Professional Documents
Culture Documents
Kuran Ile Ilgili Ayet Hadis
Kuran Ile Ilgili Ayet Hadis
َ َذ ْك َر َواِنَّا لَ ُه ل
َحافِظُون ِّ ن نَ َّز ْل َنا ال
ُ ح
ْ َاِنَّا ن
"Doğrusu Kitâb'ı biz indirdik, onun koruyucusu da elbette biziz." (Hicr, 15/9)
Târih boyunca Kur'ân'ın bu meydan okumasına cevap vermeye muktedir biri çıkmamıştır.
2 - Kur'an şifâdır: Kur'an mânevî hastalıklara, rûhi dertlere bir şifâdır. Hattâ onun lâfız ve
mânâsının bereketiyle maddî hastalıklara uğramış insanlar rûhî dirilik kazanarak şifâ
bulmaktadır. Kur'an iki âyetiyle kendisinin şifâ olma özelliğini şöyle ifade etmektedir:
اNم
َ ِ َفا ٌء لNش
ِ ُم َو
ْ ن َربِ ّك ٌ N َ عظ
ْ ة ِم ِ ُم َم ْو
ْ ا َء ْتكNNجَ دN ُ ا ال َّنNNا اَيُّ َهNNَي
ْ اس َق
نين
َ مْؤ ِم ُ ة لِ ْل
ٌ مَ حْ ه ًدى َو َر
ُ ور َو
ِ ص ُد ُّ فِىال
"Ey insanlar! Rabbinizden size bir öğüt ve kalplerde olana bir şifâ, inananlara doğruyu
gösteren bir rehber ve rahmet gelmiştir."(Yûnus, 10/57)
اNم
َ ِ َفا ٌء لNش
ِ ُم َو
ْ ن َربِ ّك ٌ N َ عظ
ْ ة ِم ِ ُم َم ْو
ْ ا َء ْتكNNجَ دNْ اس َق
ُ ال َّن اNNا اَيُّ َهNNَي
نين
َ مْؤ ِم ُ ة لِ ْل
ٌ مَ حْ ه ًدى َو َر
ُ َو ور
ِ ص ُد ُّ فِىال
"Rabbinizden gelen bir hidâyet rehberi" olarak takdim edilmektedir. (Yûnus, 10/57)
نينN
َ Nمْؤ ِم ِ ّ َ َو ُم َو ُيبNى اَ ْق
ُ ُر ا ْلNش َ ه ِ دى لِلَّتىN ْرانَ يَ ْهNذَا ا ْل ُقNن ه َّ ِا
ج ًرا َكبي ًرا ْ َم ا
ْ ن لَ ُه
َّ َحاتِ ا
َ ِ صال
َّ ملُونَ ال َ َّال
َ ذين َي ْع
"Doğrusu bu Kur'an, en doğru yola iletir (hidayet) ve salih ameller işleyen mü’minleri büyük
bir mükafatla müjdeler" (İsrâ 17/9) ifâdeleriyle bir başka âyet ise:
قين
َ م َّت ٌ َ عظ
ُ ة لِ ْل ِ ه ًدى َو َم ْو
ُ اس َو
ِ ان لِل َّن
ٌ َهذَا بَي
"Bu Kur'an, insanlara bir açıklama, sakınanlara hidâyet ve bir öğüttür." (Âl-i İmrân, 3/138)
lâfızlarıyla Kur'an'ın hidâyet edici özelliğini belirtmektedir.
Kur'an'ın temel gayesi insanları dalâletten hidâyete, zulmetten nûra çıkarmak olduğundan bu
konuyu vurgulayan pek çok âyet vardır.
بين
ٌ اب ُم
ٌ ور َو ِك َت ِ ّ ن الل
ٌ ه ُن َ ُم ِم َ َق ْد
ْ جا َءك
"Doğrusu size Allah'tan bir nûr ve apaçık bir kitap gelmiştir: (Mâide, 5/15) âyetiyle Kur'an'ın
nûr özelliğine;
ِ ت اِلَى ال ُّن
ور َ ن الظ ُّ ُل
ِ اNNم َ اس ِم
َ ج ال َّن َ ِرNخ َ اب اَ ْن َز ْل َنا ُه اِلَ ْي
ْ ك لِ ُت ٌ الر ِك َت
َ زيز ا ْل
حمي ِد ِ ط ا ْل َع ِ ص َراِ م اِلى ْ ن َربِ ّ ِه
ِ بِاِ ْذ
“Elif, Lâm, Râ. Bu Kur'ân öyle büyük bir kitaptır ki, insanları Rablerinin izni ile karanlıklardan
aydınlığa, her şeye galip ve hamde lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için onu sana
indirdik.” (İbrâhim, 14/1)
ن
َ ُم ِم
ْ جك
َ ِرNNNخ
ْ اتٍ لِ ُيNNNاتٍ بَ ِي ّ َنNNNَ ِده ايNNNل َعلى َع ْب ُ ّ ِزNNN َو الَّذى ُي َنNNNه ُ
ٌ ُم لَ َرُؤ فٌ َرحي
م ْ ن الل ّ َه بِك ِ ماتِ اِلَى ال ُّن
َّ ِور َوا َ الظ ُّ ُل
"Sizi karanlıklardan nura çıkarmak için kulu Muhammed'e apaçık âyetler indiren O'dur."
(Hadîd, 57/9) âyetiyle de karanlıklardan nûra çıkarma özelliğine işaret edilmektedir.
Kur'an, İslâmî hayatın temel kaynağı olarak inanan insanlara bir takım sorumluluk ve
görevler yüklemektedir.
Onun bize yüklediği temel görevleri beş madde hâlinde özetlemek mümkündür:
Müslümanların Kur'an'a karşı en temel görevi budur. Diğerleri hep bunun üzerine müesses
hususlardır. Bu inanç olmadan Kur'an'a bakışımızın Kur'an'ın istediği ölçüde olması mümkün
değildir,
اNم
َ ِ َفا ٌء لNش
ِ ُم َو
ْ ن َربِ ّك ٌ N َ عظ
ْ ة ِم ِ ُم َم ْو
ْ ا َء ْتكNNجَ دNْ اس َق
ُ ال َّن اNNا اَيُّ َهNNَي
نين
َ مْؤ ِم ُ ة لِ ْل
ٌ مَ حْ ه ًدى َو َر
ُ َو ور
ِ ص ُد ُّ فِىال
"Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüller derdine bir şifa, müminlere bir hidayet ve
rahmet geldi."(Yûnus, 10/57)
Kur'an Rabb’ın katından oluşunu bu lâfızlarla açıkladıktan sonra buna rağmen inanmayanlara
meydan okuyarak insanları âciz bırakmaktadır.
O'nun Hak katından olduğuna inanan, onun lâfzına ve mushafına da saygılı olur.
Kur'an okunuşuyla insanları ibâdet ecrine ulaştıran bir kitaptır. Bu yüzden Kur'an bağlısının
Kur'an'la tanışarak onu lâfzıyla okuyabilecek bir konuma gelmesi beklenir.
Kulu Allah'a en yaklaştıran ibâdetlerden biri namazdır. Allah Rasûlü'nün gözümün nûru diye
övdüğü (Nesâî, Nisâ, 1; Müsned, III, 128-199) namazın temel rükünlerinden biri kırâat yani
Kur'an okumaktır. Mazerete mebnî diğer farzlar düşse bile sağırların dışında namazda Kur'an
okuma görevi, hiç kimseden düşmez. Bu durum bu farzın önemini gösterir. Kur'an, kendisinin
okunması konusunda kolay geleni seçmeye cevaz ile teşvik etmekle birlikte bundan
uzak kalmaya asla izin vermemektedir. Nitekim:
ة ِو ْز ًرا َ م ا ْل ِقي
ِ م َ ل يَ ْو
ُ م
ِ ح َ ن اَ ْع َر
ْ َض َع ْن ُه َفاِنَّ ُه ي ْ َم
"Katımızdan bir kitap indirdik; kim ondan yüz çevirirse bilsin ki kıyâmet günün bir günah yükü
yüklenecektir; (Tâhâ, 20/100) âyeti ise Kur'an'dan yüz çevirmenin, uzaklaşmanın bedelini haber
veriyor. Kur'an'dan yüz çevirmek önce maddi ve lâfzî olur. Onu okumamak; ülfet etmemekle
olur. Ardından mânâsını anlamamak ve tavsiyelerine uymamakla devam eder.
Kur'an ile ülfetin yolu onu tanımaktan, geçer. İnsan önce tanır, sonra sever.
،ةِ Nم ال ِقيا َمَ ْوNاً َيNد ُه تَاجNُ Nِس َوال َ ه ُأ ْل ِب ِ N ِل بَ Nم ِ ن َق َرأ ال ُقرآنَ َو َع ْ َم
ُّد ْنيَاNوتِ الNن ُبي ْ ت ِم
ٍ س في َب ْي ِ م ْ Nالشَّ ْو ِءNضَ ن ْ ن ِمُ س َ حَ ض ْوُؤ ُه أ
َ
ه
ِ ِل بَ م ِ ُم بِالَّ ِذى َع ْ ما ظَ ُّنك َ َف،هِ ت فِيْ َلَ ْو َكان
b - Sehl İbnu Muâz el-Cuhenî (r.a) anlatıyor:
"Resûlullah (a.s) buyurdular ki: "Kim Kur'an'ı okur ve onunla amel ederse, kıyamet günü
babasına bir tâç giydirilir. Bu tâcın ışığı, güneş dünyadaki herhangi bir evde bulunduğu takdirde
onun vereceği ışıktan daha güzeldir. Öyleyse, Kur'ân'la bizzat amel edenin ışığı nasıl olacak,
düşünebiliyor musunuz?" (Ebu Dâvud, Salât, 349, 1453 H.)
ه
ِ ِ حا ب ْ َ ش ِفيعاً اِل
َ ص ِ م ا ْل ِقيَا َم
َ ة َ اِ ْق َرُؤ ا ا ْل ُقرآنَ فإنَّ ُه يَأتِى َي ْو
c - "Kur'an okuyunuz, çünkü Kur'an kıyâmet gününde ehl-i Kur'an'a şefâatçi olacaktır."
(Müslim, Müsâfirîn, 252)
Bu âyet ve hadisler çerçevesinde Kur'an'la tanışmak, onu lâfzıyla okumak, hem şahsen
kendimize hem de çoluk çocuğumuza ait bir sorumluluktur. Bu itibarla çocuklarımızın gönüllerini
ve hayatlarını Kur'an'la aydınlatmak durumundayız.
1) Arapça olması
2) Lâfız olması
Kur'an'la tanışan onu orijinal harfleriyle okumayı öğrenen bir müslümanın onun ilâhî
nasihatlarını ve öğütlerini de anlayıp öğrenmesi gerekir. Çünkü Kur'an anlaşılsın; tebligatı
bilinsin diye indirilmiştir. Hattâ Hz. Peygamber'in üsve-i hasene ve tebliğci olarak en büyük
fonksiyonu Kur'an'ın daha iyi anlaşılmasını sağlamaktır. Nitekim şu âyet bu konuya işâret
etmektedir.
ْ ت لَ َعلَّك
َّ ُم تَ َت َف
َك ُرون ُ ن الل ُّه لَك
ِ ُم ااْل يَا َ َِكذل
ُ ّ ك ُيبَ ِي
b - "Böylece Allah düşünesiniz diye size âyetlerini açıklar. (Bakara, 2/219)
Kur'an'ı anlamak için tefsirini okumak, sünnetteki uygulamalarını görmek ve islâmî tatbîkattan
haberdar olmak gerekir Mushaf’ı okumak, meâli mûtâlaa ve ardından tefsir ve sünnet bilgisi bu
işin en kestirme yoludur.
Hz. Osman'ın şu sözü Kur'an ile olan ilgiyi teşvik etmektedir: "Seven sevgilisinin
kelâmından doymaz". Kur'an sevgiliden gelen bir mektupsa onu okumak kadar anlamak,
anlamak kadar istenileni yapmak da önemlidir. Bu yüzden Kur'an'ı anladıktan sonra üzerimize
düşen, istenileni yapmak yâni onu yaşamaktır.
IV - Kur'an'ın emir ve tavsiyeleri istikametinde müslümanca yaşamak.
Kur'an'ın insanlar için kurmayı hedeflediği güzel dünyanın model insanı Hz. Peygamber (a.s)
dir:
َانNNن َك
ْ م
َ ِة ل
ٌ َنN س
َ ح
َ َو ٌةN ُسْ ها ِ N ّ ل الل
ِ وN س ُ ُم فى َر ْ انَ لَكNNد َكN ْ Nلَ َق
خ َر َو َذ َك َر الل ّ َه َكثي ًرا َ جوا الل ّ َه َوا ْليَ ْو
ِ م ااْل ُ َي ْر
Şanım hakkı için muhakkak ki size Resullulah'da pek güzel bir örnek vardır. Allah'a ve son
güne ümit besler olup da Allah'ı çok zikreden kimseler için. (Ahzâb, 33/21)
Kur'an nizâmını onun uyguladığı üslûb ile rahmet ve şefkat unsurlarıyla yaşamak gerekir.
Kur'an:
ظيم
ٍ ُق َع ُ ك لَ َعلى
ٍ خل َ ََّواِن
"Yüce bir ahlâk üzeresin" (Kalem, 68/4) ayetiyle onun ahlâkını övdüğü gibi, Hz. Âişe
valîdemiz kendisine onun ahlâkını soranlara; "O'nun ahlâkı Kur'an'dı." (Müsned, VI, 188) sözüyle
onun canlı Kur'an olduğunu anlatmak istemiştir.
Allah Teâla, onun uygulamalarının model olduğunu, dolayısıyla emir ve yasaklarına uyulması
gerektiğini vurgulamaktadır:
Kur'an bu model ile uygulanarak ahkâmı hayata geçirilecektir. Çünkü Mâide Sûresinde 44, 45
ve 47. âyetlerde: "Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyenler kâfir, zâlim ve fâsık" olarak
nitelenmektedir.
Kur'an bir deryâdır. Herkes ondan elindeki kap kadar istifâde eder. Kur'an bir güneştir her
toprak ondan kabiliyeti ölçüsünde yararlanır.
İnanan insanların Kur'an'a karşı en önemli görevlerinden biri de insanlığı onun gerçekleriyle
tanıştırmaktır. Kur'ân'ın korunması, aslında Allah'ın teminat altına aldığı bir husustur. Ancak
onun mesajının insanlığa ulaştırılması insânî bir görevdir. Allah Teâlâ bu görevi öncelikle
Peygamberimiz'in omuzlarına yüklemiştir.
Peygamber'in açıklama, anlatma ve tebliğ görevi peygamberden sonra vâris-i nebî olma
özelliğini hâiz ulemâ ve ehlullah topluluğuna âiddir. Nitekim: