‫ذ ْك َر َواِنَّا لَ ُه ل‬
َ‫حافِظُون‬ ِّ ‫ن نَ َّز ْل َنا ال‬
ُ ‫ح‬
ْ َ‫اِنَّا ن‬
"Doğrusu Kitâb'ı biz indirdik, onun koruyucusu da elbette biziz." (Hicr, 15/9)

Kur'an kendisine ait bâzı özelliklere vurgu yapmaktadır:

1 - Kur'an mu'cizedir. Lâfzıyla ve rûhuyla insanların bir benzerini getiremeyecekleri bir


mucize; az lâfzıyla çok mânâ anlatan mûciz bir beyandır. Nitekim Kur'ân bu konuda insanlara ve
cinlere meydan okumaktadır;

‫ذَا‬N ‫ل ه‬N ِ ِ‫ ْا ُتوا ب‬N َ‫ن َعلى اَ ْن ي‬


ِ N‫م ْث‬ ُّ ِ‫س َوا ْلج‬
ُ ‫ت ااْل ِ ْن‬
ِ ‫م َع‬ َ ‫اج َت‬
ْ ‫ن‬ ِ ‫ل لَِئ‬N
ْ N‫ُق‬
  ‫ض ظَهي ًرا‬ ٍ ‫م لِبَ ْع‬ ُ ‫م ْث ِله َولَ ْو َكانَ بَ ْع‬
ْ ‫ض ُه‬ ِ ِ‫ن اَل يَ ْا ُتونَ ب‬ِ ‫ا ْل ُق ْرا‬
"De ki: İnsanlar ve cinler, birbirine yardımcı olarak bu Kur'an'ın bir benzerini ortaya koymak
için bir araya gelseler, and olsun ki yine de bir benzerini ortaya koyamazlar," (İsrâ, 17/88)

Târih boyunca Kur'ân'ın bu meydan okumasına cevap vermeye muktedir biri çıkmamıştır.

2 - Kur'an şifâdır: Kur'an mânevî hastalıklara, rûhi dertlere bir şifâdır. Hattâ onun lâfız ve
mânâsının bereketiyle maddî hastalıklara uğramış insanlar rûhî dirilik kazanarak şifâ
bulmaktadır. Kur'an iki âyetiyle kendisinin şifâ olma özelliğini şöyle ifade etmektedir:  

‫ا‬N‫م‬
َ ِ‫ َفا ٌء ل‬N‫ش‬
ِ ‫ُم َو‬
ْ ‫ن َربِ ّك‬ ٌ N َ ‫عظ‬
ْ ‫ة ِم‬ ِ ‫ُم َم ْو‬
ْ ‫ا َء ْتك‬NN‫ج‬َ ‫د‬N ُ ‫ا ال َّن‬NN‫ا اَيُّ َه‬NNَ‫ي‬
ْ ‫اس َق‬
‫نين‬
َ ‫مْؤ ِم‬ ُ ‫ة لِ ْل‬
ٌ ‫م‬َ ‫ح‬ْ ‫ه ًدى َو َر‬
ُ ‫ور َو‬
ِ ‫ص ُد‬ ُّ ‫فِىال‬
"Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt ve kalplerde olana bir şifâ, inananlara doğruyu
gösteren bir rehber ve rahmet gelmiştir."(Yûnus, 10/57)

ُ N‫نين َواَل َيزي‬N


‫د‬N ُ ‫ة لِ ْل‬
َ N‫مْؤ ِم‬ ٌ N‫م‬
َ ‫ح‬
ْ ‫ش َفا ٌء َو َر‬
ِ ‫ه َو‬
ُ ‫ن َما‬ ِ ‫ن ا ْل ُق ْرا‬
َ ‫ل ِم‬ُ ّ‫َو ُن َن ِز‬
‫سا ًرا‬َ ‫خ‬ َ ‫مين اِاَّل‬
َ ِ‫الظَّال‬
"Kur'andan inananlara rahmet ve şifâ olan şeyler indiriyoruz." (İsrâ, 17/82)

3 - Kur'ân hidâyettir. Kur'an Allah tarafından geldiğinde şüphe olmayan müminlere ve


takvâ ehline bir hidâyet rehberidir. Nitekim Kur'an'ın ikinci sûresinde:
َ َّ‫قين () اَل‬
‫ذين‬ َ ‫م َّت‬ ُ ‫ ًدى لِ ْل‬NN‫ه‬ ُ ‫ه‬ ِ NN‫ب في‬ ُ ‫ك ا ْلكِ َت‬
َ ‫اب اَل َر ْي‬NN َ NNِ‫الم () ذل‬
َ‫م ُي ْن ِف ُقون‬ ُ ‫ما َر َز ْق َن‬
ْ ‫اه‬ َّ ‫صلو َة َو ِم‬َّ ‫قيمونَ ال‬ُ ‫ب َو ُي‬ ِ ‫ُيْؤ ِم ُنونَ بِا ْل َغ ْي‬
"Bu, doğruluğunda şüphe olmayan ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlara yol gösteren;
hidâyet kaynağı bir kitaptır." (Bakara, 2/2-3)

Bir başka âyette Kur'ân;

‫ا‬N‫م‬
َ ِ‫ َفا ٌء ل‬N‫ش‬
ِ ‫ُم َو‬
ْ ‫ن َربِ ّك‬ ٌ N َ ‫عظ‬
ْ ‫ة ِم‬ ِ ‫ُم َم ْو‬
ْ ‫ا َء ْتك‬NN‫ج‬َ ‫د‬Nْ ‫اس َق‬
ُ ‫ال َّن‬ ‫ا‬NN‫ا اَيُّ َه‬NN‫َي‬
‫نين‬
َ ‫مْؤ ِم‬ ُ ‫ة لِ ْل‬
ٌ ‫م‬َ ‫ح‬ْ ‫ه ًدى َو َر‬
ُ ‫َو‬ ‫ور‬
ِ ‫ص ُد‬ ُّ ‫فِىال‬
"Rabbinizden gelen bir hidâyet rehberi" olarak takdim edilmektedir. (Yûnus, 10/57)

Bir âyet-i kerîme

‫نين‬N
َ N‫مْؤ ِم‬ ِ ّ َ‫ َو ُم َو ُيب‬N‫ى اَ ْق‬
ُ ‫ ُر ا ْل‬N‫ش‬ َ ‫ه‬ ِ ‫ دى لِلَّتى‬N‫ ْرانَ يَ ْه‬N‫ذَا ا ْل ُق‬N‫ن ه‬ َّ ِ‫ا‬
‫ج ًرا َكبي ًرا‬ ْ َ‫م ا‬
ْ ‫ن لَ ُه‬
َّ َ‫حاتِ ا‬
َ ِ ‫صال‬
َّ ‫ملُونَ ال‬ َ َّ‫ال‬
َ ‫ذين َي ْع‬
"Doğrusu bu Kur'an, en doğru yola iletir (hidayet) ve salih ameller işleyen mü’minleri büyük
bir mükafatla müjdeler" (İsrâ 17/9) ifâdeleriyle bir başka âyet ise:

‫قين‬
َ ‫م َّت‬ ٌ َ ‫عظ‬
ُ ‫ة لِ ْل‬ ِ ‫ه ًدى َو َم ْو‬
ُ ‫اس َو‬
ِ ‫ان لِل َّن‬
ٌ َ‫هذَا بَي‬
"Bu Kur'an, insanlara bir açıklama, sakınanlara hidâyet ve bir öğüttür." (Âl-i İmrân, 3/138)
lâfızlarıyla Kur'an'ın hidâyet edici özelliğini belirtmektedir.

Kur'an'ın temel gayesi insanları dalâletten hidâyete, zulmetten nûra çıkarmak olduğundan bu
konuyu vurgulayan pek çok âyet vardır.

4 - Kur'an nûrdur ve insanlığı nûra çıkarır. Nitekim:

‫بين‬
ٌ ‫اب ُم‬
ٌ ‫ور َو ِك َت‬ ِ ّ ‫ن الل‬
ٌ ‫ه ُن‬ َ ‫ُم ِم‬ َ ‫َق ْد‬
ْ ‫جا َءك‬
"Doğrusu size Allah'tan bir nûr ve apaçık bir kitap gelmiştir: (Mâide, 5/15) âyetiyle Kur'an'ın
nûr özelliğine;

ِ ‫ت اِلَى ال ُّن‬
‫ور‬ َ ‫ن الظ ُّ ُل‬
ِ ‫ا‬NN‫م‬ َ ‫اس ِم‬
َ ‫ج ال َّن‬ َ ‫ ِر‬N‫خ‬ َ ‫اب اَ ْن َز ْل َنا ُه اِلَ ْي‬
ْ ‫ك لِ ُت‬ ٌ ‫الر ِك َت‬
َ ‫زيز ا ْل‬
‫حمي ِد‬ ِ ‫ط ا ْل َع‬ ِ ‫ص َرا‬ِ ‫م اِلى‬ ْ ‫ن َربِ ّ ِه‬
ِ ‫بِاِ ْذ‬
“Elif, Lâm, Râ. Bu Kur'ân öyle büyük bir kitaptır ki, insanları Rablerinin izni ile karanlıklardan
aydınlığa, her şeye galip ve hamde lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için onu sana
indirdik.” (İbrâhim, 14/1)
‫ن‬
َ ‫ُم ِم‬
ْ ‫جك‬
َ ‫ ِر‬NNN‫خ‬
ْ ‫اتٍ لِ ُي‬NNN‫اتٍ بَ ِي ّ َن‬NNNَ‫ ِده اي‬NNN‫ل َعلى َع ْب‬ ُ ّ‫ ِز‬NNN‫ َو الَّذى ُي َن‬NNN‫ه‬ ُ
ٌ ‫ُم لَ َرُؤ فٌ َرحي‬
‫م‬ ْ ‫ن الل ّ َه بِك‬ ِ ‫ماتِ اِلَى ال ُّن‬
َّ ِ‫ور َوا‬ َ ‫الظ ُّ ُل‬
"Sizi karanlıklardan nura çıkarmak için kulu Muhammed'e apaçık âyetler indiren O'dur."
(Hadîd, 57/9) âyetiyle de karanlıklardan nûra çıkarma özelliğine işaret edilmektedir.

Kur'an insanlık târihinin en büyük inkılâbını gerçekleştirmiş Câhiliyye toplumundan insanlığın


mefâhiri önderler çıkarmıştır. İnsanlığa insanlık değerini vermiş ve bugünün yükselen değerleri
eşitlik ve hürriyet ilkelerinin ilk seslendiricisi olmuştur.

Kur'an, İslâmî hayatın temel kaynağı olarak inanan insanlara bir takım sorumluluk ve
görevler yüklemektedir.

Onun bize yüklediği temel görevleri beş madde hâlinde özetlemek mümkündür:

I - Kur'an'ın Hak katından gelmiş ilâhî bir kelâm olduğuna inanmak:

Müslümanların Kur'an'a karşı en temel görevi budur. Diğerleri hep bunun üzerine müesses
hususlardır. Bu inanç olmadan Kur'an'a bakışımızın Kur'an'ın istediği ölçüde olması mümkün
değildir,

Nitekim şu âyetler; Kur'an'ın ilâhi menşe'li özelliğine lâfzan da işâret etmektedir.

ْ ‫ا اِلَ ْيك‬NN‫ُم َواَ ْن َز ْل َن‬


‫و ًرا‬NN‫ُم ُن‬ ْ ‫ن َربِ ّك‬
ْ ‫ان ِم‬
ٌ ‫ه‬َ ‫ُم ُب ْر‬
ْ ‫جا َءك‬ ُ ‫َيااَيُّ َها ال َّن‬
َ ‫اس َق ْد‬
‫ُمبي ًنا‬
"Ey insanlar! Rabbinizden size apaçık bir delil geldi, size apaçık bir nûr, Kur'an indirdik" (Nisâ,
4/174)

‫ا‬N‫م‬
َ ِ‫ َفا ٌء ل‬N‫ش‬
ِ ‫ُم َو‬
ْ ‫ن َربِ ّك‬ ٌ N َ ‫عظ‬
ْ ‫ة ِم‬ ِ ‫ُم َم ْو‬
ْ ‫ا َء ْتك‬NN‫ج‬َ ‫د‬Nْ ‫اس َق‬
ُ ‫ال َّن‬ ‫ا‬NN‫ا اَيُّ َه‬NN‫َي‬
‫نين‬
َ ‫مْؤ ِم‬ ُ ‫ة لِ ْل‬
ٌ ‫م‬َ ‫ح‬ْ ‫ه ًدى َو َر‬
ُ ‫َو‬ ‫ور‬
ِ ‫ص ُد‬ ُّ ‫فِىال‬
"Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüller derdine bir şifa, müminlere bir hidayet ve
rahmet geldi."(Yûnus, 10/57)

Kur'an Rabb’ın katından oluşunu bu lâfızlarla açıkladıktan sonra buna rağmen inanmayanlara
meydan okuyarak insanları âciz bırakmaktadır.

O'nun Hak katından olduğuna inanan, onun lâfzına ve mushafına da saygılı olur.

‫ ُه اِاَّل‬NNN‫س‬ ٍ ‫و‬NNN‫ابٍ َم ْك ُن‬NNN‫م () فى ِك َت‬


َ ‫ن () اَل َي‬
ُّ ‫م‬ ٌ ‫ري‬NNN‫ان َك‬ٌ ‫ ْر‬NNN‫اِنَّ ُه لَ ُق‬
‫مين‬
َ َ‫ب ا ْل َعال‬
ِ ّ ‫ن َر‬
ْ ‫ل ِم‬ٌ ‫مطَ َّه ُرونَ () تَ ْنزي‬ ُ ‫ا ْل‬
"Doğrusu bu Kitap sâdece arınmış olanların dokunabileceği saklı bir kitapta mevcud,
âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiş Kur'an-ı Kerim'dir." (Vâkıa, 56/77-80)
II - Kur'an'ın lâfzını tanımak ve okumak:

Kur'an okunuşuyla insanları ibâdet ecrine ulaştıran bir kitaptır. Bu yüzden Kur'an bağlısının
Kur'an'la tanışarak onu lâfzıyla okuyabilecek bir konuma gelmesi beklenir.

Kulu Allah'a en yaklaştıran ibâdetlerden biri namazdır. Allah Rasûlü'nün gözümün nûru diye
övdüğü (Nesâî, Nisâ, 1; Müsned, III, 128-199) namazın temel rükünlerinden biri kırâat yani
Kur'an okumaktır. Mazerete mebnî diğer farzlar düşse bile sağırların dışında namazda Kur'an
okuma görevi, hiç kimseden düşmez. Bu durum bu farzın önemini gösterir. Kur'an, kendisinin
okunması konusunda kolay geleni seçmeye cevaz ile teşvik etmekle birlikte bundan
uzak kalmaya asla izin vermemektedir. Nitekim:

‫صلو َة‬ ُ َ‫س َر ِم ْن ُه َوا‬


َّ ‫قيموا ال‬ َّ َ‫َفا ْق َرُؤ ا َماتَي‬
"Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun, namazı kılın."(Müzzemmil, 73/20) âyeti okumada
kolaylık tarafını gösteriyor.

‫ة ِو ْز ًرا‬ َ ‫م ا ْل ِقي‬
ِ ‫م‬ َ ‫ل يَ ْو‬
ُ ‫م‬
ِ ‫ح‬ َ ‫ن اَ ْع َر‬
ْ َ‫ض َع ْن ُه َفاِنَّ ُه ي‬ ْ ‫َم‬
"Katımızdan bir kitap indirdik; kim ondan yüz çevirirse bilsin ki kıyâmet günün bir günah yükü
yüklenecektir; (Tâhâ, 20/100) âyeti ise Kur'an'dan yüz çevirmenin, uzaklaşmanın bedelini haber
veriyor. Kur'an'dan yüz çevirmek önce maddi ve lâfzî olur. Onu okumamak; ülfet etmemekle
olur. Ardından mânâsını anlamamak ve tavsiyelerine uymamakla devam eder.

Kur'an ile ülfetin yolu onu tanımaktan, geçer. İnsan önce tanır, sonra sever.

Kur'an okumayı teşvik eden pek çok hadis-i şerif vardır.

َ َّ‫م ا ْل ُقرآنَ َو َعل‬


‫م ُه‬ َ ّ ‫ن تَ َعل‬
ْ ‫ُم َم‬
ْ ‫خ ْي ُرك‬
َ
a - "Sizin hayırlınız Kur'an'ı öğrenen ve öğretendir" (Buhari, Fazâilü'l-Kur'an, 15; İbn Mâce,
Mukaddime, 16; Ebû Davud, Vitr, 15) Bu öğretmenin içinde sâdece lâfzî öğretme değil, Kur'an'a
müteallık her ilim vardır.

،‫ة‬ِ N‫م ال ِقيا َم‬َ ‫ ْو‬N‫اً َي‬N‫د ُه تَاج‬Nُ Nِ‫س َوال‬ َ ‫ه ُأ ْل ِب‬ ِ N ِ‫ل ب‬َ N‫م‬ ِ ‫ن َق َرأ ال ُقرآنَ َو َع‬ ْ ‫َم‬
‫ ُّد ْنيَا‬N‫وتِ ال‬N‫ن ُبي‬ ْ ‫ت ِم‬
ٍ ‫س في َب ْي‬ ِ ‫م‬ ْ N‫الش‬َّ ‫ ْو ِء‬N‫ض‬َ ‫ن‬ ْ ‫ن ِم‬ُ ‫س‬ َ ‫ح‬َ ‫ض ْوُؤ ُه أ‬
َ
‫ه‬
ِ ِ‫ل ب‬َ ‫م‬ ِ ‫ُم بِالَّ ِذى َع‬ ْ ‫ما ظَ ُّنك‬ َ ‫ َف‬،‫ه‬ِ ‫ت فِي‬ْ َ‫لَ ْو َكان‬
b - Sehl İbnu Muâz el-Cuhenî (r.a) anlatıyor:

"Resûlullah (a.s) buyurdular ki: "Kim Kur'an'ı okur ve onunla amel ederse, kıyamet günü
babasına bir tâç giydirilir. Bu tâcın ışığı, güneş dünyadaki herhangi bir evde bulunduğu takdirde
onun vereceği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse, Kur'ân'la bizzat amel edenin ışığı nasıl olacak,
düşünebiliyor musunuz?" (Ebu Dâvud, Salât, 349, 1453 H.)

‫ه‬
ِ ِ ‫حا ب‬ ْ َ ‫ش ِفيعاً اِل‬
َ ‫ص‬ ِ ‫م ا ْل ِقيَا َم‬
َ ‫ة‬ َ ‫اِ ْق َرُؤ ا ا ْل ُقرآنَ فإنَّ ُه يَأتِى َي ْو‬
c - "Kur'an okuyunuz, çünkü Kur'an kıyâmet gününde ehl-i Kur'an'a şefâatçi olacaktır."
(Müslim, Müsâfirîn, 252)

‫ت الَّ ِذى‬ َ ‫ ُّر ِم‬N‫ ْيطَانَ يَ ِف‬N‫الش‬


ِ ‫ن ا ْلبَ ْي‬ َّ ‫إن‬
َّ ،‫ُم َمقَابِ َر‬ ْ ‫ج َعلُوا ُب ُيوتَك‬
ْ َ‫ال ت‬
‫سو َر ُة ا ْلبَ َق َر ِة‬
ُ ‫ه‬ِ ‫ُت ْقرُأ فِي‬
d - Resûlullah (a.s) buyurdu ki: "Evlerinizi kabirlere çevirmeyin, içerisinde Bakara suresi
okunan evden şeytan kaçar." (Müslim, Müsâfirin, 212, (780); Tirmizî, Sevabu'l-Kur'ân 2,
(2780)).

‫ُم‬ ْ ‫َزيِ ّ ُنوا ا ْل ُقرآنَ بَِأ‬


ْ ‫ص َواتِك‬
e - "Kur'an'ı seslerinizle süsleyiniz!" (Buharî, Tevhid, 252 Ebû Dâvud, Vitr, 20)

ِ ‫ا ْل ُقرآ‬NNNِ‫ ُّر ب‬NNN‫س‬


‫ن‬ ُ ‫ َوا ْل‬،‫ة‬
ِ ‫م‬ ِ ‫ َد َق‬NNN‫بالص‬
َّ ‫ه ِر‬ َ ‫ن َكا ْل‬
ِ ‫ا‬NNN‫ج‬ ِ ‫ال ٌ ُقرآ‬NNNِ‫ه ُر ب‬ َ ‫ا ْل‬
ِ ‫ا‬NNN‫ج‬
ِ ‫ص َد َق‬
‫ة‬ َّ ‫س ِرّ بِال‬
ِ ‫م‬ ُ ‫َكا ْل‬
f - "Kur'ân'ı cehren (açıktan) okuyan, sadakayı açıktan veren gibidir. Kur'ân'ı gizlice okuyan,
sadakayı gizlice veren gibidir." (Tirmizî, Sevâbu'l-Kur'ân 20, 2920; Ebu Davud, Salât 315, 1333;
Nesâî, Zekât 68). Gizli ve açık sadaka verilmesi ayetle de sabittir, dolayısı ile hadisteki teşbihte
herhangi bir müphemlik söz konusu değildir.

‫ما‬َّ ‫ َوَأن َف ُقو ْا ِم‬ ‫صال َ َة‬ ُ ‫م َوَأ َق‬


َّ ‫امو ْا ال‬ ْ ‫ه َربِ ّ ِه‬
ِ ‫ج‬ْ ‫صبَ ُرو ْا ا ْب ِتغَاء َو‬
َ ‫ين‬َ ‫َوالَّ ِذ‬
ْ ‫ك لَ ُه‬
‫م‬ َ ‫ة ُأ ْولَِئ‬
Nَ ‫الس ِي َّئ‬
َّ ‫ة‬
ِ ‫س َن‬
َ ‫ح‬َ ‫ َويَ ْد َرُؤ ونَ بِا ْل‬ ‫سرّاً َو َعالَنِيَ ًة‬ِ ‫م‬ ُ ‫َر َز ْق َن‬
ْ ‫اه‬
‫ار‬
ِ ‫ُع ْقبَى ال َّد‬
Rablerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabrederler ve namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine
verdiğimiz rızıklardan gizli ve açıkça Allah yolunda harcarlar ve çirkinlikleri güzelliklerle yok
ederler. İşte bunlar, bu hayatın akibeti kendilerinin olacak olanlardır. (Ra'd, 13,22)

Bu âyet ve hadisler çerçevesinde Kur'an'la tanışmak, onu lâfzıyla okumak, hem şahsen
kendimize hem de çoluk çocuğumuza ait bir sorumluluktur. Bu itibarla çocuklarımızın gönüllerini
ve hayatlarını Kur'an'la aydınlatmak durumundayız.

Kur'an'ın Kur'an olması için de dört temel şart vardır:

1) Arapça olması

2) Lâfız olması

3) Hz. Peygamber'e inmiş olması,

4) Tevâtür yoluyla bize kadar gelmiş bir kıraat türü olması.

Bu şartlar muvacehesinde Arapça'nın dışındaki dillere yapılan tercümeler Kur'an


sayılamayacağından onlarla ibâdet sahih olmaz.

III - Kur'an'ın Mânâsını ve Mesajını Anlamağa Çalışmak:

Kur'an'la tanışan onu orijinal harfleriyle okumayı öğrenen bir müslümanın onun ilâhî
nasihatlarını ve öğütlerini de anlayıp öğrenmesi gerekir. Çünkü Kur'an anlaşılsın; tebligatı
bilinsin diye indirilmiştir. Hattâ Hz. Peygamber'in üsve-i hasene ve tebliğci olarak en büyük
fonksiyonu Kur'an'ın daha iyi anlaşılmasını sağlamaktır. Nitekim şu âyet bu konuya işâret
etmektedir.

ْ ‫م َولَ َعلَّ ُه‬


‫م‬ ْ ‫ل اِلَ ْي ِه‬
َ ّ‫ا ُن ِز‬NNN‫اس َم‬
ِ َ ّ ‫ذ ْك َر لِ ُتبَ ِي‬
‫ن لِل َّن‬ َ NNN‫ا اِلَ ْي‬NNN‫َواَ ْن َز ْل َن‬
ِّ NNN‫ك ال‬
َ‫ك ُرون‬ َّ ‫َي َت َف‬
"Kur'an'ı sana insanlara gönderileni açıklayasın diye indirdik. Belki düşünürler." (Nahl, 16/44)

Şu âyetler de özelde müslümanların; genelde topyekün insanlığın Kur'an'ı anlama


görev ve sorumluluklarına işâret etmektedir.

ْ ‫اِنَّا اَ ْن َز ْل َنا ُه ُق ْرءنًا َع َربِيً ّا لَ َعلَّك‬


َ‫ُم تَ ْع ِقلُون‬
a - "Biz anlayasınız diye Arapça bir Kur'an indirdik." (Yûsuf, 12/2)

ْ ‫ت لَ َعلَّك‬
َّ ‫ُم تَ َت َف‬
َ‫ك ُرون‬ ُ ‫ن الل ُّه لَك‬
ِ ‫ُم ااْل يَا‬ َ ِ‫َكذل‬
ُ ّ ‫ك ُيبَ ِي‬
b - "Böylece Allah düşünesiniz diye size âyetlerini açıklar. (Bakara, 2/219)

ْ ‫ص ِرّفُ ااْل يَاتِ لَ َعلَّ ُه‬


َ‫يَ ْفق َُهون‬  ‫م‬ َ ‫ظ ْر َك ْي‬
َ ‫ف ُن‬ ُ ‫ُا ْن‬
c - "Anlasınlar diye âyetleri nasıl yerli yerince açıkladığımıza bak!" (En'âm, 6/65)

ُ َ‫ص ْل َنا ااْل يَاتِ لِ َق ْو ٍم يَ ْعل‬


َ‫مون‬ َّ ‫َق ْد َف‬
d - "Anlayan topluluklar için âyetleri uzun uzadıya açıkladık."(el-En'am, 6/98)

َّ ‫ل ااْل يَاتِ لِ َق ْو ٍم َي َت َف‬


َ‫ك ُرون‬ ُ ّ‫ص‬ َ ِ‫َكذل‬
ِ ‫ك ُن َف‬
e - "Düşünen millet için âyetleri böyle uzun açıklıyoruz." (Yûnus, 10/24)

Kur'an'ı anlamak için tefsirini okumak, sünnetteki uygulamalarını görmek ve islâmî tatbîkattan
haberdar olmak gerekir Mushaf’ı okumak, meâli mûtâlaa ve ardından tefsir ve sünnet bilgisi bu
işin en kestirme yoludur.

Hz. Osman'ın şu sözü Kur'an ile olan ilgiyi teşvik etmektedir: "Seven sevgilisinin
kelâmından doymaz". Kur'an sevgiliden gelen bir mektupsa onu okumak kadar anlamak,
anlamak kadar istenileni yapmak da önemlidir. Bu yüzden Kur'an'ı anladıktan sonra üzerimize
düşen, istenileni yapmak yâni onu yaşamaktır.
IV - Kur'an'ın emir ve tavsiyeleri istikametinde müslümanca yaşamak.

Kur'an'ın insanlar için kurmayı hedeflediği güzel dünyanın model insanı Hz. Peygamber (a.s)
dir:

َ‫ان‬NN‫ن َك‬
ْ ‫م‬
َ ِ‫ة ل‬
ٌ ‫ َن‬N ‫س‬
َ ‫ح‬
َ ‫ َو ٌة‬N ‫ُس‬ْ ‫ها‬ ِ N ّ ‫ل الل‬
ِ ‫و‬N ‫س‬ ُ ‫ُم فى َر‬ ْ ‫انَ لَك‬NN‫د َك‬N ْ N‫لَ َق‬
‫خ َر َو َذ َك َر الل ّ َه َكثي ًرا‬ َ ‫جوا الل ّ َه َوا ْليَ ْو‬
ِ ‫م ااْل‬ ُ ‫َي ْر‬
Şanım hakkı için muhakkak ki size Resullulah'da pek güzel bir örnek vardır. Allah'a ve son
güne ümit besler olup da Allah'ı çok zikreden kimseler için. (Ahzâb, 33/21)

Kur'an nizâmını onun uyguladığı üslûb ile rahmet ve şefkat unsurlarıyla yaşamak gerekir.
Kur'an:

‫ظيم‬
ٍ ‫ُق َع‬ ُ ‫ك لَ َعلى‬
ٍ ‫خل‬ َ َّ‫َواِن‬
"Yüce bir ahlâk üzeresin" (Kalem, 68/4) ayetiyle onun ahlâkını övdüğü gibi, Hz. Âişe
valîdemiz kendisine onun ahlâkını soranlara; "O'nun ahlâkı Kur'an'dı." (Müsned, VI, 188) sözüyle
onun canlı Kur'an olduğunu anlatmak istemiştir.

Allah Teâla, onun uygulamalarının model olduğunu, dolayısıyla emir ve yasaklarına uyulması
gerektiğini vurgulamaktadır:

‫ُم َع ْن ُه َفا ْن َت ُهوا‬ ُ ‫ول َف‬


ْ ‫خ ُذو ُه َو َما نَهيك‬ ُ ‫س‬ُ ‫الر‬ ُ ‫َو َما اَتَيك‬
َّ ‫ُم‬
"Peygamber size ne verirse alın; sizi neden sakındırırsa geri durun." (Haşr, 59/7)

Kur'an bu model ile uygulanarak ahkâmı hayata geçirilecektir. Çünkü Mâide Sûresinde 44, 45
ve 47. âyetlerde: "Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kâfir, zâlim ve fâsık" olarak
nitelenmektedir.

Kur'an ne ölü kitaptır. Ne de ölüler kitabı.

O dipdiri, mesajları ile bir hayat kitabıdır. Nitekim Akif:

Ya  açar bakarız nazm-ı celîlin yaprağına

Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına

İnmemiştir hele Kur'an şunu hakkıyla bilin

Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için.. ifâdeleriyle bu gerçeği anlatır.

Kur'an bir deryâdır. Herkes ondan elindeki kap kadar istifâde eder. Kur'an bir güneştir her
toprak ondan kabiliyeti ölçüsünde yararlanır.

V - Kur'an'ın mesajını insanlık âlemine duyurmak.

İnanan insanların Kur'an'a karşı en önemli görevlerinden biri de insanlığı onun gerçekleriyle
tanıştırmaktır. Kur'ân'ın korunması, aslında Allah'ın teminat altına aldığı bir husustur. Ancak
onun mesajının insanlığa ulaştırılması insânî bir görevdir. Allah Teâlâ bu görevi öncelikle
Peygamberimiz'in omuzlarına yüklemiştir.

‫وا‬NN‫اخ َتلَ ُف‬ ُ ‫ن لَ ُه‬


ْ ‫م الَّ ِذى‬ َ ّ ‫اب اِاَّل لِ ُتبَ ِي‬N
َ N‫ك َت‬ ِ ‫ك ا ْل‬َ N‫ا َعلَ ْي‬NN‫َو َما اَ ْن َز ْل َن‬
َ‫م ًة لِ َق ْو ٍم ُيْؤ ِم ُنون‬َ ‫ح‬ْ ‫ه ًدى َو َر‬ ُ ‫ه َو‬ ِ ‫في‬
"Sana Kitabı, ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için, inanan kimselere de doğru yol
rehberi ve rahmet olarak indirdik."(Nahl, 16/64)

Peygamber'in açıklama, anlatma ve tebliğ görevi peygamberden sonra vâris-i nebî olma
özelliğini hâiz ulemâ ve ehlullah topluluğuna âiddir. Nitekim:

‫ف‬ َ ‫ا ْل‬NNNِ‫ ْا ُم ُرونَ ب‬NNNَ‫ر َوي‬NNN


ِ ‫م ْع ُرو‬ ِ ‫خ ْي‬ َ ‫د ُعونَ اِلَى ا ْل‬NNN
ْ ‫ة َي‬ ٌ ‫ُم ُا َّم‬ ْ ‫َو ْل َتك‬
ْ ‫ُن ِم ْنك‬
َ‫حون‬ ُ ِ‫م ْفل‬ُ ‫م ا ْل‬
ُ ‫ه‬
ُ ‫ك‬ َ ‫م ْن‬
َ ‫ك ِر َواُولِئ‬ ُ ‫ن ا ْل‬ِ ‫َويَ ْن َه ْونَ َع‬
"Sizden iyiye çağıran, doğruluğu emreden ve fenâlıktan sakındıran bir topluluk bulunsun."
(Âl-i İmrân, 3/104)

You might also like