You are on page 1of 41

Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve

dilinden güvende olduğu kimsedir.

.
40 Hadıste Emanet ve Güven
،‫«اَ ْل ُمسْ ِل ُم َمنْ َس ِل َم ْال ُمسْ ِل ُمو َن ِمنْ لِ َسانِ ِه َويَ ِد ِه‬
» ْ‫اس َع ٰلى ِد َمائِ ِهمْ َوأَمْ َوالِ ِهم‬
ُ ‫َو ْال ُم ْؤ ِم ُن َمنْ أ َ ِم َن ُه ال ّ َن‬
“Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir.
Mümin de insanların can ve malları konusunda kendisinden emin oldukları kimsedir.”
(Tirmizî, Îmân, 12)

1
،‫الص ْد ُق َو ْال َك ِذ ُب َج ۪مي ًعا‬
ِّ ‫ َو َل يَجْ َت ِم ُع‬،‫ب امْ ِر ٍئ‬ ۪ ْ ‫«ل يَجْ َت ِم ُع‬
ِ ‫الي َما ُن َو ْال ُك ْف ُر ۪في َق ْل‬ َ
»‫َو َل تَجْ َت ِم ُع ْال ِخ َيانَ ُة َو ْال َ َمانَ ُة َج ۪مي ًعا‬
“Bir kişinin kalbinde iman ile küfür, doğruluk ile yalancılık,
hıyanet ile emanet bir arada bulunmaz.”
(İbn Hanbel, II, 349)

2
»‫ َو َل ۪دي َن لِ َمنْ َل َعهْ َد لَ ُه‬،‫«ل ۪إي َما َن لِ َمنْ َل أ َ َمانَ َة لَ ُه‬
َ
“Emanete riayet etmeyenin imanı yoktur;
ahde vefa göstermeyenin ise dini yoktur.”
(İbn Hanbel, III, 134)

3
»‫ َوإِ َذا َو َع َد أَخْ لَف‬،‫ َوإِ َذا ا ْؤ ُت ِم َن خَ ا َن‬،‫ث َك َذ َب‬ ٌ ‫« ٰايَ ُة ْال ُمنَا ِف ِق ث ََل‬
َ ‫ إِ َذا َح ّ َد‬،‫ث‬
“Münafığın alâmeti üçtür: Konuştuğunda yalan söyler, kendisine bir şey emanet
edildiğinde ihanet eder, söz verdiği zaman sözünde durmaz.”
(Buhârî, Vesâyâ, 8; Müslim, Îmân, 107)

4
‫ َو َمنْ َكان َْت ۪في ِه خَ ْصلَ ٌة ِم ْن ُه ّ َن َكان َْت ۪في ِه خَ ْصلَ ٌة‬،‫«أَرْ بَ ٌع َمنْ ُك ّ َن ۪في ِه َكا َن ُمنَا ِف ًقا خَ الِ ًصا‬
،‫ َوإِ َذا َعا َه َد َغ َد َر‬،‫ث َك َذ َب‬ َ ‫ َوإِ َذا َح ّ َد‬،‫ إِ َذا ا ْؤ ُت ِم َن خَ ا َن‬:‫َاق َح ّٰتى يَ َد َع َها‬
ِ ‫ِم َن ال ِّنف‬
َ َ‫َوإِ َذا خ‬
»‫اص َم ف ََج َر‬
“Şu dört özellik kimde bulunursa o, tam bir münafık olur. Kimde bu niteliklerden
biri bulunursa onu terk edinceye kadar kendisinde münafıklıktan bir özellik vardır:
Kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder. Konuştuğunda yalan söyler. Söz
verdiğinde cayar. Husumet sırasında haktan sapar.”
(Buhârî, Îmân, 24)

5
،‫ َو َل يَسْ ت َ۪قي ُم َق ْل ُب ُه َح ّٰتى يَسْ ت َ۪قي َم لِ َسانُ ُه‬،‫«ل يَسْ ت َ۪قي ُم ۪إي َما ُن َع ْب ٍد َح ّٰتى يَسْ ت َ۪قي َم َق ْل ُب ُه‬
َ
»‫َو َل يَ ْد ُخ ُل ْال َج ّ َن َة َر ُج ٌل َل يَ ْأ َم ُن َجا ُر ُه بَ َوائِ َق ُه‬
“Kulun kalbi doğru oluncaya kadar imanı dosdoğru olmaz. Dili doğru oluncaya kadar
da kalbi dosdoğru olmaz. Komşusunun kendisinden bir kötülük gelmeyeceğine emin
olmadığı kimse de cennete giremez.”
(İbn Hanbel, III, 199)

6
‫ لِ َمنْ ؟‬:‫يحةُ» ُق ْلنَا‬ َ ‫لدي ُن ال ّ َن ۪ص‬ّ ۪ َ‫ «ا‬:‫ال‬ َ ‫هلل َعلَ ْي ِه َو َس ّلَ َم َق‬
ُ ‫ص ّلى ا‬
َ َ ‫أ َ ّ َن ال ّ َن ِب َى‬
ّ
ْ َ
» ْ‫«ل َولِ ِكتَا ِب ِه َولِ َر ُسولِ ِه َو ِلئِ ّ َم ِة ال ُمسْ ِل ۪مي َن َو َعا ّ َم ِت ِهم‬
ِ ِ :‫ال‬ َ ‫َق‬
Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Din samimiyettir.” “Kime karşı?” diye
sorulunca, “Allah’a, kitabına, Peygamberi’ne, Müslümanların yöneticilerine ve bütün
Müslümanlara.” buyurdu.
(Müslim, Îmân, 95)

7
،‫«فَإِ ّ َن ِد َما َء ُكمْ َوأَمْ َوالَ ُكمْ َوأَعْ َراضَ ُكمْ بَ ْي َن ُكمْ َح َرا ٌم َك ُحرْ َم ِة يَوْ ِم ُكمْ هٰ َذا‬
»... ‫ ۪فى بَلَ ِد ُكمْ هٰ َذا‬،‫۪فى شَ هْ ِر ُكمْ هٰ َذا‬
“(Ey insanlar!) Bu (Zilhicce) ayınızda, bu (Mekke) şehrinizde bu (Arefe) gününüz
nasıl mukaddes ise, kanlarınız, mallarınız ve ırzlarınız (şeref ve namusunuz) da aynı
şekilde mukaddestir.”
(Buhârî, İlim, 9; Müslim, Kasâme, 30)

8
»... ‫«اَ ْل ُمسْ ِل ُم أ َ ُخو ْال ُمسْ ِل ِم َل يَ ُخونُ ُه َو َل يَ ْك ِذ ُب ُه َو َل يَخْ ُذلُ ُه‬
“Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona hainlik yapmaz, ona yalan söylemez,
onu zor durumda yüzüstü bırakmaz…”
(Tirmizî, Birr, 18)

9
َ ‫«أ َ ِّد ْال َ َمانَ َة إِ ٰلى َم ِن ا ْئ َت َمن‬
»‫َك َو َل ت َُخنْ َمنْ خَ ان ََك‬
“Sana bir şey emanet eden kişiye emanetini (hakkıyla koruyarak) iade et.
Sana hainlik edene sen hainlik etme.”
(Tirmizî, Büyû’, 38; Ebû Dâvûd, Büyû’, İcâre, 79)

10
َ ‫ث أَخَ ا َك َح ۪ديثًا ُه َو لَ َك ِب ِه ُم َص ِّد ٌق َوأَن‬
»‫ْت لَ ُه ِب ِه َكا ِذ ٌب‬ َ ‫« َك ُب َر ْت ِخ َيانَ ًة أ َ ْن ُت َح ِّد‬
“Bir konuda seni tasdik ettiği (sana inandığı) hâlde
kardeşine yalan söylemen ne kadar büyük bir ihanettir!”
(Ebû Dâvûd, Edeb, 71)

11
ُ ‫«لِ ُك ِّل َغا ِد ٍر لِ َوا ٌء يَوْ َم ْال ِق َيا َم ِة يُ َق‬
»‫ال هٰ ِذ ِه َغ ْد َر ُة ف َُل ٍن‬
“Kıyamet gününde ihanet eden her kişi için bir sancak dikilecek ve
‘bu falanın ihanetidir’ denilecektir.”
(Müslim, Cihâd, 12)

12
َّ ‫س‬ َ ‫وع فَإِ ّنَ ُه ِب ْئ‬ ْ َ َ ّٰ َ
‫الض ۪جي ُع‬ ِ ‫«الل ُه ّ َم إِ ۪ ّنى أ ُعو ُذ ِبك ِم َن ال ُج‬
»ُ‫ت ْال ِب َطانَة‬ ِ ‫َوأ َ ُعو ُذ ِب َك ِم َن ْال ِخ َيانَ ِة فَإِ ّنَ َها ِب ْئ َس‬
“Allah’ım, açlıktan sana sığınırım. Şüphesiz o kötü bir arkadaştır.
Hıyanetten de sana sığınırım. Çünkü o pek kötü bir sırdaştır.”
(Ebû Dâvûd, Vitr, 32)

13
َ ‫ َمنْ َغ ّ َشنَا َفلَي‬،‫ش بَ ْي َن ْال ُمسْ ِل ۪مي َن‬
»‫ْس ِم ّ َنا‬ َ
َ ّ ‫«ل ِغ‬
“Müslümanlar arasında aldatma olamaz!
Bizi aldatan, bizden değildir!”
(Dârimî, Büyû’, 10; Müslim, Îmân, 164)

14
‫الص َل ِة‬
َ ّ ‫ام َو‬
ِ ‫الص َي‬ِّ ‫ «أ َ َل أُخْ ِب ُر ُكمْ ِبأ َ ْفضَ َل ِمنْ َد َر َج ِة‬:‫هلل َعلَ ْي ِه َو َس ّلَ َم‬ َ َ ‫هلل‬
ُ ‫ص ّلى ا‬ ِ ‫ول ا‬ ُ ‫ال َر ُس‬ َ ‫َق‬
»ُ‫ات ْال َبي ِْن ْال َحالِ َقة‬
ِ ‫ َوف ََسا ُد َذ‬،‫ات ْال َبي ِْن‬
ِ ‫ إِصْ َل ُح َذ‬:‫ال‬ َ ‫ول اهللِ! َق‬ َ ‫ بَ ٰلى يَا َر ُس‬:‫ َقالُوا‬:‫الص َد َق ِة‬
َ ّ ‫َو‬
Resûlullah (s.a.s.) “Size oruç, namaz ve sadakadan daha faziletli olan şeyi bildireyim
mi?” diye sordu. Sahâbe “Elbette ey Allah’ın Resûlü.” dediler. Bunun üzerine
Resûlullah şöyle buyurdu: “İki kişinin arasını düzeltmektir. İki kişinin arasını bozmak
ise (imanı) kökünden kazır.”
(Ebû Dâvûd, Edeb, 50; Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 56)

15
»‫يل‬ ٌّ ‫«ل يَ ْد ُخ ُل ْال َج ّ َن َة ِخ‬
ٌ ‫ب َو َل َم ّ َنا ٌن َو َل بَ ۪خ‬ َ
“Ara bozuculuk yapan, yaptığı iyiliği başa kakan ve cimri olan kimse cennete
giremez.”
(Tirmizî, Birr, 41)

16
‫ َوأَوْ فُوا إِ َذا‬، ْ‫ اصْ ُد ُقوا إِ َذا َح ّ َد ْثتُم‬،‫ أَضْ َمنْ لَ ُك ُم ْال َج ّ َن َة‬، ْ‫ُس ُكم‬
ِ ‫«اِضْ َم ُنوا ۪لي ِستًّا ِمنْ أ َ ْنف‬
» ْ‫ َو ُك ُّفوا أ َ ْي ِديَ ُكم‬، ْ‫ْصا َر ُكم‬
َ ‫ُضوا أَب‬ُّ ‫ َوغ‬، ْ‫وج ُكم‬ َ ‫ َواحْ َف ُظوا ُف ُر‬، ْ‫ َوأ َ ُّدوا إِ َذا ا ْؤ ُت ِم ْنتُم‬، ْ‫َو َع ْدتُم‬
“Bana kendi adınıza altı şeyin güvencesini verin, ben de size cennetin güvencesini
vereyim: Konuştuğunuzda doğru söyleyin, söz verdiğinizde sözünüzü tutun, size
(bir şey) emanet edildiğinde ona riayet edin, iffetinizi koruyun, gözlerinizi (bakılması
yasak olandan) sakının ve ellerinizi (haramdan) çekin.”
(İbn Hanbel, V, 323)

17
َ ّ ِ‫يح ل‬
‫لش ِّر‬ َ ‫اس َمفَا ۪ت‬ ِ ‫ َوإِ ّ َن ِم َن ال ّ َن‬،‫لش ِّر‬
َ ّ ِ‫ َمغَا ۪لي َق ل‬،‫يح لِ ْلخَ ي ِْر‬ ِ ‫«إِ ّ َن ِم َن ال ّ َن‬
َ ‫اس َمفَا ۪ت‬
،‫يح ْالخَ ي ِْر َع ٰلى يَ َد ْي ِه‬َ ‫هلل َمفَا ۪ت‬ ُ ‫ َف ُطو ٰبى لِ َمنْ َج َع َل ا‬،‫َمغَا ۪لي َق لِ ْلخَ يْر‬
»‫الش ِّر َع ٰلى يَ َد ْي ِه‬َ ّ ‫يح‬ ُ ‫َو َوي ٌْل لِ َمنْ َج َع َل ا‬
َ ‫هلل َمفَا ۪ت‬
“Öyle insanlar vardır ki (adeta) hayrın anahtarları, şerrin sürgüleri gibidir. Kimisi
de şerrin anahtarları ve hayrın sürgüleri gibidir. Ne mutlu! Yüce Allah’ın, hayrın
anahtarlarını ellerine verdiği o kimselere! Ve yazıklar olsun Yüce Allah’ın şerrin
anahtarlarını ellerine verdiği o kimselere!”
(İbn Mâce, Sünnet, 19)

18
ِ ‫«إِ ّ َن ِمنْ شَ ِّر ال ّ َن‬
ُ ‫اس َم ِن ا ّتَ َقا ُه ال ّ َن‬
»‫اس لِشَ ِّر ِه‬
“İnsanların en kötüsü, şerrinden dolayı insanların kendisinden çekindiği kimsedir.”
(Mâlik, Muvatta’, Hüsnü’l-hulk, 1)

19
ُّ ‫ْك َما فَات ََك ِم َن‬
:‫الد ْن َيا‬ َ ‫«أَرْ بَ ٌع إِ َذا ُك ّ َن ۪ف‬
َ ‫يك ف ََل َعلَي‬
»‫ َو ِع ّ َف ٌة ۪في ُطعْ َم ٍة‬،‫ َو ُحسْ ُن خَ ۪لي َق ٍة‬،‫يث‬ٍ ‫ص ْد ُق َح ۪د‬ ِ ‫ َو‬،‫ظ أ َ َمانَ ٍة‬
ُ ‫ِح ْف‬
Dört özellik vardır ki bunlar sende varsa dünyada elde edemediklerine üzülme:
emaneti korumak, doğru sözlü olmak, güzel ahlak ve helal rızıkla beslenmek.
(İbn Hanbel, II, 177)

20
،‫ال ِخ ِر ف َْل َي ُق ْل خَ ْي ًرا أَوْ لِ َي ْص ُم ْت‬ ٰ ْ ‫هلل َو ْال َيوْ م‬
ِ ِ ‫« َمنْ َكا َن يُ ْؤ ِم ُن ِبا‬
،‫ال ِخ ِر ف ََل يُ ْؤ ِذ َجا َر ُه‬ ٰ ْ ‫هلل َو ْال َيوْ م‬
ِ ‫َو َمنْ َكا َن يُ ْؤ ِم ُن ِبا‬
ِ
»‫ال ِخ ِر ف َْل ُي ْك ِر ْم ضَ ْي َف ُه‬ ٰ ْ ‫هلل َو ْال َيوْ م‬
ِ ِ ‫َو َمنْ َكا َن يُ ْؤ ِم ُن ِبا‬
“Allah’a ve âhiret gününe iman eden ya hayır söylesin ya da sussun!
Allah’a ve âhiret gününe iman eden komşusuna eziyet etmesin!
Allah’a ve âhiret gününe iman eden misafirine ikram etsin!”
(Buhârî, Rikâk, 23)

21
ِ ‫«إِ ّ َن ِمنْ أَعْ َظ ِم ْال َ َمانَ ِة ِع ْن َد ا‬
،‫هلل يَوْ َم ْال ِق َيا َم ِة‬
»‫ْش ُر ِس ّ َرهَا‬ ُ ‫ ث ّ َُم يَن‬،‫اَل ّ َر ُج َل يُ ْف ۪ضى إِلَى امْ َرأَتِ ِه َو ُت ْف ۪ضى إِلَ ْي ِه‬
“Kıyamet günü Allah katında (hesabı sorulacak) en büyük ihanetlerden biri,
kişinin eşiyle birlikte olduktan sonra onun sırrını ifşa etmesidir.”
(Müslim, Nikâh, 124)

22
‫ فَإِ ّ َن ْال َك ِذ َب َل يَ ْص ُل ُح ِب ْال ِج ِّد َو َل ِب ْال َهزْ ِل‬،‫أ َ َل َوإِ ّيَا ُكمْ َو ْال َك ِذ َب‬...«
»...‫ص ِب ّ َي ُه ث ّ َُم َل يَ ِف َي لَ ُه‬
َ ‫َو َل يَ ِع ِد ال ّ َر ُج ُل‬
“Dikkat edin! Yalancılıktan kaçının. Çünkü ister ciddi olsun, isterse şaka yollu olsun
yalan söylemek Müslüman’a yakışmaz. Sakın kimse yerine getirmeyeceği bir şeyi
küçük yaştaki çocuğuna (bile) vaat etmesin (bu davranış da yalancılığa girer).”
(İbn Mâce, Sünnet, 7)

23
‫هلل َعلَ ْي ِه َو َس ّلَ َم َقا ِع ٌد‬ َ َ ‫هلل‬
ُ ‫ص ّلى ا‬ ِ ‫ول ا‬ َ ‫هلل ب ِْن َعا ِم ٍر أ َ ّنَ ُه َق‬
ُ ‫ َد َعت ْ۪نى أ ُ ۪ ّمى يَوْ ًما َو َر ُس‬:‫ال‬ ِ ‫َعنْ َع ْب ِد ا‬
‫هلل َعلَ ْي ِه َو َس ّلَ َم « َو َما‬ َ َ ‫هلل‬
ُ ‫ص ّلى ا‬ ِ ‫ول ا‬ ُ ‫ال لَ َها َر ُس‬
َ ‫يك» َف َق‬ َ ‫ال أُعْ ۪ط‬ َ ‫۪فى بَ ْي ِتنَا َف َقالَ ْت «هَا تَ َع‬
‫ «أ َ َما‬:‫هلل َعلَ ْي ِه َو َس ّلَ َم‬ َ َ ‫هلل‬
ُ ‫ص ّلى ا‬ ِ ‫ول ا‬ ُ ‫ال لَ َها َر ُس‬ َ ‫ «أُعْ ۪طي ِه تَمْ ًرا» َف َق‬:‫ْت أ َ ْن تُعْ ۪طي ِه» َقالَ ْت‬ ِ ‫أ َ َرد‬
»ٌ‫ْك ِك ْذبَة‬ ِ ‫ك لَوْ لَمْ تُعْ ۪طي ِه شَ ْي ًئا ُك ِت َب ْت َعلَي‬ ِ َ‫إِ ّن‬
Abdullah b. Âmir şöyle anlatır: “Bir gün Resûlullah (s.a.s.) evimizde otururken
annem, (bana) ‘Yanıma gel. Bak sana ne vereceğim!’ diyerek beni çağırdı. Bunun
üzerine Resûlullah (s.a.s.), ‘Çocuğa ne vereceksin?’ diye sordu. Annem, ‘Ona hurma
vereceğim.’ deyince, Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurdu: Dikkat et! ‘Eğer çocuğa
bir şey vermeseydin, bu söz (amel defterine) bir yalan olarak yazılacaktı.’”
(Ebû Dâvûd, Edeb, 80)
24
‫ َو ٰل ِكنْ َو ِ ّط ُنوا‬،‫ َوإِ ْن َظلَ ُموا َظلَمْ نَا‬،‫اس أَحْ َس ّ َنا‬
ُ ‫ إِ ْن أَحْ َس َن ال ّ َن‬:‫«ل تَ ُكونُوا إِ ّ َم َع ًة تَ ُقولُو َن‬
َ
»‫ َوإِ ْن أ َ َسا ُءوا ف ََل ت َْظ ِل ُموا‬،‫اس أ َ ْن تُحْ ِس ُنوا‬
ُ ‫ إِ ْن أَحْ َس َن ال ّ َن‬، ْ‫ُس ُكم‬َ ‫أ َ ْنف‬
“‘İnsanlar iyilik yaparlarsa biz de iyilik yaparız; zulmederlerse biz de zulmederiz’,
diyen zayıf karakterli kimseler olmayın. Bilâkis iyilik yaptıklarında insanlara iyilik
yapmayı, kötülük yaptıklarında ise onlara zulmetmemeyi içinize (bir ilke olarak)
yerleştirin.”
(Tirmizî, Birr, 63)

25
ِ ‫ َو ُكونُوا ِع َبا َد ا‬،‫ َو َل تَدَابَ ُروا‬،‫اسدُوا‬
،‫هلل إِخْ َوانًا‬ َ ‫ َو َل ت ََح‬،‫«ل تَ َبا َغ ُضوا‬
َ
َ َ َ ُ
»‫ام‬ٍ َ‫َو َل يَ ِح ّل لِ ُمسْ ِل ٍم أ ْن يَهْ ُج َر أخَ ا ُه َفوْ َق ث ََلثَ ِة أ ّي‬
“Birbirinize nefret ve düşmanlık beslemeyin. Birbirinize haset etmeyin, birbirinize
sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun! Bir Müslüman’ın (din) kardeşine üç
günden fazla küsmesi helâl değildir.”
(Buhârî, Edeb, 57)

26
»‫ازحْ ُه َو َل تَ ِع ْد ُه َموْ ِع َد ًة َف ُتخْ ِل َف ُه‬ َ ‫«ل ُت َم‬
ِ ‫ار أخَ ا َك َو َل ُت َم‬
ِ َ
“Kardeşinle (düşmanlığa varan) tartışmaya girme, onunla (kırıcı şekilde) şakalaşma ve
ona yerine getiremeyeceğin sözü verme.”
(Tirmizî, Birr, 58)

27
‫الي َما ُن َق ْل َب ُه َل ت َْغتَا ُبوا ْال ُمسْ ِل ۪مي َن َو َل تَ ّ َت ِب ُعوا‬ ۪ ْ ‫«يَا َمعْ شَ َر َمنْ ٰا َم َن ِب ِل َسانِ ِه َولَمْ يَ ْد ُخ ِل‬
ُ ‫هلل َعوْ َرتَ ُه َو َمنْ يَ ّ َت ِب ِع ا‬
»‫هلل َعوْ َرتَ ُه يَ ْفضَ حْ ُه ۪فى بَ ْي ِت ِه‬ ُ ‫َعوْ َراتِ ِهمْ فَإِ ّنَ ُه َم ِن ا ّتَ َب َع َعوْ َراتِ ِهمْ يَ ّ َت ِب ِع ا‬
“Ey diliyle iman edip, kalbine iman girmemiş olan kimseler! Müslümanların gıybetini
yapmayın ve onların gizli hâllerini araştırmayın. Çünkü her kim onların gizli hallerini
araştırırsa Allah da onun gizli hâlini araştırır. Allah kimin gizli hâlini araştırırsa onu
evinde bile (gizlice yaptıklarını ortaya çıkararak) rezil eder.”
(Ebû Dâvûd, Edeb, 35)

28
ِ ‫ َوتَ َهادَوْ ا ت ََحا ّبُوا َوت َْذه‬،‫َب ْال ِغ ُّل‬
َ ّ ‫َب‬
»‫الشحْ نَا ُء‬ ِ ‫«ت ََصاف َُحوا يَ ْذه‬
“El sıkışın içinizdeki kin gitsin, birbirinize hediyeler verin sevginiz artsın ve
düşmanlıklar yok olsun.”
(Mâlik, Muvatta’, Hüsnü’l-hulk, 4)

29
،‫ض‬ٍ ْ‫ َولَ َع ّ َل بَعْ ضَ ُكمْ أ َ ْن يَ ُكو َن أ َ ْل َح َن ِب ُح ّ َج ِت ِه ِمنْ بَع‬،‫َص ُمو َن‬ ِ ‫ َوإِ ّنَ ُكمْ تَخْ ت‬،‫«إِ ّنَ َما أَنَا بَشَ ٌر‬
،‫ ف ََل يَ ْأ ُخ ْذ‬،‫ْت لَ ُه ِمنْ َح ِ ّق أ َ ۪خي ِه شَ ْي ًئا‬ ُ ‫ َف َمنْ َقضَ ي‬،‫َوأ َ ْق ِض َى لَ ُه َع ٰلى نَحْ ِو ِم ّ َما أَسْ َم ُع‬
َ
»‫ار‬ِ ‫فَإِ ّنَ َما أ ْق َط ُع لَ ُه ِق ْط َع ًة ِم َن ال ّ َن‬
“Şüphesiz ben de bir insanım. Sizler bana davalarınızı arz ediyorsunuz. Olabilir ki
sizden biri delilini diğerinden daha düzgün ifadelerle savunur, ben de duyduklarıma
dayanarak onun lehine hükmederim. Ben kimin lehine kardeşinin hakkından bir
şeye hükmetmiş isem o kimse bunu almasın. Çünkü ben ona ancak ateşten bir parça
vermişimdir.”
(Buhârî, Hıyel, 10)

30
،‫ َو َل تَسْ ِر ُقوا‬،‫ َو َل تَزْ نُوا‬،‫هلل شَ ْي ًئا‬ ِ ‫« ُت َبايِ ُعو ۪نى َع ٰلى أ َ ْن َل ُتشْ ِر ُكوا ِبا‬
»...‫هلل إِ ّ َل ِب ْال َح ِ ّق‬ َ َ ‫َو َل ت َْق ُت ُلوا ال ّ َن ْف‬
ُ ‫س ا ّل ۪تى َح ّ َر َم ا‬
“Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayacağınıza, zina etmeyeceğinize, hırsızlık
yapmayacağınıza, Allah’ın haram kıldığı bir canı haksız yere öldürmeyeceğinize biat
edin…”
(Müslim, Hudûd, 41)

31
،‫اح َب ُه‬
ِ ‫ص‬َ ‫الش ۪ري َكي ِْن َما لَمْ يَ ُخنْ أ َ َح ُد ُه َما‬
َّ ‫ث‬ ُ ِ‫ أَنَا ثَال‬:‫ول‬ُ ‫«إِ ّ َن اهللَ تَ َعا ٰلى يَ ُق‬
ُ ْ‫فَإِ َذا خَ انَ ُه خَ َرج‬
» ْ‫ت ِمنْ بَ ْي ِن ِهم‬
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Biri arkadaşına hainlik etmediği müddetçe, ben iki
ortağın üçüncüsüyüm (onlara yardım eder ve onları korurum). Ama onlardan birisi
diğerine hainlik ederse, ben aralarından çekilirim.”
(Ebû Dâvûd, Büyû’, 26)

32
ِّ ‫الصدُو ُق ْال َ ۪مي ُن َم َع ال ّ َن ِب ۪ ّيي َن َو‬
ُّ ‫الص ۪ ّد ۪يقي َن َو‬
»‫الش َهدَا ِء‬ ِ ‫«اَل ّ َت‬
َ ّ ‫اج ُر‬
“Sözü ve muamelesi doğru, dürüst tüccar; (kıyamet gününde) peygamberler,
peygamberleri tasdik eden doğru kimseler ve şehitlerle beraber olacaktır.”
( Tirmizî, Büyû’, 4)

33
،‫ور َك لَ ُه َما ۪فى بَ ْي ِع ِه َما‬
ِ ‫ص َد َقا َوبَ ّ َينَا ُب‬ ِ ‫ان ِب ْال ِخ َي‬
َ ‫ فَإِ ْن‬،‫ار َما لَمْ يَ ْفت َِر َقا‬ ِ ‫«اَ ْل َب ِّي َع‬
»‫ت ْال َب َر َك ُة ِمنْ بَ ْي ِع ِه َما‬ِ ‫َوإِ ْن َك َت َما َو َك َذبَا ُم ِح َق‬
“Alışveriş yapanlar birbirlerinden ayrılmadıkları sürece (alışverişi kabul edip
etmeme konusunda) serbesttirler. Eğer dürüst davranırlar ve (malın kusurunu)
açıkça söylerlerse, alışverişleri bereketlenir. Fakat kusuru gizler ve yalan söylerlerse,
(yaptıkları) alışverişin bereketi gider.”
(Ebû Dâvûd, Büyû’, 51)

34
:‫هلل َعلَ ْي ِه َو َس ّلَ َم‬ َ َ ‫هلل‬
ُ ‫ص ّلى ا‬ ِ ‫ول ا‬ ُ ‫ال َر ُس‬ َ ‫ َق‬:‫ال‬
َ ‫هلل َع ْن ُه َق‬
ُ ‫ض َى ا‬ ِ ‫َعنْ أ َ ۪بى ُه َر ْي َر َة َر‬
»!ِ‫ول اهلل‬ َ ‫ْف إِضَ ا َع ُت َها يَا َر ُس‬ َ ‫ « َكي‬:‫ال‬ َ ّ ‫ت ْال َ َمانَ ُة فَا ْن َت ِظ ِر‬
َ ‫ َق‬.»‫السا َع َة‬ ُ ‫«إِ َذا‬
ِ ‫ض ِّي َع‬
َ ّ ‫ فَا ْن َت ِظ ِر‬،‫ «إِ َذا أُسْ ِن َد ْالَمْ ُر إِ ٰلى َغي ِْر أَهْ ِل ِه‬:‫ال‬
»‫السا َع َة‬ َ ‫َق‬
Ebû Hüreyre’nin (r.a.) naklettiğine göre, Resûlullah (s.a.s.), (bir bedevinin kıyametin
ne zaman kopacağını sorması üzerine) şöyle buyurdu: “Emanet zayi edildiği
vakit kıyameti bekle!” Bunun üzerine bedevi, “Emanetin zayi edilmesi nasıl olur
yâ Resûlallah?” diye sorunca, Hz. Peygamber “Yönetim, ehli olmayan kimseye
verildiğinde kıyameti bekle.” buyurdu.
(Buhârî, Rikâk, 35)

35
»...‫«أ َ َل َل ت َِح ُّل أَمْ َو ُال ْال ُم َعا ِه ۪دي َن إِ ّ َل ِب َح ِّق َها‬
“Aman dikkat edin! Anlaşmalı olarak Müslüman topraklarında yaşayan
gayrimüslimlerin mallarını haksız yere ellerinden almak helâl değildir...”
(Ebû Dâvûd, Et’ime, 32)

36
ِ ‫هلل َو ِذ ّ َم ُة َر ُسولِ ِه َف َق ْد أَخْ َف َر ِب ِذ ّ َم ِة ا‬
‫هلل‬ ِ ‫«أ َ َل َمنْ َقت ََل ن َْف ًسا ُم َعا ِه َد ًة لَ ُه ِذ ّ َم ُة ا‬
»... ‫ف ََل يَ َرحْ َرائِ َح َة ْال َج ّ َن ِة‬
“Bilesiniz ki! Kim Allah’ın ve Resûlü’nün güvencesi altında bulunan anlaşmalı bir
kimseyi (zimmîyi) öldürürse, Allah’a verdiği sözü bozmuş olur ve cennetin kokusunu
dahi alamaz.”
(Tirmizî, Diyât, 11)

37
»‫« َمنْ أ َ ِم َن َر ُجالً َع ٰلى َد ِم ِه َف َق َتلَ ُه فَإِ ّنَ ُه يَحْ ِم ُل لِ َوا َء َغ ْد ٍر يَوْ َم ْال ِق َيا َم ِة‬
“Kim birine can güvenliği konusunda teminat verip de daha sonra onu öldürürse
kıyamet gününde zulüm sancağını taşıyacaktır.”
(İbn Mâce, Diyât, 33)

38
»‫ دَخَ َل ْال َج ّ َن َة‬،‫الدي ِْن‬ ِ ‫ اَ ْل ِكب ِْر َو ْال ُغ ُل‬:]‫ات َو ُه َو بَ ۪رى ٌء ِمنْ [ث ََل ٍث‬
َ ّ ‫ول َو‬ َ ‫« َمنْ َم‬
“Kim şu üç şeyden uzak olarak ölürse cennete girer:
Kibir, ganimet malına hainlik ve borç.”
(Tirmizî, Siyer, 21)

39
»‫السْ َل ِم َو َل ۪ذى ِغمْ ٍر َع ٰلى أ َ ۪خي ِه‬
ِ ْ ‫«ل ت َُجو ُز شَ َها َد ُة خَ ائِ ٍن َو َل خَ ائِ َن ٍة َو َل َمحْ دُو ٍد ِفى‬
َ
“Emanete ihanet eden erkek ve kadının, had cezasına çarptırılanın ve
(din) kardeşine kin besleyenin şahitliği caiz değildir.”
(İbn Mâce, Ahkâm, 30)

40

You might also like