You are on page 1of 2

Dansa Davet

Dansa Davet romanı Fransız yazar Jean Teulé’nin Türkçeye çevrilen ikinci kitabıdır.
Jean Teulé, İntihar Dükkanı romanıyla edebiyat dünyasında tanınmış bir romancı ve
senaristtir.

Romanda 1518 yılında Strasbourg’da gelişen trajik olaylar ve bunların sonuçları


işleniyor. Veba salgını, Türk saldırıları, açlık gibi nedenlerden dolayı yoksul düşmüş halk
romanın ana kahramanıdır. Şehirde tükenen tahıl stokları ve yoksulluktan dolayı atları,
çocukları ve hatta yeni doğan bebekleri yiyen insanlar bu duruma artık çok alışmış ve
durumu tatsız bir mizah anlayışına bile dönüştürmüştür. Yeni doğan siyam ikizi
bebeklere “iki porsiyon yemek” olarak bakan adam, dönem insanını yansıtmaktadır. Halk
sonunda yokluktan dolayı aklını yitirmeye başlamış, dansa koyulmuştur sorunlarını
arkalarında bırakmak için. Dans eden insan sayısı gittikçe artmış adeta bir salgına
dönüşmüştür. Dans eden insanları görmek bile hastalığın yol açmasına sebep olurken,
insanlar dans ettikçe hem zihinsel hem de fiziksel olarak bitmiş ve yere yığılarak hayata
veda etmiştir.

Her yüzyıl tekrar tekrar yaşanan çarpmaların, parçalanmaların, insanlık onurunun yerle
bir oluşunun, savaşların, salgınların, zulümlerin, kardeşi kardeşe vurduran
ötekileştirmenin bir örneğidir. Kitapta yoksulluk ve sefalet arasındaki ince çizgi oldukça
farklı ve açık bir şekilde verilmiştir.

Dansa davet kitabı sayfa olarak baktığımızda uzun bir roman olmasa da, kısa bir sayfa
sayısıyla oldukça derin konulara parmak basan ve geçmişte yaşanan olaylarla günümüzü
yorumlayabileceğimiz bir kitaptır. Bu kitapta dil ağır ve değişkendir. Kitabın neredeyse
her biri birer sayfadan oluşan bölümleri, farklı özneler ve anlatıcılar tarafından
anlatıldığı için yavaş ilerlemekte ve anlaşılması zorlaşmaktadır. Sürekli farklı karakterler
tanıtıldığı ve aralara Latince gibi dillerde cümleler eklendiği için bence hızlı
okunabilecek bir kitap değildi.

Olayların başlangıcında bir anne kendi öz evladını zamanı gelince yemek istemediği için
ve artık doyuramadığı için kireç dolu bir suyun içine boğulmak üzere bırakıyor. Daha
sonra eşinin yanına döndüğünde olayı anlattığı gibi ancak ölümüne kadar dans etmeye
başlıyor. Bu bebeğini ölüme götürürken ki bir hadise özellikle dikkatimi çekti. Kendi
bebeğini ölüme götürüyor ancak ışıktan onu korumak için alnına elini sokuyor, sese
karşı ürperen yavrusunun kulaklarını kapatıyor… Bu çaresizlik içinde bu sevgi bu naiflik
bu ayrıntı çok hoşuma gitti.

1500’lü yılların Avrupa’sını özetleyen kitapta, o zamanlarda görebileceğimiz kilise


baskısı ve inanç-bilim çatışması da birçok kez tekrar edilerek vurgulanmıştır. Boynunda
elmaslardan yapılma haçıyla tasvir edilmiş prens-piskopos karakterinin daima kendi
yüceliğinden bahsetmesi, halka yardım etmek söz konusu olduğunda konuyu saptırması,
sefaletten dolayı dans eden halkı şeytanın destekçileri olarak adlandırıp cehennemde
yanacaklarını söylemesi ve insanların ekmek alabilecek paralarının olmadığı bir
dönemde sokakta meteor taşından yapılmış haçlar satmaya çalışması o dönemin katı ve
saptırılmış din adamları için bir tip örneğidir. Bu karakterin aynı zamanda prens
soyundan geliyor olması da o zaman için olan önem ve rütbesini arttırmaktadır.

Dans vebasından ölen bir adamın cesedi taşınırken adamın ayağı tabutun içinde çarpıp
tıkırtı yarattığında ölü adam resmen bir saniyeliğine hayata dönüp salgının daha da
büyümesine sebep olmuştu. Bu durum ise veba gibi küresel katliam yaratan vebayla
karşılaştırılmış, onun bile bu kadar bulaşıcı olmadığına dikkat çekilmiştir. Bence dans
vebasının halk arasında yayılışının bu kadar hızlı ve çok olmasını sebebi tam da ortaya
çıkış sebebidir. Dans vebası yüzünden insanlar daha da fakirleşmiş ya da dans eden
insanlara olanları duydukça akıllarını yitirip salgına yakalanmıştır. Kriz anında kendini
belli ettiren bu salgının biyolojik değil, sosyolojik etkenlerden dolayı ortaya çıktığı için bu
kadar bulaşıcıdır.

Piskopos ve vali örneklerinden ilerlersek dans vebasına en dip anlarında kapılmışlardır.


Piskopos da vali de karşılarına çıkan ültimatomlar yüzünden çaresiz duruma düşmüş ve
yapacakları seçim karşısında akıllarını kaybetmiş ve salgına teslim olmuşlardı.

Kitabın bunca önemli konuya değinmesine karşın bence dilinin ağır olması nedeniyle
sıkıcı ve okuması zordu.

Benim Dansa Davet kitabına 5 üzerinden 2.75 veriyorum.

You might also like